bengisu Tarsus Cengiz Topel Lisesi Okul Dergisi Mart 2010 Sayı: 2

Transkript

1 bengisu Tarsus Cengiz Topel Lisesi Okul Dergisi Mart 2010 Sayı: 2

2 İmtiyaz Sahibi : Çetinkaya DÜNDAR (Okul Müdürü) Yazı İşleri Müdürü : Ali KAYA (Müdür Yardımcısı) Genel Yayın Yönetmeni: Mahmut ALTUN (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni) Yayın Danışmanları: Ethem Aydos, Yusuf Özturan, Mahmut Yıldırım, Makbule Karakurt, Ayten Keleş,Emel Can, Defne Burcu Akkoyun, Zehra Ataş, Benay Yiğit, M.Salih Özçiftçi Mehmet Gürkan, Fatma Şeker, Savaş Hoy Yayın Ekibi: Halil Aktan, Kübra Can, Merve Levent,Yüksel Demirtaş, Münire Çolak, Fatma Sevim Peker, Eda Sindar, Mustafa Çiltepe, Mehmet Özmiş, Kübra Güngör, Hasret Derince, Büşra Yüksel, Bahar Gedik, Sevim Kalkan, Gülseren Yaşar, Gamze Coşkun, Sevim Özkardeş, Hasibe Akın, Özlem Şimşek, Küra Kısa EDİTÖRDEN Bengisu dan herkese merhaba, İkinci sayımızı çıkarmanın hazzını yaşıyoruz. Birinci sayının çıkmasıyla gelen yapıcı eleştirileri dikkate alarak yolumuza devam ediyoruz. İdare, öğretmen ve öğrencilere; verdikleri destekten dolayı minnettarız. Bengisu ile eğitmek, öğretmek ve eğlendirmek gayesiyle yola çıktık. Öğrencilerimizin saklı kalmış güzelliklerini Bengisu ile keşfetme imkanını elde ettik. Geleceğin yazar ve şairlerinin Bengisu ile su yüzüne çıkmasını sağladık. Çünkü Bengisu, hayata hayat veren dergidir. Siz de gelin bu hayat kaynağından bir damla nuş ediniz. Bengisu ile yeni sayılarda buluşmak dileğiyle Mahmut ALTUN Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.

3 Diken olup ayağa batacağına, gül ol da yakaya takıl bengisu Çetinkaya DÜNDAR Müdür SEVGİ VE PAYLAŞMAK Yayın hayatına yeni bir sayısını daha ekleyen dergimizin yayınlanması için, çaba sarf eden herkesi, en içten duygularımla kutluyorum. Sahip olduğumuz her şey bizimdir. Ancak bizim olan bizlere fayda sağlayan canlı, cansız nesnelere sadece sahip olmak yeterli değildir, onları doğal yaşam içerisinde sahiplenmek bize ve gelecek nesillerimize doğal ve en verimli halleriyle daima faydalı olacak şekilde devamlılıklarını sağlamak bizlerin en önemli görevidir. Doğal ve temiz bir çevre sağlıklı yaşamanın temel şartıdır. Bir zamanlar sahip olduğumuz doğal yaşamın şu anda yarıya yakınının yok olmuş olduğu gerçeğini düşündüğümüzde sahip olduklarımızın kıymetini bilmemizin önemi daha da çok anlaşılmaktadır. Doğal yaşamın bir parçası olduğumuz olabilecek olumlu, olumsuz her gelişmeden etkilendiğimiz bir gerçektir. Doğal ortamında bir yaprağın bize ve çevresine sağladıklarını, bilinçsizce yok edebileceğimiz bir ağacın, bizlere kaybettirdiklerini, doğal ortamların, doğal yaşam için ve doğal döngü için önemini öğrendiğimizde bu konularda daha bilinçli hareket etmemizin gerekliliği daha da çok anlaşılacaktır. Öğrenmenin yaşı yoktur, lütfen hep öğrenmeye çalışalım. Yaşanabilecek güzel bir vatan, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en önemli ve en güzel mirastır. Okuma, araştırma, öğrenme isteği ve doğa sevgisi, Sevginin ve paylaşmanın hazzını yaşayabilme, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız için çok önemli niteliklerdir Yılı üniversite sınavı sonrası doksan bir öğrencimizi çeşitli üniversitelere yerleştirebilme başarımız, kız voleybol takımımızın üç yıldır il şampiyonu olmasının yanında her Yıl Türkiye iller arası gerçekleşen, voleybol çeyrek ve yarı finallerinde gösterdiği başarılar ve aldığı dereceler, futbol ve basketbol takımlarımızın ilçe ve il çapında almış olduğu başarılı sonuçlar, kültürel ve sosyal etkiliklerdeki başarılarımız ve çeşitli yarışmalarda aldığımız başarılı dereceler, okulumuzda temiz ve yeşil bir çevre oluşturma çabalarımızın ortaya çıkan güzel sonuçları; Cengiz Topel Lisesi Ailesi olarak her alanda iyi bir noktada olduğumuzun birer güzel örnekleridir. İnsanın süsü Yüzdür, Yüzün süsü Göz, Gözün süsü Dildir, Dilin süsü ise söz. Sözün tüm güzelliklerin temeli olduğunu unutmamanız dileklerimle, Damlaya Damlaya Göl olur. Ata sözün -den yola çıkarak güzel olan her şeye bir damla da bizden çabamıza güç veren herkese teşekkür ediyor ve Bengisu dergimizin damladan deryaya dönüşmesini diliyorum. Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma bengisu

4 Dünyayı Düzeltmek Adam, pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için pijama -larını giyer ve eline gazetesini alır. Düşüncesi, bütün gün miskinlik yapıp evde oturmaktır. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak gelir ve sinemaya ne zaman gideceklerini sorar. Baba, oğlunu bu hafta sonu sinemaya götürmeye söz vermiştir ama iç dışarıya çıkmak istemediğin- den bir bahaneyle oğlunu başından savmak ister.birden, gazetenin promosyon olarak verdiği Ziya ÖZDEMİR dünya haritası gözüne ilişir. Önce dünya haritasını keserek Müdür Başyardımcısı küçük parçalara ayırır ve oğluna; "Eğer bu haritayı birleştirip düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim." der. İçinden de, oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen, bu haritayı akşama kadar düzeltemez, der. Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak gelir. Baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz!" der. Adam önce oğlunun söylediğine inanamaz. Ama haritanın tamamlandığını görünce, hayretler içinde bunu nasıl yaptığını sorar. Çocuk şu cevabı verir: "Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya da kendiliğinden düzeliverdi..." Evet çocuklar..kendimizi düzelttiğimiz zaman her şeyin düzelebileceğini unutmamalıyız.size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi siz de başkasına yapmazsanız bilin ki düzelme yolunda gerekli adımları atmışsınızdır.o halde önce bir insan olarak; kesilen, dağılan parçalarımızı bir araya getirip kendimizden başlamalıyız düzeltmeye

5 UNUTULAN DEĞERLERİMİZ İçinde yaşadığımız toplumda bugün bazı kavram ve değerler hızla tahrip olmaktadır. Buna bağlı olarak hem toplumsal yapımızda ve hem de milli birliğimizde istemediğimiz haller vuku bulmaktadır. En azından bu sosyal-ahlaki değerlerin bir kısmını koruyamazsak yarın daha büyük sıkıntılara duçar olmamız kaçınılmazdır. Nedir bu değerler? Hoşgörü, fedakârlık, sabırlı olmak vb. toplumsal yapımızı ayakta tutan dinamiklerdir. Ali KAYA Müdür Yardımcısı Hoşgörü; muhatap olunan kişi veya toplumun her haline müspet yaklaşım değildir.muhatabı ötekileştirmeden, dışlamadan ve kendi değerlerimizden de ödün vermeden farklılıklarıyla kabullenebilmektir.yani ortak paydada buluşabilmektir. Aynı vatanda yaşayan insanların sevinçte, kederde, savaşta ve barışta, aynı bayrak ve aynı ülke için birlikte hareket edebilme duygusunu taşımasıdır.. Hoşgörü ortak değerleri farklılıklara rağmen birlikte yaşatabilmektir. Bu nedenledir ki,hoşgörü kelimesi Milletimizle mücessem olmuştur.imparatorluklar kuran birçok farklı unsurları idare eden ecdadımız hoşgörünün ve adaletin adeta muhafızı olmuştur. Mesela Çanakkale savaşında bizimle birlikte mücadele eden 57.Alayın tabibi Yüzbaşı Dimitroyati Rum asıllı olmasına rağmen, vatan savunmasında Mehmetçiklerle beraber işgalci güçlere karşı savaşmıştır. Aldığı yaralarla öleceğini anlayınca emir erine Ali Çavuş sakın beni gavur diyerek Hıristiyan mezarlığına gömmeyin, beni sizlerden ayırmayın diye vasiyet eder. Bugün Yüzbaşı Dimitroyati 57. Alay şehitliğinde Mehmetçikle beraber ebedi istirahatgâhında uyumaktadır. Farklılıkları hoşgörürü ile ortak noktada buluşturmanın neticesi budur işte. Bir Rum bu toprakları kendi vatanı sayıp uğrunda ölebiliyorsa, sahip olduğu değerleri saygıyla karşılayıp ayrıştırmamak gerekir. Böylece ortak değerleri benimsemiş bireylerde birlik ve beraberliğin mayasını oluşturulmuş olur.içinde yaşadığımız şu devirde, bu mayaya şiddetle ihtiyacımız vardır. Fedakârlık; sadece kendimizi düşünmeyip, önce ülkemiz, davamız ve gerektiğinde arkadaşımız için karşılık beklemeden çalışmak ve gayret göstermektir. İnsanlığın ufkunu aydınlatan ilim ve devlet adamları birer fedakârlık abidesidir. Bizler yanalım ki cemiyetimiz aydınlansın diyen Mevlana gibi ilim adamları sayesinde beşeriyet medeniyet basamaklarında yol almıştır. İşte bu yüzden bizler birey olarak yalnızca kişisel kaygıyla hareket etmeden, çoğunluğun ve yarınlarımızın daha müreffeh olması adına hareket edebilmeliyiz. Eğer bu amaçla bir gayret olmazsa başlangıçta geçici olarak biz kazanmış gibi görünürüz, ama gerçekte hem toplum ve hem de kendimiz kaybetmiş oluruz. Bu bakımdan bize verilen vazifeyi hakkıyla ifa edelim ki, vicdani ve sosyal açıdan mesuliyetimizi yerine getirmiş olalım. Zirveye çıkmak için sabır, gayret, azim ve fedakârlık gereklidir. Ama yapılan mücadelenin sonunda elde edilen başarı ve mutluluk güçlükleri bir anda unutturur.bu yoldaki çalışmaları da insanlık tarihi saygı ve hürmetle ölümsüzleştirir.hangi işi yapıyorsak en güzelini en iyisini, müessesemizin, toplumumuzun ve nihayetinde kendimizin faydasına yönelik olarak azami derecede gayret göstererek yapmalıyız. Aksi halde biz gereği gibi vazifemizi yapmadan başkalarını eleştirmeye hakkımız yoktur.sonuçta fedakârlık kendini aşmış idealleri olan bireylerin meziyetidir.tarih ve medeniyet de bu insanların adını altın harflerle kayıt altına almaktadır.

6 Sami Banarlı nın şu vecizesi ne kadar DİKAP ÖĞRETMENİ HAYATTA BAŞARILI OLMANIN ON İKİ KURALI 1-HEDEF: Herkesin ulaşmak istediği bir hedefi vardır. Önemli olan bunun büyüklüğüdür. Basit hedeflerden ziyade yüce ve yükseklere odaklanmalıdır. Ufuklu insan olmak, geleceği görmek, hayal etmek, hayallerden asla vazgeçmemek başarının temelidir. Aya çıkan, denizler altına inebilen insanoğlu önce bunu hayal etmiş sonra gerçekleştirmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul u fethetmeden önce, bütün Osmanlı, Orhan Gazi den itibaren kızıl elma olarak burayı hedeflemiş adeta rüyalarını süslemiştir. Muammer EŞİYOK Büyük edebiyat tarihçisi Nihat manidardır. Biz, nice yıllardan beri çocuklarımıza hemen hiç rüya gördürmedik. Onları rüya görmekten korkuttuk. Hedeflerimizdeki bilgisizlik, samimiyetsizlik ve ölçüsüzlük yüzünden hemen her ideal aşırılık kâbuslarına saptı. Ne dini, ne milli ne medeni sağlam bir ülkümüz olabildi. Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr fayda vermez. Hedefiniz yoksa fırsatları nasıl kullanacağınızı, yelkenlerinizi ne şekilde ayarlayacağınızı bilemezsiniz. 2-PLANLI ÇALIŞMA: Planlı ve düzenli olmak başarının ön şartıdır. Plansızlık zaman kaybından başka bir şey değildir. Geleceğin sahipleri planlı ve düzenli çalışanlardır. Zaman telafisi mümkün olmayan insana bahşedilmiş çok değerli bir hazinedir. Zamanın her saniyesi kıymetlidir. Kısaca vakit nakittir. Farz edin ki bankada bir hesabınız var ve bu hesabınıza her gün, sadece o gün içerisinde harcananız şartıyla, 24 altın yatırılıyor. Bu altını bir içinde harcamazsanız ertesi güne devredilmiyor, ne yaparsınız? Bu altını yerli yerinde kullanmaya çalışmaz mısınız? Bize her gün verilen 24 saat de hesabımıza o gün harcamak şartıyla yatırılan para gibidir. Bilinçli bir şekilde farkında olarak harcadığımız her dakika bizi hem kârlı hem de mutlu eder. Okula gitmek, ders çalışmak, kitap okumak, arkadaşımıza, anne-babamıza, komşumuza yardım etmek, yaratıcının rızası gözetilerek yapılan bütün davranışlar hatta yemek, uyku, bile farkında ve bilinçli yapılırsa vaktimizin kıymetini biliyoruz demektir. 3-RUH VE BEDEN SAĞLIĞI: Başarının bir diğer şartı da sıhhatli olmaya ve sıhhatini devam ettirmeye çalışmaktır. Vatanımızın refah ve selameti sağlıklı ve çalışkan insanlara bağlıdır. Sağlığın başı temizlik ve zararlı maddelerden uzak kalmaktır. Elbisemizi ve vücudumuzu temiz tuttuğumuz gibi ruhumuzu da temiz tutarak zararlı alışkanlıklardan uzak dururuz. Faydalı alışkanlıklar kazanarak onları davam ettiririz. Sağlığımızı koruyacak şekilde az yemek, az uyku ve az konuşmaya dikkat ederiz. Sağlığı en güzel Kanuni Sultan Süleyman ın dizeleri anlatır: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. 4-NEFSE HÂKİMİYET: İradeye iyi sahip olmak demektir. Hayatta en başarılı insanlar; nefislerine hâkim olan, iradesini kontrol edebilen insanlardır. Yaşadığımız çevrede iyilikler ve kötülükler iç içedir. Kötülüklerden kaçınmanın en pratik yolu iyi ve faydalı olan işlerle meşgul olmaktır. İnsan asla boş durmamalı, her zaman iyi şeylerle vaktini değerlendirmelidir. Hz. Ali nin çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar, çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar buyurması son derece anlamlıdır. 5- KENDİNE GÜVEN: Öz güven olarak da tanımlanan bu durum başarının temelidir. Kendine güvenmek demek, ben hiç kimseye muhtaç olmadan her şeyi başarırım demek değildir. Kendimize olan güvenimiz, yaratıcımıza olan ihtiyacımızı asla unutturmamalıdır. Bizden büyük ve akıllı olanların öğütlerini dinlemeli, ancak kendimiz de iyi düşünmeyi, iyi seçmeyi, isabetli hareket etmeyi başarmalıyız. Cesaretli olmalı, hayatın gerisine baktığımız zaman yaptıklarımızdan ziyade yapmadıklarımız için üzülebileceğimizi bilmeliyiz. 6-AZİM VE SEBAT: Azim gayrette direnç, sebat ise kararlılık demektir. Başarının yolu azimli olmaktan geçer. Asfaltlarda, kaldırımlarda ve taş binaların duvarlarında ortaya çıkan çiçek ve bitkiler azmin ve sebatın en güzel örneğidir. Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır. (Balzac) Caddeleri, sokakları, evleri aydınlatan ampulü icad eden Edison, yaptığı yüzlerce deneyde başarısız olmuş, asla vazgeçmeyerek denemeye devam etmiş, sonunda istediği neticeye ulaşmıştır. (iki binden fazla deney yaptığı ifade edilmektedir.)

7 İskoçyalı fakir bir ailenin çocuğu olan Alexandr Fleming küçüklüğünde kar, çamur, yağmur, demeden her gün 7 km. yürüyerek okuluna giderdi, sonuçta Penisilini icad etmiştir. İmam Buhârî daha küçük yaşta onbeş bin hadis ezberlemiştir. Te lif eser yazmaya başladığında henüz yüzünde sakal bile çıkmamıştı. İzafiyet teorisinin kuramcısı Albert Einstein dört yaşına kadar konuşamamış, okumayı ise yedi yaşında öğrenebilmiştir. Öğretmeni Einstein i tanımlarken şu ifadeleri kullanmış: Kafası çok yavaş çalışıyor. Üstelik çok asosyal ve aptalca düşlerin peşinde bir serseri. Daha sonra okuldan atıldığı için de Zürih Politeknik okulu na kabul edilmemiş. Dünyaca tanınan filozofumuz İbn-i Sina, dünyaca meşhur eseri Kitabü ş-şifa adlı eserini devamlı çalışmasına borçludur. Eserini kaleme alabilmek için her sabah namazından sonra Bağdat ta bir caminin büyük kandili altında kuşluk vaktine kadar, takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Ordusu güçlü bir düşman tarafından dağıtılan Cengiz Han, düşman askerlerinden saklanmak için bir ağacın arkasına gizlenir. Bu esnada bir karıncanın kendisinden daha büyük mısır tanesini dik bir duvarın arkasına taşıma çabasını seyreder. Karınca mısır tanesini tam altmış dokuz kez taşımaya çalışır. Ve her defasında başarısız olur. Ama mücadeleyi bırakmaz. Yetmişinci denemesini yapar. Bu sefer hedefine ulaşır ve mısır tanesini duvarın öbür tarafına geçirir. Bu durumu ibretle seyretmekte olan Cengiz Han bulunduğu yerden haykırarak çıkar. O başarılı oldu ben de başarılı olacağım der. Gerçekten de kısa bir süre içinde ordusunu toparlar ve topraklarını Karadenizden yukarı Ganj nehrine kadar genişletir. 7-DOĞRULUK VE GÜVEN: Başarılı insan doğru ve güvenilir kimsedir. Dürüst insan özünde ve sözünde doğru olandır. Yalan ve hile nedir bilmez. İnsan o kimsedir ki ne alçak olur aldatır,ne de ahmak olur aldanır. Kötülüğü anlaşılacağı için değil, fena olduğu için yapmaz. Kendisine ait olmayan bir şeyi sahibinden izinsiz kesinlikle almaz. Okuluna çevresine zarar vermez, bilakis korur, kollar. Doğru, güvenilir insan aynı anda sadık ve vefalıdır. Ailesine sadâkatlıdır; anne ve babasına itaat eder. İlim öğrendiği okuluna sadakatlıdır; öğretmenlerine saygılıdır. Çevreye, komşuya, arkadaşa vefalıdır. Vatana, millete, dine, imana, bayrağa sadakatlıdır. 8-SEVGİ VE ŞEFKAT: Yaratılanı hoş gör yaratandan dolayı, kültürüyle yoğrulan insan kimseye kin beslemez. Kimseden nefret etmez, kimseyi hor görmez ve aşağılamaz. Dedikodudan uzak durur, insanların arkasından konuşmaz. Sonsuz affedicidir, engin hoşgörülüdür. Dikene baksa da gülü görür. 9-BEŞERÎ İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEK: Başarılı insan sosyal insandır. İnsani münasebetlerini üst seviyede tutar. Dost ve arkadaş edinir. Arkadaşları ve arkadaşlığı seviyelidir. Ailesini ve öğretmenlerini üzecek arkadaşlıklardan sakınır. Sonradan pişmanlık duyabileceği davranışlardan kaçınır. En kötü arkadaş; arkadaşını zararlı alışkanlıklara teşvik edip, arkadaşını çalışmaktan alıkoyan eğlence ve oyuna yöneltendir. Takım çalışması başarıda önemlidir, çalışkan ve dürüst insanlarla beraber olmalıdır. Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan korkmalıdır. 10-KİBAR VE NEZAKETLİ OLMAK: Başarıda nezaket hep artı puandır. Herkese karşı kibar olmalı ancak az kimse ile samimi olmalıdır. Görgü kurallarını öğrenip riayet etmelidir. Kibar olmayı asla unutmamalı, giyimine özen göstermelidir. Asla unutmamalıdır ki insanlar giyimleri ile karşılanır, konuşmaları ile uğurlanır. 11-GENEL KÜLTÜRÜ ARTIRMAK: Gayemizi, "geniş ve sağlam kültürlü, görgülü, terbiyeli, mensup olduğumuz cemiyetimize yararlı, güzel yazan, güzel konuşan, doğru düşünen, iyi işler yapan kimseler olmak" üzere belirlemeliyiz. Bunu sağlamak ise, birtakım ön şartlar ister. Ancak ve ancak bu ön şartları gerçekleştirir, belirli bilgiler ve prensiplere göre hareket edersek, olumlu sonuç alabiliriz. Meselâ: Her şeyden önce verimli ve muntazam çalışmaya alışmalıyız; hafızamızı iyi kullanmalı, muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeli, dikkatli olmalı, çok okumalı, iyi dinlemeli, güzel not tutmalı, konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz 12-YABANCI DİL ÖĞRENMEK: Hayatta başarının bir diğer şartı da bir, hatta birden fazla yabancı dili konuşup, o dillerde okuyup yazabilmektir. Küçük yaştan itibaren dil öğrenmenin yollarını aramak, ilk başta ön hazırlıkla başlayıp, bazı önemli belirlemeleri ezberlemekten geçer. İnsan anlamadığını sevebilir, fakat sevmediğini anlayamaz. Cenap Şahabettin

8 SIRLARLA DOLU İNŞA TEKNOLOJİSİ Antik Mısır'da inşa edilen ve günümüzde hala büyük bir hayranlıkla izlenen en önemli eserler gizemli piramitlerdir. Bu piramitlerin en ihtişamlısı olan "Büyük Piramit" şimdiye kadar dünya üzerinde inşa edilmiş en büyük taş yapı olarak kabul edilir. Bu piramidin nasıl inşa edildiği konusunda Herodot zamanından itibaren birçok tarihçi ve arkeolog, çeşitli teoriler ortaya atmıştır. Kimileri bu piramidin yapımı sırasında kölelerin çalıştırıldığını ve rampa tekniğinden basamaklı piramide kadar birçok yöntemin kullanıldığını savunmuştur. Bu yöntemlerin karşımıza çıkan manzarası şöyledir: -Bu piramidi kölelerin inşa etmiş olma ihtimali durumunda, çalışan köle sayısının gibi olağanüstü bir rakam olması gerekirdi. Savaş HOY Eğer inşa tekniği olarak rampa yöntemi kullanılmış olsaydı, piramidin yapımı Coğrafya Öğretmeni bittikten sonra bu rampanın yıkılması için yaklaşık 8 yıl gerekirdi. Mısır bilimcisi Garde-Hansen'e göre bu, oldukça saçma bir teoriydi. Çünkü bu rampanın yıkılmasından sonra geride kalan dev moloz artıklarını bir yerlerde görmemiz gerekirdi. Ama böyle bir delile hiçbir yerde rastlanmamıştır. Garde-Hansen, diğer teorisyenlerin önemsemediği bazı yönleri ele almış ve şunları söylemiştir: Piramidi ziyaret ettiğinizde şaşırtıcı görüntüleri gözünüzün önüne getirmeye çalışın: 5000 yıl önceki taş ocağı işçisi, günde, piramitlerin inşasında kullanılan 330 taş blok üretiyor. Suyun bastırdığı mevsimde, günde 4000 blok Nil nehrinin üzerinde taşınıyor ve Giza platosuna gelindiğinde bu taşlar platodan yukarıya taşınarak, piramidin inşa edileceği bölgeye ulaştırılıyor. Eğer bu şartlar altında taşıma işlemi gerçekleşiyor olsaydı, dakikada 6.67 blok taşınması gerekirdi. Bu sonuç, sunulan teorinin geçersizliği için yeterli bir rakamdır. Tüm bunların yanında, piramidin bir yüzeyinin alanının yaklaşık olarak 2.5 hektar olduğu düşünülürse, her bir yüzeyin yaklaşık olarak kaplama taşıyla kaplanmış olması gerekir. Bu taşlar da öylesine itinayla yerleştirilmiştir ki, taşlar arasında bırakılan mesafe bir kağıdın geçmesine olanak vermeyecek derecede dardır. Tüm bunlar piramitlerin yapımlarıyla ilgili sırların günümüz bilim ve teknolojisiyle dahi çözülemediğini gösteren bilgilerden bazılarıdır. Bermuda Şeytan Üçgeni Bermuda Şeytan Üçgeni, Atlantik(Atlas) Okyanusunda, ABD'nin güneydoğu kıyılarında, açıklanamayan gemi, tekne ve uçak kayıpları gibi paranormal olayların yaşandığı bir alandır. Bu üçgenin köşelerinde Bermuda, Florida'daki Miami, ve Puerto Rico'daki San Juan olduğu kabul edilmektedir. Kimsenin açıklama getiremediği bu esrarengiz olaylar, içinde bilim adamlarının da bulunduğu pek çok insan tarafından "doğaüstü bir takım güçlerin yaptırımı" olarak algılandı ve öyle lanse edildi. Bu esrarengiz üçgen ile ilgili olarak yapılan son iddia ise uzun yıllardır devam eden araştırmaların birkaç yıl önce bir sonuç verdiğinin iddia edilmesi ile ortaya çıktı. Bu son iddiaya göre tüm bu gizemli olaylar aslında basit bir doğal gaz cilvesi idi. Yer altından fışkıran doğal gazlar, sadece yüksek kara parçalarından değil, deniz ve okyanus tabanlarından da çıkarlar.çünkü deniz tabanları da üstü suyla kaplanmış alçak kara parçalarıdır. Ancak, okyanusların derinliklerindeki bölgelerden çıkmak isteyen doğal gazlar, oradaki çok düşük ısının da etkisiyle katı hâle dönüşürler ve "hidrat" denilen beyaz ve tebeşirimsi bir madde hâline gelir. Çok derinlere dalabilen robot kameralarının bu bölgedeki kar beyaz okyanus tabanını ve bazı gemi enkazlarını resimlemesinden sonra konuya şu bilimsel açıklama getirilmiştir: Bu bölge, Gulf Stream denilen sıcak su akıntısının da geçtiği yerdir. Tabanın bazen ısınması yüzünden, bu "tebeşir gazlar" erir ve sudan hafif oldukları için yüzeye doğru yükselirler. O anda, tabandan yüzeye kadar suyun yoğunluğu azalır. O sırada oradan geçen ne varsa, derin bir kuyuya düşer gibi hızla okyanusun dibini boylar. Çünkü yoğunluğu düşen su, gemileri taşıyacak kaldırma kuvvetini oluşturamaz. Gazın yükselmesi sona erince yoğunluk tekrar eski haline döner ve geride hiçbir iz kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gömülmüş olurlar. Uçakların düşerek kaybolması ise yine aynı sebeptendir. Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan tesadüfen geçen bir uçak hemen irtifa kaybeder ve motorları durur. Çünkü motorlardaki benzinin yanması için oksijene ihtiyaç vardır ve düşük yoğunluklu havanın içindeki oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli değildir. Böylece uçak da, hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.

9 KINALI ALİ VE ÇANAKKALE DESTANI Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla konuşuyordu. Nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. Merakla: Adın ne senin evladım der. Çocuk: Ali diye cevap verir. Nerelisin? der. Ali:Tokat Zile denim der. Peki evladım bu kafanın hali ne?' Ali, Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der. Neden? der komutan. Ali; Bilmiyorum komutanım der: Halis BAYINDIR Peki gidebilirsin Kınalı Ali, der. Tarih Öğretmeni O günden sonra herkes ona Kınalı Ali demeye başlar. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer ama kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardim ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar Sevgili anne babacım ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni merak etmeyin diye başlar. Kız kardeşini, kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar, köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini, kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer: Ali nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır. Anacağım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet'e de yakma onla da dalga geçmesinler, der ellerinden öptüm diye bitirir. Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetler de yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere. Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vahametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar cepheye gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz olarak gönderir. Giderler Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabi gelir. komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler. (bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir) Babası anlatır Ali'nin. Oğlum Ali, nasılsın iyi misin, gözlerinden öperim selam ederim, dedikten sonra. Öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin. der.. Köyü akrabalarını anlatır. Annesinin söylediklerini de nakleder Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım, komutanlarına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler bizde üç şeye kına yakarlar 1- Gelinlik kıza yakarlar. Gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye 2- Kurbanlık koça yakarlar. Allah a kurban olsun diye 3- Askere giden yiğitlerimize yakarlar. Vatana kurban olsun diye... Gözlerinden öper selam ederim ALLAHA emanet olun' Anan ve baban Evet Çanakkale Destanı bu anlayışla yazıldı. Analar babalar, vatanı için çekinmeden evlatlarını birer koç kurban gibi feda ettiler. Feda ettiler ki biz rahat yaşayabilelim diye Tek dişi kalmış canavarın ölüm kusan makineleri Anadolu'nun gökçek yüzlü yiğitlerini harman gibi savururken,oluk oluk akıtılan kanlar bu kınalı Alilerin kanıydı. Bu kan, gelecek olan cennetasa bir baharın haberini müjdeleyen toprak altındaki tohumları sulamaktadır. Tüm bunlar, bu güzelim vatan içindir. Sözlerimi şairin şu dizeleriyle bitirmek istiyorum Gök mavi, başak sarışın / Adı ne güzel barışın. Fakat senin on savaşa değer / Ey yurt, her bir karışın

10 Etme ar öğren oku ehlinden / Her şeyin ilmi güzel cehlinden. Nabi İKİNCİ İMZANIN SAHİBİ Mucize dolu serüveniyle dünyaya gelen minik bir güneş. Hayatımızı bir anda değiştiren, bizi yönlendiren küçük bir can. Bir hayat yolcusu o Olumlu ya da olumsuz bir sürü şey yaşayacak. Size de yaşatacak. Kimi zaman sizi dinleyip, gölgeniz gibi sizin izinizi sürecek. Kimi zaman da kafa tutup kendi doğru bildiğini yapacak, kararlar alacak. Belki büyük bir adam olup büyük dünyanın küçük bir parçasını değiştirecek. Umut olacak belki insanlara. Belki bir parça katacak insanlığa. Ve en önemlisi elinden geleni Aslıhan GÖÇER yapacak dünya için. Her insan gibi desteğe ihtiyacı olacak, ona uzatılan 12 / N sıcak ele el verecek Siz hep kendi eserinizin, bir tanecik yavrunuzun yanında olacaksınız. O da O da elinden gelenin en iyisini yapıp onu baştan sona işleyecek. Büyük bir ustalıkla ona şekil verecek. Göz alıcı desenlerle süsleyecek onu. Tüm benliğiyle onun için çalışacak. Büyük görkemli bir sandığın içine hazine biriktirecek her geçen gün. Sandık bilim dolacak, kültür dolacak, insan olmanın hayatı doğru yaşamanın sırları ile dolacak. Sevgi dolacak, mutluluk dolacak, umut dolacak, kucak dolusu hayal dolacak Günden güne gelişen bir başyapıt inşa edilecek o kusursuz ellerle Hayat yolcusuna pusula olacak. Işıklı yolu seçmesine yardımcı olacak. Doğruyu, çalışkanlığı öğretecek ona. Sevmeyi, sevilmeyi hayatı doya doya yaşamayı öğretecek ona Sevgiyle, sabırla, umutla, yapacak bunları. Zevkle hayat tiyatrosuna sanatçı yetiştirecek o güzel insan Anne ile babanınki kadar önemli bir parçası var hayatımızda o güzide insanın. Büyük bir sanatçı o Sonucu ne olursa olsun bizim için çabalayan, bizi biz yapan bu insana hayatımız boyunca borçluyuz. Hayatımızı, geleceğimizi yönlendiren, çalışmalarda yanımızda saf tutan o muhteşem insana ne kadar teşekkür etsek azdır. Ve yıllar sonra kendi dünyamızdaki başarıların altında ikinci bir imzanın olduğunu asla unutmayız. Kalbimize kazınan, büyük harflerle yazılı bir dip nottur adı; CANIM ÖĞRETMENİM ÇAĞRI KIRTASİYE Büro ve Okul Malzemeleri SBS ve YGS- LGS Kitapları Renkli Fotokopi Spiral Ciltleme PVC Kimlik Kaplama Şehitishak Mh Sk. No: 80/A Üstgeçit Yanı TARSUS Telefax:

11 Kalpten çıkan sözler kalplere ulaşır, ağızdan çıkan sözler ise kulaklarda kaybolur bengisu HAYAL Toz pembe düşlerin ışıltısıyla yeryüzüne yayılan mutluluk, Neredesin? Bir tek ben miyim çaresiz bu evrende? Çıkmaza doğru sürüklenirken umutları, Mutluluğa yalnız ben mi hasretim.! Bulutlarla dans edip bir serçeyle şarkı söylemekti oysa, Hayalim Bazen yakamoz olmak, uçsuz bucaksız bir denizin her yerinde, Bazen de Pamuk Prenses olmak, küçük bir çocuğun düşlerinde Güneşin doğuşunu seyretmek bir sahilde, Ya da ne bileyim Bir gülün açışını izlemek çiğ taneleri içinde. Bir renk çığlığına dönüşüp,ırmaktan boşalan o umutların hepsini, İçimde hissetmek! Kocaman bir ormanda derin bir nefes almak, Sonra onu içimde tutmak, hiç bırakmamak Bir papatya tarlasının içinde bulmak kendimi ; Ayaklarım kendiliğinden beni oraya götürmüş gibi Bir daha hiç dönmemek üzere, O tarlada kalmak! En saf ve en temiz haliyle hayallerimin Mutluluğunu yaşamak! Tıpkı küçüklüğümdeki gibi,çaresiz her şeyden habersiz, Bembeyaz bir örtü gibi saf ve temiz.! Sonra bir uçurumun kenarında bulsam kendimi, Az ileriden gelen dalga ve martı sesleri kaplasa benliğimi, Hissetsem rüzgarı tenimde,iliklerimde, Hatta yüreğimde! Ardından bir bahar yağmuru başlasa, O rüyanın eşliğinde Gökkuşağının renklerine boyasam dünyayı, Umutlarımla hayallerimle! Sonra birden hava kararsa, gecenin o kör karanlığında, Umutlarımın ışığıyla yürüsem, Korkularımı,bir tuvalin arkasına gizlesem, Ve sonrasında çizmeye başlasam, Mutluluğun resmini, tıpkı hayallerimdeki gibi! Bir kırlangıcın kanatlarının altına gizlensem, Seyre dalsam o uçsuz bucaksız gökyüzünü. Mutluluğun peşinden koşsam, özlem duyduğum her şeye, Arkama bile bakmadan Ardından kaybolsam hayallerimin içinde Büşra YÜKSEL 11 / F

12 Cahil ile etme ülfet sohbeti can incidir. / Ariflerin sözleri,lale mercan incidir. DEYİMLERİN HİKAYESİ SAMAN ALTINDA SU YÜRÜTMEK Bu deyim "gizlice iş görmek,kimselere fark ettirmeden işler çevirmek"anlamında kullanılır. Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve- sebze bahçelerini suladığı bir su kaynağı varmış. Bu kaynak köyün ortak malıymış. Civarda başkaca su kaynağı olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmış. Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş Aylin TEKİN ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş. 12 / K Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış. Sebze bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir su yolu kazmış.kimseler fark etmesin diye de su yolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman balyaları yığmış. Su, diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün tarlasına kadar gidermiş. Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun fidanları, boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuş.üstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş. Köylüler, "Bu işin içinde bir iş var" diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü fark etmişler. Böylece Saman altında su yürütmek sözü gönümüze kadar gelmiştir. BALIK KAVAĞA ÇIKINCA Gerçekleşme imkanı bulunmayan şeyin gerçekleşeceği kabul edilirse, anlamına gelen bir deyimdir. Eski İstanbul şimdiye göre tam anlamıyla balık ve balıkçı şehriymiş. Tutulan balıkların satılması, Yemiş iskelesi ve Balık pazarından başlayan ve bu merkezlerin etrafında mahalle mahalle büyüyen pazarlarda yapılırmış. Balığın çok fazla çıktığı günlerde ise, Tophane den Rumeli Kavağına ve Üsküdar dan Anadolu Kavağına kadar her yere çeşitli vasıtalarla götürülüp satılırmış. Fiyat kırmak isteyen yada çok düşük fiyata almak isteyen müşterilerine de balıkçılar, -Oooo! O fiyatı ancak balığı kavağa çıkardığımızda satarız biz, derlermiş İŞİN PÜF NOKTASI Bir işin en ince ve en önemli yeri anlamına gelir. Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkan açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona: - Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor. Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkan açar. Açar açmasına da yeni dükkanında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta, - Sana demedim mi evladım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır. Usta bunun üzerine tezgaha bir miktar çamur koyar ve, - Haydi, der, geç bakalım tezgahın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim. Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır. PABUCU DAMA ATILMAK İtibar görmemek, değerini kaybetmek, daha iyisine kavuşulduğundan eskisi bir tarafa itilmek anlamına gelen bir deyindir. Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu teşkilat, ticaretin yanında sosyal hayatı da düzene sokuyordu. Kusurlu malın, malzemeden çalmanın ve kalitesiz işin önüne geçmek için de ilginç bir önlem alınmıştı. Bir ayakkabı aldınız veya tamir ettirdiniz diyelim. Ama kusurlu çıktı. Böyle durumlarda heyet şikayeti ve sanatkarı dinliyor. Eğer şikayet eden gerçekten haklıysa, o ayakkabıların bedeli şikayetçiye ödeniyordu. Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye ayakkabıyı imal edenin çatısına atılıyordu. Gelen geçen de buna bakıp kimin iyi, kimin kötü ayakkabı tamir ettiğini biliyordu. Böylece pabuçları dama atılan ayakkabıcı maddi kazançtan da oluyor ve gerçekten pabucu dama atılmış oluyordu.

13 ÇOK İLGİNÇ -Hapşırdığımız zaman, kalbimiz dahil bütün vücudumuz bir an için durur. -İleri doğru adım attığımızda, insan vücudundaki 54 kas birden çalışır. -Gerçek inciler sirkede erir. -Her bir ayağımızda yaklaşık 1 trilyon bakteri vardır. -İnsan saçı 3 kg ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir. -İnsan beyninin %80 i sudur. -İnsanlar yaşamları boyunca 6 filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyor. -Kadınlar erkeklere oranla iki kat fazla göz kırpar. Özlem ŞİMŞEK -İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir. 11-B -Kangurular geri geri yürüyemezler. -Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. -Norveç in kuzeyinde her yaz 14 hafta gece-gündüz güneşli geçer. -Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden 9 gün yaşayabilir. -Bir erkek hayatının ortalama 3350 saatini traş olmak için harcar. -Hapşırdığımızda gözlerimizi açık tutmak istersek yerlerinden fırlayabilirler. -Sigara kullanan kişi normal ölümünden 15yıl erken ölüyor. -Fedakarlık yapmak bilimin açıklayamadığı insan davranışlarındandır. -En uzun rüya 2 saniyedir. -Kadınların saçlarını güne hazırlamak için harcadıkları ortalama süre 24 dakikadır. -Sigara yüzünden dünyada her 30 saniyede bir kişi akciğer kanserinden ölüyor. -Bir mide asidi bir jileti eritebilecek kadar keskindir. -Zeka düzeyi yüksek olanlar daha çok rüya görür. -İlk görüşte aşk 5. saniyede başlar. BİLMECELER -Meyvelerin şefi hangisidir?(şeftali) -Damlaya damlaya ne olur?(su faturası kabarır) -Hangi köye kimse gitmek istemez?(tahtalı köye) -Erkekler niçin kravat takarlar?(iki yakası bir araya gelsin diye) -Güneş niçin tutulur?(ayın güzelliğine hayran kaldığı için) -Termometre ile öğretmen arasındaki ne gibi benzerlik vardır?(her ikisi de sıfırı gösterdiği zaman insanlar titrer) -Hangi kanun insanları yargılamaz?(yerçekimi kanunu ) -Hostesler neden havada dedikodu yaparlar?(yerin kulağı olduğu için) -Bir kadın kocasını milyoner yapabilir mi?(eğer adam daha önce milyarder ise milyoner olur) -Hangi kaba su konmaz?(ayakkabıya) -Memur maaşı ile bulgur pilavı arasındaki benzerlik nedir?(ikisi de hemen suyunu çeker) -Kim evini kiraya vermez?(kaplumbağa) -En duygusal köfte hangisidir?(içli köfte) -En kibar kuş hangisidir?(baykuş) -Geldi mi gelir gitti mi gelmez?(gençlik) -Adam saçını ıslatmadan şampuanlamış neden?(kuru saçlar için yazıyormuş üzerinde) -Tavuklar en çok hangi ülkeyi sever?(mısır) -Bir bütün elmaya yerken bir kurt bulmaktan daha kötü ve daha iğrenç ne durum olabilir?(elmadan yarım kurt çıkması) Eğer kişi; Hem akıllı hem çalışkan ise takdir et. Akıllı; fakat çalışkan değil ise ikaz et. Çalışkan; fakat akıllı değil ise dikkat et. Hem tembel hem de akılsızsa def et. bengisu

14 TARSUS CENGİZ TOPEL LİSESİ REHBER ÖĞRETMENİ MELEK BEY İLE YAPILAN RÖPORTAJ Fatma Sevim PEKER Münire ÇOLAK 12 / A 12 / A FATMA SEVİM: 12. sınıf öğrencilerine yeni sınav sistemi ile ilgili bir açıklamada bulunmuştunuz. Bu sınav sistemini yeniden özetler misiniz? MELEK HOCA: Bilindiği gibi bu sistem iki aşamalıdır. İlk sınav nisan ayında ikinci sınav ise haziran ayında yapılacaktır. Bu sistemde alan içi ve alan dışı katsayıları birbirine yaklaştırıldığı için öğrencilerin alan dışı tercih yapma şansı artmıştır. Yalnız sistem net bir şekilde açıklanmış olmaması öğrenciler için sıkıntı yaratmaktadır. Bu nedenle öğrenciler tam olarak motive olamamıştır. FATMA SEVİM: Peki net bir biçimde ne zaman açıklanır? MELEK HOCA: Mart ayında net bir açıklama gelecektir. FATMA SEVİM: Sizce bu tarih çok geç değil mi? MELEK HOCA: Evet çok geç bir tarih. En az bir iki yıl öncesinden net bir açıklama yapılmalıydı. MÜNİRE: Bu sistem bundan bir önceki sisteme göre nasıldır? MELEK HOCA: Bir önceki sisteme göre daha avantajlıdır. MÜNİRE Peki sizce neden? MELEK HOCA: Çünkü soru sayısı fazla olduğu için öğrenciler kendilerini daha iyi ifade edebilir ve sınav süresinin yalnızca üç saate sığdırılması değil de farklı günlerde farklı oturumlarda yapılması daha iyi olmuştur. FATMA SEVİM İkinci sınava yani LYS ye katılmak neye göre belirlenecektir? MELEK HOCA: İlk sınavda yani YGS de 180 puan barajını geçmek yeterlidir. FATMA SEVİM: İki sınav tercihleri ayrı ayrı mı olacaktır? MELEK HOCA: Evet ayrı ayrı yapılacaktır. FATMA SEVİM: Birinci sınavın tercihi ikinci sınavın öncesinde mi olacaktır? MELEK HOCA: Bu işlem tam olarak belirlenmedi ama her iki tercihin yaklaşık aynı zamanlarda olması tahmin ediliyor. MÜNİRE: Herkesin az yaptığı soru çok, çok yaptığı soru ise az puan getiriyor söylentileri var bunun için ne söyleyebilirsiniz? MELEK HOCA: Herkesin sorusu standart katsayılara sahiptir. Bu nedenle yapılan her doğru cevap bütün öğrencilere aynı puan türü hesaplanırken aynı puanı getirecektir. FATMA SEVİM : Her geçen gün sınav sistemi hakkında yeni açıklamalar yapılmaktadır. Öğrencilerin motivasyonu azalmaktadır. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? MELEK HOCA: Bu öğrencilerin kendilerini rahatlamak amacıyla söyledikleri bahanelerdir. Sonuçta her öğrenci aynı sistemde sınava girecek ve aynı sorular sorulacaktır. Hiçbir öğrenciye ayrımcılık tanınmayacaktır. Bu nedenle öğrencinin sınava iyi bir hazırlık yapması yeterli olacaktır. MÜNİRE: Birinci sınavı yani ilk aşamayı geçebilmek için en az kaç soru yapmak yeterlidir? MELEK HOCA: Ortalama net soru yapmak yeterlidir. FATMA SEVİM: Yeniden değişmesi hakkında söylentiler var, böyle bir şey söz konusu olabilir mi?

15 MELEK HOCA: Şuan sistemle ilgili tüm açıklamalar yapıldı, en azından 2010 yılı için sistem değişmesi söz konusu değildir. FATMA SEVİM:Genel olarak öğrencilerimize ne gibi öğütlerde bulunursunuz. MELEK HOCA: Başarı yolunda şu altın kuralları hep hatırlayınız. Gücünüzü kötü alışkanlıkları beslemek için kullanmayın. Bilgiyi kaynağına bakarak küçümsemeyin. İnsana insan olduğu için değer verişinizi en mükemmel bir şekilde yapın. Esprili olun ama komik bir insan olmayın. Faaliyetlerinizde boşluk bırakmayın. İki insan olmayınız. Derhal teşebbüse geçin. Doğrularınız yanlışlarınızı yer. Her saniyeniz gayenize kilitlenmelidir. Kalbinizi hapishaneye döndürmeyin. Tertemiz bir kalple yürüyünüz. Sözünüzün eri olun. Kararlı olmanız hedefi yıldırır. Korkunuz korktuğunuza güç verir. Kuvvetlerinize iyi komuta edin. Samimi pişmanlık gelecekteki hataları da önler. Danışma, mesele üzerindeki aydınlığın artırılmasıdır. Anahtar aramak yerine anahtar olabilmelisiniz. Kendinizi ifade etmekten kaçınmayın. Asla; üç ay önce doktora gitmesi gereken hasta olmayınız. Küçük ikazların büyük değeri vardır. İnsana yaklaşmak önemlidir. Küçük bir eylem çok sözün önünde gider. İnanç kuvvetin ruhudur. Güzel bakanlar güzel görürler. İnsanlara anlayış derecelerine göre hitap ediniz. Doğal olunuz. Konuşmak ya da susmak işte bütün mesele bu. Kibir emeği kirletır. Hayat unutmaz hayat israf etmez. İstisnalara karşı istisna hareket etmelisiniz. Her zaman daha iyisini yapmaya çalışın. Kullanılan bilgiler, yanına yeni bilgiler çeker. Baldan tatlı olan öfkenin neticesi zehirden acıdır. İyilikleri karşılıksız bırakmayın. Ölçülü olabilmeliyiz. Kendisi için istediğini herkes için isteyenlerin etrafı çiçeğe koşan arılar gibi insanlarla doludur. Paranın kölesi değil efendisi olmalısınız. Merhamet edin ama merhamet beklemeyin. Zamana saygılı olun. FATMA SEVİM ve MÜNİRE: Güzel ve değerli vaktinizi bize ayırarak bu güzel açıklamaları yaptığınız için size teşekkür ediyoruz. MELEK HOCA: Ben de teşekkür ederim.

16 Deveye: Bir cümbüş yapıver. demişler de, yedi kazan üstü devirmiş, sonra da Çok şükür, bir kazasız çıktım işin içinden. demiş. bengisu Yüksel DEMİRTAŞ 12 / K KAYSERİLİ Kayserili tuhafiyeci dükkânında geçimini sağlayabiliyor bir köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu. Günün birinde sağındaki dükkân boşaldı derken orası da tuhafiyeci oldu. Sonra solunda bir tuhafiyeci daha. Rekabet başladı işler kötüye gitti. Ama sonunda bir çözüm yolu buldu. Sağındaki komşusu, dükkânın üzerine Gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı. Solundaki, En büyük tuhafiye mağazası yazılı bir bez asmıştı. Bizimki, ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu: Mağazaya buradan girilir. BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? * Az ışıkta okumak gözlere zarar vermez ama gözlerinizin gereksiz yere yorulmasını istemiyorsanız aydınlık yerde okuyun. *600 tane bitki cinsi et yiyendir. *Arılar, sivrisinekler ve diğer ses çıkaran böcekler kanatlarıyla bu sesi çıkarırlar. * Her insan günde ortalama 2kg çöp üretir. *El tırnakları, ayak tırnaklarından daha hızlı büyür. *Gülmek için 17 adeleye ihtiyaç vardır. Surat asmak için ise 43 adeleye ihtiyaç vardır. *İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir. * Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır. Denemeyiniz,beyin kanamasına yol açabilir. *Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır. *Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar. * Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzu dolduracak kadar tükürük salgılar. *Yetişkin bir insan günde ortalama kez nefes alır. * İnsan vücudu bir saniyede iki milyon kırmızı kan hücresi üretir. *Aynı parmak izi gibi, her insanın dil izi de farklıdır. * Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler. Bahar GEDİK 11 / G

17 İnsan bitkiye benzer. Tıpkı bir asma ağacı gibi hem yaprağından, hem meyvesinden, hem de meyvesinin kurutulmuşundan yararlanılabilir. bengisu R E S İ M S A N A T I MİNYATÜR RESİM SANATI: İslam dünyasında, bağımsız resim sanatını temsil eder. Önceleri el yazması küçük boyutlu kitap resimlerini belirtmek içi kullanılan minyatür kavramı, sonradan küçük boyutlu eşya, madalyon ve kutuların üstündeki süsleyici nitelikteki resimleri belirtmek için de kullanıldı. Minyatür çizen ressamlara Nakkaş denir. Bu resim sanatı gerek Selçuklular Döneminde gerekse de Osmanlılar Döneminde çok sık kullanıldı. Fulya BATMAZ Minyatür resim süsleyici değil anlatımcıdır. Canlı ve parlak renklerle çalışılır Resim Öğretmeni Perspektif ve derinlikten uzak, birbirinin üstünde çizilen figürler arka ve ön ilişkisini vurgularlar.konularını genel olarak; günlük yaşamdan,savaşlardan,kişi hayatlarından, aşk hikayelerinden alır. EBRU SANATI: Ebir, yani gökteki bulut kelimesinden gelen Ebru birbirine geçmiş; ancak karışmamış, gözle ayırt edilebilecek biçimde duran renk ve şekillere denir. Su üzerine serpilen sıvı boyanın rast gele bezendiği şekillerin ve bu şekillere müdahale edilmesiyle meydana gelen figürlerin kağıda aktarılarak sergilenmesidir. Aliminyum bir tepsi içine (ebru teknesi) geven bitkisinin öz sıvısında elde edilen kitre ezilip sulandırılarak bir karışım hazırlanır. Hazırlanan sıvı bir tülbetten süzülür, bir tekneye boşaltılır. Değişik renkte toprak boyalar, su katılarak ezilir.içine sığır ödü katılarak uzun bir süre bekletilir. Hazırlanan boya, at kılından yapılan bir fırça ya da metal çubuk yardımıyla suyun üzerine damlatılır. Desen veya figürler, metal çubuk yardımıyla şekillendirilir. Üzerine resim kağıdı kapatılarak desenin kağıda geçmesi sağlanır.böylece Ebru resmi elde edilir. VİTRAY SANATI: Camın ışık geçirme özelliğinden yararlanılarak yapılan bir ışıklı resim sanatıdır. Değişik tekniklerle yapılır. Kurşun vitray, Alçı vitray, Beton vitray, Yapıştırma vitray İsimlerinden de anlaşılabileceği gibi camın yan yana getirilişinde kullanılan malzemeye göre ad verilir. Ayrıca ca- mın üzerine yapılan işlemlerle de; kumlama, asitleme, kazıma, boyama ve koparma gibi isimler alır. Bu süsleme sanatına büyük mimari yapılar olan; Topkapı Sarayı, Şehzade Türbesi, Süleymaniye Camisi, Sultanahmet Camisi gibi mimarilerin pencerelerinde rastlıyoruz. Günümüzde de dini yapılar dışında; konutlarda, pencerelerde, aydınlıklarda, oda bölmelerinde paravanlarda, abajurlarda, duvar panolarında ve kapılarda görmeye devam etmekteyiz TEZHİP SANATI: Tezhip sözcüğü Arapça zehep altın sözcüğünden gelmektedir. Selçuklu ve Osmanlılar zamanında altın devrini yaşayan ve gelişen Türk süsleme sanatlarının bir koludur. Kur an süslemesi el yazması sanatıdır. 700 yıla dayanan bu sanatın yapımında 24 ayar altın veya iyi cins guaj boya kullanılır. Tezhiple bezenmiş eserlere Müzehhep, bunu yapan sanatçılara Müzehhip denir. Sadece altınla yapılan tezhip çeşitlerine Halkari denir. Tezhip sanatındaki üslup,yapıldığı devrin sanat üslubuna göre değişir.türk tezyinatında kullanılan iki ana üslup vardır. Bunlar Rumi ve Hatayi diye adlandırılır. Rumi üslup, birbirine bağlı, uçları kuş gagalarını andıran yarım palmetlerle sona eren spirallerden oluşur. Hatayi üslup ise ince kıvrımlarla birbirine bağlanan küçük ve büyük madalyonlar içinde toplanan rozet, çiçek ve yaprak motiflerinden teşekkül eder. Tezhip, kur an ın süslenmesinde, hüsn-i hat levhalarında, kelime ve harflerin süslenmesinde kullanılır. Tezhipteki şekil ve motiflerin önce müzehhibin kalem fırça denilen tek yönlü fırçasıyla kağıt üze - rine çizilmesi, sonra iğne ile delinerek tezhiplenecek esas kağıt üzerine tatbiki ve ince kömür tozuyla delinen şekillerin silkinmesi, nihayet boya, altınlama ve mühreleme işi ince bir dikkat ve titiz bir çalışma ister.

18 OKU VE DÜŞÜN! 1--Başarısızlık:Bethoven' ın müzik hocası bir keresinde "besteci olması imkansız", demişti..., Edison' un çocukluğunda öğretmenleri onu hiçbir şey öğrenemeyecek kadar aptal bulurlardı.,walt Disney bir yazı işleri müdürü tarafından işe yarar fikirleri olmadığı gerekçesiyle kovulmuştu., Caruso'nun müzik hocası "şarkı söyleyemezsin,hiç sesin yok "demişti..,çhurchill orta okulda sınıfta kalmıştı..,başarısızlık,başarmak için yeterli kararlılığın gösterilmediğinin kanıtıdır..einstein başarısızlıktan ilkokuldan atılmıştı. Michael Jordan lisede, başarısız olduğu gerekçesiyle basketbol takımından atılmıştı,öyleyse: Hiç başarısızlığa uğramayanlar hiç denemeyenlerdir...! Mirac ÖREK 9 / E 2--"Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır.en hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir. Afrika'da her sabah bir aslan uyanır. En yavaş ceylan dan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir. Aslan veya ceylan olmanızın önemi yok; yeter ki güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerektiğini bilin Değişimleri fark etmek. Bir kurbağayı çok sıcak su ile dolu bir kaba koyarsanız,kurbağa hemen kendini dışarı atar. Kurbağanın yaşama içgüdüsü bariz tehlike sinyalleri karşısında hızlı ve güçlü tepki göstermesine neden olur. Oysa kurbağa ılık su dolu bir akvaryuma atılırsa ve çevresinde de alışık olduğu ortamlardakine benzer bitkiler yosunlar ve diğer kurbağa tarzı şeyler bulunursa,dışarı atlamayacak,kısa sürede akvaryuma uyum sağlayacaktır. Akvaryumdaki suyu yavaş yavaş ısıtırsanız kurbağa tehlike sinyallerinin farkına varmayacaktır. Su ısındıkça kurbağa daha da rahatlayacaktır. 4-- Amerika'da kabul görmüş 457 yöneticiye soruldu: Başarı için en önemli yönetme yeteneği hangisidir?diye...en çok söylenen yirmi yetenek belirlendi ve gelişigüzel düzenlendi. Sonra 250 yöneticiden bunları önem sırasına göre yerleştirmeleri istendi. İlk başta yer alan tüm yetenekler iletişim yetenekleriydi DİNLEME ilk sıraya konmuştu 5--Fizikçi,matematikçi,kimyacı,jeolog,antropolog dan oluşan bir heyet bir araştırma için arazi de bulunmaktadır Yağmur bastırır ve yandaki arazi evine sığınırlar. ev sahibi bir şeyler ikram etmek için ayrılır.hepsinin dikkati sobanın zemininde toplanır başlar. Kimyacı; Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş,böylece daha kolay yakmayı amaçlamıştır. Fizikçi Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.jeolog; Burası teknotik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış, der. Matematikçi; Sobayı odanın geometrik merkezine kurma suretiyle odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış,açıklamasını yapar. Son olarak antropolog; Adam ilkel toplumlarda görülen ateşe tapmanın daha hafif bir biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş,diye eklemiş. Ev sahibi eve girmiş ve sormuşlar cevabı:boru yetmedi,olmuş. ASLAN MI FARE Mİ? Adamın biri bir gün vücuduna bir aslan resmi dövdürmek için dövmeciye gider. Usta, der, Bana bir dövme yap fakat canımı acıtma Dövmeci: Ne resmi istersin? der.adam: Ben aslan burcundanım ve aslan; gücü, kuvveti temsil eder. Bana bir aslan dövmesi yap Adam: Vücudunun neresine yapayım? diye sorunca da iki omzunun arasını gösterir. Dövmeci iğneleri alıp işe koyulur. Adamın canı acımaya, gözünden yaşlar gelmeye başlar.bir süre sonra feryat eder. Aman usta, beni öldürdün! Ne yapıyorsun sen diye bağırmaya başlar. Büşra KORUKÇU Usta: Aslan resmi istedin ya ben de yapıyorum der. Adam sorar: Neresinden 9 / G başladın? Usta: Kuyruğundan diye cevap verir. Aman iki gözüm,canım ustacığım!bırak kuyruğunu aslanın.aslan varsın kuyruksuz olsun,içime fenalık geldi,acıdan neredeyse bayılacağım. Usta bunun üzerine aslanın başka bir yerini yapmak üzere iğneleri yeniden batırmaya başlar. Adam: Neresini çiziyorsun? diye tekrar sorar. Usta: Kulağını çiziyorum. diye cevap verir. Adam: Kulağını boşver bu aslanda kulaksız olsun;canım çok acıdı. der. Bunun üzerine adam aslanın başka yerini çizmeye başlar.bir süre sonra adam yine feryat eder: Şimdi neresini çiziyorsun? Usta: Azizim, bacaklarını çiziyorum. der. Bunun üzerine adam: Bırak bacaklarıyla uğraşmayı, artık dayanamıyorum. Sonunda adamın istekleri doğrultusunda resim tamamlanır. Adam gururla aynaya baktığında bir de ne görsün! Küçücük bir fare çıkmış ortaya. Usta seslenmiş: Şaşıracak bir şey yok; senin tarifine en uygun hayvan bu çıktı ortaya.madem acılara dayanacak yüreğin yok ne diye aslan istersin vücudunda? Sana yakışan fare olmalı.

19 BAŞARININ YOLU Gary Player uzun yıllar yerel ve uluslararası turnuvalarda başarıyla oynayan usta bir golf oyuncusuydu.insanlar ona sürekli şöyle diyorlardı: Topa sizin gibi vurabilmek için her şeyimi verirdim. Bir gün yine aynı sözlerle karşılaşan Player, sonunda kendini tutamayıp karşılık verdi: Hayır, vermezdiniz.topa benim gibi vurabilmek için her şeyi ancak kolay olsaydı yapardınız!topa benim gibi vurabilmek için ne yapmanız gerekiyor biliyor musunuz? Her sabah saat te kalkıp Emine EROĞLU golf sahasına gidip bin tane topa vurmanız gerekiyor. Elleriniz kanamaya 11F / B başlayınca kulüp binasına gidip elinizdeki kanı temizledikten sonra bir bant yapıştırıp bin tane topa daha vurmanız gerekiyor.işte o zaman topa benim vurduğum gibi vurabilirsiniz. KAVAK AĞACI İLE KABAK Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki Kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.bir gün dayanamayıp sormuş kavağa : Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? On yılda, demiş kavak. On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. Ben nerdeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak! Doğru, demiş ağaç. Doğru Günler günleri kovalamış ve son baharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.sormuş endişeyle kavağa: Neler oluyor bana ağaç? Ölüyorsun, demiş kavak. Niçin? Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

20 İyiye iyilik her kişinin işi, iyiliğe kötülük şer kişinin işi, kötülüğe iyilik er kişinin işi. bengisu İlginç Sayılar Matematik zevklidir. Aşağıdaki çarpmaları yapın. Sonuçların güzelliği sizi gülümsetecektir. Birkaç çarpmanın sonucunu gördükten sonra diğerlerinin sonucunu tahmin edebilir misiniz? 3 x 37=.. 6 x 37=. 9 x 37= 12 x 37=. 15 x 37= 18 x 37=. 21 x 37=. 24 x 37=.. 27 x 37=. Özlem ŞİMŞEK İlginç Bir Soru: Dün yarın olsaydı bugün Perşembe olurdu. Diyen 11 / B bilim adamı bu sözü hangi gün söylemiştir? Flaş Flaş.. Flaş İspanak ilinin maydanoz ilçesine bağlı domates köyünde acı biberlerin, pusu kurarak şehit ettiği yirmi iki dolmalık biber törenle mutfağa verildi. Ayrıca köy muhtarı karpuzun verdiği bilgilere göre yapılan operasyonda sekiz uzun onluk pırasa, üç göz yaşartıcı soğan ve patlamaya hazır beş kilo mısır da ele geçirildi. Ayrıca muhabir hıyar, operasyon sırasında yoğurt tarafından saldırıya uğrayarak cacık haline getirildiği öğrenildi. Kübra KISA Bir Yemek Tarifi 11 / B Bir bardak gülümseme ile başlayın. Bir kap dolusu dostluk ilave edin, bir tutam yumuşaklık ve biraz da nezaket tozu ile kabartın. Bir kaşık ümit, bir büyük porsiyon yardımlaşma, çok miktarda ilim ve bir tutam alçakgönüllülük ile çırpın. Kuvvetlendirmek için de bir çorba kaşığı güvene ihtiyacımız olacak. Bir sadakat kasesi içinde bir ölçü inanç, iki ölçü aklı selim ve birkaç damla hoşgörüyü azar azar ilave ederek sevgi ile karıştırın. İki kaşık gülücük, bir kaşık sabır ve bir tutam övgü ilave edin. Şevk ile hiç durmadan karıştırın ve şükran ile tatlandırın. Yemeğin adı mı? İNSANLIK!!! LOKMAN HEKİMDEN İNCİLER: **En bilgin adam kimdir? Dünyada kendisi dışında olup bitenler karşısında çok fazla üzüntü çekmeyendir. **Hangi ateş kendini tutanı yakar? Haset (çekememezlik) **Virane olmayan bina hangisidir? Adalet **Öncesi acı sonrası tatlı olan şey nedir? Sabırdır. **Öncesi tatlı sonrası acı olan şey nedir? Telaş ve acele **Hangi şey geri gelmez? Ağızdan çıkmış söz, atılmış ok, geçen gün. Hasret DERİNCE **Başka neler söylemek istersiniz? Yemekten sonra az da olsa 11 / F mutlaka yürü. Acıkmadan sofraya oturma,doymadan sofradan kalk. Yemeği sıcak yeme. Limon yedi derde devadır. Bal her derde devadır. Banyodan sonra az da olsa uyu. Ayak üstü su içme. Dünyadaki bütün hastalıkların çaresi, bütün yaraların dermanı vardır.sağlık gibi zenginlik, güzel ahlak gibi nimet yoktur.aklı başında bilgin dostu tercih et. Başkalarına öğüt vermeden önce tavsiye edeceğin şeyi kendin yap