Sayı 34 /11 Haziran 1999 KURTULUŞ 2

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sayı 34 /11 Haziran 1999 KURTULUŞ 2"

Transkript

1

2 Sayı 34 /11 Haziran 1999 KURTULUŞ 2 Gazetemizin 4 Haziran 1999 tarihli 33'üncü sayısı İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından sansürlendi. 33'üncü sayımız da sansürlenen yazarlarımız; Kürdistan'da Tek Yol Devrim köşemizde yer alan "Yeni Hükümet, Öcalan Davası ve... 'Sorun'un Çözümü" başlıklı yazı, "İmralı Davası Üzerine; Hiçbir Şey Halkın Mücadelesinin Meşruluğunu Gölgeleyemez" başlıklı yazı, Özgür Tutsak köşemizde yer alan "Biz Pişman Değiliz "Affedilmeye" İhtiyacı Olanlar Halk Düşmanlarıdır" başlıklı yazı, "Pişmanlık yasası ihanet çağrısıdır Onlarca pişmanlık yasası çıkarsanız da ihaneti yaygınlaştıramaz, kurtuluş mücadelesini engelleyemezsiniz!" başlıklı yazı, "Halkların Bin Yıllık Tarihi Sansür Edilebilir mi? Sansür Sürüyor, Susmayacağız! Halkların Mücadelesinin Meşruluğu, Sınıfların Ortaya Çıkışı Kadar Eskidir" başlıklı yazılardır. 33'üncü sayımızın sansürlenmesini protesto ediyoruz. Halkımız özgür, vatanımız bağımsız kalıncaya kadar yazmaya devam edeceğiz.

3 3 KURTULUŞ GÜNDEM Sayı 34 /11 Haziran 1999 Onurlu olmak, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi vermektir Dünya halklarının katili ABD, 4 bin askerini ülkemize gönderdi. 1950'lerden bu yana ABD'nin uşaklığını yapan oligarşi törenlerle karşıladı efendilerini... Bizzat Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, coniler yerlerine ulaşmadan hazırlıkları denetledi ve hizmette kusur etmeme talimatı verdi emrindekilere. Geldiklerinde de el üstünde tutuldu Amerikalılar. Ülkemiz toprakları ABD postallarına çiğnetilirken ABD'nin uşakları bundan büyük bir kıvançla söz ettiler. Neler söylediler coniler için "ABB'lerin gelmesinden sonra şu anda durgun olan gece yaşamı da renklenecek." (Milliyet, 27 Mayıs 1999) Bu ne demektir? Ülkemiz emperyalistlerin yağma ve talanına açık hale getirilirken, her türlü zenginliğimiz emperyalistlere sunulurken, halklarımızın emeği sömürülürken; şimdi bir de sahip olduğumuz değerler emperyalizme kurban edilmek isteniyor. Büyük bir pişkinlikle "Bir tek Cadı Bar var. Ama şimdi çoğalacak" diyor ahlaksızlar. Çoğalmasını istiyorlar. Namussuzluğu özendirmek, yaygınlaştırmak istiyorlar. Genç kızlarımızı çoğalacak bu barlarda ABD askerlerine peşkeş çekmek değilse nedir bunun adı? Hatırlarımızdadır. İlk geldiklerinde, 1950'lerde genelevler süslenmiş, badana edilmiştir bu coniler için... Sonra, 6. Filo'nun her gelişinde tekrar etmiştir bu. Yakın zamanlarda ise Adana'da, Antalya'da genç kızlara sarkıntılık edip her türlü ahlaksızlığı halkımıza reva görenler işte bugün Balıkesir'deki, Bandırma'daki, Çorlu'daki ABD askerleridir. Lüks arabaları, büyük alışveriş merkezleri ile adeta mahallelere, sokak aralarına kadar girerek kendi zevkleri için yapmadıkları onursuzluk kalmamıştır. Genç kızlarımızı adeta birer pazar mekanı olan diskolarına, barlarına götürenler, onları kullananlar yine bu ahlaksız ABD askerleridir. Küçük ve mütevazı bir Anadolu kentidir Balıkesir. Türkü, Kürdü, Pomağı, Muhaciri, Boşnağı, Türkmeni, Yörüğü, alevisi- Sünnisiyle pekçok kültürün içice geçtiği yerdir. Emekleri gibi değerleri ve gelenekleri de birdir Balıkesir halkının. Bunca yıl değerlerine sahip çıkarak onurlu ve namusluca yaşamışlardır. Paylaşmak, dostluk, komşuluk ilişkileri gibi değerler yok edilememiştir henüz. Misafirperverdirler. Ama yalnız kendilerinden olanlara, onurları ve değerleriyle yaşamasını bilenleredir misafirperverlikleri. Topraklarını düşman çizmelerine teslim etmeyen ve direnen yine onlardır. Birçoğu yakınlarını Kurtuluş Savaşı'nda kaybetmiştir. Bu yüzdendir ki, dostuna dost, düşmanına düşmandır Balıkesir halkı. Tarihinde olduğu gibi bugün de aynı gururla başı diktir. Gündüzleri coşku, akşamları huzur taşar sokakları. Ama şimdi, kana doymayan emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin hizmetinde bir "NATO-Kent" haline getirilmek istenmektedir. Bugün 4 bin yanki askeri ve ABD üssü, başka halklar buradan havalanan uçaklarla katledilsin diyedir. Balıkesir halkı ABD askerlerine el pençe divan dursun diye evler, arabalar tahsis edilmiş, barlar teşvik edilmiştir. Bu onursuzluk ve ahlaksızlığa sessiz mi kalacaksınız Balıkesirliler? Susmayın. Emperyalizmin istediği kültürlerinden ve değerlerinden arındırılmış bir halktır. Çünkü böyle olduğunda daha rahat sömürebilecek, ahlaksız ve yoz kültürünü halklara daha rahat dayatabilecektir. Conilerin ahlaksızlıkları, rezaletleri, sokak aralarınıza, evlerinize kadar girmeden, sahip olduğunuz, özenle koruduğunuz değerleriniz daha fazla kirletilmeden, genç kızlarınızın namusları, hayalleri, özlemleri yok olup gitmeden, Adana'da, Antalya'da yaşananlar Balıkesir'de de yaşanmadan... Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin kanlı ellerinin Vicdanının Sesine Kulak Ver! değerlerinize, namusunuza uzanmasına izin vermeyin. ABD askerlerini geldikleri yere, kendi çöplüklerine gönderin. Hiçbir ABD askeri ülkemiz topraklarında elini kolunu sallaya sallaya dolaşamaz. Dolaşamayacağını gösterin. Onlar için barları, pavyonları özendiren onların işbirlikçileridir, devlettir. Kendilerini çoktan emperyalistlere satmış olan işbirlikçiler halklarımızı, halklarımızın değerlerini, kültür ve geleneklerini emperyalistlere peşkeş çekemezler. Çekemeyeceklerini gösterin. Şimdi yankileri geldiklerine pişman etme zamanıdır. Bir TV kanalı Amerikan uçaklarının Bandırma'yı üs olarak kullanmasıyla ilgili bandırmada vatandaşlarla bir röportaj yapıyor. Birinin verdiği cevaplar, doğrusu insanın kanını donduracak cinsten. Bu "vatandaş" yankilerin gelmesiyle ticaretin artacağını, ekonomiye katkısı olacağı için olumlu baktığını söylüyor. Emperyalizm vatanımızı, yurdumuzu, topraklarımızı kendi çıkarları için babasının çiftliği gibi kullanması ulusal onuruna dokunmuyor Uçaklar bizim topraklarımızdan başka halkları bombalamak, katletmek için havalanıyor ve o halkın katledilmesine vicdanı sızlamıyor. Vicdanını nerede bıraktın? O uçaklar kim bilir kaç ailenin parçalanmasına, kaç ananın evlat acısıyla yanmasına, kaç çocuğun öksüz kalmasına, kaç kişinin evsiz, barksız kalmasına neden oluyor hiç düşündün mü? Duygularını bu kadar körelten ne? Bu nasıl bir vicdan ki; bir halkın kanı üzerinde ticaret yapmayı düşünüyorsun? Bu nasıl bir vicdan ki; yakılan, yıkılan, dağılan yuvalar üzerinde, bir halkın cesetleri üzerinde 3-5 kuruşun hesabını yapıyorsun? Duygularının körelmesine, vicdanın kaybolmasına izin verme! O elini kolunu sallayarak vatanımıza giren asker ve uçakların başka insanları katletmek, öldürmek, yakıp yıkmak için geldiğini de hiç unutma. Emperyalistlerin bombalayarak katlettiği insanları, evsiz barksız, yurtsuz bıraktığı, göç yollarına düşürdüğü bir halkın dramını, yaşlı anaları, ailesini kaybetmiş öksüz çocukları düşün... Yüreğinin bir köşesinde bir sızı duyacaksın mutlaka...

4 Sayı 34 /11 Haziran 1999 YORUM KURTULUŞ 4 '60'lardan '90'lara... Emperyalizme karşı mücadele halklarımızın hürriyet mücadelesidir 196O'lı yılların en canlı tartışmalarından biridir: Emperyalizme karşı nasıl mücadele edeceğiz? Öyle ki, birçok ayrılık bile bu eksende gelişmiştir. Daha sonra Dev-Genç'e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu'nda reformist etkinin kırılması, Amerikan emperyalizmine karşı aktif mücadeleyi reddeden, barışçıl yolları esas alan reformistlerin tecrit edilmesiyle gerçekleşmiştir örneğin. Bu, aynı zamanda, Dev-Genç'i Dev-Genç yapan Parti-Cephe'yi herkesten ayırt eden en kalın çizgilerden biridir. 1960'lı yıllar ABD emperyalizmine karşı halkın her kesiminde büyük bir tepkinin olduğu, adeta emperyalizme karşı eylemliliğin olmadığı tek bir günün yaşanmadığı yıllardır. Bu geleneği yaratan Mahirlerdir. Bu geleneği güçlendiren ve yenilmezleştiren de Mahirler ve onların öncüsü olduğu çizgi olmuştur. Geçmişle gelecek arasında bir köprü olmuştur Parti-Cephe. Geçmişin reformizmini reddetmiş, eskilerin aklına bile getiremeyeceklerini yapmıştır. Elde silah, savaşmıştır her şeyden önce. TUSLOG mühimmat depolarını bombalamıştır örneğin... Aradan yıllar geçtikten sonra da devrimciler bombalayacaklardır orayı. Emperyalist tekeller, Coca Cola, IBM, Mercedes Benz hedefleri arasındadır gene. Neredeyse hiç değişmez bu hedefler; 30 yıl önce de, 30 yıl sonra da düşman aynı düşmandır... Ve gene 30 yıl önce tanışmıştır ilk patlama sesleriyle konsolosluk binaları. Hedef, ABD ve İngiliz konsolosluklarıdır. Elden ele geçecek, hep daha yükseklerde dalgalanacaktır artık bayrak; bir çağ kapanmış, yeni bir çağ başlamıştır çünkü 'lerde daha da yükseklerdedir işte Mahirlerin devrim bayrağı. Bu bayrakta faşizme ve emperyalizme karşı savaş yazar. Mahirlerin takipçisi olan gençlik, devrimciler, bütün barikatları yerle bir etmişlerdir bu yıllarda. Savaşmayı öğrenmişlerdir. Zaman kısadır. Öğrenmek için olanaklar azdır. Ama hayatın kendisi öğretmektedir. Hayatın öğrettiği, Mahirlerin söylediklerini tekrar ve tekrar kanıtlamaktadır: Emperyalizme karşı savaşmadan bağımsız bir vatan kazanılamaz. Bu dönem devrimciler, bütün tecrübesizliklerine, acemiliklerine, eksikliklerine, yetersizliklerine rağmen görevlerini eksiksiz yapmanın gayreti içinde olmuşlardır. Görev, savaşmak, savaşı öğrenmektir. Savaş, Türkiye halkının olduğu gibi dünya halklarının da emperyalizmden kurtuluşunun tek yoludur. Devrimciler 70'li yıllar boyunca başka halkların çektiği acıyı da yüreklerinde hissetmişlerdir. Devrimci dayanışma, enternasyonalizm bayrağını en yükseklerde dalgalandırmışlardır bu yüzden... Şilili faşist general Pinochet'in işkence gemisi mi geldi? Oraya koşmuşlardır hemen; Hollanda emperyalizmi Molukalı gerillaları mı katletti? Moluka'nın yerini bilmezler, haritada bile gösteremezler belki; ama vardır böyle bir yer... Ve eğer emperyalistler oraya saldırdıysa suçludurlar, bunu bilirler. Emperyalistler halkları katlederken buna sessiz kalınamaz. "NATO Defolsun" demişlerdir gene; Amerikan askerlerinin korkulu rüyası olmuşlardır. Topraklarımıza ayak basan yankiler elleri sopalı cephecilerden yakasını kurtaramaz kolay kolay. Alman emperyalistleri aynı şey Batı Sahra'da katliamlar yapan Fransız emperyalizmi için de geçerlidir. Savaş, dünya çapında ezilen halkların emperyalizme karşı savaşıdır çünkü; ve bu savaşta dünyanın bir köşesindeki bir halkın çektiği acıyı, dünyanın öbür köşesindekiler de yaşamalıdırlar, nefret dolmalıdırlar. Cepheciler bu nefreti yaşarlar. Çünkü bilirler ki emperyalizm bütün dünyadan sökülüp atılmadan dünya halklarının tam hürriyete kavuşması mümkün olmayacaktır.1.980'li yılların ilk yansı yenilgi yıllarıdır. Mücadele en ağır koşullarda sürmektedir bu dönemde. Cunta devrimcileri toplama kamplarına doldurmuştur. Onları ezmek, devrimi bir umut olmaktan çıkarmak istemektedir. Mogadişu'da Filistinli gerillaları katleder; Alman Kültür Merkezi basılarak tahrip edilir İstanbul'da; Yıl Devrimci hareketten emperyalizme karşı savaş çağrısı Amerikan emperyalizminin sömürge ve yarı-sömürge bir ülke için anlamı ülke zenginliklerinin talan edilmesi, halkın açlığı, sefaleti ve ulusal onurun Amerikan postalları altında çiğnenmesidir. Emperyalizmin tahakkümüne, karşı-devrimin şiddetine karşı, silaha sarılmaktan başka çare yoktur. Partimiz kurtuluşun yolunu halkın silahlı savaşında görmektedir. Kurtuluş savaşımızın bugünkü biçimi gerilla savaşıdır. (akt. Yar yayınları, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Dava Dosyası, sf )

5 5 KURTULUŞ - YORUM Sayı 34 /11 Haziran 1999 Böylece zulüm ve sömürüsünü daha rahat sürdürebilecektir emperyalizm. Ama başaramamıştır. En zor koşullarda, dışarıda ancak sayılı sayıda insanın bulunduğu durumda bile emperyalizme karşı bir şeyler yapılmaya çalışılmıştır. Devrimciler görevlerini asla unutmamışlardır. Enternasyonalizm bayrağı en yükseklerde dalgalanmaya devam etmiştir gene. Tutsaklarımız, dünya halkları için açlık grevlerine yatmışlardır örneğin. ABD'nin verdiği silahlarla İsrail'in katlettiği Filistin halkı için kan bağışları yapmak istemişler, ama cunta generallerinin engelleriyle karşılaşmışlardır. İlginçtir; aynı dönemde cuntacılar ikiyüzlüce davranarak İsrail'i "kınamakta"dırlar oysa. Tutsaklar, ABD emperyalizminin katliamlarını protesto için anmalar, gösteriler yaparken de, ABD'nin kuklası generallerin saldırılarına uğramışlardır. Bugünden bakıldığında yapılanlar az, sınırlı görünebilir. Evet, az ve sınırlıdır. Ama yapılabileceklerin hepsini yapmışlardır; bu yüzden vicdanları rahattır. Burdan yapmak için bile en ağır bedelleri ödemek gerekmiş ve devrimcî tutsaklar bu bedelleri ödemekten kaçınmamışlardır. Sınıflar savaşının en şiddetli biçimiyle sürdüğü yerlerdir bu yıllarda hapishaneler. Ve bu cephede, altına onurla imza atılacak bir anti-emperyalist geleneğin yaratıcıları olmuşlardır devrimciler. '80'lerin ikinci yarısından sonra ise, yeniden büyüyen kitle hareketine paralel ve onun öncüsü olarak dışarıda mücadele serpilip gelişirken de enternasyonalist görevler unutulmamıştır. ABD Libya'yı bombalar örneğin; Türkiye'de devrimci hareketin taraftarları ABD'ye karşı gösteriler yapar. 6. Filo gelir, demir atar; geleneklere sahip çıkar devrimciler, "6. Filo Defol" sloganı ülkemizde en çok atılan sloganlardan biridir belki de. Kaderimizin bir olduğu kardeş Ortadoğu halklarından Filistinlilerin daima yarımda olmuşlardır devrimciler. Uzun süreli kampanyalar gerçekleştirirler Filistin'e destek amacıyla. Onbinlerce kilometre uzakta, Panama'da ABD darbe yapar; burada karşı çıkan onlardır. Irak'ta Kürt halkının tepesine kimyasal bombalar yağar, binlerle düşer insanlar; burada devrimcilerdir ilk ses veren. Romanya'da karşı-devrimci darbeye karşı alınan tavrın ise başka bir anlamı, değeri vardır aslında. Bütün dünya karşısındadır devrimcilerin... Abartma falan değildir bu. Herkes darbecilere alkış tutar. Çavuşeskular için, onların sosyalizmi ölümüne savunmaları için tek kelime etmezler ama. Tarihe kalmış, yazacaktır: Bir tek devrimcilerdir dünyada sosyalizmi savunanlar O'lı yıllara çok şey sığdı. Her şeyden önce, 1990'ların ilk yılları "ardım" yıllarıdır. Yeniden ayağa kalkış, devrim yolunda emeklemeyi bırakıp koşar adım yürümeye başlama yıllandır. Bu yıllar, aynı zamanda sosyalist sistemin yıkıldığı, emperyalizmin büyük bir kendine güvenle bütün dünya halklarına karşı tarihindeki en pervasız saldırılan gerçekleştirdiği, "Yeni Dünya Düzeni" adı altında bütün kurtuluş mücadelelerini ezmeye ve dünyada hakimiyeti altına alamadığı tek bir bölge bırakmamaya çalıştığı yıllardır. Amaç, tek bir İstisna bırakmaksızın bütün dünya halklarını tahakkümleri altına almaktır... Yeni Dünya Düzeni, emperyalizmin vahşetinin sınır tanımaması demektir. Karşısına çıkan herkesi ezmeye, yok etmeye çalışması demektir. Bu yüzden, emperyalizme karşı savaşan bir kurtuluş hareketi onun şimşeklerini çok daha şiddetli çekecektir üzerine. Devrimciler bunu bilirler. Bunun bilinciyle savaşırlar. Savaşmak zordur. İrade ister. Bütün dünyayı bir örümcek ağı gibi sarmış emperyalizmin karşısında boyun eğmeme kararlılığı ister. Devrimciler bu kararlılığı göstermişlerdir '91'de Körfez Savaşı emperyalist "Yeni Dünya Düzeni"nin planlarının uygulandığı ilk adımlardan biridir. İlk adım olmasının sonucu, saldınnın da alabildiğine pervasız olmasıdır. Birçokları çekinmiş, ürkmüştür emperyalizmin gücü karşısında. Ses çıkaramamıştır. Devrimci hareket ise, atılımın başında olmasına rağmen "henüz güçsüzüz, yetersiziz" dememiştir. Direnmek, elinden geldiğince emperyalizmin planlarını bozmaya çalışmak tarihsel bir görev, yalnızca Türkiye halkına değil, bütün dünya halklarına karşı sorumluluktur. Bu sorumluluk yerine getirilmiştir. Ağustos'tan Şubat'a kadar süren bir kampanyadır bu süreç. Kimsenin kolay kolay yapmaya cesaret edemeyeceği bir şeydir bu. Bu kampanyada emperyalistlere ait, NATO'ya ait onlarca kurum bombalanmıştır. Sadece bu kurumların listesini çıkarmak bile emperyalistlerin uykularını kaçırır. Bu kampanyada İzmir'de, İstanbul'da ve Adana'da üç tane CIA ajanı coni Yıl Devrimci Hareketten "Bütün Gerçek Yurtseverlere" Çağrı tabutlar içinde çöplüklerine geri gönderilmiştir. Bedelleri ağır olmuştur şüphesiz. Ama bu, ödenmesi gerekendir. Bu bedeli ödememek teslim olmak demektir. Emperyalizm ne kadar güçlü olursa olsun, "dünya üzerindeki hiçbir silah halkları yenemez" diye düşünenler bu süreçten başı dik çıkabilirlerdi yalnızca. Devrimciler bu süreçten başı dik çıkmayı bilmişlerdir. Halen yaşanmaktadır bu süreç. Ama ilk yıllardaki hızını kaybetmiştir. Ve ilk yıllardaki kendine aşırı güven, bir korku ve paniğe terk etmiştir yerini emperyalist saflarda. Bu korkularını "21. yüzyıl ayaklanmalar yüzyılı olacak" diye tarif etmişlerdir. Türkiyeli devrimciler emperyalist sallardaki korkunun yaratılmasında, güvenin çözülmesinde etkili olmuşlardır. Ve sanıldığından daha fazladır etkileri. Bu, bir onurdur... İşçiler, Köylüler, Askerler, Yurtsever Aydınlar, Halkımız; Amerikan emperyalistleri ve onun köpekleri uzun yıllardır ülkemizi talan edip yağmaladılar; neyimiz var neyimiz yoksa alıp götürdüler. Bütün zenginliklerimize, petrolümüze, kromumuza, bakırımıza... bütün doğal kaynaklarımıza el koydular. Geride bize açlık, tahammül edilmez bir sefalet, binlercemizi kırıp geçiren bulaşıcı hastalıklar, halkımızı karanlıkta yaşamaya mahkum eden bir cehalet bıraktılar. Bugün ülkemizde işgalci düşmanın ziyafet sofralarında kalan artıklarla beslenen bir avuç hain, bir avuç köpek, bu alabildiğine iğrenç düzeni sürdürmek, Amerikan emperyalizmine gerektiği gibi uşaklık için kurdukları zulüm çarkını insafsızca çeviriyorlar. Soygun ve talanlarına karşı duran her yurtsever meydanlarda kurşunlanıyor, işçilerin ve köylülerin, ekmek ve toprak isteyenlerin sesi kan ve zulümle susturulmak isteniyor. Yarattığımız ve ürettiğimiz zorla elimizden alınıyor. Bugün ülkemizde hukuktan, kanun devletinden, anayasadan, insanlık ve vatandaşlık haklarından bahsetmek iğrenç bir demagojiden başka bir şey değildir. Kendi topraklarımız üzerinde köle bir halk durumuna getirildik. Bu durum hep böyle sürüp gidecek midir? HAYIR BİN KERE HAYIR! Bu durum böyle sürüp gidemez. Artık isyan etmek, silaha sarılmak, işgalci düşmanı alaşağı etmek için harekete geçmek zamanı gelmiştir. Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bize vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır. Biz THKC olarak diyoruz ki: 1. Amerikan emperyalizminin hakimiyetini ve yerli uşağı sömürücü sınıfların iktidarını yıkmak, bağımsızlığı kazanmak için tek yol Silahlı Kurtuluş Savaşıdır. 2. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi Amerikan emperyalizmini ve köpeklerini ülkeden kovana kadar mücadele etmeye ve her şart altında en son savaşçısı ölünceye kadar savaşını sürdürmeye kararlıdır. 3. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi'nin düşmanları, Amerikan emperyalistleri, finans kapitalistler, torak ağaları, aracı ve tefeciler, Amerikancı asker-sivil bürokratlar ve bütün halk düşmanlarıdır. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi bağımsızlık savaşında, bütün gerçek yurtseverleri kendi safına çağırır. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi bütün ihtilalcilerin, yurtseverlerin, Türkiye Halkının Kurtuluş Cephesidir. Kurtuluşa Kadar Savaş. (akt. Yar yayınları, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Dava Dosyası, sf )

6 Sayı 34 /11 Haziran 1999 YORUM KURTULUŞ 6 Selçuklar, Sadıklar oldukça emperyalistler bu ülkede huzur yüzü göremezler 4 Haziran sabahı televizyonlardan ABD konsolosluğuna yönelik eylem girişimini duyanlar şaşırmadılar. Bu haberi bekliyorlardı. Biliyorlardı: Bütün dünya susar ama devrimci hareket susmazdı. Doğru bildiğinden şaşmazdı. Herkes emperyalistlerin tahakkümüne boyun eğse bile devrimci hareket boyun Hele ki ülkemizdeki ABD üslerinden kalkan uçaklarla Irak'ta Yugoslavya'da halkın bombalandığı, kitleler halinde katledildiği, faşist kukla rejimin ABD'ye yeni yeni olanaklar açtığı koşullarda mümkün değil sessiz kalmazlardı. Yanılmamışlardı. Emperyalistler iki ay boyunca Yugoslavya toprakları üzerinde taş taş üstünde bırakmadılar. Binlerce insanı katlettiler. Neredeyse havaya uçurmadıkları tek bir baraj, yol, köprü kalmadı. Hastaneleri, hapishaneleri, okulları bile vurdular. Pervasızca yalanlar söylediler. Her türlü propaganda aygıtını kullanarak halkları kandırmaya, katliamlarını meşru göstermeye çalıştılar. Emperyalizme karşı onu geriletebilecek güçte ciddi bir protesto da geliştirilemedi. Bu aylar boyunca dünya çapında ABD'yi askeri olarak hedef alan pek az eylem vardı. Ülkemizde ise tek bir eylem bile gerçekleşmemişti. Amacına bütünüyle ulaşamamış olsa bile, ABD Konsolosluğu'na yönelik eylem girişimi önemlidir. Dersleriyle önemlidir. Geleneklerin hayata geçiriliş tarzıyla önemlidir. Emperyalizmle asla uzlaşmayacağımızın mesajını vermesiyle önemlidir. Selçuk ve Sadık'ın eylemi, altı gizliden gizliye oyulan, muğlaklaştırılan, hatta anlamları çarpıtılan kavramları yeniden açıklığa kavuşturmuştur. Devrim neydi? Devrimcilik neydi? Yurtseverlik neydi? İnsan olmak neydi? Halkını ve vatanını sevenler, vatanları düşman çizmeleri altında çiğnenirken, adeta düşmanın sömürge valileri tarafından yönetilirken sessiz kalabilirler miydi? Ülken başka halkların bombalanması için üs olarak kullanılıyor ve bu da senin pekala içine siniyorsa bu devrimcilik, yurtseverlik olabilir miydi? Selçuk ve Sadık, bu sorulara cevaplar verdiler. Cevaplar basit ve yalındı: Devrimcilik, dünyanın bütün ezilen halkları için savaşmak ve bu uğurda gerekirse ölmesini bilmek demektir. Başka halklar için de ölmesini bilmeyenler devrimci olamazlar. Bir ruh, bir coşku işidir devrimcilik. Dünya halklarıyla ortak acılara, tasalara sahip olma, bu acıları sona erdirmek için mücadele etme işidir. Bu nitelik kavranmadığında devrimcilik de eksik kalacaktır. Che'nin ifade ettiği şeydir devrimcilik: "Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir insana yapılmış bir haksızlığı içinizde hissedecek kadar duyarlı olunuz. Bu, bir devrimcinin en değerli niteliğidir." Mesaj alınmıştır. Bu nitelik kavranmıştır. Kavrandığının ispatı, Che bu sözleri söyledikten 35 yıl sonra, bir halk adamı olan Selçuk'un şu düşünceleridir: "Biz emperyalizme vuracağız. Yüreğim kıpır kıpır... Demek ki; Che'nin başka insanlar, halklar için duyduğu duygu bu olsa gerek." Doğrudur. Che de bunu hissetmiştir. Mahir de bunu hissetmiştir. Devrimci hareketin bütün kadroları, bütün savaşçıları, bütün taraftarları da bunu hissederler. Bu nitelik kaybediliyorsa devrimcilik de kaybediliyordur. Türkiyeli devrimciler de ezilen halklar için ölmesini bilirler. 30 yıllık devrim tarihimizde bunun pek çok örneği vardır. Filistin'e gidin; emperyalizm gerçeğinden az çok haberdar herkes Mahirleri bilir örneğin. Filistin halkının can düşmanlarından Efraim Elrom'un Mahirler tarafından kaçırılarak cezalandırılması onların belleğinde derin izler bırakmıştır. Aradan 30 yıl geçmiştir, bir kuşak değişmiştir; ama unutulmamıştır. 30 yıl önce bu ülkede devrimin yolunun çizilmesi bu eksende gelişmiştir. 30 yıldır bu gerçek değişmemiştir. Dünyanın neresine giderseniz gidin; emperyalist televizyon tekellerinden Körfez Savaşı sırasında Arap halkının katledilmesini adeta havai fişek gösterisi gibi izleyenlerden hiçbirinin, sıra Türkiye'ye geldiğinde "Türkiye'de bombalama" haberleri gördüğünü unutması mümkün değildir. Şüphesiz, emperyalizm de unutmamıştır. Tahrip edilen kurumlar, bombalanan elçilikler, konsolosluklar, ajan merkezleri, cezalandırılan ve Amerika'ya tabutlarla gönderilen coniler emperyalistlerin kabusudur. Bu yüzden düşmandırlar. Devrimci hareketin Selçukların, Sadıkların adını duymak, varlığını hissetmek bile onlarda çarpıntı yaratır. Bilirler ki Selçuklar, Sadıklar oldukça onlar ömrü billah rahat, huzur, istikrar yüzü görmeyeceklerdir. Selçukların, Sadıkların nefesi hep enselerinde olacaktır. Devrimci olmak, emperyalizme karşı olmaktır. Emperyalizmi dost kabul eden, ABD'yi demokrasi yanlısı güçler arasında kabul eden hiçbir anlayış, hiçbir düşünce devrimci değildir. Dahası, yurtsever bile değildir. Kurtuluşumuzu mu istiyoruz? Emperyalizme, en başta da ABD'ye karşı savaşmak zorundayız. Bağımsızlığımızı mı istiyoruz? ABD'ye karşı savaşmak zorundayız. Halklarımızın hürriyetini mi istiyoruz? ABD'ye karşı savaşmak zorundayız. Başka yolu yoktur. ABD'yi bu ülkeden defetmeden; üsleriyle, uçaklarıyla, danışmanlarıyla, "yardım" heyetleriyle, kültürüyle, düşünce tarzıyla söküp atmadan hiçbir hürriyeti kazanamayız. Bu apaçık bir gerçektir. Hem bağımsız Türkiye deyip, hem de Selçuklara, Sadıklara, onların çizgisine Amerika'nın kuklası faşist rejimin ağzından "terörist" diyenlerin, onların katledilmesini alkışlayanların hiçbiri gerçekte bağımsızlıktan yana değildir. Hem bağımsızlıktan yanayım deyip hem de-abd'nin kurumlarına yapılan saldırılara karşı çıkanlar ABD kuklalarıdırlar. Bu rejimin başındakiler ülkemizi ABD'nin üsleriyle, uçaklarıyla, danışmanlarıyla, ajanlarıyla doldurdular. Bütün hücrelerine kadar bağımlı hali getirdiler. Ülkenin ordusu ABD adına ülkeyi işgal eden bir ordudur bugün. Parlamentosu bir kukla tiyatrosudur. Hükümetleri kukla tiyatrosunun baş aktörüdür. Ülkeyi yöneten ABD ajanlarıdır. Kimin hükümet kuracağına, kimin başbakan olacağına ABD elçiliklerinden karar verilir bizim ülkemizde. Halkımızdan habersiz, ABD'nin, NATO'nun üslerinden kalkan uçaklar komşumuz, kardeşimiz olan halkları vurur, katleder. Darbeleri ilk ABD elçilikleri bilir, onlar tezgahlar. Ulusal onur, bağımsızlık adına tek bir şey bırakmamışlardır. Ülkeyi yönetenler ABD'nin okullarında okumuşlar, ABD'nin eğitimini almışlardır. Devletin tepesindekiler asla halka değil, yalnızca ABD elçiliklerine hesap verirler. Her şey ABD'nin ve tüm emperyalistlerin rahat, huzurlu sömürüsünü sağlamak için şekillendirilmiştir. Bu onursuzluktur. Şerefsizliktir. Ulusal onuruna düşkün olanlar ABD'yi savunmazlar. SELÇUK VE SADIK İÇİN EN CANHIRAŞ FERYATLARLA "TERÖRİST" DİYENLERİN ZERRE KADAR ŞEREFİ KALMAMIŞTIR. Uşaklık ruhlarına işlemiştir. Hadi bağırmaya devam edin. Terörist deyin Selçuklara. Bu çizgiye terör örgütü deyin. Uzun sürmez ama. Bir gün susmak zorunda kalırsınız. Susarsınız, çünkü bu ülkede halkımız tanır emperyalizmi. Nedir, necidir, ne yapar, nasıl sömürür, bilir. Halkımız conileri sevmez. Conilerin çizmeleri altında topraklarımızın çiğnenmesini istemez. Ulusal onuruna düşkündür. Kim yurtsever, kim vatansever, kim vatan haini, kim uşak bilir. Gün gelir, conilerin de, onların kuklalarının da ayaklarının altındaki toprağı çekip alır. Kalakalırsınız ortada. Böyle de olacaktır.

7 7 KURTULUŞ HABERYORUM Sayı 34 /11 Haziran 1999 ABD Emperyalizminin Yugoslavya halkına saldırısını protesto etmek ve ABD emperyalizminden hesap sormak için 4 Haziran günü saat sıralarında ABD'nin İstanbul'daki Başkonsolosluğu'na lav silahı ile saldırı girişiminde bulunan halk kurtuluş savaşçılarından Selçuk Akgün ve Sadık Mamati polis tarafından katledildi. Katledilen halk kurtuluş savaşçılarından Selçuk Akgün'ün cenazesi 7 Haziran Pazartesi günü Alibeyköy Cemevi'nden kaldırılarak Alibeyköy Mezarlıgı'na defnedildi. Sabah saat sıralarında Selçuk Akgün'ün ailesi ve TAYAD'lı aileler Adli Tıp Morgu'na giderek cenazeyi almak istediler. Polis insanları katletmekle yetinmeyip katlettikleri insanların cenazelerini ailelerine vermemek için binbir zorluk çıkardılar. Fakat ailenin kararlı tutumu sonucu saat 13.00'de cenaze alınarak Alibeyköy Cemevi'ne gidildi. Cenazenin Cemevi'ne girişi sırasında yaklaşık 150 kişilik kitle "Kahrolsun ABD Emperyalizmi", "Devrim Şehitleri ölümsüzdür" sloganları ile cenazeyi karşıladı. Bu arada halk kurtuluş savaşçılarının ölüsünden bile korkan emperyalizmin uşakları Alibeyköy'ü abluka altına aldılar. Sayayokuşu, Cengiz Topel Caddesi ve mezarlık çevresi yüzlerce çevik kuvvet, özel hareket timi, asker ve polis panzerleri ile sarıldı. Amaçları halka gözdağı vermek, halkın savaşçıları sahiplenmesini engellemekti. Ama başaramadılar. Cenazenin yıkanmasının ardından cenaze namazı kılınarak, "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Selçuk Yoldaş Ölümsüzdür", "Sadık Yoldaş ölümsüzdür" sloganları atıldı ve otobüslere binilerek mezarlığa doğru yola çıkıldı. Yol boyunca insanlar "Bize Ölüm Yok", "Haklıyız Kazanacağız" marşlarını söylediler. Saat 14.30'da mezarlığa gelindiğinde düzenli kortej oluşturularak cenazenin defnedileceği mezara doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüşe geçen kitle "Selçuk Akgün ve Sadık Mamati'nin Katilleri ABD Emperyalizminin Uşaklarıdır" yazılı pankartı açtılar. Selçuk Akgün'ün tabutunun üzerine uğrunda şehit düştükleri bayrak sarıldı. Devrimci hareketin pankart ve bayraklarının açılması ile kitle "Selçuk Yoldaş Ölümsüzdür", "Sadık Yoldaş ölümsüzdür" sloganlarını attı. Bayrakların açıldığını gören polis cenazenin defnedilmesi sırasında kitlenin etrafını sararak kitleye korku yaymaya çalıştı. Ama halk evladına sahip çıktı. Cenaze töreninin başından sonuna kadar "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" sloganı atan halk, savaşçılarının katledilerek tüketilemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Yüzlerce

8 Sayı 34/11 Haziran 1999 HABER-YORUM KURTULUŞ 8 "Polis Kimlikleri Yanlış Açıklayarak İnfazın Üstünü Örtmeye Çalışıyor" işkenceciye karşı halk Selçuk Akgün'ü devrimci hareketin bayrağına sararak defnetti. Yarım saat süren cenaze töreninin ardından kitle kortej oluşturarak çıkış kapısına doğru yürüyüşe geçti. Çıkış kapısına gelindiğinde otobüslere binen insanlara polis saldırdı. Yaklaşık 150 kişi saldırıya "Kahrolsun ABD Emperyalizmi" sloganları ile karşılık verdi. Otobüslere binmeye çalışan Robokop elbiseli polisler halkın öfkesiyle karşılaşınca adeta kaçarcasına otobüslerden indiler. Yüzlerce işkenceci tarafından sarılan otobüsler, panzerler eşliğinde Vatan Caddesi'ndeki istanbul Emminyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi'ne götürüldü. Polis gözaltına aldığı yaklaşık 150 kişiyi Güvenlik Şubesi'ne götürdüğünde gözaltına alınanlar "Kahrolsun ABD Emperyalizmi" sloganını atarak Yugoslavya halkıyla dayanışma içinde olduklarını gösterirken polis slogan atan insanların ağızlarını kapatmaya çalışarak efendileri olan emperyalistlere ne kadar sadık olduklarını bir kez daha ispatladılar. Gözaltına alınan 150'ye yakın insandan yaşlı ve çocuk olan 15 kişi aynı günün akşamı serbest bırakıldılar. 9 Haziran günü ise 10 kişi daha serbest bırakıldı. Gözaltındakilere 11 Haziran tarihine kadar gözaltı süresi alındı. Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde 100'ün üzerinde insan hala gözaltında tutuluyordu... Sadık Mamati Rize'de Ölümsüzlüğe Uğurlandı İstanbul Tarlabaşı'nda ABD Başkonsolosluğu'na saldırı girişiminde mızı engellemeye çalışıyorlar. Böl- ğünüz gibi cenazeye sahip çıkma- bulunurken 4 Haziran günü şehit geyi polis ve jandarmanın kuşatmasından anlamalıyız. Cenazemiz- düşen Sadık Mamati memleketi olan Rize Güneysu'da toprağa verildi. den bile korkuyorlar." diyerek dile getirdiler. 6 Haziran Pazar günü Rize Güneysu'da toprağa verilen şehidimizin dan babası "Devlet oğlumu infaz Sadık'ın uğurlanmasının ardın- cenaze törenine yaklaşık 200 kişi etmiştir. ABD'ye iyi görünmek için katıldı. çocuklarımız katledilmiştir. Her kötülüğün arkasında ABD'nin var ol- Cenazeye gelen kitle polisin ve askerlerin kimlik kontrolü ve sözlü duğunu biliyoruz. Ama bizler sağ saldırılarına maruz kaldı. Sadık olduğumuz müddetçe şehitlerin ve Mamati'nin evinde toplananlar, yaşananları; "Devlet acizliğini, tır." diyordu. Defin işlemleri bittik- oğlumun hesabı er geç sorulacak- ABD'ye hoş görünmek için iki insanı ten sonra aileye başsağlığı dilendi katlederek göstermiştir. Gördü- ve kitle kitle dağıldı.

9 9 KURTULUŞ _ HABER-YORUM. -Sayı 34/11 Haziran 1999 ABD Konsolosluğu'na yönelik eylemde katledilen Selçuk Akgün'ün ailesiyle görüştük... İlgiyle, sevgiyle karşıladılar bizi. Acılıydılar elbette ama bir o kadar da metanetli. Bu gücü çok sevdikleri Selçuk'tan alıyorlardı. Biliyorlardı onun mücadelesinin güzelliğini. Biliyorlardı onun sevdasını, haklılığını... O halkı için öldü diyorlardı. Öncelikli olarak başınız sağolsun. Selçuk nasıl birisiydi? Anlatır mısınız? Nejla AKGÜN(Annesi): Selçuk çok temiz bir insandı. Herkesi seven sevecen, herkesin yardımına koşan bir insandı. Bir karıncayı bile incitmezdi. Selçuk hepimize ailesine herkese bağlı bir insandı. Hiç kötü düşünmeyen bir insandı. Pislikler öldürdüler onu. Allah oğlumun kanını yerde koymasın, oğlum suçsuzdu. Sorgusuz sualsiz katlettiler oğlumu. Onu sağ da yakalayabilirlerdi. O çok zeki ve cesaretli bir insandı. Okul döneminde de çalışkan bir öğrenciydi. Babası vefat ettikten sonra küçük yaşına rağmen bizlerin geçimini o üstlendi. Benim oğluma zaten eskiden beri sivil faşistler olsun, polisler olsun mücadele ediyor diye hiç rahat vermezlerdi. Gece yarısı polisler mi gelmedi, evimizin camı çerçevesi mi kırılmadı. Hiç rahat vermediler hiç. Oğlum işinde gücünde birisiydi. Ama rahat vermediler. Üstüne üstüne gittiler. O da çok kinlendi. Selçuk cezaevinden firar ettikten sonra devrimcilik yapacağını, bu düzende hiçbir çıkarı olmadığını söylüyordu zaten. Yani halkının kurtuluşunu istiyordu. Bundan dolayı da insanları çok seviyordu, insanlara yardım etmesini çok seviyordu, işte bu da onu devrimci değerlere iyice bağlıyordu. Melek AKGÜN (Eşi): Eşim halkı için yaşadı, halkı için mücadele etti. O halkını çok seven bir insandı. Cezaevinden firar ettikten sonra bu düzende yaşamak istemediğini, halkı için yaşamak istediğini söylüyordu. Tek düşündüğü şey buydu. "Beni sağ yakalayamayacaklar" diyordu. Nice insanlar savaşırken şehit olurken biz böyle yaşayamayız diyordu. Onun için de mücadeleyi seçti. Ben eşimden gurur duyuyorum. Üç tane daha Selçuk yetiştiriyorum. Ve ben bunların peşini bırakmayacağım. Selçuk ile Sadık ne ilk ne de son olacaklar, isteselerdi onları sağ yakalayabilirlerdi. Ama zaten onları katletmek içindi tüm planlan. Ben ona senden çok şey öğrendim dediğimde o da bana senden çok şey öğrendim derdi. Katlettiler onu. Bunu herkes biliyor. Hem katlettiler. Üstüne üstlük evi- ne gelip her tarafı kırıp döktüler. Sen hem katlet birde evimi dağıt. Bu kadar yüzsüzler, alçaklar. Sonra sizi götüreceğiz, ihbar aldık dediler. Küfür ve tehdit ederek bir sürü şey söyleyip defolup gittiler. Ama şu varki yaşadığım sürece bu davanın peşini bırakmayacağım böyle olması gerekiyordu ve böyle oldu. Kurtuluş: Bize babanızı anlatır mısınız? Alev AKGÜN(Kızı): Babam hep mücadele etmek isteyen bir insandı. Öncelikle halkını düşündü. Ailesini geri planda bıraktı. Ne söyleyebilirim başka. O halkı için şehit düştü. Güler Özdemir (Baldızı): Ben katledildiğini duyduğumda çok üzüldüm. Olamaz dedim. Onun gibi bir insan ölemez dedim. Ama katlettiler onu. Benim için o çok değerli bir insandı ve şehit düştü. Zaten son dönemde baskılarını iyice arttırmışlardı. Biz Selçuk'u gömüp gelecektik. Zaten gençlere "Bakın çocuklar sakince gidip gömüp gelelim dedik". Saldıracakları cenazemize tahammül edemeyecekleri belliydi. Onun için onlara bu fırsatı vermeyelim diye düşündük. Ama gene de yıldırmak için saldırmaktan da geri durmadılar. ABD Emperyalizmi Bütün Ülkelerin Bağımsızlığını Yok Edip, Hakimiyet Sağlamak İstiyor Ulusların koruyucusu, insan hakları savunucusu likte ABD öncülüğünde Yugoslavya halkını bombalamalarına rağmen, hala teslim alamamışlardır. Bu maskesi altında hakları bölüp parçalayan, mazlum haklara saldıran ABD'yi protesto etmek, halkımızın ezilen halkların onurlu direnişidir. Yugoslavya'da taş Yuguoslavya halkı ile kardeşlik duygularını güçlendirmek için 4 Haziran günü saat civarında zafer emperyalistlerin olmayacaktır. Amerika'nın taş üstünde kalmasa da, bölüp parçalasa da kalıcı ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'na lav silahı ile Yugoslavya halkına yönelik saldırısını protesto etmek, halkımızın Yugoslavya halkı ile kardeşlik duy- saldın girişiminde bulunuldu. Devrimci Hareketin basın bürosunun 4 Haziran 1999 tarihli 87 No'lu gularını güçlendirmek için 4 Haziran saat sularında ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'na lav silahı açıklamasında bu saldırı girişimi ile ilgili şöyle denildi: "Emperyalizm ezilen halkları ne kadar birbirine ile saldırı girişiminde bulunduk. Konsolosluğa düşman etmeye çalışıp parçalamak isterse istesin, yaklaşırken polislerin dikkatini çeken Sadık Mamati ve halklar er geç kardeşlik gerçeğini anlayacak ve mücadele bayrağını kaldıracaktır. Balkan halklarıyla girmiş, halkların kardeşliği ve bağımsız Türkiye için Selçuk Akgün isimli iki savaşçımız polisle çatışmaya halkımızın hiç bir düşmanlığı yoktur. Balkan halklarına savaşarak şehit düşmüşlerdir. Vatan topraklarımız düşman olan, onları bölüp güçten düşürmek isteyen, üstünde Amerikan üsleri kaldıkça, ülkemiz bağımlı bağımsızlıklarını yok etmek isteyen emperyalistlerdir. olmaya devam ettikçe, emperyalizm halkları birbirine Bütün emperyalistler işbirlikçileriyle bir- düşman edip katlettikçe bizim savaşımızda sürecektir."

10 Sayı 34/11 Haziran 1999.HABER-YORUM. KURTULUŞ 10 Katliamcı Polisler Hakkında Suç Duyurusu'nda Bulunuldu Tarlabaşı'nda 4 Haziran günü gerçekleşen katliamın ardından katledilen Cem Selçuk Akgün'ün eşi Melek Akgün ve ağabeyi Selim Akgün 10 Haziran günü Sultanahmet'deki istanbul Adliyesi'ne gelerek katil polisler hakkında suç duyurusunda bulundular. Saat 11.45'te Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları ile birlikte adliyeye gelen Melek Akgün, istanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusu dilekçesini verdi, istanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, siyasi şubeden sorumlu istanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Atilla Çınar, Siyasi Şube Müdürü Şefik Kul ve katliama katılan diğer infazcı polisler hakkında kamu davası açılması istemiyle verilen dilekçede polisin açık bir infaz gerçekleştirdiği, olayın gerçekleştiği yer itibarıyla polisin öldürdüp kişileri sağ olarak yakalama olanağının olduğu, katledilen Sadık Mamati ve Selçuk Akgün'ün yine olay yerinin özelliklerinden dolayı polisin can güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye düşürmelerinin mümkün olmadığı tespitlerine yer verildi. Ayrıca çatışma çıktı iddiasına rağmen avukatlarca yapılan tespitlere göre duvarlarda mermi çekirdeğine rastlanmadığı ve maktullerin otopsi raporuna göre vücutlarına isabet eden kurşunların tamamının öldürücü bölgelerde bulunduğu belirtildi. Polisin öldürme kasüyla hareket ettiği ve yasalarda belirtilen polisin silah kullanabilmesiyle ilgili mevzuatlara aykırı hareket ettiğinin belirtildiği dilekçede "Yapılan operasyon bizzat Emniyet Müdür Yardımcısı Atilla Çınar ve Şefik Kul tarafından yönetilmiştir. Bu emniyet görevlilerinin emir ve talimat verme yetkileri düşünüldüğünde öldürülenlerin sağ yakalanması gibi bir çabalarının bulunmadığı, aksine hemen operasyon emri verilmiş ve bu faaliyeti yönetmişlerdir, istanbul Emniyeti'nin benzer olaylarda tercihini hep infaz etmekten yana kullandıkları bilinen bir gerçektir. Nitekim Siyasi Şube Müdürü Şefik Kul bugüne kadar yedi ayrı infaz davasında bizzat infazlara katılıp silah kullandığı için yargılanmaktadır. Bu, istanbul Emniyeti'nin eğilimini açıkça ortaya koyan somut ve ciddi bir durumdur." görüşüne yer verildi. Suç duyurusunun savcılığa Halk Sahiplenirken, Polis Saldırdı; 150 Kişi Gözaltında Aylardır Yugoslavya'nın bombalayan ABD halkları teslim alabilmek için katliamda sınır tanımıyor. Katliama seyirci kalmak istemeyen iki devrimci, bunların sorumlusu ABD'nin istanbul Başkonsolosluğu'na saldırı yapacakları gerekçesiyle katledildiler. Katledilen Sadık Mamati Rize'de, Selçuk Akgün ise Alibeyköy Mezarlığı'nda toprağa verildi. Selçuk Akgün'ü devletin istemediği bir biçimde uğurlayan kitle kuşatılarak gözaltına alındı. Gözaltına alınan insanlar gazetemiz yayına hazırlandığı sırada siyasi şubede gözaltında tutuluyorlardı. Bu konuda gazetemiz tarafından 6 Haziran günü yapılan açıklamada şöyle denildi: "Cenazeye katılmak halkımızın geleneklerinde vardır. Bir cenazeye yapılan en küçük bir saldırı dahi halkın değerlerine, geleneklerine karşı yapılan saygısızlıktır; hakarettir. Polisin cenazedeki insanlara yaptığı bu saldırıyı protesto ediyor, gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını istiyoruz." Saldırı olayı üzerine Mücadelede Memur Gerçeği Dergisi ise yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: "Alibeyköy Mezarlığı'nda yaşanan bu tablo bir taraftan sahiplenme iken, Susurluk devleti tarafından halkı sindirme politikasıydı. Bu dönemde; yaprak bile kıpırtmayan Susurluk devleti cenaze törenine saldırarak tüm kitleyi gözaltına almıştır. Hala güvenlik ve siyasi şubede gözaltında tutulanlar derhal serbest bırakılmalıdır." Gözaltı terörü üzerine İdil Kültür Merkezi yaptığı açıklamada ise şöyle dedi: "Cenazenin şehitlere yaraşır bir şekilde kaldırılmasını hazmedemeyen polis cenazeye katılan kitleyi kuşatarak gözaltına almıştır. 150 kişiyi gözaltına alan polis, ne kadar hazımsız olduğunu bir kez daha kanıtlayarak gözaltına alınanlar için dört gün süre almıştır. Gözaltına alınanlar halen Vatan Caddesi'ndeki işkencehanededirler. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz." verilmesinin ardından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatları bir basın açıklaması yaptı. ÇHD istanbul Şube Başkanı Murat Çelik basın açıklamasında, Tarlabaşı'ndaki infazın açık bir infaz olduğunu, polisin bu konuda zaten sabıkalı olduğunu belirtti. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Metin Narin Sivil faşistler halkın üstünde terör estirmeye devam ediyor. Devrimci-demokrat, hatta kendilerinden olmayan herkese azgınca saldıran genç-yaşlı demeden insanlara bıçak, sopa ve satırlarla saldıran sivil faşistler gerçek yüzlerini son olarak Kadıköy'de gösterdiler. 6 Haziran Salı günü 30 kişilik faşist bir güruh Kadıköy Postahanesi'nin arka sokağında bulunan kitap tezgahlarına saldırdılar. Kendilerinden olmadıkları için düşman olarak gördükleri tezgahlara hatta sokaktan geçenlere sopa, demir çubuk ve bıçaklarla saldıran sivil faşistler kitap tezgahlarını dağıttı, tezgah sahiplerine azgınca saldırdı. Saldırıya uğrayan bir de bu ve benzeri olayların Susurluk devleti gerçeğinden ayrı düşünülemeyeceğini ve katliamcı polislerin her gün yeni pisliklerinin ortaya çıktığını anlattı. Suç duyurusu dilekçesinin ve Olay yeri inceleme Tutanağı örneğinin gazetecilere dağıtılmasıyla basın açıklaması sona erdi. gencin kafası kırıldı ve yüzü parçalandı. Saldırıyı irili ufaklı saldırılarla atlatan halk, kaçmaya çalışan faşistlerden üçünü yakalayıp döverek cezalandırdı. Bütün bu olaylar olurken polisin sürekli yoğun olarak bulunduğu Kadıköy Postahanesi'nin çevresinde tek polis yoktu. Bu olay saldırının planlı olduğunu ve polis-sivil faşist işbirliği içinde yapıldığını kanıtlıyordu. Olaydan yarım saal sonra olay yerine gelen resmi polisler sadece prosedürü yerine getirmek adına boy gösterisi yaptılar. O sırada orada bulunan devrimci-demokrat ve anti faşist insanlar bu faşistlere müdahale ettiler. Kaçmaya çalışan faşistlerden üçü bu sırada yakalanıp dövülerek cezalandırıldı. Olaydan sonra Kadıköy halkı antifaşist bir bilinçle hareket ederek bu tür faşist saldırılara boyun eğmeyeceklerini ve kendilerini savunma haklarını kullanacaklarını dile getirdiler. Bursa: Okurumuza İşbirliği Teklif Edildi Okurumuz Adem Polat 3 Haziran Perşembe günü saat civarında Bursa'daki büromuz çıkışından sivil polislerce gözaltına alındı. Gözaltına alınan Adem Polat Ertuğrul Gazi Polis Karakolu'na götürüldü. Yaklaşık bir saat karakolda tutulan okurumuza "Kurtuluş bürosuna niçin gittin? Kimleri tanıyorsun?" gibi sorular soruldu ve işbirlikçilik teklif edildi. Daha önce de gerek muhabirlerimiz, gerekse okurlarımız defalarca kaçırıldı, merdiven altlarına sokularak dövüldü. Ama bu saldırılarla ne gazetemizin meşruluğunu gölgeleyebildiler ne de gazetemizin sahiplenilmesinin önüne geçebildiler. Yine başaramayacaklar.

11 11 KURTULUŞ HABER-YORUM -Sayı 34/ 1 l Haziran 1999 Olay Yeri İnceleme Tutanağı İstanbul Tarlabaşı'nda 4 Haziran günü polis tarafından katledilen Sadık Mamati ve Selçuk Akgün ile ilgili olarak konuyu araştırmak üzere ÇHD istanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Av. Basri Akyüz, Av. Nurhayat İşyapan, Av. Gülizar Tuncer ve Av. Metin Narin'den oluşan heyet olay yerinde inceleme ve gözlemlerde bulundu. Heyet; olay yerinde 5 Haziran 1999 günü saat arasında inceleme yaptı. Ayrıca olay mahallinin fotoğrafları çekildi ve yerin basit krokisi bu inceleme tutanağına eklendi. Avukatlardan oluşan heyetin olay yerinde yaptığı inceleme tutanağında şu görüşlere yer veriliyordu: "A- Olay Yeri: Beyoğlu Tarlabaşı Bulvarı üzerindeki Bale Oteli'nin sola doğru ikinci yan sırasında bulunan 6 katlı dış cephesi bitirilmiş inşaatın bodrum katıdır. B- Olay Yerinin Yapısı: Olayın meydana geldiği inşaatın bodrum katının uzunluğu 5,5 metre, genişliği 4,5 metredir. Bodrum katına açılan iki giriş vardır. Birinci giriş, ana caddeden 35 cm yükseklikteki zemin katından aşağıya doğru inen merdivenlerdir. Diğeri ise inşaatın sol köşesinde yol hizasında yol oyulmak suretiyle yapılan geçici giriş yeridir. Bu girişin binanın yapımında pratik yarar sağladığı için oluşturulduğu anlaşılmaktadır. C- Gözlemlerimiz: Zemin katı bodruma bağlayan merdivenin tahrip edilip kullanılamaz hale getirildiği görülmüştür. Binanın sol köşesindeki ikinci girişten bodrum katına girmek mümkün iken bodrum katından dışarıya çıkmak için merdiven kullanmak gerektiği, çünkü buradaki girişin bodrum zemininden yüksekliğinin 2 metre olduğu görülmüştür. Bu nedenle bu iki çıkışın tutulması halinde buradan kaçma olanağı bulunmamaktadır. Bodrum katının yukarıda belirtilen özellikleri nedeni ile öldürülen Sadık Mamati ve Selçuk Akgün'ün silahlı oldukları düşünülse bile ateşle mukavemet edecek imkanları bulunmamaktadır. Çünkü bodrum katına açılan girişlerden merdiven girişinin yüksekliği 3 metre olup diğer girişin yüksekliği 2 metredir. Bu yükseklikte bulunan ve çok sınırlı bir alana açılan girişlerin başında bekleyen hiçbir hedefe hiçbir şekilde mukavemet etme olanağı bulunmamaktadır. 'Çatışma Çıktı' iddiası karşısında bodrum katının duvarlarında yapılan ısrarlı aramalara rağmen hiçbir mermi giriş deliği bulunamamıştır. Bodrum katının darlığı, kapalı alan olması ve iki girişinin rahatlıkla tutulması daha da önemlisi içeride bulunanların fiziki yapı nedeni ile karşılık veremeyecekleri de göz önüne alındığında; sağ yakalama amacıyla gaz bombası veya göz yaşartıcı bomba gibi araçlarla içeridekilerin etkisiz hale getirilmesi son derece kolay iken bu yola gidilmediği açıkça anlaşılmaktadır. Bodrum katında kan izlerine iki yerde rastlanmıştır. İzlerin bir kısmı yapay olarak oluşturulan girişin yarım metre ötesinden başlayarak geniş bir alana yayılmaktadır. Diğer kan izi ise bu izlerin iki metre kuzey doğusunda merdiven girişine yakın yerde bulunmaktadır. Sonuç: Yukarıda açıklandığı gibi olayın meydana geldiği yerin fiziki yapısı ve olay sonrasındaki veriler bir bütün olarak değerlendirildiğinde polisin burada bulunan iki kişiyi sağ yakalamak amacını hiç taşımadığı ve doğrudan içeride bulunanları öldürmek kastıyla hareket ettiği sonucuna varılarak bu tutanak ileride yapılacak başvurulara esas olmak üzere hazırlanıp imzalanmıştır. POLİSLER KİMİN İÇİNDİ SIKTIĞINIZ KURŞUNLAR? îki yiğit devrimciyi katlettiniz. Ne geçti elinize? Amirlerinizden ve bir de Amerikalılardan "aferin" almaktan başka, kim ne kazandı? Para mı verdiler? Kıdem mi arttırdılar? Canilerin pis çıkarlarını koruyasınız diyedir bunlar. Artık görün; Bu düzen içindeki yeriniz, Sabancıların veya yankilerin bekçiliğidir. Vatanın, milletin değil, onların sömürü ve saltanatlarının koruyucususunuz. Çoğunuz milliyetçi geçinirsiniz; Amerikalıları korumak için Anadolu'nun en yiğit insanlarını katletmek mi milliyetçilik? Amerikalıların Irak'ta, Yugoslavya'da mazlum halkları katletmesine karşı çıkanları katletmenin neresinde milliyetçilik var? iki devrimciyi katletmekle vatanın hangi çıkarını korudunuz? Düşünün, tekrar tekrar düşünün. Amerikalılardan "aferin" almanın dışında ne işe yaradı yaptığınız? Ne yaptığınız, kimin hizmetinde olduğunuz, bu defa hiç bir demagojiye sığdırılamayacak kadar ortadadır. Amerika'nın kiralık katilleri olmayın. Vazgeçin. Evet, sık sık söylediğimiz gibi, simit satın, ama onurunuzla yaşayın. Amerikanın bekçiliğini reddedin. Henüz elini halkın, devrimcilerin kanma bulaştırmamış polisler! Yol yakınken, halk düşmanlığında daha fazla yol katledip suçlarınızı arttırmamak için, terk edin o mesleği. Amerika adına halkımızın katili olmayın.

12 Sayı 34 /11 Haziran ŞEHİTLERİMİZ KURTULUŞ 12 Selçuk Akgün Halktan biriydi... Halkın öncüsü oldu 1958 yılında Erzurum'da doğdu. Devrimci mücadeleyle ilişkisi 12 Eylül öncesinde Erzurum'da başladı. Bu dönemde başka bir siyasi hareketin taraftarıydı. 12 Eylül'den sonra tutuklandı. Uzun süre gözaltında kaldı. Ağır işkenceler gördü. Daha sonra tutuklanarak Erzurum Hapishanesi'ne kondu. Birkaç ay tutsak kaldı. Ancak ilk mahkemede tahliye oldu. Tahliyesinden sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındı. Uzun süre Nurtepe'de kaldı. Devrimcilerle ilişkisi kopmuştu. Yaşamak, ailesini geçindirmek zorundaydı. Bu koşullarda adli bir olay nedeniyle tutuklandı. Ceza aldı. 5 yıla yakın hapishanelerde yattı. İstanbul'da Metris Hapishanesi'nde kalırken özgür tutsakların direnişlerinden etkilendi. Gene bu yıllarda yaşadığı bir olay Selçuk Akgün'ü derinden etkiledi. Hastaneye çıktığı bir gün tesadüfen Nisan şehitlerimizden Sinan Kukul ile karşılaştı. Aynı odada ancak dakika baş başa kalabilmişlerdi; ama bu kısa sohbet Selçuk Akgün'ün kendisine yeni sorular sormasına yol açmıştı. Haksızlığa tahammülü yoktu. Hapishane yılları boyunca kaldığı birçok hapishanede adli tutsaklar arasında açlık grevlerinden isyana kadar varan direnişler örgütledi. Ama onun asıl öfkesi hapisliğineydi. En sonunda tutukluluğuna kendi elleriyle son verdi. Son olarak kaldığı Tekirdağ Yarı Açık Hapishanesi'nden 1993 yılında firar etti. Firarından sonra İstanbul'a geldi. Şehit düştüğü güne kadar firari olarak yaşadı. Bu yıllarda bir süre inşaat boyacılığı, amelelik yaptı. İşçilerin "Nedim abi"siydi. Devrimci hareketle eşi aracılığıyla tanıştı. Eşi Halk Meclisi'nde çalışıyordu. Meclis çalışmalarını, bu yeni hayat içinde öğrendiklerini eşine anlatıyordu. Selçuk Akgün de eşinin devrimci gelişiminden etkileniyordu. Haksızlıkları, sömürüyü, aşağılanmayı yaşıyor, çözüm yolları arıyordu. Hepsi bir araya geldiğinde bir hesaplaşma içine girdi. Kendi deyimiyle "eşini, onun devrimciliğini kıskanıyordu artık". Hesaplaşmasını tamamlamıştı. Devrimci hareketle görüşmek istedi. Israrcı oldu. Balkıca direnişinden sonra ise görüşmeyi adeta dayattı. İlk görüşmede karşısına çıkan yoldaşını sımsıkı kucakladı. Oysa hiç tanımıyordu. Fakat bu pislikler, çirkeflikler düzeninden nasıl kurtulacağını görmüştü artık. Kucaklaşmasının ardında, çoktan kararını verdiği yeni bir hayata başlangıç, özlemlerini gerçekleştirebilme coşkusu vardı. Kırlar onun tutkusuydu. "Hayatımın başka türlü anlamı olmayacak. Yaşıma bakmayın, her zorluğa uyarım, hiçbir hastalığım yok. Bunca yıllık kaybımı telafi etmek istiyorum" diyordu. Hemen arkasından da bu ısrarının yanlış anlaşılabileceğini düşünerek "Ama devrimci hareket saflarında başka görev de olabilir. Hiçbir şey demem. Her göreve hazırım" diye ekliyordu. Her şeye susamıştı. Çok içtendi, gözleri hep gülüyordu. Ama bazen kendisini gecikmiş hissediyor, gözleri yaşarıyordu. Heyecanlıydı. Görev almak için sabırsızlanıyordu. Gelişimi ve görevler alması çok hızlı olmuştu. İlerlemiş yaşı, üç çocuğu ve ailesini geçindirme kaygısı görevlerinin önüne engel olmadı. Aksine; yaşı ilerlemişti ama düzenin pisliklerini, çürümüşlüğünü görmüştü. Çocuklarının, ailesinin geleceğinin devrimde olduğunu biliyordu. Bu yüzden işlerine daha sıkı sarılıyor, tüm olanaklarını, her şeyini mücadele için kullanıyordu. İlk olarak bir milis ekibinde görevlendirildi. Ekip sorumlusuyla aralarında büyük yaş farkı vardı. Ama bunu dert etmiyordu. Devrimin gereklerini yerine getirdiğini biliyordu. Çok disiplinliydi. ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'na yönelik eylem sırasında ölümsüzleşti. O artık Anadolu halkının, devrimci hareketin emperyalizme karşı öfkesinin adıdır. Sadık Mamati Yerini alacak onlarca Sadık var arkasında 27 Eylül 1974 Rize doğumlu. Üniversite yıllarına kadar doğduğu yerde kaldı, öğrenimini burada sürdürdü. Üniversiteye Afyon Kocatepe Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü'nde başladı. Sadık'ın devrimci mücadeleyle tanışması da bu döneme rastlar. Ancak devrimci harekete sempatisi daha eskidir. Devrimci hareketi eylemlerinden tanımış ve onun bir parçası olmak istemiştir Nisan direnişinin Sadık'ın hayatında bir başka anlamı vardır. Bu direnişle etkilenmiş ve mutlaka örgütlü ilişkiler içine girmeye karar vermiştir. Bu nedenle üniversiteye gelir gelmez ilişki kurar. İlk tanıdığı yoldaşı Nuran Demir'dir. Afyon'da TÖDEF'li olarak mücadeleye atılmış, kendisini hızla geliştirmiştir. İlk olarak bu dönemde Afyon SHP işgali nedeniyle gözaltına alındı. Tutuklandı. Kısa süreli bu tutukluluk yaşadı. Mücadele içinde öne çıkmaya başlamasıyla birlikte Afyon polisinin de ilk yöneldiği hedeflerden biri haline geldi. Birçok kez gözaltına alındı. 1994'teki bir gözaltısından sonra tekrar tutuklandı. Kısa bir süre sonra serbest bırakıldı Ağustos ayında Sadık'ın hayatında yeni bir dönem başladı. İstanbul'da, hep özlemini duyduğu savaşçılık göreviyle istihdam edilmişti. Bu süreçte bir kez daha gözaltına alındı. Son olarak ise Giresun'da tutsak düştü. Üç yıl hapishanede kaldı. Çıktığında bir an önce yeni görevlere başlamak, savaşmak için can atıyordu. Çıktıktan sonra bir süre Alibeyköy'de mahalli birimlerde çalıştı. Kısa sürede herkesin çok sevdiği biri haline geldi. Çok kolay ilişki yaratıyordu. Gerilla düşünce tarzı bir kültür haline gelmişti onda. Her ilişkiyi daha fazla değerlendirmek istiyordu. Mahalledeki birçok aksaklığı kısa sürede gidermeyi başardı. İnsanların eğitimini hızla tamamlamak, onları daha aktif görevlere hazırlamak için uğraşıyordu. Kendisi de bir an önce özlemini duyduğu görevlere başlamak için sabırsızlanıyordu. Rizeli olduğu için Karadeniz dağlarını düşünürdü hep. Alibeyköy'de üç ay kadar kaldı. Ama bu üç ayda Alibeyköy halkıyla çok sıcak ilişkiler kurmuştu. Bu dönemde iki kez gözaltına alındı. İkisinde de değerlerimize adı gibi sadık kaldı. Sadık hep güler yüzlüydü. Halkla sıcak ilişkiler kurardı. Alibeyköy'den ayrıldıktan sonra kendisini tanıyanlardan Sadık'ın orada kalan yoldaşlarına içerleyenler olmuştu. Küsen bile vardı. O gittikten sonra her şey onunla kıyaslanmaya başladı. Alibeyköy halkı onu "Rıza" olarak tanıyordu. "Rıza olsa şöyle yapardı", "Rıza abi olsa şunu söylerdi" sürekli söylenen şeylerdi. Genç yaşlı, herkes Rıza'ya bağlanmıştı. Alibeyköy'den ayrılıp yeni görevlerine başladıktan sonra bir anamız ona rastlamış heyecandan bayılmıştı. Alibeyköy'den sonra Topkapı Bölge sorumlusu oldu. Ancak bu bölgede de kısa bir süre içinde polis tarafından aranır duruma düşünce, yeraltı için beklemeye alındı. Topkapı'daki bu kısa sorumluluğu süresin de birçok olanak yaratmıştı. Savaşmak için sabırsızdı. Bekleme süresinin kısa olmasını istiyor, bir an önce sıcak mücadele içinde yerine almak istediğini, beklemenin kendisine hiç de kolay gelmeyeceğini söylüyordu. ABD Başkonsolosluğuna saldırı hazırlığındayken şehit düştü. Arkasında yerini alacak birçok Sadık bıraktı...

13 13 KURTULUŞ - ŞEHİTLERİMİZ Yoldaşları anlatıyor... Sadık Mamati: "Hiçbir ilişki kolay kazanılmaz" O zamanlar derneği açıp kapatıyordum. Sadık da gelip gidiyordu. Bir sabah gene derneği açmış, uykusuz olduğum için de kafamı masaya koymuş ve o uyuya kalmışım. Birden "kıpırdama" sesiyle ve enseme uygulanan basınçla uyandım. "Ne oluyor" diye irkildiğimde birinin enseme eliyle bastırdığını fark ettim. Sadık'tı. Bana "bu halin ne, ne yapıyorsun" dedi. Ben de, uykusuz olduğumu, uyuya kaldığımı söyledim. O kızarak, "peki bu sırada polis bassa ne olacaktı?" diye sordu. "Sabah sabah polisin ne işi var burada" diyerek söylendim. "Su uyur, düşman uyumaz" diye cevapladı sorumu. Ben tekrar uykusuz olduğumu söyleyince, gece kaçta yattığımı sordu. "02.00'de" dedim. Bu kez "Peki kaçta kalktın" diye sordu 'de kalktığımı söyledim. "Yani şimdi sen uyku uyumadım mı diyorsun", dedi, "02.00'da yatıp sabah 08.00'da kalkmışsın. Yani 6 saat uyumuşsun. Daha ne istiyorsun? Bunun bize yeterli olması lazım..." Ben yine kaç gündür uykusuz olduğumu söyleyerek bahaneler üretiyor, onun bana anlatmaya çalıştığını arılamıyordum. Bunun üzerine "bak sana bir şey anlatayım" diyerek hapishaneyi anlatmaya başladı. "Biz hapishanede normalde saat 24.00'te yatıyorduk. Ama çoğu zaman işlerimizden dolayı kalıyor, gece 2-3'te ancak yatağa girebiliyorduk. Buna rağmen de sabah 06.00'da kalkıyorduk. Kimse kalkmazlık etmiyor, ben uykusuzum falan demiyordu... Sense 6 saat yatmışsın. Hadi diyelim uykusuzdun, bari anahtarı başka bir arkadaşa verseydin, o açsaydı. Ben değil de başka birisi buraya girseydi ne olacaktı? Burası kendi maunuz değil ki, halkın, hareketin. Biri girip bir şeyler götürebilirdi, polis basabilirdi. Oysa biz buraları gözümüz gibi korumalıyız..." Ne anlatmak istediğini verdiği örneklere rağmen anlayamamış, bahane üretmeye devam etmiştim. Nihayet "bir daha böyle bir şey yapma, devrimciliğe yakışmaz" demişti. Okmeydanı'nda şenliğimiz vardı. Sorumlu arkadaş hazırlık yapmamızı söylemişti. Bütün hazırlıklarımızı bitirmiştik; fakat marangoz kapalı olduğu için meşaleleri hazırlayamamıştık. Bu sırada yanımıza Sadık geldi. Hazırlıkların ne durumda olduğunu sordu. Durumu anlattık. "Siz hemen bir araba bulun, gidip alalım" dedi. Onların daha önce bir eylemde kullanmak üzere bir halk ilişkisine bıraktıkları meşaleler varmış. Gidip onları alacaktık. Bir taksiye binip halk ilişkisinin evine gittik. Kapıyı çaldık. Kapıyı yaşlı bir adam açtı. sadık, "merhaba amca" diyerek amcanın elini öptü, hal hatır sordu. Yaşlı amca bizi içeriye davet etti. Sadık "sağol" diyerek, daha önce bıraktıkları meşaleleri almak için geldiğimizi söyledi. Amca ise 4 ay geçtiği ve gidip almadığımız için yaktığım söyledi. Sadık tepki göstermedi. "Canın sağ olsun amca" dedi. Ve oradan ayrıldık. Yolda Sadık'a neden adama kızmadığını, oysa onun "meşalelerimizi yaktığını" söyledim. O ise, "İlk olarak bizde de hata var. Kaç ay olmuş gidip almamışız, ikinci olarak 30 tane meşale için o insanın kalbini kırmaya değer mi? 30 meşaleyi daha kolay yapamaz mıyız?" diye sordu. "Yaparız" dedim. "Bir halk ilişkisini incitmeye, kalbini kırmaya, bizden koparmaya değmez? Bir ilişki öyle kolay kazanılmaz" dedi. Gidip bir marangoz ilişkimizden anahtarını alarak tane yeni meşale yaptık. Bu örnekten sonra halk ilişkilerimize daha fazla, olması gereken değeri vermemiz gerektiğini anlamıştım. Çok neşeli bir insandı. Sürekli güler yüzlüydü. Çeşitli hatalarımız karşısında bile kızdığını, hiddetlendiğini hatırlamıyorum. Kızmak yerine değişik örneklerle anlatımlarla bizi eğitmeye, hatalarımızı kavratmaya çalışırdı. SelçukAkgün: "Benbugüne kadar neden sizden habersiz yaşamışım sanki..." Selçuk geçimini hep emeğiyle, alınteriyle kazanmıştı. Devrimci hareketle tanışmasından sonra ise yoldaşları için çalışmaya başladı. Yaşamın içinde kazandığı tecrübe ve birikimleri mücadelenin gelişimi için kullandığı gibi, oğlu yaşındaki sorumlusundan talimat almayı da hiçbir zaman gurur sorunu yapmadı. Tanıştığı günden itibaren kendisine "ben öğrenciyim artık" diyordu. Her şeyi öğrenmeyi istiyordu. Devrime faydalı olmak için birlikteki diğer yoldaşları gibi sabırsızdı. Hareket ile zorunluluktan dolayı kısa bir süre bağlarının kesildiği bir sırada da boş durmamışlardı. Kendileriyle bağ kurulur kurulmaz şöyle demişti Selçuk: "Biz emperyalizme vuracağız. Yüreğim kıpır kıpır... Demek ki; Che'nin başka insanlar, halklar için duyduğu duygu bu olsa gerek. Hani bana onunla ilgili kitap vermiştiniz ya... Oradan biliyorum bunu. Biz de Yugoslavya halkı için vuracağız. Ne kadar onurlu ve asil bir şey! Ben bugüne kadar neden sizden habersiz yaşamışım sanki..." Evet, doğru söylüyordu. Che' nin taşıdığı duygulardı bunlar. Sayı 34 /11 Haziran 1999 Dünyanın neresinde olursa olsun başka halklar için de ölebilmek, eylem yapabilmek, kurşun sıkabilmek... Onurlu ve asil bir duyguydu. Selçuk bunu dolu dolu yaşıyordu. Soğukkanlılığı ile hemen kendini hissettiriyordu. Çünkü onda bir emekçinin, halktan bir insanın kendine güven ve sabrı vardı. Alnından boncuk boncuk akan ter, şimdi artık sadece kendi ailesinin geçimi için değil, halkının kurtuluşu için akıyordu. O tüm davranışları ve yaşamı ile halktan bir insandı. Onun yaşamı, gelişimi, halktan insanların ne kadar kısa bir sürede savaşçı olabileceğini gösteren çarpıcı bir örnektir. Küçük burjuvazinin eşim, çocuklarım, sevgilim kaygısının onda zerresi yoktu. Mücadele içinde tutsaklık da vardı ölüm de. Ama inandığı düşünceler için, bağımsızlık ve hürriyet için ölmek, ailesine bırakacağı en büyük mirastı. Ve Selçuk bunun bilincindeydi. Yapacakları son eylemin hedefini öğrendiğinde çok sevinmişti. Yaşamı boyunca ABD onun kafasında erişilmesi zor bir güçtü, halkların baş düşmanıydı ve şimdi artık onlar bu baş düşmana bir darbe daha vurmanın coşkusunu daha eylem öncesinden yaşamaya başlamışlardı. Eylemleri başarısız oldu, ancak onların ölümü bile haydut ABD'yi korkutmaya yetti. Selçuk yoksulluğu tanımış, yıllarca gecekondularda ekmek kavgası vermiş, geçim sıkıntısı çekmiş, ama yine de kendini düzenin yolsuzluklarından koruyabilmişti. Bu nedenle devrimci hareketin saflarında yer alması zor olmadı. Halktan birisiydi, halkın öncüsü olmaya karar verdi ve vatanımızın bağımsızlığı için şehit düştü. Onurlu ve mütevazı yaşamı tüm cepheliler için örnek oldu. Söz veriyoruz Selçuk ve Sadık yoldaşlar! Emperyalizm dünya üzerinden silinene kadar savaşacak ve antiemperyalizmin tüm dünyadaki bayrağı olmaya devam edeceğiz.

14 Sayı 34/ 11 Haziran1999 HABER-YORUM KURTULUŞ 14 Grup Yorum Antalya'da Konser Verdi Antalya Koleji'nde 29 Mayıs günü Grup Yorum konseri gerçekleştirildi. Saat 20.30'da sahne alan Grup Yorum ilk olarak "Seher Yeli Kız" isimli türküyü seslendirdi. Bu türkünün ardından yaklaşık bir yıldır Ümraniye Hapishanesi'nde tutsak bulunan İrşad Aydın'ın selamlarını ilettiler. Bunun üzerine izleyiciler "Türküler Susmaz Halaylar Sürer", "Grup Yorum Susturulamaz" sloganları attılar. Konserin birinci bölümünde "Reber", "Ey Şahin Bakışlım", Geleneksel Divriği Pilav Şenliği Düzenlendi Her yıl geleneksel olarak yapılan Sivas Divriği Pilav Şenliği'nin bir yenisi daha 6 Haziran Pazar günü yapıldı. İstanbul'un bir çok semtinden otobüs kaldıran Sivas Divriği Güzelleştirme Derneği'nin düzenlediği pikniğe 5 bini aşkın insan katıldı. Belgrat Ormanı Mehmet Akif Ersoy Piknik Alanı'nda düzenlenen piknikte sabah saatlerinden öğlene kadar sohbet edilip halk oyunları sergilendi. Geleneksel pilavın dağıtılması sürerken saat 16.00'da Divriği derneğinin düzenlemiş olduğu konser başladı. Konser Grup Yorum'un sahnede yerini almasıyla başladı. Grup Yorum söylediği "Cemo", "Mitralyöz", "Ey Şahin Bakışlım" türküleriyle insanların coşkularını arttırırken 1 saat süren konserin ardından sahnede yer alan diğer sanatçılarla birlikte şenlik saat 19.00'da bitirildi. Şenlik alanında her sene olduğu gibi yine standımız kurulurken gazetemiz ve kitaplarımız satıldı. "Dadaloğlu" gibi Anadolu kültüründen örnekler oluşturan Kürtçe, Türkçe, Arapça, Akdeniz türkülerine yer verildi. Konserin ikinci bölümünde "Bir Ömür de Benden", "Halkımızın Gelini", " Umudun Zeybeği ", " Düğüne Gider Gibi", "Haklıyız Kazanacağız", "Zafer Yakında" türkülerini ve marşlarını seslendirdiler. Yaklaşık 1500 kişinin katıldığı konser iki buçuk saat sürdü. Eğitim-Sen Üyesine Faşist Saldırı

15 15 KURTULUŞ HABER-YORUM Sayı 34/11 Her hafta Ankara Yüksel Caddesi'nde kayıp, tutsak ve şehit yakınlarının yaptığı eylemin 80'incisi 5 Haziran günü gerçekleştirildi. Seksen haftadır, haklarımız için, adalet için, demokrasi için, halkımızla beraber Susurluk iktidarından hesap sormaya devam ediyoruz. Eylemde yapılan konuşmada: "Bu ülkede hapishaneler yetmiyormuş gibi 'F Tipi' hapishaneler yapılıyorsa, ülkede darbe ile ünlü 1982 anayasası yürürlükteyse inanç ve vicdan özgürlüğü yoksa, bu ülkede demokrasi yoktur" denildi. Eylemde; "Elimizde kılıç geçmişte, İstiklal Mahkemeleri'ndeydik, bugün ise DGM'lerdeyiz, onun için DGM'ler tüm sonuçları ile kapatılmalı, zararları, verdiği cezalar sonuçları ile birlikte tanzim edilmelidir." denildi. Konuşmada; "insanlık ayıbı olan işkence, düşünce ve örgütlenme önündeki engeller, emeğin örgütlenmesi üzerindeki baskıların Kayıplardan Korktukları Gibi Analarımızdan da Korkuyorlar kaldırılmasını istiyoruz ve bu konuda kararlı mücadelemizi sürdüreceğimizi söylüyoruz" dedi. Eylemde; "Kayıplar Devletin Çaresizliğidir Kaybedilen 500 İnsanımız Nerede? HÖP", "Kara Sayfalar Tükenişleridir Kurtuluş Susmadı Susmayacak- Kurtuluş Gazetesi", "Sansür Devam Ediyor Susmayacağız Kurtuluş Gazetesi", Emperyalizm Halkları Teslim Alamaz TÖDEF- AYÖ/DER", "Baskılar Bizi Yıldıramaz TÎYAD", "TÎYAD Üzerindeki Baskılara Son", "Zindanlar Boşalsın Tutsaklara özgürlük TÎYAD", "Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak TİYAD", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "DGM'ler Kapatılsın" dövizleri açıldı. Ayrıca eylemde "DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR", "Katil Devlet Hesap Verecek", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi" sloganları atıldı. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eylem 12.30'da başlayarak, 13.00'te bitirildi. İşkence Bir İnsanlık Suçudur İşkenceci doktor Nur Birgen görevini kötüye kullanarak, onlarca insana işkence izleri çok açık olmasına rağmen işkence görmemiştir diye rapor düzenlemiştir. Bu durum; İstanbul Tabibler Odası tarafından tesbit edilmiş ve Türk Tabibler Birliği Yüksek Onur Kurulu tarafından 30 Mayıs 1998 tarihinde 6 ay meslekten Men cezası verilmişti. Men cezasına karşın işkenceci doktor Nur Birgen verilen karar gereği cezalandırılacağına işkenceci polisin de desteğiyle terfi etmiştir. Meslek onuruna sahip çıkan doktor Cem Cemal İşyapan Adli Tıp Kurumu'na bir dilekçe yazmış ve doktor Nur Birgen'in yaptığının görevi kötüye kullanmak olduğunu ve bu nedenle meslek onuru için, doktor Nur Birgen hakkında İstanbul Tabibler Odası'nın verdiği cezanın uygulanmasını istemişti. İşkenceci doktor da, Dr. Cem Cemal îşyapan hakkında kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle dava açmıştı. Bu davanın ilk duruşması 9 Haziran Çarşamba günü Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma saat 09.30'da başladı. Duruşmaya, Dr. Cem Cemal îşyapan ve avukatları katılırken, Dr. Nur Birgen ve avukatı katılmadı. Kimlik tesbitinin yapılmasının ardından Dr. Cem Cemal îşyapan söz alarak üç sayfalık savunma okudu. Savunmada: "Benim için bu davadan berat etmek veya ceza almak çok önemli değil. Bu dava meslek onurunu hiçe sayarak, bilinçli bir şekilde işkenceye ve işkence yapanlara onay veren, yardım eden bir doktoru teşhir etmemdir. Bugün kısmen de olsa utanılan, sıkınılan işkence sürecine katılma olgusunun yarın övünülen bir iş olmaması için bu dilekçeyi verdim ve burada da bundan dolayı bulunuyorum" dedi. Doktor Cem Cemal İşyapan yazılı savunmasının ardından duruşma 21 Eylül tarihine ertelendi. Bu olayda görüldüğü gibi insanlara işkence yapan acizleşmiş faşist, onursuz işkencecidir. İşkenceyi yapan bir faşist kadar, işkenceyi gizleyen doktorda aynı sıfatlara sahiptir. Bu doktorlardan birisi de Nur Birgen'dir.

16 Sayı 34/11 Haziran 1999 HABER-YORUM. KURTULUŞ 16 "Türkiye NATO'dan Çekilsin" Yasakla, sansürle, baskıyla halkın gerçekleri öğrenmesini engellemeye çalışan Susurluk devleti, keyfi baskınlara birini daha ekledi. İzmir büromuz 28 Mayıs günü keyfi bir şekilde basılmış ve talan edilmişdi. Aynı gün idil Kültür Merkezi'de basıldı ve talana maruz kaldı. Son olarak da gazetemizin Antakya bürosu temsilcisi Gökay Dalgıç 8 Haziran günü evinden zorla gözaltına alındı. Gözaltına karşı direnen temsilcimiz babası ile birlikte gözaltına alındı. Babası aynı gün serbest bırakılırken, temsilcimiz bir günlük gözaltı ve işkenceden sonra keyfi bir şekilde tutuklanmıştır. Gerçekleri yazmaya halkın sesi olmaya devam edeceğiz Hükümet MGK'nın talimatlarıyla NATO'dan Çekilsin TÖDEF/AYÖsuç işlemeye ve ülkemiz topraklarını DER" imzalı bir pankart açıldı. emperyalizme peşkeş çekmeye Türkiye'nin başta NATO'dan ve devam ediyor. Yıllar boyunca ABD emperyalist kuruluşlardan çıkması emperyalizminin ve NATO'nun vurgulanan açıklamada; uşaklığım yapan Türkiye oligarşisi "Emperyalistlerin topraklarımızı bugün de gençlerimizi kirletmesine izin vermeyeceğiz. emperyalizmin jandarması gibi Emperyalizimle işbirliğine her kullanarak kardeş Yugoslavya halkım zaman karşı olduk, olacağız. vurmak için savaşa gönderiyor. Emparyalistleri ve işbirlikçilerini Emperyalizmin ve NATO'nun ülkemizden kovacak, dünya halklarına ve son üç aydır da topraklarımızdan temizleyene Yugoslavya halklarına yönelik saldırısı kadar mücadelemizi sürdüreceğiz." Ankara'da öğrenci gençlik tarafından denildi. Açıklamadan sonra protesto edildi. "Kahrolsun Faşizim Yaşasın Ankara Üniversitesi Hukuk Mücadelemiz", "Kahrolsun Fakültesi önünde 9 Haziran günü Amerikan Emperyalizmi", "Türkiye TÖDEF/AYÖ-DER'li öğrenciler NATO'dan Çekilsin", "Yaşasın tarafından bir basın açıklaması Halkların Kardeşliği" sloganları yapıldı. Eylemde "Türkiye atıldı. Saat 12.30'da başlayan eylem 12.50'de alkışlarla bitirildi. Van 100. Yıl Üniversitesi öğrencileri 1 Haziran Salı günü üniversite kampusu ve şehirlerarası otobüs ücretlerinin artırılmasını protesto ettiler. 500 TÖDEF'li öğrenci kampusten şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyerek geçen öğrenciler öğrenci otobüslerini durdurarak eyleme diğer öğrencilerin katılımını sağladı. Ayrıca öğretim görevlilerinin ve halkın öğrencilere alkışlı ve zafer işaretleriyle destek verdiği eylem aynı gün bitirildi. TÖDEF'li öğrencilerin eylemi ertesi gün otobüslere binmeyerek devam etti. iki gün süren eylem sonucunda lira olan otobüs ücretleri eski fiyatı olan liraya indirilerek öğrencilerin kazanımıyla sonuçlandı. Gaziantep'te Öğretmene Tokat Gaziantep Yeşil Kent İlköğretim, okulunda öğretmenlik yapan Hüseyin Karakaya "lakayit" davranış içinde bulunduğu gerekçesiyle kaymakam tarafından tokatlandı. 6 Haziran Perşembe günü okula gelen Şahinbey Kaymakam'ı Ömer Karahan, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Uzunöz ve Mal Müdürü Hasan BaşpmarYeşilkent ilköğretim Okulu'nu ziyarete gidiyorlar. Öğretmenler odasında dinlenen öğretmenler, toparlanmaya başlarlar. Bu sırada ceketini giyen Hüseyin Karakaya içeriye giren kaymakam, ilçe Milli Eğitim işletilemediği ülkemizde artarak devam eden bu çete kabadayı zihniyeti ülkeyi bir çıkmaza doğru sürüklemektedir. Bu nedenle ülkenin geleceğine yönelik, Milli Eğitim çalışanlarına yönelik bu tür saldırılara yetkililer duyarsız kalmamalı, olayın üstü örtülmemeli ve sayın kaymakam hemen açığa alınmalıdır. Yasa ve Yönetmelikleri hiçe sayan ayaklar altına alan sayın kaymakamın hala görevde olması demokrasinin bir ayıbıdır. Olayda tamamen suçlu olan yetkililer suçlarını örtmek, olayı kendi lehlerine Müdürü ve Mal Müdürü tarafından çevirmek için olay yerinde tuttukları "lakayit" davranıyor gerekçesiyle düzmece bir tutanakla mağdur hakarete uğramış ve tokatlanmıştır. durumda olan öğretmeni ikinci kez Bununla da yetinmeyen kaymakan yanında bulanan korumalarını mağdur etmeye çalışmaktadırlar. devreye sokarak Hüseyin Yanlış beyan tutanağını imzalayan Karakaya öğretmem öğretmenler Sayın îlçe Milli Eğitim Müdürü, odasına götürerek hakaret ve Şahinbey Mal Müdürü de aynı derecede saldırılarını burada da olayın sorumlularıdır. sürdürmüştür. Hüseyin Eğitim-Sen olarak öğretmene Karakaya'ya yapılan bu saldırı yapılan bu saldırıyı nefretle kınıyor, ardından Gaziantep Eğitim-Sen atılan tokatı tüm öğretmenlere atılmış tarafından yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: kabul ediyor, yetkilileri göreve davet "Demokratik yasaların işlemediği- ediyoruz."

17 17 KURTULUŞ HABERYORUM Sayı 34/ 1 l Haziran 1999 Öcalan Davasında Sıra Savunmada 31 Mayıs'ta İmralı Adası'nda başlayan Öcalan davasına 8 Haziran'da DGM savcısının mütaalasını okumasıyla devam edildi. Yaklaşık 1 saat 10 dakika süren mütaalanın okunmasından sonra savcı beklenildiği gibi Abdullah Öcalan hakkında idam cezası istedi. Bundan sonra ise mahkeme başkanı Öcalan ve avukatlarına savunma için süre isteyip istemediklerini sordu. Avukatlar savunmaya hazırlık için 1 ay süre istediler. Ancak mahkeme başkanı Turgut Okyay yasal olarak verebilecekleri sürenin 15 günle sınırlı olduğunu belirtti ve savunmaya hazırlık için bu 15 günlük süreyi verdi. Davaya 15 gün sonra Abdullah Öcalan ve avukatlarının savunmasıyla devam edilecek. 2 Haziran'dan savcının dava hakkında mütaalasını okuduğu 8 Haziran'a kadarki gelişmeler ise kısaca şöyleydi: "Bundan Sonra îsyan Yanlıştır" Davanın 3. günü olan 2 Haziran'da, duruşmaya Abdullah öcalan'a bazı kişilerle ilişkileri ve basında çıkan bazı iddialarla ilgili olarak sorulan sorularla devam edildi. Öcalan, bu sorulara verdiği cevaplarda Süleyman Demirel'in Mehmet Ağar'ın oğlunun düğününe katılmaktan vazgeçmesiyle ilgilerinin olmadığım, Filistinli örgüt liderlerinden Ebu Nidal'ı tanımadığını. Kıbrıs Rum Kesiminde eğitim konusunda herhangi bir çalışma yapılmadığını, Kıbrıs Rum Kesimi Sosyalist Parti Lideri Vassos Lisaridis ile görüşme yapmadığını söyler- ken, yıllarında Alman senatör Henrich Lummer ile görüştüğünü belirtti ve kendisinden Almanya'daki şiddet eylemlerinin durdurulması yönünde talepte bulunduklarını ifade etti. Öcalan ifadesinde intihar eylemlerinin yapılması için emir vermediğini ve bunları tasvip etmediğini, özel olarak bir kişiyi vurma talimatı olmadığını belirttikten sonra 200 yıllık geçmişte yaşanan çatışmalarda dış ve iç güçlerin etken olduğunu, 90'dan sonra yabancı güçlerin kendilerini de kullanmak istediğini; kendisinin buna karşı mücadele ettiğini, İngiltere'nin bu konuda geleneksel bir çizgiye sahip olduğunu söyledi. "1987'den sonraki örgütün amaçlan arasında yer alan sivil hedeflere yönelik saldırıdan bahsetmesini" isteyen mahkeme başkanına Öcalan, "Gerçekten bazı bilgisizler vardı. Bu konuda içimizdeki çatışma ciddidir. Sivil hedeflere yönelik saldırılarda çatışma yaşandı. Bu, içimizdeki çatışmanın doğurduğu saldırılardır. Bir çizgi savaşımı verdim, çok mücadele ettim" diye cevap verdi. Asker aileleri adına duruşmaya katılan avukatlardan birinin sorduğu "Kürtlere yönelik baskı var mı?" sorusuna verdiği cevap ve bunun üzerine gelişen diyalog ise ilginçti. Öcalan'ın soruya; "Bir halkın dilini kullanması çok önemlidir. Türkiye'de Kürt dilinin konuşulmasının yasaklanması doğru değil. Bu ciddi bir baskıdır. Ancak sizin bu konuda verdiğiniz bir karar var. Bu çözüm öneriyor" şeklinde ce- vap vermesi üzerine Mahkeme başkanı Turgut Okyay tekrar "Bu konuda bir karar verdik: Baskı, zulüm, işkence bugün sürüyor mu? diye sordu. Öcalan ise bu soruyu, "1990'lardan sonra birlik içinde Türkiye'de insan haklarında gelişmeler var. Bundan sonra isyan yanlıştır. Mesele çözüm yoluna girmiştir. Banş ve kardeşlik için duyarlı olmak gerekir" diye cevapladı. Yani 90'dan sonraki "konseptler", "özel savaş", "Kürtleri topyekün imha politikaları", "köylerin yakılıp yıkılması", "kayıplar", "infazlar", "binlerce faili meçhul" gibi üzerinde çok konuşulan şeylerden bahsedilmedi hiç. Çizilen tabloya göre 1990 sonrasının Türkiyesi, Kürt dili üzerindeki baskıdan başka bir şey olmayan, "demokratikleşen" bir Türkiye'ydi. PKK Başkanlık Konseyi'nden, "Öcalan'ı Destekliyoruz" Açıklaması 2 Haziran'da yaşanan önemli gelişmelerden biri de PKK Başkanlık Konseyi'nin Öcalan'ı destekleyen açıklamasıydı. Daha önce içinde bulunduğu tutsaklık koşullan nedeniyle Öcalan'ın yapacağı açıklamaların kendilerini bağlamayacağını söyleyen Başkanlık Konseyi, yaptığı bu yeni açıklamayla Öcalan'ın önerdiği "çözüm planını" desteklediğini söylüyordu. Mahkeme koşullarının ve gelişmeleri çok taraflı olarak kamuoyuna yansıtan burjuva medyanın eleştirildiği Başkanlık Konseyi açıklamasında özet olarak "Genel Başkanımızın büyük bir özveriyi yaşayarak Türkiye Cumhuri- yeti devletine sunduğu bu çözüm imkanı Türk ve Kürt halkları arasındaki barış ve kardeşliğin tek doğru yoludur ve tüm dünya halklarının çıkarma olan da budur. Tüm Parti örgütümüz yüksek bir birlik ve örgütlülük içinde Genel Başkanımızın yürüttüğü bu tarihsel çabalara bağlıdır ve bütün gücüyle desteklemektedir" deniliyordu. 3 Haziran'daki Duruşmaya Öcalan'ın Avukatları Katılmadı 3 Haziran'da yapılan mahkemenin 4. gününe Abdullah Öcalan'ın avukatları ve yakınları katılmadılar. Bir gün önce avukatlar, kendilerine yönelik saldırıların sürdüğünü, otel sahiplerinin tehdit ve baskılar nedeniyle kendilerine yer vermek istemediklerini, yer verenlerin de baskı ve tehditler nedeniyle kısa bir süre sonra otelden çıkmalarını istediğini söyleyerek ertesi günkü duruşmaya katılmayacaklarını açıklamışlardı. Duruşma Öcalan'ın avukatlarının ve yakınlarının olmadığı koşullarda sürdü. Mahkeme başkanı ve asker aileleri adına duruşmaya giren avukatlar çeşitli sorular sordular, Öcalan da bunları cevapladı. PKK'nın para kaynakları, silahlar, HADEP'le ilişkiler, bazı yabancı ülkeler ve kişilerle ilgili sorulara verdiği cevaplar dışında Öcalan "barış" istediğini bir çok kez tekrarladı. Öcalan'ın bugüne kadar söylediklerini reddederek ifade ettiği "Atatürk milliyetçiliğine, kültür milliyetçiliğine inanıyorum" sözleri ve sık sık dile getirdiği "demokratik cumhuriyet"'ile il- ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Burjuva demokrasisine övgü "Demokrasinin, yüzyılın sonunda tam zaferini ilan etmesi, tekniğin, üretimin bu en muazzam çağında nedensiz olmayıp, demokratik sistemin mekanizmalarıyla yakından bağlantılıdır. Toplumları, dolayısıyla bireyleri, hiçbir sistem, kendi doğallığında bu kadar açığa çıkaramamış ve yaratıcı kılamamıştır. Gücünü özgürleştirmeden alır. Basit ve zor gelişir. Ama, sonuçlarının en hızlı ve güçlü görünen rejimden daha güçlü olduğu günümüzde tamamen kanıtlamıştır." "Günümüz demokrasileri, faşizmin total amansız diktatörlüğüyle, zıt yöndeki reelsosyalizmin, totaliter rejimlerine karşt direnerek, yüzyılın sonunda kesin zaferini ilan etmiştir. İki totaliter sistemde, çok güçlü bir gelişmeyi yaşamalarına rağmen, ayakta kalamayışları, esasta özgür yaratıcı yeteneği, toplumda ve bireyde aşırı baskı altına almalarından kaynaklanır." "Demokrasi, ilkesizlik ve kurumsal, geleneksel esaslardan yoksunluk da değildir. İlkesi özgürlük, eşitlik, zora başvurmama evrimsel gelişme, çıkarlara ve çözümüne saygıdır. Aslında, uygulandığı toplumun bilimsel tanımına, ve aydınlanmış olmasıyla oldukça bağlantılıdır. Bu özellikleriyle, gelişkin birey ve toplumsal kesimleri ortaya çıkarmanın harika rejimidir." "Faşizmin, burjuva milliyetçiliğinin nefes aldırmaz totalitarizmiyle, işçi sınıfının aşırı eşitçiliğinin demokrasi yoksunluğu totalitarizminin başarısızlığı, bu çerçevenin dışına taşırılmış gerçeklikleriyle bağlantılıdır. 2000'li yılların zaferini kesinleştiren demokratik sistem, derinliğine ve tüm toplumlara yaygınlaşmasının önüne geçilemez gibi görünüyor. Buna karşı direnen kaybederken, başarıyla uygulayanın kazanacağı da aynı kesinliktedir." ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Mustafa Kemal'e övgü "Birinci Dünya Savaşı sonunda, imparatorluğun dağılışından sonra Cumhuriyetin kuruluşu Mustafa Kemal'in pratik komuta ve gerçekçi siyasi anlayışıyla yakından bağlantılıdır. Felsefi, ideolojik bir derinliği olmazsa da savaşta pişmiş kişiliği, neyin ne kadar gerekli ve nasıl yaşatılabileceğini üstün bir duyarlılık ve hamleci yaklaşımla sezmesi, ve pratik zekasıyla gerekli olan gerçekleşebilecek kadar olan Cumhuriyetti. İngilizleri, Rusya'yı, Almanya'yı gerçekçi değerlendirmesi, dış denge tahlillerinin de isabetli olduğu ve başarı da payının küçümsenemeyeceğini gösterir." "Güçlü demokratik seçenekler azdır. Yine de Mustafa Kemal'in idealinde; özellikle Serbest Fırka denemesiyle demokratik sisteme ilgisi küçümsenemez. Onun, gerek Türk, gerek Kürt toplumu içerisinde ortaya çıkan ayaklanmaları tasfiye ederken, demokrasiye karşıtlıktan ziyade, Cumhuriyete karşıtlık endişesi hakim basar. Şiddetin uygulanma düzeyi tartışılabilinir. Ama, cumhuriyetin kuruluş ve korunmasının, başlı başına büyük bir tarihi adım olduğu yaşama gerçeğinden de bellidir. Mustafa Kemal bir demokratik devrim yapmamıştır. Ama, cumhuriyetin kendisinin, ulusal egemenlik anlayışıyla ve üst yapı reformlarıyla, demokratik bir alt yapı yarattığı da önemli ve kesindir." ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Orduya övgü "Toplum gerçekten demokrasi ve onun sorunları barışçıl çözme

18 Sayı 34/11 Haziran 1999 HABER-YORUM KURTULUŞ 18 gili açıklamaları ise bundan sonra daha uzun süre tartışılacağa benziyor. 4. gününde duruşma içlerinde işkenceciliği, rüşvetçiliği belgeli, işkenceci, infazcı polislerin avukatlığını üstlenenlerin de bulunduğu, asker aileleri adına mahkemeye giren avukatların esas hakkındaki iddialarını bildirmeleri ile sona erdi. Bu avukatların hepsi Öcalan'ın idam edilmesini istedi. Asker Ailelerinin Avukatı Mahkemeden Dışarı Çıkarıldı Mahkemenin 5'inci gününde kalacak yer sorunları halledildiği açıklanan Abdullah Öcalan'ın avukatları gelmişlerdi. Asker ailelerinin avukatlarının esas hakkındaki iddialarına devam edilmesiyle saat 10.00'da başlayan duruşma, Öcalan sorulan çeşitli sorularla devam etti. Sorular daha çok PKK'nın yurt dışı bağlantıları, öcalan'ın görüştüğü iddia edilen kişilerle ilişkileri üzerineydi. Öcalan'ın avukatının, PKK Başkanlık Konseyi'nin Öcalan'ı desteleyen açıklamasını okurken asker ailelerinin avukatlarının "PKK propagandası yapılıyor" diyerek bunu engellemeye çalışmaları üzerine, mahkeme başkanı müdahalede bulunan avukatın dışan çıkmasını istedi. Böylece mahkemede gayet "demokratik", "tarafsız" bir işleyişin sürdüğü izlenimi de verilmiş oldu. Mahkeme başkanının bu tavrından sonra asker aileleri ve avukatları salonu terkettiler. Mahkemeye bir süre ara veren mahkeme başkam daha sonra savcının dava hakkında mütaalasını hazırlayabilmesi için duruşmalara 8 Haziran Salı gününe kadar ara verildiğini açıkladı.* sistemine, olgunlaşmış olarak hazırdır. Partiler epey dersini almıştır. İşlemeyen verimsiz kurumlar açığa çıkmıştır. Sorun çözen yönetimler halkın kesin tercihine ulaşabilirler. Ordu, en hazırlıklı kurum olarak bu süreci demokrasi lehine geliştirmekten yana ama, denetimi de elden bırakmak niyetinde değildir. En ciddi sorun olarak duran Kürt sorunu, eğer gerillaların ve PKK'nin uygun bir çözüm yaklaşımıyla demokratik sisteme çekilirlerse, bu gerçekten kalıcı bir demokrasi zaferi olacaktır. Islamın, Refah Partisi şahsında sisteme entegre edilmesi önemli oranda çözümlenmiştir." "Ordu darbe yapmıyor. Ordu en demokratik görünen partilerden bile daha duyarlı, demokrasinin ölçütlerini hatırlatıyor. Günümüzde ordu ve demokrasi ilişkisi irdelenirken, herkes şahsı için alabildiğine demokrasi isterken ordunun gerçekten demokratik normların takipçiliğini üstlenmesi, şüphesiz ülkenin güvenliğiyle bağlantılıdır, ama, sorumlu olduğu bu güvenliğin bile, ne kadar yalandan demokrasiyle bağlantılı Milliyetçiliği ve İnkarcılığı Mahkum Edelim Milliyetçiliğin eninde sonunda kendi açmazlarıyla karşılaşması kaçınılmazdı. Öcalan bu açmazlarla karşılaştığında, devrimci bir muhasebe yerine, reddiyeciligi seçip, oradan da düzenin savunulmasına ulaştı. Geçmiş mücadeleyi hemen tüm yönleriyle reddederken, düzene ve düzen güçlerine övgüler başladı. Öcalan esasında kimseye söylenecek bir şey de bırakmamıştır. Geçmişi inkar ettiğini, yanlış yaptığım, devletin haklı olduğunu, kendisi anlatıyor. Her şeyi açık söylüyor. Kürt uzak ve yakın tarihi karşısında tam bir reddiyecilik söz konusudur. "Keşke 70lerde böyle düşünseydim" diyor. O günden bugüne yanlış düşündüpnü, mücadeleyi yanlış biçimlendirdiğim söylüyor. inkarcılık Kürt tarihine uzanıyor: "Bu isyanları ileri, geri veya siyasi, milli saymak bile abartılıdır. Aslında özde böyle niyet taşımıyorlar. Bu daha çok bir örtü anlayışıdır. Yalın ağa-bey-reis-şeyh çıkarı, daha çok hanedan aile çıkarlarının yönlendirdiği ve çıkmazı derinleştiren Kürt halkının tarihine büyük acılar, katliamlar veren gelişmeye dep, baş aşağrya götüren özelliklere sahipler... Esasta da kim çok pay verirse gözü onda olan bir temel anlayışla bir önemli sonuca gidilemeyeceği olduğunun görülmesinin de yüksek ve saygı duyulması gereken bir anlayış gereğidir. Bu açıdan da, aşamanın tarihi, demokratik nitelikte olduğunu görüyoruz. Çözümün bizzat demokrasinin çare tükenmezliğinde görüldüpnü anlıyoruz. Bu, zorunlu olarak anlaşılmasaydı, darbe yapmanın önünde duracak bir güç olmadığını da biliyoruz. Ordu bugün demokratik aşamanın karşısında bir tehdit değil, tersine sağlıklı aşama yapmasınm ve işlemesinin teminat gücü konumundadır." ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Devletle bütünleşme "Kürtler, nasıl ulusal kurtuluşun bir Kuvva-i Milliye gücü rolünü 1920'lerde oynadılarsa, günümüzde 2000'li yıllara doğru da, temelde bir kuvva-i demokrasiye rolünü PKK ile doğrusu ve yanlışı, acısı ve tatlısı ile oynamışlardır. Bu bölücülük değil, belki Türkiye ve Türkler ile en büyük birlik olma, güçlü olma, yeniden açıktır. Trajedi, talihsizlik buradadır. İnsanın "keşke bu isyanlar, bunların tarihi olmasaydı" diyesi geliyor. Mustafa Kemal cumhuriyeti korumak için bu ayaklanmaları kanla bastırdı ve cumhuriyetin korunması tarihi bir adımdır diyerek de Kürt isyanları karşısındaki katliamları meşrulaştınyor. Evet, Şeyh Sait, Koçgiri gibi isyanlarda emperyalizmin kışkırtmaları vardır, ama demokratik, ulusal yanlan da vardır. Bu nedenle her şeyiyle reddedilemezler. Ve hiç bir durumda, baskı, katliamlar meşru değildir. inkarcılık yalan döneme geliyor: "ölüm oruçları, kendini yakmalar, binlercesinin bombayı kendinde patlatması intihar eylemleri, yine asla tasvip edilmeyecek sivil kitle hedeflenmesi mevcut toplumsal yapının derin etkisi altında olmak kadar, yetersiz bilinç ve anormal duygu ve iradenin de sonucudur." Dün bunları "kahramanlık" diye niteleyen Öcalan'ın bu sözleri, trajiktir. Geçmişi değerlendirmek, doğrulan ve yanlışları ayırd edip doğrular temelinde bir çıkış ve çözüm yolu bulmak farklı bir şey, kişisel ve siyasal her düzeyde tümden inkar etmek farklı bir şeydir. öcalan ikincisini yapmaktadır. Ortadoğu'dan, Kafkasya'ya, Balkan'lara önder olma hareketidir." "Cumhuriyet için de, PKK için de, genelde demokrasi özelde en temelinde yatan sorun olarak Kürt sorununda tarihi bir uzlaşma ortama ve imkanı vardır. Cumhuriyet, olgunca ve demokratikleşmesinin kayıp değil en büyük kazanımı olduğunu görse ve bunu dayatmaktan çekinmezse, PKK de kendini dönüştürmenin yolunun demokratik cumhuriyetle uzlaşmadan gerçekleşmeyeceğini tarihi uzlaşmanın ancak böyle gerçekleşebileceğini öngörerek, adım atsa, toplumun demokratikleşme düzeyiyle, cumhuriyetin aynı frekanslı düzeyi birleştiğinde, bu muazzam bir sıçramaya yol açar." "PKK, Cumhuriyeti parçalayan iddiasından onu güçlendiren temel olgulardan birisine dönüşecektir. Yargıçlar bunu görebilmeli. Yirmibeş bine yakın mensubunu kaybetmiş, on bini aşkın cezaevinde, daha yeni seçimlerde bir buçuk milyonluk seçmen taraftara sahip bir hareketi Cumhuriyet mahkumu, karşıtı yapmamak tarihi bir görevdir. ABD hariç hemen tüm emperyalistleri suçlamıştır. Ama daha üzerinden çok fazla geçmemiştir. 13 Aralık'ta MED TV'de yaptığı konuşmada "hepsine emperyalist etiketi yapıştıranlayız... solu var, sosyalisti var, komünisti var... hepsini hedef alamayız" diyordu. Gerçek bir muhasebe, 70'lerden bu yana hangi yanlışlann sonucunda bir tıkanıklığa, çözümsüzlüğe geldiğini ortaya koymaktır. Gerçek bir muhasebe, o zaman emperyalistlerle ilgili neden öyle düşündüğünü, nerede yanıldığını ortaya koymaktır. Gerçek bir muhasebe, intihar eylemlerini hangi mücadele çizgisinin çıkardığını ortaya koymaktır. Bunları yapmıyor öcalan. Tüm tarihi inkar edip işin içinden çıkıyor. Her şeyi inkar edince, her şeyi yeni bir bütün içine oturtmaya çalışıyor. Milliyetçilik, uzlaşmacı özünü gösteriyor ve öcalan içinde yer alınacak yeni bütün olarak oligarşinin faşist iktidarından başka bir şey olmayan "demokratik cumhuriyet'i keşfediyor. Milliyetçilik ve inkarcılık, düzenin otoritesini tanımayla sonuçlanıyor. Milliyetçiliği ve inkarcılığı mahkum edelim. Devrimciliği ve mücadeleyi yükseltelim. Hatası, yanlışı olsa da yapılanın orta düzeyde resmen çokça dile getirilen bir savaş olduğu, her savaşın da bir barışı olduğunu, PKK'nin de sınırlı olarak bile, devlet yol açarsa barış yoluna girmekten, ortak vatan ve demokratik Cumhuriyete layık olduğu, değeri gücü vermekten çekinmeyeceği, bu güçte olduğu görülecektir." "Özce Kürt Sorunu tarih, dil, kültür araştırma ve ön hazırlık okullarıyla yayma ve yine bununla bağlantılı serbest kitap, gazete, radyo, tv, benzeri yayım araçlarına özgürlük tanımayla özgün çözümünü yakalamış olacaktır. Bununla kesinlikle bölücülük, ayrılıkçılık gelişmez. Tersine önü alınır. Zayıflama olmaz, yine güçlenme doğar. Devlete bağlılık gelişir. Çünkü, devlet artık daha fazla kendinindir." "Devlet ve toplum daha affedici ve demokratik ölçülerle yaklaşırsa, ilk tezlerde konulduğu gibi dil ve kültür özgürlüğü ağırlıklı bazı yaklaşımları geliştirirse, gerçekten tarihi bir aşama yakalanır. Bölge halkı, devleti demokratik iradesiyle tanıyıp birleşmeyle artık korku, endişe kalkar. Devletle

19 19 KURTULUŞ HABER-YORUM Sayı 34 /11 Haziran 1999 Ne Olacak? Ne Olmalı? "Sömürgecilik" teorisiyle çıkıldı yola. iflas etti; Bağımsız Birleşik Kürdistan denildi, iflas etti. Türkiyelileşme denildi; tutmadı. Suriye'de bölge devletlerine dayanma politikası izlenip, emperyalistlere çöz çağrısı yapıldı. Çözmediler. Roma'da Avrupa'ya dayanarak otonomi isteme ve ABD'ye çağrı... Avrupa ve ABD cevap verdi. Cevap İmralı'ydı. Şimdi İmralı'da ABD'ye dayanma ve MGK'ya övgü... ABD ve MGK çözümleriyle paralellik kuracak teoriler geliştirme... Son dayanılan ABD çözümü bir biçimiyle uygulanacaktır. Ama PKK dışında. PKK ile pazarlık edilmeyecektir; ama daha önce emperyalistler nasıl kullandıysa, şimdi de MGK ve ABD kullanacaktır. Öcalan'ın savunmasında söylediği pek çok şey, daha bugünden ABD ve MGK'nın dünya halklarına vermek istedikleri mesajlara uygundur ve böyle bir "kullanma" için çok fazla malzemeyle doludur. Öcalan, onların istedikleri gibi konuşuyor. Devleti aklıyor, oligarşiye bir şey demiyor. Övüyor. Demokratik cumhuriyet diyor. "Devletimiz" diyor. Şiddetin "çıkmaz" olduğunu söylüyor. Gayrı meşru ilan ediyor. Bu deney de iflas edecektir. ABD ve oligarşi, istedikleri gibi yönlendirip, kendi çözümlerini zamana yayacaklardır. îdam en azından bugün için emperyalistlerin ve oligarşinin gündeminde olmayacaktır. Olması halinde bile bu istemedikleri bir şey olacaktır. Oligarşi istediği gibi konuşan birini neden idam etsin! Öcalan'ın konuşmalarında ulus, ulusal hareket ve bütün Kürt tarihi reddedilmiştir. Bu noktada öyle uç noktaya varılmıştır ki, "asimilasyon" savunulmaktadır artık; "Türkiye'de ise yasakla ve engellemelerle isyancılığa, toplumun yabancılaşmasına yol açıyor. Sağlıklı bir asimilasyona da fırsat vermiyor." (36) denilmektedir. 20 yıldır söylenenleri Imralı'da reddetmenin ne anlama geldiğini, bu sonucun nasıl ortaya çıktığını herkes görmek zorunda. Sen her şey yanlıştı, kavrayamadık, yüzeyseldik, amatördük, dogmatiktik, yanlış yaptık dersen, bugün oligarşiden ne hakkı isteyebilirsin ki? Oligarşi, yanlış yaptınsa düzelt ve teslim ol der. Bu anlamda pazarlık şansı yoktur. Klasik reformist liberal partilerden, TÜSİAD'dan, ihd'den bile daha geri bir konumda taleplerde bulunulmaktadır. Ve ilginçtir, oligarşi bunları kabul etmemektedir. Bu bir sınıf savaşıdır; sınıf savaşını ya zorla kazanırsın, ya yok edilirsin. Başka bir açıklaması, başka bir sonuç biçimi yoktur. Kürt milliyetçi hareketi bu gerçekleri hiç bir zaman öğrenemedi. Öğrenmek istemedi. Bu süreçte ya öğrenecek, ya yok olacaktır. Yok olmanın çok çeşitli biçimleri vardır. BAŞKA HİÇBİR YOL YOKTUR. BÜTÜN TEORİLER ARTIK GİZLE- NEMEYECEK BİÇİMDE İFLAS ET- MİŞTİR. ARTIK DENEYECEKLERİ TEK YOL KALMIŞTIR; DEVRİMCİ BİR GEÇMİŞ MUHASEBESİ YAPIP DEVRİMCİ ÇİZGİYE GELMENİN DIŞINDA HİÇBİR ŞEY, MEVCUT ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ DEĞİŞTİRMEZ. Öcalan kime söylediği, kime yöneldiği belirsiz bir biçimde "anlaşılmayacak ne var, anlayış gösterilmeyecek ne var" diyor. Son noktayı koymak istiyorum diye feryat ediyor. Beni anlayın, söylediklerimin iyi anlaşılması lazım diye tekrar tekrar sesleniyor. Oligarşi anlıyor. Çok iyi anlıyor. Ama oligarşi sınıfsal konumuna uygun hareket ediyor. Daha önceleri de belirttiğimiz gibi belki af da çıkaracak, Kürt dilini serbest bırakacak, ama seninle pazarlık etmeyeceğim, önce seni ezeceğim, bitireceğim, sonra bunları yapacağım diyor. Gerçekten de gelinen nokta itibarıyla Öcalan için de, PKK için de tercihler, alternatifler iyice sınırlanmıştır. Bu durumdan iki çıkış yolu vardır: BİRİNCİ YOL; temiz, saf devrimci yoldur. Ki bu çok farklı bir şeydir; bugün yapılanlarla, devricilik adına gösterilenle hiç bir ilgisi yoktur. Orda, Imralı'da ezenler ve ezilenler vardır. Sorun hangi tarafta-sındır; kimin çıkarlarını savunduğundur... Bu yolun devrimcilikle ilgisi yoktur. İKİNCİ YOL; tamamen teslim olup bütün yaptıklarımdan pişmanım demektedir. Bunu çok dolaylı biçimde söylüyor Öcalan. Ama bunu bir "pazarlık" içinde yapıyor: Şu anda örgüt benim kontrolümde, bana kanal açın bitireyim...diyor. Birinci yolu tercih etmeyen Öcalan, ikinci yolun kabul edilmesi için çırpınıyor. Oligarşi anlıyor ama hayır, ben seni bitireceğim diyerek, moral bozmaya, parçalamaya, güçsüzleştirmeye oynuyor. Bu yol ne Öcalan'ı, ne PKK'yı hiçbir yere götürmez. Geri çekilecek artık hiç bir yer kalmamıştır. Geri çekildikçe oligarşi daha fazla saldıracaktır. Kürt-Türk çatışması çıkar tespitleri de onlar için fazla bir şey ifade etmeyecektir. Ne yazık ki bu ikinci yol, hem Öcalan, hem de Başkanlık Konseyi tarafından benimsenmiştir. Açıkça görülen şey, bu işin bitirilmek istendiği, ama yol bulamadıklarıdır. İşte bunları görerek, bilerek defalarca yazdık, bu yoldan vazgeçin, devrimci rotaya girin, Anadolu ihtilali çizgisini benimseyin, halkların kardeşliği buradan geçer, barışı ancak devrimciler sağlar, barış ancak devrimci iktidarla hayat bulur dedik, demeye devam ediyoruz. Bu yol bataktır; bu yol moralsizleşmedir, bu yol devrimci dinamikleri tümden yitirmektir. Bu yolda hiçbir halkın hiçbir çıkarı yoktur; bu yol, bedellerin boşuna ödenmiş olması demektir.* yabancılaşma dönemi sona erer, benim devletim anlayışı gelişir. İsyan, çatışma zeminleri de böyle kalkar. Asli kurucu öğelik ve anayasal vatandaşlık, ifade özgürlüğüyle bütünleşti mi, sorun büyük oranda çözüm yoluna girmiştir." ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Emperyalizme övgü "Birçok ülkede benzer sorunların belki de yüzyıllardan sonra bu yönlü yumuşamayla çözüldüğü ve Avrupa demokratik sisteminin bunun örnekleriyle dolu olduğu açıktır." "Özce hem aşırı dini, hem aşırı milliyetçi yaklaşımların ve çok yönlü uygulamalarının yarattığı ağır sorunlardır ki, genel demokratik kuram ve uygulama büyük gelişme göstermiş, bunu uygulayan ülke toplum ve yönetimleri sonuçta zafer kazanmış ve günümüzde 20. yüzyılın sonlarında zafer, genelde giderek olgunlaşan demokrasinindir. "Gerçekten bu sistemi inançlı, ölçülü ve nasıl uyguladıklarını bilen toplumlar günümüzün en gelişkin toplumlarıdır. Devletleri, dünyada gücünü kabul ettiren devletlerdir. ABD ve İngiltere'nin dünyaya nasıl yön verdiği göz önüne getirilirse bu gayet açıktır." "Batı uygarlığı bu anlamda, demokratik uygarlık olarak da adlandırılabilir. Çünkü gücünün altında bu sistemi geliştirmiş olması yatar. Demokratik sistem en az bilimsel-teknik üstünlük kadar önemlidir. Karşılıklı etkilemeleri güçlenmelerine yol açmış ve artık dünya uygarlığı anlamını da yakalamışlardır." "Bir diğer örnek ülke İngiltere; anayasa sistemini dünyada en iyi uygulama unvanına sahiptir. Sorunlarını şiddete başvurmadan demokrasi içinde en uygar tartışmayla çözmenin de seçkin ülkesidir. Buna nasıl geldiği de çarpıcıdır. "'Yirminci yüzyıl İngilizleri güvenlik içinde küçük kavgalarını yapabilirler çünkü, İngilizler ve İskoçlar; Velşler ve İrlandalılar; Protestan ve Katolikler, aristokratlar ve avam, toprak sahipleri ve sanayiciler, kendi tenkillerini sömürülerini ve cinayetlerini geçmiş dönemde yapıp bitirmiş bulunuyorlar. Bugünün oydaşlığı, dünün bunalımlarının meyvesidir." "Burada yüzyılın çok yönlü kavgalarından nasıl mükemmel bir anayasal demokrasi çıkardıklarını, en büyük erdemlerinin demokratik sistem yaratıcılıkları oluyor. Demokrasinin dili evrimdir. Bunun ustası da İngiltere'dir." "9O'lı yıllarla birlikte gelişmeler demokrasi lehinde ve dünya çapındadır. Sovyetler demokratiksizlikten çözülüyor, tüm sistem neredeyse demokrasiye topallasa da yöneliyor, her ülkede bu yönlü gelişme yaşanıyor." ÖCALAN'IN SAVUNMASINDAN SEÇMELER Misak-ı Milli'ye övgü "Türkiye'yi Misak-ı Milli olarak başta ortak bir vatan olarak kabul, hem Kürtler hem Türkler için bir ulusal yemin olarak kabul edilir." "En iyi, anlamlı ve mümkün olan özgürlük ve bağımsızlık bu yer Kürdistan da olsa ancak Türkiye'nin genel Misak-ı Milli sınırları içinde mümkündür. Bilimsel olarak da kanıtlamak zor değildir. Ayrılmış bir Kürdistan bitmiş, veya bir gücün kuklası, işbirlikçilerinin malikanesi olmaktan öteye gidemeyecek bir Kürdistan'dır. Ayrılmış bir Kürdistan halkın değil, yabancı ve işbirlikçilerinin olabilir ki bu da, ağırlıklı olarak hayalidir, ancak çıkar güçlerinin oyunu olarak sık sık tekrarlanır. Tarih bu tür oyunların isyanlarda nasıl oynandığını, asıl felaketlerin halkın yaşadığını çok iyi ortaya koymaktadır. Kendi isyanımızda da bunu gördük. Şunu demek istiyorum; mücadelemin kendisi Türkiye ile ancak birlikte amaca ulaşılacağıdır. Tüm gücümle bunu örgüte, PKK'ye de mal etmekten çekinmedim."*

20 Sayı 34 /11 Haziran 1999 HABER-YORUM KURTULUŞ 20 Tercih Yanlışsa, Çözüm Yanlışsa, Bir Yanlış Tüm Doğruları Götürür İmralı'da yapılan gecikmiş bir muhasebedir. Yanlış zamanda ve yanlış yerde. Böyle olduğu içindir ki, doğrularla yanlışlar içice. Doğrular, yaşanılan belli bir pratiğin sonucu. Devrimcilerin yıllardır işaret ettiği tıkanıklıklar, açmazlar, yanlışlıklar ancak şimdi kabul ediliyor. Ama yanlışın aşılması sorunu yok. Onun yerine inkarcılık var. Tüm geçmiş inkar edilip, doğruların yanına, inkarcılık ve düzene yani "demokratik cumhuriyete" sığınma konularak, daha büyük bir yanlışa düşülüyor. BU YANLIŞ TÜM DOĞRULARI GÖTÜRÜYOR. Bu muhasebede deniliyor ki; "sadece, ayrı devlet anlamında yorumlanan "ulusların kaderlerini tayin hakkı" gerçekten, bu yorumuyla bir çıkmazdı. Kürdistan pratiğinde, sorunu yokuşa sürme yanı ağır basıyordu." Oysa bu hep belirtilmişti. Çözümün şu veya bu biçiminin mutlaklaştırılmaması gerektiği onlarca defa yazılıp çizilmişti. Ama o zaman kimseye kulak asılmıyordu. (Şimdi Leslie Lipson adlı bir yazara büyük değer biçiliyor!) Muhasebe şöyle devam etmekte; "âynı devlet, federasyon, otonomi ve benzeri yaklaşımların bile, geri ve bazen çözümsüzlüğe yol açtığını pratikte görünce; demokratik sistem üzerinde yoğunlaşma, bana çok önemli geldi. Bunda askeri, silahlı güç yolunun giderek tıkanmasının da büyük payı vardır." Yanlışın doğruları götürmesi böyle oluyor işte. Evet, ayrı devlet, federasyon, otonomi, bunlardan birini mutlaklaştırmak, bazen gerilik, bazen çözümsüzlüktür. Söylenmiştir. Dahası; askeri, silahlı güç yolunun tıkanması tesbiti doğrudur. Söylenmiştir. Ama tıkandığını gördükten sonra değil. Devrimciler, ayrı örgütlenmeyle ve bu stratejiyle bu tıkanıklığın kaçınılmaz olduğunu öngörmüşlerdir. Neyse, diyelim geç de olsa bu doğrular tesbit edildi. Peki çözüm? Doğruları götüren yanlış burada geliyor işte. Muhasebenin sahibi diyor ki, bu nedenle "demokratik sistem". üzerine yoğunlaştım. "Demokratik sistem" dediği, oligarşinin düzeni. Muhasebe sahibi, bu tıkanıklıklardan hareketle, tıkanıklığın NEDENLERİNİ çözümleyip, oradan DEVRİMCİ BlR ÇÖZÜME gitme yerine, mevcut düzen içinde bir çıkış arıyor. Niye örneğin, "demokratik sistem" diye adlandırılan alternatif üzerine "yoğunlaşılıyor" da, HALKIN birlikte ÎKTÎDARI üzerine yoğunlaşılmıyor? Tabii bu bir devrimci muhasebe değil. Oligarşinin açtığı dava çerçevesinde, içinde bulunulan tutsaklık koşullarında ve içinden bir türlü çıkılamayan siyasal, askeri çözümsüzlükler içinde, düzen içinde kendine bir yaşam alanı bulma kaygısıyla yapılmış bir muhasebe. Böyle olunca; halka hesap verme yok, oligarşiye hesap verme var. Nedenlerini arayıp bulma yok, sonuçlardan hareketle yeni tercihi haklı göstermeye çalışma var. Muhasebe sahibi, aslında girdiği yeni yolun gerekçelerini açıklamak konusunda sıkıntılıdır. "Bunda askeri, silahlı güç yolunun giderek tıkanmasının da büyük payı vardır.", "ayrı devlet, federasyon, otonomi ve benzeri yaklaşımların bile, geri ve bazen çözümsüzlüğe yol açtığını pratikte görünce..." "Özellikle 93'ten sonra dönüşme; dünya çapındaki gelişmeleri görerek çözüm konusunda yaratıcılığını gösterememesi bir noksanlık olarak görülebilir. "Bunda hem devletin yaklaşımlarının eski katılığı aşması hem de pratikte ayrılıkçı yaklaşımın gerçekçi olmamak, pek yararlı bir yol olmamak kadar acı ve kaybının çok olmasının da payı büyüktür." Bunlar birbirinden farklı neden ve sonuçlardır. Daha açıkçası, neden demokratik cumhuriyette karar kılındı; silahlı mücadelenin tıkanması mı, kayıpların büyüklüp mü, "çağımızın demokrasinin zafer çağı" olmasından mı, ayrı devlet, federasyon gibi çözümlerin çözüm olmadığının anlaşılmasından mı?.. Bu sıkıntı, değişimin niteliğini anlatmakta da söz konusudur: "Bu dönüşüm, asla bir döneklik ve tasfiyecilik olarak görülmek şurada kalsın, gerçek bir devrimci dönüşüm olarak algılanmalıdır" deme ihtiyacı duyulması, bu sıkıntının tezahürüdür. Gerçekleri görmek elbette döneklik, tasfiyecilik değildir. Ama o gerçekleri gördükten sonraki yönelim nereye? Sorun budur. Eğer varsa, döneklik ve tasfıyeciliğin ortaya çıkacağı nokta da burasıdır. Muhasebe sahibi, önerdiği yolun izlenmemesi durumu için şunları söylüyor: "Aksi halde her iki taraf kaybeder, düşman kazanır, acı artar, tarih kaybeder." Kimdir bu düşman? Kaybedecek olan kimdir? Tam bir karışıklık. Ama işte bir doğru daha: "Yine alışageldik inkarcı milliyetçi yaklaşım kadar, dar ayrılıkçı ilkel milliyetçi yaklaşımla da doğru ortaya konulamaz." Doğru ama... Yerine hangi yaklaşımı koyacağız? Mesela ABD'nin yaklaşımı ne "inkarcı milliyetçi"dir, ne de "ayrılıkçı ilkel milliyetçi". Doğruyu, ortaya ABD'nin yaklaşımıyla mı koyacağız? "Demokrasinin zenginliği" içinde bakıyor muhasebe sahibi. Ama "sınıfsız" bir demokrasi bu. Burjuva demokrasisi mi, halk demokrasisi mi belli değil. Ama oligarşinin düzeni içinde bir demokrasiden sözedildiğine göre, bu en fazla ABD'nin denetiminde bir burjuva demokrasisidir. ABD'nin demokrasisinde, dilden başka tüm ulusal, sınıfsal haklarımızdan vazgeçerek yaşamak için mi döküldü bunca kan? Imralı'daki muhasebe işte bunun cevabına hiç girmiyor. Çünkü bunun cevabı, yaptığı tercihle birlikte verilemez. Artık kurtulmalıyız dediği "ilkel milliyetçi yaklaşım" vardır hala. Demokratik cumhuriyet diyor, bu cumhuriyetin tek eksiği, Kürt dili, kültürü üzerindeki kısıtlamalar. O da verilince tamam olacak. Peki Türkler? Onların bir sorunu yok Imralı'daki açıklamalara göre. Hani "Türkiyelileşme" kararı ne oldu? Bunun muhasebesi de yok îmralı'da. Pek çok doğruyu "tesbit" edebilirsiniz. Zaten onları bugüne kadar görmemek için kör olmak veya Kürt milliyetçiliği penceresinden bakıyor olmak gerekti. Pencere değişmemiştir. Ama pencerenin yeri değişmiştir. Pencere şimdi düzenin "demokratik cumhuriyet" binasına monte edilmiştir.oradan devrimci çözümün görülmesi artık daha da zor, hatta imkansızdır. ÖCALAN'IN MAHKEMEDEKİ İFADELERİNDEN.. "PKK da 1970'lerde ortaya çıktı. Kusur işlemeyen örgüt var mı? Birbirini suçlamayan parti var mı? Dağdaki insanları indiririm dedim. Bana bu imkanı sağlarsanız yaparım. Barışa çağrıda bulunulursa, PKK barış ve kardeşliğe gelir. Neden demokratik çözüme geç geldiniz diye sorabilirsiniz. Size bazı belgeler verdim. Orada ne kadar samimi olduğumu görürsünüz." "Bilhassa 1993 ve 1996'dan sonra sorunun üniter devlet yapısı içinde, demokrasinin gelişmesi altında çözüleceğini anlattım" "20 yılda bu aşamaya geldim. Örgütün 6-7 kişilik konseyi benim görüşümü destekliyor. Bu konuda Özgür Politika dergisinde 3 çözüm önerisi yayınlandı. Hükümet barışa çağrı yaparsa, mutlaka yanıt bulacaktır." "PKK' ya bir barış kongresi önermek istiyorum. Bunun barışı getireceğini umuyorum. Zaten bu konuda bir barış kararımız vardır. Yeter ki olumlu yanıt bulsun. Devletimiz barış konusunda çağrıda bulunsun." "PKK sadece karşıt olmaktan çıkmakla kalmayacak, devletin en önemli destek gücü olacaktır. Yeter ki herkes birlik olsun. Hatamız günahımız ne olursa olsun, fırsat verilsin. Birlik olalım. PKK dağdan inecektir ve vatandaş olarak destek olacaktır. Kimse bunu yanlış anlamasın." "Atatürk milliyetçiliğine, kültür milliyetçiliğine inanıyorum. Atatürk milliyetçiliği Hititler'e kadar gider. Ben demokratik cumhuriyet çatısı altında toplanmak gerektiğine inanıyorum." "(demokratik Cumhuriyet) Bu benim için önemli kavram. Kilit kavramlardan birisidir. Kürt toplumunda halen çok ciddi bir demokratik problem vardır. Kürtlerle devlet arasında, ağa, şeyh, aşiret üçgeni bir bent oluşturmuştur. Özgür toplum olmasını engellemiştir. Bunun kaldırılmasını istiyoruz. Bu kaldırıldığında Kürt ve Türk kaynaşacaktır, cumhuriyet güçlenecektir. Yeni bir taze kan verecektir. Bu kavram üzerinde ne kadar durulsa yeridir."

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

SAYIN BASIN MENSUPLARI; SAYIN BASIN MENSUPLARI; BUGÜN TÜM TÜRKİYE DE, BAŞTA ULUSLARARASI SENDİKALAR KONFEDERASYONU İLE TTB OLMAK ÜZERE FİLİSTİN KATLİAMININ DURDURULMASI İÇİN ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER DÜZENLENMEKTEDİR. İsrail ordusunun

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler

Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler Filistinli karikatürist sorgu esnasında bir kağıt parçası ve kurşun kalem çalmayı başardı ve dışarı çıktığında çizeceği karikatürlerin bir listesini yaptı. 12.05.2017

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm

Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm Deniz Gezmiş idam sehpasına çıktığında hayatını verdiği mücadelesini şu sözlerle özetlemişti, Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm- Leninizm. Yaşasın Türk

Detaylı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu GÜNÜN MANŞETLERİ 23 Temmuz 2016 Cumartesi 11:52 Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu FETÖ darbe girişimi olaylarında darbecilerin hedefinde UIC Yönetim

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu İHD ve kayıp yakınları, faile meçhul cinayetlere kurban giden ve kaybedilenlerin faillerini Diyarbakır ve Yüksekova da bu hafta da biraraya gelerek

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

Başbakan Binali Yıldırım, başbakan olarak ilk kez memleketi Erzincan'a geldi.

Başbakan Binali Yıldırım, başbakan olarak ilk kez memleketi Erzincan'a geldi. Başbakan Binali Yıldırım, başbakan olarak ilk kez memleketi Erzincan'a geldi. 1/5 Başbakan Yıldırım'ı Erzincan Havalimanı'nda İçişleri Bakanı Efkan Ala, Erzincan Valisi Süleyman Kahraman, Erzurum Valisi

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Erbaş, "Bizim bu mücadele ruhumuz böyle sürdüğü müddetçe hiçbir güç bu milleti mağlup edemeyecektir. Her zaman biz galip olacağız. Yeter ki bu inanç,

Detaylı

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Polis Taksim Meydanı'na girdi On5yirmi5.com Polis Taksim Meydanı'na girdi Gezi Parkı eylemlerinin 15. gününde polis, Taksim Meydanı na girdi. AKM ve Cumhuriyet Anıtı ndaki afişler söküldü, barikatlar da kaldırıldı. Yayın Tarihi : 11

Detaylı

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı öldürdü 7 Şubat 1988 doğumlu Mübariz İbrahimov, 2005 yılında Azerbaycan İçişleri Bakanlığı na bağlı Özel Kuvvetler Bölüğünde, askerlik hizmetini yaparak

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN Eğer bir ülkede yargıç ve savcılar, adalet yerine zulüm dağıtıyorsa; o ülkede hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bitmiştir. Eğer bir ülkede insanlar

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi 22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi GÜNAH KEÇİSİ BULUNDU! Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Soma daki kömür faciası hakkında çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Ocak 05, 2017-4:11:00 Başbakan Binali Yıldırım, Keçiören Belediyesi önünde düzenlenen metro açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu

Detaylı

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri Tarihi boyunca bağımsızlığını koruyabilmiş ve Afrika Kıtası'nın Avrupa devletlerince sömürge yapılamamış tek ülkesi olan Etiyopya (Habeşistan) dünya tarihinin en eski medeniyetlerinden biri olarak biliniyor.

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

Radyo. Bayram teklifi. MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru

Radyo. Bayram teklifi. MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru 17 MAYIS 2013 0 212 260 23 60-0 212 260 52 29 %50 ye varan indirimler Bayram teklifi MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru ile Beşiktaş tan Samsun hareket etti. Bu Beşiktaş

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ KENTSEL DÖNÜŞÜM Öğrencinin adı- soyadı: ERDEM EGE MARAŞLI Proje Danışmanı: MÜGE SİREK Bahçeşehir - İSTANBUL Kentsel Dönüşüm Son günlerde haberlerde gazetelerde çok fazla rastladığımız

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 18.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 18.01. Günlük Haber Bülteni 19.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 18.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 18.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.şanlıurfa.com Tarih:

Detaylı

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu Orta Doğu gezisinin son durağı Suudi Arabistan'da bulunan ABD Başkanı George W. Bush, Suudi Kralı Abdullah'la, yüksek petrol fiyatlarının ABD'yi nasıl etkilediği

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5)

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) Eylem 1.2 Gençlik Girişimleri Projesi İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) DALGALAN SEN DE ŞAFAKLAR GİBİ EY ŞANLI HİLÂL OLSUN ARTIK DÖKÜLEN KANLARIMIN HEPSİ

Detaylı

Beykozlu Şehidimiz Er Erhan TERLETME ye Son Görev - Özgün Haber

Beykozlu Şehidimiz Er Erhan TERLETME ye Son Görev - Özgün Haber 1 / 6 Hatay İskenderun'da haince planlanan pusuda hayatını kaybeden Beykozlu şehidimiz Deniz Topçu Er Erhan TERLETME'ye son görev için bütün İstanbul bir araya geldi. Beykozlu şehidimiz sabah saatlerinde

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta Şubat 27, 2012-12:21:43 Başbakan Erdoğan'ı Esenboğa Havalimanı'nda, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı

Detaylı

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor. ŞEHİDİMİZ MUSTAFA CAMBAZ ARTIK ARAMIZDA DEĞİL AMA FOTOGRAFLARI MEMLEKETİNDE SERGİL "15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

İKÇÜ'lü öğrencilerden polise destek DHA

İKÇÜ'lü öğrencilerden polise destek DHA 15.12.2016 Perşembe İzmir Basın Gündemi İKÇÜ'lü öğrencilerden polise destek DHA İZMİR Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığına bağlı öğrenci toplulukları, İzmir Çevik

Detaylı

ORGANLARI 5 KİŞİYE HAYAT VERDİ

ORGANLARI 5 KİŞİYE HAYAT VERDİ Organ bağışı BODRUM BAHÇEŞEHİR KOLEJİ NDE ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ KONULU SEMİNER DÜZENLENDİ Bodrum Bahçeşehir Koleji Ortaokul öğrencileri, Fen ve Teknoloji dersi kapsamında Bodrum Acıbadem Hastanesi Anestezi

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Otonomi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Otonomi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Otonomi Açılış Töreni nde konuştu Aralık 02, 2016-2:37:00 Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa'nın en büyük otomotiv ticaret merkezi Otonomi'nin açılışında yaptığı konuşmada, başkentin gelişimine,

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu

FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu Sarıgül 1 Hasan Murathan SARIGÜL 21202808 TURK-102- Sec.13 Ahmet KAYA FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu dünyasına

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi 28.11.2016-22:02 Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi - Sudan Stratejik Çalışma ve Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hüseyin: - "Türkiye,

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor.

Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor. Downloaded from: justpaste.it/1cueq CPT görevini yapsın Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor. 27 Ekim 2017

Detaylı

Polis 'Adın çıkar evine git' deyip ölüme göndermiş - Evrensel.net

Polis 'Adın çıkar evine git' deyip ölüme göndermiş - Evrensel.net 1 / 6 07.04.2015 16:07 ANASAYFA YAZARLAR GÜNDEM İŞÇİ-SENDİKA POLİTİKA DÜNYA DERGİLER 2014'te dünyada ve Türkiye'de ne oldu? Yemen'de ne oldu, bugün ne oluyor? ANASAYFA / GÜNCEL Polis Ve 'Adın elbet çocuk

Detaylı

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum.

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum. Belediye Meclisimizin Değerli Üyeleri Bandırmalıların güveni ve desteği ile göreve gelen bu yüce meclis, halkımıza ve bu güzel kente hizmet yolunda bir yılı geride bıraktı. Geçen bir yıllık sürede, kentimizin

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına,

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına, Neden TMMOB? Çünkü TMMOB; Gezi Parkı direnişinin destekleyicisi, Taksim Dayanışması'nın katılımcısı olan TMMOB'nin bir gece yarısı operasyonuyla yetkilerinin alınması AKP'nin TMMOB'den intikam alma girişimidir.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Beğenin beğenmeyin: Yalçın küçük bunları yazıyor.

Beğenin beğenmeyin: Yalçın küçük bunları yazıyor. Yazar değilim Yazanım Yani bir çeşit arzuhalci. Yazarlık ciddi bir iştir. Arzuhalciliğimin yanında iyi bir kitap okuruyum. Arzuhalciliğe de solun zibidileri, tasfiyecileri, ahlaksızları dönekleri, hainleri

Detaylı

İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü?

İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü? İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü? İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 1965'te Suriye'de idam edilen ünlü casus Eli Cohen'in kol

Detaylı

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM ÊMILE ZOLA-GERMINAL Kara elmas Nice canlar yaktı, nice gülüşleri söndürdü yüzyıllardır. Milyonlarca madenci indi yerin derinlerine, kimisi çıkamadı, kimisi canının yarısını

Detaylı

www.besiktas.com.tr Günlük Kent Gazetesi

www.besiktas.com.tr Günlük Kent Gazetesi 4 HAZİRAN 2013 0 212 260 23 60-0 212 260 52 29 %50 ye varan indirimler Gece boyu sürdü DOLMABAHÇE tarafından gelen 100 kişilik bir gruptan yüzleri maskeli bazı kişiler, Beşiktaş'ta Başbakanlık Çalışma

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi 1990 yılında Latin Amerika'nın ada ülkesinde bir grup Müslüman ülkedeki yönetimi ele geçirmek için silahlı darbe girişiminde bulunmuştu.

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) İçinde Bulunduğumuz Evre Ve Gençliğin Durumu Türkiye gibi yarı sömürge ve az gelişmiş

Detaylı

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Cenaze namazıyla yapılan cenaze törenine bir kere daha canım sıkıldı da diyemeyeceğim Devrimcilerin bu türlü davranışlarına alıştık

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 1 Sayın Meclis Başkanım,/ Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 2018 yılının/ ilk meclis toplantısına hoş geldiniz diyor,/ sizleri saygılarımla selamlıyorum./ Sözlerime başlarken,/

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik anayasada olmamalıdır" sözleri, Kahraman'ın ülkedeki en büyük gerici ayaklanmalardan biri olan ve tarihe Kanlı Pazar olarak geçen saldırının faillerinden

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu - Aman ormancı, yaman ormancı Bıraktın bizde derin bir acı - Dua ile bisiklet gider mi?... - Özbek Paşa'dan AKP falı... Ve - Bush'tan "beni kimse sevmiyor" sendromu RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

Meclis toplantısında darbe girişimini kınayan Balıkesir Sanayi Odası, Yatırıma ve üretime devam mesajı verdi

Meclis toplantısında darbe girişimini kınayan Balıkesir Sanayi Odası, Yatırıma ve üretime devam mesajı verdi Meclis toplantısında darbe girişimini kınayan Balıkesir Sanayi Odası, Yatırıma ve üretime devam mesajı verdi Balıkesir Sanayi Odası'nın son meclis toplantısında 15 Temmuz'daki darbe kalkışmasının etkileri

Detaylı

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 198 22-29-TEMMUZ 2013 İstanbul, geleneksel iftarımızda buluştu Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına gelmez Ülkedeki

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

Başkent Üniversitesi nde Mezuniyet Coşkusu

Başkent Üniversitesi nde Mezuniyet Coşkusu Başkent Üniversitesi nde Mezuniyet Coşkusu Başkent Üniversitesi, 21 ve 22 Haziran günlerinde düzenlenen 2016-2017 eğitim yılı mezuniyet törenleriyle, on binlerce mezununa yenilerini kattı. D iplomalarını

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 25.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 25.01. Günlük Haber Bülteni 26.01.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 25.01.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih: 25.01.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR Meslek odaları ve bazı sivil toplum kuruluşları, son günlerde yaşanan iç kargaşalarda meydana gelen ölümler, Türk Bayrağına ve Atatürk heykellerine yapılan saldırılar üzerine sağduyu çağrısında bulundu.

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı