ÖRGÜTSEL YAŞAMSALLIKTA İZLEK BAĞIMLILIĞI: ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ POPÜLÂSYONU ÜZERİNE BİR UYGULAMA

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÖRGÜTSEL YAŞAMSALLIKTA İZLEK BAĞIMLILIĞI: ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ POPÜLÂSYONU ÜZERİNE BİR UYGULAMA"

Transkript

1 T.C. KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SAVUNMA YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI ÖRGÜTSEL YAŞAMSALLIKTA İZLEK BAĞIMLILIĞI: ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ POPÜLÂSYONU ÜZERİNE BİR UYGULAMA DOKTORA TEZİ Hazırlayan Aslan Onur NACAK Tez Danışmanı Doç.Dr. H.Cenk SÖZEN Eş Danışman Dr. Tülay Korkmaz DEVRANİ ANKARA

2

3 TEZ TANITIM FORMU TEZİN TARİHİ: 13 Şubat 2015 TEZİN TİPİ: Doktora Tezi TEZİN BAŞLIĞI: Örgütsel Yaşamsallıkta İzlek Bağımlılığı: Alışveriş Merkezleri Popülâsyonu Üzerine Bir Uygulama TEZİN YAPILDIĞI BİRİM: Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Savunma Yönetimi Ana Bilim Dalı SPONSOR KURULUŞ : - DAĞITIM LİSTESİ: Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Tez Hazırlama, Onay, Dağıtım ve Muhafaza Esasları Kılavuzunda Belirtilen Yerlere TEZİN ÖZETİ: Örgütsel popülâsyonlar ilk kuruldukları andan itibaren, sırasıyla meşruiyet kazanma ve rekabet olmak üzere iki farklı dönemi yaşamaktadırlar. Popülâsyonların ilk kuruluş aşamalarında hâkim olan meşruiyet kazanma gayretleri, zaman içerisinde şiddeti artan bir rekabet süreciyle yer değiştirmektedir. Popülasyon içerisinde başlangıç döneminde düşük olan örgütsel kapanma oranları, rekabet sürecine geçişle birlikte artmaktadır. Ülkemizde perakendecilik sektörünün ana oyuncularından birisi olan alışveriş merkezleri popülasyonunda da benzer bir durum yaşanmaktadır. Post modern Türk toplumunun yaşam merkezi haline gelen alışveriş merkezlerinin göz ardı edilemeyecek bir bölümü artan rekabet nedeniyle kapanma veya faaliyet sahası değiştirme riskini taşımaktadır. Alışveriş merkezlerinin bu rekabet sürecinde başarılı olup olmamasındaki en önemli belirleyicilerden bir tanesi doğru kurgulanmış mağaza karmalarına sahip olmaktır. Mağaza karmalarını bir ağ düzeneği yaklaşımıyla oluşturan alışveriş merkezleri, hem kendisi hem de kiracıları için katma değer yaratmaya devam ederek rekabet sürecinde öne çıkacaklardır. ANAHTAR KELİMELER: Perakendecilik, Alışveriş Merkezleri, Örgütsel Ekoloji, Örgütsel Kurulma ve Kapanma, Kiracı Karmaları SAYFA SAYISI: 196 GİZLİLİK DERECESİ: TASNİF DIŞI

4 T.C. KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SAVUNMA YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI ÖRGÜTSEL YAŞAMSALLIKTA İZLEK BAĞIMLILIĞI: ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ POPÜLÂSYONU ÜZERİNE BİR UYGULAMA DOKTORA TEZİ Hazırlayan Aslan Onur NACAK Tez Danışmanı Doç.Dr. H.Cenk SÖZEN Eş Danışman Dr. Tülay Korkmaz DEVRANİ ANKARA

5 KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Aslan Onur NACAK ın, Örgütsel Yaşamsallıkta İzlek Bağımlılığı: Alışveriş Merkezleri Popülâsyonu Üzerine Bir Uygulama konulu tez çalışması, jürimiz tarafından Savunma Yönetimi Ana Bilim Dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir. Başkan Prof.Dr.Nejat BASIM Üye Doç.Dr.Akif TABAK Üye Doç.Dr.H.Cenk SÖZEN (Danışman) Üye Doç.Dr.Harun ŞEŞEN Üye Yrd.Doç.Dr.Yaşar KÖSE ONAY Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.... /... / 2015 Önder Haluk TEKBAŞ Prof.Dr. Enstitü Müdürü

6 TEŞEKKÜR Herkesten önce, uzun yıllar değerli zamanlarımızdan çaldığım eşime ve çocuklarıma Akademik alanda bir kariyere başlamama vesile olan, beni bu eğitime lâyık gören vefakâr ve cefakâr insanların kurumuna, ikinci aileme, Jandarma Genel Komutanlığı na Sabırla beni yönlendiren, birlikte çalışmaktan onur duyduğum, bir rol model olarak benimsediğim danışmanım Doç.Dr. H.Cenk SÖZEN e Tezimin nihayete ermesinde büyük emeği ve katkısı bulunan değerli hocam Dr. Tülay Korkmaz DEVRANİ ye Bütün akademik eğitimim boyunca (ve umarım bundan sonrasında da); büyük bir özveriyle, bilgisini ve insanî ilgisini benden esirgemeyen Prof.Dr. Nejat BASIM a, Bizlere emeğini ve bilgisini akıtan tüm Hocalarıma Savunma Bilimleri Enstitüsü personeline Tezimin en sıkıntılı döneminde gösterdikleri anlayış ve sağduyu için Sn.Yavuz ÖZFİDAN ve Sn.Yalçın BAYSAL a Aklım ve gözüm arkada kalmadan çalışmalarıma odaklanmamı sağlayan değerli kardeşim Taner ERCİVAN ile Haydar, Erkan, Sinan, Anıl, İbrahim ve Ömer e, Yusuflara, Semihlere, Fatihlere, Muratlara, Okanlara, Hakanlara, Cüneytlere ve bu sayfaya sığmayan herkese Saygı ve teşekkürlerimi sunarım., i

7 T.C. KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SAVUNMA YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI ANKARA-2015 ÖRGÜTSEL YAŞAMSALLIKTA İZLEK BAĞIMLILIĞI: ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ POPÜLÂSYONU ÜZERİNE BİR UYGULAMA DOKTORA TEZİ Aslan Onur NACAK ÖZET Ekolojik çalışmalar, bir örgütsel yapıyı en iyi olarak sınıflandırmaktan kaçınır. Bu bakış açısı, rekabet sürecinde diğer örgütleri geride bırakan örgütsel yapıları, en iyi olmaktan ziyade, o andaki çevresel koşullar için en ideal konumda bulunanlar olarak kabul eder. Zaman içerisinde, ideal kabul edilen bu örgütsel yapı ve süreçlerin, diğer örgütlerce de örnek alınmaya başlanmasıyla çevrenin taşıma kapasitesinin sınırları aşılır ve yeni bir seçilim süreci başlar li yıllardan sonra Türkiye de daha çok alışveriş merkezi şeklindeki örgütlenmelerde istikrarlı bir büyüme yakalayan modern ve organize perakendecilik sektörü, günümüzde bu seçilin sürecini tecrübe etmeye başlamıştır döneminde açılan alışveriş merkezlerinin toplumda, yalnızca tüketim alışkanlıklarına değil, sosyo-kültürel yapıya da etki edebilecek kadar kabul görmesi, takip eden on yıl gibi kısa bir sürede yüzlercesinin daha hizmete girmesine neden olmuştur. Meşruiyet kazanmış bir örgüt topluluğunun tipik özelliği olan yoğunluk artışı sonucunda, alışveriş merkezleri popülasyonunda meşruiyet süreci yerini rekabet sürecine bırakmıştır. Başlangıçta sınırlı sayıdaki alışveriş merkezi için yeterli kabul edilen kaynaklara ulaşmak zorlaşmış ve bazı yatırımlar karşılıksız kalmaya başlamıştır. Büyük ölçekli maddi kaynakların kullanımıyla açılan alışveriş merkezlerinin, kârlı birer yatırım aracı olarak faaliyetlerine başlamalarında ve devam etmelerinde; konumları, sahip oldukları mağaza karmaları ve atmosferleri gibi faktörlerin önemli etkileri bulunmaktadır. Son ii

8 dönemlerde, özellikle mağaza karmaları, alışveriş merkezi yatırımcılarının ve yöneticilerinin üzerinde daha fazla odaklandıkları bir alan haline gelmiştir. Akademik nitelikli çalışmalar ile pazar araştırmaları da mağaza karmalarının bu artan önemini doğrulayan bulguları ortaya koymaktadır. Bu pazarlama örgütlenmesi orijinli doktora tezi çalışmasında, örgütsel kuramlardan ve ağ düzeneği analizlerinden istifadeyle; Türkiye deki alışveriş merkezlerinin rekabet sürecinde başarılı olabilmeleri için nasıl bir kiracı karması modeline sahip olmaları gerekir sorusuna cevap aranarak bir model ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde, yoğunluk bağımlılığı, örgütsel atalet, büyüklük ve yaş bağımlılığı gibi Türkiye deki alışveriş merkezleri popülasyonunu analize uygun paradigmalara sahip olan popülasyon ekolojisi kuramı derinlemesine incelenmiştir. Bölüm içerisinde sırasıyla, evrimsel bakış açısı ile kuramın çevresel seçim sürecine yaptığı vurgu, yapısal atalet kavramına bakış açısı, yoğunluk, yaş ve büyüklük bağımlılığı yaklaşımları ayrı ayrı ele alınmıştır. Tezin ikinci ve üçüncü bölümlerinde perakendecilik kavramı ile tezin ana konusu konumundaki alışveriş merkezleri işlenmiştir. Her iki bölümde de, başlangıçtaki tanımsal bilgiler ve kronolojik incelemeleri küresel ve ulusal veriler eşliğindeki değerlendirmeler takip etmiştir. Alan araştırmasına yer verilen dördüncü bölümde, ağ analizlerinden faydalanılarak alışveriş merkezlerindeki mağaza karmalarına ait bir model ortaya konulmuş, çalışma sonuçlarının ve önerilerin paylaşıldığı beşinci bölümle tez tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler : Perakendecilik, Pazarlama, Alışveriş Merkezleri, Örgütsel Ekoloji, Popülasyon Ekolojisi, Örgütsel Atalet, Örgütsel Kurulma, Örgütsel Kapanma, Kiracı Karmaları Tez Yöneticisi : Doç.Dr. H.Cenk SÖZEN Sayfa Sayısı : 198 iii

9 REPUBLIC OF TURKEY MILITARY ACADEMY INSTITUTE OF DEFENSE SCIENCES DEPARTMENT OF DEFENCE MANAGEMENT ANKARA-2015 PATH DEPENDENCE IN ORGANIZATIONAL VITALITY: AN APPLICATION ON SHOPPING MALLS POPULATION Ph.D. THESIS Aslan Onur NACAK ABSTRACT Ecological studies avoid classifying an organizational structure as the best. This perspective accepts the organizational structures - outdistancing other organizations during competition - as the ones in the most optimum position for the current environmental conditions rather than as being the best. In the course of time, the limits of the environment's bearing capacity are exceeded and a new selection process starts when this organizational structure and processes considered as ideal are started to be taken as an example by the other organizations as well. The modern and organized retail sector which saw a steady growth in the organizations mostly in a form of mall in Turkey after 2000s started to experience this selection process nowadays. The malls opened in the period of were accepted in the community as enough to affect not only consumption habits but also socio-cultural structure and this acceptance resulted in hundreds of other malls to go into service within the following ten years. As a result of intensity increase which is the typical characteristics of an organization community gained legitimacy, the legitimacy process in the mall population gave its place to competition process. At the beginning it has become difficult to reach the resources considered enough for the limited number of malls and some investments made no returns. The factors such as location, store mixture and atmosphere are very important for the malls - which are opened with large scaled cash resources - to go into action and continue as iv

10 profitable investments. Recently, especially the store mixtures became an area on which mall investors and executives focus much more. Academic character studies and market surveys also reveal findings that confirm the increasing importance of the store mixtures. In this marketing organization originated PhD thesis study, an answer on what kind of a tenant mixture model the malls in Turkey need in order to be successful in the competition process was sought by using organizational theories and network mechanism analyses and then it was attempted to develop a model in this sense. In the first part of the study, the population ecology theory that is considered to have the paradigms such as intensity dependency, organizational inaction, size and age dependency appropriate to analyze the shopping mall population in Turkey is reviewed in depth. The theory's emphasis on the environmental selection process through an evolutionary perspective, its point of view for the concept of structural inaction and as well as the concentration, age and size dependency approaches are respectively discussed in the very part on an individual basis. The concept of retail and the thesis main subject, namely malls, are studied in the second and third parts of the thesis. In both parts, the evaluations in company with the global and national data are carried out after the initial definitional information and chronological examinations. In the fourth section on the field survey, a model for the store mixtures in the malls is developed by using network analyses. The thesis is concluded with the fifth part that contains the study results and recommendations. Keywords : Retailing, Marketing, Shopping Malls, Organizational Ecology, Population Ecology, Organizational Inertia, Organizational Establishment, Organizational Closing, Tenant Mix Thesis Supervisor : Assoc.Prof. H.Cenk SÖZEN, Number of Pages : 198 v

11 İÇİNDEKİLER Teşekkür i Özet ii Abstract iv İçindekiler vi Tablolar ix Şekiller xii Kısaltmalar xiv Giriş 1 BİRİNCİ BÖLÜM POPÜLASYON EKOLOJİSİ 1.1 Evrim ve Doğal Seçilim Popülasyon Ekolojisi Kuramına Genel Bir Bakış Popülâsyon Ekolojisi Kuramına Eleştiriler Örgüt Popülâsyonları Popülâsyon Ekolojisinde Yöneticilerin Rolü Popülâsyon Ekolojisinde Analiz Düzeyleri Yapısal Atalet Yoğunluk Bağımlılığı Büyüklük Bağımlılığı Yaş Bağımlılığı 34 İKİNCİ BÖLÜM PERAKENDECİLİK 2.1 Kavramsal Olarak Perakendecilik Perakendeciliğin Özellikleri, Tüketicilere Faydaları ve Çeşitleri Perakendeciliğin Özellikleri ve Tüketicilere Faydaları Perakendeciliğin Çeşitleri Perakendecilik Sektörüne Genel Bir Bakış Sektörün Küresel Ölçekte Gelişimi Verilerle Küresel Perakendecilik Sektörü Perakendeciliğin Türkiye de Gelişim Süreci Cumhuriyet Öncesi Dönem 47 vi

12 2.4.2 Cumhuriyet Dönemi Verilerle Türkiye de Perakendecilik Sektörü Perakendecilik Sektöründe Faaliyet Gösteren Önemli Dernekler 55 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ 3.1 Perakendeciliğin Yeni Trendi Alışveriş Merkezleri Alışveriş Merkezi Kavramı ve Genel Özellikleri Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması Alışveriş Merkezlerinin Gelişim Süreci Alışveriş Merkezlerinin Dünya da Gelişim Süreci Alışveriş Merkezlerinin Türkiye de Gelişim Süreci Alışveriş Merkezlerinde Tüketiciler ile Tüketici Tercihlerini ve Davranışlarını Etkileyen Faktörler Alışveriş Merkezlerinde Tüketiciler Alışveriş Merkezlerinde Tüketici Tercihlerini ve Davranışlarını Etkileyen Faktörler Alışveriş Merkezinin Atmosferi Alışveriş Merkezinin İmajı Alışveriş Merkezinin Konumu Alışveriş Merkezlerinde Kiralama ve Mağaza Karmaları Alışveriş Merkezlerinde Yönetim ve Yöneticilerin Rolü Alışveriş Merkezlerinde Kapanma 94 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM MAĞAZALAR ARASI İZLEK BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA: PANORA ALIŞVERİŞ ve YAŞAM MERKEZİ 4.1 Araştırmanın Amacı Araştırmanın Önemi Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezine Genel Bir Bakış Araştırma Sorusu Araştırmanın Kısıtları Araştırma Yöntemi Sosyal Ağ Analizleri Araştırmanın Veri Toplama ve Veri Girişi Aşaması 123 vii

13 4.7 Araştırmanın Bulguları Katılımcıların Demografik Bilgilerine İlişkin Frekans Dağılımları Katılımcıların Alışveriş Merkezi Ziyaretlerine İlişkin Bulgular Tüketicilerin Alışveriş Merkezleri Tercih Sebeplerini ve Algılarını Etkileyen Değişkenlere İlişkin Bulgular Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi Mağaza Karmasının Ağ Düzeneği Analizleri 150 BEŞİNCİ BÖLÜM SONUÇ ve DEĞERLENDİRMELER 5.1 Sonuç ve Değerlendirmeler Gelecek Çalışmalar İçin Öneriler 169 Kaynakça 171 EK-A (Anket) A-1 EK-B (Normallik Analizi Sonuçları) B-1 viii

14 TABLOLAR (TABLOLAR, ÇİZELGELER ve GRAFİKLER) Tablo-1: Evrimci Yaklaşım Odaklı Temel Örgütsel Kuramlar 10 Tablo-2: Popülasyonlarda Yoğunluk Artışının Rekabet ve Meşruiyet Süreçlerine Etkileri 24 Tablo-3: Popülasyonların Yoğunluğu- Örgütsel Kurulma ve Kapanma İlişkisi 25 Tablo-4: Popülasyonlarda Büyüklük - Zaman İlişkisi 27 Tablo-5: Sabit ve Değişken Taşıma Kapasitesine Sahip Çevrelerde Popülasyonların Büyümesi 27 Tablo-6: Örgütsel Büyüklük Kapanma Oranları İlişkisi 33 Tablo-7: Perakendecilik Yapılan İşletme Tipleri 40 Tablo-8: Küresel Perakende Pazarında Büyüme Oranları 42 Tablo-9: Küresel En Büyük On Perakende Şirketi 44 Tablo-10: Küresel En Büyük 250 Perakende Şirketinin Bölgelere Göre Dağılımı 45 Tablo-11: En Hızlı Büyüyen Perakende Şirketleri 46 Tablo-12: E-Ticaret Satışları ve Yıllık Büyüme Oranları 47 Tablo-13: Cumhuriyet Döneminde Perakendecilik Sektörü 49 Tablo-14: Türkiye de Perakende Satış Miktarları 52 Tablo-15: Türkiye nin En Büyük Perakende Şirketleri Tablo-16: Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması-1 61 Tablo -17 : Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması-2 62 Tablo-18 : Dünya nın En Büyük Beş Alışveriş Merkezi 66 Tablo-19: Türkiye de Yıllara Göre Eklenen AVM Sayıları 73 ix

15 Tablo-20: Türkiye deki Yıllara Göre AVM Sayıları 73 Tablo-21: Türkiye de Yıllara Göre Kiralanabilir AVM Alanları 74 Tablo-22: Yıllara Göre Eklenen Kiralanabilir Alan Büyüklüğü 74 Tablo-23: Kişi Başına Düşen Kiralanabilir AVM Alanları 75 Tablo-24: Alışveriş Merkezi Sektöründe Cirolar 76 Tablo-25: Türkiye Alışveriş Merkezi Ziyaretçi Sınıflandırması 78 Tablo-26: Alışveriş Merkezinin İmajını Belirleyen Özellikler 83 Tablo-27: Fonksiyonunu Yitiren Alışveriş Merkezleri ve Sisteme Geri Dönüş Oranı 97 Tablo-28: Matris Yöntemiyle Yapılan Veri Girişi ve Ağ Düzeneği Örneği 122 Tablo-29: Ağırlıklandırılmış Bağlantılar İçin Veri Girişi Örneği 122 Tablo-30: Tüketicilerin Demografik Bilgilerinin Frekans Dağılımları 129 Tablo-31: Tüketicilerin Alışveriş Merkezi Ziyaretlerine İlişkin Frekans Dağılımları 129 Tablo-32: Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 135 Tablo-33: Cinsiyet Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 138 Tablo-34: Yaş Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 140 Tablo-35: Alışveriş Merkezine Gidiş Sıklığı Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 142 Tablo-36: Aylık Gelir Durumu Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 144 Tablo-37: Eğitim Seviyesi Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 146 x

16 Tablo-38: Meslek Bağlamında Tüketicilerin AVM Tercihlerinde Etkili Olan Değişkenlerle İlgili İfadelere Katılım Düzeyleri 148 Tablo-39: Merkez İçerisinde Mağazaların Konumu 150 Tablo-40: Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezindeki Mağazaların Oluşturdukları Ağ Düzeneği Grafiği 151 Tablo-41: Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezindeki Mağazaların Karşılıklı İlişkilerini Gösterir Ağ Düzeneği Grafiği 152 Tablo-42: Merkezilik Dereceleri En Yüksek Mağazalar 155 Tablo-43: Zara Mağazasının EGO Analizi 156 Tablo-44: Zara Mağazasının Karşılıklı İlişkileri Gösterir EGO Analizi 157 Tablo-45: Boyner Mağazasının EGO Analizi 157 Tablo-46: Boyner Mağazasının Karşılıklı İlişkileri Gösterir EGO Analizi 158 Tablo-47: D&R Mağazasının EGO Analizi 158 Tablo-48: Lacoste Mağazasının EGO Analizi 159 Tablo-49: Arasındalık Dereceleri En Yüksek Mağazalar 160 Tablo-50: Seçilmiş Bazı Mağazaların Yakınlık Dereceleri 161 Tablo-51: Seçilmiş Bazı Mağazaların Simsarlık Dereceleri 162 Tablo-52: Seçilmiş Alışveriş Merkezlerinde Kiracıların Karşılaştırılması 167 Tablo-53: Kapanan, Renovasyona Tabi Tutulan veya Faaliyet Sahası Değiştiren Bazı Alışveriş Merkezlerindeki Kiracıların Karşılaştırılması 168 xi

17 ŞEKİLLER Şekil-1: Bir Popülasyon İçerisindeki Örgütlerin Mikro Nişleri 14 Şekil-2: Örgütsel Evrimin İki Tür Hiyerarşisi 17 Şekil-3: Örgütsel Büyüklük Dağılımlarının Popülasyon Dinamiklerine Etkisi 28 Şekil-4: Ürün Dağıtım Kanalları 38 Şekil-5: Türkiye de Perakende Pazarında Genel Değişim 69 Şekil-6: Regenthal e Göre Kurum İmajı ve Bileşenleri 82 Şekil-7 Alışveriş Merkezinin İmajı Bağlamında Değişkenler 84 Şekil-8: AVM Yönetimlerinin Faaliyet Öncelikleri 93 Şekil:9: Panora Alışveriş Merkezinin Konumu 104 Şekil-10: Türkiye de Perakendecilik Popülasyonunun Evrim Süreci 107 Şekil-11: Tam Bağlı Bir Sosyal Ağ Düzeneği Örneği 116 Şekil-12: Hawai-ABD Pasifik Adaları Bölgesindeki İklim Değişikliği Uzmanlarının Meslek Gruplarına Göre Sosyal Ağı 117 Şekil-13: Aktörlerin Derece Merkeziliğine Bir Örnek 118 Şekil-14: Hub ve Otorite Konumundaki Aktörler 119 Şekil-15: Ağların Derece Dağılımları 119 Şekil-16: Aktörlerin Yakınlık Derecelerine Bir Örnek 120 Şekil-17: Aktörlerin Arasındalık Derecelerine Bir Örnek 120 Şekil-18: Aktörlerin Özvektör Merkeziliklerine Bir Örnek 121 Şekil-19: Ağ Düzeneklerinde Aktörlerin Simsarlıklarına Bir Örnek 121 Şekil-20: Örnekleme Yöntemleri 123 xii

18 Şekil-21: Ankete Katılanlara Verilen Hediye Kuponu 125 Şekil-22: Ziyaretçilerden Doldurulmaları İstenen Mağaza Yerleşim Plânı 126 Şekil-23: UCINET Programına Veri Girişiyle Elde Edilen Matristen Bir Kesit 127 Şekil-24: SPPS Programına Yapılan Veri Girişinden Örnek Bir Kesit 128 xiii

19 KISALTMALAR ABD : Amerika Birleşik Devletleri AMPD : Alışveriş Merkezleri ve Perakendecileri Derneği AVM : Alışveriş Merkezi AYD : Alışveriş Merkezleri Yatırımcılar Derneği BMD : Birleşmiş Markalar Derneği EIC : Economic Intelligence Unit INSNA : International Network for Social Network Analysis İSİAD : İstanbul Sanayici ve İşadamları Derneği HBR : Harvard Business Review SAA : Sosyal Ağ Analizi SES : Sosyo Ekonomik Sınıf SNA : Social Network Analysis RMS : Retail Marketing Strategy TAMPF : Tüm Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu xiv

20 GİRİŞ Hayattaki birçok işin kapsamı, insanların kendi başlarına üstesinden gelebileceklerinin çok ötesindedir. İnsanların, tek başlarına veya çekirdek topluluklar halinde takip edemeyecekleri kadar geniş kapsamlı bu faaliyetlerin sorumluluğunu üstlenen örgütler, bununla birlikte, bireylerin toplum hayatına olan etkilerini de dengelemektedir (Aldrich ve Ruef:2006). Aldrich e (1979) göre örgütler; belirli bir hedefe yönelme, kendisini koruyan sınırlara sahip olma, insan kaynaklı sosyal ilişkileri barındırma gibi üç temel özelliğe sahiptir. Bu temel özelliklerin yanına, özellikle ekonomik fayda maksatlı kurulan örgütler için, çevresel taleplerle uyum içerisinde olma şartını da ekleyebiliriz. Örgütlerin, toplumsal hayatın idamesi ve gelişimi için bu derece kilit bir role sahip olması, onları bilim dünyasının da vazgeçilmez araştırma konularından birisi haline getirmiştir. Sanayi devrimiyle birlikte gelişmeye ve karmaşıklaşmaya başlayan örgütlerin; etkinlik ve verimliliklerin artırılması, çalışanların örgütsel yaşamda konum ve etkilerinin belirlenmesi, daha iyi yönetilmeleri, kurulmaları, hayatta kalmaları, kapanmaları gibi yüzlerce konu bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Bunun doğal sonucu olarak, günümüzde örgütsel çalışma alanı, iyi bir peyzaja sahip bahçeden çok, çalılıklardan oluşan bir alana daha çok benzemektedir (Pfeffer, 1982 den akt.miner:1994). Yeni örgütsel kuram ve kavramların çok sık üretildiği modern dönemin popüler ürünü konumundaki uyumlanma paradigması, değişim kavramını örgütsel dünyanın merkezine yerleştirmiştir (Van de Ven ve Poole:1995 ve 2005). Bu yeni paradigma, örgütlere hayatta kalabilmek için öncelikle çevresel değişimleri takip etme ve bu değişimlere göre yapı, süreç ve ürünlerini belirleme zorunluluğunu getiriyordu. Değişim paradigmasının en kötü senaryosu; örgütlerin gerçekleştirdikleri değişimlerin çevreyi takip etmede gecikmeler yaşaması veya çevresel şartlar bir sonraki konfigürasyona geçtiğinde, bir öncekine daha yeni ulaşılmış olmasıdır (Hannan ve Freeman:1989) Örgütsel değişim alanında, Darwin in biyolojik evrim modelinin bir yan ürünü olarak kendisine yer bulan popülasyon ekolojisi kuramı, sahip olduğu seçilim perspektifiyle diğer örgüt kuramlarından farklılaşmaktadır (Carroll ve Hannan:2000). Kuramın çıkış noktasında, Neden bu kadar çok çeşitli örgüt var? sorusu yatmaktadır (Hannan ve Freeman:1977). Çevrenin ayıklama gücünün ön plana çıkarıldığı popülasyon ekolojisi 1

21 kuramı (Hannan ve Freeman:1977; McKelvey ve Aldrich:1983 vd.), kısa sürede yeni bir model olarak, koşul-bağımlılık kuramının liderliğini yaptığı uyumlanma bakış açısının alternatiflerinden birisi olmuştur. Tek tek örgütleri ele almaktan ziyade, onları bir grubun üyesi olarak düşünen popülasyon ekolojisi kuramı analiz düzeyi olarak bu örgüt gruplarını ele alır (Lim ve Das:2009). Popülasyonlar içerisinde bulunan örgütler; çeşitlenme-seçilim-tutunma ve rekabet aşamalarından oluşan bir döngü izlemektedir (Baum ve Amburgey:2002). Kesintisiz devam eden bu döngü içerisinde, çevre tarafından seçilen örgütler yaşamaya devam etmekte, seçilemeyenler ise ölmektedir. Her döngü sonucunda, farklı çevreler ve bu çevrelerin oluşturduğu taleplerle uyumlanmaya çalışan farklı örgütsel formlar ortaya çıkmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da, örgüt dünyasındaki türlerin çeşitliliği çok fazla olmaktadır lerin başından itibaren Türkiye de başlayan ekonomik kalkınma döneminde; perakendecilik sektöründe, gelenekselden modern ve organize anlayışına doğru bir geçiş süreci yaşanmıştır (Özden:2002). Aynı zamanda bir kabuk değiştirme süreci olarak kabul edilen bu otuz yıllık süreyi, perakendecilik sektörü açısından kendi içerisinde iki döneme ayırmak mümkündür (Mısırlı:2009). İlk dönemde, tüketim kültürüne yapılan vurgu ve uygulanan liberal ekonomik politikaların da katkısıyla organize perakendeciliğin ilk tohumları atılmıştır li yıllarla birlikte başlayan ikinci dönemdeyse, her ne kadar içerisinde ekonomide büyük buhranların yaşandığı dönemler de olsa, birinci dönemde atılan tohumların etkisiyle, organize perakendecilik daha da gelişmiş ve alışveriş merkezi tipindeki yapılarla kendisini göstermeye başlamıştır (Mısırlı:2009). Bu gelişmelerle birlikte; emekleme döneminde, yalnızca geleneksel yöntemlerle ticaret yapan küçük esnafı çaresiz bırakan değişim süreci, günümüzde modern ve organize perakendecilerin kendi içerisinde de büyük bir rekabeti başlatmıştır. Tüketici alışkanlıklarında kayma, doğru seçilmeyen konum, mağaza karmasının yetersizliği, iyi yönetilememe, çevresel taşıma kapasitesinin üzerinde açılma gibi nedenlerle Amerika Birleşik Devletleri nde 1990 lı yıllardan itibaren görülmeye başlanan ölü alışveriş merkezleri (Ruiz:2004), 2000 lerin ilk on yılı tamamlanmadan Türkiye de de ortaya çıkmıştır. Ölü alışveriş merkezi kavramının, çok dar bir bakış açısıyla, sadece kapısına kilit vurulan yatırımlar olarak düşünülmemesi gerekir. Kiralanabilir alanlarda boşluk oranlarının %50 den fazla olması, merkezin farklı bir iş kolunda veya amaçla kullanılmaya başlanması, hatta merkezin ancak kendisini döndürebilir gelirleri üretebilmesi, o yatırımın ölü kabul edilmesi için yeterlidir (Akademetre:2013(a)). 2

22 Büyük maddi kaynaklar riske atılarak hizmete sokulan alışveriş merkezlerini, yapıları ve mimarileri gereği, farklı iş kollarında kullanmak pek mümkün gözükmemektedir. Yine, bir alışveriş merkezinin ölü hale gelmesinin, bulunduğu çevreye gerek istihdam, gerek ekonomik aktiviteler, gerekse sosyal yaşam bağlamlarında fayda getirmeyeceği muhakkaktır. Sırf bu nedenlerle bile, alışveriş merkezi yatırımcıları, sürecin her aşamasında doğru kararları almalıdır. Türkiye de alışveriş merkezi yatırımlarının 2000 li yıllarla birlikte artış göstermesi ve yeni açılan merkezlerin sayısının sürekli artması, özellikle büyük şehirlerde rekabet sürecinin başlamasına neden olmuştur (Akademetre:2013(a)). Bir başka ifadeyle, çevresel seçilim süreci, bir daha durmamak üzere alışveriş merkezi popülâsyonunda da yaşanmaya başlamıştır. Artık çevre, tüm alışveriş merkezlerinin ihtiyaç duyduğu kaynakları üretme kabiliyetine sahip değildir. Çevresel seçilim sürecinin, aynı popülasyon içerisinde yer alıp aynı nişleri hedefleyen alışveriş merkezleri arasında daha yaygın görülmesi beklenmelidir (Audia ve diğ.:2006). Yine potansiyeli olan doğru alanlarda uzmanlaşmaya gidemeyen küçük ölçekli alışveriş merkezlerinin, kendileriyle aynı popülasyon içerisinde bulunan büyük ölçekli alışveriş merkezleri ile rekabet şansı düşük olacaktır. Alışveriş merkezleri, ekolojik yaklaşımların ürünü olan rekabet sürecinde hayatta kalabilmek için, pek çok faktörün etkilerini dikkate almalıdır. Atmosfer, konum, fiyatlar, mağaza karması vb Alışveriş merkezi yatırımcıları, son dönemlerde tüm bu faktörler arasından mağaza karmaları üzerine daha fazla odaklanmaktadır (Gerbich:1998). Bir alışveriş merkezinde kiracı olarak yer almak isteyen markalarla, sadece bilinirliği ve imajı yüksek diye kontrat imzalamak, kiralamada sadece çapa mağazalar üzerine odaklanmak kârlı bir yatırım sahibi olmak için yeterli değildir. Böyle bir yaklaşımın sergilenmesi durumunda, alışveriş merkezi varlığını devam ettirebilecek, hatta kâr edebilecek kadar müşteri trafiğine sahip olsa da, yatırımın geri dönüş süreci çok uzayacaktır. Alışveriş merkezlerinin yönetimleri, her kiracının katma değeri ile birlikte geleceği, diğer kiracılarla birlikte düşünüldüğünde bütünlük sağlayacak mağaza ağını oluşturmak zorundadırlar. Bu noktada yapılacak ilk iş, müşterilerin bir alışveriş merkezini tercih etmesinde kilit rol oynayan çapa mağazaları doğru bir şekilde seçmektir. İkinci aşama, en az birincisi kadar kritiktir. Zira sayıca daha fazla olan diğer kiracıların belirlenmesinde, karşılıklı destek konusu çok önemli bir detaydır. Hiçbir mağazanın atıl kalmadığı doğru bir ağı inşa etmek ancak bu şekilde mümkündür. Doğru inşa edilmiş bir ağda, müşteriler ağın 3

23 her köşesine yeteri kadar temas edeceği için alışveriş merkezinin yaşam şansı da artacaktır. Kiracıların, ilişkisellik ve birbirlerine katkı anlamında bir ağ düzeneği içerisinde olmadığı alışveriş merkezlerinde, müşteri trafiğinin azalması, boş kiralanabilir alanların artması kaçınılmazdır. Alışveriş merkezinin genel imajını da etkileyen böyle bir durumda, yatırımın atıl duruma düşmesi dâhil birçok olumsuz senaryonun kendiliğinden hayata geçmesi örgütsel hayatın doğal akışında kabul edilmelidir. 4

24 BİRİNCİ BÖLÜM POPÜLASYON EKOLOJİSİ 1.1 Evrim ve Doğal Seçilim Darwin ve Lamarck gibi bilim adamlarının öncülüğünü yaptığı, tartışmaların odağında yer almakla birlikte, bilim dünyasına epistemolojik açıdan yüzyıllardır hâkim olan düşünce biçimlerinin sorgulanmasını sağlayan, etkileri doğduğu biyoloji alanıyla sınırlı kalmayan, dil bilim, antropoloji ve ekonomi gibi sosyal bilimlerde yeni fikirlerin üretilmesine katkılar sunan biyolojik evrim modeli; örgüt kuramları alanında çalışan bilim adamları için de ilham verici olmuştur (Aldrich ve Ruef, 1979:15; Betton ve Dess, 1985:750; Sözen, 2004:1). Biyolojik evrim modelini esas alan yeni kuram ve yaklaşımların ortaya sürülmesiyle, örgütsel çalışma alanındaki literatür daha da zenginleşmiştir. Darwin, Galapagos adalarında yaptığı bir dizi sistematik gözlemin ardından 1859 yılında yayımladığı Türlerin Kökeni adlı eserinde, evrimin iki özelliğini; en iyi uyum sağlayanın ayakta kalması ve değişimin basitten karmaşığa ilerlemesi olarak belirtmiştir (Stefoff, 2008:9; Burcu:175). Toffler (1980:12) de, evrimin etkisiyle; sistemlerin, basit ve farklılaşmamış bir yapıdan karmaşık ve farklılaşmış bir yapıya doğru ilerlediğini, bir başka ifadeyle az gelişmiş özelliklere sahip hayat formlarından, daha gelişmiş yeni hayat formlarına geçiş yaptığını vurgulamıştır. Evrimin geleneksel tanımlaması; türler, bireyler ve sosyal sistemlerdeki sıralı değişimler şeklindedir (March, 1994:39). March ın bu tanımlamasının içerisindeki esas vurgu, tarihsel değişimlerin nedensiz olmadığıdır. Evrim, her dönemde devamlılık ve süreklilik kavramlarının karşısında yer almıştır. Organizmaların birbirleriyle rekabet halinde olduğunu, bu rekabet sürecinde başarılı olanın hayatta kaldığı savını ortaya koyan evrimsel yaklaşıma göre, organizmalar; çeşitlenme-seçilim ve tutunma süreçlerinden oluşan bir hayat döngüsünü takip ederler (Van de Van ve Poole, 1995:518; Aldrich, 1979:27). Evrimsel döngünün tutunma aşamasında kendisine yer bulan organizmalar, bir sonraki kuşağa en fazla gen aktarımı yapacak olanlardır. Popülasyonların genetiksel yanlarıyla ilgili modern sentezlerin oluşturulmasında önemli rollerden birini üstlenen Theodosius Dobzhansky, Darwin in evrim teorisiyle ilgili üç noktaya dikkat çekmektedir (Akt. Hannan ve Freeman, 1989:18): 5

25 - Şu an hayatta olan varlıklar, geçmişte yaşamış olan farklı varlıklardan oluşmuştur. - Varlıkların dünyasındaki çeşitlenme aşamalı olarak bu noktaya ulaşmıştır, değişim kümülâtiftir. - Bütün değişimler, hala işlemeye devam eden bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Darwinci bakış açısı, özünde sürekli işleyen bir yapıya işaret etmektedir. Yaşam devam ettiği sürece evrim de devam edecektir. Doğa, sınırları belirli bir niş içerisinde, bir türün uzun süre hâkim durumda olmasına müsaade etmeyecektir. Zaman içerisinde, popülasyonların yoğunluklarının çevrenin taşıma kapasitesinin üzerine çıkması, çevresel şartların ve taleplerin sürekli değişmesi bir türün sürekli hâkim konumda bulunmasını engelleyecektir. Evrim kavramına farklı yönlerden bakıldığında (Mayr, 1997:212); organizmaların zaman içerisinde sürekli evrimleştiği, farklı organizmaların tek bir soydan türedikleri, türlerin sayılarının zaman içerisinde arttığı, popülasyonların aşamalı değişimlere uğradığı, kısıtlı kaynaklara ulaşabilmek için organizmalar arasında oluşan rekabetin evrimin ana nedenlerinden biri olduğu görülecektir. Bu kadar çeşitli bakış açısının tek bir kavramın içerisine sığdırılabilmesi, evrimin karmaşıklığını ve zenginliğini ispatlama açısından önemli bir göstergedir. Evrim temelli farklı kuramlar arasında, en geçerli konuma Charles Darwin in ortaya koyduğu Varyasyonel Evrim Kuramı sahiptir. İki bacağı bulunan bu kurama göre; canlıların dünyasında meydana gelen çeşitlenme, doğal seçilim aşaması için gerekli alt yapıyı hazırlarken; doğal seçilim de, bir optimizasyon süreci olarak hizmet eder (Hannan ve Freeman, 1989:19). Türlerin kalıtımsal özelliklerin bir kısmının değişmesini, önemli bir kısmının ise yeni oluşan türe aktarılmasını sağlayan doğal seçilim süreci; şu iki koşulun varlığının sağlanması hâlinde, genel bir mekanizma olarak tüm sistemlerde faaliyet gösterir (Baum ve Singh, 1994:8): Yapılarda kalıtsal çeşitlenme ile öncül ve çeşitlenen yapılar arasında ilişkisellik. McKelvey (1994:316); Darwin in tanımladığı evrimden, ancak doğal seçilimin dört aşamasının da yaşanması durumunda bahsedilebileceğini belirtmiştir: - Türlerde çeşitlenme vardır. - Çeşitlenme sonrası, çevresel güçler bazı türlerin lehinde hareket ederek, bunları diğerlerinden ayırır. - Çevrenin tercih ettiği türler tutunur ve popülasyon içerisinde yayılmaya başlar. - Yaşamaya devam eden türler arasında rekabet süreci hayata geçer. 6

26 Ekolojik bakış açısı; bir türü/örgütsel yapıyı en iyi olarak sınıflandırmaktan kaçınır (Hannan ve Freeman, 1989:26). Seçilen türler, o andaki çevresel koşullar için en ideal özelliklere sahip oldukları için rekabet sürecinde diğer türleri geride bırakanlardır. En ideal olan tür, mutlaka en güçlü veya en iyi olarak kabul edilmemelidir (Burcu:177). Hayatta kalabilmek için türler arasında sürdürülen rekabette, güçlü veya en iyi olmaktan ziyade, çevresel şartlarla en iyi uyumu yakalayabilmek daha önemlidir. Darwinci yaklaşımda, her geçiş ilerleme anlamını taşımamaktadır. Esas olan değişimdir (Stefoff, 2008:115). Zaman içerisinde Darwin in evrim görüşünün karşısına; değişimin çok daha hızlı gerçekleştiğini savunan Sıçramalı Evrim Kuramı (Swift and Hopkins, 2008:541), tanrısal bir güce işaret eden Teleolojik Evrim Kuramı ile uyumlanmacı bakış açısına sahip Lamarkçı Evrim Kuramı gibi farklı yaklaşımlar sunulsa da (Mayr, 1997:212), bunlar Darwinist görüş kadar tartışılıp kabul görmemişlerdir. Evrimle ilgili ileri sürülen bu farklı görüşler arasında en çok ses getiren yaklaşımsa, Lamarkçı Evrim Kuramı olmuştur. Darwin e yapılan eleştirilerin çıkış noktalarından birisi yaşamın kendiliğinden başlayamayacağı olmuştur. Yeni organların, yapıların, fizyolojik yeteneklerin başlangıcını açıklamada Darwin in yetersiz kaldığına dikkat çekilmiştir (Mayr, 1997:219). Kauffman da (1985), Darwinizm in, bu dünyadaki düzeni anlamamız için, tek başına yeterli olmadığını vurgulamıştır. Temel işleve katkıda bulunan ve uyumlu çalışan bileşenlerden oluşan, parçacıklarından biri çıksa dahi önemi azalan ve işlevselliğini yitiren sistemlere vurgu yapan Behe ise, aynı noktaya eksiltilemez karmaşıklık 1 kavramıyla dikkat çekmiştir (2007:60-66). Bütün bu eleştirilere rağmen; evrimci bakış açısının; ömür devri (life-cycle), teleolojik (teleological) ve diyalektik (dialectical) yaklaşımlarıyla birlikte, örgütlerin değişim ve gelişimleriyle ilgili teorilerin ortaya çıkışlarında temel alınan dört modelden biri olarak görülmesi (Van de Van ve Poole, 1995:512), onun meşruiyetinin bir yansıması olarak kabul edilmelidir. 1 Behe (2007); eksiltilemez karmaşıklık kavramını fare kapanı örneği ile açıklamaktadır. Kapanın herhangi bir parçasını çıkarırsanız işlevini kaybetmesine neden olursunuz. Bu şekilde asgari işlevini yerine getiremeyen sistemler, doğal seçilime aday olamaz. 7

27 1.2 Popülasyon Ekolojisi Kuramına Genel Bir Bakış Popülasyon Ekolojisi Kuramı, esinlendiği Darwin in biyolojik evrim modelinin bir yan ürünü olarak örgütsel çalışma alanında kendisine yer bulmaktadır (Carroll ve Hannan, 2000:11-12). Her ne kadar kendisinden daha büyük bir pencereye ve çalışma alanına sahip olsa da, literatürde Örgütsel Ekoloji Kuramı olarak da bilinmektedir. Neden bu kadar çok çeşitli örgüt var? sorusunu (Hannan ve Freeman, 1977:936) çıkış noktası olarak ilan eden kuramın öncül araştırma hedefi, örgütler dünyasında görülen değişkenliğin/çeşitlenmenin kaynaklarını ortaya çıkarmaktır (Baum ve Shipilov, 2006:55-56). Örgütlerin farklı hedeflere sahip olması, örgüt dünyasındaki heterojenliği tek başına açıklamak için yeterli değildir. Örgütsel evrim ve doğal seçilim gibi iki farklı bileşen de heterojenliğin nedenleri arasına dâhil edilmelidir (Amburgey ve diğ., 1994:240). Morris (2004:445), örgütsel dünyadaki çeşitliliğin ipuçlarını çevresel faktörlerde arayarak, Ne kadar çeşitli örgütsel çevre varsa, o kadar çeşitli örgüt vardır. şeklinde bir yaklaşımı ortaya koymuştur. Hannan ve Freeman (1989:20) ise, Neden bu kadar çok çeşitli örgüt var? sorusunu, uzun tarihsel dönemler içerisindeki çeşitlenme ve seçilim süreçlerinin birikimli etkisi şeklinde yanıtlamaktadır. Biyoloji alanındaki disiplinlerin en kapsamlısı ve heterojeni olan ekolojinin, organizmalar ile onların canlı/cansız çevreleri arasındaki ilişkilerle ilgilendiği konusunda hemen hemen bütün bilim adamları fikir birliği içerisindedir (Mayr, 1997:247). Bilim adamlarının, biyoekolojiyi sistematik bir şekilde, sosyal örgütlere uyarlamaya başlamasından sonra ivmelenerek gelişen ekolojik yaklaşım; örgütsel çıktıları, örgüt popülasyonlarının büyüklük ve yoğunlukla bağlantılı demografik kompozisyonları ile konumlandıkları çevrelerdeki kaynakların pozisyonu açısından incelemektedir (Hannan ve Freeman, 1977:934; Aldrich ve Ruef, 2006:21). Bu yaklaşımla uyumlu şekilde; çevrenin ön plana çıkarıldığı ve örgütlerde meydana gelen değişimlerin nedenini çevrenin ayıklama gücünde arayan Popülasyon Ekolojisi Kuramı (Hannan ve Freeman:1977; McKelvey ve Aldrich:1983 vd.), yeni bir model olarak, örgüt-çevre ilişkilerinde, özellikle Koşul-Bağımlılık Kuramının liderliğini yaptığı uyumlanma perspektifli modellere kuvvetli bir alternatif, hatta eleştiri konumundadır (Betton ve Dess, 1985:750, Önder ve Üsdiken, 2007:133). Kuram, son yıllarda, örgütsel çalışma alanında popülarite kazanan evrimsel yaklaşımın ana paradigmalardan bir tanesidir (Tucker, 1994:327, Shapira, 1994:124, Van de Van ve Garud, 1994:425 vd.). 8

28 Yüksek belirsizliğe sahip bir dünya ve Bu dünyaya uyumlanmaya yönelik gayretler Hannan ve Freeman ın ortaya koyduğu bu argümanlar, ekoloji odaklı teorilerin itici gücüdür (Mezias ve Lant, 1994:180). Darwinci bakış açısının bu argümanlarının karşısında, uyumlanma görüşünü savunan Lamarkçı bakış açısı, çevresel şartların tahmin edilebilirliğine de yer vermektedir (McKelvey, 1994:316). Bununla birlikte, ekolojik yaklaşımlarda çevrenin temel rolü, optimize edici olmasıdır (Hannan ve Freeman, 1977:939; 1989:19). Popülasyon ekolojisi kuramına göre, örgütlerin çevre ile ilişkilerinde ve buna bağlı olarak yapılarında meydana gelen değişimlerinde; çeşitlenme-seçilim-tutunma ve rekabet aşamalarından oluşan bir döngü izlenmektedir (Baum ve Amburgey:2002). Seçilim aşamasından tutunma aşamasına geçen örgütler, çevre tarafından meşruiyeti kabul edilenlerdir (Perrow:1986). Bu döngü, aynı zamanda bir örgütsel öğrenme şekli olarak da görülebilir (Miner, 1994:76). Bu iki seçeneğin birbirlerinin alternatifi olarak kabul edilmesi, Mezias ve Lant ın (1994) çalışmasında da kendisine yer bulmuştur. Mezias ve Lant (1994), öykünmeci öğrenme odaklı çalışmalarında, deneysel öğrenme sürecini, rastlantısal değişim sürecine bir alternatif olarak görmüşlerdir. Evrimin doğasını anlamak için yapılacak analizlerin başlangıç noktasını çeşitlenme aşaması oluşturmaktadır. Bazı çeşitlenmeler, insanların veya yöneticilerin bilinçli tercihleri sonucunda olurken, bazı çeşitlenmeler ise plânlamalardan tamamen bağımsız, kendiliğinden gerçekleşmektedir 2 (Baum ve Amburgey:2002). Evrimci teoriler, çeşitlenmenin daha çok bağımsız olarak gerçekleştiği düşüncesine yakın durmaktadırlar (Aldrich, 1979:28; Aldrich ve Ruef, 2006:2). Pfeffer ve Salancik (1978), örgüt içerisindeki ayrıcalık ve güce sahip olanların, çeşitlenme fırsatlarının değerlendirilmesine engel olabileceğini vurgulamışlardır. Durağan ve belirli çevresel şartlar da, hemen hemen her seferinde daha düşük seviyelerde çeşitlilik yaratacaktır (Hannan ve Freeman, 1989:9). Çeşitlenme sonucunda ortaya çıkan yapılardan bazıları örgütlere daha kolay kaynaklara ulaşma, daha yüksek meşruiyet kazanma şansını verir (Aldrich, 1979:29). İş ve yönetim alanındaki stratejistlerin birçoğu çevreyle uyumu daha da geliştirici seçilim sistemlerine vurgu yaparlarken: evrimci yaklaşım, birçok seçilim sisteminin çevresel beklentilerle ilgisiz oldukları konusunda ikaz edicidir (Aldrich ve Ruef, 2006:21). Seçilim; geri dönüşsüz bir evrime yol açar ve artan bir karmaşıklıkla yürür (İşler ve Yılmaz, 2 Baum ve Amburgey (2002), resmi programlar, diğer örgütlerin süreç ve yapılarını taklit, çalışanların inisiyatif kullanmalarından kaynaklı çeşitlenmeleri bilinçli; şans, yanlış anlaşılmalar, gereksiz meraktan kaynaklı çeşitlenmeleri kendiliğinden gerçekleşen yapıda kabul etmektedir. 9

29 2011:96). İstikrarlı çevresel seçilim kriterleri, aynı popülasyon içerisindeki örgütlerin benzer finans uygulamalarına, benzer çalışma süreçlerine, benzer yetkinlikteki işgücüne sahip olmalarına neden olur (Aldrich ve Ruef, 2006:22). Bu tip çevresel şartlar doğal olarak rekabetin şiddetini artırır. Seçilim sürecinden pozitif yönlü sonuçlarla ayrılan yeni formların çevre tarafından meşruiyetlerinin onaylanması tutunma sürecinde gerçekleşir. Tutunma süreci, çevre tarafından seçilen türlerin tekrarlarının gelecek nesillerde sık şekilde görülmesi olarak da tanımlanabilir (Aldrich, 1979:39-31). Popülasyon içerisindeki bir örgütün geliştireceği yeni bir süreç veya sahip olacağı teknoloji, bunun diğer örgütlere yayılma hızıyla orantılı olarak, popülasyonun tutunma aşamasına geçmesini sağlayabilir (Aldrich ve Ruef, 2006:22). Tutunma süreci sonucunda, seçilen örgütsel yapı ve süreçlerin örnek alınması, bunların sayılarının yeniden çevrenin taşıma kapasitesinin üzerine çıkması rekabet sürecini doğuracak ve döngü tamamlanmış olacaktır. Kıt kaynaklarla özdeşleşen çevrelerde, yalnızca belirli örgütler yaşamalarına yetecek kadar kapital, hammadde, işgücüne sahip olacaklardır (Aldrich ve Ruef, 2006:26). Popülasyon ekolojisinde, rekabetin çıktıları kârla değil, örgütün hayatta kalmasıyla ölçülür (Han, 2007:127). Kuramı, diğer örgüt kuramlarıyla çeşitlenme, seçilim ve tutunma boyutlarında karşılaştırdığımızda (Aldrich ve Ruef, 2006:36), temel farklılıklar hemen göze çarpmaktadır (Tablo-1). Tablo-1: Evrimci Yaklaşım Odaklı Temel Örgütsel Kuramlar 10

30 Modern toplumlarda, örgüt kapanmaları yüksek oranlardadır (Carroll ve Hannan:2000). Kapanma kavramıyla kastedilen, örgütün herhangi bir sebeple, mal/hizmet üretici bir kurum olmayı sona erdirmesidir (Aldrich ve Ruef, 2006:2). Günümüzdeki örgütlerin tarihsel süreçlerine bakıldığında, geniş kaynaklara sahip olan büyük örgütler dâhil, birçok örgüt ve örgüt topluluğu bir nesil öncesine uzanmaz. Daha uzun süreli ömre sahip olanlar da, çok büyük yapısal değişimlere uğramışlardır (Carroll ve Hannan:2000). Bugün yaşayan örgütlerin önemli bir kısmı için de gelecekte benzer bir sürecin işleyeceği, çevresel değişimlere cevap veremeyecekleri için seçilim aşamasından tutunma aşamasına geçemeyerek kapanacakları kabul edilmektedir. Örgütsel dünyada yer alan evrim teorileri; varlıklara (işler, örgütler, ekosistemler vb.), süreçlere (kurumsallaşma, rekabet, girişimcilik, doğal seçilim vb.) ve olaylara (doğum, ölüm, dönüşüm vb.) odaklanmıştır (Baum ve Singh, 1994:3-4). Örgütlerin, başlangıçta genel bir havuzda bulundukları, zaman içerisinde modifikasyonlarla azaldıkları kabul edilerek; son aşamada, ya örgüt popülasyonu içerisinde değişimler yaşandığı (mikro evrim), ya farklı/ayrışık alt grupların ortaya çıktığı (uzmanlaşma), ya da tüm popülasyonun evrimleştiği (makro evrim) görülür (Amburgey ve diğ., 1994:240). Kuramla ilgili 1977 yılında yayımlanan ilk makalede, popülasyon ekolojisi kuramının; çevresel şartların ve değişimlerin, yeni örgütlerin ve yeni örgütsel formların oluşumlarındaki etkisi ile örgütlerin ölümlerindeki rolünün neler olduğunu araştırdığı belirtilmiştir (Hannan ve Freeman, 1989:7). Popülasyon ekolojisi kuramı temel alınarak yapılan çalışmalarda; örgütlerin, popülasyonların ve toplulukların açık sistemler içerisinde, birbirleri ile etkileşimli varlıklar olduğu savı evrimsel süreç içerisinde tanımlanmaya çalışılır (Yeloğlu, 2007:6). Baum ve Oliver (1996:1393), popülasyon ekolojisinin; örgütsel çevredeki politik, ekonomik ve sosyal şartların örgütsel ölüm ve doğum oranları ile örgütsel yapılardaki değişiklikleri nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalıştığını, benzer şekilde Betton ve Dess (1985:750) de, kuramın, kurulma, kapanma ve evrim (düzenleme) süreçlerine ilişkin kuvvetli açıklamaları olduğunu vurgulamıştır. Örgütlerin ve kurumların evrimleriyle ilgili tarihsel süreç içerisindeki ana düşüncelerin birçoğunda, örgütlerin mevcut durumlarının, gelecekleriyle ilgili örtük ipuçları verdiği kabul edilir (March, 1994:40). Bu düşüncenin temelinde, kalıtımsal aktarımların varlığının kabulü yatmaktadır. Biyolojik organizmalar, bu aktarımı tamamen genler 11

31 vasıtasıyla yaparken 3, sosyal örgütler çok daha karmaşık bir sisteme sahiptir (Hannan ve Freeman, 1989:18; McKelvey, 1982 den akt.astley, 1985:236). Hannan ve Freeman a göre (1977), örgütlerin değişimlerindeki çeşitliliği ve belirsizlik halini, yalnızca örgütlerin çevreye uyum çabalarının bir sonucu olarak görmek yeterli değildir. Benzer şekilde Carroll (1988) ve Morris (2004) de, örgütsel değişimlerin çoğunun içsel değişim ve uyumlanmadan ziyade çevrenin örgütler üzerindeki seçim gücünden kaynaklandığını vurgulamaktadır. Konuya iki farklı modelin rekabeti olarak bakan Kearney (2003:562); örgütsel ekolojide dışsal olarak varlığını gösteren çevresel seçilimin, içsel yapıdaki uyumlanmaya karşı hâkim durumda olduğunu belirtmiştir. Örgüt dünyasındaki evrimin nedeni ve ana belirleyicisi, doğal seçilim temelli bu demografik hareketlerdir (Hannan ve Freeman:1977, 1987, 1989; McKelvey ve Aldrich:1983; Perrigot: 2008 vd.). 1.3 Popülasyon Ekolojisi Kuramına Eleştiriler Kuram, sosyal (çevresel) şartların: yeni örgüt ve örgüt topluluklarının oluşumunu, örgütlerin değişimini, örgütlerin kapanma oranlarını nasıl etkilediklerinin belirlenmesine yönelik çalışmalara ağırlık verir (Hannan ve Freeman, 1989:7). Astley ve Van de Ven (1983); popülasyon ekolojisi alanında çalışan araştırmacıların, doğal seçilimin, büyük ölçekli, politik bağlantıları iyi seviyede olan, kaynakların yoğunlaştığı çevrelerde bulunan örgütlerden ziyade, küçük ölçekli, güçsüz, kaynakların dağılmış olduğu çevrelerde bulunan örgütlerde daha iyi uygulama alanı bulduğunu kabul etmektedir. Benzer şekilde Aldrich ve Pfeffer (1976), Aldrich (1979), Perrow (1986), Scott (1987) gibi araştırmacılar da, popülasyon ekoloji kuramının genel itibarıyla küçük ölçekli örgütlere uygun olduğu şeklinde eleştirilerde bulunmaktadır. Bununla birlikte, bu alanda yapılan görgül çalışmaların göz ardı edilemeyecek bir bölümü, kuramın büyük hatta çok büyük ölçekli örgütler için dahi açıklayıcı olabileceğini göstermiştir (Hannan ve Freeman, 1989:39). Hijaleger (2000:272), popülasyon ekolojisi kuramını, deterministik olmamakla, örgütlerin özgün stratejilerini ve süreçlerini dikkate almamakla, işletmelerin yetkinliklerini, kaynaklarını, yapı ve kültürlerini dikkate almamakla eleştirmiştir. 3 McKelvey (1982; akt.astley:1985); nesiller arası aktarımlarda, az sayıda tür için, kalıtımsal faktörlerin yanı sıra sosyal öğrenmenin de etkisinin bulunduğunu belirtmektedir. 12

32 Çeşitlenme süreci en az seçilim süreci kadar önemli olmasına rağmen, örgütsel ekoloji alanındaki birçok çalışma, çevresel seçilim sürecine odaklandığı için örgütlerin kapanmasıyla ilgilidir. Ancak, yukarıda da vurgulandığı gibi çeşitlenme, çevresel seçilim süreci için bir öncüldür ve gerçekleşmesi zorunludur. Kurama yapılan eleştirilerin bir kısmı da, örgüt topluluklarına odaklanılmasının, örgüt çalışanlarının rolünün, çevre ile kurdukları bireysel ilişkilerin, karar verme süreçlerinin ihmal edilmesine neden olunduğu yönündedir (Aldrich, 1979:46). 1.4 Örgüt Popülasyonları Carroll (1988), benzer yapıdaki örgütlerin bir araya toplanmasını örgüt popülasyonu (topluluğu) olarak tanımlar. Ullrich (1981:2) de, bir örgüt popülasyonunu, bireysel olarak benzer yetkinliklere, yapılara ve stratejilere sahip örgüt topluluğu olarak tanımlamıştır. Ekolojistler, aynı popülasyonda yer alan örgütlerin eş yapılı olacağını, çevresel güçleri benzer şekilde cevaplayacaklarını, aynı kaynaklara dayanacaklarını savunmaktadırlar (Hawley:1950, akt.aldrich ve Ruef, 2006:35; Lazzeretti, 2006:435). Hannan ve Freeman (1977:934) bir örgüt topluluğunun içerisinde birbirlerine benzer yapılara sahip örgütlerin var olacağını, popülasyonun üniter bir karaktere sahip olacağını belirtmiştir. 4 Önder ve Üsdiken (2007:134) ise, örgüt topluluklarını belirlemede, sınırlarını çizmede temel kriterlerin örgütsel biçim veya örgütsel form olduğunu söylemektedir. Aynı örgüt topluluğu içerisinde yer alan örgütlerin, çevrede meydana gelecek değişimlerden benzer şekilde etkilenmeleri beklenmelidir. Yine benzer yapılara sahip örgütlerin, benzer ekonomik ve sosyal performansları üretecekleri kabul edilir (Audia ve diğ., 2006:384). Bu bağlamda, benzer olmayan yapılardaki örgütlerin ise, örgüt topluluğunun yaşaması açısından, ilginç ve önemli etkilere sahip sonuçlar üretebileceği düşünülmektedir. Örgütsel popülasyonlar, bir bütün olarak birden çok örgütsel nişe vurgu yaparlar. Popülasyon içerisinde yer alan örgütlerin hedeflediği genel bir makro niş in yanı sıra, bir de örgütlerin kendilerinin hedefledikleri mikro nişler bulunmaktadır (Şekil-1). Popülasyon üyesi bir örgütün yaşam döngüsünü devam ettirebilmesi, büyük oranda, kendi mikro nişinde, rekabet ve işbirliği sürecinde ne derecede başarılı olduğuyla ilişkilidir (Hager ve diğ., 2004:163). 4 Hannan ve Freeman a göre (1977); bu üniter karakter, ortak bir sosyal çevreye ve kaynaklara bağlılık şeklinde değerlendirmelidir. 13

33 Şekil-1: Bir Popülasyon İçerisindeki Örgütlerin Mikro Nişleri (Örnek Şema) Popülasyon içerisinde yer alan genelci ve uzmanlaşmış (özelci) örgütler karşılıklı olarak yoğun bir ilişki içerisindedir (Carroll, 1985:1265). Şekil-1 de de görüldüğü üzere, genelci örgütlerin hedeflediği kaynak kesimi ve büyük ölçekli üretimini yaptığı ürün gamı, küçük ve uzmanlaşmış örgütlere birçok nişi açık bırakmaktadır. Genelci örgütler, pazarın en geniş olan merkezini hedeflerine alırken, uzmanlaşmış örgütler ise kenar nişlere yönelerek, genelci örgütlerle doğrudan bir rekabet sürecine girmekten kaçınırlar. Bununla birlikte, rekabetten tamamen sıyrılmak, örgütün daha yavaş gelişmesine, değişimleri daha yavaş takip etmesine sebep olabilir (Erdil ve diğ., 2010:20). Örgüt topluluklarındaki rekabet süreci yalnızca popülasyon içerisinde gerçekleşmez. Yeni bir örgüt topluluğunun kurulması, diğer örgüt topluluklarının yaşama şansını pozitif veya negatif yönde etkileyecektir (Nickel ve Fuantes, 2006:62). İki farklı popülasyon, aynı kaynakları kullanıyorsa, bu durum rekabet sürecini doğuracaktır. Rekabetin yoğunluğu, aynı kaynaklar için mücadele eden popülasyonların büyüklükleriyle doğru orantılı olacaktır (Salles ve diğ, 2003:292). Örgüt popülasyonlarının sınırlarını mühürlü veya değiştirilemez olarak kabul etmek doğru değildir. Kültürel normlar ve uygulamalar, endüstriyel ve kurumsal gereklilikler, işgücünün hareketli yapısı, bu sınırların geçişken olmasına neden olmaktadır (Aldrich ve Ruef, 2006:130). Hannan ve Freeman (1978), bir örgütsel topluluğun büyüklüğünün, dolayısıyla sınırlarının; kaynaklar için topluluklar arasındaki rekabet, çevredeki kaynaklara ulaşma imkânları, üye örgütlerin karakterleri (atalet sahibi olup olmamaları) ve çevre tarafından belirlendiğini vurgulamaktadır. 14

34 Aynı örgüt topluluğu içerisinde yer aldığı kabul edilen örgütler için yerine getirilmesi gereken iki farklı koşul bulunmaktadır (Önder ve Üsdiken, 2007:138). Bunlardan ilki örgüt topluluğunun üyelerinin birbirlerine benzer olması, başka bir ifadeyle, popülasyona dâhil olmayan örgütlerden farklı olması, diğeri ise topluluğun içerisinde yer aldığı sistemin sınırlarının doğru belirlenmesidir. Aynı örgütsel topluluk içersinde yer alan örgütler benzer yapılara ve ilgi alanlarına sahiptir. Kaynak ve sosyal çevreye bağımlılıkta bir müştereklik söz konusudur. Örgütler rutin ve çabuk bir şekilde yapılarında değişikliğe gidebiliyorsa, o örgüt topluluğunun üniter yapısının zayıf olduğu söylenebilir (Hannan ve Freeman, 1989:45). Düzenleyici kurallar, politik güçler, devletin rolü gibi faktörler, benzer sektörlerde faaliyet gösteren örgütlerin, baskıcı eş biçimliliğin etkisiyle benzer süreç ve yapılara sahip olmasına neden olacaktır (Di Maggio ve Powell:1983). Aynı popülasyon içerisinde yer alan örgütlerin benzer kaynak kümelerini hedeflediği, benzer etkilere maruz kaldığı düşünüldüğünde, baskıcı eşbiçimliliğin göstergelerini, popülasyona üye olan tüm örgütlerde gözlemlemek rutin bir gelişme olarak düşünülmelidir. Örgüt popülasyonlarında seçilim süreci genel olarak üç desende incelenebilir (Amburgey ve diğ:, 1994:241): - Stabilize edici seçilim : Popülasyon içerisinde yer alan örgütler arasındaki farklılıkları azaltıcı yönde etki yapar. - Yönlendirici seçilim : Popülasyonu belirli bir yöne doğru yönlendirici etki yapar. - Yıkıcı seçilim : Farklı boyutları kriter kabul ederek popülasyon içerisinde yer alan örgütlerin bir kısmını uzaklaştırıcı yönde etki yapar. Örgütler, yalnızca diğer örgütlere karşı avantajlara sahiptir. İletişim imkânları ve süreç/ürün taklidi bu avantajları ortadan kaldırır (Fombrun, 1994:209). Bu bakış açısıyla; bir popülasyon içerisinde bu iki faktör vasıtasıyla yayılmaya başlayan uygulama, hizmet veya ürünlerin, hiçbir örgüte rekabet üstünlüğü sağlama fırsatını yaratmayacağı değerlendirmesi yapılabilir. Popülasyon içerisindeki örgütlerin birbirleriyle benzerliklerinin artması, şiddetlenecek rekabet süreci nedeniyle kapanma olasılıklarını artırabilecektir. Örgütlerin yaşam süreçlerinde, geleceğe ait beklentiler ve geçmişte elde edilen tecrübelerin her ikisi de çevresel birer araç olarak kabul edilir (March, 1994:41). Çevrenin örgüt dünyası için bu önemi popülasyon ekolojisi kuramında kendisine daha fazla yer bulmuştur. Kuramın temel savı olan çevresel ayıklama tezine göre; evrimsel süreçler içerisinde çevresel/sosyal şartlarda meydana gelen değişimler, yeni biçimlere sahip 15

35 örgütsel formların da oluşmasına neden olacaktır (Önder ve Üsdiken, 2007: ). Çeşitlenme sonucu oluşan farklı örgütsel yapılardan, değişimi olumlu yönde cevaplayabilenler çoğalarak yaşamaya devam edecek (Ivery, 2007:9), değişime uyum sağlayamayanlar ise önce sayıca azalma gösterecek, bir sonraki adımda yok olacaklardır (Önder ve Üsdiken, 2007:134). 1.5 Popülasyon Ekolojisinde Yöneticilerin Rolü Ekolojik yaklaşımda yöneticilerin; örgütün, daha üst seviyelerdeki evrimsel süreçlerle olan ilişkilerini yönetmek ve evrimsel iç sürecin akışına etkide bulunmak üzere iki ana rolü bulunmaktadır (Miner, 1994:77). Yöneticilerin, çevreye uyum sağlamak için hayata geçirdikleri stratejik değişimler ise üç grupta sınıflandırılmaktadır (Fombrun, 1994:201): - İş seviyesindeki girişimler: Yeni süreçleri ve girişimleri başlatmak, maliyetleri azaltmak için yürütülen yatırımlar. - Örgüt seviyesindeki girişimler: Faaliyet gösterilen sektörde ürün ve pazarlama alanlarında farklılaşma yaratılması yönündeki çalışmalar. - Topluluk seviyesindeki girişimler: Rakipler, tedarikçiler ve distribütörlerle yürütülen müşterek yatırımlar, ortaklık vb. çalışmalar. Bu noktada, evrimsel yaklaşımdan ve stratejik yönetim alanındaki kabullerden farklı bir bakış açısına da vurgu yapan popülasyon ekolojisi yaklaşımı, yöneticilerin çevresel seçilim sürecine herhangi bir etkilerinin olmayacağı görüşünü savunmaktadır (Meyer, 1994:109). Örgütler, genelde pasif yapılar olarak kabul edilmese de, yöneticileri genelde reaktif olarak kabul edilirler (Hannan ve Freeman, 1989:40). Rundall da (1987), uzun dönemde, yöneticiler tarafından yapılan stratejik ve uyumlanmacı seçimlerin önemsiz olduğunu belirtmiştir. Popülasyon ekolojisinin, çevrenin seçilim gücünü temel alan, yöneticilerinin etkinliğini göz ardı eden bu vurgusu (March and Saphira:1987); kendilerinin çevresel taleplerden ve olası gelişmelerden bihaber kararlar almadıklarını, belirsizlik ve risk durumlarında sahip oldukları yeteneklerini kullandıklarını düşünen yöneticileri sık sık kızdırmakta (Fombrun, 1944:199), bu tip biyolojik yaklaşımlı paradigmaların insan mühendisliğinde kurulan yapıları açıklayamayacağı yönündeki eleştirilerini yükseltmektedir (Halpin ve Jordan, 2009:243). 16

36 1.6 Popülasyon Ekolojisinde Analiz Düzeyleri Evrimci bakış açısı; örgütleri, daha üst analiz seviyelerindeki diğer sistemlerin içerisine yerleşik sistemler olarak kabul etmektedir (Miner, 1994:77). Bu yaklaşıma göre, örgütler, astlara ve üstlere sahip oldukları bir hiyerarşik yapı içerisinde konumlanmışlardır (Şekil-2). Şekil-2: Örgütsel Evrimin İki Tür Hiyerarşisi (Baum ve Sing, 1994:15.) Evrimci yaklaşım, örgüt teorileri alanında çalışan araştırmacıların; örgütlerin içsel süreç ve yeterlikleri, bir bütün olarak örgütün kendisi ve bir bütün olarak popülasyon veya topluluğun kendisi olmak üzere üç araştırma deseninden birisini çalışmalarındaki analizlerine konu edebileceklerini belirtmektedir (Aldrich ve Ruef, 2006:28). Popülasyon ekolojisi kuramı, tek tek örgütleri ele almaktan ziyade, onları bir grubun üyesi olarak düşünür ve bu örgüt gruplarını ele alır (Lim ve Das, 2009:198). Bu yaklaşımla paralel olarak, kuram, temel analiz birimi olarak popülasyonlara vurgu yapar. Son yirmi senedir kuramla ilgili yapılan çalışmalar da, bu vurguyu doğrulamaktadır (Hsu ve Hannan, 2005:475). Hannan ve Freeman (1977:933), örgütsel ekoloji kuramında, analizlerin bireysel, popülasyon ve topluluk seviyesinde olduğunu, bir seviyede gerçekleşen olayın bütün seviyelerde etkili olmasının beklendiğini belirtirken, yine kuramın önde gelen bilim adamlarından olan Carroll (1984) ise bu seviyeleri örgütsel, popülasyon ve topluluk seviyeleri olarak ele alır. Nickel ve Fuantes (2006:61), kurama yönelik araştırmaların çoğunda popülasyon seviyesine vurgu yapıldığını, ancak neredeyse tamamının bireysel 17

37 unsurlar üzerine yoğunlaştığını belirtmişlerdir. Yine, kuramla ilgili yapılan çalışmaların çok küçük bir kısmına, tüm bir popülasyonun doğumu ve kapanması konu olmuştur (Ruef, 2004). Analiz düzeyi olarak popülasyonlara yoğunlaşan popülasyon ekolojisinde, görgül araştırmaların dört ayırt edici karakteri bulunmaktadır (Hannan, 2005:52): - Seçilen popülasyonun tüm tarihsel süreci incelenir, - O popülasyonda yaşamış tüm firmalar listelenir, - Popülasyona girişlerle ilgili bilgiler toplanır (Yeni kurulma, diğer endüstriden transfer, birleşme vb.), - Popülasyona giriş ve çıkışların yoğun olduğu dönemlerinde popülasyon üyesi örgütlere ve popülasyonun geneline ait karakterler analiz edilir. Baum ve Singh (1994:4), evrimci görüşün doğası gereği, geçmiş ve şu andaki durumu birbiriyle ilişkilendirdiğini belirtmektedir. Aldrich in (1979:27), Popülasyon ekolojisi kuramı, kısa dönemden ziyade sosyal örgütlerdeki uzun dönemli değişimleri doğayı ve kaynakların dağılımını inceleyerek açıklamaya odaklanmaktadır. düşüncesi bu yaklaşımla uyum içerisindedir. Hannan ve Freeman (1989) ile Shapira (1994) da, bu alandaki çalışmaların genellikle örgütsel popülasyonlara yönelik uzun dönemli boylamsal analizler gerektirdiğini, dolayısıyla tarihsel geçmişle de ilgili olduklarına dikkat çekmektedir. Popülasyon ekolojisi kuramının, analizlerde koşul bağımlılık, işlem-maliyet ve kaynak bağımlılığı kuramları gibi, örgütleri değil de örgüt topluluklarını ele alması, daha makro seviyelerde çalıştığının göstergesi olarak kabul edilmelidir. Analiz birimi olarak, önceliğin popülasyon seviyesinde olmasının, kurama aynı zamanda sosyolojik bir nitelik de kazandırdığı düşünülmektedir. Hannan ve Freeman da (1989), analizler için üç seviyeden bahsetmenin mümkün olduğunu vurgulamaktadır: - Örgütlerin demografisi: Örgüt popülasyonlarındaki gerekli sayı ile ilgilenir. Örgütsel kurulma ve kapanmalar bu seviyedeki analizlerin odak noktasıdır. - Örgütlerin popülasyon ekolojisi: Popülasyonlar arası bir çalışma alanı üretir. Diğer örgüt popülasyonlarının kapanma ve kuruluş oranlarına etkilerini araştırır. 18

38 - Örgütlerin toplumsal ekolojisi: Birbirlerine yakın sektörlerde faaliyet gösteren ve birbirleriyle etkileşimde bulunan popülasyonları inceler. Günümüzde, popülasyon ekoloji alanındaki çalışmaların birçoğunda, yukarıdaki hiyerarşinin birer parçası olan örgütlere, popülasyonlara ve topluluklara odaklanılırken (Shapira, 1994:118), örgütlerin içsel süreçleri genellikle ihmal edilmektedir (Burgelman ve Mittman, 1994:53). Ekolojik yaklaşımda, örgütlerin dışsal çevreleri dikkate alınarak atalet sahibi olduklarının kabul edilmesi, içsel süreçlerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, örgütlerin içsel süreçlerinin de evrimsel gücünü etkisi altında bulunduğu, içsel evrim yaklaşımı tarafından kabul edilmektedir (Meyer, 1994:109). Bir örgütsel popülasyonun dinamiklerini anlamak için yalnızca çevresel ve popülasyon içi süreçlere bakmak yeterli değildir. Popülasyonların, çevrelerindeki diğer popülasyonlarda meydana gelen gelişmelerden de etkilendiği dikkate alınmalıdır (Baum ve Singh:1994). Bu etkileşimler, literatürde daha çok popülasyon ve topluluk seviyelerinde ele alınmaktadır (Brittain ve Wholey:1988). Topluluk seviyesindeki analizler, popülasyonlar arasındaki etkileşimlerin evrimsel süreçlerdeki etkilerini de ele almaktadır. Topluluk seviyesindeki etkileşimler, popülasyonlar üzerindeki düzenleyici etkileri nedeniyle, çevresel seçilim baskılarını da değiştirebilmektedir (Baum ve Singh:1994). 1.7 Yapısal Atalet: Esneklik ve atalet kavramları örgütsel dünyada zıt anlamlı olarak kabul edilmektedir (Boyer ve Robert, 2006:324). Örgütsel yapılarda ve faaliyetlerde, ekolojik model temelli çeşitlenmeler, yapısal atalet kavramıyla birlikte düşünülmelidir (Hannan ve Freeman, 1977:937). Örgütsel yaş, örgütsel büyüklük, örgüt yapısının karmaşıklığı, geçmiş başarı ve başarısızlıklar, batık maliyetleri, içsel ve dışsal bağımlılık gibi boyutlar ataletin öncülleri olarak kabul edilmektedir (Rungtusanatham ve Salvador, 2008:393). Barnett ve Carroll (1987) a göre, ekolojistler dâhi örgütlerin değişim yapabilme kabiliyetine sahip olduklarını kabul etmektedir. Bununla birlikte, popülasyon ekolojisi kuramının genel bakış açısında, örgütlerin atalet sahibi olarak değerlendirilmeleri, çevresel seçilim sürecine de konu olmalarına neden olmaktadır (Hannan ve Freeman, 1984: ; Meyer, 1994:109). 19

39 Örgütlerin atalet sahibi olması, çevresel değişimlere hiç cevap vermemeleri olarak anlaşılmamalıdır (Hannan ve Freeman, 1984:151; Schwarz, 2012:552). Bu kabul, esasında bir noktada bazı örgütlerin çevrenin değişim hızına göre daha yavaş bir tepki süresine sahip olduklarını, diğer bir noktada ise, aynı örgütün farklı çevrelerde farklı atalet derecelerine sahip olacağını vurgulamaktadır. Hannan ve Freeman ın kuramla ilgili orijinal formülasyonunda; uyumlanmacı esnekliğin derecesi ile çevresel seçilim sürecinin işlemesi için uygun şartların oluşması ataletin gücüne bağlanmıştır (Betton ve Dess, 1985:751). Yapısal atalet; uyumlanma ve seçilim modellerinin arasındaki karar noktasının merkezinde durmaktadır (Hannan ve Freeman, 1984:63-65). Yukarıda da vurgulandığı gibi, bir topluluğun üyesi olan örgütler hiç değişmez değildirler ama göreceli olarak atalet sahibidirler. Örgütler, çevrelerindeki değişim kadar hızlı bir şekilde algılayıp öğrenebiliyor mu? sorusunu hayır cevabıyla yanıtlıyorsak, atalet kaynaklı değişim veya seleksiyon başlamış demektir (Hannan ve Freeman, 1989:66). Doğal seçilim sürecinin, tercihini özellikle kemikleşmiş yapısını ve temel yeteneklerini değiştirmekte zorlanan örgütlerden yana kullanacağı kabul edilmektedir (Wichnevsky, 2004:363). Bu noktada sorulması gereken üç soru daha bulunmaktadır. - Değişimin özellikleri nasıl? Büyük mü küçük mü? Düzenli mi düzensiz mi? Çabuk mu yavaş mı? - Değişimin farkına varılma ve değerlendirilme süresi ne kadar? - Değişimi cevaplama (uyumlanma) süresi ne kadar? Örgütler: fonksiyonlarını yerine getirdikleri kaynakları kaybetmelerinin yanı sıra (Downs:1994), değişen çevresel şartlara uyum sağlamadaki başarısızlıklarından dolayı da ölürler (Hannan ve Freeman, 1977:940). Yapılan araştırmaların çoğu, örgütlerin çevreleriyle ilgili doğru değerlendirmeler yapabilme kapasitesine sahip olduğunu göstermektedir (Dobrev ve diğ., 2003:267). Bununla birlikte, örgütlerde, değişimi geciktirici bazen de engelleyici süreçler bulunmaktadır (Hannan ve diğ.:2003). 5 Örgütlerin kendi iç süreçlerinden, yapılarından ve bulundukları çevrelerden kaynaklanan birçok etken, onların çevrelerinde meydana gelen değişimlere uyum sağlamalarını güçleştirici ve baskıcı bir 5 Hannan ve diğ. (2003), değişimi geciktirici ve engelleyici dört farklı sürecin varlığından söz etmektedir. Bunlar; yapısal süreçler (Değişimlerin cevaplanma süresi vb.), kurumsal süreçler (Kimlik, etik vb.), politik süreçler (Örgütün ilgi sahaları ve örgüt içi klanların politikaları dâhil) ve öğrenme süreçleri (Zamanında yapılmayan geri bildirimler dâhil) olarak listelenmektedir. 20

40 rolü oynamaktadır (Hannan ve Freeman, 1977: ). Stinchcombe (1965:156); daha makro bir bakış açısıyla, örgütlere benzer şekilde örgüt topluluklarının da kendi iç geleneksel süreçlerinden dolayı, çevrede meydana gelen değişimleri takip etmeye hemen başlamayacağını belirtmiştir. Yüksek kuruluş maliyetlerine sahip örgütlerin, çevreleriyle ilgili doğru tespitler yapabilmelerine rağmen, yapısal atalet nedeniyle kapanmalarının nedenleri içsel (örgütün kendi iç süreçleri) ve dışsal (örgütün faaliyet gösterdiği çevre) olmak üzere iki farklı grupta toplanabilir. Hannan ve Freeman, örgütlerin sahip oldukları dışsal ve içsel kısıtları aşağıdaki şekilde detaylandırmışlardır (1989:67-69). İçsel kısıtlar; - Örgütün yatırımları, araçları, farklı görev ve alanlara transfer edilemeyen uzmanlaşmış insan kaynakları, - Yöneticilere çevre ve örgüt hakkında yeterli bilginin ulaşmaması, - İçsel politik dengeler: Yapıları ve süreçleri değiştirmek kaynakların farklı şekillerde dağılmasına neden olacaktır. Kaynakların dağılımda meydana gelecek bir değişim, kendiliğinden gücün dağılımında da belirleyici olacaktır. - Örgütün tarihi gelişim süreci: Süreçler, görevlerin dağılımı, tercih edilen otorite şekli, kurumsal normlar vb. En az içsel kısıtlar kadar etkili olmak üzere, dışsal kısıtlar ise; - Yasal ve finansal engellerden dolayı, pazara giriş ve çıkışların yüksek derecede kısıtlanmış olması, - Çevre hakkında ihtiyaç duyulan bilgileri elde etme maliyetinin yüksek olması (Sınırlı rasyonellik), - Örgütün sosyal olarak sahip olduğu meşruiyet şeklindedir. Örgütlerin değişimlerini kısıtlayıcı ve baskı yapıcı etkenlerin çokluğu, March (1994) ın örgütler katı bir yapıda olmayıp sürekli değiştiği yönündeki varsayımıyla çelişmektedir. Bütün bu engelleyici faktörlere rağmen, risk ve maliyetinin düşük olması halinde, değişimin meydana gelme ihtimali de yükselecektir (Carroll ve Hannan:2000). Deneyimlerin, örgütlerde değişimi başlatmada önemli bir istek yarattığı yaygın şekilde kabul edilmektedir (Dobrev ve diğ., 2003:266). Bir örgütün, değişim konusunda elde ettiği tecrübeler, gelecekte benzer değişimleri gerçekleştirme ihtimalini artıracaktır (Ginsberg ve Baum, 1994:127). Ayrıca, bir örgütün daha önce yaşadığı benzer değişimlerin sayısı ve sıklığı ile yeni bir değişimi meydana getirme olasılığı arasında doğrusal bir ilişkinin varlığı söz konusudur (Aldrich ve Ruef, 2006:138). Bu nedenler, bir örgütün son değişim geçirdiği zamanla, değişim ihtiyacının tekrar hissedildiği zaman 21

41 arasındaki boşluk uzunsa, değişimi gerçekleştirme ihtimali azalacaktır (Amburgey ve diğ.:1993). Hannan ve Freeman (1989:84), genellikle büyük veya çok büyük çaplı olan karmaşık ve grift örgütlerin, çevrede meydana gelen değişimlerin oluşturduğu tehdit ve fırsatlara, algılamada yavaş oldukları için değil, uyum sağlama için ihtiyaç duyulan sürenin uzun olmasından dolayı daha yavaş tepkiler vereceğini belirtmişlerdir. Nakagawa ve Watanabe (2007:8) de, yaşça büyük, sistemleri oturmuş örgütlerin çevresel değişimlere daha geç tepki vereceklerini, gelenekselleşmiş iş modellerini sürdürmeye devam edeceklerini belirtmişlerdir. Ataletin sık sık değişimi tamamen bloke ettiği genel bir anlayış olarak kabul edilse de (Hannan ve Freeman, 1984:155), onu yalnızca değişimin karşısında, değişim frenleyici bir olgu olarak görmek doğru değildir. Atalet, bazı durumlarda bir değişimin sonucu olarak da ortaya çıkabilmektedir (Boyer ve Robert, 2006:325). Bir paradoksu ifade eden bu durumda; değişim sürecinden başarıyla geçen bir örgüt, risk alarak ve kaynak ayırarak sahip olduğu yeni yapılarına ve süreçlerine daha muhafazakâr bir şekilde sahip çıkabilmektedir. Hannan ve Freeman (1989:73), çevre tarafından güvenirliği ve hesap verilebilirliği yüksek bulunan örgütlerin ürün ve hizmetlerinin daha fazla tercih edileceğini vurgulamaktadır. Güvenirlik kavramıyla; örgütün sistematik biçimde kaliteli ürünler üretmesi, hesap verilebilirlik kavramıyla ise; gerektiğinde doğrulama yapabilmek için, süreçleri dokümante etme kapasitesi kastedilmektedir (Boyer ve Robert, 2006:327). Bu iki özellik, uzun süredir aynı yapı ve süreçlerle faaliyet gösteren yüksek atalet sahibi örgütlerde daha yaygın görülmektedir. Hesap verilebilirlik ve güvenirlik, özellikle; örgütün sembolik veya bilgi yoğunluklu üretim yapması durumunda, sağlık sektörü gibi önemli risklerin varlığında, örgüt-müşteri-çalışanlar arasında uzun dönemli ilişkiler kurulduğunda, örgütün hedefleri görünür şekilde politik olduğu durumlarda daha keskindir (Weber:1968, akt.hannan ve Freeman:1989): Ekolojik model, koşul bağımlılık gibi, örgütlerin sahip oldukları temel yetenekleri diğerlerinden ayrı bir noktaya koymaktadır (Haveman, 1994:153). Örgütün tecrübe edeceği tüm değişimler aynı derecede yıkıcı değillerdir (Wallebaek, 2009:366). Hedefler, hiyerarşik yapı, teknoloji, süreçler, pazarlama stratejileri gibi örgütün temel yeteneklerinde yapılacak bir değişim, riski nedeniyle daha fazla dirençle karşılaşacaktır (Scott, 1992:282). Örgütlerin dış çevrede yer alan ve değişime daha açık olan yetenekleri, sahip oldukları ağlar ve sağladıkları bilgi akışıyla örgütün yapı, strateji gibi temel yeteneklerini koruma 22

42 altında tutmaktadırlar (Ehrhardt ve Nowak, 2011:145). Hannan ve Freeman (1984:156); misyon ve hedefleri, teknolojileri, tercih ettikleri otorite yapıları ve pazarlama stratejileri olmak üzere örgütlerin dört temel özelliğine vurgu yapmaktadır. 1.8 Yoğunluk Bağımlılığı Popülasyon ekolojisi alanında çalışan araştırmacıların, çalışmalarını büyük oranda, yeni örgütlerin doğumu ve var olanların kapanmasına yönlendirdikleri daha önce vurgulanmıştı. Ekolojik çalışmalarda, örgütlerin doğumu yerine kurulma kavramının kullanılmasının nedeni, bir örgütün ortaya çıkışındaki süreç odaklı faaliyetlere dikkat çekmektir. Benzer yaklaşımla ölüm yerine de kapanma kavramı tercih edilmektedir (Aldrich ve Ruef, 2006:209). Yoğunluluk bağımlılığı kuramı, 1986 yılında Hannan tarafından ortaya atılmış, Hannan ve Carroll un 1989 yılında yaptıkları bir çalışmayla dikkat çekmeye başlamıştır. Örgütlerdeki kuralcı bürokratik yaklaşımın daha fazla kural üretip üretmediği konusuna bile özne olan kuramda (Schulz:1998), örgütlerin kurulma ve kapanma (doğum ve ölüm) oranlarının popülasyonların yoğunluğuyla ilişkili olduğu varsayımı öne sürülmektedir (Baum ve Shipilov, 2006:58; Hannan ve Freeman, 1989:117; Oertel, 2014:82 vd.). Kuramla ilgili eleştiriler; yoğunluk-kapanma ilişkisini görgül olarak desteklemek için yapılan çalışmaların, yoğunluk-kurulma ilişkisini desteklemek için yapılan çalışmalardan daha zayıf olduğu yönünde yoğunlaşsa da (Delacroix ve Rao, 1994:257); birçok endüstride yoğunluk ile örgütlerin ölüm ve kapanmaları arasındaki ilişkiyi doğrulayan çalışmalar yapılmıştır (Hannan ve Carroll:1989 ve 1992; Hannan:1997) Kuramın sık sık vurgu yaptığı kurulma oranı kavramıyla, belirli bir dönem içerisinde, örgüt popülasyonuna yeni katılan örgütlerin var olan örgütlere oranı; kapanma oranı kavramıyla ise, belirli bir dönem içerisinde, popülasyondaki kapanan örgütlerin var olan örgütlere oranı düşünülmelidir. Örgüt popülasyonlardaki değişim, çevresel şartların, popülasyona giriş ve çıkışları nasıl etkilediğiyle ilgilidir (Singh ve Lumsden, 1990:162). Matematiksel bir bakış açısıyla; popülasyonlardaki doğum ve ölüm oranlarından sadece birine bakarak, popülasyonun yoğunluğunun artacağı veya azalacağı değerlendirmesi yapılamaz. Popülasyonlarının yoğunluklarındaki değişkenlik, kurulma veya kapanma oranları arasındaki denge ile ilişkilidir. Kurulma veya kapanma oranları eşitse, popülasyonun büyüklüğü durağan bir seyir izleyecektir. 23

43 Popülasyonların değişen yoğunluğu (popülasyonun büyüklüğü, popülasyon içerisindeki örgüt sayısı), açılma ve kapanma oranlarını doğrudan etkilemektedir (Aldrich ve Ruef, 2006: ). Kıt kaynaklar için birbirleriyle mücadele içerisinde olan örgüt sayısının artması, kurulma oranlarını azaltıcı, kapanma oranlarını artırıcı bir etki yatacaktır (Delacroix ve Rao, 1994: ). Yoğunluk artışı nedeniyle meydana gelecek kapanmalar, öncelikle yeni örgütlerde görülecektir. Moore, Hall ve Hannan (1991:37-40), Yoğunluk Bağımlılık Kuramı nın özünü üç başlık altında toplamıştır: - Doğum oranları meşruiyetle doğru orantılıdır. - Doğum oranları rekabetin yoğunluğu ile ters orantılıdır. - Meşruiyet ve rekabet süreçleri yoğunluğun temel belirleyicileridir. Yeni bir örgütsel yapı; alışılagelenin dışında algılanması, meşruiyet sahibi olmaması gibi nedenlerle, ihtiyaç duyacağı kaynaklara ulaşmada engellerle karşılaşacaktır (Delacroix ve Rao, 1994:263). Bu süreçten kaynaklı olarak, başlangıçta yeni örgütsel formlarda kurulma oranları az olurken, kapanma oranları yüksek olacaktır. Şüphesiz, örgütsel formun bilinirliği artıkça, her türlü kaynağa (finansal, beşeri vb.) ulaşma imkânları da artacaktır. Bu noktada, kurulma oranları artarken, kapanma oranları azalacaktır. Popülasyonların yoğunluklarında meydana gelecek değişimlerin, rekabet ve meşruiyet süreçlerine muhtemel etkilerini gösteren bir tipolojiye Tablo-2 de gösterilmiştir (Aldrich ve Ruef, 2006:160). Tablo-2: Popülasyonlarda Yoğunluk Artışının Rekabet ve Meşruiyet Süreçlerine Etkileri Örgüt popülasyonlarının yoğunluğu ile popülasyondaki örgütsel kurulma ve kapanmalar arasındaki genel ilişki ve eğilim Tablo-3 deki grafiklerde gösterilmiştir (Lomi, 1995:114; Lim ve Das, 2009:198; Lazzeretti, 2006:436 vb.). 24

44 Tablo-3: Popülasyonların Yoğunluğu- Örgütsel Kurulma ve Kapanma İlişkisi Örgüt popülasyonun genç ve sayıca küçük olduğu dönemlerde, popülasyonlardaki kurulma oranları düşük, kapanma oranları yüksektir (Carroll ve Hannan, 2000:17-20). Popülasyonun büyüklüğü artıkça, kurulma oranları artarken, kapanma oranları azalacaktır. Özellikle yoğunluğun düşük olduğu genç dönemde kurulan örgütlerin kapanma oranlarının, yoğunluğun yüksek olduğu dönemde kurulan örgütlerin kapanma oranlarından daha düşük olacağı kabul edilir (Oertel, 2014:89-90). Bu varsayımların, pratikteki yansımasıları şu şekilde gerçekleşir (Carroll ve Hannan, 2000:14-16): - Başlangıç aşamasında kurulan örgüt miktarı sınırlı sayıdadır. - Belli bir süre sonra örgüt sayısı ani bir yükseliş göstererek ulaşabileceği maksimum sayıya yani doygunluk seviyesine ulaşır. - Son dönemde ise, bazı örgütlerin kapanmasıyla, daha az sayıda örgüt yaşamına devam eder. Son dönemden sonra örgüt topluluğunda yer alan örgüt sayısında çok fazla miktarda kayda değer bir değişim olmaz. Literatürde bilişsel meşruiyet olarak da ele alınan meşruiyet kavramı, bir örgüt topluluğunda bulunan örgütsel formların diğer örgütlerce de kabul görmesi ve sayısının artmasıyla ilgilidir (Yeloğlu, 2012:201). Meşruiyet süreci; rekabet süreci gibi bir örgüt topluluğundaki örgüt yoğunluğunun düşük veya yüksek olmasına göre ortaya çıkmaktadır (Önder ve Üsdiken, 2007:147). Örgüt topluluğunun yeni ortaya çıktığı ve örgüt sayısının az olduğu dönemlerde, kaynakların da bol olması nedeniyle rekabet yok denecek kadar azdır (Moore, Holl ve Hannan, 1991:38-39). Tucker ve diğ. (1988:130), özellikle yeni gelişen endüstrilerde, yoğunluğun çevrenin taşıma kapasitesine göre düşük seviyede kalabileceğini, bunun da rekabeti minimum seviyelere indirebileceğini belirtmişlerdir. Bu dönem örgüt topluluğunun büyüme göstereceği bir dönem olarak belirir ve kaynak 25

45 sıkıntısının da olmaması büyümeyi teşvik eder. Örgüt topluluğunun bu noktadaki gayesi meşruiyet kazanmaktır ve büyümede topluluğa ihtiyaç duyduğu meşruiyeti kazanmasında katkı sağlayacaktır. Bir popülasyonda kurulan örgüt sayısı ne kadar fazlalaşırsa, bu yeni formun meşruiyet derecesi o derece yükselecektir (Oertel ve Wagenbach, 2008:253). Örgütler, kurulduktan sonra belli bir zaman içerisinde formları bilinir ve kanıksanmış bir hal aldığında, bilişsel anlamda meşruiyet kazanmış olurlar (Kuilman ve diğ., 2009:256). Bir örgüt yapısından ne kadar çok gözlemleniyorsa; bu durum, meşruiyeti sağlama adına olumlu bir adım olarak kabul edilmelidir (Audia ve diğ., 2006:394). Bilişsel meşruiyete sahip örgütlerin popülasyon içindeki ve dışındaki kaynaklara erişebilme olasılığı yükselmektedir. Kaynaklara daha kolay ulaşabilen örgütlerin yapıların, özellikle belirsiz pazar şartlarında yeni kurulacak örgütler tarafından daha kolay ve öncelikle benimsenmesi beklenmektedir. Meşruiyet kazanmış bir örgüt topluluğunun karakteristik özelliği olan yoğunluk artışı sonucunda, meşruiyet sürecinin yerini rekabet süreci alır (Yeloğlu, 2012:202). Başlangıçta sınırlı sayıdaki örgüt için bol gözüken kaynaklara ulaşabilme gayretleri, topluluk içerisindeki örgütleri birbirleriyle rekabet sürecine sokar. Kaynaklar kıt ve örgüt popülasyonları genişlemek için sınırsız bir kapasiteye sahip olmaya devam ettikçe rekabet süreci var olmaya devam edecektir (Hannan ve Freeman:1977). Rekabet sürecinin devreye girmesiyle birlikte, örgüt kurulma (doğum) oranlarında azalış, kapanma (ölüm) oranlarında ise artış meydana gelecektir (Kuilman ve diğ., 2009:253, Önder ve Üsdiken, 2007:149). Ancak, yeni kurulan örgütlerin var olduğu kabul edilen başlangıç stokları 6, bu örgütlerin rekabet süreci ne kadar şiddetli olursa olsun, bir süre yaşamaya devam etmelerinin sigortası olacaktır (Oertel ve Wagenbach, 2008:254). Uzun dönemde, popülasyonların hemen hemen tamamının, büyüklük bağlamında, başlangıçta örgüt sayısında artışı, sonraki dönemde ise azalışı sembolize eden, Ters-U şeklindeki bir gelişim desenine sahip olduğu görülmektedir (Aldrich ve Ruef, 2006:179). Aşağıda yer alan Tablo-4 de bu süreç grafiksel olarak gösterilmiştir. 6 Oartel ve Wagenbach (2008) a göre başlangıç stokları yalnızca finansal stoklarla sınırlı değildir. İştirakçiler, yenilikçi fikirler ve yüksek motivasyon gibi faktörler de bu stokların içerisine dahil edilmelidir. 26

46 Tablo-4: Popülasyonlarda Büyüklük - Zaman İlişkisi Bir popülasyonun nereye kadar büyüyebileceğini belirleyen temel etkenlerden bir tanesi de çevresel taşıma kapasitesidir (McKelvey:1994). Çevrenin taşıma kapasitesinin, popülasyonların büyüklüğü, dolayısıyla kurulma oranları üzerindeki etkisi Tablo-5 deki iki farklı grafikte gösterilmiştir. Soldaki grafikte çevresel taşıma kapasitesi sabir, sağdaki grafikte ise değişken kabul edilmiştir. Çünkü, her ne kadar örgütsel ekoloji alanındaki çalışmalarda çevresel taşıma kapasitesi sabit olarak düşünülse de, zaman içerisinde değişim gösterebilmektedir (McKelvey:1994). Her iki durumda da, bir popülasyonun büyüklüğünün, dönem dönem evresel taşıma kapasitesini aşsa da, rekabet sürecinin düzenleyici etkisiyle kısa sürede tekrar denge durumuna ulaşması beklenmelidir. Tablo-5: Sabit ve Değişken Taşıma Kapasitesine Sahip Çevrelerde Popülasyonların Büyümesi (McKelvey, 1994: ) 27

47 Yoğunluk bağımlığı üzerine yapılan ilk çalışmalar doğrusal bir şekilde, popülasyonlardaki örgüt sayılarına odaklanırken; sonraki dönemlerde, araştırmacılar yoğunlukla ilgili görüşlerini genişleterek, örgütlerin büyüklüklerinin dağılımlarının da popülasyonların dinamiklerinde etkili olacağını vurgulamışlardır (Aldrich ve Ruef, 2006:215). Şekil-3 de, birbirine yakın sayıda fakat büyüklük dağılımları farklı olan örgütlerden oluşan iki popülasyon görülmektedir. Büyük ölçekli daha fazla sayıda örgütün bulunduğu B popülasyonuna giriş yapmaya karar veren bir örgüt, daha yoğun bir rekabet süreci ve giriş engelleri ile karşılaşacağını kabul etmelidir. Şekil-3: Örgütsel Büyüklük Dağılımlarının Popülasyon Dinamiklerine Etkisi (Örnek Şema) Yoğunluk bağımlılığı tartışmaları, beraberinde popülasyon içerisindeki örgütlerin harekete geçme sıralarını da üç ana başlık altında sıralamıştır (Delacroix ve Rao, 1994:261; Swift ve Hopkins, 2008:543): - Bir popülasyonun kurucu niteliğinde olanlar, ürün ve hizmetleri tanıtma maliyetlerini de üstlenirler. Yeni bir örgütsel yapıyı hayata geçirenler, kaynak kümelerinin yeni ürünlerle ilgili farkındalıklarının artırılması, müşterilerin dikkatlerinin çekilmesi, yasal prosedürlerin tamamlanması ve kredi desteği sağlanmasında finansal kurumların ikna edilmesi gibi süreçlere de odaklanmak zorundadırlar. - İkincil hareketi tercih eden popülasyon üyeleri, ilk hareket edenleri takip ederek ve onların popülasyonu meşrulaştırma gayretlerden istifade ederek daha düşük maliyetli bir öğrenme süreci (başlangıç aşaması) geçirebilirler. Popülasyon içerisindeki örgüt sayısı arttıkça, daha hızlı bir öğrenme süreci yaşanacaktır. - İlk hareket eden örgütlerin kurmuş oldukları alt yapıdan, ikincil hareket edenler daha düşük maliyetler ile istifade edebilirler. Diğer taraftan, bir popülasyonda ilk hareket edenlerin, müşterilere, kaynaklara daha önce ulaşacakları, bu kaynakları kontrol altına alabilecekleri ve pazarla ilgili daha derin bilgiye sahip olacakları kabul edilmektedir. 28

48 1.9 Büyüklük Bağımlılığı Bir örgütün büyüklüğü; çalışan sayısı, kapasitesi yıllık iş hacmi ve satış rakamları kullanılarak değerlendirilebilir (Dobrev ve Carroll:1983; Scott, 1992:259; Ifinede, 2007:30). Nickel ve Fuentes (2006:63) de, büyüklüğün yapısal bir faktör olarak algılanmasının, üretim kapasitesi veya örgüt tarafından gerçekleştirilen operasyonların ölçekleriyle değerlendirilmesinin yerinde olacağını belirtmiştir. Oertel ve Wagenbach (2008:261) ise, örgütsel büyüklüğün yalnızca rakamlarla ifade edilmemesi gerektiğini, bir örgütün bulunduğu popülasyon içerindeki göreceli durumunun da değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Konuyu daha çok işletmeler açısından ele alan Avrupa Komisyonu; çalışan sayısı elliden, yıllık satış miktarı on milyon Avro dan düşük olan örgütleri küçük, çalışan sayısı iki yüz elliden, yıllık satış miktarı elli milyon Avro dan düşük olan örgütleri orta, bunların üstünde kalanları ise büyük ölçekli olarak kabul etmiştir (Europe Commision, web:2014). Caplow a göre en küçük örgüt iki kişiden oluşur, en büyük örgütler ise milyonları aşan sayıları ile uluslardır (1957). Yazar, küçük ölçekli gruplardaki üye sayısının iki-yirmi arasında, orta ölçekli gruplardaki üye sayısının on beş-bin arasında, büyük ölçekli gruplardaki üye sayısının ise binin üzerinde olduğunu belirtmektedir. Herhangi bir örgütlenme yapmamış olan grupların büyük çoğunluğunun küçük ölçekli olduğu söylenebilir. Rekabet eden firmalar üzerinde yapılan görgül araştırmalar, tek başına hiçbir faktörün, örgütsel büyüklük kadar etkili olmadığını göstermektedir (Dobrev ve Carroll, 2003:541). Further ve Dalton (1980), örgütlerin büyüklükleri ile performansları/verimlilikleri arasında; negatif yönlü bir ilişki olduğunu savunurken, Dalton ve diğ. (1980) tarafından yapılan başka bir araştırmada ise anlamlı bir ilişkinin varlığı tespit edilememiştir. Diğer yandan Caplow (1957), grubun büyüklüğü ile bireylerin verimliliği üzerine yürüttüğü çalışmaların sonucunda, negatif yönlü bir ilişkinin varlığına dikkat çekmiştir. Artan örgütsel büyüklük, artışla orantılı olarak örgütlerde daha fazla alt bölüm ve iş bölümü yaratmaktadır (Blau ve Schoenheir:1971; Milleti, Gillespie ve Haas, 1977:209). Bu nedenle, büyük örgütlerin küçük örgütlere göre genellikle daha biçimsel ve karmaşık olduğu kabul edilebilir. Chapin ve Tsouderos (1955), artan büyüklüğün örgüt içerisinde bürokratikleşmenin derecesini artırdığını, Hail (1963) ise bunun tam tersi olduğunu savunmaktadır (Akt. Keçecioğlu, 2008:181). 29

49 Büyüklük bağımlılığı, ağırlıklı olarak yıkıcı seçilim süreçlerini tahmin etmede kullanılan bir modeldir (Amburgey ve diğ., 1994:242). Reich (1985:356), büyük örgütlerin, tedarikçiler, dağıtımcılar, finansal kurumlar, işverenler ve hizmet kurumlarından oluşan sosyal ve ekonomik ağların merkezinde bulunduklarını belirtmişlerdir. Örgütlerin büyüklük derecelerine paralel olarak hayatta kalma şanslarının daha fazla olduğu düşünülmektedir. Perrow (1989), büyük örgütlerin kendilerini ölümden yalıttıkları, bunu sahip oldukları geniş bir kurumsal/sosyal ilişkiler ağıyla gerçekleştirdiği öne sürmektedir. Wholey ve Brittian (1986:522) ise, büyüklüğün neden ölümü azalttığının tam olarak açıklanamadığını savunmaktadır. Örgüt topluluğunun çevresinde yer alan aktörler, büyük örgütlere kaynak sağlamakta daha az tereddüt gösterirler ve bu kaynakları büyük örgütlerin daha uygun koşullarda edinmelerine imkân verirler. Çünkü çevrede her zaman için büyük örgütlerin daha güvenilir ve daha iyi hesap verebilir olduklarına dair bir algı bulunmaktadır (Önder ve Üsdiken, 2007:163). Bu nedenle, meşruiyet kazanma açısından daha az sorun yaşayan büyük ölçekli örgütlerin, bir örgütsel topluluğunun meşruiyet kazanma sürecine etkileri de küçük ölçekli örgütlerden daha fazla olacaktır. Pfeffer ve Salancik (1978), örgütsel yapının büyük olmasının sağladığı geniş avantajları; bağımlık ilişkilerinde sahip olunanlar, ekonomik ölçekte sahip olunanlar, kriz zamanlarında destek bulmada sahip olunanlar şeklinde üç ana başlık altında toplamıştır. Haveman (1994:155), büyük ölçekli örgütlerin, küçük örgütlere nazaran daha geniş bir sahada faaliyet gösterdiğini, Hannan ve Freeman ise büyük ölçekli örgütlerin çevredeki kaynakların daha geniş bir kesimini talep ettiklerini, daha fazla işgücü, kapital, tedarik ve dağıtım kanalını kullandıklarını belirtmişlerdir (1977:945). Benzer bir görüşe sahip olan Gooding ve Wagner (1985:463) da, yüksek miktarda kaynak ihtiyacına da bağlı olarak, örgüt topluluğu içerisinde büyük örgütlerin varlığını, kaynak havuzunda artış yönünde meydana gelecek değişimler esnasında önermektedir. Oertel ve Wagenbach (2008:256) ile Bothner (2005:622) büyük ölçekli örgütlerin daha iyi pazarlama ve pazarlık koşullarına sahip olacaklarını; Hannan ve Freeman (1989:88) büyük örgütlerin talepte meydana gelecek artışlardan küçük ve yerel firmalara göre orantısız şekilde faydalanacağını; Dobrev ve Carroll (2003:543), büyük ölçekli örgütlerin müşterileri ve tedarikçileri üzerinde, stratejilerini kendilerine bağlı olarak belirlemelerini sağlayacak güce sahip olduklarını; Pfeffer ve Salancik (1978), büyük örgütlerin önemli kaynaklara ulaşmada daha başarılı olduklarını; Sorensen ve Stuart (2000) büyük örgütlerin yenilikçi olmaya daha yatkın olduklarını; Hicks ve diğ. (2015:5) 30

50 ise, büyük ölçekli firmalar ile zincir mağazaların aynı sektörde faaliyet göstern küçük ölçekli firmalarla kıyaslandıklarında, çalışanlarına %25 e kadar daha yüksek ücret ödeyebildiklerini vurgulamışlardır. Bir popülasyonda rekabet sürecine geçiş yapıldığında da, büyük örgütlerin kıt kaynaklara ulaşma imkânları, daha küçük ölçekli olanlara nispeten fazla olacaktır (Hannan ve Freeman, 1989:81; Barnett ve Amburgey:1990). Bu nedenle uzun erimde, küçük çaplı örgütlerin büyük olanlarla başa baş giden bir rekabeti kazanma şansı çok düşük bir olasılıktır (Dobrev ve Carroll, 2003:544). Popülasyon içerisinde, birbirlerine yakın büyüklüğe sahip örgütler arasında daha fazla rekabet olacağı kabul edilir (Hannan ve Freeman, 1977:945). Yine büyük örgütler, aynı popülasyon içerisinde yer alan orta ölçekli örgütleri, küçük ölçeklilerinden daha fazla tehdit edecektir (Amburgey ve diğ., 1994:242). Büyük ölçekli örgütler, sahip oldukları gücü, pazara yeni giren örgütlerin oranının azaltılmasında, bu şekilde sektörel karlılığın muhafaza edilmesinde de kullanabileceklerdir (Freeman ve Lomi, 1994:278). Wholey ve diğ. (1992); büyük örgütlerin küçük örgütleri rekabet dışı bırakmasında; daha düşük maliyetlerle işlem yapmalarının, birden fazla pazarda operasyonel faaliyetler yaparak riski dağıtabilmelerinin, sundukları geniş imkânlar nedeniyle nitelikli insan kaynakları için daha cazip olmalarının etkili olduğunu belirtmişlerdir. Nickel ve Fuantes (2006:63) de, farklı araştırmacıların çalışmalarından istifadeyle yaptıkları derlemede; büyük örgütlerin, daha küçük ölçekli rakiplerine göre aşağıda sayılan nedenlerden dolayı rekabet sürecinde daha avantajlı olacaklarını belirtmişlerdir. Bütün bu avantajları doğru bir şekilde kullanabilen büyük örgütlerin kapanma oranlarının da buna paralel olarak düşük olması beklenmelidir. Büyük örgütlerin; - Çevreye ve diğer örgütlere karşı bağımlılıklarını azaltma yetenekleri vardır. - Büyük bir pazar gücü ve kaynaklara erişim imkânlarına sahiptir. - Kaynak kıtlığı karşısında daha uzun süre dayanabilirler. - Bilinirlikleri ve kabul görmeleri daha yüksek seviyededir. - Ekonomilerin ölçek ve kapsamlarından daha fazla faydalanırlar. Bu düşünceleri teyit eder şekilde, Boeker tarafından 1991 yılında ABD de bira şirketleri üzerinde yapılan araştırmada; büyük bira şirketlerinin daha geniş bir dağıtım ağına sahip oldukları, daha geniş bir coğrafyada faaliyet gösterdikleri, küçük bira şirketlerine göre daha yüksek olan maliyetleri karşılamak için ürettikleri hemen hemen 31

51 aynı kalitedeki biraları premium" adı altında daha yüksek fiyata sattıkları, pazarlama, reklam ve istihdam konularına daha fazla önem verdikleri tespit edilmiştir. Büyük örgütlerin sahip oldukları avantajlarına rağmen, yeni kurulan örgütlerin birçoğu faaliyetlerine küçük çaplı olarak başlamakta ve kurulduğu büyüklükle devam etmesidir. Aldrich ve Ruef (2006:9-11), örgütsel istatistiklerden yola çıkarak yaptıkları tespitlerde şu noktalara dikkat çekmişlerdir: - Gerek kâr amacı güden gerekse kâr amacı gütmeyen örgütlerin sayısında, küçük ölçekli örgütlerin tarafına doğru asimetrik bir dağılım söz konusudur. - Büyük ölçekli örgütlerin sayıları daha az olsa da, kaynakların önemli bir kısmını sahiptirler ve kullanırlar. - Büyük örgütlerin bünyesinde çok fazla çalışan bulunsa da, küçük ölçekli örgütler, göreceli olarak, daha fazla istihdam sağlamaktadır. Büyük ve küçük ölçekli örgütler arasında bir geçiş noktası gibi duran orta ölçekli örgütlerin, ölüm risklerinin daha fazla olduğu kabul edilmektedir. Yapısal olarak karmaşık olmayan küçük örgütler ile, ekonomik olarak güçlü konumdaki büyük örgütlerin yaşam şansları yüksekken, köprü vazifesi gören ve bir altyapı kurma gayreti içerisindeki orta ölçekli örgütler kapanmaya her zaman daha yakındır (Wholey ve diğ.:1992). Küçük ölçekli örgütlerin, hızlı karar alma, hızlı adaptasyon süreçleri vb. yapısal avantajlarına karşı, mücadele ettikleri önemli zorluklar da bulunmaktadır. Büyük ölçekli örgütlerin, sahip oldukları ve ulaşabildikleri kaynaklarla aşabildikleri bu zorluklar, özellikle rekabet sürecinin yoğunlaştığı dönemlerde, küçük ölçekli örgütlerin yüksek kapanma oranlarına sahip olmasına neden olabilmektedir. Baum ve Oliver (1991:192), bu zorlukları; artan sermaye problemleri, işe alma ve mevcut işgücünü kullanma problemleri ve yönetim maliyetleri olarak sıralamıştır. Granovetter (1984), küçük örgütlerin toplum içersindeki istihdamın ana yükünü üslenmelerine rağmen, sosyal rollerinin düşük seviyede olduğunu söyleyerek, bu örgütlerin sahip oldukları dezavantajlara farklı bir açıdan yaklaşmıştır. Küçük örgütler, hemen her durumda, kendileri için zararlı olan ölçek rekabetinden kaçınmanın bir yolunu bulmaktadır (Porter, 1980:67-72). Carroll (1985:1267), büyük ve genelci örgütlerin, pazarın merkezini hedefleyerek girdikleri rekabet sürecinden dolayı, küçük örgütlerin merkezden uzakta yer alan kaynak kesimine yönelecekleri hipotezini 32

52 ortaya koymuştur 7. Özellikle büyük ve genelci örgütler, pazarın merkezinden uzaklaştıkça, kapanma riski artacaktır (Dobrev ve diğ., 2003:268). Büyük genelci ve küçük uzmanlaşmış örgütler arasındaki böyle bir kaynak paylaşımı, her iki grubun birbirleriyle doğrudan rekabet içerisinde olmasını engelleyecektir. Bu yaklaşıma paralel olarak, yalnızca küçük örgütlerden oluşan bir popülasyona giriş yapan küçük örgütlerin yaşam şansları daha düşük olacaktır (Oertel ve Wagenbach, 2008:256). Örgütler büyüdükçe, değişimi gerçekleştirme ihtimali azalmaktadır (Hannan ve Freeman:1984; Mezias ve Lant:1994). Örgütsel büyüklüğün artması, yapısal ataleti de artıracağından, büyük örgütlerde değişim yavaş olacaktır (Hannan ve Freeman, 1989:82). Bu savın temellerinde, büyük ölçekli örgütlerin daha resmi ve homojen bir yapıya sahip olmaları, sahip oldukları hâkim pozisyonu koruma gayretleri bulunmaktadır (Aldrich ve Ruef, 2006:140). Dobrev ve diğ. (2003:267) ne göre, örgütler büyüdükçe, iki farklı neden dolayı tecrübelerini yorumlamada güçlüklerle karşılaşacaklardır: - Örgüt şemasındaki alt birimlerin ve çalışanların sayısı arttıkça, bunların arasındaki ilişkilerin sayısı da geometrik olarak artış gösterecek ve karmaşık hâle gelecektir. - Örgütlerin ölçeği büyüdükçe, daha büyük bir kesim genişliğine (daha genelci) sahip olacaklardır. Tablo-6: Örgütsel Büyüklük Kapanma Oranları İlişkisi 7 Küçük ölçekli örgütler; uzmanlaşma, kârlılığın yüksek olduğu sektörlere görme, belirli bir müşteri portföyüne yönelme gibi stratejiler kullanarak merkezden uzakta kalan kaynak kesimlerine yönelmektedir (Carroll:1985) 33

53 Örgütsel büyüklük odaklı görgül araştırmalar (Barnett ve Carroll, 1987: Telefon Şirketleri; Delacroix ve diğ., 1989: Şarap Endüstrisi; Freeman, 1990: Kondüktör Üretici Firmalar; Nyhan ve diğ., 2001:Hastaneler; Kuilman ve Li, 2006:Bankalar); örgütlerin kapanma oranlarıyla örgütsel büyüklükleri arasındaki ilişkinin Ters-U şeklinde olduğunu ortaya koymuştur (Bknz.Tablo-6). Bu araştırmaların önemli bir bölümünde, artan örgütsel büyüklükle birlikte kapanma oranlarının azaldığı (Delacroix ve diğ.:1989; Freeman ve Hannan:1983), özellikle yenilikçiği bir kültür haline getirmiş olan büyük ölçekli firmaların, hem yaşamlarını sürdürmede hem de rekabetçi olmada avantaj sahibi oldukları görülmüştür (McKendrick ve diğ.:2005) Yaş Bağımlılığı Örgütsel kapanmaları tahmin etmede kullanılan en temel değişkenlerden birisi de yaş tır (Hannan ve Freeman, 1989:136). Genel bir ifadeyle örgütlerin yaşam şansı, örgütsel yaşa bağlıdır (Sarasvathy ve diğ., 2011:419). Yeni örgütlerin yaşça büyük olan örgütlere nazaran kapanma eğilimleri daha yüksektir (Hannan, 2005:62). Stinchcombe (1965: ), genç örgütlerin neden kapanmaya daha meyilli olduklarını açıklarken dört noktaya dikkat çekmiştir: - Süreçlerin yapılandırılması, kurum kültürünün yaratılması ve yeteneklerin kazanılması sürecindeki tecrübî eksiklikler, - Yatırımlar ve çevredeki paydaşlarla ilişki kurmanın yüksek maliyetleri, - Başta çalışanlar olmak üzere, birey/kurumlarla iş ilişkisi kurmadaki güçlükler, - Müşterilerle kurulan bağlantılardaki belirsizlikler. Yeni kurulan bir örgüt, paydaşları tarafından güvenilir ve hesap verebilir bulununcaya, bulunduğu çevrede yerleşiklik kazanıncaya kadar, yeniliğin zafiyetlerini yaşayacaktır (Hannan ve Freeman, 1989:80; Perrigot, 2008:24). Bu dönemde, örgütler yaşamak ve rekabet edebilmek için çevresinden yeterli desteği bulamayacaktır (D Aunno ve Zuckerman:1987). Bu nedenle, örgütler kuruluş aşamasında zorunlu olarak yaptıkları para, teknoloji, bilgi ve emek gibi kaynakları birleştirme aşamasından hemen sonra meşruiyet kazanmaya çalışırlar (Audia ve diğ., 2006:383). Bununla birlikte, genç ve ileri teknoloji odaklı çalışan işletmeler, çevresel uyum sürecinde daha esnek ve hızlı reaksiyon gösterme yeteneğine sahiptir (Carroll ve Hannan:2000). 34

54 Yeni kurulan örgütlerin, yeniliğin getirdiği zafiyetleri ortadan kaldırabilmesinin en geçerli yolu, yeterli sayıda ve kuvvette ağlara sahip olmasıdır (Hager ve diğ., 2004:166). Örgütler bu şekilde, bulundukları çevrede daha çabuk yerleşik hale gelerek izolasyonun etkilerinden arınma şansına sahip olur. Yerleşiklik; bir örgütün çevrede yer alan kilit konumdaki aktörlerle kurulan bağlantıların sayısı ve kalitesiyle ilişkilidir (Kearney, 2003:563). Bu tür bağlantılar, meşruiyete işaret eder ve kaynaklara daha kolay ulaşılmasına katkı sağlar. Hannan ve Freeman (1989: ) a göre örgütlerin, yaşla beraber azalan ölüm eğilimlerinden yalnızca içsel süreçler sorumlu olsaydı, yeni kurulan bir örgütün kapanma ihtimalinin, yapı ve süreçlerini değiştiren bir örgütün kapanma ihtimali ile aynı olması gerekirdi. 35

55 İKİNCİ BÖLÜM PERAKENDECİLİK 2.1 Kavramsal Olarak Perakendecilik: Örgütler neden vardır? sorusunun cevabı açık ve basittir. Çünkü bireylerin ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri kendilerinin üretmesi ne mümkündür, ne de rasyoneldir. Herkesin kendi yoğurdunu yaptığı, kendi kıyafetlerini diktiği, kendi mobilyasını ürettiği bir yaşam konsepti, fazlasıyla maliyetli, zaman ve gayret harcayıcıdır. Örgütler, bu noktada yaptıkları girişlerle, toplumdaki ekonomik ve sosyal hayatın belirleyicisi ve rasyonelleştiricisi olmaktadır. Tilly (1978) nin vurguladığı gibi, sınırları belirli olmayan sosyal hareketlerin bile, var olan örgütlerden istifade etmeleri halinde, başarılı olma ihtimalleri artmaktadır. Perakendecilik; işte bu uygun maliyetlerle mal ve hizmet üretebilen örgütler ile tüketiciler arasında kurulan zorunlu ilişkinin ana parçalarından biri olarak ortaya çıkmaktadır. Tüketilen malların dağıtımı, dağıtım kanallarının ilk üyesi olan üretici ile başlar ve nihai tüketici ile sona erer; ama çoğu zaman arada en az bir aracı vardır ki, o da perakendecidir (Aydın, 2013:8). Perakendeciler, üretilmiş bir malın nihai tüketiciye ulaştırılıncaya kadar gerçekleştirilen dağıtım faaliyetleri içerisinde, tüketiciyle bire bir ilişkiye giren son halkayı oluştururlar 8 (Atikeler, 2008:6). Üretilen mallarla birlikte hizmetlerin de perakendecilik kavramının konusu olması nedeniyle, perakendeciliğin sadece fiziksel bir mağaza/dükkân ortamında bir malın alınması ve karşılığında ücret ödenmesi olarak düşünülmemesi gerekir. Bir ustaya evimizde tamirat yaptırmak, berberde saç-sakal traşı olmak, otelde konaklamak da birer perakendecilik hizmeti almaktır. Perakendecilik, kavramsal olarak, üretilen mal ve hizmetlerin, nihai kullanıcı konumundaki tüketiciye veya ticari amaçla alım yapmayan kurum ve kuruluşlara satımı şeklinde tanımlanmaktadır (Kotler, 2000:38). Bu kavram, mal ve hizmetlerin ticari bir amaç hariç kişisel/ailesel gereksinimlerin karşılanması için, doğrudan doğruya nihai tüketiciye pazarlanmasıyla ilgili tüm faaliyetleri kapsamaktadır (Tek, 1999:582). 8 Atikeler (2008), üretilen malların dağıtımıyla ilgili faaliyetleri; taşıma, depolama, toptancılık ve perakendecilik olarak sıralamaktadır. 36

56 James, Walker ve Etzel (1975), perakendecilik kavramı için, nihai tüketim için yapılan satış faaliyetleri şeklinde daha basit bir tanımlama kullanmaktadır. Berman ve Evans (2001:3) a göre ise perakendecilik, tüketicilerin kişisel veya ailevi ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan ürün veya hizmetleri satın almalarını sağlayan faaliyetler bütünüdür. Levy ve Barton (2007:7) da perakendecilik faaliyetini; kişisel ya da ailevi kullanımlar için tüketicilere satılan ürün ve hizmetlere değer katan işletme aktiviteleri olarak tanımlamaktadır. Bütün bu tanımlamalara yön veren ana fikir; satışın nihai kullanıcıya yapılması ve satılan hizmet veya ürünün alıcı kişi veya kurumlar tarafından bir daha ticari amaçla kullanılmamasıdır (Kotler ve Armstrong:1996; Kotler ve Keller:2006). Ürünü satın alan kişinin, bu ürün veya hizmeti tekrar bir ticari işleme tabi tutma hedef ve gayretinin olması, perakendeciliğin doğasına aykırıdır. Bu kısıt, toptancılık ve perakendecilik arasındaki temel farkı da açıklamaktadır (Kotler ve Keller: 2006). Piyasada, perakendeci ve toptancı olarak hizmet veren firmalar büyük oranda farklılaşmışsa da, Türkiye özelinden örnekler incelenirse, Metro gibi bazı gross marketler ile Bauhaus, Koçtaş gibi yapı marketlerin hem perakende hem toptan satış yaptıkları bilinmektedir. Bu tip işletmelerden toptan ürün alımı yapan firmaları, farkın ortaya konulması adına tüketici yerine müşteri/kurumsal müşteri şeklinde tanımlamak daha doğru olacaktır (Aydın, 2013:10). 2.2 Perakendeciliğin Özellikleri, Tüketicilere Faydaları ve Çeşitleri: Perakendeciliğin Özellikleri ve Tüketicilere Faydaları: Perakendeciliğin doğasında üretilen mal ve hizmetlerin doğru zaman, doğru yer ve uygun miktarlarda tüketicilerle buluşturulması vardır. Ürün ve hizmetler, tüketicilere genellikle mağaza ortamında sunulsa da, perakendeciler satışlarını mağazalar aracılığıyla olduğu gibi mağazasız ortamlarda da yapabilirler (Mısırlı, 2009:9). Bu nedenle, kapıda yapılan satışlar, sosyal ağlar üzerinden yapılan satışlar, tele-marketing kanalıyla yapılan satışlar, internet üzerinden yapılan satışlar da perakende satışlarının içerisinde düşünülmelidir. Yine Türkiye de halk arasında saadet zincirleri ismiyle bilinen; hiyerarşik bir organizasyonel yapıda zincirleme gelir sağlayan Herbalife, Avon gibi sağlık ve kozmetik ürünlerinin satışları perakendecilik faaliyetlerinin içerisine girmektedir. 37

57 Hizmet sunulan tüketici hangi özellik ve beklentilere sahip olursa olsun, perakendeci rolünü iyi oynamalı, uyumlu olmalı, stratejisini tüketiciye göre belirlemelidir. Kotler ve Keller (2006), perakendecilik sektöründe faaliyet gösteren kişi ve işletmelerin hizmet sundukları tüketicileri dört gruba ayırmaktadır: - Özellikle tasarruf maksadıyla, ürünleri kendileri denemek, karşılaştırmak isteyen müşteriler, - Satıcıdan yardım isteyen ama nihai olarak kendisi seçen müşteriler, - Satıcıların daha geniş bir yelpazede ürün sunumu yaptıkları ve yardımda bulundukları müşteriler (Kasko şirketlerinin paketin içerisinde sağlık hizmeti, araç çekme hizmeti dâhil emesi gibi), - Satıcıların alışverişin her aşamasında kapsamlı hizmet sundukları, genellikle daha pahalı, özel ve ayrıcalıklı ürün ve hizmet talep eden müşteriler. Perakendeciler, dağıtım kanalları içerisinde, malların üreticisi firmalar ve toptancılar ile nihai tüketiciler arasındaki bağlantıyı sağlayan aracılardır (Yazıcı, 2011:5). Toptancılardan büyük miktarlarda aldıkları malın istenilen miktar ve zamanda satışını yapmaktadırlar (Şekil-4). Şekil-4: Ürün Dağıtım Kanalları (Kotler ve Armstrong, 2008:338) Perakendeci; toptancı ile tüketici arasında bir arabulucu gibi çalışır, müşterilerle ilişki ve iletişim kurar, tüketicilere seçimlerinde yardımcı olabilecek bilgiler ve satış sonrası hizmet verir. Çünkü, miktar ve yer kısıtlarına fazlasıyla bağlı olan tüketiciler aynı zamanda ürün ve hizmetler hakkında da kısıtlı bilgiye sahiptirler (Aydın, 2013:9). Berman ve Evans (2001:9) perakendecilerin müşterilere sundukları hizmetleri; ürün ve hizmeti çeşitlendirme, toptan ürünleri daha küçük miktarlara ayırma, stoklayarak istenilen zaman ve yerde edinilmesini sağlama, ürünle ilgili bilgi paylaşımı olarak sıralamışlardır. Sullivan ve Adcock (2002) ile Levy & Weitz (2007) ise, perakende satış yapan kurum ve kuruluşların müşterilerine sağladıkları faydaları; 38

58 - Biçim faydası; müşterinin hammadde yerine talep ettiği nihai ürünün sunulması (Müşteriye süt, ayran ve yoğurdun ayrı ayrı sunulması), - Yer faydası; ürünlerin müşteriler için ulaşılabilir yerlerde satışa sunulması (Müşterinin otomobil satın almak için Almanya veya Japonya ya seyahat etmek zorunda olmaması), - Zaman faydası; müşterinin ürün veya hizmete ihtiyaç duyduğu zamanda ulaşması (Müşterinin evinde gereksiz yere maliyet yükleyecek stok yapmaması), - Sahiplik faydası; satılan ürün veya hizmet üzerinde tüketicinin tam ve zamana bağlı olmayan bir sahiplik hakkının oluşması, - Miktar faydası; toptan ve büyük hacimli ürünlerin, müşterinin ihtiyacı olduğu daha küçük miktarlara bölünmesi şeklinde açıklamışlardır Perakendecilik Çeşitleri Perakendeci işletmeler, bulundukları ülkenin ekonomisinin gelişmişlik seviyesine, makro ve mikro çevre faktörlerine bağlı olarak ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermektedir (Kurşunluoğlu, 2006:5). Bu işletmelerin, toplumların kültürel, ekonomik ve sosyal hayatları için önemli roller üstlendikleri kabul edilmektedir (Goodman ve Coicetto, 2012:252). Perakendecilik sektöründe faaliyet gösteren kurumlar; genel özellikleri (ürünler, hizmetler vb.), organizasyonel yapı ve pazarlama yöntemleri, hizmet düzeyleri ve konumlandıkları yerlere göre sınıflandırılabilirler (Oyman, 2006:79); Kotler ve Armstrong (2008:367) ise, perakendecileri; hizmet miktarına, ürün dizisinin derinliğine ve genişliğine, nispi fiyata, organizasyon biçimlerine göre dört ana grupta toplamaktadırlar. Genellikle ABD de ortaya çıkan bu farklı tipteki perakendeci yapıların tamamı Avrupa da kabul görmemiştir. Bunun sebebi, Avrupalı tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarının ve tüketim kültürlerinin Amerikan tüketicilerinden farklı olması gösterilmektedir (Yazıcı, 2011:36). Yaygın şekilde kullanılan bir sınıflandırmayla (Tablo-7), perakendeciliği mağazalı ve mağazasız olmak üzere iki ana grupta toplamak mümkündür (Oyman, 2006:80). Bu tasnifte yer alan mağazasız perakendecilik, daha kuvvetli bir iletişim becerisi istemesi, zaman ve mekândan daha bağımsız olması, daha düşük yatırım maliyeti gerektirmesi gibi özellikleriyle mağazalı perakendecilikten farklılaşmaktadır (Tek ve Özgül:2005). 39

59 Tablo-7 de görüldüğü gibi bir diğer genel sınıflandırma da işletmenin sahipliğine göre yapılmaktadır (Oyman, 2006:80). Sahiplik açısından perakendecilikte, işletmenin kime ait olduğu ve nasıl faaliyet gösterdiği konuları önem kazanmaktadır. Bu tip sınıflandırmada; sahipliğin tek kişiye ait olduğu bağımsız perakendecilerden müşterek bir yönetim altında birden çok mağazanın faaliyet gösterdiği zincir mağazalara, temel kuruluş gayesi tüketicinin menfaatinin korunması olan kooperatiflerden bir ürün veya hizmetle ilgili imtiyazların ticari maksatlarla ikinci taraflara verildiği franchisinge kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Tablo-7: Perakendecilik Yapılan İşletme Tipleri (Oyman:2006) 2.3 Perakendecilik Sektörüne Genel Bir Bakış Sektörün Küresel Ölçekte Gelişimi 19 uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişmeye başlayan perakendecilik sektörü (Gambarov, 2007:25); daha küçük bir ekonomi yaratan mağazasız perakendecilik dışarıda tutulursa, küçük bağımsız işletmelerden modern ve organize mağaza zincirlerine, komplekslere giden bir yapıda evrilmiştir lerin ortalarından, günümüz perakende mağazalarına benzer yapıların kurulmasına kadar, ihtiyaç duyulan ürünlerin esnaf ve zanaatkârlardan satın alındığı ve bu zanaatkâr ve esnafların küçük, stokta çok az mal sakladıkları dükkânlarda, oldukça kişiselleştirilmiş ürünler sattıkları bilinmektedir (May, 40

60 1989:364; akt.altuna, 2010:9). 19 uncu Yüzyıla Kadar Perakendecilik Sektöründe Bilinen En Büyük Gelişmeler isimli bir listeye (Hammond, 2012:165; Aydın, 2013:2); - Milattan önce 200 yılında Çin de ilk mağazalar zincirinin kurulması, - 16 ve 17 nci yüzyıllarda bazı Avrupa şehirlerinde ve Kanada da perakende zincirlerinin açılması, - 17 nci yüzyılda Avrupa da katalog üzerinden sipariş verilmeye başlanması, yılında Fransa da ilk gerçek reyonlu departmanlı mağazanın açılması yazılabilir. Teknolojik gelişmeler, değişen tüketici ihtiyaçları, kentleşme, alt yapı değişiklikleri, tüketicilerin yaşam biçimlerinin değişmesi gibi birçok faktör, başta yeni perakende çeşitlerinin doğması olmak üzere, perakendecilik kavramının gelişmesine ve değişmesine sebep olmuştur. Tek ve Özgül (2005:581), perakendecilik ve onun türlerinin gelişimine neden olan faktörleri; demografik yapıdaki değişimler, kent-kır dengesindeki değişimler, ekonomik alandaki gelişmeler, teknolojinin getirdiği kolaylıklar, sosyal, kültürel ve psikolojik gelişmeler, kadın istihdam oranındaki artışlar, toplumdaki eğitim düzeyinin yükselmesi, bilimsel karar destek sistemlerinin daha yoğun kullanılması, devlet teşvik politikalarının ve özendirici hukuki düzenlemelerin varlığı olarak sıralamışlardır. Bu değişim ve gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan genel resime bakıldığında, ürün ve süreçlerini inovasyonlarla destekleyen modern ve organize perakendeciler, rekabet sürecinde geleneksel perakendecilere karşı daha avantajlı görülmektedir (Hicks ve diğ., 2015:3). Yıllar içerisinde perakendecilik sektöründeki değişmeyen nokta ise, güçlü bir şekilde hayata geçirilen basit ilkelere sahip olma gerekliliğidir (Hammond, 2012:22). Bu ilkelerin en önemlisi, tüketici taleplerinin arttığı ve çeşitlendiği, işletmelerin faaliyet göstermek üzere kendilerine özel nişler seçtiği bu dönemde, müşterilerle uzun dönemli ve kuvvetli ilişkiler kurmaktır (Ma ve Niehm:2006). Perakendecilik sektörü, günümüzde hız ve değişim kavramlarıyla özdeşleşmiştir (Altuna, 2012:18). Sektörün duayenlerinden Paco Underhill (2005) in, perakendecilikte gelecek beş yılda geçmiş elli yılda yaşanandan daha fazla değişim yaşanacak tespiti, strateji belirleme süreçlerinde dikkate alınmalıdır. Mısırlı (2009:63), gıda perakendeciliği alanında yaptığı çalışmasında perakendecilikteki yeni eğilimlerle ilgili Arslan (2004) ın; kısalan perakende olgunluk ve yaşam dönemleri, perakendecilerin küreselleşmesi, teknolojinin ve internetin yaygın kullanımı, yaygınlaşan mağazasız perakendecilik, farklı 41

61 perakendeci türleri arasında rekabet, mega perakendecilere yönelik artan ilgi, birleşme ve satın alma kararlarında artış tespitlerine yer vermektedir. Askeri ve akademik alanlarda kapalı bir sistem olarak kullanılan internet temelli bilişim teknolojilerinin, 1990 lı yıllardan itibaren genel kullanıma sunulması ve yaygınlaşmasıyla oluşan yeni piyasalar, ticari anlamda yenilikçi girişimcilere önemli fırsatlar yaratmaktadır (Erdoğru, 2010:62). Bu yeni yapılanmanın bir ürünü olan ve ağlar üzerinden yaygınlaşan e-ticaret, perakendeciliğin boyutlarını değiştirerek modern perakendecilik zincirinin son halkası olmuştur. Perakendeciler, tüketicilerin beklentilerinin farklılaştığı, teknolojinin kullanımının yaygınlaşarak zorunluluk haline geldiği, zamanın daha kıymetli olduğu ve artan rekabetin şekillendirdiği bu yeni çevresel düzenle uyum içerisinde olmalıdırlar Verilerle Küresel Perakendecilik Sektörü: Küresel perakende pazarında, küresel ekonomik krizin etkilerinin en çok hissedildiği 2009 yılı hariç büyüme devam etmektedir (Bknz.Tablo-8). Beklentiler, küresel perakende pazarındaki büyümenin mevcut eğilimi ile yakın gelecekte de büyümeye devam etmesi yönündedir. Tablo-8: Küresel Perakende Pazarında Büyüme Oranları (Statista.com, web:2014) 42

62 Perakendecilik sektöründeki büyüme, yalnızca satıcıdan tüketiciye yapılan satışların artması anlamını taşımamaktadır. Pazardaki büyüme aynı zamada genel işgücünün, üretim sektöründe daha yüksek ücretler ödenmesine rağmen perakendecilik sektörüne, hatta bazı e-ticaret dağıtım depolarına doğru kaymasına neden olmaktadır (Hicks ve diğ., 2015:1-2) Avrupa bölgesindeki ve Japonya daki uzun dönemli ekonomik durgunluğa, ABD de ılımlı artış gösterebilen perakende harcamalarına rağmen; Çin ve Hindistan daki geçmişe göre azalsa da devam eden yüksek tüketim, Doğu Avrupa ve Rusya pazarlarındaki kıpırdanmalar sayesinde, 2013 yılında küresel ölçekte perakendecilik sektörü %3,5 un üstünde bir büyüme gerçekleşmiştir 9 (Economist, web:2014 (b). Hâlen dünyanın en büyük perakende pazarı olan ABD de, 2013 yılında 4,5 trilyon $ seviyesinde gerçekleşen perakende satışların 2017 yılı sonunda 5,5 trilyon $ a ulaşması beklenmektedir. Bu satışların yaklaşık %4-5 lik kısmını e-ticaret satışları oluşturmaktadır (EMarketer:2014 (c)) yılında e-ticaret (Alibaba, Taobao gibi aracı siteler dâhil) ve lüks perakendede dünyanın en büyük pazarı haline gelen Çin in 2015 yılından itibaren toplam perakende satışlarında birinci sıraya yerleşmesi beklenmektedir (EIU:2014 (b)) yılında, perakende satışlarının Hindistan da %17, Endonezya da %15, Çin de %14, Rusya da %9, ABD de %4,9, Brezilya da %4,8, Birleşik Krallık ta %0,8 yükselmesi; küresel perakendecilik sektöründe BRIC ülkelerinden ziyade MINT (Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye) ülkelerinin daha fazla ön plana çıkması beklenmektedir (The Economist, web:2014 (a) ve (b)). The Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan ve daha uzun erimli değerlendirmeleri içeren Retail-2022 raporunda da, perakendecilik sektöründe önümüzdeki dönemde makro ölçekli değişimlerin yaşanması beklenmektedir 10 (EIU:2014 (c)) yılında, perakende satışlar; Asya-Avustralya bölgesinde %5,9, Latin Amerika bölgesinde %5,3, Ortadoğu-Afrika bölgesinde %4,5, Doğu Avrupa-Rusya da %3,6, Amerika da %1,5 artış gösterirken, Batı Avrupa da %0,5 azalmıştır (Economist, web:2014 (b)). 10 The Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan Retail-2022 raporunda, analiz dönemi sonuna gelindiğinde (EIU:2014 (a)); - Çin, ABD, Hindistan, Brezilya ve Rusya nın dünyadaki ana perakende pazarları olacağı, - BRIC ülkelerindeki ekonomik büyümenin yavaşlamasıyla birlikte, Sektörün küresel boyutta büyümesinin sürdürülebilmesi için ilgilerin Nijerya ve Güney Afrika başta olmak üzere Afrika Kıtası na doğru kayacağı, - Tüketicilerin tek noktada alışveriş (one-stop shopping) alışkanlıklarının çoklu kanaldan alışverişe (multi-channel shopping) doğru evrileceği, - Çin in trilyon $ lık büyüklüğüyle dünyanın en büyük perakende pazarı olacağı ve kendisinden sonra gelen ABD nin yaklaşık iki katı kadar ticaret hacmine sahip olacağı, - Hindistan ın üçüncü büyük perakende pazarı olacağı öngörülmektedir. 43

63 Perakende sektörünün en büyük ölçekli şirketlerinin durumlarını yansıtan Deloitte un geleneksel En Büyük 250 Perakendeci Raporu nda 11, zirvedeki on şirketin toplam gelirleri trilyon $ olarak gerçekleşmiştir (2014 (a)). Bu rakam, listedeki tüm şirketlerin toplam cirosunun %29,3 ünü oluşturmaktadır. %4,2 lik yıllık büyüme miktarına sahip olan bu büyük perakende şirketleri ortalama on altı ülkede faaliyet göstermektedir (Tablo-9). Tablo-9: Küresel En Büyük On Perakende Şirketi (Delloitte:2014 (a)). 250 şirketlik listenin uzun yıllardır listenin zirvesinde yer alan Wal-Mart ın toplam satışları, kendisinden sonra gelen ilk beş şirketin satışlarının toplamından, Türkiye de ise ilk 500 şirketin cirosundan daha fazladır (Perakende.org, web:2014) yılında, Amerika Birleşik Devletleri ndeki en büyük beş perakendeci olarak kabul edilen ve birçok bilimsel araştırmaya da konu olan Wallmart, Kroger, Target, Costco ve The Home Depot un 2013 yılı satışlarının toplamı 810 milyar $ ı aşarak tarihlerindeki en yüksek rakama ulaşmıştır (ICSC, 2014 (c); Zhou ve Clapp, 2015:88). 11 Deloitte un geleneksel En Büyük 250 Perakendeci Raporu ndaki temel göstergeler şu şekildedir (2014): yılında devam eden küresel ekonomik zorluklara rağmen perakende devleri büyümeye devam etmişlerdir. - En büyük 250 perakendecinin 2012 yılı toplam satışları 4,29 trilyon $ a ulaşmıştır. - En büyük 250 perakendeci listesinde yer alan şirketlerin ortalama gelirleri 17,15 milyar olarak gerçekleşmiştir. - En büyük 250 perakende şirketleri listesine girebilmek için şirketlerin ulaşması gereken minimum gelir 3,8 milyar $ a yükselmiştir. - Listedeki şirketler, yıllık ciro kaleminde 2012 yılında %4,9, son beş yılda ise ortalama %4,6 lık bir büyüme yakalamışlardır. - Listedeki şirketler, gelirlerinin ortalama %25 ini yurt dışı operasyonlarından elde etmişlerdir. 44

64 250 şirketin kuruldukları veya merkez ofislerinin yer aldığı ülkeler incelendiğinde Kuzey Amerika ve Avrupa nın öne çıktığı görülmektedir (Tablo-10). Ülke temelli bir incelemede ise, seksen üç şirket ile birinci sırada yer alan ABD yi otuz dokuz şirketle Japonya takip etmektedir. Küresel ekonomik durgunluğun yanı sıra, 2011 yılında meydana gelen deprem ve tsunami felaketlerinin de etkisiyle son yıllarda stratejik programları doğrultusunda büyüyemeyen Japon şirketlerden bir kısmının yakın gelecekte liste dışı kalması beklenen bir gelişme olmalıdır. Bununla birlikte, dünyanın en hızlı ekonomik gelişiminin yaşandığı Asya/Pasifik bölgesindeki özellikle yüksek nüfus potansiyeline sahip Çin, Hindistan, Endonezya gibi ülkelerden daha fazla sayıda perakendeci şirketin listeye dâhil olacağı düşünülmektedir. Tablo-10: Küresel En Büyük 250 Perakende Şirketinin Bölgelere Göre Dağılımı (Delloitte:2014 (a)). Avrupa merkezli şirketlerin, diğer coğrafi bölgelere oranla sayı olarak kıta geneline daha dengeli dağıldıkları görülmektedir. Almanya on yedi şirket ile listede en fazla yer alan ülkedir. Avrupa nın en büyük üç ekonomisinden (Fransa, Almanya ve İngiltere) listeye dâhil olan şirketler, kıtanın sayı olarak yüzde ellisinde biraz daha fazlasını, gelir olarak ise yaklaşık üçte ikisini oluşturmaktadır. Latin Amerika ve Afrika/Ortadoğu bölgelerinde bulunup listeye dâhil olan şirketler, beklendiği gibi daha düşük gelirlere sahip olsa da, güçlü büyümelerini yüksek kârlılıkla desteklemektedirler. 45

65 Tablo-11: En Hızlı Büyüyen Perakende Şirketleri (Delloitte:2014 (a)). Deloitte nin raporundaki bir diğer önemli veri olan En Hızlı Büyüyen Perakende Şirketleri listesinde, gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin hâkimiyeti bulunmamaktadır (Tablo-11). İlk on sırasında, ABD nin yanı sıra Çin, Türkiye, Rusya gibi gelişen ekonomilere sahip ülkelerden de şirketler bulunduğu listede, satın almalar kilit bir öneme sahiptir (Delloitte:2014 (a)). Bu listede yer alan elli şirketin dönemine ait %18,7 lik ortalama büyüme hızı, 250 şirketlik ana listenin ortalamasından dört kat daha fazladır. Perakendecilik sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin üzerinde kafa yormaya başladığı, son on yılın ve muhtemelen gelecekteki daha uzun bir sürenin en dikkat çekici ticaret platformu konumundaki e-ticaret, geleneksel perakendeciliğe kıyasla çok daha yüksek bir büyüme hızı ile gelişmektedir. EMarketer ın yaptığı son analizlerde, 2014 yılı B2C (Business to Consumer) şeklindeki küresel e-ticaret hacminin %20,2 lik bir artışla 1,5 trilyon $ düzeyinde gerçekleşmesi beklenmektedir 12 (Tablo-12). 12 Küresel e-ticaret endüstrisinde yakın dönemdeki diğer beklentiler; yılında, Çin deki e-ticaret hacminin ilk defa ABD yi geçmesi, - Asya-Pasifik bölgesinin Çin, Hindistan ve Endonezya üçgenindeki büyümeyle, e-ticaret pastasındaki payını sürekli artırması, - Arjantin, Brezilya, İtalya, Kanada, Meksika ve Rusya nın e-ticaret pazarının diğer itici kuvvetleri olması şeklinde sıralanabilir (EMarketer, web:2014 (a)). 46

66 Tablo-12: E-Ticaret Satışları ve Yıllık Büyüme Oranları (EMarketer, web:2014 (c)). En büyük 250 perakende şirketinin 2012 yılı satışlarının yüzde 7,7 sini e-ticaret işlemleri oluşturmaktadır (Perakende.org, web:2014). Tablo-12 de görüldüğü gibi, küresel e-ticaret miktarındaki büyüme, önümüzdeki yıllarda göreceli olarak azalsa da, uzun süre %10 ların üzerinde kalmaya devam edecektir yılında gerçekleşmesi beklenen 2,5 trilyon $ lık küresel e-ticaret pazarının büyüklüğü, bugün Türkiye deki toplam perakende satışlarının yaklaşık sekiz katıdır. Küresel e-ticaret pazarında öncü ve lider durumda bulunan ABD de 2014 yılında 300 milyar $ seviyesine ulaşan e-ticaret pazarının, 2018 yılına gelindiğinde 500 milyar $ lık bir hacme sahip olması beklenmektedir (EMarketer, web:2014 (b)). 2.4 Perakendeciliğin Türkiye de Gelişim Süreci: Cumhuriyet Öncesi Dönem Perakendecilik, Türk tarihi içerisinde, gelenekselden organizeye doğru; bedestenler, kapalı çarşılar, bon marche tipi yerler, departman tipi mağazalar, hipermarketler ve alışveriş merkezleri şeklinde evrilmiştir (Zorlu, 2008:47). Fatih Sultan Mehmet in İstanbul u özellikle de ekonomik açıdan bir canlandırma projesi olan ve inşasına 1461 yılında başlanan Kapalı Çarşı, dünyanın en eski ve en büyük ticaret merkezlerinden birisi olma özelliğini taşımaktadır (Özdemir:1995). Selçuklu döneminde ticari ilişkilerin yürütüldüğü kervansaraylar, Osmanlı da hem gıda, hem el işi, hem giyim ürünlerinin satışa sunulduğu kapalı çarşılar Anadolu coğrafyasının ilk önemli perakende merkezleri olmuştur (Öztürk:2013). Yine, ticarete 47

67 ahlakî bir paradigmayla bakan, Selçuklu dan başlayarak Osmanlı nın son dönemine kadar Türk Halkı nın sanat ve ticaret alanında yetişmesini, dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmasını sağlayan koşan ahilik sisteminin, Türk ticaret hayatında yeri ve önemi çok büyüktür (Öztürk:2013). Anadolu nun tamamını ekonomik olarak kalkındırmak isteyen Selçuklular, ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yaptırarak ticari hayatı canlı tutmayı hedeflemişlerdir. Kervansaraylarda, mescit, kütüphane, medrese, aş evi, nalbant, hastane, hamam, eczane, yem ve veteriner hizmeti de bulunmaktaydı (Öztürk, 2013:48-50). Bu sayede dünyanın en önemli ticari yollarından birisi haline gelen İpek Yolu, Batı nın yeni keşiflerle ticarete yön değiştirtdiği 16 ncı ve 17 nci yüzyıllara kadar bu özelliğini devam ettirmiştir (Aydın, 2013:3). Tıpkı Selçuklular da olduğu gibi Osmanlı da da, siyasi ve askeri gücün idamesi için iktisadî olarak güçlü olunmasının gerekliliği kabul edilmektedir. Osmanlı dönemindeki ticaret hayatında kapalı çarşılar, ticaret merkezleri ve yerel pazarlar olmak üzere üç farklı yapının varlığından bahsedilebilir (Aydın, 2005:3). Bu üç merkez arasında en yoğun ticaret, aynı zamanda sosyal yaşamında merkezi durumda olan çarşılarda yaşanıyordu. Osmanlı döneminde ekonomik mekânlar olarak arasta, bedesten, hanlar ve Kapalı Çarşı bulunmaktadır (Zorlu:2008). Kapalı Çarşı, yapısı itibarıyla hem dünyada bir ilktir, hem de Osmanlı nın diğer bölgelerinde kurulan ticaret merkezleri için bir model olmuştur. Kapalı Çarşı nın yanı sıra yine İstanbul da kurulan Sahaflar Çarşısı, Mısır Çarşısı gibi yapılar hem ihtisas mağazacılığı, hem de günümüzdeki alışveriş merkezlerinin dünyadaki ilk örneklerini teşkil etmektedir (Öztürk, 2013:60-77). Osmanlı döneminin bir diğer ticaret merkezi ise, gerek kırsal alanda yaşayan gerekse göçebe nüfusun kullandığı ve Anadolu nun pek çok köşesinde kurulan yerel pazarlardır. Bu pazarlar, daha çok halkın kendi yetiştirdiği ve ürettiği ürün ve eşyaları sattıkları, uygun fiyatlı alışveriş mekânlarıdır (Aydın, 2013:5). 19 uncu yüzyılın başından itibaren Avrupa nın etkisiyle genellikle İstanbul un Beyoğlu ve Galata semtlerinde açılan, daha çok saray bürokrasisine ve misyonlara hitap eden bom marşeler ve pasajlar ise, Osmanlı daki perakendecilik sektörünün modern ve lüks tüketim yüzü olmuştur (Aydın, 2013:6-7). Bu yeni tip ticari alanların açılması, Osmanlı da biri geleneksel ticaretin devam ettiği, diğeri ise yabancı tüccarların yer aldığı ve yüksek gelir grubuna hitap eden ikili bir yapıyı ortaya çıkarmıştır (Altuna, 2012:26). 48

68 2.4.2 Cumhuriyet Dönemi Osmanlı döneminin geleneksel açık ve kapalı pazar esnafının uzantısı konumundaki kasap, bakkal gibi geleneksel yöntemlerle çalışan esnaf, cumhuriyet döneminde de uzun bir süre perakende pazarına hâkim olmuştur (Bknz. Tablo-13). Cumhuriyet in özü itibarıyla bir sanayileşme ve modernleşme projesi olması, 1930 lardan itibaren perakendecilik sektörünün de önünü açmıştır. Bununla birlikte, dönemsel ekonomik şartların da etkisiyle 1950 lere kadar perakendecilikte devlet yatırımlarının ağırlığı devam etmiştir. Türk perakendecilik dünyasında; 1970 li yıllar kooperatif tipi yapılanmalar, 1990 lı yıllar ise liberal ekonomik politikaların şekillendirdiği modern ve organize ticari yapılar ile anılmaktadır (Erkip ve diğ.:2014). Tablo-13: Cumhuriyet Döneminde Perakendecilik Sektörü Çevresel ve tarihsel beş temel etmenin, Türkiye deki perakendecilik sektörünü şekillendirdiği kabul edilmektedir (Arasta, 2000:58): - Her şeyin bulunabildiği dükkânlardan belirli alan ve sektörlerde uzmanlaşmış merkezlere geçiş, li yılların ikinci yarısından itibaren uygulanan liberal ekonomik politikaların sonucunda alım gücünün artması, iç piyasanın yabancı yatırımcılara ve ürün/hizmetlere açılması, - Yeni teknoloji ve yönetimsel yaklaşımların büyük ölçekli perakendecilerin çalışmalarını hızlandırması, 49

69 - Uluslararası ölçekte çalışan perakendecilerin Türk pazarına girişlerinde know-how larını da getirmeleri, - Artan gelire paralel olarak kentli orta ve üst sınıfın tüketim alışkanlıklarının değişikliğe uğraması. Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren perakendecilik alanındaki spesifik gelişmeler ise (Özden, 2002:69); 1930 yılında çıkarılan kanunla belediyelere tanzim satış mağazaları kurma yetkisinin verilmesi, 1954 yılında yabancı ortaklıkla Migros un kurulması, 1956 yılında hayatı ucuzlatıp taşrada da perakendeciliğin gelişimi için GİMA nın kurulması, 1970 lerde Yeni Karamürsel in dayanaksız tüketim malzemeleri sektörüne giriş yapması, 1981 de giyim sektöründeki Beymen Grubu nun ilk Çarşı Mağazası nı açması, 1986 yılında Alman Metro Grubu nun Türkiye de ilk mağazasını açması, 1988 yılında ilk modern alışveriş merkezi olan Galleria nın faaliyete başlaması, 1995 yılında hem ucuz fiyata ürün satan marketlerin hem de yapı marketlerin tüketiciyle buluşması şeklinde sayılabilir. Tüm bu ana gelişmelerin yanı sıra, cumhuriyet dönemi perakendecilik sektöründe, ve 2000 sonrası dönemlere ayrı parantezler açmak gerekir. Türkiye de tüketim kültürüne olan vurgu, büyük bir politik kırılmanın da yaşandığı 1980 lerin ortalarında başlamış, 1990 larda toplumda hâkim ideoloji haline gelmiş, 2000 li yıllarda bireyler kendilerini tüketim üzerinden tanımlamaya başlamışlardır (Öztürk:2013; Mısırlı:2009; Altuna:2012; Aydın:2013; Erkip ve diğ.:2014; Erkip ve Özüduru:2015 vd.). Uygun demografik faktörler, güçlü büyüme potansiyeli, makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler bir bölge veya ülkeyi organize perakendeciler için cazibe merkezi yapmaktadır (Bardakçı, 2008:192). Bu temel şartları fazlasıyla karşılama yeterliliğine sahip Türkiye deki perakendecilik sektörü de, 1980 li yıllardan itibaren kabuk değiştirmeye başlamış ve sektörde geleneksel perakendecilik anlayışından, organize olmuş, profesyonel yönetilen ve kurumsal özellikler taşıyan modern perakendecilik anlayışına doğru bir geçiş süreci gözlenmiştir (Mısırlı, 2009:80). Oluşan bu yeni durum, küçük perakendecilerin ve caddelerin ötesinde farklı ticaret alanı ihtiyaçlarını beraberinde getirmiştir (Erkip, 2005:92) lı yılların başında hipermarketlerin açılmasıyla, modern ve organize perakendecilik toplumda daha kolay kabul görmüştür. Carrefour un Türkiye pazarına adım attığı 1993 yılı, Türk perakende sektörü açısından bir milat olmuş, uyuyan bir sektör uyanmıştır (Öztürk, 2013:163). 50

70 Modern perakende sektörü, doğası gereği tüm işlemlerin kayıtlara alınmasını temel kural olarak benimsediğinden dolayı, aynı zamanda vergi kaçakçılığına karşı net bir çözüm sunmakta, böylece hükümetlerin doğrudan vergi gelirlerinde önemli derecede artışlar sağlanmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye de modern ve organize perakendeciliğin pazar payı hâlâ %50 ler seviyesinde bulunmaktadır 13 (TOBB, 2012:5-6). Pazarda sahip oldukları payda düşüş yaşamaya başlayan geleneksel perakendeciler, tüketicileri yeniden cezbetmenin yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Türk perakendecilik sektörü açısından bir başka dönüm noktası 2000 li yıllar olmuştur yılındaki ekonomik krizin ertesinde yapılan kapsamlı yapısal düzenlemeler ve uygulanmaya başlayan ihtiyatlı maliye politikalarının sonucunda (Maliye Bakanlığı:2014); - Küresel ekonomik krizin etkilerinin en çok hissedildiği 2009 yılı hariç kamu mali dengeleri sürekli iyileşmiş, - Gayri safi yurt içi hâsılada yıllık ortalama %5 lik bir büyüme yakalanarak 823 milyar $ seviyelerine ulaşılmış, - Kişi başına düşen milli gelir, $ seviyesine yükselmiştir 14. Her ne kadar 2000 li yıllar ekonomik büyüme ile birlikte, ekonomide büyük buhranların yaşandığı bir dönem de olsa; 1980 lerden sonra tohumları atılan organize perakendecilik bu dönemde daha da gelişmiş, daha çok alışveriş merkezi tipindeki yapılarla kendisini göstermiştir. Bu yeni tip alışveriş dünyasının etkileri yalnızca ekonomik boyutlarla kısıtlı kalmamış, toplumun sosyo-kültürel katmanlarında da görülmüş, tüketicilerin yaşam tarzlarında değişimler görülmeye başlanmıştır (Yalta:2014) yılının başından itibaren ülke genelinde yükselen sosyo-politik tansiyon ve FED in revize edilen para politikalarına rağmen Türkiye ekonomisi momentumunu korumayı başararak %4 lük bir büyüme kaydetmiştir (İSİAD, web:2014). Büyüyen perakendecilik sektörünün Türkiye ekonomisine sağladığı katma değerlerden bazıları; istihdamda yeni alanlar yaratılması, doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye girişi, artan vergi gelirleri, birçok alt sektörün de paralel bir büyüme sergilemesi, ihracat artışı, küçük ve orta ölçekli işletmelerin de gelişimi şeklinde sıralanabilir (Baş, 13 Modern ve organize perakendeciliğin Avrupa Kıtası ndaki pazar payı %80-90 aralığında değişmektedir (TOBB:2012). 14 Bununla birlikte, aynı dönemde satın alma gücü yalnızca $ dan $ a yükselerek milli gelirle oransal bağlamda paralel bir artış kaydedememiştir (Maliye Bakanlığı:2014). 51

71 2007:4). Bu katkılar, ekonomisi gelişmekte olan her ülke gibi, Türkiye için de yadsınamaz bir önem taşımaktadır Verilerle Türkiye de Perakendecilik Sektörü: Türkiye, global perakendecilik pazarında Kolombiya, Meksika, Filipinler ve Sahraaltı Afrika ülkeleri ile birlikte önümüzdeki dönem için umut vaat eden ülkeler arasında gösterilmektedir (Deloitte:2014 (a)). Türkiye de 2001 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde yükselen perakende satışları 2009 yılında 235 milyar $ a, 2013 yılında ise 303 milyar $ a yükselmiştir (Tablo-14). Türkiye, perakende pazarının ulaştığı bu büyüklükle, Avrupa da 7 inci sırada yer almaktadır 15 (TOBB, 2012:28). Türkiye de, 2012 yılı sonunda modern perakende ve alışveriş merkezlerinin ciro büyüklüğü ise 81 milyar $ a ulaşmıştır (AMPD:2012) yılları arasında Türkiye deki perakendecilik sektöründe ortalama %7 lik bir büyüme beklenmektedir (Deloitte:2014 (b)). Bu büyümenin, organize perakendecilikte %11,5-%8,1, geleneksel perakendecilikte ise %3-%3,5 oranlarında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir (TOBB, 2012:45) 16. Son yıllarda gerçekleşen bu istikrarlı büyüme eğiliminde, yeni açılan alışveriş merkezlerinin ve artan kiralanabilir ticari alanların önemli rolü bulunmaktadır (Deloitte: 2014 (b)). Tablo-14: Türkiye de Perakende Satış Miktarları (Delloitte:2014 (b)). 15 Avrupa da perakende satışlarının en yüksek olduğu altı ülke sırasıyla; Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya ve İspanyadır (TOBB:2012). 16 TOBB (2012) tarafından yayımlanan raporda, dönem içerisinde; sektörde %44 lük bir paya sahip olan yiyecek-içecek pazarının %5, ev tekstili pazarının %6, giyim ve ayakkabı pazarının %8, elektronik eşya pazarının ise %5 büyümesi beklenmektedir. 52

72 Türkiye nin en büyük on perakende şirketi Tablo-15 de gösterilmiştir. Bu şirketlerden, sadece BİM Mağazacılık, aynı zamanda Deloitte un küresel en büyük 250 perakende şirketi listesinde kendisine yer bulmuştur. Türkiye deki en büyük şirketlerini gösteren Capital-500 listesinin ilk on sırasında herhangi bir perakende şirketi bulunmamakta olup, BİM Mağazaları on birinci, Migros ise on sekizinci olarak ilk yirmi arasına girme başarısını göstermişlerdir (Capital:2014; Perakende.org, web:2014 (ç)). Tablo-15: Türkiye nin En Büyük Perakende Şirketleri (Capital 500:2014). Türkiye deki en büyük dört perakendeci şirketin (Tablo-14) pazar paylarının toplamı %14 ler seviyesinde bulunmaktadır. Teknik olarak yoğunlaşma terimiyle ifade edilen bu oranların İsveç te %91, İngiltere de %68, Almanya da %67 olduğu düşünülürse; geleneksel perakendeciliğin ve yerel marketlerin Türkiye de hâlâ var olan gücü ve yaygınlığı üzerine bir değerlendirme yapmak mümkün olabilir. Türkiye dekine benzer şekilde, İspanya ve Yunanistan ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde de yoğunlaşmanın Kuzey Avrupa ülkelerine göre düşük olması (Aydın, 2013:30), ekonomik faktörlerin yanı sıra kültürel faktörlerin de bu konudaki değerlendirmelerde göz ardı edilmemesi gerektiğini göstermektedir. İnternet kullanımı bakımından bazı Avrupa ülkelerinin üzerinde yer alan Türkiye, elektronik ticaret konusunda daha alt sıralarda bulunmaktadır. İnternet kullanımının gelişmiş ülkelere kıyasla hala yüksek oranda artış potansiyeline sahip olması, Türkiye pazarındaki e-ticaret hacminin artma potansiyeline de işaret etmektedir (Yalta:2014). Türkiye de döneminde yıllık ortalama %40 büyüme kaydeden internet üzerinden perakendeciliğin toplam büyüklüğü 18 milyar $ a ulaşmıştır 17 (Deloitte: Deloitte (2014 (b)) a göre, Türkiye de tüketici e-ticaret pazar büyüklüğünün 2017 yılında 62,5 milyar $ a ulaşması beklenmektedir. 53

73 (b)) yılının ilk beş ayında, perakende sektöründe daha büyük ölçekli firmalar tarafından satılan yapılan on iki firmadan üçünün internet perakendeciliğine faaliyet gösteriyor olması bu dalın potansiyelini de ortaya koymaktadır (İSİAD, web:2014). E-ticaret pazarındaki potansiyelin birçok yerli ve yabancı yatırımcıyı yönlendirdiği Türkiye deki e-perakende pazarının ana oyuncuları; markofoni.com, n11.com, ebebek.com, migros.com.tr, amway.com.tr, yemeksepeti.com, grupanya.com, etstur.com gibi internet siteleridir. Trafik yoğunluğu ve ticaret hacmi çok yüksek olan gittigidiyor.com, sahibinden.com gibi siteler ise alibaba.com, ebay.com gibi perakende satışlara aracılık ederek pay aldıkları için bu listenin içerisine dâhil edilmemektedir Perakendecilik Sektöründe Faaliyet Gösteren Önemli Dernekler: Türkiye de perakendecilik sektörünün istikrarlı olarak büyümesi, özellikle 2000 li yıllardan sonra modern ve organize perakendenin payının artması, uluslararası ve ulusal çaptaki birçok yeni oyuncunun sektöre giriş yapması bu piyasayı yönlendiren daha büyük ölçekli ve daha etkili sivil inisiyatiflerin de kurulmasına neden olmuştur. Bakkal, berber, kasap gibi geleneksel perakendeciler tarafından belirli bir sektöre veya belirli bir bölgeye yönelik olarak kurulan kooperatif, federasyon, konfederasyon ve dernek çatıları altında kurulan sivil toplum kuruluşlarından farklı olarak, sektörün bu yeni temsilcileri; perakendecilik sektöründe temsilden öte sektörün özellikle organize ve modern kanadının gelişmesi için çalışmalar yapmaktadır. Büyük sermaye gruplarından destek almanın avantajları ile etkin lobicilik faaliyetleri de yürüten bu kuruluşların temel amaçları (AMPD, 2012:12; AYD, 2014:6(c); BMD, web:2014); - Sektörü uluslararası standartlara çıkarmak, - Sektörün verimliliğini ve kârlılığını artırmak, - Sektöre liderlik yapmak, - Sektörü çeşitli platformlarda temsil etmek ve lobi faaliyetlerini yürütmek, - Türkiye'de hizmet ve perakende sektörünü ve buna bağlı sanayiyi geliştirme bağlamında, bu sanayi dalının kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak üzere çalışmalar yapmak, 54

74 - Türkiye'de hizmet ve perakende sektörünün markalaşmasını sağlamak ve bu standardın sürdürülmesini temin etmek, - Perakende sektörünün genelini ilgilendiren konularda aydınlatıcı, yönlendirici bilgi ve politikalar üreterek organize ve modern perakendeciliğin gelişimini ve büyümesini sağlamak, - Kayıtlı kurallı organize ve modern perakendenin, ülke ekonomisi içindeki payını artırmak, organize perakendeyi desteklemek, teşvik etmek ve kurumsal perakendeciliğe ön ayak olmaktır yılında kurulan Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) ile organize perakendecilik sektörüne yatırım yapan/yapmayı plânlayan şirketlerce kurulan Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği (AYD) nin ön plana çıktığı bu kurumların üye profilinin %65 den fazlasını alışveriş merkezleri ve zincir mağazalar oluşturmaktadır (AMPD, 2012:12). 55

75 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ 3.1 Perakendeciliğin Yeni Trendi Alışveriş Merkezleri: Kentleşme, banliyöleşme, gelirlerin yükselmesi, ulaşım imkânlarının ve özel araç sahipliğinin artması, demografik hareketler, üretim yapısındaki değişimler ve ekonomik politikalar gibi birçok faktör tüketim mekânlarının gelişmesini sağlayan unsurlar arasında sayılabilir. Kadınların iş gücüne katılım oranlarının yükselmesi, zamanın daha değerli hale gelmesi, bu gelişim içerisinde tüketicilerin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek merkezlere olan ihtiyaçların artmasına neden olmuştur (Underhill, 2005:60). Makro bir bakış açısıyla, modern alışveriş merkezleri, yukarıda sayılan niteliklerin özlerine işlendiği post modern toplumları simgeleyen mekânlardır (Alkibay ve diğ.:2007; Zorlu:2008). Perakendeciliğin altın çocuğu olarak kabul edilen alışveriş merkezlerinin köklerine ilişkin farklı değerlendirme ve yorumlar bulunmaktadır. Paco Underhill (2005:12) e göre, alışveriş merkezlerinin kökleri Antik Yunan ve Roma daki pazaryerlerine, şark kültürünün bir ürünü olan çarşı ve pazarlara, on dokuzuncu yüzyıl Avrupası nın kemer altı ve pasajlarına kadar uzanmaktadır. Literatürde, çoğunlukla alışveriş merkezlerinin ilk örneklerine, milattan önce altı yüz yılında eski Yunan da Atina da rastlandığı bilgisi bulunmaktadır. Agora olarak adlandırılan bu pazar yerlerinde, perakendecilerden oluşan ticari birimler, eğlence yerleri ve politika merkezleri bulunmaktaydı (Alkibay ve diğ., 2007:27). Bugünkü ticaret merkezlerine benzer şekilde, agoralarda da ticaretin belirli kurallar dâhilinde yapılması için kent yönetimlerince düzenli kontroller yapılırdı. En güçlü olduğu döneminde, siyasi ve askeri yapılanmaların olduğu kadar, tüketimin ve lüksün de merkezi olan Eski Roma da ise, dünyanın dört bir yanından getirilen malların sergilendiği forumlar bulunmaktaydı (Öztürk, 2013:41). Forumlar, içerisinde bulunan tapınaklar, spor ve gösteri alanları, ticaret merkezleri ile şehrin merkezi olduğu kadar beyni de sayılıyordu. Öztürk (2013:33), Paco Underhill den daha gerilere giderek, günümüzdeki modern alışveriş merkezlerinin ilk örneklerinin günümüzden dört bin yıl önce Kuzey Mezopotamya da yaşayan Asurlu tüccarlar tarafından kurulan karumlar olduğunu belirtmektedir. Buralarda, yerli ve yabancı tüccarlar bir arada yaşar ve ticarî faaliyetlerde bulunurlardı. 56

76 Bugünkü şekli ve mimari anlayışı 1920 lerden itibaren görülmeye başlanan, günümüz post modern toplumunun ekonomik ve kültürel simgelerinden birisi konumundaki alışveriş merkezleri, geleneksel toplumların merkezlerinde yer alan ibadethanelerle, modern toplumların sembolü olan fabrikaların yerini almıştır (Alkibay ve diğ., 2007:1; Zorlu, 2008:53). Gelişiminde İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde tüketim olgusunda yaşanan patlamanın da rol sahibi olduğu modern ve organize alışveriş merkezleri; alışveriş kavramını sadece bir mal ya da hizmeti para karşılığı alma ve satma süreci olmaktan çıkarıp, eğlence, algı, itibar gibi unsurların da işin içerisinde dâhil edilmesini sağlayarak yeni zamanların yaşam merkezleri haline gelmişlerdir (Zorlu, 2008:81). Bu özellikleriyle, iş dünyasında büyüme stratejilerinin bir parçası olarak kabul edilen alışveriş merkezleri, şehir planlamacıları ve sosyologlar açısından sosyal ve kentsel reformun bir önemli bir aracıdır (Gillette, 2007:450). Van Eeden (2006:38) da, alışveriş merkezlerinin sadece Amerikan rüyasındaki tüketimi özendirme olgusunu sembolize etmediğini, aynı zamanda yenilenen kamusal alanların önemli noktalarından birisi olduğunu belirtmektedir. 3.2 Alışveriş Merkezi Kavramı ve Genel Özellikleri: Sosyal yapılar bağlamında sınıfsal bir örgüt niteliği bulunan alışveriş merkezleri, genellikle kadınsı aktiviteleri temsil eden mekânlardır (Corrigan:1997, akt.zorlu, 2008:81). Mimarisi gereği sanatsal yapılar olarak da kabul edilen ve çağın ekonomik ve kültürel simgeleri olarak görülen bu kadınsı yapılar, literatürde genel özelliklerinden yola çıkılarak çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Beddington (1990:1) a göre alışveriş merkezi, merkezi olarak yönetilen ve içerisindeki tüm birimlerin kiralandığı büyük komplekslerdir. Daha detaylı bir tanımlama yapan Alkibay ve diğ. (2007:2) ne göre ise, alışveriş merkezleri planlanmış bir mimari yapı bütünü içerisinde birden çok departmanlı mağaza ile küçüklü büyüklü perakendeci ünitelerin, kafeterya, restoran, eğlence merkezi, sinema, sergi salonu, banka, eczane ve benzeri işletmelerin de içerisinde yer aldığı, satış alanı beş bin metrekareden başlayıp üç yüz bin metrekareye kadar değişebilen ve genellikle şehir dışında kurulup tek bir merkezden yönetilen komplekslerdir. Dowson ve Lord (1985), alışveriş merkezlerini merkezi olarak tasarlanan, planlanan, geliştirilen, sahip olunan, pazarlanan ve yönetilen yapı ve yatırımlar olarak tanımlamaktadır. 57

77 Türkiye deki perakendecilik dünyasının önemli yayımlarından birisi olan Arasta (1999:40) da, alışveriş merkezleri ile şu bilgiler paylaşılmaktadır: Tüketicilere rahatlık sağlamak için pek çok mağazanın, buna paralel olarak pek çok ticari ürünün bir arada bulunduğu satış kompleksleridir. Tek ve belirli bir plan altında yan yana getirilmiş mağazaların yanında berber, terzi, kuru temizleme gibi kolaylık sağlayan kiracılara da bu çatı altında yer verilmektedir. Uluslararası Alışveriş Merkezleri Derneği (The International Council of Shopping Center), alışveriş merkezlerini bütünsel bir yapı olarak düşünmekte, bu ticari mekânların tek bir işletme gibi yönetilmesi savını işlemektedir. Türkiye de Alışveriş Merkezi Yatırımcılarını tek bir çatı altında toplamayı hedefleyen Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği de, tek sahiplik konusuna özellikle vurgu yapmakta, bu şekilde işletilmeyen yatırımcıları üyeliğe kabul etmemektedir (Kodal:2013). Dernek temsilcileri tarafından; alışveriş merkezlerinde kiralama yerine dükkân satarak kısa süre içerisinde yüksek gelir elde etmeyi amaçlayan yatırımcıların, sektöre zarar verecek sonuçlara neden olacakları vurgusu üzerinde özellikle durulmaktadır (Habertürk, web:2014 (a) ve (b)). ABD de alışveriş merkezi olarak tanımlanan alanların yüzde doksanı kurumsal yatırımcıların kontrolünde ve tek bir mülkiyet gibi faaliyet göstermektedir (Singh ve Bose, 2008:368). Teller ve Thomson (2012:962) da, alışveriş merkezlerinin başarısındaki noktalardan bir tanesinin planlamadan yönetime kadar merkezi bir kontrolün varlığı olduğunu belirtmektedir. Şehir merkezindeki perakende caddelerinin alışveriş merkezleri karşısında pazar payı kaybetmelerinde; özellikle çoklu mülkiyet yapısından kaynaklı kiracılar arasındaki koordinasyon eksikliğinin ve yönetim noksanlığının payı bulunduğu görüşü büyük oranda kabul görmektedir (Teller ve Schnedlitz, 2012:1044). Alışveriş merkezlerinin mimari ve düzenleme açısından kent merkezlerine benzer özellikler göstermesi, tüketiciler tarafından tek seferde alışveriş yaparak ihtiyaçlarını karşılamalarının yanı sıra, sosyal ve kültürel gereksinimlerinin karşılıklarını bulabileceği yerler olarak da görülmesini sağlamaktadır (Özden, 2002:74; Pride ve Ferrel, 2000:275). Benzer şekilde Altuna (2012) da, alışveriş merkezlerini kavramlaştırırken, tüketim ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, zaman geçirmeye yönelik farklı ihtiyaçların da karşılanabileceği mekân vurgusunu yapmaktadır. 58

78 Tüketiciler açısından alışveriş merkezlerinin anlamı ve değeri zaman içerisinde evrilirken yatırımcılar da bu duruma kayıtsız kalmamışlardır. Yatırımcıların merkezlerde alışveriş dışı aktivitelere ayrılan alanları sürekli artırmalarının temel nedeni ekonomiktir. Zira insanların alışveriş merkezinde kalma süreleri artarsa, yapacakları harcama miktarları da artacaktır (Underhill, 2005:94). Bu yeni anlayış gereği, perakende satış alanlarının yanı sıra sinema, fuar, sergi, defile, terzi, saraç, eğlence parkı, okçuluk, paint ball, bowling, bilardo gibi hizmet ve ürünlerin de sunulduğu alışveriş merkezleri, güç merkezi ve yaşam merkezi şeklindeki yeni kavramlarla da anılmaya başlanmıştır. ABD de yılları arasında açılan geleneksel alışveriş merkezlerinin sayısı yüzde yetmiş azalırken, yaşam ve güç merkezlerinin sayısında yüzde yirmi iki artış görülmüştür (Solomon, 1993:52). Kanada da bulunan ve içerisinde sekiz yüz mağaza, yüz on restoran, yedi gölet, spor ve eğlence merkezi, buz pateni sahası, denizaltı, akvaryum, sinema ve tiyatro salonları bulunduran West Edmonton Mall aynı zamanda eğlence merkezli ilk alışveriş merkezi olma özelliğine de sahiptir (Talpade ve Haynes, 1997:154). Okul, dini merkez veya özel/ticari teşebbüs Hangi tip olursa olsun örgütsel yapılar; bulundukları dışsal çevrelere bağlı, belirli bir hedefe yönelik olarak yapılandırılmış ve birbiriyle ilişkilendirilmiş faaliyetlerden sosyal teşekküllerdir (Daft, 2004:11). Alışveriş merkezlerini de diğer örgütsel yapılardan farklı düşünmek, farklı değerlendirmek mümkün değildir. Diğer tüm organizasyonlar gibi, alışveriş merkezlerinin de ayırt edici genel karakteristik özellikleri bulunmaktadır. Alışveriş merkezlerinin genel özellikleri; mimari yapı bütünü içerisinde faaliyet gösterilmesi, merkezin bir bütün olarak sistemli yönetilmesi, bütün kiracılara eşit hizmet sunulması, tüketicilerin ulaşımı açısından kolaylıklar sunması, merkez içerisindeki mağazaların ve sundukları ürünlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olması, yeterli sayıda otopark ve merkezin içine doğru ulaşım yollarının bulunması şeklinde sıralanabilir (Alkibay ve diğ., 2007:3).Bu genel özelliklerin ana hedefi, organize alışveriş merkezlerine çekilebilecek müşteri trafiğini maksimuma çıkarmaktır. Organize alışveriş merkezleri geçirdikleri evrim sürecinde; yalnızca birer perakendecilik merkezi olma özelliğinden sıyrılarak, tüketicilerin boş zamanlarını da geçirdikleri sosyo-kültürel mekânlar titrini kazanmakla birlikte, bu mekânların gelişimlerini sınırlayan birçok faktör hâlen varlığını devam ettirmektedir 18 (Prendergast ve diğ.:1998). 18 Prendergast ve diğ. (1998), bu faktörleri; 59

79 3.3 Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması Alışveriş merkezlerinin çevresel beklentiler doğrultusunda ve bir plan dâhilindeki gelişiminin İkinci Dünya Savaşı ndan sonra başladığı ve oldukça hızlı bir süreç sonunda bugünkü noktasına ulaştığı bölümün başlangıcında belirtilmişti. Bu merkezleri sınıflandırmada; sektör temsilcisi dernekler, uzmanlar, araştırmacılar ve akademisyenler tarafından kullanılan birçok ölçüt bulunmaktadır. Alışveriş merkezleri, genellikle büyüklüklerine, hizmet verdikleri pazarın özelliklerine, bünyesinde bulundurdukları perakendecilerin yapısına ve karışımlarına, sattıkları ürün gruplarına ve çapa kiracı sayısına göre sınıflandırılmaktadır (Alkibay ve diğ., 2007:5). Selçuklu (2012:39), alışveriş merkezlerini sınıflandırmada; toplam alan, mağaza sayısı, kiralanabilir alanların büyüklüğü, mağaza çeşitliliği, ziyaretçi sayısı ve konum gibi faktörlerin önemli olduğunu belirtmiştir. Alışveriş merkezlerinin ilk yapılan sınıflandırma çalışmalarında, en çok; yöresel alışveriş merkezi (community center), yerel alışveriş merkezi (neighbourhood center), sıralı alışveriş merkezi (strip center) şeklindeki tasnifler kullanılmıştır. Sektör geliştikçe, bu üçlü sınıflandırmanın, farklı özelliklerdeki yeni alışveriş merkezlerini tanımlamakta yetersiz kalmasıyla, bölgesel, hibrid gibi yeni kavramlar kullanılmaya başlanmıştır (Pitt ve Musa, 2009:41). Alışveriş merkezlerinin perakendecilik sektöründe meşruiyet kazanmasından sonra yatırımcılar daha büyük ölçekli yapılar inşa etmeye başlamıştır. Aynı zamanda kent merkezinden banliyöye giden bir süreci de işaret eden bu akım, bölgesel alışveriş merkezlerinin (regional malls) doğmasına neden olmuştur (Selçuklu, 2012:40). - Yönetimle kiracılar arasında yapılan sözleşmelerde kiracıların faaliyetlerini kısıtlayacak koşulların bulunması, - Mağazaların düzenlenmesindeki katı kurallar, - Alışveriş merkezlerinde çalışma saatlerinin uzun olması ve bu saatlere kiracıların uymak zorunda olmaları, - Kiraların bağımsız dükkânlara göre daha yüksek olması, - Güvenlik sözleşmelerinin kiracılara aşırı yük getirmesi, - Merkezde bulunan kiracılar arasındaki yüksek rekabet, - Çapa mağazaların hemen hemen tüm konularda öncelik ve ayrıcalık sahibi olması, - Merkez içindeki istihdam, reklam politikalarının katı olması şeklinde sıralamaktadır. 60

80 Bölgesel alışveriş merkezlerinin fikir babası Avusturyalı filozof Victor Gruen kabul edilmektedir (Gillette, 2007:452). Bu alışveriş merkezlerinin kurulması kararında yatırımcılar açısından en önemli faktör, kurulacakları bölge ve arkındaki nüfus yoğunluğu olmuştur (Kimball, 1991:383). Bölgesel alışveriş merkezleri, çok daha büyük ölçekte, çok geniş ürün yelpazesine sahip, alışverişten daha fazlasını sunan, genellikle bir ana arterin kenarında yer alan bir veya iki katlı yapılardır. Alışveriş merkezlerinin tamamen kapalı hale gelmesi ve mall kelimesinin kullanılması, bölgesel alışveriş merkezlerinin açılmasıyla aynı dönemde gerçekleşmiştir. Mall sözcüğünün köklerine gidildiğinde, sözcük açık kentsel alanlarda oynanan bir oyuna, bu oyun için ayrılan açık ve korunaklı bir mekâna referans vermektedir (Güzer, 2012:17). Sahip olduğu bu referansla; mall kelimesinin zamanla bu mekânların genel adı olması ve bütün dillere yerleşmesi hayatın olağan akışında kabul edilmelidir. Bugün, yatırımcılarla yaygın bir şekilde tercih edilen güç merkezleri ise, niş belirleme ve konumlandırma çalışmalarının yoğun olduğu bir dönemin ürünü olarak ortaya çıkmıştır (Altuna, 2012:42). Güç merkezlerinin ana özellikleri; daha çok sayıda ama daha küçük alanlarda çapa mağazalara sahip olması, kiraların ve yatırım maliyetlerinin mall lara göre daha düşük olması şeklinde sıralanabilir (Kimball, 1991: ). Alışveriş merkezleriyle ilgili uluslararası ölçekte en geçerli sınıflandırmalardan bir tanesi, merkezin büyüklüğü esas alınarak Uluslararası Alışveriş Merkezleri Birliği (ICSC) tarafından yapılmıştır (Tablo-16). Tablo-16: Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması-1 (ICSC, web:2014) 61

81 Bu farklı büyüklüklerdeki alışveriş merkezlerinin konseptleri incelendiğinde (Selçuklu, 2012:40); - Bölgesel Merkezler; genel ürün, moda, - Süper Bölgesel Merkezler; genel ürün ve modanın yanı sıra daha fazla çeşit ve donanım, - Yerel Merkezler; kolaylık, - Yöresel Merkezler; genel ürün ve kolaylık, - Yaşam Stili Merkezleri; lüks ve eğlence, - Güç Merkezleri; hâkim ana kiracılar ve birkaç küçük kiracı, - Tema Merkezleri; boş zaman, turist yönlü, perakende ve hizmet; - Outlet Merkezleri; outlet mağazalar ile farklılaşmaktadır. ICSC tarafından yapılan bir başka sınıflandırmada, alışveriş merkezleri geleneksel ve özellikli olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır (Arasta, 2006:49). Geleneksel alışveriş merkezleri çok büyük, büyük, orta ve küçük; özellikli alışveriş merkezleri ise perakende parkı, outlet, temalı ve yalın merkezler olarak tasnif edilmektedir (Tablo-15). Tablo -17: Alışveriş Merkezlerinin Sınıflandırılması-2 (ICSC; akt. Arasta, 2006:49) Diğer bir sınıflandırma metodolojisi ise, National Council of Real Estate İnvestment Fiduciaries (NCREIF) tarafından oluşturulmuştur. NCREIF in yaptığı sınıflandırmada, alışveriş merkezleri yedi grupta tasnif edilmektedir (ICSC:2014 (b)): - Yerel Alışveriş Merkezleri: Müşteri olarak kurulduğu bölgenin yakın çevresinde yaşayan ve çalışan kişileri hedefleyen, günlük ihtiyaçların sunulduğu, tek bir çapa mağazanın bulunduğu merkezlerdir. Büyüklükleri m 2 arasındadır. 62

82 - Yöresel Alışveriş Merkezleri: Yerel Alışveriş Merkezlerinden daha büyük olan, en az iki adet çapa mağazaya sahip olan, müşterilerine daha geniş bir ürün yelpazesini sunan (giyim, mobilya vb.) merkezlerdir. Büyüklükleri m 2 arasındadır. - Bölgesel Alışveriş Merkezleri: m 2 arasında büyüklüğe sahip olan merkezlerdir. Bu merkezlerde tüketicilere yalnızca alışveriş değil, boş zamanlarını geçirebilecek yer imkânları da sunulur. Genellikle küçük ölçekli şehirlerin yakınlarında yer alır. - Süper Bölgesel Alışveriş Merkezleri: m 2 den daha büyük olan, müşterilerine bölgesel alışveriş merkezlerinden daha fazla imkân sunan merkezlerdir. En az üç departmanlı mağazanın yer aldığı bu merkezler genellikle ana bir metropolün yakınlarında bulunur. - Moda Merkezleri: m 2 büyüklüğe sahip olan, çapa mağazaların bulunmadığı, lüks tüketime yönelik ürünlerin satıldığı mağazalardır. - Güç Merkezleri: Çok sayıda çapa mağazanın bulunduğu, küçük kiracılara daha az alanın ayrıldığı merkezlerdir m 2 arasında büyüklüğe sahip bu merkezlerde, çapa mağazalar toplam kiralanabilir alanın yaklaşık %75-90 ını kaplar. - Festival Merkezleri (Tema): Turistleri de hedefleyen, eğlence, yemek ve tanıtım hizmetlerini faaliyetlerinin odak noktasına alan merkezlerdir. Büyüklükleri m 2 arasındadır. 3.4 Alışveriş Merkezlerinin Gelişim Süreci: Alışveriş Merkezlerinin Dünya da Gelişim Süreci: Farklı yapılar ve isimler altında olsa da, alışveriş merkezleri varlıklarını yüzyıllardır devam ettirmektedir (Brandao ve diğ., 2014:234). Milattan önce ikinci yüzyılda Roma da kurulan Trojan pazarları, Antik Yunan da ticaretin ve kent hayatının merkezi sayılan Agoralar, Mezopotamya da Asurlu tüccarlarca kurulan Karumlar, günümüz alışveriş merkezi konseptinin ilk uygulamaları arasındadır (Özdemir:1999). Fatih Sultan Mehmet in 1453 de İstanbul u fethinden sonra şehrin ticari hayatını canlandırmak ve bölgesel bir ticari 63

83 güç haline gelmek amacıyla inşa ettirdiği Kapalı Çarşı dünyanın en önemli ve büyük alışveriş merkezi örnekleri arasında yer almaktadır. Kapalı Çarşı, bugünkü modern mağaza (kiracı) kaması çalışmalarının ve alışveriş merkezi yönetim konseptlerinin de kökenlerini oluşturmaktadır (Özçiçek, 2008:3). Yeni Çağ ın tamamında, Yakın Çağ ın ise ilk dönemlerinde dünyanın en önemli siyasi, askeri ve ekonomik merkezi konumundaki Avrupa kıtasında, tüketimin teşvik edilmesi sonucu perakendecilik sektöründe yaşanan gelişmelerin günümüz modern ve organize alışveriş alanlarının oluşmasında önemli katkıları olmuştur (Özdemir:1999; Özçiçek:2008). 16 ncı yüzyılda Avrupa Kıtası nda cam işleme ve yapım işlerinde büyük gelişmeler sağlanması, bugünlere kadar uzanan gösterişli vitrinlere sahip alışveriş caddelerinin oluşmasını sağlamıştır (Malec, 2010:19) yılında Paris te açılan The Marché des Enfants-Rouge, 1774 yılında İngiltere de açılan The Oxford Covered Market, 1785 yılında St.Petersburg da açılan Gostiny Dvor, 1798 yılında Paris te açılan The Passage du Caire, 1819 da Londra da açılan The Burlington Arcade, 1823 de Paris te açılan Vivienne Avrupa nın ilk alışveriş merkezi tipi ticari merkezler olarak kabul edilmektedir (Wikipedia, web:2014 (b)). Günümüz alışveriş merkezlerinin ilk örneklerinden birisi faaliyetlerine 1852 yılında Paris te başlayan ve zaman içerisinde aynı çatı altında birçok ürünün satıldığı bir mekân haline dönüşen Le Bon Marche isimli mağazadır. Zaman içerisinde, aynı konsepte sahip mağazaların Amerika ve Avrupa da yaygınlaşması ile Bon Marche ismi, aynı çatı altında birçok ürünün satıldığı mağazaları tanımlamak için kullanılan bir terim halini almıştır (Özden, 2002:74). Bir Amerikan icadı olan modern ve organize alışveriş merkezleri, artık Güney Amerika dan Uzak Doğu ya, Afrika dan Avrupa ya tüm dünyaya yayılmış durumdadır (Underhill, 2005:148). Tarihsel süreç içerisinde modern ve organize alışveriş merkezleri için en önemli dönemlerin; Uluslararası Alışveriş Merkezleri Derneği (ICSC) nin kurulduğu 1950 lerin sonu, sektörde uzmanlaşmanın başladığı 1970 ler, eğlence odaklı faaliyetlerin merkezlerin içerisinde yer almaya başladığı 1990 lar olarak kabul edilmektedir (Altuna, 2012:26). Kentsel varoşlara kaymaların yaşandığı, otomobil sahipliğinin arttığı, kamusal alanların tasarım ve organizasyonlarında da büyük değişimlerin yaşandığı son elli yılda; kamusal alanların kullanımında dramatik değişiklikler yaşanması ve alışveriş merkezi tipindeki ticari yapıların gelişmesi bir sürpriz değildir (Southworth, 2005: ). Perakendecilik seçenekleri çoğalırken, tüketiciler yaşam tarzlarında, harcama 64

84 alışkanlıklarında ve alışveriş eğilimleri ile stratejilerinde birçok değişiklikler yapmıştır (Stoltman, 1991:434). Bu evrimin şimdilik son halkası konumundaki alışveriş merkezleri, yirmi birinci yüzyıl tüketicisinin her türlü gereksinimi karşılamayı amaçlayan çağdaş, dinamik ve canlı yaşam merkezleri olarak kabul edilmektedir (Alkibay, 2007:1). Özuduru ve diğ. (2014:147), Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa daki banliyölerde alışveriş merkezlerinin gelişiminde ve cadde mağazaları karşısında rekabet üstünlüğü kazanmalarında dört nedenin etkili olduğunu belirtmektedirler: - Artan mobilite ve araç sahipliği, - Bireylerin gelirlerini artıran yeni ekonomik fırsatların ortaya çıkması, - Şehirlerin periferisindeki daha yüksek yaşam standartları, fiyatlar. - Bu merkezlerdeki büyük ölçekli mağazaların sunduğu daha düşük Alışveriş merkezlerinin perakendecilik sektöründeki ciro ve kiralama alanı paylarını istikrarlı bir şekilde artırmaları, caddelerde yapılan alışverişi tehdit eder hale gelmeleri, geleneksel perakendecilerin bu yapılarla rekabet gücünün olmaması, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa da (İngiltere, Hollanda, Danimarka, Fransa, Almanya, Belçika) bunların kent merkezlerinden belirli bir mesafe dışarı kurulması yönünde yasal düzenlemeler yapılmasına neden olmuştur (Goodman ve Coicetto, 2012:253; Altuna, 2012:27). Avrupa da 1976 yılında organize alışveriş merkezlerinin %85 i şehir merkezlerinde iken, bu oran 1988 de %28 lere düşmüştür (Alkibay ve diğ., 2007:29). Modern alışveriş merkezlerinin ilk örnekleri Amerika Birleşik Devletleri nde 1908 yılında açılan Baltimore s Roland Park, 1916 yılında Chicago da açılan Market Square ile 1922 yılında Kansas ta açılan Country Club Plaza dır (Gillette, 2007:449; Alkibay ve diğ., 2007:27) yılında ABD de açılan Highland Park Shopping Village ise tek bir mülkiyet altında, tek bir imaja sahip olarak faaliyet gösterip, merkezi olarak yönetiliyor olması nedeniyle ilk modern alışveriş merkezleri arasında farklı bir konuma sahiptir (Anselmsson, 2006:115). Bölgesel alışveriş merkezlerinin ilk örneği ise, 1950 yılında James B.Douglas tarafından Washington un Seattle bölgesinde açılan Northgate olmuştur. Northgate in en büyük özelliği, banliyödeki ilk alışveriş merkezi olması ve kiracı karışımında büyük bir departmanlı mağazayı bulundurmasıdır (Malec, 2010:17) larda iklimlendirme 65

85 kontrollü kapalı merkezler, 1970 lerle süper bölgesel alışveriş merkezleri, 1990 lı yıllarda yaşam merkezleri ve güç merkezleri ile fabrika satış mağazalarından oluşan outlet tipindeki yapılar daha fazla tercih edilmiştir (ICSC, 2014:5(a)). Son yirmi yılda çok büyük ölçekli alışveriş merkezlerinin de hizmete girdiği ABD de 19, iki alışveriş merkezi, ölçeklerinin de etkisiyle uzun süre sektör lideri olmuştur. Bunlardan birisi 1963 yılında Philadelphia da hizmete açılan King of Prussia Mall dır (USA Today, web:2014). Diğeri ise kurulduğu 1992 yılından sonra, tıpkı King of Prussia Mall gibi uzun süre Amerika nın en büyük organize alışveriş merkezi olarak faaliyet gösteren Mall of America dır. Minnesota da hizmete giren ve müşterilerinin %70 ini iki yüz kırk kilometrelik bir alandan çeken Mall of America da yaklaşık kişi istihdam edilmekte, yıllık ziyaretçi sayısı kırk milyonu aşmaktadır (Alkibay ve diğ, 2007:17) yılı sonuna gelindiğinde Amerika daki alışveriş merkezlerinin sayısı e, kiralanabilir alanların büyüklüğü 750 milyon metrekareye, yıllık ciroları 2.5 trilyon $ a ulaşmıştır 20. Amerika Birleşik Devletleri ndeki toplam perakende satışların %55 i alışveriş merkezlerinde yapılmaktadır (ICSC:2014 (c)) yılında ABD vatandaşları, her ay ortalama 3.4 defa alışveriş merkezlerini ziyaret ederek toplam 331 $ para harcamış, her ziyaretlerinde buralarda seksen dörder dakika zaman geçirmişlerdir (ICSC:2014 (c)). ABD nüfusunun dörtte üçü, ayda en az bir kere alışveriş merkezlerini ziyaret etmektedir (Swinyard, 1998:167).En fazla alışveriş merkezinin bulunduğu eyalet ile California, en az alışveriş merkezinin bulunduğu eyalet ise yetmiş dört ile Wyoming dir (ICSC, 2014:4(a)). Ülke genelinde kişi başına düşen alışveriş merkezi alanı iki metrekarenin üstündedir. Amerika da toplam istihdamın %9.2 sini (1987 de %8), perakende sektöründeki istihdamın %85 ini sağlayan alışveriş merkezlerinde yaklaşık 12.5 milyon kişi çalışmaktadır (ICSC: 2014 (c)). ABD deki alışveriş merkezlerinin yıllık gelişim oranı yılları arasında %6 lardan %1,4 lere gerilemiştir (Singh ve Bose, 2008:366). Çin, Hindistan, Singapur, Tayland, Rusya gibi ülkelerin aksine ABD de, gelişme ve olgunluk dönemini tamamlayıp 19 Amerika Birleşik Devletleri ndeki büyük alışveriş merkezleri mega mall kavramıyla tanımlanmaktadır Freinberg ve Meoli (1991:426). ICSC (2014) verilerine göre ABD deki beş büyük alışveriş merkezi, sırasıyla; Del Amo Fashion Center (California), Aventura Mall (Miami), South Coast Plaza (California), Mall of America (Minnesota) ve King of Prussia Mall (Phiadelphia) dır. 20 ABD deki alışveriş merkezlerinin sayısı 1987 de yaklaşık , 2005 de ise dir. Alışveriş merkezlerinin 2005 yılı ciroları 1.53 trilyon $ olarak gerçekleşmiştir yılında Amerika Birleşik Devletleri ndeki yıllık toplam perakende satışları yaklaşık 4,36 trilyon $ dır (ICSC:2014 (c)). 66

86 gerileme dönemine giren alışveriş merkezlerinin, tekrar eski büyüme hızlarına ulaşması uzak bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Zaman içerisinde, başta Kanada, Meksika, Avrupa, Uzak Doğu ve Rusya olmak üzere birçok bölge ve ülkede büyük ve organize alışveriş merkezleri kurulmuştur (Kowinski, 1985:21). ABD dışındaki modern ve organize alışveriş merkezi endüstrisinin ilk örnekleri bu tip yatırımlar için ekonomik açıdan da uygun bir potansiyele sahip olan Avrupa kıtasında görülmüştür. Bununla birlikte, Avrupa da, Amerika daki birçok bölgenin aksine daha güzel bir estetik ve mimariye sahip caddelerde alışveriş etme kültürü çok yaygındır (Altuna, 2012:33). Bu durum alışveriş merkezi endüstrisinin kıtanın özellikle batısında ABD deki kadar popüler olmasının önüne geçmiştir. Bugün, Avrupa Kıtası nın ekonomik anlamda en yüksek refah düzeyine sahip ülkelerinden birisi olan Hollanda da hala mega ölçekli bir alışveriş merkezi bulunmamaktadır (Reimers, 2013:330) yılının başı itibarıyla Avrupa genelindeki 150 milyon metrekareye yaklaşan alışveriş merkezi stoğunun %60 ı Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Almanya ve İspanya da bulunmaktadır (DTZ, 2012:6). Kıta genelinde, 2012 yılında olan alışveriş merkezi sayısında, 2014 yılı sonuna kadar yalnızca seksen adetlik bir artış beklenmektedir (Teller ve Schnedlitz, 2012:1043). Avrupa da alışveriş merkezlerinin gelişimi 1960 lardan sonra İngiltere ve Fransa kökenli olarak başlamıştır. Özellikle ilk dönemlerinde, Avrupa daki alışveriş merkezlerinin Amerika dan farklı olarak, daha ayrıcalıklı mimari yapılara sahip olduğu görülmektedir (Malec, 2010:22). Londra daki Elephant&Cattle, Brüksel deki Woluwe Shopping Center ve Fransa daki Parly 2 Avrupa daki modern ve büyük alışveriş merkezlerinin ilk örnekleridir. Altmış beş bin metrekare alan üzerine kurulan Parly 2 o tarihte Avrupa nın en büyük alışveriş merkezidir (Alkibay ve diğ., 2007:29). Günümüzde Avrupa nın en büyük alışveriş merkezi, Londra da açılmış olan ve içerisinde üç yüz otuz mağaza, elli restoran, büyük bir sinema kompleksi bulunan Westfield dir (Wikipedia, web:2014 (b)). Avrupa da kişi başına düşen alışveriş merkezi alanının en yüksek olduğu ülke 0,32 m 2 ile İsveç tir. Bu rakam, Amerika daki kişi başına düşen alışveriş merkezi alanının altıda birinden daha azdır. Stockholm, Riga ve Tallin şehirleri alışveriş merkezlerinin en yoğun olduğu bölgelerdir (DTZ:2012). Organize ve modern alışveriş merkezlerinin, Avrupa perakendecilik sektöründeki pazar payı %15-20 aralığında bulunmaktadır (Schnedlitz, 2012:1043). Alışveriş merkezlerinin en çok istihdam yarattığı Avrupa ülkesi ise Birleşik Krallık tır (Dennis ve diğ., 2001:185). Avrupa Ekonomik Bölgesi nde uzun süren ekonomik resesyon ve onun ardından gelen sınırlı toparlanmanın bir sonucu olarak, önümüzdeki 67

87 dönemlerde Avrupa da alışveriş merkezlerini geliştirme ve yeni merkezler açılma miktarlarının uzun yıllar ortalamalarının altında kalması beklenmektedir (DTZ, 2012:05) li yıllarla birlikte Avrupa daki alışveriş merkezi yatırımlarının çoğunlukla kıtanın doğusuna kaymıştır. Polonya, Macaristan, Türkiye, Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler alışveriş merkezi yatırımcıları için yüksek nüfusları ve artan ekonomik güçleriyle birer cazibe merkezi halindedir (DTZ:2012). Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Rusya da yüze yakın yeni alışveriş merkezinin açılması planlanmaktadır. Moskova da açılacak Avia Park yirmi iki futbol sahasını aşan büyüklüğüyle Avrupa nın en büyük alışveriş merkezi olacaktır (The Guardian, web:2014). Kıtanın doğusuna doğru kayan yatırım tercihlerinde; Vilnius, Riga, Kiev, Moskova, Varşova, İstanbul, Tallinn, Prag gibi kentlerin, 2016 yılına kadar perakende satış gelirlerinin en çok yükseleceği tahmin edilen Avrupa şehirleri arasında üst sıralarda yer almasının da etkili olduğu düşünülmektedir (DTZ, 2012:7). Alışveriş merkezlerinin gelişim sürecinde Arap ve Uzak Doğu ülkeleri için ayrı bir paragraf açılması gerekir. Çin in yanı sıra Japonya, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, İran ve Filipinler gibi ülkeler de alışveriş merkezi popülâsyonunun yoğunluğunun arttığı ülkeler olarak dikkat çekmektedir. Özellikle enerji kaynaklı gelirler, Çin ve Hindistan daki yüksek hızlı ekonomik büyüme, Asya-Pasifik bölgesindeki büyük nüfus potansiyeli, 2000 li yıllardan sonra, alışveriş merkezileri popülasyonunda patlama yaşanmasına ve dünyanın en büyük alışveriş merkezlerinin (Tablo-18), bu coğrafyada inşa edilmesini sağlamıştır (Touropia; List25, Wikipedia, web:2014). Dubai Emirliği nin, otuz milyar dolar yatırımla 2021 yılında tamamlayacağını açıkladığı karma proje faaliyete geçtiğinde listenin birinci sırasına yerleşecektir (Perakende.org, web:2014 (b); The National, web:2014). Tablo-18 : Dünya nın En Büyük Beş Alışveriş Merkezi 68

88 3.4.2 Alışveriş Merkezlerinin Türkiye de Gelişim Süreci: Osmanlı döneminde, doğrudan alışveriş merkezi adı altında olmasa da, bu ticaret merkezlerinin benzerlerinin kurulması ilk defa bedestenler ve kapalı çarşılar vasıtasıyla olmuştur (Özçiçek:2008; Alkibay ve diğ.:2007). Günümüzün modern ve organize alışveriş merkezlerine benzer şekilde, bu mekânlar halk için yalnızca bir alışveriş noktası değil, aynı zamanda sosyalleşme aracıydı (Altuna, 2012:37). Tanzimatla birlikte Osmanlı nın siyasi, ekonomik ve askeri alanlarında yoğun şekilde hissedilmeye başlanan Avrupa etkisi ticaret hayatını da pas geçmemiş, Galata ve Beyoğlu nda geleneksel Türk perakendecilerinin yanında daha modern ve büyük ölçekli kalan Fransız ve İngiliz orijinli birçok işletme kurulmuştur (Aydın:2013). Perakendecilik sektöründe cumhuriyetin ilk yıllarında hâkim konumu devam eden geleneksel esnaf anlayışı, 1950 lerle birlikte Migros ve Gima nın kurulmasıyla daha organize bir hal almaya başlamıştır (Özçiçek:2008) lerde aile şirketlerinin kurulması, yabancı markaların ülkeye giriş yapmaya başlaması perakendecilik sektörünün gelişimine önemli katkılar sağlamıştır (Şekil-5). Türkiye de alışveriş merkezleri de içerisinde olduğu büyük çaplı yatırımları için ideal şartların oluşmaya başlamasındaki dönüm noktası 1980 li yılların başıdır (Erkip, 2005:89). Şekil-5: Türkiye de Perakende Pazarında Genel Değişim (Özçiçek:2008:4) 1980 sonrası Özal hükümetleri döneminde hayata geçirilen liberal politikalar ve teşviklerin bir sonucu olarak; 1990 lı yıllarla birlikte, Türkiye de diğer yatırımlar gibi hipermarketlerin ve alışveriş merkezlerinin sayılarında artışlar görülmeye başlanmıştır (Zorlu, 2008:57). Yine bu dönemde yabancı sermayenin ülkeye girmeye başlaması ve Türk şirketlerinin bunlarla yaptıkları ortaklıklar reel ekonomik büyüme ihtiyaç duyulan büyük yatırımların yapılabilmesini mümkün kılmıştır (Erkip, 2005:92). 69

89 1990 ve 2000 li yıllarda, Türkiye de hükümetlerin politikalarındaki uygulamalar ve değişimler, gerçekleştirilen ve planlanan yasal düzenlemeler alışveriş merkezlerine yapılan yatırımları teşvik eder niteliktedir (Erkip ve diğ., 2014:113). Kent merkezlerinde dahi yeşil alanların, hastaneler için ayrılan bölgeler kolaylıkla ticari alanlara dönüştürülebilmesi, geleneksel perakendecilik yapan esnafı koruyan yasal düzenlemelerin ve teşviklerin yetersizliği, alışveriş merkezi yatırımlarının yapılacak düzenlemelerle ÇED raporlarından bile muaf tutulmasının planlanması bu destek politikalarına birer örnektir. Türkiye de organize ve modern perakende ticaret alanlarıyla ilgili kısıtlayıcı düzenlemeler getiren kayda değer tek çalışma, 2014 yılı sonunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı nca hazırlanan Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Teklifi dir. Türkiye nin modern ve organize ilk alışveriş merkezi, 1986 yılında inşaatına başlanan ve 1988 yılında İstanbul Ataköy de açılan, kamunun da ortaklığının bulunduğu Galleria dır (Bardakçı, 2008:193). Yaklaşık m 2 lik bir alan üzerine kurulan, m 2 kiralanabilir alana sahip olan Galleria Alışveriş Merkezi nin mimarisinde, Amerika Houstan da bulunan The Galleria isimli merkezden esinlenilmiştir (AMPD, 2011:31). Galleria, Türkiye de o dönemde gerçekleşen yeniden yapılanmanın ve sosyal değişimin perakendecilik sektöründeki izdüşümüdür (Tabanlıoğlu, 2012:27). Galleria dan sonra 1990 lı yılların hemen başında Ankara da açılan Karum ve Atakule alışveriş merkezleri Türkiye deki ilk alışveriş merkezi yatırımlarından olmuştur. İstanbul un Anadolu yakasında açılan ilk alışveriş merkezi ise 1993 yılında hizmete giren Capitol Alışveriş ve Eğlence Merkezi olmuştur. Capitol ; eğlence merkezi, sinema salonları, toplantı salonları ile Türkiye de karışık kullanımlı merkezlerin ilk örneği olmuştur (Alkibay ve diğ., 2007:19) ların ikinci yarısından itibaren ise, ekonomik gelişmişlikleriyle paralel olarak, İstanbul, Ankara, İzmir in yanı sıra Adana, Muğla, Kayseri, Gaziantep gibi şehirlerde de alışveriş merkezleri açılmaya başlanmıştır. Ankara ve İstanbul dışındaki ilk organize alışveriş merkezi yatırımı, 1994 yılında Adana da Galleria ile gerçekleşmiştir. Türkiye nin en büyük alışveriş merkezi, inşaatına 2010 yılının ikinci yarısında başlanılan ve 2014 yılında tamamlanan, m 2 inşaat alanına, m 2 kiralanabilir alana sahip olan Mall of İstanbul dur (AMPD, 2011:195). Mall of İstanbul da, üç yüz elli dört mağazanın yanı sıra snow park, bowling, taksim şenlik, çocuk eğlence merkezi gibi birçok sosyal aktivite ve eğlence alanı bulunmaktadır. Forum İstanbul, Marmara Forum, İstanbul Cevahir AVM ile Ankara Ankamall AVM Türkiye deki çok geniş ölçekli diğer alışveriş merkezleridir (ICSC:2012 (a). Türkiye deki 70

90 tüm alışveriş merkezleri incelendiğinde büyük bir kısmının hala küçük ölçekli olduğu görülmektedir 21 (AYD:2014 (a); Arastaavm, 2006:50). Son dönemlerde, kentlerin periferisinde yer alan alışveriş merkezleri gibi büyük ve organize perakende alanları kentsel deneyimlerin çekirdeğine oturmuşlardır (Erkip ve diğ., 2012:330). Türkiye de alışveriş merkezleri ve benzeri yapıların çoğunun, kent merkezini dönüştürme, değiştirme aracı olarak işlevselleştirilip, kent merkezinin doğrudan yerini almaya çalışması, Beyoğlu, Nişantaşı gibi tarihi kent merkezlerinin zorlanarak o doku için gerek işlev, gerek mimari, gerekse büyüklük olarak yabancı sayılabilecek alışveriş merkezlerine yer açılması; kentsel merkez dokusunun büyük ölçüde korunduğu, alışveriş merkezi benzeri yapıların kentin dokusuna eklemlenmeye çalıştığı Avrupa ile tezat teşkil etmektedir (Güzer, 2012:18). Benzer bir tezatlık, özellikle bölgesel nitelikteki alışveriş merkezlerinin kentlerin dışında, ana arterlerin üzerinde kurulduğu ABD ile de bulunmaktadır. Türkiye de alışveriş merkezleri, bir kentsel dönüştürme aracı olmasının yanı sıra batı kültürünü yaşayan, yüksek gelire sahip postmodern tüketicilere sunulan yeni bir deneyim, yeni bir çevresel düzenlemedir (Erkip, 2005:95). Bu gerçekler, Türkiye deki açılan alışveriş merkezlerinin gelişmiş ülkelerle arasındaki tezatlıkların, haksız fayda da sağlıyor olsa, göz ardı edilebilmesini sağlamaktadır. Türkiye de alışveriş merkezlerinin Amerika dan yaklaşık yetmiş, Avrupa dan ise kırk yıl kadar sonra kurulmaya başlanması, gerek mimari yapı, gerekse konseptler ve sunulan hizmet olarak daha modern olmalarını sağlamaktadır. Yatırımcılar, Amerika ve Avrupa da bulunan merkezlerin yenilenmesi sürecine daha fazla odaklanırken, Dubai, Çin gibi Uzak Doğu ülkeleriyle birlikte Rusya, Türkiye de hizmet giren alışveriş merkezleri, uluslararası kuruluşlar tarafından mimari gerekse pazarlama ve hizmet alanlarında birçok ödüle lâyık görülmektedir. 20 Nisan 2004 de Roma da yapılan Avrupa nın En İyi Alışveriş Merkezi yarışmasının birincisi, Ankara-Söğütözü ndeki Armada Alışveriş Merkezi olmuştur. Aynı ödüle, 1995 yılında da İstanbul-Şişli de bulunan Ak Merkez lâyık görülmüştür (Alkibay ve diğ., 2007:110). İstanbul-Anadolu Yakası nın ilk alışveriş merkezi olan Capitol, 2006 yılında ICSC nin yenilenen alışveriş merkezleri dalında Avrupa nın En 21 Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği (2014) verilerine göre; Türkiye deki AVM lerin %52 si küçük, %28 i orta, %17 si büyük, %3 ü ise çok büyük ölçeklidir. 71

91 İyi Projesi seçilmiştir. Ankara-Keçiören de faaliyet gösteren Antares Alışveriş Merkezi, Antares Kart Projesi ile 2010 yılında; İstanbul-Bakırköy de bulunan Carousel Alışveriş Merkezi 2008 yılında; Capitol ise CapGetir isimli projesi ile 2010 yılında Avrupa Pazarlama Ödülleri nde Solal Ödül üne lâyık görülmüş veya finalist olmuşlardır (AMPD:2011). Popülasyon ekolojisi kuramının temel savlarını tekrar hatırlarsak (Önder ve Üsdiken:2007); yeni bir örgüt türünün ortaya çıkış döneminde, yatırımcıların bunlara karşı ihtiyatlı davranması beklenir. Çünkü bu yeni örgüt türünün toplum tarafından benimsenip benimsenmeyeceğini görmek, dolayısıyla yatırım kararı riskini en aza indirmek yatırımcılar için hayati bir konudur. O örgüt yapısının sayısının artması, toplum içerisinde meşruiyet kazanmasına ve bilinirliğinin artmasına bağlıdır. Bu şartlar gerçekleştirildikten sonra, bu yeni tip örgütler hâkim oyuncu konumuna gelerek bulundukları popülasyonu domine ederler. Türkiye deki alışveriş merkezleri endüstrisinde de bundan farklı bir durum yaşanmamıştır. Türkiye de ilk alışveriş merkezinin açıldığı 1988 yılını takip eden başlangıç döneminde yeni açılan merkez sayısının oldukça sınırlı olduğu görülmektedir lı yılların başında her sene ortalama bir-iki adet yeni alışveriş merkezi açılarak 1997 yılına gelindiğinde on bir alışveriş merkezi sayısına ulaşılmıştır (AMPD:2013; AYD:2014 (b)). Tüketicilerin bu yeni tip perakende ticaret alanlarına artan ilgileri, yükselen gelir seviyesi ile birlikte trafik, şehir merkezlerinin karmaşıklığı gibi birçok faktör bunların benimsenmesini kolaylaştırmıştır (Erkip, 2005:91). Alışveriş merkezlerinin Türkiye deki altın yılları; sayı ve metrekare olarak büyük sıçramaların yaşandığı , ve dönemleridir (AYD:2012(b); 2013 (c); 2014(a) ve (c); Özüduru ve diğ., 2014:147 vd.). Türkiye deki alışveriş merkezleri popülasyonunda 2000 ve 2008 yıllarındaki ekonomik krizlerden sonraki sert düşüşler ile 2003 yılındaki genel seçimlerden sonra siyasi anlamda oluşan istikrar döneminden sonraki sert yükseliş dikkat çekicidir (Bknz.Tablo 19 ve 20). 72

92 Tablo-19: Türkiye de Yıllara Göre Eklenen AVM Sayıları (AMPD:2013; AYD:2014 (a)). Tablo-20: Türkiye deki Yıllara Göre AVM Sayıları (AMPD:2013; AYD:2014 (a)). AYD (2014 (a)) tarafından yapılan tahminlerde, Türkiye de 2013 yılında alışveriş merkezi bulunan il sayısı elli dört iken, bu sayının 2015 yılında altmışa yükselmesi beklenmektedir. Türkiye nüfusunun beşte birinden fazlasının ikamet ettiği, sosyal ve ekonomik hayatın sürükleyicisi konumundaki kenti olan İstanbul, alışveriş merkezleri endüstrisinde de bu özelliğini sürdürmektedir. Türkiye genelindeki üç yüz otuz iki alışveriş merkezinin yaklaşık üçte birlik kısmı (111 adet) bu ilimizde bulunmaktadır. İstanbul daki alışveriş merkezlerinin %75 i, nüfusun ticaret hayatının daha yoğun olduğu Avrupa Yakası nda bulunmaktadır (AYD:2013 (a) ve 2014 (b)). 73

93 Türkiye genelinde 2014 yılında açılması beklenen altmış dört alışveriş merkezinden, firmaların açılışlarını ertelemesi, yatırım fonksiyonlarını değiştirmesi veya direkt projeden vazgeçmesi gibi nedenlerle, temmuz ayı sonu itibarıyla yalnızca yedi tanesi faaliyete geçmiştir. İnşaat ve proje halinde olan doksan üç alışveriş merkezinin hizmete girmesiyle sayının yıllarında toplam sayının dört yüzün üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir (AYD:2012(a) ve 2014(a); EVA GYD: 2014, Akademetre:2014). Alışveriş merkezlerinin sayılarındaki artış kiralanabilir alanların büyüklüklerini de etkilemektedir (Tablo-21). Türkiye deki alışveriş merkezlerinin genellikle küçük ölçekli olması, kiralanabilir alanların daha büyük rakamlara ulaşamamasına neden olmaktadır yılı itibarıyla alışveriş merkezlerindeki kiralanabilir alanların büyüklüğü m 2 nin üstüne çıkmıştır (AYD: 2014 (a)). Tablo-21: Türkiye de Yıllara Göre Kiralanabilir AVM Alanları (AYD:2013(b) ve 2014(a)). Tablo-22: Yıllara Göre Eklenen Kiralanabilir Alan Büyüklüğü (AYD:2013(b) ve 2014(a)). 74

94 Alışveriş merkezlerinin sayılarına paralel olarak, kiralanabilir alanlarda da; , ve dönemlerinde sıçramalar görülmektedir (Tablo-22). Tablo-23: Kişi Başına Düşen Kiralanabilir AVM Alanları (AYD:2013(b) ve 2014 (a)). Bin kişi başına düşen kiralanabilir alan miktarında 264 m 2 birinci sırada bulunan İstanbul u, kişi başına düşen 254 m 2 kiralanabilir alan ile Ankara takip etmektedir 22. İstanbul nüfusunun %35 inin ikamet ettiği, alışveriş merkezlerinin ise %25 inin bulunduğu Anadolu Yakası, kişi başına düşen kiralanabilir alan büyüklüğünde Ankara nın gerisinde yer almaktadır (AYD:2014 (a); Hürriyet, web:2014 (a)). Alışveriş merkezlerinin kiralanabilir alan (m 2 ) başına düşen cirolar; 2014 yılı Eylül ayında İstanbul da 735 TL, Anadolu da 596 TL olarak gerçekleşerek Türkiye genelinde 652 TL ye ulaşmıştır (AYD:2014(b)). Sektörde genelinde gerçekleşen toplam cirolar incelendiğinde (Bknz.Tablo-24) ise; 2010, 2011 ve 2012 yılındaki artışların 2013 ve 2014 yıllarında yakalanamadığı, 2015 yılında da artışın azalarak devam edeceği tahmin edilmektedir (Akademetre:2013(a)). Toplam alışveriş merkezi sayısındaki istikrarlı artışa rağmen, bunun cirolara reel anlamda yansımasının sınırlı olması dikkat çekici bir durumdur. 22 Ankara da, küresel ekonomik krizin etkilerinin en çok hissedildiği 2008 yılında alışveriş merkezi sayısı tepe noktasına ulaşmıştır yılında, belirli bir dönem için olsa bile, kişi başına düşen kiralanabilir alanda İstanbul un da önüne geçerek birinci sıraya yükselmiştir (Özüduru ve diğ., 2014:146). 75

95 Tablo-24: Alışveriş Merkezi Sektöründe Cirolar (Akademetre, 2013(a)). Türkiye alışveriş merkezleri potansiyeli raporuna göre; 2000 li yılların başında ortalama metrekare büyüklüğe sahip alışveriş merkezlerinin ortalama büyüklüğü 2013 yılında metrekareye ulaşmıştır (Hürriyet:2014). Bununla birlikte özellikle 2014 yılından sonra açılacak alışveriş merkezlerinde trendin yeniden küçülme yönünde olduğu, m 2 arasında kiralanabilir alan sahip, kolayca ulaşılabilen, tercihen yürüme mesafesinden müşteri alabilecek alışveriş merkezlerine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir (EVA GYD, web:2014). Yukarıdaki değerlendirme ve verileri de göz önünde bulundurarak, Türkiye deki modern ve organize alışveriş merkezleri endüstrisine genel bir bakışla (Akademetre, 2013(a)); tematik alışveriş merkezlerine ve destekleyici konseptlere duyulan ihtiyacı arttığı, ortalama alışveriş merkezi büyüklüklerinin arttığı, sürdürülebilirlik ve rekabetin zorlaştığı, artık bir kimliği ve konsepti olan alışveriş merkezlerinin başarılı olduğu, özellikle Anadolu nun ihtiyaç ve planlanan arz olarak eşleşmediği, yeni alışveriş merkezi projelerinin geliştirilmesinde daha dikkatli olunması gerektiği görülmektedir. 3.5 Alışveriş Merkezlerinde Tüketiciler ile Tüketici Tercihlerini ve Davranışlarını Etkileyen Faktörler: Alışveriş merkezleri günümüzde, alışverişi sadece satın alma kıskacından çıkaran; estetik, eğlence, imaj ve aidiyet gibi unsurları da bu kavramın içerisine sokan mekânlar hâline gelmiştir. Tüketiciler alışveriş merkezlerini, aynı zamanda sosyalleşme, eğlence gibi faaliyetlerin mekânı olarak da görmektedir. Artık alışverişe gidiyorum demek, sadece ihtiyacım olan şeyi alıyorum demek değil. Aynı zamanda biraz eğlenmek için dışarıya çıkıyorum da demek (Van Eeden, 2006:47). 76

96 Bu nedenle, günümüzde alışveriş kavramı sadece faydacılıkla tanımlanmamakta, bu deneyimin altında yatan eğlence ve hedonik temelli duygusal değerler de dikkate alınmaktadır (Arnold ve Reynolds, 2003:78). Bir alışveriş merkezini ziyaret esnasında hedonik öğelerde oluşacak pozitif algılar, ziyaretçilerin buraları tekrar ziyaret etmesini ve daha fazla süreler geçirmesini sağlamaktadır (Stoel ve diğ., 2004:1067). Langrehr (1999:428), tüketicilerin sadece ürün ve hizmetlere bakarak değil, artık deneyim ve duygularını da katarak alışveriş yaptıklarını belirtmektedir. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak; araştırmacıların ve bilim adamlarının daha önceki çalışmalarında kullandıkları objektif kriterler yerini imaj, itibar, atmosfer, sadakat gibi daha soyut araştırma konularına bırakmıştır (Anselmsson, 2006:117). Kim alıyor, ne alıyor gibi sorulardan ziyade, cevap bulması daha zor olan içeride ne yapıyorlar, neden böyle yapıyorlar sorularının sorulmaya başlanması, araştırmaları cinsiyet, gelir, eğitim ve yaş gibi kategorik faktörlere bağlı kalmaktan kurtarmaktadır (Ruiz, Chalet ve Hansen, 2004:334; Brown, 1992:386) Alışveriş Merkezlerinde Tüketiciler: Alışveriş merkezi ziyaretçileri çok genel bir tasnifle faydacı ve hedonist (hazcılık) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Alışverişte sadece yeteri kadar para, zaman ve emek harcamak isteyen faydacıların karşısında, hedonistler daha eğlence odaklıdırlar ve keşfetmek için olduğu kadar eğlenmek için de alışverişe çıkarlar (Mullick:2013). Emmison ve Smith (2000), bu noktada, kadınların alışverişte erkeklerden daha fazla estetik, görme, görülme ve dinlence arayışında olduklarını belirtmişlerdir (Akt.Van Eeden, 2006:48). Bu genel sınıflandırmanın ötesinde alışveriş merkezi ziyaretçilerini gruplara ayırabilmek için pek çok araştırma yapılmıştır. Bunların arasında en sık kullanılanlardan bir tanesi alışveriş merkezindeki tüketicileri; gerçek müşteriler (serious shoppers), eğlence odaklı müşteriler (entertainment shoppers), ilgi bekleyen/talepkâr müşteriler (demanding shoppers), kolaylık bekleyen müşteriler (convenience shoppers), ilgisiz müşteriler (apahetic shoppers), hizmet odaklı müşteriler (service shoppers) olarak altı gruba ayıran çalışmadır (Sit ve diğ., 2003:90). Zorlu (2008:61), alışveriş merkezlerindeki tüketicileri, Stone tarafından yapılan tasnifi esas alarak; ekonomik müşteriler (rasyonel tipler), kişileştiren müşteriler (çalışanların davranış ve tutumlarına önem verenler), etnik müşteriler (yerel dükkânlara ağırlık verenler), kayıtsız müşteriler (alışverişi zevksiz bir iş olarak 77

97 görenler), yaratıcı müşteriler (alışverişi sosyal bir aktivite olarak görenler) olmak üzere beş gruba ayırmıştır. Ruiz, Chalet ve Hansen (2004: ) e göre ise alışveriş merkezi müşterileri dört gruba ayrılmaktadır: - Rekreasyonel müşteriler: En düşük genç oranı, en düşük tam zamanlı çalışma, çok yüksek pozitif algı, çok sık ziyaret. - İnceleyici müşteriler: Daha çok orta yaşlı, En yüksek öğrenci oranı, pozitif algısı en düşük, daha az ziyaret sıklığı. - Tam deneyimli müşteriler: Pozitif algı sahibi, en sık ziyaret, en fazla evlilik oranı, genellikle tam zamanlı istihdam edilenler. - Rasyonel müşteriler: En yüksek genç oranı, zaman çok kıymetli, tam zamanlı istihdam, alışverişten en az zevk alanlar, merkeze en yakın bölgelerden ulaşım. Aktif ve aktif olmayan müşterilere vurgu yapan Lesser ve Hughes, satın alma yapıp yapmama ile rekreasyonel alışveriş yaklaşımı sergileyip sergilememenin bu tasnifi yapmada esas olduğunu belirtmektedir (Akt. İbrahim ve Wee Ng:2002). Son dönemlerde, alışveriş merkezlerinde müşterilerin sadakat ve devamlılıklarını merkezine koyan çalışmalara da rastlanmaktadır. Bu çalışmalardan birisinin sahibi olan Melody ve diğ. (2002:234), kiracı karmasının doğru planlanmasının, doğru fiyat ve kaliteye sahip ürünlerin sunulmasının ve istikrar unsurunun müşterilerde sadakat ve devamlılık yaratan faktörler arasında olduğunu belirtmişlerdir. Tablo-25: Türkiye Alışveriş Merkezi Ziyaretçi Sınıflandırması (GFK:2014). 78

98 Türkiye deki alışveriş merkezlerini ziyaret eden tüketicilerle ilgili çalışmalar yapan GFK Pazar Araştırma Şirketi (2014) nin bulguları Tablo-25 deki grafikte gösterilmiştir. Grafikte de görüldüğü gibi, Türkiye de alışveriş merkezi ziyaretçilerinin yarısından fazlasını alışveriş düşkünleri ve tasarruf odaklılar oluşturmakta, bu iki hâkim grubu sırasıyla kaliteye önem verenler, ihtiyaç odaklılar ve keyif odaklılar takip etmektedir. İhtiyaç odaklı tüketicilerin sıralamanın en gerisinde kalması, değişen ve dişilik özellikleri ağır basan tüketici kültürünün bir yansıması olarak da görülebilir. Tüketici gruplarının, grafikte sahip oldukları payların büyüklükleri, son dönemlerde alışveriş merkezlerinin Türkiye de de, en az faydacılık kadar hedonik temelli gayeler için ziyaret edildiği savlarını destekler niteliktedir. Türkiye deki alışveriş merkezlerini ziyaret eden tüketicilerin profilleri incelendiğinde (GFK:2013 ve 2014); %62 sinin kadın olduğu, ortalama 37 yaşında oldukları, %58 inin çalıştığı, %28 inin üniversite, %45 inin lise mezunu olduğu, %61 inin evli olduğu, %51 inin bir veya iki çocuk sahibi olduğu görülmektedir. Ziyaretçilerin aylık ortalama gelirleri TL (İstanbul TL, Anadolu TL), sabit giderleri ise TL (İstanbul TL, Anadolu TL) seviyesindedir (GFK:2013). Türkiye de ortalama aylık AVM ziyaret sayısı 6,3 (İstanbul 5,6) olarak gerçekleşirken, en sık ziyaret ortalama aylık 9,7 ile Ankara nın da içerisinde bulunduğu Orta Anadolu da yapılmaktadır (GFK:2014). AVM lerde her ziyarette geçirilen ortalama süre 2,6 saat olmuştur. AVM ziyaretlerinin %77 si hafta sonu, %23 ü hafta içi yapılırken; erkekler AVM ziyareti için pazar gününü, kadınlar ise cumartesi gününü tercih etmektedirler (GFK:2013). Türkiye deki alışveriş merkezi ziyaretçilerine AVM lere gidiş sebepleri sorulduğunda; %58 i alışveriş yaptığını, %38 i gezmek/vakit geçirmek gayesinde olduğunu, %21 lik bir kısım ise yemek yediğini söylemiştir. Ziyaretçilerinin, bu merkezlerde aradıkları kilit unsurlar, öncelik sırasına göre (GFK:2014); mağaza çeşitliliği ve karması, kendisini aynı statüde gördüğü bireylerle aynı sosyal ortamı paylaşma isteği, alışveriş merkezinin bir yaşam merkezi niteliğine sahip olması ve ulaşım açısından kabul edilebilir bir mesafede bulunmasıdır. 79

99 3.5.2 Alışveriş Merkezlerinde Tüketici Tercihlerini ve Davranışlarını Etkileyen Faktörler: Alışveriş merkezlerinin ortaya çıkmasıyla, mallar pazarlık konusu olmaktan çıkmış, ürünler hakkında daha fazla bilgi edinme, satın almanın zorunlu olmaması, satıcı-müşteri ilişkilerinin azalması gibi tüketim kültürüne yeni öğeler katılmıştır (Zorlu, 2008:59). Bu yeni öğeler, alışveriş merkezlerindeki tüketici davranışları üzerinde etkili olmuştur. Hackett ve Foxall (1994: ), müşterilerin bir alışveriş merkezini tercih etmede; imaj, geçmişte elde edilen tecrübeler, kalite ve ürün çeşitliliği ile mağaza karmasının etkili olduğunu vurgulamaktadır. De Juan ve D.Maria (2014:90), atmosfer, güvenlik, açılış saatleri, park kolaylığı ve kiracı karmasının tüketicilerin tercihlerinde etkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Alışveriş merkezlerini tüketicinin doğal yaşam alanı olarak tanımlayan Swinyard (1998:167) ise, bu merkezlerin; estetik bir tasarıma sahip olma, kaçış yerlerinin varlığı, yeni keşfedilecek yerlerin bulunması, keyifli zaman geçirilebilecek yerlerin mevcudiyeti, arkadaşlarla buluşma noktası olarak kullanılabilme ve epistemik ihtiyaçların karşılanması kategorilerindeki yeterlilik seviyelerinin, müşterilerin seçim kararında etkili olduğunu belirtmektedir: Altuna (2010) da, alışveriş merkezlerini ziyaret eden tüketicilerin tercih ve davranışlarında; mağaza ve marka çeşitliliği, alışveriş merkezinin atmosferi, kalabalık yönetimi, yerleşim düzeni, temizlik, teknoloji, otopark hizmetleri, yeme içme olanakları, güvenlik unsuru, fiyat unsuru, merkezin imajı, merkezin lokasyonu gibi birçok faktörün etkili olacağını belirtmiştir. Bu çalışmada, tezin araştırma sahası ve amacı nedeniyle yukarıda sayılan çok sayıda faktörden sadece mağaza karmalarının detaylı bir şekilde ele alınmasının; merkezin atmosferi, imajı ve konumu gibi diğer kritik faktörlerle ilgili bazı araştırma bulgularının kısaca paylaşılmasının yeterli olacağı düşünülmektedir Alışveriş Merkezinin Atmosferi: Alışveriş merkezinin atmosferi, çok sayıda faktörün birleşimiyle ortaya çıkmaktadır. Bu özelliğiyle merkezin atmosferini pek çok alt bileşeni bulunan temel bir faktör olarak görebiliriz (Michon ve diğ.:2005). Merkezdeki aydınlatma, iklimlendirme, müzik tercihleri, gürültü miktarı, iç ve dış mekânların görselliği, merkezin içerisindeki ziyaretçi yoğunluğu, yerleşim düzeni, temizlik gibi konuların tamamı alışveriş merkezinin atmosferine doğrudan etki etmektedir (Charles ve diğ.:2002). Alışveriş merkezlerinin atmosferlerinin 80

100 tüketicilerinin tercih ve davranışlarına yansımasıyla ilgili yapılan çalışmaların bir kısmında ulaşılan sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: - Merkezin atmosferi, müşteri tatmininde önemli olsa da geliş sıklığını etkilememektedir. Tüketici tarafında olumlu algılar yaratan bir atmosfer, merkez içerisinde daha fazla zaman harcama, dolayısıyla satış gelirlerini artırma potansiyeli yaratmaktadır (Gudonaviciene ve Alijosiene, 2013:546; Anselmsson:2006). - Alışveriş merkezi yatırımcıları ve mağaza yöneticileri gittikçe artan oranda, atmosferik şartların ürünlerle ilgili değerlendirmeleri, tatmini ve satışları etkilediğini fark etmektedirler (Laroche ve diğ., 2005:158, Michon ve Chebat:2008). - Alışveriş merkezinin atmosferinin olumlu ve olumsuz etkileri, hem erkekler hem de kadınlar açısından, özellikle hedonik değerlerde kendisini göstermektedir (Teller ve Thomson, 2012:975; Çilingir ve diğ., 2010:99). - Tüketiciler, atmosferik karakteristikleri parça parça ele almaktan ziyade, bütünsel olarak yaklaşmaktadır. Bu nedenle, yöneticilerin sadece birkaç atmosferik boyut üzerine odaklanmaları büyük bir hata olacaktır (Michon ve diğ., 2005:577). - Kalabalık ve yığınsal çevreler ucuz yer imajını uyandırmaktadır. Müşteriler, kalabalık yerlerde daha az zaman geçirmeyi, daha az sosyalleşmeyi tercih edip, yeniliklerin farkına daha az varmakta ve daha güvensiz hissetmektedirler (Eroğlu ve diğ.:2005; Langrehr:1999). - Yavaş ritimli müzikler, tüketicilerin daha fazla zaman geçirmesini ve para harcamasını sağlamaktadır (Anselmsson:2006). - Alışveriş merkezlerinde daha çok para harcayanlar için mesafenin önemi daha düşüktür (Suarez ve diğ., 2004:127). - Alışveriş esnasında bir arkadaşın yanında olması, alışveriş yapma iştahını yükseltmektedir (Chebat ve diğ.:2014 (a). - Merkezin atmosferinin yenilenmesi için yapılan renovasyon çalışmalarının ziyaretçilerin harcamaları üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır (Chebat ve diğ.;2014 (b)). 81

101 Alışveriş Merkezinin İmajı: İmaj, bilinen bir varlığı kişinin veya toplumun tanımlaması, hatırlaması ve onunla ilişkilendirmesiyle ortaya çıkmaktadır (Abrudan ve Plalaş, 2013:20-22). Yani kişinin inançları, fikirleri, hisleri ve varlık hakkındaki izlenimlerinin etkileşiminin bir sonucudur. İmaj, kişilerin bir obje, kurum veya başka bir kişi hakkındaki düşüncelerinin toplamı olduğu için, bu düşünceler her zaman gerçekle uyuşmayabilir. Kurumlar; çalışanlarına, iştiraklerine, tedarikçilerine, müşterilerine kısaca tüm iç ve dış ilgili kitlelerine gönderdiği mesajlarla kendi lehinde bir imaj oluşturmak ister. Burada önemli olan mesajların ilgili kişilerce nasıl algılandığıdır (Özer, 2009:9-10). Regenthal, bir kurumun imajının dört bileşenin (Tablo-6) bulunduğunu belirtmektedir (Akt. Akan, 2009:38). Kurum ve kuruluşlar, başarılı bir imaj yönetimi için, bu dört bileşenin her birini ayrı ayrı göz önünde bulundurmak zorundadır. Şekil-6: Regenthal e Göre Kurum İmajı ve Bileşenleri Uzun dönemli olumlu bir imaj yaratmada, müşterilerin algıladıkları tatminin derecesi öncelikli role sahiptir (Abrudan ve Plalaş, 2013:23). Günümüzde toplumlar için önemli olan; kurumun gerçekte nasıl olduğu değil, kurumun nasıl bir kurum olduğuna yönelik inanışları biçimlendiren algılardır (Tosun, 2007:184). Algılama bir süreç, imaj ise bu sürecin sonucudur. Bir başka ifadeyle; algılar, kurumsal imajın ortaya çıkmasını sağlar (Tutar, 2008:129). Güvenilir ve dürüst bir imaja sahip kurumların ürün ve hizmetleri büyük bir talep ve takdir görmekte, kurumlar gerekli kalifiye insan kaynağını bulmada ve finansal destek sağlamada rekabet üstünlüğü elde etmektedirler. 82

102 Diğer tüm kurumlar gibi alışveriş merkezleri de, özellikle de hedonik temelli harcamaların öne çıktığı bu dönemde, kurumsal imajlarıyla ilgili doğru paylaşımlarda bulunmalıdır. Bir alışveriş merkezinin kurumsal imajının doğru yönetilmesinin ve paydaşlara aktarılmasının, yönetimsel birçok problemin çözülmesinde, hedeflenen müşteri trafiğine, cirolara ve kârlılıklara ulaşılmasında kolaylaştırıcı katkıları olacaktır. Tablo-26: Alışveriş Merkezinin İmajını Belirleyen Özellikler Sit ve diğ. (2003:83); alışveriş merkezlerinin imajını belirlemede; dördü temel, üçü ikincil olmak üzere toplam yedi özelliğin etkili olduğunu vurgulamışlardır (Tablo-26). Alışveriş merkezi yönetimlerince; kaynakların etkin kullanımı için, imaj konusundaki öncelikler ve ağırlıklar doğru belirlenmelidir. Yönetimler, imaj çalışmalarında öncelik ve ağırlıklarını ürün, hizmet, konum atmosfer gibi birinci öncelikli konulara vermelidir. İkincil konumdaki özellikler arasında yer alan eğlence olanakları da, günümüzdeki tüketici tercihleri düşünüldüğünde göz ardı edilmemelidir. Chabet ve diğ. (2010:8), bir alışveriş merkezinin imajını etkileyen ve etkilenen değişkenleri ortaya koymak için yaptıkları çalışmalarında, Şekil-7 de yer alan modele ulaşmışlardır. Modelde; konum ve ulaşım kolaylığı, merkezin ve mağazaların atmosferi, ürün/hizmetlerin fiyatları ve indirim fırsatları, farklı kategorilerden kiracıların varlığı, kategroilerin kendi içerisinde geniş bir mağaza ve ürün çeşitliği sunması bir alışveriş merkezinin imajını belirleyen beş değişken olarak modelde yer almışlardır. Merkezin sahip olduğu imaj ise, alışveriş merkezinin itibarını, müşterilerin sadakatini ve ağızdan ağza o alışveriş merkezi hakkındaki düşüncelerin yayılmasını etkilemektedir. 83

103 Şekil-7: Alışveriş Merkezinin İmajı Bağlamında Değişkenler (Chabet ve diğ.:2010) Bir alışveriş merkezinin genel imajının olduğu kadar, içerisinde yer alan mağazaların ayır ayrı imajları da önemlidir. Schiffman ve diğ. (1977:5), alışveriş merkezlerinde yer alan mağazaların imajlarıyla ilgili; yerinin uygunluğu, en iyi fiyatı sunma ve pazarlığa açık olma, garanti politikaları, satış temsilcilerinin uzmanlık seviyesi, ürün çeşitliliğini ön plana çıkarmaktadır. Alışveriş merkezi yönetimleri merkezin genel imajına odaklanırken, marka ve mağaza yöneticileri de bu genel imajla uyumlu olacak şekilde kendi işletmelerinin imajlarıyla ilgili çalışmaları yürütmelidir Alışveriş Merkezinin Konumu: Alışveriş merkezleri geliştirilirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi uygun konum seçimidir. Araştırmacıların çoğu, merkezin konumunu, başarıyı belirleyici önemli faktörlerden birisi olarak kabul etmektedir. Alışveriş merkezi ziyaretçileri, merkezin lokasyonunu tercih nedenleri arasında üst sıralara yerleştirmektedir. Konum kararının, yalnızca bir defa yatırımın planlanma aşamasında alınması ve bunun geri dönülemez olması onu kritik hale getirmektedir. Uzun yıllar boyunca, alışveriş merkezlerinin konumunun seçimi, bölgedeki araç sahipliği oranlarına bağımlı olarak yapılmıştır (Gautschi, 1998:162). Bugün, artan araç sahipliğinin de etkisiyle, bir alışveriş merkezine ulaşım mesafesi; mağaza karması, imaj, atmosfer gibi faktörlerin yanında göz ardı edilse de, hâlâ önemli değişkenlerden bir tanesidir (Nicholls ve diğ.:2002; Brunner ve Lohn:1992). 84

104 Cox ve Cooke (1988), konum planlamalarında en yakın alışveriş merkezine uzaklık ve doğal ana engellere uzaklık olmak üzere iki noktaya dikkat çekmektedir. Wong ve diğ. (2001) ise, alışveriş merkezlerinin konumunun seçiminde makro ve mikro olmak üzere iki tür ulaşılabilirliğin dikkate alınmasına vurgu yapmaktadırlar 23. Türkiye deki alışveriş merkezleri, daha geniş bir nüfusa kolay ulaşabilmek için, hükümetlerin ve belediyelerin de toleranslı tutumları sonucu, genellikle kent merkezlerinde veya ana arterlerin üzerinde faaliyet göstermektedir. Alışveriş merkezlerinin bu şekilde coğrafi olarak küçük sahip kent merkezlerinde kurulması, birbirlerine yakın konumlanmalarına da neden olmaktadır. Alışveriş merkezi lokasyonlarının birbirlerine yakın olması, araç sahiplik oranlarının yükselmesi, hedonik temelli alışveriş yapan ziyaretçi sayılarının artması gibi etkenler birlikte düşünüldüğünde (TÜİK:2014; GFK:2013; AYD:2014 (c)); özellikle alışveriş merkezi popülasyonunun yoğun olduğu İstanbul-Avrupa Yakası, İstanbul-Anadolu Yakası, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Konya gibi bölgelerde, konum faktörünün, tüketicilerin tercihlerini belirlemede atmosfer, imaj ve mağaza karması kadar etkili olması beklenmemelidir Alışveriş Merkezlerinde Kiralama ve Mağaza Karmaları: Mağazalar ve restoranlar (Kiracılar), karmaşık ve büyük örgütler olan alışveriş merkezlerini oluşturan unsurların en önemlilerinden bir tanesidir (Anselmsson, 2006:116). Bununla birlikte, alışveriş merkezlerinin gelişimi, plânlaması, yönetimi, etkileri, değerlemesi ve diğer ilgili ilgisiz birçok konuda yığınla araştırma yapılmış olmasına rağmen, alışveriş merkezlerindeki mağaza ve mağaza karmaları konusundaki araştırmaların sınırlı sayıda olması şaşırtıcıdır (Brown, 1992:384). Diğer perakende türlerine benzer şekilde, alışveriş merkezleri içindeki mağazaların ve bu mağazalardaki ürünlerin çeşitliliği önemli unsurlardan bir tanesidir yılında İstanbul da dört alışveriş merkezi üzerinde yapılan bir saha çalışmasında, alışveriş merkezi müşterilerinin sadakatini en fazla etkileyen faktörün merkezin içerisinde bulunan mağazalar olduğu bulgusuna ulaşılmıştır (Altuna, 2012:50). Bir alışveriş merkezindeki 23 Merkezin müşterilerin ev ve iş yerlerine olan uzaklığı ile ulaşım imkânlarına vurgu yapan ulaşılabilirlik makro ulaşılabilirlik; alışveriş merkezinin içindeki otopark olanakları ve buradan merkeze geçişe vurgu yapan ulaşılabilirlik ise mikro ulaşılabilirlik olarak kabul edilmektedir (Wong ve diğ.:2001). 85

105 mağaza, mağaza karması ve ürün çeşitliliği özellikle kadınlar açısından daha önemli durumdadır (Anselmsson, 2006:118). Amerika daki pek çok başarılı organize alışveriş merkezinde yapılan bir araştırmaya göre, ideal kiracı karmasının; %55-70 perakendeci, %15-25 yiyecek hizmeti veren birimler, %15-25 hizmet sektörü ağırlıklı olduğu görülmüştür (Alkibay ve diğ., 2007:89). Brown (1992), Beddington (1990), Colwell ve Munneke (1998), Teller ve Reutterer (2008), Abghari ve Hazaee (2011), gibi bilim adamlarının çalışmalarında vurguladığı ve bulgularla desteklediği üzere; mağaza karması, bir alışveriş merkezinin başarılı olup olmayacağı konusundaki birinci öncelikli belirleyici aktördür. Yatırımcı ve danışman firmalar da, kiracı karmalarının alışveriş merkezlerinin başarısına olan etkilerini her geçen gün daha fazla vurgulamaktadır (Gerbich, 2008:283). Kiracı seçimi, kiracı karmasının oluşturulması ve kiracıların merkez içerisinde konumlandırılması, alışveriş merkezi yönetimlerinin en kritik görevlerinden birisidir (Burnaz ve Topçu, 2011:318). Alışveriş merkezlerinde, mağaza karmalarına planlanan hedefler doğrultusunda merkezin yöneticileri karar verirken; bu karmalar caddelerde imaj ve ihtiyaçla doğrudan ilişkili olmaksızın kendiliğinden ortaya çıkar (Telles, 2008: ). Caddeler ve organize alışveriş merkezleri arasındaki bu sahiplik farkı; doğru yönetilmesi durumunda, alışveriş merkezi yönetimlerine, hiçbir kiralama alanını atıl bırakmama ve maksimum faydayı elde etme avantajını getirerek rekabet üstünlüğü kazanmalarını sağlamaktadır. Geleneksel ticari alanlarla, alışveriş merkezleri arasındaki sahiplik ilişkilerindeki farklılıklar, kiralama kontratlarının yönetimi konularını da farklılaştırmaktadır (Collwell ve Munneke, 1998: 239). Bugün, alışveriş merkezlerinin yatırımcı ve yöneticilerinin kiracıların yerleştirilmesinin önemiyle ilgili farkındalıkları yükselse de, boş alanların yönetimine ilişkin çalışmalar hakkında aynı şeyleri söylemek mümkün değildir (Brown, 1992: 385). Mağaza karmasıyla ilgili düşünceler, merkezde kaç mağaza olacak, büyüklükleri ne olacak, bu mağazalar nerelere konumlandırılacak soruları üzerinde şekillendirilmektedir. Kiralama gelirlerinin, bütünün yapısı ve doğası dikkate alınmadan, mağaza temelli maksimize edilmeye çalışılması uzun vadede, başta imaj ve tutundurma gayretleri olmak üzere birçok konuda sıkıntılar yaşanmasına neden olabilecektir. Alışveriş merkezlerinde çapa ve çapa olmayanlar olmak üzere iki temel mağaza tipi bulunmaktadır (Gerbich, 2008:285). Kiracılar, büyüklüklerine ve müşteri potansiyeli yaratma kabiliyetlerine bağlı olarak bu iki sınıftan bir tanesine dâhil edilebilirler. Reikli (2008) ise çapa, öncelikli ve boşluk doldurucu olmak üzere üçlü bir tasnif yapmaktadır. 86

106 Gerbich (2008) gibi çapa mağazaların öncelik ve önemini vurgulayarak onları ayrı bir yerde konumlandıran Reikli; merkezin imajına uygun kurumsal, marka sahibi kiracıları öncelikli, bunların da yerleştirilmesinden sonra hala boş kalan kiralanabilir alanlara yüksek kiralarla yerleştirenleri ise boşluk doldurucular olarak tanımlamaktadır. Özellikle çapa mağazalar, müşterilerin bir alışveriş merkezini tercih etmesinde kilit rol oynamaktadır (Commercial Construction, web:2014). Çapa kiracı olarak anılan büyük mağazalar belirlenmeden ve onların kesin olarak yer kiralamaları sağlanmadan alışveriş merkezinin inşasına başlanması güvenli bir adım olarak görülmemektedir (Bruwer, 1997:165). Bu nedenle, kiralama işlemlerinin ilk adımını, kiracı karmasının omurgası görevini üstlenecek olan çapa kiracıların seçimi oluşturmaktadır. Buradaki kilit soru merkezde kaç tane çapa kiracı olacağıdır. Araştırmacılar ve sektördeki uzman kişiler, büyük bölgesel alışveriş merkezlerinde bile üç-beş arasında çapa kiracı olmasını önermektedir (Alkibay ve diğ., 2007:57-59). İkinci adımda temel kiracıların belirlenmesi işlemi, son aşamada ise alt kategori kiracıların seçilmesi işlemi yapılır (Bruwer, 1997:165). Boş alanların kiralanmasındaki bir başka karar noktası; aynı tip mağazaları aynı bölgede konumlandırıp yığın etkisi mi yaratılmalı, yoksa bunları ayrı yerlerde konumlandırıp müşterinin merkez içerisinde daha fazla dolaşması mı sağlanmalı sorusunun cevaplandırılmasıdır. West (1992), aynı ürünleri satan perakendecilerin daha fazla tüketici çekebilmek için bir araya toplanma eğilimi içerisinde olacaklarını belirtmektedir. Bununla birlikte, alışveriş merkezi yönetimlerince böyle bir kiralama metodolojisinin tercih edilmesi, müşterilerin merkezde geçirdikleri süreyi, dolayısıyla harcama miktarlarını azaltabilecektir. Bu mahsuru ortadan kaldırmak için, benzer mal ve hizmetleri sunan kiracıları, müşterilerin merkez içerisinde daha fazla dolaşacakları şekilde birbirlerinden uzak noktalar yerleştirmek ise, ziyaretçilerin ürünleri araştırma ve ulaşma maliyetlerini artıracak, reel alışveriş sürelerinin kısalmasına neden olabilir. Bütünün ve kiracıların bireysel olarak başarısı, birbirine sıkı sıkıya bağlı iki unsurdur. Alışveriş merkezlerindeki kiracılar, sadece kendi mağazalarından değil, aynı zamanda bütünün bir parçası olmalarından dolayı da fayda üretebilmelidir (Te-Yuo ve diğ., 2011:1668). Bu temel şartın yerine getirildiği dengeli bir kiracı karması, daha fazla müşteri trafiği yaratmakta, müşterilerin alışveriş merkezi seçimini, ziyaret sıklığını, imajını olumlu yönde etkilemekte, böylece merkezin ve tek tek perakendecilerin kârları artmaktadır (Wakefield ve Baker, 1998:532; Gerbich, 2008:284). Bruwer (1997:161) de, doğru oluşturulmuş bir kiracı karmasının; 87

107 - Merkezin jenerik bir imaja ve güzel bir ambiyansa sahip olmasını, - Satış gelirlerinin maksimize edilmesini, - Kiracıların birbirlerini desteklemesini, - Mağaza sayılarının hedef kitle ve sundukları ürünlere göre dengede olmasını, sağladığını belirtmektedir - Yatırımın geri dönüş süresinin azalmasını ve karlılığının artmasını Alışveriş merkezlerinin, kiralama işlemlerinde, araştırmalar ve tecrübeler ışığında genel teamül ve uygulamaları bulunmaktadır (Akt. Tay ve diğ., 1999: ): - Merkezin büyüklüğü arttıkça kiralanabilir alanlar daha pahalı hale gelmekte (Benjanin ve diğ.:1992), - Fiziksel yıpranma ve rasyonel olmayan mağaza karmaları nedeniyle, merkezin yaşı ve kiralar arasında ters yönlü bir ilişki bulunmakta (Sirmans ve Gavidary:1993), - Tek bir mağazanın kiralanabilir alanı büyüdükçe daha düşük metrekare başına kira belirlenmekte 24, - Müşteri trafiğini artıran mağazalar veya zincir mağazalar daha düşük kiralar ödemektedir. Alışveriş merkezlerinde kiralama yapan mağaza ve markalarda; büyüklük ve müşteri yaratma potansiyelleri ne olursa olsun, bağımsız hareket etmektense kuvvetli ağlar düşüncesi hâkim olmalı, bütün firmalar bir ortaklık anlayışında hareket etmelidir(howard, 1997:267; Teller ve Schnedlitz, 2012: ). Zira, kiracılar hem konumlarına hem de diğer kiracılara karşı hassastır (Micu, 2013:149). Mağazanın merkez içerisindeki konumunun seçiminde hata yapılması veya birlikte aynı ağ içerisinde bulunmaması gereken kiracıların ağırlıklı olduğu alışveriş merkezlerinde kiralama yapılması, o işletmeyi kapanmaya kadar gidebilecek bir süreçle baş başa bırakabilir. İstanbul Zorlu Center da açılan dünyaca ünlü restoran Jamies İtalian ın Türkiye şubesinin iflas erteleme talebinde bulunması, Ankara Kentpark Alışveriş Merkezi nde açılan lüks giyim mağazası Harvey Nichols un kısa sürede başka bir alışveriş merkezine geçiş kararı alması, markaların ne kadar seçkin ve büyük olursa olsun doğru yer ve doğru ağlar içerisinde kiralama yapılması gerektiğine yerinde örneklerdir (Hürriyet, web:2015). 24 Gould ve diğ. (2014:411) nin çalışmasında çapa mağazaların kiralanabilir alanların %58 ini almalarına rağmen, kiraların sadece %10 unu ödedikleri bulgusuna ulaşılmıştır. 88

108 Merkez içerisinde, çok sayıda mağazanın kapanması; zaman içerisinde kiralanabilir alanlarda büyük boşluklar yaratacak, merkezin imaj ve kârlılığını etkileyecek, yeni kiracılar bulunmasını zorlaştıracak, hatta alışveriş merkezini yatırım olarak ölü konumuna getirebilecektir. Alışveriş merkezlerinde kiracı konumdaki marka ve mağazalar, bir bütün halinde (Abrudan ve Plalaş, 2013:24); ziyaretçi trafiğini maksimize etmek, memnun edici bir alışveriş çevresi yaratmak, merkezde kalma sürelerinin uzamasını sağlamak, satış, kârlılık ve yatırımın geri dönüş oranını maksimize etmek konularında başarılı olmayı hedeflerler. Bu hedeflere ulaşılabilmesindeki asıl sorumluluk çapa mağazalarına aittir. Küçük ölçekli mağazalar ise, çapa mağazaların yarattıkları trafikten istifade ederken, merkeze çeşitlilik ve destek hizmetleri bağlamında katkı sağlarlar (Te-Yuo, 2011:1675). Görüldüğü gibi alışveriş merkezlerinin yönetimleri ile kiracılar hedefler konusunda ortak noktalarda buluşmaktadır. Kiralamalara benzer şekilde, kiracıların merkez içerisinde yerleştirilmesinde de dikkat edilen esaslar bulunmaktadır. Örneğin, alışveriş merkezlerinde çapa konumunda olan mağazaların trafiğin en yoğun olduğu yerler olmasına rağmen, giriş yerlerinde konumlandırılmadığı, buralarda genellikle düşük profilli kiracıların bulunduğu görülür (Underhill, 2005:55). Buradaki temel amaç müşterilerin alışveriş merkezine ilk girdiklerinde yaşadıkları geçiş sürecinin atlatılmasıdır. Kiracıların merkez içerisinde yerleştirilmelerinde (Brown, 1992:386); - Çapa mağazaların girişten uygun bir mesafede konuşlandırılması, - Küçük ölçekli mağazaların önlerinden de trafiğin akıtılması, - Küçük ölçekli mağazaların çapaların arasına yerleştirilmesi, - Restoranların giyim mağazalarından ayrı olmaları, - Pet shop, kuru temizleme gibi mağazaların restoranlardan en uzağa yerleştirilmeleri, - Merkezin içerisinde çıkmaz koridorların bulunmaması, esaslardır. - Trafiğin her tarafa eşit dağıtılması dikkat edilmesi gereken diğer ana 89

109 Alışveriş merkezlerinde yer alacak markaların belirlenmesinde merkezin yönetimi, merkezden kiralama için talepte bulunma kararında ise kiracı adayları doğru kararları almak zorundadırlar. Alışveriş merkezi yönetimleri, mağaza açmak için başvuran adayları değerlendirirken; merkeze katma değer yaratıp yaratmadığını da incelemekte, o mağazanın katına, lokasyonuna ve komşularına bakarak en doğru kararı vermeye çalışmaktadırlar (Milliyet, 05 Mayıs 2013:14). Bu tip merkezlerde yer alan kiralama alanlarının maliyetleri kira ve sabit ortak giderlerle çok yüksek rakamlara ulaşabilmektedir (Zaman, web:2014). Kiralar, kiralanan yerin büyüklüğüne ve kiracının pazarlık gücüne göre çok büyük farklılıklar gösterebilir. Türkiye de küçük ve orta ölçekli bir mağazanın aylık metrekare başına kirası kırk ile yüz seksen yedi dolar arasındayken yine aynı bölgedeki alışveriş merkezlerinin yiyecek katlarında aylık metrekare bazındaki kiralar altmış beş dolardan başlayıp iki yüz kırk beş dolara kadar çıkabilmektedir (Emlak Kulisi, web:2014). Halen Türkiye nin metrekare başına kira bedeli en yüksek alışveriş merkezi olan Zorlu Center da kiralar, mağazanın konumuna göre elli ila iki yüz Euro arasında değişmektedir (Perakende.org, web:2014; AVM Fırsatı, web:2014). Te-Yuo ve diğ. (2011:1676) çalışmalarında; - Kiralanan alanın büyüklüğü ve alışveriş merkezinin yaşı ile metrekare başına ödenen kira miktarları arasında ters yönlü doğrusal bir ilişki olduğunu, - Sözleşme süreleri ile metrekare başına ödenen kira miktarları arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını ortaya koymuşlardır. Alışveriş merkezi yönetimleri, finansal riskleri en aza indirmek adına; genellikle uzun dönemli kontratlar ile ulusal/uluslararası zincir mağazaların merkez içerisinde yer kiralamasını tercih etmektedir (Howard, 1997:270; Hürriyet, web:2014 (b)). Bu şekilde, uzun dönemli kira gelirleri garanti altına alınmaktadır. Alışveriş merkezlerinde kiralama yapan markalar da, başlangıçtaki yatırım maliyetlerinin yüksekliği, daha modern ve organize bir perakendecilik yapılanması içerisinde kalma isteği nedeniyle uzun dönemli kiralama sözleşmeleri talep etmektedirler. Özellikle, zincir ve büyük ölçekli markalar; olumsuz bir imaj yaratmamak ve yatırımlarının geri dönüş oranını maksimize edebilmek için, sahip oldukları yüksek sermaye ve toplam satış gelirlerinin desteğiyle, kâr getirmeyen mağazalarını dahi uzun süre sübvanse edebilmektedirler 25. Hem alışveriş merkezi 25 Türkiye nin önemli zincir giyim markalarından Sarar Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Sarar ın, Türkiye de kira bedellerinin çok yüksek olmasından yakınarak sarf ettiği Yan yana bir sürü AVM var. Sarar olarak zarar da etsem, kâr da etsem dengelerim. Ama az mağazası olan arkadaşlarımız iflas ediyor. sözleri bu düşünceyi destekler niteliktedir (Zaman, web:2014). 90

110 yönetimlerinin hem de kiralama yapan firmaların sahip oldukları bu yaklaşım, merkez içerisindeki kiracı karmasını atalet sahibi bir yapıya dönüştürmekte, değişim ve yeniden planlama maliyetlerini yükseltmektedir. Bu nedenle, kiracı karmasının başlangıç aşamasında doğru kurgulanması, merkez yönetimlerinin birinci derecede önemli ilgi alanında kalmalıdır. Alışveriş merkezi yatırımcıları, müşteri trafiğini ve müşterilerin merkez içerisindeki kalma sürelerini artırabilmek için, kiracı karmalarına, merchandising tipi ürün satışı yapan mağazaların yanı sıra, eğlence, dinlenme ve sosyal aktivite mekânlarını da eklemektedir. Bu mekânlar, alışveriş merkezinin bir parçası olarak kabul edilmektedir (İbrahim ve Ng:2002; Walker:2014). Bununla birlikte, eğlence merkezine sahip alışveriş merkezlerinde yapılan bazı araştırmalarda, eğlence ve dinlenme mekânlarının diğer kiracılara tahmin edildiği kadar yüksek bir katma değer üretmediği sonucuna ulaşmıştır 26 (Talpade ve Haynes:1997). 3.6 Alışveriş Merkezlerinde Yönetim ve Yöneticilerin Rolü: Organizasyonel yapıların hedeflerine ulaşabilmesi için stratejik kaynakların uygun bir şekilde geliştirilmesi, doğru kullanımı ve kontrolü gerekmektedir. Bu da, organizasyonun yapısının özenli biçimde tasarlanması ve doğru süreçlerin bu yapı içerisine yerleştirilmesiyle elde edilir (Barutçugil, 2013:475). Genellikle büyük ölçekli bir organizasyonel yapıya sahip olan alışveriş merkezlerinin başarılı olması için; imajı, atmosferi, lokasyonu ve mağaza karması kadar yönetsel süreçleri de önem arz etmektedir (Gülöz, web:2014). Ziyaretçileri cezbetmek ve onların liyakatını kazanmak alışveriş merkezlerinin yönetsel süreçlerinden sorumlu olan ytatırmcı ve yöneticilerinin ana çalışma sahalarından birisi olup, uygulanan stratejilerin temel gayesi, merkezin değerinin artırılmasıdır (Rabbanee, 2012:272; Pitt ve Musa, 2009:49-51). İş dünyasının son yıllarda en çok kullandığı kavramlardan birisi olan değişim, Heraclitus un da söylediği gibi sürekliliği olan tek varlıktır. Ekonomik, sosyal, teknolojik ve yasal boyutlardaki değişimler, her sektördeki büyük ve küçük organizasyonları 26 Talpade ve Haynes (1997), çalışmalarında; - Bu tip merkezleri, çocuklu ailelerin daha fazla ziyaret ettiği, - Müşterilerin merkezde daha fazla zaman harcadıkları, - Hızlı yiyecek bölümündeki restoranların cirolarının yükseldiği, - Bununla birlikte, alışverişe daha az zaman ayırdıkları ve daha az para harcadıkları sonuçlarına ulaşmışlardır. 91

111 etkilemektedir (Barutçugil, 2013: 537). Yapılan araştırmalarda da, son dönemde iş dünyasındaki öncelik kazanan liderlik davranışının, değişimi yönetmek olduğu görülmektedir (Baltaş, 2013:41). Değişim yoğun bu süreçte, karar vericilerin seçeceği ve uygulayacağı stratejiler, uzun dönemli bir başarının veya yok oluşun nedeni olacaktır (Gauri ve diğ., 2008:256). Birçoğu perakende sektörüne sonradan giren ve her gün ortalama otuz bin kişinin ağırlanmasının sorumluluğunu taşıyan alışveriş merkezi yöneticileri de rekabet ortamından başarıyla sıyrılmak için değişim odaklı çalışarak, daha inovatif olmak, müşteri odaklı stratejiler üretmek, müşterileri etkilemek ve heyecanlandırmak için daha fazla gayret göstermek zorundalar (Nicholls ve diğ., 2002:151; Patronlar Dünyası, web:2014). Bunun yanı sıra, sektör yöneticileri, bir yandan alışveriş merkezi karşıtlığıyla mücadele için gayret gösterirken, bir yandan da kültürel patronajlara karşı duyarlı olmaya çalışmak durumundadır (Michon ve Chebat, 2004: ). Bir alışveriş merkezini bütün halde tek bir marka gibi sunmak, promosyon kartlarını kullanmak, bebek bakım odalarını hizmete sokmak, daha çekici bir atmosfer yaratmak, akvaryumlar ve tema parkları oluşturmak yöneticilerin rekabet ortamından sıyrılma gayretlerine birer örnektir (Melody, 2002:225; Fatt, 2001:19; Talpade ve Haynes, 1997:154). Ayrıca, yöneticiler doğrudan pazarlamaya yönelik bu çalışmaların yanı sıra; sergi, şov, eğlence, konser gibi çeşitli etkinliklere de zaman ayırmaktadırlar. Uzun yıllar dünyanın en büyük alışveriş merkezi unvanına sahip olan West Edmanton Mall un krizden eğlence ve kumarla çıkış yakaladığı somut bir gerçek olarak ortada durmaktadır (Wakefield ve Baker, 1998: 517). Alışveriş merkezleri endüstrisinde yatırımcı ve yönetici pozisyonunda bulunan kişi ve kurumların ana hedefleri olan merkezlerin değerlerinin artırabilmek için üzerinde duracakları üç temel alan; ürün (Hangi mağazalar?), zaman (Tüketicinin Kalma Süresi) ve mesafe (Ne kadar uzaklıktan müşteri çekebiliyor?) olarak kabul edilmektedir (GFK:2014). Bu üç temel alanda başarılı olan bir alışveriş merkezinin, ticari bir işletme olarak; ziyaretçi trafiğinin artması, ciroların yükselmesi ve konumlandığı nişte sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne sahip olması beklenen bir sonuçtur. Yöneticilerin son dönemde en çok odaklandıkları konunun yaşadıkları rekabet süreci olduğu yukarıda vurgulanmıştı. Belirli bir bölgede açılan alışveriş merkezlerinin müşteri talep potansiyeli, o lokasyonun taşıma kapasitesinin üzerine çıkması durumunda, doğal olarak yönetimler daha fazla yeni müşteriye ulaşma gayreti içerisinde olacaklardır. Yerleşim yerlerindeki nüfusun bugünden yarına kayda değer artış gösteremeyeceği düşünüldüğünde, farklı tüketici gruplarına çağrıda bulunmak ilk akla gelen çözüm yoludur. Türkiye deki alışveriş merkezileri endüstrisinin en güçlü oyuncuları olan dernek ve 92

112 yatırımcıların, son yıllarda C1 ve C2 sosyo-ekonomik sınıfı anlama ve merkezlerine yöneltebilme gayretleri bu rekabet sürecinin bir zorlamasıdır (GFK:2013). Bu stratejinin yumuşak karnının; alım gücü yüksek A ve B sosyo-ekonomik grubu tüketicilerin, yatırımcı ve yöneticilerin hedeflediği bu yeni müşterileri kabullenme derecesi olduğu düşünülmektedir. Zira, alışveriş merkezlerinde yaratılacak suni kalabalığın memnuniyetsizlik verici, özgürlüğü kısıtlanmış hissettireceği ve hedonist duygularla yapılacak alışverişe engel olacağı kabul edilmektedir (Michon ve diğ., 2005:580). Türkiye de yapılan araştırmalar da; A ve B sosyo-ekonomik grubundaki tüketicilerin geleneksel perakendeci veya cadde alışveriş yerine modern ve organize alışveriş merkezlerini daha fazla tercih etmelerinde, bu merkezlerin yarattığı toplumun kalanından ve şehirlerin karmaşıklığından yalıtılmış olma hissinin rol oynadığını göstermektedir (GFK:2013 ve 2014). Kapasite aşımı, azalan müşteri sayıları, artan rekabet gibi faktörlerin etkisindeki alışveriş merkezlerinde, yöneticilerin bir diğer çıkış kapısı olarak gördükleri araçlar ise promosyonlardır. Promosyonlara başvurulmasındaki ana amaç, tüketicilerin hedonik yanlarına dokunarak alışveriş arzusunu uyandırmaktır. Fiyat odaklı promosyonlar, satışlara katkı sağlarken, eğlence odaklılar ziyaret sıklıklarını artırmaktadır (Parsons, 2003:74-76). Ancak, promosyonların rekabet içerisinde olunan tüm alışveriş merkezleri tarafından kolaylıkla taklit edilebilen uygulamalar olduğu unutulmamalıdır. Alışveriş merkezlerinin yönetsel konularının ve ziyaretçi beklentilerinin ele alınmasında, yöneticiler önem ve memnuniyet olmak üzere iki boyuta odaklanmalıdır (GFK: 2014). Müşteriler açısından önem arz eden, bununla birlikte memnuniyetin düşük olduğu konular yönetim tarafından öncelikle ele alınmalıdır (Şekil-8). Faaliyetlerin önemi ve müşterilerin memnuniyet dereceleri hakkında güvenilir ve geçerli verilere sahip olunması yönetimlerin öncelikli gayretli arasında yer almalıdır. Şekil-8: AVM Yönetimlerinin Faaliyet Öncelikleri (GFK:2014). 93

113 Morgan (2006:306), bütün bu alanları doğru bir şekilde harmanlamada tecrübe faktörünün önemine dikkat çekse de; bu kadar karmaşık bir yapı içerinde planlamacıların ve yöneticilerin, pazarlama politikaları ve stratejilerle ilgili kritik kararlarda akademia ile daha fazla işbirliği yapmaları, rekleftif bir yaklaşımı benimsemelerini sağlayacaktır (RMS:731). Çevresel değişimlerin bu derece hız kazandığı bir dönemde, tecrübe faktörünün bilgi olmadan çok da verimli çalışamayacağını kabul etmek gerekir. ABD de alışveriş merkezlerine profesyonel destek vermek ve yönetici yetiştirmek için kurulan University of Shopping Centers gibi kurumların yaygınlaşması, alışveriş merkezi yöneticilerini daha donanımlı kılacaktır (Pitt ve Musa, 2009:54). 3.7 Alışveriş Merkezlerinde Kapanma: 1980 li yıllarda hızlı bir gelişme gösteren ve her geçen gün yenileri açılan organize alışveriş merkezlerinin geleceği günümüzde tartışma konusudur (Alkibay ve diğ., 2007:43). Paco Underhill (2005:12) in Alışveriş merkezlerinin sonsuza kadar bizimle olacağının garantisi yok. Hatta bunun tersini gösteren veriler var. tespiti dikkat çekicidir. Ruiz ve diğ. (2004:333), son on yılda, e-ticaretin büyümesi, lokasyonların bölünmesi, tüketicilerin davranışlarındaki farklılaşmalar nedeniyle alışveriş merkezleri dünyasında dramatik bir değişim yaşandığını belirtmişlerdir. Howard (1997:264) da, sektör olgunlaştıkça, yeni fırsatların sayısının azaldığını, artık yeni alışveriş merkezlerinden çok onların yönetimiyle ilgili endişelerin baş göstermeye başladığını vurgulamaktadır. Nicholls ve diğ. (2002) tarafından yapılan çalışmanın temel bulgularından bir tanesi; her şeye rağmen alışveriş merkezlerinin rekabet üstünlüklerinin devam ettiği, temel sorunsalın bunun üstünlüğün nasıl devam ettirileceği konusundaki belirsizlik olduğu yönündeydi. Ancak, zaman içerisinde alışveriş merkezleri popülasyonlarındaki yoğunluk artışı nedeniyle yükselen rekabet, yanlış lokasyonlara yapılan yatırımlar, doğru kurgulanmayan mağaza karmaları ve değişen tüketici tercihleri gibi birçok faktör, üzerinde çalışma yapılmaya değecek kadar alışveriş merkezinin kapanmasına neden olmuştur. Geçmişin potansiyel problem sahası, bugün o potansiyelini ortaya çıkarmaktadır. Wakefield ve Baker (1998: ) a göre, 1980 lerin popüler destinasyonları olan alışveriş merkezlerine tüketicilerin yaklaşımlarının değişmesinin nedenleri; çok fazla sayıda aynı ürünü sunan benzer yerlerin bulunması, tüketiciler için zaman çok daha değerli hale gelmesi nedeniyle alışveriş merkezlerine gidiş sıklığının azalması ve alışveriş merkezlerine gitmekten heyecan duyan kişilerin oranındaki düşüştür. 94

114 Alışveriş merkezleri popülasyonundaki rekabet artışının ana nedeni, bazı bölgelerde alışveriş merkezi sayısının, çevredeki potansiyelin taşıyamayacağı kadar artmasıdır. Bir diğer nedeni ise alışveriş merkezlerinin birbirlerine çok benzer olmaları ve ziyaretçilerine aynı ürünleri sunmasıdır (İbrahim ve Wee Ng, 2002:338). Aybar da, son dönemlerde alışveriş merkezlerinin tüketicilerin gözünde farklı konumlanamadığını belirtmektedir (2011:3841). Bu yeni dönemde hayatta kalabilmek için, müşterilerin tatmin olacağı bir niş bulmak ve alışveriş deneyimini rutinden rutin dışına taşımak önemli hale gelmiştir (İbrahim ve Wee Ng, 2002:339). Amerika da 1985 yılında müşteriler ayda ortalama on saatlik bir süreyi alışveriş merkezlerinde harcarken, 1990 larda bu süre dört saate kadar inmiştir (Alkibay ve diğ., 2007:43). Bary (1996) ve Chandler (1995), alışveriş merkezlerinden zevk alanların sayısındaki azalışı, Gorenstein (1998) ise e-ticaret in bu merkezlerdeki ticaret hacimlerini düşürme potansiyelini öne çıkarmaktadır (Akt. Nicholls ve diğ., 2002:149). ABD deki alışveriş merkezlerindeki harcamaların 1995 yılından beri yüzde elli azaldığını belirten Southworth, alışveriş merkezi kavramının yarattığı olumsuz algıya da vurgu yapmaktadır. Yatırımcıların ve yöneticilerin, alışveriş merkezlerini salt birer ticari mekândan ziyade, birer yaşam merkezi olarak tanımlama gayretlerinin altında bu olumsuz algıyı ortadan kaldırma hedeflerinin de yattığı düşünülmektedir. Günümüzde Kuzey Amerika da çok sayıda alışveriş merkezi inşa edilmemektedir. Özellikle 2000 li yılların başında hızlı artış gösteren alışveriş merkezi sayısında, yavaşlayan ekonomik büyümeyle birlikte kayda değer bir yavaşlama görülmüştür (Ask.com, web:2014). Küresel ekonomik durgunluğun yaşanmadan önceki son takvim yılı olan 2007 de, Amerika da hiç yeni alışveriş merkezi açılışı olmamış, 1992 yılından beri Kanada da mall olarak tanımlanan sadece iki yeni alışveriş merkezi faaliyete girmiştir (Wikipedia, web: 2014 (b)). Sears ve JC Penny gibi çapa mağaza nitelikli markaların alışveriş merkezlerinden çekilmeye başlamaları, alışveriş merkezlerinin bu alanlara yeni kiracılar bulmakta zorlanması dikkat çeken diğer noktalardır (Ask, web:2014) yılının mayıs ayı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri nde kapalı durumda bulunan alışveriş merkezi sayısı dür (ICSC, 2014:4(a)). Southworth (2005:154) e göre ABD deki alışveriş merkezlerinin %13 ü terk edilmiş, bir başka %15-20 lik dilim ise iflas noktasına gelmiş durumdadır. Gelecek on yıl içerinde Amerika Birleşik Devletleri ndeki alışveriş merkezlerinin %15 inin, 20 senelik süreçte ise %50 ye yakın bir kısmının perakende satış 95

115 noktası olmayan yapılara dönüştürüleceği tahmin edilmektedir (Businessinsider, web:2014). Veriler incelendiğinde Kuzey Amerika daki kadar dramatik bir düşüş sergilemese de, Avrupa Kıtası da alışveriş merkezleri yatırımı anlamında eskisi kadar cazip değildir. Avrupalı tüketicilerin vazgeçmediği alışverişte cadde kültürü nedeniyle, zaten dünyanın diğer coğrafi bölgelerindeki kadar popüler olamayan ve pazar hakimiyeti kuramayan alışveriş merkezleri, etkileri 2008 yılında görülmeye başlanan ve hâlâ hissedilen küresel ekonomik resesyon nedeniyle zor günler geçirmektedir (DTZ:2012). Finansal krizlerin etkilerinin en çok gelişmekte olan ekonomilerde hissedilmesi, özellikle Romanya, Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerindeki alışveriş merkezi yatırımı kararlarının sorgulanmasına neden olmaktadır (Reikli, 2013:54). ICSC nin Avrupa Araştırma Grubu (2012 (b)) tarafından yapılan araştırmaların sonuçları da, alışveriş merkezleri endüstrisinde iş koşullarının negatif yönlü bir eğilime ve beklentiye sahip olduğunu göstermektedir. Avrupa Kıtası ndaki alışveriş merkezi yöneticilerinin görüş beyan ettiği bu çalışmada; katılımcıların %50 si yıllık ciroların aynı seviyede kalmasını, %25 i artış, %25 düşüş yaşamasını; % 66,7 si kiralama gelirlerinin aynı seviyede kalmasını, %25 i düşüş, %8,3 ü artış göstermesini beklenmektedir. Yine ICSC tarafından Avrupa daki alışveriş merkezleri yöneticileri arasında Mart 2014 tarihleri arasında yapılan bir ankette, toplam cirolardaki kayda değer artışa rağmen, yeniden kiralama oranlarının kayda değer düşüş göstermesi kaygı verici bulunmuştur. Görünen o ki, hayatta kalmanın zorlaştığı bu yeni çevrede; güçlü alışveriş merkezleri yaşamayı sürdürürken, diğerleri zaman içerisinde fonksiyonlarını yitirecektir (Underhill, 2005:206). Fonksiyonunu yitirme kavramının sadece kapılara kilit vurmak olarak algılanması doğru değildir. Bu kavramın içerisine; kiralanabilir bağımsız birimlerde %50 den fazla boşluk oranının bulunması, yapının AVM fonksiyonu dışında kullanılmaya başlanması ve AVM nin kapalı durumda olması gibi birçok durum dâhil edilmektedir (Akademetre:2013 (a) ve (b)). Alışveriş merkezleri popülasyonunda rekabet, çoğunlukla büyük şehirlerde olmaktadır (Brandao ve diğ., 2014:236). Nüfus ve ekonomik potansiyeli görece düşük olan kentlerin ve yerleşim bölgelerinin bu tip büyük ölçekli yatırımlar için daha az tercih edilmesi, rekabet ortamı oluşma ihtimalini azaltmaktadır. Türkiye de özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Gaziantep gibi büyük şehirlerdeki alışveriş merkezlerinin sayısındaki artış, bu bölgelerde rekabet yaşanmasına neden olmaktadır (AYD:2012 (a) ve 2014(c)). Şehir planlamacılarının beklenmedik bir şekilde, büyük kent merkezlerindeki her 96

116 boş alana alışveriş merkezi için müsaade etmeleri, bu rekabet sürecini daha şiddetli hale getirmektedir (Erkipli ve Özüduru, 2015:2). Bu şartlar altında, artık doğru lokasyonda açılan, perakendeci firmalara önem veren ve düzenlediği kampanyalarla mağaza cirolarının artmasına katkıda bulunan alışveriş merkezlerinin rekabet ortamında öne çıkacağı düşünülmektedir (Şenyüz, web:2014). Gülöz (2014) de Artık yeni alışveriş merkezi yapmak cesaret ister. Birçok AVM gerçekler üzerine değil, gelecekte olması muhtemel şeyler üzerine projelendirildi. Doğru yerde, doğru marka karmasıyla açılan alışveriş merkezlerinin bundan sonra yıldızı daha çok parlayacak. vurgusunu yapmaktadır. Türkiye de arasındaki yirmi beş yıldan uzun bir dönemde fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin toplam alanı m 2 iken, yalnızca 2013 yılında m 2 nin üzerinde kiralanabilir alan işlevini kaybetmiştir. Tablo-27 de görüldüğü gibi, 2012 yılı öncesi fonksiyonun yitiren alanların yalnızca %28 i tekrar ticari hayata dönebilmiştir (Akademetre:2013 (a) ve (b)). Fonksiyonun yitiren alışveriş merkezlerinin büyüklükleri incelendiğinde genellikle küçük ve orta ölçekli olduğu görülmektedir. Yine, ilk değerlendirmeler, rekabet sürecinin kaybedeninin genellikle 1980 lerin ilk alışveriş merkezleri olduğunu göstermektedir (Erkip ve diğ., 2014:119). EVA Gayrimenkul tarafından hazırlanan raporlarda (2014), fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin Anadolu da önümüzdeki üç yıl içerisinde üç kat artacağı vurgulanmaktadır. Türkiye genelinde, 2014 yılında açılması planlanan altmış dört alışveriş merkezinden, çeşitli nedenlerle yalnızca on üç tanesinin faaliyete geçebilmesi de, sektörle ilgili kaygıları doğrular niteliktedir (Belgü, web:2014; Hürriyet:2014). Tablo-27: Fonksiyonunu Yitiren Alışveriş Merkezleri ve Sisteme Geri Dönüş Oranı 97

117 Türkiye de bugüne kadar fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezi sayısı kırk biri bulurken, birçoğunun ofis, dershane ya da hastaneye dönüşme çabasında olduğu görülmektedir (The Lira, web:2014; Sabah, web:2014). Yeniden yapılananların bir kısmı, Sirkeci, Salıpazarı, Unkapanı gibi ticaret merkezlerini örnek almaktadır (CNBC-e, web:2013). Bu stratejide, alışveriş merkezi yatırımcıları potansiyel vaat eden bir iş kolunu seçmekte ve burada bu konsepte ait her ürünün merkezde bulunması sağlanmaktadır. Çocuk, otomobil, evlilik alışveriş merkezi yatırımcıları tarafından potansiyel ihtisaslaşma alanları olarak görülmektedir (CNBC-e, web:2013). Tüm tüketici gruplarına hitap ederken kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kadir Has AVM, çocuk konseptine geçiş yapınca %95 lik doluluk oranına ulaşmıştır. Aynı şekilde Etiler de tüm tüketici profillerine yönelik faaliyet gösteren bir alışveriş merkeziyken değişikliğe giderek çocuk konseptini benimseyen Uptown da, benzer bir başarıyı yakalayarak kapanma riskini ortadan kaldırmıştır. Yine, Bakırköy bölgesinde bulunan Town Center da genel tüketiciden çocuk üzerine ihtisaslaşmaya geçiş yaparak müşteri trafiğini yükseltmiştir. Alışveriş merkezlerinde eğlence ve tüketim kavramları arasındaki ilişki her geçen gün bulanıklaşmasıyla, eğlence alanları Türkiye deki alışveriş merkezleri için de bir ihtisaslaşma alanı olmuştur (Aybar, 2011:3841). Türkiye de yeni nesil alışveriş merkezlerinin birçoğu, mağaza karmalarına büyük yatırımlarla özel çocuk eğlence alanlarını eklemektedirler. İstanbul Trump AVM de açılan KidzMondo, Acıbadem Akasya AVM de açılan Kidzania, Marmara Forum AVM de açılan Minopolis, Mall of İstanbul da yer alan Moi Park bu eğlence merkezlerine birer örnektir (Ekonomist, 40:2014). Tema World, Rixos Theme Park gibi planlama aşamasındaki birçok karma projede de, yatırımcılar çocukları ve yetişkinleri hedefleyen büyük ölçekli eğlence merkezlerine yer vermektedir. İhtiyaç ve stok miktarları analiz edilerek oluşturulan projeksiyonlarda; 2015 yılının sonunda İstanbul da hala alışveriş merkezi proje açığı olması beklenirken, daha şimdiden fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin bulunduğu Anadolu da ise bir milyon metrekarenin üzerinde arz fazlası oluşacağı tahmin edilmektedir (Akadametre:2013 (a)). Bununla birlikte, hâlihazırda alışveriş merkezi bulunsa bile yenileri için potansiyel taşıyan diğer iller ise; Manisa, Adana, Balıkesir, Mersin, Kırklareli, Kahramanmaraş, Amasya, Çanakkale, Ordu, Zonguldak, Rize, Osmaniye, Tekirdağ, Sinop, Karaman ve Konya olarak sıralanmaktadır (Konuttimes, web:2014). 98

118 İstanbul da 2015 yılında beklenen arz açığına rağmen, fonksiyonunu yitiren merkezlerin birçoğunun bu kentte bulunmasının, açığın yorumlanmasındaki nüanslardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Daha dar bölgelerdeki arz-talep dengesini dikkate almadan, İstanbul ilinin genel nüfusu ve ekonomik potansiyelini kullanarak analizler yapmak yatırımcılar için yanıltıcı olabilir. İstanbul un Şişli, Beylikdüzü, Ataşehir, Kadiköy gibi bazı bölgelerindeki alışveriş merkezi yoğunluğu çevresel taşıma kapasitesinin sınırlarını zorlamaktadır. Benzer bir değerlendirmeyi Ankara için de yapmak mümkündür. Türkiye de fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin büyük bir kısmı İstanbul ve Ankara da bulunmaktadır. İstanbul da 2012 yılı öncesinde kapanan alışveriş merkezlerine Mayadrom, Mohini, Hayat Park, Maxi Center, Colony Outlet, Ümraniye Carrefour ve Paradise ı örnek verebiliriz (AYD:2012 (a) ve 2014(c); Perakende.org, web:2014 (c) vd.). Son dönemde fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin özellikle Büyükçekmece, Beylikdüzü ve Başakşehir de yoğunlaşmaları dikkat çekicidir (Perakende, web:2014). Bu bölgelerde bulunan ORA AVM fonksiyonunu tamamen yitirirken, Fox City ve Akvaryum hastaneye, Taksit Center ise bitpazarına dönüştürülmektedir. Ümraniye de bulunan Carrefour un mevcut tesisleri yıkılarak daha büyük ölçekli bir alışveriş merkezi projesi hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Şişli de bulunan Ak Merkez ve Astoria ise marka karmasını güncelleyerek mevcut sıkıntılarını aşmaya çalışmaktadır (Sabah, web:2014). Türkiye nin en yüksek binası olan İstanbul Sapphirre in alışveriş merkezi bölümünde boş kiralanabilir alanların yüksek oranı dikkat çekicidir. İstanbul da Beylikdüzü aksının aksine, Gaziosmanpaşa aksı potansiyel vadeden bölge olarak dikkat çekmektedir (TAMPF:2014). İstanbul a benzer şekilde, Ankara da da yerleşim, trafik ve alışveriş merkezi yatırımları gerçek ihtiyaçlar doğrultusunda yapılmaktadır (Batuman:2013). Kişi başına düşen kiralanabilir alışveriş merkezi alanı açısından, İstanbul-Avrupa yakasının ardından ikinci sırada yer alan Ankara da; Planet, Milenium Outlet, Via Life, Divan ve Maltepe Park gibi alışveriş merkezleri faaliyetlerini durdurarak, sosyete pazarı, bitpazarı gibi farklı alternatiflere yönelmiş durumdadır. Ankara nın nüfus ve ekonomik açıdan potansiyeli yüksek bölgelerinden birisi olan Çayyolu ndaki Mine Sera alışveriş merkezinin fonksiyonunu yitirdikten sonra yaptığı dönüşüm çalışmaları da istenilen sonuçları vermemiştir. Yine Çayyolu nda bulunan Arcadium Alışveriş Merkezi de, yerleşkesini kapsamlı bir renovasyona tabi tutarak daha fazla müşteri trafiği yaratmaya çalışmaktadır. Ankara nın simgelerinden birisi haline gelen Atakule nin alışveriş merkezi bölümü yenilenmek üzere yıkılmış, Karum alışveriş merkezindeki müşteri trafiği bugüne kadarki en dip noktaya ulaşmış, Ümitköy MESA alışveriş merkezi kapsamlı bir renovasyona tâbi tutularak yeniden hizmete sokulmuş, Ümitköy Galleria alışveriş merkezinin yıkılıp, farklı bir mimari ve konseptle yeniden yapılması planlanmakta, inşaatı tamamlanan Gemi AVM 99

119 ise kapılarını müşterilerine hiç açamamış durumdadır (Hürriyet, web:2014 (c)). Kurulduğu yıllarda uluslararası başarı ve mükemmellik ödülleri kazanan Armada alışveriş merkezi ise; Ankara nın batı koridorunda açılan daha yeni ve modern alışveriş merkezleri nedeniyle azalan müşteri trafiğini artırabilmek için mevcut kompleksini büyütme yoluna gitmiştir. Halen yüksek oranda boş kiralanabilir alana sahip olan Armada alışveriş merkezinin yaptığı yatırımının sonuçları, sektörün bundan sonraki stratejilerini belirlemede yönlendirici olacaktır. Türkiye deki alışveriş merkezleri popülasyonlarında yaşanan gelişmeler, popülasyon ekolojisi kuramının ortaya koyduğu birçok sav ile örtüşmektedir. Özellikle birbirleriyle aynı kaynak kümelerine hitap eden alışveriş merkezlerinin sayısı arttıkça rekabet de artmaktadır. Eş zamanlı olarak yeni ve farklı yapıdaki alışveriş merkezlerinin açılmasıyla çevresel seçilim süreci işlemeye başlamaktadır. Çevre, sahip olduğu seçilim kuvvetiyle, popülasyonun yoğunluğu ve taşıma kapasitesi arasında denge sağlanıncaya kadar bazı alışveriş merkezlerini elemekte, çevresel taleplerle en iyi uyumu yakalayanlar ise yaşamaya devam etmektedir. Rekabet süreci popülasyonun tamamında hissedilse de, en çok birbirlerine yakın bölgelerde bulunanlar, benzer yapıda olanlar ve aynı kaynak kümesine hitap edenler arasında yaşanmaktadır. Kendisini farklı konumlandıran, bakir bir niş bulan alışveriş merkezleri bu rekabet sürecini genellikle başarıyla atlatmaktadır. 100

120 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM MAĞAZALAR ARASI İZLEK BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA: PANORA ALIŞVERİŞ ve YAŞAM MERKEZİ 4.1 Araştırmanın Amacı Bu çalışmada, Türkiye de özellikle 2009 yılından sonra alışveriş merkezlerinin popülasyonunda, çevresel taşıma kapasitesinin üzerindeki yatırımlar nedeniyle oluşan rekabet sürecinde, sürdürülebilir bir üstünlüğe sahip olunmasında mağaza karmalarının rolü ve katkısı araştırılarak örnek bir model ortaya konulmaya çalışılacaktır. Çalışmanın saha araştırması kısmında toplanan verilerin analizinde, UCINET ağ düzeneği analiz programı kullanılmıştır. Alışveriş merkezleri gibi büyük bir popülasyona hitap eden bu tip araştırmaların, ardıllarını bularak zenginleşmesi durumunda geniş bir yatırımcı kümesinin dikkatini çekeceği düşünülmektedir. Bu yönüyle, çalışmada elde edilen bulgular, bir meta analiz veya sektör datası oluşturma yolundaki ilk adımlar olarak değerlendirilmelidir. Aynı zamanda alışveriş merkezi yatırımcılarına ve kiracılarına, kiralama kararlarının alınmasında mağazaları tek başına düşünmek yerine, onlara bir ağ bütünlüğü içerisinde bakmaları yönünde bir pencere açmak da bu çalışmanın hedefleri arasında yer almaktadır. Bu bakış açısına sahip yatırımcılar, mağazaların trafik ve ciro potansiyellerini tek tek değerlendirip karar vermektense, bütünü görerek kararlar almak gibi bir fark yaratacaktır. Analizler sonucu elde edilecek bulgularla; çapa mağazalar öncelikli olmak üzere, alışveriş merkezlerindeki kiracıların rolleri üzerinde değerlendirmeler yapılması mümkün olacaktır. Alışveriş merkezi ziyaretçilerinin mağaza veya marka tercihlerinin ağ düzeneği yaklaşımıyla analiz edilmesiyle ortaya konulacak bir model, yalnızca yatırımcılara katkı sağlayacak bir karar destek sistemi olarak düşünülmemelidir. Kiracılar ve kiracı adayları da, bu tip modelleri kullanarak; kontratlarını yenileyip yenilememe, yeni bir alışveriş merkezinde yer alıp almama, boşalan bir alanı kiralayıp kiralamama gibi kararları daha fazla veri ışığında alma şansına sahip olabilirler. Yukarıda belirtilen konulara ilave olarak; birinci bölümünde, çevrenin seçilim gücüne yaptığı vurgu ile diğer modern dönem örgüt kuramlarından ayrılan popülasyon ekolojisi kuramı ve bağlı yaklaşımların, ikinci bölümünde perakendecilik sektörünün, 101

121 üçüncü bölümünde ise alışveriş merkezlerinin incelendiği bu tez çalışmasında, bahse konu alanlara ait güncel teorik bilgilere de ulaşılabilir. 4.2 Araştırmanın Önemi Türkiye de perakendecilik popülasyonu içerisinde yeni bir tür olarak yer alan alışveriş merkezleri (1988 yılından itibaren), geleneksel perakendeciler ve diğer organize perakendecilerle girdikleri rekabet sürecinde, şimdilik kaydıyla, rekabet üstünlüğüne sahiptirler. Genel popülasyon içerisinde elde edilen bu üstünlüğe rağmen, özellikle büyükşehirlerdeki alışveriş merkezleri popülasyonunda, çevresel taşıma kapasitesinin üzerinde yapılan yatırımlar nedeniyle yoğun bir rekabet süreci yaşanmaktadır. Yoğunluk kaynaklı bu rekabet sürecinin doğası gereği, son yıllarda büyük yatırımlarla açılan bazı alışveriş merkezleri kapanmış veya kapanma noktasına gelmiştir. Bir alışveriş merkezinin kârlı bir yatırım olarak faaliyetlerini sürdürebilmesi, kaynak bağımlılığı gibi istisnai durumlar hariç, pek çok konuda doğru stratejilere sahip olunmasını gerektirmektedir. Bu strateji ve kararlar içerisinden mağaza karmalarıyla ilgili olanlar, son dönemde diğerlerinin arasından sıyrılarak ön plana çıkmaktadır. Günümüzde yatırımcılar ve danışman firmalar da, mağaza karmalarının etkilerine daha fazla vurgu yapmaktadır (Gerbich:2008). Bununla birlikte, alışveriş merkezlerindeki mağaza ve mağaza karmalarıyla ilgili, uluslararası yazın da dahi sınırlı sayıda araştırma bulunmaktadır (Brown:1992). Türkiye de bu endüstride faaliyet gösteren dernekler, özellikle rekabet sürecindeki sertleşmeden sonra, danışmanlık ve araştırma desteği almaya başlamıştır. Ancak alınan bu profesyonel destekler, genellikle kısıtlı bilimsel analizlere yer veren pazar araştırmalarından oluşmaktadır. Bu tip araştırmalarda; merkezi belirli bir dönemde kaç tüketici ziyaret etti, gelen ziyaretçiler hangi cinsiyet ve yaş grubundaydı, ortalama ne kadar süre geçirdiler, ortalama ne kadar para harcadılar gibi kategorik sorulara bulunan cevapların, yöneticilere kararlar alırken destek sağlasa da, resmin bütününü görmedeki yeterliliği tartışmaya açıktır. Yatırımcıların mağaza karmalarını belirlemedeki bakış açıları da, yaptırılan araştırmaların hedeflerinden çok farklı değildir. Her alt sektörden mağazaların kiracı karmasına dâhil edilmesi, yüksek trafik ve ciro potansiyeline sahip, müşteriler tarafından bilinirliği yüksek mağazalara öncelik verilmesi gibi bazı kriterler, mağaza karmasını 102

122 oluşturmada yeterli görülmektedir. Aybar ın (2011), son dönemlerde alışveriş merkezlerinin tüketicilerin gözünde farklı konumlanamadığı şeklindeki vurgusunun ana nedeni, yatırımcıların yukarıda anlatılan basit ve risksiz olduklarını düşündükleri karar süreçlerini tercih etmeleridir. Yatırımcılar, mağaza karmalarını belirlemede ve boşalan yerlere kiracı seçiminde, kuvvetli ağlar düşüncesine sahip olmalıdır (Wakefield ve Baker:1998). Kiracılar da, büyüklükleri ve potansiyelleri ne olursa olsun, bağımsız hareket etmekten kaçınmalıdır (Teller ve Schnedlitz:2012). Alışveriş merkezindeki bir kiracının, diğer kiracılarla kurduğu ilişkisellik, tutunma bağlamında kritik bir faktördür. Diğer kiracılarla doğrudan ilişkili olarak; A alışveriş merkezinde başarılı olan bir mağaza, B alışveriş merkezinde aynı performansı gösteremeyebilir. Kiracılar için esas olan doğru ağ düzeneğinin içerisinde yer almaktır. Çalışmanın alışveriş merkezlerinin kiracı karmalarını ağ düzeneği yaklaşımıyla ele aldığı metodolojisi, onu literatürdeki öncül vasıflı çalışmalardan birisi konumuna getirmektedir. Ağ düzeneği analizleri, bir popülasyonun merkezinde veya kenarında kalan, aracı konumda olan veya olmayan, birbiriyle ilişkili veya ilişkisiz olanlar gibi bilgileri ortaya koyabilmektedir (Sözen:2007). Bu tip analizlerin zaman içerisinde yaygınlaşması, farklı alışveriş merkezi türlerini ve tüketici gruplarını kapsayacak şekilde de yapılması, değeri yüksek bir sektör verisine sahip olunmasını, böylece yatırımcılar ve kiracılar açısından hatalı stratejiler uygulama riskinin azaltılmasını sağlayacaktır. 4.3 Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezine Genel Bir Bakış A Tasarım ve Mimarlık şemsiyesi altında Mimar Ali Osman ÖZTÜRK tarafından projelendirilen Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi, 10 Temmuz 2007 tarihinde Ankara da bir Merkez Müteahhitlik, Turizm ve İşletmecilik yatırımı olarak hizmete girmiştir (Binat ve Şık:2012) m 2 nin üzerinde kiralanabilir alana, 190 nın üzerinde kiralanabilir mağazaya sahip olan yapı, 2009 yılında ICSC tarafından verilen Avrupa Alışveriş Merkezleri Başarı Ödülü ne lâyık görülmüştür (AMPD:2012). Restoranların da baktığı dış peyzaj bölümü, m 2 ye ulaşan alanıyla Türkiye deki alışveriş merkezleri arasında en büyüklerden bir tanesidir (Panora, web:2014). Merkez içerisinde bulunan her biri yetmiş beş ton su kapasiteli resif akvaryumlar, büyüklük olarak Avrupa da beşinci sırada yer almaktadır (Panora, web:2014). 103

123 Vitra Çağdaş Mimarlık Dizisi nde, Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi nin projelendirilmesindeki ana düşüncelerle ilgili şu ifadeler yer almaktadır (2012): Kentin güneyinde, mevcut konut dokusu yakınında yer alan Panora sadece bir alışveriş merkezi yapısı değil, aynı zamanda çevresel etki yaratacak bir yapı olarak tasarlanmıştır. Kentsel ölçekte, Eymir-ODTÜ Ormanı ndan gelen sportif ve sosyal içerikli hareketi, proje bölgesine çekip buradan Dikmen vadisine yönlendirici mekânsal düzenlemeleri içermesi, ana hedeflerden biri olarak belirlenmiştir. Kuzey ışığından yararlanılarak şeffaflığın ön plana çıkarıldığı iç mekân düzenlemelerinde, yakın çevreyle görsel ilişkilerin kurulması istenmiştir. İki kat yüksekliğinde mağaza birimleriyle düzenlenen dolaşım hollerinde kent bulvarı etkisi yaratılmaya çalışılmıştır. Kent mekânların etkisi, lineer sokak düzeni ve farklı formlardaki atriumlarda sürdürülmüştür. OR-AN konut yerleşimi ve birçok konsolosluk yapısının yer aldığı Diplomatik Site ile Park Oran Konutları nın çevrelediği eğimli yapı adası üzerinde inşa edilen bu dört katlı bölgesel alışveriş merkezi, kuzey ışığından ve yeni tasarlanan Diplomatik Park manzarasından yararlanmak üzere sıra dışı bir yaklaşımla olabildiğince şeffaf tasarlanmıştır. Kapalı alışveriş merkezlerinin konvansiyonel kurgusundan farklılaşan bu tasarım yaklaşımına ek olarak, farklı kotlardan girişler alması ve alt ile üst giriş katlarındaki dükkânların dubleks tipinde kurgulanmış olmaları nedeniyle Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi, bilindik alışveriş merkezlerinden oldukça farklı bir mekânsal algı üretmektedir. Yapının klasik haçvari dolaşım kurgusu, merkezinde konumlandırılan otuz sekiz metre çapındaki devasa şeffaf çelik kubbe ile farklılaştırılmış, iç mekânda yaratılan etkileyici ışık kalitesi ve iki kat yüksekliğindeki dolaşım hatları sayesinde mekânın görsel ve mekânsal algısı çarpıcı hale getirilmiştir. Konumu itibarıyla (Şekil-9); öncelikle Çankaya, Gaziosmanpaşa, Oran, Dikmen, Gölbaşı, İncek ve Çayyolu bölgelerinde ikamet eden tüketicileri hedefleyen Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi ne, Ankara yı kuzey-güney istikametinde geçen Ankara- Konya ana ulaşım aksına çok yakın bir noktada bulunması sebebiyle, nüfus potansiyeli yüksek diğer bölgelerden de ulaşım kolaydır (Google Earth:2014). Şekil:9: Panora Alışveriş Merkezinin Konumu 104

124 Zara, Boyner, Kipa ve D&R markaları, merkezin çapa mağazaları olarak ön plana çıkmaktadır (AMPD:2012). Merkezin mağaza karmasında yer alan Burberry, Armani, Gap, Scotch Soda, Vakko Butik, Zara, Num Num, Rolex, Paşabahçe, Miele, Cadde Şarküteri, Godiva, Butcha, Midpoint, Günaydın gibi markaların da katkısıyla, Panora ve Alışveriş ve Yaşam Merkezi, ağırlıklı oalrak daha yüksek alım gücüne sahip A ve B sosyoekonomik sınıflarındaki tüketicileri hedeflemektedir. Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi nin yönetimi ve halkla ilişkiler birimleri ile yapılan görüşmelerde; gizli tutulacağı yönünde taahhütte bulunulmasına rağmen, bütünün veya mağazaların ciro, kâr gibi ticari verilerinin üçüncü şahıs veya kurumlarla hukukî yükümlülükler dışında paylaşılmadığı bilgisi verilmiştir (2013). Bununla birlikte, yalnızca merkezin yatırımcıları açısından kârlı bir yatırım olarak faaliyetlerini sürdürdüğü, mağazaların kapanma oranlarının düşük seviyede olduğu yönündeki asgari seviyede ihtiyaç duyulan bilgiler paylaşılmıştır. Panora ve Alışveriş ve Yaşam Merkezi, günümüz alışveriş merkezleri gelişim trendine uygun olarak; perakende ürün satış yapıldığı mağazaların yanı sıra, spor merkezi, çocuklar için oyun alanı, tiyatro, sergi gibi etkinlikler için sanat merkezi gibi aktivite alanları da merkez içerisinde yer vermekte, müşterilerle daha fazla kanaldan iletişim kurabilmek için, web sitesi, facebook, twitter, foursquare, instagram gibi sosyal medya platformlarını kullanmaktadır. 4.4 Araştırma Sorusu Darwin in biyolojik evrim modelinden esinlenen ve çevresel seçim kuvvetine vurgu yapan popülasyon ekolojisi kuramı, örgütsel dünyada görülen değişkenliklerin kaynaklarını ortaya çıkarmayı hedeflemektedir (Carroll ve Hannan:2000; Baum ve Shipilov:2006). Kuramla ilgili çalışmalar yapan Baum (1991), Oliver (1996), Betton (1985), Dess (1985) gibi araştırmacılar, kuramın; politik, ekonomik ve sosyal şartların, örgütsel ölüm ve doğum oranları ile örgütsel yapılarda yarattıkları değişimlerin ortaya konulmasında kuvvetli açıklamaları olduğunu belirtmişlerdir. Popülasyon Ekolojisi Kuramı odaklı çalışmalarda işlenen savlardan birisi, örgütlerin, popülasyonların ve toplulukların açık sistemler içerisinde, birbirleri ile etkileşimli varlıklar olduğudur (Yeloğlu:2007). Kuram, bu yaklaşımıyla örgütsel yapıların, faaliyet gösterdiği alanda mutlak bir yalıtılmışlıkta bulunamayacağı iddiasındadır. Kurama göre, 105

125 örgütler; çeşitlenme-seçilim-tutunma ve rekabet aşamalarından oluşan bir döngüyü tecrübe etmektedir (Baum ve Amburgey:2002). Bu döngü içerisinde tutunma aşamasına ulaşmayı başaran örgütlerin, bulundukları çevrede meşruiyet sahibi oldukları kabul edilir (Perrow:1986). Evrimle ilgili düşüncelerin birçoğunda, örgütlerin mevcut durumlarının, gelecekleriyle ilgili örtük ipuçları verdiği kabul edilir (March:1994). Bu düşüncenin temelinde, kalıtımsal aktarımların varlığının kabulü yatmaktadır. Çeşitlenme döneminde örgütsel popülasyonlarda ortaya çıkan çok sayıda türün, birbirlerinden tamamen farklı yapı ve süreçlere sahip olmamaları da, kalıtımsal aktarımların varlığını göstermektedir. Popülasyon içerisinde çok farklı veya ileri bir tür birden ortaya çıkmaz. Büyük iktisadî buhranlar, sosyal çatışma veya patlama gibi istisnai durumlar hariç, böyle bir sıçrama, örgütler dünyasındaki evrimin doğasına aykırıdır. Popülasyon Ekolojisi, tek tek örgütleri ele almaktan ziyade, onları bir popülasyonun üyesi olarak değerlendirir (Lim ve Das, 2009:198). Ekolojistler, aynı popülasyonda yer alan örgütlerin eş yapılı olacağını, çevresel güçleri benzer şekilde cevaplayacaklarını, aynı kaynaklara dayanacaklarını savunmaktadırlar (Lazzeretti, 2006:435). Popülasyon içerisinde yer alan örgütlerin yaşam döngüsünü devam ettirebilmesi, makro nişten ziyade, kendi mikro nişlerindeki, rekabet ve işbirliği sürecinde ne derecede başarılı olduklarıyla ilişkilidir (Hager ve diğ.:2004). Kuramın araştırmalara en çok konu olan yaklaşımı, yoğunluluk bağımlılığıdır. Bu yaklaşıma göre, bir popülasyondaki örgüt sayısının artması; kurulma oranlarını azaltıcı, kapanma oranlarını artırıcı bir etki yatacaktır (Delacroix ve Rao:1994). Moore, Hall ve Hannan (1991) e göre de, doğum oranları meşruiyetle doğru, rekabetin yoğunluğu ile ters orantılıdır. Hannan ve Carroll (1989 ve 1992) tarafından sağlık, hafif alkollü içecek gibi birçok endüstride yapılan çalışmalarda, yoğunluk ile örgütlerin ölüm ve kapanmaları arasındaki bu ilişkileri teyit eden bulgulara ulaşılmıştır. Tucker ve diğ.(1988), özellikle yeni gelişen popülasyonlarda, çevrenin taşıma kapasitesine göre düşük kalan yoğunluğun, rekabeti minimum seviyelere indirebileceğini belirtmişlerdir. Bu dönemde, örgüt toplulukları kaynak sıkıntısı olmadan büyümeye ve meşruiyet kazanmaya çalışır. Popülasyona üye örgütlerin sayısı ne kadar fazla olursa, meşruiyet derecesi o derece yükselir (Oertel ve Wagenbach:2008). Meşruiyete sahip örgütlerin popülasyon içindeki ve dışındaki kaynaklara erişebilme olasılığı yükselir, yeni kurulacak örgütler tarafından örnek alınırlar. 106

126 Bununla birlikte, meşruiyet kazanmış örgütlerden kurulu bir toplulukta, en zayıf olanların eleneceği rekabet süreci başlar. Örgütler, başlangıçta bol gözüken kaynaklara ulaşmak için popülasyon içerisindeki diğer örgütlerlerle rekabet içerisine girerler. Rekabet sürecinin devreye girmesiyle; örgütsel kurulma oranlarında azalış, kapanma oranlarında artış meydana gelecektir (Önder ve Üsdiken:2007). Rekabet süreci, popülasyon içerisinde olduğu kadar, alt popülasyonlar arasında da yaşanır. Genel popülasyonun içerisinde, aynı kaynakları kullanan yeni bir alt popülasyonun kurulması, diğer alt popülasyonlarda bulunan örgütlerin yaşama şansına pozitif veya negatif yönde etki eder (Nickel ve Fuantes:2006). Türkiye deki perakendecilik sektörünü konu alan literatürün taranmasıyla oluşturulan kronolojiye bakıldığında (Şekil-10), popülasyon ekolojisi kuramının ortaya koyduğu savlarla uyumlu bir sürecin varlığı görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bakkal, kasap gibi geleneksel yapıdaki küçük ölçekli perakendecilerin pazardaki mutlak hâkimiyeti (birinci dönem), azalarak da olsa 1990 lı yıllara kadar devam etmiştir(üçüncü dönem) li yıllardaki ekonomik gelişmelerin ve devlet eliyle yapılan Migros, Gima, Sümerbank gibi kooperatif tipi yapıların perakendecilik sektörüne girmesiyle piyasadaki market sayısı artmıştır (ikinci dönem). Bu dönemde, popülasyonun merkezini marketler ve geleneksel perakendeciler paylaşırken, popülasyonun kenar bölgeleri geleneksel perakendecilerin hakimiyetinde kalmaya devam etmiştir. Şekil-10: Türkiye de Perakendecilik Popülasyonunun Evrim Süreci 107

127 Türkiye deki perakendecilik sektörünün gelenekselden modern ve organize yapıya evrilme sürecinde, 1980 yılından sonra uygulanmaya başlanan liberal ekonomik politikaların önemli bir rolü olduğu daha önceki bölümlerde vurgulanmıştı lardan itibaren ilk defa Fransız menşeli Carrefour ile piyasaya giren hipermarketler, çok kısa sürede meşruiyet kazanarak pazarın merkezine yerleşmiş ve sayıca artmışlardır. Aynı dönemde, çevresel talepler sonucu market ve süpermarket sayılarının da artmasıyla, geleneksel perakendeciler ilk defa popülasyonun merkezini terk ederek kenar nişlere yönelmişlerdir. Türkiye de modern ve organize perakendeciliğin ivme kazandığı bir diğer gelişme ise; Ankara, İstanbul gibi metropollerin liderliğinde alışveriş merkezlerinin açılmaya başlamasıdır (dördüncü dönem). Başlangıç yıllarında sınırlı sayıda kurulan alışveriş merkezleri, meşruiyet kazandıkça kurulma oranları da yükselmiş, zaman içerisinde yaşam merkezi gibi yeni türlerle pazarın merkezine tutunmuşlardır (Beşinci dönem). Önümüzdeki dönemde ( ) ortalama %7 lik bir büyüme beklenen perakendecilik sektörünün lokomotifinin %11,5-%8,1 arasında değişen büyüme oranlarıyla modern ve organize perakendecilik olması beklenmektedir (Deloitte:2014(b); TOBB:2012). Bu büyüme beklentileri, evrim sürecinin modern ve organize perakendecileri daha da ön plana çıkararak çalışmaya devam edeceğini göstermektedir. Gelecekte popülasyonun merkezinde hangi tür perakendecilerin bulunacağı sorusu, çevresel talepleri en iyi karşılayacak olanlar şeklinde zamandan ve mekândan bağımsız bir cevaba sahiptir (Bknz.Şekil-18: Gelecek Dönem). Alt popülasyonların birbirleriyle etkileşiminde, en son kurulan alışveriş merkezleri popülasyonu meşruiyet kazandıkça ve nicelik anlamında büyüdükçe geleneksel perakendeciler ile cadde perakendecilerinin kapanma oranlarını artırmıştır. Bu süreçte; küçük ölçekli, kurumsal bir yapıya sahip olmayan perakendeciler ya çevresel seçim sürecinin rekabet aşamasından geçemeyerek kapanmış; ya da yaşayabilmek için genel popülasyonun merkezini alışveriş merkezleri, hipermarketler, indirimli mağaza zincirlerine terk ederek, kenarlardaki daha iyi yalıtılmış nişlere odaklanmaya başlamışlardır. Türkiye de; tüketicilerin batıdaki gibi tek seferde alışveriş etme eğilimlerinin artması, kent merkezlerinin gelişmiş ülkelerin aksine stratejik planlamalara bağlı kalarak gelişmemesi ve bir kaos düzeninin hâkim olması, trafik ve otopark sorunları, Ankara dâhil Anadolu da alışveriş merkezi dışında zaman geçirme alternatiflerinin kısıtlı olması, insanları mimari ve atmosfer olarak çekici, ziyaretçilerine her türlü kolaylığı sunan bu 108

128 yapılara yöneltmiştir. Bu süreç, alışveriş merkezleri sayısının, doğal olarak da bunlar arasındaki rekabetin hızlı bir şekilde artması sonucunu üretmiştir. Alışveriş merkezleri arasındaki rekabet çoğunlukla büyük şehirlerde gerçekleşmektedir (Brandao ve diğ.:2014). Türkiye de meşruiyet kazanma sürecini yirmi birinci yüzyılın ilk birkaç senesinde hızla tamamlayan alışveriş merkezleri popülasyonundaki seçilim süreci, özellikle İstanbul ve Ankara da popülasyon ekolojisi yaklaşımıyla uyum içerisinde sürmektedir. Ankara da Çankaya ve Yenimahalle; İstanbul da Şişli, Ümraniye, Üsküdar, Beylikdüzü, Başakşehir, Kadiköy ve Ataşehir bölgelerinde birbirlerine çok yakın konumlarda açılan ve aynı kaynak kümesine hitap eden alışveriş merkezlerinin kapasitesinin çevrenin potansiyelinin üzerine çıkmasıyla, buralarda seçilim süreci daha ortada yaşanmaya başlanmıştır. Bir Amerikan icadı olan alışveriş merkezlerinin, Türkiye deki yaşam süreci Kuzey Amerika ile benzerlikler göstermektedir. Kuzey Amerika da olgunluk dönemini de geride bırakan alışveriş merkezleri endüstrisi, gerileme dönemini yaşamaktadır. Ziyaretçilerin buralarda geçirdikleri sürelerde düşme, alışveriş merkezlerinden zevk alanların sayısında azalma, e-ticaretin cirolarda ve ziyaret sıklıklarında yarattığı olumsuz etkiler, kapanan veya faaliyet sahasını değiştiren alışveriş merkezi sayılarında artış bu gerileme döneminde gözlemlenen gelişmelerdir. Yükselme dönemini tamamlayan Türkiye alışveriş merkezleri endüstrisinin sırasıyla önce olgunluk, daha sonra gerileme dönemlerini yaşaması en kuvvetli senaryodur. Kuzey Amerika pazarına benzer şekilde, Türkiye de de tüketicilerin bu yeni tip alışveriş mekânlarına olan talebin azalması, en kuvvetli senaryonun muhtemel sonuçlarındandır. Yatırımcıların bu merkezleri eğlence ile birleştirerek zenginleştirme kartları da zaman içerisinde cazibesini yitirecektir. Azalan talep ve artan rekabet, alışveriş merkezi endüstrisinde örgütsel kapanmalara neden olacaktır. Türkiye de fonksiyonun yitiren alışveriş merkezleri incelendiğinde; genellikle rekabetin yoğun yaşandığı İstanbul ve Ankara illerinde faaliyet gösterdikleri, birçoğunun küçük ve orta ölçekli olduğu, rekabet sürecinin kaybedenlerinin genellikle 1980 lerin ilk alışveriş merkezleri olduğu görülmektedir (Erkip ve diğ., 2014:119). Meşruiyet sürecinden rekabet sürecine geçişin tipik göstergelerinden birisi olan azalan kurulma ve artan kapanma oranları, bugün dahi Türkiye deki alışveriş merkezleri popülasyonunda birden fazla noktada kendisini göstermektedir: 109

129 - Türkiye de arasındaki yirmi beş yıldan uzun bir dönemde fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin toplam alanı m 2 iken, yalnızca 2013 yılında m 2 nin üzerinde kiralanabilir alan işlevini kaybetmiştir (Akademetre:2013 (a)). - EVA Gayrimenkul (2014) tarafından hazırlanan raporlarda, fonksiyonunu yitiren alışveriş merkezlerinin Anadolu da önümüzdeki üç yıl içerisinde üç kat artacağı vurgulanmaktadır. - Türkiye genelinde, 2014 yılında açılması planlanan altmış dört alışveriş merkezinden, çeşitli nedenlerle yalnızca on üç tanesinin faaliyete geçebilmesi sektörle ilgili kaygıları doğrular niteliktedir (Belgü, web:2014). Alışveriş merkezlerinin büyük ölçekli ve maliyeti yüksek yatırımlar olması, mimari ve yapı olarak, hastane ve okul dışında başka bir faaliyet alanına yönlendirilmesindeki güçlükler, bu yatırımların doğru yönetilmesini zorunlu hale getirmektedir. Sektörün önde gelen temsilcilerinin; Türkiye de yeni alışveriş merkezi yatırımının gerçekçi olmadığı, artık lokasyon ve doğru mağaza karmasına sahip alışveriş merkezlerinin hayatta kalabileceği tespitleri doğru okunmalıdır. Günümüzde bir alışveriş merkezlerinin lokasyonu, eskisi gibi kritik faktörler listesinin en üst basamağında değildir. Araç sahipliğindeki yükseliş ve toplu taşıma imkânlarındaki artışın, bu faktörün azalan öneminde kayda değer etkisi olmuştur. Ayrıca, Türkiye de alışveriş merkezlerinin büyük bir kısmının coğrafi olarak küçük yüzölçümlerine sahip kent merkezlerinde birbirlerine yakın noktalarda inşa edilmesi, konum faktörünün etkisini daha da törpülemektedir. Bugün, alışveriş merkezleri içindeki mağazaların ve bu mağazalardaki ürünlerin çeşitliliği en önemli unsur haline gelmiştir yılında İstanbul da dört alışveriş merkezi üzerinde yapılan bir saha çalışmasında da, alışveriş merkezi müşterilerinin sadakatini en fazla etkileyen faktörün merkezin içerisinde bulunan mağazalar olduğu bulgusuna ulaşılmıştır (Altuna:2012). Brown, Tindale, Beddington, Lewis gibi birçok araştırmacı, çalışmalarında mağaza karmalarının bir alışveriş merkezinin başarısını belirlemede öncelikli kilit aktör olduğunu belirtmişlerdir. Yatırımcılar ve danışman firmalar, mağaza karmalarının önemini her geçen gün daha fazla vurgulamaktadır (Gerbich:2008). Bir alışveriş merkezinin kurgulanan mağaza karması; yapılan sözleşmelerin genellikle orta-uzun vadeli olması, kiracıların başlangıç dönemleri için peşinen kabullendikleri işletme zararlarının amortismanı için kaynak ayırmış olmaları, zincir mağazaların kârlı bir yatırım olmasa dâhi imaj ve tüketicilere görünür olma kaygılarıyla mağazalarını açık tutmaya devam etmeleri gibi nedenlerden kaynaklı olarak genellikle 110

130 atalet sahibidir. Bununla birlikte, merkez içerisindeki kiracı karmasındaki değişimlerin yüksek olması da, o alışveriş merkezinin bütünsel imajını da olumsuz etkileyebilir. Alışveriş merkezleri istikrar ve ataletten kaçınma arasındaki bir çizgide, kiracı karmalarında çevresel taleplerle uyumlu bir şekilde dönüşüm sağlamalıdır. Doğru kurgulanmamış bir kiracı karması, sırasıyla; ziyaretçi trafiğinin azalmasına, kiracıların belirli bir süre sonunda merkezi terk etmelerine ve boşalan yerler için yeni talepler gelmemesine neden olabilir. Ziyaretçi trafiğinin azalması nedeniyle mağazalarda kapanma oranının artması ile boş alanların çokluğu nedeniyle yeni kiracı başvurusunun düşmesi ve daha az tüketicinin merkezi ziyaret etmesi sarmalı, alışveriş merkezini kapanma noktasına kadar götürebilir. Bu yönüyle; kiracı seçimi, kiracı karmasının oluşturulması ve kiracıların merkez içerisinde konumlandırılması, alışveriş merkezi yönetimlerinin en kritik görevi olarak kabul edilmektedir. Alışveriş merkezlerinde büyüklük ve potansiyelleri ne olursa, markalarda bağımsız hareket etmekten çok kuvvetli ağlar düşüncesi hâkim olmalıdır (Teller ve Schnedlitz:2012). Taraflardan birisi, diğerlerinin amaç ve menfaatlerini dikkate almayıp, sadece kendi çıkarlarına odaklanırsa bu rekabet anlamına gelir. Ağ düzeneği yaklaşımları ise, rekabet yerine işbirliği yapmanın bizleri daha iyi sonuçlara götürebileceğini anlatır. Alışveriş merkezlerindeki çapa mağazaların ağların merkezini işgal etmeleri doğal bir sonuçtur. Bununla birlikte, ağların içerisinde, yeri ve zamanı geldiğinde, küçük bir aktör dâhi kendisinden çok daha büyük etkilere sahip olabilir (Gürsakal:2009). Alışveriş merkezlerinin, tüketicilere tek bir noktada tüm ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayarak zaman faydası yarattıkları yukarıda vurgulanmıştı. Tüketiciler, alışveriş merkezine geldiklerinde bu faydayı optimize edebilmek için, ihtiyaçları ve tercihleri doğrultusunda mağazaları ziyaret etmektedir. Kiracıların bir kısmı, daha fazla tüketici tarafından gezilecek yerler listesine dâhil edilirken, bir kısmı ise daha az tüketicinin listesinde yer bulabilmektedir. Tüketicilerin bu tercihleri, kiracılar tarafından oluşturulan ağda, bazı kiracıların merkeze yerleşmesine, bazı kiracıların ise kenarlarda kalmasına neden olmaktadır. Kiracıların arasındaki ilişkiselliklerin yoğunluğu ne kadar fazla olursa, alışveriş merkezindeki o kadar çok mağaza ağın merkezine doğru kayar. Rassal bir ağ düzeneğine işaret eden bu durum, alışveriş merkezinin başarısına olumlu yönde etki eder. Tüketici tercihleri doğrultusunda yapılanan bir ağın merkezinde ve kenarlarında yer alan markaların analiz edilerek modellenmesi, benzer yapıdaki kaynak kümelerini hedefleyen diğer alışveriş merkezleri açısından da önemlidir. Böyle bir modelin varlığı, alışveriş merkezlerinin mağaza karmasını oluşturmada, kiralanabilir alanlara marka 111

131 seçmede, markalar açısından ise bir alışveriş merkezinde yer alıp almama kararını vermede önemli bir karar destek sistemi olarak kullanılabilir. Farklı türlerdeki ve farklı kaynakları hedefleyen alışveriş merkezleri için de, bu tip ağ düzeneği analizleriyle yeni modeller üretilmesi, zaman içerisinde genel bir sektör datasına ulaşılmasına katkı sağlayacaktır. Bu bilgiler ışığında; çalışmanın araştırma sorusu Alışveriş merkezlerinin, bulundukları popülasyonda rekabet üstünlüğü elde etmek için oluşturacakları kiracı karmalarının kurgusu nasıl olmalıdır? şeklinde belirlenmiştir. 4.5 Araştırmanın Kısıtları Türkiye de toplam sayısı üç yüzün üzerinde olan alışveriş merkezleri arasında; farklı tiplerde (bölgesel, outlet, mega, güç merkezi vb.), farklı ölçeklerde ve farklı tüketici gruplarına hitap eden yatırımlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın saha araştırması kısmının yapıldığı Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi, genellikle A ve B (Kısmen C1 ) sosyoekonomik gruplarında yer alan tüketiciler tarafından tercih edilmektedir. Modern ve organize perakendeciliğin ötesinde, günümüz postmodern toplumların da sembolü sayılan alışveriş merkezlerinin büyük bir kısmının, yerleşkelerinde bilimsel nitelikli bir araştırma yapılmasına müsaade etmemesi veya araştırmaları bilimsellikten uzaklaştıracak kısıtlar koymaları, saha çalışmasının bu şekilde dar bir nişe yönelmesinde etkili olmuştur. Benzer araştırmaların farklı mağaza karmalarına sahip, farklı tüketici gruplarını hedefleyen alışveriş merkezlerinde de tekrarlanması yeni model ve ilişkilerin üretilmesini sağlayabilecektir. Araştırmada, yalnızca Ankara da ikamet eden tüketicilerin tercihlerinin değerlendirilmeye alınabilmiş olması bir diğer kısıt olarak görülmektedir. Zaman ve maliyet kaygılarının etkili olduğu bu durum, yapılan araştırmanın sonuçlarının genelleştirilebilir olmasını tahdit etmektedir. Yine, saha çalışması safhasında sunulan hediye kuponuna rağmen, yüksek gelir grubunda bulunan ziyaretçilerin ankete katılmaktan genellikle imtina etmeleri; öğrenci ve daha düşük gelir grubunda bulunanların çalışmaya daha fazla ilgi göstermeleri 27 bulguların değerlendirilmesinde bir kısıt olarak düşünülmelidir. 27 Bu grupların anketlere katılım oranlarında, veri toplama çalışmasının üçüncü gününden itibaren kotalar konulmuştur. 112

132 Çalışma genelinde, alışveriş merkezlerinin sahip oldukları kiracı karmalarına odaklanılmış, merkezin yaşamsallığı ile sahip olduğu kiracı karması arasındaki ilişkisellikler araştırılmıştır. Bu noktada, merkezin ölçeği, konumu, imajı gibi faktörler analiz süreçlerine dâhil edilmemiştir. Yapılan araştırmanın, yukarıda vurgulanan tüm kısıtlarına rağmen, perakendecilikde analiz metodolojisi olarak öncül vasfının bulunması, benzer veya daha kapsamlı çalışmaların yapılması için ilham verici olması, alışveriş merkezi yatırımcılarına ve yöneticilerine stratejiler üretmede yeni bir bakış açısı kazandırma potansiyeli göz önüne alındığında sektöre katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. 4.6 Araştırma Yöntemi Alışveriş merkezleri popülasyonunda yer alan örgütlerin yaşamsallığı ile kiracı karmaları arasındaki ilişkiler üzerine yoğunlaşılan bu çalışmada; popülasyon ekolojisi kuramı, perakendecilik sektörü ve alışveriş merkezleriyle ilgili yapılacak detaylı bir literatür taraması sonucu ortaya konulacak araştırma sorusunun, uygun bilimsel metodolojiler kullanılarak cevaplanması hedeflenmiştir. Popülasyon ekolojisi kuramının ortaya koyduğu varsayımlar, örgütsel kurulma ve kapanmaları oldukça kuvvetli şekilde açıklamaktadır. Bunun da etkisiyle, kuramla ilgili çalışmalarda demografik yaklaşımlar ön plana çıkmaktadır (Yeloğlu, 2007:108). Literatür taramasında, Yeloğlu nun örgütlerin kurulma ve kapanmasını açıklamada, olay tarihi analizi kullanarak yaptığı çalışma (Popülasyon ekolojisi kuramını temel alan tek doktora çalışması) ile örtüşme olmaması için, alışveriş merkezleri popülasyonunda araştırmaya konu edilebilecek jenerik alanlar aranmıştır. Birincil ve ikincil kaynakların incelenmesi sonucunda, alışveriş merkezleri popülasyonunda çalışma yapılabileceği düşünülen iki alan belirlenmiştir. Bunlardan birincisi alışveriş merkezi popülasyonunda ilk ve ikincil hareket avantajları/dezavantajları, ikincisi örgütsel yaşamsallıkta kiracıların rolü ve yapısıdır. Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği Genel Sekreteri ve koordinatörleri, Cevahir Alışveriş Merkezi Genel Müdürü ile katılım sağlanan panellerde sektör temsilcileriyle yapılan görüşmeler sonucunda, kiracı karmalarının ele alınması fikri ön plana çıkmıştır. Saha çalışması için yapılan başvurulan büyük bir kısmı; ticari bağlamda sır olarak gördükleri bilgilerin dolaylı da olsa paylaşılmış olacağını düşünen alışveriş merkezi 113

133 yönetimlerince kabul edilmemiş veya hiç geri dönüş yapılmamıştır. Olumlu tutuma sahip olan merkezler arasında yapılan değerlendirmeler sonucunda; ölçeği, bilinirliği, hedeflediği kaynak kümesi, kârlı bir yatırım olarak faaliyet göstermesi dikkate alınarak, çalışmanın Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde yapılması kararlaştırılmıştır. Literatürde bir alışveriş merkezinin başarısını etkileyen tüm faktörlerin içerisinde en önemlisi olarak kabul edilen mağaza karmasının, ağ konsepti yaklaşımıyla oluşturulması gereğine yapılan vurgu, çalışmanın sosyal ağ analizleri kullanılarak yapılmasını teşvik etmiştir. Sosyal ağ analizleri, yaşamsallıkta aktörler arasındaki ilişkisellikler ve kurulan paternlere yaptıkları vurguyla (INSNA:2014), diğer araştırma yöntemlerinden farklılaştırmaktadır. Seçilen araştırma metodolojisi, bu çalışmada; kaydetmekten çok anlamanın tercih edildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir Sosyal Ağ Analizleri Sosyal ağ analizleri, sosyal psikolojiden sosyolojiye, antropolojiden biyoloji ve iletişime kadar geniş bir yelpazede kendisine yer bulan, disiplinler arası bir akademik çalışma alanıdır (Scott ve Greald:2003). Bu analizler; sosyal yapıyı aktörlerden ve aralarındaki ilişkilerden oluşan bir ağ olarak görerek, aktörlerin özelliklerinden ziyade, aktörler arasındaki ilişkiler, bağlar, iletişim kanalları ve süreçler hakkında bir takım veriler elde etmek ve ortaya çıkan ağın yapısını incelenmek amacıyla yapılır (Arroyo:2010; Tindall ve Wellman:2001). Sözen de (2007), sosyal ağ analizlerinin odak noktasını; kişiler, gruplar ve örgütler arasındaki iletişim bağlantılarının doğasını tanımlayan ilişkilerin oluşturduğunu belirtmektedir. Sosyal ağlar kavramı ilk defa 1954 yılında J.A.Barnes tarafından, kişinin çevresindeki diğer insanlarla olan ilişkilerini tanımlamak amacıyla kullanılmıştır (Bilen ve diğ.:2014). Nowell (2005), sosyal ağları, aynı sosyal yapı içerisinde bulunan aktörlerin aralarındaki etkileşim ve yardımlaşmaları gösteren yapılar şeklinde tanımlamaktadır. Ağ ifadesi, aktörlerin diğer aktörlerle olan ilişkilerini anlatmak için kullanılmaktadır. Aktörlerin tek başlarına sahip oldukları ağların bir araya gelmesi ile de ağ düzenekleri oluşmaktadır (Çitçi:2011). Sosyal ağ düzeneği analizleri, özellikle Batı Avrupa da kâr amaçlı faaliyet gösteren örgütlerin ekonomik ilişkilerini ortaya koymada kullanılırken, ABD de iş dünyasının yanı sıra sosyal yapı ve hayatın incelenmesinde de kullanılmaktadır (Ünlü, web:2014). Sosyal 114

134 ağ analizlerinin Türkiye deki popülerliği üzerine fikir oluşturması için başvurduğumuz lisansüstü eğitim tezi istatistiklerinde; yüz on bir tanesinin başlık, yüz kırk altı tanesinin ise özet kısmında sosyal ağ teriminin kullanıldığı görülmüştür (YÖK, web:2014). Bu çalışmaların büyük bir kısmını, Facebook, Twitter gibi sosyal medya siteleri üzerine yapılan araştırmalar oluşturmaktadır. Bilimsel araştırma yöntemlerinin yaygınlaşmasında öncü olması gereken akademik çalışmaların dahi, sayıca bu kadar sınırlı ve kapsam olarak dar olması, ağ analizlerinin kullanımının yaygınlığı hakkında fikir vermektedir. Sosyal ağların analizlerinin, sosyal bilimlerdeki diğer araştırma yöntemlerinden belirgin farklılıkları bulunduğu kabul edilmektedir (Parkhe ve diğ.:2006). Değişkenleri bağımlı ve bağımsız diye ayırmaktan ziyade onlar arasındaki karşılıklı etkileşimi anlayarak bütünü görmeye çalışması, sosyal ağ analizlerini yeni bilimin yükselttiği alanlardan birisi haline getirmektedir (Gürsakal:2009). Ağ içerisinde belirli yapıdaki ilişkilerin varlığının, hem bireysel hem de bütünsel performansa olumlu yönde etkisi olacağı kabul edilmektedir (Marin and Wellman:2010). Ağ içerisindeki düğümler aktörleri, linkler ise aktörler arasındaki ilişki veya bağları göstermektedir (Arroyo:2010). Sosyal ağ düzeneği analizlerinde, öncelikler kimin kiminle bağlantı içerisinde olduğunu gösterilen verilere ulaşılmasına verilmelidir (Gürsakal:2009). Bu verilerin matematik orijinli analizlere konu edilmesiyle; aktörlerin konumları, bağlantı dereceleri ve yönleri, ağın büyüklüğü ve yoğunluğu, her bir aktörün genel örgüt içerisindeki konumu, güçlü ve zayıf yanları, yönlü (asimetrik) ve yönsüz (simetrik) bağlantıları belirlenebilir. Ağ düzeneğinin analizleriyle elde edilen verilerin yorumlanmasında çeşitli ölçüm ve ölçütler kullanılmaktadır. Bu ölçüm ve ölçütleri, analiz seviyelerine göre; ağın geneli, ağdaki alt gruplar ve aktörler için olmak üzere üç grupta toplayabiliriz (Hanneman ve Riddle:2005). Yoğunluk ve büyüklük gibi faktörler ağ seviyesindeki, merkezilik, arasındalık, yakınlık gibi faktörler ise aktör seviyesindeki ölçütler olarak kabul edilmektedir. Sosyal ağ analizlerinde kullanılan ölçütlerle ilgili temel bilgiler aşağıda yer almaktadır (Jablin ve Putnam:2001; Gürsakal:2009; Schank ve Wagner;2005; Hanneman ve Riddle:2005; Mika:2007, Gençer ve diğ.:2007; Burt:2001): - Yoğunluk (Density): Ağdaki mevcut bağların olası bütün bağlara olan oranıdır. Ölçütler arasında en yaygın kullanılanıdır. Tüm aktörlerin birbirine bağlı olduğu (Tam bağlı) ağ düzeneklerinde yoğunluk 1 olarak gerçekleşir (Şekil-11). Yoğun (Dense) ağlarda, bağlantı sayısı, maksimum bağlantı sayısına (Olası maksimum bağlantı sayısı=(n*(n-1)/2)) yakındır. Seyrek (Sparse) ağlarda ise, az sayıda bağlantı bulunmaktadır. 115

135 Şekil-11: Tam Bağlı Bir Sosyal Ağ Düzeneği Örneği - Büyüklük/Boyut (Size): Sosyal ağ düzeneği içerisinde bulunan aktörlerin sayısı ile belirlenen bir ölçüttür. Ağ içerisindeki aktörlerin sayısı arttıkça ağın büyüklüğü de artar. Büyük ölçekli ağlarda, tüm aktörlerin birbirleriyle bağ kurmaları neredeyse imkânsızdır. Küçük ölçekli ağlarda ise; daha kolay iletişim içerisinde bulunulacağından, aktörler arasındaki ilişkilerin, dolayısıyla yoğunluğun yüksek olması beklenir. - Kümelenme Katsayısı (Clustering Coefficient): Sosyal ağ düzeneği içerisinde yer alan bir aktörün, komşuları arasındaki bağlantıların gücü hakkında bilgi verir. Aktörün komşularının sahip olduğu bağlantı sayılarının, olası tüm bağlantı sayılarına oranlanmasıyla bulunur. Kümelenme katsayısı, ağın yoğunluğu ile doğrudan ilişkilidir. Yoğunluğu 1 olan sosyal ağ düzeneklerinde, kümelenme katsayısı da 1 olarak gerçekleşecektir

136 Şekil-12: Hawai-ABD Pasifik Adaları Bölgesindeki İklim Değişikliği Uzmanlarının Meslek Gruplarına Göre Sosyal Ağı (Pasificrisa, web:2014) Yukarıdaki sosyal ağ düzeneği (Şekil-12); Hawai ve ABD Pasifik Adaları Bölgesinde bulanan iklim değişikliği alanında çalışan 452 uzmanın arasındaki ilişkisellikleri göstermektedir. Aktörleri gösteren düğümlerin büyüklüğü bağlantı sayılarına, renkleri ise sahip oldukları mesleğe göre belirlenmiştir. Sahip olduğu aktör sayısına ve aktörler arasında kurulan ilişki miktarına bakılarak, büyük ölçekli ve yoğunluğu yüksek bir sosyal ağ düzeneği olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Kırmızı renk ile gösterilen meslek grubunda bulunan aktörler ağın merkezini işgal etmişlerdir. Aktörler, meslek grupları temelinde kümeleşerek ağ içerisinde yer alan birbirlerine yakın konumlanmışlardır. Bununla birlikte, kümeler arasında kuvvetli bağların varlığı, dolayısıyla yüksek iletişim ve ilişkisellik bulunmaktadır. - Geçişkenlik (Transivity): Üç aktör arasından spesifik bir aktörün diğer ikisi arasında köprü görevi görmesi nedeniyle oluşan yapıdır. Ağ içerisindeki üçlü ilişkilerin sayısının, muhtemel üçlü ilişkilerin sayısına oranlanmasıyla bulunur. Genellikle ağın sağlamlığını kontrol etmek için kullanılan bir ölçüttür. - Karşılıklılık (Reciprocity): Düğümler arasındaki bağlantıların iki yönlü olup olmadığının incelenmesidir. Ağ içerisindeki çift yönlü ilişkilerin, tek yönlü veya tüm ilişkilere oranı simetri olarak tanımlanır. İlişkilerin bir aktöre doğru tek yönlü olma durumu, o aktörü prestijli hale getirir. Bütün merkezilik ölçütleri ile pozitif ve anlamlı bir korelasyona sahip tek ağ değişkenidir. 117

137 - Merkezilik: Bir aktörün ağ düzeneğindeki güç, prestij, popülarite, önem gibi özelliklerinin değerlendirildiği ölçüttür. Bir aktörün merkezilik derecesi yüksek, diğer birimler tarafından kolay ulaşılabilir konumda ise, o aktör için merkezi değerlendirmesi yapılabilir.. Derece Merkeziliği (Degree): Diğer aktörlerle kurulan bağlantıların sayısı ile hesaplanır. Ağ düzenekleri içerisinde bir aktörün sahip olduğu bağlantı sayısı ile önem ve gücü arasında pozitif yönlü bir korelasyon olduğu kabul edilir (Şekil-13). Şekil-13: Aktörlerin Derece Merkeziliğine Bir Örnek (Sentinel Vis., web:2014). İç Derece (Indegree): Spesifik bir aktöre doğru gelen bağlantıların sayısıdır. Gelen bağlantısı çok olan düğümler otorite olarak adlandırılır.. Dış derece (Outdegree): Spesifik bir aktörden giden bağlantıların sayısıdır. Giden bağlantısı çok olan düğümler hub olarak adlandırılır (Şekil- 14). 118

138 Şekil-14: Hub ve Otorite Konumundaki Aktörler (Sentinel Vis., web:2014) Rassal ağlarda, düğümlerin bağlantı sayıları birbirlerine yakın olduğundan normal bir dağılım gösterirler. Ölçekten bağımsız ağlar ise, düğümlerin bağlantı sayıları kuvvet yasasına uygun olarak uzun kuyruk şeklinde dağılır (Şekil-15)..Şekil-15: Ağların Derece Dağılımları (Gürsakal:2009) - Yakınlık Merkeziliği (Closeness): Spesifik bir aktöre diğer aktörlerden ulaşım kolaylığıdır. Bir aktörün bilgiye erişim yeteneğinin, diğer aktörlere ne kadar hızlı bağlanabildiğinin göstergesidir (Şekil-16). 119

GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE: İŞLETME KULUÇKASI KAVRAMI 1.1. İŞLETME KULUÇKALARININ TANIMI... 24

GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE: İŞLETME KULUÇKASI KAVRAMI 1.1. İŞLETME KULUÇKALARININ TANIMI... 24 iv İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR... İ ÖZET... İİ ABSTRACT... İİİ İÇİNDEKİLER... İV KISALTMALAR DİZİNİ... X ŞEKİLLER DİZİNİ... Xİ ÇİZELGELER DİZİNİ... Xİİİ GİRİŞ GİRİŞ... 1 ÇALIŞMANIN AMACI... 12 ÇALIŞMANIN

Detaylı

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ Danışman Doç. Dr. Tufan BAL YÜKSEK LİSANS TEZİ TARIM EKONOMİSİ ANABİLİM DALI ISPARTA - 2016 2016 [] TEZ

Detaylı

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 HAZIRLAYAN: MURAT KOÇAK Müfettiş KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Teftiş Kurulu

Detaylı

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ Elif ERDOĞAN Yüksek Lisans Tezi Çorum 2013 DÜNYA DA VE TÜRKİYE

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ... İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ÖZET ABSTRACT... iii... v... vii TABLO LİSTESİ... xiii ŞEKİL LİSTESİ... xv 1. Bölüm: GİRİŞ... 1 2. Bölüm: 21. YÜZYILDA EĞİTİM SİSTEMİNİN BAZI ÖZELLİKLERİ VE OKUL GELİŞTİRMEYE ETKİLERİ...

Detaylı

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANA BİLİM DALI İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER BİR ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ: SHERATON ANKARA HOTEL & TOWERS

Detaylı

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Daha kapsayıcı bir toplum için sözlerini eyleme dökerek çalışan iş dünyası ve hükümetler AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Avrupa da önümüzdeki

Detaylı

ORGANİZASYONLARDA ÇEVREYE UYUM ve DEĞİŞİMLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR

ORGANİZASYONLARDA ÇEVREYE UYUM ve DEĞİŞİMLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR ORGANİZASYONLARDA ÇEVREYE UYUM ve DEĞİŞİMLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR Yönetim düşünce ve yaklaşımlarını üç genel gruplama ve bakış açısı içinde incelemek mümkündür: -Postmodernizm bakış açısının gelişmesi -Yönetim

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER İÇİNDEKİLER Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1.Bölüm: TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAM VE TANIMLARI... 2 Giriş... 3 1.1. Temel Kavramlar ve Tanımlar... 3 1.2. İnsan İhtiyaçları... 8 1.3.

Detaylı

T.C. GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

T.C. GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI T.C. GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI SOSYAL MEDYADA MARKA TOPLULUKLARININ ÖNEMİ VE BİR ARAŞTIRMA YÜKSEK LİSANS TEZİ Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Yaman ÖZTEK

Detaylı

İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖNSÖZ IX GİRİŞ.. XI

İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖNSÖZ IX GİRİŞ.. XI İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖNSÖZ IX GİRİŞ.. XI BİRİNCİ BÖLÜM FRANCHISING SİSTEMİNİN TANIMI, KAPSAMI VE ÇEŞİTLERİ 1. FRANCHISING KAVRAMI VE TANIMI... 1 1.1. Franchising Kavramı.. 1 1.2. Franchising Sistemi 2

Detaylı

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I İnsan Kaynakları Yönetimi Bilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Programları Bilimsel Araştırma Yöntemleri I Dr. M. Volkan TÜRKER 7 Bilimsel Araştırma Süreci* 1. Gözlem Araştırma alanının belirlenmesi 2. Ön Bilgi

Detaylı

İş Yerinde Ruh Sağlığı

İş Yerinde Ruh Sağlığı İş Yerinde Ruh Sağlığı Yeni bir Yaklaşım Freud a göre, bir insan sevebiliyor ve çalışabiliyorsa ruh sağlığı yerindedir. Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre de ruh sağlığı, yalnızca ruhsal bir rahatsızlık

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Turizm Sistemi...1 1.2. Turizm ve Bilimler...5 1.2.1. Turizm ve Ekonomi...5 1.2.2. Turizm ve Coğrafya...6 1.2.3. Turizm ve İşletme...6

Detaylı

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

İŞLETME RİSK YÖNETİMİ. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat 1/21

İŞLETME RİSK YÖNETİMİ. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat 1/21 İŞLETME RİSK YÖNETİMİ Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat 1/21 Kuruluşların, artan belirsizlik ortamında, stratejilerini belirlemeleri ve bu stratejiler doğrultusunda gelişimlerini sürdürmelerinde, yeni

Detaylı

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ Girişimcinin Gündemi GİRİŞİMCİLER VE KOBİ LER AÇISINDAN MARKA VE ÖNEMİ Günal ÖNCE Günümüzde markalara, Amerikan Pazarlama Birliği nin tanımladığının yanı sıra sadece sahip oldukları

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ 1. Sosyoloji Nedir... 3 2. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu... 6 3. Sosyolojinin Temel Kavramları... 9 4. Sosyolojinin Alt Dalları... 14

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii. 1. Bölüm EKONOMİK GÖSTERGE ANALİZİ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii. 1. Bölüm EKONOMİK GÖSTERGE ANALİZİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii 1. Bölüm EKONOMİK GÖSTERGE ANALİZİ A. MİKROEKONOMİK GÖSTERGELER... 2 1. Ekonomik Sistemler... 2 1.1. Kapitalist Sistem... 2 1.2. Sosyalist Sistem... 3 1.3. Karma Ekonomik Sistem...

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Bölüm 1 Sosyal Bir Sistem Olarak Okul, 1 Teori, 2 Teori ve Bilim, 2 Teori ve Gerçek, 4 Teori ve Araştırma, 4 Teori ve Uygulama, 6

İÇİNDEKİLER. Bölüm 1 Sosyal Bir Sistem Olarak Okul, 1 Teori, 2 Teori ve Bilim, 2 Teori ve Gerçek, 4 Teori ve Araştırma, 4 Teori ve Uygulama, 6 İÇİNDEKİLER Bölüm 1 Sosyal Bir Sistem Olarak Okul, 1 Teori, 2 Teori ve Bilim, 2 Teori ve Gerçek, 4 Teori ve Araştırma, 4 Teori ve Uygulama, 6 Bir Sistem Perspektifi, 8 Rasyonel Sistemler: Bir Makine Modeli,

Detaylı

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ Kentsel planlama toplum yararını esas alan güvenli ve sürdürülebilir yaşam çevresi oluşturmaya yönelik bir kamu hizmetidir. Kent planlama, mekan oluşumunun nedenlerini,

Detaylı

Performans ve Kariyer Yönetimi

Performans ve Kariyer Yönetimi Performans ve Kariyer Yönetimi Doç.Dr. İbrahim Sani MERT (13üncü Hafta) (Kariyer Planlama) KARİYER PLANLAMA Kariyer planlama, bir kişinin bireysel yetenekleri ilgileri, bilgisi ve motivasyon ve diğer özelliklerinin

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm: MODERN PAZARLAMA ANLAYIŞI

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm: MODERN PAZARLAMA ANLAYIŞI İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm: MODERN PAZARLAMA ANLAYIŞI 1.1. Giriş... 1 1.2. Pazarlamanın Tanımı ve Pazarlama Anlayışında Gelişmeler... 5 1.2.1. Pazarlamanın Tanımı... 5 1.2.2. Pazarlama Anlayışında Gelişmeler...

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

Doç.Dr. Mehmet MARANGOZ İNTERNETTE PAZARLAMA. Beta

Doç.Dr. Mehmet MARANGOZ İNTERNETTE PAZARLAMA. Beta Doç.Dr. Mehmet MARANGOZ İNTERNETTE PAZARLAMA İstanbul - 2014 Beta I Yayın No : 3055 İşletme-Ekonomi Dizisi : 639 1. Baskı - Ocak 2014 - İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-082 - 0 Copyright Bu kitab n bu bas s

Detaylı

STRATEJİK YÖNETİM RECAİ COŞKUN

STRATEJİK YÖNETİM RECAİ COŞKUN STRATEJİK YÖNETİM RECAİ COŞKUN I- Stratejik Yönetime Genel Bakış Tanım, Kapsam, Süreç Stratejik ve Stratejik Yönetim Tanımları Strateji, bir örgütün uzun vadeli hedeflerini tayin etmesi, bunlara ulaşmak

Detaylı

İçindekiler. Birinci Bölüm. Turizm, Turist Kavramları, Genel Anlamda Eğilim ve Beklentileri

İçindekiler. Birinci Bölüm. Turizm, Turist Kavramları, Genel Anlamda Eğilim ve Beklentileri İçindekiler Birinci Bölüm Turizm, Turist Kavramları, Genel Anlamda Eğilim ve Beklentileri 1.1. TURİZM KAVRAMLARI... 1 1.1.1. Turizmin Tanımı... 2 1.1.2. Turizm Olayının Yapısal Özellikleri... 4 1.2. TURİSTİN

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1 İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1 Yaşlılık ve Yaşlanma...7 Gerontoloji...11 Gerontoloji Tarihi...12 Diğer Bilim Dallarıyla Ortak Çalışmalar...16 Sosyal Gerontoloji...20 Sosyal Gerontoloji

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm TURİZME GENEL YAKLAŞIMLAR

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm TURİZME GENEL YAKLAŞIMLAR İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm TURİZME GENEL YAKLAŞIMLAR I TURİZM KAVRAMI VE KAPSAMI... 1 A- TURİZM OLAYI VE ÖNEMİ... 2 B- TURİZMİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ... 3 1-Turizm ve Ekonomi... 4 2-Turizm ve Coğrafya...

Detaylı

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I İŞLETME BİRİMİ VE İŞLETMEYİ TANIYALIM YONT 101- İŞLETMEYE GİRİŞ I 1 İŞLETME VE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR ÖRGÜT KAVRAMI: Örgüt bir grup insanın faaliyetlerini bilinçli bir şekilde, ortak

Detaylı

DURUMSALLIK YAKLAŞIMI

DURUMSALLIK YAKLAŞIMI 1960 lı yıllarda ortaya çıkan ancak 1980 li yıllara doğru kabul gören bir yönetim teorisidir. Prof. Dr. Fatih YÜKSEL Durumsallık yaklaşımının temel savunusu; her yerde ve her koşulda genel geçerli bir

Detaylı

BÖLÜM 1 PAZARLAMADA TEMEL KAVRAMLAR

BÖLÜM 1 PAZARLAMADA TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 PAZARLAMADA TEMEL KAVRAMLAR PAZARLAMANIN TANIMI... 2 Pazarlamanın Temel Kavramları... 4 PAZARLAMANIN AMACI NEDİR VE NİÇİN ÖNEMLİDİR?... 6 PAZARLAMA ANLAYIŞINDAKİ DEĞİŞİM... 8 Üretim

Detaylı

YÖNETİCİ GELİŞTİRME PLUS. Programın Amacı: Yönetici Geliştirme Eğitimi. Yönetici Geliştirme Uzmanlığı Eğitim Konu Başlıkları. Kariyerinize Katkıları

YÖNETİCİ GELİŞTİRME PLUS. Programın Amacı: Yönetici Geliştirme Eğitimi. Yönetici Geliştirme Uzmanlığı Eğitim Konu Başlıkları. Kariyerinize Katkıları YÖNETİCİ GELİŞTİRME 360 Yönetici Geliştirme Eğitimi İşletmelerde kalıcı başarının sağlanması, kurumun stratejik hedefleri ile uyumlu, yüksek performans göstermeye odaklanmış; motive olmuş takımları oluşturmak

Detaylı

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1 XI İçindekiler Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür Sayfa vii viii x 1 Giriş 1 Tanımlar: Kültürlerarası psikoloji nedir? 3 Tartışmalı konular 5 Konu 1: İçsel olarak ya da dışsal olarak

Detaylı

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ -

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - Necla YILMAZ Yüksek Lisans Tezi Çorum

Detaylı

İNOVİTA. İstanbul Yaşam Bilimleri Platformu için Gözden Geçirilmiş Sürüm

İNOVİTA. İstanbul Yaşam Bilimleri Platformu için Gözden Geçirilmiş Sürüm Yenileşim-İnovasyon ve Ticarileştirme 2010 McKinsey Tarafından Yapılan Küresel Araştırma Sonuçları İNOVİTA İstanbul Yaşam Bilimleri Platformu için Gözden Geçirilmiş Sürüm 2 Aralık 2011 ABD merkezli McKinsey

Detaylı

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Gökhan Özertan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü 6 Mart 2017 Gökhan Özertan Tarımın Geleceği 6 Mart 2017 1 / 13 Dünya Tarımında Gelişmeler Tarımın fiziksel, sosyal

Detaylı

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI Sistem yaklaşımı veya sistem analizi diye adlandırılan bu yaklaşım biyolog olan Ludwig Van Bertalanffy tarafından ortaya atılan ve modern yönetim teorisinin felsefe temelini

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YÖNETİM İşletme amaçlarına etkili ve verimli bir şekilde ulaşmak üzere planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetimin yapılması sürecidir. 2 YÖNETİM TEORİLERİ KLASİK

Detaylı

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ KISA ÖZET WWW.KOLAYAOF.COM 1 İÇİNDEKİLER ÜNİTE 1 : Temel Kavramlar..3 ÜNİTE 2:Yenilik Çeşitleri ve Yeniliğin Yayılması..4 ÜNİTE 3:Yeniliğin Teorik Altyapısı, Modern Anlayış ve

Detaylı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 ( STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 Yeni Dönem Türkiye - Suudi Arabistan İlişkileri: Kapasite İnşası ( 2016, İstanbul - Riyad ) Türkiye 75 milyonluk nüfusu,

Detaylı

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ VİZYON BELGESİ (TASLAK) Türkiye 2053 Stratejik Lokomotif Sektörler MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ Millet Hafızası ve Devlet Aklının bize bıraktığı miras ve tarihî misyon, İstanbul un Fethinin

Detaylı

NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI 1. Yarıyıl 1. Hafta ( 19.09.2011-23.09.2011 ) Derse Baslangıç ve Dersin öneminin kavratılması ile ders materyalleri ve isleme biçimi Dersin Tanıtımı İnternet, Özellikleri ve

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28 İÇİNDEKİLER Önsöz/ Ahmet Yıldız 5 Giriş 11 Psikoloji kökenli modeller 15 Davranışçılık 15 Bilişselcilik 17 Bilişsel Yapılandırmacılık 20 Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık

Detaylı

STANDART VE STANDARDİZASYON

STANDART VE STANDARDİZASYON STANDART VE STANDARDİZASYON İnsanoğlu yaratıldığı günden bu yana karışıklıktan kurtulma ve belirli bir düzen tesis etme gayreti içerisinde olmuştur. Bu düzenleme sürecinin tabiî bir neticesi olarak ortaya

Detaylı

Eğitim Hizmetleri. İnsan Kaynakları Uzmanları için Bilişim Teknolojileri Eğitimi

Eğitim Hizmetleri. İnsan Kaynakları Uzmanları için Bilişim Teknolojileri Eğitimi Eğitim Hizmetleri İnsan Kaynakları Uzmanları için Bilişim Teknolojileri Eğitimi Eğitim İçerik Dökümanı Bu döküman bütünüyle (T&G Workshop) nin fikri mülkiyetindedir. T&G Workshop un yazılı izni olmadan

Detaylı

Örgütsel Politika ve Etik Olmayan Davranış Bildirimi

Örgütsel Politika ve Etik Olmayan Davranış Bildirimi Örgütsel Politika ve Etik Olmayan Davranış Bildirimi Dr.Nihal KARTALTEPE BEHRAM İstanbul-2015 Yayın No : 3220 İşletme-Ekonomi Dizisi : 705 1. Baskı Nisan 2015 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-286 - 2 Copyright

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM: TASARIM PAZARLAMA ARAŞTIRMASINA GİRİŞ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM: TASARIM PAZARLAMA ARAŞTIRMASINA GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v TEŞEKKÜR... vi İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR... vii İÇİNDEKİLER... ix ŞEKİLLER LİSTESİ... xviii TABLOLAR LİSTESİ... xx BİRİNCİ KISIM: TASARIM BİRİNCI BÖLÜM PAZARLAMA ARAŞTIRMASINA

Detaylı

TERSİNE MENTORLUK. Tersine Mentorluk İlişkisinin Özellikleri

TERSİNE MENTORLUK. Tersine Mentorluk İlişkisinin Özellikleri TERSİNE MENTORLUK Tersine mentorluk, öğrenmeyi teşvik eden ve jenerasyonlar arası ilişkiyi kolaylaştıran yenilikçi bir mentorluk uygulamasıdır. Mentor rolünde genç ve düşük kıdemli bir kişi bulunurken,

Detaylı

İŞLETME YÖNETİMİ I-II

İŞLETME YÖNETİMİ I-II Editörler Doç.Dr.Ali Erbaşı & Yrd. Doç. Dr. Sezar Karaca İŞLETME YÖNETİMİ I-II Yazarlar Doç.Dr.Ali Erbaşı Yrd.Doç.Dr.Yağmur Özyer Yrd.Doç.Dr.Tolga Gök Dr.Müge Aksu Canan Şeker Eylem Bayrakçı Hakan Kırbaş

Detaylı

PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF

PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKAT Burada ilk 4 sayfa gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- Pazarlamanın

Detaylı

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS 345000000000506 Çokuluslu Şirket Stratejileri Dersin amacı, katılımcılarla çokuluslu şirketlerin küresel YÖNETİM 3+0+3 6 rekabetlerle üstünlük sağlayabilecekleri

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... TABLOLAR LİSTESİ... viii ŞEKİLLER LİSTESİ... ix KISALTMALAR LİSTESİ... x GİRİŞ... 1 BÖLÜM 1: EĞİTİM VE GELİŞTİRME KAVRAMI...

İÇİNDEKİLER. Önsöz... TABLOLAR LİSTESİ... viii ŞEKİLLER LİSTESİ... ix KISALTMALAR LİSTESİ... x GİRİŞ... 1 BÖLÜM 1: EĞİTİM VE GELİŞTİRME KAVRAMI... İÇİNDEKİLER Önsöz... iii TABLOLAR LİSTESİ... viii ŞEKİLLER LİSTESİ... ix KISALTMALAR LİSTESİ... x GİRİŞ... 1 BÖLÜM 1: EĞİTİM VE GELİŞTİRME KAVRAMI... 7 1.1. İnsan Kaynağı Eğitimi... 9 1.1.1. Eğitimin Amaçları...

Detaylı

Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış

Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış Satıcılar Hizmetlerini Nasıl Farklılaştırırlar? Wilson Learning in beş farklı kuruluşla yaptığı araştırmanın amacı, satıcıların farklılık ve rekabet avantajı yaratmadaki

Detaylı

Finansal Ekonometri. Ders 3 Risk ve Risk Ölçüleri

Finansal Ekonometri. Ders 3 Risk ve Risk Ölçüleri Finansal Ekonometri Ders 3 Risk ve Risk Ölçüleri RİSK Tanım (Oxford English Dictionary): Risk bir tehlike, kötü sonuçların oluşma şansı, kayıp yada şansızlığın ortaya çıkmasıdır. Burada bizim üzerinde

Detaylı

T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÇORUM İLİNDE KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERDE STRATEJİK YÖNETİMİN YERİ, ÖNEMİ VE GELİŞTİRİLMESİ; BİR İŞLETME ÖRNEĞİ Ahmet ÖLÇER

Detaylı

4. BASKIYA ÖN SÖZ III

4. BASKIYA ÖN SÖZ III 4. BASKIYA ÖN SÖZ 1980 li yılların ortalarından itibaren Türkiye nin ekonomik yapısındaki değişim ve dönüşümlere bağlı olarak perakende sektöründe de benzer değişim ve dönüşümlerin yaşandığı açıktır. Bu

Detaylı

2016 Değerlendirmesi ve 2017 Öngörüleri

2016 Değerlendirmesi ve 2017 Öngörüleri 2016 Değerlendirmesi ve 2017 Öngörüleri 2009 yılında, 16 Kurucu Üye AVM ile faaliyetlerine başlayan Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD), Bugün, 124 Üye AVM yi, Toplam AVM lerin kiralanabilir

Detaylı

DAĞITIM KAVRAMLARI ve STRATEJİLERİ

DAĞITIM KAVRAMLARI ve STRATEJİLERİ DAĞITIM KAVRAMLARI ve STRATEJİLERİ Dağıtım Kanalı: Fikir, ürün ve hizmetler gibi, değeri olan şeylerin üretim noktalarından kullanım noktalarına kadar götürülmesiyle uğraşan, birbiriyle bağımlı bir dizi

Detaylı

İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ

İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ Dr. Salih DURSUN İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ KAVRAM MODELLER UYGULAMA Beta Yay n No : 2668 İşletme - Ekonomi : 558 1. Baskı Mart 2012 - İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-692 - 5 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye

Detaylı

İSTANBUL TEKNİK ÜNIVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ PAZAR İÇİN YENİ MAMUL GELİŞTİRME PAZARLAMA KARMASININ OPTİMUMLAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ

İSTANBUL TEKNİK ÜNIVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ PAZAR İÇİN YENİ MAMUL GELİŞTİRME PAZARLAMA KARMASININ OPTİMUMLAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ İSTANBUL TEKNİK ÜNIVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ PAZAR İÇİN YENİ MAMUL GELİŞTİRME ve PAZARLAMA KARMASININ OPTİMUMLAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ Endüstri Müh. Mustafa ÇORUH Ana Bilim Dalı Programı

Detaylı

Örgütsel Yenilik Süreci

Örgütsel Yenilik Süreci Örgütsel Yenilik Süreci TEKNOLOJİ VE İNOVASYON YÖNETİMİ -Hafta 5 Örgütsel Yenilikçilik Süreci-Planlaması Dr. Hakan ÇERÇİOĞLU 1 2 1 Örgütsel Yeniliğin Özellikleri Örgütsel bağlamda yenilik, örgütü ve üyelerini

Detaylı

Tarımda Yenilikler, Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

Tarımda Yenilikler, Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Tarımda Yenilikler, Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Prof. Dr. Gökhan Özertan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü ozertan@boun.edu.tr Twitter: @gokhanozertan 29.03.2018 1 Hedefler arasında Üretimde

Detaylı

GİRİŞİMCİLİK. Dr. İbrahim Bozacı. Örnekler ve İş Planı Rehberli. Kırıkkale Üniversitesi, Keskin Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi.

GİRİŞİMCİLİK. Dr. İbrahim Bozacı. Örnekler ve İş Planı Rehberli. Kırıkkale Üniversitesi, Keskin Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi. Dr. İbrahim Bozacı Kırıkkale Üniversitesi, Keskin Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi GİRİŞİMCİLİK Örnekler ve İş Planı Rehberli İş Fikri Küçük İşletme Pazarlama Aile İşletmeleri İnsan Kaynakları Hedef Kitle

Detaylı

Mal ve hizmet müşterileri, işletmeler ve daha. sunumlarının yaratılması, benimsetilmesi, örgütler ve bireyler tarafından örgütsel

Mal ve hizmet müşterileri, işletmeler ve daha. sunumlarının yaratılması, benimsetilmesi, örgütler ve bireyler tarafından örgütsel Pazarlama Mal ve hizmet müşterileri, işletmeler ve daha geniş ş olarak toplum için, değeri ğ olan Pazar sunumlarının yaratılması, benimsetilmesi, ulaştırılması ve değişimine yönelik olarak, örgütler ve

Detaylı

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Bu ders kapsamında Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında kullanılan nicel ve nitel araştırma

Detaylı

Rekabet üstünlüğü, bıçaklarla yapılan bir kavgada, bir tabancaya sahip olmak gibidir.

Rekabet üstünlüğü, bıçaklarla yapılan bir kavgada, bir tabancaya sahip olmak gibidir. PAZARLAMA İLETİŞİMİ Rekabet üstünlüğü, bıçaklarla yapılan bir kavgada, bir tabancaya sahip olmak gibidir. Hızla artan iletişim olanakları karşısında hedef kitleye en etkin şekilde ve doğru kanaldan ulaşmanın

Detaylı

2 İŞLETMENİN ÇEVRESİ VE İŞLETME TÜRLERİ

2 İŞLETMENİN ÇEVRESİ VE İŞLETME TÜRLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İŞLETMECİLİK 13 1.1. İnsan İhtiyaçları 14 1.1.1. Ekonomik Mal ve Hizmetler 16 1.1.2. Talep ve Arz 17 1.1.3. Tüketim ve Tüketici 18 1.1.4. Üretim ve Üretim Faktörleri 18 1.2.

Detaylı

MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZET

MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZET D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi Cilt:22 Sayı:1, Yıl:2007, ss:105-121 MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Murat Selim SELVİ * Hatice ÖZKOÇ

Detaylı

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER SPORDA STRATEJİK YÖNETİM Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 STRATEJİK YÖNETİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR Stratejik Yönetimi Öne Çıkartan Gelişmeler İşletmenin Temel Yetenekleri Stratejik Yönetimin Gelişimi Stratejik Düşünme

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz...iii

İÇİNDEKİLER. Önsöz...iii İÇİNDEKİLER Önsöz...iii BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK PAZARLAMA 1.1. Pazarlamanın Tanımı ve Kapsamı... 1 1.2. Pazarlamanın Özellikleri... 3 1.3. Pazarlamanın Temel Kavramları... 3 1.4. Pazarlamanın Diğer

Detaylı

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat HAFTA 1: Giriş ve Temel Kavramlar 1/29 NİÇİN STRATEJİK YÖNETİM? İşletmeler olarak hangi koşullarda strateji geliştirmeye ihtiyaç duymayız?

Detaylı

SERBEST BÖLGELER, YURTDIŞI YATIRIM VE HİZMETLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

SERBEST BÖLGELER, YURTDIŞI YATIRIM VE HİZMETLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI SERBEST BÖLGELER, YURTDIŞI YATIRIM VE HİZMETLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Mehmet ÇETİK Dış Ticaret Uzmanı 17 Serbest Bölgeler, İthalat Yurtdışı Genel Yatırım Müdürlüğü ve Hizmetler Genel Müdürlüğü

Detaylı

OKYANUS İNSAN KAYNAKLARI EĞİTİMLERİ İŞ ANALİZLERİ VE İŞ TANIMLARININ HAZIRLANMASI

OKYANUS İNSAN KAYNAKLARI EĞİTİMLERİ İŞ ANALİZLERİ VE İŞ TANIMLARININ HAZIRLANMASI OKYANUS Okyanus İnsan Kaynakları Eğitimleri İş Analizleri, İş Tanımları Mülakat Teknikleri Yetkinlik Yönetimi Performans Yönetimi Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi İnsan Kaynaklarına Geçiş İŞ ANALİZLERİ

Detaylı

Giriş. Turizmde Mevsimsellik

Giriş. Turizmde Mevsimsellik Turizmde Mevsimsellik Yard. Doç. Dr. Şevki ULAMA Giriş Turizm sektörü Türkiye de arz ve talep yönünden oldukça önemli gelişmeler kaydetmiştir. Turist ve buna bağlı olarak turizm işletmelerinin sayıları

Detaylı

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ 11 1.1. İşletme Fonksiyonu Olarak Pazarlama Fonksiyonu 13 1.1.1. Pazarlama Fonksiyonları 14 1.2. Pazarlamanın Tanımı 15 1.3. Pazarlamanın

Detaylı

Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü

Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü Üniversite Sanayi İşbirliğinde Yaklaşımlar 29 Mart 2013 Elazığ Önsöz Çeşitli

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE TEMEL KAVRAMLAR İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) İKY Gelişimi İKY Amaçları İKY Kapsamı İKY Özellikleri SYS BANKASI ÖRNEĞİ 1995 yılında kurulmuş bir

Detaylı

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014 DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014 Eyül 2011 Bu yayın Avrupa Birliği nin yardımlarıyla üretilmiştir. Bu yayının içeriğinin sorumluluğu tamamen The Management Centre ve Dikmen Belediyesi ne

Detaylı

Kısaca. Müşteri İlişkileri Yönetimi. Nedir? İçerik. Elde tutma. Doğru müşteri 01.06.2011. Genel Tanıtım

Kısaca. Müşteri İlişkileri Yönetimi. Nedir? İçerik. Elde tutma. Doğru müşteri 01.06.2011. Genel Tanıtım Kısaca Müşteri İlişkileri Yönetimi Genel Tanıtım Başar Öztayşi Öğr. Gör. Dr. oztaysib@itu.edu.tr 1 MİY Genel Tanıtım 2 MİY Genel Tanıtım İçerik Müşteri İlişkileri Yönetimi Nedir? Neden? Tipleri Nelerdir?

Detaylı

- Müşteri odaklı hizmet üretmek ve müşterilerle etkili iletişim kurma yöntemleri konusunda bütünsel bir bakış açısına sahip olacaklar,

- Müşteri odaklı hizmet üretmek ve müşterilerle etkili iletişim kurma yöntemleri konusunda bütünsel bir bakış açısına sahip olacaklar, İşletme ve yöneticilerine koçluk danışmanlık hizmetleri Bu program sonunda katılımcılar; - Hizmet sektörünün ve mağazacılığın özellikleri, hizmette ve müşteriye yaklaşımdaki değişmeler ve geleceğin mağazacılık

Detaylı

Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler

Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Önermeler Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu İstanbul Bilgi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Zahide Eylem Gevrek Konstanz Üniversitesi, Almanya

Detaylı

1.2. İLERİ GÖRÜŞ, GÖREV VE AMAÇLAR ÖĞRENME VE DENEYİM EĞRİLERİ

1.2. İLERİ GÖRÜŞ, GÖREV VE AMAÇLAR ÖĞRENME VE DENEYİM EĞRİLERİ İÇİNDEKİLER GİRİŞ ----------------------------------------------------------------------------------------------------- 1 Bölüm 1: YÖNETİM STRATEJİSİ -----------------------------------------------------------------

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİYLE AMATÖR OLARAK İLGİLENEN BİREYLERİN ORTAÖĞRETİM DERS SÜREÇLERİNDE YER ALAN GELENEKSEL ÖĞRETİ VE UYGULAMALARI DEĞERLENDİRME DURUMLARI Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ Sanat eğitiminin

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...v BİRİNCİ BÖLÜM PAZARLAMANIN TANIMI, KAPSAMI VE GELİŞİMİ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...v BİRİNCİ BÖLÜM PAZARLAMANIN TANIMI, KAPSAMI VE GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...v BİRİNCİ BÖLÜM PAZARLAMANIN TANIMI, KAPSAMI VE GELİŞİMİ 1.1. PAZARLAMANIN TANIMI VE KAPSAMI...1 1.2. PAZARLAMADA TEMEL KAVRAMLAR...4 1.3. PAZARLAMANIN ÖZELLİKLERİ...9 1.4. PAZARLAMANIN

Detaylı

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u KISA ÖZET www.kolayaof.com DİKKAT Burada ilk 4 sayfa gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 İÇİNDEKİLER Ünite 1: Küresel Pazarlama: Temel Kavramlar

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Şekiller Listesi... xvi Tablolar Listesi... xvii. Birinci Bölüm İŞLETMECİLİKTE TEMEL KAVRAMLAR. Yrd. Doç. Dr.

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Şekiller Listesi... xvi Tablolar Listesi... xvii. Birinci Bölüm İŞLETMECİLİKTE TEMEL KAVRAMLAR. Yrd. Doç. Dr. İÇİNDEKİLER Önsöz... iii Şekiller Listesi... xvi Tablolar Listesi... xvii Birinci Bölüm İŞLETMECİLİKTE TEMEL KAVRAMLAR Yrd. Doç. Dr. Onur KÖPRÜLÜ Giriş... 1 1.1. Güdü, İhtiyaçlar ve Maslow un İhtiyaçlar

Detaylı

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ NEDEN GİRİŞİMCİLİK? Girişimcilik geleceğin mesleği olacak Gelişmekte olan ekonomilerde mevcut işletmelerde çalışmak kadar kendi işini kurmak da önemli olmaya başlıyor

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 DEĞİŞİM OLGUSU

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 DEĞİŞİM OLGUSU İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 DEĞİŞİM OLGUSU 1.1. Değişim ve Önemi...5 1.2. Değişimin Tanımı...7 1.3. Değişimin Benzer Kavramlarla İlişkisi...10 1.4. Değişimin Nedenleri...12 1.5. Değişimin Çeşitleri...21 1.6. Değişimin

Detaylı

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ 11 1.1. İşletme Fonksiyonu Olarak Pazarlama Fonksiyonu 13 1.1.1. Pazarlama Fonksiyonları 14 1.2. Pazarlamanın Tanımı 15 1.3. Pazarlamanın

Detaylı

Kurumsal Uygulamalar ve Bilgi Teknolojileri Entegrasyonu

Kurumsal Uygulamalar ve Bilgi Teknolojileri Entegrasyonu Kurumsal Uygulamalar ve Bilgi Teknolojileri Entegrasyonu 20.12.2013 Kurumsal Bilgi Sistemleri Satış ve Pazarlama Bilgi Sistemleri Muhasebe ve Finans Bilgi Sistemleri İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi Üretim

Detaylı

1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA

1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA 11 1.1. Giriş 12 1.2. İnsan- Çevre İlişkilerinin Tarihi Arka Planı 12 1.2.1.Teknoloji, Tüketim ve Çevre 13 1.2.2.İnsan-

Detaylı

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi Bölüm 3 Dış Çevre Analizi 1 2 Çevre Analizi Ç E V R E A N A L İ Z İ D I Ş Ç E V R E İ Ç Ç E V R E Genel / Uzak Dış Çevre Analizi Sektör / Yakın Dış Çevre Analizi İşletme İçi Çevre Analizi Politik Uluslararası

Detaylı

Girişimciliğin Fonksiyonları

Girişimciliğin Fonksiyonları Girişimciliğin Fonksiyonları 1-Yeni üretim yöntemleri geliştirmek ve uygulamak, üretimi organize etme fonksiyonu: Girişimciler mevcut ürün ve hizmetler ile yetinmeyip, sürekli olarak farklı ve tüketici

Detaylı

Pazar Bölümlendirmesi

Pazar Bölümlendirmesi Pazar Bölümlendirmesi Umut Al H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü umutal@hacettepe.edu.tr Plan Pazar bölümlendirmesi Pazar araştırması Pazarlama araştırması Bilgi merkezlerinde pazar bölümlendirmesi SWOT

Detaylı

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Balanced Scorecard DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Bu yöntemin ortaya çıkışı 1990 yılında Nolan Norton Enstitüsü sponsorluğunda gerçekleştirilen, bir yıl süren ve birçok şirketi kapsayan Measuring performance

Detaylı

KALİTE SİSTEM YÖNETİCİSİ EĞİTİMİ

KALİTE SİSTEM YÖNETİCİSİ EĞİTİMİ FMEA-HATA TÜRLERİ VE ETKİ ANALİZİ Tanımlama Mevcut veya olası hataları ortaya koyan, bu hataların yaratabileceği etkileri göz önünde bulunduran ve etkilerine göre hataları önceliklendirerek oluşmalarının

Detaylı

Baykuş Ödülleri 2013 -Ödül Alan Projeler

Baykuş Ödülleri 2013 -Ödül Alan Projeler Baykuş Ödülleri 2013 -Ödül Alan Projeler Proje Adı: TÜKETİCİ İÇGÖRÜSÜ VE MARKA KONUMLANDIRMA ARAŞTIRMASI Araştırma Şirketi: ERA RESEARCH & CONSULTANCY Araştırma Veren: İNCİ DERİ MAMULLERİ SAN. VE TİC.

Detaylı