tavır gündelik yaşamda kapitalizm sömürücü ve egemen bir kültür: yağma ve talan bizim edebiyatımız

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "tavır gündelik yaşamda kapitalizm sömürücü ve egemen bir kültür: yağma ve talan bizim edebiyatımız"

Transkript

1 k ü l t ü r s a n a t y a ş a m ı n d a tavır ı s s n / 1 2 s a y ı T L ( K D V l i ) gündelik yaşamda kapitalizm sömürücü ve egemen bir kültür: yağma ve talan bizim edebiyatımız

2

3 a y l ı k s a n a t d e r g i s i Mer ha ba Yaraları sarmaktı muradımız bir parça da olsa. Van'da adına afet denilen planlı katliamın mağdurlarının yaralarına bir tutam merhem olmak... Gittik, gördük, yazdık bir kez daha... Sahibi Tavır Yayınları adına Bahar Kurt Genel Yayın Yönetmeni Gamze Keşkek Sorumlu Yazıişleri Müdürü Yeliz Yılmaz Yazışma Adresi İstanbul Mahmut Şevket Paşa Mah. Mektep Sk. No: 4-B Okmeydanı - Şişli - İstanbul Tel: (212) Faks: e-posta: tavir2007@gmail.com Ankara İdil can Kül tür Mer ke zi Eski 1. Cadde 636. Sk. No: 207/2 Tel: Hesap no (TL) Gamze Mimaroğlu İş Bankası Parmakkapı/İST. Hesap no (EURO) Gamze Mimaroğlu İş Bankası Parmakkapı/İST. Fiyatı (DÖVİZ) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro İsviçre: 7.5 Frank İngiltere: 4 Sterlin Posta Çeki Hesap no Selma Altın Kolay değildi. Yara derin, merhemse tedavi etmekten uzaktı çünkü. Daha büyük kucaklar gerek sarmak için Van'ı, Kürt halkını... Katiller rahat uyumasın diye kuş tüyü yataklarında, karşılarında mazlum ve her şeye boyun eğmiş, sessizleşmiş bir halkı görmesin diye Van'ı sımsıkı sarmamız gerek. Dayanışmanın; zulümden, sömürüden kurtulmanın yegane yolu, bu kardeşlik ormanını büyütmektir. Birlikte mücadele, birlikte kurtuluş! Gayrısını vaaz eden yalan söylüyordur. O kadar... Çürümenin tarihi kapitalizmle birlikte yazılmaya devam ediyor. Bay burjuvazi gelmiş geçmiş en büyük sömürü sisteminin bekası için askeri ve politik saldırılarının yanında kültürel olarak da halkın tüm değerlerini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kapitalizmin insanca yaşamanın önündeki en büyük engel olduğunu söylemek yanlış olmaz. Doğruluğu pratikte kanıtlanmıştır, kanıtlanmaya da devam ediyor. Sistem tıkanmış, halka terörden, yozlaştırma politikalarından başka verecek bir şeyi kalmamıştır. Kapitalizmin ortaya attığı her "yeni" şeyin, can çekişen sisteme biraz kan vermekten başka bir anlamı yoktur. Yaşam koçluğu, kariyer danışmanlığı, evlilik danışmanlığı... gibi, kendine bile yetecek hali kalmamış, güçsüz insanlara, büyük paralar karşılığında sunulan hizmetler, yozlaştırmanın başka adları oluyor bugün. Gündelik yaşamda her geçen gün bir "yenisini" gördüğümüz meslekler(!), farkında olmadan hayatımızı yönlendiriyor, bizi daha yalnız, daha güçsüz, daha örgütsüz kılıyor. Tam 11 yıl oldu... Gecenin sabaha evrildiği saatlerde katliam yüklü bulutlar çökmüştü 20 hapishanenin üzerine candı yitirdiğimiz, 28 devrim umudu... Karanlığın cellatları, teslim almaya geldikleri özgür tutsakları ancak katledebildiler. Bir kez olsun eğilmeyen başlar o gün eğilecek değildi elbet. O an 28 candı verdikleri tutsakların; zalime yenilmemek için 94 can daha verecek, 122 şehitle yazacaklardı direnişin onur tarihini. Aralık'ın 19'unu hiç unutmayacağız. Kanla sıvanmış mahpus duvarlarını, yoldaşlarının hayatını kurtarmak için fedaya duranları, halkların kurtuluş ışığı sönmesin diye genç ömürlerinden geçenleri ve onları elimizden koparıp alanları hiç ama hiç unutmayacağız. Unutmanın adı ihanet! Unutmayacağız! Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle... Dostlukla... Baskı Ezgi Matbaa Sanayi C. Altay Sok. No: 10 Çobançeşme / İstanbul Tel: (0 212) Yayın türü: Yerel Süreli

4 İÇİNDEKİLER 12/ İZLENİM tavır van dan insan manzaraları 9 HAPİSHANEDEN asya yazıcı afette tutsak olmak 11 DENEME ayşa karatepe selanik e ateş düştü dediler 14 DENEME selami meşe taşın isyanı 17 İNCELEME fethi demirci gündelik yaşamda kapitalizm 23 AYIN FOTOĞRAFI anonim 24 ŞİİR gülten akın yaz 26 BİYOGRAFİ mehmet esatoğlu oyun ve müziğin yol arkadaşı: esin afşar 29 ANI bilgesu erenus yol arkadaşlığı 30 BELGESEL cansu ipekoğlu damında şahan 32 İZLENİM filiz tanya haydi çal! barak havası olsun ARAŞTIRMA ümit zafer umudun babai hali 45 TİYATRO gülnaz bıçakçı elma hırsızları 49 MAKALE mahmut taşkın vicdanın sesini dinlemek 52 ARAŞTIRMA hasan gökçe köroğlu yum ben 56 DENEME civan ekberad onurlu aydınlarımız üzerine 58 İNCELEME ümit ilter bizim edebiyatımız 62 HABERLER

5 izlenim izlenim van dan insan manzaraları tavır 23 Ekim... Öğlen saatleri... Yerin derinliklerinden kopup gelen bir uğultu, saniyelerce ama sanki saatler sürmüşcesine. Van, merkez köyler ve Erciş Yıkılan onlarca bina, yüreklere dolan acı, gözlerden boşalan yaş, ağızlardan dökülen ağıtlar Evet, deprem bir kez daha yıkıp geçti yüreklerimizi. Bir kez daha hazırlıksızdık. Bir kez daha çaresiz kaldık. Bir kez daha biner biner öldük. Bir kez daha örgütlenmediğimizde, sorunlarımızın, acılarımızın hemen bitmeyeceğini anladık. Devlet Toplumsal iş bölümünü, düzeni sağlayan örgüt. Yoktu Van da da. Üstelik Van Kürtdü. Bu yüzden hiç olmadı devlet Van da. Göstermelik bir-iki şov, bir-iki tane çadır İşte bu kadar. Geri kalan her şey halkın omuzlarında. ARALIK 2011 TAVIR 3

6 bardaktan boşanırcasına. Uçağın camından ilk gördüğümüzde aklımıza çadırlar geliyor. Gelirken havaların bozulacağını, soğuyacağını biliyorduk. Ama insan yağmuru görünce bu kadar da erken mi deyiveriyor içinden. BDP li Van belediyesinin, belediye garajında kurduğu kriz masasına varıyoruz. Burası belediyenin itfaiye binası aslında, bir yandan bu iş için kullanılıyor. Daha önceden telefonla konuştuğumuz arkadaşlarla görüşüyoruz, başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Deprem sonrası neler yaşandığını anlatıyorlar. Çok hareketli bir gece. Telefonlar hiç susmuyor, belediye yetkililerinin telsizleri hiç susmuyor. Bir karınca yuvası gibi. Gönüllü gelenler bilgisayara çektikleri fotoğrafları aktarıyorlar, ertesi günün planlarını yapıyorlar. Burada bulunanlarla sohbet ediyoruz, neler olup bittiğini dinliyoruz, sıcak çaylarımızı yudumlarken. Sonra yanımıza avukat arkadaşlar geliyorlar, ÇHD li avukatlar. Bu arkadaşlarla Van dan ayrılana kadar birlikte olacağız. Bizim ekibimizde de bir avukat var, Behiç Aşcı. Grup Yorum elemanları, Dev-Genç liler ve yoksul gecekondulular da ekibin geri kalanları. Her yerden gönüllü gelen insanlar var, herkes bir telaş içinde. Ama gözümüze çarpan bir çaresizlik de yok değil, belki de şaşkınlık desek daha doğru olacak. Hazırlıksız yakalandı Van, her açıdan. Bunun yarattığı şaşkınlık her halinden belli. Depremin başından bu yana gelen yardımların engellendiği, özellikle halka çadır yardımının çok eksik kaldığı anlatıldı. Deprem olduğu günden bu yana çadır en temel ihtiyaç. 1. gün... Depremin ardından acıları birlikte göğüslemek üzere Van a doğru yola çıkıyoruz. Çok şey duyduk, çok şeyler hissediyoruz. Bir acıyı, bir sızıyı dindirmek için neler yapmayız ki? İstanbul, Ankara, Trabzon, Hatay... nasıl bizimse Van da bizim.... İstanbul bugün ne kadar da güzel. Boğaz köprüsü üstündeyken metrobüsün içinden Karadeniz e doğru dalıyor gözlerimiz. Marmara ne kadar sakin bugün, öfke biriktiriyor olsa gerek, dört bir yanını saran çirkinliklere. Düşünüyoruz, Anadolu İstanbul un dan Van ına ne kadar güzel. Haykırıyor Marmara, boğaz, İstanbul ardımızdan, Selam söyle Van a, çok seviyoruz onları... Hızla ulaşmak istiyoruz Van a. Bunun da tek yolu uçak. 21:00 sularında Van dayız. Yağmur karşılıyor bizleri 2. gün Bugün Erciş e geçeceğiz. Van-Erciş minibüslerinin kalktığı garaja geçiyoruz, sabah erken saatlerde. Hepimiz merakla minibüsün içinden çevremize bakıyoruz, depremin yarattığı tabloyu görmek için. Köylerde yıkılan evler, damlar gözümüze çarpıyor depreme rağmen Van Gölü ışıl ışıl, bir okyanus gibi ucu bucağı yok. Erciş e varıyoruz. Varır varmaz gözümüz çadırlara takılıyor, yüzlerce... Araç ilerliyor. Şimdi merkezdeyiz. Sıra sıra yıkılmış binaların önünden geçiyoruz, dişleri sökülmüş bir insanı andırıyor sokak. Yıkıntıların önünde iş makinaları, kurtarma ekipleri Ama çok geç kalındı, kimbilir kaç kişi için. Yüreğimiz buruk ilerliyoruz sokaktan. Erciş otogarında iniyoruz. Otogarın da bir bölümü yıkılmış durumda. Erciş sokaklarında yürümeye başlıyoruz. O otogar öyle kalabalık ki, herkes kaçıyor Erciş ten. Sokak boyu yürürken de elinde çanta, sırtında döşekleriyle insanları görüyoruz. Bombardımandan çıkmış bir Kürt köyü gibi. Ve binalar bomba yiyip yıkılmış, un ufak olmuş, öne eğilmiş, harap bitap olmuş Erciş. Bu kadar ucuz olamaz desek de işte bu kadar ucuz yoksulun ölümü. BDP kriz masasında çalışan Zeynel abi ile karşılaşıyoruz. O kadar acı ve telaşın içinde gözlerinin ışıltısıyla kucaklıyor bizi. Bu da Anadolu insanın mütavazılığı işte. Anlatıyor neler yaşandığını, çadırların verilmediğini, ihtiyaçların karşılanmadığını... Konuşa konuşa ilerliyoruz 4 TAVIR ARALIK 2011

7 Sokak boyu evler ya yıkılmış, ya öne yatmış, ya da hasarlı. Yakından bakınca hasarlı olanların da oturulamayacak gibi olduğunu görüyoruz. Yeni baştan yapılacak diyoruz Erciş, görünen o. Şimdi Erciş merkezde Diyarbakır büyükşehir belediyesi tarafından kurulmuş olan yemek çadırındayız. Uzun bir kuyruk var ama belli bir düzen görülüyor, karmaşa yok. Sohbete devam ediyoruz. İhtiyaçların ne olduğunu soruyor, buraya yardım etmek için geldiğimizi söylüyoruz. En acil ihtiyaçlarının çadır olduğunu söylüyorlar. Valiliğin her şeye el koyduğunu anlatıyorlar. Eczane olarak kullanılmak üzere gelen barakalara da el konulduğunu anlatıyorlar. Burada her şey halka karşı, hele bir de Kürtsen. Nasıl bir zihniyettir bu? Aslında anlamak güç değil, tek kelimeyle faşist bir düşünce işte. Faşizm kendinden olmayan her şeye ve herkese düşmandır. Faşizm halka düşmandır. Kürtsen çadır, ilaç senin neyine, bizim karşımızda boyun eğmezsen işte böyle olur, boyun eğ önüne her türlü imkanı dökelim diyorlar. Bunun için de bütün olanaklarını kullanarak gelen yardımlara el koyuyorlar. Zaten günlerdir taş, molotof edebiyatı yaparak bu faşist anlayışı hakim kılmaya çalışmıyorlar mı?... Aslında bu nasıl bir vicdan deyip, hayıflanmaya gerek yok. Faşizmin vicdanı olmuyor işte, Güler Zere yi de gözümüzün içine baka baka acı çektirerek öldürmediler mi?... O yüzden onlardan bir medet beklemiyoruz. Ne zaman bir halkın yarasına merhem olup, sızıları dindirdiler ki? Var mı yüzyıllar içinde tek bir örnek? Yaptıysa da çıkarı için, oy için değil miydi?... Devlet bir kez daha Van ve Erciş te gerçek yüzünü ortaya koymuş oluyordu. Bir kez daha halkın kendisi için hiçbir öneminin olmadığını gösteriyordu. ile ilgili ilaçlar ve çocuk aşısı gerekli diyorlar. Notlarımızı alıyoruz biz de, arkadaşlarımıza ileteceğiz. Görüşmek üzere deyip ayrılıyoruz. Erciş te Çelebibağ beldesinde bulunan BDP li belediyenin kriz masasına geçiyoruz. Çelebibağ belediye başkanı ile görüşüyoruz, o da bize depremle ilgili ayrıntıları, inşaat işlerinde yapılan hukuksuzlukları anlatıyor. Tabi bu arada gelen gidenin haddi hesabı yok, çalan telefonlar da cabası. Bu yüzden biz de fazla zamanlarını almamak için müsaade istiyoruz. Tekrar Erciş merkeze geliyoruz. Yemek dağıtılan çadırların oradayız. Orada bulunan görevli arkadaşlarla sohbete başlıyoruz, bize yemeklerinden de veriyorlar. Yorumcuların da aramızda olduğunu öğrenince çok seviniyorlar, gözlerinin içi gülüyor. Öbek öbek sohbet ediyoruz. Sohbet ettiğimiz arkadaşlar da hazırlıksız yakalanıldığı için eksikleri olduğunu, bu yüzden organize olmakta sorunlar yaşadıklarını anlatıyorlar. Sohbet bazen deprem dışına da taşıyor, Kürt halkının mücadelesi üzerine konuşuyoruz; güzel ve etkili bir sohbet oluyor. Güzel bir Kürt atasözü öğreniyoruz: Kağnı tavşanı geçer... Yemek çadırının olduğu alanda bulunan sağlık çadırındaki doktor arkadaşlara bir merhaba diyoruz. Canla başla çalışıyorlar herkes gibi. İlaç ihtiyacından bahsediyor, özellikle kronik hastalıklar (böbrek, kalp vs..) ARALIK 2011 TAVIR 5

8 Tabi bunun Kürtçe ifadesi var ama hatırlayamıyoruz şu anda. Kağnı çektiği arabanın tekerleklerinden çıkan sesle tavşanı korkutup hep geçermiş, tavşan da korkusundan böylece hiç öne geçemezmiş, kağnıdan çok hızlı olmasına rağmen. Kürt halkının da yaşadıklarını buna benzetiyorlar oradakiler. Aslında genel bir ülke tablosu değil mi bu? 90 yaşında bir dedeyi anlatıyorlar, daha doğrusu onun anlatımlarını. Erciş te yaşanan katliamları görmüş dede. Ve bu katliamlar insanlarda öyle derin korkular açmış ki, ne mücadeleye karşı geliyormuş dede ne de bu düzene kötü diyormuş. Aslında herkes her şeyin o kadar farkında ki, şu korku olmasa. Sohbet sohbeti açıyor fakat artık ayrılma zamanımız geliyor Erciş ten. Ayrılırken Zeynal abi Yorumculara, Burada insanların morali çok bozuk, biraz zaman geçtikten sonra gelseniz buralara derken, daha sözü bitmeden mutlaka diyoruz, geleceğiz. Yorum türküleriyle bir nebze de olsa insanları rahatlatmak ne kadar da iyi olur düşüncesi içinde dostlarımızla kucaklaşıp ayrılıyoruz Erciş ten. 3. gün... Tekrar Van dayız. Aslında yapılacak çok şey var ama büyük bir düzensizlik olduğu için bir türlü başlayamıyoruz. Geri dönmeyi bile düşünüyoruz ama bırakıp gitmek olmaz. Misafirlere iş yaptırmak istemiyorlar belki de ama biz misafir değiliz. Misafirlikten bir an önce çıkmalıyız. Yeni güne işle başlıyoruz. Van merkezde en temel iş, gelen yardımların halka ulaştırılması. Bunun için de mahallelere giderek insanların ihtiyaçlarını belirlemek gerekiyor. Biz de bu işleri yapıyoruz. Van ın Seyrantepe Mahallesi ne gidiyoruz. Burada tek tek sokaklara giriyoruz ve insanların neler istediğini belirliyoruz. Yaklaşıkık 2-3 saat bu ihtiyaçları belirledikten sonra, tekrar kriz masasına geçiyoruz, listeleri temize çekiyoruz. Bir şeyler atıştırdıktan sonra doğru Organize Sanayi Bölgesi nde bulunan poa gidiyoruz metrekare genişliğinde ve 20 metre yüksekliğinde dev hangarlar burası. Ve hepsi tavana kadar dolu. Halk sahiplendiğinde böyle bolluk bereket oluyor işte. Ama eksik olan gelen yardımların düzenlenememesi. Hani bir halk tabiri vardır ya her yer her yerde diye, tam da böyle bir durum söz konusu. Deneyimsizlik, biraz şaşkınlık gelen yardımların istenildiği gibi düzenlenmesinin önüne geçiyor. Neyse yapacak bir şey yok, bu kadar malzeme var, bir de depo dışında bekleyen yüklü onlarca tır, işimiz çok yani. Herkes harıl harıl çalışıyor, biz de başlıyoruz çalışmaya. Büyük mavi torbalara şeker, çay, bulgur, makarna, kuru fasulye, yağ, çikolota, çocuk bezi vs. malzemeleri dolduruyoruz. O kadar fazla malzeme var ki, her gün yüzlerce paket hazırlanıyor. Hazırlanıyor ama yine de tamamen halka ulaşmıyor depolardaki malzemeler, eksik kalıyoruz. Paketleri hazırlıyoruz, biraz da battaniye, hepsini küçük bir kamyonete yüklüyoruz. Dağıtımı gece yapacağız ve sessiz olacağız. Çünkü arabalar fark edilince insanlar alamayacağız kaygısıyla -ki yoksulluk çok uç boyutta Van da- araçların etrafını sarıyorlar. Bu durumda kalmayı bizim insanlarımız hiç hak etmiyorlar. Bunun sebebinin yoksulluk olduğunu ve sorumlusunun emperyalizm ve işbirlikçileri olduğunu çok iyi biliyoruz. Bir kez daha o zalime lanet okuyoruz, bu toprakların insanlarını bu hale getirdiği için. Herkes sokakta; çadır bulabilen çadırda, bulamayan kendi imkanlarıyla bir şeyler yapmış, ama başlarına bu sefer de karaborsa çıkmış. Depremden önce metresi 2-3 lira olan naylonlar, deprem sonrası 10 lira olmuş. Nasıl bir soysuzluktur bu, yazıklar olsun. Sonra öğreniyoruz ki ekmeği bile karaborsaya düşürmüşler, 2 liraya ekmek satmışlar. Seyrantepe mahallesinin Arafat sokağındayız. Mahalleden bir arkadaş karşılıyor bizi. Sokağa giriyoruz, tek tek evlerin kapısına hazırladığımız paketleri ve battaniyeleri bırakıyoruz. Herhangi bir sorun yaşamıyoruz. İnsanlar bu soğuk kış gecesinde biraz da olsa ellerine erzak geçmesinden dolayı mutlular. Sokak boyu aracımızla dağıtımı yapıp, bitiriyoruz. Saat e geliyor. Günümüzü bitiriyoruz. İçimiz az da olsa bir yara 6 TAVIR ARALIK 2011

9 sarmış olmanın rahatlığında, kalacağımız eve doğru yola çıkıyoruz. 4. gün... Sabah yine kriz merkezindeyiz. Günümüzü programlamaya çalışıyoruz. Yine depolarda çok iş var. İki arkadaş dışında depolara gideceğiz, erzak paketleme sonra dağıtım. Kalan iki arkadaş da ertesi gün yapılacak basın açıklamasının hazırlıklarını yapacaklar. Basına haber verilecek, pankart hazırlanacak ve tabii ki basın metni Herkes işinin başına artık. Gün boyu depoda paket hazırlıyoruz, akşama kadar sürüyor bu işlem. Basın açıklamasının işleri de hallediliyor bu arada. Açıklamaya hazırlanan arkadaşlar da akşam depoya geçiyorlar. Şimdi hazırladığımız paketleri mahalleye götürüp dağıtacağız. O kadar çok insan var ki ihtiyacı olan, nasıl olacak bu işler belli değil. Araç bulmakta da zorlanılıyor. Neyse iyi kötü bir araç hazırlıyoruz. Bugün ısrarımız ve kararlılığımız sonucu ihtiyaçlarını bizim belirlediğimiz bir sokağa gideceğiz. Cecimler Sokak. Hangi eve girdiysek her ev yoksul. Neye ihtiyacınız var deme gereği bile duymadık ihtiyaçları belirlerken. İşte hazırladığımız yardımları bu sokağa götüreceğiz. Depodan yola çıkıyoruz. Acaba yığılma olur mu, sorun çıkar mı? diye düşüncelere kapılmamak elde değil.. 5. gün... Bugün biraz daha heyecanlıyız. Van da ilk defa bir basın açıklaması yapacağız. Bir gün öncesinden hazırlıklarımızı yapmıştık. Pazar günü kapalı olan fotokopiciye gidip pankartımızı da hazırladık mı işimiz tamam. Ha tabi basını bir kez daha aramak iyi olacak. Dün açıklama için hazırlık yaparken gezdiğimiz Van sokaklarında bizi tanıyan dostlarımızla da karşılaşmıştık. İnsan ne kadar mutlu oluyor, bilemezsiniz. Gördüğümüz bu arkadaşlara da açıklamayı söylemiştik, onları da bekliyoruz. Yani küçükten bir kitle çalışması da var. Sabah yine her zaman toplandığımız itfaiye garajından 11:30 da çıkıyoruz. Van da en çok ölümün olduğu Nezir Baş binası denilen yere gidiyoruz açıklama yapmak için. Burada öğrenci evleri de varmış. Onlarca insanın cesedi çıkartılmış enkazlardan. Ama yok diyoruz, olmaz, bu insanlar yoksul ve alamayacağız kaygısındalar yardımları. Bunu doğru anlamak gerek diyoruz, bizim insanlarımız yağmacı olamaz. Ki öyle de oluyor, sokağa giriyoruz ve sadece dakika sürüyor dağıtım ve hiçbir sorun çıkmıyor. 3 gün önce gelmiştik bu sokağa ve geri geleceğiz demiştik. Şimdi gelmiş olmanın huzurundayız. Başka sokaklarda da geleceğiz dediklerimiz vardı. Ama onlara şimdilik ulaşamadık, bu yüzden de tabiî ki biraz da huzursusuz. Keşke organizasyon daha iyi olabilseydi ve geri geleceğiz dediğimiz her eve gidebilseydik. Bugünü de yavaş yavaş bitiriyoruz. Artık yarın devam ederiz. ARALIK 2011 TAVIR 7

10 Biz oraya gittiğimizde yıkılan binaların birinden hala dumanlar yükseliyordu çünkü deprem anında kalorifer kazanı açıkmış ve söndürülememiş. Her yer riskli, her an her şey olabilir burada. Binalar nasıl tuzla buz olmuş, insan şaşırıyor. Yıkıntıların arasında şimdi çocuklar var. Enkazdan geriye kalan demirleri, alüminyumları topluyorlar, daha doğrusu toplamaya çalışıyorlar. Çünkü kepçe de bir yandan çalışıyor. Arkadaşlarımız kendince müdahale etmeye çalışıyor, kepçe çarpacak durun diye ama dinleyen yok. Ölmemek için ölümü göze alan çocuklar bunlar, durun desek de bir yanımız da susturuyor bizi. Onları değil bir an önce Van halkını enkazlara gömenleri susturmalıyız, hem de bir an önce. Enkazın başındayız. Basından da gelen arkadaşlar var enkaz başında. Çağırdığımız arkadaşlardan da gelenler var. Çok seviniyoruz, çocuk gibi derler ya öyle... Artık açıklamaya başlayabiliriz. Halkız Haklıyız Kazanacağız sloganı Van sokaklarında yükseliyor bu kez; sonra Van halkı yalnız değildir diye haykırıyoruz. Yıkılan van değil devletinizdir yazıyor mütevazı pankartımızda. Kürt halkının nasıl cezalandırılmaya çalışıldığını, devletin depremi kendi çıkarı için kullanıp, tüm ülkede gecekondulara saldırı hazırlığı içine girdiğini anlatıyoruz. Bol bol fotoğraf çekiyoruz. Enkaza bakmaya gelmiş olan insanlar da dinliyor açıklamayı. Halkın hiçbir sorununu çözmeyen, bunun için kılını bile kıpırdatmayanların temsilcileri de orada. Kürt halkını katleden, çoluk çocuk demeden kurşunlayanlar da orada. Suçlarını yüzlerine vurmamızın rahatsızlığı ve hazımsızlığı ile sırıtıyorlar karşımızda. Bu sırıtışları iyi biliyoruz; korkan böyle sırıtır gizlemeye çalışmak için korkusunu. Açıklamamızı bitiriyoruz, tekrar itfaiye garajındayız. Buradaki çalışanlara aşinayız artık, onlar da bize tabi. Bugüne kadar onların hazırladıkları yemekleri yedik, çaylarını içtik, sağolsunlar. Yine öyle yapıyoruz. Yemeklerimizi yedikten sonra programımızı yapıyoruz. Erciş e gitmek gerek diyoruz, daha çok insana ihtiyaç var orada. Kalabalığız nasıl olsa, bir kısmımızın Erciş e geçmesine karar veriyoruz. TAYAD başkanı Behiç Aşcı ve konser için iki gün sonra İstanbul a doğru yola çıkacak Yorumcular dışında herkes Erciş e doğru yola çıkıyor. Sarılıyoruz, kucaklaşıyoruz Van da kalanlar bir yandan yaptığımız basın açıklamasının haberini yapıp basına gönderiyor, bir yandan da depo işleri için hazırlanıyoruz, daha doğrusu bekliyoruz. Bir arkadaşımız yardım için gönderilen çadırlar olduğunu öğreniyor ve çadırların indirilmesi için yardıma gidiyor, kısa bir süre sonra dönmesini bekliyoruz ama epey uzun oluyor gelişi, akşamı buluyor. Gece için de bir program olmayınca günü bir basın açıklaması ve Erciş e gidişle noktalıyoruz. 6. gün... Bugün Yorumcuların son günü Van da. Bugünü de iyi değerlendirmeliyiz. Sabahı avukat dostumuzla sohbet ederek geçiriyoruz. Bir hafta boyunca yaşadıklarımızı, düşüncelerimizi anlatıyoruz birbirimize. Laf lafı açıp gidiyor, akıyor zaman. Keşke diyoruz bir konser sonrası, ya da güzel bir vesile için bulunduğumuz bir zamanda yapabilseydik bu sohbeti. Olsun diyoruz, Van halkı ile iyi günde de kötü günde de hep yürek yüreğe olacağız. Sohbetin ardından itfaiye garajına geçiyoruz yine. Depolara gideceğiz bu günde. Az kişi kalmış yardım için Van da. Belediyeye ait bir otobüsle Organize Sanayi Bölgesi nde bulunan depolara doğru yola çıkıyoruz. Bizimle birlikte depolara gelen dostlarımız Yorumdan türküler istiyorlar. Kırmak olmaz onları. Hep birlikte Gel Ki Şafaklar Tutuşsun diyoruz. Şarkılar ve sohbet eşliğinde depolardayız. Hemen işe koyulmak istiyoruz. Ama önce yine bir bekleme süreci oluyor. Sonra bakıyoruz olacak gibi değil, bir kısmımız malzemeleri bir yere toparlıyor, bir kısmımız da paketleme yapıyoruz. Yığınla yardımın içinden gıda malzemelerini ayırıyoruz. Yüzden fazla paket yapıyoruz. Bugün biraz daha kalabalığız, Seyrantepe Mahallesi nden genç arkadaşlar da yardıma geldiler. Onlarla birlikte akşam Seyarantepe ye gidecek yardımları hazırlıyoruz. Kalabalık olunca işler daha çabuk bitiyor. Yola çıkma zamanı. İçi malzeme dolu iki minibüs mahalleye doğru yola çıkıyoruz. Mahalleye varıyoruz ama herkes dışarıda, tabi ki istemediğimiz o yığılma yaşanıyor, biraz karışık da olsa yardımları dağıtıyoruz. Sonra bir aileye misafir oluyoruz, çay içiyoruz. Dışarıda hava soğuktu, biraz ısınıyoruz. Evin dışında çadırları da var ailenin ama çadırlar aileler için uygun değil. En azından gündüzü evde geçirmek istemişler. Gece yatmaya yine çadıra gidiyorlar. Zor bir durum, herkesin düzeni altüst olmuş durumda. Ama bu olanaksızlıklar içinde insanların elinden başka bir şey gelmiyor. Van halkı soğuk ve yoksullukla baş başa kalmış durumda. Misafirliği bitiriyoruz. Kim bilir Seyrantepe yi bir kez daha ne zaman göreceğiz? Bir gün mutlaka, ama mutlu ve acının olmadığı bir Van da, Seyrantepe de olmayı çok isteriz. Bu dileklerimizle mahalleden ayrılıyor ve itfaiye garajına geri dönüyoruz. Böylelikle bugün de sona eriyor. 7. gün... Bugün Yorumcular İstanbul a doğru yola çıkacaklar. Van da sadece TAYAD başkanı Behiç Aşcı kalıyor, o da ertesi gün dönecek İstanbul a. Yola çıkmadan önce Van merkezde kalanlar olarak bir hafta boyunca birlikte çalıştığımız arkadaşlarla vedalaşıyoruz. Van ı özleyeceğiz ve aklımız hep orada kalacak biliyoruz. Artık Van dan ayrılmamıza çok az kaldı. Otogar yine kalabalık, Erciş e ilk vardığımız gündeki gibi. Saat a doğru otobüsümüz ağır ağır çıkıyor perondan. Van yavaş yavaş arkamızda kalıyor artık. Gülümsüyor sanki bize Van. Ve arkamızdan güneş, çekerken perdesini Van ın ve Erciş in üstünden, Van ve Erciş in dağlarının kulağına hoşçakal seni yüreğimizde götürüyoruz diye fısıldıyoruz. Oxırbê Wan Em jî te hezdîkîn ( Hoşçakal Van. Seni seviyoruz.) 8 TAVIR ARALIK 2011

11 hapishaneden hapishaneden afette tutsak olmak asya yazici Van depreminin ardından televizyon haberlerini izlemeye başladık. Yerinden oynayan eşyalar, devrilen dolaplar, telaşla korkuyla dükkanlardan, evlerinden dışarıya fırlayan insanlar Sonra iskambil kağıtları gibi yıkılan binalar, ezilen bedenler; haykıran, hıçkırıklara boğulan, yakınlarını beton duvarların altında arayan komşular, eş dost akrabalar Her depremden sonra yinelenen TV spikerlerinin bildik yorumları Kullanılan dayanıksız demirlerden, deniz kumundan, toprak gibi ufalanan betonlardan, denetimlerin yeterince yapılamadığından, müteahhitlerin özensizliğinden söz edilir boyuna. Yine depreme hazırlıksız yakalanılmıştır. Konuşulur tartışılır, öneriler getirilir. Ve bir dahaki depreme kadar bunların hepsi unutulur, unutturulur. Siz yine de bütün ayrıntıları dinlersiniz. ARALIK 2011 TAVIR 9

12 Peki ya, dört duvar arasında kilitli tutulanlar? TV kanalları bu depremde onlara da yer verdi ama haber değeri olan konu onların can güvenliklerinin olmaması değildi. Konu yıkılan duvardan dışarı çıkan tutsaklardı Ailelerini merak etmiş, beton duvarlar altında kendileri de ezilmeden can havliyle dışarı çıkmışlardı. Daha sonra bir kısmı geri döndü. Ve adeta tabutluk içinde kaldılar. Çıkamasınlar diye ağır hasarlı hücrelerde kilitli tutuldular. Kendinizi onların yerine koymayı denediniz mi? Biz tutsaklar bunu yaptık. Çünkü depremde tutsak olmanın ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmiştik Marmara depreminde Sakarya Hapishanesi ndeydik. Bir gece vakti, hem de uykumuzun en derin yerinde, kendimizi önce bir elekte eleniyormuş gibi sallanırken bulduk. Sonra sanki halı gibi çırpıldık. Ve beşik gibi sallanmaya başladık. Tüm bunları yaşarken koğuşta 30 kişi kadardık. İlk şaşkınlığın ardından hepimiz alt ranzalara inmiştik. Ranzaların üst katıyla tavan arasında 1,5 metre kadar mesafe vardı. Ve ilk sarsıntıda tavan öylece üstümüze çökecek sandık. Gidebilecek hiçbir yerimiz yoktu. Havalandırma kapısı kilitliydi; koridora açılan koğuş kapısı da... Ranzaların üstünde öylece beklemeye başladık. Derinliklerden gelen uğultu, devrilen dolaplar, çarpan demir kapılar, yerinden fırlayan kalorifer petekleri Birazdan ya alt kata çökecektik ya da tavan üstümüze çökecekti. Koğuş duvarı yarıldı; eğer yıkılsaydı zeminde oynayan ranzalarla beraber üst kattan havalandırmaya düşecektik. Çoğumuzun aklına şu gelmişti: Birazdan hepimiz öleceğiz. Oysa daha farklı olacaktı gidişimiz. Dağ başlarında, sokaklarda, vuruşa vuruşa verecektik son nefesimizi. Yahut bir barikatta, bir direnişte Ne yapabilirdik? Can güvenliğimiz yoktu. Yaşayabilmek için dışarı çıkmak istiyor, çıkamıyorduk. Açılan yarıkların öte tarafında askerler güvenlik alıyordu. Bizim değil tabi, hapishanenin güvenliğini... Namlularını bir insanın geçemeyeceği ufaklıktaki yarıklardan içeri sokup Buradan uzak durun, diğer köşede bekleyin diyorlardı.içeride tek bir görevli yoktu. Hapishanenin etrafı çepeçevre askerle sarılmıştı. Yarı enkaz halindeki binadan kimsenin çıkmaması için güvenlik alınıyordu. Artçı sarsıntılarda betonları dökülen, çatlayıp yarılan, yer yer yıkılan binadan tam iki gün sonra çıkarılıp başka hapishanelere gönderildik. Gittiğimizin ertesi günü hapishanenin tamamen yıkıldığını öğrendik.afetlerde tutsak olmak işte böyle bir şeydir. Ne kadar işlevli olduğu tartışılsa da zaman zaman okullarda, evlerde, işyerlerinde deprem, yangın tatbikatları yapılır. İnsanların neler yapması gerektiği anlatılır. Acil çıkışlar için önlemler alınır. Tutsaklar bu programa dahil değildir. Çünkü ona, yaşadığı mekan yerle bir olsa da bulunduğu mekandan çıkma hakkı tanınmaz. Afetlerde tutsak olmak seçeneksiz bırakılmaktır. Çok değil daha 2011 in Eylül ünde Van dan İstanbul a mahkeme için beş tutuklu ve hükümlü yola çıktı. Kayseri de ring aracının içinde diri diri yanarak can verdiler. Hepimiz ekranlardan izledik. Kanımız dondu diye gazeteler haber yaptı. Araç cayır cayır yanarken kimse içerdekileri kurtarma, yangını söndürme çabası içinde değildi. Çünkü gözden çıkarılmışlardı. Afetlerde tutsak olmak, gözden çıkarılmak, insan yerine konmamaktır. Karşı koğuşlar 20 gitti, 20 gitti diye bağırıyordu. 20 bizim koğuşumuzun numarasıydı. Çatımızın havalandırmaya yıkıldığından habersizdik, daha yaşıyorduk. 45 saniyelik ilk sarsıntının ardından havalandırmaya doğru koşmaya başladık. Havalandırma kapısı kilitliydi. Kırmaya çalıştık, başaramadık. Acele ediyor, bir an önce açık bir alana ulaşmaya çabalıyorduk. Bu defa koğuştan dışarı maltaya yöneldik. Ancak maltaya açılan kapı da kilitliydi. Alt katı yemekhane üst katı yatakhane olan koğuşta öylece sıkışıp kalmıştık. Ta ki başka koğuşlardan yoldaşlar maltaya çıkmayı başarıp bizim kapının kilidini kırana dek. Onlarca tutsak birkaç havalandırmada toparlandık. Artçı sarsıntılarda duvarlar sallanıyor ve sanki her an yıkılacakmış gibi üzerimize üzerimize geliyordu. 10 TAVIR ARALIK 2011

13 deneme deneme selanik e ateş düştü dediler ayşe karatepe İnsan olmak ne garip şey. Tüm duyguları yüreğinde barındıran, nice acılara katlanıp ayakta durabilen bir varlık. Annem hep söylerdi; dünyanın nice dertlerini dağa taşa vermişler de çatlamış, insana vermişler de ayakta kalabilmiş. Hayata devam etmiş. Biz de senin haberini almadan önce, arkadaşımızın tahliyesini kutluyorduk. Gülüşüp birbirimize sarıldık. Tahliye olan arkadaşımız yoktu ama, o heyecanla halaydaydık Hani derler ya, ağlamak ve gülmek kardeştir diye. Biz o gün onları yalnız bırakmadık. Ayırmadık! Bizim de gülüşümüz uzun sürmedi. Bana senin haberini getiren arkadaş, inanılması güç olanı söylüyordu. Duyması, konuşması imkansızı söylüyordu. Bir patlama olmuş, bir canımız daha düşmüş toprağa. Evet tam da senin adını zikrediyordu. Hocamız, Mehmet imiz, abimiz Mehmet Başbağ. Nasıl anlatılır bilemiyorum. Senden önce de nice yiğitler düştü toprağa. Hem de hep erken, zaman- ARALIK 2011 TAVIR 11

14 sız. Yüzlercesi, binlercesi tıpkı senin gibi, vatanın bağımsızlığı için, özgürlük savaşçısı oldular. Bunu çok iyi biliyorum. Bir de yeni öğrendiğim bir şey var, çok acı olduğu. Ben ilk kez bu kadar yakından tanıdığım birini kaybediyorum. Şimdi bu kalem, bu kağıt seni yazmaya koyuldu. Bir gün seni yazacağımı hiç düşünmemiştim. Evet savaş gerçeği vardı, sen de o savaşın tam ortasında durmaya kararlıydın. Bu sonun bu şekilde, karşına çıkacağını bilmeliydim. Ama nedense, ölümü yakıştıramadım sana Yüreğime bir kor düştü, bilir misin abi Nasıl yandım! Kendimi nereye savursaydım da içimdeki ateş sönseydi... Bu duygu nasıl da ağır geldi bana. Şimdi abim, anlatayım diyorum seni. Tanıyan, tanımayan herkese. Bendeki yerini, bizdeki önemini ifade edeyim diyorum. Boğazım düğümleniyor, sanki hiç ölmemişsin gibi geliyor. Bunları yazmak öyle zor ki Karadeniz; hırçın Karadeniz bu kez ağla. Ama hırçınlığı elden de bırakma. Düşman dalgaların durulduğunu göremesin. Evet bizim fahri Karadenizlimiz. Kemençe sesiyle, bir hamsi gibi salınmasını bilen Dersimli. Lahana çorbasına, mısır ekmeğine bizden önce koşan adam. Ne kadar da bizden. Ne kadar da Karadenizli. Karadeniz de her ev, bizim uşak diyordu. Eee horonu da kıvırınca tam olmuştu.bu kadar bizden. Bu kadar saf ve doğal. Çalışma alanına bağlı. Çalıştığı yere bu kadar ayak uyduran Karadenizlimiz, Mehmet imiz Daha dün gibi, seninle ilk tanışmamız. O zamanlar çok kalabalıktı oralar. Fakat sen hepsinin içinden seçiliyordun. Duruşun, konuşman, yaklaşımın farklıydı. Hatta ailem bile, büyük ailemizle tanıştığında, bak bu çocuk diğerlerinden farklı demişlerdi. Ne farkı, hepsi aynı der dururdum. Ama zamanla, seni ve büyük aileyi tanıdıkça farkı çözümleyecektim. Evet beklenen adam Sana tam da bu ismi takmıştım. Kurumumuzda herkes seni beklerdi. Yolunu gözleyen nice insanlar olmuştur. Geldiğinde de, kurumumuzda bir hareketlilik olurdu. Coşkunu, inancını yaymasını çok iyi biliyordun. Bir şekilde, uzağa düşmüş insanları bile toparlardın. Sana olan saygı ve sevgi bizleri harekete geçirirdi. Herkesi anlamaya çalışan bir yapın vardı. O yüzden hep beklenirdin. Bizi dinle, anla ne varsa sorunu çöz diye. Hep de öyle olurdu, çözülürdü. Sende çözümsüzlük yoktu. Bir insanı önemsemek, en büyük farkındı. Gerçek anlamıyla tam da böyle yapıyordun. Ve herkesin bildiği dilden, anlayabileceği tarzda konuşmasını bilirdin. Zaman zaman abim farklı tezleri üzerine tartışmalarımızda ben kestirip atardım. Sen bu duruma kızıp, ikna olana kadar anlatırdın ona. Mutlaka konuyla ilgili kitaplar, yazılar ve tüm araştırmaları önüne yığardın. Sakin ve sabırlı kişiliğinle anlatırdın. Anlatmaktaki ısrarın ve bitmez tükenmez enerjini hayretle izlerdim. Doğru ne varsa, ısrarla anlatacağız derdin. Önce kendimiz, ailemizden başlayacağız değiştirmeyi diye ısrarla anlatırdın. Tüm aile fertleri seni öyle sahiplenirdi ki ben bile şaşar kalırdım. Hatta ne çok gülmüşüzdür. Abim senin Samsun a geldiğini duyunca, mutlaka tatlısını alır derneğe gelirdi. Senin sayende tatlıları yerdik. Bizim evdeki hallerin geliyor aklıma, annemle magazin izleyip ve çoğu konuya vakıf olup, yorum yapmana hayretle bakardım. Sonrası, sonrası da yozlaşmayı anlatan, mücadeleyi ifade eden inançlı, ısrarlı konuşmalar. Ben durumun ne kadar farklı boyutlara vardığını, sezinlemiştim. Bir keresinde sana, Her aileden bir kişi arkadaş! demiştim. Çok gülmüştük Sonrasında ise, tek tip haliyle abim, 1 Mayıs alanında ablam ve annem. İşte öğrettiklerinle, attığımız her adım, pratikte hayat buluyordu. Ve en değerli yanın, güven verici olmandı. Evet bu aile doğruydu ve herkes güvenilirdi. Fakat senin hissettiklerin, daha öncesinde ve sonrasında yazamadıklarımdı. O güven bende, bizlerde o kadar güçlüydü ki; göz altındaysam o şehirde olman bile beni daha güçlü kılıyordu. Arkamda abimiz, Mehmet imiz var diyordum. Olacaksa da kötü bir son, o beni zulmün elinden, eninde sonunda alır derdim. Varsan sırtımız yere gelmeyecek gibi. Seni hissetmek bizlere güç veriyordu. Attığın her adım öğretici ve eğiticiydi. Mekaniklikten ve sekterlikten uzak, doğallığında gelişen süreçte gösterirdin. Bu duruma uygun en iyi örnek şu olacak sanırım: Dernekteyken, yapmadığımız bir kurul toplantısında ve birkaç sorundan kaynaklı, derneğin, geçici süreyle Dernekler Masası na geçeceğini öğrenmiştik. Biz tam olarak ne olduğunu anlamamıştık. Bir gün sonraydı sanıyorum, kapıda bir adam kendini tanıtarak derneği boşaltmamızı, tüzükte uygunsuzluk vs. problemleri sıralıyordu. Elinde de evraklarını getirmişti. Biz ne yapacağımızı kestirememiştik. Daha önce karşılaşmadığımız bir sorundu. Adam, problemi halledin, açarsınız demişti. Hiç anlam veremiyorduk fakat durumu da kabullenmiştik, dernekten çıktık. O gün bizim ev dernek olmuştu. Tam da o günün akşamında Samsun a gelmiştin. Beni arayıp derneğin neden kapalı olduğunu sormuştun. Arkadaşlar da, ben de çok mahcuptuk. Fakat yine de bilmeden oldu, tam bilgimiz olmadığı için vs. lerin arkasına çoktan sığınmıştık hatta, annem halimize acımıştı Şimdi Mehmet geldiyse halleder, üzülmeyin demişti. Daha sonra, durumu konuştuğumuzda ne kadar kızmıştın. O zamanki eleştirilerini hiç unutmuyorum. Ben ısrarla günler sonrasında bile, bilmeden oldu diye ısrar edince, sen Kurum düşmana bırakılır mı, bir düşün! demiştin. Evet haklıydın, orası mevziydi; ben ve arkadaşlarım yanlış yapmıştık. Ertesi gün, sorunu gerçekten de hallettin. Ev sahibiyle yeni 12 TAVIR ARALIK 2011

15 kontrat imzalayarak tabelayı indirerek, kilidi değiştirip derneği iyice kontrol ettikten sonra girebildik. Tekrardan kapıya gelen memur ve polisleri nasıl azarladığın gözümün önünden gitmiyor. Onlar oturmuyor kardeşim, burası benim evim, defolun gidin. demiştin. Sonrasında, bu olaydan ders çıkartmamızı çok iyi göstermiştin. Aklımızdaki yasallık ve meşruluk temelini çok tartışmıştık. Yine gelmiştin ve sorunu çözmüştün. Ne kadar da güçlü, ne kadar da yıkılmaz gelirdin bana. Öyleydin de Umutsuz olduğunu hiç görmedim. Umursuzluk yerine öfkeni daha çok perçinlerdin. Bizim yapamadıklarımız üzerine, neden sonuç alamadığımızı anlatırdın. Hep sakin, hep sabırlı ve hep gülen yüzünle... Yine o gülen gözler karşımdaymış gibi Ne tuhaf Biliyor musun, ben seni hiç ağlamaz zannederdim. Niye öyle düşünürdüm bilmiyorum. Halbuki en saf, en temiz, en doğru şeyleri düşünen büyük aileydi. Sen de o ailede, o duyguları en insanca yaşayan adamdın. Evet, o an ağladığına ilk kez tanık oluyordum. Çok üzülmüştün. O an çok acı çektiğini anlamıştım. Yoksa sen ağlamazdın. Eyüp Beyaz ın şehitliği seni üzmüştü. Dernekte yaptığın o konuşmada sesin titremişti. Mücadelede, Eyüp abiyi anlatmıştın. Ne kadar mütevazı olduğunu, ne kadar fedakar olduğu anlatmıştın. Yan yana çok eylemde olduğunuzu ve her saldırıda ne kadar kararlı yanıt verdiğini söylemiştin. Sonrasına devam edememiştin. Sen ne kadar da, o an kendini anlatmışsın meğerse! Mütevazılık, fedakarlık, kararlık ve ısrar yanından, gitmesen olmaz mı? Senin dediğin tek şey ise, Burada sadece sen bekliyorsun beni. Halbuki beni bekleyen daha niceleri var. Yapılması gerekenler ve yetiştirilecek işler var. demiştin. Boynuna sıkıca sarıldım. Bir daha görüşemeyecektim, biliyorum. Baksana, şimdi de son vedamızı gerçekleştiriyoruz. Bu sefer de dışarıda olamamanın, elleri kolları bağlı olmanın hırsını yazıyorum. Yoksa, son bir kere de olsa, sana sarılmak isterdim. Şimdi vedalaşma zamanı geldi. Şimdi sana son kez hoşçakal diyeceğim. Ama şunu unutma ki, öğrettiklerin ve hissettirdiklerin hayatta attığım adımlarda ve kararlarda hep geçerli olacaktır. Daha ne anlatayım abi, Selanik e ateş düştü dediler. Benim ve bizlerin yüreğine de o ateş düştü.hoşçakal Fahri Karadenizlimiz Hoşçakal canımız, ciğerimiz Hoşçakal beklenen adam. Ama bu kez sen bizi bekleyeceksin Hoşça kal, güzel gözlerle gülen ve hep güven veren insan.. Hoşça kal güzel insan Bıraktıkların önünde saygıyla. Her ne kadar elinde patlasa da o bomba, yine de düşmanın beyninde yankılanmıştır, diyorum. Orada aynı zamanda, netlik ve kararlılıktan fitillenmiştir. Şimdi ben nasıl devam edeyim. O zamanlar, sen, Eyüp abi için yanıyordun. Şimdi ise benim içim yanıyor. Adın geçince bile dayanılmıyor. Ve sen daha nicelerini tanımışsındır, toprağa düşenlerimizden. Nasıl dayanılıyor abi, ben bu konuda başarılı olamıyorum. Hatırlarsın, seni en son ben yolcu etmiştim. Oturup uzun uzun konuşmuştuk. Araba kalkış zamanına kadar, çok şey sığdırmaya çalışmıştık. Yine bugün olduğu gibi, çok yağmur yağıyordu o zamandan bu zamana, çok şey değişmedi. Sen giderken de, ben yine böyle gözü yaşlıydım. Son bir kere, kızacağını bilsem de sana Abi gitmesen olmaz mı? Hep bizimle burada kalsan. Yine eskisi gibi dedim. Bu sefer kızmamıştın. Bana gülümseyerek Bana kim bakacak o zaman? demiştin. Ben bakarım abi, ayrılmam ARALIK 2011 TAVIR 13

16 deneme deneme Mülk sahibi ezenler, mülkü olmayanlar da ezilenler diye aytaşın isyanı selami meşe Ellerim cebimde, dudağımda bir ıslık umarsızca yuvarlıyorum bir taşı asfaltın üzerinde. Birden şşşt sesi duydum, sağa sola baktım ama kimse yoktu. Sonra bir daha duydum şşşt... şşşt... Ses asfaltın üzerinden geliyordu. Yere baktım bir gazete parçası vardı gözüm ona ilişti. Kocaman puntolu harflerle Kardeşinin mezar taşı için ölüme yatan abi yazıyordu. Bir abi iki çocuğunu bırakıp 15 yıl önce kaybedilmiş kardeşinin kemikleri için ölüme yatmış. Ölenle ölünür mü? Hem mezar dediğin dört parça taş değil miydi? Değer miydi?... Bu düşüncelere dalmışken biri bana hey arkadaş diye seslendi. Gazetenin altından geliyordu ses. Kaldırdım gazeteyi ucundan tutup. Az önce yuvarladığım taştı bu. Allahım işsizlik kafama mı vurdu yoksa deyip parmağımı kulağıma sokup hızlıca salladım. Usulca taşa eğilip Sen mi konuştun? dedim. Taş da evet dedi, Sadece insanların dili yoktur, evrenin de bir dili vardır. Ben, Ama bu nasıl olur sen sadece bir taşsın deyince taş öfkelendi: Öyle ya ben senin için sadece basit bir taşım. Peki ya bu gazetenin üzerindeki abi için neyim biliyor musun? Yıllardır hasretle yolunu gözlediği, sesini duymayı beklediği, dokunmak istediği kardeşiyim... Aldığım cevap iyice allak bullak etmişti beni. Taş acıdı galiba halime, sevecen bir ses tonuyla, Evet arkadaşım tanışalım artık. Ben ne memleketi ne de yaşı olan, milyonlarca yıldır oradan oraya sürüklenen bir taş parçasıyım. Taşın hikmetine kapılmıştım ve kutsal bir anıtın önündeymişçesine başımı saygıyla öne eğip Ben de şu gördüğün mahallede oturan Ahmet im. Ve sizinle tanıştığım için kıvanç içindeyim dedim. Sonra ben sustum, taş konuştu. Ve ben taşın isyanını soluksuz dinledim. Evet, sevgili okuyucu, taş dile gelmişken bize de Ahmet gibi kulak vermek düşer onun binlerce yıllık öyküsüne. O büyük patlamayla oldu her şey. Güneşten kopmuş, soğumuş dünya denen parçanın içinde ufacık bir parça olarak savruldum evrenin karanlık sonsuzluğuna. Yalnız değildik. Üzerimizde kıpırdaşan canlılar vardı. Yıllar geçiyor. Hiç görmediğim canlıları görüyordum. Ve siz insanları gördüm bir gün. Siz farklıydınız O güne kadar hiçbir canlının yapmadıklarını yapıyordunuz. Bir gün bizi birbirimize sürtüp, güneş renginden kıvılcımlar çıkarttınız. Bir kıvılcımla yaktığınız ateşle yeni bir çağ açtınız. Dünyayı karanlıktan kurtardınız. Bu hepimizin baştan yaratılacağı bir yenilenmeydi. Ateşin aydınlığı, sıcağı insanı değiştirirken insanlık da beni akıllarının ve emeklerinin güzelliğiyle şekilden şekile sokuyordu. Yontuyor, cilalıyor, yuvarlıyorlardı. İnsan emeği üretkenleştikçe ben güzelleşiyordum, işe yarıyordum. Biz insanla böyle kardeşçe yaşarken benden yaptıkları sabanla sürüp kazandıkları, ekip biçtikleri topraklardan, ihtiyaçlarından fazlasını toplamaya başladılar. Ve o fazla malın adı mülk oldu. Bazıları mülkün sahibi olup artık çalışmazken bazıları da mülk sahibinin mülkü olup daha fazla çalışıp daha az kazanmaya başladı. İşte o zaman bu zamandır inat ederim üretilen o fazla mala, onu sahiplenen budalaya. 14 TAVIR ARALIK 2011

17 rılanda, insanlık için kah zulüm, kah zafer oldum. Ezilenin elinde ahlak düşkünü üç paralık çürük et ve kan kokusu yayan bir taşken. Ezilenlerin elinde namus, onur, emek ve leylaklardan da öte ter kokan bir taş oluyordum. Kanla yıkanıyordum, ezenin kanıyla yunduğumda zafer, ezilen kardeşlerimizin kanı üzerime akınca zulüm oluyordum. Ezen aldı beni ilkin eline benden saraylar yaptı. Sarayların önüne benden koca koca heykeller yapıp koydular. Ezilenlere dediler ki; Tapın bu ulu taşa. Bunlar bizim tanrılarımızdır. Gösterin tanrıya bağlılığınızı ve neyiniz varsa adayın onlara.... Ezilen kardeşlerimi aldattılar, aldılar elinden neyi var neyi yoksa. Yetmedi, ezenler hep daha fazlasını istediler. Güçlü, yenilmez olduklarını ilan edeceklerdi tüm dünyaya ve koydular tanrıları benden yaptıkları mezarlara. Ezilen kardeşlerim çölün ortasına yaparken piramit denen bu mezarları, kaldılar altımda. Binlercesini ezdim, kanı bulaştı her bir parçama. Suya, ekmeğe hasret ince bedenlerini ezdim hem de hiç istemeyerek. Yani o görkemli mısır piramitleri benim utancımdır çünkü harcı insan etidir. Kardeşlerim öldükçe açılıyordu gözleri. Uyanıyorlardı gerçeğe. Bu kölelik, zulüm, efendilik hep böyle gitmedi. Günü geldi, yiğitler döküldü meydanlara. Vurdular ilk darbeyi ezenlerin saraylarının surlarına. Ben paramparça oldum surlar yıkıldıkça ama her zaman onurlu. Bağırıyordu ezilen kardeşlerim ezenlere, ellerinde benden yaptıkları silahlarla; Almaya geldik alın terimizi, insan onurumuzu. Efendi değil, cellâtsın, hırsızsın sen ve almaya geldik canını! Ellerinde mızrakları, tırpanları, baltaları yürüdüler, yıkılmış surları çıplak ayaklarıyla eze eze. Ezilenlerin elinde silah olan ben bulandım kana. Saraylı haramzadelerin kanına bulandıkça arınıyordum tüm ayıplarımdan. Ben de elleri nasırlı, baldırı çıplak, bileklerinde zincir izleri olan kardeşlerime atıyordum naraları ama ortalık toz, duman, kan iken duymuyordu canlar sesimi. Zalim korkak ki ne korkak. Ayaklar baş olmuş ve başlarını alıyorlar omuzlarının üzerinden. Ve saldırdı zalim tüm gücüyle kardeşlerime. Tutsak etti onları. Yine benden örülmüş kapısız, penceresiz, ışıksız, kör zindanlara. Ve ben kardeşlerimin kırbaçla parçalanmış bedenlerinden fışkıran kanla kirleniyordum bir kez daha. Biliyor musun ne kadar da zordu benim için tarihe böylesi tanıklık etmek. Yüz yıllar boyu sürdü ve hala sürüyor bu savaş. Ve 1917 nin soğuk bir kış gününde zafer diye haykırdık. Ezeni bir kez daha yenmişti kardeşlerim. Fabrikalarda, tarlalarda, çalışan kardeş- ARALIK 2011 TAVIR 15

18 lerim, Sömürü, zulüm değil adalet, eşitlik, emeğimizin hakkınızı istiyoruz deyip, devirmişti çarı. Ve ben tarihin ölümsüz destanı, halkın kaybolmayan belleği olan ben, bu şanlı devrimin yaratıcısı Lenin olup yükseliyordum şehirlerin meydanlarında. Sonra Stalin oluyordum, faşizme vuruyordum. Beni oyup onların heykelini yaptıklarında Yine safımdayım, yine onurluyum diyordum içimden. Arınmıştım yüzlerce yıllık kirimden, pasımdan... Ben yine kardeşlerime güç veriyordum. O meydandan Lenince, Stalince halkı selamladıkça egemenler hırslanıyorlardı. Ve ben başım gökte bağırıyordum onlara; Ben bir taş değilim. Ben senin sonunum, ben vatanım, ben bağımsızlığım, ben sosyalizmim, halkın umudu, direnciyim. diye... Ve ezen tarihsel ömrünün sonuna gelmedi henüz. Saldırıyor bir kez daha. Beni haydutça parçaladıklarında halkın belleğini silebileceklerini sanıyorlar acizce. Ama yanılıyorlar. Onlar vurdukça ben çoğalıyorum. Her zerremde Lenin, Stalin oluyorum. Akıyorum Volga dan Nil e, Nil den Amazon a, Amazon dan Coonj a, Coonj dan Dicle ye... Yeşilırmak a bereket gibi yağıyorum sömürü ve işgal altındaki topraklara. Anadolu dan Latin Amerika ya dağlarda halkın adaletini arayan eli silahlı kardeşlerime ev oluyorum. Karda kışta üşütmesinler, düşmana görünmesinler diye yurt oluyorum onlara. Sarp kayalık olup düşmana tuzak kuruyorum. Filistinli küçük generallerin eline ne de yakışıyorum. Onlar beni o küçük ama tarih yaratan parmaklarıyla fırlattıkça, hedefine kilitleniyor, çarpıyorum Siyonistlerin son model tanklarına meydan okurcasına. Kürt çocuklarıyla Kürtçe konuşuyorum, oligarşiye inat zalimi öyle bir korkutuyoruz ki hapishaneye atıyorlar küçük bedenli, aslan yürekli kardeşlerimi. Onlara taş atan çocuklar diyorlar. Ve ben suçlarına ortak olduğum için mağrur bakışlarla seyrediyorum, atalarımın bin yıllar öncesinden yerleştiği Mezopotamyayı. Ve işte Ahmet, mezar taşı oluyorum. Başı dik, alnı açık, köküne kadar özgürlük sevdalısı, kardeşlerimin cansız yatan bedenlerinin başında nöbette duruyorum. Gelene geçene beyaz taşıma yazılı siyah yazılarla öldüler, yenilmediler, kahramanlar ölmez, halk yenilmez diyorum. Ve kardeşlerimin o sevdalı bakışlı fotoğraflarını takıyorum başımın üstüne. Ben yine onura kesmiş, ben yine umut oluyorum halklara. Ve bu yüzden geceleri korkakça karanlık yüzleriyle ezenlerin köpekleri parçalıyor ak göğsümü. Ama ben şimdi Şehitlerimizin mezarında ot bitmeyecek, ölülerimizi mezar taşsız bırakmayacağız diyenlerin ve dediğini yapanların elindeyim. Zalim hala yaşıyor Ahmet. Gayrı durmak yakışmaz sana. Haydi Ahmet bakma öyle. Al beni eline savur depremlerde beni sizlerin katili yapanlara. Savur Ahmet im, savur ki gitsin kulağımdaki acılı inleme sesleri. Beni yeniden yıkayın zalimin kanıyla. Al seninim, her zaman senindim, sizlerindim. Öyle bakma baldırı çıplaklığıma, damarlarımda akan kanım kuşanmıştır en onurlu kıyafetini tarihin. gir kavgaya, sürükleme hayatını, onurunu, beni sürüklediğin gibi yerlerde. Kavga devam ediyor dağlarda, sokaklarda yaşıyor başı dik namusluca. Haydi Ahmet, davran beynine... Biliyorum Ahmet ben yine yükseleceğim göğe doğru. Anadolu topraklarında Mahir olacak, Dayı olacağım şehirlerin meydanlarında. Biliyorum Ahmet kalmayacak ayıbım, kardeşçe, hakça, özgürce yaşayacağız yine. Haydi Ahmet al beni Evet sevgili okuyucu taşın anlattıkları şimdilik bitti. Ama öyküsü bitmedi daha. Taş sustu ama Ahmet konuşuyor şimdi. Sen ne durursun, haydi sen de Ahmet gibi al eline, al bir taş bekleme taşın bir kez daha dile gelmesini. Onun isyanı ona, tarihi sana yeter. Taşı çaresizce taşıdığı ayıplardan, kendini açlıktan, yoksulluktan, adaletsizlikten, zulümden kurtarana kadar bırakma beni elinden. Haydi, sen de çek yüreğinin tetiğini yatır korkuyu, çaresizliği, bencilliği. Haydi davran yüreğine durma. 16 TAVIR ARALIK 2011

19 inceleme inceleme t gündelik yaşamda kapitalizm fethi demirci Adına modern zamanlar dedikleri bu çağda hayat ne kadar da hızlı değil mi? Herkesin farklı farklı şeylere yöneldiği, herkesin bir şeylerle uğraşmaya çalıştığı, hızlı bir hayat: İşe gidenler, işten dönenler, iş hayatı kuranlar, evlenenler, boşananlar, sınava hazırlananlar, müzikle, sanatla uğraşanlar, okula gidenler, çeşitli amaçlarla çeşitli kurslara gidenler, eğlence mekanları, diziler, sosyal alanlar, konserler Gerçekten de, çok moda olan bir ifadeyle söylersek, baş döndürücü bir hız. Bir önceki şeyin hatırlanmadığı, bir sonrakinin ise bilinmediği, şimdi nin hükmettiği bir hayat; sürekli bir hareket, bir devinim, bir koşturmaca ve kaos hali İnsanın tüm edimleri kendi hayatını daha anlamlı kılmaya ve özgürlüğünü inşa etmeye yönelmelidir. derler. Evet, insan anlamlı yaşamayı ve mutlu olmayı ister. Ve bunun için de kendi yaşamındaki sorunları çözmeye uğraşır. Peki ama böylesine hızlı bir dünyada, baş döndürücü bir hareketliliğin içerisinde yaşarken, bu değişmezlik ve aynılık nedendir o zaman? Neden bir şey bulamadan kalır birçok arayış? Anlamlı kılmaya ve özgürleştirmeye çalışılan hayatlar, neden hep daha fazla anlamsızlaşır ve ARALIK 2011 TAVIR 17

20 ğü ve kendi dünyasında kendine özgü yaşadığı söylenebilir. Mevcut zenginlik kaynakları, iktidarın biçimini bununla sınırlıyordur. daha derin bir tutsaklığa sürüklenilir? Bu hareket neden bir kısır döngünün içindedir, neden döner döner de başladığı yere sürüklenir? Bunca kalabalık dostluklar yaşayanlar, neden geceleri derin bir yalnızlığın içinde bulurlar kendilerini?... Kapitalizmin alanları Yaşam içerisinde karşılaştığımız sorunlara nerede çare aradığımız bize birçok şeyi anlatacaktır. Çünkü sistemin en önemli özelliklerinden biri de insan yaşamını, kendi iktidarının var olduğu ve gerçekleştiği alanlar haline getirme konusundaki ustalığıdır. Bunu daha yakından gözlemleyebilmemiz için, sistem açısından sadece baskı ve zor mekanizmasını değil, aynı zamanda bir teşvik mekanizması olduğunu da fark etmemiz gerekir. İktidarlar, sınıfsal karakterlerine göre ve hakim olan üretim ve üretim ilişkilerinin niteliğine göre farklı gerçekleşme biçimlerine sahiptirler. Toprak mülkiyetinin ve tarımsal artık-ürünün gasp edilmesi temelinde gerçekleşen feodal karakterli iktidarların köylülükle oluşan ilişkisi kapitalizme nazaran- kısmi olarak dışsaldır. Köylülüğün üretim sürecinde toprakla ve üretim aletleriyle kurduğu ilişki, kendi içerisinde yaşadığı toplumsallık, adetleri, gelenek ve görenekleri, kendilerine özgü yaşam tarzları kısmen içe kapanık olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla, feodal iktidarın köylülük üzerinde bir iktidar olduğu, köylülük içerisindeki tüm insanlarla bire bir değil de, bir bütün olarak, blok halindeki köylülükle bir iktidar ilişkisi içerisinde olduğu söylenebilir. Nihayetinde feodal iktidar açısından önemli olan daha çok üründür, yani sonuçtur. Elbette ki kendi sömürüsü temelinde var olan üstyapı kurumları -zihniyet biçimleri, inançlar, yasa ve hukuk- her iktidarın olduğu gibi feodal iktidarın da vardır. Yine de kapitalist iktidarla kıyaslanırsa, esasen köylülük olan halkın bir içedönüklü- Teknik devrim sonrasındaki makineli seri üretimciliğin zamanı ise daha farklıdır ve kendine özgüdür. Üretimin her aşamasına, yeni zamanların iktidarı olan burjuvazi tarafından direkt müdahale edilmiştir ve üretimin her aşaması, kapitalist kar kanununa göre yapılandırılacaktır. Feodal dönemdeki gibi, sadece gasp edilecek ürün ve hasat sonucu değil, üretimin bütün bir süreci kapitalist tekellerce düzenlenecektir. Cezalandırma, ikna etme gibi anlık müdahalelerin yanı sıra, süreci bir bütün olarak kontrol edecek iktidar mekanizmaları da icat edilecektir. Gözetleme, teşvik etme Çalışma saatleri dışındaki zamanın nasıl geçirileceği dahi burjuvazi açısından önemlidir artık. İngiliz işçi evlerinin ve semtlerinin mimari özellikleri ile ilgili bir mimari yapıdan öte, yeni bir yaşamın dayatılması şeklindeki değerlendirme, aslında bu gerçeği işaret etmektedir. Çünkü burjuvazi, emekçi sınıfın yaşamının her anını artık kapitalist iktidarının tahakkümü altında tutmaya mecburdur. Ve feodal karakterli iktidardan farklı olarak, hem bütünsel anlamda kitlelerle kurulan ilişki, hem de tek tek bireylerle kurulan ilişki önem kazanmıştır. İnsanların -sadece birey olarak dahi- yaşamları, alışkanlıkları, davranışları, dinlenme saatlerindeki etkinlikleri, sosyalleşme biçimleri, diğer insanlarla kurdukları ilişkiler Bu yeni çağın iktidarı açısından son derece önemlidir. Öyleyse bu koşullarda, emekçi kitlelerin kendi toplumsallığını yaşaması pek de mümkün değildir. Yasalar, kurumlar, silahlı güçler gibi yaptırım kurumlarının yanı sıra, sanat anlayışı, eğlence mekanları, moda gibi teşvik kurumları da ihtiyaçtır. Ve özellikle bu teşvik kurumları kapitalizmin hem kaleleri, hem gözetim ve denetim merkezleri, hem de kar alanları olarak birçok işleve sahip olarak oluşmaya başlayacaktır. Kültürde, sanatta, inanç ve zihniyet dünyasında, düşüncede, toplumsal davranış biçimlerinde, yaşam alışkanlıklarında kendilerini yavaş yavaş var edeceklerdir. Ve bu kendini var ediş, yerleşik kültürel özelliklere ve halkın değer yargılarına kök salabildiği ölçüde kendilerini daha güçlü kılacaklardır. Anlam a hükmedilmesi Tabi ki hem bir bütün olarak halkın, hem de tek tek kişilerin kendi yaşamlarıyla kurdukları bir ilişki vardır. Bu ilişki toplumlar ve kişiler açısından anlam denen ve daha çok idealist felsefelerle anılan olgudur. Sistemin insanı elde edebilmesinin koşulu, o insanın hayatla kurduğu ilişkiyi teslim alabilmesi- 18 TAVIR ARALIK 2011

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Ö ğ renci Gö zü yle. Van Depremi. Zeynep Kalem Mehmet Faruk Bedir M.Enes Aydoğdu

Ö ğ renci Gö zü yle. Van Depremi. Zeynep Kalem Mehmet Faruk Bedir M.Enes Aydoğdu Ö ğ renci Gö zü yle Van Depremi Zeynep Kalem Mehmet Faruk Bedir M.Enes Aydoğdu Son yılların ülkemiz için en büyük afetlerinden biri 23.10.2011 de Van Erciş te 7.2 şiddetinde bir deprem olarak yaşandı.

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki... Bir şairin seyir defteri Prof. Dr. Göksel Altınışık Gelinciğin Yalnızlığı Bir ömrü damıtsak ne kalır geriye? Benimkinden, en azından şu ana dek yaşanan kadarından, sözcükler kalıyor. Bir mucize bu benim

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 21.2.2008 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Yüksekova ve Cizre nin il yapılacağı duyuldu, 70 küsur ilçe Ben de istiyorum diye ayağa kalktı. Akhisar, Tarsus, Nazilli, Alanya,

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

Hüseyin Birlikte, liseyi yatılı okuduğum samimi bir arkadaşım. Kendisi ilköğretim yaşamını da yatılı geçirmişti. Bir yatılı bölge okulunda Muş ta

Hüseyin Birlikte, liseyi yatılı okuduğum samimi bir arkadaşım. Kendisi ilköğretim yaşamını da yatılı geçirmişti. Bir yatılı bölge okulunda Muş ta Uzak Hüseyin Birlikte, liseyi yatılı okuduğum samimi bir arkadaşım. Kendisi ilköğretim yaşamını da yatılı geçirmişti. Bir yatılı bölge okulunda Muş ta Lisedeyken yemek masasında hep merak ederdik, Hüseyin

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM ÊMILE ZOLA-GERMINAL Kara elmas Nice canlar yaktı, nice gülüşleri söndürdü yüzyıllardır. Milyonlarca madenci indi yerin derinlerine, kimisi çıkamadı, kimisi canının yarısını

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile...

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile... Ilkyar da yar kim, ilk'i kim gonul kim, gonullu kim ayirt etmek cok zor birbirinin icine gecmis sevgi yumaklari; ama su var ki, bu sevgi ilmeklerini kiymetli kilan emek... Boylesine bir emek hic bir maddi

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU KASIM 2018 EĞİTİM BÜLTENİ 10 KASIM 10 kasım 10 kasım 10 kasım benim en büyük yasım Sen yüreğimde sen damarımda Sonsuzluğa akan kansın Yurdumu

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR ÖTÜKEN Ârif Nihat Asya BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Şiirler: 1 BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Servet Asya ya Armağanımdır. DESTAN O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış.

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Çukurören Köyü-Çamlıdere (10 Mayıs 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Çukurören Köyü-Çamlıdere (10 Mayıs 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Çukurören Köyü-Çamlıdere (10 Mayıs 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 10 Mayıs 2009 Pazar günü, Ahmet Bozkurt un öncülüğünde Fotoğraf Sanatı Kurumu nun organize ettiği Çamlıdere

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı