KAZANMANIN YOLU BİRDİR: DİRENMEK

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KAZANMANIN YOLU BİRDİR: DİRENMEK"

Transkript

1

2

3 Bir Saat Değil, Bir Gün Değil, Taleplerimizi Kabul Ettirinceye Kadar GENEL GREV KAZANMANIN YOLU BİRDİR: DİRENMEK Kızılay'da yüzbinlerce işçi iktidarın politikalarının karşısına dikildi. Yüzbinlerce işçi "Bağımsız Türkiye" sloganını haykırdı... İşçilerin, halkın, devrimcilerin bu mitingin hazırlıklarını yaptığı günlerde hapishanelerde devrimci tutsaklar, iktidarın hücre tipi saldırısına karşı direniyorlardı. Kızılay mitingi ve hapishane direnişi, tüm halkımız için hem moral bir güç, hem yol göstericidir. Moral güçtür; oligarşinin propagandaları, demagojileri, saldırıları, saldırı tehditleri, alanlara çıkılmasının önüne geçememiş, devrimcî tutsakların direnişini engelleyememiştir. Yol göstericidir; Kızılay, kazanmak için kitleselliğin gerekliliğini, devrimci tutsakların direnişi ise, kazanmak için kararlılığın gereğini ortaya koymuştur. Halk hareketi bu ikisine bir- den sahip olarak gelişecektir. Kızılay'da toplanan yüzbinlerin içinde hemen her düzen partisinden insanlar biraradadır. Bu ülkede, devrimcilerin ve halkın bütününün, şu veya bu düzen partisi şu kadar oy aldı diye umutsuzluğa kapılmaması gerektiği, halkın sadece bu koşullar altında verdiği oylarla tanımlanamayacağı Kızılay'da bir kez daha görülmüştür. Her kesime gidip birleştirebilmeliyiz. Dinci milliyetçi diye, şu milletten bu milletten diye bölmeye çalışanlar, halkların dostu değildir. Hangi düzen partisine oy vermiş, hangi milliyetten olduğuna değil, sınıf kökenine bakmalıyız. Elbette diğer özelliklerini yok saymayacağız, diğer ulusal, dinsel, sosyal ayrımlardan kaynaklanan taleplerini gözardı etmeyeceğiz. Ama hepsini bir noktada birleştirebil- meli, herkesle birleşebilmeliyiz. Birleşeceğimiz yer; yoksulluğa, sömürüye karşı mücadeledir. Birleşeceğimiz yer; emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadeledir. Birleşeceğimiz yer; faşizmin baskı ve zulmüne karşı mücadeledir. Birleşeceğimiz yer; adalet, onur, namus mücadelesidir. Bu hükümet istikrarlı havası yarattılar. Evet, hükümet bugün için egemen sınıflar açısından bir "istikrarı" temsil ediyor. Onların hemen her istediklerini yerine getiriyor. Ama istikrarın bu kadarı bile uzun sürmeyecektir. Halk nezdinde ise giderek daha çok yıpranacaklardır. Düzen partileri böyledir ancak özellikle MHP görünürde de olsa doktriner bir partidir. Yaptık- larını açıklamakta zorluk çekecektir. Çok uzak değildir, MHP iyice maskara olacaktır. Halk için yapabileceği hiç bir şey yok. Ve emperyalizm için, egemen sınıflar için yapmak zorunda olduğu o kadar çok şey var ki. Neyi savunacak? Bu ülkenin başbakanı, hala "solcu" bilinmekten medet uman, "halkçı" etiketini taşımaya çalışan Ecevit, "IMF'ye karşı çıkarsak devlet felç olur" diyor. Neden? Kim ülkeyi bu hale getirdi? Ülkeyi IMF'ye karşı çıkamaz hale kim getirdi? Ülkeyi borç batağına kim batırdı? Emperyalistlerle bağımlılık anlaşmalarını kim imzaladı? Elbette karşı çıkamaz hale gelirsiniz. Bunun sorumlusu "IMF'ye karşı çıkarsak devlet felç olur" diyenlerden başkası değildir.

4 Ecevit, Yılmaz, MHP yıllardır bu ülkede şu veya bu biçimde iktidardırlar. Kendi yarattıkları sonucun ceremesini halka çektirmeye çalışıyorlar. Halkımız her zaman bağımsızlıktan yana olmuştur. Borçlanmaya da, emperyalistlerin üsleriyle, tekelleriyle, yoz kültürüyle ülkeyi tekrar işgal etmesine karşı olmuştur. Ama halkı hiçbir zaman dinlemediler, sesine kulak vermediler. Emperyalistlerin ve bir avuç işbirlikçinin çıkarları için halkın sesini hep baskı, işkence ve katliamlarla susturmak istediler. Bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Emperyalistlerin, bir avuç işbirlikçi tekelci patronun çıkarları için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. IMF ile anlaşıyorlar, yasalar çıkarıyorlar, patronlara trilyonlar bulup yardımlar, destekler yapıyorlar. Halka ayırdıkları payda ise, her zamanki gibi yoksulluk var, zam, zulüm var. Bağımsızlık bayrağını kaldırmalıyız. Belki uzun yıllardır ilk kez yaşadığımız sorunların kaynağının emperyalizm olduğu bu kadar açık olarak seçilmektedir. En başta sendikalar bağımsızlık bayrağını kaldırmak zorundadır. Bir sendika bağımsızlık hedefini önüne koymuyorsa, yalnız ekonomik sendikacılıkla hiç bir şey olmadığını görmelidir. Bağımsızlık yoksa ücret sendikacılığı bile yapılamaz hale gelinir. Bugün yapılmak istenen, olan da budur. Sistem sendikaları da yoketmek istiyor. IMF ve Uluslararası Tahkim, sendikaların varolan güçlerinin de yok edilmesinden yanadır. Düzen sendikacılığına bile tahammülleri yoktur. Onlar karşılarında şu veya bu biçimde direnebilecek hiç bir güç görmek istemiyorlar. Tüm devrimciler, yurtseverler, demokratlar, her meslekten, sınıftan halkımız, bağımsızlık bayrağını kaldırmalıdır. Emperyalizme bağımlılıktan kurtulmadan bu ülkede hiç bir şey değiştirilemez. Haklar ve hürriyetler hep uzak bir hayal olarak kalır. KAZANANA KADAR MÜCADELE ETMELİYİZ Hükümet, başta da Başbakan Ecevit ve Çalışma Bakanı Okuyan, "genel grev yaparlarsa yasaların dışına çıkmış olurlar" diye işçileri tehdit ediyor. Hikmet Sami Türk de özgür tutsaklar hapishanelerde barikat, rehin direnişlerine başlarken, "sonuçlarına katlanırlar" diye tutsakları tehdit etmişti. Tutsaklar her türlü sonuca katlanmaya hazırdılar. Ve kazandılar. Devrimci Tutsaklar bir kez daha kazanmanın yolunu gösteriyorlardı halka. Kazanmak için direnmek şarttı. Kazanmak için elbette bedeller ödemeyi de göze almak gerekirdi. Bedel ödemeyi göze alamayanlar, o bedelleri şu veya bu biçimde ödemekten kurtulamazlar da. İşçi, memur, köylü, tüm halk kazanmak, halklarına sahip çıkabilmek için bedel ödemeyi de göze almak durumundadır. Herkes bilir "Hak verilmez alınır." Almasını bilmeyene kimse kendiliğinden bir hak vermez. Bugünse saldırı çok daha boyutludur. Hak almak bir yana gasp edilen haklarımızı koruma mücadelesiyle karşı karşıyayız. Baskılar, tehditler karşısında geri çekilmek, sonrasında daha da büyük saldırılarla, yoksulluk ve zulümle karşı karşıya kalmamız demektir. O zaman mücadele edeceğiz, sonuna kadar, kazanana kadar mücadele edeceğiz. Başka yolumuz yoktur. Peki neyi kazanmak için mücadele edeceğiz? Hükümetin 60'a çıkardığı emeklilik yaşı 55'e insin diye mi? Memurun maaşına birkaç puanlık zam daha yapılsın diye mi? Hayır! SSK'nın nasıl kurtarılacağını batıranlar düşünsün. Bunun sorumluluğunu, günahını emekçilerin sırtına yıkamazlar. Kazanılmış hiçbir hakkımızdan taviz vermemeliyiz. Emeklilik yaşının tartışılmasına, pazarlık konusu yapılmasına karşı çıkmalıyız. Bir saatlik, yarım günlük, belki bir günlük genel grevlerle işçilerin memurların tepkisi yumuşatılıp öldürülmek istenecektir. Sonra da kötünün da- ha az kötüsüne razı olmamız beklenecek. Bu manevralarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Sendikalar, demokratik örgütlenmeler haklarımızı korumak, geliştirmek için Vardır, haklarımızdan tavizler verilsin, haklarımızın gasp edilmesine göz yumulsun diye değil. Kızılay'da hep bir ağızdan haykırdığımız "Genel Grev Genel Direniş" sloganını hayata geçirmeliyiz. Başka türlüsü oyalanmayı, aldatılmayı kabul etmek olacaktır. İşçilerin iradesini açığa çıkarıp, konfederasyonların başındaki bir kaç sendikacının milyonlarca emekçinin geleceğiyle, haklarıyla oynamasına izin vermemeliyiz. İrademizi ortaya koyarken yöneleceğimiz hedefte de net olmak durumundayız. DÜŞMAN EMPERYALİZM VE İŞBİRLİKÇİLERİDİR. Bize mezarda emekliliği layık gören, geçinebilecek kadar bir maaşı çok gören, kazanılmış haklarımıza saldıran emperyalizmdir. IMF, emperyalizmdir. IMF, ABD'dir. Mezarda emeklilik istemiyorsak, insanca yaşam ücreti istiyorsak, SSK'nın özelleştirilmesine karşı çıkıyorsak, EM- PERYALİZME karşı çıkacağız. Düşmanı göremediğimizde, harcayacağımız emek, ödeyeceğimiz bedel boşa gidecektir. Ekmek, demokrasi, bağımsızlık, her şey birbirine bağlıdır. İncirlik'ten kalkan uçakların Irak'ı bombalamasına bana ne dersek, IMF'nin boğazımıza çökmesine, bizi açlığa mahkum etmesine engel olamayız. Türkiye'yi bir açlar ülkesi haline getirmeye çalışıyorlar. Bunu yapanlar, emperyalistler ve onların işbirlikçisi tekelci burjuvalardır. Her konuda basına, televizyona çıkan Sabancı'lar niye IMF'ye, uluslararası tahkime bir şey demezler? Çünkü çıkarları ortaktır. Demek ki düşmanın içerdeki işbirlikçisi Sabancılardır. Düşman tablosu budur. Bu düşman yenilmez, geriletilemez bir düşman değildir. İşçiler, memurlar, aydınlar, serbest meslek sahipleri, aydınlar, gecekondulular, birlikte olduğunda, gücünü birleştirip alanlara çıktığında, örgütlendiğinde, mücadelenin tüm biçimlerini kullanıp haklarını istediğinde, kaale almayanlar kaale almak zorunda kalacaktır. Bu mücadele bize geleceğimizi kendi ellerimize almayı da öğretecektir. O zaman kimse bizi emeklilik yaşı 60 mı olsun, 55 mi diye oyalayamayacaktır. O zaman kimse bizi, hak kırıntılarıyla durduramayacaktır. O zaman sendika ağaları bizi oyalayamayacak, bizi sözleşme masalarında satamayacaktır. Çünkü o zaman kendi iktidarımızı isteyeceğiz. TÜRKİYE'NİN AÇLAR ÜLKESİ YAPILMASINA İZİN VER- MEYECEĞİZ! TÜRKİYE'NİN EMPERYA- LİSTLERİN ÇİFTLİĞİ OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ! BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, HALKININ TOK OLDUĞU BİR TÜRKİYE, EMEKÇİLERİN EL- LERİNDEDİR. BÖYLE BİR ÜLKE, ANCAK HALKIN MÜCADELESİYLE YARATILABİLİR.*

5 Patronlar, Amerikancı Hükümetin Ekonomik Paketini Ve Vergi Yasasındaki Değişiklikleri Sevinçle Karşıladı.. PATRONLAR MEMNUN, PATRONLAR MUTLU, PATRONLAR HÜKÜMETİ ALKIŞLIYOR, PATRONLAR HÜKÜMETE DESTEK ÇAĞRILARI YAPIYOR... A merikancı MGK-TÜSİ-AD hükümetinin "ekonomik darboğazı aşmak" amacıyla hazırladığı ve 22 Temmuz'da açıkladığı vergi yasasındaki yeni düzenlemeler ve teşvik kaynakları patronlar tarafından büyük bir memnuniyet ve sevinçle karşılandı. "HÜKÜMETİ KUTLUYORUZ. NE SÖYLEDİYSEK AÇIKLANAN PAKETTE VAR... HÜKÜMETE TEŞEKKÜR ETMEKTEN BAŞKA SÖZ BULAMIYORUM." Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Fuat Miras, hükümetin açıkladığı paketten duyduğu memnuniyeti bu sözlerle ifade ediyor. Tekelci büyük patronların memnuniyetini ise Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜStAD) Başkanı ErkutYücaoğlu açıklıyor: "57. Hükümet tarafından açıklanan paketi son derece önemli bulduk... TÜStAD hükümetin şimdiye kadar gösterdiği çabaları desteklemeye devam ediyor. Meclis'in ve hükümetin kararlı ve uyumlu bir çalışma temposuna girmiş olması Türkiye için büyük bir şans." Elbette, halk için değil ama, patronlar için bu hükümet gerçekten * büyük bir şans kabul edilebilir. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, tüm patronları ve şirket sahiplerini hükümete destek olmaya çağırıyor. Elbette çağırır, neden çağırmasın? İMF'nin, TÜSİAD'çıların bir dediğini ikiletmeyen, halkı yoksulluğa ve açlığa mahkum eden, onmilyonlarca işçinin, memurun, emeklinin haklarını gasp edip, "asla geri adım atmayız" diyen böyle işbirlikçi bir hükümetten daha iyisini nerede bulacaklar? Böyle hükümet kutlanmaz mı, övgüler dizilmez mi? PATRONLAR MUTLU... ÇÜNKÜ, MALİ MİLAT UYGULAMASI ÜÇ YIL ERTELENDİ. ARTIK İSTEYEN İSTEDİĞİ DSP, ANAP ve MHP'den patronlara: "Çalın, çırpın, fuhuştan, uyuşturucudan, kumardan nasıl olursa olsun para kazanın... kimse size "Nerede buldun?" diye sormayacak..." KADAR KARAPARA KAZANABİLİR, SERVET YAPABİLİR. NASIL OLSA 'NEREDEN BULDUN?' DİYE KİMSE Hükümet, vergi yasasında yaptığı yıl süreyle erteliyor. Üç yıl boyunca değişiklikle geçen sene DSP'li Maliye Bakanı Zekeriya Temizel tarafın- artışların kaynağı araştırılmayacak, daha, servetlerdeki ve kazançtaki dan hazırlanan ve yasalaşarak yürürlüğe giren MALİ MİLAT ve NE- buldun diye kimseye sorulmayacak. bunları nasıl kazandın, nereden REDEN BULDUN uygulamasını 3 Oysa ANASOL-D hükümeti bu

6 Patronların Gözünden Hükümet: "KUTLUYORUM", "ÇOK MUTLUYUM", "TABLO OLUMLU"... Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan: "Bizlerin o yüce kurumdan beklentilerinin gerçekleşmesi açısından umut verici gelişmelerdir." "Vergi ile ilgili düzenlemeleri son derece olumlu buluyoruz... Hükümeti kutluyorum." İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Hüsamettin Kavi: ''Paketin ortaya koyduğu tablo olumlu... Türkiye'deki ekonomik tablonun düze çıkması beş temel ayağın başarısına bağlı. Bunlardan birincisi vergi, ikincisi sosyal güvenlik reformu, üçüncüsü tarım kesimi, dördüncüsü özelleştirme, beşincisi harcamalar." İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkam Mehmet Yıldırım: "Mali Milat süre verilmeden ertelenmeliydi. Bu paketten mucize beklemek yanlış olur. Ama olumlu bir başlangıçtır." İzmir Ticaret Odası (İTO) Başkanı Ekrem Demirtaş: "Paket, vergi açısından da iş aleminin yüzünü güldürdü" Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Kani Aydoğdu: Paketin ek siklikleri var. Ama iyi niyetli bir adım olarak değerlendiriyoruz. Mali Milatuygulaması üç yıl ertelenmiş. Oysa bu tamamen kulkmalıydı... Hükümetten beklentimiz daha radikal tedbirler almasıydı." Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'ndan Celal Sönmez: "Ekonomik paket,sanayici açısından rahatlatıcı." Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Başkanı Nejat Koçer: "Çok mutluyum, çok güzel bir paket çıktı. yasayı geçen sene çıkarırken "haksız" ve "gayri meşru" yollardan para kazanmayı engellemeyi, "kayıt dışı" ekonomiyi denetim altına almayı amaçladıklarını söylüyorlardı. Şimdi ise bu yasanın çıkarılmasıyla milyon doların yurtdışına kaçtığı söylenerek uygulama kaldırılıyor. Para olsun da nasıl olursa olsun, karapara da olsa, "haksız" ve "gayrı meşru" da olsa yurtdışına kaçmasın, dolaşıma girsin, ekonomiye katkı sağlasın hesabı yapıyorlar. Bu, gayri meşru yollardan para kazanmayı teşvik etmek değil de nedir? HÜKÜMET AÇIKLAMALIDIR: KARA PARACILARLA HANGİ TÜR ÇIKAR İLİŞKİLERİ VARDIR? NEDEN KARAPARACILARI KORUYUP KOLLAMA GÖREVİNİ ÜSTLENMİŞTİR? Yolsuzlukla, yoksullukla mücadele edeceğini söyleyerek iktidara gelen, hükümet programına "ahlak yasası" çıkarmayı bile koyan bu hükümet neden "NEREDEN BUL- DUN?" uygulamasını kaldırmaktadır? Ahlaksız, gayri meşru yollardan para kazananlarla ne çıkar ilişkileri vardır, halka bunun hesabını vermelidir. Kayseri Sanayiciler Derneği Başkanı Memici Kızılkaya, "Bu kararlar daha önce alınmalıydı. Çünkü, işverenler alınteri ile kazandıkları birikimleri 'nereden buldun' sorusuna yanıt veremeyeceği endişesi ile yatırıma dönüştüremiyordu. Ekonomik önlemler rötarlı alındı. Paketin olumlu etkisini bugün hemen hissetmeye başladık. Şimdi gelecek için umutluyuz"'diyor. "Alınteri ile kazanılmış birikimlere" sahip olanlar nereden buldun sorusuna yanıt verememe endişesini neden duysunlar? Alınteri ile kazanılmış paranın kaydu kuydu bellidir. Nereden gelip nereye gittiği bel- lidir. İçinde bir pislik yoksa herkes nasıl kazandığını, biriktirdiğini ispat edebilir. Korkusu olanlar gayri meşru iş yapanlardır. Ne derse desin, hükümet bal gibi karaparayı, gayrı meşruluğu ve kayıtdışı ekonomiyi meşrulaştırmaktadır. Çalın çırpın, yolsuzluk yapın, fuhuştan, uyuşturucudan, kumardan nasıl olursa olsun para kazanın, kazandığınız bu parayı ya yatırıma dönüştürün ya da bankalara yatırın, tekelci patronlar bunları işletsin, kullansınlar demektedir. İŞÇİNİN, MEMURUN ÜÇ KURUŞLUK MAAŞININ YARISI VERGİYE GİDEDURSUN; HÜKÜMET HOLDİNGLERE, ŞİRKETLERE VERGİ İNDİRİMLERİ YAPIYOR Patronlar mutlu, sevinçli. Neden olmasınlar? Hükümet patronların vergi "yükünü" de azaltıyor. Yeni vergi düzenlemesinde neler olduğuna bir bakıp, patronların lehine neler yapıldığını somut olarak görelim. Geçici vergide değişikli yapılıyor. Mevcut uygulamada elde edilen gelirler üç ayda bir beyanname ile bildiriliyor ve yüzde 25 vergi ödeniyordu. Yeni düzenlemeyle, 2000 yılından itibaren gelir beyanları 6 ayda bir yapılacak ve Kurumlar Vergisi yüzde 20'ye düşürülecek. Ecevit'in eski Maliye Bakam DSP'li Zekeriya Temizel bile yeni düzenlemeler için "Bundan Türkiye kaybedecek. Yazık oldu....altı ayda bir vergi almak demek yıl içinde bir kez vergi alacağım anlamına gelir. Oranı yüzde 20'ye indirmek aslında reel olarak vergi toplamak istemiyorum demektir....büyük para sahibi kişiler bizim düzenleme- mizle buralardan elde ettikleri kazançları beyan edeceklerdi. Ama şimdi bu ortadan kaldırıldı"diyor. Mevduat, Repo, Tahvil Ve Bono Faizlerinden Elde Edilen Gelirlerden Alınan Vergi Azaltılıyor. Bunlarda beyanname zorunluluğu da kaldırılarak sadece stopaj uygulaması sürecek. Az kazanan da çok kazanan da aynı oranda vergi verecek. Bu da patronların, Sabancı gibilerin oldukça hoşuna gitmiş olmalı. Çünkü Türkiye'de sanayici diye geçinen patronların bile gelirlerinin yarıya yakınını, faiz, rant gibi üretim dışı faaliyetlerden elde ettikleri biliniyor. Emlak Vergisi Düşürülüyor; Mevcut uygulamada sahip olunan emlak için bildirilen rayiç bedel, emlakin değerindeki değişime göre yeniden belirleniyordu. Yapılacak yeni düzenlemede ise emlak vergisi çöp vergisi ile birleştirilerek, önceden beyan edilen ve yeni değerlendirme nedeniyle yükselmiş olan rayiç bedellerin aşağı çekilmesi mümkün olacak. Böylece emlak için ödenen verginin azaltılması sağlanacak. İŞÇİYE, MEMURA KAYNAK YOK, DEVLET ÇÖKÜYOR DENİYOR AMA, SIRA PATRONLARA GELİNCE YÜZLFRCE TRİLYON BİR ÇIRPIDA BULUNUYOR. Patronları paketteki en çok sevindiren bölümlerden biri de kamu bankalarına aktarılacak yeni kaynaklarla teşvik kredilerinin artırılacak olması. Hükümet, patronların hükümeti olduğunu bir kere daha göstererek ihracat sektörüne 1,3 milyar dolarlık (yaklaşık 557 trilyon lira) ek finansman desteği sağlıyor. Patronlara sağlanacak bu ek desteklerin 210 trilyon lirası bütçeden, 500 milyon doları Merkez Bankası'ndan, 200 milyon doları Joponya'dan, 250 milyon doları Dünya Bankası'ndan, 50 milyon doları Kanada'dan ve 300 milyon doları dış piyasalardan alınan kredilerle karşılanacak. BORÇLU PATRONLARA EK SÜRE VEREN, YENİ KREDİ İMKANI SAĞLAYAN HÜKÜMET; BAKKAL, MANAV BORCUNU BİLE ÖDEYEMEYEN ÇALIŞANLARI ZERRE KADAR DÜŞÜNMÜYOR. Aldıkları kredileri geri ödemeyen şirketler 30 gün sonra takibe almıyordu, yeni düzenlemeyle bu süre 60 güne çıkarılacak. Böylece borcunu ödemeyenlere ek olarak bir aylık süre daha tanınıyor. Ayrıca ek kredi imkanıyla, borçları ertelenen, güç durumda olan şirketlerin daha fazla kredi kullanabilmeleri sağlanacak. Otomotiv Tekellerine Kıyak; Otomotiv sektöründe satışı artırmak için ek taşıt alım vergisi yıl sonuna kadar yüzde 12'den yüzde 6'ya indiriliyor. Tüketici Kredilerinde Faiz Oranı Düşürülecek; Tüke tici kredilerinin kullanımında uygulanmakta olan yüzde 8'lik Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesintisi, yüzde 3'e indirilerek tüketici kredilerindeki faiz oranının düşmesi sağlanacak. Bundan amaç tüketimi teşvik, yani patronların daha çok mal satabilmesini sağlamak. Döviz Kredilerinde Vade Uzatılıyor; Döviz kredilerinin geri ödenmesinde uygulanan 12 aylık vade 18 aya çıkarılarak, patronlara daha uzun vadeli kaynak kullanımı sağlanmış olacak. KOBİ'lere Destek; Küçük Ve Orta Boy İşletmelere (KOBİ) kredi sağlamak için KOBİ Teşvik Fonu'na 4 trilyon liralık kaynak aktarıldı. Kaynaktan 200 firma yararlanacak. Turizm Sektörüne Destek; Turizm sektörüne destek id yıl sonuna kadar charter uçakları için ayak bastı paralarında yüzde 35, benzinde ise yüzde 50 oranında indirim yapıldı. Köylünün, Çiftçinin ise Cam Daha Fazla Yanacak; Önümüzdeki yıldan itibaren tarımda üretim planlamasına gidilecek. Bu da fındık, tütün gibi bir çok üründe üretim alanının daraltılması demek. Sonucu ise onbinlerce köylünün işsiz, aç kalması olacak. BU HÜKÜMET İMF'NİN, TÜSİ-AD'ÇILARIN HÜKÜMETİDİR, ULUSAL ONUR, ADALET VE VİCDANIN ZERRESİNE SAHİP DEĞİLDİR. İMF'NİN İSTEDİĞİNİ YAPAR, PATRONLARIN İSTEDİĞİNİ YA- PAR, MGK'NIN İSTEDİĞİNİ YAPAR, BİR TEK HALKIN İSTEDİĞİNİ YAPMAZ. HALKA KARŞI KÖR, SAĞIR VE DİLSİZDİR. HALKIN YOKSULLU- ĞUNU, AÇ AÇIKTA KALANLARI GÖRMEZ, HALKIN SESİNİ DUY- MAZ. HALKIN ÇIKARINA AĞZIN- DAN TEK KELİME ÇIKMAZ. BASKI, SÖMÜRÜ VE ZULÜM HÜKÜMETİDİR. BASKI VE ZULME KARŞI, İŞBİR- LİKÇİLERİNE KARŞI MÜCADELE ETMEK HER EMEKÇİNİN, HER VA- TANSEVERİN GÖREVİDİR. BU GÖREVİ YERİNE GETİRE- LİM.*

7 M ezarda emeklilik, sefalet ücreti, özelleştirme ve uluslararası tahkim yasasına karşı emekçiler 24 Temmuz Cumartesi günü Ankara Kızılay Meydanı'nda yaptıkları miting ile Milliyetçi ANASOL Hükümeti'ni uyardılar. Bakanlar Kurulu tarafından onaylanıp meclise sevkedilen ve Meclis Alt Komisyonlarında görüşülmeye başlanılan Sosyal Güvenlik Reformu'nu öngören yasa tasarısına karşı başta TÜRK-IŞ, DİSK, HAK-İŞ, KESK olmak üzere Türk Kamu-Sen, Memur-Sen, Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti, Tüm İşçi Emeklileri Derneği, BAĞKUR Emeklileri Derneği, TMMOB, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Derneği ve Türkiye Mali Müşavir Odaları Birliği'nin de içinde bulunduğu Emek Platformu'nun almış olduğu karar doğrultusunda 24 Temmuz Cumartesi günü düzenlenen mitinge Türkiye'nin dört bir yanından gelen yüzbinlerce emekçi katıldı. 24 Temmuz Cumartesi günü sabah saatlerinden itibaren Ankara'ya gelmeye başlayan işçi ve memurlar Hipodrom'da otobüslerinden indikten sonra toplanma yerlerine doğru hareket ettiler. Yürüyüş Başlıyor İşçi ve memurlar Ankara Kızılay Meydanı'na Hipodrom, Tandoğan ve Kurtuluş Parkı'ndan olmak üzere üç ayrı koldan saat 10.00'da yürümeye başladılar. Türk-İş'e bağlı sendikalar ve Tüm İşçi Emeklileri Derneği Opera Binası, Sıhhiye Meydanı'nı takip eden güzergahı, DİSK ve KESK'e bağlı sendikalar, İnsan Hakları Derneği, TMMOB, Türkiye Mali Müşavir Odaları Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Pir Sultan Abdal Canlar Koruma Demeği, Halkevleri, İstanbul Üniversitesi öğrencileri ve dergilerin oluşturduğu kortej ise Tandoğan Meydanı'nda toplanarak Piyale Paşa Bulvarı güzergahı üzerinden, HAK-İŞ, Türk Kamu-Sen, Memur-Sen, Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti ve BAĞKUR Emeklileri Derneği üyeleri ise Kurtuluş Parkı'nda toplandıktan sonra Turgut Reis ve Strazburg Caddesi ve Ziya Gökalp Caddesi güzergahını kullanarak 2 saat boyunca pankartlarını ve dövizlerini açarak yürüdüler ve Kızılay Meydanı'na girdiler. Kızılay Meydanı Haziran 1995'te 150 bin memurun yaptığı iki günlük eylemden sonra ilk defa böyle bir mitinge ev sahipliği yapıyordu. Yüzbinlerce işçi ve memurun katıldığı mitinge Kızılay Meydanı'na giremeyenler ise sloganlara eşlik ettiler. 2 saatlik yürüyüş sırasında "Hükümet Zammını Al Başına Çal", "Kahrolsun IMF, Bağımsız Türkiye", "Mezarda Emekliliğe Hayır", "IMF Değil, Emekçiler Yönetsin", "Zafer Direnen Emekçinin Olacak", "Emekçiler El Ele Genel Greve", "Genel Gerev Genel Direniş", "Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız" sloganlarının yanı sıra "Mezarda Emekliliğe Hayır", "Tahkim Vatana İhanettir", "Özelleştirmeye Hayır", "MAI-MIGA'ya Hayır", "Ecevit, Bahçeli, Yılmaz Bu Böyle Olmaz", "Sessiz Çoğunluk Burada ANAP Nerede?", "Söz Bitti Sıra Eylemde", "Karaoğlan Değil, Karayılan" dövizlerinin açıldığı yürüyüş esnasında Sam Amca ve temsili tabutlar taşındı. Piyale Paşa Bulvarı güzergahından gelerek alana girmek isteyen Halkevleri kortejine ise Kızılay Meydanı'na girerken aramalar sırasında polis saldırdı. Birkaç dakikalık gerginlikten sonra polis Hakevleri kortejinin alana girmesine izin verdi. Saatler 12.10'u gösterdiğinde Kızılay Meydanı'nda oluşturulan konuşma araçlarına çıkan Emek Platformu'nu oluşturan 15 örgüt genel başkanları ilk önce işçi ve memurları selamladılar. Ardından Genel Başkanların isimleri anons edildi. Türk-İş Başkanı Bayram Meral açıklamayı okurken alanda "Bizi de Satarsan Hesabını Sorarız" şeklindeki sloganlar işçilerin ve memurların düzen sendikacılarına güvenmediğini ve tavrını ortaya koyuyordu. Emek Platformu adına Türk-Iş Genel Başkanı Bayram MERAL ardından konuşmasına devam etti. Konuşmasında; Milliyetçi ANASOL Hükümeti'ni uyararak, Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı'nın

8 Bir Şarlatan: RIDVAN BUDAK Hala utanmadan eylemlerimize, mitinglerimize gelip konuşuyor. "Susmam konuşurum","bu bir ANAP, Yaşar Okuyan, İMF tasarısıdır" diyor. Susmasan, daha çok konuşsan ne yazar? Zaten hep konuşur, hep yalan söylersin. Hangi partiden olduğunu unutuyorsun galiba. O tasarının altında senin partinin imzası yok mu? Sabah akşam "geri adım atamayız" diyen Ecevit'i de mi gözün görmüyor? Ama o Ecevit'i de çok seviyor. "Asla muhalefet yapmıyorum... Eleştiririm, görüşlerimi söylerim, kızmam, küsmem, terketmem... saygıda kusur etmiyorum" diyor. Niye?Hayaline kavuşmuş, millet ve- kili koltuğunu kapmış bir kere. İşçinin karşısına gelip yalan söylüyor. Bugünden gelecek seçimleri mi düşünüyorsun Rıdvan Budak? Böyle şarlatanların eylemlerimize, mitinglerimize gelip konuşmasına izin vermeyelim. İşçinin, emekçinin sırtından geçinenlerin, onların üzerinden bir yerlere gelenlerin yanımızda yöremizde yeri yoktur. Lazım değil, istemiyoruz gözboyamacı desteklerini. Gitsinler çok sevdikleri, saygıda kusur etmedikleri başkanlarının yanında kuzu kuzu otursunlar, asabımızı bozup durmasınlar. Yaşar Okuyan: "BAYRAM MERAL ORADA, İŞÇİ NEREDE?" İŞÇİ KIZILAY'DA, İŞÇİ HER YERDE Bu işçi düşmanı Bakan ne demek istiyor? Mitinge katılanların sayısını az göstermeye çalışması bir yana, demek ki Kızılay Meydanı'nda onbinlerce işçi "Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının ona hiçbir şey ifade etmiyor. Ankara'da mimarı olmakla övünüp duran ve Kızılay'daki mitingimizi bakanlıktaki odadece 90 bin kişi katılmışmış, yani as- 651 bin kişi çalışıyormuş; mitinge sasından izleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, miting yasa tasarısına, emeklilik yaşının yüklında çalışanların çoğu sosyal güvenlik bittikten sonra Ankara'da toplam çalışan sayısının 651 bin olduğunu, Kızıyorseltilmesine karşı değil demeye getirilay Meydanı'nında ise 90 bin kişinin İşte bunlar bu kadar işçi düşmanı. toplandığım söyleyerek "Bayram Meral orada, işçi nerede?" Bunlar bu kadar emekçi, halk düşma- diyor. nı. Bu halk düşmanlarına hadlerini bildirmeliyiz. Yüzbin değil, beşyüzbinlerimiz, milyonlarımız sokağa dökülüp bunlara dünyanın kaç bucak olduğunu göstermeliyiz. Bunlar demokratik tepkiden falan anlamazlar. İşçinin, memurun perişan hali ilgilendirmez onları. Bizim vergilerimizle semirdiklerini unutmayıp lokmayı boğazlarında bırakmalıyız, bakanlıkları başlarına yıkmalıyız. Halkın canına okudukları yetti artık. Uşaklığını yaptıkları İMF'ye mi giderler, ABD'ye mi giderler, defolup gitsinler bu ülkeden. Vatanımızı daha fazla kirletmelerine, bizi daha fazla sömürmelerine izin vermeyelim. geri çekilmemesi, Uluslararası Tahkim Yasası'nın Meclis'ten çıkarılması ve memurların yapılan yüzdelik sefalet zamlarının arttırılmaması halinde ise Emek Platformu'na bağlı 15 örgütün üretimden gelen güçlerini kullanacaklarım ve Genel Greve çıkacaklarını söyledi. işçi ve memurlar konuşma aralarında sık sık sloganlar atarak konuşmayı tamamlayan taleplerini haykırdılar. Bayram MERAL "Bugün işçi ve memurların Türkiye Cumhuriyet tarihindeki şanlı günlerinden biridir. İşçiden, memurdan yana olmayan hükümet talancının, vurguncunun hükümetidir. Sizler buraya bunları protesto için geldiniz. IMF ülkemize geliyor. Peki bu IMF ne istiyor? Peşkeş için, özelleştirme istiyor. Bu işi kolaylaştırmak için Tahkim istiyor. Bunun içinde Anayasanın

9 değiştirilmesini emrediyor. İşçi ve memurları düşük ücrete boğmak istiyor. SSK'yı özelleştirmesini istiyor. Tarımda da köylü ve çiftçiyi kendi kaderine terk etmek istiyor. Buradan hükümete sesleniyoruz. 12 Eylül Anayasasını değiştirin dediğimizde bu olmadı da IMF istedi diye Anayasayı neden değiştiriyorsunuz?" dedikten sonra Kızılay Meydanı'ndaki işçi ve memurlar hep bir ağızdan "Kahrolsun IMF, Bağımsız Türkiye", "Hükümet Şaşırma, Sabrımızı Taşırma" sloganları atarak tepkilerini dile getirdiler. Konuşmasına devam eden Bayram MERAL "Osmanlı döneminde kapitülasyonlardan bu halk çok acı çekti. Bunları tekrarlamayın" dedi. "Vur Vur İnlesin Hükümet Dinlesin" sloganlarının ardından MERAL "Bağımsızlığımızı zedeleyen tahkime dur deyin. Yoksa dün ve bugün Kızılay daysak, yarında olacağız" şeklinde konuştu. Özel sektörde çalışmakta bulunan mevsimlik işçilerin çalışma koşullarına değinen MERAL bu işçilerin ise yasaya göre en az 69 yıl çalışması gerektiğini belirterek "İşçlerin bu durumda asla emekli olamayacaklarını" söyledi. "Sermayeye sosyal yardım paketi açtılar. İşçiye, memura, emekliye de sosyal paket aç. Yoksa bu alanları size dar ederiz", diyen MERAL, "12 Eylül Anayasası'nı işçiler, memurlar, yani tüm emekçiler için değiştirin. Halka seçim meydanlarında verdiğiniz sözleri tutun. Haklarımızı alıncaya kadar hergün alanlarda olacağız." sözlerinden sonra işçi ve memurlar "Özelleştirmeye, Emekliliğe, Tahkime Hayır" sloganları attılar. Burada bulunan 15 örgütün halkın temsilcileri olduğunu, eğer bu sese olumlu cevap verilmez ise eylemlere devam edileceğini belirten Bayram MERAL, "Bu alandaki, halkın sesidir. Bu sesi duymayanları gökkubbenin altında rahat bırakmayacağız." diyerek sözlerini bitirdi. Faşist MHP'nin başkanı Devlet Bahçeli de grup toplantısında yaptığı konuşmada mitinge katılan çalışanlara övgüler yapıyor. Çok mu seviyor Bahçeli işçiyi, memuru? Faşistler emekçileri övüyorsa altında mutlaka bir bit yeniği vardır. Ne diyor Bahçeli? Çalışanlar yasalara saygılı olmuşlardır, demokratik tepkilerini göstermişlerdir. Bundan sonra da yasal sınırlar içinde kalacaklarını umuyoruz, vs. Bahçeli memnun. Çalışanlar "taşkınlık" yapmadıkları, yasal sınırlar içinde kaldıkları için memnun. Neden memnun olmasın ki? Yasalar bu devleti, bu düzeni korumak için var. O yasalara bağlı kaldın mı, dışına çıkmadın mı, düzene de, Bülent Ecevit: "BEN İŞÇİ DÜŞMANI DEĞİLİM" BAHÇELİ DEN EMEKÇİLERE ÖVGÜ devlete de, patronlara da bir şey ol- MHP de zaten bugüne kadar ne yapmışsa bunları korumak için yapmadı mı? Ama kendisi düzeni, devleti, patronları korumak için yasalara bağlı kalmamış; Grev çadırlarımızı kurşunlamış, yürüyüşlerimize, gösterilerimize saldırmış, işçi, emekçi arkadaşlarımızı katletmiş... önemli mi? Devleti, düzeni, emperyalistlerin, işbirlikçilerinin çıkarlarını korumak için her şey mubahtır. Onun için yasalar çiğnenebilir, halk katledilebilir. Okullarda silahla, satırlarla, bıçaklarla devrimci-demokrat öğrencilere saldırabilir, yaralayıp, katledebilirler. Ama halk yasalara uymalıdır, asla Amerikancı hükümetin başbakanı Bülent Ecevit "Ben işçi düşmanı değilim" diyor. Peki neyin düşmanı Bülent Ecevit? İsteklerini bir bir yerine getirdiği İMF'nin mi düşmanı? Açıkladığı "ekonomik paketi" sevinçle karşılayan, "bütün istedikleri miz içinde var" diyen patronların mı düşmanı? "Yükümlülüklerimiz var" deyip her istediğini yerine getirdiği, üsler açtığı NATO'nun mu, ABD'nin mi düşmanı? Kapitülasyonları geri getiren Uluslararası Tahkim'in mi düşmanı? Hayır. Bunların hiçbirine düşman değildir Ecevit Bunlara düşman olmayan, İMFye, NATO'ya, emperyalizme düşman olmayan, emperyalizmle işbirliğine düşman olmayan, işçinin, memurun, halkın dostu olamaz. Çünkü onlar halka düşmandır. İşçiye, memura, çalışanlara düşmandır. Hiç boşuna çırpınma Ecevit. Kendini aklamaya, kurtarmaya çalışma. Kimseyi kandıramazsın artık. Halkın düşmanlarıyla dost olan, onlarla işbirliği yapan, onların istediklerini yapan işçiye, halka da düşmandır. Bu, bu kadar basittir. Ecevit patronlara yaptığı yardımlara, kıyaklara atfen, "Ekonomi canlanırsa işçi de kurtulur" diyor. Sen nerede yaşıyorsun bilemeyiz ama biz bu ülkede yaşıyoruz Ecevit. Biz iki yıl, üç yıl, beş, on yıl önce de; yani bugün ekonomik krizin gerekçesi olarak gösterdiğiniz "global kriz" falan yokken de bu ülkede yaşıyorduk. Ekonominin canlı olduğu zamanı da biliyoruz. Ama o zaman da kurtulmuş fa- yasal sınırlan aşmamalıdır. Mesela Genel Grev. Eskiden kazanılmış yasal hakkımızdı. 12 Eylül'le birlikte bu hakkımızı gaspettiler. Yani şimdi yasal değil. Ecevit bunu telaffuz edip duruyor. Genel grev yaparsanız yasaların dışına çıkmış, suç işlemiş olursunuz deyip, tehdit etmeye çalışıyor. Peki Bahçeli, Genel Grev konusunda ne düşünüyor acaba? Genel Grev yasal değil, yapılmamalı, yasal sınırlar içinde kalınmalı... değil mi Bahçeli? Ama yapacağız. Daha önce yaptık, şimdi de yapacağız. Yasalar bizim hakkımızı korumuyor. Yasalar patronlardan, düzenin çıkarından, sömürüden yana. Biz bu yasaları aşarız, aşacağız. Çünkü buna mecburuz. Kazanmak için başka şansımız yoktur. lan değildik. Patronlar kasalarım hınca hınç doldurup servetlerine servet katarken biz yine yoksulduk. Yine milyonlanmız işsizdi. Yine işten atılıyor, aç açıkta kalıyor, horlanıyor, küçümseniyorduk. Ekonomi canlanırsa işçi kurtulacakmış! Patronlara yaptığınız yüzlerce trilyonluk onca yardıma, desteğe rağmen ya ekonomi canlanmazsa ne olacak Ecevit? Başka yolu yok deyip yine bizim boğazımıza sarılacak, mezarda emekliliğe de ihtiyaç duymadan hepimizi diri diri mezara mı gömeceksiniz? Evet, bunu da, hepimizi mezara gömmeyi de göze almalısınız, yoksa biz sizi yalanda mezara gömeceğiz. Kızılay Meydanı'na sığmayan yüzbinlerce emekçi alanı yavaş yavaş terk etmeye başlayarak, Sam Amca ve temsili tabutları yakarak ve etrafında halaylar çekerek, türküler söylediler. Sabah saatlerinden itibaren Kızılay Meydanı ve çevresi yoğun polis, asker, özel timler, askeri araçlar ile ablukaya alınmasına rağmen işçi ve memurların gözlerini korkutamadılar. "Daha İnsanca Bir Yaşam İçin Mücadele" sloganlarıyla birleştiren miting, birlik ve mücadelenin tam anlamıyla sağlanması açısından olumluydu. Emek Platformuna bağlı 15 örgütün siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin de destek vererek katıldıkları 24 Temmuz Cumartesi günü gerçekleşen miting saat 12.50'de son buldu.*

10 İşçiler-Memurlar Alanları Zaptedmeye Devam Ediyor "İşçi Memur El Ele Genel Greve" DİSK ve KESK'e bağlı sendikalar, alınan kararlar doğrultusunda 29 Temmuz Perşembe günü bazı işyerlerinde yarım gün iş bırakma, genelde ise 1 saatlik iş bırakma eylemi yaptılar. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilde gerçekleşen eyleme, İstanbul'da Anadolu Yakası'nda; Söğütlüçeşme'den Kadıköy'e yürüyüş ve basın açıklaması yapılarak gerçekleşirken, Avrupa Yakası'nda ise Fatih Saraçhane Parkı'nda toplanan DİSK ve KESK üyeleri saat 11.10'da yürüyüşe başladılar. Yürüyüşe DİSK'e bağlı Nakliyat-İş, Teksif ve Genel-Iş şubeleri katılırken, KESK'e bağlı Eğitim-Sen, SES, Tüm Bel-Sen, Enerji Yapı Yol-Sen, Tüm Maliye-Sen, Tarım Gıda-Sen ve Tüm Sosyal-Sen pankartları ile katıldılar. "Hükümet İstifa, Hükümet İstifa" sloganları atarak ilerleyen işçi ve memurlar Pertevniyal Lisesi önünde polis barikatı ile karşılaştılar. Polis, ara sokaklardan Aksaray'a gidilmemesi yönünde engellemeye çalışırken, işçi ve memurlar oturma eylemi yaparak "Direne Direne Kazanaca- ğız", "Direniş var, Yılgınlık Yok", "Bu Abluka Dağıtılacak" sloganları attılar. Bunun üzerine polis barikatı kaldırdı. İşçi ve memurlar Atatürk Bulvarı ve Vatan Caddesi'nde ilerleyerek Aksaray Metro İstasyonu önünde toplandılar. Burada DÎSK Genel Sekreteri Murat Tokmak, KESK Örgütienme Sekreteri İsmail Hakkı Ortaköy, Tüm-Tis Genel Başkanı Sabri Topçu bir konuşma yaptılar. Konuşmalarda; Sosyal Güvenlik Re- şçi, memur ve demokratik kitle örgütleri ararafından kurulan Emek Platformu'nun aldığı karar doğrultusunda KESK'e bağlı Haber- Sen 29 Temmuz Perşembe günü saat 9.00 ile arasında Gayrettepe Merkez Postahanesi önünde iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Sabah iş başlama saatinde biraraya gelen Haber-Sen'li memurlar işe gelen diğer memurlara çağrı yaparak mezarda emeklilik ve sefalet ücretine karşı iki saat iş bırakacaklarını açıklayarak eyleme destek vermelerini istediler. Çağrı üzerine tüm Gayrettepe PTT çalışanları tarafından yüzde 100'lük bir katılımla eylem gerçekleşti. Gayrettepe PTT önünde topla- formu, özelleştirme, tarım, Uluslararası Tahkim konularına değinilerek Milliyetçi ANASOL Hükümeti'nin IMF direktifli politikalarına hep birlikte karşı konulması gerektiği belirtildi. Ayrıca; 24 Temmuz'daki Ankara Mitingi sonrasında yapılan konuşmalarda Emek Platformu "Genel Grev" çağrısı yaptı. Halkevleri'nin de destek verdiği eylem saat 12.30'da sona erdi.* nan memurlar saat 11.00'e kadar süren iş bırakma eyleminde Haber- Sen tarafından yazılı açıklama okundu. Okunan açıklamada şöyle denildi: "Türkiye yalan ve aldatmacalar batağında boğuluyor. İşçi, memur, esnaf, emekli, dul ve yetim her geçen gün daha bir yoksulluğa itilirken, varlıklarında şizofrenik (çok kimlikli) bir kişilik oluşturuluyor. Açlıktan, sefaletten, sömürüden, özgürlükten bahsedenler anarşist ilan edilirken, ülkeyi birkaç yabancıya MAI, MİGA, TAHKİM'e teslim ederek bağımsızlığımızı tehlikeye sokanlar vatansever ve milliyetçi ilan ediliyor." Sık sık "Yaşasın Sınıf Dayanışması", "Direne Direne Kazanacağız", "Zafer Direnen Emekçinin Olacak", "Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız", "Hükümet Yasanı Al Başına Çal" sloganlarının atıldığı eylem saat 11.00'e gelindiğinde hükümetin yasayı geri çekmemesi durumunda bu tür eylemlerin her zaman yapılacağı belirtilerek bitirildi.*

11 "Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz" Devletin yasa tasarısı adını verdiği mezarda emeklilik sefalet ücretine ve Uluslararası Tahkime karşı Ankara'ya yürüyen işçi ve memurlarla görüşerek düşüncelerini aldık. Abidin Sırma (Tüm Maliye-Sen Genel Sekreteri): 57'inci Hükümetin kamu emekçilerine dayattığı sefalet ücretinden sonra emekçilere bir saldırı dalgası daha gerçekleştiriliyor. 57'inci Hükümetin ve öncekilerinin yoksulluğun derinleştirerek sermayedarlara yeni kaynaklar rantlar saladığı gerçektir. Kamu emekçileri ve diğer çalışanlara dayatılan bu saldırıların özünde yapısal kriz vardır. Yani milli kriz derinleştirilmektedir. Doyayısıyla siyasal ve sosyal kriz de bunda etkili oluyor. Sonuçta şu hükümet sermayenin yanında, emekçinin karşısındadır. Yoksulluklarla, hırsızlıklarla ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri talan edilmektedi. Dolayısıyla burada siyasal iktidar emekçilerin manevra alanını daraltarak tabanı pasifıze etmek istiyor. Bunu sermayedarlar emekçileri daha iyi sömürsün diye yapıyor. Sonuçta hükümet de emekçilerin hükümeti değil sermayenin hükümetidir. Dayatılan sosyal çürümüşlük halk nezdinde yeterince teşhir olmuştur. Türkiye koşullarında SSK kayıtlarına baktığımızda emekli olan ancak binde bir insan olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye'deki sosyal ve ekonomik koşullar insan ömrünü kısaltıyor. Ülkemizde siyasi iktidarın tüm krizleri çözmek demagojisi tüm emekçilere daha fazla saldırmak, daha fazla sömürmek anlamına geliyor. Tüm politikalar da bunu ortaya koyuyor. Sonuçta düzen partilerinin tüm politikaları yalan ve demagojiler üzerine kuruludur. Tüm bunlara rağmen Ankara yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Yürüyüşe ülkemizin tüm emek güçleri katıldı. Emek platformu oluşturuldu. Emek Platformu içerisinde sendikalar, DKÖ'ler, konfedarasyonlar ve meslek odaları vardı. Bu yönüyle sermayeye karşı bu olumludur. Ancak burada konfedarasyonun üst yapılarının yani Türk-İş'in, Hak-İş'in net bir tutum sergilemeyişi, olayları sürece yayması keza KESK'in, DİSK'in inisiyatifi Türk-İş'e bırakmaları çalışanların isteğini yerine getirmemiştir. Zaten konfederasyon yönetiminin işbirlikçi bir eğilimi olduğu tabanın taleplerine aldırış etmediği geçmişten günümüze ortadadır. Yani siyasal ik- tidar çalışanlara sefaleti dayatırken bu konuda Türk-İş'in tavrı utanç vericidir. Ankara yürüyüşü 12 Eylül'den son ra emekçilerin biraraya gelip önyar gıların yıkılması anlamında siyasal iktidara karşı atılmış önemli bir adımdır. Bu yönüyle olumludur, yani tüm eksik ve zaaflara rağ men halkın özlemle rinin aynı olduğunu göstermektedir. An kara yürüyüşünün bize öğrettiği artık emekçi yığınların or tak talepleri için mü cadele edebilecekleri ve birbiriyle çelişkisi olmadığı açıkça gö rülmektedir. Ancak eylemin Türk-lş'in insiyatifinde siyasal iktidarın istemi doğ rultusunda erken bitmesı bir olumsuzluk tur. Ancak Ankara eylemi yine emek çilerin sistemden rahatsız olduğunu göstermiştir. İktidarda bululunan Milliyetçi Anasol hükümetinin mas kesi düşmüştür. Halkımıza hiç birşey veremeyeceği açıkça görülmüştür. Seçimlerden önce halka daha iyi bir yaşam vaadeden dü zen partilerinin se Hanifİ Sağlam çimlerden sonra emekçi halk yığınları na saldırma, mevcut kazanılmış hakları elinden alma, muha lif tüm yığınları pasifize etme politikaları yine ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Milliyetçi Anasol hükümeti'de teşhir olmuştur. Hanifi Sağlam (Bem- Sen Genel Başkanı): Ankara süreci özellik- le kamu çalışanlarına Temmuz ayında verilen yüzde 20'lik zamlar ve adı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı olan mezarda emeklilik yasa tasarısını protesto etmek için sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri birliktelik yaparak Ankara'ya katıldık. Ankara'daki miting özellikle kitle sayısıyla istenilen düzene ulaştı belki yüzde 100lük bir katılım olmadı ama bana göre yüzde 80'lik yüzde 90lık bir katılım oldu ve bu da neredeyse istenilen düzeydeydi. Ankara yürüyüşü hedefine ulaştı. Sonrası ise genel grev olacaktı. Türkiye'nin bir çok yerinden emekçiler Ankara mitingi öncesi hazırlık dönemi geçirdi. Tüm emekçilerin, hatta sokakta sıradan insanların kafasında sosyal güvenlik yasası ile yolda bırakılacağı vardı. Ankara mitingi görüntü itibariyle gerek kitlenin genel motivasyonu ve gerekse dayanışma içerisinde olmasıyla beraber hak alma eylemlerinin 1 günlük genel grevi oluşturarak kararın 1 saate indirilmesi tabi en önemlisi de inisiyatifin Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral'e verilmesi ile Platformu'ndan aşıldı. Bundan son-süreçte ise diğer demokratik örgütler olaya daha ciddi bakmalıdır. Çünkü gelişmeler Bayram Meral'in inisiyatifinde gelişirse istenilen olmaz.burjuva basın ise bir nevi emekçilere karşı hükümetin siyasal iktidarın eşgüdümünde hareket etti. Yani rakamları düşük gösterdi. Örneğin Bayram Meral'in hükü metle rahatça hareket etmesi, hükümetin çıkarları doğrultusunda görüşmelerin olması yine emekçileri yolda bıraktı. Oysa sendika ağaları olmaksızın DKÖ'lerin tabandan yukarı doğru demokratik katılım sağlandığı sürece sonuç çalışanların lehine olacaktır. Burak Hızlı (Haber-Sen Üyesi): Emekçilerin Ankara çıkartması sabahın erken saatlerinde başladı. Emekçilerin Ankara'ya gidiş talepleri yüzdelik zamlar, mezarda emeklilik, Tahkim Yasa Tasarısı hakkındaydı. Yurdun çeşitli yerlerinden gelen emekçi halkımız meydanları doldur du. Bu anlamıyla Burak] kitleyi alanlara yığ ma anlamında başarılıydık fakat te mel hedefimiz yasanın iptal edilme siydi. Daha sonra yaşanan gelişme lerde kitlenin korktuğu başına gelmiş durumdadır. Konfederasyon Başkanı daha önceki sözlerin arkasında dur mayarak Genel Grev çağrısından geri adım atarak gerici bir tutum sergile miştir. Yalnız bu durum işçi ve me murları üzmemeli, mücadelenin bu rada son bulmadığını yarın da süre ceğini bilmeliyiz. Peki bu olumsuz tablo asıl olarak 24 Temmuz günü gerçekleşen miting te gördüğümüz kitlesellik bizlere bir kez daha gerçeği göstermektedir ki, kendine güvenmeyen kafaları, uzlaşmacı bir yapı olan sendika bürokratlarını aşmalıyız. Yoksa bu kalabalık basın açıklamaları, eylemler ve mitinglerden işçi ve memurların hiçbir kazanımları olmayacaktır. Bu aşamada kendi işyerlerimizden başlamak üzere öz örgütlenmelerimizi yaratmalıyız. Gamze Nurlu (Memur): Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, elimizde şu an varolan hakların daha da azaltılarak, emekçileri daha çok sömürmek için uygulamaya konulmuş bir Yasa Tasarısı'dır. Bu Yasa Tasarısı, devletin ne kadar emperyalizme bağımlı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Vatanseverim diyenler ülkesini ve halkını satarak, uşaklıkta sınır tanımamaktadır. Hükümet, Avrupa ve diğer emperyalist ülkelerdeki emeklilik yaşını örnek göstererek, oradaki hiçbir olanak ve koşul gözetilmeden örnek alıyor. Bir kere Türkiye'de normal yaşama sınırı 65 olmasına rağmen, devlet, emeklilik yaşını 62'ye çıkarmaya çalışıyor. Burada da emekçileri nasıl sömürürüm mantığı ile hareket ediyor. Reva görülen yüzde 20'lik zamlar IMF'nin ve Dünya Bankası'nın emirleri doğrultusunda çalışanlara veriliyor. Savaşa harcanan para, holdinglere verilen teşvikler, bankalara verilen kredi miktarları vb. harcamalar gözönüne alınmaksızın bütçenin az olduğu söyleniyor. 24 Temmuz mitingi emekçilerin işbirlikçi IMF hükümetine karşı ortak oluşunu net olarak gösterebilmiştir. Farklı anlayış, siyaset ve örgütler olmasına rağmen, amaçlarımız aynıydı. Önümüzdeki süreçte uyarı amaçlı iş bırakma eylemleri yapacağız. Eğer hükümet dayattığı Yasa Tasarısı'nı geri çekmezse, genel grev yapacağız. Serpil Doğan (Memur): Emeklilik yaşının artırılması, yüzde 20'lik maaş zammı temelde IMF'nin dayattığı politikalardan biridir. Bu Yasa Tasarısı ile birlikte tüm emekçi halka bir saldırı söz konusudur. Yoksul halk daha da yoksullaşacak, sermayenin kasalarına daha fazla para gidecektir. Emek Platformu içinde yeralan sendikaların Yasa Tasarısı'na karşı mücadelesini sadece mezarda emeklilik şeklinde sınırlandırması doğru değildir. 24 Temmuz mitingi, "Genel Grev, Genel Direniş" adı altında önemli bir adımdır. Ancak sendika ağalığı yaparak kitleyi geri çeviren sendikacılar ve reformist anlayışlar nedeniyle, eyleme katılım yüksek olmasına rağmen nitelik olarak çok iyi olduğu söylenemez. Önümüzdeki süreçte uyarı amaçlı eylemler yapacağız. "Genel Grev, Genel Direniş" şiarını unutan, hükümetle anlaşarak çalışanları satan sendikal anlayışlar da önümüzdeki günlerde kararlı tutumumuzla teşhir edilecektir.*

12 Sendikalar Neden Eylem yapar? Neden Satar? Devrimci Sendikal Politika Ne Olmalıdır? Sendikalar neden eylem yapar? Buna en kısa cevap "emekçilerin çıkarlarını korumak için" diye verilebilir. Asgari ölçüde olması gereken budur. En sıradan bir emekçi bile sendikayı, düzenin baskı ve sömürüsüne karşı haklarına sahip çıkması, koruması ve daha fazla haklar elde etmek için mücadele etmesi gereken bir araç olarak görür. Ancak bu, her sendikanın emekçilerin çıkarlarını koruduğu ya da korumak için eylem yaptığı anlamına gelir mi? Değil elbette. Eğer öyle olsaydı sarı sendikacılar, sendika ağaları, MGK sendikacıları diye kavramlar olmaz, aynı alanda örgütlenen farklı anlayışlardaki sendikalar ortaya çıkmazdı.üyesi direniş, eylem yaparken köşe bucak kaçan sendikacılar, üyeleri ne sahip çıkmayan sendikalar olmazdı. İşçi bir gecede kapalı kapılar ardında satılmazdı. Sendikanın biri eylem yaparken diğerleri seyretmezdi. Türk-İş, DİSK, Hak-İş, Türk Kamu-Sen ya da Memur-Sen özünde birbirinden farkı yoktur. Hepsi sömürü düzenini kabullenen, sömürüyle, düzenle bir alıp veremedikleri olmayan ve bu düzen içinde kendilerini yaşatmaya çalışan sendikalardır. Düzen sendikacıları sadece kendi koltuklarını, kendi geleceklerini düşünürler; Ama işbirlikçi olsalar da, düzene hizmet etseler de hiçbir sendika yönetimi, sendikacı açıkça benim işim işçiyi-memuru kandırıp, oyalayıp düzen sınırları içinde tutmaktır demez. Hangisine sorsanız hepsi işçinin-memurun hakkını en çok ben düşünüyor, haklarını korumak, geliştirmek için en iyi ben mücadele ediyorum diyecektir. Onlara kalsa aslında hiç eylem yapmazlar, oturup anlaşmak, uzlaşmak varken buna hiç de gerek yoktur. Ama eylemden hoşlanmasalar da zaman zaman eylem yap- mak zorunda da kalırlar. Peki onları buna zorlayan nedir? Başlıca nedeni tabanın zorlaması, beklentileridir. Bunun dışında koltuk kavgası ve kişisel çıkarlardan kaynaklanan sendikal rekabet, oligarşi arasındaki çelişkilerde şu ya da bu düzen partisinin yanında tavır alma gibi nedenlerle de eylem yapabilirler. Örneğin bugün, Türk-İş'ten DİSK'e Hak- İş'e, KESK'ten, Türk Kamu- Sen, Memur- Sen'e kadar farklı çizgilerdeki tüm sendikalar ilk defa hepsi biraraya gelip IMF'nin talepleri doğrultusunda hazırlanan "Sosyal Güvenlik Reform Yasa Tas a r ı s ı " n a, emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı çıkıyor, memur maaş larının yükseltilmesini istiyor ve bunun için ortak eylem yapıyorlar. Ancak bunlar, bu sendikaların sendikal anlayışlarının değiştiğini, gerçekten emekçilerin çıkarlarını korumak için biraraya gelip, eylem yaptıklarını mı gösterir? Hayır. Ama bugün Amerikancı hükümetin emekçilere saldırıları öyle bir boyutta ki, bu saldırılar karşısında tavır almayan bir sendikanın varlık koşulları tehlike altındadır. Bu kadar ağır saldırılar karşısında birlikte hareket etmekten kaçan, tavırsız kalan bir sendika varolan tüm prestijini de sıfırlayacak ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu varlık-yokluk tercihi ister istemez en gerici-faşist sendika yönetimlerini bile hükümete karşı tavır almak zorunda bırakmaktadır. Örneğin, MHP'li bilinen Türk Metal-İş Başkanı Mustafa Özbek, Memur-Sen, Türk Kamu-Sen gibi sendikalar, MHP, ANAP'lı hükümete tavırsız kalamıyor, bugüne kadar bölücü, komünist diye niteledikleri sendikalarla, kitle örgütleriyle bile biraraya gelmek, birlikte eylem yapmak zorunda kalıyorlar. Ancak düzen sendikacılarını eylem yapmak zorunda bırakan bu nedenler aynı zamanda bu sendikaların emekçileri kolayca satmalarının da zeminini oluşturur. Çünkü eylem kararını inanarak, "kazanana kadar" mücadele etme kararlılığıyla almıyorlar. Amaçları bir yandan mücadele ediyoruz görüntüsü vererek emekçilerin gözünü boyamak, diğer yandan ise uzlaşırken biraz daha fazla pay koparmaya çalışmaktır. Dün olduğu gibi bugün de sendika yönetimlerinin bu uzlaşmacı, işbirlikçi çizgisi emekçilerin önündeki en büyük tehlikedir. Çünkü devrimci-demokrat bir yönetime sahip olmayan sendika yönetimleri emekçilerin geleceğini, çıkarlarını değil, kendi çıkarlarını, geleceklerini yani koltuklarını korumayı düşünürler. Düzenle, iktidarla temelde bir çelişkileri, alıp veremedikleri olmadığı için de hiçbir zaman uzlaşma, işbirliği arayı- şından vazgeçmezler. Kendilerine güvenmezler, emekçilere güvenemezler, sömürüşüz bir dünya için mücadele etmek gibi bir inançları yoktur. Dolayısıyla patronlarla, iktidarla kıyasıya bir mücadeleye girmeyi hiçbir zaman göze alamazlar. Eylem yapmak zorunda kaldıklarında da eğer tabanı ikna edebileceklerine, ya da doğacak tepkileri kendi varlıklarını tehlikeye atmadan savuşturabileceklerine inandıkları noktada uzlaşıp bir çırpıda üyelerini satmaktan kaçınmazlar. SATIŞ İKİ BİÇİMDE GERÇEK LEŞİR. Ya başlangıçtaki taleplerden gerileyerek tavizler verilir, patron ya da hükümetle bir uzlaşma noktası bulunur ve bu alınabilecek en iyi sonuçmuş gibi yansıtılır; ya da keskin laflar edilir, esilir, gürlenir belki eylemler, mitingler, gösteriler de yapılır ama sonuçta yaratılan karamsarlık, yayılan umutsuzlukla birlikte artık yapabilecek bir şey kalmadığına tabanın önemli bir kesimi ikna edilir, elimizden daha fazlası gelmez, ne veriliyorsa kabul edelim bir dahaki sefere daha iyisini elde ederiz denilerek, taleplerin çok gerisinde bir noktada uzlaşmaya razı olunur. Şu unutulmamalıdır ki düzen sendikacılarının en keskin gözükenleri bile eylemler kendi dene-

13 timlerinden çıkmaya, emekçilerin mücadelesi patronların geleceğini ya da düzenin çıkarlarını tehdit et me noktasına gelmeye başladığın da tercihlerini her zaman patron lardan ve düzenden yana kullan mışlardır. 3 Ocak 1991 deki Genel Grev ve yüzbini aşkın kitleyle Zon guldak maden işçilerinin görkem li Ankara yürüyüşü buna örnektir. 3 Ocak'ta Türk-İş Genel Grev ka rarı almış ama bunu bir günle sı nırlı tutarak, işçileri işyerlerinden ve evlerinden dışarı çıkarmayarak Genel Grevin içini boşaltmış, tep kileri, eylemleri denetim altına ala rak daha da büyümesinin önünü kesmeyi ve düzen içinde tutmayı başarmıştır. Asker, polis barikatla rını aşa aşa ilerleyen maden işçile rinin önüne de en büyük barikat yine kendi sendikası ve Türk-İş tarafından örülmüş, geri dönüşlerinde en büyük rolü oynayan iktidarla uzlaşan sendika olmuştur. Konfederasyon yönetimleri işçiyimemuru satmaya hazırdır Bugün kü duruma bakalım. Türk-İş, DİSK, Hak- İş ne istiyor, ne yapmaya çalışıyorlar? Aslında haklarımızı korumak için bir direnişleri yoktur. Gözlerimizin önünde cereyan ettiği ve kendilerinin de açıkça savundukları gibi hükümetle uzlaşma noktası aramaktadırlar. Yani bugün en kalabalık mitingleri yaparken bile onlar kazanılmış haklarımızdan taviz vermeyi dünden kabul etmiş durumdadırlar. Emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı çıkmıyorlar. İstedikleri tek şey bunun 62'den biraz aşağı çekilmesi ve kağıt üzerinde kalacak da olsa iş güvencesi sağlanmasıdır. Taviz verirken, uzlaşma arayışındayken eylemlere devam demelerinin tek nedeni hükümetin emeklilik yaşı konusunda uzlaşmaya yanaşmamasıdır. Hükümet bu noktada kapıyı araladığında uzlaşacaklardır. Bu çok açık. BU YANIYLA YAŞANABİLECEK BİR İHANETİ BUGÜNDEN ÇOK AÇIK OLARAK GÖRMEK MÜMKÜNDÜR. Ancak hükümet uzlaşmaya yanaşmadığında da direnişi nereye kadar sürdürebilecekleri belirsizdir. Geçmişte Türk-İş, Çiller hükümetini düşürmeyi hedefleyen eylem kararları da almıştır. Ama bu kararlar da MGK'nın belli bir icazeti altında alınmış ve uygulanmıştır. Bugün ise durum farklıdır. MGK ile hükümet arasında Çiller hükümetiyle olduğu gibi bir çelişki yoktur. Bu nedenle eylemler sürdürülüp bir noktadan sonra sorun hükümetin boyutunu da aştığında ister istemez MGK ile karşı karşıya kalınacaktır, işte o noktada sendikaların ne kadar direnebilecekleri belirsizdir, daha doğrusu MGK ile karşı karşıya gelmek istemeyecekleri ve boyun eğmeye razı olacakları büyük ölçüde bugünden tahmin edilebilir bir gelişmedir. Peki ne yapmalıyız? Ne yapılmalıdır? Her şeyden önce niyetleri ne olursa olsun tarihte ilk defa tüm sendikaların ve bir çok demokratik kitle örgütünün biraraya gelebilmiş olması, birlikte eylem kararı alıp uygulamaları emekçilerin çıkarınadır. Ancak bu elbette dünün uzlaşmacı, işbirlikçi sen- dikacılarının bu gün sendikal anlayışlarını değiştirdikleri anlam-ı na gelmiyor. Sen- dikacıların düşündükleri, ne için biraraya geldikleri, sendikaların niteliklerinden çok bizi asıl ilgilendirmesi gereken biraraya gelen kitledir. Devrimci-demokrat işçiler, sendikacılar yakalanan bu birlikteliği korumaya ve güçlendirmeye çalışmalıdır. Sağcısından solcusuna farklı siyasal düşüncedeki emekçiler, talepleri ve ortak öfkeleriyle saldırıları birlikte göğüslemek, haklarını korumak için biraraya gelmektedirler. Oluşan birliktelik, ne konfederasyon ve sendika genel merkezleri aktif bir çaba göstermeseler bile hem eylemlerin çok daha kitlesel ve güçlü olmasını sağlayan, hem de tek tek sendika yönetimlerinin ihanetini zorlaştıran bir etken durumundadır. Mücadelenin uzun vadeli çıkarları açısından ise çeşitli sendikaların çatısı altında yer alan emekçiler arasındaki önyargılarının kırılabilmesi önemli bir kazanç olacaktır. Bu gelişmeaynı zamanda devrimci işçilere de şimdi çok daha geniş kitlelere seslenebilme, onlarla tanışma ve tartışma olanağı da sağlamaktadır. Şu gerici sendikadan, bu faşist sendikadan demeden tüm emekçiler içinde çalışmalı, herkese ulaşmaya çalışmalıyız. Örneğin bildirilerimizi gerici-faşistlerin etkisi altındaki Memur-Sen'li bir memura da, Türk Metal-İş üyesi bir işçiye de rahatlıkla dağıtabilmeli, onlarla bizi anlayabilecekleri bir üslupla tartışabilmeliyiz. Hangi siyasi eğilimden olursa ol sun hemen tüm emekçiler hükü metin emekçilerden, halktan yana bir hükümet olmadığı, İMF'nin talimatlarıyla hareket ettiğinin far kındadırlar. Bunu yaşayarak, göre rek, sezgileriyle farketmektedirler. Sorun bu farkedişi çok daha bilim sel temellere oturtmak, kitlede bir bilinç sıçrayışı sağlayabilmektir. Bu bilinçlendir me sadece tek yol devrim, kurtuluş sosyalizmde gibi altı doldurulmadığında kitlelere soyut ge len slogan larla sağlanamaz. Elbette bu tür sloganlarımız, pankartları- mız, çağrılarımız da olur ama asıl olan kitlelere yaşadıkları sorunların, saldırıların, sömürünün sadece şu ya da bu hüküme- te, düzenpartilerinin tutumuna bağlı olmadığını, bunun bir sistem sorunu olduğunu kavratabilmektir. Bu düzen içinde neyin ne kadar yapılabileceğini de yapı lamayacakları da gösterebilmeli, önüne çözümler koyabilmeliyiz. Emekçiler sorunlarının bu düzen içinde çözümünün mümkün olmadığını, düzen değişikliliğinin, bir devrimin gerekliliğini kavradıkları, devrime ihtiyaç duydukları ölçüde sloganlarımız etkili olacak, kitleler tarafından benimsenecektir. Bu şüphesiz bir günde sağlanabilecek bir şey değildir. Uzun, sabırlı bir çalışmayı, kitleleri eğitebilmeyi gerektirir. Ama bunun için de bugün koşullar oldukça uygundur. Kısa zamanda çok daha etkili sonuçlar alabilmek mümkündür. Kitleleri hem bilinçlendirmek hem de yaşanacak bir ihanet karşısında büyük hayal kırıklığına, umutsuzluğa düşmelerini engelleyip mücadelenin sürekliliğini sağlamak için, en keskin konuşmaları yapıp, nutuklar atarken diğer taraftan hükümetle uzlaşma çabalarını sürdüren sendikacıların gerçek yüzlerini de anlatıp teşhir etmeliyiz. Ne istediğimiz konusunda, haklarımızdan taviz vermememiz gerektiği noktasında netleşmeyi sağlayabildiğimiz ölçüde, kitleler sendikacıların ne yaptıklarını, ne yapmaya çalıştıklarını çok daha net göreceklerdir. Muhalefetteki düzen partilerinin de hükümettekilerden farkı olmadığını, hepsinin MGK'nın IMF'nin talimatlarıyla hareket ettiklerini, ve hükümete geldiklerinde onların da bunun dışında hareket edemeyeceklerini, bağımlı yeni-sömürge bir ülkede düzeni ayakta tutabilmek için bundan başka şansları olmadığını, IMF ve emperyalizm ile emekçinin sofrasındaki ekmek, toplumdaki yozlaş ma, talan vurgun arasındaki bağı bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Milliyetçisinden, sosyal demokratına, CHP'lisinden ANAP'lısına, Fazilet Partilisinden MHP'lisine kadar her kesime söyleyebileceklerimiz vardır. Emekçilerin çıkarlarının birlikte mücadeleden geçtiğini gösterebildiğimiz, birleştirici olabildiğimiz, mücadelenin önünde yer alabildiğimiz ölçüde burjuvazinin ve işbirlikçi sendikacıların işçileri, emekçileri bölüp parçalama, yönetme ve düzen içinde tutma oyunları da bozulacak, devrimci sendikal anlayış gelişip güçlenme zemini bulacaktır.*

14 IMF NİN, EMPERYALİSTLERİN YÖNETTİĞİ DEĞİL BAĞIMSIZ TÜRKİYE İSTİYORUZ!.. Emekçiler günlerdir IMF'nin dayattığı emeklilik yaşının yükseltilmesine, memur zammına ve tahkime karşı alanlarda protesto eylemlerini sürdürüyor. IMF ve emperyalizmin uşaklığını yapan hükümet ve devlet yetkilileri de emekçilerin öfkesini bastırmak için kollan sıvadılar. Kimisi "Bu reform yapılmazsa devlet çöker" diyor. Kimisi IMF politikalarına karşı çıkanları "provokatörlükle suçluyor. Devletin başındaki Demirel de yapılan anlaşma sonucu gelecek 30 milyar dolarla bazı şeylerin düzeleceğini iddia ediyor. HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ yine yalan söylüyorlar. Her şeyi bir kenara bırakalım, 55 yıllık bir geçmişe sahip olan IMF hangi ülkeyi batmaktan kurtarmış veya "yardım" ettiği hangi ülkede birşeyleri düzeltmiştir? Bir tek örneği bile yoktur. Var diyenler göstersin!.. Gösteremezler. "Uluslararası ticaretin engellerle karşılaşmadan gelişmesini ve istikrarlı bir ekonomik düzen kurmak için" temelleri atılan IMF'nin asıl amacı EM- PERYALİSTLERİN İSTİKRARINI sağlamaktır. Emperyalistlerin istikrarı da "az gelişmiş" ülkelerin yeni-sömürgeleştirilmesi, bağımlılık ilişkilerinin geliştirilmesi ve azgınca sömürülmesine dayanır. IMF, tarihi boyunca bunun için çalışmış; tüm uluslararası bankalar ve kredi kurumlarını yönlendirmede, emperyalist tekellere kaynak sağlamada, "az gelişmiş" ülkeleri yeni-sömürgeleştirmede emperyalistlerin önemli bir kurumu olmuştur. "Az gelişmiş ülkelerin kalkınmasına yardım etmek" adı altında verdikleri kredilerle (borçlarla) bağımlılık ilişkisini geliştirmişlerdir. IMF'nin ilişkiye girdiği ülkelerde bırakalım "kalkınmayı", "istikran" bir yana; varolan durumları daha da kötüye gitmiş, ekonomik kriz giderek büyümüştür. YARDIM DEĞİL, "BATIRMA" IMF ve ikizkardeşi Dünya Bankası'nın yeni-sömürge ülkelere verdiği krediler ŞARTLI kredilerdir. Bu kredileri alan ülkeler parayı istedikleri yerlerde değil IMF ve Dünya Bankası'nın belirlediği alanlarda kullanmak zorundadırlar. Bu kredilerle halk yararına bir şeyler yapılması daha baştan engellenmiştir. IMF, verdiği kredilerin, karşılığını, daha fazla alabilmek için 1950'li yılların sonunda yeni bir politika geliştirdi. Artık "proje yardımı" değil "program yardımı" yapacaktı. "Proje yardımı"yla borç verdiği ülkeler üzerinde tam bir denetim sağlayamıyordu. "Program yardımıyla" bu denetimi sağlayacaktı. Çünkü kredi verme şartı borç alan ülkenin yıllık ekonomik programının tümüne IMF'nin vereceği onaya bağla- nıyordu. Böylece IMF borç alan ülkenin ekonomisinin programlanmasında daha fazla söz sahibi olacak, isteklerini kabul etmeyenleri kredi vermemekle tehdit edecekti. Denetimi de her ülke için kurduğu masalarla, heyetlerle yapacaktı. Bu ilişkilerin gelişmesi ve sistemin aktarımıyla yeni sömürge ülkelerin ekonomileri tamamiyle IMF'ye bağlı hale geldi. Artık yeni-sömürge ülkelerin maliye, ekonomi bakanları IMF heyetleri olmuştur. Emperyalizmle bağımlılık ilişkilerinin geliştirilmesini sağlayan bu kredileri alan ülkeler önce borçlarını, ardından da bu borçların FAİZİNİ BİLE ödeyemez hale gelir. Başta "kalkınma", "istikrarı" sağlama adına verilen krediler, bir süre sonra artık borçların ödenmesi, ödemeler dengesi açığının kapatılması için verilir. YANİ YENİ-SÖ- MÜRGE ÜLKELER ARTIK IMF'DEN ALDIKLARI BORÇLARI VE FAİZLERİ- Nİ ÖDEMEK İÇİN YENİ BORÇ ALMAK ZORUNDA KALIRLAR. Artık hep bu borç batağında yüzülecek, bu kısır döngüye hapsolunacaktır. Ülke ekonomisi borç almadan iş yapamaz hale gelir. Emperyalizme bağımlılık da buna bağlı olarak artar. Yani borçlar, yeni borçları, yeni borçlar ülke ekonomisinin emperyalistlere daha fazla teslim edilmesini getirir. Tam bir bataktır. Kurtulmak için çırpındıkça daha fazla batırılır. Bağımlılık ilişkilerinin artması da emperyalistlerin kasasına giden yüzmilyonlarca dolar olur. Borçlar ödenemeyecek duruma gelince bu sefer devreye borçların ertelenmesi girer. Emperyalistler borçların ertelenmesi karşılığında yeni-sömürgelerden hem ekonomik, hem siyasi alanda daha büyük tavizler koparırlar. Emperyalistler zaman içinde borç ve kredileri çeşitlendirmişlerdir. Her "çeşit" bağımlılığı derinleştirmeyi amaçlar. 1952'de uygulanmaya başlayan stand-by anlaşmaları ve 1969'da onaylanan "Özel Çekme Haklan" (SDR) bunlardan ikisidir. SDR'ye göre üye ülkeler artık fona yatırdıkları kota miktarında değil "istediği kadar" borç alabilecektir. Tek şart: IMF'nin hazırladığı şartlara, belirlediği ekonomik politikalara uymaktır. Bu şartla da genel olarak şunlardır: Kamu harcamalarının kısıtlanması, KİT ürünlerine zam yapılması, ücret ve maaşların sınırlandırılması, taban fiyatlarının düşük tutulması, bütçenin daraltılması ve yüksek oranda devalüasyon yapılması... ADIM ADIM BAĞIMLILIK; IMF KREDİLERİ Türkiye IMF'ye işbirlikçi Adnan Menderes hükümeti döneminde, 11 Mart 1947'de üye oldu. Emperyalizme uşaklığını ispat etmek isteyen iktidar daha IMF'ye üye olmadan IMF'nin talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapmıştı bile. Yüzde 117 oranında yapılan devalüasyonla 128 kuruş olan dolar 280 kuruşa çıkarılır. Gelişecek tepkileri önlemek içinde halka yönelik saldırıları artırılır. 4 Ağustos 1958'de IMF ile ilk anlaşma yapılır. Anlaşma yapılmadan önce emperyalistlere yaranmak için devalüasyon yapılır. 1 dolar 9 TL'ye çıkarılır. Alınan borçlarla emperyalizme bağımlılık geliştirilir. IMF'nin dayattığı programda bütün yeni-sömürge ülkelerde olduğu gibi yüksek devalüasyon, ücretlerin düşürülmesi, özelleştirme, kamu harcamalarının kısıtlanması, gümrüklerin indirilmesi vardır yılında imzalanan ilk standby anlaşmasından bugüne kadar 16 stand-by anlaşması yapılmıştır. Her anlaşmayla devalüasyonlar yapılır, paranın değeri düşürülür. 1978'de 1 dolar 9 TL'den 25 TL'ye çıkarılır. 1979'da ise bir dolar 47 TL olur. 24 Ocak 1980 kararlarından sonra da 70 TL'yi bulur. IMF en büyük krediyi 24 Ocak kararlarından sonra yapılan 12 Eylül cuntası döneminde verdi. Emperyalistlerin ve tekellerin çıkarlarını en açık haliyle savunan cunta döneminde toplam milyon dolar borç vermişlerdir. Bu dönemde cuntanın süngüsü ile hayata geçirilen 24 Ocak kararları ve IMF'den alınan kredilerle, halkın emeğinden çalınanlara ekonomide geçici sermaye açısından bir rahatlama sağlandı. Ancak 90'lı yıllara gelindiğinde kriz tekrar büyüdü. 1994te Çiller hükümeti döneminde IMF ile 16. standby anlaşması imzalandı (8Temmuz 1994). Anlaşma öncesi yapılan devalüasyonla TL'nin değeri yüzdel3.5 oranında düşürüldü, KİT ürünlerinde yüzde 100 zamlar yapıldı. Yeni vergi yasaları çıkarıldı. Bir gecede milyarlık vurgunlar yapıldı. Sonuç; 1946'daki devalüasyon öncesi 128 kuruş olan dolar bugün 432 bin TL olmuştur. Emperyalizme göbekten bağımlılık böyle geliştirilmiştir. Halkın payına düşen ise açlık, yoksulluk ve üzerinde uygulanan baskıların artması oldu. IMF'NİN SOLUĞU ENSEMİZDE Ardından gelen hükümetler döneminde de kriz giderek büyüdü yılında yapılan "Yakın İzleme Anlaşması" ile ekonomi tam anlamıyla IMF'nin denetimine açıldı. Artık IMF 3 ayda bir gelip ekonomiyi inceleyecek, buna göre Türkiye'ye kredi notu verecek ve hükümetlerin yapması gerekenleri söyleyecekti. "Yakın İzleme Anlaşması"na göre IMF heyetleri ülkemize sık sık gelip ekonomiyi denetlemeye başladı. Geçtiğimiz günlerdeki gelişlerinde de yeni hükümete talimatını verdi: Sosyal Güvenlik Reformu yapılacak, emeklilik yaşı yükseltilecek, Tahkim Yasası bir an önce çıkarılacak, tarıma verilen destek kısılacak, bütçe açıklan azaltılacak... Hükümet de IMF'nin bu talimatlarına "Emredersiniz" diyerek icraatına başladı. Başka da birşey diyemezlerdi zaten. Çünkü borçsuz ayakta duramayan ülke ekonomisinin yeni borçlara ihtiyacı vardı. IMF de 17. stand-by anlaşmasının yapılması için bunları şart koşmuştu. Borç almadan devletlerinin ayakta duramayacağını bildiği için Ecevit "devlet çöker" telaşında. Demirel gelecek 30 milyar dolara bel bağlıyor. Oysa ortada bel bağlanacak bir durum yoktur. Türkiye'nin dış borçları 90 milyar dolara dayanmıştır. Ülkeyi içinde bulunduğu duruma İMF'den yardım adına alınan bu borçlar getirmiştir. Üstüne alınan 30 milyar borç, varolan durumu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Görüldüğü gibi IMF ile girilen ilişkilerde halkın lehine bir değişme olmamış, aksine hep aleyhine gelişmiş, geçim şartları zorlaşmış, açlık, yoksulluk artmış, krizin faturası halka çıkarılmak istenmiştir. Mezarda emeklilik, sosyal güvenlik reformu, tarım reformu, tahkim yasası, hepsi bunun içindir. IMF ve emperyalizmle ilişki-ler bugüne kadar hep halklarımızın aleyhine olmuştur. Bağımsızlığımız ve ulusal onurumuz ayaklar altına alınmıştır. Emeğimizin karşılığını almak için, bağımsızlığımız ve ulusal onurumuz için IMF ve işbirlikçilerine karşı çıkmadan, BA- ĞIMSIZ TÜRKİYE hedefiyle mücadeleye girişmeden mevcut durum değişmez. BU VATANA NASIL KIYDILAR İnsan olan vatanını satar mı? Suyun içip ekmeğini yediniz. Dünyada vatandan aziz şey var mı? Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Onu didik didik didiklediler, saçlarından tutup sürüklediler, götürüp kafire: "Buyur..." dediler. Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Eli kolu zincirlere vurulmuş, vatan çırılçıplak yere serilmiş. Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş. Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Günü gelir çarh düzüne çevrilir günü gelir hesabınız görülür. Günü gelir sualiniz sorulur: Beyler bu vatana nasıl kıydınız? (Nazım Hikmet)

15 Ölüm Orucu şehitleri 27 Temmuz Salı günü Haklar Ve Özgürlükler Platformu tarafından Yeni Bosna'da bulunan Yemliha Kaya'nın mezarı başında anıldı. Yeni Bosna Cemevi önünde halkın toplanmasıyla anma başladı. Saat 14.30'da mezarlığa girildi. Mezarlık içinde yürüyüşe başlanırken "96 Ölüm Orucu Şehitleri Ölümsüzdür" HÖP imzalı pankart açıldı. Yemliha Kaya'nın mezarı başına gelindiğinde '96 Ölüm Orucu şehitleri ve tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunun ardından Grup Özgürlük Türküsü'yle birlikte "Bize Ölüm Yok" marşı söylendi. Anma sırasında yapılan konuşmada; "Zafer kolay kazanılmıyordu. Göğüs göğüse bir savaştı bu. Düşman saldırıyor, buna karşı devrimci tutsaklar ölüm pahasına onurunu koruyorlardı. Ölüm Orucu şehitleri fedakarlık ve kahramanlığın tarihsel örneğini yaratarak feda kuşağının kahramanları oldular. (...) Ölüm Orucu şehitlerimizin bıraktığı bu büyük zaferi çiğnetmeyecek, yeni zaferlerle büyüteceğiz." denildi. Anma saat 15.00'te "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Yaşasın '96 Ölüm Orucu Direnişimiz", "Zindanlar Boşalsın Tutsaklara Özgürlük" sloganlarıyla sona erdi. Polis, anmanın hazımsızlığıyla dağılmak üzere olan kitleye saldırdı. Toplu şekilde Yeni Bosna Cemevi önüne geri dönmekte ulan kitleye, daha mezarlıktan çıkılmamıştı ki, ilk önce kimlik kontrolü yapıldı. Daha sonra polis otoları mezarlık kapısına geldiler. Kimlik kontrolü yapıldıktan sonra özel hazırlanan sopalarla polis tarfından halkın üzerine saldırıldı. Mezarlık savaş alanına döndü, yerler kan içindeydi. Bunları gören analar ağlayıp bağırıyorlardı: "Oğlumu öldürdünüz, yavrumu öldürdünüz, katiller bırakın çocuklarımızı." Onlarca insan yerlerde kanrevan içinde yatarken, analardan biri baygın durumdaydı. Saldırganlıklarının, vahşiliklerinin basın mensuplarınca görüntülenmesine hazımsızlık gösteren polis, basına kaşı çatlayan bir polisi göstererek; "bakın, arkadaşamızı da çekin, hep onları çekmeyin" diye bağırıyordu. Yerlerde kanlar içinde sürüklenerek gözaltına alınan yaklaşık 35 kişi Yeni Bosna Karakolu'na götürüldü. Susurluk devleti hapishanelerde tutsaklara teslimiyeti dayatmış, 12 şehit pahasına saldırılar geri püskürtülmüştü. Bugün ise yenilgiyi hazmedemeyen Susurluk devleti şehitlerin sahiplenmesine dahi tahammül edemiyor. Ve yaptığı saldırıyla bir kez daha katliamcı yüzünü ortaya koyuyor. Ankara Ankara Haklar ve Özgürlükler Platformu 26 Temmuz günü saat 12.30'da Ankara Merkez Kapalı Hapishanesi'nde 12 Ölüm Orucu şehidini anmak ve devletin, devrimci tutsaklar üzerin- deki baskıların son bulması için bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, Ölüm Orucu'nda şehit düşen 12 devrimci tutsağın, devrim ve halk için öldüklerini belirtilerek şöyle denildi: "Onlar halklarımızın bağımsız ve demokratik bir ülkede, sömürünün olmadığı, insanların emeğinin karşılığını aldığı, herkesin sağlık hizmetlerinden eşitçe yararlandığı, özgür, bağımsız bir vatanda yaşamak istedikleri için, verdikleri mücadelede şehit düşmüşlerdir." Devletin yıllardan beri, devrimci Tutsakları teslim almak istediği vurgulanarak, tutsakları kişiliksizleştirmek ve inançlarından arındırmak olduğu söylendi. Devrim kuşağının kahramanları "Direniş, Ölüm, Yaşam" diyerek 69 gün süren Ölüm Orucuna girdiler. "Teslim Olmayacağız" şiarıyla dakika dakika ölümün üzerine yürüdükleri ve ölümü rezil ettikleri vurgulanarak, devrimci tutsakları teslim almaya yönelik politikaların '96'dan sonra da devam ettiği belirtildi. Açıklamada "devletin her türlü sal-

16 dınsı geçmişte olduğu gibi, bugün de içeride ve dışarıda ölümüne direnişlerle boşa çıkarılacaktır." denildi. Eylemde; Ölüm Orucu Şehitlerinin resimleri taşındı. Ayrıca "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Hücreleri Yıkacağız Haklıyız Kazanacağız", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "Hücreler Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük", "Ölüm Orucu Şehitleri Ölümsüzdür" imzalı dövizler açıldı. Eylemde "Hücreleri Yıktık Yıkacağız", "Hücreler Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur" sloganları atıldı. 45 kişinin katıldığı eylem saat 13.00'te sona erdi. Bursa Gazetemizin Bursa temsilciliği 27 Temmuz Salı günü saat 18.00'de Genel-İş Sendikası Abdullah Baştürk Eğitim Salonu'nda "96 Ölüm Orucu Şehitleri" için 30 kişinin katıldığı anma yaptı. Devrim şehitleri için yapılan saygı duruşuyla başlayan anma ülkemizdeki hapishaneler gerçeğini anlatan metnin okunmasıyla devam etti. Daha sonra "Ölüm Orucu Şehitleri" tanıtıldı. "Ölüm Orucu" sürecini anlatan dia gösterimi yapıldı. "Ölüm Orucu"nun tarihsel önemini ve sonuçlarını anlatan yazının okunmasının ardından, FOSEM'in hazırladığı kaset izlendi. Hep birlikte "Bize Ölüm Yok" marşının söylenmesinden sonra herkese kırmızı karanfil ve "Ölüm Orucu" nu simgeleyen kızıl bantlar dağıtılarak saat 20.00'de anma bitirildi. Polisler şehitlerimizi sahiplenmemizi hazmedemeyerek binadan çıkan okurlarımızı çekerek kimlik kontrolü yaptılar. Sözlü sataşmalarda bulunup, kamerayla çekim yaparak sahiplenmenin karşısında ne kadar aciz olduklarını gösterdiler. Antakya Antakya Harbiye Beldesi'nde Ölüm Orucu şehitleri yapılan eylem ile anıldı. 22 Temmuz günü saat 19.00'da yol molotoflarla kesilerek "Ölüm Orucu Şehitlerini Unutmadık, Unutturmayacağız" sloganı yazan pankart asıldı. Bergama 1999'daki Ölüm Orucu'nun zaferle sonuçlanmasının üçüncü yıldönümünde Bergama Hapishanesi önünde içerisinde HÖP'ün de bulunduğu 100 kişilik bir kitle 22 Temmuz Perşembe günü basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada '96 Ölüm Orucu zaferi anlatıldı. Son süreçte devrimci tutsaklara saldırıların tekrar yoğunlaştığı, devrimci tutsakların teslim alınmaya çalışıldığı 'Ölüm Oruçları' ve birçok eylemde görüldüğü gibi devrimci tutsakların asla teslim alınamayacağı ve ailelerinin her koşulda tutsakları sahipleneceği vurgulandı. Açıklama; "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak", "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" sloganları atılarak alkışlarla sona erdi.* '96 Ölüm Orucu Şehitlerinden Ayçe İdil Erkmen Mezarı Başında Anıldı Ölüm Orucu Direnişi'nin 68. günü olan 26 Temmuz 1996 tarihinde Çanakkale Hapishanesi'nde şehit düşen Ayçe İdil Erkmen.İdil Kültür Merkezi çalışanları, Grup Yorum, Özgürlük Türküsü ve Ayşe Gülen Halk Sahnesi elemanları, Kültür Sanatta Tavır Dergisi ve Fosem çalışanları tarafından 25 Temmuz 1999 pazar günü Silivrikapı'da bulunan mezarı başında anıldı. Devrim Şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan törende Ayçe İdil Erkmen'in yaşam öyküsü ve mücadelesi anlatıldı. Yapılan konuşmada, İdil'in bir devrimci sanatçı olduğu, bu yönüyle örnek Mersin'de "Mersin Halkına" başlıklı 23 Temmuz tarihli bir bildiri dağıtıldı. Dağıtılan bildiride şu görüşlere yer verildi: "1920'lerde bize mandacılığı dayatanlar bugün Uluslararası Tahkimi dayatıyorlar. Bunu kabul edemeyiz. Nasıl ki dedelerimiz, ninelerimiz kurtuluş için savaşıp düşmanı ülkemizden kovmuşlarsa, bizler de bugün kurtuluş için savaşmalıyız... Üzerinde yaşadığımız topraklar bereketlidir... Güzel ülkemizi talan ediyorlar. Sahillerimizi bize yasaklıyorlar... Akkuya'da termik santral yaparak hem sağlığımızla hem de toprağımızla oynamak istiyorlar." Mersin'de bu gelişmelere karşı yapılan eylemlerin açıklandığı bildiri şöyle devam etti: "1 Mayıs ayında Gündoğdu Mahallesi'nde emperyalizmi ve işbirlikçi DSP-MHP-ANAP hükümetini teşhir etmek amacıyla yazılama yapıldı. Halkkent ve Yeni Mahalle civarında aynı içerikli bildiri dağıtıldı. 2-Haziran ayında, Selçuklar Mahallesi civarında Eğriçam-Gelintepesi'nde emperyalizmi ve hükümeti alınması gereken bir kişi olduğu, halkı için yaşamını feda ederek şehit düştüğü ve dünyüda ölüm Oruçları'nda şehit düşen ilk kadiri olma onuruna Şâhip olduğu teşhir eden bildiriler dağıtıldı Haziran'da halkımızı vergiye boğanlardan hesap sormak amacıyla, Toroslar Vergi Dairesi'nde bulunan Maliye Bakanlığı'na bağlı araçlara bomba yerleştirdik. Bombalar teknik bir arıza nedeniyle patlamadıysa da bu hiçbir zaman halkımıza zulmedenlere sessiz kalmayacağımızı göstermiştir. 4-9 Temmuz tarihinde Bahçe Mahallesi'nde, emperyalizmi ve hükü meti teşhir etmeye yönelik yazılamalar yapıldı Temmuz tarihinde Karaduvar Mahallesi'nde yazılamalar yapıldı Temmuz tarihinde Hastane Caddesi üzerinde, Migros'un karşısında bulunan bir iş merkezi inşaatına sabah saatlerinde 'Kahrolsun ABD Emperyalizmi' sloganı yazılı bomba süsü verilmiş pankart asıldı. Pankart yaklaşık 1,5 saat asılı kaldı. Gerçekleştirdiğimiz bu eylemler ile halk düşmanlarından hesap sorduk. Emperyalizme karşı olmak, insanlık onuruna sahip çıkmaktır... Bağımsız demokratik bir Türkiye vurgulandı. Anma töreni "Bize Ölüm Yok" marşının söylenmesi ve İdil için yazılmış olan "Ayçe" adlı şiirin okunmasıyla sona erdi.* "Emperyalizme Karşı Olunmadan Bağımsızlık Savunulamaz" için, onurumuz, namusumuz için birleşelim, savaşalım, kazanalım. Kahrolsun ABD Emperyalizmi Yaşasın Bağımsız Türkiye Ya Özgür Vatan, Ya Ölüm"* Adana Kurtuluş Gazetesine Adana muhabirimiz 19 Temmuz günü 20'ye yakın polis tarafından civarında gözaltına alındı. Olay şöyle gelişti: Polis, büromuz önünde gözaltına aldığı muhabirimize kapıyı açmasını, söyledi. Bu uygulamaya ve kapıyı açma isteğine karşı çıkan muhabirimizin cebinden zorla anahtarı alan polis büroya girdi. İçeriye girince büroyu talan ederek gazete arşivine, ve şehit resimlerine el koyarak, büroda 3 saat karakol kurdu. Büroya daha sonra gelen diğer muhabirimizi de tartakladıktan sonra büroyu terk ettiler.*

17 Öğrencisi, Öğretim Üyesi ve Tüm Çalışanlarıyla Birlikte Direneceğiz! ÜNİVERSİTELER NE YÖK'ÜN, NE DE SABANCILARIN ÇİFTLİĞİ OLMAYACAK! ÜNİVERSİTELERİ AMERİKANLAŞTIRMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ! Üniversitelerde, saldırının esas hedefi çoğu zaman öğrenci gençlik olmuştur. Çünkü, üniversite öğretim üyelerinin yola getirilmesi egemenler için daha kolay görülmüştür. İstenildiği zaman süratle tasfiye edilebilecek kesimlerdir ve bugüne katlar da bu tür tasfiyelerde ciddi bir tepki örgütlememişlerdir. Ama elbette ülkenin aydınlarını tehdit, gözdağı, ekonomik kaynaklarını kesme gibi çok çeşitli biçimlerde sindirme hedefi zaten vardır ve üniversite öğretim üyeleri de bu politikadan nasibini almaktadır. Sıra onlara biraz daha geç gelmiştir. Oligarşi üniversiteler deyince gençliğin sindirilmesini aklına getirir. Gençlik tehlikedir. Yaşından dolayı değildir bu. Halkının sorunlarına ilgisini hiç kaybetmediğinden böyledir. Mücadelesinin sürekliliğinden dolayı böyledir. Bütün üniversiteler böyle değildir ama. Bu tarz bir üniversite esas olarak halkın çocuklarının eğitim gördüğü okullar için öngörülmüştür. Onlar baskıyla ezilecek, sindirilecektir. Gençliğin ezilmesi, sindirilmesi, bilim adamlarının tasfiye edilmesi esasında halk çocuklarının hala sınırlı da olsa gidebildikleri i'miversiteler için öngörülmüştür. Bu anlamda üniversitelere saldırı, halka saldırının da bir parçasıdır. Son haftalarda üniversiteler değişik bir nedenle gündeme geldiler. Bu defa gündem, ne "polis-öğrenci çatışması" idi, ne "sağ-sol öğrenci gurupları arasındaki kavga"ydı, ne de "türban sorunu". Bu defa üniversiteler gündeminde "öğretim üyelerinin istifası" vardı. İstanbul Üniversitesi öğretim görevlileri, rektör Kemal Alemdaroğlu'nun baskılarına dayanamayarak birer birer istifa ediyorlar. TEPKİLER DOĞRU, ANCAK YETERSİZ VE DAR UFUKLUDUR; İstanbul Üniversitesi'nden tasfiye edilmeye veya etkisizleştirilmeye çalışılan öğretim üyelerinin tepkileri haklıdır ve yerindedir. Talepleri son derece demokratik taleplerdir: ÜNİVERSİTELER ÖĞRETİM VE BİLİM YAPMA KURUMLARIYSA EĞER, bilim adamları üzerinde baskı uygulanması bu ortamı tümden ortadan kaldırıyor demektir. Bu tepkileri destekliyoruz. Ama tepkiler, aynı zamanda eksik ve yetersizdir. Çünkü ÜNİVERSİTELER ÖĞRETİM VE BİLİM YAPMA KURUMLARIYSA EĞER, öğretim üyeleri üzerindeki baskılar kadar öğrenciler ve görevliler üzerindeki baskılar da bu işlevi ortadan kaldırırlar. Her üçü de üniversitelerin ayrılmaz parçalarıdır. Bilim adamlarının olmadığı veya sindirildiği yerde bilim olmaz. Ama eğitim verecek öğrencilerin olmadığı ve- ya sindirildiği yerde de bilim olmaz. Öğretim üyeleri üzerindeki baskı yeni bir olay mıdır? Hayır. Kemal Alemdaroğlu'nun baskı mekanizmasındaki yeri ancak zurnanın son deliği olabilir. Baskının başı, YÖK, bakanlıklar, hükümet ve bütün olarak mevcut eğitim, üniversiteler düzenidir. Baskılara karşı mücadele etmek, yalnızca emir-komuta ilişkisi içinde askeri bir disiplinle çalıştırılmak istenmeye karşı direnmek demek değildir. Kuşkusuz, bıçak kemiğe dayanmıştır ve bu yapılacaktır; ama baskıların bütününe karşı direnilmediği, mücadele edilmediği müddetçe bu baskı çok farklı biçimlerde yeniden ve yeniden ortaya çıkacaktır. Temel halka mevcut düzendir. Düzen, başkasına karşı şiddet uygulayınca bu şiddeti meşru görmek, ama kendisine yönelince gayrı meşru olduğunu söylemek veya başkasına uygulandığında meşru görmese bile susup, tavırsız kalıp, sonra ancak kendisine yöneldiğinde tavır alıp başkalarını da kendini desteklemeye çağırmak, her şeyden önce bilimsel dürüstlükle bağdaşmaz. Demokratlıkla hiç bağdaşmaz. Bağdaşmamıştır. Gençlik, bu öğretim üyelerinin de görevli olduğu üniversite kapılarının önünde polis tarafından coplanırken, onlar hemen hiç bir şey yapmamış, ses çıkarmamışlar, "bilimsel" çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Hemen pencerelerinin altındaki olaylar, saldırılar, işkenceler, gözaltılar, okulları emniyet müdürlüğüne çeviren polis vahşeti onları ilgilendirmemiş, üzülmüşlerse bile bu kuru bir "vah vah, yazık oluyor çocuklara" türünden bir üzüntü olmuştur. Oysa kendilerinden beklenen, kimliklerine, misyonlarına yakışan tepkiler göstermeleridir. Yapmamışlardır. Halkın diğer kesimlerinin uğradığı baskılar karşısında da farklı bir tepki göstermemişlerdir. İnfazlar için ne demişlerdir örneğin? Kayıplar için ne demişlerdir? İşçi ücretlerinin dondurulması, memurlarının hakkının gasp edilmesi, emekçilerin köleleştirilmesi için nasıl açıklamalar yapmışlardır? Uluslararası tahkime karşı hem bilgi birikimleriyle, hem bu ülkenin bir insanı olarak pratik tavırlarıyla mücadeleye girişmişler midir? Veya en azından mücadele

18 edenleri desteklediklerini açıktan ilan etmişler midir? Yaptılarsa da sınırlıdır, dardır. Ancak gelişmeler çok uç boyutlara vardığında bir şeyler deme ihtiyacı duyanlar olmuştur ama bu da çok nadirdir. Bu anlamda öğretim görevlileri, istifalarla onurlu bir tavır alırlarken, geçmişteki eksiklerinin, YÖK'le mücadele etmeden kariyerlerini koruma kaygısı gütmelerinin özeleştirisini de yapmak durumundadırlar. Yapmadıklarında aynı hataları tekrar etmemelerinin hiçbir güvencesi olmayacaktır. KIŞLA ÜNİVERSİTELERİ VE ÜNİVERSİTELERİN AMERİKANLAŞTIRILMASI Bundan on yıl, yirmi yıl önce üniversite mezuniyet törenlerinde, GENÇLİK keplerin havaya fırlatılarak kutlamaların yapıldığı görüntüleri, hemen herkes ancak Amerikan filmlerinde izlerdi. Bugün hemen her üniversitenin mezuniyet törenlerinde benzer tablolar yaşanıyor. Ve ne yazık ki mesele mezuniyet törenindeki bu görüntülerden de ibaret değil. Eğitim, öğretim sisteminden güvenlik kuvvetlerine, okulun idari, mali yapısından "okul gelenekleri"ne kadar hemen her şeyde bir amerikanlaştırma var. Amerikanlaştırmanın zemini, 12 Eylül'ün üniversiteler düzeniyle hazırlandı. İstanbul Üniversitesi'ndeki tas- Gençlik ne kendine, ne de öğretim üyelerine yönelik saldırılara sessiz kalmayacak, bu devranın böyle dönmesine karşı mücadele 'edecektir. Üniversitelerin Alemdaroğlu'larm çiftliği haline getirilmesi, kışlalaştırılması da mücadeleyi engelleyemez. Engelleyemeyeceği görülmüştür. Yıllardır gençlin mücadelesini ezmeyi başaramamışlardır. Zaman zaman belli mesafeler katettikleri olmuştur; bu doğrudur. Ama çok da ilerleyememişlerdir. Sabancıların, Koçların üniversiteleri de gençliğin mücadelesinden kurtulamazlar. Ülkemiz bereketlidir. Toplumsal muhalefet içinde yer alanların çok büyük bir çoğunluğu elbette emekçi halk kesimlerindendir. Ama gençliğin bir de özgünlüğü vardır. Gençlik, hangi kesimden geliyor olursa olsun, halkının sorunlarına ilgi göstermeye devam edecektir. Bu Sabancıların, Koçların üniversitelerinde diğer üniversitelerde olduğu kadar yoğun olmayacaktır; ama tamamen de ortadan kaldıramayacaklardır. Hep birileri çıkacaktır. Hep onları rahatsız edecektir. Kendi üniversiteleri bile asla dikensiz gül bahçeleri haline gelmeyecektir. Örnekleri yaşanmıştır ve yaşanmaya devam edilecektir. Öğrenci gençlik, üniversitelerdeki "yalnızlığından" giderek kurtulacak, üniversite çalışanlarıyla, öğretim üyeleriyle birlikteliğini geliştirecektir. Öğretim üyeleri de, çalışanlar da üniversitelerdeki ortamın bir bütün olduğunu göreceklerdir. Öğretim üyeleri için demokratik, öğrenciler için baskıcı bir üniversite olmaz. Öğretim üyeleri, çalışanları, görevlilere ve öğrenciler, üniversite çatısı altında aynı kaderi paylaşırlar. Bu yüzden de baskıya karşı birlikte mücadele etmek durumundadırlar. Hayat bunu hepimize öğretmektedir. fiyeler devletin nasıl bir üniversite, nasıl bir eğitim, nasıl bir bilim adamlığı, nasıl bir gençlik sorularına verilmiş cevabıdır. Bu, kışla üniversitesidir. Kışla üniversiteler, 12 Eylül'ün hedefindeki üniversitelerdi. Kemal Alemdaroğlu, üniversitenin rektörü değil adeta hükümdarıdır. Ama bu yalnızca Kemal Alemdaroğlu'nun özelliği değildir. Son günlerde daha çok o öne çıkmış olsa da, hemen bütün üniversitelerin rektörleri aynı durumdadır. Onlar için her türlü terörü, her türlü baskıyı uygulamak caizdir. Polisi üniversiteye çağırmanın, kapıda karakollar kurmanın, amfilerde öğrencileri coplatmanın, başını kaldıranı ezmenin, öğretim üyelerinde olduğu gibi şiddet uygulayamadığında ise tasfiye etmenin önünde hiçbir engel yoktur. ASIL HEDEF GENÇLİKTİR Üniversitelerin tablosu şudur: Yıllardır Türkiye'nin hemen bütün üniversitelerinde polis, jandarma ve özel tim saldırıları süreklileşmiştir. Kapılarda kurulan karakollarda yüzlerce öğrenci gözaltına alınıp işkencelere çekilmiştir. Rektörlük binalarının önleri çevik kuvvet karargahlarını aratmamıştır. Ve öyle bir hale gelmiştir ki, bunlar adeta haber değeri bile taşımaz olmuş, gazetelerde, televizyonlarda ancak çok sınırlı yer bulabilmişlerdir. Üniversitelerde, saldırının esas hedefi çoğu zaman öğrenci gençlik olmuştur. Çünkü, üniversite öğretim üyelerinin yola getirilmesi egemenler için daha kolay görülmüştür. İstenildiği zaman süratle tasfiye edilebilecek kesimlerdir ve bugüne kadar da bu tür tasfiyelerde ciddi bir tepki örgütlememişlerdir. Ama elbette ülkenin aydınlarını tehdit, gözdağı, ekonomik kaynaklarını kesme gibi çok çeşitli biçimlerde sindirme hedefi zaten vardır ve üniversite öğretim üyeleri de bu politikadan nasibini almaktadır. Sıra onlara biraz daha geç gelmiştir. Oligarşi üniversiteler deyince gençliğin sindirilmesini aklına getirir. Gençlik tehlikedir. Yaşından dolayı değildir bu. Halkının sorunlarına ilgisini hiç kaybetmediğinden böyledir. Mücadelesinin sürekliliğinden dolayı böyledir. Bütün üniversiteler böyle değildir ama. Bu tarz bir üniversite esas olarak halkın çocuklarının eğitim gördüğü okullar için öngörülmüştür. Onlar baskıyla ezilecek, sindirilecektir. Gençliğin ezilmesi, sindirilmesi, bilim adamlarının tasfiye edilmesi esasında halk çocuklarının hala sınırlı da olsa gidebildikleri üniversiteler için öngörülmüştür. Bu anlamda üniversitelere saldırı, halka saldırının da bir parçasıdır. AMERİKANLAŞTIRMANI N BİR BAŞKA AYAĞI: ÖZEL ÜNİVERSİTELER Özel üniversitelerde okuyanlar için böyle bir sorun çoğunlukla olmayacaktır. Olmayacaktır, çünkü halk çocukları zaten oralara giremeyeceklerdir. Düşünün; Koç Holding, kendi üniversitesi için 6 yılda 71.1 milyon dolar, yani yaklaşık 28.5 trilyon lira masraf yapıyor. Sabancı ise Koç'u sollayarak 170 milyon dolar harcama yapıyor. Üstelik her yıl 20 milyon dolar yatırım yapacağını da söylüyor. Hiçbir tekel bu kadar parayı sokağa atmaz. "Hayır" olsun diye harcamaz. Sabancıların, Koçların halkın çıkarları için tek bir karar almadıkları bilinir. Bu okullar da halk için kurulmamıştır. Amaçları düzene eleman yetiştirmektir. Kuşkusuz bunun ücretini de tahsil edeceklerdir. Bu ücretleri verebilecek durumda olanlar ise doğal ki halk çocukları değildir. Kalburüstü kesimlerin çocuklarıdır. Tabii bu üniversitelerdeki "demokrasi düzeyi" de farklıdır. "Demokrasi" onlar için vardır. "Bilimsel eğitim" onlar için vardır. Teknoloji onlar için vardır. Eğitimin kalitesi onlar için yükseltilir. Hepsinin "karşılığı" holdinglere ödenmiştir zaten. Zengin çocukları tekellerden istedikleri kadar "demokratik özerk üniversite" alabilirler.

19 NE DİYORLAR? "Biz barışacağız... Ya peşimize takılın, ya da işimize karışmayın!" Artık alıştık; PKK Başkanlık Konseyi, çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalarla "devrimci, demokrat ve yurtseverleri" barışa ikna etmeye çalışıyor... Ancak Başkanlık Konseyi'nin İmralı'da verilen idam kararı sonrasında yaptığı "Açıklama" da "ikna" etme gibi bir çaba da yok... Burada "devrimci, demokrat, yurtsever güçlere" özetle, "ya peşime takılacaksınız, ya da işimize karışmayacaksınız" diyor. Başkanlık Konseyi'nin açıklaması şöyle: "Ulusal kurtuluş savaşımız başlatıldığında devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük çoğunluğu savaşa katkı ve destek sunmadılar. Aynı tutumu başlattığımız barışçı, demokratik çözüm mücadelesi için de sergilemektedirler. Öylesi bir konumda olmak tarafımızdan anlamlı görülmemektedir. Nasıl bu tutum sahiplerine rağmen savaş geliştiyse, bedelleri ne kadar ağır olursa olsun barışçıl, demokratik çözüm mücadelesi de gelişecektir. Ancak Partimiz sizlere rağmen bir çözümden yana değildir. Başkanımız şahsında halkımız için verilen idam kararına karşı çıkmanızı ve başlatılan sürece katılım göstermenizi tarihi sorumluluğunuzun bir gereği olarak belirtiyoruz. Bütün devrimci, demokratik ve yurtsever güçleri, ulusal imhaya karşı durmaya, Demokratik Cumhuriyet temelinde çözüme katkıda bulunmaya çağırıyoruz." (8 Temmuz 1999, Özgür Bakış) Şimdi burada söylenenleri tekrar sıralayalım... PKK Başkanlık Konseyi'ne göre; Birincisi, devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük çoğunluğu bugüne kadar savaşa kat- kı ve destek sunmamışlardır. İkincisi, aynı tutumlarını "barış" sürecinde de devam ettirmektedirler. Üçüncüsü, PKK, bugüne kadar savaşı herkese rağmen geliştirmiştir ve dördüncüsü, bundan sonra "barış"ı da herkese rağmen geliştirecektir. Son olarak da, PKK, "barış" sürecini "devrimci, demokratik ve yurtsever güçler'le birlikte tamamlamak ister; bu güçler, demokratik Cumhuriyet temelinde PKK'ya katılmalıdır. PKK Başkanlık Konseyi'nin iddialarının doğru mu, yanlış mı olduğuna bakalım... Sonuçta ortaya çıkacak tablo, PKK'nın tarihi nasıl tersine çevirdiğini gösterecektir. PKK "birliklerin içinde, hatta önünde değil miydi? Hiç kimsenin "savaşa katkı ve destek" sunmadığı iddiası PKK'nın klasik benmerkezciliğinin örneklerinden biridir. Doğru değildir. "Devrimci, demokratik ve yurtsever güçler", eksiği fazlasıyla, esas olarak da güçleri oranında hep bu savaşın taraflarından biri olmuşlardır. Bunlar yaşanmış ve tarihe yazılmıştır. Gerçekler, PKK'nın iddiasının tam tersidir. İttifaklar, birlikler tarihine bir bakın. Bunların birçoğunda PKK da vardır. Ve PKK, bu birliklerin büyük çoğunluğunda kendisini Kürdistan'ın yegane temsilcisi, bütün diğerlerini de "Türk solu" olarak görmüştür. Yalnızca PKK değil, birlik yaptığı siyasetler de PKK'ya bu gözle bakmışlar ve her türlü "destek"i sunmuşlardır. Öyle ki, PKK savaş dediğinde savaşı, barış dediğinde barışı savunmuşlardır. Bunların doğruluğu-yanlışlığı, faydası-zararı tartışılabilir, ama gerçek budur. Bizim ilk hatırladığımız "birlik'ler şunlardır: 12 Eylül 1980 sonrasında yurtdışında PKK, Dev-Yol, Acil, Dev- Savaş, SVP, İşçinin Sesi ve TKEP tarafından oluşturulan Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi. 1988'de PKK, Acilciler, TKP(B), DKP, SVP ve 16 Haziran Hareketi tarafından oluşturulan Devrimci Birlik Platformu. 1993'te PKK, TKEP MLSPB, TKP Kıvılcım, TKP/ML Hareketi, TDP ve Devrimci Partizan tarafından oluşturulan Devrimci Demokratik Güç Birliği Haziran'ında PKK, TKP(ML), MLKP, DHP, TDP, TKP/ML, TKP/Kıvılcım ve darbeci kontra çetesi tarafından oluşturulan, bugün de varlığını koruyan Birleşik Devrimci Güçler Platformu. Hatırlanacaktır: Bu birliklerin tümü de şaşaalı sözlerle kurulmuş ve savaşı büyütme iddiası taşımıştır. Peki bunların başını kim çekmiştir? PKK. PKK, bu birliklerde kendi politikalarını diğerlerine dayatmıştır. Eğer bu birlikler görevlerini yerine getiremediyse, birliklerde yer alan siyasetler "katkı ve destek" sunmadılarsa sorumlusu da birinci dereceden PKK'dır. Çünkü herkes sunmak için hazırdır, üstelik birçoğu iradelerini de teslim etmiştir. En azından "birlik"te yer alanlar açısından PKK'nın söylediği anlamda "savaşa katkı ve destek" sunmama diye bir şey yoktur. Diğer bir olasılık, PKK'nın "birlik"te yer alanları "çoğunluk"tan saymaması veya onları kaale almamasıdır. Eğer öyleyse, PKK bu "birliklerde ne için yer aldığının cevabını vermelidir. PKK eleştiriye tahammülsüzdür Başkanlık Konseyi'nin "açıklama" sında görülen bir diğer nokta, her türden eleştiriye tahammülsüzlüktür. Bir yandan kimsenin "destek ve katkı" sunmadığını söyleyecek, diğer yandan "savaşı nasıl geliştirdiysek, barışı da biz geliştireceğiz" diyecek... Böylece dışındaki güçleri zaten sürecin de dışında bırakmaktadırlar. Bu tavırdaki vefasızlığı tartışmıyoruz. Burada esas olan, kimsenin eleştirmesini hazmedememedir. Hazmedemez; çünkü bilir ki; düzenle uzlaşmada ifadesini bulan "barış"ın ne demek olduğu geniş kesimlerce kavranacaktır. Üstelik, bu gerçeği yalnızca biz değil, çok daha geniş bir kesim dile getirecektir. PKK, tahammülsüzlüğüyle şimdiden bu sürecin önünü almaya çalışmaktadır. îmralı'da savunulan görüşlerin asıl niteliğini gözlemek için yapılan teorik cambazlıkların, "yersiz", "zamansız" gerekçelerinin, eleştirileri "düşmana hizmet etmekle" damgalamasının nedeni budur. Bugün kim ki milliyetçi hareketin düzenle uzlaşma yönündeki faaliyetlerinin bütününü desteklemiyor; hangi kişi, kurum, örgüt ve parti olursa olsun "Düşmana hizmet etmek"le suçlanmaktadır. Peki "düşman" kimdir? Gerçekte o da belirsizdir. Bu kavramın kullanılmasının nedeni, başta kendi kadro ve savaşçılarında olmak üzere Kürt halkı ve kimi devrimci, demokrat kesimlerde hala

20 eski konumlarını korudukları yanılgısı yaratmaktır. Hayır, artık eskisi gibi bir "düşman" dan söz edilemez. Dahası, "barış"ın esas muhatabı olan oligarşi ve emperyalizm ise, dost olmaya en büyük adaydır. Sol dost mu, yoksa yalnızca kullanılacak bir güç mü? Öyleyken, PKK Başkanlık Konseyi'nin söz konusu açıklamada sol'a da seslenme ihtiyacı duyması açıklanmaya değerdir. Esasen, Kürt milliyetçilerinin yaklaşımlarında yeni bir şey yoktur. Onlar dışlarındaki güçleri sürekli küçümsemiş, olumlu hiçbir yanlarını görmemiş ve onların gelişmesini de hiçbir zaman istememişlerdir. Mütemadiyen sola verdikleri büyük destekten söz ederler; ama böyle bir şey olmamıştır. Çok somut olarak; PKK ile birlik yapıp da gelişen tek bir güç gösterilemez. Son süreçte, Kürt milliyetçilerinin hesaplarında sol iki şekilde değerlendirilir. Bir; "gölge etme" denir, her tür müdahalesi baştan mahkum edilir. İki; devletle "barış"makta bir pazarlık unsuru olarak kullanılmak istenir. Devlete ve emperyalizme, "Benimle anlaşırsan 'birlik'te olduğum, etkilediğim solu da ellerine teslim ederim" der veya demeyi arzular. Mantık budur. Bu vesileyle, Öcalan'ın basına yansıyan jandarma ifadelerinde de yeralan bu destek iddialarından birine değinmek gerek... Bu ifadelerde Devrimci Sol'a kamp yeri verdikleri gibi bir açıklama yer almaktadır. Bü da doğru değildir. Birinci olarak, bu kamp yeri PKK'nın değildir. Kendilerinin daha önce kullanıp terk ettiği bir yerdir. Sahibi bir Lübnanlıdır. Burası, PKK'nın kampına yakın olduğu için, devrimciler orada kamp kurulmasının bir sakıncası olup olmadığını PKK'lılara sormuşlardır. Bunun dışında bir şey yoktur. İfadelerde kampa çok büyük slogan yazılması nedeniyle de devrimci hareket ile aralarında sorun çıktığı söylenmektedir ki, bu da doğru değildir. PKK her zamanki gibi denetim altına almak istemiş, olmayınca devrimci hareket aleyhine çalışmaya başlamıştır. Slogan meselesi, bir vesile olarak kullanılmıştır. Gene Karadeniz'e ilişkin, devrimci hareket ile "ittifak ya- parak çıktıkları" söylenir... Bu konudaki gelişmeler az çok biliniyor. Devrimci hareket ile PKK arasında bu konuda herhangi bir ittifak olmamıştır. Daha önce kamuoyuna açıklanan çeşitli yazılarda belirtildiği gibi, bir kış onlara yardım edilmesi dışında da bir ilişki yoktur. PKK'nın "sol"a yönelik "Sizlere rağmen bir çözümden yana değiliz" demesi, "devrimci, demokratik, yurtsever güçler" den "Demokratik Cumhuriyet temelinde çözüme katkıda bulunmaları" istemesi samimi değildir. Gerçekte söylenen, "Boşuna uğraşmayın, bizi devletle uzlaşmaktan alıkoyamazsınız; siz de bizim gibi geçmişinizi inkar edin"dir. Bu düşünce Öcalan'ın İmralı'daki ilk savunmasında "Demokratik Birlik İçin Tezler" başlığı altında ifade ettiği düşüncedir. Öcalan'ın "Savunmacının tamamında olduğu gibi "sol" konusunda da düzenle nasıl bütünleşileceğinin teorisi yapılıyor, oligarşi ve emperyalizm ikna edilmeye çalışılıyordu. Üstelik Öcalan inandırıcılığını kanıtlamak için, devrimci, yurtsever örgütlerin kendilerini tasfiye etmesini istiyordu. Söz konusu "tez"de şöyle diyordu: "Başta PKK olmak üzere yasadışı konumda olan birçok örgüt barışla birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamalıdır." Talep bu kadar somuttur: Marksist-Leninistler, devrimci örgütler, düzen dışı örgütler "normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamalı"; yani kendilerini tasfiye etmelidir. "Banş"ın; gerçekte ise teslimiyetin önünde bir engel kalmaması için bu arzulanmaktadır. Oligarşiyle işbirliği içinde, faşizmle yönetilen bir Türkiye'yi "lider ülke" haline getirerek Balkanlar'a, Kafkaslar'a, Ortadoğu'ya yayılmayı düşünen milliyetçilik, elbette bunun önünde engel kalmasını da istemez. Eleştirmeye, bu gidişin teslimiyet olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Tüm devrimciler, yurtseverler, eleştirmelidir. Evet, sessiz kalmak, onaylamaktır. "Savaşı biz geliştirdik, batırma hakkı da bize aittir" demeye de kimsenin hakkı yoktur. Tartışma Kürt halkının, tüm Anadolu halklarının çıkarı içindir ve sürdürülecektir.* "TÜRK SOLU" KAVRAMI NEDEN UYDURULDU? 1980 sonrası, asıl olarak da 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, Türkiye solunda 1980 öncesi pek olmayan, olsa da kullanılmayan bir kavram kullanılmaya başlandı: "Türk Solu". Geçmişte 1960'lı yılların sonunda böyle bir dergi adı vardı, ama o ismin taşıdığı anlamla, o süreçteki yeriyle sonraki kullanılış biçimi bir hayli farklıydı birbirinden. "Türk Solu" kavramının bu yeni biçiminin mucidi ve taşıyıcısı Kürt milliyetçiliğiydi. Kürt milliyetçiliği, kendi gelişim zeminini genişletmek için böyle bir ayrımda yarar gördü ve hayatın her alanına bu ayrımı taşıdı. Bu ayrım, bu temelde yürütülen pratik, şovenizme de çok daha geniş bir etki alanı kazandırdı. Kürt milliyetçi mantık, herşeyi böldü... Herkesi milliyetçilik için, bloklaşmak için kullandı. Kendini kullandırttı. Öcalan'ın basma yansıyan ifadelerinde de yeraldı. Öcalan ve Kürt milliyetçiliği istiyordu ki, herşey bloklaşmalıydı. Kürtler ve Türkler olmalıydı. Sınıflar, halk olmamalıydı... Kürt'e ait herşey iyi, Türk'e ait herşey kötü olmalıydı. Kürt kim, Türk kim belli değildi. Türk kötü olandı... PKK'ya karşı olan Kürde karşıydı. PKK'ya karşı olan herkes Türk'tü ve kötüydü. Sol da PKK'yı eleştiriyorsa Türk'tü... Ve "Türk Solu" kavramı uyduruldu. "Bloklaşmaya" hizmet etmiyorsan, sınıf, halk, devrim ortak mücadele diyorsan Türk Solu olacaksın, öyle oldu. Oysa hiç kimse, hiç bir örgüt, ben sadece Türklere hitap ediyorum, demiyordu; Türk devrimi yapacağım diyen kimse de yoktu. Bildiğimiz kadarıyla hiç bir siyasetin yalnızca Türklerin arasında örgütlenme gibi bir anlayışı da yoktu... Ama Kürt milliyetçiliğine göre "Türk solu" yine de vardı Türk kimdi, belli değildi. Bu soruyu bile cevaplamak, bu topraklar üzerinde maharet isterdi. Anadolu'da kimler yaşardı, nasıl yaşamışlardı, unutturulmak istendi. Sadece Kürtler ve Türkler olmalıydı. Onlar böyle bloklaşmalıydı. Bloklaşmalıydı ki düşmanlık oluşsun... Düşmanlık oluşsun ki milliyetçilik kolayca güçlenebilsin. Kürtler kendisinindi, Türkler devletin. Kürtler öne çıksın, devrim öne çıkmasındı. Kürtler sorunu başat sorun olsun istediler. Türk solu bu anlayışla uyduruldu. Peki Laz, Arap, Gürcü, Çerkez, Asuri... solu var mıydı? Varsa neredeydiler, yoksa neden yoktular? Hayır onlar önemli değildi. Kürt milliyetçiliği ancak Türk milliyetçiliği ile geliştirilebilirdi. Bloklaşma için bu şarttı... Ve kimi aklı evveller hemen bu Türk solu ifadesini benimsediler. Kimileri hala da devam ediyor. Türk solu diyor ama Türklerle ilgili de birşey söyledikleri de yoktur... PKK öyle dediği için onlar da benimsemişti. Sol nezdinde de, halk nezdinde de bu ayrım yaratıldı. Peki yaratıldı da ne oldu? Bu Anadolu halklarını güçsüzleştirdi. Türkiye solunun bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin dinamiklerini parçaladı. Bu yol ne kazandırdı sorusunun cevabı ise İmralı'dır. İmralı'dan tüm sola yöneltilen ideolojik saldırıdır. Sonuçtan da olsa, dönüp sorulmalıdır: Milliyetçiliği kim neden yaratmak istedi? Sonra ne oldu? Kim ne kazandı?.. Türk solunu kim neden uydurdu? Türk solu kim, Laz solu kim, Kürt solu kim? Sol Nedir?.. Devrimcilik nedir? Devrimcilik, milliyetçiliğe kurban edilmiştir. Devrimin yararına olan değil de, Kürt olan iyi, doğru sayılmıştır. Bu ülkede, oligarşi bile şovenizm konusunda kendine sınırlar koyarken, Kürt milliyetçiliği adeta bir kampanya halinde Türklerin ve Kürtlerin neden birarada yaşayamayacağının teorisini yapmaya, bunu kanıtlamaya girişmiştir. Şimdi yine başa dönülüp, biz hep birlikte yaşanmasından yana olduk deniliyor. Doğru olan hangisidir? Kürt milliyetçiliği, "politika" yapmadan, "taktik" yapmadan cevaplamalıdır bu soruyu. Halkların cevabı bellidir ama pragmatizmiyle hiç bir ilkesi kalmamış olan Kürt milliyetçiliğininki belirsizdir. Aslında sizin ölçülerinize göre Mahirler, Deniz'ler de "Türk solu"ydu. Ama bu noktada pragmatizminiz ağır basıyordu yine. Anadolu halklarının Mahirlere, Denizlere yönelik sempatisini istismar edebilmek için bunu söyleyemezdiniz. Tersine Mahirlerin, Denizlerin takipçisiyiz, onların mirasını biz sürdürüyoruz sözlerini tekrarladınız hep. Peki Mahirler, Denizler, böyle mi öğrettiler? Hayır onlar ne emperyalizme, ne oligarşiye karşı mücadele konusunda, ne oligarşinin mahkemelerindeki tavır konusunda bunları öğretmediler. Bu mirasa birazcık saygınız varsa, yeniden öğreneceksiniz. Bir muhasebe yapacaksanız, bu ayrımların, halkların kardeşliğinin, birlikte yaşamasının neden ve nasıl gerekli, mümkün olduğunun, sizin buna neden karşı durduğunuzun muhasebesini de yapacaksınız. Halklarımız bu son sınavı da alnının akıyla vermiştir. Anadolu halklarını birbirine düşürmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini göstermiştir. Devrimciler, devrimi bu güçlü kardeşlik, birlik zemininde geliştirecektir. Milliyetçilik, ömrünü tamamlamıştır.*

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız Bölüm 18 Demokrasi Mücadelesinde Odamız 268 M M O 40. Dönem Çalışma Raporu M M O 40. Dönem Çalışma Raporu 269 TMMOB Makina Mühendisleri Odası bugüne dek olduğu gibi bu dönemde de kendi meslek alanları

Detaylı

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE 10-16 ZAM Milas Belediyesi ile DİSK arasında devam eden toplu iş sözleşmesi sonuçlandı. Buna göre işçilere yüzde 10 ila 16 arasında zam verildi. Milas Belediyesi ile

Detaylı

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI YAPI-YOL SEN YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI ZİYA GÖKALP CADDESİ NO:36/20 06420 YENİŞEHİR/ANKARA. TEL - FAX : 433 46 06-434 39 84-431 73 05 web sayfası: http:/www.yapiyolsen.org

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

NEYI DAHA BEKLİYORSUN! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI. Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme!

NEYI DAHA BEKLİYORSUN! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI. Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI DAHA NEYI BEKLİYORSUN! Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme! TÜRKİYE KAMU-SEN Sizin Sendikanız Ülkemi, milletimi ve geleceğimi düşünüyor,

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata 02.12.2016 / Ankara TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata 1/6 geçirilecek olan KOBİ lere Nefes Kredisi için imzalar, Başbakanlık Çankaya Köşkü nde düzenlenen lansman

Detaylı

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik! Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin görüşülecek olması nedeniyle görüş ve taleplerimizi paylaşmak üzere KESK'e bağlı YAPI-YOL SEN, BTS ve HABER SEN olarak bugün (12 Aralık

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş Para Piyasası Likit Emeklilik Yatırım Fonu(KAMU) Emeklilik Yatırım Fonu nun

Detaylı

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48 Pazartesi 20 Ocak 2014 07:48 Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi nin yaptığı araştırma kamu görevlilerinin meslek haya tlarını borç ödeyerek geçirdiklerini ortaya koydu Yüzde 97 si borçlu olan memurların 60

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER tmmob 2002/2004 Cumhuriyet / 7 Haziran 2002 Radikal / 7 Haziran 2002 218 Evrensel / 15 Temmuz 2002 37. dönem çalışma raporu 219 tmmob 2002/2004 Cumhuriyet

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ 162 Şubemiz, Odamızın ana yönetmeliği uyarınca ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda, yurdumuzun

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146 TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI EMO Kocaeli Şubesi 146 İKK Sekreterliği Makina Mühendisleri Odası tarafından yürütülmektedir. Şubemiz, üniversite, resmi kurum, sendika, oda ve derneklerle sürdürülebilir

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı 15 yılda milyonlarca yurttaşın alın teri bir avuç yandaşa gitti, ekonomi darboğaza girdi. Yoksulluğu, yolsuzluğu yasakları bitireceğiz

Detaylı

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

İKV DEĞERLENDİRME NOTU 136 Temmuz 2015 İKV DEĞERLENDİRME NOTU YUNANİSTAN REFERANDUMU: YUNANİSTAN HALKI KEMER SIKMA PAKETİNE HAYIR DEDİ Büşra ÇATIR, İKV Uzman Yardımcısı 0 İKTİSADİ KALKINMA VAKFI www.ikv.org.tr YUNANİSTAN REFERANDUMU:

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Aralık 08, 2011-4:57:28 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Büyük Anadolu Otel'de düzenlenen Türk-İş 21. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Çalışma

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi 8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi 1 8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi Kamuoyuna Galatasaray'la yaptığı ortaklıkla gelen American Finans kuruluşu AIG'nin Türkiye Genel Müdürü Paolo Zapparoli,

Detaylı

DALKARA NURHAK VE ELBİSTAN DA

DALKARA NURHAK VE ELBİSTAN DA DALKARA NURHAK VE ELBİSTAN DA Partisinin düzenlediği miting için Elbistan a gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, yaptığı konuşmada, HDP nin ülke genelinde barajı aşacağına

Detaylı

KANUNSUZ TALÝMATLARI YERÝNE GETÝRMEK ZORUNDA DEÐÝLSÝNÝZ. Çünkü Anayasa ve yasalar bizden yana: 2 Nisan 2007 Onlarca film ve dizi, 3 yýllýðýna kiraya verildi. TRT ye 40 milyon dolar gelir getirmesi gerekirken,

Detaylı

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz 16. bölüm demokrasi mücadelesinde şubemiz BÖLÜM 16: DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE ŞUBEMİZ 16.1. TMMOB Mitingi 15 MAYIS 2011 Ankara TMMOB Mitingi hazırlık çalışmaları kapsamında; TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı

Detaylı

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır. TERÖR VE BEKLENTİLER Türkiye, önce 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yaz aylarını kendini yenileyerek geçirmiş, sonbahara ise artan terör olayları, şehitlerimiz, onların

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER 2010 ve 2011 1 MAYISLARINDA 1 MAYIS ALANINDAYDIK 2010 yılında, Taksim'de 32 yıl sonra kitlesel 1 Mayıs kutlamaları için yüzbinlerce emekçi meydanı doldurdu. Dolmabahçe, Şişhane ve

Detaylı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı - Ekonomik krizin şiddeti devam ederken, krize borçlu yakalanan aileler, bu dönemde artan işsizliğin de etkisi ile

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR 13.01.2018 Sayın Valim, Sayın TOKİ Başkan Yardımcım, Sayın Ticaret Odası Başkanım, Sayın Rektörlerim, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve Dostları

Detaylı

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI AKP, Kendinden Önceki 42 Hükümetin, 56 Yılda Kullandığı Paranın 2 Katından Fazla Parayı 10,5 Yılda Kullandı Türkiye de, çok partili

Detaylı

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL A N A L İ Z 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi Furkan BEŞEL Ekim 2015 7 HAZİRAN DAN 1 KASIM A 7 Haziran 2015 te yapılan 25. Dönem milletvekili genel seçiminde 53.741.838 kayıtlı

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015 İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015 Ekrem DEMİRTAŞ İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Her gün gelen şehit haberlerine YETER İki yıldır bitmeyen seçim maratonuna YETER Siyasetçilerin

Detaylı

5510 sayılı SSGSS Kanunuyla getirilen sistem bağlanacak emekli aylıklarını düşürecek.

5510 sayılı SSGSS Kanunuyla getirilen sistem bağlanacak emekli aylıklarını düşürecek. YENİ DÖNEMDE EMEKLİ AYLIKLARI NASIL HESAPLANACAK? Emekli Aylıkları Oransal Olarak Daha Düşük Bağlanacak 5510 sayılı SSGSS Kanunuyla getirilen sistem bağlanacak emekli aylıklarını düşürecek. Aylıkların

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. Gelir Amaçlı Esnek Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2008-31.12.2008 dönemine ilişkin

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oran: Asgari ücret reel olarak 10 yıl öncekinin üçte ikisi düzeyinin alımgücüne indi Tarih : 03.03.2013 Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili

Detaylı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33 EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33 i Bu sayıda; Kısa vadeli Dış Borç Stoku, Merkez Bankası Net Döviz Pozisyonu rakamları Uluslararası Yatırım Pozisyonu, Ve İmalat Sanayi

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK: Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK: -BU FORUM KASIM AYINDA KATAR DA DÜZENLENECEK DÜNYA SOSYAL GÜVENLİK FORUMU NA IŞIK TUTACAKTIR -TÜRKİYE BUGÜN DÜNYANIN

Detaylı

Demokrasi Nöbeti Araştırması

Demokrasi Nöbeti Araştırması Meydanların Profili Araştırma Hakkında Taksim Saraçhane Salı gecesi, saat :00 00:00 arası, Demokrasi Nöbeti çağrısı yapılan meydanlardan Kısıklı, Saraçhane ve Taksim de 875 kişi ile yüz yüze görüşüldü.

Detaylı

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU Tarih: 14.06.2015 Sayı: 2015 / 2 AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU Aktif Eğitimciler Sendikası (AKTİF EĞİTİM SEN) Ekonomi Servisi tarafından hazırlanan

Detaylı

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? ARAŞTIRMA Araştırmayı nasıl yaptık? 6 7 Haziran Perşembe ve Cuma günleri Her 2 saatlik zaman diliminde 400 kişiyle görüşerek Gezi Parkı alanına

Detaylı

''Yanlış anlaşılıyorum''

''Yanlış anlaşılıyorum'' ''Yanlış anlaşılıyorum'' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlanmasıyla ilgili soruya ''Benim sözlerimden farklı anlam çıkarılıyor.

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş Gruplara Yönelik Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları

Detaylı

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 24. 20. ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 20.Çalışma Dönemi içinde merkezi düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de TMMOB ye bağlı Odalarla ortak çalışmalar yürütülmesine özel bir önem verilmiştir.

Detaylı

ECZANELER DURUM ANKETİ

ECZANELER DURUM ANKETİ ECZANELER DURUM ANKETİ Anketin yapıldığı il veya ilçe: Eczacının cinsiyeti: Eczacının kaç yıldır serbest eczacılık yapmakta olduğu: Varsa eczacının eczacılık eğitimi dışında aldığı eğitimler: 1- Yıllık

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kılıçdaroğlu Bolu da: (Berkin Elvan ın ölümü) Berkin, bizim oğlumuzdur. O, bir demokrasi şehididir, onu her zaman anacağız Tarih : 13.03.2014 Arkadaş, sen kendine güveniyorsan, senin istediğin

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

Fon Bülteni Ocak Önce Sen

Fon Bülteni Ocak Önce Sen Fon Bülteni Ocak 217 Önce Sen Fon Bülteni Ocak 217 NN Hayat ve Emeklilik Fonları Sektör Karşılaştırmaları Yüksek Getiri! Son 1 Yıl - 31/12/215-31/12/216 % 3 25 2 15 1 5 9,2 8,28 17,74 11,43 9,94 11,43

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Başbakan Yıldırım Kütahya Tavşanlı da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım Kütahya Tavşanlı da halka hitap etti Başbakan Yıldırım Kütahya Tavşanlı da halka hitap etti Haziran 15, 2016-1:10:00 Başbakan Binali Yıldırım, "14 yılı beraber geçirdik ama bu 14 yılı boşuna geçirmedik. 14 yıl boyunca birçok sorunun üstesinden

Detaylı

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur.

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur. 1 SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI YASASINDA DEĞİŞİKLİK ÖNGÖREN YASA TASARISI İLE İLGİLİ EMEK PLATFORMUNUN TALEPLERİ HAKKINDA BAKANLIKTA YAPILAN GÖRÜŞMELERDE KABUL EDİLEN, KISMEN KABUL EDİLEN

Detaylı

ÝNTES ÝN AYLIK GELENEKSEL TOPLANTISI 01 HAZÝRAN 2001 TARÝHÝNDE ÝSTANBUL DA YAPILDI

ÝNTES ÝN AYLIK GELENEKSEL TOPLANTISI 01 HAZÝRAN 2001 TARÝHÝNDE ÝSTANBUL DA YAPILDI ÝNTES ÝN AYLIK GELENEKSEL TOPLANTISI 01 HAZÝRAN 2001 TARÝHÝNDE ÝSTANBUL DA YAPILDI Türkiye Ýnþaat ve Tesisat Müteahhitleri Ýþveren Sendikasý (ÝNTES) 01 Haziran 2001 tarihinde Ýstanbul'da Hilton Otelinde

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :8. Syf Sayfası :11. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :İnternet Sitesi Meslekdaşlardan Selvitopu na Ziyaret Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yönetimi, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

Değerli basın emekçileri

Değerli basın emekçileri Değerli basın emekçileri Sendikamız Yapı Yol Sen Köprü ve Otoyolların özelleştirilmesi gündeme geldiği tarihten itibaren Köprü ve Otoyolların özelleştirilmesine karşı çıkmış olup birçok eylem ve etkinlik

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

Ayın Yatırım Sözü: Vasatın üstünde getirinin yolu, sıradışı ve rahat olmayan yatırımdan geçer. -- Howard Marks (Oaktree)

Ayın Yatırım Sözü: Vasatın üstünde getirinin yolu, sıradışı ve rahat olmayan yatırımdan geçer. -- Howard Marks (Oaktree) Ayın Yatırım Sözü: Vasatın üstünde getirinin yolu, sıradışı ve rahat olmayan yatırımdan geçer. -- Howard Marks (Oaktree) Ata Büyüme Hisse Fonu (Ata A Değişken) Performans Verisi Yılbaşından Beri Performans

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş Gruplara Yönelik Gelir Amaçlı Karma Borçlanma

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

DİŞ HEKİMLERİ İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ http://www.zamanindahaber.com/saglik/dis-hekimleri-isyan-bayragini-cekti-h50455.html 23.12.

DİŞ HEKİMLERİ İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ http://www.zamanindahaber.com/saglik/dis-hekimleri-isyan-bayragini-cekti-h50455.html 23.12. DİŞ HEKİMLERİ İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ http://www.zamanindahaber.com/saglik/dis-hekimleri-isyan-bayragini-cekti-h50455.html 23.12.2014 Dişhekimleri, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'ndan randevu bekliyor

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

İstanbul Sanayi Odası

İstanbul Sanayi Odası İstanbul Sanayi Odası Basın Bülteni İSO, Türkiye nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu- 2016 araştırmasını açıkladı İstanbul Sanayi Odası nın (İSO) Türkiye nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2016 araştırması sonuçlarına

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye nin dört köşesindeki emekçiler iş bıraktı! Tarih : 17.06.2013 DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB, Gezi Parkı yla başlayan protestolara yönelik polisin sert müdahalesi nedeniyle

Detaylı

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ 31 Ağustos 2015 Pazartesi 10:13 İSTAB yönetim kurulu üyesi 11 firmanın sahipleri de hem plaka tahdidi hem okul ücret zamlarına yönelik düşüncelerini açıkladılar. RÖPORTAJ:

Detaylı

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Koç Üniversitesi nde neler oluyor? Koç Üniversitesi nde neler oluyor? 27 Mart 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi temizlik işçileri, öğrencileri, öğretim görevlileri, asistanları ve büro emekçileri bir araya geldiler ve bir forum gerçekleştirdiler.

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı Sosyal Güvenlik Haftası 11-15 Mayıs tarihleri arasında çeşitli etkinlik ve ziyaretlerle kutlandı. Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) Başkanı Yadigar

Detaylı

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU**

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU** SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU** Uygulanan ekonomik politikalar sonucunda, devletin küçültülmesi, kamusal alanın daraltılması koşullarında, kamu işveren sendikalarına olan ihtiyaç gittikçe azalıyor.

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş Gruplara Yönelik Gelir Amaçlı Esnek Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2008-31.12.2008

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı İşsizlik ve İstihdam Raporu- 2017 15 2017, İstanbul ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı Bir yılda 670 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 872 bine yükseldi İşsizlik

Detaylı