Sarah Lotz - Üç.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sarah Lotz - Üç. www.cepsitesi.net"

Transkript

1 Sarah Lotz - Üç Amcam Chippy ye ( ) BÖYLE BAŞLAR Hadi ama, hadi, hadi... Pam, bir an evvel sönmesi umuduyla gözünü emniyet kemeri ikaz ışığına dikti. Artık daha fazla tutamayacağının bilincindeydi; bu işi uçağa binmeden önce yapmadığı için kendisini azarlayan Jim'in sözleri kulaklarında çınlıyordu adeta: Tuvaletini tutmakta zorlanıyorsun Pam. Bunu bile bile neden böyle bir şey yaparsın ki? İşin doğrusu, havaalanmdaki tuvaletlerden hiçbirini kullanmaya cesaret edememiş olmasıydı. Ya kendini turistler için hazırlanmış rehberde okuduğu o fütüristik tuvaletlerden birinde bulsaydı ve sonra sifonu nasıl çekeceğini bir türlü çözemesey-di? Ya kendini kazara kabine kilitleseydi ve uçağını kaçırsaydı? Joanie'nin Osaka aktarmalı uçağa binmeden önce şehri gezmek üzere birkaç gün ayırma önerisiniyse düşünmek bile istemiyordu! Tokyo'nun kendisine tamamen yabancı sokaklarında yolunu bulma düşüncesi bile Pam'in daha şimdiden yapış yapış olmuş ellerinin terlemesine neden oluyordu; oysa havaalanı yeterince başını döndürmüştü zaten. Forth YVorth'ten yaptığı yolculuğun ardından hala sallanarak yapış yapış halde aktarma yapacağı uçuş için 2 numaralı terminale doğru ağır ağır yürürken, kendini miskin bir dev gibi hissediyordu. Diğer yandan, çevresindeki herkes enerjik ve güven doluydu sanki; ellerindeki valizleri sallanan, gözleri gözlüklerin ardına gizlenmiş kısa, sıska bedenler sağından solundan hızla koşuşturuyordu. Tıkış tıkış

2 otobüse sığışmaya çalışırken taşıdığı fazla kiloların farkındaydı; ne zaman biri bulunduğu tarafa doğru baksa yüzü al al oluyordu. Neyse ki, daha önceki Tokyo uçağında çok sayıda Amerikalı vardı (yanında oturan efendi çocuk videoyu nasıl kullanacağını sabırla göstermişti ona) ama maalesef bu uçuştaki tek... Şu dedektif dizilerinde kullandıkları, Jim'in bayıldığı o kelime neydi? Kaf-kasyalı.(1) Tamam... Evet, bu uçuştaki tek KafkasyalI kendisiydi. Koltuklar da çok daha ufak görünüyordu; bir tanesine konserve jambon gibi sıkışıverdi. Ancak onunla koridor tarafındaki koltukta oturan işadamına benzer adam arasında hala boşluk vardı ve onu yanlışlıkla dürterim diye dert etmesine gerek kalmayacaktı. Ama, tuvaleti kullanmak için itiş kakış yanından geçerken adamı rahatsız etmek zorunda kalacaktı, değil mi? Dahası, adam uyukluyordu da; bu onu uyandırmak mecburiyetinde olduğu anlamına da geliyordu. Uçak yükselmeye devam ediyor, emniyet kemeri ikaz ışığı hala yanıyordu. Pam gözünü pencereden karanlığa dikti. Bulutun içinden kanadın sürekli yanıp sönen ışığını görünce koltuğunun kollarına sıkıca yapıştı ve uçağın, kendi içinde tangırdayan iç organlarını hissetti. Jim haklıydı. Daha gideceği yere varmamıştı bile, ama şimdiden tüm bu girişimin kendisi için fazla olduğunu düşünüyordu. Jim onu uzun mesafeli yolculuklara uygun olmadığı yönünde uyarmış, tüm bunların kötü bir fikir olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Joanie istediği her an uçağa atlayıp eve gelebilir Pam. Onu görmek için dünyanın çevresinde yarım tur atmanın ne alemi var? Zaten onun Asyalılara öğretmenlik yapmayı neden istediğini hiç anlamış değilim. Amerikalı çocuklar neyine yetmedi? Pam, her şey bir kenara, sen Çin yemeklerinden de hiç hoşlanmazsm, çiğ yunus eti mi, her ne karın ağrısıysa, o acayip şeyleri yemeye nasıl dayanacaksın? Ama o ayak diremiş ve Jim'in itirazlarını savuşturup geri adım atmayarak onu şaşırtmıştı. Joanie iki yıldır evden uzaktaydı ve Pam'in burnunda tütüyordu. Pam onu görmek zorundaydı, ayrıca internetteki fotoğraflara bakılırsa, Osaka'nm ışık saçan gökdelenleri, sıradan bir (1) Avrupa kökenli, beyaz anlamında da kullanılır, (ç.n.) Amerikan şehrindeki gökdelenlerden hiç de farklı değildi. Joanie başlarda, kültür konusunda biraz kafasının karışacağı yönünde uyarmıştı onu; Japonya kiraz çiçeği ağaçları ve yelpazelerinin arkasından cilveli bir tavırla gülümseyen geyşalardan ibaret değildi, ama Pam bu durumun altından kalkabileceğini, bunun, yıllar geçtikten sonra Reba'ya anlatıp övünebileceği türden eğlenceli bir macera olacağını düşünmüştü aptalca... Uçak seyir irtifasına çıkınca emniyet kemeri ikaz ışıkları nihayet söndü. Birkaç yolcunun yerinden kalkıp başlarının üstlerindeki bölmeleri açmaları ve içlerini karıştırmaya başlamalarıyla birlikte uçağın içinde bir hareketlilik yaşanmaya başlandı. Pam tuvaletin önünde kuyruk olmaması için dua ederek kemerini çözdü, koridor tarafındaki koltukta oturan adamın yanından mümkün olduğunca rahatsızlık vermeden geçmek için kendini hazırlıyordu ki, uçağın içinden gelen korkunç bir gümbürtüyle irkildi. Akima hemen motoru geri tepen arabalar geldi, ama uçaklarda böyle bir şey olmazdı, değil mi? Ciyakladı; bu, kendisini biraz aptal gibi hissetmesine neden olan gecikmiş bir tepkiydi. Duyduğu ses önemli bir şey değildi muhtemelen; belki gök gürlemesiydi. Evet, tabii ya, gök gürlemesi... Okuduğu rehberde fırtınalı havalarda bu tip şeylerin yaşanmasının hiç de anormal... Bir gümbürtü daha oldu; bu seferki daha çok silah sesini andırıyordu. Uçağın ön tarafından tiz çığlıklar korosu duyuldu. Emniyet kemeri ikaz ışıkları bir kez daha yanarken, Pam el yordamıyla kemerini bağlamaya çalıştı; parmakları uyuşmuştu, kemeri nasıl bağlayacağını hatırlayamıyordu. Uçak irtifa kaybederken devasa ellerin omuzlarına bastırdığını, midesinin gırtlağına doğru itildiğini hissetti. Hayır... Bu gerçek olamazdı. Onun başına böyle bir şey gelemezdi. Bu tip şeyler onun gibi sıradan, iyi insanların başına gelmezdi. Bir sarsıntı oldu; üst taraftaki bölmeler takırdadı, sonra şükür ki uçak normal haline döner gibi oldu. Ardından Japonca bir vızıltı duyuldu: Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve yerlerinizden kalkmayın. Pam tekrar nefes aldı; ses endişeden uzak, sakin bir sesti. Ortada çok ciddi bir şey olamazdı, paniğe kapılmasını gerektirecek bir neden yoktu. Diğer yolcu-

3 ların nasıl tepki verdiklerini görmek için başını arkaya çevirdi, ama öne doğru eğilmiş başlar dışında başka bir şey seçemedi. Koltuğunun kollarına sıkıca yapıştı yine; sarsıntı şiddetlenmişti, elleri tam anlamıyla titriyor, ayaklarından tüm vücuduna uğursuz bir çınlama yayılıyordu. Önündeki koltukların arasındaki boşluktan, kapkara saçların kenarına yarı gizlenmiş bir göz gördü; bu, uçak havalanmadan hemen önce dudakları rujlu, sert tavırları olan kadın tarafından koridor boyunca sürüklenen küçük çocuk olmalıydı. Büyülenmiş gibi görünen çocuk gözlerini ona dikmişti (Pam, AsyalIların nesini severler ki diye düşündü, ama çocuklarının son derece sevimli oldukları da kesindi). Çocuğa el sallayıp gülümsedi, ama ufaklıktan bir tepki alamadı; sonra annesi bağırarak bir şeyler söyleyince, çocuk uysalca yerine oturdu ve görünmez oldu. Pam gülümsemeye çalıştı, ama ağzı kurumuştu, dili dişine yapışırken titremesinin de şiddetlendiğini hissetti. Koridor boyunca süzülüp gelen beyaz bir sis etrafını sarmaya başladığında, Pam abes bir çabayla önündeki ekrana vurmaya, el yordamıyla kulaklıklarını kavramaya çalışıyordu. Böyle bir şey olmuyordu; böyle bir şey olamazdı. Hayır, hayır, hayır... Şu ekranı bir çalıştırabilse, buraya gelirken izlediğine benzer, Ryan bilmem kimin oynadığı o romantik komediye benzer bir film izler, yatışırdı. Uçak bir kez daha şiddetle yan yattı; sanki bir sağa bir sola yalpalıyor ve aşağı yukarı inip çıkıyordu. Pam midesinin kalktığını hissetti ve katılarak yutkundu; şimdi kusamazdı; hayır... İşadamı ayağa kalktı, uçak alçalıp yükselirken kollarını havaya savurdu; sanki başının üstündeki kilidi açmaya çalışıyor, ama bir türlü dengesini bulamıyordu. Ne yapmaya çalışıyorsun? Pam çığlık atmak istedi; adam yerine oturmadığı takdirde durum daha da kötüleşecekmiş gibi bir hisse kapıldı. Uçağın sarsıntısı o kadar kötüleşmişti ki, çamaşır makinesinin dengeleyici parçasının kırıldığı ve lanet şeyin yere düştüğü o an geldi akima. O sırada sisin içinden bir hostes belirdi. Kadın işadamına işaret edince adam uysalca söyleneni yaparak koltuğuna oturdu. Sonra elini ceketinin içcebine attı, telefonunu çıkarıp konuşmaya başladı. O da aynı şeyi yapmalıydı. Jim'i arayıp ona Snookie'den söz etmeli ve hayvanı ucuz mamalarla beslememesi gerektiğini hatırlatmalıydı. Joanie'yi de aramalıydı; iyi de ne diyecekti ona? Ner-deyse gülecekti; ben biraz gecikeceğim mi diyecekti yani? Hayır, ona, onunla gurur duyduğunu söyleyecekti, ama buradan sinyal almak mümkün müydü? Cep telefonuyla konuşmak, uçağın na-vigasyon sistemine zarar vermez miydi? Koltuğun arkasındaki telefondan konuşabilmek için kredi kartı mı gerekiyordu? Kendi telefonu nerdeydi peki? Para, pasaport ve haplarının durduğu bel çantasında mıydı, yoksa el çantasına mı koymuştu? Neden yerini bir türlü hatırlayamıyordu? Elini el çantasına atarken midesi omurgasına bastırılıyormuş gibi geldi. Kusacaktı, biliyordu bunu, ama sonra parmakları çantasının askısına değdi; Joanie iki yıl evvel, evden ayrılmadan önceki Noel'de hediye etmişti bu çantayı... O Noel, harika bir Noel'di, o gün Jim'in bile keyfi yerindeydi. Uçak bir kez daha şiddetle sarsılınca çantanın askısı ellerinden kayıverdi. Bu şekilde ölmek istemiyordu; bu şekilde değil... Yabancıların arasında, saçları yapış yapış olmuş -yeni perma kesinlikle bir hataydı- bilekleri şişmiş halde değil. Hayır. Olamazdı. Hadi, çabucak bir şeyler, iyi bir şeyler düşün dedi kendi kendine. Evet, bu bir rüyaydı, aslında elinde mayonezli ve tavuk-lu sandviçi, kucağında Snookie, kanepede oturuyor, Jim de La-Z-Boy koltuğunda uyukluyordu. Dua etmesi gerektiğini biliyordu; Rahip Len ona böyle yapmasını söylerdi - dua etse, tüm bunlar sona erer miydi? Ama hayatında ilk kez olsun kelimeleri hatırlayamadı. Tanrım, bana yardım et, diyebildi, ama aklına sürekli başka düşünceler girip duruyordu. Ona bir şey olursa Snookie'ye kim bakardı? Snookie yaşlanmıştı, nerdeyse on yaşındaydı. Neden onu bırakıp gitmişti? Köpekler anlamazdı ki. Ah, Tanrım, iç çamaşırlarının durduğu çekmecede, atmaya karar verdiği, ama bir türlü kıyamadığı yırtık külotlu çoraplar vardı; o çorapları bulurlarsa, hakkında ne düşüneceklerdi? Sis iyice kesifleşmişti, ağzına safra doluyor, görüşü bulanıklaşıyordu. Keskin bir çatırtı duyuldu ve göz hizasında sarı bir plastik kap sallanmaya başladı. Yine Japonca konuşmalar duydu; kulakları patlayacak gibi oldu, yutkunduğunda son uçuşunda yediği baharatlı şehriye bulamacının tadını aldığını fark etti. Artık tuvalete gitme ihtiyacı duymayacaktı; bunun verdiği rahatlama duygusunu

4 hissedecek zamanı buldu. Şimdi de İngilizce konuşmalar çalındı kulağına: bir şeyler... diğer yolcular yardım edin... bir şeyler, bir şeyler... İşadamı telefonuna bir şeyler gevelemeye devam ediyordu, uçak bir kez daha sanki sıçramasına sarsılırken telefon elinden düştü, ama dudakları hareket etmeye devam ediyordu; adam telefonun elinde olmadığının farkında değilmiş gibiydi. Ciğerlerine yeterli hava dolduramıyordu, ağzındaki tenekemsi, suni, kumlu tat yüzünden bir daha öğürdü. Yanıp sönen parlak ışıklar yüzünden bir an göremez olunca maskesine uzandı, ama maske, erişebileceği noktanın dışında sallanıp duruyordu. Sonra burnuna yanık kokusu geldi; ocağın üstünde unutulmuş plastik parçası gibi... Daha önce böyle bir şey yapmış, ocağın üstünde ıspatula unutmuş ve Jim haftalar boyu başının etini yemiş, evi yakıp kül edecektin be kadın, deyip durmuştu. Bir başka mesaj... sıkı tutunun, sıkı tutunun, çarpıyoruz. Zihnini boş bir iskemlenin görüntüsü doldurdu; o an kendine o kadar acıdı ki, canının yandığını hissetti; bu onun her çarşamba İncil çalışma grubuyla beraber olduğunda oturduğu iskemleydi. Oturağı aşınmış ve çukurlaşmış, vücudunun ağırlığı yüzünden hiç şikayet etmeyen sağlam, güvenilir, dost canlısı iskemle... Kendra'ya iskemleleri dışarıya çıkarmasında yardım etmek için o toplantılara hep erken giderdi. Ve herkes onun Rahip Len'in sağında, kahve makinesinin hemen yanında oturduğunu bilirdi. Evden ayrılmadan bir gün önce onun için dua etmişler, Reba bile iyi dileklerini sunmuştu. O gün göğsü gurur ve minnettarlıkla dolmuş, yanakları herkesin dikkatinin üstünde olduğu o an, kıpkırmızı kesilmişti. Sevgili İsa, hemşire ve sevgili dostumuz Pamela ya göz kulak ol... Uçak sarsıldı; gürültüye bu kez başlarının üstündeki bölmeden aşağıya düşen çantalar, laptoplar ve diğer eşyaların sesleri de eşlik etti. Ama Pam o boş iskemleye konsantre olmaya devam ederse her şey yoluna girecekti. Tıpkı marketten geri dönerken yolda oynadığı o oyun gibi: Üç beyaz araba gördüğü takdirde Rahip Len çiçeklerle ilgilenmesini ondan isteyecekti, Reba'dan değil. Zemin, devasa metal tırnakların karatahtayı çizmesine benzer, iç parçalayan bir ses eşliğinde şiddetle sarsıldı; başı bir ağırlıkla kucağına doğru itildiği an dişlerinin takırdadığını hissetti Pam. Ellerini hızla ve acımasızca başının üstüne doğru çeken her kimse ona durması için bağırmak istedi. Yıllar önce, Joanie'yi okuldan almış eve dönerken arabasının önüne bir kamyonet çıkmıştı. O an her şey yavaşlamıştı, Pam en ufak detayları bile hatırlıyordu; ön camdaki çatlağı, diğer aracın kaputundan pul pul dökülen pası, kamyonetin beyzbol şapkalı sürücüsünün gölgemsi vücut hatlarını... Ama bu, bu inanılmaz bir hızla olup bitiyordu! Durdurun şunu, yeterince uzadı... Kamçılanıyor, yumruklanıyor, dövülüyordu. Başı... başını kaldıramıyordu; sonra önündeki koltuk yüzüne yapıştı, beyaz ışıklar patladı ve onu kör etti. Artık... Açıkta yakılan ateşin çıtırtısını duyuyor, sağa sola saçılmış ateş parçalarını görebiliyordu, ama yanakları soğuktu, aslına bakılırsa buz kesmişti, hava gerçekten ısırıyordu. Dışarıda mıydı? Tabii ya! Aptal... Ateş kapalı mekanda yakılmazdı, değil mi? İyi de nerdeydi? Her Noel arifesinde Rahip Len'in çiftliğinde toplanırlardı, herhalde bahçeye çıkmış, havai fişekleri izliyordu. O toplantılara o meşhur peynir sosunu getirirdi hep. Kendini bu kadar kaybolmuş hissetmesine şaşmamak gerekirdi! Şimdi sosu getirmeyi unutmuştu; mutfak tezgahının üstünde bırakmış olmalıydı. Rahip Len de hayal kırıklığına uğrayacak ve... Birisi çığlık atıyordu: Noel'de çığlık atılmaz, Noel'de neden çığlık atıyorsunuz ki? Bu kutlu bir zaman... Yüzünü silmek için sol elini kaldırdı, ama göründüğü kadarıyla... hayır, bu doğru değildi, arkasında bükülmüş halde duran kolunun üstünde yatıyordu. Neden peki? Uyuya mı kalmıştı? Noel'de, yapacak bir sürü işin olduğu böyle bir zamanda mı; hayır! Ayağa kalkmalı, bu kadar kaba davrandığı için özür dilemeliydi. Jim hep fikirlerini desteklemesi gerektiğini, gayret gösterip, biraz daha... Dilini dişlerinde gezdirdi. Pek de normalmiş gibi gelmedi; ön dişlerinden biri ufalanmış, kenarı dilini kesmişti. Ağzındaki kumları çiğnedi, yutkundu. Tanrım, boğazı sanki jilet yutuyor-muş gibi acıyordu, yoksa... Ve sonra başına neler geldiğini anladı birden; duyduğu şokla ani bir nefes aldı; hava ciğerlerine, sağ bacağından filizlenip midesine doğru hızla yayılan beyaz bir acı dalgasıyla birlikte doldu. Ayağa kalk, ayağa kalk. Başını kaldırmaya çalıştı, ama bu esnada boynuna sıcak iğneler batmaya başladı.

5 Bir başka çığlık daha duydu; bu kez ses oldukça yakınından gelmişti. Daha önce hiç böyle bir şey duymamıştı; kuru, ham, insandan geldi demek için bin şahit isteyen bir sesti bu. Sesin kesilmesi gerekiyordu; çığlık midesindeki acıyı daha da şiddetlendiriyor, sanki doğrudan iç organlarıyla bağlantılıymış da, her feryatla birlikte onları çekiştiriyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Oh, şükürler olsun Tanrım; sağ kolunu oynatabiliyordu. Parmaklarıyla karnını şöyle bir yoklayınca yumuşak ve ıslak bir şeye dokundu. Kesinlikle olacak şey değildi. Şu an bunu düşünmeyecekti. Ah, Tanrım, yardıma ihtiyacı vardı, birinin gelip ona yardım etmesi gerekiyordu. Jim'in sözünü dinleyip evde Snookie'yle birlikte kalsa ve Reba hakkında onca kötü şeyi düşünmemiş olsa... Yeter. Panikleyemezdi. Böyle durumlarda hep bunu söylemezler miydi? Sakın panikleme. Hayattaydı; bunun için müteşekkir olması gerekiyordu. Ayağa kalkmalı, nerde olduğunu anlamalıydı. Uçaktaki koltuğunda değildi artık, buna emindi; bir tür yosunlu, yumuşak bir zeminde yatıyordu. İçinden üçe kadar sayarak sağlam koluyla yan tarafından destek almaya ve doğrulmaya çalıştı, ama tüm bedeni elektrik şokuna benzer keskin ve ürkütücü bir ıstırap aleviyle sarmalanınca mecburen durdu. Bu öylesine yoğun bir acıydı ki, kendi bedenine ait olduğuna bir türlü inanamadı. Hiç kımıldamadan durdu; neyse ki acı biraz insafa gelmiş, ardında endişe verici bir uyuşukluk bırakıp hafiflemeye başlamıştı (ama o, bunu da düşünmeyecekti: hayır). Gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Görüşünü netleştirmek için gözlerini kırpıştırdı. Deneme kabilinden başını sağa döndürmeye çalıştı ve bu kez o korkunç, sırnaşık acıyı duymadan bunu yapmayı başardı. Güzel. Arka planda turuncu bir ışık lekesi her şeyi gölgeler altında bıraksa da, ne olduklarını tanımlayamadığı çarpık çurpuk sık ağaçlardan oluşan bir bölgeyi seçebiliyor, orada, ağaçların hemen önünde bükülmüş metali görebiliyordu. Ah, yüce Tanrım; bu uçak mıydı? Uçak... Yumurta şeklindeki pencereyi fark edebildi. Bir anda duyulan cazırtı, tıslamaya benzer bir ses ve hafif bir gümbürtüyle birlikte etraf gün gibi aydınlandı. Gözleri sulandı, ama bakışlarını kaçırmayacaktı. Hayır, kaçırmayacaktı. Uçak gövdesinin, iskeletin geri kalanından zalim bir biçimde kesilip atılmış sivri kenarını görebiliyordu; peki gövdenin geri kalanı nerdeydi? Yoksa uçuş esnasında o bölümde mi oturuyordu? Mümkün değildi. Öyle bir durumdan sağ çıkması olanaksızdı. Görüntü devasa bir kırık oyuncağa benziyordu, aklına eskiden Jim'in annesinin yaşadığı karavanın etrafındaki bahçeler geldi. O bahçeler yıkıntılar, eski araba parçaları, kırık üç tekerlekli bisikletlerle dolu olur; Jim'in annesi her ne kadar ona iyi davranıyor olsa da, oraya gitmekten hiç hoşlanmazdı... Şimdi görüş alanının bulunduğu pozisyon itibariyle kısıtlı olduğunu fark etti, yanağını omzunun üstüne koymak için başını güçlükle kaldırmaya çalışırken, kulağına ürkütücü çatırtılar geliyordu. Çığlıklar aniden kesildi, daha çok ulumaya benzer bir hal aldı. Güzel. Bu kez başkasının acısı ve feryadıyla sarmalanmak istemiyordu. Dur... Ağaçlıklı bölgenin sınırında bir şeyler hareket ediyordu. Karanlık bir şekil -bir insan- küçük bir insan, bir çocuk muydu bu yoksa? Uçakta önündeki koltukta oturan çocuk muydu bu? Büyük bir utanç dalgası kapladı içini; uçak düşerken ne çocuğu ne de annesini düşünmüştü. Aklı sadece kendindeydi. Dua edememesine şaşmamak gerekirdi; ne biçim bir Hıristiyan'dı ki? Şekil gözünün önünden hızla geçti, ama o boynunu bir santim daha döndüremedi. Bağırmak için ağzını açmaya çalıştı; bu kez çenesini oynata-mıyordu anlaşılan. Lütfen. Buradayım. Hastaneye haber verin. Yardım getirin. Başının arkasından yumuşak, tok bir ses duyuldu. Ah! diyebildi. Ah! Bir şey saçlarına dokundu; yanaklarından aşağıya gözyaşlarının süzüldüğünü hissetti. Güvendeydi. Onu kurtarmaya gelmişlerdi. Ayak sesleri duyulmaz oldu. Gitmeyin. Beni bırakmayın. Birden gözlerinin önünde çıplak ayaklar belirdi. Küçük, pis ayaklar; öylesine koyuydu ki... Siyah, akışkan bir maddeyle sıvanmış gibiydi; çamur olabilir miydi, yoksa kan mıydı? Yardım edin bana, yardım edin, yardım edin. Tamam, işte şimdi konuşuyordu. Aferin kızıma. Konuşuyorsa, iyi olacak demekti. Sadece şoktaydı. Hepsi bu... Yardım edin bana.

6 Önünde hayal gibi bir yüz belirdi; o kadar yakındaydı ki, çocuğun nefesini yanaklarında hissedebiliyordu. Çocuğun gözlerine odaklanmaya çalıştı. Bunlar... hayır. Işık zayıftı, o yüzden... Gözler beyazdı, bembeyazdı. Hiç gözbebeği yoktu. Ah Tanrım bana yardım et. Göğsünde bir çığlık kabardı, boğazında düğümlenince bir türlü dışarıya atamadı; çığlık onu boğuyordu. Yüz ani bir hareketle yok oldu. Ciğerlerinin sıvıyla dolduğunu, ağırlaştığını hissetti. Artık nefes alırken canı acıyordu. Görüş alanının sağ uzak tarafında bir şey titreşti. Aynı çocuk muydu yoksa? Bir anda ta oraya kadar böylesine çabuk nasıl gidebilmişti? Çocuk bir şeyi işaret ediyordu... Çevrelerindeki ağaçlardan daha da koyu birtakım şekilleri, insanlar. Kesinlikle insanlar. Turuncu parlaklık gittikçe kayboluyor, ama onların dış hatlarını net bir biçimde seçebiliyordu. Göründüğü kadarıyla yüzlercesi oradaydı ve yamru yumru, kabarcıklı, çarpık o garip ağaçların içinden çıkıp ona doğru yaklaşıyorlardı. Peki, ayakları neredeydi? Ayakları yoktu. Bu hiç de mantıklı değildi. Hayır. Bunlar gerçek değildi. Gerçek olamazdı. Arkalarındaki ışık yanıp sönerken, gözlerini, yamyassı ve hareketsiz kalan kapkara, küçük yuvarlak yüzlerini göremiyordu. Biliyordu; onun için geliyorlardı... Korku tükenip giderken yerini, fazla uzun sürmeyen bir kesinlik hali aldı. Sanki Pam'in hep olmayı arzuladığı o soğuk, güvenli Pam devreye girmiş ve paralanmış, ölmekte olan bedeninin kontrolünü devralmıştı. Bir zamanlar midesinin olduğu yerdeki feci durumu görmezden gelerek elini bel çantasına attı. Çanta yan tarafa doğru kaymış olsa da, hala oradaydı. Gözlerini kapatıp fermuarı açmaya odaklandı. Parmakları ıslak, kaygandı, ama şimdi pes edecek değildi. Kamçıya benzer ses kulaklarını bu kez daha çok doldururken, yukarıdan bir ışık süzülüp üstünde ve çevresinde dans etmeye başladı. O an gövdeden ayrılmış sıra sıra koltukları, ışığa yakalanan metal payandaları, yepyeni görünen yüksek topuklu bir ayakkabıyı seçebildi. Işığın, kalabalığın yaklaşmasını durdurup durdurmayacağını anlamak için bekledi. Hayır, sürünürcesi-ne ilerlemeye devam ediyorlar ve o hala yüz hatlarını seçemiyor-du. Peki, çocuk nerdeydi? Ona bu kalabalığın yanma yaklaşmamasını bir söyleyebilse... Çünkü onların ne istediğini biliyordu, ah, evet, ne istediklerini kesinlikle biliyordu. Ama şu anda bunu düşünemezdi, bu kadar yakınken, hayır... Çantasını karıştırmaya başladı, parmakları telefonunun pürüzsüz yüzeyini sıyırıp geçince büyük bir rahatlama duygusuyla ve acıyla viyakladı. Düşürmemeye dikkat ederek, telefonu çantadan zar zor çıkardı. Biraz önce onu nereye koyduğunu hatırlayamadığında yaşadığı paniğe hayret etti ve zorlukla telefonu yüzüne yaklaştırmaya çalıştı. Peki ya çalışmazsa ne olacaktı? Ya kırılmışsa? Kırılmış olamazdı, kırılmış olmasına izin veremezdi; telefonun açılırken çıkardığı o melodiyi duyduğu anda zafer kazanmışçasına karga gibi bir ses çıkardı. Nerdeyse halletmek üzereydi... Tüh! Öfkeden deliye döndü; öylesine pasaklı bir kadındı ki; ekranın her yerine kan bulaşmıştı. Gücünün son demlerini odaklanmaya harcayarak uygulamalar kutucuğunu bulup ses kaydı özelliğinin üstüne geldi. Kamçılamayı andıran ses şimdi kulakları sağır edici bir düzeydeydi, ama Pam tıpkı gözlerinin artık görmediği gerçeğini inkar ettiği gibi, sese de kulaklarını tıkadı. Telefonu ağzına yaklaştırıp konuşmaya başladı. KARA PERŞEMBE KAZADAN KOMPLOYA Üç fenomeninin içyüzü ELSPETH MARTINS YAZARIN NOTU Okuyucularım arasında Kara Perşembe lafı telaffuz edildiğinde dehşet duygusuyla ürpermeyecek olanların sayısı çok azdır sanırım. O gün, 12 Ocak 2012 tarihinde, farklı havayollarına ait dört uçak birer saat arayla düştü. Binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan bu olaylar, dünyaya bakış açımızı değiştiren tarihteki yıkıcı felaketler arasındaki yerini aldı.

7 Tahmin edilebileceği gibi, kazaların gerçekleşmesinin sonrasındaki birkaç hafta içinde etraf, hepsi de kamuoyunun olaylara ve tabii uçak kazalarından kurtulan ve Üçler olarak bilinen çocuklara karşı duyduğu marazi cazibeyi paraya tahvil eden kurgu olmayan açıklamalar, bloglar, biyografiler ve fikirlerle doldu. Ancak kimse, yaşananların sonrasında gerçekleşecek ve son derece hızlı biçimde yayılacak korkunç olaylar dizisini tahmin edememişti. Çatırtı adlı kitabımda, ABD'de on altı yaşından küçük çocuklar tarafından işlenen silahlı suçlara dair yaptığım araştırmada olduğu gibi, bu kitaba da kendi sesimi katacaksam, yol almanın tek yönteminin tarafsız açıklamaları harmanlamak, olayları, bizzat olaylara karışanların ağzından dinlemek olduğuna karar verdim. Bu amaçla aralarında Paul Craddock'm tamamlanmamış biyografisi, Chiyoko Kamamoto'nun toplanmış mesajları ve söz konusu olayların yaşandığı esnada ve hemen sonrasında bizzat tarafımdan yapılmış röportajlara kadar çok çeşitli kaynaklardan yararlandım. Trajedilerin yaşanmasının hemen ardından olay yerine ilk varanların yaptıkları açıklamalar, eski ve halihazırdaki Pamelist'lerin söyledikleri sözler, Sun Havayolları 678'in kaza yaptığı yerde bulunan isho ve Paul Craddock tarafından tutulan şeytan kovucuyla daha önce hiç yayımlanmamış röportaj gibi, bazılarının üzücü bulabileceği, olaylara dair eklemelerle ilgili olarak kimseden özür dilemek zorunda değilim. Kitabın kaynağı (ve bir yere kadar, öykünün bir parçası) olarak gazete ve dergi makalelerinden yapılmış alıntıları kullandığımı açıkça itiraf ediyor olsam da, esas güdüm, Çatırtı kitabımda olduğu gibi, Ocak 2012 tarihinden, Temmuz 2012 tarihine kadar vuku bulan olaylarda rol oynayan başlıca insanlara en yakın kişilerin bakış açılarıyla alakalı tarafsız bir platform yaratmaktı. Okuyucuların, bunu akıllarından hiç çıkarmadan kitapta yer alan açıklamaların sübjektif olduğunu hatırlamalarını ve sonuçta kendi kararlarını kendilerinin vermeleri gerektiğini ısrarla ifade etmek istiyorum. Elspeth Martins New York 30 Ağustos 2012 Buradalar. Ben... Snookie'nin çikolata yemesine sakın izin verme, köpekler için zehirden farksız... Çocuk sana yalvaracak... Çocuk, çocuğa dikkat edin, ölü insanlara dikkat edin, ah Tanrım o kadar çok sayıda ki... Şimdi benim için geliyorlar. Yakında hepimiz gideceğiz. Hepimiz. Hoşça kal Joanie, çantaya bayıldım Joanie. Rahip Len, insanları uyarın, o çocuk bildiğiniz gibi... değil, o çocuk... Pamela May Donald'm ( ) son sözleri BİRİNCİ BÖLÜM KAZA Paul Craddock ın (Mandi Solomon la birlikte) yazdığı, JESS i Korumak: Üçler den Biriyle Olan Hayatim in birinci bölümünden. Havaalanlarını oldum olası sevmişimdir. Dilerseniz bana eski kafalı romantik deyin, ama birbirlerine kavuşan aileleri ve sevgilileri izlemekten çok zevk alırdım. İnsanların kayarak açılan kapılardan bronzlaşmış tenleriyle yorgun argın dışarı çıktıkları ve yakınlarını gördükleri anda gözlerinde saniyenin binde biri bir zaman süresince beliren o parıltıyı görmek... O yüzden Step-hen kendisini ve kızları Gatvvick'ten almamı istediğinde seve seve kabul ettim. Bir saatten fazla zamanım vardı. Erken gelmek ve bir kahve alıp biraz insanları izlemek istemiştim. Şimdi düşününce tuhaf geliyor, ama o öğle sonrası keyfim yerindeydi. Cavendish Hail'un üçüncü bölümünde homoseksüel uşak rolü için aranmıştım (insanın gerçek hayattaki tipine uygun olarak yapılmış bir oyuncu seçimiydi, ama menajerim Gerry bu rol sayesinde nihayet büyük patlamayı yapabileceğimi düşünüyordu) ve gelen yolcular bölümünün girişine ışık yılı uzaklıkta olmayan bir yerde boş bir park yeri bulmuştum. Kendimi şımartma iznimin olduğu o günlerden biriydi, o yüzden aldığım ilave kremalı, köpüklü sütlü kahvemle, bavullarını almakta olan yolcuları bekleyen kalabalığa katılmak üzere oraya doğru yürüdüm. Cup'n' Chow mağazasının yanında iş tecrübesi kazanmaya çalışan ve kendi aralarında didişip duran bir grup çocuk çoktan kaldırılması gereken rezil bir Noel vitrinini sökmeye çalışıyor ve çok kötü bir iş

8 çıkarıyordu. Bir süre onların mini dramatik oyununu izlerken, benim dramımın başlamakta olduğundan habersizdim. Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini öğrenmek için uçuş bilgi panosunu kontrol etmeyi düşünmemiştim, o yüzden dahili anonsun genizden gelen monoton sesini duyduğumda boş bulundum: Go!Go! Havayollarının 277 sayılı Tenerife uçağını bekleyen sayın misafirlerimizin danışma masasına gelmeleri rica olunur, teşekkür ederiz. BlackBerry'mden uçuş detaylarını bir kez daha kontrol ederken, bu Stephen'ırı uçağı değil mi, diye geçirdim içimden. Çok fazla endişelenmedim. Uçağın rötar yapacağını düşündüm herhalde. O an Stephen'm arayıp geç kalacağını bana neden haber vermediğini merak etmek de gelmedi aklıma. Bunun başınıza gelebileceğini asla düşünmüyorsunuz, değilmi? Başlarda danışma masasının önünde, benim gibi erken gelenlerden oluşan küçük bir grup vardı. Saçlarını kızıla boyamış, bir sopaya bağlı kalp şeklinde bir balon tutan sevimli bir kız, bir güreşçiyi andıran yapısıyla rasta saçlı bir adam ve pembemsi renkte, birbirlerine çok benzer eşofman takımından giymiş, sigara tiryakilerinin ciltlerine benzer ciltleri olan orta yaşlı bir çift... Kısacası, genellikle arkadaşlık ettiğim tipte insanlardan olmadıklarını söyleyebilirim. İnsanın ilk izleniminin bu denli yanlış olması ne garip, değil mi? Şimdi tüm bu insanları en yakın arkadaşlarım arasında sayıyorum. Eh, bu tip şeyler insanları bir araya getiriyor, değil mi? Danışma masasındaki sorumlu, sivilceli genç çocuğun yüzündeki savaştan kaynaklanan ruhsal çöküntüye benzer yüz ifadesinden ve korkunç bir şeyler olmak üzereymiş gibi onun etrafında dolanıp duran beti benzi atmış güvenlik görevlisi kadından anlamalıydım aslında, ama o aşamada hissettiğim tek şey öfkeydi. En havalı Cavendish Hail aksanımla, Neler oluyor? diye sordum. Delikanlı bizlere daha ayrıntılı bilginin aktarılacağı yere kadar kendisini takip etmemiz gerektiğine dair bir şeyler kekelemeyi başardı. İtiraf etmeliyim ki eşofman takımı giymiş çiftin etrafa pis kokular yaymıyor olması beni şaşırtmıştı, ama başkasından emir alacak tiplere de benzemiyorlardı. Yine de hepimiz söyleneni yaptık. Ancak birkaç hafta sonraki 277 Birlikteliği toplantılarından birinde bana o aşamada acı dolu gerçeği kabullenmemek gibi bir ruh hali içinde olduklarını söylediler. Bilmek istememişlerdi; uçağın başına uğursuz bir şey gelmişse de bunu ergenlik yaşını henüz geride bırakmış bir çocuktan duymak istememişlerdi. Delikanlı, büyük ihtimalle öncesinde onu sorgulama fırsatı bulmayalım diye önümüzden koşturdu ve bizi gümrük bürolarının yanındaki, dıştan hiçbir özelliği olmayan bir kapıdan içeriye soktu. Dökülen boyalarından ve çizik dolu zemininden anladığım kadarıyla burası, havaalanının halkın gözünün önünde olan bölümlerinden biri değildi. Bir yerlerden burnuma, sigara yasağına aldırmayan pervasız birinin yaktığı sigaradan yayılan hafif kokunun geldiğini hatırlıyorum. Sonunda şarap rengi, bekleme odasına özgü koltuklarla döşeli penceresiz ve sevimsiz bir salona geldik. Gözüme plastik bir ortanca demetinin arkasına yarı gizlenmiş yetmişli yıllara özgü o boru biçimindeki kül tablası ilişti. İnsan neler hatırlıyor, ne tuhaf değil mi? Elinde bir klasör taşıyan vinileks takım elbiseli bir adam sallanarak yanımıza geldi; ademelması Tourette hastasıymış gibi aşağı yukarı inip kalkıyordu. Yüzü bir kadavra gibi solgun görünse de, yanakları tıraştan dolayı isilik olmuştu ve kıpkırmızıydı. Sağı solu tarayan gözleri gözlerimle kısa bir süreliğine kesişti, sonra uzaklarda bir yere sabidendi. Sanırım o an dank etti kafama... Hayatımı sonsuza dek değiştirecek bir şeyi duymak üzere olduğumun o korkunç farkmdalı-ğıyla sarmalandım. Kelvin -rasta saçlı adam- Hadi bakalım, sizi dinliyoruz, dedi sonunda. Takım elbiseli sarsıcı bir biçimde yutkundu. Bunu size iletmekten son derece üzgünüm, ama 277 sefer sayılı uçak, yaklaşık bir saat önce radar ekranından kayboldu. Dünyam sallandı ve panik atağın ilk dalgasını hissettim. Parmaklarım karıncalanıyordu ve göğsüm sıkışmaya başlamıştı. Sonra Kelvin hepimizin sormaya korktuğu o soruyu sordu: Uçak düştü mü?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Sarah Lotz - Üç

Sarah Lotz - Üç Sarah Lotz - Üç www.cepsitesi.net Amcam Chippy ye (929-203) BÖYLE BAŞLAR Hadi ama, hadi, hadi... Pam, bir an evvel sönmesi umuduyla gözünü emniyet kemeri ikaz ışığına dikti. Artık daha fazla tutamayacağının

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan; Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

14)Aşağıdakilerden hangisi ilkyardımın temel uygulamaları arasında yer almaz? A) Koruma. B) Bildirme. C) Kurtarma. D) İyileştirme.

14)Aşağıdakilerden hangisi ilkyardımın temel uygulamaları arasında yer almaz? A) Koruma. B) Bildirme. C) Kurtarma. D) İyileştirme. ÇALIŞMA SORULARI 1) Aşağıdakilerden hangisi ilkyardımın tanımıdır? A) Acil tedavi ünitelerinde yapılan ilk tedavidir. B) Hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesi amacıyla, olay yerinde tıbbı araç

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK? DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest oyun

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım, BARBAR YARATIKLAR İÇİN KURNAZLIK OKULU ZOR İŞÇİLER İÇİN BAŞKANLAR: SAYIN BAŞKÖTÜ KURT SAYIN KÜÇÜK KURT VE SAYIN BAĞIRTKAN KURT Lütfen lütfen lütfeeeen gelip buraya taşının, taşınacağınızı söylemiştiniz.

Detaylı

Küçüklerin Büyük Soruları-3

Küçüklerin Büyük Soruları-3 Küçüklerin Büyük Soruları-3 Yayın no: 185 ALLAH IN GÜZEL İSİMLERİNİ NEDEN ÖĞRENMELİYİM? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen/kapak: Zafer Yayınları Isbn: 978 605 4965 09 0 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

9.Örnek Olay Çalışması Emniyet Kemeri Kullanımı: Doktor bey yaralandı!

9.Örnek Olay Çalışması Emniyet Kemeri Kullanımı: Doktor bey yaralandı! 9.Örnek Olay Çalışması Emniyet Kemeri Kullanımı: Doktor bey yaralandı! Doktor Haklan bey, sabah muayenesine yetişmek üzere hızla hastaneye doğru yürüyordu. Cep telefonu çaldı, arayan hemşire Ayten hanımdı.

Detaylı

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR TEHLİKELİ YOLCULUKLAR Maun masanın sahibi, ciddi bakışlarını üstümden çekmiyordu. O izin verse ben de gözümden birkaç damla yaş çıkmasına izin verecektim. Doktorumun karşısında oturmuş, son sözlerini kavramaya

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe Korkut un Hindistan Güncesi 6 Haridwar-Varanasi 17-18.11.2010 Carsamba Persembe Bu akşam 20.35 treniyle Haridwar'dan Varanasi'ye gidiyorum. Sabah daha önceki günlerde olduğu gibi kahvaltımı odamda yaptıktan

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır.

Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır. Film Deşifresi Açılış Jeneriği Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır. Adım Zohra. Bir buçuk yıldır Central and East London

Detaylı

BÜRO ERGONOMİSİ. Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü

BÜRO ERGONOMİSİ. Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü BÜRO ERGONOMİSİ Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü BÜRO ERGONOMİSİ AÇISINDAN NE DURUMDAYIZ? Çalıştığınız büro YETERİNCE büyük mü? Çalıştığınız büro YETERİNCE aydınlık mı?

Detaylı

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR...

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... Gereksiz yere kaygılanmayın! Kendinizi rahat hissederseniz sınavda panik yaşamazsınız. Sınav için daima olumlu düşünün. Sınavı ölüm kalım savaşına dönüştürmeyin. Sınav sadece

Detaylı

GÜVENLİ YAŞAM 4/A EBRAR TEKİN

GÜVENLİ YAŞAM 4/A EBRAR TEKİN GÜVENLİ YAŞAM 4/A EBRAR TEKİN KAZA Dün öğretmenimiz okula gelmemişti Hepimiz çok meraklanmıştık. Ertesi gün öğretmenimiz geldiğinde çok üzgündü. Okula gelirken bir çocuk topun peşinden koşarak caddeye

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç Tanıdık Bir Yabancı Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç çekti. Gazeteyi aldı ve sosyete sayfalarını

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi 2 Delhi 12.11.2010 Cuma Delhi`de 2.gün Sabah 04 sıralarında çalgılar eşliğinde ayin sesleriyle uyandım. Sesler giderek uzaklaştı ve kayboldu. Kısa sürdü ama kulağa

Detaylı

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? 5 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile nedir? Aileyi oluşturan bireylerin

Detaylı

Nazlı Ö. : Yardım isteyeceğim zaman babamdan yardım isterim. Ali A. : Parkta dayımdan yardım isterim. Ayşenaz K. : Rüyamda başıma kötü birşey gelse an

Nazlı Ö. : Yardım isteyeceğim zaman babamdan yardım isterim. Ali A. : Parkta dayımdan yardım isterim. Ayşenaz K. : Rüyamda başıma kötü birşey gelse an İSTEK ÖZEL KEMAL ATATÜRK ANAOKULU KÜÇÜK ÇOCUKLAR HER YERDE GÜVENDE OLMAK İÇİN ÖNEMLİ SEÇİMLER YAPARLAR VE KİMDEN YARDIM ALACAKLARINI BİLİRLER. İLE İLGİLİ NELER BİLİYORUZ? Almina Ö. : Annem yemek yaparken

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

HAYTAP İmdat Turu Ekibi ANKARA Yenimahalle 'Toplama Merkezi'nde... Son Güncelleme Çarşamba, 25 Eylül 2013 19:37

HAYTAP İmdat Turu Ekibi ANKARA Yenimahalle 'Toplama Merkezi'nde... Son Güncelleme Çarşamba, 25 Eylül 2013 19:37 HAYTAP Akdeniz Ege İmdat Turu Ekibi olarak, turumuz da biz de bitmiş tükenmiş durumda olduğumuz halde, sokaklarından yüzlerce hayvanın yok olduğu, bakım evinin bir felaket olduğu bilgilerini kulak ardı

Detaylı

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir. A.SÖZCÜKTE ANLAM GERÇEK (TEMEL) ANLAM Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Detaylı

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI 1. DÜŞÜNME DERSİ Sevgili Lale, sevgili Murat ve sevgili okuyucumuz, önce malzeme kutusundan çıkardığımız şu karikatüre bir göz atmanda yarar var: Örnek: 1 ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI Tan Oral, Cumhuriyet

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen trenler, kaçırılan bağlantı noktaları, ne zaman yeneceği

Detaylı

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü KALP KRıZINDE ILK MÜDAHALE Kalp krizi tıbbi bir acil durumdur. Erken tanı ve hızlı tedavi oldukça hayati

Detaylı

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor? ALAY ETME Amaç : Başkalarına saygı duymayı öğrenme.alay etme ile baş edebilme becerisini kazandırma Düzey : 1. sınıf ve üstü Materyal: Uygulama 1 için:yazı tahtası, kağıt, kalem, Uygulama 2 : Kuklalar,oyuncak

Detaylı

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı ...ZEDE Bir adam... Bel Plan (Görüntü adama doğru yaklaşıyor) Bir şehir... Geniş Açı Şehirde hayat akıyor... Ve insanlar... Geniş Açı Düşme görüntüsü Yüksek bir yerden düşme hissi, aşağıya doğru tilt...

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. Başarıda İç Disiplin Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. İÇ DİSİPLİN NEDİR? Her zaman yaptığınız veya yapmak zorunda olduğunuz işleri iki şekilde yaparsınız:

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

İLKYARDIM. www.hiasd.org

İLKYARDIM. www.hiasd.org İLKYARDIM www.hiasd.org Misyon & Vizyon Plan İlkyardım tanımı İlkyardım malzemeleri Haberleşme Kırık-çıkık Kanama Yanık Sara Hayvan dostlarımız Zehirlenme Duman zehirlenmesi Elektrik çarpması Kalp krizi

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Elişa, Mucizeler Adamı

Elişa, Mucizeler Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Elişa, Mucizeler Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible

Detaylı

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Ben daha dokuz yaşında iken,bir gün kötü arkadaşıma kandım.mahallelerinde bulunan bir bahçeye girdik.

Ben daha dokuz yaşında iken,bir gün kötü arkadaşıma kandım.mahallelerinde bulunan bir bahçeye girdik. HARAMIN SANCISI Haramın verdiği sancıyı tadan bir insanın onun vermiş olduğu sancıyı çekmekle kalmayı p,hala devam eden sancısının bir ifadesidir ki;bunu kendisine anlatmaya mecbur kılmıştır; Ben daha

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Küçüklerin Büyük Soruları-2

Küçüklerin Büyük Soruları-2 Küçüklerin Büyük Soruları-2 Yayın no: 184 CENNET NASIL BİR YER? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen/kapak: Zafer Yayınları Isbn: 978 605 5523 11 4 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı