Cumhuriyet Halk Partisi

Transkript

1 1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP Lideri Kılıçdaroğlu AKP İktidarının getirdiği bedelli teklifini, Zengin askere gitmeyecek, fakir haydi nöbete diye değerlendirdi, parası olmayanın da kısa dönem askerlikten yararlandırılmasını istedi. Tarih : Biz geçmişte de parası olan askere, parası olmayan nöbete anlamına gelen AKP nin teklifine itiraz ettik, parası olmayan da bedelliden yararlansın dedik, CHP samimi değil, bedelli istemiyor diye çarpıttılar. Hemen arkadaşlarıma söyledim kanun teklifi verdik. - Kadın erkek eşit değildir diyorlar. Neden? Eğer cennet kadınların ayakları altındaysa o zaman kadınların üstünlüğü var. - Benim derdim Ermenek te lastik ayakkabı giyen Recep Amca. Recep Amca ne zaman kundura giyecek benim derdim o. - Davutoğlu, dedikodulardan yola çıkarak partimiz hakkında yorum yapıyor. Sen akademisyen misin, dedikoducu musun? - Ülkenize, demokrasiye sahip çıkın, çocuklarınıza sahip çıktığınız gibi. Herkesin işi, evi olsun - 2 bin 831 Soma işçisinin işine cep telefonu mesajıyla son verdiler. Bu insanlar yeraltında çalışıyorlardı. Yolsuzluk yapmıyorlardı - Maden işçilerine ya aç kalacaksınız ve öleceksiniz ya da yeraltına inip Cumhuriyet Halk Partisi - 1 /

2 2 öleceksiniz, başka seçenek yok diyorlar - Biz bütün işçilere senin yeraltında insan gibi koşullarda çalışman CHP nin boynunun borcudur. Biz bunu sağlayacağız Genel Başkan Kılıçdaroğlu nun konuşması sık sık alkışlarla kesildi, Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek sloganlarıyla şöyle devam etti: CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN; TARİHİNDE GRUP GENEL KURULU TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU Bugün grubumuz çok güzel, kadınlar ağırlıkta. (Alkışlar) Dokuz bölgede toplantı yaptık. Dokuz bölgede aynı şeyleri söyledim, bir kez daha sizin huzurunuzda ifade edeyim seçimlerini kadın ağırlıklı götüreceğiz. (Alkışlar) Ülkenize sahip çıkın, çocuklarınıza sahip çıktığınız gibi, demokrasiye sahip çıkın çocuklarınıza sahip çıktığınız gibi, özgürlüğe sahip çıkın çocuklarınıza sahip çıktığınız gibi; herkesin işi, herkesin evi olsun, herkesin aşı olsun, herkes huzur içinde evinde yaşasın, en büyük arzumuz bu. (Alkışlar) Bu topluma eğer huzur gelecekse, bu topluma barış gelecekse, bu topluma kardeşlik gelecekse emin olun kadınlar yüzünden gelecek. (Alkışlar) Sizler huzuru, barışı savunuyorsunuz. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı olarak söylüyorum, bu ülkenin kadınlarına sonsuz güveniyorum. (Alkışlar) Emin olun ben de kadınlarla gurur duyuyorum, sizlerle gurur duyuyorum. (Alkışlar) Hayatın acısını yaşayan sizlersiniz. Hayatın bütün renklerini bilirsiniz. Bu ülkenin hangi koşullarda olduğunu siz benden daha iyi bilirsiniz. Size baskı uygulamak istiyorlar, diyorlar ki: Kadın erkek eşit değildir Neden eşit değildir kadın ve erkek? Erkeğin ne üstünlüğü var kadına karşı? Onu da Allah yarattı, bunu da Allah yarattı. (Alkışlar) Eğer cennet kadınların ayağının altındaysa, eşitlik değil kadınların üstünlüğü var, herkes de bunu böyle bilsin. (Alkışlar) O da olacak inşallah, göreceksiniz. Hep beraber güzel bir Türkiye yi yeniden inşa edeceğiz, hiç endişeniz olmasın. Sevgili dostlarım, bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer yurttaşlarım; son günlerde, son aylarda acı olaylar yaşadık; Ermenek te yaşadık, Isparta da yaşadık, Soma da yaşadık. Bugün bir haber düştü gazetelere. Değerli arkadaşlarım, 2831 Soma işçisinin işine son verildi işçiye cep telefonuyla mesaj gönderiyorlar İşinize son verdik diye. Bu insanlar yer altında çalışıyorlardı. Bu insanlar yolsuzluk yapmıyorlardı. Bu insanlar helal para kazanıp evlerini geçindirmek istiyorlardı. Şimdi ben, Sayın Davutoğlu na sesleniyorum: Sen eğer Başbakansan, Başbakanlık koltuğunda oturuyorsan bu işçilerin tamamını iş bulacaksın, aş bulacaksın; bu senin görevindir. (Alkışlar) Soracağız hesabını, hiç meraklanmayın, demokratik yollardan hesabını soracağız, sandıkta hesabını soracağız; kul hakkı yiyenlerden hesabını soracağız, çoluk çocuğun, yetimin hakkını yiyenlerden hesabını soracağız. Bu, bizim boynumuzun borcudur. Bu vatandaşın yükümlülüğüdür bunun hesabını sormak, hep beraber Cumhuriyet Halk Partisi - 2 /

3 3 soracağız. Bakın Somalı işçilere diyorlar ki: Ya aç kalacaksınız, öleceksiniz ya da yer altına ineceksiniz orada öleceksiniz Başka bir seçenek yok. Biz şunu vadediyoruz, bütün işçilere, yer altında çalışan işçilere vaat ediyoruz: Senin insan gibi çalışacağın koşulları sağlamak yer altında Cumhuriyet Halk Partisinin boynunun borcudur. (Alkışlar) Üç büyük işçi konfederasyonunu bir araya getirdik, maden mühendisleri odaları birliğini bir araya getirdik, Türk Tabipler Birliğini, doktorları bir araya getirdik, dedik ki: Yer altında ölümleri nasıl engelleyebiliriz? On maddelik bir paket hazırladık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Şimdi Davutoğlu na yine sesleniyorum: Başbakanlık koltuğunda oturuyorsan ve kendini Başbakan olarak görüyorsan lütfen bu teklifimizi gündeme siz de getirin hep beraber kabul edelim, işçilerin önü ve yolu açık olsun. (Alkışlar) Tabii, Dünya Engelliler Günü, engelli kardeşlerimiz de burada, onlar da yoğun olarak bizim grubumuza katıldılar. Az önce, sağ olsun, Turan Bey bir demet çiçek ikram etti. Şunu açık yüreklilikle söyleyeyim: Hepimiz her an engelli konumuna gelebiliriz. O nedenle engellilerin içinde bulunduğu koşulları çok iyi bilmemiz ve değerlendirmemiz gerekiyor. Kent, sadece engelsizler için değil, hepimiz içindir. Onların sorunlarını çözmek hepimizin görevidir. Siyaset üstü bir alan olmak zorundadır engellilerin sorunlarını çözmek, insan olarak bakacağız onlara. Trafik ışığında karşıdan karşıya geçerken, kentte tuvalete giderken, sinemaya giderken, otobüse binerken, parkta gezmek isterken, düşüncelerini açıklamak isterken onun da bu ülkenin bir yurttaşı olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. (Alkışlar) Bizim inancımızda ayrılık gayrılık yok, siyaset anlayışımızda da ayrılık gayrılık yok. Beraber olacağız, bu güzel ülkede beraber huzur içinde yaşayacağız; ana hedefimiz bu. Şimdi geliyorum başka bir konuya. Beraber yaşayacağız, huzur içinde yaşayacağız, güzellik içinde yaşayacağız, anneler çocuklarını sabahleyin okullarına güler yüzle gönderecekler, böyle bir Türkiye istiyoruz. Öğretmen çocukları daha güzel eğitecekler, çocukların üzerine titreyecekler, böyle bir Türkiye yi elbette kadınlar yapacak, yaratacak ama böyle bir Türkiye nin asıl mimarları öğretmenlerdir. (Alkışlar) Geçen hafta 24 Kasım Öğretmenler Günü idi. Hep beraber çok güzel laflar ettik; öğretmen şöyledir, öğretmen böyledir, öğretmen toplumu geliştirir vesaire vesaire vesaire. Ben şimdi öğretmen dünyasına daha yakından bakmak istiyorum. Eğer bir ülke gelişmek istiyorsa, bir ülke büyümek istiyorsa, bir ülke itibar sahibi olmak istiyorsa bunun yolu eğitimden geçiyor. Eğer eğitim sağlıklıysa, tutarlıysa, çocuklarımız iyi yetişiyorsa, aklın özgürleşmesini sağlıyorsa, merak duygusunu besliyorsa, öğretmen de bütün bunları destekliyor ve öğrenciye veriyorsa emin olun o ülkenin sırtı asla yere gelmez. Bakın bütün dünyaya, çağdaş dünyaya bakın en büyük kaynağı eğitime ayırıyorlar, eğitim önemli, anneler de öyle. Eskiden bazı bölgelerimizde kız çocukları okula gitsin mi gitmesin mi diye tartışılırdı ama şimdi bütün anneler ama bütün anneler, ister doğu ister batı ister güney ister kuzey olsun, kız çocuklarının kendisinden daha iyi yetişmelerini ve okumalarını istiyorlar. Bu, çok çok ama çok güzel bir olay. (Alkışlar) Bir toplum zincirlerini kıracaksa, çağdaş uygarlığı yakalayacaksa yolu eğitimden geçiyor. Katma değeri yüksek ürün üreteceksek, bilimi geliştireceksek, elin oğlu aya marsa, yıldıza giderken biz neden gitmiyoruz diye soru soracaksak bunun yolu da eğitimden geçiyor, eğitim bu kadar önemli. O nedenle bütün dünya eğitime ve öğretmenlere iyi yatırım yapıyor. Dünyanın en verimli yatırımı eğitime yapılan yatırımdır. Çünkü eğitime yaptığınız her yatırımın karşılığını misliyle alıyorsunuz. Ben size gayri safi milli hasıladan diğer ülkeler milli eğitime yüzde kaç lira ayırıyorlar, Türkiye yüzde kaç ayırıyor. OECD Cumhuriyet Halk Partisi - 3 /

4 4 ülkeleri, Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütünün üyeleri -Türkiye de o örgütün bir üyesi- OECD ortalaması gayri safi milli hasılanın yüzde 5,8 ini eğitime ayırıyorlar. Türkiye yüzde 3,2 sini ayırıyor. Dolayısıyla biz, burada sınıfta durumdayız. Daha fazla kaynak ayırmak zorundayız. Sen kendine saray yapacağına otur da adam gibi eğitime para ayır. (Alkışlar) Eğitime para ayırmıyoruz. Peki, şu soruyu soralım: Öğretmenlerimiz mutlu mu acaba, huzurlu mu öğretmenlerimiz? Bütün bilgilerini, birikimlerini çocuklara mı veriyorlar? Bakın değerli arkadaşlarım, dört yıllık üniversite mezunu bir öğretmen düşünün. Eğitim için 33 ilde yaptığı araştırmanın sonuçlarını size veriyorum değerli arkadaşlarım. Öğretmenlerin yüzde 81 inin kredi borcu var, yüzde 79 unun ayrıca banka borcu var, her 2 öğretmenden biri esnafa borçlu, her 3 öğretmenden biri de geçinebilmek için ikinci iş yapıyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, öğretmenler bu durumda, diyeceksiniz ki diğerleri farklı mı? Hayır, diğerleri de aynı durumda. Ama bugün öğretmenleri işlemek için, öğretmenlerin duygularına, onların sorunlarına değinmek için özel olarak bir açıklama yapmayı daha uygun gördüm. Öğretmen zor bela geçiniyor hatta geçinemiyor. O zaman çocuğa nasıl ders verecek? Bizim çocuklarımızı nasıl yetiştirecek? Bizim çocuklarımızı çağdaş uygarlığa nasıl ulaştıracak? Dünyayı nasıl takip edecek? Eğitimdeki gelişmeleri nasıl takip edecek? Eğer bir kişi Ben aybaşını nasıl getireceğim? diye düşünüyorsa, sağlıklı ve tutarlı beklediğimiz eğitimi çocuklarımıza veremez. Buradan bütün öğretmen kardeşlerime sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hiçbir öğretmenin kredi kartı borcu olmayacaktır. (Alkışlar) Hiçbir öğretmenin esnafa borcu olmayacaktır çünkü öğretmenin hak ettiği maaşı vermek benim görevimdir, bunu yapacağız. (Alkışlar) 2002 de bir öğretmen aylığıyla 24 çeyrek altın alabiliyordu. Geldik 2014 e, aylığıyla ancak 14 çeyrek altın alabiliyor; yüzde 40 bütçesi küçülmüş. Eğer bu tablo öğretmen kardeşlerimin içine siniyorsa, benim aldığım aylık yeterlidir diyorsa, yeri belli, adresi de belli, gidecek AKP ye oy verecek hatta sarayda bile oy kullanabilir. (Alkışlar) Ama diyorsa ki hak ettiğimi alamıyorum, öğrencime yeteri kadar zaman ayıramıyorum, ek iş yapmak zorunda kalıyorum, borç altında eziliyorum, mahalleden geçerken esnafın borcu nedeniyle başımı önüme eğiyorum diyorsan yönünü çevireceksin, bakacaksın, Cumhuriyet Halk Partisini göreceksin. Öğretmen dostu, bilimin dostu, ahlakın dostu Cumhuriyet Halk Partisini göreceksin, Cumhuriyet Halk Partisi burada. (Alkışlar) Ve unutma, senin de öğretmenin, hepimizin öğretmeni başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk de burada. (Alkışlar) Rakam vereyim, OECD ortalaması, az önce söyledim, Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütünün öğretmen aylıkları ortalaması 37 bin 603 dolar, Türkiye ortalaması 13 bin 360 dolar, bu rakamlar brüt tabii. Baktığınız zaman, biz diğer ülkelere göre öğretmenimize hem daha fazla çalış diyoruz hem sana daha az maaş vereceğiz diyoruz. O nedenle bütün öğretmen kardeşlerimin düşünmesi lazım. Senin hakkını, senin hukukunu koruyan bir parti var. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilen bir parti var, çağdaş uygarlığı yakalamanın yolu senden geçiyor öğretmen kardeşim, bunu bilen bir parti var; senin karnının doyması lazım, senin dünyayı izlemen lazım. (Alkışlar) Senin hak ettiğin aylığı alman lazım. Bunu biz düşünüyoruz. O zaman yönünü çevireceksin, tercihini değiştireceksin, haktan yana mı, gerçekten yana mı o zaman geleceksin halkın partisine, Cumhuriyet Halk Partisine oy vereceksin. (Alkışlar) Öğretmen kardeşlerime sesleniyorum: Eğitim Birsen diye bir kurum var, onu da öğretmenler kurmuş. Seni satan sendikadır öğretmen kardeşim. (Alkışlar) Memuru satan sendikadır. Enflasyon farkını almadılar, sözleşmeye koydurmadılar. Bugün memurların, dolayısıyla öğretmenlerin büyük kayıpları var. Sarı sendikaya itibar Cumhuriyet Halk Partisi - 4 /

5 5 etmeyin. Sizin haklarınızı savunmayan sendikalara itibar etmeyin. Onlar iktidarla kol kolalar; onların bir eli yağda bir eli balda, lüks hayat yaşıyorlar onlar. Sen esnafın önünden zor geçiyorsun, onlar saraylardalar, onlar başka yerlerde geziyorlar. O nedenle söylüyorum: Öğretmen toplumu aydınlatan kişidir, karanlıklarla mücadele eden kişidir öğretmen, toplumu karanlıktan çekip aydınlığa taşıyan kişidir öğretmen, o nedenle öğretmenlere büyük önem veriyoruz. O nedenle diyoruz ki sürekli senin yanında olacağız, seni destekleyeceğiz. Sen, bu toplumun onurlu bir bireyi olacaksın, diğer memurlara göre sen daha fazla aylık alacaksın. (Alkışlar) Bir de ücretli öğretmenlik diye bir garabet var, ayda 800 lira para veriyorlar, öğretmenlik yap diyorlar. Atama bekleyen 300 binin üstünde öğretmen var ama diyorlar ki siz ücretli öğretmen olarak 800 liraya çalışın. Devlet böyle bir şey yapar mı arkadaşlar? Sorumlu olan bir devlet böyle bir şey yapar mı? 800 lira verdiğiniz öğretmen benim çocuğumu nasıl yetiştirecek? Hangi gerekçeyle yetiştirecek? O nedenle söylüyoruz, atama bekleyen öğretmene söylüyorum: İzlanda nüfusunu geçti sayımız, bir devletin nüfusunu geçti. Size sözüm söz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözü: Dört yıl içinde zaten yetkiyi dört yıl için istiyorum- atama bekleyen öğretmen kavramı Türkiye de olmayacak, herkes okulunda olacak, öğrencisiyle beraber olacak, seni öğrenciyle buluşturacağız. (Alkışlar) Dört yıl içinde bunların tamamını çözeceğiz. Biz sorun çözen bir partiyiz, sorun yaratan değil, sorun yaratan parti iktidarda; sorunu çözecek olan parti ana muhalefet, o zaman bize yetki verin, bakın bakalım bu ülkenin sorunları çözülür mü çözülmez mi, dört yıl için yetki istiyorum, dört yıl. On iki yıl değil, dört yıl için yetki istiyorum. (Alkışlar) 36 öğretmen atama beklediği hâlde ataması yapılmadığı için intihar etti arkadaşlar. Yazık günah değil mi? O aileleri düşünün, o anneleri düşünün, o babaları düşünün, neden çocuğu intihar etsin? İskenderun Dört Yola gittiğimde yaşlı bir adam yanıma geldi. Çocuk gibi ağlayarak Oğlum on yıldır atama bekliyor dedi. Ne zaman çözülecek bunların sorunu? dedi. Bir erkeğin kolay ağlamayacağını herhâlde hepiniz de takdir edersiniz. Bir babanın feryadı bu. Bu feryada karşı sessiz mi kalınır? Biz sessiz kalmıyoruz, onlar sessiz kalıyorlar. Onların umurlarında bile değil. Onların çocukları para pul peşinde değiller, yatak odalarında boy boy kasalar var zaten, iş peşinde değiller. O kasaların içinde milyonlarca dolar var, avro var. (Alkışlar) Atama bekleyen öğretmenin derdi onların derdi değil, onların derdi başka, bizim derdimiz de başka. Benim derdim, Ermenek te lastik ayakkabı, delikli lastik ayakkabı giyen Recep Amca, Recep Amca ne zaman kundura giyecek, benim derdim o. (Alkışlar) Öğretmenlerin derdi sadece bu kadar mı? Değil arkadaşlar. Gerçekten neresine dokunsan bir ah çıkıyor. Bakın değerli arkadaşlarım, Milli Eğitim Merkez ve Taşra Teşkilatında üst düzey yöneticiler üç yıl içinde kanunla iki defa görevlerinden alındılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yöneticileri kanunla görevden alıyor, kanun çıkarıyor. Neden? Öğretmen hak aramak için mahkemeye başvurmasın diye. Hallaç pamuğu gibi attılar öğretmenleri, itibarsızlaştırdılar. Oysa öğretmen geldiği zaman herkesin önünde ayağa kalkması gerekir, öğretmen budur. Bana bir harf öğretmenin kırk yıl kölesi olurum diyor bir İslam bilgini Hz. Ali, Kırk yıl kölesi olurum diyor. (Alkışlar) Sana bir harf öğretmiyor, seni alıyor yetiştiriyor adam yapıyor, sen dönüp onun yüzünü bile bakmıyorsun, itibar etmiyorsun, görevden alıyorsun, sağa solu sürüyorsun yazık günah değil mi öğretmenlere? Değerli arkadaşlarım, bununla da yetinmediler. Yönetici Atama Yönetmeliği çıkardılar. Cumhuriyet Halk Partisi - 5 /

6 6 Dört yılını dolduran 76 bin öğretmeni görevin aldılar, dört yılını dolduran 76 bin öğretmeni görevinden aldılar. Dediler ki Yeni puanlama yapacağız. Neye göre puanlama olduğu da belli değil, 75 ve üstü olanlar görevlerine devam edecek, diğerlerini atacağız, gitsin. Bu nasıl eğitim verecek çocuklara, hangi moralle verecek? Öyle bir değerlendirme yaptılar ki tamamen baştan savma, tamamen siyasi kadrolaşmaya yönelik. Size iki tipik örnek vereceğim bu Milli Eğitim Bakanının nasıl çalıştığını bilmeniz açısından. Yozgat Sorgun Anadolu Lisesi Müdürü Mustafa Şahin, 13 Ağustos 2004 te vefat etmiş, Allah rahmet eylesin, ama Milli Eğitim Bakanlığı buna 75 in üzerinde puan vererek okul müdürlüğüne devam etmesi kararını almış durumda. Evet, güleriz ağlanacak hâlimize. Yine, aynı lisede Cuma Özdemir e, 75 ve üzerinde puan verdiler, okul müdürlüğüne devam etsin diye. Oysa Cuma Özdemir, AKP Kilis Belediye Başkan Yardımcısı. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, eğitim bu durumda. Çocuklarınızı düşünün, çocuklarımızı düşünelim. Ben çocuğumu okula niye gönderiyorum? Daha iyi yetişsin diye, dünyayı daha iyi tanısın diye, daha iyi sorgulasın diye, merak yeteneği daha fazla artsın diye gönderiyorum ama Milli Eğitim Bakanlığının derdi çok daha farklı. Eğitim sistemini on bir yılda 13 kez değiştirdiler. Eğitim sistemini 11 yılda niye 13 sefer değiştiriyorsunuz, hangi gerekçeyle değiştiriyorsunuz? Yapboz tahtası ve bizim çocuklarımız denek konumunda, onları deniyorlar bakalım şimdi ne oldu, bir daha değiştirelim sonra ne oldu, bir daha değiştirelim sonra ne oldu. 13 kez, yazık günahtır, çocuklarımıza yatık günah, öğretmenlerimize yazık günah. Eğer siz gerçekten bir ülkeyi seviyorsanız, bir ülkeyi büyütmek ve geliştirmek istiyorsanız, bir ülkeyi dünyada saygın kılmak istiyorsanız eğitime önem vereceksiniz, öğretmene önem vereceksiniz. (Alkışlar) Bakınız bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum: Az önce söyledim, çocuğumuzu hangi gerekçeyle okula gönderdiğimizi söyledim. Eğitim alanı bütün ülkeler için en stratejik alandır. Oturulur uzun uzun konuşulur, tartışılır, ondan sonra kararlar oluşturulur ve uygulamaya konulur. Bizim ülkemizde geldi, Kalkınma Planında yok, Hükümetin programında yok, Milli Eğitim Bakanlığının stratejik planında yok, Bakanlar Kurulunda görüşülmedi, 5 AKP milletvekili kanun teklifi verdi, hiçbirisi eğitimci değil; kavga dövüş bu kanunu Parlamentodan çıkardılar. Şimdi Türkiye geriye gidiyor. Bilimsel yayınlarda İran Türkiye yi geçmiş durumda şu anda. Üzülüyorum ama bunu söylemek zorundayım. Sadece eğitimin ilk, orta bölümünü değil, üniversiteleri de bitirdiler bunlar, birer medreseye dönüştürdüler üniversiteleri. Oysa bizim üniversitelerimizin ışık saçması lazım, çocuklarımızın orada bilgiyi bilimi öğrenmesi lazım, hayatı sorgulaması lazım, her düşüncenin özgürce tartışılması lazım. Katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceksiniz? Üniversite bilgi üretecek ki o bilgiyi siz mala dönüştürebilesiniz. Eğer üniversite bilgi üretmiyorsa sizin saray yapmanızın hiçbir önemi yok. Siz üniversiteye diyeceksiniz ki bana bilgi üretin diyeceksiniz. Önünüzde engel mi var, ben bütün engelleri kaldıracağım diyeceksiniz. O zaman Türkiye gerçek anlamda itibarlı bir ülke olur. Peki, bu tablo öğrencilerimize nasıl yansıyor? Öğretmeni gördük, eğitimi gördük, Milli Eğitimi gördük, şimdi geliyoruz öğrencilerimize; öğrencilerimize nasıl yansıyor bu? OECD ülkeler, biz de o kuruluşun üyesiyiz. Değerli arkadaşlarım, matematik ve fen alanında yapılan araştırmada bizim öğrencilerimiz en son sırada. Bizim çocuklarımız yeteneksiz mi? Hayır, yetenekli ama verilen eğitim, eğitimin bir sorunlar yumağına dönüşmesi sonuçta geliyor öğrenciye yansıyor. Benim çocuğum neden bu kadar gerilere düşüyor? Sadece o mu? Okuma beceresi açısından, bakın, Slovakya dan sonra Cumhuriyet Halk Partisi - 6 /

7 7 sondan ikinciyiz. Bizim çocuklarımızın okuma becerisi niye olmuyor? Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Güney Kore örneğini vereyim. Biz Güney Kore den önce otomobil üreten bir ülkeyiz, onu da söyleyeyim te Güney Kore ilk yirminin içinde yer almıyordu, bugün Güney Kore geldi bizi de geçti. Güney Kore de gençlerin yüzde 28 i, düzey problemi çözmede yüzde 28; bizde bu oran yüzde 2,2; problem çözme beceresi yüzde 28, bizde 2,2, oturup hep beraber düşünmemiz lazım, benim çocuklarım neden bu eğitime mahkûm ediliyor diye. Ve bir soru soralım: Davutoğlu TÜRGEV in farkında mı acaba? TÜRGEV in ne olduğunu biliyor mu acaba? Neden TÜRGEV diyorum biliyor musunuz? Biliyorsunuz, siyasi nüfuz sonucu elde edilen rüşvet havuzu TÜRGEV, paralar devletten, ihale mi alacaksın, git TÜRGEV e parayı yatır sonra gel ihaleyi al, yoksa ben sana para vermem, rüşvetin merkezi. Başında kurucuları arasında da dönemin Başbakanın çocukları var, başında da Bilal oğlan var. Bilal oğlan ne yapıyor bakın? Bakın arkadaşlar, eğitimin hangi konuma geldiğini bilmeniz açısından söylüyorum. Bilal oğlan gidiyor Milli Eğitim Bakanlığının üst düzey bürokratlarını topluyor ve onlara milli eğitim politikasının nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Milli Eğitim Bakanı ne iş yapıyor acaba? Korkuluk gibi koltuğunda oturuyor Milli Eğitim Bakanlığı yaptığını sanıyor. Sen bu ortama nasıl izin verirsin? Hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir nokta bu değerli arkadaşlar. Çocuk, bütün anne ve babalar için en önemli kişidir. Çocuğumuzun en iyi koşullarda yetişmesini isteriz. İyi bir iş sahibi olmasını isteriz. Peki, bu tabloda bizim çocuklarımız nasıl yetişecek? Durumu iyi olanlar belli, özel okula, Avrupa ya şuraya buraya gönderiyorlar, benim derdim onlar değil ki benim derdim Mehmet Efendi nin oğlu ne olacak, Ayşe Teyze nin oğlu ne olacak, onlar nasıl okuyacaklar? (Alkışlar) Emekli Ahmet Bey in çocuğu nasıl okuyacak, derdimiz o. Ama bunlar unutulmuş vaziyette. O nedenle ben bütün öğretmen kardeşlerime tekrar sesleniyorum: Sizin bütün sorunlarınızı biliyoruz, nasıl çözüleceğini de biliyoruz. Ben siyasete girmeden önce -bütün öğretmen arkadaşlarım isterlerse o konuşmayı bulurlarbana soru sormuşlardı. Bir gün yetkili bir konuma gelirseniz en çok parayı nereye verirsiniz? diye. Gözü kapalı olarak şu cevabı vermiştim: En çok parayı öğretmenlere veririm demiştim çünkü bir ülkenin geleceği öğretmenlerdir. (Alkışlar) Bedelli askerlik konusunu getirdiler. Ne diyorlardı? Efendim olur mu bedelli askerlik? Zenginin çocuğu gidecek para yatıracak askerlikten sıyıracak, gariban Mehmet Efendi nin oğlu, hadi bakalım doğru askere, bu olmaz. Biz de olmaz dedik. Ama biz bir kanun teklifi verdik. Durumu iyi olandan parayı alacaksın, aynı yaş grubuna girip durumu iyi olmayandan parayı almayacaksın. Böylece ikisi de kısa dönem askerlikten yararlanacak. Neden? Biz sosyal demokrat partiyiz, biz ezilenlerin partisiyiz, yoksulların partisiyiz, biz onların haklarını savunacağız. (Alkışlar) Şimdi getirmişler, durumu iyi olanlar askere gitmeyecek, durumu iyi olmayan? Hadi, doğru nöbete. Bunu kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Bedelliyse bedelli, alırsın ama aynı şartlarda yoksulun çocuğu da yararlanmalı bir bedel ödemeden. Bizim hedefimiz da amacımız da bu. Son günlerde bir tartışma daha var, son iki üç gündür devam ediyor, yüzde 10 seçim barajı olsun mu olmasın mı? Biz şuna inanırız, halkın tercihlerine inanırız. Seçimlerin de demokrasinin en önemli göstergelerinden biri olduğuna inanırız ama yüzde 10 seçim barajını içimize sindiremiyoruz, doğru da bulmuyoruz, kalkması gerektiğine inanıyoruz. Size örnek vereyim seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 34 oy aldı. Peki, Parlamentoya yansıması ne oldu? Yüzde 65; yüzde 34 oy aldı, milletvekillerinin yüzde 65 ini çıkardı. Bu, demokrasi midir? 2007 seçimlerinde yüzde 46 oy aldı; Parlamentonun Cumhuriyet Halk Partisi - 7 /

8 8 yüzde 62 sine sahip oldu. Bu demokrasi midir? Buna Milli irade diyorlar, milli irade yüzde 34, milli irade yüzde 46. Nasıl oluyor da yüzde 34 alıyorsun ama milletvekilinin yüzde 62 sini çıkarıyorsun de yüzde 49 oy aldılar, parlamentonun yüzde 60 ına sahip oldular. Bunun adı milli irade hırsızlığıdır, herkesin bunu bilmesi lazım. (Alkışlar) Gerçi diyeceksiniz ki milli irade hırsızlığıdır dediniz, ondan rahatsız mı olacak? Olmazlar efendim, onların uzmanlık alanı zaten bu. (Alkışlar) Dolayısıyla onların bundan alınacağını falan hiç sanmıyorum. Değerli arkadaşlarım, temsilde adalet denen bir kavram var. Yüzde 1 oy alan bir partinin bile en azından bir milletvekili parlamentoda olmalı, temsilde adaleti sağlamalıyız. Eğer temsilde adaleti sağlamıyorsanız doğru değil. Biz bunu ilk eleştirdiğimizde dediler ki CHP samimi değil, Cumhuriyet Halk Partisi asla samimi değil, bunlar söylerler ama gereğini yapmazlar. Ben de arkadaşlarıma Hemen kanun teklifi verin dedim; yüzde 3, yüzde 5, iki ayrı kanun teklifini verdik, kapı milletvekilleri de kapı gibi imzaladılar, hadi buyurun bakalım kim samimi kim değil. (Alkışlar) Yüzde 10 barajı 12 Eylül darbecilerinin getirdiği yasal düzenlemeden kaynaklanıyor. Diyorlardı ya Biz darbelere karşıyız. Darbeye karşıysan darbe hukukuna da karşı olman lazım; darbeye karşıysan darbe hukukunu değiştirmen lazım; darbeye karşıysan darbe hukukunun arkasına saklanmaman lazım. Temsilde adalet diyorsan yüzde 1 oy alan bir parti bile parlamentoda temsil edilmeli, demokrasi budur. Korkuyorlar şimdi, Anayasa Mahkemesi acaba iptal kararı verir mi? Niye paniğe kapılıyorsunuz? Bugün Davutoğlu bir de öneri götürüyor Anayasa Mahkemesine şöyle yapın diye öneri götürüyor. Anayasa mızda diyor ki: Hiçbir makam, mevki yargıya talimat veremez ama adamın haberi yok ki bundan. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bugün konuşmasında Sayın Davutoğlu, tabii biraz üzülerek dinledim, dedikodulardan yola çıkarak partiyle ilgili yorum yapıyor. Ya, sana yakışır mı dedikodudan yola çıkmak? Gizli bölge toplantılarımızı yaptık, katılan arkadaşlarımız vardır, iki bölüm yaptık; bir, medyaya açık bölüm, bir de medyaya kapalı bölüm. Medyaya açık bölümde söyleyeceklerimizi söyledik; Diyarbakır da da söyledik, İzmir de de, Edirne de de, Antalya da da söyledik. Düşüncelerimiz bu, gayet net. (Alkışlar) Efendim, kapalı bölümde konuşmalardan yola çıkarak, kendisine göre gerekçe uydurarak bizi eleştirmeye kalkıyor. Sen akademisyen misin arkadaş, dedikoducu musun? Akademisyensen dedikodulardan beslenmeyeceksin. Oturacaksın adam gibi, gerekirse açacaksın telefon veya soracaksın böyle bir şey oldu mu olmadı mı diye. Biz sana doğruyu söyleriz, evet oldu veya olmadı deriz. Biz senin gibi değiliz; biz dürüst ve samimi insanlarız. (Alkışlar) Sevgili dostlarım, bütün yurttaşlarıma seslendim, her yerde seslendim, yine sesleniyorum: On iki yıldır bir parti var iktidarda, on iki yılın sonunda geldiğimiz nokta meydandadır. Eğer hayatından memnunsan, herhangi bir kaygı taşımıyorsan adresin belli, git, Adalet ve Kalkınma Partisine oy ver, hiçbir itirazım olmaz ama memnun değilsen, çiftçiysen, emekliysen, üreticiysen, besiciysen, işçiysen, taşeron işçisiysen, sanayiciysen hayatından memnun değilsen o zaman artık sadece ben düşünmeyeceğim sen de düşüneceksin, tercihini yapacaksın; demokrasiden yana, üretimden yana, emekten yana, işçiden yana, taşerondan yana, çiftçiden, emekliden yana tercihimizi kullanacağız, Türkiye den yana tercihimizi kullanacağız daha huzurlu ve daha mutlu bir Türkiye için. Cumhuriyet Halk Partisi - 8 /

9 9 Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi - 9 /