EŞREFOĞLU RÛMÎ NİN GÖNÜL MİRACI: ADI AŞK * ÖZET

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "EŞREFOĞLU RÛMÎ NİN GÖNÜL MİRACI: ADI AŞK * ÖZET"

Transkript

1 - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, p , ANKARA-TURKEY EŞREFOĞLU RÛMÎ NİN GÖNÜL MİRACI: ADI AŞK * Mahmut KAPLAN ** ÖZET Eşrefoğlu Rûmȋ, tasavvuf edebiyatımızın önemli isimlerinden biri olarak irfan hayatımızda yer almıştır. Hacı Bayram-ı Veli nin kızı Hayrünnisa Hanım ile evlenerek damadı olan bu büyük mutasavvıf, Kadiriye tarikatının Anadolu da yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Eşrefoğlu, dini-tasavvufi eserleri ve Türkçe divanı ile asırlardır insanlara İslâmiyet in, tasavvufun ve ilahi aşkın güzelliklerini anlatmıştır. Onun Müzekki n-nüfûs adlı eseri çok sevilmiş, hemen hemen okuma yazma bilen her eve girmek gibi bir ilgiyle karşılaşmıştır. Eşrefoğlu, şiirleri yanında tasavvufi hayat tarzı ile de önemli şahsiyetlerden biri olmuştur. Tarikatın gerektirdiği terbiye süreçlerinin hepsinden geçerek insanları irşat etme mevkiine yükselmiştir. Aşk, seyt ü sülukta en önemli ilerleme, yükselme araçlarından biridir. Bu sebeple tasavvuf bir anlamda gönül ayağıyla yapılan bir yolculuk, bir Allah a yükselme miracıdır. Tasavvufi divanların ana konusu büyük ölçüde aşk etrafında döndüğü gibi Eşrefoğlu nun şiirlerinde de bu konu geniş yer tutar. Eşrefoğlu, Kadiriye tarikatı mensubu olduğu için düşünce hayatı üzerinde derin tesiri bulunan Abdülkadir-i Geylânȋ nin büyük tesiri olmuştur. Biz de Eşrefoğlu nun aşka dair görüşlerinde bu etkinin izlerini aramak maksadıyla Abdulkadir-i Geylânî nin aşk ve muhabbetullaha dair görüşlerini tesbit edip Eşrefoğlu nun şiirlerindeki tasavvufi aşk anlayışı ile karşılaştırdık. Yazının ana ekseni Eşrefoğlu Rûmî nin adı aşk redifli iki şiiri olmakla birlikte diğer şiirlerindeki aşka dair beyit ve dörtlükler de taranarak incelemeye tabi tutulmuştur. Anahtar Kelimeler: Abdulkadir-i Geylânî, Eşrefoğlu Rûmî, tasavvuf, muhabbetullah, ilahi aşk. EŞREFOĞLU RÛMÎ'S HEART ASCENSION: ADI AŞK ABSTRACT As one of the most important names in Sufi Literature, Eşrefoğlu Rûmî takes a significant part in our culture. With marriying Hayrunnisa Hanım, he becomes Hacı Bayram Veli's son-in-law, and played a remarkable role in spreading the Kadiri Sect in Anatolia. Eşrefoğlu's spiritual and mystical works, and his Turkish Divan are expressing for centuries the beauty of İslam, Sufism and the beauty of Divine Love. His * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Prof. Dr. Fatih Üniversitesi, Fen edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mel: mahmutkaplan53@gmail.com

2 114 Mahmut KAPLAN work Müzekki'n-nufus was very liked and entered in almost every literate home by meeting interest. In addition to Eşrefoğlu's poems, his mystic life style also is making his personality considerable. Passing all the bringing up processes, which are depended on the rules of Dervish Order, he was able to achieve the position of enlightening people. Love is one of the important improvement and rising means in "Seyr ü Suluk".Therefore, Tasavvuf is in this meaning, with a metaphorical expression, a voyage of ones heart to reach Allah; an ascension. The main topic of Sufistic Divans' is highly based on love, and so is this subject in Rûmî's poems reserving a wide area.because of being a member of Kadiri Sect, Rûmî's thoughts are effected deeply by Abdulkadir Geylânî. For being able to discover this effect's traces in Eşrefoğlu's apprehension of love, we fixed Abdulkadir Geylânî's ideas about love and compared this two points of views with each other.first of all this article is build on Eşrefoğlu's two poems' "adı aşk" rhyms, and including to them, the couplets and quatrains in his other poems concerning love also were searched and studied. Key Words: Abdulkadir Geylânî, Eşrefoğlu Rûmî, Sufism, Divine Love, Love to Allah Ġrfan hayatımızın önemli banilerinden biri, Hacı Bayram-ı Veli nin damadı, Kâdirȋ tarikatının Anadolu da yayılmasında önemli rolü olan mutasavvıfların en önemlilerinden biri EĢrefoğlu Rûmȋ dir. Onun Müzekki n-nüfûs adlı eseri okuma yazma bilen her kiģinin adeta baģucu kitabı olmuģ, asırlarca müslüman Türk ün iman ve irfan hayatını besleyen kaynaklardan biri olarak okuna gelmiģtir. Tasavvuf aģk merdiveni ile insanları Allah a ulaģtırma yoludur. Tarikatlar halinde sistemleģen tasavvufun önemli isimlerden biri olan EĢrefoğlu, gönülleri Hakk a çevirmek için kendi ruhȋ yolculuğundaki müģahedelerini, çarpıcı mısralarla anlatarak okuyucu ile samimi bir iletiģim kurmuģtur. Yunus Emre tarzının baģarılı Ģairlerinden biri olan EĢrefoğlu, aģk konusu hakkındaki duygu ve düģüncelerini çarpıcı ve etkileyici, bir o derecede samimi, duygulu Ģiirlerle dile getirmiģtir: Ezel nûş itmişem ışkun şarâbın Ebed ayılmazam mestâne geldüm 1 s.311 Ezelde aşk şarabını içmişim. Sarhoş geldim, ebede kadar ayılmam. Yukarıdaki beyitte vurgulanmak istenen, ilahi aģkla mest olan kiģinin sonsuza dek ayılamayacağı hususudur. Zira amacına ulaģan, yaģadığı cemâl tecellisi ile kendinden geçen, ayılmak ve gördüğü rüyadan uyanmak istemez. EĢrefoğlu, Ģiirin büyülü cazibesinden yararlanarak kalpleri günah kirleriyle taģlaģmıģ insanları muhabbettullah ile tanıģtırmayı amaç edindiğini Ģu beyitle ilan etmektedir: Ol taş olmış gönüllere uram ışkun külüngüni Ȃb-ı hayâtı akıdam gönlinde bınar eyleyem s.315 O taş olmuş gönüllere aşkın kazmasını vurup onlardan Âb-ı hayât ı akıtarak pınar eyleyeyim. 1 Örnek beyitler Ģu çalıģmadan alındı: Mustafa GüneĢ, İznikli Eşrefoğlu Rûmî nin Hayatı-Eserleri ve Dîvânı, Ġstanbul 2006.

3 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 115 Aşk Âb-ı Hayattır: Gönül taģ kesilince kzma ile kazılması gerekir. TaĢ kalplerine hayat verecek suyu ulaģtırmak için aģk kazması ile kazmaktan baģkayol yoktur. Ancak aģk duygusunun yakıcı ateģi sert kalbi yumuģatarak kendine getirebilir. Ȃb-ı hayat, ölümsüzlük veren su olarak efsanede yerini almıģtır. Tasavvufî metinlerde farklı manalar kazandığını görüyoruz: a. Evliyanın sözü, öğüdü ve nefesi. b. AĢk ve muhabbet çeģmesi ki, ondan içen asla yok (madum ve fâni) olmaz. Ȃb-ı hayata baģka isimler de verilir: âb-ı câvid, âb-ı câvidân, âb-ı bekâ, mau l-bekâ, mau l-hayat, aynü l-hayat, âb-ı hayvân, âb-ı zindegî, âb-ı zindegânî, âb-ı Hızır, âb-ı Ġskender. Sûfî Ģair ve yazarlar âb-ı hayattan söz ederken ebediyet, zulmet, güneģ, Hızır, Ġskender, meģakkat ve hüsran gibi hususlara doğrudan ya da dolaylı temas ederler. (ULUDAĞ, 2001:20). ġair, gönülleri ilahi sevgi ile doldurmak maksadı ile apaçık Ģiirler söylediğini Ģöyle belirtmiģtir: İderem âşıklara ışkdan haber şimden girü Ȃşikâre gün gibi gizlü işâret itmezem s.307 Bundan sonra âşıklara gizli işaretlerle değil, güneş gibi apaçık aşktan haber veririm. EĢrefoğlu, söylediğini divanında gerçekleģtirmiģ, aģkın bütün hallerini ayrıntıları ile- Ģiirin imkânları ölçüsünde-ifade etmiģtir. Aslında Ģiir formunda karģımıza çıkan metinler bizzat Ģairin ruh yolculuğunun meyvelerinden ibarettir. Onun çağrısı önce âģıklara yöneliktir: Işk sayrusı olanlara gelsünler tîmâr eyleyem İçürem ışk şerbetini dostdan haberdâr eyleyem s.315 Aşk hastası olanlara gelsinler tedavi edeyim; aşk şerbetini içirip dosttan haberdar edeyim. AĢk hastalarına ilaç olarak sunduğu aģk Ģerbetidir. Yaptığı iģin adı timâr yani tedavidir. Bu hastalıktan iyileģmenin sonunda, dost tan haberdar olmak vardır. AĢk, sâliki Allah a ulaģtıran bir miraç, bir merdivendir. EĢrefoğlu aģk Ģerbeti ni içirerek isteklileri dosttan haberdar etmeye çabalamıģ, ömrünü bu yola adamıģtır. Bunun için çileler çekmiģ, uzun yolculuklara çıkmıģ, insanların türlü yersiz muamelelerine maruz kaldığı halde yolundan geri dönmemiģtir. Bazen bir kaçkın olarak insanlar tarafından eziyetlere maruz kalmıģ, bazen hayatını tehlikeye atacak derecede riyazet çekmiģ, çilelere girmiģtir. Muhabbetullah yolunda uzun yolculuğunu ömür boyu sürdürmüģtür. Abdülkadir-i Geylânȋ ve Kalp Hayatı: EĢrefoğlu nun Adı aģk redifli manzumesi Ġlahi aģkın serencamını çarpıcı ve lirik bir üslupla ifade eden nadir eserlerdendir. Bu Ģiir okundukça tadına varılan bir mana zenginliğine sahiptir. Bu Ģiiri anlamaya çalıģırken EĢrefoğlu nun feyiz aldığı kaynağa gitmenin bir zaruret olacağı açıktır. EĢrefoğlu, Kâdiriye tarikatının Anadolu da dal budak salmasına vesile olan öncü bir Ģahsiyet olup feyiz kaynağı Abdülkadir-i Geylânȋ ve eserleriydi. EĢrefoğlu nun aģktan ne kastettiğini anlamak için önce pȋrinin bu konudaki düģüncelerini öğrenmek gerekir. Biz de bu amaçla Geylânȋ nin Fethu r-rabbânȋ (İlahî Armağan) adlı eserini inceledik ve bu konudaki görüģlerini tespit etmeye çalıģtık. Gavs-ı azâm olarak da anılan Abdülkadir-i Geylânȋ, Mevlâya yöneldiğinde, sivadan- Hak dan gayrı iģlerden- soyun. Yaratan ile yaratılmıģları karıģtırma. Hâlikı bırakıp halkla olma. Bütün sebeplerden kesil. Yaratıcılık iddia edenleri yere vur. Bunları yap, sonra dünya ile ahireti bıraktığın yere git; dünyayı nefsine ver. Ahireti kalbine koy, Mevlâyı da sırrında sakla (GEYLÂNÎ, 1968: 22) diyerek önce Allahla olanların dıģında kalan bütün ilgileri kesmeyi tavsiye eder. Bu, Allah a gitmek için yola koyulan için ilk basamaktır. Masivadan kesilmek sanıldığı

4 116 Mahmut KAPLAN kadar kolay değildir. Bunu baģaranın, riyazet ve çileleri meyve verir; sonunda kalp gözü açılır: Kalb gözünün açılması için iç ve dıģ gözün salim duyguya sahip olması gerekir. (GEYLÂNÎ, 1968: 39) Kalp, yalnız ve sadece Allah ı sevmek için yaratılmıģtır; diğer sevgiler sadece ona ulaģmak için birer araç, birer geçit, birer köprüdür: Bir kulun kalbinde Allah sevgisi yer ederse, yalnız Onu sever; baģka uğraģtırıcı iģleri bir yana atar; Bunu yapamayan sevgi iddiasında bulunamaz. (GEYLÂNÎ, 1968: 50). Aslında kulun böyle bir sevgi iddiasında bulunması manasızdır, zira, Kulun sevgisi, Hak sevgisi önünde nasıl varlık iddiasında bulunur? Yokluğunu sezdiği halde, severim sözünü nasıl söyleyebilir? Sevgiyi Allah kulun kalbine atar; o miktar sevebilir; artığı olamaz. (GEYLÂNÎ, 1968: 53). Geylânȋ ye göre sevginin Ģartı, sevilene karģı irade sahibi olmamaktır ve onu değil, dünya ahiret ve halka dair cümle Ģeyi bırakmak tır (GEYLÂNÎ, 1968: 128). YaratılmıĢlara ilgi ve sevgi, Hakk a perde olup sâlikin buna dikkat etmesi gerekir: YaratılmıĢlara dalmak, yaratandan ayırır. Hangi yaratılmıģa gönül kaptırsan, ruh pencerene perde çekmiģ olursun (GEYLÂNÎ, 1968: 133). Durum böyleyken kendini yaratılmıģlara, dünyaya kaptıran, kalbinin kararmasından kurtulamaz (GEYLÂNÎ, 1968: 146). Bütün mutasavvıflar gibi Abdülkadir-i Geylânȋ de kalp konusu üzerinde hassasiyetle durur. Maddi hayatın merkezi kalp olduğundan manevi hayatın merkezi de kalp olarak adlandırılmıģtır: Kalp, Hakkın tecelli yeridir. Oraya, onun varlığından gayrını sokma diye tavsiyede bulunurken gerekçesini Ģöyle açıklar: DüĢün, melekler, suret olan eve girmezler; Hak Tealâ, putlarla doldurduğun kalbe nasıl tecelli eder? Onun gayrı her Ģey puttur. O putları kır ve kalbini temizle. O kez, Hakkın tecellisini orada görürsün. Önceleri görmen kâbil olmayan hikmetli Ģeyleri görmeye baģlarsın, yeter ki kalbin temiz ola. (GEYLÂNÎ, 1968: 245). Bu konuda Abdülkadir-i Geylânȋ baģka bir eserinde Ģöyle der: Allahü Teâlâ Neml sûresi 4.ayet-i kerimede, Melikler hasımlarının Ģehrine girince, Ģehri harab ve halkının azizlerini zelil ve esir ederler buyuruyor ve aģk ve muhabbet sultanının haybet ve iclâl ile kalbe teveccüh ve girmesiyle, ondaki bağlantı ve Allah tan baģkasına olan tutulmaları, üzüntü, düģünce gibi Ģeylerin hepsini yaktığını, ağyarı sürüp çıkardığını, gönül tahtında Allah tan gayrısı için yer bırakmadığını iģaret ediyor. Nitekim muhabbet, öyle büyük, öyle tehlikeli bir korkudur ki, elem ve kederleri, diğer gam ve üzüntüleri kolaylaģtırır, basit gösterir, hepsine galebe çalar denmiģtir. (GEYLÂNÎ, 1971: 471) Allah sevgisi kalbe nüfuz edince diğer sevgiler kaçıp gider: Bir kulun kalbine Hak sevgisi yerleģirse, baģka sevgiler kendiliğinden çıkar, gider. Hak tealâ sevgiyi, kulun bütün duygularına içirir. Artık içi ve dıģı onunla meģgul olur. Hem sureti hem manası onunla olur. O, kulunu, kendi zatı için hazırlar, adetlerden çıkarır, umran Ģehirlerden dıģarı atar. ĠĢte aslı sevgi bundan sonra baģlar. (GEYLÂNÎ, 1971: 332) Aşk-Âşık ve Maşuk: Abdülkadir-i Geylânȋ nin aģk ve sevgiye dair düģüncelerinden yapılan bu alıntıların EĢrefoğlu Rûmȋ nin Ģiirlerinde makes bulduğunu görüyoruz. AĢk, elest meclisinde âģığın kısmetine düģmüģ, bu uğurda türlü eziyetlere uğramak, sıkıntılar çekmek onun kaderi olmuģtur:

5 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 117 Kâlû belâ 2 güninden elestden ilerüden Dürlü mihnete âşık anda sataşa geldüm s.321 Allah ruhları yaratınca ben rabbiniz değil miyim diye sordu. Ruhlar da evet dediler. Bu misak, dünya gurbetine gönderilen insanın imtihan sebebi oldu. Ahval, ezelde verilen bu sözün tutulup tutulmaması üzerine cereyan eder. Bu ahit meclisine bezm-i elest, ya da kısaca elest, bezmi can, elest günü denir. Klasik Ģiirimizde, özellikle tasavvûfȋ metinlerde çokça anılır. Bu mecliste rızıklar bölüģülmüģtür. Bu sebeple ġeyh Gâlib Ģöyle demiģtir: O zaman ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü Allah tan baģka hiçbir varlık yokken aģk vardı. Daha levh 3 ve kalem 4 yokken aģk vardı. Sevilen, seven ve aģk birdi, dosttu: Yogıdı levh ü kalem ışk varıdı Ȃşık u ma şûk u ışk bir yârıdı Işkıla âşık u ma şûk bir iken Cebrâ il ol arada agyâr idi s.432 Levh ve kalem yokken aşk vardı. Âşık, maşuk ve aşk birdi. Aşkla, âşık ve maşuk bir iken Cebrail aralarında yabancıydı. EĢrefoğlu, aģk, âģık ve maģukun ezelde, her varlıktan önce var olduğunu, aslında seven, sevilen ve aģkın yar olduğunu söyleyerek Cebrail in bu üçlü arasında ağyar yabancı olduğunu anlatmak istiyor. Cebrail in bile ağyar olduğu bu mecliste söz konusu edilen Hz. Muhammed dir. Allah, onun hürmetine bu kâinatı yarattığını levlâke hadisinde ifade etmiģtir. AĢağıdaki beyitte görüģlerini tekrarlayıp pekiģtirmek istediğini anlıyoruz: Sıfatdur ma şûka bu ışk u âşık Ki ışk u ma şûk bir zâtdur adı ışk Bu aşk ve âşık maşuka sıfattır, aslında aşk ve sevgili, adı aşk olan tek bir zattır. AĢk, âģık ve maģuk aynı kökten türemiģ kelimeler olup asılları birdir. Dolayısıyla tevhide yani birliğe delalet ederler: II/8 2 Bezm-i elest: Farsça da sohbet meclisi anlamına gelen bezm ile Arapça da ben değil miyim? mânasındaki çekimli bir fiil olan elestüden oluģan bezm-i elest terkibi Ben sizin rabbiniz değil miyim? hitabının yapıldığı ve ruhların da evet diye cevap verdikleri meclis anlamına gelir (bk.el-a râf 7/172). Dinî literatürde bu sözleģme mîsâk, kâlû belâ, belâ ahdi, bezm-i ezel gibi terkiplerle de anılır. Hadislerde de benzer görüģü dile getiren ifadeler yer alır. Bahis konusu sözleģmenin hakiki anlamda mı yoksa mecaz mı olduğu hususunda Ġlâm âlimleri farklı görüģler belirtmiģlerdir. Tefsîr ve kelâm âlimlerinin çoğunluğu bunu hakiki mânasına alırken bazı sûfîler ve modern dönem din bilginleri söz konusu ifadeleri sembolik anlamlara yorumlama taraftarıdır. (TOPALOĞLU-ÇELEBĠ, 2010: 48-49). 3 Levh: Belli bir süreyle sınırlanmıģ yazı ve takdir. Kitab-ı mübîn, küllî nefs. Dört türlü levh vardır: Akl-ı evvel levhi, mahv ve ispattan evvelki kaza (takdîr) levhidir. Levh-i mahfûz, birinci levhte küllî olan hususların ayrıntılı hale getirildiği ve sebeplerine bağlandığı külli nefs-i nâtıka levhidir. Buna kader levhi de denir. Dünya seması levhi veya semavî-cüz i nefs levhi, bu âlemde olan her Ģey Ģekli, tarzı ve miktarıyla bu levhe nakģedilmiģtir. Birinci levh âlemin ruhu, ikincisi kalbi, üçüncüsü hayâli gibidir. Heyulâ levhi madde âlemindeki Ģekilleri kabul eden levhadır. (ULUDAĞ, 2001: 229). 4 Kalem: kâinatın baģlangıcından kıyâmete kadar meydana gelecek bütün nesne ve olayları kaydeden ilahî araç diye tanımlanır. Kalem kelimesi Kur an-ı Kerîm de tekil ve çoğul Ģekilleriyle geçer. Ancak bunlarda sözlük anlamı veya bu anlama yakın kullanılıģ görülür. Hadislerde ise sözlük mânasının yanı sıra ilk yaratılan Ģeyin kalem olduğunu bildiren rivayetler dikkati çekmektedir. Bazı âlimler arģ, kürsi, kalem gibi mahiyeti bilinmeyen varlıkların bulunduğundan söz etmekle yetinmiģ, bazıları ise bunları yorumlara tabi tutmuģtur. (TOPALOĞLU-ÇELEBĠ, 2010: ).

6 118 Mahmut KAPLAN Bu ışkı ol bilür kim âşık oldı Niçe tevhîd ü vahdetdür adı ışk II/9 Bu aşkın nasıl tevhid ve vahdet olduğunu âşık olan kişi bilir. AĢkla birlikte var olan Hz. Muhammed dir. Zira evren onun hürmetine, ona duyulan muhabbet neticesi yaratılmıģtır. Kâinat yaratılarak insanoğlu halife olarak yeryüzüne gönderilip bu meydan-ı imtihana salıverildi. ġairin Ģu mısraları konuya daha da açıklık getirmektedir: Işk kitâbın ışkdan okıyan kamu ilmi bilür Evvel âhir ışk kitâbında zîrâ mestûrdur s.237 Aşk kitabını aşktan okuyan bütün ilmi bilir; zira evvel, ahir (son) (her şey) aşk kitabında yazılıdır. ġairin anlatmak istediği, aģkın bütün ilimlerin (irfanî ilimler) esası, menbaı olduğu hususudur. Her Ģey aģk kitabında kayıtlıdır. EĢrefoğlu bundan dolayı âģık olmayan kiģiyi çok aģağı görür: Her kimün kim ışkı yok hayvân durur Gerçi kim sûretde ol insân durur s.227 Her kimin aşkı yoksa görünüşte insan bile olsa o, hayvandır. EĢrefoğlu nun âģık olmayanlara iliģkin hakarete varan düģüncelerinin, oldukça ağır olsa da, birçok mutasavvıfta ortak olduğu bilinmektedir. Bu anlayıģın bir baģka ifadesini Hz. Mevlana nın mesnevisinde buluruz: Bu neyin sesi ateģtir, hava değil; kimde bu ateģ yoksa yok olsun! AĢk ateģidir ki neyin içine düģmüģtür, aģk coģkunluğudur ki Ģarabın içine düģmüģtür. b Zira tasavvuf aslında kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk, bir manevî yolculuk olup sâlik, Allah a aģk yoluyla ulaģmayı amaç edinir. Sâlik, hakiki sevgiliye karģı bir aģk duymuyorsa yolculuğu semeresiz, meyvesiz kalır. Sevgilinin yüzünü ancak aģka uyanlar, gereğini yerine getirenler görebilirler: Işkıla ışka uyanlar göre ma şûk yüzini Nefsile 6 nefse uyan oldı melâmet tâ ebed s.222 Aşkla aşka uyanlar sevgilinin yüzünü görecek; nefislerine uyup nefse kapılanlar sonsuza dek kınanacaklardır. Ġnsanda nefis, sürekli iyiye, güzele karģı direnir. Buna uyanın sonu dünya ve ukbâda kınanmak, rezil olmaktır. Ġnsana yakıģan aģka yar olup maģuka yönelmektir. Âşık kimdir, sorusuna EĢrefoğlu Ģu cevabı verir: ÂĢık, muhabbetullaha susamıģ bir yol eridir; onun susamıģlığını ummanlar, denizler gideremez. 5 Mevlanâ, Mesnevi (Veled Ġzbudak tercümesi) C I, b.9-10, ( ). 6 Nefs: 1.Can, benlik, ruh; aģağı duygular. 2. tas. a. Kulun kötü huyları ve çirkin vasıfları, kötü his ve huyların mahalli olan latife, cism-i latif. Bu anlamdaki nefs, kiģinin en büyük düģmanı olduğundan onu ezmek, kırmak ve mücâhede kılıcıyla katletmek gerekir. Bunun için riyazet yapılır, çile çıkarılır. Buna nefs-i emmâre ve nefs-i Ģehvâni denir. (ULUDAĞ, 2001: 274).

7 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 119 Denizler içerem susuz geçerem Beni kandurası ummân bulınmaz s.271 Allah, insan kalbini kendi sevgisi için yaratmıģ ve bu sevgi için ona engin bir susuzluk hali vermiģtir. Ġnsanoğlunun doymak bilmeyen iģtihasının sebebi bu olsa gerektir. Sonsuza, sonsuz bir hayata ayarlı yaratılan gönül, hiçbir fani sevgi ile kanmaz. EĢrefoğlu bunu Denizler içerem, susuz geçerem mısraı ile ifade diyor. Bu aģk, maddî varlıklarla kandırılamaz. Denizler bu aģkın susuzluğunu gideremez. durur. ÂĢıkın bir diğer vasfı tevazudur; kibir ve gurur, aģka mani haller ve tavırlardır: Ȃşıkun işi tevâzu meskenet Gözleri yaşı müdâm seylân durur s.227 Âşığın işi alçakgönüllülük ve meskenettir. (Onun) gözlerinin yaşı devamlı sel gibi akar Ġlk bakıģta tevazu ve gözyaģı arasında bir iliģki kurulamayabilir. Fakat dikkat edilirse tevazuun, her güzel hasletin kaynağı olduğu anlaģılır. Gönlü bu hasletle dolan kiģinin Rabbini tanıdığı, bildiği O na kavuģmak için kendi benini feda etmesi gerektiği anlaģılır. Ben, Allah a ulaģma yolunda önemli bir engeldir. Ben/ene sâlikin önüne çıkardığı manilerle, engellerle gözyaģına sebep olur. Ben esaretinin neticesi kibir ve kindir. Bu husus Ģu beyitte ifadesini bulmuģtur: Kibr ü kîn olduğı cânda ışk gelüp kılmaz karâr Işk harâblıklar sever ma mûrları vîrân diler s.225 Aşk, kibir ve kin bulunan canda gelip yerleşmez. Aşk haraplıklar sever; mamur yerlerin viran olmasını ister. EĢrefoğlu, klasik Ģiir geleneğinde sıkça vurgu yapılan bir hususu dile getirir: Hazineler viranelerde saklanır. Gönül, dünyevi bakımdan viran olmalıdır ki içine muhabbetullah gelip yerleģsin. Bundan dolayı aģk harabeyi sever, demiģtir. Gönülde Allah sevgisi baģka sevgilerle birlikte bulunamaz. AĢk iddiasında olan önce kalbini mâsivâ kirlerinden arındırmak, temizlemek zorundadır. AĢkın önemli bir özelliği de kiģinin cehaletini gidermesidir: Her kimün kim ışkı var câhil degül Zîrâ her müşkil ana âsân durur s.228 Her zor, her sorun ona kolay geldiği için aşkı olan cahil değildir. ÂĢığın cahil olmaması, aģkın irfanȋ boyutundan dolayıdır; zira bu ilim mektepte elde edilemez, Allah vergisi olarak kulu Ģereflendirir. Gönül mektebinde elde edilen irfandan dolayı cehalet, âģığın semtine uğramaz: Allaha, kulun tefekkürüne karģılık dünya ve âhiret bilgisi verir. Kalbin yaģaması tefekkürle olur. (GEYLÂNÎ, 1968: 56), Her kim ki kalp bilgisine sahiptir, o Hakka yakın olur. Ġçinde dünya sevgisi olan kalp, Allah ın nuruna karģı perdelidir. Âhiret sevgisine düģen kalp, Allah nurundan perdelidir. Ahiret sevgisine düģen kalp, Allah yakınlığından perdelidir. (GEYLÂNÎ, 1968: 74) O, kalp gözüyle görür ve bilir; daha doğrusu kendisine bildirilir. Mektepte, medresede elde edilen ilimle mağrur olanlar aģktan nasip alamazlar: İlmine magrûr olanlar kaldı ışkdan bî-nasîb Ȃşıkun bir lem asına irmez ol bî-çâreler s.251

8 120 Mahmut KAPLAN İlmiyle gururlananlar aşktan nasipsiz kaldı; o zavallılar âşığın bir parıltısına dahi ulaşamazlar. Mağrur âlimlerin âģığa ulaģmamaları gururlarından dolayıdır. Onlar kendi cehd ve gayretleriyle istedikleri kadar ilimde ilerlesinler âģığın elde ettiği nurun bir parıltısına bile varamazlar. Çünkü âģıklar kandillerini ilahi nurdan yakmıģlardır. Bu sebeple olsa gerek kimi zaman medresenin büyük mollaları tekke Ģeyhlerine ittiba etmek, uymak ihtiyacı duymuģlardır, zira elde ettikleri ilim, gönüllerini aydınlatmaya yetmemiģ; onlar da kalplerini nurlandırmak için tekkenin eģiğine baģ koymak durumunda kalmıģlardır. Hâlbuki gönlü nurlandıran aģktır: Işkdur gönülde nûr olan ışkdur Mûsaya Tûr olan Işkdur ki Îsâ deminde ölüleri diri kıladur s.239 Gönülde nur; Hz. Musa ya Tur dağı olan aşktır. Hz. İsa ya nefesiyle ölüleri dirilten aşktır. Yukarıda sözü edilen ilahi aģk olup bununla olmaz denilenler olur; meydana gelemez denilenler gayb perdesini yırtarak ortaya çıkıp görünür olur. AĢk, kiģiyi ve çevresini aydınlatan bir nurdur. Hz. Musa, Tur dağında Cenab-ı Hakk ın kelamına mazhar olmuģ; Hz. Ġsa ise mucize eseri olarak nefesiyle hastaları iyileģtirmiģ, Allah ın izniyle, ölüleri diriltmiģtir. EĢrefoğlu zikrettiği bu özelliklere aģağıdaki beyitte Ģöyle devam eder: Ȃşıka her yir Tûrdur her nefes mi râc olur Işkı olmayan gönüller tâ ebed mehcûrdur s.237 Âşık için her yer Tur, her nefes miraç olur; aşkı olmayan gönüller ebediyen ayrı düşmüşlerdir. Beyitte kast edilen mehcur luk ezeli ve ebedi sevgili olan Cemil-i mutlaktan ayrı düģmektir. Böyle bir kiģinin iç âleminde huzur bulması zordur: ÂĢıkların rahatı, ülfeti ve huzuru, Hak la olur. (GEYLÂNÎ, 1968: 88) Gönlü aģk nuru ile aydınlanmayan gönül Ģöyle tasvir edilir: Şol gönül ki ışk nûrıyla münevver olmadı Kaldı nefsi zulmetinde âb u hayvân istemez s.266 Aşk nuruyla aydınlanmayan gönül, nefsinin karanlığında kaldı, bengisu istemez. Âb-ı hayat zulmet, yani karanlık ülkesindedir; onu elde etmek için bu ülkeyi aramak gerekir. ÂĢık için âb-ı hayat sevgilinin aģkıdır. Gönül sevgilinin nuruyla aydınlanırsa ölümsüzlük kazanır. Gönlü aģkla aydınlanmayan âb-ı hayatı aramayan, karanlıkta kalmaya mahkûm olan kiģidir. AĢk kiģiye atlas elbiseleri çıkartıp değersiz elbiseler giydirir: Atlâsı çıkardı giydürdi palası Tahtlarından şâhları yıkdı bu ışk s.278 Bu aşk, atlası çıkartıp palası giydirdi, şahları tahtlarından yıktı. Beyitte kastedilen Ġbrahim bin Edhem dir. PadiĢahlığı bırakıp derviģlik yolunu seçmiģ, büyük velilerden olmuģtur. ÂĢığın bir diğer vasfı, deli gibi olup bütün sırlarını söylemesidir: Bu ışk beni delü kıldı aklumı başumdan aldı Mecnûnlayın düni güni zârî kıluben inledür s.239 Bu aşk beni deli etti, aklımı başımdan aldı; Mecnun gibi gece gündüz ağlatıp inletir. Deli olan dilini tutamaz, gece gündüz ah u zar ederek bütün sırlarını söyler:

9 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 121 Bir dem dilüm dutayıdum ışk komaz beni söyledür Aceblemen söyledügüm ışkun adeti böyledür s.239 Bir an dilimi tutayım derdim (ama) aşk bırakmaz söyletir. (Bunu) söylediğimi garipsemeyin; aşkın âdeti böyledir. ÂĢık, dilini tutup yaģadıklarını, mana âleminde gördüklerini, müģahedelerini söylemek istemese de aģk onu bülbül gibi söyletir; oysa tasavvuf ve tarikat adabında keģifler ve kerametler söylenmez, gizlenir, hatta istenilmez. Ancak aģk bir tür cinnet olduğundan sahibi dilini tutamaz bütün sırlarını ortalığa saçıverir. EĢrefoğlu bu husus üzerinde önemle durur: Dost elinden câm-ı ışkı nûş iden Sırr-ı ma şûkı nite pinhân ider s.231 Dost elinden aşk şarabını içen, sevgilinin sırrını nasıl gizler? Dost, Allah tır; O, aģkını nasip ettiği kimseyi sırrını gizleyemeyecek hale getirir, çünkü herkes bu yükü taģıyabilme gücüne sahip değildir. Aşk Dert, Bela ve Ateş: AĢk, kalpte yanan ateģe benzer. AĢk ateģi yandıkça âģık sevgiliye yaklaģır; gece gündüz onunla sohbet eder. Bu sohbetin mahiyetini ancak âģıkla maģuk bilir. YaĢamayanlar anlayamaz: Her kimün ışkı varısa içinde od yanarısa Zihî bahtludur cânı sohbeti ol dostıladur s.239 Her kimin aşk varsa içinde ateş yanarsa sohbeti dost ile olduğundan onun canı ne talihlidir. Sonunda dostla sohbet olan ateģin yakıcı hararetine dayanmak âģık için zor değildir. Ġçindeki ateģ onu dosta yaklaģtırır, sohbetinin sürmesini sağlar. ÂĢık dert ehlidir: Ȃlidür ışk meclisi bî-derd olanlar iremez Gönli bî-derdün katıdur sanki seng-i hâreler s.251 Aşk meclisi yücedir; dertsiz olanlar (oraya) ulaşamaz; dertsiz olanın gönlü sanki sert taş gibi katıdır. Yukarıdaki beyitte Allah ın sevdiği kullarına dert vermesi hususu dile getirilmiģtir. Allah peygamberlere, velilere ve sadık kullarına çeģitli bela ve sıkıntılar vererek makamlarını yükselte yükselte onları katına çıkarır, muratlarına erdirir: En Ģiddetli belalar, evvela Peygamberlere sonra Allah ın sevgili kulları mesabesindeki evliyalara gelir 7 Allah, sevdiklerini musibetlerle sınar fakat onları asla yalnız bırakmaz (Münâvî, Feyzü l-kadîr, 1:519; Hâkim, el-müstedrek, 3/343; Müsned, 1/172, 174, 180, 185, 6:369): 7 Mus'ab Ġbnu Sa'd, babası radıyallahu anh'tan naklediyor: "Der ki: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?" "Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. KiĢi diyaneti nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde Ģiddetli ve sağlam olursa onun belası da Ģiddetli olur. ġayet dininde zayıflık varsa, allah onu da diyaneti nisbetinde imtihan eder. Bela kulun peģini bırakmaz. Tâ o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar." Tirmizi, Zühd 57, (2400). ( )

10 122 Mahmut KAPLAN kılar. Işkun belâsını kim baş üzre çeker olsa Ol devletlü başa dost her zaman nazar kılur s.252 Kim aşkın belasını baş üzre (deyip) çekse, o devletli başa dost (Allah) her zaman nazar Bir önceki ile benzer anlamlar taģıyan yukarıdaki beyit, dertlerin dostun nazarını çekmeye vesile olduğunu ifade etmesi bakımından önemlidir. AĢk, yüreği paramparça eder, gönlü yağmalar, kendinden baģka her Ģeyi yok eder: Yüregüme şerha şerha yâreler urdı bu ışk Gâret itdi gönlüm ilin yagmaya urdı bu ışk s.277 Bu aşk, yüreğime parça parça yaralar vurdu, gönül ülkemi soydu, yağmaladı. Gönül ülkesi aģk tarafından yağmalanınca masiva gider, yerine O nun aģkı gelip oturur: Onu bulduğun takdirde her Ģeyi bulmuģ sayılırsın. Allah ü Teâlâ yı seven gayrını neyler? Cennet, derece ve makam arayanlar içindir. Manevi tüccarlar onu ararlar. (GEYLÂNÎ, 1968: 89), Allah ın sevgili kulları övülmeyi ve kötülenmeyi eģit görürler. Onlar için övülmekle kötülenmek aynıdır. (GEYLÂNÎ, 1968: 104) Kulun dertlere sabır ve tahammülü dostun Ģefkat nazarını üzerine çeker. Çünkü aģk cevheri bela denizinin derinliklerindedir: Işk gevheri belâ bahrinün dibindedür iy azîz Pes gevher isteyen kişi belâyı ihtiyâr kılur s.252 Ey aziz! Aşk cevheri bela denizinin dibindedir; o halde cevheri isteyen belayı seçmek durumundadır. Dikkat edilirse aģk meselesinin bela kavramı etrafında dönüp dolaģtığı görülür. Bunun sebebi çekilen sıkıntıdan sonra ulaģılacak makamın yüceliğidir. Bu yürüyüģün sonunda elde edilenler hiçbir kazanç ve kârla kıyaslanamayacak, ölçülemeyecek bir değerdedir. Durum böyle olunca dünya hayatı âģık için belalarla dolu, fakat neticesi ebedi mutluluk olan uzun ve meģakkatli bir yolculuk olur: Allah ın sevdiği kullar, belâya düģtükleri zaman sabra koģarlar, ağlamaz ve sızlanmazlar. Ġman sahipleri belâ içinde dahi olsalar, iyi iģleri ararlar. (GEYLÂNÎ, 1968: 25); Peygamberimizin sevgisini kazanma Ģartı fakr halidir. Allah sevgisi için de belâ Ģarttır. (GEYLÂNÎ, 1968: 167). AĢağıdaki beyitler bu yolculuğun niteliğini ele verecek türdendir: Işkun odı cigürmi yaka geldi yaka gider Garîb başum bu sevdâyı çeke geldi çeke gider s.258 AĢkın ateģi âģığın kalbini bezm-i elestten itibaren yakmıģ, dünya hayatında da yakmaya devam etmektedir. EĢrefoğlu geldi/gider sözleriyle bu sürekliliği anlatmak istemiģtir. ÂĢık, ezelden payına düģen aģkın acı ve eziyetlerine katlanır, bunu geçilmesi gereken bir geçit sayar, Ģikâyet etmez, bıkkınlık ve usanç göstermez. O, dünya gurbetinde bu sevda yükünü çekerek hakiki sevgiliye kavuģmak için varını, varlığını feda eder. Bu çektiklerinden son derece memnun ve mutludur. AĢağıdaki beyitte de benzer bir hal ifade edilmekte, bülbüle benzeyen gönlünün bu yolculuğu dosta gidiģ olarak değerlendirmektedir: Bülbül ider âh u figân ışk odına yandı bu can Benüm gönlüm çünki hemân dostdan geldi dosta gider s.258

11 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 123 Dünya âģık için gurbettir; gönül ayrılmıģ olduğu ebedi âleme, dostun diyarına gitmek için çırpınır, çünkü vuslat o âlemdedir. Bu sebeple âģık bülbül gibi bu can aģk ateģine yandığından ah vah eder, bir an önce dosta gitmek, kavuģmak için çırpınır. Bu ah vah ediģler ateģin hararetinden değil, sevgiliye duyulan özlemin Ģiddetindendir. Dosttan gelmiģ yine dosta gitmeye çabalamaktadır. Ayrılık canına tak ettiği için yanar yakılır, derdini paylaģmak için aģağıdaki beyitte ifadesini bulduğu üzere diğer âģıkları yanına çağırır. Çünkü onlar da aynı dertten acı çekmektedir. Bir araya gelerek dertlerini paylaģmak ister: gider. Firâk kâr itdi cânuma gelsün âşıklar yanuma Işk zencîrin dost boynuma taka geldi taka gider s.258 Ayrılık canıma yetti; âşıklar yanıma gelsin. Dost aşk zincirini boynuma taka geldi taka EĢrefoğlu nun sözünü ettiği firak dosttan (Allah) olan ayrılıktır. Her ne kadar ârifin her anı mana âleminde dostla geçse de bu geçici dünyada bulunmak bir firak, bir ayrılıktır. Bu ayrılık acısı ancak aynı derdi çekenlerle bir araya gelince hafifleyebilir, paylaģıldıkça azalır, katlanılabilir ÂĢık, Hz. Eyüp gibi sabır kahramanı olmak zorundadır: Eyyûb gibi sabr eyle derdine kılma şikâyet Işk avcısına belâdan özge şikâr ele girmez s.267 Eyüp gibi sabr et derdinden şikâyet etme; aşk avcısı için beladan başka av ele girmez. Hz. Eyüp, uğradığı musibetlere, çektiği dert ve acılara sabr ettiği, sonunda dertlerinden Ģifa bularak bütün yitirdiklerine tekrar kavuģtuğu gibi âģık da sabırda ona benzeyerek muradına erecektir. Bu hususta EĢrefoğlu nun mürģidi Abdülkadir-i Geylânî ile aynı düģüncede olduğunu görüyoruz: Ġrfan sahibinin birçok vasıfları vardır. Onun sağlam vasıfları arasında vasıflı olmak, bela geldiği zaman, kahramanca karģılamak ve ilahi hükümlerin hepsine boyun eğmek vardır. (GEYLÂNÎ, 1968: 155) ÂĢıkların önemli bir vasfı söz tutmalarıdır. Onlar sözlerinin eri kimseler olup elest meclisi"nde yaptıkları anlaģmaya sadık kalırlar. EĢrefoğlu, sözünde durmanın mükâfatını Ģu beyitte dile getirmiģtir: Ȃşıklar turur sözine kimse görinmez gözine Eşrefoğlu dost yüzine baka geldi baka gider s.258 Âşıklar sözünde durur, (0nun dışında) gözlerine bir şey görünmez. Eşrefoğlu dost yüzüne baka geldi baka gider. Yukarıdaki beyit, Ģairin daha önce söylediklerini doğrular mahiyettedir. ÂĢık bir tür mecnundur, sırlarını tutamaz. O da sırrını tutamamıģ, yaģadığı müģahede, tecelli ve keģfi açığa vurmuģtur. Her an dost yüzüne baktığını söylemesini baģka türlü yorumlayamayız. ÂĢığın muradı dileği nedir sorusunun cevabını yine EĢrefoğlu kendisi vermektedir: Murâdum sensin iy dost senden özge Sekiz uçmak hûrî gılmân gerekmez s.264 Ey dost! Muradım, istediğim sensin; senden başka sekiz cennet huri ve gılman bana gerekmez.

12 124 Mahmut KAPLAN ġairin biricik arzusu Odur. EĢrefoğlu cennet, huri, gılman sevdasında değildir. Bu tür istekler gerçek âģıkları yolundan alıkoyamaz: Bir kulun kalbinde Allah sevgisi yer ederse, yalnız onu sever; baģka uğraģtırıcı iģleri bir yana atar. Bunu yapamayan sevgi iddiasında bulunamaz. (GEYLÂNÎ, 1968: 50), Allah ın kulları, tam kul oldukları için Rablarından gayrısını istemezler. Dünyayı düģünmezler, ahreti beklemezler. Yalnız Mevlâ yı isterler, baģka dilekleri yoktur. (GEYLÂNÎ, 1968: 99). ġu beyit bu düģüncenin apaçık bir ifadesidir: Mâsivânun nakşını küllî gönülden yuy gider Tâ ebed yüzün çevür bu dünyâ-yı mekkâreden s.335 Masivanın nakışlarını gönülden tamamen yıka, gider; sonsuza dek yüzünü bu hileci dünyadan çevir. Işkıla bilişeli illetle kılmadum amel Cennet ü hûr u kusûr içün ibâdet itmezem s.306 Aşkla tanış olduğumdan beri illetle amel etmedim; cennet, huri ve köşkler için ibadet etmem. Ġllet, sebep, gerekçe anlamında kullanılmıģtır beyitte. EĢrefoğlu ibadet ve taatlerine cennet, huri, köģk, cehennem, gibi hiçbir Ģeyi sebep yapmamıģ, sadece Allah rızası için yapmıģ olduğunu ifade etmektedir. O, Allah ın rızasını kazanıp rüyet-i cemale nail olma emelini taģımaktadır. Onun ruhuna ateģi düģen bu aģktır: Büyüklerin cenneti, Hak yakınlığıdır. Ondan uzak kalmak, sevgili kullara ateģtir. Cennet denince akla, Hak yakınlığı gelir. Cehennem ise ondan uzak kalmak olur. (GEYLÂNÎ, 1968: 152). Bu aģkın Ģairde meydana getirdiği değiģiklikler Ģöyle anlatılır: Bu ışk düşdi cânumuza bahâr eyledi kışumuz Kaygu bulutların sürdi komadı hîç teşvîşümüz s.268 Bu aşk canımıza düştü, kışımızı bahar eyledi; kaygı bulutlarını sürdü, bizde hiç şüphe tereddüt bırakmadı. Bu güzel aģk, âģığın canına düģünce her türlü gamı, kederi sürüp çıkarmıģ, kıģını bahara çevirmiģtir. Bu ifade, EĢrefoğlu nun ruhî yolculuğunda varmıģ olduğu mertebeyi gösteriyor. O, bu yolda çektiği çilelerin, katlandığı sıkıntıların mükâfatını daha dünyadayken almıģ görünüyor. KıĢın bahara dönmesi baģka türlü izah edilemez. Ġsteği dosttan baģkası olmayan bir âģığın mükâfatı budur: Dostdur hemân endîşemüz dostı sevmekdür pîşemüz Ol dostı sevmekden özge yok durur hîç endîşemüz s.268 Bizim tek düşüncemiz dosttur; dostu sevmek âdetimiz, huyumuzdur. Bizim o dostu sevmekten başka bir düşüncemiz, tasamız yoktur. Daha önce de ifade edildiği gibi sâlikin kalbinde dosttan baģka bir arzu, emel, sevda bulunamaz: Evlad! Sakın Hak, kalbinde baģkasını bulmasın. BaĢkasının korkusu kalbinde yer tutmasın. BaĢkasından bir ümide kapılma. BaĢkasını sevme. Kalbinizi temizleyiniz. Ġyiliği ve kötülüğü ondan görünüz. Siz onun evinde, sofrasındasınız. (GEYLÂNÎ, 1968: 129). Beyit gayet açık ve anlaģılır olduğundan daha fazla üzerinde durmayacağız. AĢkla fani olan dostla beka bulur, ölümsüzlük kazanır: Işkıla olduksa fânî dostıla bulduk bekâ Çün bekâya vâsıl olduk bâkîdür envârumuz s.263

13 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 125 Aşkla yok olduksa (şaşacak ne var); dostla beka bulduk. Bekaya vardığımızdan nurlarımız ölümsüzdür. Yukarıdaki beyitten EĢrefoğlu nun fenafillah makamından bekabillaha erdiği, seyr ü sülûkta muvaffak olduğu, maddi varlığından geçerek ereğine ulaģtığı anlaģılmaktadır. Abdülkadir-i Geylânî, fena kavramını Ģöyle açıklar: Fena, Hak varlığında yok olmaktır. KiĢi nefis ve boģ arzular bakımından yok olunca, kötü huylar gider, halkı görmez olursun. DıĢın mahfuz olur. Kötülük görünmez. Ġç âlemin Hak ile meģgul olur. Celâl tecellisini gördüğün zaman dağınık hale gelirsin. Cemâl tecellisine kavuģunca dağınık hallerin toplanır. Celâl sıfatı sezilince korkulur. Bu korku baģka bir korkuya benzemez. Cemâl sıfatının tecellisini görünce de bir Ģeyler ümid etmeye koyulursun. Celâl sıfatının büyük tecellisi seni yokluğa götürür. Cemâl sıfatı tecelli edince yerinde sabit durur bir yere gitmek istemezsin. (GEYLÂNÎ, 1968: 149). Bunu ancak yaģayan bilir. Biz sadece söylenenin zahiri manasına bakıp nakletme konumundayız. Bu, tamamen ferdi bir tecrübe olarak sâlikle dostu (Allah) arasındaki bir hal olup mahiyeti bizce meçhuldür. ġair, aģağıdaki beyitte durumu Ģahsilikten çıkarıp biraz genelleģtirmekte, benzer tecrübeyi yaģayanların aynı sonuca varabileceklerini müjdelemektedir: Işkunıla bilişenler senün ile bulışanlar Sen sultâna ulaşanlar ebedî ayrılmazımış s.272 Aşkınla tanış olup bilişerek seninle buluşanlar, sen sultana ulaşanlar sonsuza dek ayrılmazlar imiş. Beyitte biliģmek, buluģmak ve ulaģmak eylemleri seyr ü sülük denilen manevȋ yolculuğu ifade eden anahtar kelimelerdir. KiĢi, Allah ı esma ve sıfatları ile bilip gereken kulluğu göstererek kendisini dosta tanıtacak, ardından onunla buluģup maksadına ulaģacaktır. Bunun için, Allah ın emir ve yasaklarına, Habib-i Ekrem inin sünnetine uymaya azami çabayı gösterecektir. Allah, her Ģeyi bilir ve görür, kulunu sözü edilen vasıflarıyla dost edinir. O nun dostluğunu kazanıp O na kavuģan sonsuza dek ayrılmaz. KavuĢma zevki hiçbir Ģeyle kıyas kabul etmez. Bu sebeple cennet hayatının bin senesi bir anlık rü yet-i cemal kadar değildir, denmiģtir. Bu makam, sanıldığı kadar kolay elde edilemez. Bu yolda can ve baģ feda etmek gerekir: Cân virenler kan-bahâ dîdâr alur Sanma bu bâzârı her bî-cân ider s.231 Can verenler, kan bedeli olarak didar (rü yet-i cemal) alır; bu pazarı her cansızın yapacağını sanma. ÂĢık, pervane mumun etrafında nasıl dönerse öyle olmalı, ilahi aģkla kendini ateģe atmalıdır. Kendini ateģe atma arzu ve iģtiyakı Ģu mısralarla dile getirilmiģtir: Pervâne gibi bî-karâr şâhun cemâl-i şem ine Düşüp tutuşuban her dem yanup parlayasum gelür s.240 Pervâne gibi kararsız, şahın cemalinin (güzelliğinin) mumuna düşüp tutuşarak her an yanıp parlayasım gelir. Pervane, mumu, lambayı, meģaleyi gördüğü zaman etrafında uçmaya baģlar, sonunda ateģin cazibesine karģı koyamayarak kendini ateģe atıp yakar, yok eder. ÂĢık da pervane gibi ilahi aģkın ateģine kendini atmalı, maddi varlığını yakıp yok ederek O na yükselmelidir. Bunu göze alanın çektiği, ya da karģılaģtığı sıkıntılar yukarıda anlatılmıģtı. Bir kez daha özet mahiyetindeki Ģu beyte bakmakta yarar vardır:

14 126 Mahmut KAPLAN Işkuna düşen cânlarun yolına baş virenlerün Işk bülbüli olanlarun kimse dilin bilmez imiş s.272 Aşkına düşen canların, yoluna baş verenlerin, aşk bülbülü olanların dilini kimse anlamazmış. ÂĢıkların dilinin bilinememesi, anlaģılamamasının acı örnekleri tarihte çoktur. Mansur ve Seyyid Nesimȋ bunlardan sadece iki örnektir. Dilleri anlaģılmadığı için canlarından olmuģ, âģıklar kafilesinin serdarları olarak tarihteki yerlerini almıģlardır. Bu açıklamalar ıģığında adı aşk redifli Ģiiri inceleyebiliriz. Bu redifle yazılan iki Ģiir, EĢrefoğlu nun didaktik kuruluğa düģmeden lirizmin Ģahikasında terennüm ettiği duygu patlamalarının kelimelere dökülmüģ halleridir. EĢrefoğlu, aģk makamını Ģu sözlerle tarif eder: mutmainne makamıdır makâm-ı aģk, gayet âli makâmdır ve mutmainne makamına vâsıl olmayınca kiģiye aģk-ı Bâri hâsıl olmaz (RÛMÎ, 2012: 48). AĢk-ı Bâri, her Ģeyden yücedir: İki cihân içinde her ne kim var Dükelinden senin ışkun güzîndir s.224 Senin aşkın iki dünya içindeki her şeyden daha seçkin, daha güzeldir. Kâinatın yaratılmasından maksat, Allah ın tanınıp bilinerek sevilmesi ona samimiyetle ibadet edilmesidir. Bundan dolayı mutasavvıflar O nun rızasını diler, ibadet ve taatlerinde cennet, cehennem gibi Ģeylere eğilim göstermezler. Önemli olan Allah ın rızasını tahsildir. Kısa mısralardan oluģan bu Ģiir, tasavvuf vadisinde kaleme alınan en duygulu, en kapsamlı ve aģkın tanımının en iyi örneklerinden biridir. AĢk nedir, sorusuna verilen en câmi cevaptır. Cevabı herkese göre farklılıklar gösteren bu sorunun cevaplarına bakalım: 1.Cihânı hîçe satmakdur adı ışk Döküp varlığı gitmekdür adı ışk Beyit son derece anlaģılır bir dille yazıldığından nesre çevirmek gibi bir fuzulluğa düģmek istemeyiz. Beytin ilk mısraında dikkat çeken husus: Cihanı hiçe satmak anlayıģıdır. EĢrefoğlu bu sözleri ile Abdülkadir Geylânȋ nin Ģu görüģlerine iģaret ediyor: Mevlâya yöneldiğinde, sivadan- Hak dan gayrı iģlerden- soyun. Yaratan ile yaratılmıģları karıģtırma! Hâlik ı bırakıp halkla/yaratılmıģ olanla olma. Bütün sebeplerden kesil! Yaratıcılık iddia edenleri yere vur. Bunları yap; sonra dünya ile ahireti bıraktığın yere git; dünyayı nefsine ver. Ahireti kalbine koy, Mevlâyı da sırrında sakla (GEYLÂNÎ, 1968: 22) Ġkinci mısrada daha ileri bir adım atıldığını görüyoruz: Döküp varlığı gitmek Söz konusu edilen varlık, kiģinin kendi varlığı, nefsi, enesi, yani benliği ve onu besleyen her türlü maddi manevi varlık kast edilmektedir. KiĢi bunlardan kurtulmadıkça gerçek âģık olamaz. AĢkın adı, varlığı terk etmek, yani benliğini bertaraf edip sadece Hakk a yönelmektir. Hz. Peygamber in buyurduğu veçhile buna giden yol aģk olup bedeli, Ölmeden ölmek tir: Sevginin Ģartı, sevilene karģı irade sahibi olmamaktır ve onu değil, dünya ahiret ve halka dair cümle Ģeyi bırakmaktır. (GEYLÂNÎ, 1968: 128) Sâlikin terk konusunda baģarılı olması, nefis terbiyesine gösterdiği ihtimama bağlıdır. Nefis, günahlardan arındırılarak terbiye edilirse sâlikin Hakk a yaklaģması önünde engel olmaktan çıkar. EĢrefoğlu, aģk makamının nefsin mutmainne derecesine ulaģması olduğunu söyler: Zira mutmainne makamıdır makâm-ı aģk, gayet âlî makamdır ve mutmainne makamına vâsıl olmayınca kiģiye aģk-ı Bârî hâsıl olmaz (RÛMÎ, 2012: 48)

15 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 127 EĢrefoğlu bu çözülmesi zor muammayı iki kısa, basit mısra içinde, sehl-i mümteni derecesinde ifade etmiģtir. SöyleyiĢ çok kolay gibi görünmekle birlikte yapılan teklif o kadar basit değildir. Dünyayı hiçe saymak, yani dünya ve içindekilere adeta boģ vermek ve kendi varlığı ile beraber her türlü maddi varlığı terk etmektir: Münezzehdür gâhi iki cihândan Dükelinden ferâgatdür adı ışk II/5 Bazen iki cihandan da münezzehtir; hepsinden (iki cihandan) vazgeçmenin adıdır aşk. Dikkat edilirse ikinci adı aģk Ģiirinin birinci Ģiirin yorumu, tefsiri mahiyetinde olduğu görülür. Bu Ģiirde terk yerine yukarıdaki beyitte feragat kelimesi tercih edilmiģtir. Bunun sebebi bu kelimenin daha geniģ bir anlam yelpazesine sahip olmasıdır kanaatindeyiz. Terk kavramı bütün tarikatlarda en önemli hususlardandır. Sâlik, manevi yolculuğunda dünyayı, dünyevi makamları, nefsini, ahireti, kendi varlığını terk etmek durumunda olduğu gibi bu terk ettiklerini de düģünmeyip bu yolla tam bir ihlas kazanarak amacına ulaģabilecektir. EĢrefoğlu Rûmȋ de önce bu terklerle yolculuğuna baģlıyor. Bu iki hususu terk etmenin adı aģktır. Böyle söyleniģi kolay fakat uygulanması zor terkler ancak kalbi kuģatan yüce bir aģk coģkusu ile mümkün olur. Çünkü aģk, kiģiyi fedakârlığın zirvelerine taģıyan yegâne gerçektir. BaĢka Ģiirlerinde bu hususa Ģöyle açıklık kazandırır ve Ģöyle der: Ȃşık nider teni cânı dün gün anı ister anı Gel gör anı sevenleri dü cihândan bizüp durur s.244 Âşık teni canı ne yapsın; o, gece gündüz O nu ister. Onu sevenlerin iki dünyadan bezip gittiklerini gör. ÂĢık, can ve ten derdinde olmadığı gibi, dünya ve ahiret sevdasında da değildir. Ġlahî aģkla baģı dönenler, iki dünyayı da gözden çıkarıp sadece O na yönelir, yalnız Onu isterler. O da gerçek âģıklarına dünyadan bezme duygusu verir; onların gönüllerini sadece kendisine tahsis eder. Ġki cihandan bezmek, sâlikin sadece Allah ı ve rızasını talep ettiğini gösteren bir ifadedir. O nun rızasını kazanan zaten iki dünyayı da kazanmıģ olur. Fakat sâlik bunları düģünmez. O, rızaya kilitlenmiģ, gözünü bu yola dikmiģ, bu yoldan ayrılmamaya kendini adamıģtır. Cennet sevdası ve cehennem korkusu yaģamaz. Onun rızasını kazanarak rü yete mazhar olmaktan baģka bir ereği olmaz. Aynı manayı terennüm eden bir beyitte EĢrefoğlu düģüncelerini açıklamayı sürdürür: Ȃşıkun ışkdan nişânı var durur bellü beyân Fâriğ-i kevneyn olur ne assı ne ziyân diler s.225 Aşığın aşkta apaçık görünen nişanı, alameti vardır. O, iki dünyadan vazgeçer, kâr ve zarar istemez. Yukarıdaki beyit gerçek âģığın niģanı olarak iki dünyadan vazgeçmekliği iģaret etmektedir: Bayezid-i Bistami Ģöyle der:-ġman ve irfan sahibi, Allah tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâsından Mevlâyı ister. (GEYLÂNÎ, 1968: 103) Bu husus yukarıda izah edildiğinden fazla uzatmayacağız. Ancak aģağıdaki beyitten Ģairin sözü kendisine getirmek istediğini anlıyoruz: Işkdur beni benden alan sevdüklerümden ayıran Kimdür ışka karşu turan şâhları başdan iyledür s.239 Beni benden alıp sevdiklerimden ayıran aşktır; aşka karşı direnen kimdir? Aşk şahları tahtlarından ayırır.

16 128 Mahmut KAPLAN Ġkinci mısrada sözü edilen Ģah, Ġbrahim Edhem hazretleridir. O, kalbinde yanmaya baģlayan aģk ateģiyle-daha önce söylendiği üzere-tacını tahtını bırakıp derviģliği tercih etmiģti. AĢkın çağrısı karģısında hiçbir gönül duramaz. O, her iklimde ve Ģahısta hükmünü icra eder. AĢk, bir tür cezbe olduğundan kiģi, sıradan insanların kavrayamadıkları bazı davranıģlarda bulunur; eģinden dostundan, sevdiklerinden ayrı düģer. Mesnevi kahramanları bunun çarpıcı örnekleri olarak örnek gösterilebilir. EĢrefoğlu, varlığını aģka verdiğinden beri kavuģma ve ayrılık duygularından soyutlanmıģtır. Onun böyle bir derdi tasası yoktur (GÜNEġ, 2006: 225). ÂĢık, dost dediği Allah için canından geçmeyi sıradan bir iģ gibi görür. Çünkü dost dediği Allah, âģık kulunun dünyevi ve uhrevi bütün emellerden geçmiģ, adeta ölü gibi ister. ÂĢık bunu bildiği için bu uğurda canını seve seve verir (GÜNEġ, 2006: 225). AĢağıdaki beyitte bu durumun daha da netleģtiğini görüyoruz: Tâlib olan cân u gönülden anun dîdârına Kâl u kîl ü ilm ü mansıb cübbe destârı nider s.226 Onun didarına yürekten talip olan, istekli olan dedikoduyu; makam ve cübbeyi, sarığı ne yapsın? Tâlip, tasavvufȋ terim olarak yola giren demektir. 8 Burada kast edilen ilahȋ aģk yoludur. Bu yola giren maddi manevi her türlü hırs ve istekten arınmak durumundadır. Kâl u kȋl dediği dünyevi birtakım gereksiz sözler, boģ kelamlardır. Tâlip, seyr ü sülûkü için övünmeyecek, baģkalarına tafra satmayacaktır. Ayrıca bu yolda terki gereken hususlardan biri de dünyevi makamlardır. Tasavvuf yolu, tecerrüdü, arınmayı gerektirir. KiĢi makam sevdasına düģmeyeceği gibi bunu kalbinden dahi geçirmeyecektir. Cübbe ve destar ise dini vazifelerin sembolleridir. Talip, hangi ilmi makam ve mertebede bulunursa bulunsun bunlardan soyunacak, yola öylece girecektir. Bu sebeple cübbe ve sarığa ihtiyaç duymaz. Kısacası bu yolda tevazu, alçakgönüllülük esas alınır. ÂĢık kusursuz bir fedakârlık içinde bulunmalıdır. Bu uğurda adeta Hz. Ġsmail gibi kurban edilmeye candan razı olmuģtur. ÂĢık çok cömerttir; dost yolunda canını fedadan çekinmez (GÜNEġ, 2006: 227). 2.Elinde sükkeri ayruga sunup Aguyı kendü yutmakdur adı ışk Aşk, elindeki şekeri başkasına sunup zehri kendisinin yutmasının adıdır. AĢk, mutlak bir fedakârlık ve feragatin adıdır. ÂĢık, elindeki Ģekeri-Ģeker gibi tatlı her metaı-baģkasına verip, kendisi ağuya, zehire talip olacaktır. En değerli varlığını baģkasına sunacak kendisi kıt kanaat geçinmenin yollarını arayacaktır. Aklıyla hareket edenler, akıllı geçinenler âģığın bu davranıģını anlamakta güçlük çekerler: Ȃkile bu söz aceb gelür acebdür hem cevâb Işk makâmına akıl irmedi hem irmez durur s.237 Akıllı kişiye bu söz tuhaf gelir; (bu sorunun cevabı da) tuhaftır;(çünkü) aşk makamına akıl ermemiştir ve ermeyecektir. Akılla hareket eden kiģi âģık nazarında eksiktir. Akıllı geçinse de aģkın ve âģıkın tavırlarını anlayamaz, davranıģlarına bir mana veremez. O, akıl ve mantık dairesinde önce kendi çıkarını 8 Tâlipten maksat talib-i Hak veya talib-i tarîk-i Hak tır. Ġnsanlar üç kısımdır: vâsıllar, sâlikler (talipler), mukîmler. Sâlikler iki kısımdır: Hak talipleri, melâmîler ve sûfîler; cennet talipleri, zahitler, fukara, hâdimler, âbitler (ULUDAĞ, 2001: 342)

17 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 129 düģünür. AĢk bir fedakârlık mesleğidir. Elindekini feda edebilmektir. ÂĢık sadece Allah ı diler. Onun yanında dünyevi olanın bir değeri yoktur. Bu yüzden elinde avucunda olanı- baģkası için Ģeker gibi tatlı olan Ģeyleri- tereddüt etmeden verir; kendisi aģkın acı da olsa gerektirdikleriyle yetinir. Mal mülk denilen Ģeyler hakkında EĢrefoğlu Ģu çarpıcı örneği verir: bu mal dedikleri hemen merdivene benzer derler. Âdem var ki nerdübân ile kuyuya iner, âdem var ki nerdübân ile köģklere, saraylara çıkar. (RÛMÎ, 2012: 104) AĢağıdaki Ģu beyitte yukarıdaki sözlerin gerekçesi verilmiģtir: Ȃşıkun gönli hemîşe ışkıla pür-nûrdur Ol gönül nite ola çün ışkıla ma mûrdur s.237 Âşıkın gönlü daima aşkla nur doludur. Aşkla mamur olan, bayındır olan gönül nasıl olur? AĢkla mamur/bayındır olan gönül, baģka bir Ģeye ihtiyaç duymaz. Sevgili ile halvette olan, baģkalarının arkadaģlığına, varlığına ihtiyaç duymaz. Ġçine aģk dolan gönül bayındır olmuģ, nurla aydınlanmıģtır. BaĢka kandilleri, ıģık kaynaklarını arama yoluna tevessül etmez. Bir baģka beytinde EĢrefoğlu Ģu ikazda bulunur: Cânlar cânın isterisen bu cism ü cândan fârig ol Gerçek Hakka âşıkısan iki cihândan fârig ol s.296 Canların canını istersen bu cisim ve candan vazgeç; Allah a gerçekten âşık isen iki dünyadan geç. Bütün mesele canların canını, canlara can vereni bulmaktır. Bunun yolu mutlak bir tecerrütten, fedakârlıktan geçer. Bu fedakârlık dünyayı değil ahireti de kapsar. ÂĢığın her iki dünyadan vaz geçmesi-yukarıda ifade edildiği gibi-ģarttır. Bu sebeple elindeki Ģekeri baģkasına sunmak ona çok kolay gelir. Sonunda sevgiliyle kavuģmak olan acılara zevkle katlanır. Gerçek aģkı bulan baģka sevgilerle, baģka sevdalarla oyalanmaz: Işkıla âvâre olan dünyâda kârı nider Gönlini ol yâre viren bir dahı yârı nider s.226 Aşkla avare olan dünyada işi/kârı ne etsin? Gönlünü o sevgiliye veren başka sevgiliyi ne yapsın? AĢk, kiģiyi, mecnun a çevirdiğinden iģten güçten alı kor, baģıboģ, sergerdan dolaģtırır. EĢrefoğlu, gerçek sevgiliyi bulanın baģka sevgililerde gözü olmayacağını vurgulamak istemiģtir. 3. Belâ yagmur gibi gökden yagarsa Başını ana dutmakdur adı ışk Aşk, bela gökten yağmur gibi yağdığında onun (altına) başını tutmanın adıdır. Beyit, mana bakımından son derece çarpıcı, etkileyicidir. EĢrefoğlu mücerredi müģahhas hale getirmiģtir. Gözlerinizin önüne manzarayı getirmeye çalıģın: Belalar, taģlar, ateģler gökten yağıyor ve âģık çıplak baģını bunların altına tutuyor. Bu durumda yaralanmak, parçalanmak kaçınılmaz olmaktadır. ȂĢık buna razıdır. AĢk-Abdülkadir-i Geylânî nin yukarıda aktarılan sözlerinden anlaģılacağı gibi-belalara göğüs germenin adıdır. EĢrefoğlu Müzekki n-nüfûs ta mürģidinin görüģlerine katıldığı görülür: AĢk kazanı altına ateģ urdılar, çün ateģi gâlip oldukça kaynaması arttı; ve ne semtten bir yel gelse baģladı döne döne kaynadı. Ve altına yel dokundukça o dönmeklik kazana sığmadı, raksa baģladı, taģtı. Çünkü bu misâlden anladıysan her nereden ki bir âvâz iģitir o nefs-i mülhime, elbette ondan dost hitâbın iģidir. (RÛMÎ, 2012: 50)

18 130 Mahmut KAPLAN AĢk ve bela iliģkisi EĢrefoğlu nun üzerinde çok durduğu bir husustur. Hem Müzekki nnüfûs ta hem de birçok Ģiirinde bu temanın iģlendiği görülür: Her belaya sabr etmek, muhabbetullah alâmetidir. Zira kiģi, sevdiğinin zahmetine sabredegen olur. Hak Tealâ dostlarına dâim iptilâ taģın atar. Dostlar bu ibtilâ taģına baģını can u gönül birle tutarlar. (Müz.s.244) Bu hususa Ģu hadis-i Ģerifi örnek gösterir: Hak tealâ kulunu sevince, ona belalar gönderir; gönderdiği belâlara sabr eden kullarını da sever. (RÛMÎ, 2012: 224). Sabır makamına ulaģmak için de aģkın gereği olan aģağıdaki hususlara dikkat etmesi gerekmektedir: Virüp râhatları mihnetler alup Düni gün âh u hasretdür adı ışk II/2 Rahatları verip belaları alıp gece gündüz ah ve hasretin adıdır aşk. AĢk, ayrılık ve gurbet kıskacında kalan kiģiyi sürekli huzursuz eder, acılara boğar. Böyle bir insan rahatını feda etmekle karģı karģıyadır. ġairin de dikkatlere vermek istediği budur. Bu beytin, aģkı kolay, her kiģinin gideceği bir yol sananlara meselenin zorluklarını göstermek maksadı taģıdığı anlaģılmaktadır. imiş. AĢk ateģi gönülleri her türlü masiva kirlerinden arındırarak temizler: Eşrefoğlu Rûmî senün yansun ışk odına cânun Işk odına yanmayanun kalbi sâfî olmazımış s.272 Eşrefoğlu Rûmȋ, senin canın aşk ateşine yansın; aşk ateşine yanmayanın kalbi safi olmaz Kalb-i insan Rahman olan Allah ın arģıdır, orada baģkalarının bulunması irfan edebine aykırıdır: Kalp, Hakkın tecelli yeridir. Oraya, onun varlığından gayrını sokma. DüĢün, melekler, suret olan eve girmezler; Hak Teâlâ, putlarla doldurduğun kalbe nasıl tecelli eder? Onun gayrı her Ģey puttur. O putları kır ve kalbini temizle. O kez, Hakkın tecellisini orada görürsün. Önceleri görmen kabil olmayan hikmetli Ģeyleri görmeye baģlarsın, yeter ki kalbin temiz ola. (GEYLÂNÎ, 1968: 245). Tecelli konusundaki Ģu sözler konuyu oldukça sarih bir biçimde nazarlara sunmaktadır: Ayık olan kiģiler, Hakkın tecellisini kalpleri ile görürler. Bu görüģ ile dağınık halleri toplanır; birleģir ve tek Ģey olur. O büyük tecellinin sahibi ile aralarında perde kalmaz ve kalkar. DıĢ yapıları yıkılır; iç âlem kalır. (GEYLÂNÎ, 1968: 297). Benzer düģünceler Ģairin adı aģk redifli ikinci Ģiirinde Ģu üslupta karģımıza çıkar: Cefâ vü renc ü mihnetdür adı ışk Firâk u derd ü firkatdür adı ışk II/1. 9 Cefa ve sızı ve belanın adıdır aşktır. Ayrılık, dert ve ayrılığın adıdır aşk. Bu iki mısrada ıstırap verici bütün ögeler bir araya toplanmıģtır: Cefa, renc, mihnet, ayrılık, dert kelimeleri aģkın insan üzerindeki tesirlerinin adları olarak sunuluyor. Hepsinin ortak özelliği kiģiye tarifsiz acılar yaģatmalarıdır. ġair, aģk yolculuğunun her kiģinin iģi olmadığını vurgulamak ister gibidir. Daha yolun baģında aģka yeltenenleri, bu uğurda katlanmak zorunda oldukları durumları uyarmaktadır: Gönülde derd-i yâr ancak hemîndür Bu halkdan kamu uzletdür adı ışk II/6 9 EĢrefoğlu nun adı aģk redifli ikinci Ģiiri metinde II olarak gösterildi.

19 Eşrefoğlu Rûmî nin Gönül Miracı: Adı Aşk 131 aşk. Gönülde sadece sevgilinin derdini tutup halktan uzlet etmenin, inzivaya çekilmenin adıdır Bu ışkı kimse vasf itmez diliyle Gam u gussa vü gayretdür adı ışk II/7 Bu aşkı kimse diliyle tasvir edemez; gam, tasa ve gayretin adıdır aşk. AĢk bir yolculuksa, bu yolculukta âģığın yol arkadaģı sevgiliye kavuģamama derdi, ah ve gözyaģıdır: Ȃşıkun yoldaşı derd ü âhıla gözyaşıdur Derd-i yâr çün ele girdi dahı tîmârı nider s.226 Madem âşığın yoldaşı dert, ah ve gözyaşıdır; o halde sevgilinin derdini ele geçiren bir daha tedaviyi ne yapsın. Yukarıdaki ifade edilen düģünce klasik Ģiirde çok iģlenmiģtir. ġair, aģk derdinden hoģnut olduğundan hekimin ilaçlarına, tedavisine yüz vermez; bu yolda candan geçmek, onun için adeta sıradan bir iģtir. Daha doğrusu bu yolda âģık için can vermek, yolun örfü, adetidir Ȃşıka bu yolda cânı virmek gerek elbette kim Şöyledür bu ışk içinde örf ü âdet tâ ebed s.223 Yola giren, yolun gereklerini, ihtiyaçlarını yerine getirmek durumundadır. ġartlar yerine gelmeden yolculuğun amacına ulaģması mümkün değildir. 4.Bu âlem sanki oddan bir denizdür Ana kendüyi atmakdur adı ışk Bu dünya sanki ateşten bir denizdir; ona kendini atmanın adı aşktır. AteĢten deniz imgesi, divan Ģiirimizde çok geçer. Özellikle ġeyh Gâlib in Hüsn ü Aşk adlı eserinde geniģ tasvirlerle anlatıldığı görülür. AĢk ateģi âģıkların canını yakarak dosta ulaģmalarına vesile olur: Işk odı âşıklar cânın yakar dosta ulaşdurur At cânını ışk odına iki sanup turma sakın s.328 Aşk ateşi âşıkların canını yakar, dosta ulaştırır; canını aşk ateşine at ikilikte kalıp sakın durma. AteĢ, temizleyici, saflaģtırıcı bir hususiyete sahiptir. Onun yaktığı maddede kir, pas kalmaz. Tıpkı bunun gibi aģk ateģi de âģığın canını yakarak ruh varlığını saflaģtırır, onu dosta ulaģacak bir hafifliğe kavuģturur. Ġnsan, maddi varlığını zayıflattıkça ruhu güç kazanır. AĢk ateģi de vücudu sararak yakınca ruh yücelere yükselecek hafifliği kazanmıģ olur. olsun. Bütün gönül ehli gibi EĢrefoğlu da sözü kendine, kendi nefsine getirerek Ģöyle der: Bu ışk odı beni yaksun tütünüm göklere çıksun Eger yüz bin cânum varsa fedâ olsun o cânâna s.347 Bu aşk ateşi beni yaksın, dumanım göklere çıksın; yüz binin canım da olsa sevgiliye feda

20 132 Mahmut KAPLAN Kendini aģk ateģine atmada tereddüt göstermeyen Ģair, bazen ağır ifadeler kullanmaktan kendini alamaz: Bu ışkun âdeti yakmak olur âşıkları dâim Şu kim ışk odına yanmaz yazıldı adı hayvâna s.347 Bu aşkın âdeti âşıkları her zaman yakmaktır. Aşk ateşine yanmayanın adı hayvan olarak yazıldı. AĢk ve ateģ arasındaki iliģki EĢrefoğlu nun Ģiirlerinde önemli bir yer tutmaktadır. EĢrefoğlu Rûmî nin adı aģk redifli ikinci bir Ģiiri vardır ki, ilk Ģiirin bir tür izahı, Ģerhi mahiyetindedir. Bu ikinci Ģiirin, konumuz olan adı aģk redifli Ģiiri açıklama, yorumlama sadedinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple bu Ģiiri ilk Ģiirin ilgili beyitleri altında değerlendirdik. Ġlk Ģiiri bir bütün halinde tefsir eden diğer beyitleri bir arada değerlendirmek bizi Ģairin aģk anlayıģını anlamak yönünde aydınlatacaktır. AĢağıdaki beyitte aģkın yine ateģle tarifini görüyoruz: Bir oddur kim câna düşmiş yanadur Yürek tolu harâretdür adı ışk II/3 Cana düşüp yanan bir ateştir; (bu sebeple) yüreği hararetle dolu olmanın adıdır aşk. AteĢe atılan bir canlı nasıl canhıraģ hamlelerle çırpınır, kendini oradan oraya atarsa aģkın insan üzerindeki etkisi de öyledir. Bu yüzden âģık sürekli yerinde duramaz, rahatsızdır, huzursuzdur. Onu böyle yapan, rahatını baģından uçurarak huzursuz eden aģktır: Karârı yok bu ışkun bî-karârdur Ki dürlü dürlü hâletdür adı ışk Bu aşka dur durak yoktur; sebatsızdır, yerinde duramaz; doğrusu türlü türlü hallerin adıdır aşk. EĢrefoğlu dert, ıstırap manalarına gelen kelimeleri tüketircesine dürlü dürlü hâlet ifadesini kullanmaktadır. 5.Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakîkat Vücûdı fânî itmekdür adı ışk s.279 Eşrefoğlu Rûmî, hakikat olarak vücudu/varlığı fani etmenin adının aşk olduğunu bil. Uğruna varlığın ifna edileceği, yok edileceği aģk ilahîdir. Bunun bir tezahürü, belki bir tereģģuhu mecazî aģklar uğruna da canların feda edildiği gerçeğidir. Varlıktan maksat maddi varlıktır, kabuktur, kıģırdır. Aşk ve Vuslat: KiĢi maddi varlığını yok ettiği zaman ruh hayat mertebesine çıkarak aģka ulaģabilir. EĢrefoğlu aģk için nefsin ve onun kalıbı olan maddî varlığın yok olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yokluğa ermenin sonu aģka merdiveni ile bekabillaha yükselmektir. Bu gerçeğin adı aģktır. II/4 Ġkinci manzumenin son beyti sanki sonuç bölümüdür: Sorarsan ışkı Eşrefoğlu Rûmî Tamâm dostıla vuslatdur adı ışk II/10 s.280

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR En Kıymetlim, Sonsuz AĢkım Gözlerinde sevdayı bulduğum, ellerinde

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

Ramazan ve Bayram Ramazan Ramazan Allah a yakınlaşmak için yegane bir zaman. Allah dünyada kendisi ve insanlar arasına perdeler koymuş. Bu perdeleri açmak ve aşmak, Allah a yakınlaşmak, onu hissetmek için

Detaylı

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Üzerindeki bilgelik hırkasından, madde ve mânâ dünyasındaki mutluluğun şifrelerini verir bize Mevlânâ. Onun ilmini ve söylemlerini kâğıtlara, kitaplara, ansiklopedilere sığdıramamakla birlikte, deryada

Detaylı

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) Ben seni sevdiğim için eğer bahâ derler ise İki cihân mülkün verem dahı bahâsı yetmeye (Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) İki cihân

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...9 ÖNSÖZ...11 GİRİŞ...13 BİRİNCİ BÖLÜM BANDIRMALIZÂDE HÂŞİM BABA HAYATI VE ESERLERİ 1. HAYATI...15 2. ESERLERİ...17 2.1. Divan...17 2.2. Vâridât...17 2.3. Ankâ-yı Meşrık...17 2.4.

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır. 6.MEKTUP MEVZUU : a) Cezbe ve sülûk husulünün beyanı. b) Celâl ve cemal sıfatları ile terbiye almak. c) Fenanın ve bekanın beyanı. d) Nakşibendî tarikatına mensub olmanın üstünlüğü. Belâ ve musibet için

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

DİNLEDİM NEY DEN HASRETİ Pazartesi, 11 Haziran 2012 14:59

DİNLEDİM NEY DEN HASRETİ Pazartesi, 11 Haziran 2012 14:59 İnsan hep bir şeylerin özlemi ile yaşar. İçinde hep bir şeylerin özlemi vardır. Hasret insanoğlunun adeta içine işlemiştir. Biz bezm-i âlemden geldik ve hep oraların hasreti ile yanarız. Biz dünyaya gönderildik

Detaylı

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder. Hak dostlarından Üftâde Hazretleri(*), bir gün müritleriyle bir kır sohbetine çıkar. Emri üzerine bütün dervişler, kırın rengârenk çiçeklerle bezenmiş yerlerini dolaşarak hocalarına birer demet çiçek getirirler.

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi. Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır.

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır. Lilay Koradan www.gencgelisim.com - Bir ara sinemaya ya da tiyatroya gidelim mi? demek yerine, iki kişilik bilet alın. Ona Sürpriz, yarın akşam sinemaya gidiyoruz dediğiniz zaman sizinle gelecektir. -

Detaylı

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 03.09.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31 Dünya bilimde altın çağını yaşarken insanlıkta yerlerde sürünüyor. Hayâ kalmamış, saygı kalmamış, sevgi kalmamış, büyüğe hürmet kalmamış. Hayatımızda ne eksik biliyor musunuz? Edeb. Edebe hiç önem vermiyoruz.

Detaylı

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım. ABUZER KARA 1.Kendinizi tanıtırımsınız. Ben Abuzer Kara 1961 Samsat doğumluyum.ilk ve orta öğrenimimi Samsat ta bitirdim.19 82 yılında evlendim.1983-1984 Yılları arasında askerlik görevimi ifa ettim.1987

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (10) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme

Detaylı

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı Ana başa taç imiş Her derde ilâç imiş Bir evlât pîr olsa da seyin Nail Kubalı Anaya muhtaç imiş Hü Şiirin vazgeçilmez temasıinsanoğlu, en yoğun ve içten duygularını şiirle dile getirir. Bu yüzden kadın,

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.11.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Şeyh den meded istemek caizmidir? Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Şeyh den meded istemek caizmidir? Şeyh Eşref Efendi Esselamaleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Hazihis Salatu tazimen bi hakkike ya Seyyiduna

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan, Yücel Terkanlýoðlu Onaylayan Administrator Cumartesi, 23 Þubat 2008 Son Güncelleme Pazartesi, 27 Ekim 2008 Besteciler.org HTML clipboard Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz CİNGEYLİ AŞIK BEKTAŞ GAZELOĞLU Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu Mihman canlar bize safâ geldiniz Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu Mihman canlar bize safâ geldiniz Bizi,

Detaylı

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. KİTABİYAT Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. Yayınlanalı yedi yıl olmuş. İlk yayınlandığını bir gazetede mütercim ile yapılmış

Detaylı

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN 1 ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ MUSTAFA KOÇ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN BASKI YERÝ ÇAÐLAYAN A.Þ. TS EN ISO 9001:2008 SER NO: 300-01 SARNIÇ YOLU ÜZERÝ NO:7 GAZÝEMÝR / ÝZMÝR TEL: 0

Detaylı

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet...

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet... Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet... İnsanlar, başlarına bir bela geldiği zaman bağırır, çağırır, Allah ı şikayet eder. Allah a darılır. Her şeye itiraz eder. Hak kı töhmet

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI 8. SINIF DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ DERSĠ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIġMA TAKVĠMĠNE GÖRE DAĞILIM ÇĠZELGESĠ

EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI 8. SINIF DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ DERSĠ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIġMA TAKVĠMĠNE GÖRE DAĞILIM ÇĠZELGESĠ KASIM EKĠM EYLÜL Öğrenme Alanı: ĠNANÇ. ÜNĠTE: KAZA VE KADER Öğrencilerle TanıĢma, Dersin Amacı ve ĠĢleniĢ ġekli. Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste iģlenecek konular ve ders iģleme teknikleri hakkında

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. VE İMTİSALİN HÜLASASI BASİRET TESLİM OLUP İTAAT ETMEK. ANLAYIŞ İMTİSAL: AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. UYMAK. MUVAFAKAT VE MUTABAKAT ETME.KENDİ KANUNİYETİNİ ORTADAN KALDIRARAK ONUN SURETİNE GİRMEK.YANİ:

Detaylı

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Yayın Değerlendirme / Book Reviews 343-347 Yayın Değerlendirme / Book Reviews Divan-ı Hikmet Sohbetleri (Editör: Prof. Dr. Zülfikar Güngör.) (2018). Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı Yayınları.* Bülent Kaya**

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar Yýldýz Tilbe 1 Onaylayan Administrator Pazar, 06 Mayýs 2007 Son Güncelleme Perþembe, 14 Haziran 2007 Besteciler.org ADAM OLSAYDIN Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar Kendini arattý, beni bulmadý yar Düþtüm

Detaylı

Gel Ey YA AŞK! Cumartesi, 28 Şubat 2015 07:00

Gel Ey YA AŞK! Cumartesi, 28 Şubat 2015 07:00 Ey aşk nerdesin? Yanmıyorum, yüreğim kuru bir hazan yeri. Yürek yanmazsa tadı yok hayatın. Arıyorum yıllar var ki ben onu. Biliyorum, sen geldiğinde her şey değişecek, her şey anlamını yitirecek, hayat

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere

Detaylı

11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI Kader ve Kaza Kavramları Ġnsan Ġradesi ve Kader KAZANIMLAR Kader ve kaza kavramlarını açıklar. Ġnsanın kaderle ilgili olarak akıl ve irade sahibi, özgür ve sorumlu olmak

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Sadık Yalsızuçanlar: İnsanın Hakk a vasıl olması yaşayan bir mürşidin irşadıyla mümkündür Perşembe, 10 Kasım :30

Sadık Yalsızuçanlar: İnsanın Hakk a vasıl olması yaşayan bir mürşidin irşadıyla mümkündür Perşembe, 10 Kasım :30 Tasavvuf, edebiyat ve çeşitli dallardaki kırkın üzerinde eseriyle irfan dünyamıza renk katan, Ülke Tv deki Açık Deniz programıyla da her hafta evlerimize konuk olan değerli büyüğümüz Sadık Yalsızuçanlar

Detaylı

Lütfi ŞAHİN /

Lütfi ŞAHİN / Lütfi ŞAHİN / www.lutfisahininsitesi.com Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş

Detaylı

Azîzim! Çün harab ola cihan-ı fani. Bir pula verirlerse alma anı. Fani olanın baki olana nisbetle ne değeri olabilir ki!

Azîzim! Çün harab ola cihan-ı fani. Bir pula verirlerse alma anı. Fani olanın baki olana nisbetle ne değeri olabilir ki! Azîzim! Şu fenâ yurdunun fiyatı nedir? Ariflerin nazarında bir pul kadar bile kıymeti yoktur. Onun sıfatı fenâdır. Baki olan Allah tarafından O her an bir işte yaratmadadır (Rahmân, 55/29) ve O nun vechinden

Detaylı

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? Kişisel gelişim, insanın gelişimi merak etmesi, yeni insanlar tanıması, gazetede güzel yazı yazan veya kitap yazmış insanları merak ederek onları tanımak, sadece yazılarından

Detaylı

TOKİ İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ YILLIK ÇALIŞMA PLANI

TOKİ İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ YILLIK ÇALIŞMA PLANI 2014/2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI TOKİ İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ YILLIK ÇALIŞMA PLANI 2014/2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI TOKİ İLKOKULU-ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ OKUL KOMİSYONUDUR ADI SOYADI Hüseyin ÖZCAN

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. KUDDÜS Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. Hz.Ali-nin kullandığı altı isimden biridir. Sabah ve akşam namazından sonra 33 defa okunmasının

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص Ünlü İslam bilgini Taberi, tefsirinde, mukattaa harfleri ile ilgili, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Mesud dan şu görüşü nakletmiştir: Her bir

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER İnsana eliyle kazandığından başkası yoktur. Simyacılık gafil işidir HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER BU BÖLÜMDE: Kim vardı diyâr-ı kîmyâya (Ayrıca bakınız: Gaflet içinde yaşamak) Allah bes, baki

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok uzun yıllar önce yazdığım bir yazıyı hatırladım. Onaltı yaşında, lisede iken yazdığım bir yazıyı. Cesaret edip, bir gazetenin araştırma merkezine göndermiştim.

Detaylı

Herkes bir arayış içinde

Herkes bir arayış içinde Euzubillahimineşşeytananirracim Bismillahirrahmanirrahim Herkes bir arayış içinde Ayberk Efendi Berlin 2oo8 La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil Azim. Meded ya Sultanul Evliya, meded ya Şeyh Nazım

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir? Besmele Kitapcığı Besmelenin Anlamı Besmele, bütün varlıkların hal diliyle ve iradeli varlık olan insanın lisanıyla ve haliyle meşru olan her işine Allah ın ismiyle başlamasıdır. En önemli dua ve zikirlerdendir.

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak «Rabbim beni terbiye etti, terbiyemi de güzel kıldı.» (Hadis-i Şerif, Kenz ül- Ummal) Allah, edebin her çeşidini Hz. Muhammed (sav) de bir araya getirmiş ve bizlere örnek

Detaylı

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Otur, hanım otur. Allah aşkına bir otur. Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Allah aşkına bir otur hanım. Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarımın

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38 Bütün mesele tam bir sevgi meselesidir. Sevgi kalpte başlar kalpte biter. Sevgi gönlün, kalbin eylemidir. Allah ın bir ismi de Vedud dur. Allah yarattıklarını sever ve bu dünya sevgi ile ayakta durur.

Detaylı

YUNUS EMRE LER VAR OLDUKÇA Salı, 09 Temmuz 2013 06:17

YUNUS EMRE LER VAR OLDUKÇA Salı, 09 Temmuz 2013 06:17 Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! Var mı yalan dünyada baki kalan. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan. Diyen Yunus Emre halk tarafından çok sevilen bir mutasavvıftır. Halk onu hep sevmiştir.

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI Zekiye Berrin HACIİSMAİLOĞLU Yüksek Lisans

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.

Detaylı