Rosenbergler Ölmemeli. mokrasisi. sosyalist

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Rosenbergler Ölmemeli. mokrasisi. sosyalist"

Transkript

1 Şirketleşmiş kamu hastaneleri ve şirket hastaneleri sistemine karşı, sağlıkta tekelci sermaye egemenliğine karşı mücadele bugün işçi sınıfı açısından her zamankinden daha günceldir.11 Mart ta Ankara Abdi İpekçi Spor Salonu nda düzenlenecek Sağlık Hakkı Meclisleri nin büyük toplantısına katılalım, bulunduğumuz işletmeler, mahalleler, ilçe ve illerde Sağlık Hakkı Meclisleri nin oluşumuna omuz verelim. 10 sosyalist mokrasisi Komünist bir toplum demek, kimliğinin mavi ya da pembe olmaması demektir. Komünizmin amacı, her türlü cinsiyet ayrımı ve ayrıcalığının, ailenin, işbölümünün ve emek-değer ölçütünün de ortadan kaldırılmasıyla aşılması, cinsellik ve aşk ilişkisinin de hiçbir zorunluluk, bağımlılık olmadan özgür birliktelikler olarak yaşanmasıdır. En ileri burjuva demokrasisinin, en ileri feminist bakış açısının yanına bile yaklaşamayacağı, sosyalist konseyler demokrasisi ve onu da aşacak komünist özgürlük dünyası, kadının, erkeğin, tüm bireylerin özgürlük dünyasıdır. 9 Biz emekçi kadınlar, 8 Mart ı her güne yaymak için alanlarda olmalıyız. Yüzyıllarca erkeğin ve ailenin ücretsiz köleliğine sessizce katlandık. Artık yeter! Bizi tutsaklıkların en ağırına mahkûm eden, ancak onu yıkarak özgürlüğü kazanabileceğimiz kapitalizm ve ücret köleliğine karşı birleşelim. Güvencesiz, örgütsüz çalışmaya karşı, eşit işe eşit ücret için, küfür ve hakaretlere, cinsel tacizle bezdirilmeye karşı alanlarda olalım. Emekçi kadının özgürlük dünyasını büyütmek için mücadeleye! Rosenbergler Ölmemeli Rosenbergler Ölmemeli nin burjuva demokrasisinin yargı sistemine yönelik eleştirisi, Türkiye deki KCK ve diğer operasyonlar, özel yetkili mahkemeler, uzun tutukluluk süreleri gibi demokratik sorunlarla da kesişmesinden dolayı artan bir ilgi çekti. Bunun üzerine Sabah gazetesinin özellikle kadınlara ve komünistlere karşı küfür saçan lümpen yazarı Engin Ardıç, oyunu hedefe çaktı. Hürriyet gazetesinin Aydınlık döneği yazarı Hadi Uluengin ise oyuna vatandaş parası ile maskaralık saldırısını yöneltti. Zaman gazetesi de oyunun korsan oynandığı nı diline dolayarak Nedir bu Rosenbergler olayı? diye oyunun mesajını aldığını gösterdi. 14 Hey Tekstil de 420 işçinin işine son verilmesiyle 9 Şubat ta fabrika önünde eylemde olan işçiler, 3 aylık maaşları ve tazminatları için fabrika önünde bekleyişe devam ediyor. Hey Tekstil işçileri direnişlerinin 12. gününde sorunlarını duyurmak için AKP İstanbul il binası önünde eylem yaptı. 5

2 2 Ankara İMO önünde geçtiğimiz günlerde başlayan ve onurlu direnişini tek başına sürdüren Cansel Malatyalı nın mektubu, özellikle önümüzdeki 8 Mart sürecinde daha da büyük bir anlam kazanıyor. Son süreçte Hey Tekstil örneği gibi, özellikle kadınların bu direnişlerde, tek başlarına da olsa direnmeleri, biz kadın emekçilere cesaret, gurur ve özgüven kazanma hissi veriyor. Demokratik bir kurum olma iddiasında olan, eylemlerde başı çeken bu meslek odasında yaşanan ve vahşi kapitalizmin bildiğimiz şirket idare anlayışının, patron zihniyetinin, performans değerlendirmelerinin nasıl biz emekçilerin aleyhine kullanıldığı bildiğimiz ve fakat buralara sirayet etmesine hala şaşkınlık duymakla birlikte, bu anlayışın buralara bile sirayet ettiğinin bir kanıtı olan bu direnişin, bu anlamıyla da teşhiri, desteklenmesi önemli. Duyumlara göre ilgili odanın, bu sürecin desteklenmemesi yönündeki söylemlerinin de altının çizilmesi gerekiyor. Cansel Malatyalı diyor ki: Merhaba, Benim adım Cansel Malatyalı. Bundan 4,5 yıl önce İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi nde işe başladım. Görevim, temizlik ve çay servisi yapmaktır. 31 Ocak 2012 tarihinde elime tutuşturulan bir kâğıt parçasından, oda yönetim kurulu kararıyla performans yetersizliği nedeniyle işten atıldığımı öğrendim. Evli ve iki çocuk annesiyim. Kocam emekli olmasına rağmen Ostim de çalışıyor. Ben de ailemin geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olan bir emekçiyim. Her gün mesaime işe başlama saatinden erken gelerek özveriyle çalışmama rağmen, oturma gruplarının gelişigüzel bir şekilde bırakılması, lavabo etrafındaki duvarların üzerindeki lekelerin çıkarılmaması, çay servisi yapılmaması gibi uydurma bahanelerle 3 defa yazılı savunmam istendi. Kabul etmediğim, fakat geçmiş günlere ait olduğu için kanıtlayamadığım bu uydurma bahanelerde ısrar ettiğim gerekçesiyle işten atıldım. Sizlere anlatacaklarım, işten atılmamın kayıtlarda olmayan gerekçeleridir. Maruz kaldığım baskılara, onursuzca aşağılanmalara ve hakaretlere, bugüne kadar işimi kaybetmemek için hep boyun eğdim. Şimdi işimi geri almak için direnen bir emekçi olarak, başta genel merkez yöneticisi Züber Akgöl olmak üzere bana bu zulmü yapanların karşısına dikileceğim ve sizlerden destek istiyorum. 1-) Yönetim katındaki tuvaletin personele yasaklanması: İMO Genel Merkezi nde 8. kat, yönetimin bulunduğu ve benim sorumlu olduğum katlardan birisidir. Bir gün Züber Akgöl, bu katta birlikte çalıştığım sekreter arkadaşa, buradaki tuvaletin personel tarafından kullanılmayacağını söylemiş. Bu uyarıdan sonra ben de, sekreter de tuvaleti kullanmadık. Yönetim katında işleri olan arkadaşlar geldiğinde bazen tuvaleti kullanmak isteyenler oluyordu. Biz de uyarıyorduk. Tam hatırlamıyorum ama birkaç hafta sonra sekretere bağırıldığını duydum. Çay ocağından çıktığımda Züber Akgöl ün sekreterin üzerine yürüdüğünü ve bize tuvalet yasağıyla ilgili söylediklerini inkâr etmeye çalıştığını gördüm. Sonrasında odasına gidip beni çağırdı ve bana cevap verme imkânı tanımayıp sürekli bağırarak dedikodu yapmakla suçladı. Ertesi gün bana, artık 8. katta çalışmayacağım, 6. katta görevli olduğum söylendi. Suçsuz olduğum halde, tuvalet yasağı dışarıdan duyulduğu için bana ceza kesilmişti. 2-) Öğle yemeğini İMO Lokalinde yemeye zorlama: Bir sene öncesine kadar bütün personele, sosyal hak olarak yemek ücreti veriliyordu. Öğle yemeklerini personel ister İMO nun işletmeye verdiği lokalde, ister dışarıda istediği bir lokantada yiyordu. Sonra görüşümüz alınmadan yemek paralarımızın kesilerek lokale yatırıldığı bildirildi. Bu tutuma tepki olarak yemeğe inmedim. Aradan çok geçmedi çağırıldım ve huzursuz edici bir şekilde neden yemek yemediğim soruldu. Ben de rahatsızlığım var diyerek yemeklerin dokunduğunu paramın iadesini talep etmediğimi söyledim. Sonrasında 3 defa daha çağrıldım ve her defasında aynı cevabı verdim. Yemeğe inmezsem işten atılacağıma dair arkadaşlarımla haber gönderilmesine rağmen inmedim. 3-) Çay ocağına kapı yapılması ve mutfaktan çıkışın yasaklanması: Benim mutfak diye oturduğum yer, yangın merdivenine geçişin olduğu 2 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde bir yerdi. Hem 6. katta hem de 8. katta mutfaktan çıkmam yasaktı. Dışarıya açılan acil çıkış kapısı mutfakta olduğu için personel sigara içmek için sürekli mutfağa geliyordu. Sonrasında sigara dumanından rahatsız olunduğu gerekçesiyle mutfağa kapı yaptırdılar ve kapının sürekli kapalı kalması gerektiğini ve benim oradan çıkmayacağımı söylediler. Mutfak dışındaki işlerle uğraştığım saatler dışında bütün günüm bu daracık yerde sinir harbi içerisinde geçiyordu. 4-) Diğer çalışanlar ve misafirlerle görüşmenin, telefonla konuşmanın kısıtlanması: 8. katta kendi telefonumuzla konuşmamız ve misafirlerimizin gelmesi istenmiyordu. Bu tip durumlarda agresif hareketler içine giriliyor, sürekli tedirginlik veriliyordu. Kardeşlerim ziyaretime geldiklerinde bile birer bardak çaylarını içtikten sonra kalkmaları gerektiğini söyledim, çünkü tedirginlik yaşıyordum. 5-) Aşağılama ve hakaretler: Genel merkeze ziyarete gelen insanlara çay servisini ben yapıyordum. Bir gün benim de tanıdığım dört erkek misafire çay servisi yaparken merhabalaştığım sırada Züber Akgöl, bana o insanların yanında, sen de herkesi tanıyorsun, damgalı eşek gibisin diye hakaret etti. O an neye uğradığımı şaşırdım ve o gün kendime gelemedim. Çıkıp gitsem ekmeğimdi, çalışmak zorundaydım. İki tane çocuk büyütüyordum. Her şeye gözümü kapatıp devam ettim. 6-) Diğer çalışanlar aracılığıyla baskı yapılması: Çalıştığım 4,5 yıl içerisinde 1 defa personel toplantısı oldu. Amacın güya şikâyetlerimizi, rahatsızlıklarımızı dile getirmemiz olduğu söylendi. İlk konuşma yönetim kurulu tarafından yapıldı. Sonrasında personel amiri, çalışırsanız böyle çalışırsınız, çalışmazsanız kapı orada, paşa gönlünüz bilir dedi. Çalışanları işsiz kardeşimizle, arkadaşımızla tehdit ediyordu. Yönetim bu gibi durumlarda kendi doğrudan söylemediklerini bazı personeller aracılığıyla iletirdi. İşten atılma sebebim işlerimi yapmadığımdı. Oysa uzunca bir süre iki kişilik çalışmıştım. Ama yine de eleştirilmeden bir gün geçmiyordu. İçeride çifte standart vardı, yemek param keyfi olarak kesilmişti ve yemek hakkım elimden alınmıştı, sürekli psikolojik şiddet vardı, 8. katta tuvalete girmek yasaklanmıştı, mutfağa kapı yaptırılmış çalışma alanım iyice daralmıştı, üzerime iftira atılıyordu. Bunlara rağmen direniyordum. Çünkü çalışmak zorundaydım. İki çocuk annesiyim. Geleceğim, emeklilik hakkım keyfi bir şekilde elimden alındı. Devletin biz çalışanların elinden aldıkları yetmiyormuş gibi bir de çalıştığımız kendi kalelerimiz bildiğimiz yerlerde haklarımız gasp ediliyor. İşimi geri alana ve onurlu bir şekilde çalışana kadar mücadele edeceğim. En insani hakkım olan iş hakkımı geri alma mücadelemde desteğinizi bekliyorum. CANSEL MALATYALI canselmalatyalidirenisi.blogspot.com İşçi Meclisi - Yerel Süreli Siyasi Dergi - Sayı:19 - Fiyat: 1 TL Pina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Filizler Adres: Bereketzade Mah. Büyükhendek Cad. Portakal Sok. No: 2/11 Beyoğlu/İstanbul Tel: Hesap No: İş Bankası Koca Mustafapaşa Şubesi Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:

3 3 Son birkaç haftanın siyasal gündemine güvenlik (işçi sınıfı ve emekçi halklara saldırı) bürokrasisi merkezli yaşanan, burjuva hükümet ile Gülen cemaati (sermaye grubu) arasındaki itişme damgasını vurdu. Önce İstanbul dan cemaatçi bir özel yetkili savcı MİT in üst düzey yöneticileri hakkında KCK ye yardım yataklıktan soruşturma açtı. Ertesi gün hükümet KCK soruşturmasını yürüten İstanbul Terörle Mücadele şube müdürü ve İstihbarat şube müdürünü kızağa çekti. Sonraki gün savcı MİT çiler hakkında yakalama kararı çıkarttı. Öbür gün hükümet özel yetkili savcıya davadan el çektirdi. İktidardaki sermaye kesimlerinin sözcüsü medyada birkaç günlük şaşkınlık bittikten sonra saf tutmalar belirginleşti; Yeni Şafak la Star hükümet tarafında, Zaman ile Taraf cemaat tarafında tutum aldı. Nihayetindeyse hükümet krizde konumunu pekiştirici adımlar attı, MİT çiler için özel koruma yasası çıkardı, İstanbul polis örgütünde sürgünler devreye girdi. Bununla kalınmadı, Cumhurbaşkanlığının Dink raporuyla örtbas edilen Hrant Dink cinayeti davası tekrar açıldı, hatta cemaatçi Hakan Şükür ün bile Digitürk ten lüplettiği milyon dolarlar göze batmaya başladı. Kapıların arkasında Bölüşürler pazarı Çıkarları çatışınca Başlatırlar savaşı* Brecht in dediği gibi, AKP ile özellikle yargı ve poliste olmak üzere bürokraside çöreklenmiş cemaat kadroları arasında kurulu ittifak sır değildi AKP iktidarından bu yana, ancak özellikle 2007 e-muhtırasından sonra perçinlenecek şekilde bu ittifak, başta ordu olmak üzere bir dönemin sermaye adına faşist iktidar sahiplerinin sistemdeki konumunu gerileten Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını medya-yargı-hükümet-polis eliyle beraberce yürütmüştü. Ülkede faşizmin yıkılmadan, sermayenin ihtiyaçları gereği çözülmesinde bu muhafazakâr ittifakın özel bir rolü oldu. Türkiye tekelci burjuvazisinin toplam stratejik çıkarları ile uyumlu adımlar atmasıyla bu koalisyon hükümeti, yüzde 50 lik oy oranıyla önemli bir toplumsal desteği arkasına yedeklemeyi bildi. İtişirler didişirler Sürdürürler kavgayı En sonunda birleşirler AKP ile özellikle yargı ve poliste olmak üzere bürokraside çöreklenmiş cemaat kadroları arasında kurulu ittifak sır değildi. Yerler yoksul hakkını Köpek Balıkları İnsan Olsaydı Burjuvazi adına devleti idare eden cemaatin atadıkları ile başbakanın atadıkları arasında süren ittifak son krizle birlikte devletin iç organlarını, bağırsaklarını, pisliğini dışarıya döken biçimde darbe aldı. Burada dikkat çekici olan çelişkinin işçi sınıfı hareketi ile burjuvazi arasında olmaması, bırakın onu burjuva partiler arasındaki bir çelişki düzeyinde dahi değil, iktidardaki gerici liberal ittifak içerisinde bir çelişki olmasıdır. Bu sınıf ve emekçi kitle hareketi açısından hesap yapılacak, fayda devşirilecek, umut bağlanacak, taraf tutulacak bir çelişki olmaktan çok uzak, geri bir durumun ifadesi ve itirafıdır. Cemaatin İsrail e karşı uyumlu, Suriye ye girmeye çok daha istekli, son krizde görüldüğü üzere PKK yi güçten düşürerek ezmeye daha iştahlı olması gibi kısmi ve rötuşlanabilir ayrımlar burjuva devlet politikasının konusu olabilir ve olacaktır. Ancak işçi sınıfı ve emekçi kesimler açısından yaşanan kriz, kimin işçinin hakkını daha fazla ve daha iyi, kimin Kürdün hakkını fazla yıpranmadan ve konumunu koruyarak, kimin emekçi kadının köleliğini makyajlayıp türbana dolayarak yiyeceği kapışmasından ibarettir. Vatan millet hep palavra Savaşlar da bahane Bu düzende tek kural var Artmalı hep sermaye -Köpek balıkları! Köpek balıkları insan olsaydı, küçük balıklara daha iyi davranırlar mıydı? -Tabii! Köpek balıkları insan olsaydı, küçük balıklar için denizin dibinde sağlam sandıklar yaptırır, sandıkların içine her çeşit yiyecek koyar, her türlü sağlık önlemini alırdı. Çünkü sağlıklı ve besili balıkların eti daha lezzetli olur. Büyük sandıklar içinde okullar da bulunurdu elbette. Küçük balıklar bu okullarda köpek balıklarının boğazından nasıl geçeceklerini öğrenirlerdi. Kuşkusuz en önemli sorunlardan biri, küçük balıkların ahlak açısından eğitilmeleri olurdu. Küçük bir balığın kendini isteyerek feda etmesinin en büyük, en yüce erdem olduğu öğretilirdi bu okullarda. Köpek balıkları insan olsaydı, bir dinleri de olurdu. Bu din, küçük balıkların ancak köpek balıklarının karnında gerçek hayata kavuşacaklarını öğretirdi. Bertolt Brecht Burjuvazi adına devleti idare eden cemaatin atadıkları ile başbakanın atadıkları arasında süren ittifak son krizle birlikte devletin iç organlarını, bağırsaklarını, pisliğini dışarıya döken biçimde darbe aldı. Burada dikkat çekici olan çelişkinin işçi sınıfı hareketi ile burjuvazi arasında olmaması, bırakın onu burjuva partiler arasındaki bir çelişki düzeyinde dahi değil, iktidardaki gerici liberal ittifak içerisinde bir çelişki olmasıdır. Düzenin kuralı sermayenin artması ve daha fazla artmasıdır. İşçinin sömürülmesi ve daha iyi sömürülmesidir. Rejim biçimleri değişir, gerektiğinde sınırlar tekrar çizilir, aktörler itişir, anayasalar da yeniden yazılır; dokunulmayan tek gerçek kırmızı çizgi ise budur. Son bir yıldır yapılan kazılarda bu topraklardan öldürülen Kürtlerin ve devrimcilerin kemikleri çıkıyor. Son bir yıldır artarak tutuklananlar ve cezaevine konulanlar da yine bizleriz. Sesi yok sayılan, fabrikada kapının önüne koyulan, kredi kartı-fatura sarmalında güçsüzleştirilen, büyüyen ihtiyaçları bastırılan bizler oluyoruz. Burjuvaların demokrasisinde sisteme karşı çıktığında siyasal cinayetlerin yerini cezaevlerinde süründürme, sermayenin medyasınca yok sayılma ve sınıf dışı hangi kimlik varsa onu kucaklayarak boğma alıyor. Oysa üstü örtülen sınıf çelişkisi yaşamın içerisinde sermaye büyüdükçe daha görünür hal alıyor. Bizlere kalan çıplak gerçek, bu duruma karşı adam gibi, kadınca, insanca, Kürtçe ve Türkçe, tüm dillerden sınıf mücadelesini yükseltme zorunluluğudur. Ya işçi giysisiyle büyük insanlık kazanacak, ya da sermaye köleliği! Belirleyecek olan biziz. * Bertolt Brecht, Üç Kuruşluk Opera

4 4 Ceyhan ın meşhur işçi sömürme makinelerinden biri olan Beyteks fabrikasının suyu ısınıyor. Beyteks Fabrikası işçileri yemekten dinlenme odasına, çalışma koşullarına mesai ve patronun gaddarca baskılarına karşı dayanamayacak durumda. Beyteks işçileri çalışma koşulları için ne diyor? * Fabrikada içtiğimiz su bile temiz değil, tuvaletlerden sızıp yemekhaneye giden pisliğin resimlerini çektik inanmazsınız diye getirmek istedik. Fabrika koşulları ortada bizi hayvan yerine koyuyorlar; hatta burada hayvanda çalışmaz, bu yemekleri hayvan yemez, yemeklerin içine fabrika çatısında biriken su tomurcukları dahi düşüyor. * 5 aydır Beyteks Fabrikasında işçi olarak çalışıyorum. Sigorta falan yapılmadı, mesai ücretleri saat başına 2,5 ile 3 TL olarak geçiyor. Her gün patronun emir ve buyruklarına bir yenisi daha ekleniyor. Niyeyse bu emir ve buyrukların hiçbiri bizim lehimize ve yararımıza olan şeyler değil, kışın ortasında (bir de yaz aylarını düşünün) o makinelerin arasında sıcaktan çatlıyoruz. Patron buna biz çözüm getirmiyor, üstelik formalite icabı fabrikada iş kıyafetini giy, maske tak gibi ibareler var ama bunların hiçbiri bizlere verilmiyor. Ama lehimize olan şeyler uygulanıyor, dün cep telefonu sokma yasağı geldi. Ondan önceki gün Gezer temizleyici makinesini kapatmayın yoksa yevmiye cezası kesilir yazısı astılar, her yerden kesinti yapmak için artık trafik polisliğine soyundu patron. * Fabrika içerisinde bizler için hiçbir şey yok ama çok iyi patron formaliteleri var, patron tazminat ödememek için taşeron şirketlerimizi sürekli değiştiriyor, yasalara uygun olarak sömürüyor. Patron işçiye istediği gibi ana avrat sövüyor, işçi çıkışını istese dava edecek harç parası bile bulamıyor, sonra kaymakam İlbeyli fabrikasının sahibi patron Ali ye Ceyhan a yatırım yaptığınız için teşekkür ederiz diyerek hizmet ödülü veriyor. Devlet de buna göz yumuyor, hatta açıkça ödüllendirmiş oluyor. Biz de devletin de, patronun da birbirinden bağımsız olmadığını çok iyi anlamış ve görmüş oluyoruz. İşçiler, günden güne sürekli üzerlerindeki baskının arttığını, hatta artık Su içmeye bile bizden izin almadan gitmeyeceksiniz dendiğini vurguladılar. Beyteks fabrikasından bir işçi, fabrika içerisindeki hayvanca yaşam koşullarını ortaya koyan resimler çekip getirdi ve şöyle söyledi Patronun işçiye reva gördüğü yaşam budur, hem daha çok çalışıyoruz hem daha az para alıyoruz. İşte budur patronların adaleti, bizim onların adaletine ihtiyacımız yok! Dünyayı yarattığımız gibi kendi adaletimizi de yaratmayı bilmeliyiz diyerek sıkıntılarını anlatan bir mektup yazdı: İlbeyli (Beyteks) Tekstil fabrikasında Şubat ayının başlarında işe başladım. İlk giren işçi arkadaşlar için önce eğitim göreceğimizi söylediler sonra vardiya vereceklerini Eğitimde olmamız onlar için sömürü ve kazanç, bizler için eziyet oluyor; çünkü daha çok çalışıyoruz. Vardiyalı yapmamalarının sebebine ise Eliniz yavaş diyerek bahane üretip geçiyorlar. Benim sigortam daha olmadı, benden daha nicelerinin sigortası bile daha yatırılmadı. Kendi kafalarına göre yatırıyorlar. Fabrikanın içerisi sıcak, sıcak dediğim normal sıcak değil, makinelerin sıcaklığından çalışmak imkânsız; hatta kış ayında olmamıza rağmen gece vardiyasında çalışan arkadaşımız bile bayılmıştı. Pek dinlenmemiz için vakit verilmiyor. Yemek yerken bile çabuk yiyin diyorlar sonra hemen makine başına itiyorlar bizi. Yemekler iğrenç denilecek kadar kötüdür. Dinlenme odasının kapısı bile ahır kapısından farksız. Oturacak koltuk 8 tane geri kalan işçi ayakta bekliyor. Hijyenik değil, berbat kutu kadar bir oda. Kıyafetlerimiz koyacağımız dolaplar bile yok, eşyalarımız çalınıyor Ayrıca servis otobüslerinde bile üst üste gidiyoruz, kimisinin ayağı sıkışıyor kapıda hatta. Açıkçası patronun nazarında hayvandan ve fabrikanın bir parçasından farksızız. Bu insanlık dışı muameleyi biz işçiler hak etmiyoruz, hak etmedik, hak etmeyeceğiz. Tek bir seçeneğimiz duruyor önümüzde; İşçiler olarak birleşmek ve ayağa kalkmak! Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde, Nokia, iphone gibi markalara cep telefonu kılıfı üretimi yapan Trexta fabrikasında çalışan işçiler, sendikalaşma mücadelelerini fabrika önüne taşıdı. Geçtiğimiz yıl Haziran ayından itibaren Deri-İş Sendikasında örgütlenme mücadelesi vermeye başlayan Trexta işçileri, fabrika önünde direnişe başladı. Örgütlenme sürecinde Trexta patronu 25 i sendikalı olmak üzere onlarca işçiyi işten attı. Yıllardır fabrikada çalışan işçileri, performans düşüklüğü bahanesiyle tazminatsız olarak işten atan Trexta patronu, işçilerin yaşadığı sorunları ise örgütlenme başlayana kadar görmezden geliyordu. Fabrikada çalışan 600 den fazla işçinin, yüzde 75 i kadın. Ağır çalışma koşullarından da en çok onlar etkileniyor. Yıllardır haftalarca vardiya değişmeden gece vardiyasında, yükleme dönemlerinde 36 saat mesaiye kalan kadın işçiler, eşleri ve çocuklarıyla sorunlar yaşadıklarını anlatıyor. 8 yıldır Trexta da çalışan direnişteki işçilerden Hatice Ursavar yaşadıklarını şöyle anlatıyor: İşe girdiğimde çocuğum iki yaşındaydı ve ben işteyken anneannesi bakıyordu. Sürekli mesaiye kaldığımdan dolayı çocuğumu haftada 2-3 gün ancak görüyordum. Sabah işe gittiğimde ve akşam saat gibi eve geldiğimden dolayı hep uyurken görüyordum. Bir seferinde 36 saat çalıştığımda çocuğum anneme Bu sefer annemi kesin mafyalar kaçırdı demiş. Bir diğer işçi Şengül Günay ise yoğun çalışma sonucu bayılan işçilerin hastaneye götürüldüğünü, iğne yapıldıktan sonra tekrar çalıştırıldıklarını belirtiyor. İşte çalışırken evini su bastığı için izin isteyen Günay a, komşuların temizlesin denilerek izin verilmek istenmemiş. Sendikal örgütlenme yaptığı için işten atılan Trexta işçileri fabrika kapısı önünde ki direnişi devam ediyor. İstanbul Üniversitesi ne bağlı Çapa ve Cerrahpaşa Hastanelerinde 51 sağlık işçisi işten atıldı. Kitlesel işten atmaların ise Mart ayında olması bekleniyor. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kamil Adalet ile görüşmesinde Mart ayı sonunda 400 kişi civarında işten çıkarma yaşanacağı beyan edilmişti. Taşeron İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nde örgütlü olan sağlık işçileri işten atmalara karşı Çapa da Bilgilendirme Çadırı kurdu. Bilgilendirme Çadırı önünde öğlen saat 12.00'de yapılan basın açıklaması ile sağlık işçileri taleplerini dillendirdi ve eylem programlarını açıkladılar. Eyleme Çapa Sağlık Meclisi nden doktorlar, asistanlar, sağlık işçileri ve öğrencilerde katılarak destek verdiler. Basın açıklaması öncesi söz alan taşeron sağlık işçisi 1998 yılından beri burada çalıştığını, işe başladıklarında öğrenci olanların asistan, profesör olduklarını, kendilerinin ise halen taşeron olarak çalıştıklarını belirterek Adımız taşeron soyadımız köle oldu. Bizim talebimiz kadrolu güvenceli çalışmak dedi. İTO Başkanı Prof. Dr. Taner Gören ise şöyle konuştu: Sağlık Bakanlığı en çok taşeron çalıştıran bakanlık. Emeğimizin karşılığını alarak sağlıklı, nitelikli sağlık hizmeti üretmek istiyoruz. Fakat iyi bir sağlık hizmeti para kazanma hedefi ile olmaz. Bizim mücadelemiz eşit kaliteli sağlık hizmeti sunma mücadelesidir. SES üyesi Ersoy Adıgüzel ise taşeronlaştırmanın özelleştirme saldırı olduğunun altını çizerek eşit ulaşılabilir, niteliklii sağlık hakkı talebini dile getirdi. Yapılan konuşmaların ardından Güneş Cengiz in okuduğu basın açıklamasında şunlara yer verildi: İşçilere kadro verilmesi gerekirken, KPSS puanına göre dışarıdan işçi alınıyor, kadro alması gereken işçiler parça parça işten atılıyor, 1212 taşeron sağlık çalışanının işine son verilmek isteniyor. Yönetimi yıllardır Çapa ve Cerrahpaşa da çalışan, emek veren taşeron işçilerini yargı kararına rağmen işçten çıkarıyor ve yerine dışarıdan işçi alıyor. Çapa Sağlık Meclisi olarak birlikte kurduğumuz Bilgilendirme Çadırı nda kamuoyunu bilgilendireceğiz. Bilgilendirme Çadırı mesai saatleri süresince açık tutulacak ve saat ve arasında tüm işçiler burada bir araya gelecekler. Her pazartesi de geniş bilgilendirmeler yapılacak.

5 5 Hey Tekstil de 420 işçinin işine son verilmesiyle 9 Şubat ta fabrika önünde eylemde olan işçiler, 3 aylık maaşları ve tazminatları için fabrika önünde bekleyişe devam ediyor. Hey Tekstil işçileri direnişlerinin 12. gününde sorunlarını duyurmak için AKP İstanbul il binası önünde eylem yaptı. İşçiler Haklarımız Verilsin, Hizmet Ödülü Geri Alınsın, İşten Atmalar Yasaklansın, Birleşe Bİrleşe Kazanacağız Hükümet uyuma, işçiye sahip çık, İş, ekmek, özgürlük sloganlarıyla AKP İstanbul İl Başkanlığı önüne geldi. İşçiler adına konuşan Melek Sönmez, Yıllardır, çalıştığımız fabrikada zor çalışma koşullarına, hakaretlere, aşağılamalara katlanan biz Hey Tekstil işçileri, sesimizi duyurmak için buradayız dedi. Sönmez ayrıca şunlara değindi Hey Tekstil fabrikasının sahibi olan Aynur Bektaş, İstanbul da, Batman da Çankırı da, Nevşehir de hükümetten teşvikler almış, TBMM den üstün hizmet ödülü ve yılın girişimcisi ödülünü almıştır. Hey Tekstil in Çankırı, Batman, Kastamonu ve Nevşehir deki fabrikalarındaki işçilerle birlikte mücadele ederek haklarımızı alacağız. Emekten yana bütün kesimlere mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz. Hey Tekstil fabrikasından atılan işçiler İstanbul Valiliği önünde eylem yaptı. Işçiler Sirkeci den Valiliğe kadar sloganlarla yürüdüler. Kadın işçilerin katılım ve coşkularıyla öne çıktıkları eylemde Haklarımız verilsin hizmet ödülü geri alınsın pankartı açıldı. İşçiler İşten atılmalar yasaklansın, Kadınlar burada Aynur Bektaş nerede, Sadaka değil hakkımızı istiyoruz, Gece gündüz çalıştık sokaklara atıldık, Direne direne kazacağız, Birleşe birleşe gerekirse meclise, İş, ekmek, özgürlük slogan ve dövizleri ile yürüdüler. İşçiler Hükümet uyuma işçilere sahip çık sloganını da sık sık attılar. Aralarında emekliliğine 2 yıl kalanlar, yıldır Hey Tekstil de çalışanların yanı sıra genç kadın işçiler de vardı. Aynur Bektaş ın adı her geçtiğinde öfkeyle konuşan işçiler özellikle TBMM tarafından verilen Hizmet Ödülü nün geri alınmasına yönelik sloganları coşkuyla attılar. Medyanın da hedeflendiği eylemi izleyen basın emekçileri kendileri yok sayılırken ağaçta kalan kedi haberlerine yer verilmesine tepkilerini dile getirdiler. Valilik önündeki sınırlanmış alanda önlerinde az sayıda polisin barikat kurduğu Hey Tekstil işçileri İstanbul Valisi ile görüşme başvurusu öncesinde basın açıklaması yaptı. Eylemde kadın işçilerin ağırlığı kendisini basın açıklamasının Melek Sönmez tarafından okunması ile de gösterdi. Yapılan basın açıklamasında Aynur Bektaş ın işçi düşmanı kimliği protesto edildi ve İstanbul, Batman, Çankırı ve Nevşehir deki işyerlerinde de işten çıkarmaların yaşandığı belirtildi. Güvencesiz, taşeron çalışma, kıdem tazminatının kaldırılması gibi saldırılara da değinilen basın açıklaması, sık sık sloganlarla kesildi. Melek Sönmez, hükümetin kadın istihdamını desteklediği sözlerinin kadınların işten atılmasıyla yalanlandığını söyledi. İşçi Meclisi: Merhaba kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Adım Fadime Erdoğan. Evliyim ve üç çocuğum var. 15 yıldır Hey Tekstil de çalışıyordum. İlk önce Şirinevler de, 97 de işe başladım. 6 ay sonra oradan Beşyol a taşındı. 13 yıl burada çalıştım ve son 1,5 yıldır da şimdi atıldığım bu yerdeydim. Kalite kontrolde çalıştım ve sonra değerlendirmeci olarak devam ettim. Direniş sürecini anlatır mısın? Nasıl oldu, nasıl gelişti? Birkaç hafta önce patron Aynur Bektaş ın kocası olan ikinci patron Süreyya Bektaş toplantı yapmıştı bizimle. Maaşlarımızı alamıyorduk. Hakkınızı vereceğim dedi. Maaşlarımızı ve ayrıca bir de ikramiye verileceğini söyledi. Söz verdi yani Sonra bir sabah işe geldiğimizde içeri alınmadık. İç güvenlik var, adamın adı Adilcan, patron her yetkiyi vermiş buna, bizi içeri almadı. Çıkışımızın verildiğini, işten çıkarıldığımızı söyledi. 420 kişiyi içeri almadılar. Personel müdürü çıkışımızın verildiğini, 17. maddeden doğan tüm haklarımızın verileceğini söyledi Ama hiçbir hakkımızı vermediler. O günden bu yana buradayız, hakkımız için direniyoruz. Sorunlar ilk nasıl ve ne zaman baş gösterdi? Maaşlarımız verilmemeye başlandı, böyle başladı. Önceleri paramız verilirdi. Senede bir kere ikramiye de verilirdi. Senede iki kere çok düşük de olsa zam yapılırdı. Ama son dört yıldır aylıklarımız düzenli verilmiyor, zam yapılmıyor Sorunu konuşmak istediğimizde patron gelmezdi, idareciler gelir onlarla görüşürdük. Hiçbir sorunumuzu düzeltmediler Fabrikanın bacasından duman yükseliyor. İçeride çalışanlar var mı? Makineler duruyor mu? İçeride hala 40 kadar kişi var. İdareciler ve bazı çalışanlar Yani ortacılar, kalite kontrolcüler, kart basanlar, paketçiler vb Mutfakta çalışıyorlar. Geceleri gündelikçiler geliyor olmalı. Biz sabahleyin işbaşı yaparken onlar giderlerdi, hala öyle çalışıyor olabilirler Makinelerin çoğunu götürdüler. Bize yalan söylediler. Haczedilmemesi için başka yere götürüleceğini söylediler. İki kamyona yüklettiler, yine bize yüklettiler ve götürdüler Şimdi öğreniyoruz ki genel müdür Alikemal adına atölye açılmış, böyle bir oyun çevirdiler. Gündelikçileri çalıştırma işi onun sorumluluğundaydı. Ücretlerinizin ödenmemesi ve sonra da hiçbir hakkınız verilmeden işten atılmanız siz işçileri nasıl etkiledi, sonuçları ne oldu? Çok ağır sonuçları oldu! Aylarca ihtiyaçlarımızı hep yarım yamalak karşılamak zorunda kaldık. Aile ilişkileri bozulan arkadaşlarımız oldu. Boşananlar var, evi terk edip giden eşler var. Aileler parçalandı yani. Ekonomik sıkıntıların sonuçları ağır oldu yani. Benim eşim kısa süre önce inşaatta çalışırken düştü, bacağından sakatlandı. Çalışamıyor. Bankadan kredi çekip ev aldık, ilk taksidini ödeyebilmiştik. İkimiz de işsiz kaldık sonuçta Fadime Abla, sen işçi bir kadınsın, patron Aynur Bektaş da bir kadın, ne hissediyorsun ve direnişten beklentin nedir? Biz çalıştık o sırtımızdan yükseldi. Çok hakkımızı yediler. Krizi fırsata çevirdiler, hakkımızı yiyerek yükseldi. Allah var, 15 yıllık işçiyim daha 1000 liranın üzerinde para almışlığımız yok. 15 yıl ben buraya emek verdim. Geceledik, üst üste 2 gün sabahlamışlığımız çoktur. Çocuklarımla ilgilenemiyordum. Üçüncüsü, küçük oğlan okula başlamadan ben çalışmaya başladım. Bir elim sakat (Fadime Erdoğan ın elinin biri küçükken kaynar su dökülmesi sonucu sakat kalmış, sadece baş parmağı sağlam), bu halimle ben 15 yıl emek verdim ama karşılığını alamadım. Aynur Bektaş ise büyüttükçe büyüttü zenginliğini Krizi fırsat bilip küçülüyoruz deyip bizi kapı dışarı etti. Beklentim; tüm haklarımın, alacaklarımın hemen verilmesidir Siz neler düşünüyorsunuz, tanıyalım sizi? Ben Nejla Doğan yılından bu yana, 12 yıldır Hey Tekstil de çalışıyordum. 3-4 aylık ücretimiz var içerde. Cebimde 1 liram yok. Bu nedenle işten atıldığımız ilk gün mecburen yürüyerek eve gittim. Buraya çok şeyimizi verdik. Ya burada bize yapılanları anlatamıyoruz bile. Biraz anlatır mısınız? Burada namaz kılmamıza bile izin verilmezdi. İç güvenlik Adilcan her şeyimizi kontrol ederdi. Tuvaletin kapısında bekliyor, ağza alınmayacak laflar ediyordu. Tuvalet için dakika tutuluyordu. Hakaret, tehdit ve baskı altında tutuluyorduk. Düşünebiliyormusunuz ibadetimize bile karışılıyordu. Sabah saat yedi buçukta işbaşı yapıyorduk. Gece 11 lere,12 lere kadar çalıştığımız oluyordu. Sabahlamalarımız da az değildi. Tatilimiz yoktu resmen. Bu nedenle hiçbir sosyal hayatımız olmadı. Yıllarımız buraya çalışmakla geçti. Ben tek çalışandım. Eve bakıyordum. Kardeşimi okutuyordum. Krediyle babamın ssk sını yatırdık. İhtiyaçlarımızı daima kısıtladık Zamanında bildirim yapılmadığından işsizlik maaşı da alamadım. Biraz iç organizasyonunuzdan bahseder misin, nasıl hareket ediyorsunuz? Toplanıyoruz, beş kişilik bir direniş komitemiz var. Üçü kadın ve ikisi erkek Biz 3-4 yıl önce böyle birlik olabilseydik durumumuz böyle olmazdı Nejla, sen işçi bir kadınsın, patron Aynur Bektaş da bir kadın, ne hissediyorsun ve direnişten beklentin nedir? Bence o bir kadın değil! Gerçekten bir kadın olsaydı, bir anne olsaydı bize böyle bir şeyi reva görmezdi. Aynur Bektaş ı topu topu beş kere görmüşlüğüm yoktur. Ne zaman görüyordum, yükleme zamanında, fırça zamanında, bağırıp-çağırdığı zamanlarda Ama boşuna kaçıyor bizden. Gerekirse gece çalışıp gündüz burada bekleyeceğim. Kararlıyız..

6 6 Adana da KESK Korkmuyoruz, susmuyoruz, teslim olmuyoruz mitingini Kadıköy de gerçekleştirdi. Sendikalar üzerinde artan baskı ve tutuklamalara karşı bir ses niteliğinde olan mitingde baskılara karşı mücadele edileceği vurgusu yapıldı. Miting için buluşma noktası Et Balık Kurumu nun önüydü. Eyleme eğitim işçilerinin katılımı nispeten yüksek olurken Eğitim-Sen İstanbul şubelerinin yanı sıra Bursa, Tekirdağ gibi bölge illerden de Eğitim Sen liler pankartları ile katılmışlardı. KESK sendikalarından SES, Yapı Yol-Sen, Tarım Orkam-Sen, Tüm Bel-Sen de eylemde pankartları ile yer aldılar. KESK dışında Türk İş İstanbul Şubeler Platformu, DİSK Merkez Bölge, TTB, TKP, HDK, EHP, ÖDP, Halkevleri ve devrimci kurumlar da eyleme katılarak KESK e destek verdiler. Eylemde Devrimci Proletarya imzalı 8 Mart emekçi kadınlar gününe dair çağrı bildirisi dağıtıldı. Mitinge anlamlı katılımlar ise işten çıkarılan Hey Tekstil işçileri ve Maltepe Belediyesi nde işten atılan taşeron işçilerdi. Direnişte olan işçiler mitinge katılarak seslerini buradan da duyurmaya çalıştılar. Tüm kurumların miting alanına girmesinin ardından kürsüden konuşmalar başladı. Kürsüde DİSK ve TTB adına yapılan konuşmalar ardından sözü direnişteki işçiler aldı. İlk olarak Hey Tekstil işçisi Melek Sönmez söz aldı. Sönmez patronları Aynur Bektaş ın TBMM hizmet ödüllü olduğunu belirterek konuyla ilgili yardım istedikleri valilik ve hükümetin bu saldırıya karşı sessiz kaldığını belirtti. Maltepe Belediyesi taşeron işçisi İlhan Yıldırım, taşeron sisteminin günümüzün modern barbarlığı olduğunu belirtti. Geçmişte kölelerin bile kimi hakları olduğuna dikkat çeken Yıldırım, taşeron işçilerin ise hiçbir hakkının olmadığını söyledi. Kürsüde en son KESK Genel Başkanı Lami Özgen söz aldı. Özgen konuşmasına, 15 i kadın toplam 40 üye ve yöneticilerinin tutuklu olduğunu, aralarında kendisinin de bulunduğu 25 sendika yöneticisinin de 6 yıl hapis cezası aldığını hatırlatarak başladı. Özgen, KESK in sendikal mücadelenin, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin parçası olduğunu belirterek Üzerimizde yarattıkları baskılarla bizi sindireceklerini sananlar, sendikal haklar kapsamında yaptığımız faaliyetleri sorgulamakla suç işliyorsunuz. Utanç verici sorgulamalarla üyelerimizi cezaevine göndermekle suç işliyorsunuz dedi. Lami Özgen in konuşmasından sonra kürsüye Burhan Berken çıktı. Yaklaşık üç bin emekçinin katıldığı miting, Burhan Berken in sunduğu dinletinin ve çekilen halayların ardından sona erdi. bir süredir Büyükşehir Belediyesi zabıtalarının baskılarına karşı direnen seyyar satıcı ve işportacılar dün İnönü Parkı'nda toplanarak Büyükşehir Belediyesi ne doğru yürüyüşe geçti. Ekmek davası sloganıyla başlayan yürüyüşte Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yapıldı. İnönü Parkı'nda kendilerine yer verilmesini isteyen işportacılar eylemdeyken zabıtaların tezgah topladığı haberi geldi. Fakat duyarsız kalan kitle boş vaatlerle dağıldı. Dağılma sırasında kitle içinde tartışmalar oldu. Kalabalık İnönü Caddesi'ne gelince zabıtlarla çatışıp kovaladı. Arabalar taşlandı. Yaklaşık 150 metre kovalanan zabıtalar polis tarafından kurtarıldı. Zabıta ve işportacıların yaralandığı olayda 2 işportacı gözaltına alındı. Ostim-İvedik davasının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi nde görülen 5.duruşmasında yaşananlar öncekilerden farksızdı. Sanık ve tanıklar suçu birbirlerine atmaktan ileri gitmiyor. Bugün gelinen aşamada kimse sorumluluğu üzerine almıyor. Duruşmada dinlenen tanık Ercan Şahin, söz konusu şirketin lisansı olmadığını ve bunun kendisine söylenmeyip internetten öğrendiğini, bunu belirttiğinde ise tutuklu sanıklardan Ali Bayındır ın lisansın bir ay içinde onaylanacağını belirttiğini söyledi. Bayındır ise kendisinin orada patronun isteği üzerine konumlandığını, gaz dolumu ve satışına dair bir bilgisinin olmadığını, formalite icabı müdürlük yaptığını ve tahliyesini istediğini belirtti.diğer tutuklu sanık Hüseyin Erdem resmi kayıtlarda tüp dolumu ve satışı ile bir sorumluluğunun olmadığını ve tahliyesini talep etti. Aileler adına söz alan avukat Murat Kemal Gündüz, patlamaların meydana gelmesinde tutuklu ve tutuksuz sanıkların sorumluluklarının bulunduğunu, ancak sanıklara ek olarak birçok kamu kurumu ile OSTİM ve İvedik Organize Sanayi Bölgelerinin yönetimlerinin de ihmali olduğunu savundu. Patlamalardan birinin meydana geldiği Ersoy Gaz ın sahibi sanık Kasım Ersoy un, Sincan da gaz ticareti yapan diğer bir firması bulunduğunu belirten Gündüz, Sincan daki firmanın, EPDK ya Aralık 2010'da CNG iletim ve dağıtım lisansı için başvurduğunu bildirdi. Gündüz, patlamadan 5 gün sonra firma başvurusuna onay verildiğini, emniyetin bildirmesi üzerine ise Nisan ayında başvurunun iptal edildiğini söyledi. Kanıtlar, lisans başvurusunun patlamadan sonra yapıldığını ama aynı gün bu başvuru talebi geri çekildiğini gösteriyor. Patlama yaşanan işyerinde, uygun olmadığı halde 156 tüpe doğal gaz dolumu yapıldığı da ortaya çıktı. Mahkeme, İTÜ den bilirkişi raporu istenmesine, sunulan dilekçelerin gözden geçirilmesine ve tutukluların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 13 Nisan 2012'ye erteledi. Duruşma sonrasında aileler adına basın açıklaması yapıldı. Patlamada kardeşini kaybeden Sibel Kavak, şunları söyledi: Duruşmada yaşadıklarımız, duyduklarımız ve gördüklerimiz, acımızı daha da derinleştirdi. Yetkili kurumların denetimsizliği işverenlerin ucuz iş-işçi güvenliğini hiçe saymaları her sanık ve tanık ifadesinde tekrar tekrar anlatılmış oldu. Bizler, OSTİM de, İvedik te canlarını, sevdiklerini kaybetmiş kişiler olarak başka canların yanmamasını, başka anne ve babaların ağlamamasını istiyoruz. Bir araya gelerek, bu memleketin geleceği için, işçi güvenliği için, sağlıklı yaşam koşulları için, kanun dışı çalışma koşullarını sona erdirmek için davalarımızın takipçisi olacağız. Memleketimiz insanının bütün bu sorumsuzluğa ve sonuçlarına layık olmadığına inanıyoruz. Davamızın bu ülkede yaşayan herkesin davası olduğunu haykırmak istiyoruz! BİR DAHA OSTİMLER VE İVEDİKLER OL- MASIN diyoruz. Bizler hayatta birer oyuncak, denek değiliz. Emek gücümüzü kiralıyor, bunun için hiçe sayılıyoruz. Bugün bizi hiçe sayan burjuvazi ve yandaşları ölülerimizin arkasından hala onları, bizleri, işçileri suçlamakta kılları bile kıpırdamıyor. Gelinen noktada görüyoruz ki hep aynı senaryolar oynanıyor, izleniyor. Kişiler mekânlar farklı olsa da sonuç aynı. SERMAYE BÜYÜYOR İŞÇİLER ÖLÜYOR ARTIK YETER!

7 7 OSTİM-İvedik patlamalarınn yıldönümünde Ostim İşçi Sağlığı Meclisi tarafından Ostim metro çıkışında bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Ostim de çalışan bir işçi yaptığı konuşmada Patlamanın olduğu 3 Şubat ta işçiler-emekçiler alanlarda torba yasaya karşı mücadele ederken Ostim ve İvedik te patlamalar gerçekleşti ve 20 sınıf kardeşimizi kaybettik. Patlamalardan sonra patronlar çıkıp işçilerin hatalı olduğunu, işçinin suçlu olduğunu, eğitimsiz olduğunu söylediler. Göstermelik eğitimlerle suçu işçilerin üzerine atmak istediler. Ama biz biliyoruz ki alınması gereken en basit önlemler alınmadı. Çünkü patronların kasasından, sermayesinden eksilecekti dedi. Okunan basın metninde şunlar yer aldı: Unutmuyoruz! Ne patronların büyümesi için daha fazla sömürüldüğümüz gerçeğini, ne de bunun bile yetmeyip alınabilecek ufak tefek önlemlerin daha fazla kar uğruna alınmayıp, patronların karı için öldüğümüz gerçeğini. Artık ölmek istemiyoruz dediğimiz günden beri onar onar ölmeye devam ediyoruz. Siz hiç iş kazasında ölen patron gördünüz mü? Göremezsiniz de. Siz hiç elini prese kaptıran bir patron gördünüz mü? Göremezsiniz de. Hangi sınıfın bir parçasıysan, o sınıfın kaderi seni bekliyor. Parayla ölçülmezken bi patronun ölümü, bizim ölümlerimiz milyar paraya tahvil ediliyor. Artık dur demenin vakti gelmedi mi? Büyük işadamlarının isimleriyle dolu OSTİM sokakları. Artık OSTİM işçisinin kendi ismini sokaklara verme zamanı gelmedi mi? Bu sınırsız serveti canıyla kanıyla yaratan OSTİM işçisi ciğerlerini koyuyor ortaya, ağır ağır ölen işçilerin sırtında büyüyor şu finans merkezi. Öldük 20 kişi. Koskoca bir yıl geçti aradan ve aynı koşullarda, kelle koltukta çalışıyoruz OSTİM deki 100 bin işçi. Anladık ki bir yılın ardından, hiç kimse sahip çıkmaz, 100 bin işçi sahip çıkmıyorsa sınıf kardeşlerine. Bugün patlamanın olduğu yere karanfil bırakacağını duyurdu patlamada eşini, babasını kız kardeşini kaybeden işçi yakınları işçiler. OSTİM, İvedik güvenliğini karşılarında buldular bu çalışmayı yaparken. Burası bizim diyordu güvenlikler, burası patronların. Siz ölürsünüz ve anılmanıza bile izin vermeyiz demeye getiriyorlardı. Ölmek kabahat haline gelmiş OSTİM de bilmiyorduk. Ölürsek bile sessizce ölmemiz gerekiyormuş anladık. Patlamanın ardından eğitimler verildi çalıştığımız atölyelerde. İşçi hatalı işçi eğitimsiz, işçi suçlu zaten o yüzden ölüyor işçiler demeye getiriyorlardı bu eğitim çalışmalarında. Artık dur demeliyiz bu onursuzluğa. Daha fazla kar için öldüğümüzü bildiğimiz gibi bilmeliyiz bunun iş kazası değil cinayet olduğunu da. Bugüne kadar sadece içimizde yaşattık kelle koltukta çalıştığımızı. Aklımıza bile getirmemeye çalıştık ölen işçi kardeşlerimizin adlarını. Tersanede gün aşırı ölen işçi kardeşlerimiz gelsin aklımıza. Unutursak hatırlıyor her seferinde ölümün soğuk yüzünü. Bu sene 3 binden fazla işçi sadece işyerindeki iş cinayetlerinde kaybettik hayatımızı. Çok daha fazlamız ise yok saydıkları, sınırlarını git gide daralttıkları meslek hastalıklarıyla can verdik. Tekrardan yaşamamak için ne yaşadığımızı, ne kimin için öldüğümüzü, ne de niçin öldüğümüzü unutmalıyız. OSTİM in en merkezi yerine ölen işçiler anıtını yapabilmeli, yaptırabilmeliyiz. OSTİM in sokaklarına ölen işçi kardeşlerimizin ismini verdirtebilmeliyiz. Bunu yapmalıyız ki unutmayalım bir daha yaşamamak için aynı yok oluşu. Bunu yapmalıyız ki tekrardan doğrulabilelim, çalıştığımız yok edici koşulları değiştirebilmek için. Unutmuyoruz, unutturmuyoruz!" Açıklamadan sonra söz alan bir OS- TİM işçisi şunları söyledi: OSTİM ve İvedik kaçak işyerleriyle dolu. Kayıtlı olanlarda dahi binlercemiz sigortasız, kayıt dışı, kaçak çalıştırılıyoruz. Buna rağmen bunca kayıt dışı ruhsatsız işyerlerine hesap sormayan OSTİM yönetimi ve onun güvenliği patlamada ölen işçilerin yakınlarını ve OSTİM işçilerini darp ederek neyin güvenliğini, kimin güvenliğini sağladığını anlatmış oldular. Bu saldırıyı gerçekleştiren özel güvenlikleri tanıyoruz biliyoruz, bu saldırının hesabını soracağız. Ne kadar işçi cesedi, o kadar Madenci katliamının sorumlusuna terfi! 17 Mayıs 2010 da Karadon da 30 maden işçisinin grizu patlamasıyla ölmesinden sorumlu olan TTK Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner, TTK Genel Müdür Yardımcılığı na atandı! İsmail Güner, madenci katliamı sonrasında, bilirkişi raporlarıyla da kusurlu ve sorumlu bulunmuş; bilinçli olarak ölüme neden olma suçlamasıyla mahkemeye verilmişti; dava hala sürüyor. 05 Şubat ta, Ostim İşçi Sağlığı Meclisi tarafından hazırlanan ve Ankara EMO da yapılan, Ostim-İvedik patlamalarının 1.yıl anma etkinliği, Ostim işçilerinin ağırlıklı katılımı ile gerçekleşti. Etkinlik, geçen yıl patlamaların olduğu sıralarda, bir Ostim işçisinin kendi imkânlarıyla görüntülediklerinden hazırlanan bir belgesel ile başladı. Belgesel, Organize Sanayi bölgesi Başkanı nın yaptığı pervasız açıklamalardan, ATO başkanının tutarsız açıklamalarına, yakınlarını umutsuzca bekleyen ve bir haber almak için polisle münakaşa eden işçi aileleri ile yapılan röportajlara kadar uzanan geniş bir yelpazeyi içeren görüntülerden oluşuyordu. Dikkat çeken ise yetkililerin birbirinden tutarsız, patlama sorumluluğunu üstlerinden atan açıklamaları ve işçi ailelerinin, patlamayı nerdeyse öngören, fakat bir o kadar da çaresiz bekleyişleri idi. Belgesel sonrasında, Ostim işçisi bir arkadaş bir şiir okuyarak, başka bir Ostim işçisi Abdullah Oral ı sahneye davet etti. Kendi yazdığı şiirleri salondakilerle paylaşan Abdullah Oral ın kendi yaşadığı ve etki bırakan şiirinden kısa bir alıntı: Ücretli Köle Ayın kaçı diye sormayın bana Yetmiş ikinci gün yine maaş yok Geceler uyutmaz dön yana yana Sabaha tadımlık bir tas aşım yok Yoksulu görür mü patronun gözü Tükürsen kızarmaz keçedir yüzü Yıllardır suskunluk kul etti bizi Şimdi ağarmadık tek bir dişim yok İşçiyim pul dahi etmiyor sözüm Bilirim yakarmak değildir çözüm Kanaya kanaya kurudu gözüm Vursalar boynumu damla yaşım yok Vurma dedim soysuz ağrıma vurma Henüz tomurcukta dalımı kırma Vurguni boş yere dövünüp durma Sınıf savaşından başka çözüm yok! Etkinlik, Makina Mühendisleri odasından, H. Can Doğan ın sunumu ile devam etti. Doğan, teknik açıklamaları ile birlikte, Ostim de meydana gelen patlamaların iş kazası değil, öngörülebildiği ve engellenebileceği gerçekliğini vurgulayarak bir cinayet olduğunu, yaşadığımız coğrafyada duyduklarımızın 4 5 katı kadar iş cinayetinin meydana geldiğini, verileriyle birlikte vurguladı. TTB üyesi Nadir hoca nın; işçi sağlığı için verilmesi gereken mücadelede, 19 adet talebini izleyenlerle paylaşması ve geliştirilmek üzere tartışmaya açması ise, salonda bulunan bütün işçiler tarafından heyecanla izlendi. Önümüzdeki süreçte, bu taleplerin madde madde irdelenmesi üzerinden karşılıklı bir program oluşturulması yönünde ortak karar alındı. Hiç mola talebi olmadan devam eden etkinlik, düzenleyici Ostim işçisi arkadaşların mesai saatlerinin yaklaşmasından kaynaklı tamamlandı.

8 8 Sosyalist devrim ve sosyalist devrimci işçi konseyleri demokrasisi, üretim ve egemenlik ilişkilerini, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel her alanda ve bir bütün olarak kökten değiştirir; her birine içerili olan ve her biri tarafından yeniden üretilen, derin bir tarihselliğe sahip olan ve günümüzde en üst dengesizlik ve çelişki düzeyine çıkan kadın-erkek ilişkisini de kökten değiştirerek, sınıfsal-toplumsal-cinsel kurtuluşu iç içe geliştirerek kadının özgürleşmesinin yolunu açacaktır. Ezilen cins sorunu, sınıflı toplumlarda erkeğin kadın üzerindeki, özel mülkiyete, erkek soyuna dayalı ilişkilere, cinsler arasındaki işbölümüne ve onun kurumlaşmış biçimi olarak aile kurumuna dayanan egemenlik ve sömürüsünün kaldırılması sorunudur. Kadının ataerkil kültür ve ilişkiler kadar kapitalist üretim ve meta egemenlik ilişkilerinden, burjuvaziden olduğu kadar evdeki burjuvadan, cinsiyete dayalı toplumsal işbölümünden ve kapitalizmin hücre yapısı aile kurumundan kurtulması, onun özgürleşme koşuludur. Kadın sorununun çözümünün en yalın ifadesi; kadının kurtuluşu ve işçi sınıfının kurtuluşu, özgür bireylerden ve birlikteliklerden oluşan komünist toplum dur. Sosyalist devrimimiz, bir bütün olarak kadın cinsinin prangalarından kurtulmasını, onlara erkeklerle biçimsel hak eşitliğini bile ücretli kölelik sisteminin bekası için tanıyan, cinsler arasındaki işbölümünün en geri formlarını giderirken yeni bir temelden incelterek derinleştiren, buna karşılık çifte köleliği ve kendi elleriyle çözdüğü aileyi kutsamaya devam eden kapitalizmin aksine, kadınların toplumun onurlu ve eşit üyeleri haline gelmelerini, devrim ordusunun sadece yarısı değil, öncü bir gücü olarak gelişmelerini birincil görevlerinden biri olarak belirlemektedir. Bu, toplumun komünizme yürüyüşünün asli bir unsurudur. Alt ve üst evreleriyle komünizm, kadına taşınan bugünkü liberal özgürlük düşlerinin çok çok ötesinde, kadını ezen ve sömüren sınıflı toplum yapısının atomlarına dek gerçek bir yadsınması, süreklileşmiş infilakı ile bir kadın toplumu dur! Erkeği efendi kadını köle yapan, emekgücü-emekgücünün yeniden üretimi, özel yaşam-kamu yaşamı, ve cinslere dayalı işbölümü ayrımları, ekonomik, teknolojik, toplumsal, kültürel koşulları geliştirilmiş olarak sosyalizmde tümüyle tarihe gömülür. Kadın artık ne mutfaktan, temizlikten, ne erkeğin, çocuğun bakımından sorumludur. Kadının bu işlerdeki özgül emeği, tamamının üst düzeyde toplumsallaştırılmasıyla hızla gereksizleştirilir. Komünizmde, kadını, erkeği, çocuğu birbirine bağımlı ve köle kılan kapitalist üretim ilişkilerinin en hücresel şirketi, kurumu olan aileye yer yoktur. Kadın sorunu aile sorunuyla iç içedir ve kadının kurtuluşu için ailenin ortadan kalkması zorunludur. Bununla birlikte çekirdek aile, kapitalizmin ulusla birlikte ve ulustan da önemli temel kurumu olagelmiştir. Ailenin varlığı ve aile içi işbölümünün sürdürülmesi, miras devri, emekgücünün yeniden üretimi süreçleri de içerisinde olmak üzere sistemin ekonomik, toplumsal, kültürel yeniden üretiminin gerçekleştirilmesi olmuştur. Aile; 1) Genel olarak üretim koşullarının ve kadının üretim sürecindeki yer alışının değişmesiyle, 2) Gelişen üretim koşullarının, üretim ve tüketim araçlarının ev içi işbölümünü değiştirmesiyle, 3) Meta ilişkilerinin çekirdek ailenin duvarlarını da yıkmasıyla, 4) Neoliberal birey gelişimiyle hızlı bir çözülme, bozulum, karmaşa içerisinde çürüyüp dağılmakta, bir yandan da ikiyüzlülükle korunmaya, sürdürülmeye çalışılmaktadır. Komünistlerin çözülen ve çökmekte olan aileyi geri getirmek diye bir sorunları olmadığı gibi bu yönlü her çabayı -ister geleneksel, ister küçük burjuva demokratizm biçimiyle aileyi koruma, sürdürme ve idealize etmeyi- nafile ve gerici bir çaba olarak görür. Kadının olduğu gibi, erkeğin de, çocuğun da kurtuluşu, özgürleşmesi ve gelişimi ailenin sürmesinde değil, ortadan kalkmasındadır. Komünistler, aileyi tüm ilişki biçimleri ve kalıntılarıyla ortadan kaldırmak, toplumsal yaşam ve ilişkilerden kazımak için bilinçli olarak savaşacaklardır. Kapitalist ülkelerde anne ve çocuğu koruyan sınıfsal-sosyal-hukuksal kazanımlar dahi işçi kadınlar için çekim oluştururken, sosyalizm kadına ve çocuğa bundan çok daha ötesini gösterir. Çocuğa ailenin sınırlı ufkunun, burjuva ölçü, değer ve ilişkilerinin, dinin ve gerici kültürün zerkedildiği, kişilik gelişiminin geri bir toplumsallık ile daha baştan sakatlandığı ailenin yerini sosyalizmde çok yönlü toplumsal eğitim ve çok yönlü fiziksel kültürel gelişim alacaktır. 6 saatten fazla çalışmanın yasaklanmasıyla erkek ve kadının enerjisinin tüketilip birbirlerine yabancılaşmaları son bulacak, temel gereksinimleri toplum tarafından karşılanan çocuk, anne ve babasıyla yalnızca sevgiyi ve yaşama dair deneyimlerini paylaşacaktır. Yaşlıların bakımı tam toplumsal güvence altında olacaktır. Çocuk bakımı, mutfak ve temizlik işlerinin, kapitalizmde gelişen hazır bebek bakım ürünleri, hazır ve organik gıda, elektronik mutfak ve ev aletleriyle artıdeğere dayalı meta toplumsallaşma biçimleri kaldırılacak, bu ürünlerin en gelişkinlerinin üretim ve dağılımıyla birlikte, meta karakterinin de hızla sınırlandırılıp ortadan kaldırılması ve bu yönlü ihtiyaçların artan ölçüde karşılanmasıyla kadını eve-mutfağa bağlayan, köleleştiren ve körelten bu işlerden tam kurtuluşu sağlanacaktır. Kapitalizmde ev ve bakım işlerinin hafiflemesi ve kadının bunlardan görece serbestleşmesi, daha yoğun olarak ücretli köleliğe, uzayan kapitalist sömürü saatlerine çekilebilmesi içindir, kaldı ki kadın ev işlerini de böylelikle yapmaya devam eder! Sosyalist toplumda ise, çalışma saatleri kısaldığı, çalışma ve sağlık koşulları hızla iyileştiği gibi, kadın ev işlerinden de tamamen özgürleşir. Mutfağa ve eve bağlı olmaktan kurtulur. Genişleyip özgürleşen zamanını kendini çok yönlü geliştirmede istediği gibi kullanabilir. Kısalan çalışma zamanında, kapitalizmde adına yapışmış kadın işleri sınırlarından özgürleşir, yönetsel, organizasyonel, zihinsel, bilimsel, teknolojik, sanatsal işlerde, tek bir işe bağlı da kalmadan, artan ölçüde ve erkeklerle eşit düzeyde yer alır. Sosyalist işçi konseyleri demokrasisi, tüm yönetsel organlarda ve faaliyetlerde kadınların nicel ve nitel eşit katılım ve yer almasını öncelikle gözetir. Sosyalizmde ekonomik, toplumsal, kültürel dönüşüm, yasalar da, cinsiyete dayalı ayrım, ayrıcalık ve üstünlük kurmayı ortadan kaldırır. Bir bütün olarak kadın ile erkek arasında toplumsal-bireysel eşitlik temeli oluşturur. Cinsiyet ayrım ve ayrıcalığını, aile kurumu ve işbölümü ile birlikte ortadan kaldıracak özgül politikalar geliştirilir ve tüm politika ve uygulamalarda kadınlarının çok yönlü gelişim ve özgürleşmesini ilerletecek yönler gözetilir. Komünizmi içerimine alarak gelişen sosyalist inşa sürecinde kadınlar için de her faaliyet ve ilişki, bir zorunluluk olmaktan çıkar, kendini çok yönlü geliştirme gereksinmesi temelinde özgür ve bilinçli karar ve eylemlere dönüşür. Komünizmin amacı, her türlü cinsiyet ayrımı ve ayrıcalığının, ailenin, işbölümünün ve emek-değer ölçütünün de ortadan kaldırılmasıyla aşılması, cinsellik ve aşk ilişkisinin de hiçbir zorunluluk, bağımlılık olmadan özgür birliktelikler olarak yaşanmasıdır. En ileri burjuva demokrasisinin, en ileri feminist bakış açısının yanına bile yaklaşamayacağı, sosyalist konseyler demokrasisi ve onu da aşacak komünist özgürlük dünyası, kadının, erkeğin, tüm bireylerin özgürlük dünyasıdır. Sosyalizmde hiç kimse cinsel kimliğinden dolayı ayrımcılığa, onur kırıcı davranışlara, aşağılamaya maruz kalmaz. Bireylerin cinsel kimlikleri ve ilişkilerine devletin ya da toplumun bir müdahalesi sözkonusu olamaz. Tüm insan insana ilişkilerde olduğu gibi bunun da tek istisnası, bu ilişkilerin iki taraf arasında özgür, eşit ve gönüllü bir birliktelik olarak yaşanıp yaşanmadığıdır. Sosyalist devrim ve sosyalist devrimci işçi konseyleri demokrasisi, üretim ve egemenlik ilişkilerini, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel her alanda ve bir bütün olarak kökten değiştirir; her birine içerili olan ve her biri tarafından yeniden üretilen, derin bir tarihselliğe sahip olan ve günümüzde en üst dengesizlik ve çelişki düzeyine çıkan kadın-erkek ilişkisini de kökten değiştirerek, sınıfsal-toplumsal-cinsel kurtuluşu iç içe geliştirerek kadının özgürleşmesinin yolunu açacaktır. Kadının toplumsal olarak ve erkekle ilişkisinde durumu ve özgürlüğü, yalnız toplumun ve komünist devrimin gelişme ölçütü olmakla kalmayacak, günümüz komünist hareketinin, gerçek bir komünist hareket olarak gelişebilmesinin başlıca ölçütlerinden olacaktır. Komünist bir toplum demek, kimliğinin mavi ya da pembe olmaması demektir. Sadece bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde egemenliği ve sömürüsünün değil, erkeğin kadın üzerindeki sömürüsü ve egemenliğinin de olmaması, cinsiyete dayalı en küçük bir ayrım ve üstünlüğün olmaması demektir.

9 9 Komünist bir toplum demek, kimliğinin mavi ya da pembe olmaması demektir. Komünizmin amacı, her türlü cinsiyet ayrımı ve ayrıcalığının, ailenin, işbölümünün ve emek-değer ölçütünün de ortadan kaldırılmasıyla aşılması, cinsellik ve aşk ilişkisinin de hiçbir zorunluluk, bağımlılık olmadan özgür birliktelikler olarak yaşanmasıdır. Erkeği efendi kadını köle yapan, emek gücü-emek gücünün yeniden üretimi, özel yaşam-kamu yaşamı ve cinslere dayalı işbölümü ayrımları, ekonomik, teknolojik, toplumsal, kültürel koşulları geliştirilmiş olarak sosyalizmde tümüyle tarihe gömülür. Kadın artık ne mutfaktan, temizlikten, ne erkeğin, çocuğun bakımından sorumludur. Kadının bu işlerdeki özgül emeği, tamamının üst düzeyde toplumsallaştırılmasıyla hızla gereksizleştirilir. Komünizmde, kadını, erkeği, çocuğu birbirine bağımlı ve köle kılan kapitalist üretim ilişkilerinin en hücresel şirketi, kurumu olan aileye yer yoktur. Burası benim köşem kardeşim, işçi gazetesi falan anlamam, fikrimi buradan da yayar, hepinizi buradan da ezerim. Var mı bir diyeceğiniz! Benim adım kapitalizm, 2011 yılı yine kadınlar için cinayetler tacizler ve çocuk dahi tanımayan tecavüzlerle geçti yılı çetelelerine göre, 160 kadın öldürüldü, 610 kadın cinsel tacize, 179 kadın tecavüze uğradı, en az 70 kadın intihar etti. Sevgililer gününüz kutlu olsun! Kadına yönelik şiddet olayları en fazla Marmara bölgesinde ve İstanbul da yaşandı. Adana, Antalya ve İzmir onu takip etti. Benim adım kapitalizm; benim sistemimde cinayet, tecavüz ve çocuk istismarı olaylarında bile sonuç alınması, ancak son derece ısrarlı bir takip, gündemleştirme ve hesap sorma bilinci ile gerçekleşebilir. Kadın sorunu aile sorunuyla iç içedir ve kadının kurtuluşu için ailenin ortadan kalkması zorunludur. Bununla birlikte çekirdek aile, kapitalizmin ulusla birlikte ve ulustan da önemli temel kurumu olagelmiştir. Ailenin varlığı ve aile içi işbölümünün sürdürülmesi, miras devri, emek gücünün yeniden üretimi süreçleri de içerisinde olmak üzere sistemin ekonomik, toplumsal, kültürel yeniden üretiminin gerçekleştirilmesi olmuştur. Aile; 1) Genel olarak üretim koşullarının ve kadının üretim sürecindeki yer alışının değişmesiyle, 2) Gelişen üretim koşullarının, üretim ve tüketim araçlarının ev içi işbölümünü değiştirmesiyle, 3) Meta ilişkilerinin çekirdek ailenin duvarlarını da yıkmasıyla, 4) Neoliberal birey gelişimiyle hızlı bir çözülme, bozulum, karmaşa içerisinde çürüyüp dağılmakta, bir yandan da ikiyüzlülükle korunmaya, sürdürülmeye çalışılmaktadır. Komünistlerin çözülen ve çökmekte olan aileyi geri getirmek diye bir sorunları olmadığı gibi bu yönlü her çabayı -ister geleneksel, ister küçük burjuva demokratizm biçimiyle aileyi koruma, sürdürme ve idealize etmeyi- nafile ve gerici bir çaba olarak görür. Kadının olduğu gibi, erkeğin de, çocuğun da kurtuluşu, özgürleşmesi ve gelişimi ailenin sürmesinde değil, ortadan kalkmasındadır. Komünistler, aileyi tüm ilişki biçimleri ve kalıntılarıyla ortadan kaldırmak, toplumsal yaşam ve ilişkilerden kazımak için bilinçli olarak savaşacaklardır. Kapitalist ülkelerde anne ve çocuğu koruyan sınıfsal-sosyal-hukuksal kazanımlar dahi işçi kadınlar için çekim oluştururken, sosyalizm kadına ve çocuğa bundan çok daha ötesini gösterir. Çocuğa ailenin sınırlı ufkunun, burjuva ölçü, değer ve ilişkilerinin, dinin ve gerici kültürün zerk edildiği, kişilik gelişiminin geri bir toplumsallık ile daha baştan sakatlandığı ailenin yerini sosyalizmde çok yönlü toplumsal eğitim ve çok yönlü fiziksel kültürel gelişim alacaktır. 6 saatten fazla çalışmanın yasaklanmasıyla erkek ve kadının enerjisinin tüketilip birbirlerine yabancılaşmaları son bulacak, temel gereksinimleri toplum tarafından karşılanan çocuk, anne ve babasıyla yalnızca sevgiyi ve yaşama dair deneyimlerini paylaşacaktır. Yaşlıların bakımı tam toplumsal güvence altında olacaktır. Çocuk bakımı, mutfak ve temizlik işlerinin, kapitalizmde gelişen hazır bebek bakım ürünleri, hazır ve organik gıda, elektronik mutfak ve ev aletleriyle artıdeğere dayalı meta toplumsallaşma biçimleri kaldırılacak, bu ürünlerin en gelişkinlerinin üretim ve dağılımıyla birlikte, meta karakterinin de hızla sınırlandırılıp ortadan kaldırılması ve bu yönlü ihtiyaçların artan ölçüde karşılanmasıyla kadını evemutfağa bağlayan, köleleştiren ve körelten bu işlerden tam kurtuluşu sağlanacaktır. Kapitalizmde ev ve bakım işlerinin hafiflemesi ve kadının bunlardan görece serbestleşmesi, daha yoğun olarak ücretli köleliğe, uzayan kapitalist sömürü saatlerine çekilebilmesi içindir, kaldı ki kadın ev işlerini de böylelikle yapmaya devam eder! Sosyalist toplumda ise, çalışma saatleri kısaldığı, çalışma ve sağlık koşulları hızla iyileştiği gibi, kadın ev işlerinden de tamamen özgürleşir. Mutfağa ve eve bağlı olmaktan kurtulur. Genişleyip özgürleşen zamanını kendini çok yönlü geliştirmede istediği gibi kullanabilir. Kısalan çalışma zamanında, kapitalizmde adına yapışmış kadın işleri sınırlarından özgürleşir, yönetsel, organizasyonel, zihinsel, bilimsel, teknolojik, sanatsal işlerde, tek bir işe bağlı da kalmadan, artan ölçüde ve erkeklerle eşit düzeyde yer alır. Sosyalist işçi konseyleri demokrasisi, tüm yönetsel organlarda ve faaliyetlerde kadınların nicel ve nitel eşit katılım ve yer almasını öncelikle gözetir. Sosyalizmde ekonomik, toplumsal, kültürel dönüşüm, yasalar da, cinsiyete dayalı ayrım, ayrıcalık ve üstünlük kurmayı ortadan kaldırır. Bir bütün olarak kadın ile erkek arasında toplumsalbireysel eşitlik temeli oluşturur. Cinsiyet ayrım ve ayrıcalığını, aile kurumu ve işbölümü ile birlikte ortadan kaldıracak özgül politikalar geliştirilir ve tüm politika ve uygulamalarda kadınlarının çok yönlü gelişim ve özgürleşmesini ilerletecek yönler gözetilir. Komünizmi içerimine alarak gelişen sosyalist inşa sürecinde kadınlar için de her faaliyet ve ilişki, bir zorunluluk olmaktan çıkar, kendini çok yönlü geliştirme gereksinmesi temelinde özgür ve bilinçli karar ve eylemlere dönüşür. Komünist bir toplum demek, kimliğinin mavi ya da pembe olmaması demektir. Komünizmin amacı, her türlü cinsiyet ayrımı ve ayrıcalığının, ailenin, işbölümünün ve emek-değer ölçütünün de ortadan kaldırılmasıyla aşılması, cinsellik ve aşk ilişkisinin de hiçbir zorunluluk, bağımlılık olmadan özgür birliktelikler olarak yaşanmasıdır. En ileri burjuva demokrasisinin, en ileri feminist bakış açısının yanına bile yaklaşamayacağı, sosyalist konseyler demokrasisi ve onu da aşacak komünist özgürlük dünyası, kadının, erkeğin, tüm bireylerin özgürlük dünyasıdır. Benim adım kapitalizm; kadınların şiddete karşı korunması ve şiddetin cezalandırılması yönlü mahkeme kararlarının hemen tümünün arka planında ancak mücadeleler ve yine kadınların ödemeye devam ettiği bedeller yer alır. Benim adım kapitalizm; şiddet ve taciz olaylarında ezilen cinsin özgüven, moral ve yeni mevzileri elde etme iradesini olabildiğince törpülemek genel tutumumdur. Benim adım kapitalizm; benim sistemimde kadınlar için çizilen çerçeve onu boğan zincirlerden tümüyle kurtuluş değil, sürdürülebilir tutsaklık tır. Benim adım kapitalizm; kadınların kurtuluşu bir sosyalsınıfsal devrimin hem ürünüdür hem de ancak onun yol açıcısı olarak gelişen kazanımlarla gerçekleşebilir. Benim adım kapitalizm; artık taciz olaylarında sendikalarda da ezen cinsin suçlarını gizleyen kol kırılır yen içinde kalır kuralı çiğnenmeye başladı. Benim adım kapitalizm; hiçbir sömürü ve tahakküm ilişkisi, onun tadını çıkaranların sınıfsal-toplumsalsiyasal-cinsel konumu yıkılmadan ortadan kaldırılamaz. Benim adım kapitalizm; kısmi reform ve kazanımların sınıf mücadelesinin ivmelendirilmesindeki önemini ancak her konuda olduğu gibi kadın sorununda da kollarını kovuşturup o büyük günün gelmesini bekleyenler göz ardı edebilir. Aile ve işbölümünü, rekabeti, maddi ve kültürel yoksunluğu yeniden yeniden üreten kapitalizm yıkılmadıkça, kadının köleliği esasen emekçi kadında simgelenmiş olarak günümüzü ve geleceğimizi belirlemeye devam eder. Benim adım kapitalizm; kadın sorununa dair yöntemim geleneksel aile ve işbölümündeki esaslara asla dokunmamak, dahası kadınların üzerindeki yükü ağırlaştıracak olan ince ayarlar çekmektir. Benim adım kapitalizm; kadınları vasıfsız ve orta vasıflı, ucuz, esnek emek gücü olarak mevzilendiririm, bir yandan da bu ince ayarlarla toplumsal ilişkileri, cinsler arasındaki ilişkileri sürdürülebilir kılar, neoliberal muhafazakâr örtü ile sarmalarım. Benim adım kapitalizm; beni yıkmadan insanlığın yarısı iki kere tutsak! Twitter kullanıcı adındayım

10 10 İçerisinde yaşadığımız kapitalist sistemde artık hiçbir şey parasız değil. İşçilerin ürettiği her ürün zaten alınıp satılabilen bir meta niteliğini taşıyor. Eskiden meslek diye tabir edilen işlerde çalışan herkes, işbölümünün derinleşmesi, sektörlerin büyümesi ile giderek daha fazla ücret köleliğine bağlanıyor. Aynı sektörde parçalanıp çeşitli kesimlere bölünen işçiler, ürettikleri ürünlerin sonuçlarından faydalanmak bir kenarda dursun, kendi ürettikleri ürünleri dahi parayla satın almak zorunda kalıyorlar. Kapitalist sistem ülkemizde gerçek yüzünü giderek daha açık ve utanmazca gözümüze sokuyor. İşte sağlıkta, işte her işçinin, her insanın mecburi ihtiyacı, doğal gereksinimi olan sağlık alanında yaşananlar ortada. Bizim cebimizden parasını ödediğimiz Sosyal Güvenlik Kurumu nun verdiği hizmet giderek daraltılıyor, birçok ameliyat sigorta kapsamı dışında bırakılıyor. Ücretsiz olmasını bıraktık, dün daha az parayla ulaşabildiğimiz sağlık hizmetine bugün daha çok para ödeyerek ulaşabiliyoruz. Van depreminde Van ı ilk terk eden Medical Park hastane zinciriydi. Bugün sistemin %40 ını özel hastaneler karşılar hale geldi. 1 Ocak tan itibaren Genel Sağlık Sigortası yürürlüğe girdi. 12 milyon kişiye mektup yolladılar, bununla herkese kafadan yeni bir vergi geldi. Üstüne üstlük KHK marifetiyle kamu hastane birlikleri oluşturmaya başlıyorlar, bu yeni yasalarla kamu da özel sektör prensipleriyle işliyor artık. Sağlıkta kamu-özel, muayene-ilaç her yönden kuşatılıyor emekçiler. Oysa insan doğduğu andan itibaren ücretsiz olarak sağlık hizmetleri, kamu tarafından karşılanabilir durumda olmalı. Bu bir hak olarak kazanılmalı, kullanılmalı, mücadelesi verilmeli, başka çaresi yok. Yoksa sağlık hizmeti artık burjuvalara sağlık, işçilere ölüm demektir, bunun adını açık koyalım. Sağlık örgütleri, Türkiye deki tüm siyasi parti ve kitle örgütlerine Genel Sağlık Sigortası nı (GSS) gündemlerine alma çağrısı yaptı. Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Hemşireler Derneği, Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Devrimci Sağlık İş Sendikası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri Ve Teknikerleri Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği, Sağlık Teknisyen Ve Teknikerleri Derneği, Sağlık Hizmetleri Sınıfı Çalışanları Derneği, Tıbbi Laboratuar Teknisyen Ve Teknikerleri Derneği, Sağlık Ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Sözü Sendikası toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile 11 Mart ta Ankara da Türkiye Büyük Sağlık Meclisi ni toplayacaklarını açıkladılar. GSS nin doğurduğu, doğuracağı tüm sorunlara karşı sağlık hakkımız için bir araya gelelim çağrısı yaptılar. *Sağlık Hakkı Meclisi, GSS nin doğurduğu ve doğuracağı tüm sonuçların ne olduğunu ve buna karşı ne yapılması gerektiğinin toplumun tüm kesimleri ile birlikte belirleneceği ve bir mücadele planı oluşturulması planlanan bir platform. *Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi nin açılışı 11 Mart 2012 de Ankara da gerçekleşecek. *11 Mart tarihinin önemi, yıllardır sağlık hakkı haftası olarak kutlanan bir haftanın başlangıcı olmasından geliyor. Sağlık örgütleri bu haftanın anlamlı bir başlangıç olacağını düşünüyor. *Bunun için tüm illerde sağlık meclisleri kurulacak. *İllerde ve ilçelerde kurulan Sağlık Hakkı Meclisleri nde GSS bir kez daha anlatılacak ve mağduriyetler belirlenecek. *Acillerde, Aile Sağlığı Merkezleri nde, eczanelerde halk ile irtibat kurularak, gerekirse öyküler, teker teker sesli ve görüntülü bir şekilde kayıt altına alınacak. *Mecliste tüm illerden gelen raporlar ortaklaştırılacak. *11 Mart ta emekli, öğrenci, sağlıkçı, işsiz, kadın, çocuk, işçi, gelir testinden geçemeyen ve geçen herkes Ankara ya gelecek. *Raporlardaki mağduriyetler ve toplantıdaki talepler burada birleştirilerek, Türkiye genelinde milyonlarca kişinin katılımını hedefleyen bir organizasyon yapılacak. Bu kapsamda çeşitli illerde Sağlık Hakkı Meclislerinin kurulması çalışmalarına gazetemiz İşçi Meclisi de katılmaktadır. Şu ana kadar sağlık alanında belli hakları korumaya dönük, mevzi mücadeleler gerçekleşti. Kimi grev ve direnişler oldu. Bunlar büyük oranda sermayenin etkisini sınırlama amaçlı, kamu hastanelerinde yürütülen üretimden gelen gücünü kullanma, bilinçlendirme ve aydınlatma çalışmalarıydı. Ancak çalışmaların hem hedeflerinde hem de çalışmaya omuz veren güçlerin bileşiminde bir genişleme gerektiği ortada. Sermaye ve devleti artık uzlaşma yok, bitti diyor; şimdi elinizde olanları da geri alıyorum. Özel sektörün büyümesiyle birleşik, kamunun özelleşmesi ilerliyor ve burjuvalar bu ana kadar ciddi direnişlerin olmamasından cesaret alıyorlar. Şirketleşmiş kamu hastaneleri ve şirket hastaneleri sistemine karşı, sağlıkta tekelci sermaye egemenliğine karşı mücadele bugün işçi sınıfı açısından her zamankinden daha günceldir. Kişisel olarak bedelini ödediğin kadar sağlık dayatmasına karşı, sağlık haktır temelinde sınır çekmek için bir araya gelmeliyiz. Bu mücadelenin sağlığın da -doğanın, insanın ve insana dair olan ne varsa tümünün- alınıp satılmasının ortadan kalkacağı, suç sayılacağı sosyalizmle kazanılacağının bilincinde olarak 11 Mart ta Ankara Abdi İpekçi Spor Salonu nda düzenlenecek Sağlık Hakkı Meclisleri nin büyük toplantısına katılalım, bulunduğumuz işletmeler, mahalleler, ilçe ve illerde Sağlık Hakkı Meclisleri nin oluşumuna omuz verelim. Emperyalist Capital Grubu tarafından yutulan, kapitalist sağlık tekeli Acıbadem Sağlık Grubu nun, ah kalbim reklamı, gülümseten sevimli bir Yeşilçam plağının, eski, demode pikapta takılmasını, kalbin teklemesi si olarak imliyor. Sağlığın pazarlanmasında, Acıbadem in eline kimse su dökemez, kuşkusuz! Acıbadem Sağlık Grubu nun sitesinin ah kalbim bölümünde yok yok Minik kalplerin sağlığı için de, anne baba lar hedefte. Hasta deneyimleri bölümünde yaşanan deneyimler ile tavlanmaya çalışıyorsunuz bu seferde. Ama kapıdan içeriye giremeyerek bir deneyim sahibi dahi olmayanlar yok tabi sitede. Emperyalist Capital Grubu nun yuttuğu, kapitalist sağlık tekeli Acıbadem Sağlık Grubu nun, ah kalbim kampanyası, daha şimdiden, ulaşılmadık tek bir insan dahi bırakmıyor! Kampanya; bebekleri, çocuklu çocuksuz tüm aileleri, doğumdan mezara tüm kuşakları; kısacası, herkesi; tek bir insanı dahi dışarda bırakmaksızın, kucaklıyor. Tek şart paralarının olması. Emperyalist kapitalizm, dünya çapındaki kriz ve yeniden yapılanma saldırısını, faşist darbelerden bugüne sürdürüyor. Bugün ise; Türkiye, bölge, Avrupa ve dünya çapında, içiçe geçen dalgalar halinde; saldırısını, bir üst düzeye çıkarıyor. Yoğunlaştırıyor, sertleştiriyor. Sonuca götürmeye; henüz yenilgi koşullarından, ilişkilerinden, psikolojisinden çıkamamış olan, işçi sınıfını, emekçilerin yenilgisini sistemlileştirerek kalıcılaştırmaya; boyun eğdirip, uzun bir dönem için, teslim almaya, saldırıyor! Sürekliliği içinde, bu yeni ve üst düzeydeki saldırı dalgası da; yerel, sektörel, ülkesel, bölgesel, Avrupa ve dünya çapında, içiçe geçen, işçi, emekçi eylemleriyle; grevlerle, genel grev genel direnişlerle, karşılanmaya başlıyor. Süreklileşek, büyüyecek, güçlenecek, bütünleşecek Biz; kendi doğum kordonumuzu, henüz çıkmamış dişlerimizle ısırıp, koparan; yeni işçi kuşağı olarak; bebeğimizin ilk oluşan organı, kalbi ni, ne kapitalistlere teslim edeceğiz; ne de emperyalist kapitalizme! Evet! Herşey bir yana; sadece o kalp için savaşacağız!

11 Acıbadem Sağlık Yatırımları Grubu, muazzam hızlı bir büyüme, bütünleşme ve merkezileşme süreci içindeki küresel tekelci ve mali oligarşik sağlık endüstrisi zincirinin bir bileşeni haline geldi. Acıbadem, 90'lı yılların başlarında orta boy bir özel sağlık polikliniği iken, sağlıkta neoliberal özelleştirme ve özel sağlık yatırımlarının devletçe teşviki politikaları ve karanlık bağıntılarıyla, Türkiye nin en büyük özel sağlık tekellerinden biri haline geldi. Her biri işçinin çalıştığı birer büyük imalat sanayi fabrikası kadar kar getiren 20'ye yakın büyük özel hastane zinciri ile bir çok imalat sanayi tekelini sollayarak en büyük ve en karlı 500 şirket arasına girmekle kalmadı. TÜSİAD yönetim kuruluna imalat sanayi dışından giren ilk büyük sermaye gruplarından biri oldu. Acıbadem grubu sahibi Mehmet Ali Aydınlar, TÜSİAD yönetim kuruluna girmesinin ardından Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olarak yükselişini sürdürdü. Acıbadem grubu, hisselerinin yüzde 46'sını sattığı Ortadoğu merkezli Abraaj yatırım fonuyla ortak olarak, sağlık alanındaki yatırımlarını bölgeselleştirdi. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya da hastaneler satın alarak, bölgesel bir hastane zinciri haline gelmeye başladı. Grup en son, daha önce know-how anlaşmaları yaptığı Makedonya daki bir tıp merkezi ve hastanenin yüzde 50 hissesini satın alarak ortak oldu. Mehmet Ali Aydınlar ve Abraaj Capital, şimdi de Acıbadem grubundaki hisselerinin yüzde 75'ini Malezya merkezli küreselleşen bir kamu yatırım fonuna sattılar. Malezya merkezli kamu yönetim fonu Khazanah ve onun sağlık sektöründeki kolu İntegrated Healthcare Holdings (İHH- Tümleşik Sağlıkbakımı Holdingleri) Acıbadem grubunun büyük ortağı ve yöneticisi haline geldi. Acıbadem Sağlık Yatırımları Grubu, artık Asya-Pasifik ten Doğu Avrupa ya uzanan bir küresel hastaneler zincirinin bileşeni! Acıbadem in yüzde 75 hissesini satın alan İHH grubunun yüzde 70'i Malezya devlet yatırım fonuna, yüzde 30'u ise Japonya çıkışlı küresel tekel ve mali sermaye gruplarından Mitsui ye ait!! Malezya-Japonya mali sermaye ortaklı İHH sağlık grubunun, Çin, Hindistan, Malezya, Singapur, Brunei ye yayılmış 3 uluslar arası markalaşmış hastane zinciri, 15 bini doktor ve hemşire olmak üzere çalıştırdığı 30 bin sağlık işçisi var. İHH, Malezya nın en büyük özel tıp üniversitesi İnternational Medical Üniversity nin (İMU) de sahibi. İMU ise ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda dahil dünya çapında 33 tıp üniversitesi ile ortaklıklara ve ortak araştırmageliştirme, yatırım projelerine sahip. Bu zincire Acıbadem grubunun da dahil olmasıyla, İHH Asya-Pasifik Bölgesi nden Orta Doğu ya ve Doğu Avrupa ya uzanan coğrafi koridor dahilinde 8 ülkede onlarca hastane ve 35 ülkede tıp üniversiteleri anlaşmaları ile sağlık sektöründe faaliyet gösteren küreselleşen bir entegre hastane zinciri ve sağlık yatırımları grubu olacak. ABD çıkışlı HCA nın (Hospital Coorparation of America- Amerikan Hastane Şirketleri) ardından dünyanın ikinci büyük küresel özel hastane zinciri haline gelecek. Universal Hastaneler Grubu Dünya Bankası nın portföyünde! Sağlık sektöründeki bölgeselleşme ve küreselleşme İHH-Acıbadem ortaklığıyla da sınırlı değil. Universal Hastaneler Grubu ile küresel yatırım fonlarından ADM Capital arasında daha önce ortak yatırım anlaşması imzalanmıştı. Bünyesinde Alman Hastanesi, Ege Sağlık, İtalyan Hastanesi, Çamlıca, Diyarbakır, Bursa, Tiran Hastaneleri gibi 18 hastaneyi barındıran Universal Hastaneler Grubu, fon yönetim şirketi ADM Capital ile anlaştıktan sonra, devreye bir de Dünya Bankası yatırım fonlarından İFC (Uluslar arası Sermaye Fonu) girdi. İFC, Türkiye deki Universal Hastaneler Grubu nun yüzde 26 hissesini alarak, bu grubu da küreselleşmiş tekelci sağlık endüstrisi zincirinin bir parçası haline getirdi. İFC nin Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika bölge yöneticisi, son 1 yıl içinde 120 milyon doları Türkiye Universal Hastaneler Grubu olmak üzere, bölgede 2 milyar dolarlık sağlık sektörü yatırımı yaptıklarını, bölge çapında 150 hastane ve sağlık şirketini portföylerinde topladıklarını açıkladı. Universal Hastaneler Grubu ise, bu ortaklıkla Irak ta aldığı 5 hastane ihalesinin inşaatı bittikten sonra işletmesini de alacağını, Türkiye de 6 hastane daha açacağını, 2012 yılı için 500 milyon dolarlık ciro beklediklerini açıkladı. Memorial Sağlık Grubu ise, Antalya da Yıldız, Topçular, Hayat Hastaneleri ve Dokuma Tıp Merkezi ni elinde tutan An-Deva Sağlık Grubu nun yüzde 62.5 hissesini satın aldı. Memorial Sağlık Grubu 2002 den sonra sağlık sektörünün dinamiğinin değiştiğini, güç birliğinin öneminin ortaya çıktığını ve zincirleşme sürecinin başladığını, Antalya nın küresel turizm nedeniyle sağlık sektöründeki bölgesel ve küresel zincirleşme açısından kendileri için iyi bir yatırım olduğunu açıkladı. Bu arada ABD çıkışlı en büyük mali sermaye gruplarından Warren Buffet, küresel ilaç tekellerinden Lubrizol u 9 milyar dolara satın aldı. Fransa çıkışlı küresel ilaç tekeli Sanofi-Aventis ile ABD nin en büyük biyoteknoloji tekellerinden Genzyme i ele geçirmek için 18.5 milyar dolarlık bir operasyon yürütüyor! Kimin eli kimin cebinde? Sağlık sektörü, küresel mali sermayenin çoklu birikiminin organik ve öne çıkan bir bileşeni haline gelmiştir. Küresel tekelci kapitalizmin aşırı birikim krizi koşullarında, dev çaplı aşırı finans birikimi, küreselleşen temelden yeni bir azami kar ve değerlenme alanı olarak düzenlenen sağlık, eğitim gibi sektörlere doğru akmaya başlamıştır. Türkiye de bölgesel birikim temeline doğru geçiş yapmakta olan tekelci özel hastane zincirleri de, küresel mali sermayenin bir bileşeni olan küresel tekelci hastane zincirlerinin bir bileşeni haline gelmektedir. Sağlık sektöründeki bölgeselleşme, küreselleşme, küresel tekelci sermaye yoğunlaşması ve merkezileşmesi, küresel bankafinans, ilaç, biyoteknoloji, tıp üniversiteleri ile hastane zincirlerinin kaynaşması, hastane zincirlerinin de küresel mali sermayenin çoklu-bileşik birikiminin bir bileşeni haline gelmesi, büyük bir hız ve belirginlik kazanmıştır. Acıbadem in bir hastanesinde tedavi (olan değil) hizmeti satın alan bir kişinin aklına, Acıbadem grubunun Türkiye de bölgesel birikim temeline doğru geçiş yapmakta olan tekelci özel hastane zincirleri de, küresel mali sermayenin bir bileşeni olan küresel tekelci hastane zincirlerinin bir bileşeni haline gelmektedir. 11 eski sahibi ve şimdiki küçük ortağının Futbol Federasyonu eski başkanı, gittiği hastanenin de Asya-Pasifik ten Doğu Avrupa ya bünyesinde onbinlerce sağlık işçisi çalıştıran bir küreselleşen hastaneler zincirinin bir bileşeni olduğu, en tepesinde de küresel mali sermaye fon ve gruplarının bulunduğu aklına gelir mi? Universal hastanelerinden birinden tedavi hizmeti satın alanın aklına, Universal ın Avrupa dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ya 150 hastane ve sağlık şirketinin bağlı olduğu küresel bir yatırım fonunun denetiminde olduğu, Irak ta da 5 hastane işlettiği aklına gelir mi? Bu hastanelerin birinde çalışan bir doktor ya da hemşirenin, küreselleşmiş sağlık tekellerinin her birinin çok sayıda ülkede çalıştırdığı 20 bin, 40 bin kişilik sağlık işçisi ordularının bir bireyi olduğu, ve yine sağlık alanının da bu küresel mali sermayenin çoklu birikiminin herhangi bir alanına indirgendiği, mali sermayenin çoklu birikim alanlarından bir üst düzeyde kaynaştırdığı finans, imalat, tarım, hizmet sektörlerinde çalışan işçilerden bir farkı kalmadığını aklına getirir mi? Yine bir devlet ya da tıp fakültesi hastenesinde çalışan bir doktor ya da hemşirenin, bunlarında özelleştirme, kamu hastaneler birliği vb gibi uygulamalarla adım adım küresel azami kar, azami sömürü ve soygun alanı olarak yeniden düzenlenerek, küresel mali sermaye birikiminin bir bileşeni haline geldiğini görür mü? Türkiye de kamu sağlık işçilerinin greve çıktığı, GSS gibi uygulamalar karşı hareketlenmelerin başladığı bu dönemde bu sorulara da yanıt verebilmek gerekir. Ancak bu sorulara yanıt verildiğinde, sağlık alanındaki mücadele de, bu doğrultudaki tek tek khk, GSS ve yeniden düzenlemelere direnişle sınırlı olmaktan çıkar, özel sektörde çalışan sağlık işçilerini de, paralı sağlık cenderesinden hoşnutsuzluğu artacak kitleleri de, mücadelenin uluslar arasılaşan ufkunu da, sağlık ve eğitim işçilerinin de birer bileşeni haline geldiği yeni ve daha yüksek kolektif işçi niteliğini de kapsayan yeni bir düzleme doğru geçiş yapar

12 12 Kapitalizm nasıl ortaya çıktı? Toplumsal sistemler sürekli bir değişim halindedir. Köleci düzenden sonra gelen feodal düzen de zamanla gelişti. Tarımda bağcılık, sebzecilik, meyvecilik gibi üretim kolları ortaya çıktı. Zanaatkârlık daha da gelişti. Yeni yeni aletler yapıldı, demirin işlenmesi gelişti. Mal alıp satarak yaşayan tüccarlar çoğaldı, ticaret genişledi. Ticaret ile birlikte şehirler de büyüdü, canlandı, yeni yeni şehirler ortaya çıktı. Şehirler ticaret ve zanaat merkezleri oldu. Yavaş yavaş para bollaştı, pazarlar büyüdü. Ticaretin gelişmesi feodal düzenin yıkımı oldu. Bu arada pusula bulundu. Büyük gemiler yapıldı. Yeni topraklar, pazarlar bulmak, Hindistan daki, Çin deki ürünleri daha ucuza ele geçirmek amacıyla coğrafi keşifler başladı. Avrupalılar denizden Afrika ya, Asya ya gittiler. Kristof Kolomb Hindistan a gideyim derken Amerika kıtasını buldu. Ellerinde güçlü silahlar olan Avrupalılar, (önceleri Portekizliler, İspanyollar, daha sonra Hollandalılar, İngilizler, daha daha sonra Belçikalılar, Fransızlar ) vahşi insanlara medeniyet götürme palavrası altında Afrika ya, Amerika ya, Hindistan a, Çin e saldırdılar. Afrika da, Amerika da halkları köleleştirdiler. Topraklarına zorla el koydular. Oralarda ne kadar altın, gümüş varsa hepsini talan edip Avrupa ya getirdiler. Avrupa ya çok para girince paranın değeri düştü. Fiyatlar arttı. Tüccarlar, bankerler, istifçiler fiyat artışından faydalandılar. Önce kıtlık yarattılar, sonra fahiş fiyatla mal sattılar. Öte yanda Avrupa da ağalar, beyler ortak topraklara el koydular. Yüzyıl süren savaşlarda köylüler her şeylerini yitirdiler ve yoksullaştılar. Beyler köylüleri topraklardan kovup o topraklar üzerinde büyük kapitalist işletmeler kurdular. Yoksullaşan ve ağaların zulmünden kurtulmak isteyen köylüler Avrupa nın her yerinde ayaklandılar, isyan ettiler. Evsiz, topraksız, mülksüz, işsiz kalan ve derebeyi baskısından kaçan köylülerin bir kısmı şehirlere göç edip yaşamak için iş aramaya başladılar. Ortaçağ da, feodal düzende üretim evlerde yapılırdı. Herkes kendi ihtiyacını giderecek ürünleri imal ederdi. Ayrıca usta-kalfa-çırak ilişkisi ile dükkânlarda lonca üretimi yapılırdı. Loncalar üretimi düzenleyen meslek örgütleriydi. Önceleri usta-kalfa-çırak birbirini gözeterek çalışıyordu. Ama zamanla ustalar, kalfa ve çırakları sömürmeye başladılar. Çırak ve kalfalar kendilerini sömüren ustalara karşı mücadele edip dükkânları terk ettiler. Başkaları için çalışmaya hazır, iş arayan işçi oldular. Lonca sistemi bozulunca tüccarlar evlere iş vermeye başladılar. Tüccarlar aracı olarak çalışıyorlardı. Evlerde çalışanlara hammadde (mesela iplik) getiriyorlar, üretilen malları (mesela kumaş) alıp satıyorlardı. Kâr da aracı tüccarlara kalıyordu. Tüccarlar daha sonra da aynı işi yapanları bir çatı altında topladılar. Buna imalathane (manüfaktür elle yapım) adını verdiler. Manüfaktür işletmecisi, çalışanlara alet, makine ve hammadde (sözgelimi iplik) veriyor, kumaş ilan edilince onları satıyordu. Pamuk ipliği tutarını ve aletlerin kirasını düştükten sonra çalışanlara ücret veriyor, kendisi büyük bir kârı cebine atıyordu. İmalathane üretimi karşısında birçok zanaatkâr daha iflas etti. İşyerlerini, işlerini kaybettiler. İşgüçlerinden başka satacak hiçbir şeyleri olmayan, yaşamak için bu işgücünü satmak zorunda olan işçiler oldular. Emekçileri sırtından büyük paralar kazanan tüccarlar, imalathane sahipleri daha modern aletlerin geliştirilmesini teşvik ettiler. Buharlı makineler, yeni yeni aletler ortaya çıktı. Yavaş yavaş çıkrığın yerini iplik makinesi, demirci çekicinin yerini buharlı çekiç aldı. Mekanik dokuma tezgâhı yapıldı. Zamanla atölyelerin, imalathanelerin yerine yüzlerce, binlerce işçinin çalıştığı fabrikalar kuruldu. Böylece modern sanayi ortaya çıktı. Makineler gelişince, fabrikalar kurulunca, daha çok sayıda köylü ve zanaatkâr işçi oldu. Hatta kadınlar ve küçük çocuklar da işçileştirilip fabrikalarda çalıştırıldılar. Öte yandan fabrikalarla birlikte üretim iyice ortaklaşa yapılmaya başlandı. İnsanlar tek tek üretmek yerine topluca üretmeye başladılar. Ama üretimin daha da ortaklaşa yapılmasına karşın üretim araçları daha ufak bir azınlığın mülkiyetine geçti. (Devam edecek...) Bir dönem, ilkelliği ve tarihsel zorunluluğu ile kapandı. Artık ileri tipte yeni bir kapitalist dünya düzeni ortaya çıktı. Bu düzen bilgi ve iletişim teknolojilerinin yoğun olarak kullandığı geniş çaplı bir ağdır. Üretim araçlarını işçilere silah olarak kullanan burjuvazi, teknolojiyi de kendi iletişimi olarak bize şırınga ederek kapitalizmin sömürü özgürlüğünün çerçevesi genişletiliyor. Kapitalizm bu tarihi sürecinde kafa işçilerini, şirketlerinde, holdinglerinde kısacası ticari mecralarında daha az masraf, daha çok kar sağlayacak home office düzeni tarzında evlerde sanal işçiler yaratıp sömürmekte ve köleleştirmektedir. Türkiye de bile artık bazı bölgelerde belediyeler daha az masraf için, kafa işçisinin evinde çalışmasına müsaade edebiliyor. Bu kurumlarda çalışan işçiler dışında, diğer boşta kalan kent ve kır yoksullarının bir kısmı dev internet sermaye holdinglerinin arama motorları olan Google, Yahoo, Altavista gibi şirketlerin Web sitesi yap, reklâm ağımızı genişlet, siteni yap reklâmlarla tıklama komisyonunu kap şeklindeki binlerce sanal kapitalist şirketin kampanyaları ile hem işçi hem de işsizlik ordusuyla sanal ortamlarda sermaye tarafından kullanılabilir haldedir. İnternetten para kazanma yolları arayan büyük bir kısım, Maillere bak para kazan, İnternet sayfası dolaş para kazan gibi kampanyalarla insanları bağlamış durumda. Hatta yarattığı açlık ordusu üzerinden (hit) reyting sağlayıp küresel anlamda sermaye sahiplerine büyük kar marjları elde ettirmektedirler. (Yani Çin deki bir şirket, Türkiye nin bir köyündeki insanı sanal ortam yoluyla esnek çalışma koşullarıyla işçileştirip, hiç masraf etmeden işçinin emeğini kâra dönüştürebiliyor.) Çocuklardan gelişkin insanlara kadar, birçok insan sanal oyun sunucularında Puanı topla parayı kazan, sende sunucu aç, oyun sat gibi reklâmlarla başta oyun sunucularıyla gerçek hayattan koparılmakta, rahatlık gibi gösterip asosyal bir toplum üzerinden sermaye ihtiyaçlarına birer uygun ürün olarak dönüştürülmekte, kapitalistleştirilmektedir. Tabi ki sadece oyun Maltepe Belediyesi tarafından işten atılan taşeron işçileri mücadeleelrini Ankaraya taşıyorlar. Kış koşullarına rağmen yürüyüşlerin, sürdüren işçiler 2 Mart ta Ankara da olmayı planlıyorlar. İşçiler yol boyuncada seslerini duyurmayada çaba gösteriyor. İşçilerin duraklarından biride Bolu ydu. İşçiler Bolu da Kardelen Meydanı nda neden Ankara ya yürüdüklerini ve taşeron işçilerinin yaşadığı sorunlar anlatılarak mücadele çağrısı yaptılar. İşçilerin eylemine KESK, TMMOB,TKP, ÖDP ve EMEP destek verdi. Maltepe işçisi Alper Ekici, 18 Şubat günü değil, sohbet (chat), sosyal paylaşım ağları, erotik kanallar vb. alanlarda reel hayattan ve dünyadan uzaklaştırmaktadır. Ve bu her gün daha hızlıca yaygınlaşmaktadır. Bu aşamada TV, gazete, kitap, radyo vb. iletişim araçları dünyada gerçek ortamlarda geriliyor. Yerini e-kitap, e-tv, e-dergi, e-gazete gibi yayınlar alıyor. Artık ders kitapları tablet PC lerde sunuluyor. Örnek olarak, Amerika da e-kitap yayıncısı karşısında dayanamıyor büyük bir kitap basım yayınevi, zarar edip kapatabiliyor. Sonuç olarak, biz sınıf bilinçli kafa kol işçileri biz komünizmin özgürlük dünyası için savaşanlar, sayısı her gün hızlıca artan kafa işçilerini ve diğer internet üzerinden yoksul, uyuşturulan kesimleri görmezden gelemeyiz. Wall Street i işgal et eylemlerinin çıkış noktası, Ortadoğu daki Arap ayaklanmalarının çıkış merkezleri ve şu an Rusya yı tedirgin eden kapitalizme karşı 32 bin kişinin sanal yolla yürüttüğü Meclisi kuşat örgütlenmelerinin internet ortamıyla oluşturulmasını basite indirgeyip sanal deyip göz ardı edemeyiz. Nasıl Türkiye de darbelere zemin hazırlamak için generaller interneti ve sitelerini büyük bir etki alanı olarak gördüler ise, nasıl şimdiki egemen güçler bunu aynı yolla yapıyorsa, bizler de burjuvaları yeryüzünden kaldıracağımız sosyalist işçi konseyleri demokrasisi zemini için interneti etki alanı olarak görmeliyiz. Bilgi ve iletişim teknolojilerine ağırlık vererek, özellikle artık herkesin en basiti Twitter, Facebook gibi sosyal paylaşım sayfalarına telefondan dahi ücretsiz girebilmesinin önemini göz önünde bulundurarak, sanal işçileri sosyal paylaşım sitelerinde örgütleyecek, sanaldan gerçeğe İşçi Meclisi köprülerini oluşturacak; sokaklarda, meydanlarda İşçi Meclisi kürsülerini kuracak etkinlikler ve çalışmalar yapmalıyız. Yaşasın işçilerin birliği, kahrolsun sermaye egemenliği! Bir İşçi Meclisi okuru başlattıkları yürüyüşlerinin kararlılık ve coşkuyla devam ettiğini, geçtikleri merkezde aldıkları desteğin kendilerini sevindirdiğini ve mücadelelerine güç kattığını belirtti. Maltepe Belediyesi işçilerinin yürüyüşü 2 Mart ta CHP Genel Merkezi önünde sonlana-acak. CHP li bir belediyeden işten atılan işçiler CHP Genel Başkanına taşeronluk sistemi ile söylediklerini hatırlatacaklar.

13 Newroz, Kürtçe'de Nû roj (Yeni ulusal taleplerimizi liberal reformist gün) anlamına gelir. Fakat şimdi kanallarda dahi boğmaya, onları Kürtler için mücadele, baskıdan, kırıntılaştırmaya niyetimiz yok. esaretten ve zulümden kurtulma, özgürlüğe kavuşma günüdür Newroz. Yüzyıllar önce, zalim Dehaq a karşı demirci Kawa, önderliğinde ki halk isyan eder. Kawa, Dehaq tan zulüm gören halkı örgütler. Hep birlikte Dehaq ın sarayına yürürler. İsyan öncesi tüm yüksek tepelerde ateş yakılır. Yakılan ateşler isyanın başlatıldığının çağrısıdır. Demirci Kawa önderliğindeki halk ayaklanması zaferle sonuçlanır. Saray ele geçirilir ve Dehaq öldürülür. İşte o gün takvimler 21 Mart ı göstermektedir. O isyanda yanan Newroz ateşi yıllardır Kürtler için yine mücadelenin, direnişin ateşi olarak yanmaya devam ediyor. Her 21 Mart ta milyonlarca Kürt, yüzlerce farklı yerde yakıyor isyan ateşini, günümüz Dehaqlarına karşı. Dehaqlar önceleri Newroz adını bile yasaklamaya unutturmaya çalıştı ama olmadı. Sonra dediler ki bahar bayramıdır adı da nevruz dur. Bu bayramlarında yaktırdıkları resmi ateşlerle karartmaya çalıştılar Newroz un aydınlığını. Ama ezilen yok sayılan, özgürlük için kadınlı erkekli tüm gövdesiyle mücadele eden Kürt halkı izin vermedi buna. Cizre de Nusaybin de serhıldan olup yürüdüler zulmün üstüne. Newroz a zorbalığı yara yara geldi Kürt halkı. Onlarcası katledildi. Ama harlandı yeniden Newroz ateşi. Kürt Halkı nın Newroz u özgürce kutladığı bu yıllar, bize özgürlüğün vazgeçilmez değerini öğretti. Özgürlük olmadan, onurumuz olmadan geçen zamanın mezarda geçen zaman olduğunu öğretti. Ve özgürlüğü ancak kendi kollarımızla kazanabileceğimizi, onu bize kimsenin elleriyle veremeyeceğini öğretti. Ama Kürt Halkı Newroz ları Dehaqlardan söke söke kazanmış kutlarken, ne devletin pençesi indi üzerimizden, ne de sömürünün çarkları hafifledi. Binlercemiz tutsak, hergün yeni bir KCK operasyonu ile sayı artıyor. Roboskilerle sürdürüyorlar katliamları. Katiller tebrik edilirken, katledilmeye karşı duranlar tutuklanıyor. Onlarda biliyor artık mizrak çuvala sığmıyor. Kürt halkının talepleri karşısında duramayacaklar. Ama istiyorlarki kendi istedikleri gibi çözülsün, sömürücü sistemlerine halel gelmesin, dahası güçlensin. Şimdi zalim Dehaqlar çok daha sinsi. Kazandığımız her mevziye saldırmakla kalmıyor; bunları içimizi boşaltmak için kullanıyorlar. En temel demokratik haklarımızı dahi çiğnemekten vazgeçmezken, kendileriyle masalarda pazarlık edenlerle irtibatı hiç kesmiyorlar. Demokrasimiz çözecek sorunu diyorlar. Ama onların demokrasisi Türküyle Kürdüyle burjuvalar için demokrasi. Bunu ancak biz işçiler görebiliriz. Neoliberal demokrasiyi, şurasından burasından genişleterek Artık biliyoruz ki, sadece ulusal taleplerimiz, ulusal kimliğimiz için mücadele etmek yetmiyor. Onları kazanabilmek için bile kavgayı büyütmek, sömürücülere daha fazla korku salmak gerekiyor. Babalarımızın, dedelerimizin kanını içen toprak ağalarının yerini burjuvalar aldı. Tek bir ulus değiliz biz Kürtler de; her ulus gibi iki ulusuz. Bir yanda burjuva Dehak lar ve diğer yanda Kawalar, işçiler, kent ve kır yoksulları! Bir yanda Türk ve Kürt tersane, konfeksiyon, inşaat patronları, bir yanda Kürt ve Türk işçileri! Eşitliğe ihtiyacımız var; öyle kağıt üzerindeki kırıntıları değil, uluslar arasında tam ve gerçek hak eşitliği istiyoruz! Kapitalist vahşi sömürüye karşı, güvencesiz kölece çalışmaya ve yaşamaya karşı dünyanın her yerindeki sınıf kardeşlerimizle birlikte emeğimizi koruma mücadelesine ihtiyacımız var! Örümcek ağlarını, cinsel ve sınıfsal sömürüyü tümden mezara gömmek için kadınla erkek arasında tam hak eşitliğine, kadınların bu mücadelenin en önünde yürümesine ihtiyacımız var! Sömürgenleri alaşağı edip bunca yıllık mücadelelerin özdeneyimiyle kendi sosyalist konseyler demokrasimizi kurmaya ihtiyacımız var! Özgürlüğün ve zaferin bayramı Newroz kutlu olsun. Newroza karkeran piroz be! 12 Mart Gazi katliamı ve ardından başlayan büyük direniş bugün 17. yılında. Bazı olaylar vardır tarihte, öncesi ve sonrasıyla anılır. Gazi gibi Yürüyen kitlelerin toplum bilincini sarsarak nasıl kendi yolunda ilerlediğini ve yeni bir dönem açtığını; çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden alelade günlük yaşamın içinden çıkıp kurşunlara karşı göğüs geren insanlarıyla kanıtladı Gazi. Tıpkı Haziran büyük işçi direnişi gibi. Kitle militanlığı cephesinden de bugün hala güncel ve yakın tarih olarak aşılamamış bir eşik. Gazi yi genel bir protesto eyleminden ayıran, öncesi ve sonrasıyla tarihsel bir kırılma gününe çeviren en başta arkasında yatan birikimdi. Gazi bu yönüyle 94 yılında açıklanan acı reçete isimli 5 Nisan Paketi ne emekçiler cephesinden verilen bir yanıttı. Gücünü ve sarsıcılığını en çok da buradan aldı Gazi. Gazi katliamının planlayıcılarından faşist devletin kontrgerilla şeflerinden tümgeneral Veli Küçük ün Ergenekon davasından tutuklu yargılanması da durduramaz Gazi nin kanını, yerini burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki diktatörlüğünün farklı bir biçimi olan neoliberal burjuva demokrasisine bırakan faşist rejimin çözülmesi de. Çünkü bugün bir takım faşist, darbeci, kontrgerillacı generaller işçi ve emekçilere, komünist ve devrimcilere, Kürt halkına, Alevilere karşı işledikleri korkunç suçlar, planladıkları, gerçekleştirdikleri kıyımlar nedeniyle değil, faşist rejimin sermayenin neoliberal birikimi önünde engel haline gelmesi nedeniyle yargılanmaktadır. Ve onları ucundan kıyısından yargılayanlar da, kana boğdukları işçiler ve emekçiler, Kürt halkı değil, işçi ve emekçileri neoliberal demokrasi altında daha ağır bir köleliğe bağlamak isteyen burjuvazidir. Katliamların hepsinin altında sınıf imzası ve sorumluluğu olan burjuvazi Gazi katillerinden, hesap sorabilecek olan şimdi ayak değiştiren burjuvazi değil, militan sosyalist işçi sınıfı hareketidir. Çünkü gelmişi geçmişi, dünkü ve bugünkü sınıf egemenliğinin tüm biçimleriyle burjuvaziden gerçekten hesap soracak ve onu yıkacak olan sınıf işçi sınıfıdır. Başı dik çıkılan antifaşist savaşların Gazisi, başı dik çıkılan sosyalist sınıf savaşlarında yaşayacak, katliamın hesabı sorulacaktır. 13 Halepçe katliamı tarihe kara bir gün olarak geçti. Halepçe de 5 bin Kürt kimyasal gazlarla öldürüldü. Dünya uzun süre sessiz kaldı bu katliama. Katliamın birinci derece sorumlusu Saddam Hüseyin rejimi ile birlikte yıkıldı. Halepçenin yarası ise halâ sarılamadı. İnsanlık tarihinin yaşamış olduğu en büyük katliamlardan biri olan Halepçe katlıamında Kürtlerin yaşadığı soykırım, takvimler 16 Mart 1988 i gösterdiğinde gerçekleşti. Saldırı, savaş uçaklarının ürkütücü sesiyle başlamıştı. Bombalar Kürtlerin ve büyük insanlığın kalbini parçaladı. Bir anda her taraf insan cesetleriyle dolmuş, kentin sokaklarında gezinen zehirli gazlar, şehri üstleri örtülmekten aciz mezarlar topluluğuna çevirmişti. 24 yıl sonra bu kez uçakların uğultu ile boşalttığı bombalarla 34 Kürt parçalanarak katledildi Roboski de. Uludere Ölüdere oldu, bir kez daha toplu kan aktı derelerimizden. Bu kez vuran Türk savaş uçaklarıydı. Irak veya Türkiye, Suriye veya İran, Amerika veya Rusya-Çin fark etmiyor; Zilan, Munzur, 33 Kurşun, Roboski, Halepçe ya da Kandil değişmiyor; onyıllardır bombalar ulusal hakları gaspedilmiş Kürt halkının üzerine yağıyor. Dört parçaya bölünmüş Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının üzerine yağıyor. İşçilerin kır ve kentin yoksullarıyla birliğine yağdırıyor sermaye düzenleri bombalarını. Hangi ülke, hangi ulus olursa olsun, esas bu değişmiyor; sermaye-para-çıkara-hayınlığa dayalı sistemler hep emekçileri öldürüyor! 33 yıl önceydi. Takvimler 16 Mart 1978 perşembe gününü gösteriyordu. İstanbul Üniversitesi nden çıkan devrimci öğrenci grubuna, sivil faşistler tarafından bombalı ve silahlı saldırıda bulunulması sonucu 7 öğrenci öldü, 41 öğrenci de yaralandı. İstihbarata çalışan bir öğrencinin, devrimci öğrencilere saldırı yapılacağı bilgisini ilettiği, bugün Emniyet arşivinde duruyor. 33 yıl önceki katliam ile Hrant Dink in katledilişi aynı tornadan çıkmışcasına birbirine benzer. İstihbarat adına çalışan öğrenci, olaydan haberdar emniyet, tetikci tosuncuklar. Hrant Dink in öldürülmesine benzer şekilde Beyazıt katliamının da bir devlet operasyonu olduğu sonradan belgeleriyle açığa çıktı. Türkiye de ve Kürdistan da sermayenin kanımızı dökerek yazdığı bu tarihi, gerçekten geçmiş kılmanın yolu, ancak sermaye iktidarını devirip kendi geleceğimizi örme yolunda ilerlemekten geçer. İşçi sınıfı faşizmin, burjuva diktatörlüğünün döktüğü kanların hesabını er veya geç soracaktır.

14 14 İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları nda bu sezon oynanmaya başlanan, Fransız yazar Alain Decaux ya ait Rosenbergler Ölmemeli adlı oyunun yayından kaldırıldığı açıklandı. Oyunun yayından kaldırılma gerekçesi telif hakları ile ilgili bir eksiklik olarak belirtilmesine rağmen, gerçek gerekçenin oyunun içeriği olduğu görüşü yayılıyor. Rosenbergler Ölmemeli ABD de Mc Carthy döneminde sosyalist Sovyetler Birliği ne ABD nin atom bombası sırlarını verdikleri gerekçesiyle yargılanıp idama mahkum edilen ve yürütülen uluslararası kampanyalara rağmen cezaları infaz edilen Ethel ve Julius Rosenberg in yargılanma sürecini konu ediniyor. Elde kanıt bulunamamasına rağmen elektrikli sandalyede idam edilen iki komünist casusluk suçlamalarını hiçbir zaman kabul etmemişler, fakat komünist ve Sovyetler Birliği nin dostu olduklarını da asla reddetmemişlerdi. Julius ve Ethel Rosenberg pişman olduklarını açıklamaları karşılığında idam cezalarının kaldırılması rüşvetini ise ellerinin tersiyle iterek ölümü başları dik kucaklamışlardı. İki komünist aydının mücadelesi, ölümleri sonrasında film, şiir ve oyunlara konu olmuştu. Rosenbergler in yargılanması, burjuva demokrasisinin komünizme karşı nasıl saldırgan ve kuralsız bir savaşa giriştiğini, beyaz terörü kullanmaktan geri durmadığını gösteren canlı örneklerden biri oldu. Tıpkı sinema sanatçıları, edebiyatçılar ve aydınlar arasında yürütülen cadı avında olduğu gibi yargı sistemi bir biçme makinesi gibi işledi. Baş eğmeyi reddeden komünistler ve işçi sınıfı savunucuları hapis cezasının yanı sıra işsizlik gibi son derece ağır bir yaptırımla da karşı karşıya kaldılar. Sorgulamaları yöneten Senatör Mc Carthy nin yalnızca azılı bir antikomünist değil, en küçük bir belirtiyi bile muhataplarını suçlamak için kullanan bir budala olduğu yargılamalarda defalarca görülse de, amaç hasıl oldu. Mc Carthy dönemi, tekelci kapitalizm tarafından işçi hareketine karşı bir tırpan olarak kullanıldı. Rosenbergler Ölmemeli nin burjuva demokrasisinin yargı sistemine yönelik eleştirisi, Türkiye deki KCK ve diğer operasyonlar, özel yetkili mahkemeler, uzun tutukluluk süreleri gibi demokratik sorunlarla da kesişmesinden dolayı artan bir ilgi çekti. Bunun üzerine Sabah gazetesinin özellikle kadınlara ve komünistlere karşı küfür saçan lümpen yazarı Engin Ardıç, oyunu hedefe çaktı. Hürriyet gazetesinin Aydınlık döneği yazarı Hadi Uluengin ise oyuna vatandaş parası ile maskaralık saldırısını yöneltti. Zaman gazetesi de oyunun korsan oynandığı nı diline dolayarak Nedir bu Rosenbergler olayı? diye oyunun mesajını aldığını gösterdi. Rosenbergler Ölmemeli, oyunun yönetmeni Orhan Alkaya nın açıkça yanıtladığı, AKP hükümeti çıkışlı bu baskı ve saldırıların sonucu olarak programdan kaldırıldı. Tekrar oynanıp oynanmaması, Rosenbergler Ölmemeli demeye devam edenlerin oyuna sahip çıkmalarına bağlı olacak. Bunun için ise sanal ortam dahil her cepheden tepki ve taleplerin yükseltilmesi gerekecek. Anı* bir çift güvercin havalansa yanık yanık koksa karanfil değil bu anılacak şey değil apansız geliyor aklıma nerdeyse gün doğacaktı herkes gibi kalkacaktınız belki daha uykunuz da vardı geceniz geliyor aklıma sevdiğim çiçek adları gibi sevdiğim sokak adları gibi bütün sevdiklerimin adları gibi adınız geliyor aklıma rahat döşeklerin utanması bundan öpüşürken o dalgınlık bundan tel örgünün deliğinde buluşan parmaklarınız geliyor aklıma nice aşklar arkadaşlıklar gördüm kahramanlıklar okudum tarihte çağımıza yakışan vakur, sade davranışınız geliyor aklıma bir çift güvercin havalansa yanık yanık koksa karanfil değil, unutulur şey değil çaresiz geliyor aklıma. Melih Cevdet Anday * Rosenbergler için yazılmıştır. Yönetmen Mizgin Müjde Arslan ve görüntü yönetmeni Özay Şahin in tutuklanmasına karşı sinemacılar bir bildiri yayınladı: "Yönetmen, yazar ve akademisyen arkadaşımız Mizgin Müjde Arslan ve görüntü yönetmeni arkadaşımız Özay Şahin, 13 Şubat 2012 Pazartesi günü, KCK adı altında yapılan operasyonlar kapsamında gözaltına alındılar. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin in 26 Aralık 2011 tarihinden yaptığı açıklamayı unutmadık: Şiirle, makaleyle, resimle terörü haklı gösteriyorlar diyen Şahin, açıkça sanatçıları ve her türlü muhalif düşünceyi hedef göstermiş, bugünlerin gelmekte olduğunu belli etmişti. Mizgin Müjde Arslan ın, Özay Şahin in ve beraberinde pek çok insanın gözaltına alınması, KCK adı altında gerçekleştirilen bu tutuklamaların Kürtlere yönelik siyasi operasyonlar olduğunu bir kez daha olanca açıklığıyla ortaya koymuştur. Bugüne kadar kadın, erkek, genç, yaşlı binlerce insanın mağdur olduğu operasyonlarda, öğrenciler, siyasetçiler, gazeteciler, işçiler, akademisyenler ile birlikte artık sanatçıların da hedef alındığı aşikârdır. Aşağıda imzası olan biz sinemacılar, toplumun her alanına yayılan bu operasyonlardan kaygı duyuyoruz. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin in açıklamaları ertesinde şimdi de sanatçılara yönelen bu gözaltı ve tutuklamaları kınıyor, sinemacı arkadaşlarımız Mizgin Müjde Arslan ın ve Özay Şahin in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz." Bizim işimiz, Anadolu toprağında ne varsa sahip çıkmaktır! Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ın bu lafından ne çıkarırsınız? Koruma mı? Birlik Vakfı nın toplantısında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı nın sahip çıkmak tan anlayabileceği yegane şey, bakanı olduğu sermaye sınıfının herşeyi sermayeleştirmesinden ibarettir. Ertuğrul Günay, kültür alanlarında yaptıkları düzenlemeleri aktarırken tam da bunu ifade ediyor: 2007 de 70 milyon olan müze gelirlerini 254 milyon liraya çıkardık! Her şey sermayenin ihtiyaçlarına tabidir; dev çaplı kar getirecek yatırımlar yapılıyorsa, inşaat sırasında çıkan tarihi eserler çanak çömlek tir (Başbakan); sergilenmesinden vb. para gelecekse o zaman bir anlam ifade eder. 3. Selim in tahtını lojmanına taşıtma ve 14. Lois in masasında kahvaltı yapmak, Kültür Bakanı için her ne kadar teferruat ise de, her burjuvanın gönlünde yatan olsa gerek Şehir tiyatrolarının üzerindeki baskılar oyuncular tarafından protesto edildi. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi nde toplanan sanat örgütleri temsilcileri ve oyuncular, düzenledikleri basın açıklamasında, Şehir tiyatrolarına yapılan saldırıları kınıyoruz!, Tiyatroma dokunma! dövizleriyle, sanatçılara yönelik saldırı, baskı ve provakasyonları protesto ettiler. Tiyatrocular adına konuşan Tolga Yeter ve Aslı Öngören, tiyatrolarının tehdit altında olduğunu, İstanbulluların parasını çarçur etmekle suçlandıklarını, oysa gerçekte her hafta 60 kez perde açan tiyatrolarının tehdit olarak algılandığını ifade ettiler. Oyuncular Sendikası adına konuşan Mehmet Alabora, sendikanın oyuncuların emeğini korumak için kurulduğunu, emeklerini tiyatrolarda sergilediklerini ve emeklerini izleyicilerle paylaştıkları fabrikaları olan tiyatroların azaltılmasını istemediklerini, buna izin vermeyeceklerini belirterek destek ve dayanışma çağrısı yaptı.

15 Bu yılki Davos toplantılarında en çok konuşulan konulardan biri, yalnızca ABD çıkışlı büyük küresel tekellerin elinde 1.5 trilyon dolarlık, karlı yatırım alanı bulamadığı için yatırıma dönüşmeyen, bankalarda yatan, aşırı para sermaye birikimi bulunduğuydu. Küresel tekel CEO larıyla yapılan geleneksel Davos anketinde, gelecek planlarında yeni yatırımlar ancak dördüncü sırada yer alıyor. Bu küresel tekelci sermayenin aşırı sermaye birikimi krizinin, birikimindeki, değerlenmesindeki iç engellerin büyüyüşünün, ve üretken güçlerin geliştirilmesinde büyüyen zorlanımının en çarpıcı göstergelerinden biridir. Marx şöyle der: Sermayenin durmaksızın yöneldiği genellik -soyut emek, yani para sermaye birikimi biçimindeki genel zenginlik, bn- bizzat sermayenin kendi yapısı içinde ayakbağlarıyla karşılaşır; gelişiminin belli bir aşamasında bunlar, bizzat sermayenin bu dinamiğin önündeki en büyük ayakkabağı olduğunun anlaşılmasını sağlayacak, ve dolayısıyla sermayenin kendi kendini ortadan kaldırılmasını zorunlu kılacaktır. Aynı paralelde, küresel tekel CEO ları anketinde Yüzde 82'si 1 yıllık planlarında, yetenekli eleman bulma ve yetenek yönetimi stratejilerini en acil ve en önemli sorun ve ihtiyaç olarak görüyorlar! En ileri teknolojilerle çalışan küresel tekellerin inovasyon ve yetenek yoksunluğu diye ağlaşıp durması, kapitalist üretimin ulaştığı gelişme düzeyinde bir yandan emeğin toplumsal-bileşik (bilimsel, teknolojik, organizasyonal, yığınsal) üretkenliğinin ulaştığı yüksek düzey temelinde üretimin zorunlu ve asli öğesi olmaktan çıkarak tam ve mutlak bir yaratıcılık faaliyeti haline getirecek gerçek tüm yönlü gelişmiş toplumsal bireylerin koşullarını ortaya çıkarışı ve bunu zorunlu kılışı, diğer yandan tüm bireylerin dolaysızca toplumsal üretken yetilerinin, yaratıcılıklarının, inisiyatiflerinin, ihtiyaçlarının, ilişkilerinin, özlemlerinin, çok yönlü ve bütünsel, öznesel ve özgür gelişimini engelleyip boğması, çıplak işgücüne alçaltması, parça işçilikle sakatlamasının yol açtığı ağır yetenek, yaratıcılık ve inisiyatif kıtlığı ve çareyi yana yakıla yine kapitalist mantıkla bireysel üstün yetenekler arayışında görmesi, sermayenin büyüyen iç engel ve çelişkilerinin keskin bir ifadesidir. Asıl en büyük zenginlik olan tüm bireylerin özgür ve öznesel çok yönlü yeti, yaratıcılık ve inisiyatiflerinin gelişmiş koşullarını oluşturup ve bir ölüm kalım zorunluluğu haline getirip hem de şiddetle engellemesinin acıklı bir itirafıdır! Yine son dönemde dünya çapındaki çok çeşitli işyerlerinde yürütülen bir araştırma, işçilerin aşırı çalışma ve stres kadar yakındığı en yakıcı büyük sorunlarından birinin, -görülmemiş bir küresel kapsam ve ilişkiler ağı içindeki- işyerlerinde ve çalışırken yaşadıkları toplumsal tecrit ve yalnızlık, arkadaşsızlık olduğunu ortaya koyuyor! Genel zenginliğin, asıl olarak tüm bireylerin özgürce yeteneklerini geliştirmesi ve inisiyatifler bolluğu olarak genel zenginliğin, herkes için ortaklaşa çok daha az bir emek süresinde ve çok daha gelişkin bir kapsam ve nitelikte üretilebilecekken kapitalizm tarafından engellenmesi tek bir şeye işaret eder: Toplumun üretken güçlerin geliştirilmesi, örgütlenmesi ve yönetilmesinde sermayenin artan ölçüde zorlanması ve engel olmasının da gösterdiği gibi, zorunlu bir öğe olmaktan çıkması, gereksizliği/şmesi! 15 Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden oluşan G20 ülkelerinin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları Euro krizine çözüm üretmek için Meksika nın başkenti Mexico da bir araya geldiler. Meksika da toplanan G20 üyesi ülkelerin maliye bakanları, Avrupa nın borç krizinde devreye girmeden önce, Euro Bölgesi ülkelerinin kurtarma fonuna daha fazla katkıda bulunması gerektiğini açıkladılar. Uluslararası Para Fonu nun (IMF) Euro Bölgesi ne ek kaynak sağlamadan önce, Avrupa nın yaptığı katkıyı arttırmasının şart olduğu vurgulandı. Avrupa Malî İstikrar Fonu nda şu anda 410 milyar Euro kaynak bulunduğu söyleniyor. Temmuz ayından itibaren bu rakam 500 milyar Euro ya çıkarılacak. Ancak G20 üyesi ülkelerinin çoğunluğu, oluşturulacak 500 milyar Euro luk fonun yüksek borç yükü altındaki ülkeleri kurtarmaya yetmeyeceği yönünde. Birçok uzman, Euro Bölgesi nin borç krizinin kontrol altına alınamaması durumunda, sorunun giderek küresel ekonomik büyümeyi de etkilemeye başlayacağı uyarısında bulunuyor. Fonun arttırılması çağrılarına bugüne kadar direniş gösteren Almanya nın bu tutumunu değiştirmeyeceğini Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble, şöyle ifade ediyor: Koruma duvarlarını daha da yükseltmeli miyiz? Bunun yanıtı açıkça hayır. Bu, sorunlu ülkeleri bu hale getiren borç ve rekabet sorunlarını çözmemekle kalmayacak ayrıca, bu ülkelerin hükümetlerini reform yapma isteğinden de uzaklaştıracak. ABD Maliye Bakanı Timothy Geithner ise IMF, Avrupa da mevcut bulunmayan güçlü bir kurtarma fonunun yerine konulamaz ve Avrupalıların planları tamamen kesinleşmeden IMF nin de ilerleme kaydedemeyeceği eleştirisi yaparak katkıda bulunmayacaklarını da açıklamış oluyor. Avrupa ya yardım etmesi istenen Çin in, 2008'deki malî krizde kendisine verilen sözlerin hâlâ tutulmamış olmasına vurgular yapıyor ve fona sermaye aktarmayacaklarının sinyallerini veriyor. Avrupa Birliği kurtarma fonuna istenen yardımlara yanaşmayan Çin in ikna edilmesi çabaları çok olası görünmüyor. Neticede zenginler kulübünün toplantısı karşılıklı birbirlerini yokladıktan sonra hiçbir çözüm üretmeden önümüzdeki süreçte yaşanacakların yarattığı endişeler ifade edilerek Uluslararası ekonomi, gelişmiş ekonomilerdeki zayıf büyüme oranları ve gelişmekte olan pazarların güçlü ancak yavaşlayan büyümesiyle dengesiz bir performans sergiliyor sonlandırıldı. Sermayenin krizden çıkabilmesi demek ancak işçi sınıfı ve emekçileri nefessiz bırakılarak artı değer sömürüsü ile gerçekleştirebilir. Yapılan zirvelerin, toplantıların asıl hedefinde işçi sınıfı ve emekçi halkların kazanılmış haklarına zor yoluyla el konulmasıdır. Buna izin vermeyeceğiz. Alain Badiou öncülüğündeki bir grup Fransız aydın, Yunanistan halkının Avrupa Birliği tarafından kurtarılma yalanına karşı bir metin yayınlayarak mücadele çağrısı yaptı. Yayınlanan metinden şunlara yer verildi; Her iki Yunan gencinden birisinin işsiz olduğu, evsizin Atina sokaklarında gezdiği, nüfusun yüzde 30'unun fakirlik sınırının altında olduğu ve milyonlarca ailenin, açlık ya da soğuktan ölmesinler diye, çocuklarını bir başkasının bakımına vermek zorunda kaldığı, mülteciler ve yeni fakirlerin şehir çöplüklerinde çöpler için kapıştıkları bir anda, Yunanistan ın kurtarıcıları, Yunanistan yeterince çabalamadığı bahanesiyle, verilmiş ölümcül dozu ikiye katlayan yeni bir yardım planı iteliyorlar. Ya toplumun yıkımı ya da iflas (gerçekte ise, bugün gördüğümüz gibi, hem toplumun hemen yıkımı hem de iflas ) seçeneklerinden kaçınmak için şimdiye kadar birçok teknik çözüm ortaya atıldı. Başka bir Avrupa nın nasıl inşa edilebileceğini düşünmek için her şey masaya yatırılmalı. Ama ilk olarak suçu görünür kılmalı, spekülatörler ve alacaklılar tarafından ve onlar için oluşturulmuş kurtarma paketleri yüzünden Yunan halkının içine düştüğü durumu günışığına çıkarmalıyız. Tüm dünyayı kapsayan ve içinde internet ağında birlik girişimlerinin kaynaştığı, bir beraberlik ağı örülürken, Fransız entelektüelleri seslerini Yunanistan için çıkaracak son kişiler mi olacak? Daha gecikmeden, makalelerin, basına müdahalelerimizin, tartışmaların, dilekçelerin, yürüyüşlerin sayısını katlayalım. Her girişime kapımız açık, her girişime acil olarak ihtiyacımız var. Biz ise, bunu öneriyoruz: hemen, direnişteki Yunan halkıyla birlik olacak entelektüeller ve sanatçılardan oluşan bir Avrupa topluluğu oluşturalım. Eğer bunu biz yapmazsak, kim yapacak? Şimdi değilse, ne zaman?"

16 Yeni bir yaşam için, ücret köleliğine, cinsel baskı ve sömürüye, ev köleliğine, özgürlük yoksunluğuna karşı mücadele için: Biz emekçi kadınlar, köleliğe, özgürlük yoksunluğuna karşı öfkemizi önce evlerimizin duvarlarına gözyaşlarımızla yazdık. Yüzyıllarca erkeğin ve ailenin ücretsiz köleliğine sessizce katlandık. Sessizliğimiz, uysallığımız, bizi görünmez kıldı. Bir başımıza ıssızlığa mahkum edildik. Fakat artık susmayı unuttuk! Kapitalizmin ücretli köleliğe açtığı kapıdan akın akın çıktıkça, sessizliğimizi, ıssızlığımızı toprağa gömdük. İşçi sınıfı tarihinde emekçi kadınlar olarak kendimize de mücadelemizle yer açtık. İşçi sınıfının meçhul kahramanı 129 kadın işçi Mart ında burjuvaziye diri diri kurban verilmekle kalmadılar. Burjuvaziye karşı işçi sınıfının mücadele zirvelerinden birini yarattılar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bugün onu şekere bulamak, sınıf düşmanı girişimci burjuva kadınla buluşturmak isteyenlere inat, işçi kadınların omuzlarında yükseldi. İşte biz bu 8 Mart ta karanlıklara gömülü tarihimiz ve özgür, yeni 2 İki kadın. Biri Türkiye nin en büyük hazır giyim tekellerinden Hey Tekstil in de bağlı olduğu, tekstil, konfeksiyon, bilişim, inşaat, turizm alanında binlerce işçiyi sömüren Hey Group un sahibi. Aynı zamanda TOBB Kadın Girişimciler Kurulu başkanı, Aynur Bektaş. Türkiye nin en büyük tekellerinden birinin sahibi olmasının yanı sıra, burjuvazi için kadınların iş hayatına katılımı, kadın emeğinin piyasalaştırılması için yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Bunun için geçen yıl TBMM üstün hizmet madalyası bile aldı. Diğeri bir işçi kadın. İsmi yok. Madalyası yok. Kırılmış bir uyluk kemiği var, yıllardır çalıştığı Hey Tekstil de 4 aydır ücretleri ödenmediği için yüzlerce işçi arkadaşı ile birlikte iş bırakıp direniş yaptığı için. Fabrikada 3 ile 15 yıldır çalışan işçiler ücretlerini istemek için toplanınca, fabrikanın özel güvenlik görevlileri tarafından darp edildiler. bir yaşamı kucaklayacağımız gelecek umudumuzla alanlarda olmalıyız. Bizi tutsaklıkların en ağırına mahkum eden, ancak onu yıkarak özgürlüğü kazanabileceğimiz kapitalizm ve ücret köleliğine karşı, güvencesiz, örgütsüz çalışmaya karşı alanlarda olmalıyız. Eşit işe eşit ücret için, küfür ve hakaretlere, cinsel tacizle bezdirilmeye karşı alanlarda olmalıyız. Cesaretimizi ve aklımızı işçi sınıfının mücadelesine taze kan olarak akıtacağımızı, artık gözyaşlarının değil yumruğun diliyle konuşacağımızı burjuvaziye göstermeliyiz. Tekel, Hey Tekstil, Trexta işçisi kadınlar gibi İnceldiği yerden kopsun diyerek mücadeleye atılmalıyız. 8 Mart ta özgürlük için alanlarda olmalıyız. Özgürlük her yerde hakkımız! Kapitalizm ev yükünü olduğu gibi sırtımıza yıkıyor. İşten eve döner dönmez ayrı bir mesai başlıyor. Ömrümüz herkese hesap vermekle, en küçük detayları düşünmekle, eş, çocuk, hasta ve yaşlı bakımına adanmakla geçiyor. İşyerinde olduğu gibi evde de köleyiz. Kendimize ait bir dakikamızın Ücretleri ödenmediği için direnişe geçince işten atılan 420 Hey Tekstil işçisi arasında 4 hamile kadın işçi de var. O bebekler doğmadan işçileştiler, işsizleştiler ve şimdi de direnişteler. Aynur Bektaş, kadın işçileri ucuz işgücü olarak vahşice sömürdüğü, hamile oldukları halde işten atılma korkusuyla sesini çıkarmadan çalışmak zorunda bıraktığı, ekonomik kriz gerekçesiyle aylardır ücret bile ödemediği, direniş yapınca da kemiklerini kırdırdığı için, TBMM den bir üstün hizmet madalyası daha alır muhtemelen. Direnişte ise kadın işçilerin ağırlıkta olduğu bir işçi komitesi ve kadın işçilerin öncülüğü var. Her gün fabrika yanındaki kahvede toplanan işçiler, eylem kararlarını birlikte belirliyorlar. Her günkü yürüyüş ve eylemlerde açılan pankarttaki iki talepten biri de Aynur Bektaş tan TBMM üstün hizmet madalyasının geri alınması! Hey Tekstil de direniş kitlesel olarak sürüyor. Kadın işçiler, eşlerinin baskılarına karşı da direniyorlar. bile olmadığı ömürleri yaşa- yıp bitiriyoruz. Burjuvazinin istihdam ve eğitim politikasında, dinde, geleneklerde yerimiz hiç değişmiyor: Az eğitim, az vasıf, dışarda iş, içerde iş! 8 Mart ta zorbalık ve şiddete dur demek için alanlarda olmalıyız. Şiddet yaşamımızdan eksilmiyor. Boşanmak, ayrılmak, bir parça özgür zaman ve uğraş isteyen kadınların karşısına şiddet, ölüm dikiliyor. Kapitalizm kadın cinayetlerini iş cinayetleri ile yarıştırıyor. Kadının köleliği, günde beş kadının katledilmesi, her üç kadından birinin şiddet görmesi üzerinde yükseliyor. Burjuvazi erkek egemenliğini ucundan kıyısından değiştirdiği yasaları bile uygulamayarak koruyor. Ölen kadın, ama suçlu da kadın oluyor! 8 Mart ta cinsel taciz ve tecavüze, mobbinge dur demek için alanlarda olmalıyız. En verimli zamanlarımızı erkek egemenliğinin mührünü taşıyan bu saldırılarla tüketmekle kalmıyoruz. Dahası, çalışmaktan, erkek sınıf kardeşlerimizle mücadelenin diliyle ilişki kurmaktan, hatta sokağa çıkmaktan bile caydırılmaya çalışıyoruz. Güvensizlik ve özgüvensizlikle çevreleniyoruz. Cinsel sömürü ve şiddeti sermaye birikimi için bir sektör haline getiren kapitalizm, dünyanın her yerinde kadın bedenini metalaştırıyor. Üstelik sorunlarımızı gündemleştirmemiz bile bastırılıyor. Her nerede olursa olsun, istersek 13 yaşında olalım, cinsel tacizin, tecavüzün suçlusu biz oluyoruz! 8 Mart ta çifte baskı ve sömürüyü katmerlendiren ulusal zorbalığa karşı mücadele için alanlarda olmalıyız. Boyun eğdirilemeyen Kürt emekçi kadını, bir yandan bin yıllardır yaşadığı topraklarda özgür iradesiyle yaşamaktan, anadilinde eğitim, sağlık hizmeti almaktan caydırılmaya çalışılıyor. Van depreminde, Roboski bombardımanında acılarına yeni acılar ekleniyor. En ağır koşullarda saflarından yetiştirdiği siyasetçilerin, sendikacıların binlercesi operasyonlarda tutuklanıyor. Emperyalist ve gerici savaşların, burjuva gerici diktatörlüklerin amansız eli emekçi kadınların boğazına çullanıyor. 8 Mart ı her güne yaymak için alanlarda olmalıyız. Toplumun her alanında, sınıf örgütlerinde, direniş komitelerinde, sendikalarda emekçi kadının sesinin, temsilinin ve kararlılığının yükselmesi için alanlarda olmalıyız. 8 Mart ın resmi tatil olması için en önde biz emekçi kadınlar dayanışma halinde mücadele etmeliyiz. Bilmeliyiz ki, kimse bize bunu tabakta sunmayacaktır. Erkek sınıf kardeşlerimizi kadın üzerindeki çifte baskı ve sömürünün bir parçası olmaktan çıkmaya çağırmalı, taleplerimizi omuzlayarak erkek egemenliğine karşı mücadele içinde eğitilmeye yöneltmeliyiz. Başka bir cinsi ezen bir cins özgür olamaz. Kapitalizme karşı yeni bir yaşam için mücadele, her türden egemenlik ve tahakküm ilişkisini, emekçi kadının köleliğini büyüten işbölümünü hedefe çakmadan ilerletilemez. Bu yepyeni yaşamı ise bize ancak sosyalizm, özgür sınıfsız toplum verebilir. 8 Mart ı emekçi kadının özgürlük dünyasını büyütmek için mücadeleye adamalıyız. Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! Kadına Yönelik Şiddete Son! Toplumun Her Alanında Eşitlik ve Özgürlük! Yaşasın Emekçi Kadın Dayanışması! Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni! Emekçi Kadının Özgürlüğü Sosyalizmde!

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Koç Üniversitesi nde neler oluyor? Koç Üniversitesi nde neler oluyor? 27 Mart 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi temizlik işçileri, öğrencileri, öğretim görevlileri, asistanları ve büro emekçileri bir araya geldiler ve bir forum gerçekleştirdiler.

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Aralık 08, 2011-4:57:28 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Büyük Anadolu Otel'de düzenlenen Türk-İş 21. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Çalışma

Detaylı

2.9. TMMOB,İKK,ÖKP,AEMÖP VE NKP İLİŞKİLER

2.9. TMMOB,İKK,ÖKP,AEMÖP VE NKP İLİŞKİLER 20. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU 2.9. TMMOB,İKK,ÖKP,AEMÖP VE NKP İLİŞKİLER 267 ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ANKARA ŞUBESİ TMMOB, TMMOB ANKARA İL KOORDİNASYON KURULU ETKİNLİKLERİ 07 Ocak 2010 Tekel İşçileri ziyaret

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız Bölüm 18 Demokrasi Mücadelesinde Odamız 268 M M O 40. Dönem Çalışma Raporu M M O 40. Dönem Çalışma Raporu 269 TMMOB Makina Mühendisleri Odası bugüne dek olduğu gibi bu dönemde de kendi meslek alanları

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

Hey Tekstil den direnen kadınlar soruyor: İşçiler burada, Aynur Bektaş nerede?

Hey Tekstil den direnen kadınlar soruyor: İşçiler burada, Aynur Bektaş nerede? Hey Tekstil den direnen kadınlar soruyor: İşçiler burada, Aynur Bektaş nerede? Evli misiniz? Gülcan: Bekarım Çiğdem: Evliyim Hey Tekstil de kaç saat çalışıyordunuz? İş sonrasında neler yapıyorsunuz? G:

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI BASIN ÇALIġMALARI BASIN AÇIKLAMALARIMIZ 5 Mayıs 2010 Özelleştirme Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri nin Taksim BEDAŞ önünde gerçekleştiği basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı. Şubemiz üye ve

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

2 Kasım 2011. Sayın Bakan,

2 Kasım 2011. Sayın Bakan, SayınSadullahErgin AdaletBakanı Adres:06659Kızılay,Ankara,Türkiye Faks:+903124193370 E posta:sadullahergin@adalet.gov.tr,iydb@adalet.gov.tr 2Kasım2011 SayınBakan, Yedi uluslarası insan hakları örgütü 1

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Kadına yönelik şiddet bir insan hakları sorunudur. Dünyanın hemen hemen her köşesinde karşımıza çıkan bu sorunun temelinde, erkek egemenliğindeki

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER 2010 ve 2011 1 MAYISLARINDA 1 MAYIS ALANINDAYDIK 2010 yılında, Taksim'de 32 yıl sonra kitlesel 1 Mayıs kutlamaları için yüzbinlerce emekçi meydanı doldurdu. Dolmabahçe, Şişhane ve

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Aydıncık CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Belediye

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır

Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır Zonguldak taki Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında bir patlama meydana geldi. Gelen son bilgilere

Detaylı

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI TES-İŞ ten 6. okul: Kayseri Veteriner Fakültesi Genel Başkan Kumlu nun acı günü Seydişehir ETİ Alüminyum a Danıştay dan iptal TES-İŞ ten 6 ncı okul: Kayseri

Detaylı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı İşsizlik ve İstihdam Raporu- 2017 15 2017, İstanbul ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı Bir yılda 670 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 872 bine yükseldi İşsizlik

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN Bodrum da, okula giderken trafik kazası sonucu hayatını kaybeden lise öğrencisi Aslı Değirmen in sınıf arkadaşları sırasını çiçeklerle donattı. Bodrum da dün

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK! İşsizlik ve İstihdam Raporu-Nisan 2017 18 Nisan 2017, İstanbul TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK! Bir yılda 700 bin kişi işsizler ordusuna katıldı Geniş tanımlı

Detaylı

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: -KAYIT DIŞI İSTİHDAMLA İLGİLİ HER BİREYİN VE TOPLUMUN BİR TAKIM ÇALIŞMALARDA BULUNMASI

Detaylı

Davanın selameti için sürgün

Davanın selameti için sürgün EVRENSEL GAZETESİ Tacize uğrayan kadını davanın selameti için sürmüşler! KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı, Çanakkale de amirinin tacizine uğrayan Bakanlık çalışanı kadının sürülmesi ile ilgili soru önergesine

Detaylı

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili OCAK 2012 FAALİYET RAPORU Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yenice Belde Belediye Başkanı Ali Kuru yu makamında ziyaret

Detaylı

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016 İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016 Geniş tanımlı işsiz 5 milyon 660 bin İstihdam artışında kamu lokomotif! Tarım dışı genç kadın işsizliği yüzde 24,8! Özet 15 Ağustos 2016, İstanbul Türkiye Devrimci

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Cumhuriyet Dönemi 1936 1967 1971 3008 sayılı yasa 931 sayılı yasa anayasa mahkemesi 1475 sayılı kanun İSİG kurulları kuruluyor v ve 16 yaşın altındakiler ağır ve tehlikeli işlerde

Detaylı

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mezitli Belediye Başkanı nı makamında ziyaret ederek

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

www.besiktas.com.tr Günlük Kent Gazetesi

www.besiktas.com.tr Günlük Kent Gazetesi 20 MAYIS 2013 0 212 260 23 60-0 212 260 52 29 %50 ye varan indirimler Federasyona katıldılar TÜRKİYE Spor Yazarları Derneği nde İstanbul Muhtarlar Federasyonu Yönetim Kurulu ve Beşiktaş Muhtarlar Derneği

Detaylı

21.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

21.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU 21.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU 225 ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ANKARA ŞUBESİ 13 Ocak 2012 KESK Genel Merkezi başta olmak üzere bir çok ilde KESK e bağlı sendikalar, demokratik kurumlar, belediyeler ve siyasi

Detaylı

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146 TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI EMO Kocaeli Şubesi 146 İKK Sekreterliği Makina Mühendisleri Odası tarafından yürütülmektedir. Şubemiz, üniversite, resmi kurum, sendika, oda ve derneklerle sürdürülebilir

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı İşsizlik ve İstihdam Raporu-Şubat 2017 15 Şubat 2017, İstanbul İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı Bir yılda 590 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 715 bine

Detaylı

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu FETÖ'nün kripto haberleşme uygulaması ByLock'a dair her geçen gün yeni bir gelişme yaşanıyor. Deşifre edilen binlerce kullanıcı arasında teröristbaşı Gülen'in

Detaylı

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR 2018 yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ÖNSÖZ 11 I. BÖLÜM / ÜCRET, AGİ, FAZLA MESAİ, TATİL GÜNÜ ÇALIŞMASI

Detaylı

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI 16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI Değerli Arkadaşlar, Türkiye zor günlerden geçiyor. Ajan filmlerini aratmayan olaylar gün geçmiyor ki gündeme

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara! Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara! 8 Mart, kadın işçilerin eşdeğer işe eşit ücret ve daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi

Detaylı

İstanbul 13. Müebbet çıktı

İstanbul 13. Müebbet çıktı 19 MART 2013 www.reisgida.com.tr Müebbet çıktı ERGENEKON davasında Savcı Pekgüzel, mütalaasını mahkemeye sundu. İlker Başbuğ dahil 64 sanık için ağırlaştırılmış müebbet istendi. İstanbul 13. Ağır Ceza

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli örgütler ve siyasetçiler, Erdoğan diktatörlüğüne karşı yürüyerek, Kürt halkıyla uluslararası dayanışmanın büyütülmesi

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE 10-16 ZAM Milas Belediyesi ile DİSK arasında devam eden toplu iş sözleşmesi sonuçlandı. Buna göre işçilere yüzde 10 ila 16 arasında zam verildi. Milas Belediyesi ile

Detaylı

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek,

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

Gelir Testi Yaptırmayanlar Dikkat!

Gelir Testi Yaptırmayanlar Dikkat! Gelir testi yaptırmadığı için aylık primi 2012 den beri 288 liradan hesaplanan 5 milyonu aşkın sigortalıya biriken borçtan kurtulmak için verilen 6 ay ek süre 31 Mart ta doluyor 2015 yılı, sosyal güvenlik

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER... KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER D SK/GENEL- SEND KASI Emekçi kadınların sorunları gün be gün artmaktadır. Kapitalizmin yoğun saldırıları ve ataerkil sistem, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği derinleştirerek,

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz Karaduvar Mahallesinde muhtarları

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP ile, üniversitelerde okuyan gençlerin temsilcileri bir araya geldi, 15 sorun belirledi ve bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda görüş birliğine vardı. Tarih : 04.12.2014

Detaylı

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik ve İstihdam Raporu-Kasım 2016 15 Kasım 2016, İstanbul İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik son beş yıldır düzenli olarak artıyor! Son bir yılda 435 bin yeni işsiz!

Detaylı

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum. Sevgili hırsız dostum! Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum. Bildiğim, kesin ve kat i bir şey var ki, oda senin insan

Detaylı

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI İşsizlik ve İstihdam Raporu-Haziran 2017 15 Haziran 2017, İstanbul İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI Bir yılda 619 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 642 bine yükseldi Geniş

Detaylı

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe Örgütü ve Belediye Başkan

Detaylı

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016 İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016 İşsizlikte patlama! İki yılda 473 bin yeni işsiz! Geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyonu aştı Tarım istihdamı 420 bin, imalat sanayi 47 azaldı Toplam istihdam artışının

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE .. DISK. TÜRKİYE GEN EL HİZMETL ER İŞÇİLERİ SEN DİKASI EMEK ARAŞTIRMA RAPORU: TÜRKİYE DE KADINLAR ve KADIN EMEĞİ (Mart-2018) Bu çalışmayı, 8 Mart ı yaratan bize armağan eden ve hayatın her alanında mücadele

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz 16. bölüm demokrasi mücadelesinde şubemiz BÖLÜM 16: DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE ŞUBEMİZ 16.1. TMMOB Mitingi 15 MAYIS 2011 Ankara TMMOB Mitingi hazırlık çalışmaları kapsamında; TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı

Detaylı

23.03.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

23.03.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 23.03.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Dünyada En Hızlı Yaşlanan İkinci Ülke: Türkiye 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası kapsamında,izmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek

Detaylı

Örselenebilir Gruplar Hekim Tutumu. Doç.Dr. Aysun Balseven Odabaşı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD

Örselenebilir Gruplar Hekim Tutumu. Doç.Dr. Aysun Balseven Odabaşı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Örselenebilir Gruplar Hekim Tutumu Doç.Dr. Aysun Balseven Odabaşı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Sunum Planı Olgu örnekleri Örselenebilirlik, incinebilirlik, savunmasızlık Tartışma Öneriler

Detaylı

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ 07.11.2013 Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK üyemiz, Bakan Yardımcımız, Milletvekilimiz, Ana Kademe, Kadın Kolları,

Detaylı

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014 KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014 2014 yılında Kadın Dayanışma Vakfı Danışma Merkezi ne 354 kadın başvurdu. 101 kadın yüz yüze başvuru yaparken,

Detaylı

Direnişteki BEDAŞ işçileriyle söyleşi

Direnişteki BEDAŞ işçileriyle söyleşi Direnişteki BEDAŞ işçileriyle söyleşi Haklarını aradıkları için işten atılan ve direnişe geçen BEDAŞ (Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi) işçileriyle direnişlerinin 16. gününde yaptığımız söyleşi

Detaylı

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans Değerli Katılımcı; Bu anket çalışması Türkiye de çalışmakta olan ya da çalışmak isteyip iş bulamayan gençliğinin eğitim olanakları, çalışma şartları ve sosyal durumları üzerine bilimsel araştırma yapma

Detaylı

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin/Mezitli Gençlik Kolları ile TBMM de bir

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ 162 Şubemiz, Odamızın ana yönetmeliği uyarınca ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda, yurdumuzun

Detaylı