T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI"

Transkript

1 1 T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI KAYSERİ İL MERKEZİNDE DOĞUM YAPAN KADINLARDA DOĞUM SONU DEPRESYON SIKLIĞI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER Hazırlayan Ayşegül AKDENİZ ERKEN Danışman Prof. Dr. Osman GÜNAY Yüksek Lisans Tezi Ocak 2016 KAYSERİ

2 2 T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI KAYSERİ İL MERKEZİNDE DOĞUM YAPAN KADINLARDA DOĞUM SONU DEPRESYON SIKLIĞI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER (Yüksek Lisans Tezi) Hazırlayan Ayşegül AKDENİZ ERKEN Danışman Prof. Dr. Osman GÜNAY Ocak 2016 KAYSERİ

3 i BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim. Ayşegül AKDENİZ ERKEN

4 ii YÖNERGEYE UYGUNLUK ONAYI Kayseri İl Merkezinde Doğum Yapan Kadınlarda Doğum Sonu Depresyon Sıklığı ve Etkileyen Faktörler adlı Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi ne uygun olarak hazırlanmıştır. Tezi Hazırlayan Ayşegül AKDENİZ ERKEN Danışman Prof. Dr. Osman GÜNAY Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman GÜNAY

5 iii Prof. Dr. Osman GÜNAY danışmanlığında Ayşegül AKDENİZ ERKEN tarafından hazırlanan Kayseri İl Merkezinde Doğum Yapan Kadınlarda Doğum Sonu Depresyon Sıklığı ve Etkileyen Faktörler adlı bu çalışma jürimiz tarafından Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir. 17/12/2015 JÜRİ: İmza Danışman : Prof. Dr. Osman GÜNAY... Üye : Prof. Dr. Ahmet ÖZTÜRK... Üye : Yrd. Doç. Sibel ARGUVANLI... ONAY: Bu tezin kabulü Enstitü Yönetim Kurulu nun.tarih ve sayılı kararı ile onaylanmıştır.../.. /2015 Prof. Dr. Saim ÖZDAMAR Enstitü Müdürü

6 iv TEŞEKKÜR Çalışmam esnasında benden engin bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen Danışman hocam Prof. Dr. Osman GÜNAY a ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyelerine teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Tez çalışmamda yardımlarını esirgemeyen eşim Enes ERKEN e, aileme, kardeşlerim Gonca AKDENİZ ve Tolga AKDENİZ e teşekkürlerimi sunarım. Ocak 2016, KAYSERİ Ayşegül AKDENİZ ERKEN

7 v KAYSERİ İL MERKEZİNDE DOĞUM YAPAN KADINLARDA DOĞUM SONU DEPRESYON SIKLIĞI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER Ayşegül Akdeniz ERKEN Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ocak 2016 Danışman: Prof. Dr. Osman GÜNAY ÖZET Giriş ve Amaç: Doğum sonu depresyon (DSD) doğum sonrası dönemde kadınlarda sık görülen annenin ve çocuğun sağlığını olumsuz etkileyen sorunlardan biridir. Bu çalışma, Kayseri İl merkezinde doğum yapan kadınlarda DSD sıklığını ve bunun çeşitli sosyo-demografik ve obstetrik faktörlerle ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada çok aşamalı örnekleme yöntemi kullanıldı. İlk aşamada, Kayseri İl merkezindeki bulunan 52 aile sağlığı merkezlerinden(asm) üç tanesi rastgele seçildi. Seçilen ASM ler de toplam 38 aile hekimi görev yapmaktadır. İkinci aşamada bu aile hekimlerine kayıtlı olup, Mart 2014 Mart 2015 tarihleri arasında doğum yapan ve araştırma kriterlerine uygun 600 kadın araştırma kapsamına alındı. Araştırma grubundaki kadınlar doğumdan sonraki haftalar arasında, herhangi bir nedenle ASM lere başvurduklarında, araştırma hakkında bilgilendirilip sözel onamları alındı. Çalışmaya katılmayı kabul eden kadınlara, araştırmacılar tarafından hazırlanan ve 44 sorudan oluşan sosyo demografik ve obstetrik verilerin bulunduğu anket formu ve 10 sorudan oluşan Edinburgh Postnatal Depresyon Ölçeği (EPDS) uygulandı. Verilerin istatistiksel analizinde ki kare testi, unpaired t testi ve tek yönlü ANOVA testi kullanıldı. P<0.05 değerleri anlamlı kabul edildi. Bulgular: Araştırma grubunda ortalama depresyon puanı 7.8±4.8 olup, kadınların %18 i doğum sonu depresyon olarak kabul edilmiştir. Daha önce depresyon öyküsü olanlarda, istemeden gebe kalanlarda, evliliğinde sorun yaşayanlarda, eşinin ailesiyle ilişkisi kötü olanlarda ve ev kadınlarında ortalama depresyon puanı ve depresyon sıklığı önemli ölçüde yüksek bulunmuştur. Buna karşılık,

8 vi annenin öğrenim düzeyi, ailenin ekonomik durumu, doğum öncesi bakım alma durumu, doğumun şekli, bebekte sorun olma durumu ve bebeği emzirme durumunun DSD sıklığına önemli bir etkisi bulunmamıştır. Sonuç: DSD sıklığını ve zararlarını azaltmak için istenmeyen gebelikler önlenmeli, gebelikten önce veya gebelik sırasında depresyon öyküsü olan kadınlar daha yakından izlenmeli ve depresif belirti saptananlar için uzman desteği sağlanmalıdır. Anahtar kelimeler: Gebelik, doğum sonu depresyon, sosyo demografik faktörler

9 vii PREVELANCE OF POSTPARTUM DEPRESSION IN WOMEN WHO GAVE BIRTH IN PROVINCIAL CENTER OF KAYSERI AND FACTORS AFFECTING Ayşegül Akdeniz ERKEN Erciyes University, Institute of Health Sciences Department of Public Health Mater of Science Dissertation, January 2016 Supervisor: Prof. Dr. Osman GÜNAY ABSTRACT Background and Objective: Postpartum depression (PPD ) is one of the problem which can affect negatively maternaland infant health and frequent disease in wowen in the postpartum period.. Aim of this study is to determine the prevelance rate of postpartum depression in women who gave birth and its relationship with the various socio-demographic and obstetric factors in provincial center of Kayseri. Materials and Methods: Multi-stage sampling method was used in this study. In the first stage, three of 52 family health centers in provincial center of Kayseri were randomly selected. In these selected family health centers 37 family physicians were working. In the second stage, 600 women who registered to these family physicians, gave birth from March 2014 to March 2015 and meet research criteria were included in this study. When women in the study group applied to family health center for any reason in the postpartum 4 to 10 weeks, were informed about the study and were received verbal consent. Women who agreed to participate in the study, a socio-demographic questionnaire prepared by researchers and consisting of 44 questions and Edinburgh Postnatal Depression Scale (EPDS) consisting of 10 questions were performed. Chi-square test, unpaired t test and one-way ANOVA were used for statiscal analysis. P <0.05 was considered statistically significant. Results: The mean depression score in the study group was 7.8 ± 4.8, 18% of women has been accepted as postpartum depression.

10 viii Mean depression score and incidence rate of depression has been found significantly higher among the wowen who have previous history of depression, unwanted pregnancies, problems in marriage, poor relationship with husband s family and were housewives. In contrast, educational level of the women, economic level of the family, receiving antenatal care, way of delivery, problem of baby and breastfeeding have not significant effects on postpartum depression. Conclusion:. To reduce the incidence and damages of postpartum depression; unwanted pregnancies should be prevented, women with a history of depression before pregnancy or during pregnancy should be monitored closely and professional support should be provided to those detected depressive symptoms. Keywords: Pregnancy, postpartum depression, socio-demographic factors

11 ix İÇİNDEKİLER KAYSERİ İL MERKEZİNDE DOĞUM YAPAN KADINLARDA DOĞUM SONU DEPRESYON SIKLIĞI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK... i YÖNERGEYE UYGUNLUK ONAYI... ii KABUL VE ONAY... iii TEŞEKKÜR... iv ÖZET... v ABSTRACT... vii İÇİNDEKİLER... ix KISALTMALAR... xi 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER DOĞUM SONU DÖNEMDEKİ DUYGUSAL DEĞİŞİKLİKLER Annelik Hüznü (Maternity Blues) Belirtiler Tedavi Doğum Sonu Depresyon Tanımı ve Önemi Doğum Sonu Depresyonun Görülme Zamanı ve Görülme Sıklığı Belirtiler Risk Faktörleri Etiyoloji Tanı Tedavi Postpartum Psikoz Görülme Sıklığı... 17

12 x Belirtileri Tanı Tedavi GEREÇ ve YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR KAYNAKLAR EKLER EK 1. ETİK KURUL ONAYI EK 2. ANKET EK 3. EDİNBURGH POSTNATAL DEPRESYON SKALASI EK 4. ARAŞTIRMA İZİN BELGESİ ÖZGEÇMİŞ... 57

13 xi KISALTMALAR ASM : Aile Sağlığı Merkezi DSD : Doğum Sonu Depresyon EPDS : Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası EKT : Elektro Konvülziv Tedavi Max : Maximum Min : Minimum PPP : Postpartum Psikoz SD : Standart Deviasyon

14 xii TABLOLAR LİSTESİ Tablo 4.1. Araştırmaya katılan kadınların ve eşlerinin yaş özelliklerine göre dağılımları Tablo 4.2. Araştırmaya katılan kadınların ve eşlerinin sosyo-demografik özelliklerine göre dağılımları Tablo 4.3. Araştırmaya katılan kadınların doğurganlık özelliklerine göre dağılımları 23 Tablo 4.4. Küretaj yaptıran kadınların küretaj nedenlerine göre dağılımları Tablo 4.5. Araştırmaya katılan kadınların gebelik ile ilgili özelliklerinin dağılımları. 24 Tablo 4.6. Araştırmaya katılan kadınların doğum ile ilgili özelliklerinin dağılımı Tablo 4.7. Araştırmaya katılanların kadınların son doğumdaki bebeklerinin cinsiyeti ile ilgili beklentilerine göre dağılımları Tablo 4.8. Araştırmaya katılan kadınların depresyon puanlarına göre dağılımı Tablo 4.9. Araştırmaya katılan kadınların eğitim durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların çalışma durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların ekonomik durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların evliliğinde sorun olma durumuna göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların eşinin ailesiyle ilişki durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların gebeliklerinin planlı olma durumuna göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların gebeliği isteme durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların gebelikten önce depresyon yaşama durumuna göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması... 30

15 xiii Tablo Araştırmaya katılan kadınlarda gebelikte depresyon öyküsüne göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması.30 Tablo Araştırmaya katılan kadınların doğum öncesi bakım alma durumuna göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması.. 31 Tablo Araştırmaya katılan kadınların doğum şekline göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların bebeklerinde sağlık sorunu olma durumuna göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması Tablo Araştırmaya katılan kadınların bebeklerini emzirme durumlarına göre EPDS puanlarının ve depresyon durumunun karşılaştırılması... 32

16 1 1.GİRİŞ Gebelik ve doğum dönemi fizyolojik ve biyolojik değişimlerin yanında önemli ruhsal değişikliklerin yaşandığı bir süreçtir. Gebeliğin kadını geriye dönüşümsüz olarak etkileyebileceği ve kalıcı ruhsal değişiklikler yapacağı bilinmektedir (1). Gebelik ve doğum sonrası dönemde annede gelişen psikiyatrik hastalık hem çocuğun gelişimini olumsuz etkilemekte hem de annede belirgin hastalıklara yol açmaktadır (2). Uluslararası çalışmalar depresyonun büyük çoğunluğunun gebelik, doğum, lohusalık gibi doğurganlık süreçlerini içine alan yaş aralığındaki kadınlarda görüldüğünü belirtmektedir (3,4). Gebelik, bireylerin ebeveynlik rolüne adım attıkları ilk basamaktır. Ancak, gebe olmaya ya da ebeveyn olmaya karar verme her zaman planlı, bilinçli ve yalnızca bireylerin kendi isteğine bağlı olarak gelişmemektedir. Çoğu zaman bireyler, bir çocuk doğurmaya yönelik kendilerini motive eden faktörlerin farkında değildirler. Böyle olduğunda gebelik ve ebeveynlik rolüne uyum sağlamak daha da güç olmaktadır. Kadınlar, toplumda bir statü elde etmek, üreme yeteneği kanıtlamak için ya da kültürel baskılardan dolayı bir çocuğa sahip olmak isteyebilirler (5). Bu dönemde ebeveynler bebek bakımı vermek, bebek için güvenli çevre oluşturmak, yeni rollerini öğrenmek ve bebekle ilgili problemlerle baş etmek zorundadır. Bu bakımdan doğum sonu dönem aile için kriz ortamına neden olabilmektedir (6). Yapılan araştırmalar annelerin doğum sonu dönemde normal dönemlerine oranla duygusal sorunları daha sık yaşadıklarını göstermektedir. Komplikasyonsuz doğumları izleyen ilk üç ay içinde ve bazılarına göre ilk iki yıl içinde, kadınların psikiyatrik

17 2 nedenli hastaneye başvurularında belirgin bir artış olmaktadır. Bu dönemde annelerde en sık görülen problemlerden birisi doğum sonu depresyondur (DSD) (7). Doğum sonu dönemin ilk dört haftası duygulanım bozuklukları açısından en riskli dönemdir ve bu süre altıncı aya kadar uzayabilir (8). Geriye dönük epidemiyolojik taramalar ciddi ruhsal hastalıkların ortaya çıkması bakımından, doğum sonrası dönemin gebelik dönemine kıyasla üç veya dört kez daha riskli olduğunu ortaya koymaktadır (8,9). Doğum sonu dönemde annenin duygusal bozukluklara yatkın olmasının nedenleri arasında; doğum sonu dönemde görülen hormonal değişimler, geçirilmiş ruhsal sorunlar, istenmeyen gebelikler, zor doğum eylemi, riskli gebelikler, eşler arasında yaşanan problemler, sosyal destek eksikliği, doğumda sağlık ekibinden yeterli destek alamama ve stresli yaşam gelmektedir (7,10). Birçok kadının mutlu olmaları gerektiğine inandıkları bu dönemde, depresif duygular taşıdıkları için suçluluk duymaları nedeniyle belirtileri saklamaları doğum sonu depresyon tablosunun kolaylıkla gözden kaçmasına neden olmaktadır (10). Doğum sonu dönemde ortaya çıkan psikiyatrik hastalıkların sınırları çok net belirlenmemiş olmakla birlikte, annelik hüznü, DSD ve doğum sonrası psikozu olmak üzere üç grupta toplanmaktadır (8,11). Doğum sonu duygulanım bozuklukları; annelik hüznü ile başlayarak, DSD ve psikoza kadar ilerleyebilmektedir (12). Doğum sonu ilk haftada görülmeye başlanan annelik hüznü annelerin %50-80 inde görülmektedir. Biyolojik ve hormonal değişikliklerin yanı sıra annelik rolüne uyum ile ilgili ortaya çıkan geçici bir durumdur. Anksiyete, yorgunluk, konsantrasyon zorluğu ve ağlama krizleriyle kendini gösterir. Müdahaleye gerek olmadan, yalnız gerekli destek sağlanarak bir, iki hafta içinde kendiliğinden düzelir (13). Yapılan geniş kapsamlı çalışmalar sonucunda, doğum sonu depresyon sıklığının % oranında olduğu saptanmıştır. Doğum sonu depresyon doğumu takip eden iki ya da

18 3 üçüncü haftalardan sonra, olguların çoğunda ilk altı hafta içinde başlar. Başlangıç doğum sonu bir haftadan iki yıla kadar uzayabilir. Başlangıç evresinde çoğunlukla belirti vermez. DSD, annelik hüznü gibi kısa süreli değildir. Tedavi görmeyen kadınlarda üç ay ile bir yıl arasında kendiliğinden düzelebilir (8,11,14). Doğum sonrası dönemde görülen diğer duygulanım bozukluklarından olan doğum sonrası psikoz kadınların % sinde görülmektedir. Sonraki doğumlarda yineleme riski 1/3 olarak bildirilmiştir. Belirtiler genellikle doğum sonu ilk ayda, sıklıkla ilk iki haftada görülmektedir (11,15). Koçyiğit ve Gün ün (16) 2004 yılında Kayseri Doğumevinde doğum yapan kadınlarda yaptığı aynı konulu araştırmada depresyon oranı %21.7 bulunmuştur. Bu veriye göre her beş kadından biri DSD olarak değerlendirilmiştir. DSD anne ve bebek sağlığını etkileyen, toplum sağlığını yakından ilgilendiren önemli bir sorundur. Doğum sonrası depresyonun anne ve çocuk sağlığını olumsuz yönde etkilemesini önlemek, depresyonun erken dönemde tanısının konularak oluşabilecek risklerin önüne geçebilmek için DSD nin saptanması önemlidir. Özellikle lohusalık döneminde yapılan izlemlerde depresyon konusunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bu araştırma, Kayseri İl Merkezi nde doğum yapan kadınlarda doğum sonu depresyon sıklığı ve çeşitli sosyo-demografik ve obstetrik faktörlerin bu sıklığa etkisinin belirlenmesi amacıyla saha araştırması olarak yapılmıştır. Araştırmamızda elde edilen veriler Halk Sağlığı Müdürlüğü yle paylaşılmıştır. ASM lere yapılacak bilgilendirmeyle DSD risk faktörlerine karşı önlem alınabilir ve riskli gruptaki kadınların gerek gebelik gerekse doğum sonu dönemde takibinin daha iyi yapılabileceği düşünülmüştür.

19 4 2.GENEL BİLGİLER 2.1. DOĞUM SONU DÖNEMDEKİ DUYGUSAL DEĞİŞİKLİKLER Doğum sonu dönem; pek çok kadın için fiziksel, sosyal ve emosyonel değişikliklerin görüldüğü önemli bir dönemdir. Doğumun sonuçlanmasıyla başlayan, gebelikte meydana gelen değişikliklerin ortadan kalktığı süreçtir. Kadındaki fiziksel değişikliklerin tamamlanmasıyla ortalama 6-8haftalık bir süreyi kapsar (15). Doğum sonu dönemde annelerde duygulanım bozukluklarını arttıran birçok neden bulunmaktadır. Bu nedenler arasında; hormonal değişimler, geçirilmiş ruhsal sorunlar, istenmeyen ve riskli gebelikler, zor doğum eylemi, adölesan gebelikler, aile içi çatışmalar, hikayesin de depresyon bulunma durumu, ekonomik sıkıntılar, sosyal destek eksikliği, doğumda sağlık ekibinden destek alamama ve stresli yaşam yer almaktadır (6). Doğum sonu dönem, aileye yeni bir üyenin katılmasıyla yeni bir düzenin kurulduğu dönemdir. Anne için bu dönem; bebeğine, doğum sonu rahatsızlıklara, ailedeki yeni düzene ve vücut imgesindeki değişikliklere uyum sağlamak zorunda olduğundan güçtür. Eğer ailede iletişim iyi ise doğum sonu dönemin psikolojik sonuçları pozitiftir (15). Kadın bu dönemde özellikle eş desteğinin beklentisi içindedir ve bu desteğin yeterli düzeyde karşılanması kadının fiziksel ve ruhsal iyilik hali üzerinde olumlu etki göstermektedir. Eğer destek ihtiyacı karşılanmazsa karşılanmamış beklentiler eşler arasındaki ilişkide memnuniyetsizlik yaratmakta, annenin psikososyal durumunu ve ebeveyn davranışlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Doğum sonu dönemdeki sosyal destek anneye yakın çevresi tarafından sağlanan bebek bakımına destek, ev işlerine yardım ve duygusal desteği içermektedir (17,18).

20 5 Sosyal desteğin güçlendirilmesi annenin stres düzeyini azaltarak anne ve bebekte oluşabilecek komplikasyonları önleyebilmektedir (18). Doğum sonrası dönemde annede ortaya çıkan depresyon, annenin, çocuğun ve ailenin çeşitli güçlükler yaşamasına neden olmakta, anne ile çocuk arasında kurulan ilişkiyi, annenin bebek bakımı ve ebeveyn rolünü öğrenmesini etkileyebilmektedir (19,20). Doğum sonu dönemde görülen duygulanım bozuklukları; annelik hüznü, doğum sonu depresyon ve postpartum psikoz olarak sınıflandırılır (8,11). Kendell ve ark.(21)çalışmasında, postpartum dönemde kadınlarda psikiyatrik yatışların belirgin oranda arttığını göstermiştir. Kadınların tüm psikiyatrik yatışlarının %12,5 a varan oranının postpartum dönemde olduğu ortaya konmuştur. Yapılan çalışmalarda postpartum psikiyatrik bozukluğun ilk üç ayda belirginleştiği belirtilmektedir. Depresyon semptomları görülen anneler, belirtilerin 4-6 hafta sonra başladığını ifade etmektedir. Doğumdan sonraki 1-3 aylık dönem DSD başlangıcı açısından en muhtemel zaman olarak kabul edilmektedir. Doğumun ilk aylarında psikiyatrik bozuklukların %24, 3. ayda %40, postpartum yılın son ayında ise %27 olduğunu bildirmiştir. Başta affektif bozukluklar olmak üzere psikiyatrik bozuklukların doğumu takiben iki yıl içinde artan bir insidans gösterdiği tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar doğumu takiben psikozların arttığını desteklemektedir, dahası bütün psikiyatrik tanılarda doğum sonrası prevalans artışı vardır (22). Postpartum psikoz ise doğum sonrası görülen psikiyatrik bozuklukların en şiddetlisidir. Postpartum ilk 1 aylık süre içinde başlayıp, prevelansı %0,1-0,2 dir (22) Annelik Hüznü (Maternity Blues) Doğum sonrası dönemde annede, geçici ve kendini sınırlayıcı ruhsal durum değişiklikleri olabilmektedir. Bu durum annelik hüznü ya da bebek hüznü şeklinde de adlandırılmaktadır (23). Etiyolojisinde birçok hormonal ve sosyodemografik etken araştırılmasına rağmen sonuçlar çelişkilidir. Annelik hüznünün başlangıç zamanlaması doğum sonrası östrojen

21 6 ve progestron düzeylerinin ani düşüşü ile eş zamanlıdır. Bu da doğum sonu hüznünün endokrin bir fenomen olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca oluşan bu hormonal değişikliklerle tetiklenen uykusuzluk, beslenme yetersizliği ve yeni anne olmanın getirdiği stresle artan fizyolojik bir fenomen olarak da değerlendirilmektedir (24,25). Annelik hüznü oldukça sık görülen bir ruh sağlığı sorunudur. Bu fenomen uykusuzluğun yanında yorgunluk, depresif duygulanım ve ağlama ile karakterize olup, doğum sonu ilk günlerde başlayıp, yaklaşık iki hafta sürebilen bir dönemdir (25). Annelik hüznündeki mizaç değişiklikleri geçici kabul edilir ve kadının işlevselliğinde yetersizliğe neden olmadığı düşünülür. Ancak bazı kadınlarda daha ciddi mizaç bozukluklarına öncü olduğu düşünülmektedir. Annelik hüznü geçici bir tablo olmakla beraber, bu olguların %20 sinde postpartum birinci yılda major depresyon gelişebileceği bildirilmektedir (26). Risk faktörleri olarak özgeçmişinde ya da soy geçmişinde depresyon veya premenstrual disfori öyküsü olması da annelik hüznü gelişim riskini arttırmaktadır (27). Yapılan bir çalışmada annelik hüznü olan kadınlarda premenstrüel disfori öyküsünün daha sık olduğu, psikiyatrik öz ve soy geçmişte depresyon öyküsünün daha fazla bulunduğu saptanmıştır (28). Annelik hüznünün prevelansı çeşitli çalışmalarda %40 ile %60 arasında bulunmuştur. Annelik hüznü çeşitli toplum ve kültürlerde çalışılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda Japonya'da annelik hüznü görülme oranı%15-25, İngiltere'de %43 iken Tanzanya'da %76 olarak belirlenmiştir (29) Belirtiler Annelik hüznü genellikle doğum sonrası 3. ya da 4. günde ortaya çıkar; semptomlar geçici olup, 1-2 günden 1-2 haftaya kadar sürebilir (30). Annelik hüznünün belirtileri arasında ağlama, eleştiriye aşırı duyarlılık, yorgunluk, depresif duygu durumu, duygusal dengesizlik, uyku bozuklukları, anksiyete, irritabilite, konfüzyon ve kognitif bozukluklar olabilir. Belirtiler hafif düzeyde olduğundan tablo kedini sınırlayıp müdahale gerektirmeyebilir. Gerçek bir duygulanım bozukluğundan

22 7 çok, doğumun bir komplikasyonu olarak kabul edilir. Bu nedenle hastaların izlenmesi önemlidir (11,31,32) Tedavi Doğum öncesi ve doğum sonrası dönemlerdeki izlemlerde fiziksel rahatsızlıklara dikkat çekildiği kadar, kadının ruh sağlığının da göz önüne alınması ve kadının bu yönde desteklenmesi çok önemlidir. Anne-bebek sağlığı açısından önemli bir sorun oluşturan annelik hüznü gelişimini önlemek için öncelikle yaş grubu tüm kadınların eğitilmesi gerekmektedir. Kadınların eğitilmesi, kadınlık, annelik rollerine hazır olmaları açısından ve doğum sonu duygulanım bozukluklarından korunması için önemlidir (25). Annelik hüznünde ilaç tedavisine gereksinim duyulmaz. Belirtilerin şiddeti azalarak, genellikle iki hafta içinde iyileşirler. Ancak belirtiler beklenen süre içerisinde düzelmezse, depresyona dönüşme riski açısından dikkatli olunmalıdır. Annelik hüznü yaşayan anneler, ailesi ve sağlık personeli tarafından desteklenmeli, annelik hüznü ile nasıl baş edecekleri konusunda bilgilendirilmeli ve bebek bakımına ilişkin bilgi eksiklikleri saptanarak giderilmelidir. Duygusal destek ve bilgilendirme gibi psikoterapötik girişimler bu süreci aşmada yararlı olmaktadır (33-35). Annelik hüznü gelişen olgular DSD ya da psikozun varlığının göz ardı edilmemesi yönünden psikiyatrik açıdan izlenmelidir (11) Doğum Sonu Depresyon Tanımı ve Önemi Psikiyatrik tanı sistemlerin de (DSM-IV ve ICD-10) postpartum ve gebelik döneminde görülen psikiyatrik bozukluklar ayrı bir klinik tanı olarak tanımlanmıştır (36). ICD-10 da ise Fizyolojik Bozukluklar ve Fiziksel Etkenlerle Bağlantılı Davranış Sendromları ana başlığı altında Lohusalıkla Bağlantılı ve Başka Yerde Sınıflandırılmamış Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar olarak bir bölüm ayrılmıştır (36).

23 8 Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından; Tanısal ve İstatistiksel Akıl Bozuklukları Rehberinin dördüncü baskısında (Diagnostic ad Statistical Manual of Mental Disorders, Forth Edition DSM-IV) doğum sonu depresyon kriterleri net olarak tanımlanmıştır. Buna göre DSD doğumdan sonraki 4 hafta içinde ortaya çıkan non-psikotik majör depresyon olarak tanımlanmıştır (37). Depresyon, oluşma nedenleri, gidişi ve tedavisi açısından oldukça karmaşık olan ruhsal bir bozukluktur. Depresyon sadece ruhsal bir çöküntüden ibaret değildir, depresyon olarak isimlendirilen belirtiler ve bulgular kümesidir (38,39). Gebelik ve doğum sonrası dönem birçok insan için özel ve mutlu bir dönem olarak kabul edilmekle birlikte, yeni doğan çocuğunu kucağına sağlıklı bir şekilde alma beklentisi içinde olan anne için aynı zamanda ruhsal bozuklukların gelişimi açısından da riskli bir dönemdir (40). Doğum sonu dönemde görülen depresyon, sadece anne için değil, bebek ve tüm aile için olumsuz sonuçlar doğurabileceğinden, özel bir yaklaşım gerektirmektedir. DSD de anne-bebek arasındaki bağ ciddi bir şekilde bozulur. Depresif anneler, bebekle bağ kurmakta güçlük çekerler. Bu annelerin çocukları, davranışsal ve duygusal güçlüklerin yanı sıra bilişsel fonksiyonlarda da güçlük yaşarlar (41). Başlangıcı sinsi olabilen DSD, özellikle hafif ve orta şiddette olduğunda ve hastanın yardım arayışı desteklenmediğinde, gözden kaçabilir. Bu olgularda DSD uzun süre devam edip, sonunda hastaneye yatış gerektirecek derecede ağırlaşabilir. Bu nedenle erken tanı çok önemlidir (32). DSD ye yatkın anneleri; erken tanımlamak ve tedavi girişimlerinde bulunmak, hastalığın uzun dönemli olumsuz etkilerini en düşük düzeye indirmede yararlı olacaktır. Bu sebeple DSD gelişimine yatkınlık yaratan risk etmenlerini bilmek ve riskli kabul edilebilecek anneleri yakından izlemek önemlidir (30,26).

24 Doğum Sonu Depresyonun Görülme Zamanı ve Görülme Sıklığı Doğum sonu depresyon, doğumdan 2-3 hafta sonra (olguların %80 inde ilk 6 hafta içinde) sinsice başlar. Ancak, başlangıç doğumdan sonraki bir hatta iki yıla kadar uzayabilir. Haftalar ya da aylar süren yavaş bir gelişme gösterir, daha sonra bir plato düzeyine ulaşır ya da düzelir. Bazen doğumdan sonraki 4-5. aylara kadar anlaşılamayarak gözden kaçabilir ya da var olan klinik belirtilerle doğum arasında bir bağlantı kurulamayabilir (11,42). Yapılan çalışmalarda DSD görülme sıklığı; hastaların doğumdan sonra farklı zamanlarda değerlendirilmelerine, popülasyon farklılığına, ülkelerin sosyoekonomik kalkınmışlığına ve tanı koyma aracına bağlı olarak da değişiklik göstermektedir (43,44). Psikiyatrik hastalanma ve depresyon oranlarının hemen doğumu izleyen dönemde arttığına ilişkin yaygın kanı, özellikle son 20 yılda konu ile ilgili yapılan çalışmalarca da desteklenmiştir. Komplikasyonsuz doğumları izleyen ilk üç ay içinde ve bazılarına göre ilk iki yıl içinde, kadınların psikiyatrik nedenli hastane başvurularında belirgin bir artış olmaktadır (40). Cox ve arkadaşlarınca (45) postpartum ilk 5 haftadaki 232 kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre; postpartum ilk 5 hafta içinde depresyonun başlama oranı kontrol grubundaki kadınlara göre 3 kat daha fazla bulunmuştur. Doğum olayının en sık komplikasyonu olan DSD nin yaygınlığı için kullanılan yöntem farklılıklarından dolayı prevelansı ile ilgili değişik oranlar verilmekte olup, bu oranlar % arasında değişmektedir (34,46) Belirtiler DSD belirtileri doğumdan sonra ilk altı haftada görülmeye başlar. Mizaçta değişkenlik, ağlama, irritabilite, anksiyete, yorgunluk, uyku bozuklukları ve yoğunlaşma problemleri ile karakterize, nispeten hafif bir bozukluk olan annelik hüznünün aksine, ağır olgular 2 seneye kadar devam eden majör depresif semptomlarla seyreder (47).

25 10 Enerji azlığı, işlev kaybı, sosyal izolasyon, ajitasyon ve intihar düşünceleri görülebilen bu durum hafif ya da orta şiddette olduğunda, sinsi bir seyir izleyip hastaneye yatışı gerektirecek derecede ağırlaşabilir (48). Sıklıkla bedensel yakınmalar, özellikle aşırı yorgunluk vardır. Hastalarda bebeklerini yeterince sevmedikleriyle ya da bebeğin beslenmesiyle, uykusuyla ilişkili endişeler, bebeğe şiddet uygulamayla ilgili obsesyonel tarzda düşünceler, özkıyım düşünceleri, konsantrasyon güçlüğü, bellek zayıflığı, psikomotor ajitasyon, ağır anksiyete, panik ataklar, kendiliğinden ağlamalar, iştahsızlık, uykusuzluk, bebekle ilgilenmeme ve ağır epizodlar da bebeği öldürmeye ilişkin düşünceler olur (42). DSD semptom profili, yaşamın diğer dönemlerinde görülen major depresif epizoda benzer, ancak zamanlaması ve anne-bebek ilişkisi, ailesel ve toplumsal nedenlerden ötürü özellik taşır. Risklere duyarlı süt çocukluğu dönemine getirdiği yük, anne- çocuk ilişkisini olumsuz yönde etkilemesi ve uzun dönemde yarattığı ciddi sonuçları nedeniyle önem taşımaktadır (49) Risk Faktörleri Doğum sonu dönemde kadınlar daha duygusal ve daha duyarlı olduğundan, depresyon riski artmaktadır. Yeni bir bebeğin dünyaya gelmesi genellikle olumlu ve doyurucu bir yaşantı olsa da, annelerin bir kısmı için bazı duygusal sorunlar ortaya çıkar (50). Risk faktörleri belirlenmiş olmasına rağmen, doğum sonu depresyonun etiyolojisi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Doğum esnasında oluşan dramatik biyolojik değişikliklerden dolayı postpartum mizaç bozukluklarının biyokimyasal ya da hormonal bir dengesizlik sonucu olduğu düşünülmektedir. Biyolojik değişiklikleri ölçmek amacıyla az sayıda çalışma yapılmış ve bunlarda da gonadal hormonlar ve prolaktine odaklanılmıştır. Günümüzdeki elde edilen sonuçlar mizaç değişiklikleri ile hormonlar arasında güçlü bir bağlantıya işaret etmemekte ve çelişkili sonuçlar bildirilmektedir (48,51). Risk faktörlerini belirlemek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar içinde en ayrıntılı ve en kapsamlı çalışma Beck in (52) DSD nin risk

26 11 faktörleri ile ilgili yaptığı meta-analiz çalışmasıdır. Beck, DSD nin ön göstergelerini araştıran yılları arasında yapılan 44 çalışmayı incelemiştir. Bu meta-analiz çalışması sonunda doğum sonu depresyonun en önemli risk faktörleri belirlenmiştir. Bunlar; prenatal depresyon ve anksiyetenin varlığı, geçirilmiş depresyon öyküsü, çocuk bakımına ilişkin yaşanan stresler, sosyal destek eksikliği, stresli yaşam olayları, annelik hüznü, olumsuz evlilik ilişkileri, düşük benlik saygısı, bebeğin huysuzluğu, annenin evlilikten memnuniyeti, sosyoekonomik durum, gebeliğin istenme durumu, ailede depresyon öyküsünün bulunması, eğitim düzeyi, doğum sayısı, prematüre doğum, şiddetli premenstrüel sendrom, emzirmeme, tiroid hastalıkları, gebelik komplikasyonları erken bebek beklentisinin gerçekleşmemesi ve fiziksel yorgunluktur. Annelik hüznü geçiren kadınlar DSD açısından yüksek riskli olarak tespit edilmişlerdir (31). Doğum sonu ilk 6 haftada deprese olan kadınların yarısında prepartum depresif semptomlar ve annelik hüznü tespit edilmiştir. İlk doğumunu yapanlarda doğum sonrası depresyon riskinin daha fazla olduğu bildirilmiştir (42). Emzirmenin DSD için risk faktörü olup olmadığı konusunda ise çelişkili sonuçlar bildirilmektedir. Yapılan bir çalışmada da annelerin beslenme öncesi ve sonrasında duygu durumları değerlendirilmiş ve emziren annelerin emzirme sonrası olumsuz duygularında azalma olduğu, biberonla besleyen annelerin ise bebeğin beslenmesi sonrasın-da olumsuz duygularında artış olduğu saptanmıştır (53). Çocuk sayısının artmasıyla, kadınların kendilerine daha az zaman ayırmaları, uykusuz kalmaları, eş ile duygusal ilişkilerde kopukluk olması, korunmak amacıyla cinsel ilişkiden kaçınılması gibi nedenlerle, kadınlarda kolaylıkla negatif duygu durum geliştiği bildirilmiştir (54). Özellikle doğum sonu depresyon olmak üzere kişisel ya da ailesel depresyon öyküsü, postpartum depresif epizod için riski arttırır. Geçirilmiş DSD epizodu olan kadınlarda sonraki gebeliklerde reküren epizod riski yaklaşık %50'dir (55). Kadınların çalışma durumu ile depresif semptom varlığı arasındaki ilişkiyi vurgulayan bir çalışmada, özellikle ekonomik nedenlerden dolayı iş yaşamına daha erken dönen kadınlarda daha fazla depresyon görüldüğü bildirilmiştir (56).

27 12 Landy ve ark. (57) kendi hayatlarını kendilerinden çok dış etmenlerin kontrol ettiğini düşünen annelerin DSD açısından daha yüksek risk taşıdıklarını bildirmişlerdir. Eğitim düzeyi iyi olan annelerin ebeveynliğe daha iyi uyum sağladıkları, eğitim düzeyi daha iyi olan eşlerin daha destekleyici oldukları, eğitimli kadınların gebelikten önce ya da gebelik sırasında risk faktörleri, semptomları ve tedavi seçme konusunda daha dikkatli oldukları tespit edilmiştir (58,59). Gebelikte mizaç bozuklukları görülen kadınlarda geçmişte intihar girişimleri, kötü sonuçlanan gebelik tecrübeleri ( düşük, küretaj, bebeğe ait hastalıklar), kötü prenatal bakım, beslenme bozukluğu, alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı, gebelikte preeklempsi gibi ciddi tıbbi komplikasyon öyküsü, acil sezaryen ile doğum veya müdahaleli doğum ek stresör faktörler olarak belirlenmiştir (60,61). Depresif annelerin bebeklerinde yenidoğan komplikasyonlarıyla daha çok karşılaşıldığı, bu annelerin bebeklerini daha uyumsuz, daha zor ve huysuz olarak tanımladıkları, bebeklere ilişkin daha fazla güçlük bildirildiği, annelerin ebeveynliğe ilişkin yeterlilik duygularıyla bebeğin mizacı arasında yakın bir ilişki olduğu ve bebeğin mizacının annedeki depresyonu etkilediği bildirilmektedir (62-64) Etiyoloji Birçok risk faktörünün olduğu DSD nin etiyolojisi biyolojik ve psikososyal faktörler ile açıklanmaktadır (32,41) Psiko-sosyal Faktörler Doğum yapan tüm kadınlarda endokrin ve biyokimyasal değişiklikler olmasına karşın, psikiyatrik bozuklukların ancak kadınların bir bölümünde gelişmesi, etiyolojide sosyal stres etmenleri, kişiler arası ilişkiler, sosyal destek sistemleri gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini düşündürmektedir (11,65). Doğum sonu depresyonun ortaya çıkmasında etkili faktörlerden birisi de sosyal destek eksikliğidir. Sosyal destek bireye yakın çevresi tarafından sağlanan her türlü maddi, manevi yardım olarak tanımlanmaktadır (28). Sosyal destek annelerde, annelik rolüne

28 13 ilişkin yeterlilik duygusunu artırarak depresyon görülme riskini azaltmakta ve bebeğin sağlığını olumlu yönde etkilemektedir (11). Depresif semptomları olan kadınlar; geçmiş psikiyatrik öykü, kişilik bozukluğu, alkol ve madde kötüye kullanımı dahil psikiyatrik aile öyküsü açısından dikkatle incelenmelidir. Sosyoekonomik risk faktörleri belirlenmelidir (66). DSD gebelik ve doğumla birlikte yaşanan kayıplara karşı bir yas reaksiyonu olarak değerlendirilebilir. Beden algısı ve rol değişikliklerinin, sosyal ilişkilerdeki değişikliklerin, anneye bağımlı olan bebeğin gereksinimlerinin incinebilir kişilik yapısındaki kadınlarda önemli etkileri olabileceği başka araştırmacılar tarafından da vurgulanmıştır (67). Nicolson (67), DSD yi açıklamada 2 model geliştirdiğini bildirmektedir. Klinik model; doğum sonu depresyonu bir hastalık ya da bozukluk olarak tanımlarken, sosyal modelde doğumun bir yaşam olayı olduğunu ve doğum sonu depresyonun bu yaşam olayına bir yanıt olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Çocuk sahibi olmak kadın için bir kazanç olmakla birlikte, gebelik ve doğumla vücut şeklinde değişme, cinsel çekiciliğin azalması, kişisel alanın kaybı, entelektüel yetiler ve bellekte bir kayıp olduğu algısı, işin, mesleki statünün ya da mesleğe ilişkin beklentilerin kaybı, arkadaşların kaybı, bağımsız kadın rolünden geleneksel kadın rolüne geçiş gibi kimliğe ilişkin birçok kayıp ve değişikliklerin yaşandığına, bu durumun kişisel ilişkilerin niteliğinde de bazı değişikliklere yol açtığına dikkat çekmektedir Biyolojik Faktörler DSD nin biyolojik mekanizması tam olarak açıklanamamıştır. Doğum sonu oluşan duygu durum bozuklukları biyolojik ve psikolojik nedenler üzerine odaklanırken, biyolojik nedenlerle ilgili yeterli sayıda çalışma yoktur. Gebelik ve doğum sonrası dönemde birçok hormonal değişiklik gözlenir. Gebelik dönemi boyunca yüksek düzeylerde seyreden östrojen ve progesteron seviyelerinde doğum sonrası gözlenen ani düşüş, DSD etiyolojisinde önemli bir etken olarak düşünülmektedir (56,57) Doğum sonrası 9. haftada BDÖ kullanılarak yapılan bir çalışmada gebeliğin 36. haftası süresince ve postpartum 2. günde ölçülen serum

29 14 östradiol seviyelerinin depresif kadınlarda, depresyonu olmayan kadınlara göre daha düşük seviyelerde olduğu bulunmuştur. Benzer sonuçlar gebeliğin haftalarında ve postpartum dönemin 1,3,4,6 ve 8. günlerinde ölçülen östradiol sonuçlarıyla da elde edilmiştir. Östrojen ve progesteron gebeliğin üçüncü trimestırının sonunda menstürel siklustaki en yüksek seviyelerine (10-50 katına) çıkarlar, doğumdan sonra da normal seviyelerine dönerler(68). Harris ve ark. (24) tükürükteki progesteron ve prolaktin düzeyleri ile postpartum depresyon arasında anlamlı bağlantı olduğunu saptamışlardır. Bebeklerini emzirmeyen kadınlarda tükürük progesteron konsantrasyonu ile depresyon arasında pozitif bir ilişki bulunurken süt veren kadınlarda bu ilişkinin negatif yönde olduğu görülmüş, buradan yola çıkılarak bebeğini emziren ve emzirmeyen kadınlarda depresyon tedavisinin farklı olabileceği öne sürülmüştür. DSD si olan ve olmayan kadınlarda yapılan hormonal ölçümler çelişkili sonuçlar vermektedir. Bazı çalışmaların verileri hormonlardaki ani değişimlerin DSD ile ilişkili olduğunu gösterirken, bazı çalışma verilerinde ise anormal endokrin fonksiyonları ile DSD gelişimi arasında bir ilişki bulunamamıştır (68) Tanı Doğum sonrası depresyonun erken belirlenmesi ve tedavisi, ciddi depresyon riskini azaltmak, anne, çocuk ve aile sağlığını geliştirmek için önemlidir. Bu nedenle doğum sonrası bakım veren sağlık personelinin, güvenilir bir tarama aracı kullanarak doğum sonrası depresyon için tarama yapmaları, yüksek riskte olan kadınları belirleyerek ileri inceleme ve tedavi için sevk etmeleri önemli sorumlulukları arasında yer almaktadır (69,70). Doğum sonu depresyondaki kadın sık sık ağlama, uykusuzluk, dikkat eksikliği, kendini değersiz hissetme veya kişisel görünümüne dikkat etmeme gibi davranışlar gösterebilir. Doğum sonu depresyonu tanılamak hem depresyonlu kadına yardım etmek, hem de yeni bebek ve diğer çocukların güvenliğini sağlamak açısından önemlidir (52). Gebelikte ve postpartum dönemde ortaya çıkan birçok normal fizyolojik değişikliğin (cinsel ilgide azalma, iştah değişikliği, halsizlik, uyku bozukluğu gibi) depresyonda da

30 15 görülen belirtiler ile aynı olduğu, bu sebeple yalnızca belirtilere odaklanan araştırmalardan yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir (26,43). Doğum sonu depresyonu tanılamak için, herhangi bir depresyon ölçeği yerine, doğum sonu depresyona özgü bir ölçeğin kullanmasının daha güvenilir sonuçlar ortaya çıkaracağı bildirilmektedir (43,58,71) Tedavi DSD tanısı alan bütün kadınlarda geçmiş psikiyatrik öykü, kişilik bozukluğu, madde kullanımı dahil geniş kişisel-ailesel hikaye alınmalı ve fizik muayene yapılmalıdır. Duygu durum değişikliklerine yol açabilen tiroid disfonksiyonu, postpartum periyotta daha sık görülmesi nedeniyle altta yatabilecek herhangi bir tıbbi nedene ait en ufak şüphede gerekli laboratuvar tetkikleri yapılmalıdır. Hipotirodizm veya hipertiroidizmi olan kadınlarda tiroid hormon bozukluğunun tedavisi ile birlikte sıklıkla depresyon tedavisi yapılması da gerekmektedir (72). Risk altında olduğundan şüphenilen kadınlar gebelikte her trimestır en az bir kez ya da semptom şiddetine göre daha sık olmak üzere postpartum haftaya kadar izlenmelidir. Özellikle rekürren depresyon epizodları olan ve gebelikte antidepresan idame tedavisini kesen kadınlar postpartum rekürrens açısından daha fazla risk altındadır (48). Tedavide en önemli adım belirtilerin erken tanınması ve belirtiler kronikleşmeden tedaviye başlanmasıdır (14,45). Doğum sonu depresyonun tedavisi genel olarak belirtilerin türü ve şiddetine göre düzenlenir. Başlangıç döneminde destek, yardım ve bilgilendirme gerekli müdahalelerdendir. Belirtiler devam ettiğinde veya şiddetlendiğinde profesyonel tedavi gereklidir. Annelik işlevlerinin etkilenmediği hafif vakalarda psikoterapi yeterli olmakla birlikte, şiddetli vakalarda danışmanlık ve destekle birlikte antidepresan tedavisi gerekebilir (73). Bireysel, evlilik, aile ve grup psikoterapileri başlıca anneliğe geçiş üzerine odaklanarak; yine evlilik ilişkisi, sosyokültürel beklentiler ve sosyal destek ağı da ihmal

31 16 edilmemelidir. Eşlerin tedavi planına katılmaları sağlanarak tedavinin kapsamlı ve hızlı ilerlemesi sağlanır (74). Peripartum mizaç bozukluklarının farmakolojik tedavisinde teratojenite ve emzirme göz önüne alınmalıdır. Ciddi psikiyatrik hastalığın tedavi edilmemesinin ya da yetersiz tedavisinin riskleri, ilaçlar nedeniyle bebeğe olabilecek davranışsal ve gelişimsel olumsuz etkilerle risk-yarar açısından değerlendirilip emzirme davranışına nasıl devam edileceği konusunda sağlık profosyonelleri tarafından karar verilmelidir (74). Doğum sonu depresyonun şiddetine göre psikoterapötik tedavi, farmakolojik tedavi ve EKT (Elektro Konvülzif Tedavi) den yararlanılabilmektedir (11,41,74). Psikoterapötik Tedavi Doğumla ilişkili duygu durum bozukluklarının tedavisinde, nonpuerperal psikiyatrik tabloların tedavi ilkeleri geçerli olmakla birlikte, doğum sonu psikiyatrik bozuklukların özgün bir psikososyal ve gelişimsel içeriği olduğu da unutulmamalıdır. Yapılan çalışmalarda, psikoterapötik tedaviler (kognitif-davranışçı, psikodinamik ve interpersonel psikoterapi) ve aynı zamanda bireysel danışmanlığın, DSD tedavisinde etkisini kanıtlanmıştır (43). DSD tedavisinde, annenin kendine güvenini kazandırmak, desteklemek, bilgilendirmek, bireysel ve grup terapileri tedavinin temel unsurlarını oluşturmaktadır. Doğum sonu depresyon yaşayan bir annenin, istirahat etmesi ve aile bireylerinin ona karşı desteği de çok önemlidir. DSD sırasında anne ve çocuğun birbirlerinden ayrılmaması gerekir. Bebeğin annesine en fazla gereksinimi olduğu bu dönemde ikisinin de gözlem altında tutularak ve destek verilerek bir arada tutulmaları önemlidir (72). Farmakolojik Tedavi DSD tanısı konan kadınlara antidepresan tedavi başlamak uygun bir yaklaşımdır. Selektif Seratonin Gerialım İnhibitör (SSGİ) grubu ilaçlar tedavide ilk seçenek olmalıdır. Çünkü bu ilaçlar yüksek dozlarda alınsa bile toksik etkileri son derece düşüktür. Ayrıca hastanın daha önce cevap vermiş olduğu herhangi bir antidepresan sınıfından ilaç varsa tedavide göz önüne alınmalıdır. Uyku sorunu yaşayan hastalarda

32 17 Trisiklik Antidepresanlar (TSA) da kullanılabilir. Depresyona ek olarak, belirgin anksiyetesi olan hastalarda kısa dönem benzodiyazepin uygulanması faydalı olabilir (72,75). Elektro konvülziv tedavi (EKT) DSD tedavisinde emzirme önemli bir konudur. Bebeğin beslenmesi için ideal olmasının yanı sıra, emzirmenin bırakılmasının oluşturacağı sosyal baskılar ve suçluluk kadın için ek bir stresör olacaktır. Ancak tüm antidepresanların süte geçtiği unutulmamalıdır. EKT ise doğum sonu depresyon tedavisinde başarı ile uygulanmakta olan ve emziren annelerde bebeğe herhangi bir risk oluşturmadığından tercih edilebilecek bir seçenektir (74) Postpartum Psikoz Postpartum psikoz( PPP) doğum sonrası dönemde ortaya çıkan psikiyatrik bozuklukların en şiddetlisidir (5,37). Başlangıcı genellikle doğumdan 2 hafta sonradır. Postpartum psikoz sıklıkla depresyon, hezeyanlar ve annede kendisine ya da bebeğine zarar verme düşünceleri ile ortaya çıkan bir sendrom dur. Bazı anneler bu dönemde bu düşüncelerini eyleme dönüştürebilecekleri için dikkatli olunmalıdır. Eldeki verilerin büyük çoğunluğu postpartum psikoz ile özellikle bipolar bozukluklar ve majör depresif bozukluk gibi duygu durum bozukluklarının yakın ilişkisi olduğunu düşündürmektedir (72,76) Görülme Sıklığı Doğum sonrası psikoz kadınların % sinde görülmektedir. Sonraki doğumlarda yineleme riski 1/3 olarak bildirilmiştir (11,15). PPP sıklıkla doğumdan sonraki günlerde görülmekle birlikte %80 inde belirtiler ilk bir ay içinde ortaya çıkmaktadır. Genellikle doğum sonrası 2 3 günlük belirtisiz dönem bulunmaktadır (77). Kendell, hastaneye psikiyatrik başvuruların postpartum ilk ayda doğum öncesi döneme göre ortalama 6 kat ve ilk 3 ayda 3-8 kat daha fazla olduğunu göstermiştir (78).

33 Belirtileri Klinik olarak hastalar yorgunluk, uykusuzluk ve dinlenememeden yakınırlar. Ağlama, duygusal dalgalanma dönemleri olabilir. Daha sonra şüphecilik, konfüzyon, dezorganize davranışlar, depersonalizasyon, dezoryantasyon, duygu durumda artış veya şiddetli disfori, dağınıklık, mantıksız ifadeler, bebeğin sağlığı ile ilgili obsesif düşünceler ortaya çıkabilir. Sanrılar (hezeyan) tüm hastaların yaklaşık %50 sinde, varsanılar (halüsinasyon) ise %25 inde ortaya çıkar (76) Tanı PPP doğum sonu depresyondan ayırıcı tanısında; doğum sonu depresyonun klinik tablosunda üzüntü ile birlikte annenin bebeği ile ilgili yetersizlik ve suçluluk duyguları ön plandadır, suisid düşüncesi postpartum psikoza göre daha azdır. Postpartum psikozda klinik tabloya hezeyanlar ve halüsinasyonlar hakimdir (79). Postpartum rahatsızlıklarda psikososyal faktörler olarak eşi tarafından reddedilmişlik hissi ve sevilmeme duygusu, istenmeyen gebelik, daha önceden geçirilmiş psikiyatrik hastalık öyküsü, boşanmış olma, evlilik problemleri ve planlanmamış gebelik gösterilmektedir (80,81). PPP için risk faktörleri primipar oluş ve ailesel ya da kişisel psikiyatrik hastalık öyküsüdür. Genellikle bu kadınlarda manik depresif hastalık ile uyumlu bir klinik gidiş görülür. Ancak bu kadınların çoğunda akut geçici beyin sendromuna benzeyen konfüzyon, çelinebilirlik, dikkat bozukluğu, şaşkınlık hatta delirium durumu gibi ek semptomlar görülür (49,82,83) Tedavi Tedavide genellikle antipsikotikler tercih edilir, antipsikotiklere yanıt alınamadığı durumlarda EKT uygulanabilir. Özellikle intihar ve bebeği öldürme düşüncesi olan anne ile bebeği ayırarak annenin tedavisinin hastanede yapılması gereklidir. Tedavi olan doğum sonu psikozlu hastaların %95.0 i 2 3 ay içinde iyileşmektedirler (77).

34 19 3.GEREÇ ve YÖNTEM 3.1. Örneklem Bu araştırma, Kayseri İl Merkezi'nde yılında yapıldı. Araştırma bölgesi olarak seçilen Kayseri İl Merkezi'nde doğum sonu depresyon sıklığının, Samsun İl merkezinde Sünter ve arkadaşlarının (19) 2002 yılında yaptığı çalışmaya göre %20 dolayında olabileceği düşünüldü. Güven düzeyi 0.95, tolerans değeri 0.05 alınarak, minimum örneklem büyüklüğü 540 olarak hesaplandı. Bu nedenle 600 kadının çalışma kapsamına alınmasına karar verildi. Kayseri il merkezinde; aile hekimi başına düşen nüfusun ortalama 3400 olduğu ve kaba doğum hızının binde 18 olacağı kabul edilerek, bir aile hekimine bağlı nüfusta yılda 60 canlı doğum olabileceği hesaplandı. Veri toplama süreci olarak planlanan dönemde canlı doğum yapan 600 kadına ulaşılabilmesi için araştırma sınırlılıkları göz önünde bulundurularak yaklaşık 30 aile hekimine bağlı nüfusun yeterli olabileceği düşünüldü. Araştırmada çok aşamalı örnekleme yöntemi kullanıldı. Birinci aşamada, Kayseri il merkezindeki 52 aile sağlığı merkezinden 3 tanesi rastgele seçildi. Bu ASM ler; Mustafa Kızıklı ASM, İsmet Yılmaz Akansu ASM ve Hayri ve Mevlüde Güldüoğlu ASM leridir. Seçilen bu aile sağlığı merkezlerinde toplam 38 tane aile hekimi bulunmaktadır. İkinci aşamada, bu aile hekimlerine bağlı nüfusta canlı doğum yapan ve araştırmaya katılma kriterlerine uygun kadınlar çalışma kapsamına alındı. Araştırma verileri Mart 2014 Mart 2015 tarihleri arasında toplanmıştır. Bu aile hekimlerine kayıtlı nüfus bulunmaktadır. Kayıtlı nüfus içerisinde araştırma tarihleri arasında 2049 canlı doğum gerçekleşmiştir.

35 Veri toplama süreci Çalışma kapsamına alınan kadınlar, bebeklerini 4-10 haftalıkken aile sağlığı merkezine aşı için veya başka nedenle getirdiklerinde, kendileriyle araştırmacı ve araştırma hakkında eğitim almış sağlık personeli tarafından birebir görüşülerek araştırmayla ilgili bilgi verildi. ASM lerde çalışma programı belirlenirken, her ASM için haftada bir gün olan bcg aşı günü seçildi. Araştırmayı kabul ettiklerine dair sözlü onamları alındıktan sonra, yüz yüze görüşme yöntemi ile sosyodemografik ve obstetrik verilerin bulunduğu 44 sorudan oluşan anket formu ve 10 sorudan oluşan Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası uygulandı. Toplam 600 kadına ulaşıncaya kadar çalışmaya devam edildi. Anket formu oluşturulurken Koçyiğit ve Gün ün (16) 2002 yılında Kayseri de yaptığı çalışmadan faydalanılmıştır. Veri toplamı işlemi esnasında 96 kadın çalışmaya katılmayı kabul etmemiştir. 65 kadın zamanları olmadığı için araştırmaya katılmayı kabul etmezken 31 ise bebek ile ilgili nedenlerden (ağlama v.s) kaynaklı araştırmaya katılmayı kabul etmemişlerdir. Ayrıca 18 yaşın altında olan kadınlar araştırma kapsamına alınmamıştır. Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası Cox ve arkadaşları (45) Edinburgh Postnatal Depresyon Skalasını geliştirmişler, geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasını yapmışlardır. Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası (EPDS) sağlık hizmeti verenlere erken tanı yönünden yardımcıdır. EPDS nin, Cox ve arkadaşları tarafından 1987 de tanımlanmış (45) ve günümüze kadar pek çok ülkede, farklı dillerde geçerliliğini ve güvenilirliği kanıtlanarak erken postnatal depresyonun klinisyenlerce fark edilmesinde oldukça faydalı olmuştur. EPDS doğum yapan tüm kadınlarda rutin bir tarama amacıyla kullanılabileceği bildirilmektedir. Postpartum örneklerde EPDS nin duyarlılığı %86, özgüllüğü %76 olarak saptanmıştır. Gebelik ve postpartum periodda EPDS nin depresif semptomları doğru olarak ölçtüğü bildirilmiştir. Tanının klinik muayene ve tanı ölçekleri ile doğrulanması gerekmektedir (84).

36 21 Ölçeğin ülkemizde geçerlilik güvenilirlik çalışması Engindeniz (1996) tarafından yapılmıştır (84). Ölçek 10 maddeden oluşmaktadır. Son 7 gün içinde bulunulan duygu durumuna dair sorular içermektedir. Maddeler 4 lü likert biçiminde değerlendirilmekte ve 0-3 arasında puanlanmaktadır. Tüm sorulardan alınan puanlar toplanarak EPDS puanı hesaplanmıştır. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 0, en yüksek puan 30 dur. Ölçekte her bir madde 0,1,2,3, olarak puanlanmakta 3,5,6,7,8,9,10. maddelerin değerlendirilmesinde ise puanlama tersine (3,2,1,0) çevrilmektedir. Ölçeğin kesme noktası 12/13 olarak belirlenmiştir. 13 puan ve üzerinde puan alan bireyler depresyon yönünden risk grubu olarak kabul edilmektedir. EPDS örneği ekte verilmiştir (Ek 3 ). Araştırma izinleri Çalışmayı yapabilmek için Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi nden 02/04/2013 tarihinde 2013/228 nolu etik kurul onayı alınmıştır. Ayrıca ASM lerde çalışma yapabilmek için Kayseri Halk Sağlığı Müdürlüğü nün Aile Hekimliği Uygulama Şube Müdürlüğü nden 07/01/2014 tarihinde 190 nolu araştırma izni alınmıştır (EK 4). Verilerin analizi Elde edilen veriler SPSS 15.0 programında değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel analizinde ki kare testi, independent samples t testi, tek yönlü ANOVA ve poshoc Scheffe testleri kullanılmıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

KONYA İLİNDE POSTPARTUM DEPRESYON SIKLIĞI VE İLİŞKİLİ SOSYODEMOGRAFİK ETMENLER SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

KONYA İLİNDE POSTPARTUM DEPRESYON SIKLIĞI VE İLİŞKİLİ SOSYODEMOGRAFİK ETMENLER SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI TC SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI Prof. Dr. Selma ÇİVİ ANABİLİM DALI BAŞKANI KONYA İLİNDE POSTPARTUM DEPRESYON SIKLIĞI VE İLİŞKİLİ SOSYODEMOGRAFİK ETMENLER Dr. Saniye

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse Perinatal Depresyon gebelik süresince veya gebeliği takip eden ilk 12 ay boyunca

Detaylı

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Dr. Sinem Sevil DEĞİRMENCİ Prof.Dr.Gökay AKSARAY Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Giriş

Detaylı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM DR FARUK UĞUZ KONYA N.E.Ü MERAM TIP FAKÜLTESI PSIKIYATRI A.D. ÖĞR. ÜYESI Açıklama Son iki yıl içinde ilaç endüstrisi vd sivil toplum kuruluşları ile

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD DOĞUM SONRASI DEPRESYON Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Biyolojik değişiklikler Fizyolojik bir süreç bastırılmış ve çözülmemiş çatışmalar karmaşık

Detaylı

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir?? Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem Sıklığı?? Klinik seyir?? Çocuğun ilk travmatik yaşam olayı emzirme bağlanma olumsuz sağlık koşulları yetersiz bakım Doğum Değişim İyi anne olabilecek

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem VI Ön Hekimlik Psikiyatri (Seçmeli) Uygulama Dilimi Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç.

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem VI Ön Hekimlik Psikiyatri (Zorunlu) Uygulama Dilimi Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç.

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYONDA PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYON TANISI Depresif ruh hali İlgi ve isteklerde azalma Enerji azlığı Konsantrasyon bozukluğu ğ İştah bozukluğu Uk Uyku bozukluğu ğ Kendine güven kaybı, suçluluk ve

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler Araştırmacı: İpek SÖNMEZ Konuşmacı: İpek SÖNMEZ Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN Bu sunum için herhangi bir kurumdan destek alınmamıştır.

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 Lösemiye bağlı Psikososyal Geç Etkiler Fiziksel Görünüm (Saç

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ Bu kitapçık Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Beyin Görüntüleme ve Elektrofizyoloji Birimi tarafından hazırlanmıştır. Şubat 2010 1 DEPRESYON

Detaylı

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ Egemen Ünal*, Reşat Aydın*, Gülnur Tekgöl Uzuner**, Oğuz Osman Erdinç**, Selma Metintaş* *Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Detaylı

İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG.

İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG. İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG. K.Nahit Özmenler Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Aytül Karabekiroğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi 53 üncü Ulusal

Detaylı

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Dr. SiğnemÖZTEKİN, Psikolog Duygu KUZU, Dr. Güneş CAN, Prof. Dr. AyşenESEN DANACI Giriş: Ayrılma anksiyetesi bozukluğu,

Detaylı

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi Ebe Huriye Güven Gebelik dönemi fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA GİRİŞ: Yaygın anksiyete bozukluğu, birtakım olay ya da etkinliklerle ilgili olarak, bireyin denetlemekte zorlandığı,

Detaylı

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 7 Ekim 2010 MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI DSM IV Madde bağımlılığı Madde

Detaylı

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Dr. Hasan KARADAĞ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Gündüz aşırı uykululukta genel popülasyonun % 4-6

Detaylı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler

Detaylı

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON Depresyon en az iki hafta süren, çoğunlukla daha uzun süreyle devam eden, işlevselliği çok ciddi bir oranda bozan, tedavi edilebilir tıbbi problemlerden bir

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Psikoloji Lisans www.gunescocuk.com Tanım Kişinin genel duygu durumundaki bir bozulma, dış şartlara ve durumlara göre uygunsuz bir

Detaylı

SANAYİDE ÇALIŞAN GENÇ ERİŞKİN ERKEKLERİN YAŞAM KALİTESİ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARININ BELİRLENMESİ

SANAYİDE ÇALIŞAN GENÇ ERİŞKİN ERKEKLERİN YAŞAM KALİTESİ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARININ BELİRLENMESİ SANAYİDE ÇALIŞAN GENÇ ERİŞKİN ERKEKLERİN YAŞAM KALİTESİ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARININ BELİRLENMESİ Yrd. Doç. Dr. Tahsin Gökhan TELATAR Sinop Üniversitesi SYO İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü 28.03.2017 Uluslararası

Detaylı

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Eylemin psikolojisi Kadının psikolojik olarak eyleme ve doğuma uyumu ile ilgilidir. Bu da doğrudan doğum sürecinin seyrini etkiler. Bu faktörlerden herhangi birinin

Detaylı

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Giriş DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), çocukluk çağının en sık görülen

Detaylı

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır Ruhsal Travma Değerlendirme Formu APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır A. SOSYODEMOGRAFİK BİLGİLER 1. Adı Soyadı:... 2. Protokol No:... 3. Başvuru Tarihi:...

Detaylı

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Dahili Servisler Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHP) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), her 10 çocuktan birinde görülmesi, ruhsal, sosyal

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri MADDE BAĞIMLILIĞI BAĞIMLILIK Bağımlılık, bireyin kendi ruhsal ve bedensel sağlığına

Detaylı

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) Şermin Yalın Sapmaz Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU Hemşire Deniz YALÇIN Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma Ve Uygulama Merkezi Pediatri Hematoloji Onkoloji Kliniği Servis Sorumlu Hemşiresi Sunum Planı Hastanın servise kabulü

Detaylı

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 1 AÇIKLAMA 2014-2017 Araştırmacı: ---- Konuşmacı: ----- Danışman:

Detaylı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ Hazırlayan: PSİKİYATRİ Anabilim Dalı 1 PSİKİYATRİ STAJI TANITIM REHBERİ Ders Kodu Dersin

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU

SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU Dersin adı Üreme Sağlığı Anabilim dalı Sorumlu öğretim üyesi E-posta adresi Halk Sağlığı Prof.Dr.Haldun SÜMER

Detaylı

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı 20172018 Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Dönem Koordinatörü: Doç. Dr. Coşkun SILAN Koordinatör Yardımcısı: Yrd. Doç.

Detaylı

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindekipayı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 Akılcı İlaç Kullanımı;

Detaylı

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor? Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor? Ebru Turgut 1, Yunus Emre Sönmez 2, Şeref Can Gürel 1, Sertaç Ak 1 1 Hacettepe

Detaylı

Açıklama 2008 2010. Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

Açıklama 2008 2010. Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur. Açıklama 2008 2010 Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur. Gençlerde DEHB nin Öğrenim Hayatı Üzerine Etkileri Dr Aytül Karabekiroğlu Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER PSH 501 - Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Temelleri

Detaylı

Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir

Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir Aynı zamanda sağlıksız yaşam stilinin birikmiş etkilerinin

Detaylı

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp Kayıp, yaşam döngüsünün her evresinde yaşanır. bağımsızlık kaybı ilişki kaybı, sağlık kaybı, iş kaybı, ekonomik kayıp, evcil hayvan kaybı, organ

Detaylı

Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması

Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması Meryem METİNOĞLU Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü Giriş Doğum kadın hayatında yaşanılan

Detaylı

DOĞUM TRAVMASI ve EBELİK YAKLAŞIMLARI

DOĞUM TRAVMASI ve EBELİK YAKLAŞIMLARI DOĞUM TRAVMASI ve EBELİK YAKLAŞIMLARI Yard.Doç.Dr. Gözde GÖKÇE İSBİR Mersin Üniversitesi İçel Sağlık Yüksekokulu Ebelik Bölümü gozdegokce@gmail.com gozdegokceisbir@mersin.edu.tr Kadının Yaşam Döngüsü Her

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

ABSTRACT $WWLWXGHV 7RZDUGV )DPLO\ 3ODQQLQJ RI :RPHQ $QG $IIHFWLQJ )DFWRUV

ABSTRACT $WWLWXGHV 7RZDUGV )DPLO\ 3ODQQLQJ RI :RPHQ $QG $IIHFWLQJ )DFWRUV ÖZET Amaç: Araştırma, Aile Planlaması (AP) polikliniğine başvuran kadınların AP ye ilişkin tutumlarını ve bunu etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma

Detaylı

14. ULUSAL HALK SAĞLIĞI KONGRESİ, 4-7 EKİM 2011 P220 CEZAEVİNDE BULUNAN MAHKÛMLARIN İLKYARDIM BİLGİ DÜZEYLERİ

14. ULUSAL HALK SAĞLIĞI KONGRESİ, 4-7 EKİM 2011 P220 CEZAEVİNDE BULUNAN MAHKÛMLARIN İLKYARDIM BİLGİ DÜZEYLERİ P220 CEZAEVİNDE BULUNAN MAHKÛMLARIN İLKYARDIM BİLGİ DÜZEYLERİ SÜMBÜLE KÖKSOY, EMİNE ÖNCÜ, ŞENAY ŞERMET, MEHMET ALİ SUNGUR Mersin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu sumbulekoksoy@gmail.com Bildiri Konusu:

Detaylı

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir. Psikiyatrinin en önemli hastalıklarından biridir. Bu hastalıkta gerçeği değerlendirme yetisinde bozulma, acayip tuhaf davranışlar, hezeyanlar ( mantıksız, saçma, olması mümkün olmayan veya olması mümkün

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME

Detaylı

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Lityum psikiyatri 1950 1980lerde lityum bazı antikonvülzanlara benzer etki Ayrı ayrı ve yineleyen nöbetler şeklinde ortaya çıkan manik depresyon ve epilepsi Böylece

Detaylı

aslolan kendine zarar vermemek Horace Wells in ayak izleri sağlık çalışanlarının sağlığı ve refahı

aslolan kendine zarar vermemek Horace Wells in ayak izleri sağlık çalışanlarının sağlığı ve refahı Ruhsal sorunlar söz konusu olduğunda anestezistler nasıl davranmalı? Dr. Mustafa Sercan Mesleki geçmiş Bakırköy RSHH Abant İzzet Baysal Üniversitesi Örgütsel geçmiş Türkiye Psikiyatri Derneği (2. Başkan)

Detaylı

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Dr. Berker Duman Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri AD, Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi BD Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları

Detaylı

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ BÖLÜM 1 GİRİŞ Tablo 1.1 Hanehalkı ve kişi görüşmelerinin sonuçları...15 BÖLÜM 2 HANEHALKI NÜFUSU VE KONUT ÖZELLİKLERİ Tablo 2.1 Yaş, yerleşim yeri ve cinsiyete göre hanehalkı

Detaylı

POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ

POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ Sevil Şahin 1, İlknur Demirhan 1, Sibel Peksoy 1, Sena Kaplan 1, Gülay Dinç 2 1 Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri

Detaylı

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

Detaylı

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results:

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results: ÖZET Amaç: Bu araştırma, üniversite öğrencilerinin akılcı ilaç kullanma davranışlarını belirlemek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel türde planlanan araştırmanın evrenini;; bir kız ve

Detaylı

190 kadın planlanmamış ya da istenmeyen gebelikle karşılaşmakta, 110 kadında gebeliğe bağlı komplikasyon gelişmekte,

190 kadın planlanmamış ya da istenmeyen gebelikle karşılaşmakta, 110 kadında gebeliğe bağlı komplikasyon gelişmekte, Dünyada her bir dakikada 380 kadın gebe kalmakta, 190 kadın planlanmamış ya da istenmeyen gebelikle karşılaşmakta, 110 kadında gebeliğe bağlı komplikasyon gelişmekte, 40 kadın sağlıksız düşük yapmaktadır.

Detaylı

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Günü Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalımızın bilgilendirme metni:

Detaylı

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Sedat Batmaz 1, Emrah Songur 1, Mesut Yıldız 2, Zekiye Çelikbaş 1, Nurgül Yeşilyaprak 1, Hanife

Detaylı

KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ. Dr. Levent ŞAHİN

KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ. Dr. Levent ŞAHİN T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ AİLE HEKİMLİĞİ KLİNİĞİ KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ

Detaylı

Bir Üniversite Hastanesinin Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinde Yaşam Kalitesi, İş Kazaları ve Vardiyalı Çalışmanın Etkileri

Bir Üniversite Hastanesinin Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinde Yaşam Kalitesi, İş Kazaları ve Vardiyalı Çalışmanın Etkileri Bir Üniversite Hastanesinin Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinde Yaşam Kalitesi, İş Kazaları ve Vardiyalı Çalışmanın Etkileri Didem Yüzügüllü, Necdet Aytaç, Muhsin Akbaba Çukurova Üniversitesi Halk Sağlığı

Detaylı

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK Hayatın erken döneminde ebeveyn kaybı veya ihmali gibi

Detaylı

TRSM de Rehabilitasyonun

TRSM de Rehabilitasyonun TRSM de Rehabilitasyonun Yeri Dr. Ayla Yazıcı BRSHH Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörü 7.10.2010 Şizofreni tedavisinde çok boyutlu yaklaşım Şizofreni tedavisinde çok boyutlu yaklaşım

Detaylı

GÜVENLİ ANNELİK. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 2016

GÜVENLİ ANNELİK. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 2016 GÜVENLİ ANNELİK Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 2016 Bu sunum; Arş. Gör. Dr. Tuğçe Şanver, Arş. Gör. Dr. Can Keskin ve Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış tarafından hazırlanmıştır.

Detaylı

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ* İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri 25 TÜRKİYE DE SIK KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK HASTALIKLAR Sempozyum Dizisi No:62 Mart 2008 S:25-30 PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

Detaylı

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ *Aysun Çakır, *Hanife Köse,*Songül Ovalı Güral, *Acıbadem Kadıköy Hastanesi GİRİŞ

Detaylı

Gelişimsel Endişeler ve Kaçırılmış Fırsatlar. Tuba Çelen Yoldaş, Elif Nursel Özmert, Yıldırım Beyazıt, Bilge Tanrıkulu, Hasan Yetim, Banu Çakır

Gelişimsel Endişeler ve Kaçırılmış Fırsatlar. Tuba Çelen Yoldaş, Elif Nursel Özmert, Yıldırım Beyazıt, Bilge Tanrıkulu, Hasan Yetim, Banu Çakır Gelişimsel Endişeler ve Kaçırılmış Fırsatlar Tuba Çelen Yoldaş, Elif Nursel Özmert, Yıldırım Beyazıt, Bilge Tanrıkulu, Hasan Yetim, Banu Çakır Giriş Gelişimsel sorunlar bütün uluslarda önemli bir çocukluk

Detaylı

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 DSÖ tahminlerine

Detaylı

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme Doç. Dr. Levent KÜEY* Özet Depresyon psikiyatrik bozukluklar arasýnda en sýk karþýlaþýlan hastalýklardan biridir. Depresif hastalarýn önemli bir

Detaylı

HAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ

HAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ HAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ Doç.Dr. Cemil ÇELİK Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Sunumun Hedefleri Genel Bilgiler mtbi

Detaylı

KANSER VE CİNSEL YAŞAM

KANSER VE CİNSEL YAŞAM KANSER VE CİNSEL YAŞAM Doç. Dr. Ülgen Okyayuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri A.D. Klinik Psikoloji Öğretim Üyesi Son zamanlarda kanserin tedavisinde ilgi sadece tanı ve agresif tedaviyle

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR Feray Gökdoğan 1, Duygu Kes 2, Döndü Tuna 3, Gülay Turgay 4 1 British University of Nicosia, Hemşirelik Bölümü 2 Karabük

Detaylı

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ SUNUM PLANI: Hareketli çocuk kime denir? Klinik ilgi odağı olması gereken çocuklar hangileridir?

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ KKTC YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ Edim MACİLA BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR PROGRAMI YÜKSEK LİSANS TEZİ LEFKOŞA,

Detaylı

Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık. Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Zirvesi

Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık. Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Zirvesi Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi 2017- Psikiyatri Zirvesi 1 Karmakarışık olan Gebe - lohusa olmak mı? Kadın olmak mı? 2 Kadın olmak ve DDB Bipolar

Detaylı

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir? Psikolojiye Giriş İşler Kötüye Gittiğinde Olanlar: Zihinsel Bozukluklar 1. Kısım Ders 18 Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları Susan Noeln-Hoeksema Psikoloj Profesörü Yale Üniversitesi 2 Anormallik

Detaylı

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler Osman SEZGİN 1 0 Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler.

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

Özgün Problem Çözme Becerileri

Özgün Problem Çözme Becerileri Özgün Problem Çözme Becerileri Research Agenda for General Practice / Family Medicine and Primary Health Care in Europe; Specific Problem Solving Skills ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ

Detaylı

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI STAJIN TANITIMI EĞİTİM DÖNEMİ STAJ SÜRESİ YERLEŞKE EĞİTİM BİRİMLERİ DERSHANE : Dönem V : 5 iş günü : Cebeci Hastanesi : Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri

Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri Yrd. Doç. Dr. Esengül Kayan Beykent Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 04.10.2017 Çalışmanın Amacı 1.Üniversite öğrencilerinde

Detaylı

ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ. Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır.

ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ. Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır. ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞININ ÖNEMİ Sağlık; bireyin beden, ruh ve sosyal açıdan tam bir iyilik durumunda olmasıdır. Anne-çocuk sağlığı hizmetlerinin amacı; özelde anne ve çocukların, genelde ise toplumun sağlıklı

Detaylı