vermiştim dñpedñz. Bir an Öylece, tabancanın namlusunun ucu göğsñme dayalı durdum ; mum, masa ve duvar dönmeğe başladı. Tetiği Åektim.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "vermiştim dñpedñz. Bir an Öylece, tabancanın namlusunun ucu göğsñme dayalı durdum ; mum, masa ve duvar dönmeğe başladı. Tetiği Åektim."

Transkript

1 Dostoyevski Dostoyevski'nin ilk romanı ÅZavallı insanlarç adını taşır. Sadece bu eser. onu şñhrete ulaştırmaya yetmişti. Öok geümeden, Öarlık Rusyası, Dostoyevs-ki'yi ihtilál kaynağının başında buldu. ânlä yazar, ÜarÜabuk idam häkmänä giydi yılında, kurşuna dizilmek äzere direğe bağlanacağı sırada, hayatını bağışladılar. Ahreti boylamıya hazırlanırken, Sibirya'ya säräldäğänä gñrdä. Rutubetli zindanlar, onun enerjisini kñstek-liyememişti. On yıl sonra (1859) geriye dñndäğä zaman, koltuğunun altında birüok yeni eser taşıyordu. Eskisinden kat kat gäülä eserler,.. Dostoyevski, Ñlänceye kadar boş durmadı. ãlä Evinin Hatıraları (1863), Cinayetler ve Gänahlar (1865), Sersem (1868), Karamazof Kardeşler (1876) gibi eserleriyle, Üağdaş romancıların Ñn sırasında yer aldı. Romanlarında karamsar ve dengesiz tiplere bolca rastlanır, insan denen yaratığı derinlemesine inceliyen Dostoyevski'nin ruh tah-lillerindeki başarısı eşsizdir denebilir. en bir garip kişiyim. Şimdi, bana deli diyorlar. Eskisi kadar "garip,, gñränmekte devam etseydim, bu benim iüin aşamalı bir biüim ilerleme olacaktı. Bugän alaylardan artık alınmadığımı sñylemeliyim. Bana gäldäklerinde daha bir eğleniyorum. Alaycıların GerÜek'i tanımadıklarını, benim, benim tanıdığımı äzälerek gñrmeseydim, başkaları gibi, aüıktan aüığa kahkahayı basardım. GerÜek'i tanımakta yalnız olmak Üok ta gäümäş. Ama anlamıyacak onlar ; yoo! anlamıyacak onlar! Bir zamanlar, herkese garip gelmekten mäthiş äzälärdäm. Garip "gñrän-mek,,e kalkmazdım. Doğdum doğalı gariptim ben, 7 yaşımdan beri de, garip olduğumu biliyordum. Ne kadar okula gittim, ne kadar âniversite yäzä gñrdämse, garip olduğuma gene o kadarinanü getirmiş oldum. ãyle ki Ñğrendiğim bätän bilgilerin beni bu garip olduğum däşäncesi iüinde yoğurmaktan başka ne amacı vardı, ne de sonucu oldu. Öalışmalarımdaki aynı şey gänläk hayatta da oluyordu. Her yıl, herkesin gñzände garipliğimi, acayipliğimi daha iyi anlıyordum. Herkes beni tefe koyuyordu ama, herhangi biri olmaktan Üok garip olduğumu bilen bir insanın bulunduğundan, bu insanın da ben olduğumdan kimse huylanmıyordu. Bununla birlikte, bunu bilm.eyişleri, benim yäzämden oldu. Sırlarımı kimseye aümı-yacak kadar bäyäk burunluydum. Bu gurur zamanla Üoğaldı, herhangi birinin Ñnände dalgınlığa gelip kendimi garip bulduğumu sñylemeğe kalkmış olsaydım, bir kurşun sıkardım beynime. Ah! Yeni yetmelik Üağımda, belki bir gän, bu däşändäğämä itiraf etmeğe kalkarım diye, ne acı Üekiyordum. Ama, bçr delikanlı olduğumda, her yıl, garipliğimin Üoğaldığını anlamam şñyle dursun, nedan olduğunu kesinlikle bilmeksizin, 10 daha durgun oluyorum. Dänyada herkesin bana ilgisiz kaldığını däşänmekle başıma daha bäyäk bir dert geldiğinden belki. Nicedir bundan kuşkulanıyordum, ama birden, geüen yıl, bu işte yanıldığımı anladım. Dänyanın olmasının ya da hiübir yerde hiübir şey olmamasının bence bir olduğunu sezdim. Bunun äzerine, alaycılara gocunmaktan, hemen vazgeütim; artık onlara kulak asmadım. Vurdumduymazlığım en ipe sapa gelmez işlerde bile ortaya Üıkıyordu. SÑzän gelişi, sezmeden insanları itip kaka kaka, sokakları arşınladığım oluyordu. Bunun Ñzensizlikten ileri gelmiş- olduğunu diyemem ; neden ileri gelmiş olduğunu da däşänmeği bir yana bırakmıştım. Bana herkes, herkes Ñnemsiz geliyor. İşte GerÜek'i o zaman tanıdım. GeÜen kasımda, daha doğrusunu demek gerekirse, GerÜek'i 3 kasım gänä tanıdım. O gän bugändär, hayatımın her dakikasını hatırlarım... Bu karanlık, sanki hiü gñrälmemişcesine karanlık bir gecede oldu. İşte evime dñnäyor ver Bu kadar pusulu bir gece gñrmenin o-lanaksu olduğunu däşänäyordum. Bätän gän yağmur yağmıştı ; soğuk yağmur olmuştu bu, Çanki korkunü ve insanlığa däşman yağmur. Sonra

2 sonra, yağmur dindi; korkunå bir ıslaklıktan başka şey kalmadı artık ortalıkta. Sokağın her taşından, kaldırımın her paket taşından, soğuk bir buğu yñkseliyormuş gibime geliyordu sanki Gaz birden sönerse, mutlu olacağım duygusuna kapıldım, ÅÑnkÑ gazın ışığı havadaki ıslaklığı ve iåe dokunuculuğu daha iyi ortaya dökñyordu. O gñn, hemen hemen yemek yememiştim, akşamın inişinden sonra arkadaşlarımdan ikisinin de ziyaretini kabul eden bir mñhendisin evine kapağı atmıştım. Ses etmeden durmuştum ve susmamın kendilerini sıktığını bile anladım. İlgi Åekici bir konu Ñzerinde konuşuyorlardı, gñya ısınmak iåin gelmişlerdi ama, duruşlarının, geråekten, boşuna olduğunu görmñştñm. İş olsun diye ısınıyorlardı. Damdan dñşercesine kendilerine şunu demiştim : "Baylar, görñyo- 12 rum ki sizi dñpedñz Ñzerinde Åene yorduğunuz konu ÑşÑtÑyor.,, Uyarışımdan hiå te ÑzÑlmÑş olmadılar ; yalnız, dediğimi ve dñşñndñklerinin beni temelli ilgisiz bıraktığını anlayarak, bana gñlmeğe başlamışlardı. Sokakta, gazı dñşñndñğñmde, göğe baktım. Alabildiğine karanlıktı ama, iålerinde pek kara uzaklıkların uåurumlara benzediği bulutlar görñlñyordu şöyle hafiften- UÅurumlardan birinin dibinde, birden, bir yıldız parladı. Yıldızı dört gözle incelemeğe başladım, ÅÑnkÑ bu yıldız bana bir dñşñnce, bu akşam kendimi ÖldÑrme dñşñncesi veriyordu. Daha Önce, iki ay Önce, hayatıma son vermeği kafama koymuş ye, yoksulluğuma inat, gñzel bir tabanca ele geåirebilmiş, hemen doldurmuştum. Ama aradan iki ay geåmişti ve tabanca kılıfında duruyordu, ÅÑnkÑ, adımı kñtñkten silmek iåin, herkesin bana biraz daha az ilgisiz kalacağı bir anı seåmek istiyordum. Neden? Sır... Ama yıldız bana bu gece kendimi- ÖldÑrmeği esinledi. Neden? Bu da baş- 13 ka sır. GÖğe halli halli bakarken, sekiz yaşlarında bir kız Åocuğu kolumdan yakaladı beni. Sokak ıssızdı ; bizden Åok' Ö-tede, bir arabacı yerinde uyuyordu. Kızcağızın başında bir mendil vardı, elbisesi yñrekler acısı olup sırılsıklamdı, ama ben doğrusu yalnız yırtık ve ıslak pabuålarına dikkat etmiştim. Yavrucak, birden korkmuş gibi bağırdı: Anne! Anne! Bir tek söz söylemeden, ona baktım. Daha hızlı yñrñdñm ama, o gene umutsuz bir sesle bağıra bağıra koluma asılıp peşimden gelmekte devam ediyordu. Bu biåim bağırışı ben bilirdim! Sonra kesik birkaå sözle bana, annesinin ÖldÑğÑnÑ, kim olursa olsun, birini Åağırmak iåin, anasının acısını dindirebilen birini bulmak iåin Öylesine sokağa Åıktığını söyledi. Arkasından gitmedim. Tersine, kendisini başımdan savmak istedim. Bunu dñşñnñrken, gidip bir yardımcı bulmasını söylemekle yetimdim kendisine. Ama o kñåñk ellerini kavuşturdu ve yñrñyñp gitmeme zaman bırakmaksızın, yanım sıra gene - 14 ağlaya ağlaya koştu. Artık sabırsızlandım. Ayağımı yere vurup korkuttum kendisini. Yeniden bağırdı : "Bayım! Bayım! Ama beni bıraktı, hızlıca sokağı geåti ve Åıkagelen başka bir yolcunun ayaklarına kapandı. Beşinci katıma Åıktım. Yoksulca döşeli, pencere diye bir tepe deliği bulunan bir oda tutuyorum. âzeri muşamba kaplı bir kanapem, kitaplarım iåin bir masam, iki sandalye ile eski bir koltuğum var. Bir mum yaktım, oturdum ve dñşñnmeğe başladım... Benimkinden hafif bir bölmeyle ayrılmış, bitişik odada, ÑÅ gñndñr dñğñn bayram ediliyordu. Burada bir yedek yñzbaşı oturuyordu, iskambil oynaya oynaya, kendisiyle birlikte imam suyu iåen bir yarım dñzñne haydutla dayalı döşeli sayılmayan konutunun altını ÑstÑne getirmişti. GeÅen gece, burada bir kızılca kıyamet, kopmuştu; ev sahibesi mırın kırın etmek istemişti ama, yñzbaşıdan mñthiş korkuyordu. Bizim beşinci katta, başka kiracı olarak, bir askerin dul karısı ve hepsi de hasta ÑÅ kñåñk Åocuğun anası, 15 ufak tefek bir Åelimsiz kadınımız vardı; bu Åocukların en kñåñğñ aövgñlñ doğuşu dinlerken Öylesine korkmuştu ki bir biåim äinir buhranına kapılmıştı. Ben ise bölmenin arkasından bağırmaktan vazgeåmiştim. DÑnya umurumda değildi. O akşam, odama girince,

3 masanın gözñndeki tabancamı aldım ve yanıma koydum. Ona dokunur dokunmaz, iåimden : " Pek doğru mu bu? diye geåirip şu karşılığı verdim : "ãok doğru!... (O kadar doğru ki beynimi paråa paråa edecektim.) O akşam kendimi ÖldÑrmeğe karar vermiştim ama, tatarımı dñşñnmekle daha ne kadar zaman geåirecektim? HiÅbir şey bilmiyorum... Ve olabilir ki kızcağıza rastlamadan sıkacaktım kurşunu beynime... II bence herşey bir olmakla beraber, fizik acıdan korkuyordum. Ve sonra, demin sokakta rastlanan o kñåñk kıza acıma da duyuyordum gene, nasıl da yardım edebilirdim. Neden Åağrısına koşmamış-tım? Ah! herşeyin bence boş olmasını istediğim ve kıza acıma duymaktan u-tanmış olduğum iåin. Acıma yñzñnden, şimdi kendimi ÖldÑrmek istiyordum! KÑÅÑk kızın acısı beni neden ilgisiz bırakmıştı?... Garipti bu! Şimdi işte yñreğim yanıyordu buna!... Hay kör şeytan l iki saat sonra kendimi ÖldÑrÑrsem, bu kñåñk kızın mutsuz olup olmaması neme gerekirdi benim? Artık daha Åok dñşñnemezdim, artık hiåbir şey de olmıyacaktım. İşte bunun iåin alåakcasına ÑzÑlmÑştÑm kñåñğe. Ancak iki saat sonra, benim iåin herşey sönñp gideceğine göre, birşeyler yapabilirdim. çyle 17 _sanıyordum ki dñnya bana bağlıydı, benim iåin yaratılmıştı yalnız- Benden sonra, belki geråekten, artık hiåbir şey olmıyacaktı, bilincimin yok olduğu anda, dñnya da yok olacaktı. Evrenin ve kalabalıkların yalnız benim iåimde olup olmadıklarını kim bilirdi? Sonra aklıma garip bir dñşñnce takıldı : Eğer, Ay'da ya da Mars gezegeninde geåmiş, bir Önceki hayatta, kötñ ve yñz kızartıcı bir iş yapmışsam, yeryñzñne oradan bozulmuş olmanın, şerefsiz olmanın bilincini getirmişsem, DÑn-ya'dan, Mars'a ya da Ay'a baktığımda, utancım bana boş mu gelecekti? Ve, geråekten, boştu bu soru, aptalcaydı. Tabanca işte ÖnÑmde duruyordu ; kendimi ÖldÑrmek istiyordum ama, uğursuz soru aklımı kurcalıyordu, kızmıştım Ñstelik. Ya artık saåma sapan soruma karşılık bulmuş olmadan Ölmek istemiyorsam? En sonu, beni kurtaran kñåñk kız oldu; beni, tabancamın tetiğini Åekmekten alıkoyan o oldu Ben duruldukåa, yñzbaşının odasında cñmbñş de yatışıyordu. İleri geri söylenmeler az sonra pek pek bir mırıltı halini aldı... Yatmak, uyumak zorunda kaldı dñşmanlar... İşte koltuğumda şekerleme yaptığım anda, başıma artık hiåbir şey gelmedi. Uyudum ve dñş gördñm. Ne garip dñnyadır, dñşlerin dñnyası, değil mi? Sazan tablolar ÖnÑnÑze inanılmaz inceliklerle dolu bir ufacık şeyle serilir... DÑşlerin akışında anlaşılmaz şeyler olur bñyñlñce... Kardeşim beş yıl Önce ÖldÑ, ama kaå kez, uykumda, herşey ÖldÑğÑnÑ bana aåıktan aåığa belli etliği halde, onu yamacımda gördñğñme, beni ilgilendiren konuda, toprakta olduğunu bir dakika unutmadan, varlığı Ñzerinde kesinlikle dñşñnñlemiyeceği konusunda konuştuğunu işittiğime hiå te şaşmıyorum. Aklım nasıl oluyor da bu Åelişik iki noktayla uzlaşıyor? Ama bırakalım bunu. Gene o geceki 19 dñşñme dönñyorum. Bunun yalnız bir dñş olduğuna ÑzÑldÑm. Ne olursa olsun bana GerÅek'i tanıtan bir dñştñr bu. İnsan bir kez GerÅek'i görñnce, bunun GerÅek olduğunu bilir! GerÅek iki tñrlñ olmaz ve sizin uyanık olmanıza ya da uyumanıza göre değişmez, intihar ederek hayatı terketmek mi istiyordum? İşte dñşñm beni benden aldı, ÖnÑme yeni, gñzel ve gñålñ bir hayat, tazelikle dolu bir hayat serdi. En iyisi mi dinleyin. 20 III aklımı kurcalayan konu Ñzerinde dñşñne dñşñne uyuya kalmış oldu ğumu size söyledim. Uykumda kendimi birden, tabancayı tutmuş ta onu, şakağıma değil, yñreğime boşaltıyor gördñm. Oysa tabancanın namlusunu sağ şakağıma dayayıp beynimi dağıtmağa karar

4 vermiştim dñpedñz. Bir an Öylece, tabancanın namlusunun ucu göğsñme dayalı durdum ; mum, masa ve duvar dönmeğe başladı. Tetiği Åektim. DÑşlerde bir yñksekten dñşmek, boğasınızı sıkılmış ya da hiå değilse en ufak vñcut acısı duymadan kendinizi zarara uğramış görmek başınıza gelir, ola ki bir davranışta bulunurken yatağınızda kendinizi yaralarmyasmız, bu da kırk yılda bir olur. Bu dñşte de başka şey olmadı. Acı Åekmedim ; bununla birlik- II te iåimde herşey sarsılıyor gibime geldi. Karanlıklar ÅÖzÑldÑ. Kendimi yñzñm odamın tavanına Åevrik, yatmış buldum. Bir tek davranış bile yapamıyordum, ama yanı yöremde kızılca kıyamet ko-puyordu. YÑzbaşı boru gibi sesiyle konuşuyor, evin sahibesi keskin Åığlıklar atıyordu... İşte, başka şeye bakmadan, beni bir tabuta yerleştirip sımsıkı kapattılar. Tabutun kapandığını duydum ; bu konuda gelişi gñzel birkaå şey dñşñndñm, ÖlmÑş olduğum, bundan kuşku edemediğim, göremediğim, kıpırdıyama-dığım, konuşamadığım, ama duymağa ve kafa tutmağa devam ettiğim dñşñncesi de, ilk olarak, birden, dank etti başıma. Herşeyin şaşmadan kabul edildiği dñşlerde hep olduğu Ñzre, kendimi iyice bu dñşñncelere alıştırdım. Beni hiå törensiz, toprağa verdiler. Herkes şimdiden basıp gitmişti. Orada, mezarımda, Öyle bırakılmış, unutulmuştum. Daha Önce, toprağa verilişimi dñşñndñğñmde, Åok uzak gelecekte, bir kez yer altındaki yerime girince, hep bir soğuk ve ıslaklık duygulanımı duya- 22 cağımı tasarladım. O zamanlar duyduğum oldu iste ; hele ayaklarım buz kesmişti. Bir ÖlÑnÑn bekleyecek artık hiåbir şeyi olmadığını kolayca kabul ederek, hiåbir şey beklemiyordun. BÖylece saatler geåti, gñnler, ya da aylar Yalnız, birden, kapalı sol gözñme tabutun kapağından sızmış bulunan bir su damladı dñştñ ; sonra bir ikincisi, sonra bir ÑÅÑncÑsÑ.. iåimde Ñstelik bir fizik acı da beli-riyordu : "Yaram bu, diye dñşñndñm, tabancanın vuruşu ; kurşun orada!...,, Ve su damlası, belki dakikadan dakikaya gene damlıyor, sol gözñme damlıyordu hep. Nasıl diyeyim? olup biten herşeye göz yuman, buyurmuş bulunan Varlık'a, sözlerle değil, bñtñn benliğimin bir iå atılımıyla, yalvarmağa, yakarmağa, kafa tutmağa başladım. Kim olursan ol, eğer varsan, eğer bilinåli ve akla yakın bir ilke varsa, acı bana. Yalnız hayatıma intiharla bir per- 23 de Åekerek seni kırdığımın ÖcÑnÑ alıyorsan, Önceden haber vereyim kè bana verebildiğin işkencelerden hiåbiri binler ve binlerle işkence yılında değiş-mezcesine duyacağım hor görñşñ yene-miyecektir. Ve sustum... zihinle. Gene, hiå değilse, bir dakika geåti; gene gözñme yeni bir su damlası dñştñ, ama şimdiden, aldanmadan biliyordum ki, herşey hemen Åabucak değişecekti. Ve mezar aåıldı. Bilinmeyen bir varlık beni yakaladı ve ikimiz de uzayda kaldık. Birden, ama pek az görebildim, ÅÑnkÑ gece, hayatımdaki gecelerin herhangi birinden daha derin, daha karanlıktı. Daha şimdiden yerden Åok uzağa, göğñn ortalık yerine atılmış bulunuyorduk. Beni alıp götñrene hiåbir şey sormuyordum ; korkmadığını dñşñncesinden göğsñm kabarıyordu. Boşlukta böyle ne kadar zaman sñzñlñp durduğumuzu bilmiyorum. Herşey zamanın ve uzayın ÖlÅÑlemediği dñşlerde olduğu gibi olmakta devam ediyordu. Karanlığın ortasında, birden, bir yıldızın parladığı- 24 nı gördñm. HiÅbir şey sormamağa kararlı olduğumu unutup: "Bu Sirius mu?,, diye bağırdım. "Hayır, bu yanına girerken gördñğñm yıldız,,, diye karşılık verdi bana beni alıp götñren Varlık. Kendisinde bir biåim insan yñzñ olduğunu söyleyebilirdim. Garip şey, bu Varhk'a kin bağlamıştım. YÑreğime kurşun sıkarken yokluk'u bekliyor, kendimi de, şñphesiz, insan olmayan, ama var olan bir varlığın elleri arasında görñyordum.

5 "Mezarın Çtesinde Çyle ise bir hayat var! diye dñşñndñm. "Bana gene var olmak, kendimi elinden kurtaramı-yacağım birinin iradesine boyun eğmek gerekecekti! Varhk'a seslendim : "Senden korktuğumu biliyor, beni de bu yñzden hor gçrñyorsun.,, Bana karşılık vermeden bana karşı hiábir hor gçrñşñ olmadığını, yñzñme gñlmediğini, hattà bana acımadığını sezdim. Beni o-lup olacağı bilinmedik ve bñyñlñ bir yere gçtñrñyordu. İáimi gitgide korku kaplıyordu. Bununla birlikte sessiz yol- 75 daşımla aramda, dilsiz, ama anlaşılabilir bir biáim sçzleşme oluyordu. GÇzlerimin alıştığı burálara bakmaktan nice zamandır vazgeámiştim. Işığı dñnyaya erişmek iáin yñzyıllar harcayan yıldızların olduğunu biliyordum. Bu bilinmedik gçk cisimlerinin devindikleri uzaylardan geáiyorduk, belki. Belirsiz bir bekleyişin sıkıntısı iáinde bulunuyordum. İáimi birden bildik ve alabildiğine hoş bir duygu sardı: gene gñneşimizi gçrmenin sevinciydi bu! Bununla birlikte áabucak anladım ki bu bizim gñneşimiz, bizim DÑnya'ya hayat veren gñneş olamazdı. Gezegen sistemimizin ÇláÑye gelmez uzaklıklarında bulunuyorduk ama, bu gñneşin bir noktada bizim gñneşimize benzediğini gçrmekle mutlu oldum. Dirimsel ışık, bana hayat vermiş olan ışık, diriltti beni. iáimde beni mezara girmeden Çnce canlandırmış bulunan hayat kadar gñálñ bir hayat buldum: "Ama bir, bizimkine benzer bir gñneş bu! Bir dñnya olmalı burada: Nerede bu dñnya? Yoldaşım bana uzakta bir zñmrñt 26 ışığıyla parlayan kñáñk bir yıldız gçsterdi. Ona doğru uáuyorduk. "ãyle ise Evren'de bçyle tekrarlamalar var! diye bağırdım : "Bu dñnya tıpatıp bizimkine benzer, sefil, ama áocuklarının en nankçrlerinin sevgilisi, kendi gçk cismimizi sevdiğimiz gibi dñnya, demek bizce? Ebediyen terkedilmiş dñnya'nın aşkı da, yaman ve acılı iáime işledi ve kendisine pek kçtñ davranmış olduğum kızın gene hayalini gçrdñm. "Herşeyi gçreceksin! diye karşılık verdi, sesi uzayda, ÑzgÑn ÑzgÑn titreyen yoldaşım. åok áabuk gezegene yaklaştık. Gezegen gçz kararıyla beliriyordu. YÑzeyinde gene Okyanus'u, Avrupa'nın, yeni bir Avrupa'nın biáimini gçrdñm, ve iáimde kıskanálığı andıran bir duygu uyandı. "DÑnyamızın bu yeni baskısı da ne oluyor? Ben yalnız kendi dñnya'mı, kanımın kaynamalarının ruh bulduğu dñnyayı, beynimi dağıtarak terkedecek 27 kadar kendisine aláaklık ettiğim dñnyayı sevebilirim. Ah! onu sevmekten hiá geri kalmadım, onu, ayrılış gecesi de, belki o gece de çevdim, o gece, her zamankinden daha iáim yana yana sevdim. -DÑnyamızın bu yeni kopyasında acı var mıdır?- Bizim dñnya'da, acı uğruna ve acı yolunda kendini harcamış sevgili yaratıklar vardır yalnız. Terkedilmiş canım dñnyanın toprağını Çpmeği, ağlaya ağlaya onu bağrıma basmağı ne kadar isterdim! Başka bir dñnyada hiá bir yaratıkta gçzñm yok! Fakat yoldaşım beni daha şimdiden yalnız bırakmıştı ve, birden, nasıl olduğunu bilmeden kendimi, bir cennet gñnñ ışığıyla yıkanmış, bu yeni dñnyada buldum. Yunan takımadalarındaki adalardan birine, ya da bir komşu kıyıya ayak basmışım, gibime geliyor doğrusu. Oh! her yer nasıl da dñnyasaldı alabildiğine, ama her yer nasıl da bir şçlen ışığıyla parlıyordu! ZÑmrÑt yeşili, okşayıcı bir deniz, àdeta bilináli bir sevgiyle ÇpÑyora benzediği kumsalı, dalga dalga yalıyordu. åiáek aámış ve pırıl pırıl gñzelim yapraklarla dolmuş, koca koca sayısız ağaálar, geldim diye. eminim, beni kutluyor, Ñrperişleri hasıl da hoş bir mñzik yaratıyordu. åimen gñzel kokulu áiáeklerle dolmuştu renk renk. Havada, kuşlar kñme kñme uáuyordu, İálerinde áoğu da, en ufak korku gçstermeden, kanatlarını tatlı tatlı áırparak ellerime, omuzlarıma konuyordu. Az sonra bu mutlu Ñlkenin insanları áıka geldi karşıma, áevremi sevinále sardılar ve beni kucakladılar. Bir başka gñneşteki bu áocuklar ne kadar gñzeldi! Eski toprağımda, bçyle gñzellik bulunmazdı. Bu gñzelliğin hafif bir yankısı ancak en kñáñk áocuklarımızda gçrñlebilirdi. Bu mutlu yaratıkların gçzleri tatlı bir ışıkla parlıyordu. YÑzleri bilgeliği ve temiz bir bilinci, gçnñl alıcı

6 bir sevinci dile getiriyordu. ãocuk sesleri kadar temiz ve şendi sesleri. İlk bakışta, herşeyi anladım. HenÑz gñnahla kirlenmemiş bulunan bir dñnyadaydım. İnsanlar efsanenin ilk atalarımızın bir dñnya cennetinde ÖmÑr sñrmñş olduklarını anlattığı gibi yaşıyordu. Ve bu 29 adamlar o kadar iyiydiler ki, beni konutlarına doğru götñrñrlerken, tñrlñ diller döke döke, en ufak ÑzÑntÑ kaygısını iåimden sökñp atmağa Åalışıyorlardı. Bana soru sormuyorlardı, gönlñmñ dolduran herşeyi biliyora benziyorlardı, en bñyñk tasaları da beni gene geråekten mutlu görmekti. 30 IV B Öyle şeyleri ben ancak bir dñşte görmñş olduğum halde, bu sñtñ temiz insanların sevgi dolu anısı ebediyen iåimde kaldı. Sevgilerinin beni orada hêlê izlediğini sanıyorum. Bununla birlikte her konuda kendilerini anlamıyordum. Ben olup olacağı ilerici bir Rus, Petersburg'lu bir uluorta insanım, ama bana, bildikleri herşeyi anladıklarından, bizim bilimleri-mizle hiåbir biåimde ilgilenmiş olmadıkları inanılmaz geliyor. Hemen kabul edebilirim ki bilgilerinin ÖzÑ bizim bil-gimizinkinden ayrıydı ve eğilimleri, söz gelimi benimkilerden bñsbñtñn başkaydı. Bilgileri, geråektan, bizim ÖvÑndÑğÑmÑz bilgiden daha yñksek ve daha derindi. Bilimsiz ve formñller belleme-illetine dñşmeden biliyorlardı herşeyi. Nesneleri nasıl tasarladıklarını anladım; 31 ama nesneleri onlar gibi tasarlamağa varamadım. Bana gñzel ağaålarını gösteriyorlardı ama ben, ağaålara besledikleri sevgide kendimi yetersiz buluyordum. Bitkilerle konuşmağa dek gidiyorlardı sanıyorum gene. Evet, bizim cansız doğa adını verdiğimiz şeyin dilini ve bu dille söyleşmeği biliyorlardı. Anlaşılan, kendilerine saldırmak bile istemeyen hayvanlarla, aralarında candan bağlantıları vardı. Bana yıldızları da gösteriyor ve, bildiklerine göre, sağduyumun ÑstÑnde konulardan söz aåıyorlardı; ne olursa olsun şuna inan getirmiş oldum ki bu konularda bir dñşñnce ulaştırımından Åok ÖzdekÅe konuşuyorlardı. Anlama yetersizliğim karşısında bu adamlar sabırsızlanmıyorlardı. Beni olduğum gibi seviyorlardı, ama, beni gene, hiåbir zaman anlamadıklarını kavrıyor ve kendilerine işte bunun iåin elden geldiğince az söz aåıyordum bizim dñnyadan. Benden kat kat ÑstÑn insanların beni nasıl oluyor da ÑstÑnlÑkleriyle hor görmeğe kalkmadıklarını, nasıl oluyor - 32 pa, benim gibi kötñ bir kişiye, hiåbir kıskanålık duymadıklarını bazan anla-ımyordum. Ve ben, ağzı kalabalık ve ÖvÑngen insan, kendilerine en ufak dñşñncesi olmadıkları bilgi dağarcığımı gösterirken, nasıl diyorum, onları hiå şaşırtma yoluna sapmadım? ãocuklar gibi canlı ve sevinåliydiler. GÑzel ormanlarında, az ağaålı tatlı alanlarında, gñzel ve iåli tñrkñler yaka yaka dolaşıyorlardı; besinleri yalnız ağaålarının ÑrÑnlerine, ormanların balına ve dost hayvanların sñtñne dayanıyordu. Besinlerini ve elbiselerini sağlamak iåin yapacak az şeyleri vardı- ancak. Ana sevgisini biliyorlardı, ÅÑnkÑ Åocuklar geliyordu dñnyaya onlarda, ama ben hiåbir zaman onları bizim dñnyanın insancıklarını yiyip bitiren ve olanca gñnahlarımızın kaynağı sayılan o yırtıcı şehvet isteğiyle kıvranmış görmedim. Kendilerince mutluluklarını bölñşmeğe Åağrılmış yeni yoldaşlar sayılacak olan Åocukların doğduklarını görmekle mutluydular. Araların dr, hiåbir zaman ne tartış- 33 malar vardı ne de kıskanålık; bu son sözcñğñn ne anlama geldiğini bile bilmiyorlardı. ãocuklar herkesindi, ÅÑnkÑ hepsi de olup olacağı bir tek ve aynı aileydiler. çlñmñ bildikleri halde, onlarda sanki hastalıklar yoktu ; ama yaşlıları, acı acı değil, tam tersine, tatlı gñlñmseyişlerle kendilerine yolun aåık olsun diyen dostlarla yanı yöresi

7 Åevrilmiş, sanki u-yuyorlar gibi, rahatåa ÖlÑrlerdi. Acı ve gözyaşları bilinmedik sözlerdi. Her yerde yalnız sevginin, coşkuya benzeyen sevginin geråekliği gösteriliyordu. Besbelli Ölenleriyle konuşuyorlardı. Sevişmiş olan kişiler arasındaki bağlar ÖlÑmle kopmamıştı. Kendilerine ÖlÑmsÑz hayattan söz aåtığımda pek iyice anlamadıklarını gördñm. Bu hayata belki o kadar kesince inanıyorlardı ki bu konu Ñzerindeki her konuşma kendile-in<è boş ve gereksiz geliyordu. Dinleri yoktu ama, pek iyi biliyorlardı ki yeryñzñ sevinci en yñksek aşamasına gelmiş olunca, insanların birli- 34 fini Evren'in ruhu, YÑce BÑtÑn'le daha tam kılacak olan bir değişiklik başgös-terecekti. Bu anı sevinåle, ama acele etmeden bekliyorlardı ; gönñllerinde taşıdıkları Önsezinin sanki şimdiden keyfini sñrñyorlardı. Akşam saatlerinde, uyumağa gitmeden Önce, uyumlu korolar dñzenlemeği seviyorlardı. O zaman uğurladıkları gñn iåinde duymuş oldukları herşey Ñzerine tñrkñ söylñyorlardı. Doğayı, toprağı, denizi, ormanları ÖvÑyorlardı. Birbirleri iåin tñrkñler dñzmekten hoşlanıyorlardı ; bunlar hep sevgi dolu ve tatlı tñrkñlerdi ve gönle gidiyordu. Karşılıklı sevgilerini yalnız mñzikle dile getirmiyor-lardı: bñtñn hayatları birbirlerine karşı gösterdikleri dostluğun kanıtıydı. GÖrkemli ve gönñl alıcı başka tñrkñleri de vardı ama, aklım hep sözlerine takıldığından, bir tñrlñ anlamını kavrayamıyor-dum. Bununla birlikte, aklım gñzelliklerindeki inceliğe kadar varamadıysa da, gönlñm adamakıllı tatlı derinliklerine 35 'r iniyor gibiydi. Mutluluk dolu devletlerini nicedir anlamağa Åalışmış olduğumu, orada, dñnyada, niteliği anlaşılmış gñzel hayatla-rındaki karşıtlığın ve bizim karşıtlığımız sayılan alınyazısının ruhumu Åok kez acıyla doldurmuş bulunduğunu ; kendi dñnyamdaki insanlarla olan geåimsizliğime nasıl acı karıştığını Åok zaman kendilerine söylñyordum! Onlara diş bileyebilmek ve bununla birlikte bağışlamağa kalkmadan onları sevmekten kendimi alamamak : ne işkence! BÖyle bir duyguya kaplamıyorlardı, ama ne Åıkar! Acılarımı bölñşmelerini istemeksizin seviyordum onları. Kendilerine dñşlerimi anlattığımda, gñldñler. DÑşte böyle şeyler görmediklerini ; bñtñn bunları, bilmeksizin, suåsuz suåsuz, uydurmuş olduğumu, kendi kendimi aldattığımı, bñtñn bu olmadık şeyleri, bir sayıklama iåinde, ortaya döktñğñmñ söylediler bana. Onlara bunun geråek olduğunu ileri sñrdñğñmde, Tanrı'm! beni nasıl da alaya aldılar! ä 34 BÑtÑn bunların olduğuna ben nasıl ina-namıyordum? Bu anlattığımdan belki bin defa daha iyi, daha sevinåliydi. Bir dñş olsun, ama size bir sır vereceğim : ya bñtñn bunlar belki de bir dñş değilse? ãñnkñ, burada, söylemesi korkunå Öyle bir geråek şey oldu ki dñşte görñlemezdi. Yargıyı kendiniz verin. Şimdiye kadar bunu sakladım, ama şimdi anlatacağım bu geråeği : en mñthişi, bñtñn bunları Åok dñşñndñkleridir, yalanlarımla, onları baştan Åıkardığımdır, işte. Evet, ne yazık! baştan Åıkardım onları! 37 -evet, dñşñşlerinin nedeni olan benim: bir insan kalabalığını bulaştıran kötñ tohum ben oldum. İğrenÅ bir tri-sine, bir veba mikrobuna benzer ben oldum. Gelişimden Önce pek mutlu, bu tertemiz toprağı ben Åirkefe buladım. Sevgiyle dolu gñzel toprağın insanları yalan söylemeği Öğrendiler ve yalanlarından hoşlandılar; yalanlarında gñzellik buldular. Sevgiye yalanı soktular, az sonra da, gönñllerinde, kıskanålığı yaratan, yırtıcılığın anası sayılan, nefse dñşkñnlñk doğdu... Ah! ne zaman olduğunu tam hatırlamıyorum ama, yalandan zevk almağa başladıktan pek az zaman sonra, cinayet yolunda boşatılmış ilk kan aktı. Şaşırdılar, korktular ve birbirlerinden ayrı yaşama alışkanlığını kazandılar. Birleşmiş kñåñk kñåñk topluluklar kurul-

8 39 du, ama Çteki toplulukları korkutmak iáin. Diş bilemeler patlak verdi. Şeref dñşñncesi doğdu, birleşmiş her topluluk kendi bayrağını áekti. İnsanlar, kendilerinden uzakta, ormanlarda yaşayan hayvanları zarara soktular, ve onların dñşmanları oldular. Birbirinden ayrı diller doğdu. Korkuná bir kavga başladı. Bu adamlar, acıyı tattılar, ahlàk, bozucu bir iágñdñsel istek duydular ve ilke olarak geráeğin ancak acıyla aáığa vurulduğunu ortaya dçktñler. Bunun Ñzerine onlarda Bilim doğdu. KÇtÑ kişiler olmuş olunca, kardeşlikten ve kendi yararından vazgeámeden sçz etmeğe başladılar ve bu sçzlerle ortaya áıkarılmış dñşñnceleri ele aldılar. Suálu olunca, adaleti buldular, kurallar kaleme aldılar, ÇlÑme áarptırılmışların idamlarına gerekli makinalar yaptılar. Ne olmuş olduklarını, ne kaybetmiş bulunduklarını artık şçyle bçyle hatırlamadılar ve geráekten suásuz ve mutlu olmuş olduklarına bile inanamadılar. Bir dñş demekten hoşlandıkları, bu geá- 40 mis mutluluğun olanağına imrenenlerle bile eğlendiler. Fakat en garip olan nokta ş- ki, bu kaybolmuş mutlulukta olanca inanálarını elden kaáırdıktan sonra, gene suásuz ve mutlu olmağa karşı Çyle candan bir istek duydular ki bu isteği tanrılaştırdılar, tapınaklarından bu isteği yñkselttiler, hep geráeklene-mez diye dñşñnerek, ama ÇnÑnde dize gelip, boyuna gçzyaşı dçkerek, bu isteği dualarda andılar. Bununla birlikte, şurası da geráektir ki, bu şimdi hayal edilmiş hayat kendilerine verilmiş olsaydı, artık bunu istemezlerdi. Onlara bu hayattan sçz aátığımda, bana şu karşılığı veriyorlardı : "Evet, biz kçtñyñz, yalancıyız ve haksızız ; biliyoruz bunu, ve işte bunun iáindir ki alınyazımız Ñ-zerinde karar verecek olan ve adını bilmediğimiz gçnlñ yñce Yargıá'ın ilerde yapacağından daha sertáe kendi kendimizi cezalandırıyoruz. Ama bizim Bilimimiz var. Biz, Bilim'le, bu kez, bilináli olarak kabul edeceğimiz Geráek'i bulacağız yeniden. Bilgi duygunun ÑstÑndedir, hayatın kavranması hayattan 4! Idaha değerlidir. Bilim bize bilgeliği verecek, bilgelikle ortaya mutluluğun yasalarını dçkecektir.,, SÇzleri bçyleydi, ama gene de iálerinden hiábiri başka tñrlñ yapamadan, kendini bñtñn insanlığa ÑstÑn saymaktan geri kalmadı. Herbiri kendi kişiliğinin Çnemi konusunda Çyle kıskaná oldu ki dñnyada başkalarının kişiliğini sçndñrmek iáin herşeyi yapıyordu. KÇlelik doğdu, hem de gçnñllñ kçlelik. Kendilerinden daha zayıflarını kolu kanadı altına almalarında bu gñálñlerin onlara yardımları dokunmaları koşuluyla, zayıflar èere seve gñálñlere boyun eğiyorlardı. Ortaya, gelip ağlaya ağlaya kardeşlerini bulan ve gçzden dñşñşlerini yñzlerine vuran doğru adamlar áıktı. Doğru adamları tefe áaldılar ya da taşa tuttular. Tapınakların kapılarında kan akıyordu. Buna karşılık, herbirinin kendi soyundan bñtñn insanlara kendini ÑstÑn gçrmeğe hakkı olduğunu iyiden iyiye kabul ederek soydaşlarını dirlik dñzenlik iáinde yaşamağa yçneltmenin bir yolunu bulan başka insanlar tñredi. 42 Bu dñşñnce uğruna geráek savaşlar patlak verdi, ama her savaşan iyice inanmıştı ki bilim, bilgelik ve koruma iágñdñıñ bñtñn insanları hemen barışsever ve babacan bağlantılarını kurmağa zorlıyacaktı. Bu sonucu sağlamak iáin, akıllı zayıfları kılıátan geáirmeğe başladılar (ve bu kategoride ister istemez dñşñncelerinin bñtñn dñşmanlarına rastlıyorlardı). Fakat koruma duygusu az sonra gñcñnñ yitirdi, burnu bñyñklerle şehvetliler de ya hep dediler ya hiá. Utkuya ulaşmak iáin, ister istemez şiddete başvurdular. Vurdular, kendilerine intihardan medet umma kaldı. Bunun Ñzerine Yokluk'a tapınışı ululayan dinler doğdu. Hiálik'te ÇlÑmsÑz erince varmak iáin kendini ÇldÑrmek ÇvÑlecek bir eylem oldu.

9 İnsanlar şiirlerinde Acı'yı dile getirdiler. Alınyazılarma ağladım onların, acının yñzlerinde izini bırakmamış olduğu zamandakinden belki daha da Åok gözyaşı döktñm onlara, sevenlere ; o zamanlar ki ne kadar suåsuz ve gñzeldiler.. 43 Bir zamanlar cennetken, şimdi onlarca değeri bilinmemiä bu toprağı, bu toprağı gene Åok seviyordum. Kendimi suålayarak, kendime mutsuzluklarını yarattım diye lanetler savurarak bu zavallı insanlara kollarımı uzatıyordum. Kendilerine bñtñn kötñlñklerinin nedeni, tek nedeni olduğumu ; onlarda, kötñlñk ve yalan mayasının, ben olduğumu söylñyordum. Kendilerine beni ÖlÑme göndersinler diye, haåa gersinler diye Åok yalvarıyor, kendilerine hiåin nasıl yapıldığını da gösteriyordum. Kendimi ÖldÑrmeğe, galiba gñcñm yoktu, vicdan azapları, işkenceler Åekiyordum ; ruhumu vereceğim ana dek işkence Åekmiş olmak istiyordum. Ama onlar benimle alay etmekle yetindiler ve, sonunda, beni bir deli yerine tuttular. Ele geåirmek istediklerini kendilerine ancak benim sağladığımı ileri sñrerek, beni bağışlıyorlardı ; şimdi olan olmayabilirdi. Bununla birlikte, gñnñn birinde, canları burunlarına geldiğinden, tehlikeli olduğumu ve Åenemi kapamağa razı olmazsam beni bir sağlık yurduna tıka- _ 44 _ caklarını söylediler. Bunun Ñzerine acı Öyle bir gñåle iåimi sardı ki Öleceğim sandım. Ve işte o anda uyandım. Saat sabahın 6 sı olmalıydı. Kendimi koltuğumda buldum. Mum sonuna kadar yanmıştı. YÑzbaşıgilde uyunuyordu, bñtñn apartmanda da kol geziyordu sessizlik. Yerimden sıåradım. Bu kadar a-åık, bu kadar inceden inceye ayrıntılarla dolu, hiå böyle dñş görmemiştim. Birden, tabancamı dopdolu gördñm, aynı anda onu kendimden Öteye attım. Ah, hayat! hayat! Ellerimi kaldırdım ve sonsuz GerÅek diye bağırdım ; ağlıyordum buna! BÑtÑn varlığımı delice bir heyecan ayaklandırıyordu. Evet! Yaşamak ve kendimi vaıza adamak istiyordum! GÖrdÑğÑm, gözlerimle gördñğñm, olanca parlaklığıyla gördñğñm iåin, şñphesiz, bundan böyle, her yerde GerÅek'i ÖğÑtleyeceğim, diyorum! O zamandan bu yana yalnız vaiz iåin yaşıyorum. Bana gñlenleri seviyorum ; 45 onları Ötekilerden daha Åok seviyorum. Alaycılarımı nasıl inandıracağımı bilmediğim iåin, onları her tñrlñ yolla dñrtmeğe Åalıştığım ve henñz kendi yolumu bulamadığım iåin aklını kaåırmış diyorlar. ŞÑphesiz Åok zaman doğru yoldan Åıkabilirim, ama hangi sözleri söylemeli? çrnek olarak hangi davranışları göstermeli? Ve kim Åıkmıyor ki doğru yoldan? Ve bununla birlikte bñtñn insanlar, bilgeden haydutların başına kadar, hepsi de, değişik yollardan aradıkları aynı şeyi istiyorlar... Ve ben Åok sonra bile yoldan Åıkamam, ÅÑnkÑ Ger- Åek'i gördñm, ÅÑnkÑ bñtñn insanların yeryñzñnde yaşamağı terketmeksizin gñzel ve mutlu olabildiklerini biliyorum. KÖtÑlÑğÑn insanın olağan durumu olmasını istemiyorum, inanamıyorum buna. BÖyle bir şeye nasıl inanabilirdim? GerÅek'i ve onun canlı hayalini gördñm. Bunu o kadar gñzel ve o kadar yalnız gördñm ki... Bildiğim beni yiğit, gñålñ, Åevik, yorulmak nedir bilmez kılıyor. İşim bin yıl sñrecek te olsa, başta gideceğim. Yoldan Åıkarsam da, Doğru'- 46 nñn tatlı ışığı beni gene yoluma sokacak. BaşlangıÅta, ahlêk bozukluğu görevlisi olduğumu Öteki dñnyanın insanlarından saklamak istemiştim. Ama geråek bana hata ettiğimi, yalan söylediğimi hafiften Åıtlatacak, izlenecek yolu, doğru yolu gösterecek bana. DÑnyamızda cenneti yeni baştan kurmak Åok gñåtñr. İlkin, dñşñmden sonra, dñşñncelerimi en iyi anlatabilen bñtñn sözleri unuttum. Yazık l Elimden geldiğince, usanmadan konuşacağım, ÅÑnkÑ anlatamıyorsam da gördñm. Ve alaycılar gene gñlebilir ve daha Önce söyledikleri gibi söyleyebilirler : "Anlattığı bir dñştñr ama bu dñşñ anlatmasını bile bilmiyor! Olsun, bir dñştñr bu! Ama dñş olmayan nedir? Benim dñşñm yaşayan varlığımla ger-åekleşmiyecek mi? Ne Åıkar! Gene de vaiz edeceğim.

10 Ya geråekleşmesi pek kolay olursa! Bir gñn, bir saat meselesi olacaktır bu! Ne gerek bunun iåin? Herkes baş- 47 kalarını kendini severcesine sevsin. Bundan sonra, artık söylenecek hiåbir şey yok. Bu herkes iåin anlaşılabilir, bñtñn mutluluk ta bundan doğacaktır. Ah! işte! milyonlarca kez tekrarlanmış ve gene de hiåbir yerde kökleş-memiş bulunan Åok bayat bir geråektir bu. Gene de tekrarlamalı bunu. "Hayatın kavranması bile, hayatın kendisinden daha ilginåtir, diyorsunuz, Mutluluğu verebilen şeyin bilimi mutluluğun iveliğinden daha değerlidir! İşte savaşılması gereken yanlışlar ve ben bunlarla savaşacağım. İÅten olarak herkes mutluluğu isteseydi, mutluluk olurdu, hem de hemen. Ya kñåñk kız? - Onu yeniden buldum,dostoyevski Dostoyevski'nin ilk romanı ëzavallı insanlarä adını taşır. Sadece bu eser. onu şöhrete ulaştırmaya yetmişti. ãok geåmeden, ãarlık Rusyası, Dostoyevs-ki'yi ihtilêl kaynağının başında buldu. ânlñ yazar, ÅarÅabuk idam hñkmñnñ giydi yılında, kurşuna dizilmek Ñzere direğe bağlanacağı sırada, hayatını bağışladılar. Ahreti boylamıya hazırlanırken, Sibirya'ya sñrñldñğñnñ gördñ. Rutubetli zindanlar, onun enerjisini köstek-liyememişti. On yıl sonra (1859) geriye döndñğñ zaman, koltuğunun altında biråok yeni eser taşıyordu. Eskisinden kat kat gñålñ eserler,.. Dostoyevski, ÖlÑnceye kadar boş durmadı. çlñ Evinin Hatıraları (1863), Cinayetler ve GÑnahlar (1865), Sersem (1868), Karamazof Kardeşler (1876) gibi eserleriyle, Åağdaş romancıların Ön sırasında yer aldı. Romanlarında karamsar ve dengesiz tiplere bolca rastlanır, insan denen yaratığı derinlemesine inceliyen Dostoyevski'nin ruh tah-lillerindeki başarısı eşsizdir denebilir. en bir garip kişiyim. Şimdi, bana deli diyorlar. Eskisi kadar "garip,, görñnmekte devam etseydim, bu benim iåin aşamalı bir biåim ilerleme olacaktı. BugÑn alaylardan artık alınmadığımı söylemeliyim. Bana gñldñklerinde daha bir eğleniyorum. Alaycıların GerÅek'i tanımadıklarını, benim, benim tanıdığımı ÑzÑlerek görmeseydim, başkaları gibi, aåıktan aåığa kahkahayı basardım. GerÅek'i tanımakta yalnız olmak Åok ta gñåmñş. Ama anlamıyacak onlar ; yoo! anlamıyacak onlar! Bir zamanlar, herkese garip gelmekten mñthiş ÑzÑlÑrdÑm. Garip "görñn-mek,,e kalkmazdım. Doğdum doğalı gariptim ben, 7 yaşımdan beri de, garip olduğumu biliyordum. Ne kadar okula gittim, ne kadar âniversite yñzñ gördñmse, garip olduğuma gene o kadarinanå getirmiş oldum. çyle ki Öğrendiğim bñtñn bilgilerin beni bu garip olduğum dñşñncesi iåinde yoğurmaktan başka ne amacı vardı, ne de sonucu oldu. ãalışmalarımdaki aynı şey gñnlñk hayatta da oluyordu. Her yıl, herkesin gözñnde garipliğimi, acayipliğimi daha iyi anlıyordum. Herkes beni tefe koyuyordu ama, herhangi biri olmaktan Åok garip olduğumu bilen bir insanın bulunduğundan, bu insanın da ben olduğumdan kimse huylanmıyordu. Bununla birlikte, bunu bilm.eyişleri, benim yñzñmden oldu. Sırlarımı kimseye aåmı-yacak kadar bñyñk burunluydum. Bu gurur zamanla Åoğaldı, herhangi birinin ÖnÑnde dalgınlığa gelip kendimi garip bulduğumu söylemeğe kalkmış olsaydım, bir kurşun sıkardım beynime. Ah! Yeni yetmelik Åağımda, belki bir gñn, bu dñşñndñğñmñ itiraf etmeğe kalkarım diye, ne acı Åekiyordum. Ama, bèr delikanlı olduğumda, her yıl, garipliğimin Åoğaldığını anlamam şöyle dursun, nedan olduğunu kesinlikle bilmeksizin, 10 daha durgun oluyorum. DÑnyada herkesin bana ilgisiz kaldığını dñşñnmekle başıma daha bñyñk bir dert geldiğinden belki. Nicedir bundan kuşkulanıyordum, ama birden, geåen yıl, bu işte yanıldığımı anladım. DÑnyanın olmasının ya da hiåbir yerde hiåbir şey olmamasının

11 bence bir olduğunu sezdim. Bunun Ñzerine, alaycılara gocunmaktan, hemen vazgeåtim; artık onlara kulak asmadım. Vurdumduymazlığım en ipe sapa gelmez işlerde bile ortaya Åıkıyordu. SÖzÑn gelişi, sezmeden insanları itip kaka kaka, sokakları arşınladığım oluyordu. Bunun Özensizlikten ileri gelmiş- olduğunu diyemem ; neden ileri gelmiş olduğunu da dñşñnmeği bir yana bırakmıştım. Bana herkes, herkes Önemsiz geliyor. İşte GerÅek'i o zaman tanıdım. GeÅen kasımda, daha doğrusunu demek gerekirse, GerÅek'i 3 kasım gñnñ tanıdım. O gñn bugñndñr, hayatımın her dakikasını hatırlarım... Bu karanlık, sanki hiå görñlmemişcesine karanlık bir gecede oldu. İşte evime dönñyor ver Bu kadar pusulu bir gece görmenin o-lanaksu olduğunu dñşñnñyordum. BÑtÑn gñn yağmur yağmıştı ; soğuk yağmur olmuştu bu, äanki korkunå ve insanlığa dñşman yağmur. Sonra sonra, yağmur dindi; korkunå bir ıslaklıktan başka şey kalmadı artık ortalıkta. Sokağın her taşından, kaldırımın her paket taşından, soğuk bir buğu yñkseliyormuş gibime geliyordu sanki Gaz birden sönerse, mutlu olacağım duygusuna kapıldım, ÅÑnkÑ gazın ışığı havadaki ıslaklığı ve iåe dokunuculuğu daha iyi ortaya dökñyordu. O gñn, hemen hemen yemek yememiştim, akşamın inişinden sonra arkadaşlarımdan ikisinin de ziyaretini kabul eden bir mñhendisin evine kapağı atmıştım. Ses etmeden durmuştum ve susmamın kendilerini sıktığını bile anladım. İlgi Åekici bir konu Ñzerinde konuşuyorlardı, gñya ısınmak iåin gelmişlerdi ama, duruşlarının, geråekten, boşuna olduğunu görmñştñm. İş olsun diye ısınıyorlardı. Damdan dñşercesine kendilerine şunu demiştim : "Baylar, görñyo- 12 rum ki sizi dñpedñz Ñzerinde Åene yorduğunuz konu ÑşÑtÑyor.,, Uyarışımdan hiå te ÑzÑlmÑş olmadılar ; yalnız, dediğimi ve dñşñndñklerinin beni temelli ilgisiz bıraktığını anlayarak, bana gñlmeğe başlamışlardı. Sokakta, gazı dñşñndñğñmde, göğe baktım. Alabildiğine karanlıktı ama, iålerinde pek kara uzaklıkların uåurumlara benzediği bulutlar görñlñyordu şöyle hafiften- UÅurumlardan birinin dibinde, birden, bir yıldız parladı. Yıldızı dört gözle incelemeğe başladım, ÅÑnkÑ bu yıldız bana bir dñşñnce, bu akşam kendimi ÖldÑrme dñşñncesi veriyordu. Daha Önce, iki ay Önce, hayatıma son vermeği kafama koymuş ye, yoksulluğuma inat, gñzel bir tabanca ele geåirebilmiş, hemen doldurmuştum. Ama aradan iki ay geåmişti ve tabanca kılıfında duruyordu, ÅÑnkÑ, adımı kñtñkten silmek iåin, herkesin bana biraz daha az ilgisiz kalacağı bir anı seåmek istiyordum. Neden? Sır... Ama yıldız bana bu gece kendimi- ÖldÑrmeği esinledi. Neden? Bu da baş- 13 ka sır. GÖğe halli halli bakarken, sekiz yaşlarında bir kız Åocuğu kolumdan yakaladı beni. Sokak ıssızdı ; bizden Åok' Ö-tede, bir arabacı yerinde uyuyordu. Kızcağızın başında bir mendil vardı, elbisesi yñrekler acısı olup sırılsıklamdı, ama ben doğrusu yalnız yırtık ve ıslak pabuålarına dikkat etmiştim. Yavrucak, birden korkmuş gibi bağırdı: Anne! Anne! Bir tek söz söylemeden, ona baktım. Daha hızlı yñrñdñm ama, o gene umutsuz bir sesle bağıra bağıra koluma asılıp peşimden gelmekte devam ediyordu. Bu biåim bağırışı ben bilirdim! Sonra kesik birkaå sözle bana, annesinin ÖldÑğÑnÑ, kim olursa olsun, birini Åağırmak iåin, anasının acısını dindirebilen birini bulmak iåin Öylesine sokağa Åıktığını söyledi. Arkasından gitmedim. Tersine, kendisini başımdan savmak istedim. Bunu dñşñnñrken, gidip bir yardımcı bulmasını söylemekle yetimdim kendisine. Ama o kñåñk ellerini kavuşturdu ve yñrñyñp gitmeme zaman bırakmaksızın, yanım sıra gene - 14 ağlaya ağlaya koştu. Artık sabırsızlandım. Ayağımı yere vurup korkuttum kendisini. Yeniden bağırdı : "Bayım! Bayım! Ama beni bıraktı, hızlıca sokağı geåti ve Åıkagelen başka bir yolcunun ayaklarına kapandı. Beşinci katıma Åıktım. Yoksulca döşeli, pencere diye bir tepe deliği bulunan bir oda tutuyorum. âzeri muşamba kaplı bir kanapem, kitaplarım iåin bir masam, iki sandalye ile eski

12 bir koltuğum var. Bir mum yaktım, oturdum ve dñşñnmeğe başladım... Benimkinden hafif bir bölmeyle ayrılmış, bitişik odada, ÑÅ gñndñr dñğñn bayram ediliyordu. Burada bir yedek yñzbaşı oturuyordu, iskambil oynaya oynaya, kendisiyle birlikte imam suyu iåen bir yarım dñzñne haydutla dayalı döşeli sayılmayan konutunun altını ÑstÑne getirmişti. GeÅen gece, burada bir kızılca kıyamet, kopmuştu; ev sahibesi mırın kırın etmek istemişti ama, yñzbaşıdan mñthiş korkuyordu. Bizim beşinci katta, başka kiracı olarak, bir askerin dul karısı ve hepsi de hasta ÑÅ kñåñk Åocuğun anası, 15 ufak tefek bir Åelimsiz kadınımız vardı; bu Åocukların en kñåñğñ aövgñlñ doğuşu dinlerken Öylesine korkmuştu ki bir biåim äinir buhranına kapılmıştı. Ben ise bölmenin arkasından bağırmaktan vazgeåmiştim. DÑnya umurumda değildi. O akşam, odama girince, masanın gözñndeki tabancamı aldım ve yanıma koydum. Ona dokunur dokunmaz, iåimden : " Pek doğru mu bu? diye geåirip şu karşılığı verdim : "ãok doğru!... (O kadar doğru ki beynimi paråa paråa edecektim.) O akşam kendimi ÖldÑrmeğe karar vermiştim ama, tatarımı dñşñnmekle daha ne kadar zaman geåirecektim? HiÅbir şey bilmiyorum... Ve olabilir ki kızcağıza rastlamadan sıkacaktım kurşunu beynime... II bence herşey bir olmakla beraber, fizik acıdan korkuyordum. Ve sonra, demin sokakta rastlanan o kñåñk kıza acıma da duyuyordum gene, nasıl da yardım edebilirdim. Neden Åağrısına koşmamış-tım? Ah! herşeyin bence boş olmasını istediğim ve kıza acıma duymaktan u-tanmış olduğum iåin. Acıma yñzñnden, şimdi kendimi ÖldÑrmek istiyordum! KÑÅÑk kızın acısı beni neden ilgisiz bırakmıştı?... Garipti bu! Şimdi işte yñreğim yanıyordu buna!... Hay kör şeytan l iki saat sonra kendimi ÖldÑrÑrsem, bu kñåñk kızın mutsuz olup olmaması neme gerekirdi benim? Artık daha Åok dñşñnemezdim, artık hiåbir şey de olmıyacaktım. İşte bunun iåin alåakcasına ÑzÑlmÑştÑm kñåñğe. Ancak iki saat sonra, benim iåin herşey sönñp gideceğine göre, birşeyler yapabilirdim. çyle 17 _sanıyordum ki dñnya bana bağlıydı, benim iåin yaratılmıştı yalnız- Benden sonra, belki geråekten, artık hiåbir şey olmıyacaktı, bilincimin yok olduğu anda, dñnya da yok olacaktı. Evrenin ve kalabalıkların yalnız benim iåimde olup olmadıklarını kim bilirdi? Sonra aklıma garip bir dñşñnce takıldı : Eğer, Ay'da ya da Mars gezegeninde geåmiş, bir Önceki hayatta, kötñ ve yñz kızartıcı bir iş yapmışsam, yeryñzñne oradan bozulmuş olmanın, şerefsiz olmanın bilincini getirmişsem, DÑn-ya'dan, Mars'a ya da Ay'a baktığımda, utancım bana boş mu gelecekti? Ve, geråekten, boştu bu soru, aptalcaydı. Tabanca işte ÖnÑmde duruyordu ; kendimi ÖldÑrmek istiyordum ama, uğursuz soru aklımı kurcalıyordu, kızmıştım Ñstelik. Ya artık saåma sapan soruma karşılık bulmuş olmadan Ölmek istemiyorsam? En sonu, beni kurtaran kñåñk kız oldu; beni, tabancamın tetiğini Åekmekten alıkoyan o oldu Ben duruldukåa, yñzbaşının odasında cñmbñş de yatışıyordu. İleri geri söylenmeler az sonra pek pek bir mırıltı halini aldı... Yatmak, uyumak zorunda kaldı dñşmanlar... İşte koltuğumda şekerleme yaptığım anda, başıma artık hiåbir şey gelmedi. Uyudum ve dñş gördñm. Ne garip dñnyadır, dñşlerin dñnyası, değil mi? Sazan tablolar ÖnÑnÑze inanılmaz inceliklerle dolu bir ufacık şeyle serilir... DÑşlerin akışında anlaşılmaz şeyler olur bñyñlñce... Kardeşim beş yıl Önce ÖldÑ, ama kaå kez, uykumda, herşey ÖldÑğÑnÑ bana aåıktan aåığa belli etliği halde, onu yamacımda gördñğñme, beni ilgilendiren konuda, toprakta olduğunu bir dakika unutmadan, varlığı Ñzerinde kesinlikle dñşñnñlemiyeceği konusunda konuştuğunu işittiğime hiå te şaşmıyorum. Aklım nasıl oluyor da bu Åelişik iki noktayla uzlaşıyor? Ama bırakalım bunu. Gene o geceki

13 19 dñşñme dçnñyorum. Bunun yalnız bir dñş olduğuna ÑzÑldÑm. Ne olursa olsun bana Geráek'i tanıtan bir dñştñr bu. İnsan bir kez Geráek'i gçrñnce, bunun Geráek olduğunu bilir! Geráek iki tñrlñ olmaz ve sizin uyanık olmanıza ya da uyumanıza gçre değişmez, intihar ederek hayatı terketmek mi istiyordum? İşte dñşñm beni benden aldı, ÇnÑme yeni, gñzel ve gñálñ bir hayat, tazelikle dolu bir hayat serdi. En iyisi mi dinleyin. 20 III aklımı kurcalayan konu Ñzerinde dñşñne dñşñne uyuya kalmış oldu ğumu size sçyledim. Uykumda kendimi birden, tabancayı tutmuş ta onu, şakağıma değil, yñreğime boşaltıyor gçrdñm. Oysa tabancanın namlusunu sağ şakağıma dayayıp beynimi dağıtmağa karar vermiştim dñpedñz. Bir an Çylece, tabancanın namlusunun ucu gçğsñme dayalı durdum ; mum, masa ve duvar dçnmeğe başladı. Tetiği áektim. DÑşlerde bir yñksekten dñşmek, boğasınızı sıkılmış ya da hiá değilse en ufak vñcut acısı duymadan kendinizi zarara uğramış gçrmek başınıza gelir, ola ki bir davranışta bulunurken yatağınızda kendinizi yaralarmyasmız, bu da kırk yılda bir olur. Bu dñşte de başka şey olmadı. Acı áekmedim ; bununla birlik- II te iáimde herşey sarsılıyor gibime geldi. Karanlıklar áçzñldñ. Kendimi yñzñm odamın tavanına áevrik, yatmış buldum. Bir tek davranış bile yapamıyordum, ama yanı yçremde kızılca kıyamet ko-puyordu. YÑzbaşı boru gibi sesiyle konuşuyor, evin sahibesi keskin áığlıklar atıyordu... İşte, başka şeye bakmadan, beni bir tabuta yerleştirip sımsıkı kapattılar. Tabutun kapandığını duydum ; bu konuda gelişi gñzel birkaá şey dñşñndñm, ÇlmÑş olduğum, bundan kuşku edemediğim, gçremediğim, kıpırdıyama-dığım, konuşamadığım, ama duymağa ve kafa tutmağa devam ettiğim dñşñncesi de, ilk olarak, birden, dank etti başıma. Herşeyin şaşmadan kabul edildiği dñşlerde hep olduğu Ñzre, kendimi iyice bu dñşñncelere alıştırdım. Beni hiá tçrensiz, toprağa verdiler. Herkes şimdiden basıp gitmişti. Orada, mezarımda, Çyle bırakılmış, unutulmuştum. Daha Çnce, toprağa verilişimi dñşñndñğñmde, áok uzak gelecekte, bir kez yer altındaki yerime girince, hep bir soğuk ve ıslaklık duygulanımı duya- 22 cağımı tasarladım. O zamanlar duyduğum oldu iste ; hele ayaklarım buz kesmişti. Bir ÇlÑnÑn bekleyecek artık hiábir şeyi olmadığını kolayca kabul ederek, hiábir şey beklemiyordun. BÇylece saatler geáti, gñnler, ya da aylar Yalnız, birden, kapalı sol gçzñme tabutun kapağından sızmış bulunan bir su damladı dñştñ ; sonra bir ikincisi, sonra bir ÑáÑncÑsÑ.. iáimde Ñstelik bir fizik acı da beli-riyordu : "Yaram bu, diye dñşñndñm, tabancanın vuruşu ; kurşun orada!...,, Ve su damlası, belki dakikadan dakikaya gene damlıyor, sol gçzñme damlıyordu hep. Nasıl diyeyim? olup biten herşeye gçz yuman, buyurmuş bulunan Varlık'a, sçzlerle değil, bñtñn benliğimin bir iá atılımıyla, yalvarmağa, yakarmağa, kafa tutmağa başladım. Kim olursan ol, eğer varsan, eğer bilináli ve akla yakın bir ilke varsa, acı bana. Yalnız hayatıma intiharla bir per- 23 de áekerek seni kırdığımın ÇcÑnÑ alıyorsan, Çnceden haber vereyim kê bana verebildiğin işkencelerden hiábiri binler ve binlerle işkence yılında değiş-mezcesine duyacağım hor gçrñşñ yene-miyecektir. Ve sustum... zihinle. Gene, hiá değilse, bir dakika geáti; gene gçzñme yeni bir su damlası dñştñ, ama şimdiden, aldanmadan biliyordum ki, herşey hemen áabucak değişecekti. Ve mezar aáıldı. Bilinmeyen bir varlık beni yakaladı ve ikimiz de uzayda kaldık. Birden, ama pek az gçrebildim, áñnkñ gece, hayatımdaki gecelerin herhangi birinden daha derin, daha karanlıktı. Daha şimdiden yerden áok uzağa, gçğñn ortalık yerine atılmış bulunuyorduk. Beni alıp gçtñrene hiábir şey sormuyordum ; korkmadığını dñşñncesinden gçğsñm kabarıyordu.

14 Boşlukta böyle ne kadar zaman sñzñlñp durduğumuzu bilmiyorum. Herşey zamanın ve uzayın ÖlÅÑlemediği dñşlerde olduğu gibi olmakta devam ediyordu. Karanlığın ortasında, birden, bir yıldızın parladığı- 24 nı gördñm. HiÅbir şey sormamağa kararlı olduğumu unutup: "Bu Sirius mu?,, diye bağırdım. "Hayır, bu yanına girerken gördñğñm yıldız,,, diye karşılık verdi bana beni alıp götñren Varlık. Kendisinde bir biåim insan yñzñ olduğunu söyleyebilirdim. Garip şey, bu Varhk'a kin bağlamıştım. YÑreğime kurşun sıkarken yokluk'u bekliyor, kendimi de, şñphesiz, insan olmayan, ama var olan bir varlığın elleri arasında görñyordum. "Mezarın Ötesinde Öyle ise bir hayat var! diye dñşñndñm. "Bana gene var olmak, kendimi elinden kurtaramı-yacağım birinin iradesine boyun eğmek gerekecekti! Varhk'a seslendim : "Senden korktuğumu biliyor, beni de bu yñzden hor görñyorsun.,, Bana karşılık vermeden bana karşı hiåbir hor görñşñ olmadığını, yñzñme gñlmediğini, hattê bana acımadığını sezdim. Beni o-lup olacağı bilinmedik ve bñyñlñ bir yere götñrñyordu. İÅimi gitgide korku kaplıyordu. Bununla birlikte sessiz yol- 75 daşımla aramda, dilsiz, ama anlaşılabilir bir biåim sözleşme oluyordu. GÖzlerimin alıştığı burålara bakmaktan nice zamandır vazgeåmiştim. Işığı dñnyaya erişmek iåin yñzyıllar harcayan yıldızların olduğunu biliyordum. Bu bilinmedik gök cisimlerinin devindikleri uzaylardan geåiyorduk, belki. Belirsiz bir bekleyişin sıkıntısı iåinde bulunuyordum. İÅimi birden bildik ve alabildiğine hoş bir duygu sardı: gene gñneşimizi görmenin sevinciydi bu! Bununla birlikte Åabucak anladım ki bu bizim gñneşimiz, bizim DÑnya'ya hayat veren gñneş olamazdı. Gezegen sistemimizin ÖlÅÑye gelmez uzaklıklarında bulunuyorduk ama, bu gñneşin bir noktada bizim gñneşimize benzediğini görmekle mutlu oldum. Dirimsel ışık, bana hayat vermiş olan ışık, diriltti beni. iåimde beni mezara girmeden Önce canlandırmış bulunan hayat kadar gñålñ bir hayat buldum: "Ama bir, bizimkine benzer bir gñneş bu! Bir dñnya olmalı burada: Nerede bu dñnya? Yoldaşım bana uzakta bir zñmrñt 26 ışığıyla parlayan kñåñk bir yıldız gösterdi. Ona doğru uåuyorduk. "çyle ise Evren'de böyle tekrarlamalar var! diye bağırdım : "Bu dñnya tıpatıp bizimkine benzer, sefil, ama Åocuklarının en nankörlerinin sevgilisi, kendi gök cismimizi sevdiğimiz gibi dñnya, demek bizce? Ebediyen terkedilmiş dñnya'nın aşkı da, yaman ve acılı iåime işledi ve kendisine pek kötñ davranmış olduğum kızın gene hayalini gördñm. "Herşeyi göreceksin! diye karşılık verdi, sesi uzayda, ÑzgÑn ÑzgÑn titreyen yoldaşım. ãok Åabuk gezegene yaklaştık. Gezegen göz kararıyla beliriyordu. YÑzeyinde gene Okyanus'u, Avrupa'nın, yeni bir Avrupa'nın biåimini gördñm, ve iåimde kıskanålığı andıran bir duygu uyandı. "DÑnyamızın bu yeni baskısı da ne oluyor? Ben yalnız kendi dñnya'mı, kanımın kaynamalarının ruh bulduğu dñnyayı, beynimi dağıtarak terkedecek 27 kadar kendisine alåaklık ettiğim dñnyayı sevebilirim. Ah! onu sevmekten hiå geri kalmadım, onu, ayrılış gecesi de, belki o gece de ëevdim, o gece, her zamankinden daha iåim yana yana sevdim. -DÑnyamızın bu yeni kopyasında acı var mıdır?- Bizim dñnya'da, acı uğruna ve acı yolunda kendini harcamış sevgili yaratıklar vardır yalnız. Terkedilmiş canım dñnyanın toprağını Öpmeği, ağlaya ağlaya onu bağrıma basmağı ne kadar isterdim! Başka bir dñnyada hiå bir yaratıkta gözñm yok! Fakat yoldaşım beni daha şimdiden yalnız bırakmıştı ve, birden, nasıl olduğunu bilmeden kendimi, bir cennet gñnñ ışığıyla yıkanmış, bu yeni dñnyada buldum. Yunan takımadalarındaki adalardan birine, ya da bir komşu kıyıya ayak basmışım, gibime geliyor doğrusu. Oh! her yer nasıl da dñnyasaldı alabildiğine, ama her yer nasıl da bir şölen ışığıyla

15 parlıyordu! ZÑmrÑt yeşili, okşayıcı bir deniz, êdeta bilinåli bir sevgiyle ÖpÑyora benzediği kumsalı, dalga dalga yalıyordu. ãiåek aåmış ve pırıl pırıl gñzelim yapraklarla dolmuş, koca koca sayısız ağaålar, geldim diye. eminim, beni kutluyor, Ñrperişleri hasıl da hoş bir mñzik yaratıyordu. ãimen gñzel kokulu ÅiÅeklerle dolmuştu renk renk. Havada, kuşlar kñme kñme uåuyordu, İÅlerinde Åoğu da, en ufak korku göstermeden, kanatlarını tatlı tatlı Åırparak ellerime, omuzlarıma konuyordu. Az sonra bu mutlu Ñlkenin insanları Åıka geldi karşıma, Åevremi sevinåle sardılar ve beni kucakladılar. Bir başka gñneşteki bu Åocuklar ne kadar gñzeldi! Eski toprağımda, böyle gñzellik bulunmazdı. Bu gñzelliğin hafif bir yankısı ancak en kñåñk Åocuklarımızda görñlebilirdi. Bu mutlu yaratıkların gözleri tatlı bir ışıkla parlıyordu. YÑzleri bilgeliği ve temiz bir bilinci, gönñl alıcı bir sevinci dile getiriyordu. ãocuk sesleri kadar temiz ve şendi sesleri. İlk bakışta, herşeyi anladım. HenÑz gñnahla kirlenmemiş bulunan bir dñnyadaydım. İnsanlar efsanenin ilk atalarımızın bir dñnya cennetinde ÖmÑr sñrmñş olduklarını anlattığı gibi yaşıyordu. Ve bu 29 adamlar o kadar iyiydiler ki, beni konutlarına doğru götñrñrlerken, tñrlñ diller döke döke, en ufak ÑzÑntÑ kaygısını iåimden sökñp atmağa Åalışıyorlardı. Bana soru sormuyorlardı, gönlñmñ dolduran herşeyi biliyora benziyorlardı, en bñyñk tasaları da beni gene geråekten mutlu görmekti. 30 IV B Öyle şeyleri ben ancak bir dñşte görmñş olduğum halde, bu sñtñ temiz insanların sevgi dolu anısı ebediyen iåimde kaldı. Sevgilerinin beni orada hêlê izlediğini sanıyorum. Bununla birlikte her konuda kendilerini anlamıyordum. Ben olup olacağı ilerici bir Rus, Petersburg'lu bir uluorta insanım, ama bana, bildikleri herşeyi anladıklarından, bizim bilimleri-mizle hiåbir biåimde ilgilenmiş olmadıkları inanılmaz geliyor. Hemen kabul edebilirim ki bilgilerinin ÖzÑ bizim bil-gimizinkinden ayrıydı ve eğilimleri, söz gelimi benimkilerden bñsbñtñn başkaydı. Bilgileri, geråektan, bizim ÖvÑndÑğÑmÑz bilgiden daha yñksek ve daha derindi. Bilimsiz ve formñller belleme-illetine dñşmeden biliyorlardı herşeyi. Nesneleri nasıl tasarladıklarını anladım; 31 ama nesneleri onlar gibi tasarlamağa varamadım. Bana gñzel ağaålarını gösteriyorlardı ama ben, ağaålara besledikleri sevgide kendimi yetersiz buluyordum. Bitkilerle konuşmağa dek gidiyorlardı sanıyorum gene. Evet, bizim cansız doğa adını verdiğimiz şeyin dilini ve bu dille söyleşmeği biliyorlardı. Anlaşılan, kendilerine saldırmak bile istemeyen hayvanlarla, aralarında candan bağlantıları vardı. Bana yıldızları da gösteriyor ve, bildiklerine göre, sağduyumun ÑstÑnde konulardan söz aåıyorlardı; ne olursa olsun şuna inan getirmiş oldum ki bu konularda bir dñşñnce ulaştırımından Åok ÖzdekÅe konuşuyorlardı. Anlama yetersizliğim karşısında bu adamlar sabırsızlanmıyorlardı. Beni olduğum gibi seviyorlardı, ama, beni gene, hiåbir zaman anlamadıklarını kavrıyor ve kendilerine işte bunun iåin elden geldiğince az söz aåıyordum bizim dñnyadan. Benden kat kat ÑstÑn insanların beni nasıl oluyor da ÑstÑnlÑkleriyle hor görmeğe kalkmadıklarını, nasıl oluyor - 32 pa, benim gibi kötñ bir kişiye, hiåbir kıskanålık duymadıklarını bazan anla-ımyordum. Ve ben, ağzı kalabalık ve ÖvÑngen insan, kendilerine en ufak dñşñncesi olmadıkları bilgi dağarcığımı gösterirken, nasıl diyorum, onları hiå şaşırtma yoluna sapmadım? ãocuklar gibi canlı ve sevinåliydiler. GÑzel ormanlarında, az ağaålı tatlı alanlarında, gñzel ve iåli tñrkñler yaka yaka dolaşıyorlardı; besinleri yalnız ağaålarının ÑrÑnlerine, ormanların balına ve dost hayvanların sñtñne dayanıyordu. Besinlerini ve elbiselerini sağlamak iåin yapacak az şeyleri vardı- ancak. Ana sevgisini biliyorlardı, ÅÑnkÑ Åocuklar geliyordu dñnyaya

16 onlarda, ama ben hiåbir zaman onları bizim dñnyanın insancıklarını yiyip bitiren ve olanca gñnahlarımızın kaynağı sayılan o yırtıcı şehvet isteğiyle kıvranmış görmedim. Kendilerince mutluluklarını bölñşmeğe Åağrılmış yeni yoldaşlar sayılacak olan Åocukların doğduklarını görmekle mutluydular. Araların dr, hiåbir zaman ne tartış- 33 malar vardı ne de kıskanålık; bu son sözcñğñn ne anlama geldiğini bile bilmiyorlardı. ãocuklar herkesindi, ÅÑnkÑ hepsi de olup olacağı bir tek ve aynı aileydiler. çlñmñ bildikleri halde, onlarda sanki hastalıklar yoktu ; ama yaşlıları, acı acı değil, tam tersine, tatlı gñlñmseyişlerle kendilerine yolun aåık olsun diyen dostlarla yanı yöresi Åevrilmiş, sanki u-yuyorlar gibi, rahatåa ÖlÑrlerdi. Acı ve gözyaşları bilinmedik sözlerdi. Her yerde yalnız sevginin, coşkuya benzeyen sevginin geråekliği gösteriliyordu. Besbelli Ölenleriyle konuşuyorlardı. Sevişmiş olan kişiler arasındaki bağlar ÖlÑmle kopmamıştı. Kendilerine ÖlÑmsÑz hayattan söz aåtığımda pek iyice anlamadıklarını gördñm. Bu hayata belki o kadar kesince inanıyorlardı ki bu konu Ñzerindeki her konuşma kendile-in<è boş ve gereksiz geliyordu. Dinleri yoktu ama, pek iyi biliyorlardı ki yeryñzñ sevinci en yñksek aşamasına gelmiş olunca, insanların birli- 34 fini Evren'in ruhu, YÑce BÑtÑn'le daha tam kılacak olan bir değişiklik başgös-terecekti. Bu anı sevinåle, ama acele etmeden bekliyorlardı ; gönñllerinde taşıdıkları Önsezinin sanki şimdiden keyfini sñrñyorlardı. Akşam saatlerinde, uyumağa gitmeden Önce, uyumlu korolar dñzenlemeği seviyorlardı. O zaman uğurladıkları gñn iåinde duymuş oldukları herşey Ñzerine tñrkñ söylñyorlardı. Doğayı, toprağı, denizi, ormanları ÖvÑyorlardı. Birbirleri iåin tñrkñler dñzmekten hoşlanıyorlardı ; bunlar hep sevgi dolu ve tatlı tñrkñlerdi ve gönle gidiyordu. Karşılıklı sevgilerini yalnız mñzikle dile getirmiyor-lardı: bñtñn hayatları birbirlerine karşı gösterdikleri dostluğun kanıtıydı. GÖrkemli ve gönñl alıcı başka tñrkñleri de vardı ama, aklım hep sözlerine takıldığından, bir tñrlñ anlamını kavrayamıyor-dum. Bununla birlikte, aklım gñzelliklerindeki inceliğe kadar varamadıysa da, gönlñm adamakıllı tatlı derinliklerine 35 'r iniyor gibiydi. Mutluluk dolu devletlerini nicedir anlamağa Åalışmış olduğumu, orada, dñnyada, niteliği anlaşılmış gñzel hayatla-rındaki karşıtlığın ve bizim karşıtlığımız sayılan alınyazısının ruhumu Åok kez acıyla doldurmuş bulunduğunu ; kendi dñnyamdaki insanlarla olan geåimsizliğime nasıl acı karıştığını Åok zaman kendilerine söylñyordum! Onlara diş bileyebilmek ve bununla birlikte bağışlamağa kalkmadan onları sevmekten kendimi alamamak : ne işkence! BÖyle bir duyguya kaplamıyorlardı, ama ne Åıkar! Acılarımı bölñşmelerini istemeksizin seviyordum onları. Kendilerine dñşlerimi anlattığımda, gñldñler. DÑşte böyle şeyler görmediklerini ; bñtñn bunları, bilmeksizin, suåsuz suåsuz, uydurmuş olduğumu, kendi kendimi aldattığımı, bñtñn bu olmadık şeyleri, bir sayıklama iåinde, ortaya döktñğñmñ söylediler bana. Onlara bunun geråek olduğunu ileri sñrdñğñmde, Tanrı'm! beni nasıl da alaya aldılar! ä 34 BÑtÑn bunların olduğuna ben nasıl ina-namıyordum? Bu anlattığımdan belki bin defa daha iyi, daha sevinåliydi. Bir dñş olsun, ama size bir sır vereceğim : ya bñtñn bunlar belki de bir dñş değilse? ãñnkñ, burada, söylemesi korkunå Öyle bir geråek şey oldu ki dñşte görñlemezdi. Yargıyı kendiniz verin. Şimdiye kadar bunu sakladım, ama şimdi anlatacağım bu geråeği : en mñthişi, bñtñn bunları Åok dñşñndñkleridir, yalanlarımla, onları baştan Åıkardığımdır, işte. Evet, ne yazık! baştan Åıkardım onları!

17 37 -evet, dñşñşlerinin nedeni olan benim: bir insan kalabalığını bulaştıran kçtñ tohum ben oldum. İğrená bir tri-sine, bir veba mikrobuna benzer ben oldum. Gelişimden Çnce pek mutlu, bu tertemiz toprağı ben áirkefe buladım. Sevgiyle dolu gñzel toprağın insanları yalan sçylemeği Çğrendiler ve yalanlarından hoşlandılar; yalanlarında gñzellik buldular. Sevgiye yalanı soktular, az sonra da, gçnñllerinde, kıskanálığı yaratan, yırtıcılığın anası sayılan, nefse dñşkñnlñk doğdu... Ah! ne zaman olduğunu tam hatırlamıyorum ama, yalandan zevk almağa başladıktan pek az zaman sonra, cinayet yolunda boşatılmış ilk kan aktı. Şaşırdılar, korktular ve birbirlerinden ayrı yaşama alışkanlığını kazandılar. Birleşmiş kñáñk kñáñk topluluklar kurul- 39 du, ama Çteki toplulukları korkutmak iáin. Diş bilemeler patlak verdi. Şeref dñşñncesi doğdu, birleşmiş her topluluk kendi bayrağını áekti. İnsanlar, kendilerinden uzakta, ormanlarda yaşayan hayvanları zarara soktular, ve onların dñşmanları oldular. Birbirinden ayrı diller doğdu. Korkuná bir kavga başladı. Bu adamlar, acıyı tattılar, ahlàk, bozucu bir iágñdñsel istek duydular ve ilke olarak geráeğin ancak acıyla aáığa vurulduğunu ortaya dçktñler. Bunun Ñzerine onlarda Bilim doğdu. KÇtÑ kişiler olmuş olunca, kardeşlikten ve kendi yararından vazgeámeden sçz etmeğe başladılar ve bu sçzlerle ortaya áıkarılmış dñşñnceleri ele aldılar. Suálu olunca, adaleti buldular, kurallar kaleme aldılar, ÇlÑme áarptırılmışların idamlarına gerekli makinalar yaptılar. Ne olmuş olduklarını, ne kaybetmiş bulunduklarını artık şçyle bçyle hatırlamadılar ve geráekten suásuz ve mutlu olmuş olduklarına bile inanamadılar. Bir dñş demekten hoşlandıkları, bu geá- 40 mis mutluluğun olanağına imrenenlerle bile eğlendiler. Fakat en garip olan nokta ş- ki, bu kaybolmuş mutlulukta olanca inanálarını elden kaáırdıktan sonra, gene suásuz ve mutlu olmağa karşı Çyle candan bir istek duydular ki bu isteği tanrılaştırdılar, tapınaklarından bu isteği yñkselttiler, hep geráeklene-mez diye dñşñnerek, ama ÇnÑnde dize gelip, boyuna gçzyaşı dçkerek, bu isteği dualarda andılar. Bununla birlikte, şurası da geráektir ki, bu şimdi hayal edilmiş hayat kendilerine verilmiş olsaydı, artık bunu istemezlerdi. Onlara bu hayattan sçz aátığımda, bana şu karşılığı veriyorlardı : "Evet, biz kçtñyñz, yalancıyız ve haksızız ; biliyoruz bunu, ve işte bunun iáindir ki alınyazımız Ñ-zerinde karar verecek olan ve adını bilmediğimiz gçnlñ yñce Yargıá'ın ilerde yapacağından daha sertáe kendi kendimizi cezalandırıyoruz. Ama bizim Bilimimiz var. Biz, Bilim'le, bu kez, bilináli olarak kabul edeceğimiz Geráek'i bulacağız yeniden. Bilgi duygunun ÑstÑndedir, hayatın kavranması hayattan 4! Idaha değerlidir. Bilim bize bilgeliği verecek, bilgelikle ortaya mutluluğun yasalarını dçkecektir.,, SÇzleri bçyleydi, ama gene de iálerinden hiábiri başka tñrlñ yapamadan, kendini bñtñn insanlığa ÑstÑn saymaktan geri kalmadı. Herbiri kendi kişiliğinin Çnemi konusunda Çyle kıskaná oldu ki dñnyada başkalarının kişiliğini sçndñrmek iáin herşeyi yapıyordu. KÇlelik doğdu, hem de gçnñllñ kçlelik. Kendilerinden daha zayıflarını kolu kanadı altına almalarında bu gñálñlerin onlara yardımları dokunmaları koşuluyla, zayıflar èere seve gñálñlere boyun eğiyorlardı. Ortaya, gelip ağlaya ağlaya kardeşlerini bulan ve gçzden dñşñşlerini yñzlerine vuran doğru adamlar áıktı. Doğru adamları tefe áaldılar ya da taşa tuttular. Tapınakların kapılarında kan akıyordu. Buna karşılık, herbirinin kendi soyundan bñtñn insanlara kendini ÑstÑn gçrmeğe hakkı olduğunu iyiden iyiye kabul ederek soydaşlarını dirlik dñzenlik iáinde yaşamağa yçneltmenin bir yolunu bulan başka insanlar tñredi. 42

18 Bu dñşñnce uğruna geråek savaşlar patlak verdi, ama her savaşan iyice inanmıştı ki bilim, bilgelik ve koruma iågñdñıñ bñtñn insanları hemen barışsever ve babacan bağlantılarını kurmağa zorlıyacaktı. Bu sonucu sağlamak iåin, akıllı zayıfları kılıåtan geåirmeğe başladılar (ve bu kategoride ister istemez dñşñncelerinin bñtñn dñşmanlarına rastlıyorlardı). Fakat koruma duygusu az sonra gñcñnñ yitirdi, burnu bñyñklerle şehvetliler de ya hep dediler ya hiå. Utkuya ulaşmak iåin, ister istemez şiddete başvurdular. Vurdular, kendilerine intihardan medet umma kaldı. Bunun Ñzerine Yokluk'a tapınışı ululayan dinler doğdu. HiÅlik'te ÖlÑmsÑz erince varmak iåin kendini ÖldÑrmek ÖvÑlecek bir eylem oldu. İnsanlar şiirlerinde Acı'yı dile getirdiler. Alınyazılarma ağladım onların, acının yñzlerinde izini bırakmamış olduğu zamandakinden belki daha da Åok gözyaşı döktñm onlara, sevenlere ; o zamanlar ki ne kadar suåsuz ve gñzeldiler.. 43 Bir zamanlar cennetken, şimdi onlarca değeri bilinmemiä bu toprağı, bu toprağı gene Åok seviyordum. Kendimi suålayarak, kendime mutsuzluklarını yarattım diye lanetler savurarak bu zavallı insanlara kollarımı uzatıyordum. Kendilerine bñtñn kötñlñklerinin nedeni, tek nedeni olduğumu ; onlarda, kötñlñk ve yalan mayasının, ben olduğumu söylñyordum. Kendilerine beni ÖlÑme göndersinler diye, haåa gersinler diye Åok yalvarıyor, kendilerine hiåin nasıl yapıldığını da gösteriyordum. Kendimi ÖldÑrmeğe, galiba gñcñm yoktu, vicdan azapları, işkenceler Åekiyordum ; ruhumu vereceğim ana dek işkence Åekmiş olmak istiyordum. Ama onlar benimle alay etmekle yetindiler ve, sonunda, beni bir deli yerine tuttular. Ele geåirmek istediklerini kendilerine ancak benim sağladığımı ileri sñrerek, beni bağışlıyorlardı ; şimdi olan olmayabilirdi. Bununla birlikte, gñnñn birinde, canları burunlarına geldiğinden, tehlikeli olduğumu ve Åenemi kapamağa razı olmazsam beni bir sağlık yurduna tıka- _ 44 _ caklarını söylediler. Bunun Ñzerine acı Öyle bir gñåle iåimi sardı ki Öleceğim sandım. Ve işte o anda uyandım. Saat sabahın 6 sı olmalıydı. Kendimi koltuğumda buldum. Mum sonuna kadar yanmıştı. YÑzbaşıgilde uyunuyordu, bñtñn apartmanda da kol geziyordu sessizlik. Yerimden sıåradım. Bu kadar a-åık, bu kadar inceden inceye ayrıntılarla dolu, hiå böyle dñş görmemiştim. Birden, tabancamı dopdolu gördñm, aynı anda onu kendimden Öteye attım. Ah, hayat! hayat! Ellerimi kaldırdım ve sonsuz GerÅek diye bağırdım ; ağlıyordum buna! BÑtÑn varlığımı delice bir heyecan ayaklandırıyordu. Evet! Yaşamak ve kendimi vaıza adamak istiyordum! GÖrdÑğÑm, gözlerimle gördñğñm, olanca parlaklığıyla gördñğñm iåin, şñphesiz, bundan böyle, her yerde GerÅek'i ÖğÑtleyeceğim, diyorum! O zamandan bu yana yalnız vaiz iåin yaşıyorum. Bana gñlenleri seviyorum ; 45 onları Ötekilerden daha Åok seviyorum. Alaycılarımı nasıl inandıracağımı bilmediğim iåin, onları her tñrlñ yolla dñrtmeğe Åalıştığım ve henñz kendi yolumu bulamadığım iåin aklını kaåırmış diyorlar. ŞÑphesiz Åok zaman doğru yoldan Åıkabilirim, ama hangi sözleri söylemeli? çrnek olarak hangi davranışları göstermeli? Ve kim Åıkmıyor ki doğru yoldan? Ve bununla birlikte bñtñn insanlar, bilgeden haydutların başına kadar, hepsi de, değişik yollardan aradıkları aynı şeyi istiyorlar... Ve ben Åok sonra bile yoldan Åıkamam, ÅÑnkÑ Ger- Åek'i gördñm, ÅÑnkÑ bñtñn insanların yeryñzñnde yaşamağı terketmeksizin gñzel ve mutlu olabildiklerini biliyorum. KÖtÑlÑğÑn insanın olağan durumu olmasını istemiyorum, inanamıyorum buna. BÖyle bir şeye nasıl inanabilirdim? GerÅek'i ve onun canlı hayalini gördñm. Bunu o kadar gñzel ve o kadar yalnız gördñm ki... Bildiğim beni yiğit, gñålñ, Åevik, yorulmak nedir bilmez kılıyor. İşim bin yıl sñrecek te olsa, başta gideceğim. Yoldan Åıkarsam da, Doğru'- 46 nñn tatlı ışığı beni gene yoluma sokacak.

19 BaşlangıÅta, ahlêk bozukluğu görevlisi olduğumu Öteki dñnyanın insanlarından saklamak istemiştim. Ama geråek bana hata ettiğimi, yalan söylediğimi hafiften Åıtlatacak, izlenecek yolu, doğru yolu gösterecek bana. DÑnyamızda cenneti yeni baştan kurmak Åok gñåtñr. İlkin, dñşñmden sonra, dñşñncelerimi en iyi anlatabilen bñtñn sözleri unuttum. Yazık l Elimden geldiğince, usanmadan konuşacağım, ÅÑnkÑ anlatamıyorsam da gördñm. Ve alaycılar gene gñlebilir ve daha Önce söyledikleri gibi söyleyebilirler : "Anlattığı bir dñştñr ama bu dñşñ anlatmasını bile bilmiyor! Olsun, bir dñştñr bu! Ama dñş olmayan nedir? Benim dñşñm yaşayan varlığımla ger-åekleşmiyecek mi? Ne Åıkar! Gene de vaiz edeceğim. Ya geråekleşmesi pek kolay olursa! Bir gñn, bir saat meselesi olacaktır bu! Ne gerek bunun iåin? Herkes baş- 47 kalarını kendini severcesine sevsin. Bundan sonra, artık söylenecek hiåbir şey yok. Bu herkes iåin anlaşılabilir, bñtñn mutluluk ta bundan doğacaktır. Ah! işte! milyonlarca kez tekrarlanmış ve gene de hiåbir yerde kökleş-memiş bulunan Åok bayat bir geråektir bu. Gene de tekrarlamalı bunu. "Hayatın kavranması bile, hayatın kendisinden daha ilginåtir, diyorsunuz, Mutluluğu verebilen şeyin bilimi mutluluğun iveliğinden daha değerlidir! İşte savaşılması gereken yanlışlar ve ben bunlarla savaşacağım. İÅten olarak herkes mutluluğu isteseydi, mutluluk olurdu, hem de hemen. Ya kñåñk kız? - Onu yeniden buldum,dostoyevski Dostoyevski'nin ilk romanı ëzavallı insanlarä adını taşır. Sadece bu eser. onu şöhrete ulaştırmaya yetmişti. ãok geåmeden, ãarlık Rusyası, Dostoyevs-ki'yi ihtilêl kaynağının başında buldu. ânlñ yazar, ÅarÅabuk idam hñkmñnñ giydi yılında, kurşuna dizilmek Ñzere direğe bağlanacağı sırada, hayatını bağışladılar. Ahreti bo

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır? 5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) Öğle üstü bir cip gelip obanın çadırları önünde durdu. Çocuklar hemen çevresinde toplaştılar. Cipten önce veteriner, sonrada kaymakam indi. Obanın yaşlıları hemen

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İlk Kilisenin Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

KAYBEDİLENLER. Birkaç sene sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.

KAYBEDİLENLER. Birkaç sene sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. KAYBEDİLENLER Bir gün insan virgülü kaybetti; o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise, ünlem işaretini

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı DAMLA BÖRTÜCEN Zeytin, rüyasında benekli faresini kaybetti. Cadıya sordu, cadı biz fare yemeyiz ama

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Bir cinayetin altı elemanı vardır: Öldürülen kimdir, öldüren kimdir, cinayetin yeri, cinayet günü, nasıl öldürüldü, neden öldürüldü?

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

Zengin Adam, Fakir Adam

Zengin Adam, Fakir Adam Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Zengin Adam, Fakir Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 26.04.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki ÄEKİM EKLERİ Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki Kitab-ın yer-i: Tamlama ekleri Yeri-n-i: Neyi?: Belirtme durum eki Kardeşimden kitapların

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0 SAKA (SAtır KApama) Kişi Sayısı: Yaş grubu: Oyun Türü: 2 (ve üstü) 8 yaş ve üstü Kelime şifreleme SAKA oyunundaki her bir oyuncu (bu açıklamada 2 adet oyuncu olduğu varsayılacaktır), Kayıp Hattat 1 12

Detaylı

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır.

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır. Lilay Koradan www.gencgelisim.com - Bir ara sinemaya ya da tiyatroya gidelim mi? demek yerine, iki kişilik bilet alın. Ona Sürpriz, yarın akşam sinemaya gidiyoruz dediğiniz zaman sizinle gelecektir. -

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,

Detaylı

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan 1996, Uçanbalık Cumhuriyet Bulvarı No: 302/104 35220 Alsancak - İZMİR Yazar: Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan Yayın Yönetmeni: İlke Aykanat

Detaylı

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz.

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz. MEVSİM İLKBAHAR İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz. İlkbahar mevsiminde meydana gelen değişiklikleri öğreniyoruz. İlkbahar mevsiminde hayvanların yaşayışlarında meydana gelen değişiklikleri

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri :١ mı, mi? baba ( ) uzaklaştım uzaklaştırmak uzaklaştırmak evin kapıları babam yetişiyorum eğitim görüyorum ecdadım, atam saygı otur! seviyorum seni seviyorum

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK ETKİNLİK SÜRESİ: 30 DK. ETKİNLİK ZAMANI: TÜRKÇE DİL ETKİNLİĞİ

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

BİZ MUTLU OLALIM DİYE

BİZ MUTLU OLALIM DİYE TOKİ ÇELEBİ MEHMET İLKOKULU Değerler Eğitimi Komisyonu Mart 2013 KİTAP ve OYUNCAK KUMBARASI HERŞEY ÖĞRENCİLERİMİZİN YÜZLERİNDEKİ UFACIK BİR GÜLÜMSEME İÇİN Her şey Öğrencilerimizin Yüzlerindeki Ufacık Bir

Detaylı

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Kullanılmayan beyinde kısmi ve genel büzülme meydana gelir. Bilim adamlarının araştırmaları,

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM Bu zamana kadarki okul hayatım boyunca birçok öğretmenim oldu. Şu an düşündüğüm zaman, aslında her birinden bir şeyler öğrendiğimi ve her birinin hayatımın şekillenmesinde azımsanmayacak

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir. arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün

O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir. arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün 2. İLK YOLCULUĞUM 1 2. İLK YOLCULUĞUM O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün Londra'ya gitmek üzereydi. Arkadaşım kendisiyle

Detaylı

3. Sınıf Noktalama İşaretleri

3. Sınıf Noktalama İşaretleri Gel ne olursan ol. Mevlana nın asıl adı Muhammed Celâleddin dir. Yine gel. Mevlana, bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinin Belh şehrinde bin iki yüz yedi tarihinde doğmuştur.

Detaylı

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

İhmal Amca DESTANLAR VE MASALLAR BOYALI KIRLANGIÇ. Masal. Resimleyen: Turgut Keskin

İhmal Amca DESTANLAR VE MASALLAR BOYALI KIRLANGIÇ. Masal. Resimleyen: Turgut Keskin İhmal Amca BOYALI KIRLANGIÇ Resimleyen: Turgut Keskin DESTANLAR VE MASALLAR Masal ihmal amca BOYALI KIRLANGIÇ Resimleyen: Turgut Keskin Yayın Yönetmeni: Samiye Öz Yayın Koordinatörü: Ali Ünal Kapak ve

Detaylı

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayatın kendisi müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan

Detaylı

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit 1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit 2. Onun...... sana ders olsun. Cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir? A) başına gelen B) baş

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT TELEFON Telefonun delikleri içinde Babam evde yokken telefon eder. Bütün şehri arar Ufak tefek parmakları yüzünden Ah bilseniz başımıza

Detaylı

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1 TEOG Dönem Türkçe Denemesi (3) 1 2. Çağa meydan okuyan, bu meydan okuma içinde kendi hayatını kuran, kendini çalışmaya adadıkça büyüyen, çoğalan gönül adamlarını, büyük dimağları, ufuk insanlarını anlamak

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Tövbe ve Af Dileme-4

Tövbe ve Af Dileme-4 Tövbe ve Af Dileme-4 Kutsalsın, Kutsalsın, Kutsalsın ey güçlü Rab Tanrı; Yer ve gök Sana verilen hamtlarla doludur. Rabbin adına gelen ve tekrar gelecek olana en yücelerde hamtlar olsun. Baba ya, Oğul

Detaylı