Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması ve Vize Muafiyeti Prof. Dr. Ayhan Kaya Röportajı. 19 Aralık 2013

Transkript

1 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması Türkiye AB sürecinde stratejik bir gündem maddesi olan vize muafiyeti konusunda önemli bir aşama kaydedildi ve 16 Aralık 2013 te imzalanan geri kabul anlaşması ile vize muafiyeti süreci resmen başladı de başlayan ve 2009 dan sonra hızlanarak devam eden müzakerelerin sonucu olan bu gelişme Türkiye nin AB üyeliği yolunda göç alanındaki düzenlemelerde önemli yollar kat ettiğinin de bir göstergesi niteliğinde. Son imzalanan geri kabul 19 Aralık 2013 anlaşması, vize muafiyeti süreci ve Türkiye nin göç politikasını Türkiye nin sayılı göç uzmanlarından, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve AB Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayhan Kaya ile konuştuk.

2 Sorular: Prof. Dr. Ayhan Kaya Kimdir? İstanbul Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doktorasını 1998 de Warwick Üniversitesi nde Etnik İlişkiler alanında alan Kaya nın ilgi alanları arasında uluslararası göç, ulusötesi siyaset, çağdaş siyasal ideolojiler ve etnisite ve küresel düzen var. Hakemli dergilerde birçok makalesi olan Kaya son kitabı Europeanization and Tolerance in Turkey: The Myth of Toleration da Türkiye de hoşgörü kültürünün ayrıntılı incelemesini yapıyor ve bu konuyu Avrupalılaşma çerçevesinde işliyor. 1. Gündem maddemiz Türkiye-AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti sürecinin başlaması. Özetle her iki tarafı da kapsayacak şekilde sorarsak Türkiye nin imzaladığı Geri Kabul Anlaşması bazı kesimlerin iddia ettiği gibi ağır bir taviz mi? Bunun yanında başlayan vize muafiyeti sürecini ise nasıl okumak gerekir? 2. Bu yıl içinde Europeanization and Tolerance adlı kitabınız çıktı, genel olarak bu kitapta Türkiye de mevcut Kürt ve Alevi topluluklarını tolerans bağlamında ele alıyorsunuz. Peki, Türkiye nin ekonomisi geliştikçe giderek göç alan bir ülke haline geldiğini düşündüğümüzde tolerans bağlamında Türkiye deki göçmenler için nasıl bir çıkarım yapabiliriz? 2 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

3 Gündem maddemiz Türkiye-AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti sürecinin başlaması. Özetle her iki tarafı da kapsayacak şekilde sorarsak Türkiye nin imzaladığı Geri Kabul Anlaşması bazı kesimlerin iddia ettiği gibi ağır bir taviz mi? Bunun yanında başlayan vize muafiyeti sürecini ise nasıl okumak gerekir? Fransa da Hollande ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte vize muafiyeti sürecinin tekrar hızlandırıldığını görüyoruz. Özellikle Fransa nın daha önce veto koyduğu fasılların açılacağı işaretlerini vermesiyle birlikte geri kabul anlaşmasının imzalanması için süreç bir ivme kazandı. Geri kabul anlaşması AB üyeliğinin olmazsa olmaz koşullarından bir tanesi. AB ye üye olan ülkelerin mutlaka belli bir süre zarfında bu anlaşmaya imza atmaları gerekiyor. Türkiye nin ikili olarak birkaç ülkeyle geri kabul anlaşması imzalamıştı, fakat bu anlaşmayı AB nin kendisi ile yapması gerekiyordu. Şimdiye kadarki süreçte bazı ertelemeler ve duraksamalar oldu. Bu ertelemelerin nedeni de zaman zaman bazı fasılların açılmasına Fransa ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin koydukları vetolardı. Fransa da Hollande ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte bu sürecin tekrar hızlandırıldığını görüyoruz. Özellikle Fransa nın daha önce veto koyduğu fasılların açılacağı işaretlerini vermesiyle birlikte geri kabul anlaşmasının imzalanması için süreç bir ivme kazandı. Daha önce de bahsettiğim gibi, bu anlaşmanın imzalanması üyelik sürecinin olmazsa olmaz şartlarından bir tanesi. Özellikle 2009 yılında yürürlüğe giren ve AB anayasası diyebileceğimiz Lizbon Anlaşması nın da en can alıcı noktalarından bir tanesi göç konusudur. Anlaşmada göç en can alıcı konulardan biri olarak tespit edilmiş, yasal ve yasal olmayan göçmenlerin temel haklarının güvence altına alınmış ve göç nitelikli çoğunluk karar alma mekanizması gerektiren bir konu olarak tanımlanmıştır. Ortak göç politikalarının oluşturulması önemli bir madde haline gelmiştir. Bu sürecin arka planı bu şekilde açıklanabilir. 3 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

4 Türkiye vize muafiyeti konusunu, müzakerelerde başarılı bir şekilde pazarlık malzemesi olarak kullandı. Geri kabul anlaşması imzalanması karşılığında Türkiye vatandaşları için vize muafiyeti talep etti. Bu bağlamda, Türkiye için başarılı bir müzakerenin gerçekleştiğini söylemek mümkün. Dolayısıyla, Türkiye nin taviz verip vermemesi tartışma konusu değil çünkü bu anlaşmanın imzalanması üyelik için olmazsa olmaz şartlardan bir tanesidir. Fakat bu konu vize muafiyeti konusuyla beraber işlendi. Türkiye vize muafiyeti konusunu, müzakerelerde başarılı bir şekilde pazarlık malzemesi olarak kullandı. Geri kabul anlaşması imzalanması karşılığında Türkiye vatandaşları için vize muafiyeti talep etti. Bu bağlamda, Türkiye için başarılı bir müzakerenin gerçekleştiğini söylemek mümkün ve bu şekilde imza aşamasına gelindi. Şimdi hangi noktadayız? Bugün (16 Aralık) anlaşma imzalandı ve 3 yıllık bir hazırlık süreci var. 16 Aralık 2016 tarihinde geri kabul anlaşması yürürlüğe girecek. Birkaç ay AB, Türkiye nin bu anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini kontrol edecek. Anlaşma ile AB den gönderilen yasal olmayan göçmenler kabul ediliyor mu, nasıl muamele ediliyor, temek hakları korunuyor mu ve barınma durumları nasıl gibi sorulara AB denetmenleri cevap arayacak. Barınma önemli bir konu ve hâlihazırda Türkiye de 7 farklı yerde kamplar kurulmuş vaziyette. Eğer Türkiye nin yükümlülüklerini yerine getirdiği saptanırsa kısa süre içerisinde AB Bakanlar Konseyi, Türkiye ye vize muafiyeti getirilmesi konusunda karar alacaklar. Bu karar da üye ülkelerin parlamentoları tarafından onaylanacak. Bu meclislerde onaylanma süreci Lizbon Anlaşması öncesi prosedürlere göre olsaydı oldukça zor bir süreç olurdu, çünkü bir ülkenin hayır demesiyle vize muafiyeti reddedilebilirdi. Fakat yeni düzenlemeyle nitelikli çoğunluk karar almak için yeterli duruma geldi. Dolayısıyla üye ülkelerin yarısından bir fazla ülkenin meclisinin onaylanmasıyla vize muafiyeti Türkiye için sağlanabilir. Eski sistemde şöyle bir müzakere kuralı vardı; geri kabul anlaşması yürürlüğe girdikten sonra 3 yıl süresince AB anlaşmanın uygulanıp uygulanmadığı kontrollerini yapıyordu. Türkiye burada pazarlığını iyi yaptı ve bu 3 yıllık süreyi 6 aya indirdi. Şimdi üç yıl bittikten sonra artı 6 aylık bir süre içinde, yani 2017 nin Haziran ayında her şey yolunda giderse vize muafiyeti sağlanacak. Tabi işin bir de teknik olmayan bir tarafı var. Bu da, yıllardan beri göç çalışmaları bağlamında altını çizdiğimiz bir şey vardı; o da AB giderek bir orta çağ şatosu haline geldiğiydi. Sınırları nehirler ve dağlar gibi doğal yer şekilleriyle çevrilen ve güvenliği sağlanan bir Fortress Europe şeklinde algılanmaya başlamıştı. 4 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

5 Biz çok iyi biliyoruz ki, bugüne kadar büyük trajediler Ege Denizi nde yaşanmıştır, Adalar da yaşanmıştır, Meriç Nehri nde yaşanmıştır. AB, Schengen ile birlikte sınırlarını güçlendirdikçe, illegal göçmenleri bir şekilde engellemeye çalıştıkça aslında başarısız olmuştur. Bizim açımızdan bakıldığında anlaşma böylesine bir kale Avrupa sına destek vermek anlamına geliyor. Bu yüzden eleştirilecek birçok yanı vardır. Çünkü kale Avrupa sında AB tarafından yasal olmayan göçmen olarak tanımlanan insanlar bir sayı ve istatistiklerden ibarettir. Onların isimleri yoktur, öyküleri yoktur, arka planları yoktur. Aileleri ve onların insani yanları pek de göz önünde bulundurulmaz. Biz çok iyi biliyoruz ki, bugüne kadar büyük trajediler Ege denizinde yaşanmıştır, Adalar da yaşanmıştır, Meriç Nehri nde yaşanmıştır. AB, Schengen ile birlikte sınırlarını güçlendirdikçe, illegal göçmenleri bir şekilde engellemeye çalıştıkça aslında başarısız olmuştur. Başarısız olmak da zorundadır çünkü insanlar bir yerden kaçmaktadırlar; kendi güvenliği için, ailesinin güvenliği için bir yere göç etmek durumunda kalmışlardır. Ama sonuç olan şudur ki, bu göç durdurulamamıştır. Bu göçün durdurulması için yerinde istihdamı artırmayı amaçlayan bir takım çalışmalar yapmak gerekiyor. Diasporayla ile ilgili ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi gerekiyor. Fakat bunların şimdiye kadar iyi bir şekilde uygulandığını söylememiz mümkün değil. Yapılan şey şudur; kaçak göçmenlerin ticaretini yapan aracı kişi ve kuruluşlar giderek güçlenmiştir. Bir kaçak göçmen sektörü yaratılmıştır. Meriç nehrinden geçmek en ucuz olanıdır ve piyasa değeri yaklaşık 1500$ dır. En güvensiz geçiş noktası da Meriç geçişidir aslında. Daha güvenlikli diyebileceğimiz Adalar a botlarla geçmenin rayici 10000$ dır. En güvenlikli geçiş ise İtalya üzerinden geçmektir ki fiyatlar burada $ dan başlar. Bu rakamlara T.C. güvenlik güçlerinin yaptığı araştırmalar sonucu ulaşıldı. Bu sektörün oluşması da ülkelerinden kaçmak zorunda kalan yoksul insanların hayatlarının tehlike altına girmesine neden oluyor. Bu da konuştuğumuz konunun insani boyutu. Dolayısıyla her iki taraftan bakmakta fayda var; ilk olarak teknik açıdan, Türkiye vatandaşlarını ilgilendiren açıdan; ikinci olarak da insani, göçmenleri ilgilendiren açıdan. AB de illegal göç konusu hak ettiğinden çok daha fazla ölçüde abartılmıştır, ideolojik bir mesele haline getirilmiştir. Özellikle muhafazakâr iktidarların ve güçlerin korku siyaseti oluşturmasında önemli bir araç haline gelmiştir. İngiltere deki illegal göçmen sayılarına baktığımızda, İngiltere deki illegal göçmenlerin % i ABD den turistik vize ile gelen, 3 aylık vizesini yenilemeyen öğrencilerdir, iş insanlarıdır. Fakat istatistiklere baktığımızda 3 ay sonra bu insanlar da illegal göçmen statüsünde sayılırlar. Bu detayı herhangi bir devlet görevlisi ya da medya kuruluşu vermez, o sadece size illegal göçmen sayısı artıyordur, önlem almamız gerekiyor, güvenlik tedbirlerinin arttırmamız gerekir gibi haberleri verir. Bu haberler de sıradan bir İngiliz vatandaşının kafasında bu illegal göçmenlerin Müslüman ve yoksul ülkelerden geldiği algısını yaratır. 5 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

6 Dolayısıyla buna karşı sahil ve polis güvenliğimizi artıralım, yasalarımızı sertleştirelim gibi bir takım önlemleri desteklerler. Bu şekilde illegal göç sektörü giderek beslenir ve güçlenir. Bu yaratılan korkular üzerinden de bugün İngiltere de gördüğümüz gibi göçmen karşıtı politikaları destekleyen Bağımsızlık Partisi gibi partiler oy kazanıyorlar. Tamamiyle göçmen karşıtlığı yüzünden oy tabanını arttırmaktadırlar. İşin detaylarına baktığımızda illegal göç konusunun bu kadar önemli bir gündem maddesi haline gelmesine neden olacak niceliksel bir kanıt yoktur. Bu yalnızca ideolojik bir çerçevelemedir (ideological framing). Bunu çok iyi biliyoruz. Aynı durum ABD ve diğer AB ülkelerinde de çok farklı değildir. Biz göç uzmanları olarak Nisan 2013 te TBMM de kabul edilip Nisan 2014 te yürürlüğe girecek olan Türkiye nin ilk Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu nu önemsiyoruz. Bu yasa iyi Çünkü en çetrefilli davaların başında geliyor Ege. bir yasadır. Yasal ve yasal olmayan göçmenlerle ilgili önemli iyileştirmeler yapmaktadır. Özellikle göçmenlerin barınma, sağlık, eğitim gibi temel haklarını, kimlik edinme haklarını, vatansızların kinlik edinme haklarını teslim ediyor. Dolayısıyla bu yasa yürürlüğe girdikten sonra bütün göçmenlerin bulundukları koşulların ve temel haklarının daha da iyileştirileceğini söylemek mümkündür. Aslında Nisan 2014 te yürürlüğe girecek bu yasa da geri kabul anlaşması, vize muafiyetinin içinde bulunduğu paketin bir parçasıdır. Bu paket Türkiye nin göç bağlamında AB ye uyumunun sadece bir parçasıdır. Özetle, ben yükümlülüklerimizi yerine getirmekte olduğumuzu düşünüyorum. Hatta Yabancılar Yasası öylesine önemli bir yasa ki; bir Göç Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Bu kurul, 81 ilde örgütlenecek ve Başbakanlığa doğrudan bağlı bir birim. Bu birimde göçmenlerle çalışacak psikolog, sosyolog, tercüman gibi birçok meslek kolu istihdam edilecek. Bu aşamada Türkiye, AB ile bir pazarlık yürüttü. Türkiye geri kabul anlaşmasını imzaladı fakat geri gönderilen göçmenlerin barınması, temel haklarının korunması, hizmetlerin sunulması önemli bir mali yük getirecekti. Bu finansal yükün paylaşılmasını AB kabul etti. Bu bağlamda barınma için kurulan kampların sayısı arttırılabilir. Gelen göçmenlerin geldiği ülkelerin tespit edilmesi için ortaya çıkan mali yük paylaşılacaktır. Mesela tercümanlık mülakat hizmeti veren yerler var ve her mülakat 100$ a mal oluyor. Bu görüşmelerden yüzlerce, binlerce olduğunu düşündüğümüzde çok ciddi bir meblağ ortaya çıkıyor. Bütün bu maliyetlerin AB ile paylaşılması önemli bir gelişme. Bu bağlamda Türkiye nin 1951 Mülteci Konvansiyon unda ortaya koyduğu coğrafi kısıtlamadan da bahsetmek gerekiyor. Türkiye koyduğu çekince gereği sadece batı komşularından gelen sığınmacılara resmi mülteci statüsü verebiliyor. Mesela hâlihazırda Suriye den gelen ve kamplardan kalan sığınmacılar resmi mülteci statüsünde değil, Türkiye nin icat ettiği misafir statüsündeler. Bu kısıtlama kaldırıldığında Türkiye ye tüm gelen göçmenler resmi mülteci statüsüne başvurabilecekler. Fakat bu durum Türkiye nin AB ye tam üyeliğiyle mümkün olacak. Türkiye bu şekilde kendini sağlama almış oldu. Genel olarak bu bağlamda Türkiye için tartışabilecek ana konular bunlar. Yabancılar Yasası, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti konuları hep birlikte düşünülmesi gereken konular. Belki de Türkiye, AB entegrasyonu bağlamında en hızlı ve sağlıklı adımları göç konusunda attı. Başbakanlıkta, İçişleri Bakanlığı nda çalışan arkadaşlarımız bu süreci çok başarılı bir şekilde, akademi ve STK larla birlikte demokratik diyebileceğimiz yöntemler kullanarak yönettiler. Tabii ki eksiklerimiz hala var ama zaman içerisinde bunlar da çözümlenecektir.

7 Türkiye olarak demografik yapımız bundan 20 yıl sonra AB ülkelerinin demografik yapısıyla hemen hemen aynı olacak. Bugünkü mevcut tabanı altta olan prizmayı tersine çevirip tabanı üstte olan bir prizmaya doğru evrilme söz konusu olacak. Bu yıl içinde Europeanization and Tolerance adlı kitabınız çıktı, genel olarak bu kitapta Türkiye de mevcut Kürt ve Alevi topluluklarını tolerans bağlamında ele alıyorsunuz. Peki, Türkiye nin ekonomisi geliştikçe giderek göç alan bir ülke haline geldiğini düşündüğümüzde tolerans bağlamında Türkiye deki göçmenler için nasıl bir çıkarım yapabiliriz? Türkiye olarak demografik yapımız bundan 20 yıl sonra AB ülkelerinin demografik yapısıyla hemen hemen aynı olacak. Bugünkü mevcut tabanı altta olan prizmayı tersine çevirip tabanı üstte olan bir prizmaya doğru evrilme söz konusu olacak. Türkiye, yaşlı nüfusun oransal olarak daha fazla olduğu, genç nüfusun da azaldığı bir demografik yapıya sahip olacak. Bu demografik açmazı çözmek için fazla çocuğu teşvik etmek gibi yöntemler bundan ileri geliyor. Bundan 20 yıl sonra yarı misafir statüsünde kalan Suriyeli göçmenlerin bir kısmı Türkiye de kalacak, öyle gözüküyor. Bu insanlarla birlikte 20 yıl sonra Afganistan dan Pakistan dan gelen çok sayıda göçmen olacak bu ülkede. Biz bu durumu yönetecek yapıları 20 yıl önceden inşa edemezsek Türkiye de ırkçılığın, yabancı düşmanlığının önemli oranda arttığı bir dönemi görmemiz çok mümkün. O yüzden bu yasaların insana dokunan yanlarını, ötekiyi içine alan onu entegre etmeye çalışan yanlarını öne çıkarmamız gerekiyor. Daha geçtiğimiz hafta Ankara da Göç Koordinasyon Kurulu tarafından uyum konulu bir konferansa katıldım. Türkiye bugünden ilk defa göçmenlerin uyumunu konuşuyor. Bunlar çok önemli gelişmelerdir. Böyle konuların konuşulması 20 yıl sonrası için bize güç kazandırıyor. Türkiye çok kültürlülük geleneğini Osmanlı döneminde tecrübelemiş bir ülke fakat Sevr paranoyalarıyla ötekiyi parçalayıcı, bölücü olarak gören anlatılarla yüzleşmemiz gerekiyor. Ötekiyi de içine alan, birlikte yaşamayı sağlayan bir ahlakı hâkim kılmamız gerekiyor. Birlikte yaşamanın etiğini, kurallarını, siyasetini ve yasalarını oluşturmamız gerekiyor. Bu zihniyeti başarılı şekilde oluşturamazsak 20 yıl sonrası için daha vahim sonuçlar bizi bekliyor olur. 7 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

8 Ben toleransı sorunlu bir kavram olarak görüyorum. Hoşgörü aslında özünde şudur: Beğenmediğin, tasvip etmediğin bir kişinin, grubun varlığına koşullar gereği tahammül etmek zorunda olduğumu hissederim. Tahammül Arapça bir kavramdır ve kökeni haml dan gelir. Hammallık, yani yük taşıma demektir. Aslında biz, bize yük olanı hoş görüyoruz. Formulasyona bu şekilde bakıldığında içkin bir problem hemen göze çarpıyor. Niye bir başkası bana yük olsun ki, niye ben bir başkasını yük olarak göreyim ve onun varlığına müsaade edeyim? Bu kültür, din, etnisite gibi herhangi bir farklılık olabilir. Bu yüzden hoşgörü kültürü dediğimizde çok ciddi bir problem olduğunu düşünüyorum. Bu kültür, içinde hiyerarşik yapının da bulunduğu sorunlu bir kavram. Ben mutlak doğru olduğumu hangi referansa dayanarak iddia edebilirim ki? Niye ben kendimi ötekine göre daha yukarda göreyim de onun varlığını hoş göreyim? Bu söylem yerine daha eşitlikçi, daha hak temelli, tanınmayı (recognition) ön plana çıkaran bir ahlak oluşturabilmeliyiz. İlköğretim ve lise kitaplarında göç genel olarak hep Orta Asya dan gelen göçebe Türkler bağlamında ele alınır. Fakat Türkiye toplumuna baktığımızda (bu odadakiler de dâhil) hepsinin öyküsü göçtür aslında. Hepimizin ortak paydası göçtür, farklı dinden, ırktan, dilden olsa bile göçmen göçmenin halinden en iyi anlayandır. Bu açıdan baktığımızda aslında bizim göç olgusuyla bağlantı kurmamız kolaydır. Derslerimizde, müfredatlarımızda Türkiye nin bir göç ülkesi olduğunu vurgulamalı, bu zenginliği ön plana çıkarmalıyız. Son birkaç yılda sayısal olarak da Türkiye net göç alan bir ülke haline gelmiştir. Bu gerçeği tespit edip müfredatlarımızı ona göre oluşturmalıyız, ona göre siyasetimizi şekillendirip yasalarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Bugün Almanya ile ilgili birçok olumsuz şey söylenebilir. Döner cinayetlerinden, ev kundaklamalarına kadar birçok negatif olay yaşandı. Ama son 10 yıla baktığımızda Almanya nın bu süreçte önemli bir yol kat ettiğini söylemek gerekiyor. Türkiye nin de 20 yıl sonra olumsuz olayları yaşamaması için bugünden yarına iyi işaretler göndermesi önemli bir gereklilik. Türkiye toplumuna baktığımızda hepsinin öyküsü göçtür aslında. Hepimizin ortak paydası göçtür, farklı dinden, ırktan, dilden olsa bile göçmen göçmenin halinden en iyi anlayandır. Bu açıdan baktığımızda aslında bizim göç olgusuyla bağlantı kurmamız kolaydır. 8 Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması

9 Hakkımızda Küresel Sorunlar Platformu İstanbul Bilgi Üniversitesi ev sahipliğinde kurulmuş olan bir düşünce kuruluşudur. Platformumuz; insan hakları, sürdürülebilir barış, demokrasi ve refahın arttırılması doğrultusunda, demokrasilerin olmazsa olmazı olan, düşünce kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşları ile ortak çalışmalar yürüterek bölgemizde ve dünyamızda vuku bulan sorunların çözüm süreçlerine katkı sağlamaktadır. Platformumuz; karar vericilerin, akademik çevrelerin, medyanın ve iş dünyasının referans aldığı bir düşünce kuruluşu olup, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu, Asya Pasifik, Kafkaslar Orta Asya ve Afrika bölgelerinin siyasi, kültürel ve ekonomik gelişmelerini takip eder ve yaptığı çalışmaları kamuoyu, akademik çevreler ve karar vericiler ile paylaşır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Yerleşkesi Kazım Karabekir Cad. No: 2/ Eyüp İstanbul +90 (0212) Türkiye AB Geri Kabul Anlaşması