Derneði Yayýnýdýr. odtülüler bülteni. 12 Eylül'de Açılıyoruz! HAYIR'lı Olsun!

Transkript

1 ODTÜ Mezunlarý Derneði Yayýnýdýr 199 eylül 2010 odtülüler bülteni 12 Eylül'de Açılıyoruz! HAYIR'lı Olsun!

2 Ý Ç Ý N D E K Ý L E R ODTÜLÜLER BÜLTENÝ ODTÜ Mezunlarý Derneði aylýk yayýn organýdýr. Dernek üyelerine ücretsiz gönderilir. Eylül Duyuru Dernekten Vişnelik te Artık Bir Spor Kompleksi Var Dernek Adýna Sahibi ve Yazý Ýþleri Müdürü Himmet ÞAHÝN (EDS'83) Uçurtma Şenliği Vişnelik'te Milonga Geceleri Yayýn Kurulu Tülay ÜNLÜEVCEK (PSY'83) M. Nilgün EGEMEN (CHE'89) Þule ÞAHÝN (PSY'85) Melda TANRIKULU (CRP'06) Emrah DELÝKAN (CE'06) Kamil AKDOÐAN (ES'90) Günay BULUT (ADM'85) Hilmi GÜVEN (EE'83) Yayýn ve Reklam Sorumlusu Sinan İNCİN yayin@odtumd.org.tr Grafik, Tasarým ve Baský 17 Perseid Meteor Yağmurları 2010 Tercih Rehberliği Programı Ve Tanıtım Günleri Yapıldı Frig Vadilerine Yolculuk ODTÜ de Müziğin Seyri / Sibel Köse Yeni Türkü Çim Amfi deydi Vişnelik te Yazlık Sinema Başkadır! Üyelerden Aylardan Eylül dü... 6 AJANS-TÜRK BASIN VE BASIM A.Þ. Ýstanbul Yolu 7. km. No: 24 Batýkent/Ankara Tel: Baský Tarihi: 7/9/2010 Ýmzalý yazýlardaki görüþ ve düþünceler yazarlarýna ait olup, ODTÜ Mezunlarý Derneði ni ve ODTÜ lüler Bülteni ni sorumlu kýlmaz. Yayýmlanan yazýlar ve fotoðraflar, Derneðin ve yazarlarýn izni olmadan kullanýlamaz. ODTÜ Mezunlarý Derneði Yönetim Kurulu Himmet Şahin (EDS'83), Başkan Taylan Ulaş Evcimen (CE'02), Başkan Yard. Melda Tanrıkulu (CP'06), Başkan Yard. Baki Arslan (CE'89), Yazman Erdem Tüzün (ADM'82), Sayman Kamil Kancoğlu (ME'87) Burcu Dikmen (CHE'98) Ödentileriniz Ýçin T. Ýþ Bankasý, ODTÜ Þubesi TR Garanti Bankasý, Maltepe Þubesi TR Benim Bölümüm Sağlık Spor mu? Egzersiz mi? Çevre Bu Benim: Dünya Vişnelik te Bu Ay Etkinlikler Anma Yılmaz Güney Ayın Dosyası Unutma ya da Unut Gitsin! Öğrenme, Bellek, Unutma Üçgeninde Yaşam Tarihin Taşıdığı Hatırlama Yöntemleri: Sözel Tarih ve Toplumsal Bellek Unutmak Felakettir! 14 Burs ve Yardýmlar Fonu T. Ýþ Bankasý, ODTÜ Þubesi TR (TL) TR (EUR) TR (USD) Garanti Bankasý, Maltepe Þubesi TR (TL) Yönetim Yeri ODTÜ Mezunlarý Derneði 428. Sk Yýl, 06530, Ankara Tel: (312) Faks: (312) E-posta: odtumd@odtumd.org.tr Dosya Konusu Unutmak Ruhun Çekmeceleri Çizgiyle Kavramlar Neo-Liberalizm Tarih Tekerrürden İbarettir Ödüllü Bulmacalar Kitaplar Arasýnda Kitaplarımdan Vazgeçemiyorum Hocam Ýnecek Var Mardin 2 ODTÜ den Bir Köþe Odtü nün Orta Yeri Kafeterya 32 Yerel Süreli Yayýn ISSN

3 B Ý Z D E N S Ý Z E Burs fonuna Ülkemiz toplumsal, siyasal, hukuksal ve sınıfsal alanda çok önemli bir dönüşümden geçiyor ve bu durum yaşamın her alanına yansıyor, toplumu çok derin hatlarla parçalara ayırıyor. 80 li yıllardan beri Dünyada ve Türkiye de yaşama geçirilme çabalarının temelinde olan anlayış, neo liberal dönüşümün sağlanmasıydı. Bu dönüşümün getireceği toplumsal ayrışımlar ve sistemde oluşacak sorunlardan kurtulma yöntemi olarak, dönüşüm araçlarının içinde ideoloji ve inanç kullanılması öngörülmüştü. Tercih ve ifade edilen Muhafazakâr Demokrat söylemin bu süreçte ortaya çıktığı görülmektedir. İnsanın insanı sömürmediği eşitlikçi bir toplumun kurulması, siyasal sistemin, yürütme ve yasama erkinden yapısal olarak ayrıldığı, burjuva demokrasisinden çok farklı bir şekilde yapılandırıldığı, her fırsatta barış ve adalet çağrısının yapıldığı ve toplum çıkarlarının dile getirildiği, sosyo ekonomik dönüşüm özlemleri, sınıflar arası uzlaşmaz çelişkiler ve uluslar arası düşmanlıklara son verilmesi taleplerinde bulunan aydın ve yurtseverler 12 Eylül 1980 cuntası ile idam edildiler, işkencelerden geçirildiler ve yıllarca hapishanelerde çürütüldüler. Bu dönemde kapitalistler tarafından liberal ekonomi ve Yeşil Kuşak modeli ülkemize empoze edilmeye çalışıldı, yaratılan baskı ortamı, apolitik bir toplumun oluşmasına neden oldu. O günlerde getirilen Anayasa ile bugünlerde getirilmeye çalışılan Anayasa değişikliği arasındaki fark; yasa yapıcılar ile onlara biçilen rollerinin değişmesidir. Bu anayasa değişikliği ile 1980 darbesinin intikamının alınacağını ve demokratik bir anayasa olacağını ifade edenler ve destekleyenlerden beklenen, yıllarca uğruna canlar verilen ve bedeller ödenen demokrasinin olmazsa olmaz koşulları olan; sömürüsüz ve baskısız, savaş ve silahların olmadığı bir dünya yaratılması, barış içinde özgürce yaşama, eşitlik ve dostluk ilkeleri, toplumun sosyo-politik ve ideolojik birliğinin sağlanması, sosyo- ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, toplumun ırksal, dinsel zeminden çıkartılarak sınıf temeline oturtulması, kitlelerin yaygın bir şekilde üretimin, devletin ve kamu işlerinin içine çekilerek demokrasinin ve halkın kendi kendini yönetiminin güçlendirilmesi, hayatın ortaya koyduğu sorunların bilimsel temele oturtulması, toplumun küçük burjuva zihniyeti ve ahlakından tamamen tasfiye edilmesi, insanların dogmalardan kurtulması için düzenlemelerin yapılması gibi insanca yaşamın gereklerini kamuoyunun gündemine getirmeleri aydın bilicinin gereklerindendir. Bu kapsamda toplumun tüm katmanlarınca kabul gören daha geniş bir anayasal süreç yaratılması umudu dünde vardı gelecekte de var olmaya devam edecektir. Tüm üyelerimizin sağlık ve esenlik içinde bir bayram geçirmelerini ve okulların açıldığı şu günlerde, çocuklarımızın yeni eğitim döneminde başarılı olmalarını dileriz. Saygılarımızla ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu yapacaðýnýz ayda 10 TL ve üzeri yardýmlar bir araya geldiðinde, kaynak yetersizliði yüzünden burs veremediðimiz birçok ODTÜ lü kardeþimizin yüzünü güldürecek... Dileriz, bu kampanyada bizi yalnýz býrakmazsýnýz! ONLARI UNUTMAYINIZ Burs ve Yardýmlar Fonu Türkiye Ýþ Bankasý ODTÜ Þubesi TR (TL) TR (EUR) TR (USD) Garanti Bankasý Maltepe Þubesi TR (TL) E Y L Ü L

4 duyuru DERNEĞİMİZDEN DUYURU 17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİN 11. YILINDA RANT İÇİN DEĞİL HALK İÇİN İKTİDAR 1999 da onbinlerce yurttaşımızı bina enkazlarının altında yitirmemizden bu yana 11 yıl geçti. O gün, 21. Yüzyıla bir kala, insanoğlunun var olduğu günden beri en yakından tanıdığı doğal felaket deprem, sayıları resmi kayıtlara göre lerle ifade edilen yurttaşımızı aramızdan aldı, binlerce binayı barınılamaz hale getirdi, birçok şehirde alt yapı sistemini çökertti. Bu, siyasi iktidarların onlarca yıldır doğayı ve bilimi göz ardı eden, insan hayatını ikinci plana iten, popülist oy ve rant politikalarının bedeliydi. O günden bu güne daha önce defalarca seyrettiğimiz bir filmi tekrar izledik. Siyasi iktidar yaraları saracağı söylemiyle afet bölgesine gitti, her fırsatta halkın yaralarını saracağını söyledi; felaketten on yıl sonra Arızlı da yerleştirilen depremzedeleri kolluk kuvvetleri zoruyla evlerinden çıkardı, yerlerine kendi bürokratlarını yerleştirdi. Binaların deprem etkisiyle yıkılmaması için yapı denetim uygulama yönetmeliği yürürlüğe kondu; ranta tamamen açık olan yönetmelik, projecinin kendi projesini kontrol ettiği, yapı denetim firmalarının müteahhitlerin altında ezildiği, mühendislerin sömürüldüğü ve denetimin yapılamadığı bir hal aldı. 19 ilde pilot olarak uygulanan yönetmelik, hiçbir sorunu yokmuş gibi 2010 yılında tüm illerde uygulamaya konuldu. Deprem, sosyal devletten ve toplum yararı ilkesinden vazgeçilmesinin sonucu olarak onbinlerin canını almıştı. Siyasi iktidarlar yaptıkları özelleştirmeler ve yürüttüğü politikalarla vatandaşların sosyal devletten kazanımları olan bir çok hakkı, sağlık ve eğitim de dahil olmak üzere geri almak peşindedir. Siyasi iktidarlar toplum yararını göz önüne alacak düşünce tarzından oldukça uzaktır. Bir doğa olayı olan depremlerin afet haline gelmesi, halkımızın yazgısı haline gelmiştir depreminden bu güne yüzlerce yurttaşımızı daha deprem, sel gibi önceden gerekli çalışmalar yapılarak riskleri azaltabilecek doğa olaylarında yitirdik. Rant güdümlü politikalar yürüten siyasi iktidarlar, riskleri azaltılabilir doğa olaylarını halkımıza kaderci bir anlayışla felaket olarak yaşatmaktadır. Doğa olaylarının felaket olarak yaşanması istenmiyorsa, siyasi iktidarların kamu yararını öne çıkarması ve rant merkezli politikalardan uzaklaşması gerekmektedir. Depremin 11. Yılında yaşananları unutmuyoruz, unutamıyoruz, unutturmuyoruz... ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu 4 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

5

6 dernekten VİŞNELİK TE ARTIK BİR ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ SPOR MERKEZİ VE TENİS KORTLARI HİZMETE AÇILDI Bu en güzel hayallerimizden biriydi; Hep beraber Vişneliğin temelini attığımız günden bu yana en büyük dileğimiz Tenis Kortlarımızın da olmasıydı. Vişneliğin yapımına tanıklık etmiş olanlar bilirler; Vişnelik in inşaat plan çizimlerinde Tenis Kortlarının yeri ayrılmış ve hatta bir temel duvarı ile o zamanlardan nereye yapılacağı belirlenmişti. Vişnelik in giderek büyümesi, üye sayısının artması ve çağdaş yaşam koşulları yeni talepleri ve ihtiyaçları da beraberinde getirdi. Bunların sonucunda Derneğimize yeni mekânlar eklenmesi ve yeni alanlar açılması durumu ortaya çıktı. Derneğimizin sadece yiyecek-içecek satılan bir alan olmaktan çıkarılıp sosyal ve sportif alanlarda da var olması ve üyelerinin ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğine dair bakış açısıyla, imkânlar zorlanarak Tenis Kortlarımız yaşama geçirildi ve sizlerin hizmetinize açıldı. Sadece Tenis Kortları değil aynı zamanda, yepyeni bir ekip ve heyecanla, alanında deneyimini kanıtlamış hocalardan oluşturulan kadrosu ile işletmeye açılan Spor Merkezimiz de hizmetinize girdi yılı yatırım planları çerçevesindeki kapalı ve açık alan spor yatırımlarından Fitness ve Spa Merkezi, ikisi akrilik zemin ve birisi çok amaçlı kullanıma yönelik sentetik zeminli 3 adet ışıklandırmalı tenis kortu, mini golf sahası ve ışıklandırmalı halı saha Ağustos ayı itibari ile hizmet vermeye başladı. YENİLENDİK! Spor Merkezimiz yurt çapında hizmet veren pek çok ünlü işletmede var olan standartlara sahip olarak artık Derneğimiz tarafından işletilecek ve içinde çeşitli avantajlar sunan spor paketleri sunacak. Son teknoloji TV li koşu bantları, bisikletler, kondisyon ekipmanları alındı. Grup dersleri için yeni stüdyolar oluşturuldu. Yeni masaj odaları, sauna, jakuzi ve dinlenme alanları hazırlandı. Zengin pilates, yoga, spinning, thai chi ve dans programlarını sizlerin kullanımınıza sunuldu. Egzotik masaj terapileri ve daha pek çok yenilik planlandı. 6 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

7 dernekten SPOR KOMPLEKSİ VAR Ayrıca sizleri Spor Merkezimizin yapacağı diğer tüm etkinliklere, hep birlikte kayak yapmaya, paintball oynamaya, doğada kamp yapmaya, trekking gezilerine, rafting gezilerine, tüplü dalışa, yamaç paraşütü yapmaya davet ediyoruz, daha fazlası için bize katılın. YATIRIMLAR SÜRÜYOR Derneğimizin bir sonraki yatırım planlaması kapsamında, 850 m lik yürüyüş/koşu ve bisiklet parkuru projesi, üyelerimizin çocukları ile birlikte ailecek zaman geçirebileceği günübirlik veya konaklamalı baba-oğul, anne-kız kamplarının olacağı ve yine dernek üyelerimizin konaklayabilme fırsatı verecek olan bungolow ahşap evler projesi, hayvan oteli projesi, gündeminde olacaktır. Derneğe sizlerin katılımı ve desteği daha donanımlı ve daha kaliteli hizmet demektir. Sizleri Spor Merkezimiz Tenis Kortlarımız Havuz - Mini Golf alanlarımızla aktif ve canlı olacağınız Vişnelik e bekliyoruz, avantaj paketlerini sormayı unutmayın. ODTÜ lünün Gücü Gelecek tir. E Y L Ü L

8 dernekten UÇURTMA ŞENLİĞİ Okumuş İnsan Halkının Yanındadır kampanyası kapsamında ODTÜ ye çocuklarla birlikte gezi düzenlendi. Gün boyunca çocuklar hem öğrendi hem de eğlendiler. Ankara da ikinci haftasını dolduran Okumuş İnsan Halkının Yanındadır kampanyasındaki kurslara katılan çocuklarla birlikte OD- TÜ gezisi düzenlendi. Mamak, Batıkent ve Dikmen den 120 nin üzerinde çocuğun katıldığı gezi çocukların hem icatları incelediği ve deneyler yaptığı bir okula, hem de oyunlar ve yarışmalarla dolu bir eğlenceye dönüştü. Sabah saatlerinde mahallelerde toplanan çocuklar servislerle ODTÜ ye geldiler. Önce icat ve araba müzesini gezen çocuklar yüzlerce yıllık binlerce icadı inceleyip bilgi aldılar. Bunun ardından bilimsel deneyler için özel hazırlanmış bir müzede bir uzmanın rehberliğinde yapılan deneylerle; yerçekimi, potansiyel enerji, statik elektrik ve ağırlık merkezi gibi pek çok konuyu deneylerle öğrendiler. Müzelerin gezilmesinin ardından Devrim Stadyumu na gelen öğrenciler daha önce mahallelerde üniversitelilerle birlikte hazırladıkları uçurtmaları uçurdular ve voleybol, futbol, yakan top, halat çekme yarışı gibi pek çok oyun oynayarak eğlendiler. Son olarak da hep birlikte hazırladıkları pankartla beraber bir hatıra fotoğrafı çektiren çocuklar ve üniversiteliler akşamüzeri mahallelerine döndüler ve ertesi gün kursta görüşmek üzere evlerine döndüler. Etkinlik Öğrenci Kolektifleri tarafından örgütlenirken Halkevleri ve ODTÜ Mezunlar Derneği de destek verdi. Vişnelik'te Milonga Geceleri Ankara nın en keyifli Milonga gecelerine imza atan Vişnelik, geçtiğimiz ay havuz başında yeniden Tango tutkunlarıyla buluştu. Dans severlerin sabırsızlıkla beklediği havuz başı milongası, yaz boyunca devam ediyor. İnternet sitemizden de haftalık bültende duyurulacak olan özel etkinliğe Shine dans okulundan gelen profesyonel ekipler eşlik ediyor. Arjantin esintisiyle tangonun hâkim olduğu gecelerde unutulmaz anlar yaşama fırsatını kaçırmayın. Akşam yemeği devam ederken, Tango için ayrılan özel alanda dans eden çiftler, Milonga müziği ile görsel bir şölene tanık oluyor. Havuzun yanı başında ayrılan özel alanda katılımcılar hem içeceklerini yudumluyor hem de dans ediyorlar. Vişnelik tesisimizde sizlerle bu keyifli etkinlikte buluşmak dileğiyle. PERSEİD METEOR YAĞMURLARI ODTÜ Mezunları Derneği Etkinlikler Komitesi dönem boyunca düzenlemiş olduğu Astronomi Seminerlerinin ardından yaptığı gezilere bir yenisini ekledi. 12 Ağustos 2010 Perşembe Günü Perseid Meteor Yağmurlarını izlemek üzere Beynam Ormanlarındaydık. Gece için hazırlık erkenden başladı. Saat olunca ise minderlerimizi, içeceklerimizi alıp Vişnelik ten hareket ederek yola çıktık, Beynam a vardığımızda hava kararmıştı, karanlıktan nasibimizi öylesine aldık ki gökyüzü ışıl ışıldı. Kendimizi kayan yıldızların huzuruna bırakmadan önce, Astronomi Topluluğundan eğitmenlerimizden gökyüzümüz ve güneş sistemimiz ile ilgili genel bilgiler alıp, batmakta olan Venüs ü gözlemledik. Teleskoplarla göreceklerimiz bittiğinde, çoktan şaraplarımızı almış, minderlerimize kurulmuş, bir bir kayan yıldızları meteor yağmurlarını- gözlemliyorduk. Sohbetler ve düşen her parçaya tezahüratlarla temiz havayı içimize çektik. Dönüş yolunda, oksijen ve pırıltılı gökyüzü hepimizi yormuştu. Gece yi da Vişnelik önünde vedalaşarak bitirdik. 8 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

9

10 dernekten LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR VAKFI VİŞNELİK TEYDİ ODTÜ KOLEJİ MEZUNLARI DERNEĞİ NE TEŞEKKÜR ODTÜ Koleji Mezunları Derneği 13 Haziran 2010 Pazar günü gerçekleştirdikleri Uçurtma Şenliği ve Mezunlar Günü etkinliğinden elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını Derneğimiz Burs Fonu na bağışlamışlar ve 19 öğrencinin bir yıllık burs giderlerini karşılamışlardır. OD- TÜ MD Burs ve Yardımlar Komitesi üyeleri olarak ODTÜ Koleji Mezunları Derneği Başkanı Orhan Sarıtaş, Başkan Yardımcısı Kerem Erikçi ve ODTÜ Koleji Kurucu Temsilcisi Deniz Keskin e yaptığımız ziyaretle bir teşekkür plaketi verdik. Aramızdaki dayanışmanın daha güçlü olması dileklerimizle kendilerine ve katkıda bulunan tüm ODTÜ Koleji mezunlarına bir kez daha teşekkür ediyoruz. Burs Komitesi Evet, onlar birbirine sıkıca sarılmış kocaman bir aile LÖSEV gönüllülerinin de katılımı ile LÖSEV li 30 çocuğu 5 Ağustos 2010 tarihinde Vişnelik Havuzu nda misafir ettik. Onlar yazın bu sıcak gününde havuzun serin sularında oyunlar oynarken, gülen yüzleri bizlerin içini biraz olsun serinletti. Havuz sonrası öğle yemeklerini ODTÜ Mezunları Derneği nin o günün anısı olması için kendilerine hediye ettiği şapkaları takarak yediler. Fotoğraf karelerindeki gülüşlerini bizlere bırakarak tesisimizden ayrıldılar. "Çocuklar Hep Gülsün" Burs Fonu Yararına '' Ve Kadınlar'' Sahnelendi ODTÜ Mezunları Derneği Müzikal Tiyatro Topluluğu nca geçen yıl Haziran tarihlerinde Akün Sahnesi nde oynanan VE KADINLAR adlı oyun, koreografileri yenilenmiş danslar ve eklenen müzikler eşliğinde zenginleştirilmiş olarak bu yıl Mavi Sahne de iki kez daha sahnelenmiştir. Geliri burs fonuna aktarılan oyunun yönetmeni ve rol alan oyuncuları aşağıda alfabetik sıra ile verilmektedir. Kendilerine Burs Fonu adına teşekkür ederiz. Akay Ünvan M.Akif Koca Ayzıt Cırık Banu Eski Özdemir Başak Okuyucu Betül Esmer Berk Yıldırım Deniz Yazıcı Dinçer Batırbek Emine Erdem Alpyürük Esma İpekoğlu H.Gamze Çetin Gonca Gül Gülden Aydoğan Kaan Asiltürk Meltem Özbek Müge Batırbek Şebnem Özbek Tuba Batum Ziver Armağan Açıl (Yönetmen) TEMMUZ-AĞUSTOS AYLARI İTİBARİ İLE BURS FONU MUZA BAĞIŞTA BULUNUP ESKİ TALİMATLARINI GÜNCELLEYEN YENİ BAĞIŞ VEREN ÜYELERİMİZ, FİRMA VE ODTÜ DOSTLARI BURS VERENLER BÖLÜM MEZUNÝYET YILI BURS VERENLER BÖLÜM MEZUNÝYET YILI YEŞİM ALTUN TİMUÇİN AKSOY ATİLA KARA BATUHAN ÖZAY CELALETDİN UYGAR CEVDET YÜKSEK FERİDUN AKYÜZ HALİL CANER DOĞANELİ CHED'89 MATH'81 MATH'81 IE'02 CE'02 EE'69 ARCH'71 MINE'79 K.METE BASTIRMACI M.ASIM UYSAL M.ERDAL CEYHAN MEHMET LÜTFİ KANDEMİR MERVE ÇEVİK ÖZGE GÜNGÖR P.BİNNUR SARAÇOĞLU CE'94 EE'80 EE'69 METE'01 IR'10 CHE'86 EE'89 İSMİNİN AÇIKLANMASINI İSTEMEYEN 5 ÜYE BULUNMAKTADIR TERFİ EDEN ARKADAŞLARI YUSUF GÜNDÜZ CE 84 HALUK DORALP CE 84 TEBRİK İÇİN A. ZAFER ÇAĞIRIRCAN CE 85 BURS FONUMUZA BAĞIŞ YAPMIŞTIR. BURS VEREN FİRMA: MATEK MEDİKAL LTD ŞTİ. Burs Fonu muza katkı sağlayan üyelerimize, mezunlarımıza ve ODTÜ dostlarına, bursiyer öğrencilerimiz adına teşekkürler 10 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

11 dernekten 2010 TERCİH REHBERLİĞİ PROGRAMI VE TANITIM GÜNLERİ YAPILDI Her yıl Derneğimiz tarafından gerçekleştirilen Tercih Danışmanlığı etkinliğini, üyelerimizin çok yoğun ilgisiyle bu yıl da yaptık. Özellikle bu sene yaşanan tercih karmaşası içinde, Dershane sahibi ve alanında uzman üyelerimizin katkıları ile üyelerimizin çocukları ve yakınlarının doğru karar vermesinde yardımcı olduk. ÖSS sistemi 2010 yılında (bu yıl ) YGS ve LYS olmak üzere iki aşamalı olarak değiştirildi ve çoktan seçmeli puan türlerine dönüştürüldü. Değişen sınav sistemi ve sonrasında yapılan çeşitli açıklamalar, öğrenci ve velilerin doğru tercih yapmasını daha da karmaşık hale getirdiğinden, bu konuda uzman kişilerin desteğine her yıldan daha fazla ihtiyaç duyuldu. Bu sene Temmuz tarihlerinde Derneğimizde ve ayrıca Üniversite de düzenlenen Tercih Rehberliği programında, üyelerimize ve çocuklarına, öğrencinin aldığı puanına göre hangi bölümlere yerleşebileceği konusunda bilgi verildi. Bu konuda üyelerimize yol gösteren ve doğru tercih yapmalarına yardımcı olarak Tercih Danışmanlığı programını yürüten ODTÜ MD Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin e (EDS 83), üyelerimizin günlerce gece birlere kadar süren yoğun ilgilerinin nedenlerini sorduk. Sınav sisteminin tamamen değişmesi, uygulama yöntemi ve ölçme değerlendirme sistemindeki değişimin yarattığı karmaşanın ortaya çıkardığı belirsizliğin tüm öğrenci ve velilerini endişelendirdiğini söyleyen Himmet Şahin, ÖSYM tarafından yapılan açıklamalar ve çıkarılan kılavuzdaki puanlama ve sıralama çelişkilerinin velilerimiz ve öğrencilerimiz üzerinde panik havası yarattığını belirtti. Öğrencilerin almış oldukları puanlamalar ve sıralamalar iyi de olsa, hedeflerini yakalayıp yakalayamayacaklarının kaygısı içinde olduklarına işaret eden Himmet Şahin, uzun yıllar eğitim sektöründe emek vermiş birisi olarak, geçmiş yıllardaki istatistiki bilgileri doğru değerlendirerek, yılların getirdiği deneyim ile konuya hakim oldukları için üyelerimizden böylesine yoğun talep geldiğini belirtti. Üniversitemizle de yıl boyunca yeni sınav sistemi konusunda koordineli bir çalışma sergilediklerini belirten Himmet Şahin, söz konusu deneyimlerin gerek üniversitemize, gerekse de orada tercih rehberliği talebinde bulunan personel ve çocuklarına da dört gün boyunca aktarıldığını sözlerine ekledi. Öğrenci ve velilerine sunulan öneriler ve doğru sıralama yapılması sayesinde yaşanan bu belirsiz dönemin başarıyla ve öğrencilerin yararına atlatıldığını belirten Şahin, sonuçların açıklanmasıyla ne kadar doğru yönlendirme ve isabetli tercihler yapıldığını da görmüş olmaktan dolayı son derece mutlu olduklarını söyledi. ODTÜ de dört gün süren Tercih Rehberliği programında üyelerimizden Mustafa Atalay ın (EDS 83)da öğrenci ve velilerine yardımcı olmasının yanı sıra, Üniversitenin düzenlediği Tanıtım Günleri'nde ODTÜ Mezunları Derneği standı kurularak öğrencilere ODTÜ'lülüğün mezuniyetten sonra da gelişerek sürdüğü mesajı verilmeye ve gönüllü mezunlarımızla birlikte açılan standımızda Derneğimiz tanıtılmaya çalışıldı. Devrim Koç Burs İşleri Birim Sorumlusu

12 dernekten FRİG VADİLERİNE YOLCULUK Bilinen tarihin en eski ve en uzun dini nedir diye sorulacak olsa; kuşkusuz Ana Tanrıça Kült ü bu sorunun yanıtı olurdu. İşte biz de Arkeoloji Klübü olarak Büyük Ana nın ülkesi Frigya ya 1-2 Mayıs tarihlerinde güzel bir yolculuk yaptık. Bu bölgeye kendilerini adamış rehberlerimiz; Prof. Dr. Taciser Tüfekçi SİVAS ve Doç. Dr. Hakan SİVAS, Anadolu Üniversitesi nde görevliydiler. Bu iki bilim insanı gezimiz boyunca bilgilerini bizlerle zevkle paylaştılar. Ne biz sormaktan yorulduk, ne de onlar anlatmaktan yoruldular! Frig ler savaşçı değillerdi. Köylü bir topluluktular. Gordion un kurucusu Gordios da bir çiftçiydi. En çok gereksinim duydukları bolluk ve bereketti. Doğanın ortasına yaptıkları tapınakları ile bunu Ana Tanrıça dan istediler. Elleri hiç boş kalmadı! Dağlar tanrıları, kayalar ölümsüzlüğü sembolize etti. Kayaların içine açtıkları kapı ve törenlerde nişlere yerleştirdikleri Kybele ile O na, tanrıçalarına ulaştılar. Bizim gibi altarlarına bahar çiçekleri sundular. Ayrıca rahipleri tapınağın arkasındaki kuyuların içine girip, yukarıda kesilen boğanın kanı ile tanrıçalarını hoş tutmaya dönük törenler yaptılar. Tanrıçalarına ulaşmanın diğer bir yolu müzikti. Danslı törenler yapıp, aulos (çiftekaval) ve tef ile kendilerinden geçtiler. Frig Mod larından, günümüzde Adnan Saygun un Yunus Emre Orotoryosuna ulaşan yolda nasıl yüründüğünü yine Anadolu Üniversitesi nde görevli; müzik bilimci, Prof. Dr. Bülent ALANER ilginç sunumu ile bizlere anlattı ve dinletti. Bu sefer kendinden geçme sırası bizlerdeydi. Bölgenin Vatikanı Yazılıkaya dan başlayan Frigya yolculuğumuz, Eskişehir ve Afyon arasındaki üçgende; Bahşeyiş Anıtı, Köhnüş Vadisi ndeki Matlaş ve Aslantaş, Gerdekkaya Mezarı, Kümbet Köyü ndeki Aslanlı Solon un Mezarı ile devam etti, Seyitgazi, Ayazini derken Afyon Arkeoloji Müzesi nde son buldu. Anlatacak, paylaşacak o kadar çok şey var, fakat yerimiz o kadar sınırlı ki, merak edenlere anahtar kelimeleri vereceğim. Büyük Ana nın ülkesini ziyaret etmeden bunları biraz araştıran bu bölgenin ne kadar çok şeyin merkezi ve ilki olduğunu görünce eminim şaşıracaktır: Çatalhöyük Kubaba Kybele - Magna Mater Mother -Büyük Ana Ma - Kadın Ana Mabet Seyitgazi - Hac- Cybele Sibel Kıble Attis Hadım - Sünnet- Pessinus - Siyah Taş - Hacerül Esved Artemis - Meryem Ana Çam Noel - Montanizm Ana Tanrıça nın bereketi üzerimizden eksik olmasın. Daha nice güzel gezilere. ARKEOLOJİ KULÜBÜ Adına, N. Emre APAYDIN (EE 87) 12 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

13

14 dernekten ODTÜ DE MÜZİĞİN SEYRİ SİBEL KÖSE (ARCH'91) Müzik yaşamınız ve ODTÜ ile olan bağlantısından bahseder misiniz? Ben TED Ankara Koleji mezunuyum. Müziği dinlemeye, anlamaya lise yıllarında başladım. İlkokulda okul korosunda, ortaokulda Amerikan Folk Grubu nda söylerdim. Ama orkestra anlamında solist olarak ilk çalışmam, ODTÜ lü arkadaşlarımla kurduğum grupla, ODTÜ Mimarlık Fakültesi nde okuduğum yıllara rastlar. Hepsi farklı bölümlerden öğrencilerden oluşan bir grubumuz vardı. Makine Mühendisliği Bölümü nden İhsan Akyüz, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü nden Sertaç Akyüz, Metin Paksoy (Belçika da), Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü nden Erdal Paksoy (ABD de), yine aynı bölümden Tevfik Bultan (ABD de) ve önemli mimarlarımızdan Mehmet Kütükçüoğlu grubun üyeleri arasındaydı. ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü nden Merve Erdal da grubun diğer vokalistiydi. Merve Erdal bir dönem ABD ye gitti ve döndü. Solistliğin yanı sıra Encore adında çoksesli bir caz vokal grubunun kurucusu ve halen ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü nde öğretim üyeliğini sürdürmekte. ODTÜ de öğrenci olduğumuz dönemde Tuna Ötenel, birkaç parça seslendirmek üzere Merve ve beni bir konserine davet etmişti. Daha sonra kendisiyle uzun dönem çalışma fırsatım oldu, onun ustalığından çok şey öğrendim. Aynı dönemde bir başka Ankaralı müzisyen Durul Gence nin de ODTÜ de zaman zaman konserleri olurdu. Yine öğrenci olduğum dönemlerde Bilkent Üniversitesi nde caz seminerleri düzenleniyordu. Benim de öğrenci olarak katıldığım ve Janusz Szprot un Türkiye ye geldiği ilk senelerde düzenlenen bu seminerlerde çok değerli Polonyalı müzisyenlerle tanışma ve çalışma fırsatı buldum. Bir yandan Tuna Ötenel ile çalışmaya, bir yandan da Polonya da düzenlenen yaz okullarına gidip gelmeye başladım. Yine Polonya da Zamosci de düzenlenen Uluslararası Caz Vokalistleri yarışmasında birincilik ödülünü kazandım yıllarından beri İstanbul dayım e kadar Ankara da söylüyordunuz değil mi? Evet, uzun bir dönem Ankara da birçok yerde söyledim. Mimarlar Derneği nde çok uzun süre müzik yaptık. Daha sonra İstanbul a gittim. Bu arada hem Türkiye de, hem de yurtdışında konserler verdim, albüm kayıtlarında yer aldım. Halen de bu tür çalışmaları sürdürüyorum. Mimarlık balolarıyla ilgili neler hatırlıyorsunuz? Katıldınız mı? Şarkı söylediniz mi? Evet, bir kaç kez söyledim, ama ne söylediğimdense, kıyafetlerimiz daha çok aklımda kalmış. Balolar hep bölümde proje tesliminden sonra olurdu. Balolarda farklı gruplar yer alırdı. Mimarlık Amfisi nde de epey çaldık. Mimarlık Amfisi ni çok severim. Mimari olarak da manevi olarak da bende yer etmiş bir mekândır. Okulda okurken bir dönem Tiyatro Kulübü ndeydim. Bir Kış Masalı ve Jean Tardieu Dört Oyun isimli iki tane oyunda rol aldım. Uzun bir dönem kapalı olan Tiyatro Kulübü bizim de yer aldığımız Kış Masalı oyunuyla yeniden faaliyet göstermeye başlamıştı, Erdal Küçükkömürcü yönetmişti. Bu oyunla Boğaziçi Tiyatro Festivaline katılmıştık. Mimarlık Baloları nda başlayıp da halen devam eden gruplar var mı? İhsan Akyüz vardı, gitarist arkadaşım, o dönemde bir rock grubu vardı. Enteresan kostümlerle çıkardı baloya. Şimdi hem mühendislik yapıyor, hem de kendi bestelerini kaydediyor fırsat buldukça. Aslında demin saydığım grubun tüm üyeleri kendi mesleklerinin yanı sıra müzik çalışmalarına da devam ediyorlar. Kamil Erdem, Önder Focan, Alper Yılmaz, Murat Arkan şu anda aklıma gelen OD- TÜ kökenli diğer müzisyenler. Bu müzisyenlere ve sizin müzik yaşantınıza ODTÜ nün ne gibi katkısı olmuştur? Benim mezunu olduğum Mimarlık Bölümü diğer sanatlarla ilgilenmeye oldukça uygundu. Proje dönemlerinde biraz fazla sıkışık bir durum yaşatmakla beraber, sanatın diğer dalları ile ilgilenmenin eğitimime katkı sağladığını düşünüyorum. Oyunculuk ve müzisyenliğin yanı sıra arkadaşım Handan Ergiydiren in kurmuş olduğu modern dans grubunun çalışmalarını da izliyordum. Bir keresinde bizim müziklerini, Handan ın koreografisini gerçekleştirdiği The Touch isimli bir gösteri sahnelemiştik. Caz söylemeye ODTÜ de öğrenci olduğum dönemde başladım. Birçok etkinliğe bir arada katılma şansım vardı. Sadece dersler, müfredat değil, canlı kültürel bir hayat da vardı beni cezbeden. Bunlar birbirinin içine geçiyordu. Kütüphanelerden çeşitli kaynaklara ulaşabiliyordum. ODTÜ Kütüphanesi ve Amerikan Kültür Merkezi Kütüphanesi nde kaynak kitaplara, periyodik yayınlara ulaşma şansı vardı. Üniversitede okumuş olmaktan ötürü çok mutluyum. Benim için ODTÜ de olmak büyük bir zenginlikti. Mimarlık mesleğini yaptınız mı? Merih Karaarslan ın bürosunda yaptığım staj, Gamze Türkoğlu ile katıldığımız tasarım üzerine yarışmalar ve Zafer Akay ın bürosunda çalıştığım bir dönem dışında pek bir şey yapmadım maalesef. Bununla birlikte mezun olduktan sonra 5 yıl Sanart Türkiye de Görsel Sanatları Destekleme Derneği nde çalıştım. Değerli arkadaşlarım Zeynep Aktüre, Alım Erdemir ve ben Sanart Derneği nin (http: ilk çalışanlarıydık. Prof. Dr. Jale Erzen (halen ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesidir) çok değerli bir hocamdır ve aynı zamanda Sanart Derneği kurucu üyelerindendir. Sanart ta kendisiyle bir- 14 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

15 dernekten likte çalıştık. Benoit Junod, Ali Artun, Emin Mahir Balcıoğlu, Jale Erzen gibi çok değerli sanat isimleriyle çeşitli organizasyonlar gerçekleştirdik. Sanatın farkına varmak, organizasyon deneyimi kazanmak anlamında bunlar benim için çok önemli tecrübelerdi. Caz gibi çok daha keyifli bir şeyle uğraşıyorsunuz. Evet, çok keyifli, ama her işte olduğu gibi zorlukları da var. Türkiye de caz müziğiyle uğraşmak pek de kolay değil. Oysa Türkiye de cazın gelişime açık olduğuna inanıyorum. Türkiye kültürel anlamda pek çok farklı dinamiği bir arada barındırabilen bir ülke. Ayrıca çok yetenekli gençler var. Okul, kulüp ve organizasyonlar için yatırımlar olmalı. Bir ara Bilkent Üniversitesi nde caz bölümü kuruldu. İstanbul da Bilgi Üniversitesi nde caz bölümü açıldı. Şu anda ikisi de minimal ölçüde faaliyet gösteriyor. Yıldız Üniversitesi nde bir bölüm var, sanırım Hacettepe Üniversitesi de bir bölüm açma hazırlıkları içerisinde. ODTÜ de Durul Gence nin caz tarihi dersleri vardı, sizin zamanınızda da var mıydı, ders aldınız mı? Siz ders verdiniz mi? Ankara da Gordion Akademi vardı. Orada caz atölyesi gibi bir çalışma başlattık. Durul Bey caz tarihi dersi veriyordu. Kamil Erdem de (ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü mezunudur) bas dersleri veriyordu. Şu anda İstanbul da yürüttüğümüz bir caz vokal atölyemiz var. Haftanın belirli günleri ilgilenen arkadaşlarımızla gruplar halinde bir araya geliyoruz. Ayrıca eskiden öğrencisi olduğum yaz okulunda (Polonya Pulawy Caz Yaz Okulu) 5 senedir eğitmenlik yapıyorum, aynı yaz okulunda Kamil Erdem de bas eğitmeni. Polonya caz festivallerinin yaygın olduğu bir yer mi? Klasik müzik ve caza çok değer verilen bir ülke Polonya. Fransa gibi Avrupa nın daha dünya müziğine ve caza açık merkezlerinden biri gibi görülmese de müzisyenleri, festivalleri ve tarihi açısından önemli bir ülke. En küçük kasabada bile bulacağınız, Dom Kultury adı verilen halkevlerinde konser salonları, tiyatro sahneleri, sergi alanları var. Bu mekânlar sanata ve kültüre verilen değerin ve bunun yaygınlaştırılmasına verilen önemin sembolü bence. Mesela Polonya da gerçekleşen Jazz Jamboree Festivali Avrupa nın en eski caz festivallerindendir. Caz müziği açısından Ankara yı nasıl buluyorsunuz? Kültür ortamları azalıyor Ankara da. Caz, kent müziğidir, yaşayan bir müziktir. Kulüp atmosferi çok önemlidir caz için. Ankara, kulüp anlamında zayıfladı. Kafeler arttı, restoranlar var, canlı müzik var ama caz yok. En azından konser etkinlikleri arttırılabilir. Öğrencilerin çalabileceği yerler, atölyeler mutlaka olmalı. Ankara da Caz Derneği var. Senede bir kez festival düzenleniyor. Ankara için çok büyük bir katkıdır. Daha önceleri OD- TÜ de düzenlenen festival sanırım idari nedenlerden bu yıl Bilkent te gerçekleştirildi. En çok nasıl bir ortamda konser vermeyi tercih edersiniz? Büyük salonlar mı yoksa küçük caz kulüpleri mi? Konser vermek ve kulüpte söylemek farklıdır. Her birinin ayrı zevki var. En önemlisi enerjisiyle katkıda bulunan seyircidir. Festivallerde verdiğiniz konserlerden de bahseder misiniz? Sadece ODTÜ değil, Ankara da Bilkent ve Hacettepe Üniversiteleri nde; İstanbul da Boğaziçi, Bahçeşehir, Yıldız, Mimar Sinan, İTÜ, Yeditepe; İzmir de Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi nde; Samsun da 19 Mayıs Üniversitesi nde; Adapazarı nda, Eskişehir Anadolu Üniversitesi nde; Denizli de Pamukkale Üniversitesi nde; Konya Selçuk Üniversitesi nde; Bursa Uludağ Üniversitesi nde; Isparta da Süleyman Demirel Üniversitesi nde; Erzurum Atatürk Üniversitesi nde; Afyon da liselerde konserler verdik. Keşke daha çok olsa... Bu tür konserlere daima zevkle gidiyoruz. Farklı illerimizi görmeyi, üniversite konserleri vermeyi çok seviyorum, ilgi de çok müthiş oluyor, gerçekten çok sıcak karşılanıyoruz. Siz ODTÜ yle iç içesiniz. Sizin zamanınızla şu an arasında ODTÜ de müziğin seyri anlamında bir değerlendirme yapar mısınız? Açıkçası o anlamda yorum yapmakta zorlanabilirim. Mesela bu sene niye caz festivali ODTÜ de olmadı onu bilmiyorum. Uzun zamandır bir gelenek olmuştu ve ben bir OD- TÜ lü olarak bundan gurur duyuyordum. Sadece söyleyen biri olarak değil de buradan mezun olmuş biri olarak üniversitemde bir caz festivali olması hoş bir şeydi. ODTÜ de entelektüel düzey çok yüksektir. Mesela demin saydığım ve benimle aynı orkestrada olan arkadaşlarımdan biri felsefeyle ilgileniyordu, öbürü Sinema Kulübü başkanıydı, ben Tiyatro Kulübü ndeydim. Arkadaşım Handan (Ergiydiren) Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü mezunu. Ben mimarlık mezunuyum. Adorno nun bir sözü vardır: mimarlık donmuş müziktir der. Mimarlık bölümü varsa sanatın diğer dalları da o üniversitede var olmalıdır. Eskiden Mimarlık Amfisi ne sığışmaya çalışıyorduk. Şimdiki Kültür Merkezi, Kemal Kurdaş Konser Salonu nda olmak çok güzel. Belki de en güzeli, festivali Ankara ya yaymak, çeşitli üniversitelerin farklı salonlarını ve daha başka mekânları da işin içine katarak tüm Ankara ya bu etkinliği yaymak. Belli ölçülerde bu gerçekleştiriliyor aslında. Müzik yaşamınızda en çok kimlerden etkilendiniz? Bu liste çok uzun, kısaca şöyle diyebiliriz: yılları arasındaki caz müzisyenleri olan Ella Fitzgerald, Billie Holiday, Sarah Vaughan, Jon Hendricks, Nat King Cole, hakikaten swing döneminin özel yorumcuları, şarkıcıları olarak benim için çok önemli. Günümüz şarkıcılarından vokalist olarak Dianne Reeves, Cassandra Wilson, Dee Dee Bridgewater ın projelerini, konseptlerini çok beğeniyorum. Brezilyalı şarkıcıları çok beğeniyorum, caz müzisyenlerinin yanı sıra Elis Regina, Gal Costa beğendiklerim arasında. Duke Ellington, Bill Evans, Cannonball Adderley... Saymakla bitmez. Tuna Ötenel, Selçuk Sun, Neşet Ruacan, İmer Demirer ülkemizin caza emek vermiş değerli müzisyenleleri. İstanbul da kimlerle çalıyorsunuz? Şu anki grubumuzun elemanları son iki yıldır birlikte çalıştığım arkadaşlarım. Kürşad Deniz (piyano), Erdal Akyol (bas), Derin Bayhan la (davul) birlikte Sibel Köse Quartet i biraraya getiriyoruz. ODTÜ den öğrenciniz var mı? İstatistik Bölümü nden çok yetenekli genç arkadaşım Ayça (Dönmez) bir dönem atölyelere katılmıştı. Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz. Söyleşi: Ece Ataberk(ARCH 88), Ersan Taner (ME 92) E Y L Ü L

16 dernekten Yeni Türkü Çim Amfi deydi 21 Temmuz akşamı saatler u gösterdiğinde, Ankara nın önemli konser mekânlarından birine dönüşen ODTÜ Vişnelik Çim Amfi de, Yeni Türkü grubu şarkılarını 2000 kişiyi aşan bir kitleye söylemeye başladı. ODTÜ Mezunları Derneği nin ve ODTÜ lü öğrencilerin bir ilköğretim okulu yaptırmak için başlattıkları Okula Yüz Verin kampanyası yararına Yeni Türkü grubu sahnedeydi ve iki saati aşan sürede birbirinden güzel şarkılarını, çocukların yeni ve güzel bir okula kavuşmaları için söylediler. Konserin açılışı bu kampanyaya yakışır Çocuklardık şarkısıyla yapıldı. Ardından Maskeli Balo, Çember, Vira Vira, Samsun Asfaltında gibi birbirinden güzel şarkılar söylendi Vişnelik Çim Amfi de kişilik dev bir koro eşlik etti o akşam Yeni Türkü grubuna. 7 den 70 e her yaş grubundan insan vardı konserde ve herkes Yeni Türkü grubunun söylediği şarkılara bir ağızdan eşlik ediyordu yılında kurulan grup, bu ülkeye o kadar çok ve güzel şarkı armağan etti ki, herkesin anılarının bir yerinde grubun şarkıları vardı. Çocukluğu 90 lı yıllara denk gelenler Süper Baba dizisinin unutulmaz şarkısı Bana Bir Masal Anlat Baba yla o güzel günlere geri döndü. Gençliğini 80 li yılların zor zamanlarında yaşayanlar Başka Bir Türlü Bir Şey Benim İstediğim şarkısıyla o günlerin yarım kalan düşlerine ortak oldular yeniden. Zor zamanlarda yaşanan yarım kalmış aşklar içinse Olmasa Mektubun şarkısını armağan etti grup, Ankara lı dinleyicilerine. Dönmek, Yağmurun Elleri, Destina gibi unutulmaz parçalarla Vişnelik te hüzünlü bir atmosfer yaşanırken; konserin sonlarına doğru, Telli Telli, Yeşilmişik, Telgrafın Telleri ve Cevriye Hanım şarkılarıyla Çim Amfi de çiftetelliler halaylara karıştı ve yazın bu güzel akşamında Yeni Türkü grubu Ankaralılara büyük bir müzik şöleni yaşattı. Konserin en anlamlı anlarından biri ise, Okula Yüz Verin kampanya düzenleyicilerinin Yeni Türkü grubuna teşekkür plaketi sunmasıyla yaşandı. Yeni Türkü grubunun kurucusu ve ODTÜ mezunu olan Derya Köroğlu nun bu önemli kampanyada yer almaktan çok mutlu ve gururlu olduklarını belirtmesi ve ODTÜ Mezunları Derneği Başkanı Himmet Şahin den plaketi almasıyla güzel anlar yaşanırken, Derya Köroğlu grup adına 100 TL bağışta bulunarak Okula Yüz Verenler arasına katılmış oldu. İki saati aşan konserin bitiminde insanlar Vişnelik ten ayrılırken, dudaklarında yeni türküler ve yüzlerinde tebessüm vardı. Tabii en önemlisi bir okulun yapımına katkı sunmanın heyecanı ve mutluluğu VİŞNELİK TE YAZLIK SİNEMA BAŞKADIR! Haziran ayının sıcak günlerinin akşam saatlerinde Vişnelik te bir hareketlenme yaşandı her Cuma akşamı. Saatler i gösterdiğinde üyelerimiz ve yakınları, Vişne Bahçesi nin serinliğinde kuruldular sandalyelerine ve geçtiler yazlık sinema perdesinin karşısına. Film öncesi geçmiş yazlık sinema günlerinin anıları konuşulurken, ellerde ise yazlık sinema günlerinin klasiği olan Frigo ve patlamış mısır vardı. Perdede sezonun çok izlenen ve tartışılan filmlerinden biri olan Mahsun Kırmızıgül ün yönettiği Güneş i Gördüm le bir Doğu hikâyesine ortak oldu üyelerimiz 3 Haziran Cuma akşamı. Ardından 4 Haziran akşamı, Murat Düzgünoğlu nun yönettiği ve 3 kardeşin taşradaki hüzünlü hikâyesinin anlatıldığı Hayatın Tuzu filmi vardı yazlık sinema perdesinde. Üyelerimiz kâh gülerek kâh hüzünlenerek ayrıldılar Vişne Bahçesi nden. Ağustos ayına geldiğimizde ise sezonun ve festivallerin çok konuşulan üç önemli filmini izledi üyelerimiz. 13 Ağustos Cuma akşamı Barış Pirhasan ın Adem in Trenleri, 20 Ağustos akşamı Semih Kaplanoğlu nun Yusuf Üçlemesi nin ilk filmi olan Yumurta ve 27 Ağustos akşamı üçlemenin ikinci filmi olan Süt le, üyelerimiz şiirsel ve felsefik sinemanın görsel şölenine tanık oldular. Yaz aylarının son günlerine yaklaşırken, Vişnelik te iki önemli filmle devam edecek yazlık sinema akşamları. Bunlardan ilki Ömer Vargı nın Kabadayı filmi, diğeri ise yıllardır unutulmayan başyapıtlardan biri olan Atıf Yılmaz ın Selvi Boylum Al Yazmalım.Üyelerimiz, yazın bitmesiyle bu güzel yazlık sinema şöleninin sonlanacağına hüzünlenirken, bir üyemizin film sonrası söylediği cümle kalıyor aklımızda: Vişnelik te Yazlık Sinema Başkadır. 16 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

17 üyelerden AYLARDAN EYLÜL DÜ... Top oynadığımız sokaklar, ip atladığımız kaldırımlar, sevdiğimizle buluştuğumuz köşe başları, hakkımızı aradığımız meydanlar; bir sabah gökgürültüsünü andıran seslerle kara kara zırhlıların tecavüzüne uğramıştı. Aylardan Eylül'dü, yıllardan İnsanlık suçu, Nazi üniforması giymiş Polonya'ya saldırmıştı. Dünyayı yerle bir edecek, milyonlarca insanın yaşamına son verecek ikinci paylaşım savaşının tarihiydi.. Aylardan Eylül dü, yıllardan İplerinden kopmuş bir güruhtu zulüm. Ağzındaki salyalarla saldırıyordu ötekilere. Yakıyor, yıkıyor, yağmalıyordu. Ceplerine sığmayanları kırıyor, İstanbul un renklerini taşlıyorlardı. Kökleri yüzlerce yıla dayanan on binler artık memleketlerini terk edecekti. Biz Türkiye deydik ama okyanuslar ötesinden gelen komutun işaret ettiği tanklar dünyanın başka başka yerlerinde de, başka başka zamanlarda da kışlalarından böyle çıkmıştı. Dünyaya balans ayarını böyle yapıyorlardı. Kimimiz Hasan Mutlucan la uyanmıştık o sabah, kimimiz gözlerini Netekim in sesiyle ovuşturmuştu. Kimi daha olan biteni anlamadan bayraklarla pencereye çıkmıştı, kimi komşularımızı götüren işkencecileri alkışlamıştı. Aylardan Eylül dü, yıllardan Eylül ün adı Kara ydı, binlerce Filistinli güvenip de sığındıkları topraklarda, güvendikleri otoritenin ihanetine uğradı. Çoğu öldü, kalanları sürüldü... Aylardan Eylül'dü, yıllardan Halkın katili cuntalardan birinin kılığındaydı ölüm. Sam Amca nın boy ları Şili'de görünmüştü. Uzun yıllar süren diktatörlük bizdekinden ya da başkalarındakinden farklı değildi. Ortak payda hepsinde olduğu gibi işkence, ölüm ve cezaeviydi. Aylardan Eylül'dü, yıllardan Ölüm birkaç adet uçaktı. Birileri Sam Amca yı evinde vurmuştu. Suçsuz günahsız yüzlerce insan dünyanın dört bir yanında fırtınalar eken sistemin bir sonucu kırılıp gitmişti. Sam Amca nın Sovyetler i vurmak için türettigi boy lar silahlarını Sam Amca ya çevirmişlerdi. Aylardan Eylül'dü. Kimimiz daha doğmamıştı, kimimiz küçücük bir çocuktu. Kimimiz okul telaşında, kimimiz ekmeğinin derdindeydi. Kimimiz son günlerini yaşıyor, kimimiz hayatı yeni yeni anlamaya çalışıyordu. Kimimiz Nazım Hikmet in kitaplarını kömürlüğe saklamıştık, kimimiz orada da bulurlar diye yakmıştık. "Beşinci Lenin"in kitabını bulunduranlarımız ya mahalledeki bir kara maskeli tarafından ispiyonlanmıştı ya da cellatlar bir gece ansızın gelebilsin diye kapılarına çarpı işareti yazılmıştı. Kimimiz teslim olmamak için dağa çıkmıştı, kimimiz duvarlara "HAYIR" yazarken kurşunlanmıştı. Kimimiz işkencelerde lime lime doğrandı. Kimimiz on yedisinde darağacında sallandırıldı... Aylardan Eylül'dü, yıllardan Kamil Akdoğan(ES 90) E Y L Ü L

18 üyelerden BENİM BÖLÜMÜM Bugünlerde değişimi söz konusu olan Anayasa nın 168. maddesinde; Doğal kaynaklar ve servetler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır yazılıdır. Bu söylem biz madenciler tarafından daha kestirme olması, daha rahat anlaşılabilmesi amacıyla; Doğal Kaynakların Gerçek Sahibi Halktır söylemi ile şekillendirilmiştir. Zor bir meslek, Zor bir zanaattır; madencilik. Bir maden ocağında, yer altında bulunmak bile gerçekten büyük bir risk iken; bunu bilerek; gerçekten akıl ve mantık dışı koşullarda alnının teriyle çalışan, aldığı maaşı sonuna kadar hak eden insanlar topluluğudur; madenci. Bu insanlar her gün ölüme gider gibi hazırlanarak girerler çalışma yerlerine ve işleri bittiğinde gülerek geçmiş olsun derler birbirlerine. Bir günü daha kazasız belasız atlattıkları için şükrederler, çünkü giren insanın çıkmasının bir garantisi yoktur, o derin çukurdan. Buna rağmen yoktur başka çaresi madencinin, bildiği tek işi takdir edilmese de, emeğinin karşılığını alamasa da, canını ortaya koyarak yapar. Sessiz, ıssız, köhne ve ciğer çürüten nemde yaşayan bir garip adamdır; madenci. Yerin altını, üstüne tabirini caizinden çıkartıp getiren gözleri kömür isiyle dolmuş insandır, madenci. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Zonguldak ta, ikisi maden mühendisi toplam 30 madenci yerin yüzlerce metre altında yaşamını yitirdi. Daha madenciler göçük altındayken, çok büyük bir iş yaparcasına ailelere er lira yardım yapıyoruz diye kameralara açıklama yapıldı. Bu kadar zor bir mesleği icra eden madenciler için Başbakan mesleğin fıtratında, kaderinde bu var diyerek düşüncelerini aktardı. Çalışma Bakanı ise madenden çıkarılan 30 kişiden sinde yanık ve ezilme olmadığından güzel ölmüşler cümlesini buyurdular. Belki de işin fıtratında olan başka şeyler, Ölümlerine kader(!), Ölüm şekillerine güzel(!) Gözüyle bakan takdir-i idari... Belki de doğruydu. Negatif fotoğraflar gibi simsiyah, Sadece gözbebekleri ve eğer gülebilirlerse diş- 18 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý

19 üyelerden leri beyaz, Ayda 600 lira maaş, Sigortasız, güvencesiz, emniyetsiz, ehemmiyetsiz Yerin yüzlerce metre altında yaşıyorlar mıydı bilmem Ama Çalışma Bakanına göre ölümleri güzel oldu. Doğal Kaynakların Gerçek Sahibi Halktır... Bu kadar zor bir zanaatı icra eden madenciler için bu söylem önemlidir yılından beri tüm Maden ve Petrol Mühendisliği öğrencileri panoyu asarken 1978) Anayasalarda var olan bu hüküm, tüm madenciler ve özellikle maden mühendisleri tarafından sahiplenilmiş, yıllar boyu her söylemde, her çalışmada ve her etkinlikte sloganlaştırılmıştır. Bu söylem; ben ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümü ne girdiğimde, girişin tam karşısındaki antrede, amfinin hemen yan tarafında bir mukavvanın üzerinde renkli kartonlarla yazardı. O yıl hazırlık sınıfında okuduğum, bölümüme sadece danışmanımı görmenin haricinde hiç uğrayamadığım için, hayal meyal bu söylemi yerinde iken hatırlıyorum. İki yıl sonra ben bölüme geldiğimde, tüm ülkenin üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül anlayışı, benim bölümümün üzerinden de geçmiş, bizden birkaç dönem büyük olan arkadaşlarımız, meslektaşlarımız (aralarında aynı binayı paylaştığımız petrol mühendisi dostlar da vardı) tarafından bölümün en güzel yerine asılan bu söylem oradan kaldırılmıştı de ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümü duvarlarından sökülen bu yazı, tam 30 yıl boyunca bizimle, benliğimizde, yüreğimizde yazılı kaldı. Birlikte mezun olduğumuz birçok arkadaşlarımız ve bizden sonra mezun olan meslektaşlarımız da bu söylemi yaşamlarının her noktasında yaşattılar. Yıllarca bu söylem; mühendis odalarında, işçi ve memur sendikalarında, meslek örgütlerinde ve sivil toplum örgütlerinde yaşatıldı. Bir Anayasa hükmü olan bu söylem; 12 Eylül 1980 de Bölüm duvarlarından söküldü, Yıllarca yeri boş kaldı. 30 yıllık bir sevda, 30 yıllık bir hasret 3 Temmuz 2010 ODTÜ Mezunlar Günü ve OD- TÜ Maden Mühendisliği Bölümü nün kuruluşunun 50. yılı. Yarım asırlık bir kurum, mesleki bakış açısı, birikim ve yaratılan kültür. ODTÜ lülük duruşu ile madenci kültürünün birlikte harmanlanması. 50 yıllık bu birikimi anmak, anlamak, geliştirmek ve yaşatmak için her kuşaktan mezunlarla, 3 Temmuz günü bir araya geldik. 50 yıl boyunca ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümü nden mezun olan meslektaşlarımızın, daha 17 yaşında ODTÜ ye girerken çektirdikleri fotoğraflar ile birlikte 50 Yılın Cevherleri panosu açıldı. Ve bu panonun hemen üstünde 30 yıl önce mukavva bir levhanın üstüne renkli kartonlarla yazılmış Doğal Kaynakların Gerçek Sahibi Halktır söylemi 30 yıl sonra tekrar eski yerine asıldı. Onca yılın birikimi, bekleyişi ve hasreti Bizim gözümüzde daha görkemli, daha ihtişamlı Akademisyeni, mezunu, öğrencisi, memuru, işçisi ile Birlikte açtığımız Birlikte sahip çıktığımız Birlikte sahip çıkacağımız bir söylem. Benim yaş grubumdaki mezunlar için önemli bir olgu idi. Yıllar sonra; o bölümün hala benim olduğunu hissettirdi. Bunca yıl sonra; kimin için ne kadar önemlidir bilemem Ama benim için önemliydi. Çünkü ben; En güzel yerinde, tam kalbinde, DEVRİM yazan bir üniversitenin Doğal Kaynakların Gerçek Sahibi Halktır yazan bölümünden mezun oldum. Nadir AVŞAROĞLU (MINE 86)

20 sağlık İnsanın fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı ve mutlu olabilmesi için, öncelikle bedeninin sağlıklı, formda ve zinde olması gereklidir. Günlük yaşamı kolaylaştırıcı araba, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi araçlar icat edilmeden önce, günlük yaşantımızdaki bu işlerle uğraşmak, bedeni sağlıklı ve zinde tutmaya yeterliydi. Şimdi fiziksel kas gücünün yerini, beyin gücü aldığından; vücudumuzun hareket alışkanlığı ve ritmi azaldı. İnsanlığın bu eğiliminin devam etmesi, sağlıksız kuşakların oluşmasına neden olacağı kesin. Bu eğilime dur demek lazım. Öyleyse, neler yapabiliriz? Herkesin kendi yaş, cinsiyet ve durumuna göre yapabileceği birçok seçenek var. Öncelikle formda ve zinde bir bedene sahip olmayı gerçekten istemek lazım. Bu birazda olsun harekete geçmekle başlar. Formda ve zinde olmanın anlamı, kişiden kişiye değişebilir. Kimileri için, bunun manası; ağrısız, sızısız hareket edebilmek iken, bir diğeri için anlamı, gün boyu çok yoğun çalışıp, akşamda gece yarılarına kadar dans edebilmek için gerekli gücü ve kuvveti kendinden bulma isteğidir. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, formda olmanın anlamı, içtenlikle Kendimi çok iyi hissediyorum diyebilmek. Formda ve sağlıklı bir insan; iyi bir dış görünüşle beraber, streslerinden, günlük yorgunluklarından kurtulabilmeyi ve daha rahat bir yaşam alışkanlığı geliştirebilen, yaşamdan mutluluk duyan ve etrafındaki insanlarla mutluluğunu paylaşabilen kişidir. Sağlıklı ve formda bir kişi, bu özelliklerini, kas kuvveti ve dayanıklılığı yerinde, esnek, şişmanlık derecesinde yağa sahip olmayan, kalp ve damar sisteminin dayanıklı oluşuna borçludur. SPOR MU? EGZERSİZ Mİ? Öyleyse, bu özellikler nedir? Ve nasıl kazanılır? Tek tek görelim. KAS KUVVETİ VE DAYANIKLILIK Kas kuvveti, kasın bir kasılmada sarf ettiği güç ile ölçülür. Kas kuvvetini, günlük işlerimizi yaparken, acil durumlarda kaldığımızda veya sportif aktiviteler sırasında kullanırız. Düzenli yapılan ağırlıkla çalışması, yay çekme, şınav, mekik ve barfiks gibi hareketler kas kuvvetinin gelişmesine önemli katkıda bulunur. Kas dayanıklılığı, devamlı ve belli bir zaman aralığında kas gücünün veya kuvvetinin kullanılabilme kapasitesidir. Kas kuvveti, iyi ve diri bir vücut duruşunun sağlanması, kas dayanıklılığı ise, iyi ve diri vücut duruşunun sürekliliğinin sağlanması için gereklidir. Yine kas dayanıklılığının sağlanması ve korunmasında; ağırlıklarla çalışma, koşular, bisiklet kullanma, yüzme, futbol, basketbol, tenis gibi sporlar yapmak, bu özellikleri kazanmanızı, korumanızı ve geliştirmenizi sağlar. ESNEKLİK Esneklik; eklemlerin kolaylıkla, bükülme, gerilme, esneme ve dönme hareketlerini yapabilme özelliğidir. İyi bir eklem hareketine sahip olmak, hem kasların hem de kemiklerin çabuk acı duyma, burkulma, kırılma gibi olaylara karşı dirençli olması anlamına gelir. İyi ve sağlıklı esneme-germe hareketleri yavaş, bir gerilme hissederek, fakat kesinlikle acı hissedecek kadar zorlamadan yapılmalı. KALP-DAMAR SİSTEMİ (Kardiovaskular) DAYANIKLILIĞI Kalp-damar sistemi dayanıklılığı, büyük kas gruplarını kullanarak; ısrarlı, devamlı ve uzun süreli sportif aktiviteler yapabilme kabiliyetidir. Bu aynı zamanda kalbin, kanın ve damarların hücrelere yeterli oksijen taşıyabilme, hücrelerdeki atık ürünleri atabilme kabiliyeti anlamını taşır. Kalp-damar sisteminin dayanıklılığını arttıran aktiviteler, yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklet, mukavemet kayağı, ip atlama gibi büyük kas gruplarını çalıştıran, ritimli aktivitelerdir. VÜCUT YAPISI Vücut yapısı, yağsız vücut ağırlığı ile vücut yağ ağırlığının toplamının oluşturduğu bütün yapıdır. İdeal boy/kilo oranlamasını gösteren birçok cetvel vardır. Fakat hiçbiri vücuttaki yağ yüzdesini göstermez. Vücuttaki yağ oranı, sadece basit yağ ölçüm araçları (skinfold) ile ölçülebilir. Birçok araştırma, düzenli ve planlı yapılan sportif aktiviteler sonunda, vücuttaki yağ oranında azalma olduğunu gösteriyor. Az yağ yüzdesine sahip olmak, hiçbir zaman az kiloya sahip olmak anlamına gelmez. Çünkü kaslar, yağlardan daha ağırdır. Bunun anlamı, aynı ağırlığa sahip yağ, aynı ağırlıktaki bir 20 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý