12 Mayıs 2014 Pazartesi

Transkript

1 12 Mayıs 2014 Pazartesi Konak Belediyesi, hastaneye gidemeyecek durumda olan hastalar için tam donanımlı bir ambulans satın alarak, hizmete soktu. Konak sınırlarını kapsayan ve hafta içi mesai saatleri arasında tamamen ücretsiz verilen hizmet sayesinde hastaların yüzü güldü İzmir'in Aliağa ilçesi Hacıömerli Köyün'deki zihinsel engelli Hasan Solmaz'ın eğitimi için kurs açan TÜPRAŞ Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hasan Dikbaş'a uyarı cezası verildi. Baba Solmaz, "Sokakta çocukları taşlayan oğlum kurstan sonra onların sevgilisi haline gelmişti" diyerek tepki gösterdi Aliağa ilçesi Hacıömerli köyünde zihinsel engelli Hasan Solmaz, halk eğitim merkezince açılan kursla hayata tutundu. Solmaz'ın yaşamında farklılık oluşturan kurs "modül o- larak uygun görülmemesi" üzerine kapatılırken, kursun açan Aliağa TÜPRAŞ Halk Eğitim Merkezi Müdürü de kusurlu bulunarak "uyarı" cezası aldı. Raporda Dikbaş hakkında öngörülen "kınama" cezası, başarılı çalışmaları, aldığı ödül ve başarı belgeleri dikkate alınarak "uyarma" cezasına çevrildi. Baba Solmaz, "Bu kurs 'Hasan'a uygun değil' diye müdür beye caza verdiler, kurs kapandı. Çocuğum bu kurs sayesinde hayata bağlanmıştı. Çocuğum yine meydanda kaldı" diye konuştu. Anne Fadime Solmaz da Hasan'ın okula gittiği dönemde özgüvenin yükseldiğini, şimdi ise tekrar içe kapandığını belirtti. Anne Solmaz, "Çocuk evde çok sıkılıyor. Okula gidip, 3-4 saat ders alıp eve geldiğinde stresi kalmıyordu. Sabah kalkınca okula gitmek istiyor, gitmek için sabırsızlanıyordu. Kahvaltısını dahi zor yaptırıyordum. Şimdi de her sabah kalktığında okula gidecekmiş gibi beklenti içinde. Oğlum kursu bitirdiğinde aşçı olmayacak. Bu çocuk hangi kursa giderse gitsin başarılı olması zaten beklenemez. Devletimizden çocuğumuza yeniden sahip çıkmasını bekliyoruz. Topluma zarar vermesini önlemek bizim için yeterli" diye konuştu. devamı 16 da

2 SAYFA 02 SIYAH MAVI KIRMIZI SARI 12 Mayıs 2014 Pazartesi "Hobi" diye başladı şampiyon oldu Doğuştan iki kolu olmamasına rağmen ayaklarını kullanarak yaptığı resimlerle tanınan Sümeyye Boyacı (11), hobi olarak başladığı her alanda başarılarına yenilerini ekliyor. Boyacı, geçen ay İstanbul'da düzenlenen "Türkiye Bedensel Engelliler Yüzme Şampiyonası"nda 3 altın madalya alarak takımına da Türkiye ikinciliği kazandırdı. Yüzme antrenörlerinin gelecekte milli takımda ve olimpiyatlarda görmek istedikleri Boyacı, yaptığı açıklamada, sırt ağrılarına iyi geldiği için 5 yaşından beri yüzdüğünü söyledi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Gençlik ve Spor Kulübü Bedensel Engelli Yüzme Takımı'na 1,5 yıl önce katıldığını ve haftada 3 gün ikişer saat, kapalı yüzme havuzunda antrenman yaptığını belirten Boyacı, "Yüzerken günlük yaşantımı gözden geçiriyorum. Neler yaşadım bugün diye düşünüyorum" dedi. Katıldığı şampiyonada ayrı kategorilerde 3 altın madalya aldığını hatırlatan Boyacı, heyecanlı bir yapısı olmadığından dolayı yarışmalarda da heyecanlanmadığını, bu yüzden başarılı olduğunu bildirdi. Takıma diğer sporculardan daha geç girdiği halde arkadaşlarıyla iyi anlaştığını anlatan Boyacı, okulu, ebru ve İngilizce kursu olduğu için antrenmanlar dışında onlarla görüşmeye fırsat bulamadığını kaydetti. Gelecekle ilgili hayallerini ise Boyacı, şöyle anlattı: "Ben milli takıma girmek istemiyorum açıkçası. Belki yarışmalara katılırım ama meslek olarak yapmak istemiyorum. Hobi olarak yapıyorum. Resim yapmanın da yüzmenin de zor ve kolay yanları var. O yüzden ayrım yapamam. Ben avukat olmak istiyorum. Ondan sonra da siyasete atılmak istiyorum. Önce milletvekilliği, milletvekilliğinden bakanlık olursa başbakanlık." Engellilere özel tasarımlı projeler yapardım" Başbakan hayalinin gerçekleşmesi halinde özellikle engellilere yönelik çalışmalar yapmak istediğini dile getiren Boyacı, şöyle konuştu: "Onlar için neler yapabiliriz' diye ödüllü özel tasarımlı proje yarışmaları başlatırdım. Güzel fikirleri olanlara ödüller verirdik. Tramvaylarda engellilere özel bir bölüm olabilirdi. Sadece refakatçiler girebilirdi diğer kişiler yüzünden oturmamazlık çekilmezdi. Engellilere özel havuzlar ve inme yerleri yapardım. Burada arkadaşlarımız zorlanıyorlar. Onlar için özel merdiven gibi birçok şey yapardım." Ekonomide de değişiklikler yapmak istediğine dikkati çeken Boyacı, "Mesela bankalarda kredi alınırken işlem için çok para alınıyor, onları aldırmazdım. Emekli maaşlarını daha fazla yapardım. Vergileri biraz daha fazla yapardım toparlamak için" ifadelerini kullandı. Boyacı, kendisi gibi engelli çocuklara da, "Onlarda bir hobi edinmeliler. Bu hobilerden başarılı olanlara burslar veriliyormuş, böylece ileride iyi yerlere gelebilirler" mesajı verdi. (AA) Senaryo yarışmasında birinciye 30 bin lira ödül Yedirenk Sanat Vakfı tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen 'Tematik Uzun Metraj Senaryo Yarışması' başladı. Aile ve çocuk temalı senaryo yarışması 31 Ağustos a kadar sürecek. Yarışmada birinciye 30 bin, ikinciye 15 bin, üçüncüye ise 5 bin lira ödül verilecek. Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen ve hem yurt genelinden hem de yurt dışından katılımcılarıyla ilgi gören aile ve çocuk temalı Yedirenk Sanat Vakfı Uzun Metrajlı Tematik Senaryo Yarışması bugün başladı. 5 Mayıs 31 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşe- Kısa öykünün ölmeyen cek yarışmanın jürisinde Edebiyatçı Selim İleri, Yönetmen Hilal Saral, Yönetmen Hamdi Alkan, Yönetmen Faruk Teber, Yönetmen Özer Kızıltan, Oyuncu ve çocuk kitabı yazarı Görkem Yeltan ve Yönetmen Gökhan Yorgancıgil de bulunuyor. Ön jürinin değerlendirmelerinin ardından belirlenen senaryolar ana jüri tarafından değerlendirilecek. Yarışmada birinciye 30 bin, ikinciye 15 bin, üçüncüye 5 bin lira ödül verilecek. Ödüller ise 22 Kasım 2014 tarihinde sahiplerini bulacak. Yarışmayı bu yıl ikinci kez düzenlediklerini belirten Yedi Renk Sanat Vakfı Başkanı Ali Tokul, Çok anlamlı bir konu seçtiğimizi düşünüyoruz. Çocuk ölümleri ve aile içi şiddetin gündeme geldiğini görüyoruz. Bu tip olayları hemen hemen her gün duyuyoruz. Bu konuların senaryoya konu edilmesi önem taşıyor. Bu yarışmanın çözüme katkı sağlayacağına inanıyorum. Bol miktarda senaryo bekliyoruz. İyi örnekler bekliyoruz. Türkiye de senaryo açlığı var. İyi senaristleri buraya bekleyerek, güzel işlerin yapılabileceğini göstermek istiyoruz. dedi. Türkiye de senaryo açlığı bulunduğunu dile getiren Yönetmen Gökhan Yorgancıgil, yarışmanın senaristler ile yapımcıları bir araya getirdiğini dile getirdi. Bir filmde en önemli şeyin senaryo olduğunu kaydeden Yönetmen Faruk Teber de Senaryo olmadan hiçbir şey olmaz. Bu tür yarışmaların fazlalaşması lazım. ifadelerini kullandı. Oyuncu ve çocuk kitabı yazarı Görkem Yeltan ise senaryo yazarlarının teşvik edilmesinin önemli olduğuna vurgu yaptı. (CİHAN) ustası Cortazar 100 yaşında 'Roman puanla kazanır, ama öykünün tek şansı nakavt etmektir.' Öykünün, özellikle de kısa öykünün nasıl olması gerektiğini, bu çok meşhur sözüyle anlatmıştı Güney Amerika'nın büyülü gerçekçi' silsilesinden Julio Cortazar. Geçtiğimiz günlerde hayata veda eden büyülü gerçekliğin babası' Gabriel Garcia Marquez için neredeyse tüm dünyada yas tutuldu. Marquez'in hayata gözlerini yumduğu 2014'te, Cortazar, doğumunun 100. ve ölümünün 30. yılında tüm dünyada çeşitli etkinliklerle anılıyor Ankara'da düzenlenen Uluslararası Ankara Öykü Günleri'nde de Cortazar üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi. Yazar, ölümünün 100. yılında Arjantin'den başlayıp Meksika'ya, Fransa'dan Doğu Avrupa ülkelerine uzanan geniş bir coğrafyada anılıyor. Ankara'da da öykü günleri' vesilesiyle Cortazar'ı konu alan kapsamlı bir söyleşi gerçekleşti. Yazarın, hayatından örneklerle öykücülüğünün anlatıldığı söyleşi şair Adnan Özer, Doç. Dr. Şebnem Atakan ve Cortazar üzerine kapsamlı akademik çalışmalar yürüten Makedonyalı Nenad Joldeski arasında gerçekleşti. Yazarın hayatından pek çok ayrıntının ele alındığı söyleşi boyunca, konuşmacılar Corzatar'ı her andıklarında ikinci veya üçüncü cümlede Gabriel Garcia Marwuz'i anmadan geçemediler. Şair Adnan Özer, Büyülü gerçekliğin bu iki büyük ustası ne kadar anılsa azdır. dedi. Doç. Dr. Şebnem Atakan ise Cortazar öyküsü için Sayfa sayısı az, derinliği mükemmel' yorumu yaptı. Bir dönem boksla da uğraşan Julio Cortazar, vurduğunda nakavt e- den' öyküler yazmıştır. Kendinden sonraki büyük yazarları etkilemiş, öykünün bayrağını yükseklere çıkarmıştır. Küçük yaşta hastalık geçirip yatağa düştüğünde annesi ona en önemli klasik eserleri sırasıyla okutuyor. Daha o yaşında kendinden önceki tüm büyük yazarlardan haberdar olmuş, çoğu kişinin otuzlu yaşlarında ancak okuyabileceği kitapları okuyup bitirmiştir. Bu durum için Şair Adnan Özer, Bir büyük yazar, ancak kendinden önceki büyük yazarları okuyarak büyük olur. diyor. 20. yüzyılın en büyük fenomenlerinden biri de 'Latin Amerika boom' (Latin Amerika Patlaması) diye adlandırılan, 1960'lar sonrası Latin Amerika ülkelerinde gelişen İspanyolca edebiyattır. Şiirde, Pablo Neruda, Cesar Vallejo ve Octavio Paz; düzyazıda, Romulo Gallegos, Juan Rulfo, Borges, Arturo Uslar Pietri, Miguel Angel de Asturias, Gabriel Garcia Marquez, Julio Cortazar, Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes, bu algıyı oluşturan kalemlerin başında gelir. Dünya devi yazarlar çıkarmasıyla bereketli olduğuna inanılan Latin Amerika, farklı diller, farklı halklar, farklı yaşamlar, farklı kültürlerle dolu bir coğrafya. Latin Amerika'nın bu yüksek kültürel yapısının Cortazarlar doğurması hiç şaşırtıcı değildir. YAZAR OLMAK İÇİN PARİS'E GİTMENİN MODA OLDUĞU YILLAR Paris'te yaşayan Cortazar'ın en yakın arkadaşlarından biri bir başka Güney Amerika ülkesi olan Şilili şair Pablo Neruda'dır. Neruda'nın Cortazar okumamış bir insan kader kurbanıdır. sözü ikisi arasındaki dostluğu da, şairin Cortazar'a duyduğu saygının da ifadesi gibidir. Neruda ile Nazım Hikmet'in arkadaşlığı ise sır değil. Nazım'la Cortazar'ın buluşup buluşmadığı, konuşmalarının olup olmadığı meselesi, Türk edebiyatından halen daha gizemini koruyan, çokça merak edilen bir konudur. Yazar olmak için Paris'e gitmenin moda olduğu yıllarda Cortazar da gider. Cortazar, artık Paris'te tanınan bir yazarken Gabriel Garcia Marquez de gelir. Ancak Marquez utangaçtır ve uzun süre Cortazar'ın yanına gidip tanışmaya cesaret edemez. Hatta bunu şöyle i- fade eder: Bir gün bir cafede gördüm onu. Geldi oturdu, bir buçuk saat boyunca yazdı, yazdı, yazdı. Sadece yarım şişe soda içti. İşi bitince kalkıp gitti. Yanına gidip Ben Garcia Marquez' diyemedim. Kısa öyküyle ilgili Cortazar'ın sayısız güzel sözü vardır ancak Kısa öykü maçı nakavtla kazanmak zorundadır. sözü en meşhurudur. Derdi daha az kelimeyle ve etkili biçimde anlatmanın önemine vurgu yapan büyük yazar, Zaman kısa hikayenin dostu değildir. Bu yüzden etkili olmak zorundadır. der. Cortazar'a göre, Henry James veya Franz Kafka yazıyorsa, bir taş bile ilginçtir! Bir okur Cortazar öyküsü için şöyle diyor: Kısaca acayip bir üslup, yoran bir öykü. Öyledir. Zira Cortazar'ın dili, öyküleri kimi zaman zihinleri yoran, kimi zaman akılla dalga geçen, fantastik öğeleri bolca bulunduran, ancak en değersiz olanı bile' o- lağanüstü bir güzellikte anlatabilen bir dildir. Seksek, Cinayeti Gördüm, Borulardaki Ayı, Mırıldandığım Öyküler, Andres Fava'nın Güncesi, Ayakizlerinde Adımlar kitapları yazarın Türkçe'ye çeşitli yayınevlerince çevrilen kitaplarından bazıları. Pek çok hikayesi tiyatro oyunlarına ilham olmuş, belgesellere konu olmuş, fantastik film yönetmenlerinin iştahını kabartarak filmlere misafir olmuştur Cortazar'ın. Bunlar arasında Michelangelo Antonioni'nin çektiği Cinayeti Gördüm filmi en çok bilineni. Çok az bilinen gerçek ise hemen hemen tüm büyük yazarların kaderiyle aynı olan son'dur: Bir filmden yapımcı 25 milyon dolar kazanırken, öyküsünden esinlenilerek yapılan filmden Cortazar ancak 4 bin dolar alabilmiştir. Öykülerinde fantastik öğelere yer veren, gerçek dünyayla olağandışı yaşantıları iç içe geçiren Cortazar'ın edebiyat dışında ilgilendiği şeyler arasında mitoloji, antropoloji, psikoloji, boks, sinema ve fotoğrafçılık da vardır. Yazar, 1984 yılında, edebiyatıyla kendini dünyaya duyurduğu Paris'te hayatını kaybetti. (CİHAN) Tangoyu öğretmek için yola çıktılar şampiyon oldular Kütahya'da Elif ve İlker İlik çifti, yaklaşık 7 ay önce kurduğu dans akademisiyle hem kendileri hem öğrencileri şampiyon oldu. İlik çifti, nisan ayında Antalya'da düzenlenen "Arjantin Tango Dünya Kupası"nda iki dünya birinciliği elde etti. Kütahya merkezde Elif İlker Dans Akademisi kurucularından Elif İlik, yaptığı açıklamada, Elif İlker Dans Akademisi'ni 7 ay önce kurduklarını ve Kütahya Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü'ne bağlı olduğunu söyledi. Akademide, birçok dans branşlarında eğitim verdiklerini dile getiren İlik, şöyle konuştu: ''Arjantin Tango Dünya Kupası, bu yıl ilk defa Antalya'da düzenlendi. Elif İlker Dans Akademisi olarak biz bu yarışmada, 'tango escenario' seviyesinde dünya birinciliği elde ettik. Aynı zamanda 'milonga' seviyesinde de dünya birinciliği aldık. Öğrencilerimizde 'beginner' seviyesinde yine 'Arjantin tango' branşında dünya birinciliği, ikinciliği, üçüncülüğü, dördüncülüğü ve sekizinciliği elde etti. Bu başarılarımız devam edecek. (AA) Liseler Kayseri'de buluşuyor Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Uluslararası Tiyatro Festivali'nin açılış töreni 12 Mayıs Pazartesi günü saat 10.00'da Cumhuriyet Meydanı'nda başlayacak. Festivale katılacak olan okullar kostümleriyle birlikte törene katılacak ve Atatürk Anıtına çelenk konulmasının ardından kortej eşliğinde Büyükşehir Belediyesi'ne yürünecek. Her yıl açılışta ünlü bir sanatçıyı konuk eden festivale bu yıl Kurtlar Vadisi dizisinde Nazife Anne rolüyle tanınan sinema-tiyatro ve dizi sanatçısı Serpil Tamur katılacak. Ünlü sanatçı, kortej sonrası Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonunda katılımcı okulların öğrencileri ile bir araya gelerek tecrübelerini paylaşacak. Akşam saat 19.00'da ise Şehir Tiyatrosu'nda Serpil Tamur'un da sahne alacağı bir oyunla festivalin galası yapılacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Büyükşehir Belediyesi olarak gençlerin her zaman yanlarında olmaya ve onlara özellikle kültürel faaliyetlerde destek vermeye özen gösterdiklerini söyledi. Kültürel faaliyetlerle uğraşan gençlerin kendilerini daha iyi ifade ettiğini dile getiren Başkan Özhaseki, "Bu sebeple tüm gençlerimizin herhangi bir sanat dalıyla ilgilenmelerini tavsiye ediyorum. Onların yapacakları faaliyetlere bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek vermeye devam edeceğiz. Amacımız gençlerimizi kültür ve sanat platformunda buluşturmak." şeklinde konuştu. İnsanların yaşadıkları şehirden mutlu olabilmeleri için kültürsanat faaliyetlerinin olmazsa olmaz olduğunu ifade eden Özhaseki, bu doğrultuda kültür-sanat projelerine özel bir önem verdiklerini vurguladı. Başkan Özhaseki, bu yıl festivale katılacak olan tüm öğrencilere sahneleyecekleri oyunlarda başarı diledi. 8 YILDA 150 BİN İZLEYİCİ Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Oktay Durukan da 12 Mayıs'taki açılış töreni ile başlayacak olan festival süresince 26 Mayıs'a kadar her gün iki oyun sahneleneceğini belirtti. Şehir Tiyatrosundaki bu oyunların ücretsiz olarak izlenebileceğini dile getiren Durukan, bugüne kadar 8 yılda 222 okulun festivale katıldığını ve 4 bin genç tarafından yaklaşık 500 oyunun sahnelendiğini söyledi. Durukan, 8 yılda sahnelenen oyunları yaklaşık 150 bin izleyicinin takip ettiğini kaydetti. Uluslararası Liselerarası Tiyatro Festivali'ne bu yıl 20'si Kayseri'den, 10'u yurt içi ve yurt dışından olmak üzere 30 okul katılacak. 12 Mayıs Pazartesi günü açılış töreni ile başlayacak olan festivalde ilk oyun 13 Mayıs Salı günü saat 14.00'te Macaristan'dan gelen ekip tarafından sahnelenecek. Festival 26 Mayıs'a kadar sürecek ve 19 Mayıs tarihi dışında her gün 2 oyun sahnelenecek. (CİHAN) Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin Türkiye'deki ilk ve tek kültürel faaliyetlerinden olan Uluslararası Liselerarası Tiyatro Festivali, 12 Mayıs Pazartesi günü yapılacak olan açılış töreni ile başlayacak. Bu yıl 9'uncusu yapılacak olan festivale 30 ekip katılacak Yıl: 3 Sahibi Saykar Basın Yayın Gaz. Mat. Kır. San. ve Tic. A.Ş. adına Eflatun SAYGILI Yazı İşleri Müdürü- Yayın Sahibi Temsilcisi Azime MOLLA Haber Müdürü Gülseren KUMRU Sayfa Editörü Nur Gülmez BEL Salih ASLAN Denizli Temsilcisi Sedat KAYA sedatkaya20@hotmail.com. Sayı: Mayıs 2014 Pazartesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fikret DAĞTEKİN İdari Merkez Şehit Fethi Bey Cad. Kızılkanat İş Merkezi 45/803 Gümrük - Konak / İZMİR Tel: (Pbx) Mail: info@sondakikagazetesi.com Dağıtım: Hakkı SARIÖZ Yayın türü: Yerel Basıldığı Yer Star Medya Yayıncılık A.Ş Gaziemir Tren İstasyonu Karşısı Eski Beton Taş Tesisleri İçi No: 29 Gaziemir / İZMİR Tel: SON DAKİKA Basın Meslek İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir

3 SAYFA 3 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >>3 ASAYiŞ Mayıs Şubat Pazartesi Perşembe ANNELER Günü'nde ÜZÜLMESİN, O GELMESE DE BEN HER ZAMAN YANINA GELİRİM 1998 de Hakkari de şehit olan Fuat Topal ın annesi Veziha Topal ise Fuat ım sanmasın ki Anneler Günü'nü kutlamadım diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: Bana hakkını helal etsin, benim hakkım ona helal olsun. O üzülmesin annesinin elini öpmedi diye, ben onun resmini öptüm. Bayram ve An- sen bana gelemedin, ben sana geldim yavrum' Anneler Günü dolayısıyla Sivaslı şehit anneleri, Yukarı Tekke de bulunan şehitliğe akın etti. Şehit Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği nin organizesiyle oğullarını ziyaret etmek üzere şe- sürprizler yapardı. Mekanı cennet olsun. neler Günü onun için anılarla doluydu. Bana hitliğe gelen anneler, Anneler Günü'nü ağlayarak geçirdi. Dua okuyan şehit anneleri duy- Ağlamak istemiyorum ama için dolu, kendime Mükafatı çok büyük ama dayanması çok zor. olan oğullarının kabirleri başında dua gusal anlar yaşadı. Oğlu Ali Yılmazsoy u engel olamıyorum. Rabb'im onları bizlere şefaatçi etsin. Üzülmesin, o gelmese de ben her okuyan ve mezar 1994 yılında Kars ta şehit veren anne Saire Yılmazsoy, oğlunun kabri başında gözyaşı zaman yanına gelirim. döktü. Torunlarıyla birlikte dua eden Yılmazsoy, önce eşinin öldüğünü 1,5 yıl sonra da 2010 da Tunceli de şehit düşen Ahmet taşlarını okşayan anneler, gözyaşlarına oğlunun şehit olduğunu anlattı. Oğlunun terhisine 2 ay kala şehit olduğunu söyleyen şehit Anneler Günü'nde kendisine çiçek aldığını ak- hakim olamadı. Şehit Eyce nin annesi Nebahat Eyce de oğlunun her annesi, 1, 5 seneyi geçirdi, ancak 2 ayı getiremedi. dedi. yanına geldim. Bir annesi ne olabilir. O her annesi Sair Yılmaztararak, Şimdi de o gelemediği için ben onun zaman bizim içimizde, ateş düştüğü yeri soy un oğlu için Sen yakıyor. şeklinde konuştu. benim Anneler Günü'nü kutlamaya gelmedin, ben sana geldim yavrum sözleri herkesi duygulandırdı Kırşehir in Akpınar ilçesi İsahocalı köyü mevkiinde meydana gelen kazada 16 öğrenci yaralandı. Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde yapılacak yüzme yarışmasına katılmak üzere Bolu'dan y- ola çıkan Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrencilerini taşıyan minibüs, yağmur yağışı nedeniyle kayganlaşan zeminde sürücüsünün kontrolü kaybetmesi sonucu takla attı. Şoför Oktay Yıldızhan'ın yönetimindeki 14 AB 656 plakalı araçta 2 öğretmen, 2 şoför ve 1'i yabancı uyruklu olmak üzere 12 öğrenci olduğu öğrenildi. Aracın kullanılamaz hale geldiği kazada 1'i yabancı uyruklu olmak üzere öğrencilerden Bolu'dan Kayseri'ye yüzme yarışmasına giden ekip kaza geçirdi: 16 yaralı 2 sinin durumunun ağır olduğu, toplamda 16 kişinin yaralandığı ifade edildi. Kazazedelerin isimleri ise şöyle: Hakan Yarar, Mertcan Üney, Ayten Bozkurt, Gökhan Yılmaz, Cem Arslan, İrem Bıçkıçı, Emre Güral, Erman Erol, Ecem Yılmaz Demir, Yasin Abalı, Fulya Öcal, Musa Sylta (Mali doğumlu-yabancı uyruklu), Ebrar Sezin, Eylül Çelebi, Ümit Karlı, Oktay Yıldızhan. Yaralılar, ambulanslarla Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. (CİHAN) İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UZMANI T.C DEVLET DEMİRYOLLARI İŞLETMESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ(TCDD) İZMİR LİMAN İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı hizmet alımı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu maddesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecektir. İhaleye ilişkin ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almaktadır: İhale Kayıt Numarası : 2014/ İdarenin a) Adresi : Atatürk Cad.No: Alsancak KONAK/İZMİR b) Telefon ve faks numarası : c) Elektronik Posta Adresi : izmirlimansatinalma@tcdd.gov.tr ç) İhale dokümanının görülebileceği : internet adresi 2- İhale konusu hizmetin a) Niteliği, türü ve miktarı : TCDD İzmir Liman İşletme Müdürlüğü İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin yürütülmesinde 6 Ay Süreyle Bir ( 1 ) İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Hizmeti Alımı Ayrıntılı bilgiye EKAP'ta yer alan ihale dokümanı içinde bulunan idari şartnameden ulaşılabilir. b) Yapılacağı yer : TCDD İzmir Liman İşletme Müdürlüğü Alsancak/İZMİR c) Süresi : İşe başlama tarihi , işin bitiş tarihi İhalenin a) Yapılacağı yer : TCDD İzmir Liman İşletmesi Müdürlüğü İhale Toplantı Salonu Kat. 5 Atatürk Cad. No: 97 Alsancak/İZMİR b) Tarihi ve saati : :00 4. İhaleye katılabilme şartları ve istenilen belgeler ile yeterlik değerlendirmesinde uygulanacak kriterler: 4.1. İhaleye katılma şartları ve istenilen belgeler: Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu Ticaret ve/veya Sanayi Odası veya Meslek Odası Belgesi; Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da ilgili meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge, Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğinin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge, Teklif vermeye yetkili olduğunu gösteren İmza Beyannamesi veya İmza Sirküleri: Gerçek kişi olması halinde, noter tasdikli imza beyannamesi, Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğinin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile tüzel kişiliğin yönetimdeki görevlileri belirten son durumu gösterir Ticaret Sicil Gazetesi, bu bilgilerin tamamının bir Ticaret Sicil Gazetesinde bulunmaması halinde, bu bilgilerin tümünü göstermek üzere ilgili Ticaret Sicil Gazeteleri veya bu hususları gösteren belgeler ile tüzel kişiliğin noter tasdikli imza sirküleri, Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen teklif mektubu Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen geçici teminat İhale konusu işin tamamı veya bir kısmı alt yüklenicilere yaptırılamaz Ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: İdare tarafından ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin kriter belirtilmemiştir Mesleki ve Teknik yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: Makine, teçhizat ve diğer ekipmana ait belgeler ve kapasite raporu: İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetini İfa Edecek Sertifikalı İSG Uzmanının isim ve kimlik bilgileri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından onaylı ( İhale tarihi itibariyle geçerli ) A Sınıfı İş yeri tehlike sınıfına uygun uzmanlık belgesi olacak uzmanlık belgesinin aslı veya noter tasdikli suretlerini teklifle birlikte Komisyona ibraz edecektir 5. Ekonomik açıdan en avantajlı teklif sadece fiyat esasına göre belirlenecektir. 6. İhaleye sadece yerli istekliler katılabilecektir. 7. İhale dokümanının görülmesi ve satın alınması: 7.1. İhale dokümanı, idarenin adresinde görülebilir ve 100 TRY (Türk Lirası)karşılığı TCDD İzmir Liman İşletmesi Müdürlüğü/ Muhasebe Müdürlüğü Veznesi Kat:3 adresinden satın alınabilir İhaleye teklif verecek olanların ihale dokümanını satın almaları veya EKAP üzerinden e-imza kullanarak indirmeleri zorunludur. 8. Teklifler, ihale tarih ve saatine kadar TCDD İzmir Liman İşletmesi Müdürlüğü Evrak Kayıt Servisi Kat.3 Alsancak/İZ- MİR adresine elden teslim edilebileceği gibi, aynı adrese iadeli taahhütlü posta vasıtasıyla da gönderilebilir. 9. İstekliler tekliflerini, Birim fiyatlar üzerinden vereceklerdir. İhale sonucu üzerine ihale yapılan istekliyle, her bir iş kaleminin miktarı ile bu kalemler için teklif edilen birim fiyatların çarpımı sonucu bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme imzalanacaktır. Bu ihalede, işin tamamı için teklif verilecektir. 10. İstekliler teklif ettikleri bedelin %3'ünden az olmamak üzere kendi belirleyecekleri tutarda geçici teminat vereceklerdir. 11. Verilen tekliflerin geçerlilik süresi, ihale tarihinden itibaren 60 (Altmış) takvim günüdür. 12. Konsorsiyum olarak ihaleye teklif verilemez. Sondakika: 12/5 Basın: 5556 Resmi İlanlar: de Bu arada Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği nin düzenlediği programda şehitlikte Kur an-ı Kerim okundu ve dua edildi. Dernek Başkanı Mustafa Hızal, şehitlerin anneleri ve eşleri ile bir Anneler Günü'nde bir arada olmaktan gurur duyduklarını ifade etti. (CİHAN) Mağazaya ürün götüren kamyonu soydular Bayrampaşa daki bir alışveriş merkezinde bulunan elektronik eşya mağazasına mal götüren kamyondan, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler yaklaşık 70 bin liralık ürün çalarak kaçtı. Kamyon sürücüsü Mehmet Gülşen ise, hırsızlığın güvenlik kamerasının altında meydana geldiğini söyleyerek hırsızların yakalanamamasından yakındı. Olay, Bayrampaşa daki bir alışveriş merkezi (AVM) önünde 7 Mayıs 2014 Çarşamba günü saat sıralarında meydana geldi. İddialara göre, Mehmet Gülşen, Kocaeli nin Gebze ilçesindeki fabrikadan 34 JD 0496 plakalı kamyona yüklediği elektronik eşyaları Bayrampaşa daki alışveriş merkezinde (AVM) bulunan mağazaya teslim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Ankara Pursaklar Belediyesi'nin organize ettiği geleneksel 8. Neneler ve Dedeler 2.Bahara Koşuyor Yarışları'na katılan 61 yaşındaki Necla Aktaş, koşuya başladıktan kısa süre sonra baygınlık geçirdi. Sağlık ekiplerinin müdahalesi ile ayağa kalkan yaşlı kadın, tüm uyarılara rağmen koşuya devam etmek istedi. Koşma aşkına rağmen yarışı tamamlayamayan kadın hastanelik oldu. Yedi kategoride ve bin metrelik parkurda yapılan 8. Neneler ve Dedeler 2. Bahara Koşuyor etkinliğine bin etmek üzere yola çıktı. Gece yarısı AVM önüne gelen Mehmet Gülşen, yaklaşık milyon değerindeki ürünün bulunduğu kamyonu otoparka çekmek istedi. İddiaya göre, güvenlik görevlileri yasak olduğu gerekçesiyle aracı otoparka almadı. Sürücü Gülşen de daha güvenli olduğu düşüncesiyle kamyonu güvenlik kamerasının bulunduğu direğin altına park etti. Kamyonu park eden Mehmet Gülşen, sabahı beklemek üzere sürücü k- abinine geçerek uyudu. S- abah saatlerinde kamyonun arka bölümünden s- esler geldiğini duyan Gülşen, hemen yerinden fırladı. Aşağı inen Mehmet Gülşen, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin kamyonun arka kapısını kırarak aldıkları elektronik eşyaları minibüse yükleyip kaçtıklarını gördü. Sürücü Gülşen, peşinden koşmasına rağmen hırsızların kaçtığı minibüse yetişemedi. Yaşadıklarını anlatan Mehmet Gülşen, hırsızlığı gerçekleştirdiğini öne sürdüğü kişilere yetişemeyince hemen polisi aradığını aktardı. Gülşen, yarım saat sonra olay yerine gelen polis ekiplerinin araçtan parmak izi alarak ayrıldıklarını söyledi. Öte yandan AVM deki mağazanın olayın ardından ürünleri teslim almadığı, Gebze deki fabrikaya geri götürülen ve yeniden sayılan ürünlerden 59 parçasının çalındığı öğrenildi. Çalınan ürünlerden 16 nın büyük ekran LCD televizyon olduğu, çalınan ürünlerin toplam değerinin ise yaklaşık 70 bin lira olduğu kaydedildi. Kamyon sürücüsü Mehmet Gülşen ise olayla ilgili inceleme başlatan polisin ilgisizliğinden yakındı. (CİHAN) Koşma aşkıyla bayılan yaşlı kadın, ayılıp tekrar koşunca hastanelik oldu 500 kişi kayıt yaptırdı. Koşu için s- abah erkenden gelenler arasında olan Necla Aktaş isimli kadın, koşu azmi ile yarışlara damgasını vurdu. Saat sıralarında koşuya başlayan 61 yaşındaki Necla Aktaş, kısa süre sonra baygınlık geçirdi. Yerde baygın halde bekleyen kadına sağlık ekipleri müdahale etmek istedi. Kadını hastaneye kaldırmak için olay yerine kısa sürede ambulans sevk edildi. Sağlık ekipleri sedyeyi indirip yaşlı kadını hastaneye kaldırmak istedi, ancak kısa süre sonra ayılarak ayağa kalkan Aktaş, tüm u- yarılara rağmen koşuya devam etmeye çalıştı. Azimli kadın, bir süre sonra tekrar bayıldı. Kadın Dışkapı Hastanesi ne kaldırıldı. Aktaş ın koşu esnasında tansiyonunun düştüğü öğrenildi. Hastanede tedavi altına alınan yaşlı kadının sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. (CİHAN)

4 12 Mayıs 2014 Pazartesi Yağ sanayinden inşaata, eğitimden medyaya farklı sektörlerde gerçekleştirdiği faaliyetlerinde bin kişilik istihdam kapasitesine ulaşan Küçükbay Grup, kadın istihdamında Türkiye ortalamasının 10 puan üzerine çıktı Mart ayında Türkiye de etkili olan don olayı, bir çok meyve gibi fındığı da vurdu. Üretici 900 bin ton fındık beklerken rekolte düştü. Dünya fındık üretimin yüzde 75 ini yapıldığı Türkiye deki rekolte, dünya piyasasındaki fiyatları da etkileyecek Antep fıstığı, fındık ve kuru kayısı gibi Türk halkının kuruyemiş olarak bolca tükettiği ürünlerde doğal afetler nedeniyle fiyatlar ortalama 2 kat artınca pazar durma noktasına geldi. Son yıllardaki tüketim artışıyla yaklaşık 3,6 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşan kuruyemiş sektöründe zam sancısı yaşanıyor Antep fıstığında geçen sezon üretimin büyük oranda gerilemesiyle başlayan fiyat artışları, bu sezon fındık ve kuru kayısıya da sıçradı. Önemli bölümü ithal edilen badem, ceviz ve kajuda da kurların artmasıyla fiyatlar yükselince bir kilogram karışık çerezin fiyatı geçen yıla göre ortalama 2 kat yükseldi. Kuruyemiş dükkanına giren vatandaşın fiyatları görünce almaktan vazgeçtiğini belirten esnaf, işlerin durmasından şikayetçi. Açıklamalarda bulunan Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Muammer Çaputçu, iklim koşullarının etkisiyle bir çok kuruyemiş ürününde üretimin önemli oranda gerilediğini, bunun fiyatlara da yansıdığı ifade etti. Antep fıstığında bir süredir yaşanan üretim sorununa bu sezon doludan zarar gören fındık ve kayısının da eklendiğine işaret eden Çaputçu, "Fiyatların yükselmesi kimsenin elinde değil, tamamıyla arz talep dengesinin bozulmasından kaynaklanıyor. Son yıllarda kuruyemiş ürünlerine yönelik tüketimde bir artış vardı. Ancak iklimsel etkiler nedeniyle piyasaya giren ürün azalıyor. Bu ürünlerde yoğun ihracatın da olması piyasayı tetikliyor. Bu ürün azlığının g- elecek yıl da devam edeceği beklentileri nedeniyle piyasa yukarı yönlü hareket ediyor. Bu artıştan spekülatif kazanç sağlayanlar da var" dedi. Antep fıstığında iki yıl önceye göre fiyatların yüzde 100 oranında arttığını, fındık ve kuru kayısıda da aynı oranlarda fiyat artışlarının yaşandığını dile getiren Çaputçu, fiyatların yükselmesinin iç piyasayı çok kötü etkilediğini kaydetti.fiyatları gören tüketicinin haklı olarak kuruyemişi daha az tüketmeye yöneldiğini kaydeden Çaputçu, şöyle konuştu: "Tüketimin azalmasıyla piyasanın yeni bir denge bulacağını düşünüyoruz. Ayçekirdeği, yer fıstığı ve leblebi gibi yoğun tüketimi olan kuruyemiş türlerinde çok büyük fiyat hareketliliği yok. Tüketimin biraz daha bu ürünlere kayacağını tahmin ediyoruz. Kurların artması nedeniyle badem, ceviz ve kaju gibi ithal ürünlerin fiyatı artmıştı ancak kurların bugünlerde gerilemesi raf fiyatlarını da düşürmeye başladı. Kuruyemiş sağlıklı bir ürün olmasına rağmen ülkemizde keyif amaçlı tüketimi yoğun. Bu nedenle vatandaş almaktan vazgeçebiliyor. Önümüzdeki dönemde fiyatı artmayan ürünlerin tüketiminin artacağını öngörüyoruz"çaputçu, sınırdan kaçak yollarla çok miktarda kuruyemiş girişinin bulunduğunu özellikle badem, ceviz ve kajuda dikkati çeken bu yasa dışı girişlerin haksız rekabete neden olduğunu da ifade etti. Kuruyemiş fiyatlarının yükselmesiyle kaçakçılık olaylarında artış yaşanmasından endişe ettiklerini dile getiren Çaputçu, hangi üründe ne kadar üretim yapıldığının tam olarak bilinmediği için spekülasyon amaçlı hareketlere karşı korunmasız kalındığına da dikkati çekti.türk kuruyemiş pazarının 3,6 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını, sektörün ihracatının ise 2,8 milyar dolar olduğunu kaydeden Çaputçu, kuruyemişin diğer çerez türlerine göre sağlığa olan faydalarını anlatarak talebi canlı tutmaya çalışacaklarını dile getirdi. İzmir'de kuruyemiş sektörü temsilcilerinden olan İzmir Ticaret Borsası Meclis Üyesi Şaban Can ise fiyatların artmasına en çok esnafın üzüldüğünü ifade etti. Birçok üründe geçen yıla göre 2 katlık fiyat artışı yaşandığını anlatan Can, "Vatandaş, 20 liralık karışık çerez istiyor. Her zaman aldığından çok az bir miktar çıkınca şaşırıyor. İki yıl önce kilogramı 25 lira olan Antep fıstığı 60 liraya yaklaştı. Bu artışları vatandaşa anlatmakta zorluk çekiyoruz, mahçup oluyoruz" dedi. (AA) Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı nın (BAKA) gülün tarımın yanı sıra turizm ürünü olarak da markalaşmasını sağlamak amacıyla sürdürdüğü çalışmalar meyve vermeye başladı. Tur programı kapsamında 56 Tayvanlı turist, gül turizmi için Isparta ya geldi

5 SAYFA 5 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >>5 EKONOMİ Mayıs Şubat Pazartesi Perşembe İnsanların kalplerini Klima santrali ile 2 milyon lira elektrik tasarrufu vaat ediyor Trabzon da Fevzi Olgun tarafından projelendirilen, ağabeyi Zafer Olgun tarafından üretilen B.E.S. marka klima santrali, senede 2 milyon lira elektrik tasarrufu vaat ediyor. Bina soğutmada kullanılan santral; 4 kilowatt/saat, emsalleri 11,5 kilowatt/saat elektrik tüketiyor. Tek fanı ve tek motoru bulunan, sıcak ve soğuk su ile etkin olan klima santrali şu an ısıtma ve soğutma sektörünü bir araya getiren ISK SODEX Fuarı nda. Klima santralini projelendiren Fevzi Olgun, ürünün serüvenini şöyle anlatıyor: Biz Asra olarak proje ve Ar-Ge firmayız. 20 senedir sektördeyiz. Çizdiğimiz projelerde yığınla yanlışların olduğunu görüyorduk. A sınıfında diye sunulan Avrupalı ürünlere ilave edilmesi gereken yenilikler olduğunu görüyorduk. Proje çizmekle görevli olduğumuz için bu konuya girmiyorduk. 5 sene evvel buna niyetlendik. Havalandırma santralinde yenilik yapılabileceğini anladık. Bunu projelendirdik. Ağabeyim Zafer Olgun ile sektörün duayenleri ile bir araya geldik. Bunun patent olabileceğine, önemli bir figür olabileceğine karar verdik. Sonrasında 5 tane ürün ürettik art arda. Bu ürün son nesil. Bu son nesilde makineler A+7 sınıfına geldi. Ürünün çevreci olduğunu iddia eden Olgun, Bizde ürün beyaz enerji olarak anılıyor. Avrupa da bu yeşil enerji olarak anılıyor. Biz temizliğe vurgu için beyaz enerji ibaresini kullanıyoruz. Biz beyaz enerjiyi değerli görüyor, diğer bütün projelerde devam ettirmeyi planlıyoruz. diyor. Fevzi Olgun un ağabeyi Zafer Olgun da klima santralinin üretimi ile ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydediyor: Santral bir fikirdi evvela. Bu fikri hayata geçirmek önemliydi. Fevzi Bey fikrini açtı bana, bir şeyler yazıp çizdik. Bunu hayata geçirme yolları önemliydi. Bir ürün ürettik başarılı oldu. Bir tane daha yaptık şu an İstanbul da büromuzda bulunuyor. İyi oldu. Otomasyon ve yenilikler yapıldı, verimliliği ortaya çıktı. B.E.S markalı ürünün iyi olduğunu, rakiplerin bunu üretemediğini gördük. Şu an Trabzon da bir fabrikamız var, burada seri üretime geçiyoruz. S- enede bin tane de olabilir. (CİHAN) kazanamazsak AB üyeliğinin gerçekleşmesi çok zor İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik sürecinde kamuoyu desteğinin çok önemli olduğunu belirterek, "Dolayısıyla teknik olarak belki her konuyu halledebiliriz, ancak insanların akıllarını ve kalplerini kazanamazsak üyeliğin gerçekleşmesi çok zor, hatta imkansız olabilir" dedi Vardan, Türkiye'nin AB ye üyelik sürecinde müzakere edilmesi gereken 35 fasıl olduğunu anımsattı. Bugüne kadar 13 faslın açıldığını, birinin de açılıp geçici olarak kapatıldığını hatırlatan Vardan, daha ele alınması gereken 21 fasıl olduğunu, ancak bir takım sebeplerle AB tarafından bu fasılların bir çoğunun bloke edildiğini kaydetti. 15, 23 ve 24 numaralı fasılların bir an önce açılmasının hem Türkiye, hem de AB açısından önemli olduğunu vurgulayan Vardan, "Öyle ki bu konu, Komisyon'un 2013 raporunda da belirtilmiştir. Dolayısıyla, iki tarafa ve özellikle de AB'ye düşen, bu sürecin önünü açmak için gerekli girişimlerde bulunmaktır" dedi. Bloke edilmemiş olan fasıllara işaret eden Vardan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Örneğin, sosyal politika ve istihdam, rekabet ve kamu alımları gibi fasıllar müzakerelere açılabilir. Ancak iş bununla bitmemektedir. Asıl olan tüm blokajların kaldırılıp, yürüyeceğimiz yolun temizlenmesi, önünün açılmasıdır. Bizce an itibariyle top AB'nin elindedir. Bizler İKV olarak, müzakere sürecinin ilelebet bu şekilde devam edemeyeceği görüşündeyiz. Mümkün olabildiği ölçüde nihai bir tarihe odaklanılmalıdır diye düşünüyoruz. Öyle ki müzakerelerin olumlu bir şekilde sonuçlanması, Gümrük Birliği'nden geri kabule kadar ilişkilerde, önem taşıyan birçok konunun da en etkin şekilde hallini sağlayacaktır. Hedef tam üyelik ve Türkiye'nin AB karar alma süreçlerinde ve kurumlarında hak ettiği yeri almasıdır. Dolayısıyla biz, İKV olarak, 2018 yılında müzakerelerin bitmesi yönünde bir temennide bulunuyoruz. Bu süreçte tüm reformların hayata geçirileceğine ve karşılıklı diyaloğun yeniden iyi düzeyde inşa edileceğine inanıyoruz." "Bu bir Türkiye projesi olduğuna göre herkesin elinin taşın altında olması gerek" Vardan, Türkiye'nin AB ile müzakerelere başladığı zaman ile bugünü karşılaştırdığınızda, sürece desteğin azaldığını, hatta belirli bir oranda güven kaybı oluştuğunu görüyoruz" dedi. Müzakerelere ilk başlanılan yıllarda Türkiye'de AB desteğinin yüzde 70'ler civarında olduğunu anımsatan Vardan, bugün bu destekten söz etmenin mümkün olmadığını, en son TÜİK tarafından yayınlanan ankete göre bu desteğin yüzde 45'ler seviyesinde olduğunu söyledi.bu işte kamuoyu desteğinin çok önemli olduğunu bildiren Vardan, bu bir Türkiye projesi olduğuna göre herkesin elinin taşın altında olması gerektiğini, dolayısıyla halkın ve sivil toplumun süreci sahiplenmesinin en önemli itici güç olduğunun altını çizdi. Kamuoyunda desteği artıracak çalışmaların yapılması, iletişim ayağının güçlendirilmesi gerektiğini anlatan Vardan, "Projenin önemi halkımıza anlatılmalıdır. Müzakere süreci tamamlandığında hem Türkiye'de, hem de Avrupa'- da, Türkiye'nin AB üyeliğinin referanduma götürülmesi söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla teknik olarak belki her konuyu halledebiliriz, ancak insanların akıllarını ve kalplerini kazanamazsak üyeliğin gerçekleşmesi çok zor, hatta imkansız olabilir. Dolayısıyla teknik müzakereler kadar, kamuoyu desteğine de önem vermemiz gerekiyor. Bu açıdan belki 9 Mayıs bizler için bir fırsat. AB'yi doğru ve tarafsız bir şekilde vatandaşlarımıza anlatmamız lazım" şeklinde konuştu. Türk vatandaşları Schengen vizesi almak istediklerinde, doğrudan AB ve AB'nin vize uygulaması ile karşı karşıya geldiğine dikkati çeken Vardan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu sorunu canlı canlı, birebir deneyimliyor. Vize konusunda çok uzun süredir çalışan bir kurum olarak, öncelikle vize uygulamasının AB hukukuna ve Türkiye-AB ortaklık hukukuna aykırı olduğunu biz değil, Avrupa Birliği Adalet Divanı, yani AB'nin en yüksek yargı organı söyledi. Sonra hava değişti yılında (Demirkan davası), bu seferde aynı mahkeme siyasi bir karar verdi. 16 Aralık tarihinde imzalanan geri k- abul anlaşması ve başlayan vize serbestliği diyaloğu var. Bu süreçleri biz de destekliyoruz. Ancak artık vakit kaybetmemeliyiz. Hem Türkiye, hem AB üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeli ve sürecin uzamasına izin vermemelidir. Yeni süreçler ile Türk halkını oyalamak doğru bir tutum olmaz; bu öncelikle zaten az olan kamuoyu desteğini daha da azaltır. Bizler İKV olarak dün olduğu gibi bugün de vize çalışmalarına destek vermeye devam edeceğiz. Geri kabul anlaşmasının imzalanmasıyla başlayan bu süreç bu nedenle bizim için çok önemli." "Yargı ve adalet sisteminde bir takım sıkıntılarımızın olduğunu gözden kaçıramayız" Vardan, kamu, özel sektör ve tüm sivil toplum olarak Türkiye'deki demokratikleşme ve reform sürecinin desteklenmesi gerektiğini söyledi. Reform sürecindeki aksaklıklar ve eksikliklerin AB'de Türkiye'nin üyeliğine karşı olan çevrelere yarayacağına işaret eden Vardan, "Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi, yüksek gelir grubuna geçebilmesi, ilk 10 ekonomi arasına girebilmesi, yargı sistemi, adalet mekanizması, kamu yönetimi ve eğitim sisteminde yapacağı reform ve bunların şeffaf uygulamalarına bağlıdır. Hiçbir zaman dünden bugüne yapılan bunca reformu göz ardı edemeyiz. Yapılan bunca emeğe ve çalışmaya teşekkür ediyoruz. Ancak hala özellikle yargı ve adalet sisteminde bir takım sıkıntılarımızın olduğunu da gözden kaçıramayız" şeklinde konuştu. Vardan, anayasa çalışmalarında yaşanan tıkanıklığın önüne geçilerek, iktidar ve muhalefet partilerinin ülkenin geleceğini şekillendirecek anayasa çalışmasında uzlaşmacı bir tavır izlemelerini ve özellikle temel hak ve özgürlükler, yargı ile adalet konularında yapılması gereken reformların bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. Kıbrıs'ta çözüm arayışına yönelik BM nezdinde süren görüşmelerin Türkiye'nin müzakere sürecine nasıl yansıyacağı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Vardan, şunları kaydetti: "Özellikle AB ile müzakere süreci başladıktan sonra, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'tan gelen taşıtlara liman ve havalimanlarını açmaması gerekçe gösterilerek, 8 faslın açılmama ve hiçbir faslın geçici olarak kapatılmaması kararının alınması, iki önemli AB üyesi ülkede, Fransa ve Almanya'da Türkiye'nin üyeliğine karşı olan iktidarların olumsuz tavırları ve Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tek taraflı vetolarla süreci tıkamaları halkın AB hevesini kaçırmıştı. (AA) Enerji sektörüne "güneş" doğacak Türkiye'de güneş enerjisinden lisanslı elektrik üretimi için ilk ihale 12 Mayıs Pazartesi günü gerçekleştirilecek. İhalede Elazığ bölgesindeki 8 megavatlık kapasite için 5, Erzurum bölgesindeki 5 megavatlık kapasite için 2 firma yarışacak. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmayı, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranını artırmayı amaçlayan Türkiye, bu kapsamda güneş potansiyelini enerji üretiminde daha etkin kullanacak. Bu kapsamda ilk olarak 600 megavatlık güneş enerjisine dayalı lisanslı üretim başvuruları y- atırıma dönüşmeye başlıyor. Mevzuat gereği, güneş enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere yapılmış ön lisans başvurularından aynı sahada, aynı bağlantı noktasına, aynı bağlantı bölgesine bağlanmak için birden fazla başvurunun bulunması durumunda, sisteme bağlanacak olanı belirlemek için Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) tarafından yarışma yapılacak. Bu doğrultuda güneş enerjisine yönelik ilk yarışma Elazığ ve Erzurum bölgeleri için 12 Mayısta TEİAŞ Genel Müdürlüğünde gerçekleştirilecek. İhalede Elazığ bölgesindeki 8 megavatlık kapasite için 5, Erzurum bölgesindeki 5 megavatlık kapasite için 2 firma yarışacak. Elazığ bölgesi için yapılacak yarışmaya Solentegre Enerji, RA Güneş, Güçlü Tekstil Limited Şirketi, İnşar Enerji, Başakkent Güneş Enerjisi Üretim AŞ; Erzurum bölgesi için yapılacak yarışmaya Makronom Enerji Üretim Limited Şirketi ve Halk Enerji katılacak. Bu yarışma aynı zamanda Türkiye'nin diğer lisanslı GES projelerinin de bir provası niteliğini taşıyacak. Bundan sonraki aşamada belirlenen bölgeler için ayrı ayrı dönemlerde yarışma yapılması bekleniyor. Şırnak bölgesi için sadece Park Teknik başvuru yaptığı için bu bölgeye yönelik yarışma yapılmayacak. Yarışma TEİAŞ tarafından oluşturulan komisyon tarafından yapılacak. Komisyon, TEİAŞ personelinden bir başkan ile en az 4 asil üyeden oluşacak. Yarışmaya katılan şirketler, üretim tesisinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere en fazla 3 yıl içerisinde birim megavat başına TEİAŞ'a katkı payı ödeme taahhüdünde bulunacak. Kesişen projeler olması durumunda daha yüksek katkı payı teklifi v- eren proje sahibi şirket, kesişen alanı kullanma hakkını elde edecek. Şirket, katkı payı tutarını, üretim tesisinin ilk ünitesinin geçici k- abulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere 3 yıl içerisinde ve yıllık eşit taksitler şeklinde TEİAŞ a ödeyecek. Güneş enerjisi potansiyeli bakımından Avrupa nın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Türkiye de, yıllık 380 milyar kilowatt/saatlik (kw/s) güneş enerjisi potansiyeli bulunduğu belirtiliyor. (AA) Turizmde yüzler gülüyor Küresel ölçekte yaşanan ekonomik krizler ve komşularındaki iç karışıklıklara karşın turizmde hedeflerine adım adım ilerleyen Türkiye'de bu yıl da turizm rakamlarının yükselişini sürdürmesi bekleniyor. Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık, yaptığı açıklamada, turizm sektörünün 2014'ten umutlu olduğunu söyledi. Turizmde yıl başından bu yana sevindirici rakamlara ulaşıldığını belirten Ayık, "Türkiye'ye yılın 3 ayında gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 3,2 artarak 4 milyon 350 bin 979 kişi oldu. Ülkemiz geçen yılın aynı döneminde 4 milyon 214 bin 348 kişi ağırlamıştı. Türkiye geneli yaklaşık yüzde 10 artıyla gidiyor şu ana kadar. Yani daha şimdiden geçen yılki ziyaretçi sayısından yüzde 10 daha fazla turist misafir ettik. Bu da olumlu bir rakam. Biz 2013 rakamlarına benzer bir trendin bu yıl da yaşanmasını bekliyoruz" diye konuştu Erken rezervasyonda hedef 10 milyon tatilsever Osman Ayık, yılın ilk çeyreğinde, Almanya'- dan gelenlerin sayısının yaklaşık yüzde 17 düşerek, 466 bine gerilediğini dile getirdi. Rusya pazarından sağlanan artışın ise yaklaşık yüzde 6 olduğunu kaydeden Ayık, en belirgin artışın yüzde 60 ile İran pazarında yaşandığını, İsrail pazarının da yüzde 24 büyüdüğünü anlattı. Yerli turist için uygun fiyatlara tatil imkanı sunan erken rezervasyon kampanyasının son dönemine girildiğini hatırlatan Ayık, kampanyanın altı yıldır başarılı şekilde sürdürüldüğünü ve vatandaşın talebinin her geçen yıl daha da arttığını bildirdi. Ayık, "Biz önümüzdeki yıllarda yaklaşık 10 milyon vatandaşımızı erken rezervasyonla tatil yaptırmak istiyoruz" ifadesini kullandı. Belgeli konaklama tesisi sayısı artıyor Öte yandan Türkiye kitle turizminin en çok gerçekleştiği 10 Avrupa ülkesi arasında sahip olduğu değerlerle ilk 5 içinde yer alıyor. Yabancı ziyaretçi sayısı açısından da Türkiye 4. sırada, paket turlarda ise 2. sırada bulunuyor. Ayrıca turizmde atılan adımların meyvesini alan turizmci de yatırımlarına devam ediyor. Bu kapsamda ülke genelindeki belgeli konaklama tesisi sayısı da son bir yıl içinde 3 bini aştı. Yine aynı dönemde sağlık turizmi harcamalarında da önemli bir yükseliş görüldü. Yılın ilk çeyreğinde, sağlık amaçlı ziyaretçi girişleri yüzde 56 arttı. Bu dönemde, harcamalar da yüzde 58 artarak 167 milyon dolara ulaştı. (AA) Ekmeğe zam yok Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İ- brahim Balcı, ekmeğe şu anda zam yapılmayacağını, ekmek fiyatlarını belirleyecek un fiyatlarının, buğday hasadı sonrası şekilleneceğini bildirdi. Balcı, "kuraklık nedeniyle buğday fiyatlarında artış olacağı ve bunun da ekmek fiyatlarına yansıyacağı" yönündeki iddiaları değerlendirdi. Hasat sonrası buğday miktarı az olursa ilk etapta Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) stoklarının kullanabileceğini belirten Balcı, "O günkü şartlarda ne gerekiyorsa o yapılacak. Bu konular şu anda bizim kendi içimizde üzerinde durduğumuz ve Bakanlıkla konuştuğumuz konular ancak kamuoyuyla paylaşılması için çok erken. Bunu gündeme getirmeye çalışanlar ne un ne de ekmek tarafındaki insanlar. Bu konuda ne ekmek ne de buğday tarafından olumsuz bir açıklama var" diye konuştu. "Şu anda ekmeğe zam söz konusu değil" diyen Balcı, ekmek fiyatlarını belirleyecek un fiyatlarının, buğday hasadı sonrası şekilleneceğini vurguladı. Çuval un fiyatında geçen aylarda yüzde 15 civarında bir artış yaşandığını belirten Balcı, bunun üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının T- MO'nun stoklarındaki 2 milyon tonluk buğdayı satışa çıkardığını ve fiyattaki yükselişin önüne geçildiğini anlattı. Balcı, şunları kaydetti: "Bu fiyat artışının ekmeğe de olumsuz bir yansıması olmadı. Ekmek fiyatları yaklaşık 2 senedir kilogram fiyatı 4 lira. Konuyu yakından takip ediyoruz. Olumsuz durum karşısında bir araya gelerek tedbirleri alıyoruz. Kuraklık nedeniyle hasadın ne kadar düşük olacağı görüldükten sonra mutlaka tedbir alınacak. Bunlar arasında buğday ithalatı söz konusu olabilir, TMO s- toklarının satışı söz konusu olabilir, un ihracatının belli bir süre yasaklanması söz konusu olabilir. Bunların hepsi olumlu tedbirler. Geçmişte un ve ekmek fiyatları konusunda bunu yaşadık. Küresel ısınma nedeniyle un ve ekmek fiyatları özellikle yüzde 100 artış gösterirken, biz bunu yaptığımız çalışma ile yüzde 25 ile sınırlı tuttuk. İnşallah böyle bir sıkıntı yaşamayız." Öt yandan Türkiye'de buğday hasat dönemi mayısta başlıyor, son hasat dönemi ise ağustos-eylülde yaşanıyor. Hasadın başlaması ve son bulması iklim şartlarına göre değişirken ilk buğday hasadı Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılıyor. (AA)

6 17 12 ubat Mayıs Per Pazartesi embe Yerel seçimlerin ardından Karabağar da başkanlık koltuğuna oturan Muhittin Selvitopu na sendikaların desteği sürüyor. Selvitopu kendisini makamında ziyaret eden Belediye-İş Sendikası yöneticilerine ve belediye çalışanlarına uzlaşı içinde çalışma mesajı verdi İş barışını çok önemsediklerini vurgulayan Başkan Selvitopu, belediyeyi saygın bir biçimde yönetmeyi amaçladıklarını i- fade etti. Belediye-İş Sendikası Örgütlenme Genel Sekreteri Ali Çelenk de Selvitopu'nu överek "Burası halkın belediyesi, siz de halkın belediye başkanısınız. Karabağlar Belediyesi'nin yapacağı çalışmalarla Türkiye'ye adını başarıyla söz ettireceğine yürekten inanıyoruz." dedi. Türk-İş e bağlı Belediye İş Sendikası'nın Örgütlenme Genel Sekreteri Ali Çelenk, Toplu Sözleşme Sekreteri Erdoğan Kefeli, 4 No'lu Şube Başkanı Şahin Kaya ve yönetim kurulu üyeleri, yaklaşan toplu sözleşme öncesi Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu nu makamında ziyaret etti. Başkan Selvitopu na görevinde başarılar dileyen sendika yöneticileri, Sizi halkın başkanı olarak görüyoruz. Karabağlar halkçı başkanla başarılı olacak." değerlendirmesinde bulundular.önümüzdeki günlerde belediyede çalışan 180 kadrolu işçinin sosyal haklarını belirleyecek yeni bir toplu sözleşme yapılacağına değinen Örgütlenme Genel Sekreteri Ali Çelenk, Başkan Selvitopu'nun belediyecilikteki tecrübesine, dürüstlüğüne vurgu yaptı ve zor günlerde de kendisinin yanında olacaklarını söyledi. Toplu sözleşmeye "bitti" gözüyle baktıklarının altını çizen Çelenk, "Karabağlar'ın çok şanslı olduğunu, çünkü böylesine değerli bir belediye bürokratını göreve getirdiğini her ortamda, her fırsatta dile getirdik. Sendika olarak size güvenimiz tam. Karabağlar için emek veren işçilerimize destek olacağınıza eminim. Hayata geçireceğiniz önemli projelerle Karabağlar Belediyesi nin adını tüm Türkiye ye başarıyla söz ettireceğinize yürekten inanıyoruz. Karabağlar da işçilerinizle el ele vererek başarılı çalışmalar yapacağınızı biliyoruz. Biz de sendika olarak yanınızdayız. Zor günlerde de yanınızdayız, çünkü biz bir aileyiz. Biz Karabağlar Belediyesi ni halkın belediyesi, sizi de halkın başkanı olarak görüyoruz. Karabağlar halkçı başkanla çok başarılı o- lacak. dedi.işçinin, çalışanın, örgütlü mücadelenin her zaman destekçisi olduğunu bundan sonra da tavrının değişmeyeceğini söyleyen Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu ise çalışanlarıyla birlikte belediyeyi saygın bir şekilde yöneteceklerini dile getirdi. Selvitopu, Uzun yıllar belediyelerde çeşitli kademelerde yöneticilik yaptım ve işçilerimle hep uzlaşı içinde çalıştım. Bundan sonra da çalışanlarla ilgili olan tavrım değişmeyecek. Karabağlar da barışçıl bir ortamda hizmet edeceğiz. İş barışı bizim için çok önemli. Halkımızın bizden beklentileri var. Karabağlar da yaşayanlar hizmet bekliyor. Ben işçilerimle, çalışma arkadaşlarımla, sendikalarımızla, sivil toplum kuruluşlarıyla bu beklentileri gerçekleştireceğim. Belediyeyi hep birlikte saygın bir şekilde yöneteceğiz. diye konuştu. (HABER MERKEZİ) AK Parti Manisa milletvekili ve Meclis Çocuk Hakları İzleme Komitesi üyesi Dr. Muzaffer Yurttaş çocuğa yönelik şiddet ve son günlerde ülkenin gündeminde önemli yer tutan çocuk cinayetleri ile ilgili olarak bir basın açıklamasında bulundu Yurttaş bu konuda herkesi çözüm konusunda katkıda bulunmaya davet etti. AK Parti Manisa Milletvekili Dr. Muzaffer Yurttaş'ın basın açıklaması aşağıdadır. "Şiddet, taciz, tecavüz ve öldürme; aslında bu sorunlar sadece Türkiye'de mevcut sorunlar olmayıp, tüm dünya ülkelerinde yaşanan gerçeklerdir. Son günlerde basına yansıyan çocuk cinayetleri ülkemizin gündeminde önemli bir yer tutmuştur. Bu konu üzerinde durulmalı ve herkes üzerine düşeni fazlası ile yapmalıdır. Çocuklara yönelik şiddet ve cinayetin sebepleri: Çocuklara yönelik şiddetin ve cinayetlerin sebeplerini incelediğimizde pek çok neden karşımıza çıkmaktadır. Cehalet ve eğitimsizlik başlıca nedendir. Ailesinde şiddet görmüş ve sevgiden uzak büyümüş kişilerin şiddeti bir çözüm aracı olarak gördükleri saptanmıştır. Terkedilmiş çocuklar, boşanmış ailelerin çocukları, çatışma ve şiddet ortamında büyümüş çocuklar, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi etkenler şiddeti artıran ve şiddet gerekçesi olarak gösterilen nedenler olarak karşımıza çıkıyor. Televizyondaki şiddet içerikli diziler ve filmler, şiddet ile ilgili haberlerin olumsuz şekilde verilmesi de şiddete götüren nedenler olarak sayılabilir. Bir düşünürün "cinayetler kırsal kesim kökenli olmasına rağmen, intiharlar kent kökenlidir" sözünden hareketle yaşanılan çevre ve kültürün de şiddet ve cinayetler üzerinde etkisi vardır. Çocuklara yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmesi konusunda öneriler: 1- İlkokuldan başlayarak eğitim yoluyla şiddetin önlenmesi ve sevgi toplumunu oluşturulması için topyekün seferberlik başlatılmalıdır. Toplumsal farkındalık meydana getirmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. 2-"Bir nesli eğitmeye babaannesinden başlamak gerekir" sözünden hareketle şiddete bulaşmış çocukların anne ve babalarından başlayarak eğitim ve önleyici çalışmalar yapılmalıdır. Şiddete neden olan kişilerin yetiştiği ortam ve yetişmesinde etkili olan kişiler eğitim ve tedaviye tabi tutulmalıdır. 3- Şiddeti artıran alkolizm ve uyuşturucu kullanımı konusunda gerekli önlem ve düzenlemeler yapılmalıdır. Alkol satışı konusunda belirli yaş altına satışın yapılmaması, uyuşturucu kullanan ve satanlarda ilgili caydırıcı tedbirler alınmalıdır. 4-Erken ve çocuk yaşta evlenmeler önlenmelidir. Şiddete uğrayan ve şiddete neden olanlar üzerinde yapılan araştırmalarda çocuk yaşta evlendirilenler risk grubunda görülmüştür. 5- Aile hekimleri hizmet ettikleri ailelerdeki tüm sorunlarla yakından ilgilenmeli ve psikolojik sorunları olan bireylerle ilgili eğitim ve önleyici çalışmalara katılmalıdır. 6- Teleizyon ve basında şiddet içerikli dizi, haber ve yayınlar yapılırken daha dikkatli olunmalıdır. Haberlerin veriliş tarzı konusunda "Basında etik kurul" oluşturulmalı ve bu kurul gerekli çalışmaları yapmalıdır. Televizyon vasıtası ile ve basın aracılığı ile şiddeti önleyici ve sevgi toplumunu oluşturucu çalışmalara destek verilmelidir. Kamu spotları ile şiddeti önleyici mesajlar tüm topluma verilmelidir. 7-Yaralanma ve ölümlere neden olan ruhsatsız ateşli silahların yaygın olarak kullanılması önlenmelidir. Silahsızlanma çalışmalarına toplumsal destek verilmelidir. 8- Şiddete neden olan risk gruplarına yönelik özel eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Bu grupların topluma kazandırılması konusunda milli eğitim, emniyet, diyanet ve aile ile ilgili kurumlar ortak projeler oluşturmalıdır. 9- Çocuklara yönelik şiddet uygulayanlara karşı cezalarda asla indirim yapılmamalıdır. Çocuk cinayetlerinde faillere idam ya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir. Yeryüzünde barışı ve huzuru sağlayacak olan, şiddeti önleyecek olan sihirli değnek anaların ve öğretmenlerin elindedir. Çocukluğunda ailesinde sevgiyi gören, sevgiyi yaşayan bir çocuk fedakar ve bilge öğretmenlerin elinde yoğrularak huzurlu bir toplumun huzurlu bir ferdi olarak yetişecektir. Şikayet etmek ve boş konuşmalar yerine hepimiz elimizi taşın altına komalı ve şiddetin önlenmesi konusunda üzerimize düşeni yapmalıyız. Yarın keşkelerle ve bahanelerle yaşamak istemiyorsak şimdi ortak çözüm bulmak için gelin birlikte çalışalım" dedi YURTTAŞ'TAN ANNELER GÜNÜ MESAJI Nene dedim. Dedem sana hiç çiçek aldı mı?durdu ve şöyle dedi: Bana aldığı fistanların hepsi çiçekliydi. Eli Öpülesi Analarımız, sizler dünyanın en değerli varlıklarısınız. Yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız v- eren fedakar annelerimizin Anneler Gününü en kalbi duygularımla kutluyorum. Peygamberimiz Cennet anaların ayakları altındadır buyurarak kadını hak ettiği en yüksek makama yükseltmiştir. "Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi sosyal statüde yaşarsa yaşasın tüm anneler yüreklerinde taşıdıkları merhamet, iyilik, güzellik, sabır, adalet ve eşitlik gibi erdemlerle hayatlarımıza ışık tutmaktadır. Ne var ki, günümüzde yaşanan terörden, çatışmalardan, zulümlerden en çok etkilenenler, dramlardan en çok canı yananlar da anneler ve kadınlardır. Annelerin ve kadınların daha mutlu, daha güler yüzlü olduğu bir Türkiye'yi inşa etmek için canla başla çalışmaya devam ediyoruz. Bu hayatta doğuran, büyüten, yeşerten, yuva kuran, eğiten, idare eden, sabreden, güçlü olan kadını, kadın olduğu için değil sadece insan olduğu için önemsiyor ve tüm anneler ve kadınların önünde saygıyla eğiliyorum.dedi (HABER MERKEZİ) CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, Anneler Günü mesajıyla, Gezi direnişinde çocuklarını yitiren anneleri ve kayıp çocuklarının yolunu gözleyen annelerin acısını paylaştı, fedakârlığın ve karşılık beklemeyen emeğin sahibi annelerimizin huzur ve mutlulukla yaşayacağı günlerin gelmesi dileğiyle, günümüzü yürekten kutluyorum dedi

7 17 12 Mayıs ubat Per Pazartesi embe Bakan Bozdağ, "Belli ki Sayın Sezer in cumhurbaşkanı olma süreci bazı insanları etkilemiş durumda. Şimdi yeni Ahmet Necdet Sezer olmaya özenenler var, onlardan birisi de öyle zannediyorum Sayın Başkan. Çatıya da oynuyor ama çatının sağlam olmadığını ben buradan ifade etmek isterim, Sayın Başkan o çatıya fazla güvenmesin, çünkü o çatı çürük temeller üzerinde duruyor, oradan düşmesin istemem" dedi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu'nun, Danıştay'ın kuruluş yıl dönüme töreninde yaptığı konuşmaya ilişkin, Sayın Başkan, belli ki çatıya falan oynuyor, birtakım çatılardan bahsediliyor, üçgenden bahsediliyor, ortak adaydan bahsediliyor. Belli ki Sayın Sezer in cumhurbaşkanı olma süreci bazı insanları etkilemiş durumda. Şimdi yeni Ahmet Necdet Sezer olmaya özenenler var, onlardan birisi de öyle zannediyorum Sayın Başkan. Çatıya da oynuyor ama çatının sağlam olmadığını ben buradan ifade etmek isterim, Sayın Başkan o çatıya fazla güvenmesin, çünkü o çatı çürük temeller üzerinde duruyor, oradan düşmesin istemem" dedi. Afyonkarahisar da, AK Parti nin 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı na katılan Bozdağ, burada, gazetecilere açıklamalarda bulundu. Danıştay ın 146. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla çok önemli bir toplantı düzenlendiğini, Danıştay Başkanı nın güzel bir konuşma yaptığını belirten Bozdağ, şöyle devam etti: Esasında yargının içinde bulunduğu durumu değerlendiren, hem yargıya dönük eleştirileri yapan hem de dışa dönük eleştirileri belli bir çerçeve içerisinde değerlendiren güzel bir konuşma yaptı. Herkes bu konuşmadan memnun oldu ama arkasından Türkiye Barolar Birliği Başkanı nın yaptığı konuşma içerisinde, Barolar Birliği nin talepleri veya avukatların beklentileri, sorunları, idari yargının ve yargının sorunları dışında değinmediği hemen hemen hiçbir konu kalmadı. Adeta bir siyasi parti genel başkanı edasıyla konuşmalar yaptı. Daha önce benzer konuşmaları yapanlar oldu. Biz her defasında yargı görevi yapanların, konuşmalarını belli bir çerçevede olması gerektiğini ifade ettik. Maalesef Sayın Başkanın konuşmaları siyasi polemiklerle dolu, kendince hesaplı yapılmış bir konuşma diyen Bozdağ, şunları söyledi: Belli ki Sayın Başkanın belli siyasi hedefleri var. Danıştay ın bu açılış yıl dönümünü, bu hedefleri için atlama taşı olarak görmüş olabilir. Bu, kendisinin değerlendirmeleri, kendisinin takdiridir. Ama Danıştay ın veya diğer yüksek mahkemelerin açılış yıl dönümleri, yargının sorunlarının konuşulduğu, geleceğe dönük beklentilerin dile getirildiği mekanlar olmalı. Partilerin yaptığı grup toplantıları gibi siyasal konuşmaların yapıldığı mekanlar asla olmamalı. Bugün, Barolar birliği Başkanı bir siyasal konuşma yapmıştır. Bu, fevkalade yanlış olmuştur. Bozdağ, Sayın Başkan bunu eski Türkiye nin bir alışkanlıkları olarak herhalde algılamıyor, yeni Türkiye de artık demokrasi üzerinde, milli irade üzerinde buyurgan bir üslupla, ayar veren üslupla konuşma devri bitmiştir. Yeni Türkiye de bunların dönemi kapanmıştır, Sayın Başkan anlamamışa benziyor ama zaman içerisinde eminim o da bunu öğrenecektir. Artık yeni Türkiye de hukukun gerekleri, demokrasinin gerekleri yerine getirilecektir ifadesini kullandı. Feyzioğlu nun, konuşmasında pek çok siyasi konuyu, muhataplarının cevap verme imkanı yokken dile getirdiğini, aslı olmaya bilgileri gerçekmiş gibi paylaştığını, ithamlarda bulunduğunu aktarann Bozdağ, Türkiye deki 10 binlerce avukatın içinde bulunduğu sorunlara ilişkin bir konuşma yapmasını beklediği Feyzioğlu nun, siyasal hedefleri ve ideolojisi doğrultusunda konuştuğunu vurguladı. Bozdağ, adli yıl açılışlarının, yargı kurumlarının kuruluş yıl dönümlerinin kişilerin ideolojilerinin dile getirildiği, siyasal hedeflere uygun konuşmalar yapılan mekanlar olmadığına işaret ederek, şöyle konuştu: Buralar yargının, hukukun sorunlarının dile getirildiği, tespit edildiği, çözümüne dair önerilerinin söylendiği yerler olmalıdır. Ama maalesef biz Türkiye de bunu yargı açısından hala başarmış değiliz. Yargıda açıklama yarışı döneminin kapandığını biz düşünüyoruz. Uzunca bir zamandır böyle açıklamalar yapılmıyordu ama maalesef daha önce Anayasa Mahkemesi Başkanının açıklaması, şimdi Barolar Birliği Başkanının açıklamaları 'eski Türkiye yeniden mi hortluyor sorularını sordurmuştur. Ama bu soruları soranlara biz buradan açıkça ifade ediyoruz ki eski Türkiye yi hortlatmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Eski Türkiye yoktur, yeni Türkiye vardır. "Belli ki Sayın Sezer in cumhurbaşkanı olma süreci bazı insanları etkilemiş durumda" Yeni Türkiye de vesayetçi, buyurgan, ayar veren, tepeden bakan anlayışın değil, milletin egemen olduğu bir anlayışın bulunduğunu, millete rağmen hareket edenlerin kendilerine yer bulamayacağını anlatan Bozdağ, şöyle dedi: Sayın Başkan, belli ki çatıya falan oynuyor, birtakım çatılardan bahsediliyor, üçgenden bahsediliyor, ortak adaydan bahsediliyor. Belli ki Sayın Sezer in cumhurbaşkanı olma süreci bazı insanları etkilemiş durumda. Hatırlarsanız Sayın Ahmet Necdet Sezer, bir açılışta yaptığı konuşma nedeniyle ortak a- day olarak gösterildi ve sonra Parlamento tarafından cumhurbaşkanı seçildi. Şimdi yeni Ahmet Necdet Sezer olmaya özenenler var, onlardan birisi de öyle zannediyorum Sayın Başkan. Çatıya da oynuyor ama çatının sağlam olmadığını ben buradan ifade etmek isterim. Sayın Başkan o çatıya fazla güvenmesin, çünkü o çatı çürük temeller üzerinde duruyor, oradan düşmesini istemem. Adalet Bakanı Bozdağ, bir soru üzerine, Başbakan Erdoğan ın tepkisinin abartılı olduğu yorumlarını değerlendirdi. Bozdağ, Sayın Başbakanın yerine siz kendinizi koyun, ona göre bir tavır ve davranış belirleyin, Sayın Başbakanın yerinde olsaydınız ifadesini kullandı. Feyzioğlu nun kendisine verilen 15 dakikalık süreyi 1 saati aşkın uzattığını, Başbakan Erdoğan ın da konuşmayı büyük bir sabırla sonuna kadar dinlediğini belirten Bozdağ, şöyle devam etti: Konuşması bittiği zaman Sayın Başbakanımızın tepkisi var. Bu, haklı bir tepki. Edebi, adabı, erkanı hepimizin görmesi lazım, bilmesi lazım, ona da uyması lazım. Türkiye nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı orada, pek çok insan davet edilmiş orada. Bu insanların ayrı programları, randevuları, bekleyenleri var, herkes kendini o zamana göre programlamış, oraya gelmiş, bir tanesi çıkıyor konuşma yapıyor, sizin bütün programlarınızı, randevularınızı altüst yapıyor. Öte yandan yargıyla alakalı olmayan pek çok konuyu getirip orada konuşuyor. Barolar Birliği Başkanı konteynerden bahsediyor, engellilerden bahsediyor, seçimden bahsediyor, cumhurbaşkanlığından bahsediyor. Bahsetmediği konu yok, el atmadığı husus yok. Allah aşkına böyle bir konuşmada her konuya el atmak Barolar Birliği Başkanına mı düşer? Burada yapılacak konuşmanın muhtevası, çerçevesini elbette biz tayin etmeyeceğiz. Ama bu yargıyla ilgili bir toplantıysa yargı ve hukuk devleti çerçevesinde değerlendirme yapması beklenir. Bu değerlendirmeleri kabul ederiz etmeyiz, eleştirileri uygun görürüz görmeyiz a- ma o çerçevenin içerisinde kalması herkesin beklentisidir." (AA) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye nin önerisi üzerine kurulan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci'nin (GDAÜ), Balkanlar ın ortak iradesini ve özgür sesini yansıtan, Balkanlar'ın yegane sahiplenme örneği olan işbirliği forumu olduğunu söyledi

8 SAYFA 8 MAVi KIRMIZI SARI SAYFA 9 SiYAH MAVi KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESi >>8 GÜNCEL 1712 Şubat Mayıs Perşembe Pazartesi SONDAKiKA GAZETESi >>9 GÜNCEL Şubat Mayıs Perşembe Pazartesi SIZINTI Abdullah LELiK abdullah_lelik@hotmail.com TARİHTEN DERS ALSAYDIK HİÇ YAŞANIR MIYDI BUNLAR Tarihimizi biliyor muyuz? Tarihi yeniden yaşayamayacağımıza göre, onu okumamız vede anlamamız gerekiyor. Tarihini, geçmişini kitaplarla, bilgilerle beslemeyen milletlerin sonu hüsrandadır. Biz kimiz? Nereden geldik? Niçin geldik ve nereye gidiyoruz? Bu sorulara cevap verebiliyor muyuz? Bu sorulara verilecek cevap o kadar çoktur ki, kişiden kişiye de değişiyor. Tarih kitaplarında okutulanlar başka, tarihçi olarak bilinen, ilim ve bilim adamlarının yazdıkları ve söyledikleri daha da başka. Gazetecilerin, köşe yazarlarının yazdıkları, söyledikleri daha bir başka olduğunu gözlüyoruz. Konferans salonlarında, televizyon ekranlarında anlatılanların, tartışılanların anlattıkları, tartıştıkları konuların da kişilere göre de değiştiği görülmektedir. Geçtiğimiz aylarda bir televizyon prğramına-ı seyrediyordum. İlginç bir yayındı. Yayının Konuğu Prof. Dr. Feridun Agısıoğlu idi. Azerbaycanlı Türk bilim adamı bir zamanlar milli eğitim bakanlığı da yapmış. Saygın ve bilinçli bir tarihçi, araştırmacı yazar. Bütün anlattıkları belgelere dayanıyor. Bazı tarihçilerin, yazarların, siyasetçilerin insanlara Altay teorisi diye yalan ve Türk Milletini küçük düşürücü asılsız bir tarihi benimsettiklerini söylüyor. Bu teorinin 2500 yıldır işletildiğini söylüyor. Anadolu'nun mazisinin Malazgirt savaşından donra Türklerin Anadolu ya geldiği hadisesinin tamamen yalan olduğunu söylüyor. Türklerin Anadolu ya Orta Asya dan geldiğine ait İddiaların hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını, etnografik ve taş belgelerinde, Türklerin Anadolu dan batıya, batıdan da tekrar Anadolu ya geldiklerini belgelendiğini anlatıyor. Prof. Dr. Feridun Agısıoğlu nun anlatımlarına göre, 2700 yıl önceden yazılmış belgeler bulunuyor. Bu belgeler Altay göçlerinin yalan olduğunu ortaya koyuyor. Türklerin İtalya da 1000 yıl yaşadığını, sonunda bazılarının asi mile olduğunu, bir kısmının ise Anadolu ya döndüğünü söylüyor. Dillerinin kullanılmaz duruma gelmesi sonucunda Ölü diller olarak anıldığını, buna rağmen İtalyan dilinin incelenmesi halinde hala Türkçe kökenli kelimelere rastlandığını belgeleriyle anlatıyor. Tarihçi Prof. Türkleri küçük düşürmek için kasıtlı olarak, göçebe bir halktır, sürekli gezmiş, göçmüş, yersiz yurtsuz toplumlar olarak gösterilmeye çalışıldığını da anlatıyor. URMU Teorisi adında bir uygulamadan da bahseden hoca, Osmanlı arşivlerinin incelenmesi halinde hangi aşiretin nerede, hangi yörede yaşadığı, bunların nereden gelip nereye gittiklerinin veya ne yaptıklarının anlatıldığını söylüyor. Dilleri, yaşam tarzları, nereden gelip, kimler olduğunun Türk boylarının, Kürt olanların yazıldığını anlatıyor. Azerbaycan ve diğer Türk kökenli milletlerin arşivlerinde de bu konuda ki belgelerin mevcut olduğu belirtiliyor yıl önce Anadolu da Turuk beyliğinin bulunduğu 200 yıl bu beyliğin hüküm sürdüğünün belgelerde olduğu anlatılıyor. Türk kelimesinin ve Türk milletinin temellerinin böyle başladığının anlatıldığı programda, Altay teorisi nin bizim milletimizin vatansızlaştırmaya yönelik olduğu gerçek teorinin Umdu teorisi olduğu, Türklerin Şaman olduğu yalanın da Türkler için bir iftira olduğu, Türklerin hiçbir zaman şaman olmadığı anlatılıyor. Türk Milletinin her zaman, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Abaza vs. olarak yaşadığını bunun adının da Türk Milleti olduğu vazgeçilmez bir gerçek olarak anılmaya devam edeceği vurgulanıyor. Tarih bir gerçektir ki, yalanla tarih yazılmaz. Yazılsa da o yazılanlar tarih olmaz masal olur. Gerçekler mutlaka bir gün ortaya çıkar. Milli Eğitim bakanımızın tarihimizin yeniden yazılacağını anlatması ve tarihin asılsız masallardan arındırılarak, hakiki tarihimizin belgeleriyle insanların hizmetine sunulacağını açıklaması çok ümit vericidir. Depremden bugüne kadar 5 katrilyon Van'a destek verdik! Başbakan Erdoğan, Metin Feyzioğlu'nun konuşmasında Van ile ilgili tamamen yalan ve yanlış ifadeler kullandığını vurgulayarak, Van'a yapılan yatırımlar, hizmetler ve eserlerle ilgili konuyu bilmediğini söyledi. Başbakan Erdoğan, "Orada kiracılardan konut sahibi olmak isteyen olursa TOKİ konut yapmaya devam edecektir, TOKİ konutlarından gider alırlar. Bunlar orada konut sahibi değildi ki sen nasıl hukukçusun. Zaten kirada oturuyordu, şimdi de bir başka yerde kirada oturur, olayın aslı bu. Ama bunun nakledişi farklı. Biz kimseyi açıkda bırakmadık, devamlı aş, sürekli yağdırdık. Orada depremden bugüne kadar 5 katrilyon Van'a destek verdik" dedi AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Baralor Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na yönelik, "Danıştayın Başkanı 25 dakika konuşuyor, ev sahibi. Bu beyefendi, orada bir saat konuşma yapıyor ve Danıştayın kuruluş yıl dönümünde konuyla ilgili değil tamamıyla baştan aşağıya bir siyasi konuşma yapmak suretiyle orada kendine göre bir tatmin. Çıkar cübbeni sen de birilerinin yaptığı gibi. Söylüyoruz, siyaseti çok seviyorsan çık bu siyaset meydanına orada kendini ispat et" dedi. Afyonkarahisar NG Güral Termal Otel'de gerçekleştirilen, AK Parti 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı, Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan'ın açılış konuşmasıyla başladı. Toplantının Türkiye ve demokrasi için hayırlara vesile olmasını Allah tan niyaz eden Erdoğan, geçmişte Antalya ve Ankara-Kızılcahamam da yapılan geleneksel istişare toplantılarının 22 ncisini, son derece anlamlı bir tercihle Afyonkarahisar da gerçekleştirdiklerini, Afyonkarahisar'ın tarih boyunca "Anadolu'nun kilidi" olarak tarif edildiğini, Afyonkarahisar da tutunmayı başarabilenlerin, Anadolu nun hakimi olduklarını söyledi de, işgal kuvvetlerinin Anadolu'ya hakim olabilmek amacıyla yığınaklarını buraya yaptığını, Afyonkarahisar ın Anadolu nun kilidi olduğunu bilen Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının da 26 Ağustos sabahı Başkumandanlık Meydan Savaşı nı başlatarak, 30 Ağustos ta Büyük Zaferi elde ettiklerini ve Afyonkarahisar'ın, "kurtuluş"un ve "kuruluş"un şehri konumuna yükseldiğini anlattı. Erdoğan, Afyonkarahisar daki şehitliklerdeki metfun kahramanları, Kurtuluş Savaşı'nın tüm şehit ve gazilerini rahmetle, minnetle yad etti. "13 yıl sonra, bir kez daha Afyonkarahisar da buluşmamız, bilinçli bir tercihtir" Afyonkarahisar ın, yakın tarihinde, demokrasi mücadelesinde çok ayrı bir yeri bulunduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "İlk çok partili seçimlerde, 1946 da, Afyonkarahisar, merhum Adnan Menderes ve Demokrat Partiyi bağrına bastı, tüm hilelere, tüm engellemelere rağmen 8 milletvekilinin 8 i de Demokrat Partiden seçildi.1950 seçimlerinde 9 milletvekilinden 9 u da Demokrat Partiden seçildi te Afyonkarahisar yine 9 da 9; 1957 de 10 da 10 yaparak, Demokrat Parti ye en güçlü desteği veren şehirlerimizden oldu. Adalet ve Kalkınma Partisinin, AK Parti nin tarihinde de Afyonkarahisar çok ayrı bir yerde duruyor. AK Parti nin kuruluş hazırlıklarını, burada, Afyonkarahisar da gerçekleştirdik yılında, tüzüğümüzü, parti programımızı burada hazırladık. Anadolu nun kilidi olan, Büyük Zafer in şehri olan, merhum Menderes ve Demokrat Partiye sahip çıkan Afyonkarahisar, AK Parti nin de tohumlarının atıldığı, uzun ince yürüyüşünün tasarımlarının yapıldığı şehir oldu. 13 yıl sonra, bir kez daha Afyonkarahisar da buluşmamız, asla tesadüf değildir; bilinçli bir tercihtir yılında, Türkiye nin sorunlarına çözüm üretmek, Türkiye nin dertlerine deva olmak gayesiyle, yolculuğumuzun startını işte bu şehirde vermiştik. 13 yıl sonra bir kez daha, önemli bir dönüm noktasının arifesinde, Türkiye için çok önemli bir seçimin öncesinde, yine Afyonkarahisar dayız, yeni kutlu bir başlangıcın, kutlu bir dönüşümün istişarelerini burada yapıyoruz." Erdoğan, 2001'de Afyonkarahisar'da AK Parti'nin kuruluş hazırlıklarını yaparken, bir yandan dualar ederken, kutlu başlangıcın hayırlı olmasını temenni ederken, "Niyet hayır, akıbet de inşallah hayır olsun" dediklerini anlatarak, "Allah a hamdolsun, Rabbime sonsuz şükürler olsun, Afyonkarahisar da dualarla başlattığımız o süreç, Türkiye için, milletimiz için, demokrasimiz için hatta sınırlarımızı Başbakan, kalp krizi geçiren bakan yardımcısını ziyaret etti aşarak bölgemiz için, dünya için, özellikle de dünyanın tüm mazlumları için hayırlı bir süreç oldu" diye konuştu. Bir kez daha, Afyonkarahisar'da "niyet hayır, inşallah akıbet de hayır olsun" dediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, toplantı vesilesiyle partisinin her kademesine 30 Mart seçimlerinde elde edilen büyük başarıdan dolayı şükranlarını iletti. Toplantının bu yıl mekan darlığından dolayı ailelerle yapılamadığını belirten Erdoğan, uygun bir otel bulunması halinde gelecek toplantıların yine ailelerle yapılabileceğini söyledi. Türkiye demokrasi tarihinin en zorlu seçimlerinden birini yaşadıklarını ve tüm zorluklara rağmen seçimden zaferle çıktıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Burada şu noktaya, hem sizlerin hem de ekranları başında bizleri dinleyen aziz vatandaşlarımın özellikle dikkatlerini çekiyorum. 17 ve 25 Aralık tarihlerinde yapılan operasyonlar, Türkiye ye bugünkünden çok farklı bir istikamet çizmeyi hedefliyordu. Bakın, üzerinden zaman geçtikçe bazı çarpıcı gerçeklerin ortaya çıktığını, Türkiye nin 17 ve 25 Aralık operasyonlarında Başbakan Erdoğan, AK Parti 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılış konuşmasının ardından otelden ayrıldı. Erdoğan, toplantı için Afyonkarahisar'da bulunan ve sabah saetlerinde geçirdiği kalp krizinin ardından Afyon Kocatepe Üniversitesi Ahmet Necdet Sezer Araştırma ve Uygulama Hastanesine kaldırılarak anjiyo yapılan Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin'e geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Yaklaşık yarım saat süren ziyaretin ardından hastane önünde toplananların tezahuratları üzerine vatandaşlarla sohbet eden Başbakan Erdoğan, hastası olan vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulundu. Bir kadının kocasının içki, kumar gibi kötü alışkanlıklarını şikayet etmesi üzerine Başbakan Erdoğan, kadının şikayetini, yanında bulunan Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu'na iletti ve konuya ilişkin notları almasını istedi. Annesinin kucağındaki bir kız çocuğunu da seven Erdoğan, "Maşallah çok tatlı. Anasına mı benziyor, babasına mı" diye sordu. Annenin "Babasına da benziyor, bana da" sözleri üzerine, "Tam böyle karma olmuş, sevimli bir kızımız olmuş" dedi ve çocuğa oyuncak bebek hediye etti. Bir vatandaşın "Afyon'a hoşgeldiniz, sizi bir dönem daha başbakan olarak görmek istiyoruz. Afyon'a kazandırmış olduğunuz eserler için, stadyum için çok teşekkür ediyoruz" sözleri üzerine de Erdoğan, "Daha iyi olacak inşallah. Yoğun oteller yapılıyor, inşallah Afyonkarahisar tamamen turizm yeri olacak" dedi. Erdoğan, vatandaşların "Bir dönem daha başbakan olarak kalın" sözleri üzerine de "Hayırlısı bakalım. Hayırlısı olsun inşallah" diye konuştu. (AA) ne büyük bir tehdide maruz kaldığını, ne büyük bir badireyi atlattığını inşallah hepimiz göreceğiz ve tarih bunları tek tek kaydedecek. Eğer bu operasyonlar başarıya ulaşsaydı, inanın şu anda, başta şahsım, bakan arkadaşlarım, çalışma arkadaşlarım, partimizin yöneticileri, mensupları; hatta gazeteciler, işadamları, Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bütün planlar buna göre yapılmıştı. Senaryo, bu doğrultuda yazılmıştı. Şahsımla ilgili söyleneni biliyor musunuz, ele geçen belgeler de şahsımın 'dönemin başbakanı' olarak anıldığı iddianameler dahi hazırlanmıştı, bunlar elimize geçti. Seçilmiş hükümet, bir yargı darbesiyle görevden uzaklaştırılacak; CHP nin, MHP nin, AK Parti ye sızmış tuzlukların katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktı, bunlar hazırlandı. MHP nin, merhum Alparslan Türkeş in kemiklerini sızlatacak biçimde, millet ve milliyet mefkuresini ayaklar altına alarak, hainlere vagon olması, işte böyle bir beklentinin neticesiydi. Aramıza sızmış tuzlukların, en zor zamanda çekip gitmeleri, işte böyle bir ikbal beklentisinin sonucuydu. Hamdolsun, Rabbim, bunlara fırsat tanımadı. Millet, bu apaçık darbe girişimine imkan vermedi." Başbakan Erdoğan, merhum Başbakan Adnan Menderes'in 27 Mayıs 1960 sabahı, Eskişehir den otomobille yola çıktığında derdest edildiğini, gece kendisine Afyonkarahisar a gitmesi önerisinde bulunulduysa da bunu kabul etmediğini anlatarak, "Derler ki eğer merhum Menderes o gün Afyonkarahisar a gelseydi, Afyonlular Menderes e sahip çıkar, Menderes i darbecilere teslim etmezlerdi. Evet 27 Mayıs ta, darbecilerin gözlerini ne kadar kan bürüdüğünü göremeyen, tahmin edemeyen aziz millet, bu sefer aynı hataya düşmedi, Hükümetine, partisine sımsıkı sahip çıktı, iradesine sahip çıktı, partisini darbe heveslilerine teslim etmedi" ifadelerini kullandı. 27 Mayıs darbesinde kendisi dahil salondakilerin birçoğunun çocuk yaşlarda olduğunu ama o günleri çok iyi hatırladığını, 12 Eylül ve 28 Şubat ı tüm sıcaklığıyla yaşadığını dile getiren Erdoğan, "Bizler, darbenin ne olduğunu biliyoruz. Demokrasiye yönelik müdahalelerin, ülkeye ne ağır bedeller ödettiğini, millete ne büyük acılar yaşattığını bizler biliyoruz" dedi. Türkiye nin tüm gençlerine, özellikle de yaş altı gençlere, İstanbul merkezli operasyonların aslında ne olduğunu, eğer başarılı olsaydı nelere yol açacağını anlatmak istediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, AK Partili olsun ya da olmasın, AK Parti ye oy vermiş olsun ya da olmasın, Türkiye genelindeki tüm gençlerin 27 Mayıs, 12 Eylül müdahalelerini sağlam kaynaklardan okumalarını, 28 Şubat ı da anne ve babalarından, yakınlarından dinlemelerini istedi. "Gençler, hemen her müdahalede piyon olarak kullanılmıştır" Gençlerin geçmişte yaşanan darbeleri araştırırlarsa Türkiye'nin 17 ve 25 Aralık ta nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü de göreceklerine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu darbeci zihniyet o kadar tembel, o kadar uyuşuktur ki darbe planlarken dahi yenilik yapma zahmetine girişmez. 27 Mayıs ın darbe planları neyse gidin araştırın, 12 Eylül ün, 28 Şubat ın, diğer darbe girişimlerinin, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminin planları da bire bir, tıpa tıp aynıdır. Darbeleri sadece askerler yapmaz. İnanın, yaşadığımız her darbe ve darbe girişiminde, silahlı güçlerin rolü, asgari düzeyde kalmıştır. Demokrasimize yönelik müdahaleleri, silahlı güçlerden daha ziyade bazı yargı mensupları yapmışlardır, bazı medya kuruluşları, bazı sermaye çevreleri, bugüne kadarki her müdahalede ve müdahale girişiminde bunlar baş rol oynamışlardır. Sokağa dökülen, tahrik edilen, hatta eline silah verilen gençler, hemen her müdahalede piyon olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, her darbe girişiminde, perde arkasında darbe mimarlığı görevini üstlenmiştir, hepsinde vardır, istisnasız. Partimizin kapatılma operasyonun arkasında yine CHP vardır, o dönemin genel başkanın 'Ankara'da da demek ki dürüst savcılar varmış' diye açıklaması olmuştur. Uluslararası malum çevreler, ajanları vasıtasıyla, maşalar vasıtasıyla, iplerini ellerinde tuttukları kuklalar vasıtasıyla demokrasiye yönelik müdahaleye destek vermişlerdir." "CHP Genel Müdürü nün bahsettiği isim" Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki haftaki grup toplantısında Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı'nın ismini zikrettiğini anımsatarak, "CHP Genel Müdürü nün, tarihten böyle bir ismi örnek vermesi, bu isme sahip çıkması, aslında çok acı bir itiraftır ve CHP'nin bulunduğu konumunu çok açık, net ortaya koymaktadır. Bu itiraf, 17 ve 25 Aralık operasyonlarının, 27 Mayıs benzeri bir darbe girişimi olduğunun da itirafıdır. 28 Şubatta rol oynayan zat aynı değil miydi? Şahsımla ilgili operasyonları yapanlar aynı kişilerdir, isimlerini vermeyeceğim çünkü isimlerini vermek taltif olur" diye konuştu. 27 Mayıs 1960 müdahalesi öncesinde, belli medya kuruluşlarının, köşe yazarlarının, gazetecilerin, sermaye çevrelerinin, belli derneklerin ve özellikle de yargı caimasında bir kısmın, darbe ortamının oluşması, darbe gerekçelerinin olgunlaşması için çok çirkin eylemlerin içine girdiklerini ifade eden Erdoğan, "Tıpkı bize yapıldığı gibi 54 yıl önce Demokrat Partiye karşı, şiddet, vandalizm, hukuksuzluk, yalan, iftira başta olmak üzere her türlü eylem devreye alındı" dedi. (AA) İNCE ZIMBALAR Sabit NCE sabitince1@hotmail.com BORSAMIZI CEMAAT ABD'YE BAĞLAMIŞ... Cemaat merkez bankası gibi borsa istanbul'u da ele geçirmiş ve nasdak ortaklığı ile borsamızı abd'ye bağlamışlar. Çok dehşet verici ve ekonomimizi etkileyecek, kontrol edecek bu ele geçirmeye hükümet derhal müdahale etmeli ve borsayı derhal milli benliğine döndürmek için gereğini yapmalıdır. Genel müdür ve genel müdür yardımcılarını görevden almak veya istifa ettirmekle iş bitmiyor, derhal nasdak ile yapılan 1300 sayfalık anlaşma da iptal edilerek borsa ve anadolu kaplanlarının geleceği kurtarılmalıdır. Çünkü bu 1300 sayfalık içinde ne olduğunu daha net olarak kimsenin bilmediği bu anlaşma derhal feshedilmeli ve yazılım ve yönetim dahil personeli de başta olmak üzere milli hale getirilmelidir. Ayrıca borsanın ortağı olan takasbank da derhal bu parelelci yöneticilerden kurtarılmalıdır. Çünkü bu üç fetoşçu müdür ve yardımcıları pensilvanyayı ziyaretlerinden sonra bu nasdak anlaşmasını yapmışlar ve yeni bir kapitülasyona imza atılmıştır. Bu anlaşmanın içinde anadolu sermayesinin geleceği ve akibeti gizlidir. Şimdi bu borsa istanbula 330 kişiyi işe alarak 650 kişilik bir kadro oluşturulmuştur. Derhal İbrahim zamanında işe alınanların işine son verilmelidir. Çünkü bunlar borsayı ele geçirmişler ve borsanın tüm işlemleri bunlar tarafından yürütülmüştür. Çünkü bu hükümet bu oyuna da gelmiş ise bu oyunu da hemen hiç beklemeden bozmalıdırlar. Neden başka uluslararası ve güçlü borsa şirketleri varken anlaşma Amerikan şirketi nasdak ile yapılmıştır. Neden japon borsa şirketi değil de Nasdak?? Şimdi Tayyip beye bir çağrı yapıyorum ve Anadolu kaplanlarının geleceğini Amerikanın elinden kurtar. Borsa istanbul da yerli sermaye tamamen bitmek üzere, borsa yabancı yatırımcıların eline geçmiştir. 3 yıldır yerli halka arz işlemi yapılmamıştır, bundan sonra da bu anlaşma ile yapılması artık imkansız hale gelmiştir. Çünkü halka arz işlemleri pahalılaşacak, kimse halka arz yapamayacak ve bankalarla tefecilerin kucağına düşmekten kurtulamayacaklardır. Ekonomi bakanı ve diğer ilgili bakanlar ile Başbakana bu çağrıyı yapmayı milli bir görev biliyor ve gelecekte olacaklardan kendilerinin sorumlu olacaklarını buradan ilan ediyorum. Bu anadolu emeğinin ve sermayesinin vebalini asla ödeyemezler ve kaldıramazlar. Derhal gereğini yapmalıdırlar, 15 bin lira maaş alan bu adamların işini yapacak bizim ne yöneticilerimiz, ne yazılım uzmanlarımız var. Nitekim eski borsa yazılımı da yerlidir ve yaklaşık 100 bin dolara yapılmıştı ve tıkır tıkır çalışıyordu. Şimdi neden nasdak yazılımına 250 milyon dolar verilmektedir. Yazılımı yabancı olan bir borsa nasıl milli olacaktır. Anadolu yatırımcısı bu borsanın kurbanı olmaktan ve parasını kaptırmaktan nasıl kurtulacaktır. Bunlar iyi düşünülmeli ve gereği yapılmalıdır. Ben buradan bir iktisatçi olarak aynı okulu okumuş Tayyıp beyden özellikle istiyor ve bekliyorum. Eğer bunu yapmazsa bu seferde ekonomi baronlarının darbelerine maruz kalacak ve çok zor da kurtulacaktır. Ben söylüyorum, gerisini kendisi ve ilgili uzmanları incelesin, düşünsün ve gereğini hemen yapsınlar. Bunu bekliyorum ve yapabileceklerine olan inancımı buradan belirtmek istiyorum. Borsa istanbul kesinlikle milli olmalı, yazılımı yerli olmalı ve uzmanları da kesinlikle fetoşçu olmaktan kurtarılmalıdır... Kılıçdaroğlu: Devlet yönetme ehliyetini kaybetmiş birinin tutum ve davranışı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu na yönelik tepkisini, Devlet yönetme ehliyetini kaybetmiş birinin tutum ve davranışının topluma yansımasıdır. şeklinde değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Danıştay ın 146. Kuruluş yıldönümü töreninde TBB Başkanı Feyzioğlu na Edepsizlik yapıyorsun demesini ve tören salonunu terketmesini yaptığı açıklama ile değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, Danıştay ın 146.yılını kutlama töreninde ortaya çıkan tablo, devlet yönetme ehliyetini kaybetmiş birinin tutum ve davranışının topluma yansımasıdır. dedi. (CİHAN) BAŞKAN PERİNÇEK, halk hareketlerinin olacağını iddia etti İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Türkiye de sıcak para akışının darboğaza girdiğini kaydetti. Ağustos, Eylül ayından sonra ekonomik sıkıntılarla birlikte büyük halk hareketlerinin olacağını öne sürdü. Perinçek, "Cumhurbaşkanlığının yolu ne İmralı ne Kandil, Samsun'- dan geçer." dedi. Perinçek, partisinin Eskişehir İl Başkanlığı'nca düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, Türkiye de sıcak para akışının dar boğaza girdiğini, eldeki mevcut sıcak paranın Ağustos, Eylül ve Ekim gibi biteceğini iddia etti. Bu süreçle Türkiye ekonomisinin sıkıntılı bir sürece gireceğinin altını çizen Perinçek, şöyle dedi: Fabrikalar kapanacak, işten çıkarmalar hızla başlayacak. Sıcak para bitecek. Türkiye nin kapısına hacizciler dayanacak. Halk sıkıntıya girecek ve beraberinde büyük halk hareketleri olacak. Gezide ki gibi halk ellerinde bayrak ve Atatürk posterleri ile sokaklara inecek. Cumhurbaşkanı vatanseverlerin oylarının belirleyeceğini ileri süren Perinçek, PKK ve BDP nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anahtar olamayacağını dile getirdi. PKK ve BDP kör anahtardır diyen Perinçek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde BDP ve PKK dan medet umanların mevcut oylarının yarısını kaybedeceğini vurguladı. CUMHURBAŞKANLIĞININ YOLU NE KANDİL NE İMRALI, SAMSUN'DAN GEÇER Çankaya ya İmralı dan, Kandil den çıkılamayacağını kaydeden Perinçek, şöyle dedi: Çankaya ya Kandil den, İmralı dan çıkılmaz. Çankaya ya Samsun dan çıkılır. Diyelim ki bunlar bizim hatalarımız sonucu Çankaya ya çıktı. Bir yıl sonra bacaklarından çeker Çankaya dan indiririz onları. 2-3 seneden beri CHP ve MHP ye seçimlerde birleşme teklifinde bulunduklarının altını çizen Perinçek, 2-3 seneden beridir CHP ve MHP ye yerel, genel seçimlerinde birleşelim diyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birleşelim diyoruz. Ama kabul etmiyorlar. Eğer bizim birleşme teklifini kabul etselerdi, Ankara yı da Antalya yı alırdık. Bakın aynı şekilde birleşme yapmazsak Çankaya yı da kaybederiz. Bunun da yolu birleşmeden geçiyor. diye konuştu. (CİHAN) AKP sözcüleri çatı adayını çarpıtıyor! MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, AK Parti sözcülerinin, MHP ile CH- P'yi üst düzey ortaklık yapıyor gibi gösterip sonuç vermeyecek siyasi bir taktikle netice almaya çalıştığını savunarak, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sözünü ettiği çatı adayından kastı, CHP ve MHP arasındaki bir ortaklık değildir" ifadesini kullandı. Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, muhalefetin açıklamalarının AK Parti iktidarınca saptırıldığını öne sürdü. Özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki değerlendirmelerinin, AK Parti yetkililerince kasten farklı mecralara çekildiğini belirten Yalçın, Bahçeli'nin ortaya attığı "çatı formülü"nün MHP-CHP ittifakı gibi gösterilmeye çalışılmasının da saptırma olduğunu ifade etti. Bahçeli'nin önerisinin asıl maksadından farklı değerlendirmelerle eleştirildiğini aktaran Yalçın, MHP'nin fikriyatına tamamen ters yorumlar yapıldığını dile getirdi. "İktidar yanlısı medyanın, MHP'nin halk nezdindeki itibarını sarsmaya çalıştığını" iddia eden Yalçın, Bahçeli'nin çatı formülüyle "cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında seçmen çoğunluğunun isabetli bir tercihle bu makama layık ve bütün halk kesimlerini kucaklayan bir adaya yönelmesinin mümkün olduğuna" işaret ettiğini aktardı. Cumhurbaşkanının halkın başı, ordunun komutanı, birlik ve bütünlüğün timsali, bütün Türk dünyasının manevi lideri olduğunu ifade eden Yalçın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu nitelikleri taşımadığını aktardı. Yalçın, "AKP sözcüleri, akılları sıra MHP ile CHP'yi üst düzey ortaklık yapıyormuş gibi göstererek hedef küçültmeye çalışmakta, sonuç vermeyecek siyasi bir taktikle netice almaya çalışmaktadır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sözünü ettiği çatı adayından kastı, CHP ve MHP arasındaki bir ortaklık değildir. AKP dışındaki partilerin temayüllerinin tek aday üzerinde birleşebileceğine dair çok isabetli siyasi bir öngörüdür. Nitekim Sayın Bahçeli'nin ortayla attığı formül, siyaset çevrelerinde derin akisler uyandırmış, şimdiden çeşitli açılardan tartışılmaya başlanmıştır. Aslında bütün AKP kurmaylarının bunu görmezden gelmeleri, muhalefetin belli bir adaya meyletmesi halinde Erdoğan'ın alt edilebileceği korkusunun ve vehminin işaretidir" görüşünü aktardı. Başbakan Erdoğan'ın, Danıştay'ın kuruluş yıl dönümü töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na gösterdiği tepkiye de değinen Yalçın, "Başbakan Erdoğan'ın tahammülsüz, hoşgörüsüz tutumu, kendisinin cumhurbaşkanlığı makamına yakışmadığının ispatıdır. Erdoğan, tek seslilik istemektedir, eleştiriye tahammülü yoktur. Hiç kimsenin fikir ve görüşlerine değer vermeyen nobran bir politikacıdır" görüşünü savundu. (AA)

9 SAYFA 10 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >> 10 DENİZLİ HABERLERİ Mayıs Şubat Pazartesi Perşembe Çevre duyarlılığı Zolan dan Anneler Günü mesajı Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan Anneler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınlayarak, tüm annelerin Anneler Gününü kutladı. Başkan Zolan, Bütün güçlüklere meydan okuyarak, çocuklarına sevgi ve şefkatle kucak açan fedakar annelerimizin anneler gününü kutluyorum. Bu önemli gün vesilesiyle evlatları ve eşlerinden, annelerini el üzerinde tutmalarını diliyorum" dedi. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, başta şehit anneleri olmak üzere tüm annelerin anneler gününü kutladığını belirterek, Anneler; hoşgörünün, merhametin ve saf bilginin tükenmez kaynağıdır dedi. Başkan Osman Zolan mesajında, annelerimizin hayatlarını kolaylaştırmanın, yalnızca ihtiyaç duyduklarında değil, her zaman yanlarında olmanın ve emeklerinin boşa gitmediğini gösterecek hayat biçimini benimsemenin herkese düşen bir görev olduğunu ifade etti. 'İlk öğretmenimiz, yol göstericimiz, yılmaz koruyucumuz, büyük destekçimiz ve yaşamdaki en önemli hazinemiz olan annelerimiz; sevgilerin en yücesine, mutlulukların en güzeline layıktır' diyen Başkan Zolan, mesajında şunları kaydetti: Sevginin en büyük kaynağı, sınırsız hoşgörü, karşılıksız emek ve inanılmaz özveriyle bizleri dünyaya getiren ve en iyi biçimde yetiştirilmemizi sağlayan annemizdir. Bizi millet yapan değerlerin başında anneler gelir. Millet kavramının da her birimizde hayat bulmasında ve yaşatılmasında en çok da annelerimizin katkısı vardır. Kurtuluş destanının yazıldığı savaşta, bir devrin bitip bir devrin başladığı kahramanlık mücadelemizde ve daha nicelerinde annelerimizi görürüz. Bugün özgürce yaşadığımız bu kutsal toprakların vatan olmasında hiç şüphesiz ki onların emeği vardır. Onlara ne kadar minnet, şükran duysak azdır. Onları belirli günlerde değil, yaşam boyunca sevgi ve içtenlikle kucaklamalı, emeklerinin boşa gitmediğini gösterecek sorumlu bir yaşam sürmeli, bizler de çocuklarımıza aynı yüce değerleri aktarabilmeliyiz. Bu vesileyle ebediyete intikal etmiş tüm annelerimize Allah tan rahmet diliyorum. Hayatta olan başta şehit anneleri olmak üzere tüm annelerimizin ellerinden öpüyor, her birinin anneler gününü en içten saygılarımla kutluyorum. (HABER MERKEZİ) ödül getirdi Denizli Büyükşehir Belediyesi, Irlıganlı Şehit Piyade Onbaşı Bayram Güzel Ortaokulu'na göstermiş oldukları çevresel duyarlılıktan ötürü laptop hediye etti. Bir aydan kısa bir sürede toplamış oldukları 450 litre atık yağ ile Bitkisel Atık Yağları Toplama Projesi'nde büyük destek olan öğrenciler hem doğanın kirlenmesini engellediler hem de okullarına bir laptop kazandırdılar. Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin 'Sağlıklı Bir Çevre, Temiz Bir Kent' sloganıyla sürdürdüğü Bitkisel Atık Yağları Toplama Projesi'nde Irlıganlı Şehit Piyade Onbaşı Bayram Güzel Ortaokulu öğrencileri, bir aydan kısa bir sürede toplamış oldukları 450 litre atık yağ ile hem çevresel duyarlılıklarını gösterdi hem de okullarına laptop kazandırdı. Şehit Piyade Onbaşı Bayram Güzel Ortaokulu'nda düzenlenen ödül törenine Denizli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Lale Gönüllü, Okul Müdürü Hüseyin Günseven, Müdür Yardımcısı Yaşar Dere, Okul Aile Birliği Başkan Yardımcısı Nahide Erkan'ın yanı sıra öğretmenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Törende konuşan Denizli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Lale Gönüllü, Ben öncelikle iki yıldır yapmış olduğunuz katkılardan dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum. Sizler geçen yıl toplamış olduğunuz pillerle çok önemli bir çevre katkısı yaptınız. Bu yıl da topladığınız 450 litrelik atık yağla siz, bu kampanya kapsamında 450 milyon litrelik temiz su kaynağı oluşturdunuz. Yaptığınız kampanya Türkiye'de büyük bir başarı. Çevresel kirliliğe yaptığınız bu duyarlılığınızdan dolayı biz sizlere çok teşekkür ediyoruz ve bu kampanya için desteklerinizin devamını sizlerden bekliyoruz dedi. Şehit Piyade Onbaşı Bayram Güzel Ortaokulu Müdür Yardımcısı Yaşar Dere, ise insan hırsının dünya üzerindeki kısıtlı kaynakların sonunu hızla getirdiğine değinerek; Biz gelecek nesli yetiştiren eğitim camiası olarak daha bilinçli bir nesil yetiştirmek ve sizlerde çevre koruma bilinci ve aynı zamanda geri dönüşüm kültürü oluşturmak düşüncesi ile atık bitkisel yağ, atık pil ve kağıt kampanyalarında aktif bir şekilde yer almak istedik eğitim öğretim yılında 360 kg atık pil topladık. Bu yıl da 1 aydan kısa bir zaman dilimi içerisinde 450 lt gibi önemli bir miktarda atık yağ toplayarak çevremizi ve dünyamızı koruma adına çok küçük bir katkıda bulunduk dedi. Program sonunda Denizli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Lale Gönüllü, Şehit Piyade Onbaşı Bayram Güzel Ortaokulu'na göstermiş oldukları çevresel duyarlılıktan ötürü laptop hediye etti. Denizli Büyükşehir Belediyesi, çevre sağlığını korumaya yönelik başlatılan bu proje kapmasında, bitkisel atık yağların lavabolara ve çöpe dökülerek kanalizasyona karışmasının önüne geçip, doğanın kirlenmesini de engelliyor. (HABER MERKEZİ) HEMŞiRELER Haftası kutlu olsun Her yıl Mayıs tarihleri Hemşireler Haftası olarak kutlanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin en önemli parçası olan hemşirelerimizin, mesleki konumları ile örtüşen haklar ve çalışma koşulları noktasında önemli sorunları bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın son yıllarda yaptığı alımlara rağmen, geçmişten gelen yanlış istihdam politikaları nedeniyle, hekimlerde olduğu gibi hemşirelik de Türkiye'de istihdam açığı en yüksek meslek gruplarından biri olarak öne çıkmaktadır. İstihdam yetersizliği nedeniyle yoğun iş temposu altında çalışan hemşirelerimiz, halkımızın sağlık hizmet talebinin karşılanması konusunda büyük fedakarlıklarla görevini yerine getirmektedirler. Bu fedakarca çalışmalar karşısında hemşirelerimiz; çalışma ortamları, sosyal hayatları, ekonomik ve özlük hakları konusunda yaşadıkları sorunlara adil çözümler beklemektedir. Sağlık çalışanlarının yetkili sendikası olarak, her yıl Mayıs tarihleri Firmamızın üretim departmanında çalıştırılmak üzere vasıflı/vasıfsız işçiler alınacaktır. Can Meşrubat Ltd Şti. Hasan Cihan Telefon -(0258) arasında kutlanan Hemşireler Haftası münasebetiyle, çalışanlarımızın mesleki saygınlığına yakışan adil çalışma ortamlarına kavuşması adına şu sorunlara ve taleplere dikkat çekmek istiyoruz: Ayda ortalama 8 gün nöbet tutma zorunluluğu olan hemşirelerimizin nöbet sürelerinin fazlalığı ailelerine ve diğer sosyal ortamlara katılımını kısıtlamaktadır. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre hemşirelerimizin yüzde 78 i ailesi ile yeterince vakit geçiremediğini düşünmektedir. Dünya Sağlık Örgütü nün verilerine göre ülkemizde 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı 236,72 iken AB ülkelerinde 835,53 dür. Açıkça görülmektedir ki aradaki fark oldukça fazladır. Hemşire istihdamı akılcı politikalarla gerçekleştirilerek, çalışanlarımızın üzerindeki yükün bir nebze de olsa atılması sağlanmalıdır. Hemşirelik mesleği hekimlikte olduğu gibi bilimsel bir disipline sahiptir. Bu nedenle hemşireliğin yardımcı sağlık personeli olarak tanımlanması doğru değildir. Hemşirelik Yönetmeliği ile görev tanımları ve mesleki sınırlılıkları net bir biçimde ortaya konulan hemşirelerimize, çalıştıkları kurumlarda mesleği ile örtüşmeyen görevler verilmemelidir. Hemşirelerle birlikte tüm hekim dışı personelin yaşadığı döner sermaye ek ödeme adaletsizliği giderilmelidir. Döner sermaye ek ödemeleri emekliliğe yansıtılmalıdır. Fiili hizmet zammından hemşireler de faydalandırılmalıdır. Vekil ebe-hemşirelik ve sözleşmeli uygulamalarına son verilmelidir. Anayasal bir zemine kavuşan kadına pozitif ayrımcılık hakkını çalıştıkları kurumlarda hemşirelerimiz de hissetmelidir. Hemşirelerin mesleğinde ilerlemesi ve uzmanlaşması noktasında gerekli eğitim imkanları sağlanmalıdır. Sağlık kurumlarında şiddet ve psikolojik tacize en çok maruz kalan kesim olarak hemşireler öne çıkmaktadır. Şiddeti hak olarak gören çevrelerin saldırganlıklarını önleyecek, hemşirelerimiz ve tüm sağlık çalışanlarına güven içinde çalışma ortamları sağlayacak yeterlilikte yasal ve fiziksel önlemler alınmalıdır. Hemşirelerimiz çalışma hayatının yoğunluğu ile aile sorumlulukları arasında sıkışmaktan kurtaracak tedbirler alınmalıdır. Bu çerçevede 24 saat kreş hizmeti imkanı sağlanmalıdır. Bu sorunlara ek olarak başta hemşirelerimiz olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelen şiddet de ciddi bir tehdit olarak varlığını hissettirmektedir. Toplumumuzun genel bir sorunu olan şiddet olgusunun son zamanlarda sağlık alanında yoğunlaşması, sağlık çalışanlarının güvenliği konusunu öncelikli sorun haline getirmiştir. Şiddet olaylarının sıklığı ve sağlık çalışanlarına verdiği gerek fiziki, gerek psikolojik hasarlar göz önünde tutulduğunda, sağlık çalışanlarının güvenliğine yönelik kurumsal tedbirlerin yetersizliği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte hasta güvenliğine ve memnuniyetine yönelik açılımlar geliştiren Bakanlığın, çalışan güvenliğini de sağlayacak caydırıcı tedbirler alması önemli bir zarurettir. Sağlık-Sen, yukarıda sıralanan sorunların çözüme kavuşması noktasında kararlılıkla sürdürdüğü sendikal mücadelesini gelecekte de aynı kararlılıkla sürdürecektir. Bu düşüncelerle tüm hemşirelerimizin Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyoruz. (HABER MERKEZİ) Denizli Ticaret Odası üyeleri, 37. Yapı ve ISK-SODEX fuarlarındaydı Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Özer, Denizli Ticaret Odası nın 3., 14., 29. ve 30. Meslek Komitesi ne mensup 31 üyeyi araştırma ve inceleme yapmaları amacıyla 37. Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul Fuarı ile ISK- SODEX Fuarı na gönderdiklerini söyledi. Özer, yaptığı açıklamada, 5 yıldır üyelerini dünyada ve Türkiye nin değişik illerinde düzenlenen fuarlara araştırma ve inceleme yapmak üzere gönderdiklerini belirterek, Üyelerimize, fuar desteğimiz devam ediyor. Son olarak 31 üyemizi, yapı sektörünün en önemli fuarları arasında olan ve 6-10 Mayıs 2014 tarihleri arasında bu yıl 1150 firmanın katılımıyla gerçekleştirilen Yapı Fuarı na ve 7-10 Mayıs 2014 tarihleri arasında İstanbul CNR Fuar alanında iki yılda bir düzenlenen ISK-SODEX Fuarı na gönderdik. dedi. Küreselleşen dünyada ticaret ve sanayi alanındaki rekabetin kıyasıya yaşandığını vurgulayan Başkan Necdet Özer, Bu rekabet dolayısıyla firmalarımızın üretimlerinin yanında, tanıtım, pazarlama, satış ve bunun sürdürülebilir kılınması için yeni yöntemler bulmaları gerekmektedir. Bunu sağlamada ulusal ve uluslararası alanda düzenlenen fuarların önemi büyüktür. diye konuştu. Denizli Ticaret Odası rehberliğinde firmaların rekabet güçlerinin artması için fuarlara katılımlarını sağladıklarını belirten Özer, Odamıza kayıtlı bulunan işletmelerimizin, rakiplerini tanımaları, yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinmeleri ve marka imajı oluşturmaları adına fuarlar çok önemlidir. Firmalarımızın ufkunu açmalarına, yeni müşteriler bulmalarına vesile olan fuarlar sayesinde kent ve ülke ekonomimizin daha da canlanacağına inanıyoruz. Bu amaçla son 5 yılda 1500 üyemize öncülük ederek, dünyada ve Türkiye nin değişik illerinde düzenlenen fuarlarda araştırma ve inceleme yapmalarına fırsat tanıdık. Oda o- larak, bundan sonra da fuar desteğimizi devam ettireceğiz. şeklinde konuştu. (HABER MERKEZİ)

10 SAYFA 11 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESi >>11 DÜSÜNENLERiN DÜSÜNCESi17 12 Şubat Mayıs Perşembe Pazartesi Ruşen Çakır - Gazetevatan Çatı aday önerisine 9 itiraz Günün fotoğrafı Günün fotoğrafı Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından geliştirilen, Recep Tayyip Erdoğan ın Köşk e çıkmasını engellemek için muhalefet partilerinin birleşmesini öngören çatı aday önerisinin iyi bir fikir olmadığına ve başarı şansının da düşük olduğuna inanıyorum. Çünkü: 1) 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden bu yana önce Refah Partisi (RP), ardından AKP nin sandıktan galip çıkmaması için bu tür öneriler ortaya atıldı, kampanyalar düzenlendi ama bunların hemen hepsi tam tersi sonuç verdi. 2) Bu kampanyaların temel sloganının aman oylar bölünmesin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak oyların bölünmemesi için bir bütünlük arz etmeleri gerekiyor ama ne dün böyleydi, ne bugün böyle. Örneğin 1994 yerel, 1995 genel seçimlerinde merkez sağda ANAP ve DYP arasında ciddi ihtilaflar vardı. Zaten olmasaydı tek bir partide birleşmeleri gerekirdi. Bugün de MHP ve CHP seçmenlerinin köklerini tarihten alan farklılıklarını yok saymak fazla gerçekçi değil. 3) Ne zaman oylar bölünmesin denildiyse oyların iyice dağıldığını, dahası toparlanmanın esas olarak karşı tarafta yaşandığını gördük. Çünkü daha baştan aman oylar bölünmesin dediğinizde rakibinizin (dün RP/FP, bugün AKP) çok güçlü olduğunu, kendinizin de zayıf olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz. Seçmenin güçlü olana eğilimi olduğunu düşündüğümüzde bu yüzden rakibiniz daha yolun başında fazladan avantaj sahibi oluyor. 4) Kampanyanın oylar bölünmesin stratejisi üzerine inşa edilmesi, seçimlere siyasi değil ideolojik anlam yüklemek anlamına geliyor ki bunun ne derece yanlış olduğunu birçok örnekte gördük. Dünü geride bırakıp önümüze bakacak olursak, 11 yıldır bu ülkenin başbakanı olan ve bu süre zarfında genel olarak oylarını istikrarlı bir şekilde artıran bir siyasetçinin cumhurbaşkanı seçilme ihtimalini cumhuriyetin sonu gibi bir felaket olarak sunmak ne derece inandırıcı olur? Sırf bu türden çıkışların bile Erdoğan ı daha da güçlendirdiğini görmemek, kavramamak mümkün mü? 5) Seçimler öncesi dün RP/FP, bugün AKP karşısında laiklik temelli cepheler oluşturmaya kalkıldığında, karşı taraf bunlar bizden sırf dindar olduğumuz için korkuyor diyerek, normalde başka partileri tercih edebilecek bir kısım seçmenin oylarını da kazanmayı bildiler. Bahçeli çatı adayı nın muhafazakâr olmasını şart koşmasının bu algıyı ne derece kırabileceği şüpheli. 6) Çankaya seçimlerinin kaderinde HDP/BDP seçmeninin önemli bir rol oynayacağı muhakkak. Buna karşılık Bahçeli nin çatı adayı için şart koştuğu niteliklerin hiçbiri doğrudan Kürt seçmenlerin beklentilerini karşılayabilecek gibi değil. 7) Çatı adayı önerilerinin en büyük zaafı, partilerin ilk tercihleri olmayan isimleri aday göstermesinin, seçmenin büyük kısmının da, çok içlerine sinmemekle birlikte bu adaylara oy vermesinin bir zaruret olarak kabul edilmesidir. 30 Mart yerel seçimlerinde sosyal medyada s- eslendirilen o sakil tatava yapma, bas geç çağrısı durumun vahametini gösteriyor. Ortada şöyle bir tablo var: Bir yanda inanmadıklarına, sevmediklerine oy verenler, diğer tarafta inandıklarına, sevdiklerine oy verenler. 8) Çankaya seçimleri için şu ana kadar adları ortaya atılan çatı aday adayları ndan hiçbirinin, Bahçeli nin deyimiyle Bunu nerden bulmuşlar! duygusu yaşatmamış olması ülkedeki insan kıtlığından ziyade bu formülün sahici olmaması yüzünden. 9) Türkiye de ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Erdoğan ya da Abdullah Gül AKP nin adayı olursa ülkenin dört bir yanında mitingler yapacaklarını, hatta yurtdışındaki seçmenlerin ayağına kadar gideceklerini tahmin edebiliriz. Siyasetin gereği de bu zaten. Buna karşılık, çatı adayı arayışındaki bazı kişiler, zamanında TBM- M nin seçtiği Ahmet Necdet Sezer profilinin kıyılarında dolaşıyor, bize CV leri parlak, iyi ve akil olduğunu düşündükleri isimleri öneriyorlar. Hoşlanılmayan deneyimli bir siyasetçiyi alt etmenin yegane yolu olarak karşısına siyasetle fazla ilgisi olmayan iyi ve akil bir insan çıkarma stratejisinin bir meydan okumadan ziyade seçeneksizlik göstergesi olduğu kanısındayım. Türkiye nin 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden bu yana her seçimi dünyanın sonu gibi yaşama stresinden bir an önce kurtulması şart Ahmet Çakır - Zaman Gazetesi İspanya nasıl başardı? İspanya futbolunun son yıllarda gerçekleştirdiği büyük atılımda elbette ki bu alanda temel sorunların çözümünün yanında değişen hakem yorumunun önemli bir payı var. Bu ülkedeki hakemlik anlayışı, futbol erkek oyunudur diye güce dayalı kapışmayı reddedip oynamak isteyene prim veren yöne evrildi. Geçen haftaki yazısında Okay Karacan kardeşim İspanyolların Avrupa Kupalarında özellikle son 10 yılda yeniden yükselen egemenliklerine dikkat çekmişti. Nasıl çekmesin, bu sezon da iki kupanın yarı finalindeki 4 takımın 3 ü İspanyol du. Yine Karacan ın verdiği rakamlara göre 10 yılda, iki turnuvada yarı final oynama sayılarını bir kenara yazarsak 80 takımın 24 ü İspanya dan İspanya nın son dönemdeki yükselişi sadece kulüp bazında kalsa biraz kuşkuyla bakılabilir, Kardeşim, bu iş paraya bakıyor, dünyanın en iyi futbolcuları gidip La Liga da oynuyor gibisinden i- tirazlarda bulunulabilirdi ama öyle değil. Boğalar son dönemde Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası ndaki başarılarıyla da toplam bir kalite yükselişi ortaya koyup ürünlerini devşiriyor. İspanyollarla birlikte İngilizler, Almanlar ve İ- talyanlar Avrupa zirvelerini paylaşıyor. Arada bir Fransa ya da birşeyler düştüğü oluyor ama onlar Portekiz ve Hollanda nın atakları karşısında 5.likteki yerlerini korumakta zorlanabiliyor. Onları yerlerinden etmek kolay görünmüyor ama ilk 5 içindeki değişimleri incelemek bile öğretici olabiliyor. Bunda ne var? Zaten hep böyle değil miydi? Bizi niye ilgilendirsin? gibi sorular gelebilir akıllara. Kuşkusuz bizi çok yakından ilgilendiren yanları var bu işin. O zirvelerden birine 1 kez Galatasaray la ulaşabildik, yarı finale de yine 1 kez Fenerbahçe ile erişebildik. (Haksızlık olmasın, Göztepe nin de Fuar Şehirleri Kupası nda 1 yarı finali var.) Harcanan paralarla elde edilen -daha doğrusu edilemeyen- başarı konusunda bir değerlendirme yapılsa ilginç sonuçlar çıkabilirdi ortaya. Fakat asıl üzerinde durmak istediğimiz konu bu değil. Biz onların neyi nasıl yaptıklarına filan kulak asmadan kendi bildiğimizi okumayı sürdürüyoruz. Bu alanda bilinen ve bilinmeyen bütün meseleler yazımızın konusu değil. Altyapı sorunları, yapısal farklılıklar, kaynak yetersizliği, bunları kullanma beceriksizliği filan hepsi bir yana gözümüzün önündeki bazı durumları doğru değerlendiremeyişimiz insanı şaşkına çeviriyor. Örneğin, gazete, radyo ve televizyonlarda saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca futbol konuşuluyor ama bunlar arasında derde deva olabilecek pek az nokta bulunuyor. Yapılamayan hareketler futbolu Batıda oynanan futbolla bizdeki arasında çok net bir ayırım var. Onların futbolu yapılabilen hareketlerden oluşuyor. Bizimkinde ise yapılamayan hareketlerin ardından çıkan kavgadövüş mücadele olarak adlandırılıp kutsanıyor. Evet, futbolumuz pek kaliteli değil ama iyi mücadele ediyoruz, gibi bir sonuca varılıyor. Peki, bu bizi nereye götürüyor? Yapılabilen hareketler ne demek? Çok basit. Özellikle İspanya da oynanan futbolda oyuncuların takım halinde oynama becerileri de kişisel nitelikleri de en üst seviyede. Küme düşme çizgisindeki iki takımın maçında bizim Ziraat Türkiye Kupası finalinden katbekat fazla futbol güzelliği görebiliyorsunuz. Son derece gelişmiş bir takım oyununun yanında çok iyi paslar, nefis çalımlar, müthiş şutlar gibi daha bir yığın güzellik var her maçta. Bunların savunması da en iyi biçimde yapılıyor. Bizde zirveye oynayan takımlardaki pek çok oyuncunun takım halinde oynayabilme becerilerinin düşüklüğü, taktik anlayışın yetersizliği yanında kişisel top kontrol etme, şut atma, kafa vurma, pas verme, çalım atma gibi fundamentallarında insanı şaşkına çevirecek eksikler var. Ülkenin milli takımında sürekli yer alan oyuncuların büyük bölümünün topa vurmayı bilmediğini Sepp Piontek söylemişti. Bugün de durumun çok farklı olduğu söylenemez. Zaten yurtdışı kökenli oyuncuların yadırganacak kadar çok tercih edilmesinin nedeni de bu. Onlar temel eğitimlerini iyi alıyor, bunları öğreniyorlar. İspanyol hakemlerin farkı İspanya da oynanan futbolun çok dikkat çekici bir yanı, hakemlerin oynamak isteyen tarafa verdiği prim. Bir ülkenin futbolunu düzeltmek için işe önce hakemlerden başlamalısınız gibisinden bir söz hatırlıyorum. İspanya daki hakemlik anlayışı bunu kanıtlıyor. Elbette ki yıldız futbolcuları korumayı da biliyorlar. Örneğin, Messi İtalya da oynasa sezonun yarıdan fazlasını sakat geçirebilirdi. İspanya da buna izin verilmiyor. Futbolculuk döneminde kendisi kazma tabir edilen safta yer alanların, bugün sanki fikir adamı olmuş gibi ortaya çıkıp Ne demek yıldız futbolcuyu korumak? gibisinden laflar edip herkesi inandırabildiklerine tanıklık edenleriniz vardır. Yıldız oyuncu tekme atmaz, futbol oynar. Onu durdurmak isteyen tekmeye başvurur. Bunun önlenmesi şarttır, yoksa futbol ölür. Adı da sözünü ettiğimiz kavramdır. Bu kadar basit! İspanyol hakemler kimseye haksızlık yapmıyor; top kimdeyse onun oynamasına izin veriyor. Bu da topla oynayabilme becerisini geliştirmeyi gerektiriyor. İspanyol futbolunun ilerlemesini sağlayan mekanizmayı kabaca böyle tanımlayabiliriz. Futbol erkek oyunu söylemi artık geçerliliğini yitirdi. Mücadeleyi oyunun ruhuna uygun biçimde yapmak zorundasınız. İspanya da bütçe farkı nedeniyle Real Madrid- Barcelona sultası oluşmuş durumda. Bir yandan da daha sınırlı bütçeyle Atletico Madrid in müthiş çıkışı bir yana son haftalarda 3 şampiyon adayını da yere seren takımların varlığı gözden kaçmamalı. Valencia, Sevilla gibi başaltı takımların Avrupa daki başarıları ortada. Küme düşen Real Betis bile UEFA Avrupa Ligi nde nerelere tırmandı. Bu da toplam kalitedir. Bizde de Cüneyt Çakır ve öteki FIFA hakemleri, İspanyol tarzına yakın bir yönetim anlayışı içinde a- ma iş tam oturmuş değil. Yorum farklılıkları ve değerlendirme hataları sıkıntıya yol açabiliyor. Onlar doğrusunu yapıyor ama pek farkında olan yok çünkü biz hakemlik olayını başka türlü tartışmayı seviyoruz. Memleketteki hemen tüm tartışmalarda olduğu gibi daha sığ sularda gezinmeyi yeğliyoruz. O nedenle bir yere varmamız da mümkün olmuyor. Kayserispor un küme düştüğü yıl Kayseri den bir okurumuz takımlarının küme düşmesiyle ilgili olarak ilginç bir not ve fotoğraf yollamış. Prosineçki ile çektirdiğim resim içimdeki duvardan düştü. Dolayısıyla ben de düşmüş sayıldım. İkimiz de çok iyi bir stadyuma sahiptik. S- tadyum bize kalmadı. Prosineçki gitmişti zaten taa aralıkta. Önemli olan düşmekten ders çıkarmak dedi yorumcular. Ders çıkardık, elimize baktık, solmuş. Küme düşmemiz aralıkta kesinleşmişti aslında da bir nevi prestij mücadelesi yapar gibi yaptık. Bir sürü sarı ve kırmızı kart gördük tıpkı formamızın rengi misali... Şimdi bir alt ligde adına tecrübe denen yorgunluklayız. Üst ligdekiler için düşmüş, alt ligdekiler için tecrübeliyiz. Top yuvarlak, saha dört köşe, biz şaşkınız. Pro da ben de poz verirken zamana sigaramızı avucumuzda saklıyoruz. Süleyman Unutmaz

11 ACİL TELEFONLAR 20 yıllık araç devrine son İtfaye 110 AKS Acil Yardım 112 Polis İmdat 155 Elektrik Arıza 186 Jandarma İmdat 156 İZSU Su Arıza 185 Doğalgaz Acil Müdahale 187 Cenaze Hizmetleri 188 Sahil Güvenlik 158 Orman Yangınları 177 YANGIN TELEFONLARI İzmir 110 Karşıyaka Kadifekale Bornova Bostanlı Buca Karabağlar Çamdibi Çiğli Balçova Evka Evka Gaziemir Hatay Narlıdere Güzelbahçe HASTANE TELEFONLARI -Devlet Hastaneleri- Aliağa N.S. İşgören Alsancak Alsancak Acil Servis Ağız ve Diş Sağlığı Alsancak Diş Hast Atatürk Devlet Behçet Uz Bornava Dev. Hast Bozyaka Eği. Hast Buca S.D. Hastanesi Çeşme A. Çizgenakat Foça Göğüs Hastanesi Konak Diş Hastanesi Karşıyaka Çiğli Dev. Hastanesi Menemen Dev. Hast Nejat Hepkon Seferihisar Hastanesi Selçuk Dev. Hast Urla Dev. Hastanesi Tepecik Dev. Hast Belediye Hastaneleri- Eşrefpaşa Bel. Hast Özel Hastaneler- Anadolu Tıp Merkezi Agora Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Atakent Tıp Merkezi Atagöz Göz Hastalıkları Atafizik, Fizik Ted. Mer Batıgöz Hastanesi Bornova Tıp Merkezi Bornova Özel Tıp Mer Bornova Özel Sağlık Tıp Merkezi Buca Tıp Merkezi Buca Sağlık Merkezi Central Hospital Can Tıp Merkezi Caner Göz Merkezi Çağdaş Tıp Merkezi Çankaya Tıp Merkezi Çesav Tıp Merkezi Çeşme Sissus Has Çınarlı Hastanesi Çiğli Özel Sağ Diyabet Hastanesi Diamed Dah. Dal Mer Doğa Tıp Mer Dr. Sıhhat Tıp Merkezi Efes K.B.B. Merkezi Ege Sağlık Hastanesi Ege Tüp Bebek Merkezi Egeria Çocuk Sağlık Hastanesi Dal Merkezi Ekol K.B.B. Dal Mer Ekol K.B.B. Şube El ve Mikro Cerrahi Gazi Kent Tıp Merkezi Gaziemir Tıp Merkezi Hayat Hastanesi İzmir Hastanesi İrenbe Tüp Bebek Mer Karataş Karşıyaka Tıp Merkezi Şubat Mayıs Perşembe Pazartesi Hijyen Konseyi Sözcüsü İmrek: "Bardakta mısırda, ısıya bağlı olarak çoğalan ve bulaşan mikropların sebep olduğu bağırsak enfeksiyonları, ishal, gıda zehirlenmeleri, tifo, viral hepatit A, malta humması gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir" diye konuştu -Türk Telekom- Arıza 121 Bilinmeyen Numara Danışma Uyandırma 135 Posta Kodu 119 Fono Tel 141 Borç Ögrenme 163 Çağrı 133 -Sinemalar- Agora Balçova Afm Park Bornova Afm Forum Bornova Afm Ege Park Afm Passtel Avşar Palmiye Cinebonus Cinebonus Cinebonus (Ykm) Cinecity Kipa Çiğli Çeşme Hollywood Çamlıca Deniz Karşıyaka Batı Sineması Çınar Sineması Karaca Sineması Kipa Hollywood Menemen Kültür Şan Konak Çınar Center Latife Hanım'ın Atatürk'ten boşanırken taleplerini de içeren mektubu, İstanbul'da düzenlenecek müzayede ile satışa sunulacak. Levant Antika tarafından 17 Mayıs'ta Rixos Pera Otel'de düzenlenecek müzayedede satışa sunulacaklar arasında, cumhuriyetin ilk dönemlerine ışık tutacak bir belge niteliğindeki Latife Hanım'ın Atatürk'ten boşanırken taleplerini içeren 7 sayfalık mektubu da bulunuyor. AA muhabirine açıklamalarda bulunan Levant Antika sahibi Kemal Can Süleymaniye, özel bir koleksiyoner aracılığıyla kendilerine ulaşan mektubu incelediklerinde çok heyecanlandıklarını söyledi. Mektupta, Latife Hanım'ın taleplerinin yanı sıra cumhuriyetin ilk dönemiyle ilgili çarpıcı bilgiler yer aldığını anlatan Süleymaniye, "Latife Hanım mektubuna, 'dikte edilen' diye başlamış. 7 sayfadan oluşan notlar, kurşun kalemle kaydedilmiş" dedi.latife Hanım'ın, notlarında ilk önce İsmet Paşa ile aralarındaki konuşmaya yer verdiğini belirten Süleymaniye, "Ben evden temelli olarak çıkmadım. Ne eşya aldım, ne de almak maksadıyla eşyadan bahsettim. Yalnız bu çıkışın şeklini beğenmediğimden İsmet Paşa hazretlerine, 'Paşam temelli çıkıyorsam ona göre çıkayım. Paşa hazretlerinin hesapları, parası ve bütün evi bana teslim edilmişti" şeklinde ifadeler yer aldığını anlattı.latife Hanım'ın, mektupta kendisine ait eşyaların hatıra niteliği ve maddi kıymet taşıyan bazılarının listesine yer verdiğini bildiren Süleymaniye, bunların mektupta, "Üç adet şal merhum büyük validemden hatıra kalmıştır, bir de altın sedef saplı bir tabanca" şeklinde yazıldığını i- fade etti.latife Hanım'ın mektubun sonunda "Ben bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da leh ve aleyhte hiçbir kelime sarf etmeyeceğim" şeklinde ifadeye yer verdiğini vurgulayan Süleymaniye, şunları kaydetti: "Mektupta dikkat çekici detay, Latife Hanım'ın evden ayrılırken sadece ailesi tarafından verilen özel eşyaları talep etmesidir. Mektubun geneli incelendiğinde cumhuriyetin ilk dönemine ait gerçekten çok çarpıcı bilgiler yer alıyor. Mektupta aile içi yaşananlarla ilgili geniş ve detaylı bilgilerin yer alıyor.(aa) Sema Sineması Konak Sineması Desem Sineması Karşıyaka Sineması İzmir Sİneması Tiyatro- Konak Sahnesi Ragıp Haykır Sahn İzmir Devlet Tiyat Uğur Mumcu Sahnesi İzmir Tiyatro Bab-ı Sanat Merkezi İsmet İnönü Sanat Merkezi POLİKLİNİK TELEFONLARI Borcanevi Bornova Yeni Yaşam Bozyaka Halk Bozyaka Dispanseri Buca Çözüm Cansu Karabağlar Çamdibi Derman Polik Çizgi Polik Deniz Sağlık Polik Ege Sağlık Egeform Fizik Eşrefpaşa Ö.Sağ Eşrefpaşa Zinde Polik Gaziemir Dr. Polik Gazi Kent Polik Halk Polik Hatay Özel Sağlık İhtisas Polik Karşıyaka Park Sağlık Mevlana Polik Mersinli Özel Sağlık Neron Psikiyatri Nergiz Özel Sağlık Onur Polik Özel 9 Eylüllüler Polik Özel Altındağ Özel Brn Dr. Dispanseri Özel Çiğli Polik Özel Eylül Polik Özel Gülhan Polik Özel İrem Sağlık Polik Özel İzmir Polik Özel Pınarbaşı Polik Özel Sarnıç Polik Özel Seferihisar Polik Özel Serin Polik Özel Yedigöller Polik Özel Yenişehir Polik Park Sağlık Polik Sevgi Özel Sağlık Şöferler Odası Sağlık Polik Teos Polik Vefa Polik Yeşiltepe Polik Yıkık Cami Halk Askeri Hastaneler- Hava Hastanesi Kara Hastanesi ÜNİVERSİTE TELEFONLARI Başkent Üni. Zübeyde Hanım Uyg. Merkezi Dokuz Eylül Ünv Dokuz Eylül Üni. Karşıyaka Polik Ege Üniversitesi İlaç ve Zehir Dan Ege Üni.Uyg.ve Araş.Merkezi Doğum Evleri- Ege Üni. Tıp Fak Konak Doğum Evi Tepecik Doğum Hast Kan Merkezleri- Kızılay Çocuk Hastanesi Ege Üni Tepecik Kan Merkezi ULAŞIM TELEFONLARI Denizyolları THY Rezervasyon Basm. Rezervasyon Alsancak Gar Santral Garaj Körfez Ulaşım İskeleler- Konak Karşıyaka Alsancak Bostanlı Bayraklı İskele Pasaport İskele Göztepe İskele Üçkuyular İskele Elektrik Arıza- Genel Kesinti Seb Buca Çiğli Karşıyaka Bornova Narlıdere Eşrefpasa Gaziemir Güzelbahçe Konak Çeşme

12 12 Şubat Mayıs Perşembe Pazartesi Robot kullanılarak yapılan kalp ameliyatlarının, hızlı iyileşme, enfeksiyon kapma riskinin azalması ve ameliyat sonrası yara izi kalmaması gibi durumlarda hastaya kazanım sağladığı bildirildi. Prof. Dr. Belhan Akpınar, tıp alanında teknolojinin gelişmesiyle birlikte ameliyat kavramının da değişmeye başladığını söyledi Diş Hekimi Göknur Gözen, bazı mesleklerin dişeti hastalıklarına yol açabileceğini söyledi. Gözen, nefesli müzik aleti çalanların, fırıncıların, marangoz ve kunduracıların bu riskle karşı karşıya olduğunu aktardı Halk arasında krallar ya da padişahlar hastalığı olarak bilinen iltihaplı romatizma hastalığı "GUT"un gelişmesinde en büyük rolü çok fazla tüketilen ve kırmızı ile beyaz etten alınan protein üstleniyor. Etten alınan protein atakların sıklığını artırırken, baklagil, süt, süt ürünleri ya da yumurtadan alınan proteinin bir sakıncası bulunmuyor Türk Sağlık-Sen'in araştırmasına göre, Türkiye'de 149 bin hemşire görev yaparken, yüz bin kişiye düşen hemşire sayısında AB ve OECD ortalamalarını yakalamak için yaklaşık 500 bin hemşireye ihtiyaç bulunuyor.türk Sağlık-Sen tarafından ''12-18 Mayıs Hemşireler Haftası'' nedeniyle yapılan araştırmaya göre, hemşireler sağlık sektöründe görev yapan meslek grupları içinde en büyük meslek grubunu oluşturuyor Toplam 718 bin 870 çalışanın olduğu sağlık sektöründe hemşireler, çalışanlarının yüzde 20,72 sini oluşturuyor. Araştırmaya göre, Türkiye'de 149 bin hemşire hizmet veriyor. Bir önceki yıla kıyasla hemşire sayısındaki 15 bin artışa rağmen, Türkiye'de önemli oranda hemşire eksikliği tespit ediliyor.türk Sağlık-Sen in araştırmasına göre Türkiye de bir hemşireye 507 kişi düşüyor. Türkiye de 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı ise 197 olarak belirleniyor. Almanya da 100 bin kişiye bin 154, Hollanda da 855, İsviçre de bin 738 ve Yunanistan da ise 354 hemşire düşüyor. AB ortalamasında 836 ve OECD ortalamasında da 100 bin kişiye 875 hemşire düşüyor. Araştırmada AB ve OCED ortalamasını yakalanması için Türkiye nin ihtiyacı olan hemşire sayısına da yer veriliyor. Buna göre, 100 bin kişiye düşen hemşire sayısında AB yi yakalamak için 483 bin, OECD yi yakalamak için de 513 bin hemşireye ihtiyaç bulunuyor.2012 yılı sonu rakamlarıyla Türkiye'de en fazla hemşirenin hizmet verdiği şehir sıralamasında başı 20 bin 798 hemşire ile İstanbul çekiyor. Bunu 12 bin 831 hemşire ile Ankara, 8 bin 394 hemşire ile İzmir, 4 bin 803 hemşire ile Bursa ve 3 bin 873 ile de Konya izliyor. En az hemşire ise sırasıyla Bayburt (148), Tunceli (169), Ardahan (185), Kilis (191) ve Gümüşhane'de (276) bulunuyor.araştırmayı değerlendiren Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türkiye de ciddi bir hemşire ihtiyacı bulunduğunu belirtirken, yeterli istihdamın olmaması ve ihtiyacın had safhada olması nedeniyle de görev yapan hemşirelerin yoğun bir iş yükü ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Kahveci, şunları kaydetti: ''Yaptığımız bir araştırmada hemşirelerimizin yüzde 89 u iş yükünün fazla olduğunu ifade etmiştir. Fazla çalışma ve ağır iş yükü tükenmişlik sendromu yaşamalarına neden olmaktadır. Başta hemşireler olmak üzere sağlık çalışanı istihdamına öncelik ve ağırlık verilmelidir. Hemşirelerimizin çalışma hayatlarındaki sorunlarına çözüm üretilmelidir. Branşlaşma, mali ve özlük haklarda iyileştirme gibi talepleri dikkate alınmalıdır.'' (AA)

13 12 Mayıs,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, 2014 Pazartesi Ulusal ve yerel medyanın Afrika'ya yönelik projeleri desteklemediğini ileri süren TASAM Afrika Enstitüsü DirektörüUfuk Tepebaş, "Türk medyası Afrika yı sadece Batılı kuruluşların gözüyle bize aktarıyor. Dolayısıyla bu da Afrika yı bizim yakından tanıyamamıza, Afrika yı daha doğru bir şekilde analiz edip, değerlendirememize neden oluyor" dedi Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ün İzmirlilere emanet ettiği annesi Zübeyde Hanım, Anneler Günü nde Karşıyaka daki kabri başında anıldı. Karşıyaka Belediyesi tarafından Anneler Günü nedeniyle Zübeyde Hanım ın kabri başında bir anma etkinliği düzenlendi Törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu nun eşi Dr. Türkegül Kocaoğlu, Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, Karşıyaka Kaymakamı Sadettin Yücel, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve İzmirliler katıldı. Dr. Türkegül Kocaoğlu yaptığı konuşmada, Anneler Günü nün tüketime dönük bir yapıya büründürülme çabalarına karşın, taşıdığı yüce anlamın asla unutulmayacağını belirterek, acılı anaların yüzlerinin güldüğü günlere dair umutlarımızı yitirmememiz gerektiğini söyledi. Türkegül Kocaoğlu, Türk annelerinin Zübeyde Hanım ın izinde, laik, çağdaş, demokratik Türkiye Cumhuriyeti nin aydınlığından vazgeçmeyecek evlatlar yetiştirmeye devam edeceğine yönelik inancını da dile getirdi. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ise tüm annelerin Anneler Günü nü kutlayarak şunları kaydetti: Öyle anneler vardır ki, yetiştirdiği evlat, bir ulusun kaderini belirler, dünyanın, tarihin ve geleceğin seyrini değiştirir. Öyle anneler vardır ki, yetiştirdiği evlat tarafından kurulan Cumhuriyet sonsuza kadar bir ulusa ışık tutar. Böyle bir anneye kucak açmaktan, sonsuz istirahatinde onu kalbimizin en değerli köşesinde taşımaktan onur duyuyoruz. Anneler Günü vesilesi ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ün ve Türk ulusunun annesi Zübeyde Hanım ı da kabri başında ziyaret etmekten gurur duyuyoruz.gözü gibi sakındığı evladını kör ve adaletsiz bir kurşuna kurban eden, elinde ekmekle dönmesini beklerken küçücük evladının cesedini kucaklayan, bugün ve her gün yüreğine taş basmak zorunda bırakılan Berkin Elvan ın annesine ve tüm Gezi şehitlerimizin annelerine sabır ve metanet diliyorum. Karşıyaka Kaymakamı Sadettin Yücel de yaptığı konuşmada, Ne mutlu bizlere ki Mustafa Kemal Atatürk gibi bir evlat yetiştiren Zübeyde Anamız var diye konuştu. (HABER MERKEZİ)

14 SAYFA 15 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >>15 SPOR Mayıs Şubat Pazartesi Perşembe Galatasaray Liv Hospital Başantrenörü Ataman: Şampiyon olmak istiyoruz Galatasaray Liv Hospital Şencebe: Başarı için elimden geleni yapacağım Sezonu üç kupayla kapatan Galatasaray Odeabank Kadın Basketbol Takımı'nın deneyimli oyuncusu Esra Şencebe, "Kazandığımız başarının üstü yok ama aynı başarının tekrarlanması veya bu başarıyı korumak olabilir. Gelecek sezon da buna göre bir ekip kurulacaktır" dedi. AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Esra Şencebe, FIBA Avrupa Ligi, Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi ve Türkiye Kupası'nı kazanan takımlarındaki arkadaşlığın çok farklı olduğunu belirterek, "Aramızda yaş farkı olmasına rağmen çok keyifli anlar geçirdik. Çok iyi bir sinerji yakaladık. Burada 12 kişinin aynı anda aynı şeyi düşünmesi ve aynı reaksiyonu göstermesi bize çok güzel bir enerji verdi. Saha dışındaki bu durum saha içine de yansıdı. Birbiriyle her şeyi paylaşan ve birbirini çok seven bir ekip olduğumuz için sonunda da 3 kupa geldi" diye konuştu. Esra Şencebe, elde ettikleri başarıda en büyük payın başantrenör Ekrem Memnun'un olduğunu anlatarak, "Ekrem ağabey çok büyük bir antrenör. Bunu herkes görüyor. En kritik yerlerde yaptığı taktikler ve molalarda çizdiği setler bizi başarıya götürdü. Başarımızın sırrının Ekrem ağabeyin bizi çok çalıştırması olduğunu düşünüyorum. Zor günlere, kazanılacak kupalardaki son anlara ve finallere bizi çok iyi hazırladı. Onun için bu sezonki başarı tesadüf değil" ifadelerini kullandı. "Çok zorlu bir süreç geçirdik" Sezon başından beri çok zorlu bir süreçten geçtiklerini anlatan Esra, Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi play-off final serisinde son düdüğün çalmasıyla takımdaki herkesin rahatladığını söyledi. Antrenmanlarda çok çalıştıklarını ve bir günü bile kaybetmediklerini dile getiren tecrübeli basketbolcu, "Sezon başından beri çok zorlu bir süreç geçirdik. Antrenmanlarımız o kadar tempoluydu ki maça çıktığımızda çok iyi performanslar gösterdik. Türkiye Kupası'nın ardından FIBA Avrupa Ligi'ni aldık. Ama içimizde hala bitmeyen bir şey vardı. Türkiye şampiyonluğunu da kazanmamız lazımdı ve bunu da başardık. Final serisinin son düdüğü çalındıktan sonra hepimize bir rahatlama geldi" şeklinde görüşlerini belirtti. "Belki de kariyerimin son yılıdır" Esra Şencebe, 33 yaşına geldiğini hatırlatarak, "Kariyerimin son yıllarındayım. Belki de son yılıdır. Ben de bilmiyorum. Her gittiğim takımda, hem arkadaşlarımla hem de teknik ekiple çok güzel anlar yaşadım" diye konuştu. Arka arkaya Fenerbahçe ve Galatasaray Odeabank'la şampiyonluk yaşadığının hatırlatılması üzerine sarı-kırmızılı basketbolcu, şunları kaydetti: "Arkadaşlarım bu durumla ilgili şakalar yapıyor. Bana 'Gittiğin takım hem Avrupa'da hem de Türkiye'de final oynuyor. Kupalar kazanıyorsun' diyorlar. Bu işin esprisi. Fenerbahçe ve Galatasaray, Türkiye'nin en büyük i- ki kulübü. Bunu gözardı etmemek lazım. Sonuçta ben de bu ekiplerin bir parçasıydım. (AA) Galatasaray Liv Hospital Başantrenörü Ergin Ataman, Beko Basketbol Ligi'nde şampiyonluk için en az rakipleri kadar iddialı olduklarını söyledi. Sarı-kırmızılı kulübün internet sitesinde röportajı yayımlanan Ataman, ligde üst üste 3. kez şampiyonluk yaşamak gibi bir derdinin olmadığını vurgulayarak, "Elimizde çok iyi bir kadro var. Tüm konsantrasyonu play-off'a yönelmiş bir kadro var. Biz bu kadroyla da şampiyon olmak istiyoruz. Bugün şampiyonluk iddiası olan her takım kadar biz de iddialıyız" değerlendirmesinde bulundu. Normal sezondaki sıralamanın şampiyonluk için belirleyici olmadığını anlatan Ataman, şu i- fadeleri kullandı: "Baktığımız zaman ligi 2, 3 ve 4. sırada bitiren takımların çok ciddi bir Avrupa Ligi mesaisi oldu. Yıpratıcı bir Avrupa Ligi dönemi geçti. Şu anda da herkes lige konsantre olmuş durumda. Ben bu üç takımın da çok ciddi şampiyonluk adayı olduğunu düşünüyorum. Banvit müthiş bir sezon geçirdi, zaten geçen yılın finalisti. Keza Beşiktaş İntegral Forex, Pınar Karşıyaka, Uşak Sportif ve TOFAŞ da her an sürpriz yapabilecek kalitede ekipler." Ataman, Beko Basketbol Ligi play-off çeyrek finalinde Beşiktaş İntegral Forex ile karşılaşacaklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: "Pınar Karşıyaka bizi bu yıl kendi e- vimizde yenerken, Beşiktaş İntegral Forex de Akatlar'da mağlup etmeyi başarmıştı. Beşiktaş ligin ikinci yarısının flaş ekiplerinden bir tanesi. Özellikle Bajramovic geldikten sonra Ahmet (Kandemir) koç, takımın oyun sistemini değiştirdi. Iverson'ı daha az kullanıp şutu olan üç uzunla oynuyor. Lofton eski skorer kimliğine büründü. Mehmet Yağmur'u devreye soktular. Bence en önemli noktalardan biri de bu. Mehmet çok iyi iş yapıyor. Diğer tarafta da Pınar Karşıyaka, Türkiye Kupası'nı kazandı. İyi oynayarak bunu başardılar. Büyük maçlarda çok iyi oynuyorlar. Fenerbahçe Ülker ile bu sezon oynadıkları üç maçı da kazandılar. Tercih yapacak bir seçeneğimiz yoktu. Kısmet. Bizim için önemli olan saha avantajını kaybetmemekti. Nitekim son dört maçımızı kazanarak ilk turda saha avantajını elde ettik." Ergin Ataman, ligde uygulanan 3+2 yabancı oyuncu kuralı nedeniyle bazı zorluklar yaşadıklarını dile getirerek, "Ben önümüzdeki günlerde Avrupa'daki diğer federasyonların uyguladığı sisteme entegre olacağını düşünüyorum. Bu, hem ligin kalitesini hem oynanan basketbolun kalitesini hem de milli takıma gelecek olan oyuncuların kalitesini yükseltecektir" şeklinde görüş belirtti. "Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nin daimi kulüplerinden birisi olması gerekiyor" Ergin Ataman, Galatasaray Liv Hospital'ın THY Avrupa Ligi'nin daimi kulüplerinden birisi olması gerektiğini ifade etti. Avrupa Ligi ekiplerinden Montepaschi Siena'nın lisansının iptal edilerek yerine sarıkırmızılı takıma A lisansının verileceğine yönelik söylentilerin sorulması üzerine Ataman, şunları kaydetti: "Bugünkü konumda Montepaschi Siena nın ligden ihraç edileceği söyleniyor. Montepaschi Siena, A lisansını kaybetse de bu bence çok önemli bir şey değil. Bugün Avrupa Ligi'nin amacı neydi? Avrupa'da NBA modeli bir basketbol ligi yaratmaktı. Nitekim bunu da başardı. O zaman bu ligde Avrupa'- daki basketbola en fazla yatırım yapan, en çok ilgi duyulan, en çok taraftarı olan, atmosferi en güzel, en organize kulüplerin olması gerekiyor. Baktığımız zaman Galatasaray bunlardan bir tanesi. Hem organizasyonuyla hem 25 milyon taraftarıyla, Galatasaray taraftarının basketbola olan ilgisiyle, Avrupa Ligi maçlarında yaratılan atmosferle, kulübün idari yapısındaki ciddiyetle, Galatasaray ın aynı zamanda Barcelona ve Real Madrid gibi ciddi bir futbol kulübü olmasıyla ve hepsiyle birlikte Galatasaray Liv Hospital'ın bu sezonki performansıyla Avrupa Ligi'nin en iyi 8 takımı arasına girmesini topladığımız zaman Siena'nın A lisansını kaybetmesi önemli değil. Zaten mantıken Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nin daimi kulüplerinden birisi olması gerekiyor. Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nde A lisansı ile y- er almasının Galatasaray basketboluna çok şey kazandıracağını ama Galatasaray'dan da daha fazla Avrupa Ligi'nin marka değerini arttıracağını düşünüyorum." (AA) Galatasaray Liv Hospital Başantrenörü Ataman, "Tüm konsantrasyonu play-off'a yönelmiş bir kadro var. Biz bu kadroyla da şampiyon olmak istiyoruz. Bugün şampiyonluk iddiası olan her takım kadar biz de iddialıyız" dedi BEKO BASKETBOL Ligi'nde play-off heyecanı BUGÜN BAŞLIYOR Beko Basketbol Ligi'nde play-off heyecanı yarın oynanacak, Anadolu Efes-Pınar Karşıyaka ve Fenerbahçe Ülker- Uşak Sportif maçlarıyla başlıyor. Üç maçlık serilerde 2 galibiyete ulaşan takımlar yarı finale yükselecek. Beko Basketbol Ligi'nde normal sezonun sona ermesinin ardından gözler play off maçlarına çevrildi. Play off çeyrek finalinde ilk maçlar yarın Anadolu Efes-Pınar Karşıyaka ve Fenerbahçe Ülker-Uşak Sportif arasında oynanacak. Play off'un diğer iki karşılaşması olan Banvit-TO- FAŞ ve Galatasaray Liv Hospital-Beşiktaş İntegral Forex maçları ise 13 Mayıs Salı günü oynanacak. Play off çeyrek final maçlarında karşı karşıya gelen Anadolu Efes-Pınar Karşıyaka eşleşmesinde turu geçen takım, Fenerbahçe Ülker-Uşak Sportif eşleşmesinden turu geçen takımla yarı finalde karşı karşıya gelecek. Yine çeyrek finalde eşleşen Banvit-TOFAŞ mücadelesinde turu geçen takım ise Galatasaray Liv Hospital-Beşiktaş İntegral Forex eşleşmesinden turu geçecek takımla yarı finalde karşılaşacak. Play-off çeyrek final maçlarının programı ise şöyle: 1. MAÇLAR Bugün Anadolu Efes - Pınar Karşıyaka (Abdi İpekçi) Fenerbahçe Ülker - Uşak Sportif (Ülker Sports Arena) 13 Mayıs Salı Banvit - TOFAŞ (Banvit Kara Ali Acar) Galatasaral Liv Hospital - Beşiktaş İntegral Forex (Abdi İpekçi) 2. MAÇLAR 15 Mayıs Perşembe Pınar Karşıyaka - Anadolu Efes (Karşıyaka) Uşak Sportif - Fenerbahçe Ülker (Uşak Üniversitesi) 16 Mayıs Cuma TOFAŞ - Banvit (Bursa Atatürk) Beşiktaş İntegral Forex - Galatasaray Liv Hospital (Beşiktaş İntegral Arena) 3. MAÇLAR (Gerekirse) 18 Mayıs Pazar Anadolu Efes - Pınar Karşıyaka (Abdi İpekçi) Fenerbahçe Ülker - Uşak Sportif (Ülker Sports Arena) 19 Mayıs Pazartesi Banvit - TOFAŞ (Banvit Kara Ali Acar) Galatasaray Liv Hospital - Beşiktaş İntegral Forex (Abdi İpekçi) (CİHAN) Fenerbahçe şampiyonluğu kutluyor Spor Toto Süper Lig'de sezonunun şampiyonu Fenerbahçe'de futbolcular ve teknik heyet, Fenerbahçe Can Bartu Tesisleri'nde düzenlenen barbekü partisinde bir araya geldi. Sarı-lacivertli takım, Bağdat Caddesi turu ve Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda gerçekleştirilecek kutlamalar öncesi düzenlenen etkinlikte basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Tesisler sarı-lacivert bayraklarla süslenirken, etkinlik alanına üzerinde 19. şampiyonluğu simgeleyen "19" rakamının bulunduğu dev bir şampiyonluk kupası getirildi. Futbolcular ve teknik heyet, yemek ve röportajların ardından Bağdat Caddesi turu için hazırlanan üzeri açık otobüse bindi. Bu arada konvoyda basın mensuplarının takibi için ikinci bir üzeri açık otobüs yer alıyor. Sow: "Hak ettiğimiz bir şampiyonluk" Fenerbahçe'nin golcü futbolcusu Moussa Sow, şampiyonluğu garantileyene kadar hiçbir şekilde rehavete kapılmadıklarını, kontrolü elde tuttuklarını ve yarışı önde götürdüklerini belirterek, "Hak ettiğimiz bir şampiyonluk. Genel olarak iyi bir iş çıkardık" dedi. Kulüp başkanı Aziz Yıldırım'ın yaşadığı sıkıntılarla ilgili bir soru üzerine sarı-lacivertli futbolcu, her şeye rağmen Yıldırım'ın kendilerinden desteğini eksik etmediğini anlatarak, şunları söyledi: "Başkanımızın sıkıntılı, kötü günler, geceler yaşadığını biliyoruz. Bazı anlarda zor durumda olduğunun farkındayız. Tüm bunlara rağmen onun çok çok güçlü bir insan olduğunu düşünüyorum. Bu olanlardan sonra hala o dimdik ayakta. Cezaevindeyken bile her zaman bizimle olduğunu hissettirdi. Her zaman takımının başındaydı orada olsa bile. Fenerbahçe'yi hiçbir zaman ihmal etmedi. Cezaevinden çıktıktan sonra da yanımıza geldi, bizle toplantılar yaptı. Her zaman bizimle destek oldu. Bizim sahaya odaklanmamızı sağladı. 'Endişelenmeyin, her zaman sizin yanınızda olacağım' dedi. Benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir insan. İnşallah cezasının devamını çekmek zorunda kalmaz, cezaevine tekrar girmek zorunda kalmaz. Onun olabildiği kadar, yaşayabildiği, ömrü yettiği kadar Fenerbahçe başkanı olarak kalmasını arzu ediyorum. Bizim ona ihtiyacımız var. Beraber yolumuza devam etmek istiyoruz." (AA)

15 SAYFA 16 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI Konak ta hastalar için ücretsiz ambulans Konak Belediyesi, hastaneye gidemeyecek durumda olan hastalar için tam donanımlı bir ambulans satın alarak, hizmete soktu. Konak sınırlarını kapsayan ve hafta içi mesai saatleri arasında tamamen ücretsiz verilen hizmet sayesinde hastaların yüzü birazcık da olsa güldü. Konak Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü bünyesinde satın alınan tam donanımlı ambulans hizmete başladı. Ambulansla hastaneye götürülen ilk hasta 73 yaşındaki Nizam Kızılkaya oldu. Gürçeşme deki evinden alınan ve Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ne getirilen Nizam Kızılkaya, tedavisinin ardından tekrar ambulansla evine kadar bırakıldı. 40 yıl önce trafik kazasında bir bacağını kaybeden ve akciğer kanseri tedavisi gören Kızılkaya, yardım istediği Konak Belediyesi nin ambulansı sayesinde rahat bir yolculukla evinden hastaneye götürülüp getirildi. HASTA VE YAKINLARININ YÜZÜ GÜLDÜ Ambulansta görevli uzman acil sağlık personelinin refakatinde nakli yapılan kanser hastası Nizam Kızılkaya nın kızı Gülşah Çelik, babasını ilerleyen hastalığı nedeniyle kendi imkanlarıyla hastaneye götürmekte zorlandıklarını belirterek; Babam hastalığı nedeniyle aşırı kilo kaybedince protez bacağını kullanamaz hale geldi. Kendisi yürüyemiyor, bizim de taşımamız mümkün değil. O nedenle belediyeden randevu alarak ambulans hizmetinden faydalandık. Sağ olsun, her şey son derece düzgün ve iyi yerine getirdi. Bu hizmeti sunduğu için Konak Belediyesi ne çok teşekkür ediyorum dedi. (HABER MERKEZİ) Kentsel dönüşümde yıkılacak bir tek o kaldı Kentsel dönüşüm projeleri ile şehri dönüştüren İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yeşildere deki yıkım çalışmalarında sona gelerek bölgede yer alan 153 yapının 152 sinin yıkımını tamamladı. Geriye tek kalan yapının hukuki sürecinin tamamlanmasının ardından bölgedeki yıkımlar bitecek ve bölge adı gibi yeşillendirilmiş olacak. Yeşildere'ye şimdiye kadar mavi servi, erguvan, fıstık çamı gibi çeşitli türlerden toplam 665 adet ağaç dikildi ve Kıyı Tasarımı Projesi kapsamında Kordon'dan çıkarılan 12 bin metrekarelik rulo çim serildi. Büyükşehir Belediyesi, Yeşildere heyelan bölgesindeki vatandaşları, Temmuz 2013'te noter huzurunda çekilen kurayla UZUNDERE deki yeni konutlarına kavuşturmuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 1/ ölçekli plan ile kent bütününde 4 bin 700 hektarlık Sağlıklaştırma/ Yenileme Program Alanları nı belirledi. Bu alanlarda bugüne kadar yapılan çalışmalar şöyle özetlendi: KADİFEKALE Kadifekale de 42 hektar büyüklüğündeki heyelan bölgesinde bulunan 1968 yapının tamamının tahliye ve yıkımı tamamlanarak bölge ağaçlandırılmaya başlandı. Bakanlar Kurulu'nun Afete Maruz Bölge ilan ettiği İmariye, 19 Mayıs, Vezirağa, Hasan Özdemir, Yeşildere, Kosova, 1. Kadriye, Altay ve Kadifekale mahallelerindeki 1968 yapı için yaşayan vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak amacı ile 20 Temmuz 2006 tarihinde kamulaştırma kararı alınmıştı. Proje sonucunda İzmir, 420 dönüm büyüklüğünde bir kent ormanına kavuşacak. Toplam maliyet yaklaşık 200 milyon TL. GÜRÇEŞME Birinci derecede deprem kuşağında olan İzmir de 2 hektarlık Gürçeşme heyelan bölgesinde yer alan 120 binadan 118 i yıkıldı. Binaların yıkımlarının en kısa sürede tamamlanarak alanın yeşil alan olarak kente kazandırılması hedefleniyor. Projenin toplam maliyeti 20 milyon TL yi aşıyor. (CİHAN) "Komşu"dan her sabah alışverişe geliyorlar Ege Denizi'nde Türkiye kıyısında yer alan Yunan adalarında yaşayanlar, ev eşyasından giyime, gıdaya kadar ihtiyaçlarını karşılamak için alışverişlerinde Türkiye'yi tercih ediyor. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Türkiye'nin Ege kıyıları ile Yunanistan Ege adaları arasında karşılıklı günübirlik ziyaretlerde bulunanların sayısı her geçen yıl artıyor. Kış döneminde haftada 2 gün, yaz aylarında ise her gün karşılıklı düzenlenen feribot seferleriyle iki kıyı arasında gidip gelen iki ülkenin vatandaşları, esnaf için de büyük gelir kapısı oluyor. Kıyılardaki ilçelere gelen komşu ülkenin vatandaşları, giyim başta olmak üzere mobilya dahil her türlü ihtiyaçlarını Türkiye'den karşılıyor. Adalardan gelen Yunanlılar, masadan sandalyeye, mobilyadan giyim eşyasına, gelinlikten hediyelik eşyaya, mutfak ihtiyaçlarından sebze, meyveye ihtiyaçlarını Türkiye'den karşılıyor. Midilli'den Ayvalık ve Dikili'ye, Sakız'dan Çeşme'ye, Sisam'dan Kuşadası'na, Kos'tan Bodrum'a, Rodos'tan Marmaris'e, Meis'ten Kaş'a gelen Yunanlılar, 20 yılı aşkın süredir alışveriş için Türkiye'yi tercih ediyor. Çift yön için gemilere yaklaşık 35 Avro ödeyen Yunanlılar, daha çok günübirlik turları tercih ediyor. Coğrafi yakınlık, Türkiye'deki ürünlerin kaliteli ve ucuz olması bu ziyaretlerde önemli bir etken olurken, ziyaretçilerin sayısında ise son yıllarda önemli bir artış yaşanıyor. (AA) Aliağa ilçesi Hacıömerli köyünde zihinsel engelli Hasan Solmaz, halk eğitim merkezince açılan kursla hayata tutundu. Solmaz'ın yaşamında farklılık oluşturan kurs "modül o- larak uygun görülmemesi" üzerine kapatılırken, kursun açan Aliağa TÜPRAŞ Halk Eğitim Merkezi Müdürü de kusurlu bulunarak "uyarı" cezası aldı. Hacıömerli'deki Ömer Lütfi Tunca Türkiye'nin tek, İzmir'in ise ilk kadın sağlık müdürü Bediha Türkyılmaz, bir yandan 25 bin sağlık çalışanına anne şefkatiyle yöneticilik yaparken diğer yandan ise down sendromlu kızıyla hayata bağlanıyor. Türkyılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anneliğin çok farklı ve özel bir duygu olduğunu, bir kadının hem evini, hem eşini, hem çocuklarını, hem de işini yönetebilmesinin kadınların iyi bir idareci olduğunun göstergesi olduğunu belirtti. İzmir'deki 25 bin sağlık çalışanının her zaman yanında olduğunu, bu kişilerin istemedikleri bir durumla karşılaştıklarında, hastalıklarında, yakınlarının ölümünde onları aradığını ifade eden Türkyılmaz, "Sağlık çalışanlarına hep onların annesiymişim gibi hissettiririm. İyi günlerinde kötü günlerinde yanlarında olurum. Bir anne evladının nasıl olumsuz bir durumda yaşadığı acıyı yaşıyorsa empati kurarak ben de onu yaşarım. Bu elimde değil. Bunu da elimden geldiğince insanlara hissettirmeye çalışırım" dedi. Down sendromlu kızı hayata bakışını değiştirdi Dünyaya 7 aylıkken gelen ve down sendromlu olan 15 yaşındaki Yağmur'un özel durumu nedeniyle hayata bakışını değiştirdiğini, yöneticiliğinde bile bunun pozitif olarak kendisine yansıdığını anlatan Türkyılmaz, şöyle konuştu: "Kızım çok özel bir çocuk. Bu özelliği nedeniyle bana hep itici bir güç oldu. Doğduğu günden bu yana sağlık sorunları, dikkat eksikliği, down sendromu var. Ama neşe dolu bir çocuktur. Normal bir evlat olsaydı annelik duygum tabi ki belli bir düzeyde olacaktı ama onun özelliği annelik duygularımı daha da artırdı. Down sendromlu kızım Yağmur, hayata daha farklı bakmama neden oldu. Meslek hayatıma hoşgörüyü, sabrı kattı. İnsanlara bakış açımı değiştirdi. Hem annelik, hem özel bir çocuğa sahip olmak beni vatandaşa daha da yaklaştıran faktörler oldu. Yağmur ne zaman bir şeye üzülsem beni motive eder, gücümü artırır. Hastaysam çabuk iyileşmeme neden olur. Hastalanmama sebep olur. Çünkü benden sevgi, ilgi beklediğini bilmem ve daha dikkat ederim. Çocuklara dayanamam. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'ndeki yardım isteyen çocuklara dayanamam. Helel bir anne, engelli çocuğu olan bir aile İlkokulu'nda, orta ve ağır düzeyde z- ihinsel yetersizliği bulunan 23 yaş üstü engellilerin eğitimine ilişkin düzenleme kapsamında kurs açıldı ve köyde yaşayan 32 yaşındaki Hasan Solmaz burada eğitim almaya başladı. Köydeki tek ağır zihinsel özürlü Solmaz'ın devam ettiği kurs, bir süre sonra müfettiş incelemesinin ardından kapatıldı. 12 Mayıs 2014 Pazartesi Hem sağlık çalışanlarına hem de down sendromlu kızına annelik yapıyor Türkiye'nin tek, İzmir'in ise ilk kadın sağlık müdürü Bediha Türkyılmaz, bir yandan 25 bin sağlık çalışanına anne şefkatiyle yöneticilik yaparken diğer yandan ise down sendromlu kızıyla hayata bağlanıyor. Türkyılmaz, "Sağlık çalışanlarına hep onların annesiymişim gibi hissettiririm. İyi günlerinde kötü günlerinde hep yanlarında olurum" diye konuştu gelip benden bir şey istiyorsa o konuda ne yapabilirimin derdine düşerim. Pek çok projemizin temelinde de bu yaklaşımımız y- atıyor. Sağlık personeli olmam bunları yapmam için elbette yeterli. Ancak kızımın durumu o alandaki duyarlılığımı, çabamı daha da artırıyor." Kızı günün bütün yorgunluğunu alıyor Manisa Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Sekreteri olan eşi Murat Türkyılmaz ile birlikte günün bütün yorgunluğunu kızları Yağmur ile attıklarını ifade eden Türkyılmaz, özel eğitim alan kızının kendilerini yaşama bağladığını anlattı. Çocuğunun özel durumunu çok fazla kimsenin bilmediğini dile getiren Türkyılmaz, şöyle devam etti: "Kızımın bu durumunu, sadece işi olduğu için benimle müdürlüğe geldiği zaman görenler bilir. Hiçbir yerde hiçbir zaman benim çocuğum özürlü erken gideceğim, şöyle böyle yapacağım demem. Benim performansımı o her zaman artırır. Bizlere bir itici güçtür. Kızım doktor olduğumu bilir ve insanlara faydalı olmaya çalıştığımı bilir. 'Hayırlı işler, arkadaşlarına selam söyle' diyerek beni uğurlar. Hayatıma pozitif anlamda çok şey kattı. Çok inattır. O- nunla inatlaşmamanız lazım. Bakış açısını değiştirir insanın. Hem hayata hem de insanlara karşı bakış açımızı değiştirdi. Bütün stresimizi alıyor. Eve geldiğimde hemen alır elimi öper, 'Anneciğim seni çok seviyorum' der. Babasına yine aynısını yapar. (AA) Tek kişiye kurs açan müdüre uyarı cezası İzmir'in Aliağa ilçesi Hacıömerli köyündeki okulda verilen eğitimle hayata tutunan zihinsel engelli Hasan Solmaz'a kurs açan halk eğitim merkezi müdürü, kusurlu bulunarak ceza aldı Zihinlerdeki "engeli" engelliler yıktı Zihinsel engelli öğrenciler okullarında öğrendiklerini staj yaptıkları iş yerlerinde başarıyla uygulayarak toplumdaki "beceremezler" düşüncesini yıkıyor. Orta düzeyde z- ihinsel öğrenme yetersizliği olan gençler, meslek edindirme okullarında iş hayatına hazırlanıyor. Çeşitli branşlarda eğitim alan öğrenciler, staj dönemlerinde i- malattan hizmet sektörüne kadar birçok alanda görev alarak becerilerini sergiliyor. Onların iş disiplin ve performansları işverenlerin de takdirini alıyor. Akıllarındaki "beceremezler" düşüncesi yıkılan işverenler daha fazla s- tajyer ve mezun olanlardan istihdam için okullarına başvuruyor. Konak Özel Eğitim Mesleki Eğitim Okulu Müdürü Ercan Mermer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hafif düzeyli zihinsel engellilere ilköğretim düzeyi eğitimleri sonrasında 4 yıllık mesleki eğitim verdiklerini, ayrıca akademik bilgilerini de artırdıklarını anlattı. Eğitimlerde belli olgunluğa ulaşan öğrencilere iş hayatı tecrübesi edinmeleri için işletmelerde staj imkanı sunduklarını belirten Mermer, stajların iş hayatına uyumu ve iş disiplini edinmeyi sağladığını vurguladı. "Önce çekiniyorlar sonra daha fazla istiyorlar" Mermer, "özel" gençlerin stajı için görüştükleri iş yerlerinin önce konuya çok sıcak yaklaşmadığını aktararak, "İlk başta öğrencilerimizle iç içe olmak konusunda biraz çekince yaşıyorlar. Ama öğrencilerimizi gönderdikten sonra öğrencilerimizin iş disiplinine, iş ahlakına, iş yerleri kurallarına uymalarına hayran kalıyorlar. Üretici yönlerini de görünce normal insanlardan farklı olmadıklarını görüyorlar. Bizim öğrencilerimizle çalışmaktan mutluluk İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişlerinin incelemesi sonrası düzenlenen raporda "aşçı çırağı kursunun modül olarak uygun olmadığı kanaati" bildirilirken, Aliağa TÜPRAŞ Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hasan Dikbaş da "kusurlu" bulundu. Raporda Dikbaş hakkında öngörülen "kınama" cezası, başarılı çalışmaları, aldığı ödül ve başarı belgeleri dikkate alınarak "uyarma" cezasına çevrildi. Kursta eğitim gören Hasan Solmaz'ın işçi emeklisi babası Mehmet Solmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, talepleri doğrultusunda açılan kursta oğlunun 5 ay süreyle eğitim aldığını, müfettiş incelemesinin ardından kursun kapatılmasını ve Aliağa TÜPRAŞ Halk Eğitim Merkezi Müdürü Dikbaş'a da ceza verilmesini üzüntüyle karşıladıklarını bildirdi. Köyde ağır zihinsel engeli bulunan tek kişinin oğlu olduğunu belirten Solmaz, eğitim alması için dilekçeyle başvurmasının ardından kursun açıldığını ifade ederek "Kurs başladığında 'hayatımızda böyle bir hizmet görmedik' diyerek sevinmiştik. Devletimiz tek kişi de olsa bu çocuğa sahip çıkmıştı. Ama bir süre sonra 'aşçı çırağı kursunun modülünün Hasan'a uygun olmadığı yönünde rapor geldi. Diğer kurslar da incelendi, uygun modül bulunamadı. Oğlum kursu bitirdiğinde aşçı olmayacak. Bu çocuk hangi kursa giderse gitsin başarılı olması zaten beklenemez" diye konuştu. Amaçlarının çocuklarının meslek sahibi olması değil, öz becerilerinin gelişmesi olduğunu söyleyen Mehmet Solmaz, kurs sürecinde oğlunun okuldaki diğer öğrencilerle kaynaştığını ifade ederek, "Eskiden Hasan'dan korkup taşlayan çocuklar şimdi ona sarılıyor, bağrına basıyor. Ama ne yazıkki kurs 'Hasan'a uygun değil' diyerek kapatıldı ve müdüre caza verildi" diyerek tepkisini dile getirdi. Baba Solmaz, oğlunun tekrar hayata tutunması için kursun tekrar açılması talebinde bulunduklarını söyledi. (AA) duyuyorlar" diye konuştu. Stajyer gönderdikleri iş yerlerinin bir süre sonra daha fazla stajyer istediğini kaydeden Mermer, mezun olanları da istihdam etmek için k- endileriyle görüştüklerini ifade etti. Mermer, başarılı olmanın mutluluğunu yaşayan gençlerin kendilerini daha iyi ifade etmeye başladığına, özgüvenlerinde artış olduğuna dikkati çekerek, onların başarısının toplumdaki onlara yönelik "beceremez" düşüncesini de yıktığını söyledi. "Bizi şaşırttılar" Özel çocuklara kucak açan Konak'taki bir moda evinin işletmecisi Şakir Elikara, okuldan staj için görüşmeye gelindiğinde "ne kadar başarılı olabiliriz, bize ne kadar cevap verebilirler" şeklinde bir kaygı duyduklarını dile getirerek, şöyle konuştu: "Şimdi verdikleri üretim kapasitesi normal stajyerlerimizin kapasitesi kadar. Okuldan teknik bilgileri yüksek seviyede geldiler. Ellerine verdiğimiz bir işten hiçbir zaman kaygı duymuyoruz.