İSTİKLAL ORTAOKULU YAZARLIĞA İLK ADIM 3 YAZ DÖNEMİ

Transkript

1 İSTİKLAL ORTAOKULU YAZARLIĞA İLK ADIM 3 YAZ DÖNEMİ

2 TÜ M Ö ZGECANLAR İ Çİ N Ve kadınlar Bizim kadınlarımız Ve mübarek elleri İnce, küçük çeneleri Kocaman gözleriyle Anamız,avradımız,yarimiz Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen Bizim kadınlarımız Nazım Hikmet

3 KADINA YÖNELİK ŞİDDET NASIL ÖNLENİR? Son yıllarda toplumca yaşadığımız en önemli sorunlardan biri nedir? diye sorarsam, kadına şiddet sorunu dile gelir. Kız çocuklarının ev işleri ve tarımsal işlere yardım etmek amacıyla okuldan alınması olasılığı erkek çocuklarına göre daha yüksektir. Bunun için yasal cezalandırma mekanizmalarının da yardımıyla tüm kız çocuklarının erkek çocuklar gibi okula devam etme şansına sahip olması sağlanmalıdır. Resmi eğitimde okutulan ders kitapları sürekli gözden geçirilmeli ve cinsel ayrımcılığından arındırılmalıdır. Toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik şiddet konulu dersler konulmalıdır, bilimsel, demokratik bir eğitim sistemine geçilmeli ve kız çocuklarının okutulması özellikle desteklenmelidir. " Toplumsal yaşam içinde eğitim " olarak isimlendirilen aşamayla aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için sürekli kampanyalar düzenlenmeli, anne - baba eğitim programları uygulanmalı, bilinç yükseltme çalışmaları yapılmalıdır. Toplumsal yaşamın her alanında anti-cinsiyetçi, eşitlikçi, özgürlükçü düşünceler yaygınlaştırılmalıdır. Başka bir önlem de, kız çocuklarının okullaşma oranlarının yükseltilmesi için yatırımların arttırılmasıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemenin birçok yolu vardır fakat uygulanabilirse. Örneğin, Parlemento başta olmak üzere tüm karar verme mekanizmalarında yer alan kadın sayısının arttırılmasıdır. Yine aynı şekilde medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti, bir malzemesi olarak kullanmaktan vazgeçmesinin sağlanması. İslam'a göre " erkeğin kadından hiçbir üstünlüğü yoktur" sözü kadının yerini hakettiği biçimde vurgulamıştır. Peygamberimizin de kadına ve kız çocuklarına verdiği değerle ilgili sözüne yer vermek isterim. " Hediyede çocuklara eşit davranın. Eğer ben birisini hediyede üstün tutacak olsaydım kızları tutardım." Şeyma KALKAN

4 Kadına Şiddet Kadına yönelik şiddet, kadının toplumdaki ikincil konumuna dayalı, kadına uygulanan her türlü şiddet eylemi ya da tehdididir. Aile içinde meydana gelen, cinsiyete dayalı, kadın üzerinde baskı ve üstünlük kurmayı amaçlayan, tehdit, dayatma, kontrol içeren; psikolojik, cinsel, ekonomik, fiziksel zararla sonuçlanan, kadının insan haklarını ihlal eden her türlü eylemdir. Aile içinde kadına yönelik şiddet, her yaştan, her öğrenim düzeyinden, her gelir düzeyinden, bekâr, boşanmış, evli, her ülkeden kadının gerçeğidir. Tüm dünyada kadınlara kocaları, babaları, erkek kardeşleri ya da sevgilileri tarafından şiddet uygulanmaktadır. Aile içinde kadına uygulanan şiddet, gerek şiddet uygulayan gerek toplum ve kimi zaman da şiddete maruz kalan kadın tarafından meşru kabul edilmektedir. Ayrıca kadınlar yaşadıkları şiddetin sorumlusu olarak görülmekte, şiddetin hak edildiği inancı toplumda yaygın biçimde varlığını sürdürmektedir. Aile içi şiddet cinsiyet kökenlidir; yani temelini cinsiyetlerin toplumsal hayattaki eksik ve kusurlu yapılanışından alır. Buna göre erkeğin uyguladığı şiddete

5 neden olan, erkeğin kadından daha üstün ve kadın üzerinde baskı kurmasının doğal bir hak olduğuna inanılmasıdır. Dünyada 1970 lerden itibaren, ülkemizde ise son yirmi yıldır gelişen kadın hareketinin temel kazanımlarından biri; aile içinde kadına yönelik şiddetin, aile ve karı-koca arasındaki ilişkilere, yani özel alan a ait bir sorun değil; kamu sağlığını, insan haklarını ve ceza hukukunu ilgilendiren, bu nedenle de kamusal alanda tanımlanması ve ele alınması gereken bir sorun olduğu görüşünün yaygınlaşmasıdır demek çok yerinde olur. Ülkemizde bu görüş çerçevesinde kadın örgütlerinin sürdürdükleri aile içinde kadına yönelik şiddetle mücadelenin en somut başarılarından biri, hala aksayarak uygulanıyor olsa da 1998 yılında çıkarılan ve şiddet uygulayan erkeğin uzaklaştırılmasına olanak sağlayan 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun dur. Dilerseniz bu alanda çaba sarf eden birkaç kurum ve kuruluşun adlarını anmadan geçmeyelim. Türk Kadınlar Birliği, Türk Dayanışma Vakfı, Kadın Haklarını Koruma Derneği, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı. BERİVAN YAKUT

6 Bence kadına şiddetin en destekleyici faktörü erkek o, her şeyi yapar cümlesidir. Daha küçücük çocukların beyinleri bu tarz cümlelerle yıkanıyor. Kızlara gelince ise kızım önüne bak, doğru otur, doğru kalk deniliyor. Kadına yönelik şiddet daha doğumda başlıyor. Erkek çocuk doğduğunda kutlamalar, törenler oluyor. Ama kız çocuk doğduğunda sanki utanç verici suç işlenmiş gibi davranılıyor. Oysa ki hastanede karıma kadın doktor baksın derlerken bu düşünce akıllarına bile gelmiyor. Kadına şiddete bir sebep de; erkek çocuğunun her istediğinin yapılması. Bu davranış ileride erkeği herkese emir veren bir kişiye dönüştürüyor. En çok duyduğumuz şey de kızları koluna takmış benim oğlum, çok canlar yakacak cümlesidir. Çok canlar yakmasın evladınız! Aile içinde de çocuğun aklı hadi oğlum git amcaya, dayıya küfür et gibi boş cümlelerle dolduruluyor. Bireylerin bu küçük hataları bir zaman sonra büyük sonuçlara sebep oluyor. Belki de asıl kadına şiddet toplumda oluyor. En akla gelir bir o kadar da acınası örnek kızların çocuk yaşta gelin edilmesi... Saçma inanışlara töre diyorlar ve bu töreye uyup küçük kızların hayatlarını karartıyorlar. Bazı tabirlere ayrıntılı olarak baktığımızda hayatımızda nasıl saçma kelimler kullandığımızın ah bir farkına varsak Bilakis Tecavüzcü Coşkun. Toplumda tecavüzcü coşkun gibi bir lakabın içselleştirilmesi ve sanki bir sempati öğesi gibi kullanılması çetrefilli bir durum. Peygamber Efendimizin annesi Hz. Amine, Mustafa Kemal Atatürk ün annesi Zübeyde Hanım, dünyaca ünlü Madam Cruie, Nene Hatun ve daha nice kadın bu dünyanın kadınlarıdır. Biz genç kadın adayları için en büyük dileğim kadının hak ettiği yerde olması dır. MİRAÇ SAİSOĞLU

7 Güç ve baskının kullanımı ile ortaya çıkan;tehdit,kontrol ve tahakküm içeren doğrudan ya da dolaylı olarak bedensel,ruhsal,cinsel,ekonomik ve politik bir zarar veren ya da zarar verme riski taşıyan bireysel ve toplumsal her tür tutum ve davranış şiddet olarak adlandırılır. Şiddet;bir kişiye,bir gruba,bir kitleye,bir ırka yönelebildiği gibi bir hayvana,bir bitkiye,bir nesneye,bazen bir fikre,bir inanca,bir siyasi görüşe ya da bir değere yönelik olarak da ortaya çıkabilir.fakat günümüzde en yaygın olan kadına yönelik şiddettir.türkiye de kadına yönelik aile içi şiddet araştırmasının son verilerine göre;türkiye de hayatının bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını bildiren kadınların oranı%60 tır. Bu dönemde bazı kadınlar çocuklarının önlerinde eşleri tarafından öldürülüyor,bazıları cinsel şiddete maruz kalıp öldürülüyor.yani sürekli kadınların canı yanıyor, onlar canından oluyor.nasıl erkekler çarşıda,pazarda,sokakta elini kolunu sallayarak içlerinde en ufak bir korku bulundurmadan rahatça gezebiliyor ise kadınlarda onlar gibi içlerinde korku bulundurmadan rahatça hareket edebilmek isterler.bu da onların en doğal hakkıdır. Selin TURGAÇ

8 Her zaman doğumdan itibaren kız ve erkeği farklı tuttukları için artıyor kadına şiddet.zaten renklerde bile ayrımcılık var. Ne olurdu eşit tutulsaydı? Kızlara pembe, erkeklere mavi.daha çocuk doğmadan uydurulan bir sürü şey var.neymiş tatlı yersen erkek olurmuş,ekşi yersen kız.hangisi olursa olsun ne önemi var ki.ama erkek doğacak o çocuk.babasının aslan oğlu olacak. Hadi bakalım yetiştirdiniz aslanları ne oldu? Daha küçüklükten başladınız aslanlarınızı vahşileştirmeye.küfret oğlum amcaya, git vur şuna bir tane sen döversin oğlum diye diye birbirlerine düşman ettiler çocukları. Zaman geçti büyüdü çocuklar, hepsi babasının aslanı oldu ama hiçbirisi karısına kocalık, çocuklarına babalık yapamadılar. Hadi diyorum eski insanlar cahil.okumamışlar anlamazlar da.bir profesörün karısını komaya sokması adil mi sizce? Neden hep kadınlar haksız ve güçsüz taraf oluyor? Neymiş, kızlar okumazmış.hastaneye gittiğin zaman kadın doktor baksın demeyi biliyorsun ama. O değil nasıl birden bu kadar yapabiliyorsunuz? Çok fazla olmadı daha ÖZGECAN'ımızın gittiği.kıza tecavüz ettikleri yetmediği gibi yakıp suya atmışlar bir de.nasıl bu kadar acımasız olabiliyorlar ki? Biri babası diğeri oğlu bunu yapanların. Daha bundan bir hafta geçti,istanbul'da bir adam, iki tane küçücük çocuğunun gözü önünde annelerini öldürüyor.hadi annesine acımıyorsun, çocukların ne günahı var? Bizim sesimiz hiç dinmeyecek.bir sene de geçse on senede geçse kadına kalkan eller inmedikçe bizim sesimiz de dinmedi, dinmeyecek! Yaren GÖKBAYRAK

9 KAHRAMANİMİ YARATİYÖRÜM İnsanın en büyük başarısı kendisidir aslında ve en büyük kahramanı da Kahramanımı Yaratıyorum diyerek yirmi yıl sonra biz kimiz,mesleğimiz ne,hayatımızı nasıl şekillendirmişiz? Merak edenler okuyabilir.

10 Güneşin yüzüme yansımasıyla uyanmıştım.ailemle birlikte güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra işime gitmek üzere yola koyuldum. Büroma geldiğimde masamın üzerinde duran renkli kutu dikkatimi çekmişti. Kutunun kapağını kaldırdığımda tatlı bir müzik çalmaya başladı. Yüzümdeki şaşkın ifade ile kutunun içindeki resimleri incelemeye başladım. Her resmin arkasında bir tarih, her tarihin altında da birkaç not vardı. Bu resimler ortaokulda ve lisede çekildiğimiz resimlerdi. Şöyle dönüp eskilere bir baktım da herhalde yaşadığım en güzel yıllar ortaokul ve lise zamanlarıydı. Mutluluğumu sürdürmeye devam ederken arkadaşlarımın içeri girmesiyle kahkaha atmam bir olmuştu. Hepsi toplanmıştı: Songül, Seda, Gamze,Sevde daha da çok kişi vardı. Hala şaşkınlığımı üzerimden atamamışken elektrikler gitmişti, doğrusu ben öyle zannediyordum. İçeriden pastayla birlikte gelen iyi ki doğdun sözleri her şeyi anlamamı sağlamıştı. Herkesle sarıldıktan sonra, derin bir sohbete adım atmaya başladık. Ee, ben iyiyim sen nasılsın? aşamasından sonra konu mesleklere döndü. Birçoğunun mesleğini bilirken diğerlerinden haberim bile yoktu. Kimisi doktor, kimisi mimar, kimisi ise dedektif olmuş. Sıra bana gelince de herkes duvardaki gazetelere gözlerini çevirdi. Başlıklar her şeyi açıklıyordu zaten. ÜNLÜ AVUKAT MİRAÇ SAİSOĞLU KAZANDIĞI DAVALARA BİR TANE DAHA EKLEDİ Gülümseyerek bana dönen arkadaşlarım seninle gurur duyuyoruz. deyince masum mutluluğum daha da artmıştı. O eski yıllara kısa bir özet geçmiş olduk. Unutulmamak çok güzel bir duyguymuş, hele de sevdiklerin tarafından. Unutmamak ve unutulmamak dileğiyle. MİRAÇ SAİSOĞLU

11 Sabah alarmımın sesi ile uyandım. Dün gece uçakla Kanada ya gelmiştim. Jason McCall ( Cesın Mikol) vakası uzun bir süre çözümlenememiş ve bende bilindik bir dedektif olduğum için bu vakayı bana verdiler. Rutin işlerimi hallettikten sonra arabama atladım ve büroya vardım. Odama geçtikten sonra birkaç dosyayı inceledim ve vaka hakkında bilgi edindim. Jason McCall, ünlü bir seri katilmiş ve şuana kadar ki hiçbir cinayetinde bir ipucu bırakmamış. Cinayet panosuna doğru ilerledim. Panodaki resimlere bakarken notu okudum. McCall solak. Bu notu inceledikten sonra resimlerde de solak olduğunu fark ettim. Fakat bir resim hariç. Bu resimde cinayet silahı sağ eldeydi. Cinayet hakkında bilgi sahibi olmak için not bölümünü okudum. Meredith Roden (Meredit Radın), yaş 17, bir hafta önce bıçaklanarak öldürüldü. Kızın resmine bakarken yanındaki sevgilisini inceledim. Dylan Jackson (Daylın Ceksın) Dylan da dikkatimi çeken bir şey vardı oda kolundaki saat. Siyah ve deriydi. Aklıma gelen ani bilgi ile cinayet resmine baktım. Aynı saatten katilde de olduğunu gördüm demek ki Jason cinayetleri kendisi yapmıyordu, yaptırıyordu. Yeniden başarı ile çözdüğüm vaka ile masama oturdum ve bir kahve ile kendimi ödüllendirdim. İşimin en iyisiyim. SEDA ÇOK

12 Sabah uyandığımda camdan gelen güneşin yansıması ve çiçeklerin kokusu huzur veriyordu bana. Yataktan kalktım ve o minicik elleri okşadım. Sonra yatağın kenarına bırakılmış not çarptı gözüme.gidip aldım ve okudum eşimdendi not.''erken çıkmam gerekti, hastam rahatsızlanmış, oğlumuz Rüzgar'ı benim yerime öp, seni seviyorum.'' yazmıştı.üzerimi değiştirdim ve mutfağa gittim. Camdan dışarıdaki kuşların uçuşunu izlerken Rüzgar'ın ağlama sesiyle irkildim.hemen odaya koştum, minicik elleri ve ayaklarıyla çırpınıyordu. Yataktan kaldırdım ve saçlarını okşayarak kafasından öptüm.o sırada kapı çaldı.merakla açtım,gelen hastaneden bir görevli abiydi. Eşim arabayı göndermiş.teşekkür edip kapattım kapıyı ve küçük bir gülümseme aldı yüzümü.ben bugün hava güzel olduğu için yürüyerek gitmeyi düşünüyordum aslında.öyle de yapacağım.rüzgar henüz daha küçük olduğu için ona karşı komşumuz Hatice Abla bakıyordu. Rüzgar'ı hazırlayıp kendim de hazırlandıktan sonra çıktım evden.rüzgar'ı Hatice Abla'ya bıraktıktan sonra yola koyuldum. Evden çıkmadan önce kahvaltı yapmadığım için ilerideki pastaneden biraz peynir ve sıcak simit aldım.az daha yürüdüm ve nihayet hastaneye varmıştım.bu arada söylemeyi unutmuşum eşimle aynı hastanede çalışıyoruz, o doktor ben hemşireyim. Odamın kapısını açtım ve büyük bir heyecanla karşı karşıya geldim.yüreğim ağzımdaydı.eşim ve arkadaşlarım bir araya toplanmış odam süslenmiş püslenmiş, tek eksik benmişim.bu sürprizin sebebini sordum, eşimle tam altıncı senemiz olmuş.tabi yine ben unutmuşum.hep başımın belası olan şey. UNUTKANLIK,UNUTKANLIK,UNUTKANLIK. Anlattığım gibi işte hayatım.eşim,oğlum ve arkadaşlarımın küçük sürprizleri.tabi ki annem ve babam Yaren GÖKBAYRAK

13 Yeni bir güne enerji dolu bir şekilde açıyorum gözlerimi. Bir iş günü daha. Hemen kalkıp hazırlanıyorum. Bugün çok heyecanlıyım. Çok zor bir beyin ameliyatına gireceğim. Sayılı cerrahların yapabileceği bir beyin ameliyatı ve ben de bu kişiler arasındayım. Bu yüzden çok mutluyum ve çok korkuyorum başaramazsam diye. Neyse. Hazırlandım ve hastaneye gittim. Herkesin heyecanı yüzünden okunuyordu. Her zaman yaptığım gibi bir iki hasta doktor fıkrası anlatarak rahatlamalarını sağladım ve odama geçtim. Hemen hazırlanıp ameliyathaneye gittim. Herkes hazır bekliyordu. Ben de gelince ameliyat başladı. Çok başarılı geçti. Hastamız çok sağlıklıydı. Bu başarıyı kutlamak amacıyla akşam yemeğe gittik. Çok yorgundum. Hemen eve gittim ve yattım. Kafamı yastığa koyup düşünmeye başladım. Bir zamanlar çocuktum. Şimdi ise tam da hayal ettiğim gibi bir beyin cerrahıyım ama şimdi uyumam gerek. Yarınki ameliyatlar beni bekliyor GÜLBEN EMANET

14 MÜZİK RUHUN GIDASIDIR Öğrencilerimin bu başlık altında oluşturdukları yazılara taktim niyetiyle ne desem,ne yazsam onların yazılarına bir renk katamadı.süssüz,sunumsuz halleriyle buyrun okuyun.

15 Bir hayal kurarsın, başrolde sen. Kurduğun hayal tek başına boş bir çerçeve gibi durur. Ta ki dinlediğin müzik ruhuna işleyene kadar O boş çerçevenin içine mutlu olduğun günlerin resimleri girmeye başlar. Hayallerin ritim ile birlikte harekete geçer. Ve birden yağmur yağar, cam kenarına geçersin, içindeki ses bir şeyin eksik olduğunu söylerken dinlediğin müzik doldurur o boşluğu. Sabah uyandığında gördüğün o rüyayı hatırlamamana rağmen seni nasıl etkilediğini hissedersin ya hani İşte müzik de öyledir. Dinlediğinde ruhunun bir köşesine attığın hislerini canlandırır. Bu hislerin sana bıraktığı şey ise mutlu olduğun anılar ve yüzündeki gülümsemedir. MİRAÇ SAİSOĞLU

16 Müzik bence insanın duygularını besleyen, ruhuna huzur veren bir sanattır. Müziğin her türünün bir değeri, bir önemi, bir güzelliği vardır. İnsan müziği hayatında barındırdıkça mutludur bence. Aslında müzik hayatın anlamıdır, sıkıldığınızda, üzüldüğünüzde sizi rahatlatır. En mutsuz anınızda bile sizi mutlu edebilen, ilk tercih ettiğiniz arkadaştır belki de. Hele de müziğin kullanıldığı alanlarda olumlu etki göstermesi, gerçek bir sanat dalı olduğunun kanıtı gibi değil midir? Aslında müzik birçok derde ilaçtır. Örneğin, ruhsal tedavi gören insanların iyileşmesinde gösterdiği olumlu şifa gibi. İnsan müzikle rahatlar, onunla huzur bulur. O zaman müzik insanın ruhunda bir ihtiyaç gibidir. Nasıl bir kişinin bedeni yemeye içmeye ihtiyaç duyuyorsa, ruhu da müziğe ihtiyaç duyar. Ne güzel söylemiş Mustafa Kemal: " Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir." Şeyma KALKAN

17 Müzik; pop, rock, metal vb. birçok türe sahiptir. Her insan farklı müzik türleri dinleyerek rahatlar. İlgi duyduğumuz müzik bizim ruh halimizin yansıması değil midir? Ben dinlediği müzikten dolayı yargılanan pek çok insan gördüm. Ama insanlar birini yargılamadan önce şunu düşünmeli. Dinlediğimiz müzik çoğu zaman bulunduğumuz ruh halini yansıtıyor. Aynı zamanda iyi hissetmemizi sağlıyor. Hele ki son ses açıp kulaklığı taktığımız o an sanki hayattan kopuveriyoruz. Tamamen müzik ve hayallerimiz ile baş başa kalıyoruz. Dinlediğimiz müzik hayal gücümüzü de genişletiyor, aynı zamanda üzgünken dinlediğimiz o müzik ilaç oluveriyor bir anda. Neşen yerine geliyor. Mutluyken açarsın pop müzik, çılgınlar gibi dans eder, neşene neşe katarsın. Çıldırmak, her yeri dağıtıp, o an ki sinirini dışarı atmak mı istiyorsun? Metal dinle, daha ne bekliyorsun? Huzurlu bir şekilde oturup bir kahve içeceksen slow müzik en ideali. Sessizce kitap okuyacaksan da klasik müzik dinle bence. Her ruh haline uyan bir müzik vardır elbet. Müzik hayatının temelinde yer almalı insanın. Çünkü Müzik ruhun gıdasıdır. SEDA ÇOK

18 BİYOGRAFİ Hayat hikayeleri aynı zamanda başarı öyküleridir.örnek aldığımız,idolleştirdiğimiz,imrendiğimiz hayatlar bizlere yol yordam olur;safımızı seçmemize,yerimizi bulmamıza yardım eder. Merak ettik,araştırdık,paylaşmak istedik

19 SÖN JÖ N: KEREM BÜ RSİ N Mütevaziliğiyle, karizmasıyla ve başarısıyla, gönlümüzün prensi haline gelen Kerem Bürsin'i daha yakından tanıma vakti! Kerem Bürsin, 4 Haziran 1987 yılında İstanbul 'da doğmuştur. Fakat İstanbul dahil hiçbir ilde veya da ülkede bile, üç yıldan daha uzun süre kalamamıştır. Kerem daha 10 aylıkken İskoçya ya taşınmalarıyla başlayan tüm bu ülkeler arasındaki transfer macerasının nedeni babasının işi dolayısıyladır. Bürsin, İskoçya, Endonezya, Dubai, Abu Dabi, Türkiye, Malezya ve en sonunda Amerika gibi ülkelerde yaşamıştır. Amerika 'ya taşınıp Teksas'a yerleşen Kerem lise sona kadar orada bulunmustur. En çılgın dönemlerini Teksas'ta geçirdiğini belirten Kerem, lise yıllarında arkaşlarıyle bir rock grubu kurmuş ve basgitar çalmıştır. Kerem Teksas ta arkadaşlarıyla birçok konser vermiştir. Teksas ta yaşamına devam eden Kerem Amerika'nın ödüllü yapımcılarından olan Roger CARMON' dan oyunculuk eğitimi aldıktan sonra "Ghast Of the İmperial Palace" ve "Sharktopus" filmlerinde oyunculuğunu sergilemesi için kendisine fırsat tanınmıştır.bürsin iki filminde gösterdiği başarı sayesinde yapımcılar tarafından aranan bir oyuncu ünvanını kazanmıştır. Liseyi Teksas'ta bitirdikten sonra üniversite eğitimi için Boston'a taşınmıştır. Burada da birçok ünlü oyuncudan oyunculuk eğitimi almıştır. Kuzeninin düğünü için İstanbul'a geldiğinde Gaye Sökmen ile tanışmış ve Kerem Bürsin Gaye Sökmen Ajans la anlaşarak Türkiye de de oyunculuk yapmaya başlamıştır. Daha lise yıllarında "Tüm Amerika Liseler Arası Tiyatro En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görülen Kerem, Türkiye'de de kısa bir zamanda birçok önemli ödülün sahibi olmuştur. Birçok başarıya imza atmıştır. 2 temmuz 2013 tarihinde başlayan "Güneşi Beklerken" adlı gençlik dizisinde Kerem Bürsin başrolleri Emre Kınay ve Hande Doğandemir ile paylaşmıştır yılında yönetmenliğini Çağan Irmak'ın üstlendiği "Unutursam Fısılda" filminde Kerem başrollari bu sefer Farah Zeynep Abdullah ve Mehmet Günsür ile paylaşmıştır. Bürsin, şimdi ise Şükrü Özyıldız ile birlikte "Şeref

20 Meselesi" dizisinde başrolleri paylaşıyor. Ayrıca, Kerem Bürsin ocak 2015 yılında da "mavi jeans"ın reklam yüzü olmuştur. Diğer genç oyunculara göre, mütevaziliğiyle farkındalık yaratan, karizmasıyla gönüllerde taht kuran ve başarısıyla kendinden konuşturan Kerem Bürsin'e iyi ki ilgim büyük. Şeyma KALKAN

21 Seveni sevmeyeni, inananı inanmayanı ile yüzyıllardır adından bahsettiren Darwin 12 Şubat 1809 da İngiltere de Shrewsbury kasabasında doğdu. 8 yaşındayken annesini kaybetti. Eylül 1818 de Shrewsbury okulunda yatılı öğrenci olarak eğitime başladı. Darwin in doğa tarihine duyduğu ilgi önce Edinburgh Üniversitesi nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesinde teoloji okurken gelişti. Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell ın ortaya attığı Geçmişteki Jeolojik Süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi. Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller üzerine yaptığı dikkatli gözlemler sonucunda, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgilenmeye başladı ve 1838 de Doğal Seçilim fikrini geliştirdi. Daha önce benzer fikirlerin sapkınlık olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını görmüş olduğundan, uzun süre fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye açmadı. Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek için araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı de Wallace den aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace nin de kendisine benzer bir teori geliştirdiğini anladı ve nihayet teorisini yayımlamaya karar verdi da yayımladığı On The Orijin Of Species (Türlerin kökeni üzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği fikrini geniş kabul görülmesini sağladı. Daha sonra yayımladığı İnsanın Türeyişi Ve Cinsiyete Mahsus Seçilim kitabında insan evrimini ve cinsel seçilim fikrini inceledi. İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu. Hıristiyan inanışına olan bağlılığını yitiren ve bir agnostik (bilinmezci) olduğunu bildiğimiz Darwin 19 Nisan 1882 de öldü. Darwin kendisi gibi bilim adamlarının olduğu bir köşede Newton un gömülü olduğu yerin birkaç metre ötesinde yatıyor. MİRAÇ SAİSOĞLU

22 MahatmaGandhi Bu yüzyılda dahi dünyanın her yerinde sınıf farklılıkları ve insanlar arasında eşitsizlikler yapılır lü yılların başında bir insanlık mücadelesi veren Gandhi yi merak ettim ve sizlerle paylaşmak istedim. MahatmaGandhi (Mohandas KaramçanGandhi), 2 Ekim 1869 da Porbandar da dünyaya gelmiştir. Babası Karamçand Gandhi, Porbandar ın baş veziri, annesi Putlibai babasının dördüncü eşi ve dindar bir Hinduydu.Doğuştan çalışanlar kastına mensup olan Gandhi, etyemezlik, canlılara zarar vermeme, kişisel arınma için oruç tutma ve farklı kast üyeleri arasında karşılıklı tolerans gibi öğretileri benimsemiştir. Gandhi,13 yaşındayken ailesinin isteği üzerine 13 yaşındaki Kasturba Makhanji ile evlenmiştir. Bu evlilikten Harilal,Manilal,Ramdas,Devdas adlarında dört çocuğu dünyaya gelmiştir. Ailesi avukat olmasını istediği için Bhaunagar da bulunan Samaldas Koleji ne devam etmiş, 4 Eylül 1988 de hukuk okuma için University Collage London a girmiştir. Londra da geçirdiği zaman içinde et ve alkolden uzak duracağına dair annesine söz veren Gandhi, daha sonrasında körü körüne bu inanca bağlanmayı reddetmiş, etyemezlik üzerine yazılar okuyarak bu inanışı entelektüel boyutta benimsemiştir. Ve hatta Etyemezler Derneği ne katılarak yönetim kuruluna seçilmiş ve bir şubesini kurmuştur. Londra da eğitim hayatını tamamlayan Gandhi, İngiltere ve Galler barosuna girdikten sonra Hindistan a dönmüş; fakat burada avukatlık yaparken başarılı olamamıştır. Bir süre lise öğretmenliği yapmış ve Rajkot a geri dönerek arzuhalcilik yapmaya başlamıştır. Bir Britanya subayı ile anlaşmazlığa düşünce bu işine de son vererek Güney Afrika nın Natal Eyaleti ne yerleşerek burada işe başlamıştır. Gandhi, Güney Afrika da Hintlilere uygulanan ırkçılığa maruz kalmış ve bu ırkçılığın doğurduğu sosyal eşitsizlik ve haksızlıklar Gandhi nin sosyal eylemciliğinin temelini oluşturmuştur yılında Natal Hint Kongresi ni kurarak Hintli topluluğunu ortak bir siyasi çatı altında toplamış ve Hintlilerin yaşadığı ırkçı muamele ve ayrımcılığa, sosyal eşitsizliklere dikkatleri çekmeyi başarmıştır yılında Güney Afrika dan Hindistan a dönen Gandhi burada kendisini destekleyenlerle birlikte bir aşra kurmuştur. Kötü yaşam koşulları altında olan köylerin temizlenmesine, buralarda okul ve hastaneler

23 kurulmasına öncülük etmiş ve köy liderlerini desteklemiştir. Tüm bunların sonucunda polis, huzursuzluk çıkardığı gerekçesiyle Gandhi yi tutuklamış fakat halkın protestoları sonucunda mahkeme Gandhi yi serbest bırakmıştır. Yoksul köylülere yardım edilmesi, kıtlık bitene kadar vergilerin kaldırılması gibi konularda hükümetle anlaşma imzalamıştır. Halkın sevgisini ve güvenini kazanan Gandhi ye insanlar baba anlamına gelen Bapu ve yüce ruh anlamına gelen Mahatma demeye başlamışlar ve böylece Gandhi nin ünü tüm ülkeye yayılmıştır. Tüm yaşantısını ezilen sınıfın çıkarlarına hizmet etmeye, sosyal adaleti sağlayıp ırkçılık ve sınıfsa ayrımı reddetmeye, özgürlük mücadelesine adayan Gandhi, 30 Ocak 1948 de Yeni Delhi de Hindu bir radikal olan suikastçı Nathuram Godse tarafından vurularak öldürülmüştür. Ölümünden sonra külleri kaplara konularak, anma törenleri için Hindistan ın çeşitli bölgelerine gönderilmiştir. İnsanlık adına verdiği ve hayatına mâl olan mücadelesiyle Gandhi yüzyıllarca ismi anılacak bir liderdir. Dipnot : Kast Hinduizm de sosyal düzendir. Gülben Emanet

24 GALİ LEÖ GALİ LEİ (GALİ LE) Yazımda sizlerle bir İtalyan fizikçi,matematikçi ve gökbilimci olup,bilimsel devrimde büyük bir rol oynamış olan Galileo yu tanıyacağız. Galileo İtalya nın Pisa kentinde 1594 de dünyaya gelmiştir.galileo nun küçüklüğünden beri,makineler yapmaya ve işletmeye özel bir yeteneği vardır.on yedi yaşında üniversiteye girmiş,felsefe öğrenimi yapmış ve matematik üzerine çalışmaya başlamıştır.iki yıl sonra PisaKatedrali nde,bir zincir ucunda sallanan lambayı gözleyerek sarkacın salınımının kanununu buldu.padova ya gitmek zorunda kalınca orada,üniversitede matematik dersleri verdi.dinamik,akustik,fizik çalışmalarını sürdürdü ve tamamladı.özellikle astronomiyle ilgilendi. Kendi yaptığı bir astronomi dürbünü ile Ay daki dağları ve çukurları açıkladı.jüpiter in uydularını,satürn ün halkasını,güneş in lekelerini vb.keşfetti.böylece çalışmaları onu Kopernik in kuramını doğrulamaya götürdü:güneş Dünya nın değil Dünya Güneş in çevresinde dönüyordu. Bir zaman sonra rakipleri tarafından kiliseye şikâyet edildi ve baskı altında kendi kuramını reddetmek zorunda bırakıldı.floransa yakınlarına sürgün edilen Galileo,yetmiş sekiz yaşında Dünya nın gene de döndüğüne inanarak hayatının sonuna gelmiştir. Galileo ölümü göze alarak bildiği ve savunduğu doğrulardan vazgeçmeyen bir bilim adamıdır.belki de tüm bilim adamlarının ortak bir özelliği olsa gerek: İnanmak ve savunmak Selin TURGAÇ

25 İNSANLIĞI KURTARACAK ÜÇ ŞEY Sorsalar size; üç şey söyleyin,söyleyin ki insanlık bu üç şey sayesinde kurtuluşa ersin?... Ne derdiniz? Biz, kendimize sorduk bu soruyu, gerçek olmaları hayalini de hiç eskitmemek kaydıyla işte üç şey imiz.

26 SEVGİ BARİŞ HÜZÜR Hep ıssız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu diye soruyorlar bize. Şimdi ben size soruyorum insanlığı kurtaracak üç şey nedir? Siz kendinizce cevap verin, ben de kendimce cevap verip yazacağım yazımı.bence insanlığı kurtaracak üç şey sevgi, barış ve huzurdur. Sevgi lazım bize.çünkü ben sevgisiz yaşayamazdım galiba.şimdi siz düşünün sevgisiz bir insanı. Her şeyden önce psikolojisi bozulur.yalnız kalır ve yalnız kaldığı için aklına hep kötü düşünceler gelir. Sevgisiz bir insan böyle olursa bütün insanlık sevgisiz kaldığında felaketler oluşabilir. Barış lazım evet.hatta belki de en çok barış lazımdır bize.evdeki kardeşimize bile en ufak bir şeyde içimizdekini çıkarıp onu kırabiliyorsak,sorunlar daha da arttığında o canavar bir dev canavara dönüşür ve her şey daha da kötüleşir. Ama barış olursa o canavar tam aksine küçülür,küçülür ta ki yok olana kadar ve herkes mutlu olur. Ne savaş çıkar ne de ölümler. Son olarak huzur. İlk maddelere geri döneceğim biraz çünkü sevgi olursa barış;barış olursa da huzur olur. Huzursuz bir çevre Düşünmesi bile kötü.huzursuz bir aile mesela.evde sürekli bir gerginlik,çıt çıkmıyor. Ya da sürekli bağırış çağırış. Ama huzur olursa eğer herkes çok mutlu olur. Ben anlattım size.hem sebeplerimi hem de bu sebeplere dayalı doğabilecek sonuçları. Haydi sıra sizde.dinleyelim, öğrenelim. Yaren GÖKBAYRAK

27 SEVGİ, HÜZÜR VE BARİŞ Bir formül sorsanız bana insanlığı kurtaracak üç şey nedir diye; sevgi, huzur ve barış derdim. Hırslarımızın insanlığımızla yarıştığı bir dünyadayız hepimiz. Hırslarımız en çok da sevgimizi sınıyor bence Sevgi; tam olarak tanımlanamasa da bazen güzel bir sözle, bazen bir bakışla gözden süzülür. Sevgi nedir ki? Emek, iyilik, fedakârlık, sadakat. Bu dört eylemde gizlidir sanki. Huzur; bence geçmiş ve gelecek zaman şimdiki zamanda kafamızı ağrıtmamasıdır. Huzurun olduğu yerde herkes sakin bir ortam oluştururdu kendine ve böylelikle hiçbir sorun olmazdı insanlar arasında, tüm bunlar gerçekleşse ne güzel olurdu Barış; insanların birbirine karşı saygılı olmasıyla oluşur. Haberlere her baktığımızda görmek istemediğimiz şeyler vardır. Mesela kavgalar ve katliamlar. Eğer bunlar olmasaydı yani barış olsaydı dünyamızda savaşlar da çıkmazdı. Barışın olduğu bir dünyayı düşlemek bile güzel. İnsanlığı kurtarmak sonuçsa eğer gidiş yolunu anlattım size. Sizlerin de bir formülü var mı? SEVDE NİSANUR DERİN

28 YETİ ŞKİ N ÖLSAYDİM NELERİ YAPMAZDİM?? Yapmak istediklerimizi,gönlümüzden geçenleri biliriz hepimiz.ama bir de asla yapmam,dediğimiz davranışlar,tavır ve tutumlar da var ki bunlar aynı zamanda büyüklere yönelik söyleyemediklerimizdir.

29 Her zaman düşündüğüm konulardan biri Acaba annem eskiden de böyle ciddi bir kadın mıydı? Yaşı ilerledikçe ciddi olduysa bende mi böyle olacağım? Eğer cevap ikinci şıksa buradan otuzlarıma sesleniyorum; Lütfen sabahın 8 inde kalkma. Ne işin var o saatte? Yat uyu. Ha birde şu 1000 bölümlük Unutma Beni gibi basit diziler izlemek yerine eğitici belgeseller izle. Alışverişe çıktığında meyve reyonuna girersen mandalinalardan uzak dur. Arkadaşlarınla altın günü yapıp, börek, poğaça ne varsa yiyip, dedikodu yapma. Vaktini bunlar yerine spora, kitap okumaya ya da kuaföre harca. Evde eline örgü alıp, çay içeceğine, sinemaya git, kredi kartının limiti dolana kadar alışveriş yap. Çocuğun olursa ona karşı ciddi anne olma. Sürekli gülen bir anne, hatta anneden çok arkadaş ol. Her dakika başına çöküp test çöz demek yerine sosyalleşmesini sağla biraz da. Disiplinli bir anne yerine ideal anne ol. En önemlisi de dağınık, hayattan bezmiş bir kadın yerine temiz ve enerjik bir kadın ol. Otuzuma geldiğimde bahsettiğim türde bir insan olmazsam bu yazıyı karşıma getirin. SEDA ÇOK