köy kahvesi 8 bin 615 köydeyiz! YEM köy kahvesi Yem sektöründe GDO kaosu başladı Her an köyünüze gelebiliriz Pamukta 15 yeni çeşit yolda...

Transkript

1 8 bin 615 köydeyiz! köy kahvesi Yeniden gazete olmanın heyecanını yaşıyoruz. Tarımın güçlü olduğu 19 ilin tüm köylerine ulaşıyoruz. Bu rakam tam 8 bin 615 köyü kapsıyor. Ancak bizim için bu rakam yeterli değil. Biz Köy Kahvesi'ni tam 12 bin adet basarak köylerin dışında Başbakanlık ve ilgili bakanlıklar, tarımsal üretimi destekleyen Makine üreticileri, Tarım il ve İlçe Müdürlükleri, Valilikler, Kaymakamlıklar, Belediye başkanları ve ilgili belediyenin köylerden sorumlu birimlerine ulaştıracağız. Amacımız; kaderine terkedilmiş köylerin sesinin biraz daha fazla duyurulması. Tarım, Hayvancılık ve az da olsa turizm ile geçimini sağlayan köylerde yaşayan vatandaşların dertlerine bir çözüm bulmak, sahip çıkmak. Bu doğrultuda sizlerin de desteğini istiyoruz. Köyünüz ile ilgili tüm sorunları, güzellikleri bize yazabilir, yetkililere duyurulmasını sağlayabilirsiniz. Biz özellikle unutulmuş köylere yakın olacağız ve o köyleri yetkililere hatırlatacağız. adresimiz: koykahvesi35@gmail.com Ulaştığımız iller ve köyleri A.KARAHİSAR: 393 ANKARA : 787 ANTALYA : 569 AYDIN : 490 BALIKESİR : 906 BURDUR : 183 BURSA : 676 ÇANAKKALE : 568 DENiZLİ : 370 EDİRNE : 248 ISPARTA : 174 İSTANBUL : 167 İZMİR : 614 KIRKLARELİ : 177 KONYA : 602 MANİSA : 790 MUĞLA : 398 TEKİRDAĞ : 258 UŞAK : 245 köy kahvesi milletin efendilerine Yıl: 3 Sayı: 27 Aralık 2014 Fiyatı: 3 TL Yıllık Abonelik: 30 TL Köy Kahvesi yanınızda Her an köyünüze gelebiliriz 38 DE Pamukta düşük fiyat korkusu İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve Ulusal Pamuk Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz, pamuğun 2014 yılı için bekleneni veremediğini belirterek, Ülkemiz üreticisinin ulaştığı başarılı verim ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın vermiş olduğu destekleme primi olmasa Türkiye de 1 kilo dahi pamuk yetiştirilemez dedi. Dünya arıcıları Fethiye de buluştu Sayfa 8 de MAYBİR damızlık arı dağıtacak Sayfa 10 da Yorumlar... Köyünüze ses olalım!.. Ersin Bozkurt > 14 te Hayvancılık açısından yem bitkilerinin önemi Ahmet Tetik > 16 da Türkiye hayvancılığında mevcut durum ve öneriler Prof. Dr. Figen Kırkpınar > 18 de İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz: Tarımda vergi düzenlemeleri şart Tarım ve tarıma dayalı ticaret denildiğinde akla ilk gelen kurumlar arasında olan İzmir Ticaret Borsası, yüz yıllık geçmişi ile bölgenin ve Türkiye nin tarım sektörüne yön vermeye devam ediyor. Sayfa 6 da Türk balığına karşı ırkçı tavır Alabalıkta 30 bin tona yaklaşan ihracat rakamıyla Avrupa da lider konumda olan Türkiye Su Ürünleri sektörüne, Avrupa Birliğinden yüzde 9 oranında vergi uygulama kararı sektörün tepkisini çekmeye devam ediyor. Sayfa 46 da HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNU: Yem sektöründe GDO kaosu başladı Pamukta 15 yeni çeşit yolda... Nazilli Pamuk Araştırma İstasyonu nda yapılan pamuk ıslah çalışmaları sonucunda geliştirilen onlarca yeni pamuk çeşidi tescil aşamasına gelmiş olup, üreticilerin hizmetine sunulmayı bekliyor. Sayfa 7 de YEM Kaba yem sorununun çözümü için tohumdan başlayarak üretim, verimlilik ve daha birçok konuyu kapsayan bütüncül bir politika uygulanması Sayfa 29 da gerekiyor. Sayfa 24 te Tarıma yeni yılda 10.1 milyar lira destek Sayfa 20 de Çekirdeksiz kuru üzüm Uzakdoğu pazarına yoğunlaşacak Sayfa 32 de Bayraktar: Tarım Türkiye nin zenginliğine zenginlik katacak Sayfa 14 de

2 köy kahvesi GÜNCEL 2 Tarım sektörü açısından 2014 KAYIP YIL oldu Yeni yılda çiftçilerin, ekeceği ürünün iç piyasadaki talebe, üretim maliyetine, verilecek desteklere, alternatif ürünlerin durumunun yanı sıra dünya piyasalarındaki durumunu dikkate alarak karar vermesi, karlılığını artıracaktır. Özellikle doğal afetlerin vurduğu tarım sektörü açısından 2014 ün kayıp yıl olduğu söylenebilir. Kuraklık, don, dolu, aşırı yağışlar sonucu felaketler üst üste yaşandı. Birçok ürün zarar gördü. Böylesine zor bir yılı geride bırakan çiftçi, tarım sigortası yaptırmanın önemini kavrarken, üreticiler, imalatçılar, tedarikçiler ve sektörün tüm kesimleri tarımda yaşanan mevcut sorunlara rağmen üretmeye devam ediyor ve daha iyisini yapmak için 2015 yılına umutla bakıyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) bitkisel üretime ilişkin 2. tahminini açıkladı. Kuraklık, don, dolu gibi doğal afetler nedeniyle birçok üründe üretim düşüşü oldu. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile meyve üretiminin azalacağı tahmin edildi. Yeni yılda çiftçilerin, ekecekleri ürünlere karar verirken ürünün iç piyasadaki talebine, üretim maliyetine, verilecek desteklere, alternatif ürünlerin durumunun yanı sıra dünya piyasalarındaki durumunu da dikkate alarak karar vermesi karlılığı doğrudan artıracaktır doğal afet yılı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkan Vekili ve Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Sorman la yaptığımız görüşmede 2014 yılının üretici açısından nasıl geçtiğini ve üreticiyi nasıl bir 2015 in beklediğini sorduk. Başkan Nuri Sorman da 2014 yılının doğal afet yılı olduğunu belirterek Kuraklık, don ve aşırı yağışlar nedeniyle hem üründe istenilen verim alınamadı hem de ürünün kalitesi düştü. Fındık, üzüm ve kayısı bu durumdan en çok etkilenen ürünler olurken maliyetin artışı ve kalitenin düşüşü üreticiyi 2014 yılında oldukça yıprattı dedi. Doğru altyapı argümanları Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Sorman, 2015 yılı için ise şu ifadeleri kullandı: Tarım açık sahada yapılan bir faaliyet olduğu için önceden konuşmak zor. Ancak doğru altyapı argümanları kullanılırsa ve üretim planlaması doğru yapılırsa en azından bu tip durumlardan daha az etkilenilebilir. Stok, satış ve depolama aşamaları doğru bir biçimde uygulanmalı. İhracat sırasında ise en önemli durum fiyatın dış alıcı tarafından belirlenmesi yerine ürünün kalitesine göre değerlendirilmesi. Türkiye de dünyadaki en kaliteli üzüm, fındık ve incir yetiştirilebiliyor. Bu ürünler doğru politikalarla satışa sunulursa bunun geriye dönüşü de doğru katma değerle olacaktır. Tahıl üretimi yüzde 12,7 azaldı Bir önceki yıla göre buğday üretimi yüzde 13,8 oranında azalarak 19 milyon tona geriledi. Arpa üretimindeki düşüş daha fazla. Arpa üretimi 2013 yılına göre yüzde 20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton oldu. Çeltik üretimi ise yüzde 7,8 oranında azalarak 830 bin ton olarak gerçekleşti. Dane mısır üretimi yaklaşık yüzde 1 oranında artarak 6 milyon tona ulaştı. Baklagillerde de üretim düştü. Nohut üretimi yüzde 11,1 oranında azalırken, kırmızı mercimeğin üretiminde yüzde 16,5 düşerek 330 bin tona geriledi. Patates etkilenmedi Bu yıl doğal afetlerden etkilenmeyen ve üretimi, artan ürünlerden biri ise patates. Patates üretiminin geçen yıla göre yüzde 5,4 oranında artarak yaklaşık 4,2 milyon ton olacağı tahmin edildi. Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretiminin ise yüzde 7,4 oranında artış göstererek 1,6 milyon ton olması öngörülüyor. Soya üretimi yüzde 16,7, yer fıstığı üretimi ise yüzde 13,2 oranında azaldı. Yağlı tohumlardan aspir üretiminin ise 2014 te yüzde 37,8 artışla 62 bin tona ulaşması bekleniyor. Endüstriyel bitkilerde artış var Endüstriyel bitkilerden sadece tütün üretiminde düşüş bekleniyor. Tütün üretiminin geçen yıla göre yüzde 22,2 oranında azalarak 70 bin ton olması bekleniyor. Kütlü pamuk üretiminin yüzde 4,4 oranında artarak yaklaşık 2,4 milyon ton, şeker pancarı üretiminin ise yüzde 2,3 oranında artarak 16,9 milyon ton olacağı tahmin ediliyor. Sebze üretiminde ciddi düşüş yok Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, bu yıl sebze üretiminde ciddi bir düşüş yok. Hatta genel olarak üretimde binde 7 oranında bir artış var. Ancak hem kuru soğan hem de taze soğan üretiminde düşüş var. Taze soğanda yaklaşık yüzde 5, kuru soğanda ise yüzde 7 düşüş gerçekleşti. Sebzelerden domateste yüzde 1,5, hıyarda yüzde 5,6 oranında artış olurken, sivri biberde yüzde 3,3, dolmalık biberde ise yüzde 6,9 oranında azalış olacağı tahmin ediliyor. Meyvede büyük düşüş Meyve ürünlerinin üretim miktarının ise 2014 yılında bir önceki yıla göre toplamda yüzde 6,2 oranında azalarak 17,1 milyon ton olacağı tahmin edildi. Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elmada yüzde 21, şeftalide yüzde 4,5, kirazda yüzde 10,1, kayısıda yüzde 65,4 oranında azalış olduğu muzda yüzde 17,6, zeytinde yüzde 5,5 oranında artış olacağı öngörüldü. Turunçgil meyvelerinden mandalinanın yüzde 12,1 oranında artacağı, sert kabuklu meyvelerden fındığın yüzde 25, cevizin yaklaşık yüzde 14 oranında azalacağı tahmin edildi. Çiftçi ekimi az olan ürüne yönelmeli Verileri dikkate alarak, Köy Kahvesi Gazetesi olarak çiftçilere 2015 yılında ekecekleri ürün desenleri ile ilgili uyarıda bulunmak isteriz. Çiftçinin, üretime karar verirken ekeceği ürünün dünyadaki durumunu, piyasadaki gelişmeleri, talep veya ihtiyacı dikkate almasını öneririz. Çiftçilerin, ekeceği ürünün iç piyasadaki talebini, üretim maliyetini, verilecek destek ve hibeleri, alternatif ürünlerin durumu gibi kriterlerin yanı sıra dünya piyasalarını da dikkate alması yerinde olacaktır. Herkesin ürettiği ürün yerine ekimi az olan ürüne yönelen çiftçinin karlılığının yüksek olacağının altını çizmek isteriz.

3 3 köy kahvesi

4 köy kahvesi GÜNCEL 4 İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz Köy Kahvesi ne sektörü değerlendirdi: Tarımda vergi düzenlemeleri şart Tarım ve tarıma dayalı ticaret denildiğinde akla ilk gelen kurumlar arasında olan İzmir Ticaret Borsası, yüz yıllık geçmişi ile bölgenin ve Türkiye'nin tarım sektörüne yön vermeye devam ediyor. Bakanlığa sunulan teklif ve projelerle, uzun soluklu planların uygulandığı bir politika oluşması için çalışan İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz ile pamuk piyasasını, 2014'ün üretici için nasıl geçtiğini, 2015 ve daha sonraki yıllar için alınması gereken önlemleri, dünyada uygulanan politikaların Türkiye'de üreticiye nasıl yansıdığını konuştuk yılını pamuk üreticisi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Biz ne yazık ki pamuk üretiminde dalgalı seyreden seneler yaşıyoruz. Bunun sebebi ise üreticinin tamamen dünya piyasasına ve pamuk fiyatlarına reaktif olarak yaptığı reflekslerle, geçen yıl pamuk fiyatı iyi ise ekelim, düşük ise ekmeyelim şeklinde düşünmesinden kaynaklanıyor. Bu Türkiye'nin tarımdaki hastalığı, biliyorsunuz... Geçen yıl pamuk fiyatları pompalandığı kadar düşürülemedi, bu da üreticinin aldığı iyi fiyatla birlikte girdiği kapıdan çıkmasına sebep oldu. Hatta üzerine de %3, %5 kazandı üretici. Böyle olunca da üretici normal olarak ekim alanlarına yüklendi. Dolayısı ile Ege Bölgesi'nde % 20'lere varan, Güneydoğu'da da %30'lara varan bir ekili alan artışı oldu. Sene böyle bir resimle başlamış oldu. Pamuğun yetişmesi sırasında Güneydoğu'da biraz sıkıntılar yaşandı, Ege Bölgesi ise dört dörtlük bir sezon geçirdi. Zaman zaman yağmurlar olsa da hasadın % 80'i alınmış durumda. Ege'de verim ciddi anlamda yüksek. Güneydoğu'dan gelen rakamlar ise çok farklı olabiliyor; yüksek rakam da var düşük rakam da... Yine de %25 bir Türkiye ortalamasından bahsedebiliriz bin tonlara tekabül eden bir rakam. Geçen yıla göre ton arasından bir artış... Ne yazık ki bu rakamlar üreticinin aleyhine oluyor. Suni dalgalanmalardan dolayı dünya piyasasının altına düşen fiyatlara geliyor Türk Pamuğu. Bu durumun üretici açısından düzelmesi ile ilgili ne gibi çalışmalar yapılıyor? Biz Konsey olarak bu yanlışlıkları tespit edip, ne gibi önlemler alınabilir, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bu paralelde de Bakanlığımıza öneriler götürüyoruz. Biz Türkiye olarak yüksek kaliteli bir pamuğu daha düşük kaliteli pamuklara kıyasla daha ucuza satıyoruz gibi bir durum çıkıyor ortaya. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bu durumla ilgili alınacak önlemler nelerdir? Türk pamuk üretimi hasat zamanında arz fazlası ile de birleşince ülke içinde oluşan fiyatları geçici de olsa suni düşüşlere yöneltiyor. İşte bu nedenle, Türk pamuğu çok kaliteli olmasına karşın dünyadaki muadillerine göre daha düşük fiyatlardan değerlendiriliyor. Biz bunun önüne geçilmesi için en önemli girişimin lisanlı depoculuğu teşvik etmek olduğunu düşünüyoruz. Çünkü lisanslı depoculuk üreticiye ve çırçırcıya hizmet ediyor. Bir tanesi ürününü bu depolara koyup elektronik ürün senedine çevirip yatırım aracı olarak kullanıyor ve bunun karşılığında hesaplı bir kredi alabiliyor. Ki bu kredi diğer kredilere göre çok daha ucuz bir kredi. Diğer yandan da ürünün burada satışı on iki aya yayılacağı için bu suni dalgalanmaların da önüne geçebilecek bir yöntem. Sıfır gümrükle ithal edilen pamuk Türkiye'deki üreticiye nasıl yansıyor? Tekstil sektörümüzün çok büyük olmasından dolayı halen yeterli pamuk üretimini karşılayamıyoruz. Tüketimimiz 1,5 milyon ton civarında, üretimimiz ise bunun yarısına tekabül ediyor. Bizim kritik seviye dediğimiz 1 milyon tonun bir hedef olarak belirlenmesi gerekiyor. Ama şu anda bu seviyede değiliz tabii. Bu da pamuğumuzun dünya fiyatlarından etkilenmesine neden oluyor. Dolar olduğu için döviz kuru, bu çok önemli pamuk piyasasında ile ilgili beklentileriniz nelerdir? Üreticiyi nasıl bir yıl bekliyor, üreticiye nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz? Ne yazık ki bu dalgalı seyrediş devam edecek gibi görünüyor. Tüketici normal reaksiyonunu verecek. Bizim her yıl yaptığımız bir çalışma var. Bağımsız kuruluşlara, STK'lara maliyetle ilgili bir çalışma gönderiyoruz. Parametreleri topluyoruz konsey olarak ve ortalamayı ilan ediyoruz TL/kg gibi bir rakam telaffuz etmiştik. Yörelere göre değişen maliyetler var tabii ama üretici için Ege Bölgesi nde TL/kilogramlık, Güneydoğu pamuğunda TL/kilogramlık gelir demek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu sezon vereceği 55 kuruş prim desteği ile bu gelir toplamda Ege Bölgesi nde 2.1 TL/kilogram, Güneydoğu Bölgesi nde ortalama 1.75 TL/kilogram olarak gerçekleşecek. Bu rakamlardan anlaşılacağı gibi pamuk üreticisi ne yazık ki kimi yerde maliyetini ancak kurtarırken kimi yerde de maliyetini dahi kurtaramamış ve zarar etmiş olacaktır. Üretici bu yüzden ürünü değiştirecek, pamuk yerine başka bir ürün ekecek. "Uzun vadeli planlarla hareket edilmeli..." Bunu nasıl engelleriz diyerek bir çalışma yürüttük ve Bakanlığımıza sunduk. 55 kuruşu 75 kuruşa çıkarmak, daha önemlisi ise verilecek destekleri 5 yıllık bir süre ile planlamak. Bu uzun süreli planlamanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Tarım Bakanlığı piyasaya kararlılığını gösterdiği takdirde bu otomatik ve dolaysız olarak üreticiye yansıyacak, güven verecek. Çiftçi 5 yıl boyunca ne ekeceğini bilecek. Piyasının değişimlerine göre ürün değiştirmek zorunda kalmayacak. Destekleme primlerinin enflasyona göre ayarlanması gibi bir önerimiz de oldu. Çiftçinin en büyük problemi olan maliyetlerle ilgili de birtakım önlemler öneriyoruz. Dünyada verim konusunda ikinci sırada olan bir üreticimiz var bu çok önemli bir başarı. Ancak bizim liraya mal ettiğimiz bir pamuğu Brezilyalı bir çiftçi 1.4 liraya mal ediyor. Işte sıkıntı da bu noktada ortaya çıkıyor. "KDV ve ÖTV düzenlemesi şart..." Maliyetin en büyük kalemi ise mazot fiyatları, ardından gübre fiyatları. KDV ve ÖTV'nin üreticiden alınması adil bir durum değil. Gelişmiş ya da gelişmekte olan diğer ülkelerde, üreticinin üzerinde bu tür vergi yükleri yok. Tabii Türkiye'de bunları kontrol etmenin kolay olmadığını biliyoruz. Biz bununla ilgili çok güzel bir model önerdik. Üreticinin Çiftçi Kayıt Sistemi var. ÇKS'de şu kadar dönüm ekeceğim dediğinde üreticiye ektiği dekara göre harcayacağı mazotun bir katsayısı var. Bu kat sayı ile dekar hesabı yapıldığında çiftçiye ne kadar mazot beyan edebileceği söylenebilir. Üretici de bununla birlikte mazotuna sahip çıkar, faturalı olarak alışverişini yapar, böylece kayıt dışılık da engellenmiş olur. Çiftçinin gidip teslim ettiği kadar mazota göre de bir ÖTV iadesi yapılır. Bu tip modellerle hem sağlıklı hem de gelişmeye daha açık, üretimi artırıcı önlemler alabileceğimizi düşünüyoruz. Çiftçinin maliyetleri üzerindeki en büyük yükün mazot olduğunu söyleyebilir miyiz bu noktada? En büyük kalem elbette mazot ama Türkiye'de işçilik de oldukça maliyetli. Diğer yandan gübrenin ham maddesi de ithal olduğu için bir yüksek maliyet kalemi de oradan çıkmış oluyor. Bunda gübre fiyatlarının devlet kontrolünden tamamen çıkıp özel sektöre geçmiş olmasının da büyük payı var tabii. Fiyatları belirleyen özel sektör olunca bu tip sakıncalarla karşılaşmak doğal bir hale geliyor. Ekonominin büyük aktörleri denilen güçlü ekonomilerin piyasayı domine etmesi noktasından neler söyleyebilirsiniz? Amerika gibi ülkeleri örnek alalım. Uzun vadeli ve kararlı planlarla hareket ettikleri için yukarıdan üreticiye kadar her aşamada herkes ne yapacağını biliyor. Biz de ülke olarak planlarımızı bu yönde yaptığımız takdirde bu tip oyunları da bozacak güce ulaşabiliriz. Kararlı ve uzun vadeli planlarla hareket etmek hak ettiğimiz yere daha kısa sürede gelmemizi sağlayacaktır. Peki son olarak çiftçilere bir öneriniz var mı? Çiftçilerimiz kendilerine kısa vadede kazandıracak, uzun vadede ise tüm sektöre zarar verecek kişisel politikalardan da uzak durmalıdır. Örneğin, Tariş'in pamuğu yüksek fiyattan almasını beklemek. Böyle bir durumda, diyelim ki Tariş pamuğu yüksek fiyattan aldı ve zarar etti. Bu çiftçinin elindeki tüm kontrolü kaybetmesi anlamına gelecektir. Bu yüzden de kısa vadede yüksek karlardansa uzun vadede dengeli kazançlara yönelmelidir üretici. Son olarak üreticimize tavsiyem, pamuk fiyatlarının düşük olduğu sezonlardan sonra mutlaka pamuk eksinler. Yüksek olduğu sezonlarda ise bir miktar temkinli davranmaları gerekebilir.

5 5 HABER köy kahvesi

6 köy kahvesi 6 Pamukta düşük fiyat korkutuyor İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve Ulusal Pamuk Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz, pamuğun 2014 yılı için bekleneni veremediğini belirterek, Ülkemiz üreticisinin ulaştığı başarılı verim ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın vermiş olduğu destekleme primi olmasa Türkiye de 1 kilo dahi pamuk yetiştirilemez dedi. Pamuğun bu yıl hüsrana yol açtığını belirten Barış Kocagöz, Türkiye nin artan ekim alanları ile önümüzdeki sezon 750 bin üretim beklenilen pamuk rekoltesinin hasat sezonuna girdiğini kaydederken, Ancak, hasat zamanı arz fazlasının ortaya çıkması ve dünya fiyatlarındaki düşüş, fiyatları üreticinin zarar edeceği seviyelere taşıdı. Bu nedenle zarar edecek bir sezon yaşayan pamuk üreticisi eğer hızlı tedbir alınmazsa pamuk üretiminden yine kaçacak diye konuştu. Yükseliş gösteren rekoltenin gelecek sezon düşmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizen Kocagöz, Türkiye deki pamuk üreticilerinin ulaştığı verim ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın verdiği destekleme primi olmasa Türkiye de 1 kilo dahi pamuk yetiştirilemeyeceğini sözlerine ekledi. Türk pamuğu kaliteli ama ucuz Çin in ithalat kotası koymasının ve dünya stoklarının, dünyada pamuk piyasasının düşmesine neden olduğunu ifade eden Kocagöz, sözlerine şöyle devam etti: Türk pamuk üretiminin hasat zamanında arz fazlası ile de birleşince ülke içinde oluşan fiyatları geçici de olsa suni düşüşlere yöneltiyor. İşte bu nedenle Türk pamuğu çok kaliteli olmasına karşın dünyadaki muadillerine göre daha düşük fiyatlardan değerlendiriliyor." Barış Kocagöz "Maliyeti bile karşılayamayacak" Sözlerine Ege Bölgesi ile Güneydoğu Bölgesi'ndeki pamuk fiyatlarını karşılaştırarak devam eden Barış Kocagöz, rakamların ortada olduğunu ve bu hesaplarla üreticinin maliyetini bile karşılayamayacağını belirterek,"ege Bölgesi nde lif pamuk 3,65 TL/kilogramdan Güneydoğu Bölgesi ve Çukurova da da 3.1 TL/kilogramdan işlem görüyor. Bu da üretici için Ege Bölgesi nde TL/kilogramlık, Güneydoğu pamuğunda TL/kilogramlık gelir demek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu sezon vereceği 55 kuruş prim desteği ile bu gelir toplamda Ege Bölgesi nde 2.1 TL/kilogram, Güneydoğu Bölgesi nde ortalama 1.75 TL/kilogram olarak gerçekleşecek. Bu rakamlardan anlaşılacağı gibi pamuk üreticisi ne yazık ki kimi yerde maliyetini ancak kurtarırken kimi yerde de maliyetini dahi kurtaramamış ve zarar etmiş olacaktır. dedi. Destek primi artırılmalı Destekleme priminin 55 kuruştan daha yukarı çıkarılmasının bu karamsar tabloya çare olabileceğini kaydeden Kocagöz, sözlerini şöyle noktaladı: Bakanlığımızın önderliğinde lisans depoculuğunun daha yaygın hale getirilmesi için depolama maliyetlerinin bir kısmının desteklemesi ile ilgili çalışmalar olduğunu ve sonuçlandırılma aşamasında olduğunu mutlulukla öğrenmiş bulunuyoruz. Pamukta 15 yeni çeşit yolda... Pamukta verim ve lif kalite özellikleri yönüyle yüz güldürecek yeni çeşitler geliyor Nazilli Pamuk Araştırma İstasyonu'nda yapılan pamuk ıslah çalışmaları sonucunda geliştirilen onlarca yeni pamuk çeşidi tescil aşamasına gelmiş olup, üreticilerin hizmetine sunulmayı bekliyor. Aydın'ın Nazilli ilçesinde 80 yıl önce kurulan Nazilli Pamuk Araştırma İstasyonu nda yapılan çalışmalarda geliştirilen yeni pamuk çeşidinin tescil çalışmalarının sürdüğü, işlemlerin tamamlanmasının ardından üreticilerin hizmetine sunulacağı belirtildi. Türkiye'nin tek pamuk araştırma merkezi olan Nazilli Pamuk Araştırma İstasyonu Müdürlüğü Genetik ve Islah Bölümünde görevli pamuk konusunda uzman Ziraat Yüksek Mühendisi Eyyüp Harem, Köy Kahvesi Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, istasyonda 1959 yılından bugüne kadar 35 yeni pamuk çeşidinin geliştirilmiş olduğunu bildirdi. Türkiye genelinde ise Kamu, Üniversite ve Özel Tohumculuk firmaları olmak üzere toplam tescilli 128 pamuk çeşidinin bulunduğunu ifade eden Harem, görevleri arasında yeni çeşitlerin geliştirilmesi ve bu çeşitlerle pamuk üreticisine ekonomik katkı sağlanması olduğunu söyledi. Harem, 2005 yılında pamuk ıslahı ile ilgili yaptığı çalışmalarda, pamuk üretim bölgelerine uygun adaptasyon kabiliyeti yüksek verimli, lif kalite özellikleri fevkalede ve yüzde çırçır randımanı iyi düzeyde, kuraklığa, hastalıklara oldukça tolerant ve makineli hasada uygun olan- renkli pamuk çeşitler de dahil olmak üzere -pamuk ıslah (seleksiyon ve melezleme) çalışmalarının devam ettiğini bildirdi yılından bu yana sürdürdüğü ıslah çalışmalarında F8 kademesine kadar getirilen yeni pamuk çeşidinin deneme aşamasından, üretim aşamasına kadar getirildiğini anlatan Harem, "Önümüzdeki yıllarda verim açısından Türkiye'nin yüzünü güldürecek, tekstilcilerimizin de arzu ettikleri çok iyi özelliklerde olan çeşitlerimiz tescil ettirilip Türk çiftçisinin hizmetine sunulacaktır" dedi. Tescillenmeye hazır pamuklar Eyyüp Harem, tescillenmeye hazır pamuk çeşitleriyle ilgili şu bilgileri verdi: "Bu yıl arasında pamuk çeşidimizi tescil müdürlüğüne göndereceğiz. Bu çeşitlerimiz verim başta olmak üzere lif kalite özellikleri çok çok iyi, çırçır randımanı yüksek, makineye uygun ve erkenci pamuk çeşitlerimizi tescil sonrasında çiftçilerimizin hizmetlerine vereceğiz Ayrıca kendi deneme tarlalarımızda da erkenci çeşit çalışmalarımız ile renkli pamuk çalışmalarımız sürüyor (Renkli Pamuk) konusunda yaptığım çalışmalarda seleksiyon ve melezleme ıslahı ile son aşamaya gelen 3 adet renkli pamuk çeşidinin de tescili için müracaatını yapacağız. Araştırma İstasyonu Müdürlüğü müzün bu ıslah çalışmalarının yanında ayrıca, yurt dışında çeşit adaptasyon ve demonstrasyon çalışmalarına da öncülük etmektedir. Benin Cumhuriyeti ve Sudan gibi dış ülkelerde de çeşitlerimizin adaptasyon çalışmaları devam etmekte olup, yurt içinde ise Ş.Urfa Harran ve Antakya Amik Ovası'nda ki adaptasyon çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz.

7

8 köy kahvesi ARICILIK 8 Dünya arıcıları Fethiye de buluştu 4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi geniş katılımla gerçekleşti Yaşam İçin Doğa, Doğa İçin Arılar Yaşamalı sloganıyla düzenlenen 4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi, Avrupa'nın en önemli ve en eski arıcılık birliklerinden olan Apislavia'nın 20. Kongresi ile eş zamanlı olarak Fethiye'de yapıldı. - Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Özgün şöyle konuştu: "Ülkemizin önemli bir değeri olan arıcılık sektörünün gelişmesi ve ilerlemesi için projelerimiz var. Bunları ortaya koyarak Türkiye'nin bal üretimin daha iyi noktaya gelmesine katkı sunacağız." GEKA'nın destekleriyle Muğla Arı yetiştiricileri Birliği,Apislavia Arıcılar Birliği ve Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi işbirliği ile ortaklaşa düzenlenen 4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi Fethiye'de yapıldı. Kongreye 28 ülkeden 500'e yakın arıcının yanı sıra Türkiye'nin dört bir yanından bin 400'e yakın arıcı katıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, arıcılığın, bitkisel üretime olan katkısı ve insan sağlığındaki önemiyle ülkenin en yaygın ve geleneksel etkinliklerinden birisi olduğunu söyledi. Ülkenin, doğa koşulları, sahip olduğu iklim koşulu ve flora zenginliğiyle büyük bir arıcılık potansiyeline sahip olduğunu belirten Özgün, bu potansiyelin koloni sayısı ve bal üretimi açısından Türkiye 'yi dünyada ikinci sıraya yerleştirdiğini ifade etti. Arıcılık önemli bir tarımsal girdi Özgün, koloni sayısı ve bal veriminin her yıl artmasına rağmen, bu durumun var olan ekolojik zenginliği ve gerektirdiği potansiyel açısından tatmin edici olmadığına işaret ederek, "Bu durum, yetersiz ana arı üretimimiz, yaşlı ana arılar, standart olmayan arı kovanı kullanımları ve yanlış bal arısı yönetimi, hastalık ve zararlıların da ilavesiyle daha yükseklerde olması gereken bal üretimini aşağı çekmektedir. Bu tür olumsuz koşullara rağmen her türlü bitkisel ve hayvansal faaliyetin yoğun şekilde yapıldığı ülkemizde, arıcılık önemli bir tarımsal girdidir" diye konuştu. Arının insan beslenmesi ve ekonomik katkılarının yanında, doğal dengedeki işlevlerinden en önemlisinin tozlaşma olduğuna dikkati çeken Özgün, tozlaşmanın yapılamamasının aynı zamanda çiçekli bitkilerin üreyememesi anlamına geldiğini vurguladı. Özgün, bu durumun beraberinde doğadaki birçok canlının ve ekolojik sistemin yok olmasına neden olacağını dile getirdi. Pek çok bitkinin döllenmesine etkisi olan arıcıların, doğal yaşamın zorunluluğu için arıya gereken değerin verilmesini net bir şekilde ortaya koyduğunu anlatan Özgün, şöyle konuştu: "Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği organizasyonları ile düzenlen arı çalıştayları ülkede var olan sorunları gözden geçirip, çözüm üretmek adına katkıları büyüktür. Bu bilinçle yapılan çalıştayın ülkemize yararlı olmasını diliyorum. Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği'ni bugüne kadar bakanlık olarak destekledik, desteklemeye de devam edeceğiz. Elimizden gelen her türlü desteği ve yardımı yapmak zorundayız. Ülkemizin önemli bir değeri olan arıcılık sektörünün gelişmesi ve ilerlemesi için projelerimiz var. Bunları ortaya koyarak Türkiye'nin bal üretimin daha iyi noktaya gelmesine katkı sunacağız." 94 bin ton bal üretiliyor Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz ise Anadolu'nun bir arıcılık ülkesi olduğunu, dünyada ilk yazılı arıcık belgelerinin 3673 yıl önce Hititler döneminde ortaya çıktığını söyledi. Hitit kanunlarının 91 ve 92. maddelerinin arıcılıkla ilgili olduğunu dile getiren Yılmaz, arıcılığın binlerce yıldır insanlar için önemli bir değer olarak görüldüğünü ifade etti. Yılmaz, ülkede arıcılıkla ilgili 79 il birliği, 56 bin üye ve 5.9 milyon kovan ile 94 bin ton bal üretildiğini, bu kapsamda da dünyanın ikinci büyük arıcılık ülkesi konumunda olduklarını dile getirdi. Türkiye'nin arıların gen merkezi konumunda olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: "Bu gen merkezi Türkiye için büyük bir avantaj. Muğla'da çam balı yapan arı ayrı, Karadeniz'de kestaneden bal yapan arı ayrı, Doğu Anadolu'da kışlayan arımız ayrı, İç Anadolu'da yaşayan arımız ayrı. Bu değerleri birçok proje yaparak bakanlığımız ile arıcılarımızın hizmetine sunmaya talip olduk. Başarmak için elimizden geleni yapıyoruz." Yılmaz, bal veren bitkilerin yüzde 70'inin Anadolu'da bulunduğunu, bu bitkilerinde 3 bin 900'nün Anadolu'ya has endemik türden oluştuğunu kaydetti. Muğla ormanları, çam balı ihracatının temel direği Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin de Avrupa 'nın en önemli ve en eski arıcılık birliklerinden olan Apislavia'nın 20. Kongresi ile eş zamanlı düzenledikleri 4. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi'ne 25 ülkeden 350, ülke genelinden ise 850 katılımcının kayıt yaptırdığını söyledi. Şahin, Muğla ormanlarının çam balı ihracatının temel direğini oluşturmasının yanında arıcılık faaliyeti olarak da Muğla insanının kültüründe yer aldığını dile getirdi. 2008'de arıcılığın özdeşleştiği bir kentte Muğla'nın öz kaynakları çerçevesinde bu kongrenin ulusal değil, uluslararası olması gerektiği ilkesiyle yola çıktıklarını söyleyen Şahin, farkındalık yaratmayı başardıklarını ifade etti. Şahin, 2013 yılında Bükreş'te yapılan toplantıda Apislavia ülkeleri ile Muğla Arıcılar Birliği kongresinin eş zamanlı yapılması kararı alındığını hatırlatarak, "Kongremize 195 bildiri başvurusu yapıldı. Bunlardan 69'u kabul gördü. Kongrede, arıcılarımızın dinlemek istediği konuları, bilimsel sunumlarla yerine getirmeye çalışacağız" diye konuştu.

9 9 GÜNCEL köy kahvesi Apiterapi Sempozyumu Şifa Üniversitesi nde gerçekleştirildi Şifa Üniversitesi nde düzenlenen Apiterapi Sempozyumu nun sonuç bildirgesi yayınlandı. Şifa deposu olan balın, ülkemizde çoğunlukla gıda maddesi olarak kullanıldığı, apiterapinin ise çok fazla bilinmediğine vurgu yapıldı. "Eski çağlardan beri tedavi edici" Eski çağlardan beri tedavi edici özellikleri bilinmesine rağmen bal, ülkemizde gıda maddesi olmanın ötesine geçemiyor. Balın modern tıptaki önemine dikkat çekmek amacıyla Ekim 2014 tarihlerinde Şifa Üniversitesi nde düzenlenen Apiterapi Sempozyumu nun sonuç bildirgesinde modern tıbbın bal ve ürünleri üzerinde daha fazla çalışma yapması istendi. Dr. Eren Akçiçek ve Prof. Dr. Banu Yücel imzası ile yayınlanan sonuç bildirgesinde, önemli tespitler yer alıyor. Apiterapinin arı ürünleri olan bal, polen, arı ekmeği, arı sütü, arı zehri ve propolisin değişik doz ve terkiplerde hazırlanarak tıpta sağlık koruma ve hastalıkların tedavisinde ilaç desteği amaçlı kullanılması, bilimi olduğu ifade edilen bildiride; şu ifadelere yer verildi: Günümüzde arı ürünlerinin, apiterapi konusunda yapılan yoğun çalışmalara ve bu çalışmalardan elde edilen sonuçlara bağlı olarak birçok ülkede özel olarak kurulan tedavi merkezlerinde yaygın olarak kullanıldığına, arı ürünleriyle değişik etki mekanizması olan hastalıkların tedavisinde başarılı sonuçlar elde edildiği bilinmektedir. Apiterapiyi tıp hekimleri uygulamalı Sağlıklı ve sağlıkta kullanılacak arı ürünleri üretiminin, tıpta koruyucu ve tedavi edici hekimlikte tamamlayıcı olarak kullanımının önemi, Apiterapik tedavilerin ancak Tıp Hekimleri tarafından hastaya uygulanabileceği vurgulanmıştır. Ülkemizde arı ürünlerinin üretimi, tüketimi ve tıpta kullanılma olanakları ile ilgili daha fazla çalışma yapılmasına gereksinim olduğu, bundan sonraki aşamada Apiterapi tedavi merkezi kurularak, tıbbi tedaviyi tamamlayıcı çalışmaların hayata geçirilmesinin hedeflendiği belirtilmiştir. %100 HAKİKİ Adres: Çankkale Arı Yetiştiriciliği Birliği Satış Noktası: İsmetpaşa Mah. Atatürk Cad. No: 29/A (Tarım İl Müdürlüğü) Tel: %100 YERLİ

10 köy kahvesi ARICILIK 10 Damızlık arı dağıtacaklar Türkiye nin en büyük birliği olan ve 4 bin 600 üyesi bulunan Muğla İli Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR), dünyanın çam balı üretim merkezi Muğla nın, sahip olduğu bu doğal zenginliği gelecekte daha iyi noktaya taşımak için önemli projelere imza atıyor. Dünya çam balının yüzde 92 sini üreten Muğla da arıcılığın en önemli sorunlarından olan Amerikan Yavru Çürüklüğü adı verilen hastalığın yayılmasını önleyecek arı cinsinin ıslahına yönelik çalışmalar içeren TAGEM destekli, Muğla Arısının Amerikan Yavru Çürüklüğüne Karşı Direnç Geliştirmesi Projesi ni başarıyla tamamlayan Birlik, 2015 Mayıs ayında damızlık ana arıları üreticilere dağıtmaya başlayacak. Bal raporu hazırlıkları yapan birlik, ekim ayında da çambalı üretim alanlarıyla ilgili çalıştay düzenlemeyi hedefliyor. Birlik, Muğla arısının varroa parazitine karşı dirençli hatlar geliştirmek için TÜBİTAK a sunmak üzere de yeni bir proje hazırladı. Muğla arısı belirlendi MAYBİR Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Şahin, 2011 Kasım ayında başlayan Muğla Arısının Amerikan Yavru Çürüklüğüne Karşı Direnç Geliştirmesi Projesi nin bu yıl kasım ayında biteceğini söyledi. Proje sayesinde Muğla arısının belirlendiğini, şu anda Amerikan yavru çürüklüğüne dayanıklı hatlar elde ettik- leri- ni belirten Şahin, projeye ilişkin şu bilgileri verdi: Bu damızlık arılardan oluşan 350 kovanlık sürülerimiz var. Fethiye de bir ıslah merkezi kurduk. Bu sürülerimizden önümüzdeki yıl mayıs ayında Türkiye de ilk defa laboratuvar koşullarında tohumlanmış damızlık arıları üreticilere dağıtacağız. Aynı zamanda arıcılardan 4 tane ana arı üreten düve işletmeci oluşturdum. Damızlık isteyene damızlık vereceğim, ana arı isteyenlere de düve işletmecilerden ana arı temin edeceğim. Türkiye, üniversiteler dahil olmak üzere yapılan ıslah projelerinde vatandaşa bir tane da- mız- lık veremedi. Türkiye nin bütün paralarını çarçur ettiler. Bana 100 bin TL verdiler, ben de 100 bin TL yi trilyon olarak Türkiye arıcısına geri veriyorum. Üretim alanları artırılmalı Şahin, çam balı üretim alanlarının sürdürülebilirliği ile ilgili projenin de 2012 de yürürlüğe girdiğini ve proje sayesinde çam balı üretim alanlarını net olarak ortaya koyduklarını, şimdi de bu alanlarla ilgili Bal Raporu hazırlığı yaptıklarını bildirdi. Çam balı üretim MAYBİR 2015 yılı mayıs ayında damızlık ana arıları üreticilere dağıtmaya başlayacak. alanlarının giderek daraldığına dikkat çeken Şahin, 20 yıl önce burada bin arı kovanı vardı. Şu anda 1 milyon 200 bin kovan var. Türkiye nin kovanı 10 yıl öncesine göre yüzde 48 arttı. Ancak alanlarımız aynı. Bir yandan kovan ve arıcı sayısı artarken, bir taraftan alanlarının genişletilmesi lazım. Burada bir sıkıntı vardı, bu projeyle aştık ama böceğin daha ısıya dayanıklılığı çalışılmadı. Böcekte azalma var. Ormanda çözmemiz gereken sorunlar var. Biz bakım kesimlerinin mart-nisanda yapılmasını istiyoruz. Muğla da bu böceğin yaşam alanı yüzde tir. Şu anda Muğla ormanlarının yüzde 8 inde. Yüzde 25 e getirirsek Türkiye bal üretimini yüzde 300 e katlarsınız dedi. Şahin, Muğla arısının varroa parazitine karşı dirençli hatlar geliştirmek için TÜBİTAK a sunmak üzere yeni bir proje hazırladıklarını belirtti. Hazırladıkları bir diğer projenin de çam ormanlarında böceğin ısı, nem ve iklim ilişkisini ortaya koymak üzerine olduğunu kaydetti. Türkiye nin en güzel balı Çanakkale den Uluslararası 4. Çambalı ve 20 nci Apislaviya Kongresi etkinlikleri kapsamında gerçekleşen "Uluslararası Bal yarışması"nda Çanakkaleli arıcılar 2 ödülle taçlandırıldı. Kazakistan, Bulgaristan, Slovakya, Takicistan, Romanya, Kırgızistan, Ukrayna ve Türkiye olmak üzere 8 ülkeden 140 arıcının katıldığı yarışmada 4 ayrı kategoride değerlendirilen ballardan ödül kazananlar belli oldu. Çam balında 12, petek balında 10 ı, çiçek balında 60, farklı orijinli ballarda ise 58 yarışmacının katıldığı yarışmada 12 kişi ödül aldı. Türkiye nin en güzel petek balını üreten Çanakkale Bozcaada'dan Nizamettin Şenkaya birinci oldu. 4 kategoride yapılan yarışmalarda Çanakkale Bayramiç ilçesinde arıcılık yapan Nevzat Daldal 'ın ürettiği süzme çam balı ikincilik ödülü aldı. Çanakkale İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Cahit İleri, yarışmada en yoğun katılımın, çiçek balı bölümünde olduğunu belirterek, Aldığımız 2 ödülle, Çanakkale Balı nın en iyi ballardan biri olduğunu kanıtladık:özellikle çam balında aldığımız ödülle, ilimizde çam balı üretildiğini de tescil etmiş olduk diye konuştu. İleri, 2 ödülle taçlandırılmaktan büyük mutluluk duyduklarını dile getirerek, Uluslararası bir yarışmada aldığımız bu dereceler ilimiz balının farklılığını ve kalitesini ortaya koymuştur dedi. En güzel bal nasıl seçildi? 10 kişilik uzman ekibin başkanı Profesör Mustafa Işıloğlu, balların ilk olarak görünüş, tat, aroma, yapı, yoğunluk ve renk kriterlerinden geçirildikten sonra bu testi geçen balların analize gönderildiğini söyledi. Bu kriterdeki balların bakanlığın aradığı asgari kriterlere uyduğunu görmekten sevinç duyduklarını anlatan Işıloğlu; "İlk üçü belirlemekte çok zorlandık. Hepsi yüksek kalitede ballardı" dedi. Çanakkale nin markalı balı; ARIBURNU Çanakkale İli Arı Yetiştiricileri Birliği 2.Başkanı Süleyman Benek, Arıburnu balı'nın, Çanakkale'nin markalı balı olduğunu söyledi. Birliğin 2003 yılında kurulduktan sonra hem Çanakkale yi hem de balını tanıtma çalışmalarına başladığını hatırlatan Benek, 2006 yılın da üyelerinin ballarını değerlendirmek ve değer fiyatlara satabilmek için köy bazlı kırsal kalkınmada üretim isimli bir projeyle yüzde 50 hibe alarak bal paketleme tesisini kurduklarını anlattı. Aynı zamanda kaliteli bir üretim için üyelerine eğitim vermeye başladıklarını ifade eden Süleyman Benek, Sempozyumlar, paneller, konferanslar ve arıcılık kongreleri başlattık. Üyelerimize temizlik ve hijyenik üretimle ilgili eğitimler verdik. Teşvik için birlik olarak yaptığımız sempozyumlarda bal yarışmaları düzenleyerek, ödüller verdik dedi. Yapılan çalışmalar sonucunda tescillenen Çanakkale balının ARIBURNU markasıyla kısa sürede Çanakkale ve bölgede tanınır hale geldiğini kaydeden Benek, bu süreçte tanıtıma büyük önem verdiklerinin altını çizerek, Bölgemizde kurulan gıda fuarlarında,sempozyumlarda tanıtım standları kurduk, broşürler dağıttık, afişler astık. Balımız, %100 doğal ve %100 Çanakkale'nin ürünü olması dolayısıyla bölgemizde kısa sürede aranan marka haline geldi diye konuştu Uluslararası Muğla Çam balı ve Apislava Kongresi nde üyelerimizin ürünlerinin derece alması, ilimizin adını duyurması bizi çok gururlandırdı diyen Benek, böylece Çanakkale balının kalitesinin uluslararsı bir yarışmada da tescillenmiş olduğunu vurgulayarak, Aldığımız 2 ödülle hem ilimizi hem de balımızı Türkiye'ye ve dünyaya tanıttık dedi.

11 11 köy kahvesi

12 köy kahvesi GÜNCEL 12 Eskilerden bugüne köy düğünü ve gelenekleri Köy düğünleri eski gelenekleri en iyi şekilde yansıtan düğünler olarak bilinmektedir. Bu düğünler artık yerini salon ve kapalı mekân düğünlerine bırakmış vaziyettedir. Köy düğünleri genelde şehir merkezlerinde görülmeyip köy yerlerinde oluşan ve yapılan düğünlerdir. Bu düğünler genelde daha kırsal olan köylerde gelenek ve göreneklere daha uygun biçimde yapılıp orjinalini kaybetmeden günümüzde de az da olsa devam etmektedir. Köy içerisinde en geniş anlamıyla benimsenen gelenekler arasında köy düğünleri gelmektedir. Köy düğünleri içerisinde geçmişten günümüze yansıyan kısımları ve gördüğümüz ya da duyduğumuz kısımları; düğün öncesi düğünde ve düğün sonrası yapılan işlemlerdir. Düğün öncesi yapılan işlemler görücülük, dünür gitme, söz kesme, şerbet, nişan, okuntu, çeyizin gitmesi ve serilmesi olarak belli başlı maddelerden oluşmaktadır. Düğünde ise kına gecesi ile başlayan gelenek kız kınası, gelin çıkartma, nikâh ve gerdek olarak sıralanmaktadır. Bunlar genelde eski insanların geleceğe taşıdığı gelenek ve göreneklerdir. Düğün sonrası uygulamalar ise dünürler arası gitmeler kızın annesinin ve babasının elini öpmeye gitmesi gibi değişik şekilleri vardır. Evlenme yaşı bölgesel ve millet olarak değişmektedir. Çerkezlerde evlenme yaşı biraz daha fazladır örnek olarak. Genelde Türk toplumunda erkek 21 ile 22 yaşında asker dönüşü evlenme yaşı olarak düşünülür ve böyle uygulama yapılmaya çalışılır. Bu bazı yerlerde yaşın 17 ye kadar düşmesi ile de değişmektedir. Kızlarda ki yaş sınırı ise buna yakındır. Erkek ile kız arasında ki yaş farkı bölgesel olarak değişse de bunun genelde 2 yada 3 yaş farkının olması en idealidir. Evlenmede erkek tarafı biraz daha baskındır bunun nedeni erkek tarafı kızı beğenir ve istemeye gider tabi tercih yine de kız tarafında kalır. Bu genelde köy düğünü olsun diğer düğün olsun aynıdır. Köy düğünü oyunları nelerdir? Köy düğünleri eskilerin belirli kriterlerle belirlediği şartlar dâhilinde yapılan işlemler çerçevesinde olur. Bunun yanında erkekler kendi arasında yapılan oyunlardan oynarlar. Kadınlarda buna benzer oyunlar olmasa da kadınlı kızlı bir araya gelmeleri ile çeşitli çalgılarla yapılan oyunları genelde genç kızlar oynar ve diğer kısım izler vaziyette olur. Erkeklerin kendi aralarında yaptıkları oyunlar ise bazen sert bazen yumuşak şekilleri ile akıllara kazınır. Damat adayının üzerine daha çok gidilmesi ile damadın aslında düğünde başrol oynadığı daha çok gösterilmiş olur. Bazı yörelerde sağdıç dedikleri damadın en yakını olarak bilinen kişi üzerine de oyunlar yapılmaktadır. Eskilerde yapılan düğünlerde atın üstünde gelin almaya gidilmekte idi. Hatta bazı yörelerde de bunun hala devam ettirildiği de görülmektedir. Bunun nedeni eski gelenek ve görenekleri yaşatabilmektir. Bu tip düğünler doğal ve samimi olması bakımından insanın gözüne ve ruhuna hoş gelmesi açısından oldukça güzel olmaktadır. Hatta unutulmazlar arasına da girmektedir. Köy düğünlerinin içinde genelde eskilerde kullanılan çalgılar tef gibi el yapımı ve el ile çalınan çalgılardı. Bunlar elektronik çalgı aletlerinden uzak olsa da usta eller sayesinde birçok insanın bir arada çok rahat oynayıp eğlenebilmesine vesile olmaktaydılar. Bunlar zamanla kendilerini elektronik müzik aletlerine teslim etselerd e zamanla oluşturdukları tebessüm yüzleri her daim hatırlandıkça yine güldürmeye yetiyor.

13 13 GÜNCEL köy kahvesi Çiftçiler, güneş enerjisi ile fidanlarını sulayacak Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Bireysel Sulama Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında Ahılı Köyü çiftçileri, güneş enerjili sulama sistemine geçiyor. Kırıkkale de ilk kez desteklemesi yapılan güneş enerjili sulama sistemi faaliyetine başlandı. Merkez Ahılı Köyü çiftçilerinden Laver Onan ın başvurusu ile desteklenen güneş enerjili sulama sisteminin kontrolleri yapıldı. Bu sistemin kurulumuyla birlikte çiftçi Onan, sıfır lira maliyet ile ceviz bahçesi tesisinin sulamasını yapacak. Önümüzdeki yıllarda taşınabilir olarak planlanan güneş enerjisi sistemi ile evinin elektrik ihtiyacını da karşılayabilecek. Bireysel Sulama Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında toplamda 9 adet proje için 212 bin 28 lira hibe desteği verileceğini açıklayan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Recep Kırbaş, ayrıca programın diğer bir ayağı olan makine ekipman desteklerinde bugüne kadar toplam 2 bin 239 çiftçiye, 6 milyon 324 bin 680 lira hibe desteği verildiğini söyledi. İl Müdürü Kırbaş, hibe kazanan işletme ve projelerle ilgili şu açıklamada bulundu: 8. Etap KKYDP kapsamında; Sulakyurt İlçesinde Ayçiçeği Eleme, Çuvallama ve Depolama Projesi, Delice ilçesinde Hububat Depolama ve Temizleme Tesisi Projesi, Kırıkkale OSB de Yem Üretimi Ürün Çeşitliliğinin Artırılması Projesi, Kırıkkale Merkezde uygulanacak olan Un Tesisi Kapasite Artırma ve Teknoloji Yenileme Projesi, Keskin ilçemizde Buğday Silosu Projesi ile Çelik Silo Projesi, Balışeyh ilçemizde Kuruyemiş Paketleme Projesi hibe desteği almaya hak kazanmış ve inşaatları yıl sonu itibarıyla bitmiş olacak. Bu işletmelere toplam 2 milyon 569 milyar 479 lira tutarında hibe desteği verilecektir. İl Müdürlüğümüzce bu zaman kadar bu projelerle birlikte 21 proje için bin TL destek verilmiş olacaktır. 300 orman köyünün elektriği güneşten sağlanacak Musa Kaya 19 Kasım da İzmir de başlayan SO- LARTR 2014 Konferansı nda konuşan Orman Genel Müdürlüğü Orköy Daire Başkan Yardımcısı Musa Kaya, Güneş enerjisi kullanarak ormanları korumayı hedeflediklerini belirterek İlk etapta 300 orman köyünün elektriğini güneşten sağlamayı hedefliyoruz. Köylüye geri ödemesinde de önemli kolaylıklar sağladığımız kredi olanakları sunuyoruz. Köylünün kredi ödemeleri aylık elektrik faturası ödemesini geçmeyecek dedi. İran İslami Azad Üniversitesi nden Prof. Dr. Ferzad Caferkazemi de, İran ile Türkiye nin güneş enerjisi alanında işbirliği yapma olanaklarına sahip olduğunu belirterek, İran önemli oranda yenilenebilir kaynak potansiyeline sahip bir ülke. Güneş enerjisi yatırımlarına köylerde başladık yılına kadar yenilenebilir enerji kurulumunda 5 GW ı, güneşte de 500 MW ı hedefliyoruz diye konuştu. Konferansta konuşan T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Orköy Daire Başkan Yardımcısı Musa Kaya, Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından 4 milyar dolar ile desteklenen dört yıllık Ekolojik Köy Projesi ile biri doğudan diğeri batıdan seçtikleri iki köyün tüm elektriğini ve sıcak suyunu güneşten sağlayacaklarını söyledi. Kaya, aynı zamanda GÜNDER ve UFTP tarafından da desteklenen projenin toplam maliyetinin 21 milyon dolar olacağını belirtti.

14 köy kahvesi Yazı/Yorum Köyünüze ses olalım!.. Ersin Bozkurt Unutulmuşluğun adresidir köyler Türkiye coğrafyasında. Siyasetçilerin seçimden seçime hatırladıkları, Bürokratların pek uğramadığı, Ulusal basının magazinden başını kaldırıp da göremediği... Aslında en güzel fotoğraflar o köylerde çıkar hep... Bazen bir harman yerinde savrulan buğday tanelerinde, bazen başı bulutlara değen bir dağın eteğinde... Şehirlerin boğucu trafiği, gürültüsü, kirlenmiş havası ve olmayan komşuluk ilişkileri artık şehirlerde yaşayan insanlar içinde bir arayış haline geldi. Eskiden Köyden kente olan göç şimdilerde Kentten köye dönüştü. İş olanaklarından dolayı şehirlerde yaşamak zorunda kalanlar ise fırsat buldu mu kendini en yakın köye atarak özlem gidermeye çalışıyor. Bu durumdan istifade konsept köylerin sayısı giderek artıyor. Kentlerde ise organik ürünler satılan pazarlara olan ilgi giderek artıyor. Ev dekorasyon ürünleri arasında köylere mahsus objeler oldukça yüksek fiyatlara satılıyor. İşini bilen ticaret adamları bunu da bir meslek haline getirmiş. Köylünün artık işine yaramadığı için bir köşeye attığı bir tarım aleti, at arabası tekerleği, kapı, pencere, radyo ne varsa toplayıp şehirliye satıyor. Hem de oldukça yüksek fiyatlara. Tıpkı tarladan 15 kuruşa aldığı domatesi kentte 2 TL'ye sattığı gibi. Tıpkı besi damından 60, 70 kuruşa aldığı sütün litresini 2 TL'ye sattığı gibi. Öyle ya bu ülkede siyasette, ticarette köylünün emeği ve düşüncesi sömürülerek yapılmış hep. Her vaade inanmış, her defasında yine ilk unutulan olmuş köylü. Yine de o inanç hiç kaybolmamış. Hiç isyankar olmamış. Ta ki verimli tarla toprağına el uzanıncaya kadar. Şimdi köylü vatandaşın isyanları haber oluyor TV ve Yazılı basında. Kimi köy HES ve RES isyanında, kimisi ise verimli topraklarının üzerine kabus olacak Termik Santralin isyanında, kimisi ise ürünlerinin fiyatına az değer biçilmesinden dolayı öfkeli. Köy Kahvesi sizin için iletişim aracı. sözün uçtuğu, yazının kaldığı gerçeğinden yola çıkarak taleplerinizin, haklarınızın sonuna kadar takipçisi. İzin verin göz olalım, izin verin kulak olalım, izin verin ses olalım... Sevgiyle MERHABA... Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye nin ve Türk insanının zenginliğine, GSMH ye yaptığı katkının daha da büyüyerek artacağını söyledi. Bayraktar, her şeyin devletten beklenemeyeceğini ama çiftçinin de desteklenmesi gerektiğini belirterek, Türkiye de GÜNCEL 14 Bayraktar: Tarım, Türkiye nin zenginliğine zenginlik katacak Şemsi Bayraktar Akbank KOBİ Bankacılığı'ndan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, üreticilerin tohum, gübre, ilaç, sulama ve işçilik maliyetlerinin karşılanmasına yönelik Ürün Ön Finansman Kredisi sunduklarını belirterek, Bunu yaparken de ürün hasat dönemine bağlı olarak geri ödemesiz dönem avantajı ile vade sonunda ana para ve faiz ödeme imkanı sağlıyoruz dedi. Köy Kahvesi Gazetesi olarak Bülent Oğuz'la, tarım sektörüne yönelik sundukları özel kredi paketleri ve paketin özellikleri ile ilgili söyleşide bulunduk. Modern sulama teknikleri ile üretimi artırmak, enerji tasarrufu sağlarken daha kaliteli ürünler elde edebilmenin mümkün olduğuna işaret eden Oğuz, bu amaçla hazırladıkları 36 ay vadeli Damla Sulama Kredisi ile çiftçilerin sulama ekipmanlarına kolaylıkla sahip olabildiklerini kaydetti. Çiftçilere, sera kurulumu ve mevcut seralarının bakımı ya da genişletilmesi için Sera Kredisi nin yanı sıra hisseli arazi ve yeni tarla alımları için de Bahçe/Tarla Kredisi ni 60 aya kadar vade imkanı ile sunduklarını anlatan Bülent Oğuz, sektöre sundukları diğer kredilerle ilgili şu bilgiyi verdi: 0 km ve ikinci el traktör alımları için Traktör Kredisi, yine 0 km ve ikinci el hafif ticari araç ihtiyaçları için Hafif Ticari Araç Kredisi ile uygun koşullarda finansman desteğimiz mevcut. Bankamızın anlaşmalı olduğu markalardan müşterilerimizin yapacakları alımlarda ise cazip faiz oranları sunuyoruz. 0 km için traktör ve hafif ticari araçlarda 60 aya kadar, ikinci elde ise 36 aya kadar vade imkanı bulunuyor. Ayrıca üreticiler Damla Sulama Kredisi, Sera Kredisi, Bahçe/Tarla Kredisi, Traktör Kredisi ve Hafif Ticari Araç Kredisi ürünlerinden aylık eşit taksitler halinde veya mahsül döneminde geri ödeme seçeneği ile yararlanabiliyorlar. TMO Kredisi Toprak Mahsülleri Ofisi(TMO) ile yaptıkları Makbuz Senedine Dayalı Kredi anlaşması ile üreticiler için önemli bir finansman imkanı daha sağladıklarının altını çizen Oğuz, TMO ya ürün teslim eden üreticiler, bu ürünler için düzenlenecek olan Makbuz Senedi Karşılığında TMO Kredisi kullanabiliyor. Ayrıca TMO nun hesaplarına yaptığı ürün ödemelerini Bankamızın TMO kartı ile ATM lerimizden kolayca çekebiliyorlar diye konuştu. Sözleşmeli Tarım finansmanı Sözleşmeli tarım finansmanı kapsamında, firmalarla sözleşme yaparak üreticilere, gübre, ilaç, mazot, sulama, işçilik gibi maliyetlerini karşılamaları için kolaylık sağladıkları vurgulayan Bülent Oğuz, Üreticilerin sözleşmelerindeki ödeme dönemlerini de dikkate alarak istihdamın yüzde 46 sını oluşturan Türk tarımını, bu ülkenin zenginliğine katkıda bulunması için geliştirmemiz ve desteklenmemiz lazım. dedi. Türk tarımının doğal afetler sebebiyle bu sezonu kötü geçirdiğini kaydeden Bayraktar, tarımın geleceğin en önemli sektörlerinden birisi olacağını söyledi. Bayraktar, Önümüzdeki süreçte herkes kabul etmeli. Dünyada enerji, gıda ve su, bunlar çok önemli sektörler. Bu ülke için ne yapılması gerekiyorsa ona göre çalışıyoruz. Birinci önceliğimiz çiftçinin desteklenmesi ama önceliğimiz, verimli arazilerimizi korumak. Ülkemizin gıda güvenliği ve Türk tarımının geleceği açısından tarım arazilerinde yapılaşma en büyük tehlike. Yapısal ve girdi maliyetlerinin yüksekliği ve örgütlenme eksikliği de problem. Hasat döneminde üreticinin ürününü stoklayacak kuruluşlara ihtiyaç var. Üretici birlikleri güçlü olursa üreticimiz, pazarlama sorununu daha az yaşar. Tarım sektörü, Türkiye nin ve Türk insanının zenginliğine, GSMH ye yaptığı katkıya daha büyük katkı sağlayacak ama burada her şeyi devletten bekleme anlayışı içerisinde olmamamız lazım. Türk tarımının bu ülkenin zenginliğine katkıda bulunması için geliştirmemiz lazım şeklinde konuştu. TZOB a üye odaların yüzde 80 inin kendi binasına kavuştuğunu, başkanlarının makine parklarını da kurduğunu aktaran Şemsi Bayraktar, Odalarımız, çiftçimize sahip çıkmak için ürün işleme tesisi kuruyorlar. 200 e yakın TKDK projesini hayata geçiriyorlar. Yeter mi bu? Yetmez. Hizmetlerimizi arttırarak devam ettirmeliyiz. Odalarımıza alınteri olarak gelen paraları çiftçimize hizmet olarak çeviremezsek, bunun hesabını veremeyiz dedi. Akbank tarım sektörüne Ürün ön finansman kredisi sunuyor vade imkanı sunuyoruz. TARSİM Tarım Sigortası nı şubelerimizden yaptıranlar ürünlerini fırtına, hortum, yangın, deprem, heyelan, sel ve su baskını gibi doğal risklere karşı da koruyabiliyorlar dedi. Bülent Oğuz Akbank Tarım kartı Çiftçilerin Akbank Tarım kart ile anlaşmalı üye işyerlerinden alacakları mazot, gübre, ilaç, fide, tohum gibi tarımsal ihtiyaçlarının ödemesini hasat zamanı yapabildiklerini ifade eden Oğuz, şöyle devam etti: Kart ile hasat zamanına göre yılda 1 kez ödeme gerçekleştirebiliyor, ayrıca karta diledikleri zaman da ödeme yaparak yeniden kullanabiliyorlar. Diğer taraftan, anlaşmalı üye işyerlerinden yapacakları alışverişlerde, vade farksız kampanya avantajlarından yararlanarak chip-para kazanabiliyorlar. Yine kart ile 7/24 Akbank ATM lerinden vadesiz mevduat hesaplarına ulaşıp nakit para çekebiliyorlar.

15 15 GÜNCEL köy kahvesi Doğru gübre kullanımı bitkilere dayanıklılık kazandırır Bu sayımzda üzerinde çok fazla durulmayan ancak büyük zararını tarla ve bahçelerinizde ürün kayıpları olarak gördüğünüz bir konuda bilgi vermeye çalışacağız. Biz insanlar dengeli ve sağlıklı beslenerek hastalıklara ve dış şartlara dayanıklılık kazanıyorsak, bitkilerde de benzer korunma mekanizmaları vardır. Bu korunma mekanizmaları bitkilerin beslenmesi ile doğrudan ilgilidir. Bitki ıslahı ile uğraşan bilim adamları çeşitli kültür bitkilerinde yaptıkları ıslah çalışmalarında kuraklığa, soğuklara, tuzluluğa, hastalık ve zararlılara (Virüs, Bakteri, Mantar, Nematod gibi) karşı bitkilere dayanıklılık kazandırmış olmalarına rağmen toprak ve iklim şartları bitkilerde ürün kayıplarına neden olabilmektedir. Bu nedenle bitkileri dengeli beslemek sureti ile bitkilere direnç kazandırarak daha az zirai ilaçlama ile üretim yapılmalıdır. Ülkemizde yapılan İyi Tarım Uygulamaları nın önerisi bu şekildedir. Tarlalarınızdaki buğdayın bazı yıllar başaklanma döneminde yattığını, yapraklarında pas lekelerinin çoğaldığını ve ürün miktarının azaldığını gözlemişsinizdir. Pamuk yapraklarının kırmızı örümcekten zarar gördüğünü, bağlarda Çiftçilere sahte gübre uyarısı asma yapraklarının, bahçenizdeki domateslerin külleme ve mildiyöye yakalandığını, meyve ağaçlarında meyvelerinizin kurtlandığını görmüşünüzdür. Tüm hastalık ve zararlılar ürün kaybına dolayısı ile gelirinizin azalmasına neden olduğunu bildiğiniz için zirai ilaç kullanarak ürünlerinizi korumaya çalışmaktasınız. Bunların yanında aşırı soğukların, erken veya geç donların özellikle meyve ağaçlarına zarar verdiğini, tarlanıza yeni ekimini-dikimini yaptığınız bitkilerin donlardan zarar gördüğünü biliyorsunuz. Bitkilerin en çok ihtiyaç duyduğu ve toprakta yetersiz olan bitki besin maddelerinin başında Azot, Fosfor, Potasyum gelmektedir. Bu üç bitki besin elementinin dengeli bir şekilde uygulanması bitkilerin verim ve kalitesini arttırmakla birlikte dengeli kullanımında hastalık ve zararlılara dayanıklılık kazandırmakla kalmayıp dış şartlara (kuraklığa, soğuklara ve diğer stress şartlarına) dayanıklılık kazandırırlar. Azotlu gübreler verimi en çok etkileyen besin maddesi olmasına rağmen aşırı veya dengesiz kullanılmasında bitkilerin bazı hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılığını azalttığı gibi bitkilerin soğuktan ve kuraklıktan zarar görmesine neden olur. Sadece azot un dengesiz kullanımı zararın artmasına neden olmayıp azotun Nitrat (NO3) veya Amonyum (NH4) formunda kullanımı da hastalık ve zararlıların zarar derecesinin artmasına farklı etki etmektedir. Buğdayda üst gübrelemede özellikle ikinci üst gübrelemede (sapa kalkmada) amonyum formunda (üre veya amonyum sülfat) azotlu gübre uygulaması yatmayı teşvik etmektedir. Boğum araları uzun ve boğumlar gevşek yapılı olur. Azotlu gübrenin dengesiz kullanımı buğday yapraklarında pas hastalığının aşırı derecede artmasına neden olur. Fazla veya zamansız azotlu gübre kullanımı özellikle meyve ağaçlarının erken uyanmasına ve meydana gelebilecek soğuklardan zarar görmesine neden olur. Bitki besini olarak fosfor ve potasyum, dengesiz olarak kullanılan azotun olumsuz etkilerini düzelterek bitkilerin sağlıklı gelişmesini sağlarlar. Özellikle potasyumlu gübreler bitkilerin mantar, bakteri ve virüs zararlarına karşı olduğu gibi bitkilerin soğuklara, kuraklığa ve tuzluluğa karşı da dayanıklılığını arttırır (Bknz Çizelge ve Resim). Bitkilerde azot, fosfor ve potasyumun yanında kalsiyum ve silisyum gibi besin elementlerinin de hastalık ve zararlılara, zararı azaltıcı yönden etkisi vardır. Bitkilerde bu olay bitkinin morfolojik yapısında (Hücre duvarlarının kalınlaşması, silisyum birikimi gibi) dayanıklılığın yanında hücre içinde hastalık ve zararlı etmenlerin yayılmasına karşı hücrede meydana gelen biyokimyasal bileşikler yolu ile de bitkiler savunmalarını yaparak hastalık ve zararlıların zarar etkisini azaltırlar. PÜF NOKTASI Sadece azotlu gübre ile ekim yapmak pas zararını arttırır ve verim azalır. Tek yanlı aşırı azotlu gübre pas zararını arttırır. Azotlu gübre ile birlikte fosforlu ve potasyumlu gübre kullanımı bitkilere dayanıklılık kazandırır, verim ve kalite artar. Potasyumlu gübreler bitkilere dayanıklılık kazandırır. Doğru ve Dengeli Gübre kullanımı zirai ilaçlamanın etkisini artırır. Doğru ve Dengeli Gübre kullanımı daha az ilaçlama gerektirir. Fosforlu ve potasyumlu gübreleme bitkilerin kışa dayanıklılığını arttırır ve don zararı azalır. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Namık Bostancı, ekim sezonu öncesi sahte gübre konusunda çiftçileri uyardı. Bostancı, her ekim sezonu öncesi farklı bir bölgeyi hedef seçen sahte gübrecilerin büyük markaların çuvallarını taklit ederek bu çuvalların içine gübreye benzeyen ancak gübre olmayan kireç ve beyaz toprak gibi maddeler doldurarak sattıklarını belirtti. Sahte gübre satanları "vatan haini" olarak gördüğünü ifade eden Bostancı, şunları kaydetti: "Hem çiftçimizi kandırarak paralarını alıyorlar hem de tarımsal üretime önemli zarar veriyorlar. Sahte gübreyi tarlasına atan çiftçimiz normal gübre kullandığını zannediyor ve sezon bitiminde tarlasından verim alamıyor. Hem kendisi hem de ülke ekonomisi zarar görüyor. Buradan çiftçilerimize çağrıda bulunuyorum. Çiftçilerimiz gübre ihtiyaçlarını endişe duymadan tarım kredi kooperatiflerinden karşılayabilirler." Tarımsal üretimin önemli girdilerinden kimyevi gübrenin dengeli ve zamanında kullanılması halinde verime yüzde 50'ye yakın katkısı olduğunu belirten Bostancı, çiftçilerin bekledikleri verimi alabilmeleri için kaliteli gübre kullanmaları gerektiğini ifade etti.

16 köy kahvesi GÜNCEL 16 Hayvancılık açısından yem bitkilerinin önemi Ahmet TETİK Ziraat Mühendisi Konya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Yurdumuz bir tarım ülkesi olmasına rağmen hayvan besleme yönünden bazı sorunları vardır. Bunun başlıca nedeni mevcut çayır mera alanlarımızın aşırı ve erken otlatma vb. sebeplerle yeterli olmamasıdır. Çayır- meralar en ucuz ve kaliteli yem kaynakları olup, hayvansal üretim maliyetinin minimum düzeyde tutulmasında etkilidir. Ülkemizde yem bitkileri üretimine bakıldığında da durum pek parlak değildir. Nitekim gelişmiş ülkelerde toplam ekilebilir tarım alanları içerisinde yem bitkilerine ayrılan alanların payının % 30 düzeyinde olduğunu buna karşılık ülkemizde bu oranın son yıllarda yapılan desteklerle ancak % 10 düzeyine çıkarılabildiğini ifade edersek bugün gelinen noktanın nedenleri kolayca anlaşılır. Çayır-Mera alanlarının yetersizliği ve yem bitkileri ekiliş alanının azlığı nedeniyle hayvanların kaba yem ihtiyacı karşılanamamaktadır yılı TÜİK verilerine göre, Ülkemizde Büyükbaş, Küçükbaş hayvan bulunmaktadır hektar mera alanı ile birlikte yıllık yaklaşık hektar alanda yem bitkisi ekilişi yapılmaktadır. Mevcut durum itibarı ile kaba yem ihtiyacının % 30 u karşılanabilmekte olup, % 70 kaba yem açığı bulunmaktadır. Mevcut mera varlığı ve yem bitkisi ekim alanları Ülkemiz hayvan varlığının kuru ot ve kaba yem ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Bu açık, ülkemizde besin madde değerleri düşük saman, yaş pancar posası vb. kalitesi düşük kaba yemlerle ile kapatılmaya çalışılmaktadır. Neticede hayvanlar dengeli şekilde beslenememekte ve hayvanlardan istenilen verim elde edilememektedir. O zaman neler yapmalıyız sorusuna gelince; öncelikle çayır- mer a alanlarımızı ıslah etmenin yollarına bakılmalı, daha sonra ise yem bitkileri ekiliş alanlarını artırmalıyız. Ülkemizde en çok ekimi yapılan yem bitkileri; silajlık mısır (sulanan alanlarda), yonca (sulanan alanlarda), sorgum-sudan otu melezi (sulanan alanlarda), korunga (kıraç alanlarda), yem bezelyesi (kıraç alanlarda), adi fiğ ve macar fiği (kıraç alanlarda) dir. Şimdi yapılması gereken yukarıda saydığımız yem bitkilerinin ülkemizdeki sulanan veya kıraç alanlara göre ekilişlerinin arttırılması, Mısırın silaj yapılmak suretiyle, diğerlerinin ise yeşilken biçilerek taze yada balya yapılmak suretiyle hayvanlara yedirilmesi gerekir. Yalnız yoncanın otlatılmak suretiyle yedirilmesi hayvanlarda gazlı şişkinliklere sebep olacağından biçildikten sonra pörsütülüp yedirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Yem bitkileri ekmemizin bize ve hayvanlara faydasına gelince; yukarıda saydığımız yem bitkilerinin besin madde değerleri saman vb. kaba yemlere göre çok yüksektir. Bu yem bitkilerinin hayvanlara verilmesi demek kesif yemin (fabrika yemi) hayvanlara daha önceki verildiğinden, daha az verilmesi demektir. Bunun neticesinde hayvanlara verilecek yemin maliyeti düşmekte, dolayısıyla et ve süt verimi yükselmektedir. Pratik bir örnek vermek gerekirse; 3,5 kg. mısır silajı yaklaşık olarak 1 kg. arpanın besin değerine eşdeğer sayılabilmektedir. 3,5 kg. silajlık mısırın maliyeti 1 kg. arpanın maliyetinden daha düşük olmaktadır. Bu örnek şunu gösteriyor ki, yem bitkileri ekilişinin arttırılması tarım arazisi olarak ekilen alanların bir kısmının yem bitkileri ekim alanı olarak kullanılması, hayvancılık sektörünün en büyük problemi olan kaba yem açığının kapatılmasına yardımcı olacaktır. Bu şekilde hem hayvan besleme maliyeti düşecek, hem de hayvanlardan elde edilen et ve süt verimi artacaktır. Hayvancılıktaki girdilerden %70 inin yem girdileri olduğunu düşünürsek, gerek besicilik gerekse süt sığırcılığından daha fazla para kazanmak için bu %70 lik yem masrafını aşağılara düşürmemiz gerekir. Bunun da yolu yem bitkileri olarak tabir ettiğimiz ve Ülkemizde en fazla ekilen silajlık mısır, yonca, korunga, fiğ ve macar fiği vb. yem bitkisi ekilişlerini arttırmamızdan geçmektedir. Besin madde muhtevaları yönünden saman, yonca ve silajlık mısır kıyaslandığında 6 Kg. Saman = 1kg. Yonca yada 3kg. Saman = 1 Kg. Silajlık Mısıra tekabül etmektedir. % 3 ham protein içeren buğday samanı ile % ham protein kapsayan kuru yoncanın fiyatları arasında çoğu zaman belirgin bir fark bulunmamaktadır. Samana dayalı yapılacak bir besleme şekli hem maliyetli hem de sürdürülebilir olmaz. Mutlaka süt ineklerimizin beslenme ile ilgili problemlerle karşılaşmaması ve karlı bir süt inekçiliği yapabilmesi için samana ilave olarak kaliteli kaba yemle beslenmesi gerekmektedir. Yem bitkileri ekilişini artırmak suretiyle hem yem maliyetimiz düşmekte, hem de hayvanlardan elde edeceğimiz et ve süt miktarı artmaktadır. Ayrıca toplamda en az 10 dekar ve üzeri yem bitkisi ekenlere Bakanlığımız 35 TL ile 100 TL arasında dekara teşvik vermektedir. Yıllık verilen destekleri ayrıntılı olarak belirtmek gerekirse Yonca 50 TL/Da, Korunga 40 TL./Da., Macar Fiği, Fiğ 35 TL./Da., Silajlık Mısır 75 TL./Da., Yapay Çayır Mera Tesisi 100 TL/Da. dır. Sonuç olarak; Ülkemizde kaliteli kaba yem yetersizliği özellikle süt üretiminde karlılığı olumsuz yönde etkilemektedir. Kaliteli kaba yemlerle, yaşama payı+ en az 10 kg süt almak mümkündür. Konsantre yem uygulaması ancak bu düzeyin üzerinde verilmeye başlanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde çok iyi kaliteli kaba yemlerle konsantre yem verilmeden 30 kg kadar süt alınabildiği bildirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde altlık olarak kullanılan samanın ülkemizde özellikle yüksek verimli süt ineklerinde kaliteli kaba yem yerine kullanılması aşırı miktarlarda konsantre yem tüketimini zorunlu kılmakta, hayvanlarda çeşitli beslenme hastalıklarına ve döl verimi bozukluklarına davetiye çıkarmakta ve üretim maliyetinin aşırı derecede artmasına sebep olmaktadır. Bir yandan söz konusu hastalıklar diğer yandan üretim maliyetinin yükselmesi karşısında yetiştirici sütü uygun bedelle satamamakta ve dolayısıyla zarar ederek ineğini kesime göndermek zorunda kalmaktadır. Yem bitkileri ekilişini artırmak suretiyle hem yem maliyetimiz düşmekte, hem de hayvanlardan elde edeceğimiz et ve süt miktarı artmaktadır. O zaman; hayvancılıkla iştigal eden ve özellikle süt inekçiliği yapan yetiştiricilerimizin mutlaka yem bitkisi ekmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ürününüzün bol ve bereketli olması dileğiyle. Çinkonun hayvan beslemedeki önemi Bir iz mineral olan çinkonun kanatlılarda büyüme, üreme, bağışıklık sistemi ve tüy sağlığı gibi mekanizmalar içinde önemli bir yeri vardır....diyetsel çinko, bağışıklığı stimüle eder, iskelet gelişimini destekler, tüy ve derinin sağlamlığını artırır ve daha birçok yararı vardır. Aynı zamanda broiler piliçleri çinko kompleksleri gibi yüksek biyokullanılabilirliğe sahip çinko kaynakları ile beslemenin, yem dönüşümü ve kilo artışını iyileştirdiği görülmüştür. Çinko; bakteriler, bitkiler ve hayvanlardan insanlara tüm yaşam sistemleri için çok önemli bir iz elementtir. Bu esansiyel elementin biyolojik fonksiyonları 1934 yılına kadar anlaşılmamıştı. Doğal olarak oluşan çinko eksikliğinin, kümes hayvanlarında yavaş büyüme, zayıf tüy ve anormal iskelet gelişimine, domuzlarda ise derinin parakeratotic (sertleşme ve çatlama) lezyonlarına neden olduğunun tanımlanması bir başka yirmi yıl aldı. Son kanatlı literatürü, kanatlılarda çinko yetersizliğinin ayak lezyonları ile çizikler ve ciltte hasar nedeniyle zayıf karkas oluşumu ile ilintili olduğunu gösteriyor. Bu tavuk üreticileri ve beslenme uzmanlarının, yeterli diyetsel çinko takviyesinin, kümes hayvanları üretiminde önemli olduğunun farkında olmasına neden oldu.dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan çalışmalar, çinko komplekslerinin broilerlerde vücut ağırlığı ve yemden yararlanma üzerine pozitif etkilerinin yanı sıra, yumurtacı tavukların yumurta üretimi ve kabuk kalitesi üzerinde de olumlu bir etkiye sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Bu etkiler, sıcaklık stresi sırasında daha da dikkat çekicidir. Çiftçi Kayıt Sistemi başvuruları yıl sonuna kadar devam edecek Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, tarımsal desteklemelerin temelini oluşturan Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) 2015 yılı başvurularının yıl sonuna kadar devam edeceğini bildirdi. İlçe Müdürü İhsan İnal yaptığı açıklamada, 1 Eylül tarihinde başlayan başvuruların 31 Aralık 2014 tarihinde sona ereceğini kaydetti.çiftçilerin tarımsal desteklemelerden faydalanabilmesi için ÇKS başvurularını belirtilen tarihler arasında Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüklerine yapmaları gerektiğini ifade eden İnal, konuyla ilgili çiftçilerin zaman zaman bilgilendirildiğini belirtti.başvurularda 2015 üretim yılı için çiftçilerin planladıkları tarımsal faaliyet bilgilerinin tamamını beyan etmesi gerektiğini vurgulayan İnal, şuana kadar 80 çiftçinin kayıt yaptırdığını söyledi.

17 17 köy kahvesi

18 köy kahvesi GÜNCEL 18 Türkiye hayvancılığında mevcut durum ve öneriler Prof. Dr. Figen KIRKPINAR Hayvancılık sektörü önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen pek çok yapısal sorundan önemli ölçüde etkilenmektedir. Bu sorunların bazıları ekonomik ve politik gelişmelerden kaynaklanırken bazıları sektördeki örgütlenme, koordinasyon, yönetim, pazar ve pazarlama yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca hayvan sağlığı, hayvan hareketlerinin kontrolü, hijyen ve kaliteye ilişkin sorunlar, eğitim ve bilgi akışındaki yetersizlikler sektör üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Hayvancılığın sorunları daha çok yetiştirme ve sağlıkla ilgili olmakla beraber, önemli bir kısmı da besleme ve yemlemeyle yakından ilişkilidir. Türkiye; genetik materyal, canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan, yem, yem katkı maddeleri, aşı, veteriner sağlık ürünleri ve kırmızı et ithalatçısı bir ülke konumundadır. Özellikle sığır ve tavuk genetik materyallerinde önemli bir alıcıdır. TÜİK verilerine göre Türkiye son yıllarda önemli düzeyde sığır sperması ve damızlık sığır ithalatı yapmakta olup, 2013 yılı itibarıyla canlı hayvan ithalatına yaklaşık 350 milyon dolar ödemiştir. Bu durumda sığır varlığının yüksek verimli hayvanlara dönüştürülmesi amacıyla yapılan yapay tohumlamanın yanısıra çevre koşullarına uygun damızlıkların da geliştirilmesi gerekliliği ortadadır. Türkiye ithalatın serbest bırakıldığı 2010 yılından beri yaklaşık 2.6 milyon baş besi sığırı ve koyunu ithal etmiş, bunun karşılığında 1.3 milyar dolar ödemiştir. Ülkemizin en önemli hayvansal ihraç ürünü olan yumurta ve beyaz etin elde edildiği kanatlı sektöründe olduğu kadar, kırmızı et ve süt sektöründe de ana üretim girdilerinden özellikle damızlık hayvan, yem, yem hammaddeleri, aşı ve ilaçta olan dışa bağımlılığın azaltılması zorunludur. Hayvancılık ihracatı % 99 oranında kanatlı hayvan sektörü tarafından yapılmaktadır. Ancak bu sektörün ihtiyacı olan damızlık tavuk yumurtası ve civciv ithalat yoluyla karşılanmakta ve bu durum sektörün ihracatta rekabet şansını azaltmaktadır. Genel olarak Türkiye hayvancılığı dış ticarette rekabet edememektedir. Bunun aşılabilmesi için öncelikle uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi, yüksek girdi maliyetlerinin düşürülmesi, hayvan hastalıklarının kontrol altına alınması, ıslah çalışmaları ve üreticilerin örgütlenmesinin tamamlanması gerekmektedir. Ayrıca bütün faaliyet alanlarında ihracata uygun AB onaylı işletme sertifikasına sahip işletme sayısının artırılması ve bu konuda işletmelerin desteklenmesi önem taşımaktadır. Sertifikalı helal gıda üretimi de dış pazarın geliştirilmesi yönünde iyi bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Ülkemizde halen bruselloz, tüberküloz, şap, kuduz, koyun-keçi vebası, kuş gribi ve yalancı veba gibi sektörü ekonomik olarak etkileyen ayrıca halk sağlığı açısından önemli hastalıklar devam etmektedir. Yine önemli hayvansal üretim dallarından biri olan arıcılıkta Varroa önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Hayvan hastalıklarının kontrol altına alınması için uygulanacak sağlık koruma programları yanında hayvan hareketlerinin kontrol edilmesi ve kaçak girişlerin mutlaka engellenmesi gerekmektedir. İlaveten mevcut sigorta kapsamı genişletilerek sigortalanan hayvan sayısı artırılmalıdır. Gıda güvenliği, denetimler ve ürün kalitesi ile ilgili tüketici güveninin tam olarak sağlanabilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından işletmelerin ruhsatlandırılması, denetimlerin artırılması, akredite ve referans laboratuvar sayısının ihtiyaca uygun düzeye ulaştırılması önem arz etmektedir. Hayvan refahı ve hayvancılık işletmelerinin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini giderecek önlemlerin alınması gerekmektedir. Türkiye nin alternatif üretimler için uygun coğrafi alanlara sahip olması önemli bir avantajdır. Bu avantajı kullanarak iyi hayvancılık uygulamaları, serbest dolaşmalı sistemler ve organik hayvancılığın desteklenmesi ve artırılması yararlı olacaktır. Yerli genetik kaynakların alternatif sistemlerde kullanılması bu kaynakların korunması ve sürdürülmesi açısından da katkı sağlayacaktır. Aile işletmeciliğinin teşvik edilmesi kırsal nüfusun yerinde istihdamı açısından çok önemlidir. Yem üretimi yetersiz ve üretim maliyetleri yüksektir. Hayvanların beslenmesi ürün miktarını ve kalitesini önemli ölçüde etkilemesine rağmen bu alanda yanlış uygulamalar yapılmaktadır. Oysa besleme harcamaları tüm hayvancılık kollarında değişken maliyet unsurlarının en az yarısını oluşturmakta, bazı dallarda bu oran % lere ulaşmaktadır. Bu nedenle, günümüzde, hayvancılıkta kâr etmenin yolu dengeli ve ucuz beslemeden geçmektedir. Karma yem sanayinin üretim kapasitesinin yüksek olması ve yem bitkileri üretim alanlarının artma potansiyeli önemli bir avantajdır. Ayrıca uzun vadeli hayvansal üretim planlaması yapılırken kaba yem üretim ve talebinin dikkate alınması, kaliteli kaba yem üretiminin artırılması, mer a ıslahı çalışmalarının sürdürülmesi önem taşımaktadır. Bununla beraber farklı bölgelerdeki üretim koşulları dikkate alınarak yem bitkileri çeşitliliği ve üretimi artırılmalıdır. Ürün taban fiyatı belirlenirken yem maliyeti dikkate alınmalıdır. Türkiye de bütün hayvansal üretim dallarında üretici ile tüketici arasındaki aracı sayısının azaltılması, çiftçi pazarları veya internet üzerinden yapılan e-satış gibi alternatif pazarlama kanallarının yaygınlaştırılması ile üreticinin pazarlık gücü ve gelirinin artırılması sağlanabilir. Ayrıca geleneksel manda, koyun, keçi ürünleri, farklı bal çeşitleri ve yöresel ürünlerin coğrafi işaretleme ve tescil işlemlerinin yapılarak talebin artırılması ve üreticilerin butik ürünlere yönelmesi teşvik edilmelidir. Üretici/çiftçi örgütlerinin işleme, pazarlama, dağıtım ve fiyat oluşumunda daha aktif rol almalarının sağlanması, yapısal sorunların çözümünde üretici etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Sektöre kalifiye eleman sağlanması, yeniliklerle ilgili eğitim-yayım faaliyetlerinin yeterli ve düzenli olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda tarımsal danışmanlık hizmetlerinin de sürdürülmesi önemlidir. Hayvancılık istatistiklerinin güvenilirliği artırılmalıdır. Bu amaçla doğru veriler sağlıklı yöntemlerle elde edilmeli, tarım envanteri çıkarılmalı, kayıt sistemleri ve veri tabanları aktif olarak çalıştırılmalıdır. Hayvancılık alanını doğrudan ve dolaylı etkileyen kanunların AB ye uyumları sağlanarak uygulamaya aktarılmalıdır. Hayvancılık sektöründe teknolojiye dayalı üretimin yaygınlaştırılması ile üretim miktar ve kalitesi artırılmalı, üretim maliyetleri ise azaltılmalıdır. Et, süt ve yumurta gibi temel gıdaları üreten hayvancılık sektörü aynı zamanda yem, yem katkı maddeleri, ilaç ve üretim ekipmanları sanayi ile yeni istihdam alanları yaratarak ekonomiye büyük katma değer sağlamaktadır. Türkiye farklı iklim koşulları, değişik tür ve ırktan hayvan varlığı, kırsal kesimde yaşayan nüfusu nedeniyle hayvansal üretime özel önem vermelidir. Sektörün sorunlarının çözümü için kısa, orta, uzun vadeli doğru hedef ve politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Kaynak Türkiye İstatistik Kurumu Hayvancılık İstatistikleri, Erişim adresi: Erişim Tarihi: İncirde ürün çeşitliliği pazar sayısını artırdı Aydın'ın Germencik ilçesinde bulunan Tariş İncir Birliği İncir İşletme ve Depolama tesislerinde üretilen 100'e yakın incir çeşidinin dünyanın bir çok ülkesine ihraç edildiği belirtildi. İşletme Müdürü Caner Işlak, gazetecilere yaptığı açıklamada, incirin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine ihraç edildiğini söyledi. Talebi artırmak ve süreklilik sağlamak amacıyla yeni ürünler geliştirdiklerini kaydeden Işlak, hammedesi incir olan 100'e yakın ürünü pazara sürdüklerini kaydetti. Işlak, incir lokumu, çikolatası, şekerlemelerinin yanı sıra son olarak draje, incir lokumu, susamlı ezme, incir reçeli, lokum çeşitleri, incir cevizli lokum, üretime ağırlık verdiklerini ifade etti. İncir çeşidinin artması ile birlikte pazar sayısının da arttığına işaret eden Işlak, şunları kaydetti: "Ürettiğimiz çeşitli incir ürünlerini Avrupa ülkelerine satıyoruz. Avrupa'nın yanı sıra yeni oluşturduğumuz Rusya pazarımız var. En önemlisi Uzak Doğu'ya Tayvan, Çin, Joponya ve özellikle Çin pazarına her geçen gün pazarımızı geliştiriyoruz. Çin pazarına ilk giren Tariş oldu. Diğer firmalar ve diğer ihracatçılar da bu pazarlara mal satmaktalar. Ayrıca Güney Kore ve Malezya'ya yeni pazarlama yaptığımız ülkeler. İnşallah arzdan çok talep yaratıp, incirin fiyatını daha yükseklere çekmek istiyoruz."

19 19 köy kahvesi

20 köy kahvesi GÜNCEL 20 Hükümetin 2015 Programı kapsamında tarım sektörüne gelecek yıl toplamda 10 milyar 141 milyon lira destek verilmesi öngörülüyor. Tarıma yeni yılda 10.1 milyar lira destek 2014 yılı "kayıp yıl" olarak değerlendirilen tarımda 2015 te neler olacak? Hükümetin açıkladığı ve Resmi Gazete de yayınlanan 2015 Yılı Programı nda neler olacağının ipuçları var. Hangi ürüne ne kadar destek verileceği konusunda Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çalışmasını tamamlayarak Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu na sundu. Bu kurulda Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı nın da yer aldığı 9 kurumun temsilcilerinden oluşuyor. Kurul, ürün bazında destekleri kesinleştirecek. Bakanlar Kurulu na sunulacak desteklerin 2015 in ilk aylarında kamuoyuna açıklanması bekleniyor Tarımda 2015 te neler olacak? Tarımsal destek ödemelerinde 2013 yılı gerçekleşmeleri ile 2014 yılı gerçekleşme tahmini ve 2015 programı kıyaslandığında, nominal olarak tüm destek ödeme tutarları artmakla birlikte, alan bazlı destek ödemelerinin toplam ödemeler içindeki ağırlığında artış beklenirken fark ödemelerinin payında ise önemli bir değişiklik olmayacak. Hayvancılık ile kırsal kalkınma desteklerinin toplam ödemeler içindeki payında ise bir miktar azalma öngörülüyor. Mevcut destekleme kalemlerine ek olarak 2015 yılında ürünlerini lisanslı depolara bırakacak üreticilere yönelik depo kira bedeli desteği ve sanayide işlenmek üzere üretilecek meyve çeşitleri için kullanılacak fidanlara ilave destek sağlanacak. Özellikle bakliyat üretiminin artırılmasına yönelik sertifikalı tohum ve fark ödeme destekleri artırılacak. Rakamsal olarak bakıldığında 2015 yılında tarıma toplamda 10 milyar 141 milyon lira destek verilmesi öngörülüyor. Mazot,gübre, toprak analizi,organik tarım,iyi tarım, sertifikalı tohum ve fidan kullanımı, fındık, çay desteklemelerini kapsayan alan bazlı destek kapsamında 2 milyar 964 milyon lira destek verilmesi beklenirken, alan bazlı destek ödemelerinin toplam destekler içerisindeki payı yüzde 29.6 olacak. Prim ödemeleri Desteklerde en yüksek pay yüzde 30.7 oranıyla fark ödemesi olarak adlandırılan prim ödemelerinin olacak. Yağlı tohumlardan soya, kanola, aspir, ayçiçeği, mısır, pamuğun yanı sıra zeytinyağı, hububat ve bakliyat ürünlerine 2013 yılında toplamda 2.6 milyar lira, 2014 yılında 2 milyar 921 milyon lira ödenmesi öngörülen fark ödemesi desteği 2015 te 3 milyar 65 milyon liraya ulaşacak. Hayvancılık desteklerinin toplam destekler içerisindeki payı 2013 yılında yüzde 31.7 iken 2014 te yüzde 30.5 e 2015 te yüzde 29.5 e düşecek. Hükümetin 2015 Yılı Programı na göre önümüzdeki yıl hayvancılık sektörüne toplamda 2 milyar 953 milyon lira destek ödenmesi öngörülüyor. Kırsal kalkınma destekleri Kırsal kalkınma amaçlı tarımsal destekleme kapsamında 2015 yılında 500 milyon liralık destek verilecek.kırsal kalkınma desteklerinin de genel destekler içerisindeki payı 2013 yılına göre yüzde 5.5 tan yüzde 5 e düşecek. Güneydoğu Anadolu Projesi(GAP)Eylem Planı Kırsal Kalkınma Hayvancılık Destekleri kapsamında 2015 yılında 141 milyon lira destek sağlanacak. İthalat edilen sığır sayısı 35 bine ulaştı Besicilere toplam 35 bin besilik hayvan için izin verildi. Bunların 5 bini bu ay itibarıyla Türkiye'ye getirildi. Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nce besilik materyallere yönelik şartnamelerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il müdürlüklerine gönderilmesinin üzerinden geçen yaklaşık 2 aydır üretici başvuruları devam ediyor. Bakanlık tarafından ithalat başvurusunda bulunan besicilere toplam 35 bin besilik hayvan için izin verildi. Bunların 5 bini bu ay itibarıyla Türkiye'ye getirildi. Bakanlık yetkilileri, özellikle Avrupa ülkelerinde besilik materyal fiyatlarının yüksek olması nedeniyle izin alan bazı üreticilerin ithalattan vazgeçtiğini belirtti. Bakanlığın ithalat izni konusunda bir süre kısıtlaması bulunmazken, Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nce belirlenen teknik şartnameye göre, etçi ve kombine ırkların saf veya melez erkekleri ithal edilebiliyor, sütçü ırklarla bunların melezleri alınmıyor. Hayvanların 12 aylıktan küçük ve ağırlıklarının 300 kilogramı geçmemesi, ayrıca kendi ırk özelliklerini taşıyacak hayvanlarda herhangi bir fiziki kusur bulunmaması gerekiyor. Köylerin kalkınması ve şehirlere göçün önlenmesi Türkiye de köyler çok geri kalmış durumdadır. Köylü ise zor şartlarda hayatını idame ettirmektedir. Köyler geri kalmışlıktan ve köylüler de sefaletten kurtulmalıdır. Köylerdeki geri kalmışlığı yenmek gerekir. Köylerden şehirlere olan göç hızla devam etmektedir. Bu göçün durdurulması için acilen köylere, beldelere ve ilçelere yönelik yatırımların yapılması şarttır. Köylerde yaşayan insanlar, güzelim tarlalarını, bağ ve bahçelerini, evlerini terk ederek şehirlerin gecekondu bölgelerine bir umutla yerleşip, sonra umutsuzluk ortamına düşmektedirler. Bu durum içler acısı bir manzara ortaya koymaktadır. Köylerdeki geri kalmışlığı yenmek gerekir. Köylerin kalkınması için köylere yol, su, elektrik, parke taşı döşemesi gibi bazı hizmetler yapılmaktadır. Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) ile köylerin kalkınması için çalışmalar ve destekler sürmektedir. Bu desteklerle beraber kalkınmaya yönelik daha geniş projeler de ortaya konmalıdır. Köylere üretim tesisleri ve sulama göletleri yapılmalıdır. Köylerdeki tarım arazilerinin sulanması için damlama sulama sistemleri kurulmalıdır. Köylerin kalkınması için çok yönlü ve kapsamlı yatırımlara ihtiyaç vardır. Hükümetler, Türkiye genelinde köylerin kalkınması için çok yönlü ve uzun vadeli bir projeyi hayata geçirerek, köylerin kalkınmasını sağlamalıdırlar.