DİN VE SOSYALLEŞME * ÖZET

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DİN VE SOSYALLEŞME * ÖZET"

Transkript

1 - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, p , ANKARA-TURKEY DİN VE SOSYALLEŞME * Ejder OKUMUŞ ** ÖZET Bireyin grup veya toplumla bütünleşme sürecinin bir diğer adı olarak sosyalleşme, en geniş anlamıyla eğitim ve öğrenme sürecidir. Birey, bu süreçte toplumunun düşünce, inanç, gelenek, kural, değer ve yaşam tarzlarının yanısıra dinini ve inancını da öğrenir. Dinin kendi yapısal niteliği gereği sosyalleşmeye rengini vermesi durumu olarak dinsel sosyalleşme de, hem bireyin dinî kural, değer ve pratikleri öğrenmesinde, hem de genel olarak sosyalleşme sürecine dahil olmasında etkili olur. Dinsel sosyalleşme; dinde sosyalleşme, din ile sosyalleşme, sosyalleşme sürecinde dinî hayat, toplumun dinini öğrenme ve yaşama süreci ve de dindarlaşma gibi ifadelerde karşılığını bulan bir terimdir. Din sosyolojisinin önemli konularından biri olan dinsel sosyalleşme, din-toplum etkileşiminin önemli boyutlarındandır. Genelde sosyalleşme, özelde ise dinsel sosyalleşme süreçleriyle din, toplumsal aktörlerin toplumun dinî yapısına, toplumun norm, değer ve inançlarına katılmasında, onları öğrenmesi, benimsemesi, onaylaması, davranış kalıbı haline getirmesi ve gelecek nesillere aktarmasında önemli boyut ve işlevselliklere sahiptir. Dinsel sosyalleşme, dine ait sosyalleşme veya dinsel yönden öğrenme yahut din temelli toplumsallaşma, toplumsal faktörlerin bireylerin dinsel inanç, algı, anlayış ve yaşayışları üzerinde etkide bulunduğu etkileşimsel bir süreç olarak dinsel sosyalleşme, insanın toplumsal hayatta din alanında öğrenme ve uyum sürecini ifade eder. Bu çalışmada din ve sosyalleşmenin dinsel sosyalleşme bağlamında anlaşılması amaçlanmaktadır. Bu amaç kapsamında dinsel sosyalleşmenin sosyal control, kimlik, dinsel meşrûlaştırım, din değiştirme, mezhep değiştirme, grup değiştirme, imanlaşma süreci, din eğitimi, dindarlık, dindarlaşma gibi olgulara dair boyutları ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Din, toplum, sosyalleşme, dinsel sosyalleşme, aile, İslam. * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Prof. Dr. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fak. Din Sosyolojisi, El-mek: ejder.okumus@gmail.com

2 430 Ejder OKUMUŞ RELIGION AND SOCIALIZATION ABSTRACT Socialization as another name of the integration of individual with group or society is training and teaching process in the widest sense. Individual learns its religion and belief as well as the idea, tradition, norms, value system and life style of his/him society in this process. Religious socialization, which is a situation religion gives its color to socialization due to its structural quality, has influence in where individual learns religious rules, norms, values and practices and also is included in the overall socialization process. Religious socialization is a term corresponding to expressions such as socialization in religion, socialization with religion, religious life in the process of socialization, becoming devout and the process of learning and living the religious life of society. Religious socialization, one of the important issues of sociology of religion, is one of the important dimensions of religionsociety interaction. In socialization process in general and religious socialization process in particular have important dimensions and functionalities in the participation of social actors in society s religious structure, norms, values and beliefs and in learning, adopting, approving, making behavior pattern and transferring to future generations these. Religious socialization, which is expressed as religion-based socialization or religious learning too, is an interactional process that social factors effect religious belief, perception, understanding and practices of individuals. Religious socialization refers to the learning and adaptation process in the field of religion in social llife. The purpose of this study is to try to understand religion and socialization in the context of religious socialization. In the scope of this aim, the dimensions of religious socialization concerning cases such as social control, identity, religious legitimation, conversion, to change sect and religious group, the process of having faith, religious education, religiosity, devoutness and being devout are discussed in this article. Key Words: Religion, society, socialization, religious socialization, family, Islam. Giriş Sosyalleşme, insanın toplumda yaşamayı öğrenme süreci olarak düşünülebilir. İnsan, verili bir toplumda dünyaya gelir ve sosyalleşme süreciyle toplumsal düzene uymayı öğrenir. Sosyalizasyon (socialization) veya toplumsallaşma, hatta sosyalleştirme veya toplumsallaştırma kelimeleriyle de ifade edilebilen sosyalleşme olgusu, insanın sosyal hale gelme veya sosyal olma sürecidir. Bu demektir ki sosyalleşme, hayat boyu norm, değer, din, gelenek ve ideolojileri tevarüs etme ve yayma sürecine göndermede bulunur. Birey, sosyalleşme sürecinde, zorunlu olarak üyesi olduğu toplumun yaşamına katılım için gerekli beceri, yetenek ve alışkanlıkları kazanarak toplumsal bir şahsiyet haline gelir. Topluma hazırlanma süreci olarak sosyalleşme, en geniş anlamıyla eğitim ve öğrenme sürecidir. Esasen sosyalleşme, bireyin grup veya toplumla bütünleşme sürecinin bir diğer adıdır. Toplumun kültürünü öğrenme, içselleştirme ve dışsallaştırma serüveni olarak sosyalleşme,

3 Din ve Sosyalleşme 431 toplumun aktörleri arasında gerçekleşen ve sosyal davranış kalıplarına uyumu temin eden karşılıklı etkileşim sürecidir. Sosyalleşme, bireyin, kendisiyle toplumun özgül statüler için sahip olduğu beklentileri öğrendiği ve içselleştirdiği araçtır. Bu, bireyin, özgül bir pozisyon veya statünün karakteristiği olan değer, inanç ve tutumları üstlenmeye geldiği tarz veya yoldur. Yani kişinin, kendisiyle, grubun o statüye bağladığı özgül rolü oynamayı öğrendiği süreçtir. Sosyalleşme, bu durumda bir grubun veya toplumun üyeleri tarafından o grup veya topluma yeni üyeler kazandırma süreci olarak kabul edilebilir (Bkz. Chalfant, Beckley ve Palmer 1987: 44). Sosyolojinin çok önemli konularından biri olan sosyalleşme, insan için toplum hayatının zorunlu olmasına doğrudan bağlı olarak ele alınması gereken bir konudur. Aristo nun antropos zoon politikon. (insan toplumsal bir canlıdır) cümlesiyle ifade etmeye çalıştığı gerçekliği, İbn Haldun çok daha veciz ve doyurucu bir cümleyle ortaya koymaktadır: el-ictimâ u l-insâniyyu darûriyyun. (İnsan için toplum zorunludur) (İbn Haldun 1996: 47). Denilebilir ki insan, tabiatı gereği toplumsal bir varlıktır. İnsanın zorunlu bir biçimde toplumsal varlık oluşuna bağlı olarak sosyalleşme de zorunludur. Sosyalleşme, bireyin toplum içinde yaşamını sürdürebilmesi ve toplum hayatın idamesi için zaruridir. O halde insan, tabiatı gereği toplumda sosyalleşme süreci içinde varlık kazanır. Bu anlamda sosyalleşme, insanın toplumun bir üyesi olma süreci olarak anlaşılabilir. Sosyalleşme kavramının sosyal bilimler alanına dahil edilmesi ve gelişmesinde etkili olan sosyolog Emile Durkheim a göre sosyalleşme insanın sosyal varlık haline gelme sürecini ifade etmektedir. Durkheim in yaklaşımında sosyalleşme sürecinde kişide içten gelen çok güçlü bir farklılaşma olayı söz konusudur. Bu farklılaşma aracılığıyla bireylik, tabii bir varlık olma durumundan, yani mekanik tabiat çevresinden çıkarak sosyal bir varlık, yani diyalog kuran ve etkileşime giren bir varlık olma durumuna geçmektedir. Böylece insanın doğuştan getirdiği ferdiyete, yani bütünüyle kendine özgü oluşuna, ikinci bir öz olan sosyal varlık eklenmektedir. İşte bu, sosyalleşme olayıdır (Akyüz, 1991: 210). Görüldüğü üzere sosyalleşme, insana toplum hayatını öğreten ve dolayısıyla insanın toplumsal şahsiyetini geliştiren bir süreçtir. Sosyalleşme olgusunun anlam içeriği, sosyalleşme teorilerinin yaklaşımıyla daha da geniş bir biçimde anlaşılmaya çalışılabilir. Örneğin sosyal roller teorisine göre sosyalleşme, kişinin toplumsal sistem içinde, üzerinde bulunduğu sosyal statü ya da pozisyonun gerektirdiği rolleri (sosyal roller) öğrenme ve yerine getirme sürecidir (Ergün 2014: 55). Bireyin kişilik gelişimi teorisinde sosyalleşme ile bireyin kişilik gelişimi arasında ilinti kurulur. Bu teori kapsamında Klaus Hurrelmann, "Social Structure and Personality Development" (2009) kitabında gerçekliğin üretken işleme modeli ni geliştirmektedir. Bu modelde öz fikir, sosyalleşmenin bir bireyin kişilik gelişimini ifade ettiğidir. Bir diğer sosyalleşme teorisi sosyal etkileşim teorisinde sosyal etkileşim, çeşitli iletişim araçlarıyla (dil, semboller, jestler, hareketler vd.) kişiler ve gruplar arasındaki karşılıklı iletişim ve etkileşim sistemidir. Talcott Parsons'a göre sosyal etkileşim, roller teorisi ile yakından ilgilidir ve toplumda geçerli genel kurallar tarafından düzenlenir. Sosyal etkileşimde, kişiler, diğer insanların muhtemel ve mümkün tepkilerini hesaplar ve ona göre davranırlar. Bu bakış açısında sosyal sistem, bireyler arasındaki etkileşimlerden meydana gelir. Toplumsal aktörlerin oluşturduğu bu etkileşim ağında, yeni yetişen aktörler oyun kurallarını ve örneklerini öğrenir. George Herbert Mead e ( ), göre bireyin davranışı, üyesi olduğu toplumsal grubun davranışı olarak anlaşılabilir. Kişinin sosyal davranışları, onun çevresinde görüp beğendiği ve taklit ettiği, yazılı ve sözlü dille benimsediği sosyalleşme içinde açıklanabilir. A. Lorenzer'e göre de, kişinin davranış ve şahsiyet yapısı etkileşimle belirlenir. Etkileşim, anne-çocuk arasında duyguya dayalı bir etkileşim, yetişkinlik döneminde duygusal, sembolik, tutum ve vaziyet alışlara dayalı etkileşim şeklinde çeşitli aşamalarda cereyan eden bir sosyalleşme olarak görülür. Toplumdaki sosyal etkileşimin niteliği sosyalleşmeyi de etkiler. Sosyalleşmeye sosyal öğrenme teorileri çerçevesinde bakıldığında, denilebilir ki öğrenme teorilerine göre, bir sosyal sistem içinde

4 432 Ejder OKUMUŞ dünyaya gelen kişi o toplumun değerlerini, kurallarını ve rollerini normal öğrenme kanunlarına göre öğrenir. Başkalarından uzak yaşamanın zıddına çevresindeki sosyal problemlerin farkında bulunarak, çevre içinde kendi durumunu bilerek, başkalarıyla münasebet geliştirerek, başkalarına yardım ederek yaşama, yani karşılıklı iletişim ve etkileşim yoluyla öğrenmeye sosyal öğrenme denilmektedir. Sosyal öğrenme teorileri kapsamında; 1935'e kadar uzanan psikolojinin kurucuları kuşağında Pavlov, Watson, Thorndike, Hull ve Guthrie, birleştirilmiş ve temel unsurlara indirgenebilen hareketler üzerinde; Baldwin ve Piaget gibi bilim adamları, sosyal özellikleri kazanmada bilgi ile ilgili yapı ve görevler üzerinde; Lewin ve Koffka gibi geştalt psikologları, sosyal çevre sorunları üzerinde; Freud'un psikanaliz akımı erken çocukluk dönemindeki düzenlemeler üzerinde durur arasında Yale Üniversitesi grubu geleneksel öğrenme teorileri ile psikanalizci görüşleri birleştirmeye çalışmış; B.F. Skinner, operant şartlanmaya özel bir önem vermiştir arasında davranış analizi ve davranış modifikasyonu ile Bandura/Walters grubunun taklit yoluyla öğrenme yaklaşımı dikkati çekmiştir. 1970'lerden sonraki görüşler de şöyle özetlenebilir: Amerikalı bilim adamları davranış yönlendirmeden şahsiyetin kognitif şekillenmesi ve kişilik boyutlarının araştırmasına geçmişlerdir. Bireyin çevresindeki dış olgu ve etkilemeleri kişinin seçerek ve kontrol ederek almasına özellikle dikkat edilmeye başlanmıştır. Rolleri öğrenme, benimseme ve kabul etmede sosyal ve kognitif gelişim boyutu araştırılmaya başlanmıştır. Sosyalleşmenin sosyal ve fiziksel çevre şartlarına bağlılığı üzerindeki araştırmalar da devam etmektedir. İnsanın sosyal gelişimini, sosyal ekoloji ile açıklamak isteyenlere göre, insan davranışlarının ön-şartları ve sınırları bireyin içinde yaşadığı fiziksel, sosyal ve ekonomik çevre şartları tarafından belirlenir. Özellikle küçük çocukların sosyalleşmesini onların içinde yaşadıkları günlük hayat belirler (Ergün 2014: 58). Lawrence Kohlberg in moral veya ahlaki gelişim teorisi, genç çocukluğun üç aşamasındaki moral muhakemeyi (bireylerin doğru ve yanlış gibi durumları hakkında nasıl akıl yürüttüklerini) incelemiştir. Bu üç aşamadan birincisi, çocukların dünyayı acı ve zevk bakımından tecrübe ettikleri geleneksel öncesi safhadır. İkincisi, geleneksel aşama olup bu aşama, olgunlaşmanın gençlik yıllarında görülür. Delikanlılar, ebeveynlerinin isteklerine göre doğru ve yanlışı tanımlamayı öğrenir ve bencillikte bir azalma ile sonuçlanan kültürel normlara uymaya başlarlar. Ahlaki veya moral gelişimin son aşaması, insanların toplumun normlarının ötesine geçtikleri ve soyut etik ilkeleri mütalaa ettikleri geleneksel sonrası düzeydir. Carol Gilligan, cinsiyet ve moral gelişim teorisinde erkek çocukların doğru ve yanlışı tanımlamak için formel kurallara dayandıklarını, yani bir adalet perspektifine sahip olduklarını ileri sürmüştür. Diğer taraftan kız çocuklarının, bir durumu yargılarken kişisel ilişkilerin hesaba katıldığı bir bakım ve sorumluluk perspektifine sahiptirler. Gilligan ayrıca cinsiyetin özsaygı üzerindeki etkisini incelemiş ve toplumun kadınlara ait sosyalleşmesinin, kızların büyürken özsaygısının azalmasının nedeni olduğu görüşünü savunmuştur. Erik H. Erikson un ( ) psikososyal gelişim teorisinde insanda hayat seyri boyunca ortaya çıkan meydan okuma aşamaları vardır. Birinci aşama, bebeklerin (0-1,5 yaş) güven ve güvensizliği öğrendiği temel güven-güvensizlik safhasıdır. İkinci aşama, yürüme döneminde gerçekleşen şüpheye karşı özerkliğin meydan okuması aşamasıdır (1,5-3 yaş). Üçüncü aşama, okulöncesi çocukların girişim ve suçluluk arasındaki farkı anlama mücadelesi aşamasıdır (3-5 yaş). Dördüncü aşama, önergenlik çağı çocuklarının çalışkanlık veya üretkenlik ile bayağılığı öğrendikleri süreçtir (6-12 yaş). Beşinci aşama, karmaşaya karşı kimlik edinme mücadelesinin yürütüldüğü gençlik safhasıdır (12-20 yaş). Altıncı aşama, samimi yakınlık ile yalnızlık sorunuyla ilgilenirken genç insanların hayata bakış açısı kazandıkları aşamadır (20-40 yaş). Yedinci aşama, insanların öz-soğurmaya (self-absorption) karşı fark yaratmak için çalışma mücadelesini tecrübe ettikleri orta yetişkinlik sürecidir (40-60 yaş). Son aşama, bütünlük ve umutsuzluk karşıtlığı sorunun yaşandığı yaşlılık dönemi aşamasıdır (60 yaş ve üstü).

5 Din ve Sosyalleşme 433 Sigmund Freud un ( ) geliştirdiği psikanalitik teoride, kişilik, id, ego ve süperego olmak üzere üç sistemden oluşmaktadır. Kişiliğin ilkel yönünü anlatan id, daima haz ilkesine göre hareket etmekte, gerçek dışı ve mantık dışı isteklerle, bireyin içsel dürtülerinin hemen doyurulması doğrultusunda bir işlevde bulunmaktadır. Freud a göre, yaşamın ilk günlerinde idden oluşan ilkel yapı, ayrımlaşarak ego ve süperegoyu oluşturmaktadır. Ego, kişilik yapısının gerçeklik ilkesine göre hareket eden ve kısmen de olsa bilinçli olan bölümüdür. Akıl yürütme, problem çözme ve karar verme gibi üst düzeydeki zihinsel işlevlere de sahip olan ego, idin gerçek dışı istekleriyle, süperegonun bunların karşılanmasına yönelik yasaklayıcı tutumları arasında bir arabulucu işlevi görerek, idin gereksinimlerinin karşılanmasına çalışmaktadır. Kişiliğin üçüncü boyutunu oluşturan süperego, çocuğun çevresindeki insanlarla etkileşimi sonucunda gelişir ve kişiliğin ahlâki yönünü temsil eder. George Herbert Mead in toplumsal davranışçılık teorisinde ise toplumsal tecrübenin bir bireyin benlik-kavramını nasıl geliştirdiğine dair dikkate değer izahlar mevcuttur. Mead in merkezi kavramı benliktir (self). Benlik, öz-farkındalık ve öz-imajdan oluşur. Mead a göre kişilik çok boyutludur ve toplumsal süreçlerle gelişir; bireyin benlik kavramı, toplumsal etkileşimden ayrı düşünülemez. Toplumu kendine özgü bir şekilde tesis eden şey benliktir; ancak benliği de tesis eden toplumsal tecrübelerdir. Mead, benliğin doğum esnasında var olmadığını, onun daha ziyade toplumsal deneyimle geliştiğini iddia eder. Ona göre toplumsal deneyim, sembollerin değişimi olduğu için insanlar her harekette anlamı bulmaya eğilim duyarlar. Anlamı arama bizi diğerlerinin niyetini düşünmeye veya hayal etmeye ve anlamaya götürür. Mead e göre sosyal ben, bireylerin diğerlerinin hareketlerini anladıkları veya onların tutumlarını edindikleri bir süreçtir. Bu süreçte belirli durumdaki belirli bir nesne tipi olarak bir benlik imgesi üretilir. Niyeti anlama başkalarının bakış açısından durumu hayal etmeyi, düşünmeyi gerektirir. Gerçekte diğerleri, bizim içinde kendimizi görebildiğimiz bir aynadır. Mead e göre benliği geliştirmenin anahtarı, başkasının rolünü oynamayı veya almayı öğrenmektir. Sınırlı sosyal deneyimle, küçük çocuklar, sadece taklit yoluyla bir kimlik duygusu geliştirebilirler. Yavaş yavaş çocuklar bazı başkalarının rollerini almayı öğrenirler. Son aşama, başkalarını değerlendirmek için bir referans olarak kullandığımız yaygın kültürel norm ve değerleri ifade eden genelleşmiş diğeridir. Judith R. Harris in grup sosyalleşmesi teorisinde ise, bir çocuğun yetişkin şahsiyetinin, ev çevresinin dışındaki çocukluk ve adolesens akran grupları tarafından belirlendiği ve ebeveyn davranışlarının çocuklarının yetişkinler iken sahip olacakları psikolojik karakterler üzerinde bir etkiye sahip olmadığı iddia edilir. Görüldüğü üzere sosyalleşme konusu, oldukça önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyaleşme, ayrıca din ile sıkı etkileşimiyle ve bu bağlamda dinsel sosyalleşme türüyle daha da önem kazanır. Bireyin aile sosyalleşmesi, düşünce veya ideoloji sosyalleşmesi, bilim sosyalleşmesi, ekonomik sosyalleşmesi, eğitim sosyalleşmesi, siyaset sosyalleşmesi, ahlak sosyalleşmesi, hukuk sosyalleşmesi ve boş zaman sosyalleşmesinden bahsedilebileceği gibi dinsel sosyalleşmesinden de bahsedilebilir. Zorunlu olarak veya tabiatı gereği toplumsal bir varlık olan ve hayatını sosyalleşme süreci içinde idame ettiren insan, içinde dünyaya gözlerini açtığı aile yaşamından başlayarak bütün toplum alanlarında sosyalleşme yoluyla dinini, inancını, dininin kural ve gereklerini, dininin emir ve yasaklarını, dindarlığı, dindarca yaşamayı da öğrenir. Bu çerçevede dinsel sosyalleşmeyle birey, toplumda veya grupta inanılan ve yaşanan dini öğrenir, uygular ve öğretir. Toplumsal bir olgu olarak din, sosyalleşme sürecinde etkileşim halinde öğrenilir ve yaşanan bir gerçeklik haline gelir. Bir yandan dinin bizatihi kendisi, çeşitli biçimlerde genel olarak sosyalleşmede etken ve aracı olurken, diğer yandan da dinsel sosyalleşme, bireye toplumun dinini öğretir. Özelde dinsel sosyalleşme, din temelli sosyalleşmeyi ifade etmekle birlikte dinin toplumsal etkisinin yaygın ve yoğun olması nedeniyle sosyalleşmenin din dışındaki alanları üzerinde de etkili olur. Ayrıca din sosyalleşmeyi, sosyalleşme de dini etkiler. Bu demektir ki din ile sosyalleşme

6 434 Ejder OKUMUŞ arasında karşılıklı ilişkiye dayalı bir etkileşim mevcuttur. Din, toplumdaki ağırlığına göre sosyalleşme sürecinde insanlar üzerinde etkili olurken sosyalleşme de sosyalleşme araç ve unsurlarının etki ağırlığına göre insanların dinlerini öğrenme, algılama ve yaşamalarında etkili olur. Anlaşıldığı üzere din-sosyalleşme etkileşimi ve dinsel sosyalleşme konusu; gerek sosyalleşme, gerek din, gerekse dinin sosyalleşme boyutu ve de sosyalleşmenin din boyutu hesaba katıldığında, din sosyolojisinin konuları arasında oldukça önemli bir konu olarak Kabul edilebilir. Nitekim bu çalışmada dinsel sosyalleşme, söz konusu öneminden dolayı din sosyoloji perspektifiyle ele alınmaktadır. Çalışma, öncelikle sosyoloji ve din sosyolojisi kaynaklarının konuyla ilgili yaklaşımlarına başvurularak yürütülmüştür. Bu kaynakların dışında konunun iyi araştırılmasına katkıda bulunan başka kaynaklara da başvurulmuştur. Sosyalleşme ve Etkenleri Sosyalleşme Sosyoloji, antropoloji, sosyal psikoloji, eğitim ve siyaset bilimi disiplinlerinin önemli terimlerinden biri olan sosyalleşme, yani toplumsallaşma, en geniş anlamıyla eğitim ve öğrenme sürecidir. Bu süreçte birey, içinde doğduğu kültür ve toplumuna katılıp toplumsal bir aktör olmak için gerekli beceri ve alışkanlıkları elde ederek toplumunun düşünce, inanç, gelenek, kural, değer ve yaşam tarzlarını öğrenir (Bkz. Giddens 2000: 25). Birey, topluma hazırlanma süreci olarak sosyalleşme seyrinde grupla veya toplumla bütünleşir. Bu bütünleşme hem yatay hem de dikey düzlemde gerçekleşir. Birey toplumsallaşırken toplumsal etkileşime tâbî olur. Denilebilir ki insan için toplumsal ve kültürel devamlılığın sağlandığı sosyalleşme, toplumsal etkileşim sürecidir. Etkileşim, etkileşim içinde bulunanların paylaştıkları bir takım davranış kurallarına göre gerçekleşir. İnsan, toplumsal etkileşim yoluyla grubu veya toplumunun kültürünü kazanır. Görüldüğü gibi sosyalleşme, bir etkileşim ve uyum sürecidir. Çevremizdeki toplumsal ve kültürel normların tezahürlerinin özümsendiği bir süreç olarak özetlenebilecek olan sosyalleşme (Zuckerman 2006: 88), bireyin hayatında sosyal faktör ve unsurlar aracılığıyla oluşan bir yenilenme ve gelişme durumunu da ifade eder. İnsan, doğumundan ölümüne kadar sürekli bir sosyalleşme süreci içinde sürekli olarak yeni şeyler öğrenir ve kendini tekrar tekrar yenileme imkanı elde eder. O halde sosyalleşme, aynı zamanda bir değişim ve yenilenme sürecidir. Toplumun aktörleri arasında gerçekleşen ve sosyal davranış kalıplarına uyumu temin eden karşılıklı etkileşim süreci olarak sosyalleşme, kişinin doğumundan itibaren içinde bulunduğu topluma mal edilmesi, toplumun bir üyesi haline gelmesi, yani ailesinin, akrabasının, komşularının, mahallesinin, köyünün, şehrinin, kültürünün, inancının, ahlakının ve nihayet toplumunun bir parçası olduğunu öğrenmesidir. Sosyalleşme, bireyin anadilini öğrenme sürecini, etkileşim yönüyle mensup olduğu grup veya toplum tarafından uygun görülen davranışları, kuralları, doğru bilinen değer yargılarını, geleneğini, zevkini, bir takım becerileri, kısaca bütünüyle kültürünü sürekli olarak öğrenmesi, türlü görüşler, ilişkiler, inançlar, toplum kurumları vb. ile ilgili, topluma özgü yönelimleri oluşturması eylemidir (Kağıtçıbaşı 1985: 245; Akdeniz 1990: 31). Karmaşık bir etkileşim olayı olarak sosyalleşme, başka bir ifadeyle, bir grubun üyeleri tarafından o gruba yeni üyeler kazandırma süreci olup bireyin, kendisiyle grubun veya toplumun özgül statüler için sahip olduğu beklentileri öğrendiği ve içselleştirdiği araçtır. Bu, bireyin, özgül bir pozisyon veya statünün karakteristiği olan değer, inanç ve tutumları üstlenmeyi öğrendiği bir süreç, tarz veya yoldur (Chalfant, Beckley ve Palmer 1987: 44). Jurgen Habermas, sosyalleşme olayını, insanın iç tabiatının sosyal hale gelmesi olarak görmektedir. T. Parsons, I. Bales, F. Eklin, S. A. Clausen, H. Fend ve H. I. Gukenbiehl gibi sosyologlar da gelişme ve olgunlaşma süreçlerini eksene alan bir sosyalleşme tanımını esas

7 Din ve Sosyalleşme 435 almaktadırlar. Onlara göre sosyalleşme, henüz yetişkin halde bulunmayan bireylerin, olgun bir topluluk içine girmeleri sürecidir. Birey, toplum içinde doğumdan ölüme kadar bütün bir hayat boyu devam eden sosyalleşme süreci aracılığıyla bir kişilik kazanır. Buna göre denilebilir ki, sosyalleşme, bireyin, içinde yaşadığı toplum veya grubun davranış kalıplarını kişiliğine mal ederek o topluma ait bir birey durumuna gelişi olayıdır (Tezcan ty.: 134). Her toplum tarih boyunca kendi nesnelleşmiş anlamlarını bir kuşaktan diğerine aktarma problemiyle karşı karşıyadır. Bu problem sosyalleşme süreci, yani kendisiyle belli bir toplumun kurumsal programlarıyla uyum içerisinde yaşamayı yeni bir kuşağa öğretme süreciyle aşılır. Sosyalleşme, psikolojik olarak elbette bir öğrenme süreci olarak tanımlanabilir. Kültürün manalarına (nüfuz etmeye) alıştırılan yeni nesil, onun yerleşik işlevlerine katılmayı ve rollerle birlikte onun sosyal yapısını oluşturan kimikleri kabul etmeyi öğrenir. Ancak sosyalleşme, onun bir öğrenme süreci olduğunu söylemekle bütün boyutlarıyla kavranılmış olmuyor. Birey, nesnelleşmiş manaları öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda onlarla özdeşleşir, onlar tarafından biçimlenir. Onları kedi benliğine çeker ve kendinin manaları yapar. İnsan bu anlamlara sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda onları temsil de eder. Sosyalleşme, toplum halinde yaşama zorunluluğuna bağlı olarak insan için zorunlu bir süreçtir. Meşhur Osmanlı bilgin ve düşünürlerinden Kınalızâde Alî Efendi (ty.: 137), Mevlânâ nın toplum yaklaşımından hareketle insanların bir araya gelerek yaşamalarının ve sosyalleşmelerinin zorunlu olduğu üzerinde durmaktadır: Bilindiği gibi insan uzuvlarından bazısı âmir, bazısı da âmir uzva bağlıdır. Meselâ: Ciğer, insan ruhunun canlı kalmasında kalbe muhtaçtır. Kalp de tabiî ruhla ciğere muhtaçtır. İkisi de şahsın rûhu ve his kuvveti bulmak da dimağa, dimağın canlılığının korunmasında da kalp ve ciğere muhtaçtır. Bunun gibi insanların bazısı reis (idareci), bazısı da idare edilendir. Bazısı bazısından istifade eder. her biri bir yönden birbirlerine muhtaçtırlar. Bu duruma göre insanların kendi cinsleri ile bir arada yaşamaları, birbirlerine yardımda bulunmaları zarurîdir. Mesnevî: İnsanoğlu birbirlerinin uzuvlarıdır. Çünkü hepsi aynı cevherden yaratılmışlardır. Eğer uzuvlardan biri hastalanırsa, Diğer uzuvlarda huzur ve rahat kalmaz İnsanlardan ayrılıp, dağ başlarında ve mağaralarda yaşayanlar, bunu dindarlık ve insanlık kemali zannedenler vardır. Onlar geçimlerini halka yükleterek, onların çalışmalarından istifadeyle yer içer ve giyinirler. Onlar adalet kaidesinden sapmış ve başkalarına haksızlık etmişlerdir. Bunların isimleri mütevekkil, resimleri ise yiyicidirler. Zira halka faydaları olmadığı gibi, halktan menfaatlenir ve onların sırtından geçinirler. İnsanların en hayırlısı, başkalarına faydası dokunandır. Allah çalışıp kazananı sever şeklindeki söz ve yaşayış onlardan yükselir ve duyulur.

8 436 Ejder OKUMUŞ Anlaşıldığı üzere insan, sosyalleşme süreci aracılığıyla toplumun ortaya koyduğu kültürü, tutum ve davranış kodlarını ve inanç ve düşünce biçimlerini öğrenmektedir. Bu öğrenme süreci de, kişinin toplum ve kültürüyle bütünleşmesini sağlamaktadır. Ancak kişinin toplum ve kültürüne uyumundan ve toplumla bütünleşmesinden bahsederken, sosyalleşme sürecinde insanın birey olarak tamamen edilgen bir konumda toplum ve kültürünün inancına, düşüncesine, tutum ve davranış kodlarına tam bir teslimiyet içinde olduğu gibi indirgemeci bir yanlışa da düşmemek gerekir. Çünkü insan, özellikle kendi düşüncesi şekillenmeye, doğru ile yanlışı ayırt etmeye başladıktan sonra sosyalleşme sürecinde bir yandan öğrenme trendi içinde topluma uyum sağlarken diğer yandan da öğrendiği şeyleri kendi düşünce ve sorgulama süzgecinden geçirir. Kimi zaman itiraz eder, toplumdan gelen her şeyi makine veya robot gibi olduğu haliyle alıp kabul etmeyebilir. İnsan, insan olması hasebiyle toplum ve kültüre karşı büsbütün edilgen bir varlık değildir. Hem alıcıdır, hem de vericidir. Toplumdan alır, ama topluma da verir. Bireyin topluma etkisini çoğu zaman açıkça fark etmek zor olsa da bu böyledir. Bireyin toplumu etkilemesinin en zirve noktasını başta peygamberler olmak üzere topluma yön veren liderlerde görmek mümkündür. Aslında toplumla bireyin etkileşimi konusu sosyalleşmenin anlaşılmasında çok önemli bir konudur. Toplum, bir insan ürünüdür. Toplum eylem halindeki insanlar tarafından meydana getirilir ve sürdürülür. İnsandan ayrı hiçbir sosyal gerçeklik olamaz. Ama insan da toplum ürünü bir varlıktır. Birey, doğduğunda toplumu hazır olarak bulur. Ölürken de toplum yaşamını sürdürür. O halde toplumun kuruluşunda diyalektik bir süreç vardır. Bu diyalektik sürecin sosyalleşme ile gerçekleştiği söylenebilir. Sosyalleşme süreci söz konusu diyalektik süreç olarak toplumun kuruluşunda üç boyutta kendini gösterir. Bunlar dışsallaşma, nesnelleşme ve içselleşmedir. Toplum, bu üç boyutun ve dolayısıyla sosyalleşmenin anlaşılmasıyla kavranabilir. Dışsallaşma, bireylerin hem fiziksel hem de zihinsel faaliyetleriyle dünyaya doğru sürekli taşmalarıdır. Nesnelleşme, kendi asli üreticilerini kendilerinden çok dışa dönük bir olgusallık olarak karşılayan bir realitenin (yine hem fiziksel hem de zihinsel) bu faaliyetinin sonucunda ulaşılan bir boyuttur. İçselleşme ise, söz konusu aynı realitenin kendisini bir kez daha nesnel dünyanın yapılarından öznel bilincin yapılarına aktarırken insanlar tarafından tekrar kendi içlerine mal edilmesidir. Dışsallaşırken toplum, bir insan ürünüdür. Nesnelleşirken ise kendi nev-i şahsına münhasır olur. İçselleşme boyunca insan artık, toplumun bir ürünüdür (Berger 2005: 37-38). Bu bağlamda sosyalleşme, birey ile toplum arasındaki diyalektik ilişkiden doğmaktadır, daha doğrusu bu ilişkinin kendisi bize sosyalleşmeyi vermektedir. Anlaşıldığı kadarıyla sosyalleşmenin kendi içinde de diyalektik bir etkileşim söz konusudur. Örneğin bir çocuğun sosyalleşme sürecinde sadece çocuk büyüklerinden öğrenmez, ayrıca büyükler de çocuktan bir şeyler öğrenirler. Ailede ve toplumdaki büyükler, çocuklardan ve daha genç olanlardan bazı şeyler öğrenir, onlar vasıtasıyla yeni öğrenme tecrübeleri yaşarlar (Giddens 2000: 25). O halde mutlak anlamda sosyalleşenler ve sosyalleştirenler gibi iki karşıt aktörden söz etmek oldukça zordur. Sosyalleşenler aynı zamanda sosyalleştirici rolünü de ifa ederler. Sosyalleşmede öğretici veya kendisine uyum sağlanan, kendisiyle bütünleşilen konumunda bulunanlar da aynı zamanda sosyalleşen rolünü icra ederler. Demek ki, sosyalleşme, hayat boyu süren bir süreçtir. Doğumdan itibaren aileden başlayarak toplumun çeşitli alanlarında devam edip gerçeklik kazanan sosyalleşme, insanın ölümüyle o insan için son bulur. İlköğretime yeni başlayan çocuk, üniversiteye yeni başlayan genç, askere ilk kez giden kişi, yeni bir ülkeye ilk yerleşen kimse, işe yeni başlayan işçi, tecrübeli işçi, işveren veya patron, amir ve memur, öğretmen ve öğrenci vs. hep kendi alanlarında, bulundukları çevrede sosyalleşme sürecine dahil olurlar. Ancak sosyalleşmede her yaş döneminin kendine özgü hususiyetleri vardır. Mesela yetişkinin sosyalleşmesi çocuğun sosyalleşmesinden farklıdır. Yetişkinin çevresi görece daha dardır. Fakat yine de yetişkin de temelde çocuktaki gibi bir sosyalleşme süreci içinde yer alır. Dolayısıyla yetişkinin sosyalleştirme araç, etken veya ajanlarından öğrenmesi ve topluma katılması söz

9 Din ve Sosyalleşme 437 konusudur. Bu ise formel veya informel olabilir. Yetişkinlerin sosyalleşmesinde önemli bir nokta hızlı toplumsal değişimdir. Yetişkinlerin yeni teknolojileri, yeni gelişmeleri ve yeni ilişki biçimlerini öğrenmeleri gerekmektedir. Bu durumda aslında çocuklar da büyüklere, anne babalara yeni bir takım şeyleri öğretebilmektedirler (Tezcan ty.: 141). Sosyalleşme, kişinin toplumsal hayatta kimlik kazanmasıyla ilgili olarak da önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Birey, belirli bir kişi olmak ve belirli bir dünyada ikamet etmek için sosyalleşir. İnsan, sosyal olarak nesnelleşen dünyayı nasıl bir içselleştirme süreci içine dahil olursa, toplumsal olarak belirlenen kimlikleri içselleştirme sürecine de öyle dahil olur. Öznel kimlik ile öznel gerçeklik, bireyle onun sosyalleşmesinden sorumlu George Herbert Mead ın ( ) kavramsallaştırmasıyla anlamlı başkaları arasındaki aynı diyalektik, yani karşılıklı ilişki içinde üretilir. Kimliğin diyalektik oluşumunu şu ifadelerle özetlemek mümkündür: Birey başkaları ona nasıl hitap ediyorsa öyle oluşan bir şahsiyettir. Birey, dünyayı başkalarıyla diyalogda iken algılar ve daha da öte hem kimlik hem de dünya ona, sadece o diyaloga devam edebildiği sürece gerçek olarak kalır (Berger, 2005: 53). Sosyalleşme Etkenleri Sosyolojide, informel olarak hayatımıza tesir eden kişi veya kurumlara sosyalleşme etkenleri, ajanları veya araçları tabiri kullanılmaktadır. Toplum genel bir sosyalizasyon etkeni veya ajanıdır. Aslında birbiri ile temas eden her kişi, aslında bir sosyalizasyon etkenidir. Toplum ile birey arasında sayısız küçük gruplar vardır. Bunlar kişinin sosyalizasyonu için temel araç ve amillerdir. Yeni doğan bebek için sosyalizasyon sürecinin başlangıç etkeni ailesidir. Ama kısa zamanda söz konusu etkenler artar ve yayılır. Bu bağlamda aile, ekonomi, din, eğitim ve siyaset kurumları, arkadaşlar, akrabalar, teknik direktörler, antrenörler, okul müdürleri, reklam müdürleri, yönetim kurulu başkanları, çocuk bakıcıları, komşular, liderler, öğretmenler, öğretim üyeleri, bilim adamları, alimler, uzmanlar, siyasetçiler, yöneticiler, devlet, film yıldızları, sanatçılar, spikerler, müzik starları, spikerler, din görevlileri, din adamları vs. birer sosyalleşme etkenleridir (Tezcan ty.: 140). Aile: Ailenin, biyolojik, ekonomik, psikolojik, sosyolojik, kültürel vs. alanlarda pek çok işlevinin olduğu bilinmektedir. Bu cümleden olmak üzere ailenin en önemli işlevlerinden biri, çocuğu sosyalleştirmedir. Okul öncesinde çocuğun sosyalleşmesinde en etkin rolü ailesi oynar. Çünkü aile çocuğun hayatının merkezi yeridir. Bebekler zaten tamemen aile bireylerine bağlıdır. Aile çocuğun hayatındaki en temel ve en önemli sosyalleşme yeri, kişinin hem fiziki doğum yeri, hem de sosyal ve kültürel doğumu yeridir. Aile, yapısı itibariyle özellikle modern toplumlarda ciddi değişimler göstermiş olmasına rağmen bugün hâlâ toplumsal yapının temel yapı taşı olmaya devam etmekte; bazı işlevlerini kaybetmiş olmakla birlikte çocuk yapma, bakma, büyütme, eğitme ve sosyalleştirme işlevlerine sahip olmayı sürdürmektedir. Sosyalleşme kavramı, topluma uyumu, toplumsal kural ve görevlerin nesilden nesile aktarılmasını ve bireyler tarafından bu özelliklerin kazanılmasını ifade ettiğine göre sosyalleşme sürecinin işlemesi ve toplumun sürekliliği ve gelişiminin sağlanması öncelikle aile kurumuna ve aile-çocuk ilişkisine dayanır. Çünkü toplumsal kural ve görevler ilk aşamada anne ve babalar tarafından çocuklara aktarılır. O halde denilebilir ki aile, çocuğun sosyalleşmesinin başlangıç noktasını oluşturur. Çocuğun kişiliğinin gelişmesi, sosyal norm ve değerleri, dini öğrenmesi aile içinde olur. Ailede anne, baba, büyükanne, büyükbaba, abi, abla, yenge gibi büyükler, çocuğun sosyalleşme sürecinde etkili olan aktörlerdir. Din: Sosyalleşmede din kurumu da oldukça önemli bir etken veya araçtır. Din, sadece çocuğun değil, bütün toplum üyelerinin, hangi tabakadan, hangi meslekten, hangi ekonomik düzeyden olursa olsun sosyalleşmesinde çok etkili temel etkenlerdendir.

10 438 Ejder OKUMUŞ Ekonomi: Önemli bir kurumsal sosyalleşme aracı olan ekonomi, insanları ekonomik sistem içinde, ama diğer sosyal kurumlarla da bağlantılı olarak sosyalleştirir. Ekonomi, bir sosyalleşme etkeni olarak insanlara ekonomik kararlar almalarını, ekonomik hayata dahil olmalarını; örneğin toplumun harcama veya tüketim değerlerini, ilke ve esaslarını öğretir. Eğitim: Önemli bir sosyalleşme etkeni veya ajanı olan eğitim, bireyin toplumsal hayata bağlanması, toplumda yaşamanın kurallarını öğrenmesi, toplumla bütünleşmesinde çok hayati rol oynar. Sosyoloji açısından bakıldığında eğitim, sosyalleşmenin özel bir tezahürüdür. Esasen sosyalleşme bir eğitim süreci iken tersinden eğitim de bir sosyalleşme sürecidir. Gerek örgün eğitim sistemi, gerekse yaygın eğitim sistemiyle insan, doğumundan itibaren sosyalleşme sürecine dahil edilir. Bu bağlamda okulun çok etkili bir eğitim kurumu olduğu söylenebilir. Günümüz toplumlarında okul, o kadar etkin hale gelmiştir ki onun sosyalleştirici işlevi, belki de aileden sonra en dominant olabilmekte, hatta bazen ailenin de önüne geçebilmektedir. Eğitimin sistemli ve kurumsal boyutunu teşkil eden okul, toplumun kültür mirasının kuşaktan kuşağa aktarılmasında oldukça işlevsel olmaktadır. Siyaset: Siyaset de önemli sosyalizasyon etkenlerindendir. Kişiye toplumun siyasal kural ve pratiklerini öğretmek suretiyle sosyalleşmede etkili olur. Kitle İletişim Araçları: Kitle iletişim araçları, modern toplumlarda en önemli sosyalleşme araçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmelerle birlikte kitle iletişim araçları, her yaştaki insanlar üzerinde etkili olmaktadır. İnsanların tutum ve davranışları üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğu için kitle iletişim araçları, sosyalleşme sürecine önemli bir katkı sunar. Akran grubu: En dikkat çeken sosyalleşme ajanlarından biri de akran grubudur. Akran grubu, üyeleri benzer ilgi, çıkar, statü ve yaşa sahip insanlardan oluşan bir sosyal gruptur. Akran grubun sosyalleştirici etkisi tabii ki örneğin ailenin etkii kadar değildir. Akran grubu, bireyin sosyalleşmesinde belli zaman ve durumlarda etkili olur. Dil: Toplum aktörleri, içinde yaşadıkları toplum ve kültürün diline bağlı olarak sosyalleşirler. Konuşulan dil, insanların zihniyet dünyalarının oluşmasında, sosyal ilişkilerinin şekillenmesinde, toplumun inanç, değer, kural ve yasalarını öğrenmesinde oldukça etkili bir sosyalleşme aracıdır. Sosyalleşmenin Aşamaları ve Tipolojisi Aşamalar Moreland ve Levine nin (1982) yaklaşımıyla sosyalleşmenin beş aşaması ayırt edilebilir: Birinci aşama: Soruşturma. Bu aşama, bilgi için temkinli bir araştırma aşamasıdır. Bu aşamada birey ve grup bir araştırma inceleme ve soruşturma sürecine girer. Birey, ihtiyaçlarını karşılayacak grubu belirlemek için çeştli grupları karşılaştırır, grup da potansiyel üye değerini tahmin eder. Eğer birey ve grup, giriş için ölçütlere uygun bir zemin bulursa, birey gruba yeni üye olarak kabul edilir. İkinci aşama: Sosyalleşme. Bu aşamada grup, bireyi grup amaçlarına en yüksek düzeyde katkıda bulunabilecek hale getirmeye çalışır. Birey, grubun norm, değer ve perspektiflerini kabul ederek grupla benzeşim veya asimilasyona girer. Grup da yeni üyenin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Bu durumda kabul geçiş noktasına erişilir ve birey tam üye haline gelir. Bununla birlikte birey ve grup, olumsuz reaksiyonda bulunursa, bu geçiş geciktirilebilir. Üçüncü aşama: Koruma ve sürdürme. Bu aşamada birey ve grup, üyelerden ne gibi bir katkı beklendiğini, üyelerin rolünün ne olacağını görüşür. Birey ile grubun görüşleri örtüşürse,

11 Din ve Sosyalleşme 439 birey grupta kalmaya devam eder, fakat örtüşmezse, bireyin durumu, gruptan ayrılma noktasına gelebilir. Dördüncü aşama: Yeniden sosyalleşme. Bu aşama sürecinde grup ve birey, ilişkilerini tekrar doyurucu bir düzeye getirmek isterler. Üçüncü aşamanın sonunda eğer ayrılık noktasına varılırsa, önceki tam üye marjinal bir üye rolünü üstlenir ve bu durumda yeniden sosyalleşmelidir. Yeniden sosyalleşmenin iki muhtemel çıktısı vardır: Ya farklılıklar çözülür ve birey tekrar tam bir üye haline gelir ya da grup bireyi çıkarır veya birey ayrılmaya karar verir. Beşinci aşama: Hatıraları yad etme. Bu aşamada eski üyeler, grupla ilgili hatıralarını yad ederler ve son ayrılışlarına anlam verirler. Eğer grup onların ayrılış gerekçeleri hakkındabir uzlaşmaya varırsa, grubun bütün tecrübesi hakkındaki kararlar, grubun geleneği haline gelir. Sosyalleşmenin aşamaları, bunun dışında farklı kriterler esas alınarak da düşünülebilir. Örneğin gelişim dönemleri esas alınarak çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık aşamaları olarak da ele alınabilir. Tipoloji Sosyalleşmenin daha iyi anlaşılması için tipolojik yaklaşımla sosyalleşme tiplerini ayırt etmekte faydalı olacaktır. Gerek sosyalleşme gerçekliğini doğrudan gözlemleyerek gerekse sosyalleşme üzerine yazılmış yazılı belgelere bakarak sosyalleşme tiplerini belirlemek mümkündür: Birincil sosyalleşme: Çocuk için çok önemli bir sosyalleşme tipi olan birincil sosyalleşme, çocuğun bütün gelecek sosyalleşmesinin zeminini sağlar. Bir çocuk tutumları, değerleri ve belli bir kültürün üyeleri olarak bireylere uygun eylemleri öğrendiğinde, birincil sosyalleşme meydana gelir. Çocuk bu süreçte, özellikle yakın aile üyeleri ve arkadaşlarının etkisine girer. Örneğin bir çocuk, annesinin azınlık bir grup hakkında ayrımcı bir görüş ifade ettiğini işittiğinde, bu davranışın kabul edilebilir olduğunu düşünebilir ve azınlık gruplar hakkında bu görüşe sahip olmaya devam edebilir. Berger ve Luckmann ın yaptığı (1967) birincil ve ikincil sosyalleşme ayrımında birincil sosyalleşme, birey, çocuklukta toplumun bir üyesi haline geldiği zaman gerçekleşir. Bu periyoda çocuğun dünyasında önemli olan insanlar, genellikle anne babalar, gerçekliğin tanımlarını çocuğa empoze ederler ve çocuk da bunları içselleştirir, bu önemli aktörlerin rol ve tutumları çocuğun dünyası haline gelir. İkincil Sosyalleşme: Evin dışında gerçekleşen ikincil sosyalleşme, kurumsal, genelleşmiş dünyanın, rolleri ve tutumlarıyla içselleştirildiği süreci, başka bir ifadeyle ikincil sosyalleşme büyük toplum içinde küçük bir grubun bir üyesi olarak uygun davranışın ne olduğunu öğrenme sürecini ifade eder. Temelde bu, toplumun sosyalleştirici araçları veya temsilcileri tarafından takviye edilen davranış kalıplarıdır. İkincil sosyalleşme mekanları, çocuklarla yetişkinlerin, içinde bulundukları durumlara uygun bir şekilde nasıl davranacaklarını öğrendikleri yerlerdir. Mesla okullar, evden farklı davranmayı gerektirir; çocukların okullarda yeni kurallar öğrenmesi ve ona göre davranması gerekir. Yeniden sosyalleşme: Yeniden sosyalleşme, kişinin, hayatındaki eski davranış kalıplarını ve reflekslerini atarak bir geçiş kısmı olarak yenilerini kabul etme sürecine gönderme yapar. Bu, insan ömrü boyunca olur. Yeniden sosyalleşme sürecinde insan, geçmişiyle keskin bir kopuş yaşayabilir ve çok farklı norm ve değerlere ihtiyaç duyabilir. Gerçekten de bireyler, tüm hayatları boyunca yeni rol ve deneyimler elde ettikçe tutumlarını, değer ve davranışlarını değiştirme yoluna giderler. Mesela bu süreç, okula başlamada, bir işten diğerine geçişte, bekarlıktan evliliğe geçişte, gençlikten ihtiyarlığa geçişte vs. söz konusudur. İşte yetişkin insanın kısmî veya tedricî değişimini ifade eden bu sürece yeniden sosyalleşme denilmektedir (Tezcan ty.: 141).

12 440 Ejder OKUMUŞ Zamansal sosyalleşme: Bu sosyalleşme, insanların yaşadıkları çağın veya zamanın özelliklerine göre tecrübe ettikleri sosyalleşme sürecini ifade eder. Beklenti (öngörü) sosyalleşmesi: Beklenti sosyalleşmesi, bir kişinin gelecek pozisyonlar, meslekler ve sosyal ilişkiler için "prova" yaptığı, gerekli kuralları, değerleri vs. öğrendiği sosyalleşme süreçlerine işaret eder. Buradan anlaşıldığına göre beklenti sosyalleşmesi, bir grubun üyesi olmayan, fakat o gruba girmek isteyen kişilerin o gruptaki kuralları, değerleri, tutumları öğrenmek suretiyle o gruba girme sürecini ifade etmektedir. Cinsiyet sosyalleşmesi: Kültürel olarak tanımlanan cinsiyet rollerinin öğrenilmesi süreci olarak cinsiyet temelinde gerçekleşen sosyalleşme, ayni erkek ve kadın rolleriyle sosyalleşme, sosyalleşmenin önemli bir kısmını kapsar (Henslin 1999: 76). Cinsiyet sosyalleşmesi, çocuklara aile içinde kadınlık ve erkeklik rollerinin öğretilmesi süreçlerini ihtiva eder. Çocuklar doğdukları andan itibaren toplumun genel yaklaşımı doğrultusunda cinsiyet durumlarına göre sosyalleşme sürecine sokulurlar. Örgütsel sosyalleşme: Bu sosyalleşme, bir eleman veya görevlinin organizasyonel rolünü üstlenmek için gerekli bilgi ve becerileri öğrendiği süreçtir. Örgüte yeni katılanlar, sosyalleşirken, organizasyon ve organizasyonun tarihi, değerleri, jargonu, kültürü ve prosedürleri hakkında bilgi sahibi olur. Nesnel Sosyalleşme: Bu sosyalleşme, toplumun kendi kültürünü bir kuşaktan diğerine aktarmasını ifade eder. Toplum, beklenti ve isteklerini, değer sistemlerini, ideallerini bireye aşılar ve bireye toplumsal rolünü öğretir. O halde burada toplumun bireye etkisi ve empozesi söz konusudur. Öznel Sosyalleşme: Bu sosyalleşme, bireyin sosyal çevresine uyumunu ifade eder. Birey, örgütlenmiş sosyal hayatın herkes tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış hareket biçimlerine adapte olur. Birey adaptasyon için toplumun davranış kalıplarını öğrenir (Tezcan, ty.: 13). Denilebilir ki öznel sosyalleşme, bireyin topluma adaptasyonu sırasında bireyde cereyan eden bir öğrenme sürecidir. Grup Sosyalleşmesi: Grup sosyalleşmesi, bireyin gruba katılıp gubun kurallarını öğrenme ve gruba uyum sürecini ifade eder. Grup sosyalleşmesinde akran grupları ayrı bir öneme sahiptir. Bireyin akran grupları, bireyin şahsiyetini ve yetişkinlikteki davranışlarını etkilemesi bakımından anne babadan daha etkili olabilirler. Siyasal sosyalleşme: Bireyin, üyesi oldukları toplumun siyasal sistemini öğrenme ve adapte etme sürecine siyasal sosyalleşme denir. Başarılı Sosyalleşme: Sosyalleşmenin başarısı, toplumun nesnel dünyası ile bireyin öznel dünyası arasında bir simetri kurmaya bağlıdır. Birey sosyal dünyayı mümkün olduğunca olduğu gibi kabul ettiği ölçüde başarılı sosyalleşme geçirir. Zira toplumsal dünya mümkün olduğu kadar olduğu gibi kabul edilmeyi amaçlar. Sosyalleşme, bu olduğu gibi kabul edilme özelliği içselleştirildiği oranda başarı kazanır (Berger, 2005: 62). Sosyalleşmenin başarılı bir şekilde gerçekleşmesi için bireyin önceden bildiği tutum ve davranış örneklerini yenilerinden ayırt edebilmesi gerekir. Ayrıca ödüllendirme ve cezalandırma mekanizmalarından en iyi biçimde yararlanmak gerek. Sosyalleşme, aynı zamanda bir sosyal denetim ve kontrol aracıdır. Bunların dışında başarılı sosyalleşme için arzuladığı bir hareketten yoksun bırakılan bireyin karşılaşma ihtimali olan bunalımların uygun bir biçimde yönetilmesi, kişiliği geliştirici bir yönde kullanılması da gerekir. Ödüllendirme ve cezalandırma mekanizmalarından hangisine daha fazla ağırlık verildiği, toplumdan topluma değişiklik gösterir. Bununla birlikte ödüllendirmenin sağlıklı bir kişilik gelişiminde önemli bir rolü olduğu ve ona ağırlık verilmesi gerektiği çağdaş eğitim ilkeleri

13 Din ve Sosyalleşme 441 arasındadır. Çünkü ödüllendirme, cezalandırmanın kişilik üzerinde doğuracağı yan etkileri önleyicilik özelliğine sahiptir. Ayrıca cezaların da biçim ve kapsamı, yine, kişiliği geliştirici bir yöne doğru geliştirilebilir. Başarısız Sosyalleşme: Uygunsuz, hatalı ve benzeri sosyalleşmeleri de ifade eden başarısız sosyalleşme, sapkın davranışlara ve patolojik boyutlara ulaşır. Çok başarılı sosyalleşme, yüksek bir nesne-öznel uyum derecesi ortaya koyarken, sosyalleşme başarısızlıkları, yani nesnel-öznel uyumsuzlukları, değişik uyumsuzluk dereceleri doğurur. Toplumsallaşma, mevcut bir toplumun en azından en önemli anlamlarını içselleştirme ve özümsemede başarılı olmazsa, bu durumda onun tutarlı bir girişim olmayı sürdürmesi zorlaşır. Özel olarak böyle bir toplum, zaman içinde direncini garanti edecek bir gelenek oluşturma konumunda olamaz (Berger, 2005: 52). Cinsiyet değiştirme, cinsiyet dengesizlikleri, bir cinsin karşıt cinslere özenmesi veya bir cinsin karşıt cinslerle birlikte oturup kalkması gibi durumlar, başarısız sosyalleşmeyle yakından ilgilidir. Planlı sosyalleşme: Yöntemli sosyalleşme de denilebilecek olan planlı sosyalleşme, bebeklikten itibaren eğitim-öğretim amacıyla tasarlanmış davranış ve hareketlerin eğitim yoluyla öğrenilmesiyle meydana gelir. Durkheim ın yaklaşımıyla eğitimle sosyalleşme, metodlu veya yöntemli sosyalleşmedir. Planlı sosyalleşme çoğunlukla bir insani olgudur. Bütün bir tarih boyunca, insanlar birbirlerini eğitmek için planlar yapmışlardır ve bugün de öyledir. Plansız sosyalleşme: Yöntemsiz sosyalleşme de denilebilecek olan plansız sosyalleşme, toplum içinde informel, rastgele, plânsız ve kendiliğinden gerçekleşen sosyalleşme sürecine verilen addır. Kurumlara göre sosyalleşme: Kurumsal temelli sosyalleşme, toplumsal kurumların her birinin kendine özgü sosyalleşmesini ifade eder. Bu çerçevede ailevi sosyalleşme, eğitim sosyalleşmesi, siyasal sosyalleşme, dinsel sosyalleşme, ekonomik sosyalleşme ve boş zamanlar sosyalleşmesi olmak üzere altı tipte ele alınabilir. Doğal Sosyalleşme: Bebekler ve gençler, çevrelerindeki sosyal dünyayı keşfettikleri ve oynadıklarında doğal sosyalleşme meydana gelir. Olumlu Sosyalleşme: Olumlu sosyalleşme, motive edici, zevk ve heyecan verici deneyimlere dayanan sosyal öğrenme türüdür. Olumsuz sosyalleşme: Başkaları bize bir ders öğretmek için çalışırken ceza, sert eleştiri ya da öfke kullandıklarında negatif sosyalleşme gerçekleşir. Genellikle olumsuz sosyalleşmeyi de, olumsuz sosyalleşmeyi empoze edenleri de sevmeyiz. Olumlu ve olumsuz sosyalleşmenin karışımı olan sosyalleşme türleri de mevcuttur. Mesleki sosyalleşme: Kişinin şahsiyeti, kimliği ve toplum içindeki yeri ile mesleği, işi ve çalışma hayatı arasında ilişki kurulabilir. Mesleğin gereklerinin iyi yapılması, mesleğe giriş için gerekli süreçlerden geçilmesi, gerekli şartların yerine getirilmesi, mesleğin incelikleriyle öğrenilmesi, mesleği icra ederken kurallara riayet edilmesi, meslekte başarılı olmak ve toplumsal sistem içinde başarılı bir pozisyonda bulunmak açısından oldukça önemlidir. Kişinin, içinde yaşadığı topluma anlamlı bir şekilde katılmasında çalışma hayatının yeri büyüktür. Zira yetişkinler, hayatlarının önemli bir kısmını mesleklerini icra ederek veya işyerlerinde çalışarak geçirmektedirler. Bundan dolayı da birçok sosyal norm, değer ve davranış kalıbı meslek dünyası veya çalışma hayatında öğrenilmektedir. Bunların dışında sosyalleşme, dar sosyalleşme, geniş sosyalleşme; sağlıklı sosyalleşme, patolojik sosyalleşme; yavaş sosyalleşme, hızlı sosyalleşme; gönüllü/iradî sosyalleşme, zorunlu sosyalleşme; dinî sosyalleşme, dinî olmayan sosyalleşme gibi tiplere de ayrılabilir.

14 442 Ejder OKUMUŞ Sanal Sosyalleşme Günümüz insanlarının en ayırt edici yönlerinden biri, internette sanal veya siber alanda iletişime geçme imkanına sahip olmalarıdır. Sanal alemdeki bu iletişim, insanları internet ortamında bir sosyalleme sürecine dahil etmektedir. Bu sosyalleşmeye internet sosyalleşmesi veya sanal sosyalleşme demek mümkündür. Sanal sosyalleşme sürecinde bireyler, fiziksel bir gerçeklikte değil, fizik dışı bir alan olan siber alemde o dünyanın kuralları çerçevesinde bir öğrenme ve uyum sürecine girmektedirler. Bu fizik dünyadaki toplumsal gerçeklikte olduğu gibi tam bir sosyalleşme değildir; fakat sanal alemde de toplumsal gerçeklikteki sosyalleşmeyi de etkileyecek şekilde bir tür sosyalleşme tecrübe edilmektedir. Birey, internet ortamında zaman geçirmek, eğlenmek, bilgi toplamak, iletişime geçmek vs. üzere bir, iki ya da daha çok kişiyle temas kurabilmekte ve boyutları çok karmaşık olabilen bir sosyalleşmeye girebilmektedir. Bu sosyalleşme, çoğu zaman kişinin gerçek alemdeki hayatını, ilişkilerini, sosyalleşmesini etkileyebilecek boyutlara sahiptir. Özellikle sanal alemde gerçek aleme ait kararlar alındığında, sonuçları oldukça büyük ve karmaşık olabilmekte, hatta bazen yerel düzlemlerin ötesine geçerek uluslararası ilişkilere yansıyabilmektedir. İnsanların bireysel veya grupsal olarak sanal gerçeklik aleminde geçirdikleri zaman bakıldığında, bugün artık siber alandaki sosyalleşmenin veya sanal sosyalleşmenin, gerçek hayattaki sosyalleşmenin bir parçası olduğu kabul edilebilir. Küresel Sosyalleşme Küreselleşme sürecinden dolayı acaba küresel sosyalleşme olgusundan bahsedilebilir mi? Küreselleşme süreciyle birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal gerçeklik ve ilişkiler, bireyin, grubun ve toplumun belli bir toplumun sınırlarını aşacak boyutlarda bir sosyalleşmeden bahsetmeyi gerektirecek yönlere sahip gözükmektedir. İnsanlar, televizyon, radyo, gazete ve özellikle internet aracılığıyla ailevi, eğitimsel, ekonomik, siyasal, dinsel, hukuksal vs. alanlarda küresel ölçekte ilişkiler ağı kurabilmektedir. Bu ilişkiler ağı, yerelden küresele, küreselden yerele gidip gelen etkileşimlerle sosyalleşmeyi küresel düzleme taşımaktadır. Bundan dolayı bir küresel sosyalleşmeden bahsetmek mümkündür. Küresel sosyalleşme, sanal sosyalleşme konusuyla da yakından ilgili bir kavramsallaştırmadır. Dinden Sosyalleşmeye: Dinsel Sosyalleşme Din, özü ve görevleriyle, içsel ve dışsal boyutlarıyla toplumda etkili bir sosyal fenomen, insan ise birincil, ikincil ve yeniden sosyalleşmelerle sürekli sosyal hayata katılan toplumsal bir varlıktır. O halde kişi, toplumda dinin de yer aldığı bir sosyalleşme deneyimine sahip olur. Bu, geleneksel toplumlarda daha net olarak görünse de sekülerleşme ve işlevsel uzmanlaşmanın etkili olduğu modern toplumlarda da gözlemlenir. Bu demektir ki, dinin etkili olduğu bir toplumsal dünyada dinden bağımsız bir sosyalleşmeden bahsedilemez. Dinsel sosyalleşme, din ve sosyalleşme terimlerinden oluşan bir ifade olduğuna göre ikisinin anlam dünyalarını ihtiva edecektir. Fakat ifadenin başındaki dinsel sözcüğü sosyalleşmeye rengini veren şeyin din olduğunu ifade etmektedir. Bu durumda dinsel sosyalleşme, dine ait sosyalleşme veya dinsel yönden öğrenme yahut din temelli toplumsallaşma, biraz daha geniş anlamıyla anne baba da dahil toplumsal etmenlerin bireylerin dinsel inanç, algı, anlayış ve yaşayışları üzerinde etkide bulunduğu etkileşimsel bir süreç (Sherkat 2003: 151) olarak anlaşılabilir. Buna göre dinsel sosyalleşme, insanın toplumsal hayatta din alanında öğrenme ve uyum sürecini ifade eder. Esasen dinsel sosyalleşme; dinde sosyalleşme, din ile sosyalleşme, sosyalleşme sürecinde dinî hayat, toplumun dinini öğrenme ve yaşama süreci ve de dindarlaşma gibi ifadelerde karşılığını bulan bir terimdir. Belirtmek gerekir ki her dinsel sosyalleşme, toplum aktörlerinin dinsel tercihleri üzerinde güçlü bir şekillendirici etkiye sahiptir. Toplumsal aktörlerin

15 Din ve Sosyalleşme 443 bu dinsel tercihlere göre nasıl davranacakları ise toplumsal çevreyle etkileşim içinde belirlenir (Merino 2014: 2-3). Bir dünya kurma girişimi olarak toplumda, toplumsal hayatta din, etkili bir yere ve büyük bir nüfuz alanına sahiptir. Dolayısıyla söz konusu girişimin ve tabiatıyla toplumun veya toplumsal hayatın başarıya ulaşmasında sosyalleşmenin başarılı olması kaçınılmazdır. Başarılı sosyalleşme için de din önemli bir rol icra eder. Ayrıca din, toplum içinde sosyalleşme sürecinde öğrenilir. Dinsel tutum ve davranışlar toplum içinde kazanılır. İnsan, kendi dinini aile üyeleri başta olmak üzere başka insanlardan öğrenerek dindar hale gelir. Esasen bu durumu hemen ilk bakışta insanların genelde ailelerinin, anne ve babalarının dinlerine göre bir dine sahip olmalarından anlayabiliriz. Müslüman bir çocuk, anne ve babası Müslüman olduğu için Müslümandır, Hıristiyan bir insan anne ve babası Hıristiyan olduğu için Hıristiyan dır. Aynı şeyi diğer din mensupları için de gözlemlemek mümkündür. Örneğin bir Budist büyük ihtimalle anne babası Budist olduğu için Budist olmuştur. Bir Zerdüşt için de aynı veya benzer durum geçerlidir. Genel olarak sosyalleşme, insanın hayatı boyunca içinde yaşadığı toplumun zihniyet yapısını, inançlarını, sosyo-kültürel normlarını, değerlerini ve davranış kodlarını öğrenip içselleştirmesi olarak tanımlandığında, dinsel sosyalleşme, kişinin, içinde yaşayıp kültürünü paylaştığı toplumun bütün yönleri ile dinî inanç, norm ve pratiklerini öğrenip içselleştirmesi olarak anlaşılabilir. Dinsel sosyalleşme sürecinde kişi toplumun dinsel kültürünü kazanır, bu kültürü kişiliği ile bütünleştirir ve böylece dinî hayatında toplumsal çevreye uyum sağlar. Sosyalizasyonun kültürel boyutları içinde, insanlar doğrudan veya dolaylı bir şekilde kendi kültürlerinin dinî tecrübe senaryolarını öğrenirler. Bu dinsel senaryolar ve oluşan dinsel atmosfer, nihayetinde, öz ve biçim açısından, bir bakıma insanların uyması gereken dinî tecrübe modelleri olarak kendisini kabul ettirir (Zuckerman 2006: 99). Bireyin, duygu, düşünce ve davranışlarıyla, içinde doğup büyüdüğü toplumda yetiştiği sosyal gerçeğinden hareketle diyebiliriz ki; insanın dini kimliği, sosyalleşme sürecini yaşadığı toplumun dini inanç ve yaşantısı paralelinde şekillenir. Çünkü insanlar kendi dinlerini diğer insanlardan öğrenmekte ve kazanmaktadırlar. Yani dini kimlik büyük oranda temel sosyalleşme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İnsanın dini kimliği ile toplumun dini yönelimleri arasında çok sıkı bir ilişki mevcuttur. Bu durumu Michael Schwalbe, eğer siz, farklı bir sosyal çevrede doğmuş olsaydınız, farklı bir kişi olurdunuz. sözüyle özlü bir biçimde ifade etmiştir (Zuckerman 2006: 47). Kısaca din, sosyalleşme sürecinde öğrenilir. Bu gerçek, dinlerin coğrafi dağılımı ve bu dinlerin yeni nesiller tarafından taşınması olgusu ile daha rahat anlaşılabilir. Sosyolojik araştırmalar, insanların yaptıkları dini tercihlerin ve devam ettikleri dini rotanın, açıkça, birlikte iştirak edilen sosyal ağlar, kurulan ilişkiler ve kişisel duygusal münasebetlerle alakalı olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştır (Zuckerman 2006: 87-90). İnsan, genellikle dininin diğer insanlardan, özellikle kişisel olarak yakın olduğu veya kuvvetli bağlarla kendilerine bağlılık hissi duyduğu insanlardan öğrenir, özümser, yaşar ve objektifleştirir. Dinsel sosyalleşme, dinî tutumların şekillenmesinde oldukça önemli bir süreçtir. Dinî tutumlar, toplumsal ve kültürel ortamda sosyalleşmeyle şekillenir. Başta aile olmak üzere çeşitli dinsel sosyalleşme etkenleri, dinî tutumların oluşmasında çok önemli roller ifa ederler. Ailede ve toplumun farklı kanallarında kişi, dinsel zihniyet ve tutum kazanma süreçlerine dahil olur. Kişi toplumsal bir aktör olarak karşılaştığı olay, eşya ve sorunlar karşısında dinsel bilgi, bilinç ve zihniyetle nasıl bir tutum alacağını, nasıl hareket edeceğini öncelikle ailede ve ayrıca toplumun diğer sosyalleştirici amillerinde dinsel sosyalleşmeyle öğrenir. Toplumsal bir olgu olarak din, genel anlamda sosyalleşme etmeni de olur. Din, sahip olduğu toplumsal boyut itibariyle insanların sosyalleşmesinde, topluma uymasında çok büyük roller ifa eder. Bu demektir ki, insanlar, din üzerinden sosyalleşebilirler. Her insan dinsel etkinlik

16 444 Ejder OKUMUŞ ve fiillere birincil amaçla katılmayabilir. Örneğin camiye ibadet kastı olmaksızın eski dostlarını görmek amacıyla veya camide yapılan bir düğüne katılmak maksadıyla giden bir kimse, dinsel sosyalleşmeye hizmet eden bir ziyaret veya tören aracılığıyla, din üzerinden sosyalleşme zemini bulmuş olur. Bu duruma her dinde ve her düzeydeki dini davranışta rastlamak mümkündür. Dindarlaşma Süreci Olarak Dinsel Sosyalleşme Dinsel sosyalleşmenin dindarlıkla da doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Dinsel sosyalleşmenin, toplumun dinine, dinî hayatına katılmak, dini öğrenmek, toplumun dininin gereklerini öğrenip ona göre hareket etmek olduğu düşünüldüğünde, aynı zamanda dindarlaşma, dindar olma süreci olduğu da anlaşılır. İnsan nasıl dindar olur? Bu soruya, sorulduğu yere ve kim tarafından sorulduğuna göre çeşitli cevaplar verilebilir. Dindar olma, bir anlamda topluma ait olmanın bir parçasıdır. Dindar olmak, bir dinî grubun üyesi rolünü, belki inananın rolünü üstlenmektir. İnananın veya üyenin rolünü üstlenmeyi öğrenerek dindarlaşmak, mevcut inananların ve grup üyelerinin beklenen davranışlarını, etkileşim kalıplarını, tutumlarını ve değerlerini bilmeye ve içselleştirmeye gelmek demektir (Chalfant, Beckley ve Palmer 1987: 43-44). Dindarlaşma, dinî grubun davranışlarını, etkileşim kalıplarını, tutum ve değerlerini öğrenme ve derûnileştirme sürecidir. Bu öğrenme, grubun başarısı için oldukça önemlidir. Öğrenme olmadan dinsel grup içinde etkili sosyal etkileşim olmaz. O halde dindarlaşma, dinsel sosyalleşmeyle gerçeklik bulur. Dinsel sosyalleşme, insanın dinini, inancını, dinsel tutum ve davranışlarını, dinin emir ve yasaklarını ve bunlara uymayı toplum içinde, toplumsal hayatı boyunca öğrenmesi sürecidir. İnsan, toplum içinde sosyalleşme sürecinde dindar olur. Dindarlık, inanılan ve mensup olunan dinin gereklerini yerine getirme, toplumsal etkileşim, yani sosyalleşme sürecinde gerçeklik kazanır. Dinî hayat sosyalleşmeyle mümkün olur. Çünkü din, sosyalleşme sürecinde öğrenilir ve yaşanır. Dinsel Meşrûlaştırım ve Sosyalleşme Dinsel sosyalleşmede ve tabii ki genel sosyalleşmede dinin meşrulaştırım boyutu ve işlevinin önemli bir etkisi olduğu bir gerçektir. Din, toplumsal gerçeklikte meydana gelen birçok şeyi; inanç, düşünce, karar, norm, değer, tutum ve davranışı bireyler katında makul hale getirerek, yani haklılaştırarak, meşru kılarak veya izah ederek bireylerin bir yandan dinsel sosyalleşmelerinde, bir yandan da genel sosyalleşmelerinde etkili olur. Bilindiği üzere din, meşrulaştırım boyutuyla toplumsal gerçekliği onaylayarak insanlar katında geçerli kılar. Din aynı özelliğiyle genel olarak sosyalleşme sürecine veya sosyalleşmenin bazı boyut veya unsurlarına meşruluk atfederek bireyin toplumsallaşmasına katkıda bulunur. Din, meşrulaştırım yönüyle, bireyler nezdinde dinsel sosyalleşmeye ise doğal olarak geçerlilik kazandırarak dinsel sosyalleşmenin görece başarılı bir biçimde gerçekleşmesinde etkili olur. Din, Sosyal Kontrol ve Sosyalleşme Sosyal kontrol, insanları kültür ve toplumun normal örüntülerine uygun ve uyumlu hale getiren bir mekanizmadır. Sosyal kontrol mekanizmasıyla direkt ilgili bir durum olan sosyalleşme, kişinin, onaylanan davranışların beklenen kalıplarının neler olduğunu öğrenmesi ve bunları benimseyip yerine getirmesi demektir. Kişiler ile kalıpların birlikteliği, sistematik bir grup hayatını mümkün kılar. Kendi kendini kontrol etme, sosyalizasyonun öznel boyutu; sosyal kontrol ise nesnel ve dışsal boyutudur (Fichter ty.: 177, 189). Bilindiği gibi sosyal kontrol, toplumun, düzenin korunması için, bireylerin davranışlarına etki yapmasını sağlayan yöntemlerin bütünüdür. Sosyal kontrol kavramı, sosyal düzenin devamını sağlamak, sapmaya engel olmak için toplum veya sosyal grup tarafından kullanılan mekanizmaların ve araçların tümünü ve bunların bir uyum içinde, birlikte işlemesini temin eden diğer bütün süreçleri ifade etmek üzere kullanılabilmektedir. Belirtmek gerekir ki sosyal kontrol,

17 Din ve Sosyalleşme 445 insan iradesinin dışında zorla kabul ettirilen bir şey değildir. İnsanlar toplum hayatında öyle sosyalleşmektedirler ki önemli sosyal normlardan saptıklarında kendilerini mutlu hissedememektedirler. Cezalar ve ödüller dışında itibar kazanma isteği, itibar kaybetme korkusu, dedikodu, ekonomik ve moral baskılar vb. insanların hareketlerini yönetmekte ve kontrol etmektedirler. Dinin sosyalleştirmeyle de ilişkili diğer bir başka etkili sosyal yönü, sosyal kontroldür, yani toplumsal varlıklar olarak insanları toplumun norm ve değerleri çizgisinde tutmaktır. Dolayısıyla denilebilir ki din, etkin bir sosyal kontrol aracıdır. Din, özellikle meşrûlaştırım işleviyle, önemli bir sosyal kontrol aracı olarak karşımıza çıkar: Sosyal düzenin istikrarında, toplum norm ve değerlerinin korunmasında, toplum üyelerinin sorumluluklarının gereğini yerine getirmelerinde, devletin ve yönetici elitlerin kontrolünde, toplum bireylerinin devletle ilişkilerinin rayında gitmesinde, velhasıl toplumsal kontrol mekanizmasının işlemesinde meşrûlaştırım ciddi bir rol oynar. Potansiyel bir sosyal kontrol gücü olarak din, sosyal yapıyı korur. Meşrûlaştırma ve muhafazakârlık ile içiçe ilişkili olan sosyal kontrol işleviyle din, toplum üyeleri veya aktörlerinin, sosyal ve siyasal düzenin kural ve düzenlemelerinin sınırları dahilinde hareket etmelerini sağlar, o sınırların dışına çıkmalarını önler. Toplumsal kontrol bir yönüyle insanın bilincinde içselleşerek vicdan denilen mekanizmayı işleme koyar. Gerçekten de, kurallar kişinin vicdanında köklü bir yer edinmedikçe, dıştan gelen kontrolün etkili olması pek düşünülemez. Bu süreçte dinin nasıl etkide bulunduğunu kolayca görebiliriz. Dinin, toplumsal hayatta hoş karşılanmayan işlerden uzak tutacak şekilde insan bilincini şekillendirebilmesi onun en belirgin, herkesçe arzu edilen ve bilinen en açık etkilerinden veya işlevlerinden birisidir. Dinsel olarak şekillenmiş bilincin belirli özellikleri, elbette, zaman ve mekan açısından görecelidir. Ortaçağda yaşamış biri, bir büyücünün yakılmamasını günah olarak kabul ederken, biz bugün yakılmasını günah kabul ediyoruz. Gelenekçi bir Güneyli beyaz, siyahlarla beyazların birbirine karışmasını, ihtimal olarak dahi, günah addederken; aynı dine mensup Kuzeyli, siyah ve beyaz ırkı birbirinden ayıran geleneksel araç ve amaçların uygulanmasını günah telakki eder. (Berger 1999: 85-86). İfade edilmelidir ki dinî sosyal kontrolün görece informel veçhesi, uyum ve uygunluğu sağlamak için gruba içtenlikli bağlılığın gücüdür. Dinsel sosyal kontrolün getirdiği bu bağlılık, değişimi engelleyici, sınırlandırıcı yönde işlev görebileceği gibi değişimi destekleyici, takviye edici aksiyon için de kullanılabilir (McGuire 1987: 196). Dinsel gruplar tarafından kullanılıp icra edilen sosyal kontrol formları, suç işleyeni dışlama, ayıplama, utandırma gibi yaptırımları içerir. Bu bağlamda denilebilir ki samimi dindarlık ve iman, insanı suçtan ve kötü davranışlardan alıkoyma gücüne sahiptir (Dönmezer 1994: ). Diğer önlemler ise, itiraf, reddetme veya afarozu içermektedir (Turner 1997: 29-58). Bazı dinsel gruplar, kanunlar ve mahkemeler gibi yüksek boyutlarda formel kontrollere sahiptirler. Dinî organizasyonlar tarafından uygulanan sosyal kontrol, onların toplum içindeki güçlerine bağlı olarak çeşitlilik arz etmektedir. Toplumun tümüne yayılmış dinsel kontroller (engizisyon ve takip gibi), çoğulcu bir toplumda muhtemelen azdır. Yine de dinsel takibin, yani kiliseye, dinî grubun inanç ve düşüncelerine aykırı düşünen ve hareket edenleri araştırıp bulmanın modern Amerika daki karşılığı olarak McCarthyism ve ilgili sağcı extremizm, çoğulculuğun yanında yer almayan Roman Katolikleri ve fundamentalist Protestanlar gibi dinî grupların üyeleri tarafından büyük oranda desteklenmektedir. Amerika gibi görece çoğulcu toplumlarda dahi din, informel sosyal kontrol ve düzenin olduğu gibi formel düzen ve kanunlara da önemli bir temel oluşturur.

18 446 Ejder OKUMUŞ Din, sosyal kontrol işleviyle sosyal ve siyasal hayatın kusur ve yanlışlarını düzelterek bir tür yedeklik hizmeti görür, keyfiliği ve yetersizliği ortadan kaldırarak otoritenin başına buyruk hareket etmesini engellediği gibi yetersiz kaldığı yerlerde ona destek olacak bilgi, yasa vb. gibi unsurları sağlar. Din, sosyo-ekonomik, dinsel vb. sisteme uygun belli karakter tiplerini öne çıkararak, destekleyerek toplumsal aktörlerin, sosyal yapıya uygun rollerini öğrenip içselleştirmelerini, sosyal hayata ayak uydurmalarını, yani sosyalleşmelerini sağlar. Sosyalizasyonla birey, sosyal rollerini, dışsal sosyal şartların etkisinden daha büyük oranda içsel olarak benimser ve icra eder. Dinsel sosyalizasyon, sisteme uygun değer, tutum ve davranışları öğreterek sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal statükoyu dolayısıyla sıklıkla destekler. Dinî meşrûlaştırımın içinde de değerlendirilebilecek olan dinî sosyalizasyon, toplum bireyleri katında sistemi, sosyal yapıyı, sosyal düzenin norm ve değerlerini, toplumsal rolleri kabul edilebilir göstererek bireylerin söz konusu sisteme, sistemin düzenlemelerine, sosyal hayata ayak uydurmalarında işlevsel olur. Sosyal ilişki normları, dinsel ritüeller ve sosyalizasyonla dolaylı olarak kabul edilip içselleştirilir. Birçok dinsel grup, hatta mevcut sosyal düzenlemelere karşı olan bazı dinsel sekteryan gruplar, üyelerine, onları dünyada veya o toplum içinde daha başarılı hale getirecek değer ve davranışları öğretirler. Örneğin bazı dinsel gruplar, üyelerini, gelecek mükafatlar için mevcut zevklerden vazgeçme, ölçülü olma, sıkı çalışma gibi değerler içinde yeniden sosyalize ederler. Benzer biçimde bazı yeni dinsel hareketler, dominant toplumun değerlerine göre daha mükemmel ve daha dürüst olmaları konusunda karşıt-kültür üyelerine yardımcı olarak onların sosyalize olmalarında işlev görürler. Din, insanın dünya kurma girişiminde stratejik bir rol oynamıştır. O, insanın kendini dışsallaştırmasını ve kendi öz anlamlarını gerçekliğe aşılamasının en yüce sınırını ifade eder. Din ayrıca beşeri düzenin, varlığın bütününe yansıtıldığını da ima eder. Başka bir deyişle din, evrenin tamamını insan açısından manidar bir varlık olarak kavramanın cüretkâr bir girişimidir (Berger, 2005: 67). İşte insan için böyle önemli bir fenomen olan din, insanın sosyalleşmesinde hayati bir rol oynar. Dinsel Sosyalleşme ve Toplumsal İstikrar Toplumda istikrar, insanlar için son derece önemlidir. Sosyal düzen için sosyal kontrol ve meşrûlaştırmanın yanında merkezî önemi haiz bir diğer süreç sosyalleşmedir. Sosyalleşme, sosyal dünyanın en önemli özellikleriyle ilgili sürekli bir uzlaşmayı temin etmeyi hedefler. Sosyalleşme başarılı olduğu oranda toplumsal istikrar güçlü demektir (Berger, 2005: 71). Sosyalleşmenin başarılı olmasında da din ve dinsel sosyalleşme ciddi düzeylerde etkili olur. Din, birleştirici, bütünleştirici, sosyalleştirici, sosyal uyum ve öğrenmeyi motive edici boyutlarıyla toplumsal istikrarın sağlanması ve korunmasına önemli katkılar sunar. Dinsel Sosyalleşme ve Kimlik Dinî sosyalleşmeyle birey, dinî bir kimlik edinir. Çoğu insan için bu süreç, cinsiyet rollerini öğrenme gibi doğal ve verilidir (Chalfant, Beckley ve Palmer 1987: 44). İnsan, genel sosyalleşmesi sürecinde bir yandan kişiliğini meydana getirirken, diğer yandan da dindarlaşma ve dinsel kimlik edinme tecrübesi içinde olur. Genel olarak kimlik kazanmada da dinsel sosyalleşme etkili olur. Dinsel sosyalleşme, tabiatı gereği insana din temelli sosyalleşme süreci içinde kimlik kazandırır.

19 Din ve Sosyalleşme 447 Hatalı Sosyalleşme, Sapma ve Din Hatalı sosyalleşme, insanı sapmaya götürebilir. Din ise hatalı sosyalleşmeyi başarılı sosyalleşmeye dönüştürebilir ve dolayısıyla sapmayı baştan önleyebilir. Tabii ki görece din de hatalı sosyalleşme ve dolayısıyla sapmaya da yol açabilir. Din Değiştirme, İhtida, Mezhep Değiştirme, Grup Değiştirme ve Sosyalleşme Yeniden dinî sosyalleşme, insanın farklı dinî ortamlara girmesi ve farklı dinî yaşam biçimlerini benimsemesiyle yaşadığı sosyalleşme sürecini ifade eder. Yeniden dinî sosyalleşmenin önemli bir ilgisi, ihtida etme ve din değiştirmeyle kurulabilir. İhtida etme ve din değiştirmeyle kişi, farklı bir sosyal çevreye girer. Bu durumda bir yeniden sosyalleşme gerçekleşmek durumundadır. Mezhep değiştirmeyle de yeni bir sosyalleşme sürecine girildiği söylenebilir. Bilindiği gibi bireysel mezhep değiştirmeleri olduğu gibi kolektif mezhep değiştirmeleri de olabilmektedir. Son çözümlemede insan, bir mezhepten diğerine geçtiğinde yeni bir çevreye veya gruba dahil olmaktadır. Bu durumda yeni bir sosyalleşme sürecine girmektedir. Türkiye de meselâ Şafii Mezhebi nden Hanefî Mezhebi ne geçenlerin dikkate değer boyutlara ulaştığı söylenebilir. Şu da belirtilmelidir ki, İslam da mezhep değiştirme, Hıristiyanlıktaki mezhep ve kilise değiştirme gibi çok farklılıklar getiren ve yoğun bir yeniden sosyalleşme gerektiren bir durum değildir, nispeten yüzeysel bir yeniden sosyalleşme gerektiren bir durumdur. Şiilikten Sünniliğe veya Sünnilikten Şiiliğe ve aynı şekilde Alevilikten Şiilik veya Sünniliğe geçenlerde bu iki büyük akımın kendi içinde geçiş yapanlara göre biraz daha fazla ve yoğun yeniden sosyalleşme yaşanır. Hıristiyanlıkta örneğin Katolik mezhebinden Protestan mezhebine geçen kimseler, oldukça yeni bir çevreye, yeni bir kiliseye, yeni bir dinsel gruba dahil olurlar. Bundan dolayı Hıristiyan dünyadaki mezhep değiştirmeler, sosyalleşmenin oldukça yoğun yaşandığı durumlardır. İslam toplumlarında mezhep değiştirmelerden biraz farklı bir durum dinsel akım, grup, hareket veya cemaat ya da cemaat değiştirmelerinde gözlemlenebilir. Çünkü bu tür grup değiştirmeleri insanları yepyeni bir sosyal çevreyle tanıştırır. Yeni dinsel akım veya grubun kuralları, ilişki biçimleri, ritüelleri vs. farklı olduğundan yeniden bir dinsel sosyalleşmenin olması kaçınılmazdır. İmanlaşma Süreci Olarak Dinsel Sosyalleşme İman, toplumsal bir aktör olarak insanda teolojik, epistemolojik, entelektüel, sosyal, kültürel, siyasal, eğitimsel, ahlaki vd. boyutlarla bağlantılı olarak niteliksel düzlemde değişen, gelişen, tortulaşan, zayıflayan, güçlenen, yenilenen, eskiyen bir yapısallık arz eder. Sosyalleşme sürecinde iman da payına düşeni alır ve göreceli olarak ya iyiye ya da kötüye doğru bir seyir izler. Bundan dolayı, İslamî iman, Kur an da toplumsal hayatta bir imanlaşma süreci içinde yenilenmesi, sorgulanması, geliştirilmesi ve kuvvetlendirilmesi gereken bir iman olarak görülür. Ey iman edenler! iman ediniz! (Nisa 4/136) ayeti bu imanlaşma sürecine işaret etmektedir. Dinsel Sosyalleşme Etkenleri Sosyalleşme gibi, dinsel sosyalleşme de çeşitli sosyalleştirici aracılarla gerçekleşir ki bunlara dinsel sosyalleşme etken veya ajanları denir. Dinsel sosyalleşme etkenleri, genel olarak sosyalleşme etkenlerine ek olarak dinsel faktörlerdir. Dinsel sosyalleşme etken veya ajanlarını; sosyalleştirici kişi, kurum, zaman, mekan, şahsi tecrübeler ve kitle iletişim araçları gibi çok çeşitli etmenler altında ele almak mümkündür. Bu durumda şu etkenler üzerinde durulabilir: Aile: İnsanın ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Dinî sosyalleşme de, dinin önem verdiği temel bir sosyalleşme aracı olarak aileyle başlar. Denilebilir ki, aile dinsel sosyalleşme yönünden önemli bir işlev görür. Bu nedenle Joachim Wach (1995: 93), çeşitli kültürlerdeki yetişkin

20 448 Ejder OKUMUŞ insanların sahip oldukları dini duygularla, onların çocukluk çağlarında aile ocağında edindikleri dinî tecrübeler arasında yakın ilişki olduğunu düşünür. Çocuk ilk dinsel deneyimini ailede tecrübe eder. Elbette ailenin bu etkililiği çocukluk sonrası bitmez. Örneğin ergenin hayatında da aile çok etkili bir kurumdur. Dinî kimliğin şekillenmesi üzerinde aile biriminin, özellikle anne-babanın derin etkisi olduğu bir gerçektir. Çocuğun ilk dinî bilgilerini aldığı kurum ailedir. O halde denilebilir ki insanın din eğitiminin ilk temelleri ailede atılır. Ebeveyn, çocuklarının dinsel gelişimi üzerinde çok güçlü bir etkiye sahiptirler. Dinsel sosyalleşme, öncelikle ebeveyn dindarlığı, güçlü ebeveyn-çocuk ilişkisine ve yüksek aile tatmin ve memnuniyetine bağlıdır (Myers 1996; Smith ve Denton 2005). Anlaşıldığı üzere aile, daima hayati bir dinsel sosyalleşme birimi olmuştur. Birincil sosyalleşmenin merkezi yeri olan aile içinde yapılan dualar, ibadetler, dinî törenler, ortaya konulan tutum ve davranışlar, ilişki biçimleri vs., başta çocuk olmak üzere aile üyesinin din eğitiminde o kadar etkili olur ki, birey bu dinî bilgi ve uygulamalarla birlikte temelde ve sürekli olarak sosyalleşme sürecini yaşar. Ailedeki sosyal ilişkiler ağı içinde aile bireylerinin tamamı, çocuğun dinsel sosyalleşmesinde etkili ve işlevsel olurlar. Aile yapısının çekirdek veya geniş, ataerkil veya anaerkil olup olmamasına, bağlı olarak anne, baba, büyükbaba, büyükanne, kardeş, abi, abla, yenge, amca, dayı vs. çocuğun dinî sosyalleşmesinde rol alırlar. Bizim toplumumuzda aile içinde annenin ve genel olarak kadın aktörlerin çocuklarla ilişkisinin düzeyinin babaya ve genel olarak erkek üyelere göre daha yüksek olduğu düşünüldüğünde (bkz. Okçay 1992: ), çocuğun dinî sosyalleşmesinde başta anne olmak üzere, ailedeki kadın bireyler çok daha fazla işlevsel olurlar. Fakat bunu yine de genellememek gerek; çünkü tersi durumların veya cinsiyet farklılığının etkili olduğu durumların mevcudiyeti bir gerçektir. Mesela erkek çocuk ve gençler üzerinde büyük baba, baba veya abilerin, kız çocuk ve gençler üzerinde büyükanne, anne veya ablaların daha etkili olduğu durumlar da çoktur. Ayrıca büyüklerden hangisinin dinsel ve dindarlık durumu daha etkiliyse, onun dinsel sosyalleşmedeki etkisinin daha çok olduğu da vakidir. Denilebilir ki, bir dinsel sosyalleşme etkeni olarak ailenin, Türkiye de temel sosyalleşme etmeni veya ajanı olarak işlev gördüğü söylenebilir. Esasen aile, toplumumuzda, sadece çocuklar için değil, yetişkinler içinde çok önemli bir dinsel sosyalleşme aracıdır. Tabii ki çocuk için birinci derecede sosyalleşme aracı olma vasfına sahiptir. Çocuğa, gelişim sürecinde geleneksel kültürel içerikli dinî masallar, öyküler aile ortamında aktarılır, dinî bilgiler verilir. İlk çocukluktan itibaren kişilere, ailede büyüklerin taklit edilmesi, örnek veya model alınması için uygun ortam yaratılır. Ailede çocuğa gündelik hayat içinde hem rastgele bilgiler ve uygulamalar ortaya konulur, hem de belli bir program çerçevesinde din eğitimi verilir. Toplumumuzun hemen her kesiminde aile, çocuklarına dinî eğitim verir, dinî nasihatler verir, teorik ve uygulamalı din eğitimi verir (Örnek, 1979: 281 vd.). Aile içinde anne, baba, diğer aktörler, özellikle dinî açıdan daha güçlü olan birey, çocuklar üzerinde etkili olur ve çocuklara, İslam ın şartlarını, imanın şartlarını, Amentü yü, Allah ı, Allah ın birliğini, Peygamberi, cennet ve cehennemi, günahı, sevabı, ahireti vs. öğretir. Namaz kılmayı uygulamalı olarak öğretir. Çocuk bir yandan teorik bilgileri alırken, bir yandan da büyüklerinden gördüklerini taklit etmeye çalışır. Ailenin dinsel sosyalleşmede etkili olmasında dinin aileye ayrı bir önem vermesinin de etkili olduğunu belirtmek gerek. Din, sosyalizasyonun temel bir ajanı veya etmeni olarak aile kurumunu desteklediği için, aile temel dinsel sosyalleşme etkeni veya aracı olmaktadır. Ayrıca ailenin toplumsal hayatın temel yapı taşı grup ve kurum olmasının da, ailenin temel dinsel sosyalleşme etmeni olmasında etkili olduğu gerçeğine işaret etmekte fayda bulunmaktadır. Öteden beri sosyal bilimciler dini kimliğin oluşumunda aileler ile çocukları arasında güçlü bir ilişkinin varlığını gözlemlemektedirler. Ailenin din, mezhep, tarikat, sekt, akım gibi önceden yapılmış tercihleri çocuklarının bu konudaki tercihlerinde temel belirleyici unsurdur. Zaten insan dünyaya geldiğinde birçok şeyi hazır bulduğu gibi din ve dinsel yaşantıyı da ailede hazır bulur.

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikoloji RPD 101 Not III Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Kişilik Gelişimi Kişilik Nedir? *Kişilik, bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici,

Detaylı

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ ÇOCUK PSİKOLOJİSİNDE GELİŞİM MODELLERİ... 3 ÖĞRENME TEORİSİ MODELİ... 4 BİLİŞSEL GELİŞİM MODELİ... 5 İNSAN GELİŞİMİNİ VE PSİKOLOJİSİNİ AÇIKLAYAN TEMEL KURAMLAR...

Detaylı

PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI

PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI PDR de Üç Gelişim Alanı (Kişisel-sosyal gelişim) Prof. Dr. Serap NAZLI Üç Gelişim Alanı Gelişimsel rehberlik modelinin nihai amacı yaşam kariyeri gelişimini desteklemektir. Gelişimsel PDR nin ilkesi: Rehberlik

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi İLETİŞİMLETİŞİİŞİM İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi amaçlarla iletişim kurmaya devam

Detaylı

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre değişimlerdir. Öğrenmede değişen ne???? İnsan ve hayvan arasında

Detaylı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ 1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK Geleneksel eğitim anlayışı bireyi tüm yönleri ile gelişimini sağlama konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlayış ve

Detaylı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Tanrı Tasavvuru Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Peker e göre: Kişinin bebekliğinden itibaren, zeka gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre, Tanrı yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi

Detaylı

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli Bölüm 6 Pazarları ve Satın alma Davranışı Bölüm Amaçları davranış modelinin unsurlarını öğrenmek davranışını etkileyen başlıca özellikleri belirtmek Alıcı karar sürecini açıklamak Satın Alma Davranışı

Detaylı

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ Kodu: KİT201 Adı: Kişilerarası İletişim Teorik + Uygulama: 2+0 AKTS:

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 GİRİŞ SOSYOLOJİ VE DİN SOSYOLOJİSİ Din Sosyolojisinin Konusu...11 Zeki Arslantürk Sosyolojik Din Tanımları...37 Kemaleddin Taş Din ve Toplum İlişkileri...43 Dini Tecrübenin İfade

Detaylı

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin?

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Öğrenmede değişen ne???? İnsanlar ve hayvanların öğrenmelerindeki farklar? Öğrenme??? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana

Detaylı

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü İyi ve kötü, yanlış ve doğru kavramlarını tanımlar, Etik bilincini geliştirmeye ve insanları aydınlatmaya

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

Eğitimin Toplumsal Temelleri. Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI

Eğitimin Toplumsal Temelleri. Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI Eğitimin Toplumsal Temelleri Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI Eğitim Bir kavram olarak Bir süreç olarak Bir örgüt olarak EĞİTİM Bir sistem olarak Bir kavram olarak eğitim Bir kavram olarak eğitim Eğitim bireylerin

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA KİTABIN YAZARLARI Prof. Dr. AŞKIN KESER Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü nde

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Davranış Bilimleri üzerine Davranış Bilimleri insan davranışını, davranışa etki eden toplumsal, psikolojik, grupsal ve

Detaylı

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı. ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE KÜLTÜR Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan Örgütün amaçlarına uygun olarak görevlerini yerine getirebilmesi, yaşamını sürdürmesi, karşılaştığı sorunları çözmesi ve gelişimini

Detaylı

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ AÇISINDAN AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ AÇISINDAN AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ AYLIK BÜLTENLER SERİSİ HAZİRAN, 2007 SAYI: 8 ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ AÇISINDAN AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ Aile, insan türünün sürekliliğini sağlayan, ilk toplumsallaşma sürecini oluşturan, karşılıklı ilişkileri

Detaylı

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı Ders 4 KÜLTÜR Yrd. Doç. Dr. SERAP TORUN Kültürün tanımının çok fazla olması ve bilim insanlarının belli bir tanım üzerinde anlaşamamaları kültür sözcüğünün çok anlamlı olmasından kaynaklanmaktadır. Antropolojide

Detaylı

KRİMİNOLOJİ Nisan 2015 Sosyal (Bağ) Kontrol Teorisi. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

KRİMİNOLOJİ Nisan 2015 Sosyal (Bağ) Kontrol Teorisi. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ KRİMİNOLOJİ -2- Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU tuba.topcuoglu@gmail.com 2 Nisan 2015 Sosyal (Bağ) Kontrol Teorisi İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ Teori Temel kavramlar Temel önermeler Ampirik geçerlilik

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Amacı Nedir?

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Amacı Nedir? Rehberlik Nedir? Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri; bireyin kendini tanıması, anlaması, sahip olduğu gizil güçleri keşfetmesi, geliştirmesi ve bulunduğu topluma aktif uyum sağlayarak kendini gerçekleştirmesi

Detaylı

Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler

Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler 1 KİŞİLİK Tutarlı davranışlar ortaya çıkmasına neden olan özellikler Doğuştan mı, sonradan mı? Çevresel etmenler.. (aile, okul, arkadaş, sosyal

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. GELİŞİM İLKELERİ GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. Kalıtım bireyin anne babasından getirdiği gizil güçleri anlatır. Bu gizil güçlerin üst düzeyi kalıtsal olarak belirlenir. Bu düzeye ulaşma

Detaylı

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ Giriş Toplumsal Sosyalleşme ve Toplum Toplumsal Temel Olarak Eğitim

Detaylı

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii BÖLÜM I GELİŞİM 1. ÜNİTE GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR, GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER... 1 GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28 İÇİNDEKİLER Önsöz/ Ahmet Yıldız 5 Giriş 11 Psikoloji kökenli modeller 15 Davranışçılık 15 Bilişselcilik 17 Bilişsel Yapılandırmacılık 20 Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik RPD 201 Not II Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Eğitimde Rehberlik *Rehberlik, bireyin en verimli bir şekilde gelişmesini ve doyum verici

Detaylı

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 1. Ünite Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar TOPLUMSAL YAPI KAVRAMI Toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler

Detaylı

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik ERGENLİK ERGENLİK Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu geçiş dönemi cinsel olgunlaşmaya yönelik fiziksel değişimlerle başlar, bağımsız yetişkin

Detaylı

Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram;

Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram; KAVRAM OLUŞTURMA: Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram; ağaç,kedi,güzellik,gibi bir nesne ya da bir sembol olabilir.

Detaylı

Çocuklarınıza sorun çözme becerisi kazandırma konusunda yol göstermeyi amaçlayan bültenimizin sizlere faydalı olması dileğiyle

Çocuklarınıza sorun çözme becerisi kazandırma konusunda yol göstermeyi amaçlayan bültenimizin sizlere faydalı olması dileğiyle Rehberlik Postası Değerli velilerimiz, Anne ve babalar, çocuklarının küçük yaşlarda sorunlarla karşılaşmalarını ya da bunlarla baş etmek zorunda kalmalarını engellemek için genelde kendileri sorunlara

Detaylı

Sosyal Etki Teorisi. Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014

Sosyal Etki Teorisi. Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014 Sosyal Etki Teorisi Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014 Sosyal Etki ve Uyma Davranışı Sosyolojinin, toplumun bütününü kapsayan kanunu insan toplum hayatı yaşar kanunudur. İnsan bir toplumda

Detaylı

Doç. Dr. Tülin ŞENER

Doç. Dr. Tülin ŞENER Doç. Dr. Tülin ŞENER AHLAK GELİŞİMİ Bireyde var olan değerler sistemi, gelişimsel bir süreç içinde ortaya çıkmaktadır. Bu sürece AHLAK GELİŞİMİ denir. Toplumun kendinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi

Detaylı

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu. SİSTEM SOSYAL BİR SİSTEM OLARAK SINIF Sınıfta Kültür ve İklim Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sistem: Aralarında anlamlı ilişkiler bulunan, bir amaç doğrultusunda bir araya getirilen

Detaylı

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Program Geliştirme ve Öğretim Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Temel Kavramlar Eğitim: Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar süre gelen bir süreçtir. Bu süreçte bireylere çeşitli bilgi, beceri, tutum ve

Detaylı

Eğitim Bilimlerine Giriş

Eğitim Bilimlerine Giriş Eğitim Bilimlerine Giriş Yrd. Doç. Dr. Tuncay Sevindik E-posta: tuncaysevindik@hotmail.com Web: www.tuncaysevindik.com 1/44 Ders İçeriği Bu dersin amacı; eğitimle ilgili temel kavramlar, eğitimin psikolojik,

Detaylı

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR 2017 Doç. Dr. Adnan BOYACI Neden Eğitimin Sosyal Temelleri Eklektik bir alan olarak Eğitim Yönetimi Büyük sosyal bilimler teorisi Eğitim yönetiminin beslendiği

Detaylı

Hamileliğe başlangıç koşulları

Hamileliğe başlangıç koşulları Zeka aslında tek bir kavram değildir. Zekayı oluşturan alt yeteneklere bakıldığında bu yeteneklerin doğuştan getirilen yeteneklerin yanı sıra sonradan kazanılmış, gerek çocuğun kendi çabasıyla edindiği,

Detaylı

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Toplumsal hayat, hak ve fedakârlıklar üzerine kuruludur. Hak ve fedakârlıkların dengeli

Detaylı

5. MESLEKİ REHBERLİK. Abdullah ATLİ

5. MESLEKİ REHBERLİK. Abdullah ATLİ 5. MESLEKİ REHBERLİK Abdullah ATLİ Meslek seçimi neden önemlidir? İnsan, yaşamı boyunca çeşitli seçimler yapar. Mesleğini, yiyeceğini, giyeceğini, evini, eşini, arkadaşlarını vb. seçer. Meslek seçimi,

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

Yapılandırmacı Yaklaşım

Yapılandırmacı Yaklaşım Yapılandırmacı Yaklaşım Dr Ismail Marulcu 1 Yapılandırma ama neyi? Öğrenme sürecinde yapılandırılan, inşa edilen ya da yeniden inşa edilen bilgidir. Yapılandırmacılık öğrencilerin yeni bilgileri nasıl

Detaylı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sınıf Nedir? Ders yapılır Yaşanır Zaman geçirilir Oyun oynanır Sınıf, bireysel ya da grupla öğrenme yaşantılarının gerçekleştiği

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ 15 1.1. Sosyolojinin Tanımı 16 1.2. Sosyolojinin Alanı, Konusu, Amacı ve Sınırları 17 1.3. Sosyolojinin Alt Disiplinleri 18 1.4.

Detaylı

EĞİTİMİN TOPLUMSAL SÜREÇLERLE İLİŞKİSİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

EĞİTİMİN TOPLUMSAL SÜREÇLERLE İLİŞKİSİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ EĞİTİMİN TOPLUMSAL SÜREÇLERLE İLİŞKİSİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Sosyalleşme, bireyle toplum arasındaki karşılıklı etkileşime dayanan

Detaylı

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Medya ve Siyaset KAM 429 Her İkisi 3 0 0 3 8 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 Bilimin Anlamı ve Özellikleri...17 Psikoloji...18 Gelişim Psikolojisi...25 Öğrenme Psikolojisi...26 Psikolojide Araştırma Yöntemleri...26

Detaylı

Tematik Yaklaşımla Çocuklarda Sosyal Becerilerin Kazandırılması

Tematik Yaklaşımla Çocuklarda Sosyal Becerilerin Kazandırılması Tematik Yaklaşımla Çocuklarda Sosyal Becerilerin Kazandırılması Prof. Dr. Esra ÖMEROĞLU Arş. Gör. Osman BASĠT Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi A.B.D Tematik Yaklaşım Tematik

Detaylı

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik 1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Hakkaniyet, bütün kararların tutarlı, tarafsız ve

Detaylı

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli anne babalar; Her insan, yaşamını sürdürmek ve gelişmek için başka insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçları karşılamak için arkadaşlık ilişkileri, sosyal alandaki en önemli

Detaylı

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA 1-PROJENİN ADI: HAYDİ HALİL İBRAHİM SOFRASINA EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ 2-PROJENİN ÖZETİ: 2013-2014 eğitim- öğretim yılında okulumuz da gerçekleştireceğimiz

Detaylı

Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological Study of Religion, London and Toronto: Associated University Press, 1989.

Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological Study of Religion, London and Toronto: Associated University Press, 1989. Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2002 KİTAP TANITIMI Yrd. Doç. Dr. Hasan KAYIKLIK Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological

Detaylı

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler. 0212 542 80 29 Uz. Psk. SEMRA EVRİM 0533 552 94 82 DUYGUSAL ZEKA Son yıllarda yapılan pek çok çalışma zeka tanımının genişletilmesi ve klasik olarak kabul edilen IQ yani entelektüel zekanın yanı sıra EQ

Detaylı

İletişimin Sınıflandırılması

İletişimin Sınıflandırılması İletişimin Sınıflandırılması Toplumsal ilişkiler sistemi olarak Kişiler arası Grup i Örgüt i Toplumsal Grup ilişkilerinin yapısına göre Biçimsel olmayan (informel) / yatay Biçimsel / Formel) /dikey Kullanılan

Detaylı

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI Öğr. Gör. Özlem BAĞCI Çocuğun kas gelişimini sağlayan, enerjisinin boşalmasına yol açan oyun, arkadaşları ile iletişimi ve işbirliğini de sağlayarak onun dünyasını biçimlendirir. Piaget e göre oyun, çocuğun

Detaylı

VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI

VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI İÇİNDEKİLER KISIM I VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI BÖLÜM 1 Vygotsky nin Yaklaşımına Giriş Zihnin Araçları... 4 Zihnin Araçları Niçin Önemlidir... 5 Vygostky Yaklaşımının Tarihçesi...

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS GIRIŞ Örgüt, birey yaşantısının önemli kısmının geçtiği yerdir. Bireyler yaşamları boyunca sayısız örgütte çeşitli statülere ve buna bağlı olarak rollere sahip olur. Tiyatronun

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Tasarım Psikolojisi GRT 312 Bahar 2 0 0 2 3 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili

Detaylı

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitim sürecinin daima iki boyutu olmuştur. Bunlardan birincisi yukarıda değindiğimiz toplumsal ya da sosyal boyut, diğeri ise bireysel boyuttur. Eğitim ne kadar sosyal amaçlarla

Detaylı

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Siyaset Psikolojisi KAM 318 Her İkisi 3 0 0 3 6 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili

Detaylı

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2013-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:5 DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI Değerler bizim hayatımıza yön veren davranışlarımızı şekillendiren anlam kalıplarıdır.

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ DOÇ.DR. ZEHRA ALTINAY SINIF YONETIMI Bu derste, Sınıf ortamı ve grup etkileşimi Grup türleri Grup ve lider Liderlik türleri Grup içi etkileşimin hedefleri

Detaylı

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ Çağdaş kuramlar kişiliğin kalıtımla getirilen bir takım özellikler ve çevreyle kurulan etkileşimler sonucu oluştuğunu ileri sürmektedir. Aile, hem kalıtımla aktarılan özellikler

Detaylı

KRİMİNOLOJİ Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

KRİMİNOLOJİ Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ KRİMİNOLOJİ -2- Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU tuba.topcuoglu@gmail.com 21 Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ GELİŞİMSEL YAŞAM BOYU TEORİLERİ Geleneksel olarak kriminolojideki

Detaylı

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Ü s t S ı n ı f Orta Sınıf Alt Sınıf TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumsal tabakalaşma dünya yüzeyindeki jeolojik katmanlara benzetilebilir. Toplumların,

Detaylı

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI Okulöncesi eğitim çevresini merak eden, öğrenmeye ve düşünmeye güdülenmiş çocuğun bu özelliklerini yönetme, teşvik etme ve geliştirme gibi çok önemli bir görevi üstlenmiştir.

Detaylı

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR Akıl Oyunları çocukların ve yetişkinlerin strateji geliştirme, planlama, mantık yürütmemantıksal bütünleme, görsel-uzamsal düşünme, yaratıcılık, dikkat - konsantrasyon, hafıza

Detaylı

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu İÇERİK Rehberlik Birimi Tanıtımı Gelişim Dönemleri ve Okula Uyum Süreçleri Öğrencilerimizin; Zihinsel, bedensel, sosyal ve

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ A u ok na lu ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - MART 2014 ANAOKULLARI BÜLTENİ ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ Okul öncesi dönem, gelişimin hızlı olması ve

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ GİRİŞ BÖLÜM I TEMEL KAVRAMLAR 1-10 Kaynakça. 7 OKUMA PARÇASI (Baba Emzirmesi). 8

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ GİRİŞ BÖLÜM I TEMEL KAVRAMLAR 1-10 Kaynakça. 7 OKUMA PARÇASI (Baba Emzirmesi). 8 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ iv GİRİŞ v BÖLÜM I TEMEL KAVRAMLAR 1-10 Kaynakça. 7 OKUMA PARÇASI (Baba Emzirmesi). 8 BÖLÜM II RUH SAĞLIĞI YERİNDE İNSAN 11-30 Ruh Sağlığı Yerinde İnsanın İki Temel Özelliği 1. Kendini

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikoloji RPD 101 Not I Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Psikoloji *Psikoloji, pscyhe (ruh) ve logy (bilim) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmektedir. *Psikoloji, hayvan

Detaylı

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Hedef Davranışlar Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Bu nitelikler bilişsel, duyuşsal ve psikomotordur. 2 aşamada ele alınmaktadır.

Detaylı

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak OYUN VE ÇOCUK Oyun oynamak çocukluk çağına özgü psikolojik, fizyolojik ve sosyal içerikli bir olgudur. Oyun hem zihinsel gelişimin aynası olan hem sosyal becerilerin öğrenildiği hem de duygusal boşalımın

Detaylı

Kuşaklararası Öğrenme

Kuşaklararası Öğrenme Kuşaklararası Öğrenme Meltem TÜRKER Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Ekim 2017 1 Sunum İçeriği Kuşak Kavramı Kuşak Sınıflamaları Bebek Patlaması Kuşağı (Baby Boomers) X kuşağı Y Kuşağı Z Kuşağı Kuşaklararası

Detaylı

ÜNİTE:1. Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2. Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3

ÜNİTE:1. Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2. Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3 ÜNİTE:1 Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2 Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3 Türkiye de Aile Kurumu ve Nüşusla İlgili Sorunlar ÜNİTE:4 Türkiye de Eğitim Kurumu ve Sorunları

Detaylı

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ 1-) Türkiye de cumhuriyetin ilanından hemen sonra eğitimde, dinde, yönetimde, hukukta, ekonomide, sanatta, aile yapısında

Detaylı

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM EĞİTİM REHBERLİK ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK NİN YERİ ve ÖNEMİ Eğitim? İnsana en iyi olgunluğu vermektir (Eflatun). İnsana tabiatında bulunan gizli bütün kabiliyetlerin geliştirilmesidir (Kant). Bireyin

Detaylı

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK Matematik,adını duymamış olsalar bile, herkesin yaşamlarına sızmıştır. Yaşamın herhangi bir kesitini alın, matematiğe mutlaka rastlarsınız.ben matematikten

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

Yöntem nedir? Öğretim yaşantılarının desenlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarında bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yoldur.

Yöntem nedir? Öğretim yaşantılarının desenlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarında bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yoldur. ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ Yöntem nedir? Öğretim yaşantılarının desenlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarında bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yoldur. ÖĞRETİM NE DEĞİLDİR? ÖĞRETİM ÖĞRENCİYE

Detaylı

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Bahar Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Bahar Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI Ders İzlencesi 2016 2017 Eğitim Yılı ve Bahar Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI Dersin adı: Gelişim Teorileri Dersin veriliş şekli: Yüz yüze Dersin genel içeriği: Bu ders kapsamında çocuk gelişiminde

Detaylı

EĞİTİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. 1. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. 1. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 1. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL TEMEL KAVRAMLAR KÜLTÜR EĞİTİM İNSAN YAŞANTI SÜREÇ DAVRANIŞ İNFORMAL EĞİTİM FORMAL EĞİTİM ÖRGÜN

Detaylı

FEN ve TEKNOLOJİ ÖĞRETİMİNDE. Neden işbirliği? Neden birbirimize yardım ederiz? İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME

FEN ve TEKNOLOJİ ÖĞRETİMİNDE. Neden işbirliği? Neden birbirimize yardım ederiz? İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME FEN ve TEKNOLOJİ ÖĞRETİMİNDE Temel amaç, öğrencilerin ortak bir amaç doğrultusunda küçük gruplar halinde, birbirinin öğrenmelerine yardım ederek çalışma yapmalarıdır. Heterojen (farklı özelliklerde) bir

Detaylı

TOPLUMSAL CİNSİYET - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

TOPLUMSAL CİNSİYET - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM TOPLUMSAL CİNSİYET - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Tarihsel Süreç Kadınlar ve kadın deneyimleri toplumun yarısını oluşturmasına rağmen, tarih yazılırken bunlar dışarıda tutulmuş,

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ

HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ sıradan olmakla özel olmak arasındaki farktır. HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ MİLLETİN SEVGİSİ EN BÜYÜK SEVGİDİR ATATÜRK ELDE ETMEYİ DÜŞÜNDÜKLERİMİZİN İÇİNDE HİÇ BİR ŞEY, BİZE HALKIN SEVGİSİ

Detaylı

Psikomotor Gelişim ve Oyun

Psikomotor Gelişim ve Oyun Psikomotor Gelişim ve Oyun Oyun? Çocuğun, kendini, diğer insanları, doğayı ve nesneleri tanıma etkinliğidir. Çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenme yoludur. Düşünülmeden, eğlence amacıyla yapılan hareketlerdir.

Detaylı

TOPLUMSAL KURUM OLARAK EĞİTİM KURUMLARI

TOPLUMSAL KURUM OLARAK EĞİTİM KURUMLARI TOPLUM Sınırları belirli bir doğal çevrede, ortak amaçlar için biraraya gelen, karģılıklı benimsenen kurallara bağlı, iģbirliği ve dayanıģma anlayıģında olan insanlardan oluģur. TOPLUMSAL KURUM OLARAK

Detaylı

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU Yaş Dönem Özellikleri BÜYÜME VE GELİŞME Gelişme kavramı düzenli, sürekli ve uyumlu bir ilerlemeyi dile

Detaylı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları Dersin

Detaylı