T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH (ESKĠÇAĞ) TARĠHĠ ANABĠLĠMDALI. HĠTĠT ĠNANÇ SĠSTEMĠ VE EKONOMĠ ĠLĠġKĠSĠ.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH (ESKĠÇAĞ) TARĠHĠ ANABĠLĠMDALI. HĠTĠT ĠNANÇ SĠSTEMĠ VE EKONOMĠ ĠLĠġKĠSĠ."

Transkript

1 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH (ESKĠÇAĞ) TARĠHĠ ANABĠLĠMDALI HĠTĠT ĠNANÇ SĠSTEMĠ VE EKONOMĠ ĠLĠġKĠSĠ Doktora Tezi Serkan DEMĠREL Ankara-2013

2 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH (ESKĠÇAĞ) TARĠHĠ ANABĠLĠMDALI HĠTĠT ĠNANÇ SĠSTEMĠ VE EKONOMĠ ĠLĠġKĠSĠ Doktora Tezi Serkan DEMĠREL Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Turgut YĠĞĠT Ankara-2013

3

4

5 ÖNSÖZ Bu çalıģma, eskinin çok tanrılı dinlerini yaģayan toplumların ekonomik davranıģları ile dini inanıģları arasında bir paralellik olduğu fikrinden yola çıkılarak yazılmıģtır. Konu oldukça geniģtir. Bu nedenle çalıģmaya bir kapsam belirlemek zorunluluk olmuģtur. ÇalıĢmanın yukarıda da belirtilen konusu birtakım genel değerlendirmeler hariç tamamen Hitit toplumu ile sınırlandırılmıģ vaziyettedir. Ancak konunun baģka çalıģmalarda da pek çok emsal toplum açısından da ele alınabilmesi mümkündür. ÇalıĢmaya kapsam ve içerik bakımından yardımları olan hocalarıma teģekkür ederim. Bu kiģilerin baģında tez danıģmanım da olan Prof. Dr. Turgut Yiğit yer almaktadır. Hocama nezaketi ve benimle paylaģtığı ilmi bilgisi için teģekkür ederim. Kendisinden öğrendiklerimin mesleki yaģantımda önemli büyük olacaktır. Prof. Dr. Aygül Süel e ve Yrd. Doç Dr. Sedat Erkut a da hoģgörüleri ve çalıģmama verdikleri büyük katkılar adına teģekkür ederim. Her iki hocamın da titizlik ve dikkati çalıģmanın niteliğinin yükselmesini sağlamıģtır. Eskiçağ tarihi konusunda çalıģmama vesile olan Prof. Dr. Ġlhami DurmuĢ a ve her konuda yardımlarını esirgemedikleri için Prof. Dr. Salih Çeçen ve Doç Dr. Esma Reyhan a da teģekkür ederim. Ayrıca tüm Türk Tarih Kurumu çalıģanlarına da yardımseverlikleri ve nezaketleri adına teģekkür ederim. Serkan Demirel Eylül 2013 I

6 ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ KISALTMALAR LĠSTESĠ TRANSKRĠPSĠYONDA KULLANILAN BAZI ĠġARETLER GĠRĠġ... 1 BÖLÜM I... 9 TAPINAKLARIN EKONOMĠK FAALĠYETLERĠNE ĠLĠġKĠN NEDENLER... 9 I.1. Tapınak Ekonomisinin Kökeni ve Doğal Nedenleri... 9 I.2. Hitit Tapınaklarının Ekonomik Faaliyetlerinin Kökeni BÖLÜM II HĠTĠT TAPINAKLARININ EKONOMĠK KURUMSALLIKLARI AÇISINDAN MĠMARĠ NĠTELĠKLERĠ.. 27 II.1. Boğazköy/Hattuša Tapınakları II.1.1. AĢağı ġehir ve Büyük Tapınak (Tapınak I) II.1.2. Yukarı ġehir (Tapınaklar Mahallesi) II.1.3. Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı II.2. Boğazköy/Hattuša DıĢında Yer Alan Tapınaklar II.2.1. KuĢaklı Höyük/Šarišša II.2.2. MaĢat Höyük/Tapigga II.2.3. Ortaköy/Šapinuwa II.2.4. Alacahöyük II.2.5. Hitit Dünyasının Diğer Tapınakları ve Kutsal Mekânları BÖLÜM III HĠTĠT TAPINAKLARININ EKONOMĠK FAALĠYETLERĠ III.1. Tapınakların Tarımsal Faaliyetleri III.2. Tapınakların Hayvancılık Faaliyetleri III.3. Tapınakların Zanaat Faaliyetleri III.4. Tapınakların Aldığı BağıĢ, Adak ve Hediyeler III.5. Tapınakların Vergi Gelirleri ve Elde EtmiĢ Olduğu Bazı Ekonomik Ayrıcalıklar II

7 BÖLÜM IV HĠTĠT TAPINAKLARINDA GÖREVLĠ OLAN KĠġĠLER VE BU KĠġĠLERĠN TAPINAKLARIN EKONOMĠK FAALĠYETLERĠ ĠÇERĠSĠNDEKĠ YERLERĠ IV.1. Kült Görevlileri IV.2. Külte Yardımcı Olan Görevliler IV.3. Çiftçiler ve Çobanlar IV.4. Zanaatkârlar IV.5. NAM.RA lar BÖLÜM V HĠTĠT DEVLETĠ NDEKĠ TEOKRASĠNĠN EKONOMĠ ÜZERĠNE ETKĠSĠ V.1. Hitit Kralı: Tüm Tanrıların Gözdesi V.2. Kral, Din ve Ekonomi BÖLÜM VI HĠTĠT TANRILARI VE MĠTOLOJĠSĠYLE ĠLGĠLĠ EKONOMĠK ALGILAR VI.1. Tahılı Büyüten Fırtına Tanrısı VI.2. Suyun, Toprağın ve GüneĢin Tanrıçası VI.3. Kumarbi Efsanesi ve Tarımsal Döngü VI.4. Bereketi Beraberinde Götüren Kaybolan Tanrı Telipinu VI.5. Yeni Yılın Habercisi Fırtına Tanrısı nın Ġlluyanka ile SavaĢı BÖLÜM VII HĠTĠT BAYRAM GELENEKLERĠNĠN EKONOMĠK YÖNLERĠ VII.1. Hitit Kült Takvimi ne Yönelik Bir TeĢebbüs ve Bu Takvimin Ekonomi Yönleri VII.2. Tarımsal Döngü Kapsamında Hitit Kült Takviminde Yer Alan Bayramları VII.2.1. EZEN AN.TAH.ŠUM SAR ve EZEN hamešhanda VII.2.2. EZEN purulliyaš VII.2.3. EZEN nuntarriyašhaš ve EZEN zennandaš VII.2.4. EZEN KI.LAM VII.2.5. EZEN tethešnaš ve EZEN hewaš VII.2.6. Hitit Dünyasının Diğer Bayramları III

8 SONUÇ EKLER KAYNAKÇA ÖZET ABSTRACT IV

9 KISALTMALAR LĠSTESĠ AASOR ADOG Agric His AJA Alt Forsch Am Hist Rev AnAr ANET ANNU REV ANTHROPOL AnSt AOAT AnOr ArchAnat ArOr AÜDTCF BiblA CANE FS Otten FS Sedat Alp The Annual of the American Schools of Oriental Research Abhandlungen der Deutschen Orient-Gesellscahft Agricultural History American Journal of Archaeology Altorientalische Forschungen The American Historical Review Anadolu AraĢtırmaları Ancient Near Eastern Texts Relating to the Old Testament Annual Review of Anthropology Anatolian Studies Alter Orient und Altes Testament Analecta Orientalia Archivum Anatolicum Archiv Orientalni Ank. Üniv. Dil ve Târih-Coğrafya Fakültesi Dergisi The Biblical Archaeologist Civilizations Ancient Near East Festschrift Heinrich Otten Hittite and Other Anatolian and Near Eastern Studies in Honour of Sedat Alp, Sedat Alp'e Armağan HdO Handbuch der Orientalistik V

10 IBAES Beiträge zur Ägyptologie und Sudanarchäologie Studies from the Internet on Egyptology and Sudanarchaeology IM JAOS JCS JEOL JEP JESHO JME JNES KBo KUB MIO MDOG PAPS RA RAI RAIN RHA RDSO SMEA StBoT Oikumene Ġstanbuler Mitteilunger Journal of the American Oriental Society Journal of Cuneiform Studies Jaarbericht van het Vooraziatisch-EgyptischGenootschap Journal of Economic Perspectives Journal of the Economic and Social History of the Orient Journal of Monetary Economics Journal of Near Eastern Studies Keilschrifttexte aus Boğazköy Keilschrifturkunden aus Boğazköy Mitteilungen des Institutes für Orientforschung Mitteilungen der Deutschen Orient-Geselschaft Proceedings of the American Philosophical Society Revue d'assyriologie et d'archéologie orientale Rencontre Assyriologique Internationale Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland Revue Hittite et Asianique Rivista degli Studia Orientali Studi Micenei ed Egeo-Anatolici Studien zu den Boğazköy Texten Studia ad Historiam Antiquam Classicam et Orientalem Spectantia VI

11 Or Theth TTK Orientalia Texte der Hethiter Türk Tarih Kongresi Dipnotlarda Kullanılan Kısaltmalar a.g.e. a.g.m. bkz. vd. adı geçen eser adı geçen makale bakınız ve diğerleri C. cilt S. sayı VII

12 TRANSKRĠPSĠYONDA KULLANILAN BAZI ĠġARETLER [ ] Tabletin o kısmının kırık olduğunu gösterir. [( )] Metnin tahrip edilmiģ kısımlarının, duplikat ya da paralel metinler aracılığıyla tamamlanmıģ olduğunu gösterir. ( ) Tercümenin daha iyi yapılabilesi adına yapılan ilaveyi gösterir.. Sumerce sözcüklerin transkripsiyonunda hece arasında konur. + Direkt olarak birleģtirilebilen aynı tablete ait fragmanları gösterir.? Tercümenin Ģüpheli olduğunu gösterir. VIII

13 GĠRĠġ HĠTĠT ĠNANÇ SĠSTEMĠ VE EKONOMĠ ĠLĠġKĠSĠ (Hitit Ġnançlarının Ekonomik Yönleri) Ġnsan yaģamının belki de en temel unsuru ekonomidir. Ġnsan ve insanın içerisinde yaģadığı toplumun ekonomik gereksinimleri de yaģamın pek çok alanını Ģekillendiren bir etkendir. Ekonomileri tabiata bağımlı olan eski toplumlarda dinin de bu etki alanında kalabildiği görülmektedir. 1 Ancak bu tespiti bugünün nispeten uygarlaģmıģ dünyası için söylemek zordur. Çünkü bu toplumlarda yaģayan insanların ekonomik faaliyetleri doğaya büyük ölçüde dolaylı yollardan bağımlıdır. Bu nedenle tabiattaki değiģim günümüz insanlarını geçmiģ toplumlara göre daha az etkilemektedir. Bazılarına göre ilkel sayılabilecek bir düģünceye göre, insanın hayatını devam ettirmesini sağlayacak olan bilgi onun tüm yaģamına yön vermektedir. Materyalist düģüncenin ön plana çıkarıldığı bu varsayıma mesafeli yaklaģılabilir ancak doğruluk payının da olduğunu söylemek hatalı olmayacaktır. Ne var ki, materyalizmin hiçbir metafizik kavramı kabul etmeyen inancı ve maddenin bilinç de dâhil olmak üzere her Ģeye yön verdiği fikri bu çalıģmayı yazan kiģinin savunduğu bir fikir değildir. Bu çalıģmada maddenin ve daha doğrusu ekonomik davranıģın insanı ele geçirebileceği ve hatta inançlarını dahi yönlendirebileceği ifade edilemeye çalıģılacaktır. 1 Ġnanç ile ekonomi arasında bir bağ kurmak ilk düģüncede biraz zor gibi gelebilir. Ancak ekonomik sistemlerin dine hoģgörülü veya hoģgörüsüz olmalarının bu sistemlerin en nitelikli özelliklerinden birisi olmasına dikkat edilmelidir. Bu nedenle konuya kiģisel görüģler çerçevesinde değil de tarafsız bir bakıģ açısıyla yaklaģıldığında iki olgu arasında birtakım sonuçlar elde etmek mümkün görünmektedir. 1

14 Bilhassa Eskiçağ ın Ön Asya medeniyetlerindeki inanç ve ekonomi iliģkisinden bahsedildiğinde akla ilk olarak tapınaklar gelmektedir. Tapınaklar sahip oldukları mülklerin ekonomik potansiyelleri ve çalıģtırmıģ oldukları iģgücünün sayısı bakımından dikkat çekmektedir. Ancak konunun tapınaklar gibi somut yönlerinin yanı sıra bazı soyut yönleri de vardır. Söz konusu soyut yön,doğaya dönük olarak geliģme gösteren Ön Asya nın çok tanrılı inançlarında yatmaktadır. Bu inançlar çerçevesinde ortaya çıkan teokrasi, mitoloji ve bayramlar gibi birtakım dini geleneklerde de ekonominin din üzerindeki etkisini görmek mümkündür. Çok tanrılı dinler doğadaki varlıkların tanrılaģtırılmasını içermektedir. 2 Ne var ki bu süreç içerisinde birtakım doğal varlıklar diğerlerine göre daha fazla önem görmüģ ve onların kültleri daha fazla kabul edilmiģtir. Peki, bu kültler arasında önem açısından neden farklılıklar meydana gelmiģtir? Soruya verilebilecek pek çok cevap olabilir. Ancak bu çalıģma içerisinde sorunun cevaplarından birisi olarak ilgili tanrının temsil etmiģ olduğu doğal varlığın,aynı zamanda halk ve devlet adına önem arz eden ekonomi davranıģ üzerinde de etkisi olduğu ifade edilmeye çalıģılmıģtır. Bu durum çalıģmada ele alınan konunun soyut yönlerinden birisidir. YapılmıĢ olan bu çalıģma M.Ö. II. binyıl Anadolu sunda varlık göstermiģ olan Hititler ile ilgilidir. Bu halkın kurgulamıģ olduğu inanç siteminin toplumun ekonomik yapılanmasıyla olan iliģkisi ortaya konulmaya çalıģılacaktır. Ancak Hitit toplumunun, belli ki kendisinden önce yaģamıģ ve çağdaģı toplumlardan etkilenme konusunda bir hassaslığı vardır. Bu nedenle konu 2 Eski Ön Asya toplumlarının ekonomik faaliyetleri elbette ki doğaya bağımlıdır. Mezopotamya ve Mısır da nehirlerin taģkınları, Anadolu da ise yağmur bulutları ve elbette güneģ, tarım baģta olmak üzere birçok ekonomik faaliyetin temelinde yer almaktadır. Bölge halkının kendisi için yaģamsal derecede önem taģıyan bu varlıkları zaman içerisinde kutsallaģtırarak sosyal yaģantısını ve inanç dünyasını kurgulamıģ olması bu nedenle doğal karģılanmalıdır. 2

15 ile iliģkili olabilecek diğer medeniyetler hakkında da çalıģmanın ilgili kısımlarında kısa bilgiler verilmeye çalıģılmıģtır. Hitit dini politeist inançlar içerisinde en aģırıya kaçmıģ örneklerden birisidir. ġüphesiz bu durum uzun bir geliģim süreci neticesinde ortaya çıkmıģtır. 3 GeçmiĢin izlerinin de görülebildiği bu din içerisinde yer alan tanrılar dönemin Anadolu sundaki çeģitli etnik gruplarla da doğrudan iliģkilidir. Hitit öncesi Anadolu hakları arasında sayılan Hattiler, bu halkın çağdaģı olup çoğunlukla Yukarı Dicle bölgesinde varlık gösteren Hurriler ve Hititler ile akrabalık bağları olduğu düģünülen ve Anadolu da birlikte yaģamıģ olan Pala ve Luwi halkları çok kültürlü Hitit panteonuna katkı yapan halklar arasında yer almaktadır. Hitit dini hakkında bilgi veren oldukça fazla metin vardır. Efsaneler, dualar, ilahiler, bayramlar, kült törenleri, kült envanterleri, fal ve büyü metinleri konu hakkında bilgi sunmaktadır. 4 Ancak bütün bu bol malzemeye rağmen Hitit panteonu henüz tam olarak tespit edilmekten uzaktır. Bunun nedeni bu panteonun bin tanrı yı barındırmasıdır. 5 Bu tabir tanrı betimlemelerindeki çeģitliliğe bakıldığında yabana atılır değildir. Ayrıca dini uygulamalarda birtakım sıkıntıları getirmemesi adına Hitit panteonundaki tanrıların kültün kökeni, kült merkezi veya panteondaki hiyerarģik yeri açısından sınıflandırıldığına da Ģahit olunmaktadır. 6 Ancak bu tanrıların ne kadar halka mal olduğu belli değildir. Bahsedilen kütlerin çoğunlukla devletin 3 H. G.Güterbock, Hittite Religion, Forgotten Religions, 1950, s. 84. Hititler, Neolitik Çağ daki ana tanrıça kültüne kadar geriye gidilebilen bir panteona sahiptiler. Hitit Çağı Anadolu suna kadar geçen süre içerisinde Anadolu da var olmuģ birçok kültün zamanla evrimleģmesi ve (Sumer ve Akad gibi) diğer kültürlerden devģirilen tanrılar neticesinde Hitit panteonunun ortaya çıktığı ifade edilebilir. 4 O. R.Gurney, Some Aspects of Hittite Religion, Oxford, 1977, s Bu ifade Hitit panteonunun geniģlemeye oldukça müsait olmasını ifade etmektedir. Özgün bir Hitit dininden bahsetmek olanaksızdır. Bu din farklı kültürlerin özümsenmesi neticesinde ĢekillenmiĢtir. 6 G.McMahon, Theology, Priest, and Worship in Hittite Anatolia, CANE, Volume IV, 1995, s

16 resmi dini inançlarını yansıttığı kabul edilmekte olup 7 büyük ölçüde baģkent ve ülkenin önde gelen diğer kentlerinde saygı gören, kendilerine hizmet edilen tanrılar olduğu düģünülmektedir. Ancak söz konusu tespit Hitit toplumunun dindar olmadığı anlamına gelmemektedir. Hitit Devleti nde yaģayan bir insanın sadece yirmi dört saatlik yaģantısını gözlemleme fırsatı olsaydı, dinin günlük yaģamda ne kadar önemli bir yer tuttuğu herhalde anlaģılabilirdi. Sosyal ve siyasal yaģamı yönlendiren bir etki olarak din, Hitit insanının zihninde her zaman yer etmiģtir. Ġdari yapıdan ve kurumsallıklardan bu durumu sezmek mümkündür. Ancak ekonomi söz konusu olduğunda süreç tersine iģlemektedir. Daha açık bir ifade ile ekonominin dini etkileyen bir yapısı söz konusudur. 8 YanlıĢ bir anlaģılmaya mahal vermemek adına belirtmek gerekir ki bu durumu sadece Hititler için geçerli olmayıp Ön Asya nın diğer pek çok toplumunda da görülebilir bir niteliktir. Hiç Ģüphesiz ki Hititler bir tarım toplumudur. Diğer hiçbir geçim kaynağı bu halk için tarım kadar önemli olmamıģtır. Tarım sezonundaki bir baģarısızlık devletin geleceğini tehlikeye atabilecek kadar önem taģımaktaydı. Tarımsal faaliyetler ise diğer bölge medeniyetlerine göre daha hassas ve doğaya daha fazla bağımlı halde yapılıyordu. 9 Bu durum sadece Hitit dönemi değil öncesi ve sonrasında da aynıydı. Doğaya yönelik bu bağımlılık bireyi ve toplumu dindar olmaya zorluyordu. Çünkü insan kendisine geçim kaynağı olan tabiat varlıklarını kutsallaģtırıyor ve üretimin kendi istediği Ģartlar altında olması adına onlara ibadet 7 O. R. Gurney, 1977, s Toplumların sahip olduğu en önemli unsurlardan birisi din iken bir diğeri de ekonomidir. Çünkü insan inanmadan yaģayamadığı gibi sınırsız olan ihtiyaçlarını gideremezse de yaģayamaz. Üstelik her iki olgudaki vazgeçilemezlik özelliği iki kavram arasında bir bağ kurmaktadır. 9 Ön Asya nın diğer medeniyetlerinde düzenli gerçekleģen nehir taģkınları ve sulama kanalları nedeniyle tarım daha az riskli yapılıyordu. Oysa Anadolu da tarım için gerekeli olan su her daim yağmur bulutlarına bağımlıydı. Bu durum beraberinde daha kırılgan bir tarımsal üretimi getiriyordu. 4

17 edebiliyordu. 10 ĠĢte bu aģamadan itibaren ekonominin din üzerinde etkisi görünür hale gelebilmekteydi. Din ve ekonomi iliģkisi pek çok eski medeniyet adına ele alınarak incelenebilir. Ancak bu çalıģmanın konusu Hitit dünyasıdır. Bu nedenle konuyu Hititler açısından özele indirmekte fayda vardır. ÇalıĢma içerisinde çok sayıda baģlık ve bu baģlıklar altında yanıtı aranan çok sayıda soru vardır. Bu sorulara mümkün olduğu ölçüde yanıtlar aranmaya ve sorularla ilgili tespitler yapılmaya çalıģılmıģtır. ÇalıĢmanın ilk bölümünde ele alınan konu tapınakların ekonomik faaliyetlerine iliģkin nedenlerdir. Bu kapsamda köken itibariyle tapınakların dini görevlerinin yanı sıra neden aynı zamanda ekonomik bir vazife üstelendiklerine ve Hitit tapınaklarının üretim ve depolama amacıyla kullanımına iliģkin ilk örneklerin neler olabileceğine yanıt aranmaya çalıģılmıģtır. Tapınak ekonomisinin ilk görülmüģ olduğu Mısır ve Mezopotamya ile Hitit tapınaklarının ekonomik davranıģları arasında bir bağ kurmanın ne kadar geçerli olup olmadığı da sorgulanan bir diğer konudur. ÇalıĢmanın ikinci bölümünde ele alınan konu Hitit tapınaklarının ekonomik kurumsallıkları açısından mimari nitelikleri olmuģtur. Bu kısımda sorgulanan unsur ekonomik davranıģın mimariyi nasıl etkilediğidir. Bu kapsamda mimarisinden herhangi bir yapının hangi maksatlarla kullanıldıklarını anlamanın mümkün olup olmadığı, eğer mümkünse Hitit tapınaklarının ekonomik bir vazife üstlenmelerinin onların mimarisini nasıl etkilediğine yanıt aranmaya çalıģılmıģtır. Ayrıca hem Hattuša da hem de Hitit Devleti nin tespit edilebilmiģ diğer yerleģim alanlarında bulunan tapınaklardaki ekonomik yapılanmanın kapasitesinin ne kadar olduğu, Hitit tapınaklarının üretmiģ ve depolamıģ olduğu ürünlerin tapınak ihtiyaçlarını 10 Söz konusu tespit daha önce de belirtildiği üzere doğaya dönük çok tanrılı inançlar adına geçerlidir. Üstelik bu inançlar içerisinde kabul görmüģ olan tüm kütler de bu kapsamda değerlendirilmemelidir. 5

18 karģılamanın ötesinde olup olmadığı ve eğer ötesinde ise depolanan bu ürünlerin hangi maksatlarla kullanılmıģ olduğu da sorgulanmıģtır. ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde Hitit tapınaklarının ekonomik faaliyetleri ele alınmıģtır. Konuya iliģkin olarak Hitit tapınaklarının hangi ekonomik faaliyet alanlarında etkinlik gösterdikleri irdelenmiģ ve bu bağlamda tapınakların tarım ve hayvancılık alanlarındaki faaliyetlerinin etkinlik boyutunun ne olduğu ve üretimin hangi Ģartlar altında gerçekleģtirildiğine yanıt aranmaya çalıģılmıģtır. Hitit tapınaklarının bir diğer ekonomik davranıģı olan zanaatçılık kapsamında da tapınakların ürettiği zanaat ürünlerinin neler olduğu ve ürünlerin hangi mekânlarda ve ne Ģekilde üretildiği de sorgulanan bir diğer konu olmuģtur. Ayrıca Hitit tapınaklarının tarım, hayvancılık ve zanaat ürünlerinin hangi alanlarda kullandığı, bu ürünlerin sadece tapınak ihtiyaçlarını karģılamak adına mı üretildiğine iliģkin de tespitler yapılmaya çalıģılmıģtır. Hitit tapınaklarının ekonomik boyutu sadece onların yapmıģ olduğu üretimden kaynaklanmıyordu. Bu kurumlar ekonomik imtiyaz sahibi olup vergilerin toplanmasında da bir rol üstlenmiģlerdir. Bu bağlamda Hitit tapınaklarının devlet aracılığı ile almıģ olduğu vergilerin neler olduğu ve bu vergilerin nasıl değerlendirildiği, Hitit Devleti nin idari otoritesi tarafından tapınaklara hangi alanlarda ekonomik ayrıcalıkların tanındığı ve tapınakların bu ayrıcalıkları nasıl değerlendirdikleri de yine bu bölüm içinde ele alınmaya çalıģılmıģtır. ÇalıĢmanın dördüncü bölümünde Hitit tapınaklarında görevli olan kiģiler ve bu kiģilerin tapınakların ekonomik faaliyetleri içerisindeki yerleri üzerinde durulmuģtur. Bu bölümde yanıtı aranan sorular arasında Hitit tapınaklarında görevli olan kiģilerin kimler olduğu, bu tapınaklarda çalıģan görevliler içerisinde kimlerin ekonomik nitelik taģıyan bir iģgücünü meydana getirdiği ve tapınaklara ekonomik manada fayda veren görevlilerin hangi Ģartlar altında çalıģtırıldıkları yer almaktadır. 6

19 ÇalıĢmanın beģinci bölümünden itibaren din ve ekonomi arasındaki iliģki tapınaklar ekseninden uzaklaģılarak ele alınmaya çalıģılmıģtır. Bu kapsamda beģinci bölümde Hitit Devleti ndeki teokrasinin ekonomi üzerine etkisi üzerinde durulmuģtur. Konu dâhilinde irdelenen sorular arasında Hitit kralının ülkeyi yönetme gücünü nasıl bir dini kaynaktan aldığı, kralın almıģ olduğu idari erki ülke topraklarının dağıtımı ve vergilendirme gibi ekonomik alanlarda ne Ģekilde kullandığı ve kralın ülkedeki ekonomik nitelik taģıyan varlıklara zarar gelmemesi adına halkın dini inancını bir kalkan olarak nasıl kullandığı yer almaktadır. Din ve ekonomi arasındaki iliģki altıncı bölümde dini öğelerin taģıdığı anlamlar üzerinden ele alınmıģtır. Bu bölümün baģlığı bu nedenle Hitit tanrıları ve mitolojisiyle ilgili ekonomik algılardır. Hititlerin sahip oldukları inançların tabiat varlıkları ile olan iliģkileri bu bölümün sorgulana en temel unsurlarındandır.ayrıca, tanrıların ekonomileri doğaya bağımlı olan bu halkı nasıl etkileyebildiği, Hitit toplumunun bu konudaki bilincinin ne olduğu, halkın inandığı birtakım tanrıların hangi ekonomik gereksinimler neticesinde ortaya çıktığı ve bu tanrıların sahip olduğu niteliğin ekonomik açıdan manası irdelenen diğer sorular arasındadır. ÇalıĢmanın son bölümünde Hitit bayram geleneklerinin ekonomik yönleri ele alınmıģtır. Bu kapsamda herhangi bir toplumun bayramlarını kutlamasında hangi gerekçelerin olabileceği, Hititlerin kutlamıģ oldukları bayramların zamanlamasının onları baģta tarım olmak üzere ekonomik faaliyetleri ile iliģkili olup olamayacağı, mevsimsel döngü ile birlikte kutlanan bayramların Hitit ekonomisi açısından nasıl bir önem taģıdığı, Hitit bayramlarının toplumun gerçekleģtirmiģ olduğu hangi ekonomik faaliyetler ile iliģkili olabileceği ele alınmıģtır. Ayrıca yine bu bölüm içerisinde bayramların tarım sezonu ile olan iliģkisini vurgulayabilmek adına da bir kült takvimi giriģiminde de bulunulmuģtur. Yukarıda yer alan tüm bu sorulara makul ölçülerde yanıtlar aranmaya çalıģılmıģtır. Ancak unutmamak gerekir ki, tarihi çağlarda geriye doğru gidildikçe tarih belirsizleģir. Tarih 7

20 bilimi ve tarihçi bu aģamada sadece özel kiģileri veya en azından bazı özel halkları ilgi alanına alır. Bu aģamada yazılı medeniyetlerin bıraktıkları vesikaları araģtırmalarına temel alan tarihçi, yazısız veya kısmen yazılı dönemlerin yarı karanlık alanlarına adım atarken tereddüt etmelidir. 11 Tereddüt edilen alanlarda da yorumlar yapılırken kesin ifadeler kullanılmaması önemlidir. ĠĢte bu alanlardan birisi de Hitit tarihidir. Bu nedenle sorulara verilen tüm yanıtlarda mutlaka bir baģka yorumunda yapılabileceği unutulmamalıdır. Ancak bu hissiyatın metinde zaman zaman göz ardı edilmiģ olduğu fark edilirse, bu durumun araģtırmacının elindeki verileri değerlendirerek ulaģtığı sonuçların ilgili bilim alanında genel kabul görmüģ konulardan aykırı olmadığına hükmetmesinin neticesidir. 11 A. Goetze, The Cultures of Early Anatolia,PAPS, Vol. 97, No. 2, 1953, s

21 BÖLÜM I TAPINAKLARIN EKONOMĠK FAALĠYETLERĠNE ĠLĠġKĠN NEDENLER Mesele din ve ekonomi arasında bir iliģki olup olmadığı üzerine kurgulanmamalıdır. Artık bu safha çoktan geride bırakıldı. Çünkü Max Weber den beri 12 bilhassa ekonomistler din ile insanların ekonomik davranıģları arasındaki iliģkiyi ve bu iliģkinin niteliğini tartıģmıģlar 13 ve kati birtakım sonuçlara varmıģlardır. Burada üzerinde durulması gereken asıl nokta insanların inançlarının mı ekonomik davranıģları yoksa ekonomik davranıģlarının mı inançları üzerinde etkili olduğudur. 14 Bu sorunun cevabı insanlığın bilinen tarihi kadar eskiye uzanmaktadır. Çünkü hem din hem de ekonomik davranıģ insan yaģamı için önemli olgulardandır. Bu nedenle din ve ekonomik davranıģın bir araya gelmesi ve zorunlu olarak bu bütünleģmeden tapınakların/ibadethanelerin etkilenmesi geçmiģi ve bugünü etkileyen bu konunun kökenlerinin anlaģılması adına önemlidir. I.1. Tapınak Ekonomisinin Kökeni ve Doğal Nedenleri Bir toplumun medeniyet düzeyi aslında o toplumun insanlarının zihnindeki mertebeden ibarettir. Zihinlerdeki bu mertebe, toplumun sahip olduğu kültürün ve var olan teknolojinin imkânlarından yararlanma becerisinin kuģaktan kuģağa birikmesi sonucu meydana gelmektedir. Toplumlar arasındaki bu mertebelerin kıyaslanmasıyla da hangi 12 Yazarın din ve ekonomik arasındaki iliģkiyi irdelediği eseri için bkz.: M. Weber, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, London,New York, L. Guiso, vd., People s Opium? Religion and Economic Attitudes, JME, Vol: 50, 2003, s Dinin ekonomiye yön ve biçim verdiğine ve toplumların refah seviyesini ilerletmesinde inançlarıyla uyumlu ekonomik sistemleri benimsemesi gerektiğine yönelik birtakım görüģler vardır. Çünkü bazı dinler çalıģanları teģvik eden, servet birikimini sağlayan ve ekonomik baģarıyı getiren bir mekanizmaya sahiptir. R.M. McCleary, R. J. Barro, Religion and Economy, JEP, Volume 20, Number 2, 2006, s

22 toplumun daha medeni veya baģka bir değiģle farkındalığının 15 yüksek olduğu anlaģılabilir. 16 Farkındalığı yüksek toplumların ise iģ alanlarını ve üretimlerini daha kapsamlı ve birçok farklı alanda uzmanlaģmıģ hale getirdikleri görülmektedir. 17 Çünkü bu toplumlarda yaģayan bireylerin sahip olduğu zihin, daha geliģmiģ bir sosyal organizasyonu hedeflemektedir. 18 Din ve ekonomi arasındaki iliģki ve bilinen tarihin ilk zamanlarından bugüne kadar var olan dini kurumların ekonomik merakları bu bakıģ açısıyla değerlendirildiğinde konu daha anlaģılır olabilir. Ġnsanın yanıtını aradığı ve sonunda bulabildiği pek çok soru vardır. 19 Sosyal alanlarda soyut verilerle tespiti mümkün olan bu sorulardan birisi de tapınakların dini vazifelerinin yanında niçin ekonomik davranıģlar içerisine de girmiģ olduğudur. Soruya cevap olarak verilmiģ veya verilebilecek pek çok yanıt vardır. Ne var ki, tüm yanıtlar insanoğlunun gereksinimlerinin neler olduğu konusunda bir araya gelmektedir. Din ve ekonomi iliģkisinin bir araya geldiği tapınaklara iliģkin ilk örnekler Güney Mezopotamya da görülmektedir. Sumer literatüründe Klasik Çağ (M.Ö ) olarak isimlendirilen dönemde hamalından kırsalında çalı çırpı toplayan adamına kadar oldukça iyi 15 Farkındalıktan kastedilen husus, toplumların sosyal sorunlarının farkında olmaları ve bunları çözmek adına harekete geçmiģ olmalarıdır. Farkındalığa sahip olamayan toplumlarda ise çözüm yerine sürekli bir çatıģma ortamı söz konusudur. Kısacası toplumun otokontrole sahip olarak kendini tanıması ve ilerleme kaydetmeye eğiliminde olması o toplumun farkındalığının yüksek olması anlamına gelmektedir. 16 E. B. Tylor, Primitive Culture: Researches into the Development of Mythology,Philosophy, Religion, Language, Art and Custom, New York, 1924, s D. Matthews, Artisans and Artists in Ancient Western Asia, CANE, Vol. I, 1995,s E. B. Tylor, 1924, s R. H. Pierce, Land Use, Social Organization and Temple Economy. RAIN, 15,1976, s

23 teģkilatlanmıģ Ģehir devletleri görülmektedir. 20 Çoğunlukla toprağa bağımlı olarak ekonomik faaliyetlerin gerçekleģtirildiği bu toplumlarda komünal yaģantının özelliklerine Ģahit olunmaktadır. ĠĢte böylesi bir yapılanma içerisinde Mezopotamya tapınakları arazileri, hayvan sürüleri, hazineleri ve sahip olduğu insan gücüyle sadece birer dini kurum olmamıģlardır. 21 Bu dönemde hem siyasi hem de ekonomik manada kendisine rol biçen etkin bir idareci olarak tapınakların ve onların yöneticileri olan Ensi lerin 22 yönetimi ellerinde tuttukları görülmektedir. ġehir devleti yapılanması içerisinde oldukça kabul edilebilir bir ekonomik ağırlığa sahip olan tapınaklar, toplumun faaliyet gösterdiği her alanda kendisini hissettiren güçlü bir etkiye sahip olmuģtur. 23 Bu etki, M.Ö. III. binyılın son çeyreğinden itibaren Güney Mezopotamya bölgesindeki tarım alanlarına sahip olan tapınakların, tüm ekonomiyi kontrol eden tapınak devleti 24 yapılanmasına kavuģmasını sağlamıģtır. 25 Ancak burada bir sonuçtan önce nedenlerden bahsetmek daha yerinde olacaktır. Öncelikle tapınakların neden birincil görevlerinin yanı sıra ekonomik faaliyetleri organize eden kurumlar haline geldiklerine ve bu vazifeye neden ihtiyaç duyduklarına bakılmalıdır. Temellerinde ekonomi dıģı fikirlerin olduğu kabul edilen dini yapının, ekonomik faaliyetlerde bulunmasına iliģkin birçok fikir ileri sürülebilir. Bu durumun doğal bir süreç, iklim 20 B. Landsberger, Sümerler, A.Ü.D.T.C.F. Dergisi, 1. cilt, 5. sayı,1943, s M. v.mierop, The Ur Temple of Inanna at Nippur: The Operation and Organization of Urban Religius Institiutions in Mesopotamia in the Late Third Millenium B.C., Or.,Vol: 62, Fascicule: 4,1993, s. 446, Ensi olarak isimlendirilen kiģiler Sumer Ģehir devletlerinde yer alan dini gücüde ellerinde tutan idarecilerdir. Konuya iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. S. N. Kramer, The Sumerians, Their History, Culture and Character. Chicago, London, A. L.Oppenheim, The Mesopotamian Temple, BiblA,Vol. 7, No. 3,1944, s Tapınak devleti tanımlaması ilk olarak Anton Deimel tarafından ileri sürülmüģtür. Ġlgili eser için bkz.a. Deimel, Sumerische Tempelwirtschaft zur Zeit Urukaginas und seiner Vorgänger, AnOr II, Roma, B. Foster, A New Look at the Sumerian Temple State, JESHO, Vol. 24, No. 3, 1981, s. 225,

24 değiģimiyle birlikte gelen kabile yaģamının terkinin bir sonucu veya bir doğa krizi neticesinde 26 nüfustaki zihinsel değiģimin etken olduğu yolunda çeģitli iddialar vardır. Her bir iddianın doğru olduğu veya sürece belli ölçülerde katkıda bulunduğu kabul edilebilir. Bir ihtiyacın ortaya çıkmasının gerekçeleri, içinde bulunulan vaziyet yani Ģartlar ile ilgilidir. Bu nedenle konu ile ilgili baģlangıca dönerek, din adamlarının tarlada çalıģan çiftçiye ilk müdahale ettiği zamana dönmekte fayda vardır. Bu açıdan konuya yaklaģıldığında tapınakların ekonomik faaliyetlerinin kökenlerinin, Sumer tarihinin yazısız dönemlerine dek uzandığı düģünülebilir. M.Ö. III. binyılın ortalarına kadar tarihlenen Sumerce kayıtlarda, tapınakların oldukça geniģ ekilir arazilere sahip olduğu anlaģılmaktadır. 27 Bu çağlardan itibaren bölge halkının, tapınak veya devlet sosyalizmi adı verilen bir düzen içerisinde yaģadığı, küçük bir ev ve bahçe dıģında bir varlıklarının olmadığı, tarımsal, hayvansal ve zanaat üretiminin geniģ bir memurlar kitlesi tarafından yürütüldüğü görülmektedir. 28 Kökenleri çok daha öncelere dayanıyor olsa da Sumer dekine benzer Ģekilde Mısır ın da XIX. ve XX. sülaleler dönemine tarihlenen büyük tapınaklarının çok sayıda üretim, taģıma ve depolama araçlarının da içerisinde bulunduğu önemli ölçüde mülke sahip olduğu görülmektedir. 29 Ancak Mısır daki tapınak kurumlarının söz konusu bu mülklerinin kaynakları Sumer den farklı olarak kral yani firavun tarafından sağlanıyordu. Bu nedenle her iki toplumunda bu konuda benzer bir geliģim göstermiģ oldukları düģünülmemelidir. 26 J.Makkay, The Origins of the "Temple-Economy" as Seen in the Light of Prehistoric Evidence, Iraq, Vol. 45, No. 1, 1982, s J. F. Robertson, The Social and Economic Organisation of Ancient Mesopotamian Temples, CANE, Vol. I, 1995, s. 445) 28 E.Bilgiç, Çivi Yazılı Hukuki-Ġktisadi Kaynaklar, Mahiyeti ve Muhtevaları, Belleten, C. XI, S. 44, 1947, s B.Haring, Ramesside Temples and the Economic Interests of the State: Crossroads of the Sacred and the Profane, IBAES, Vol: VII, 2007, s

25 Eskiçağ Tarihi içerisinde ilerlemiģ toplum örnekleri arasında gösterilen Ön Asya halklarının kurmuģ oldukları tapınak kurumları, toplumsal ve ekonomik Ģehir yaģantısı içerisinde önemli bir unsur olarak kabul edilir. 30 Bu durumu, neolitik çağdan itibaren göçebe toplumdan köy ve Ģehirlerde yaģayan tarımcı topluma geçerken meydana gelen nüfus artıģı 31 ve buna bağlı olarak gereksinim duyulan ekonomik örgütlenme Ģeklinde açıklamak mümkündür. Konuyla ilgili biraz daha derinlemesine fikir tetkiki yapıldığında dini düģünce ile ekonomik davranıģın birlikte ele alınmasının kökeninin tarih öncesinde yattığı görülecektir. Toplayıcılık ve ilk hayvancılığın yapıldığı dönemlerde insanlar klanlar halinde küçük gruplarda yaģıyorlardı. Bu gruplara doğal olarak rahipler/dini bilgisi yüksek olduğu düģünülen kiģiler önderlik etmekteydi. Sadece kendi ihtiyaçlarını karģılamaya yönelik bu gruplarda, rahipler muhtemelen sosyal yaģama da müdahale ediyorlardı. Ġlk tarımın baģlaması ve klanların geniģleyip sosyal toplumlara dönüģmeleri, üretimin artarak toplumların kendi ihtiyaçlarından fazla ürün üretmelerine ve sonucunda toplumlarda ciddi anlamda bir değiģim yaģanmasına neden olmuģtur. YaĢanan değiģim sonucunda ortaya çıkan durumun önemi büyüktür. Çünkü ekonomileri büyük ölçüde tarıma dayalı toplumlarda, zenginliğin ortaya çıkmasındaki en temel unsur ihtiyaç fazlası ürünün üretilmesi ve biriktirilmesidir. Bu sayede ihtiyaç fazlası ürün çeģitli sosyal ve ekonomik giriģimlerin desteklenmesinde kullanılabilecektir. 32 Böylece toplum içerisinde daha fazla çeģide sahip ve daha bol miktarda ürün üretilmesi mümkün hale gelebilecektir. Yani uzmanlaģmaya gidilebilecektir. 30 J. F. Robertson, 1995, s N. S.Gras, Ekonomik Sosyolojiye GiriĢ, Sosyoloji Serisi No. 1, Ankara, 1941, s J. F. Robertson, 1995, s

26 Eski Mısır veya Mezopotamya nın tarım konusundaki baģarısının sırrı, ihtiyaç fazlası ürün üretebilen sosyal organizasyonlarında yatmaktadır. 33 Bu sosyal yapılanma bahsi geçen bölgelerde, M.Ö. V. binyılda, Fırat, Dicle ve Nil nehirlerindeki suyun yapay biçimde kontrol altına alınması ve taģkınların hesaplanmasıyla yapılan kitle tarımını meydana çıkarmıģtır. 34 Üretimde yaģanan bu hareketlenmeler sonucunda büyük ölçüde iģgücüne ihtiyaç duyulmuģ ve Ön Asya da büyük bir göç ve ĢehirleĢme dönemi yaģanmıģtır. 35 Özellikle Güney Mezopotamya da yaģanan bu ĢehirleĢme hareketindeki en önemli adımlardan birisi tapınakların edindiği konumdur. Çünkü rahipler, toplayıcılık dönemlerinden itibaren ellerinde tutmuģ oldukları toplumun lideri konumunu halen iģgal etmeye devam ediyorlardı. Liderliklerini baģka bir kiģiye veya kuruma devretmemiģlerdi. Bu nedenle üretimin nasıl ve ne kadar yapılacağına da müdahil olmaya devam edebiliyorlardı. Bu durum doğal olarak rahiplerin yaģadığı ve makam olarak kullandıkları tapınakların ekonomik faaliyetlerle iç içe olmalarına da neden olmuģtur. Tapınakların, toplumun ekonomik faaliyetlerine iliģkin kendilerine vazife çıkarmalarında yukarıda da değinildiği üzere, rahiplerin insanlığın bilinen ilk devirlerinden itibaren edinmiģ oldukları ve akabinde de devam ettirdikleri önder görevinin etkili olduğu ortadadır. Ancak bir baģka etken daha vardır. Tapınaklar çok eski dönemlerden beri hem toplum içerisindeki hem de toplum dıģındaki ticari faaliyetlerin bir merkezi gibi rol oynamıģlardır. Bu rol bilhassa ticarete konu olan malların kaydedilmesi 36 ve depolanmasında 33 R. H. Pierce, 1976, s Söz konusu bu nehirler hem su kapasiteleri hem de çevrelerinde bulunan tarıma elveriģli araziler nedeniyle tercih edilmiģtir. 35 C. J.Eyre, The Agricultural Cyce, Farming, and Water Management in the Ancient Near East, CANE, Vol. I, 1995, s J. W.Gruber, Irrigation and Land Use in Ancient Mesopotamia, Agric. His., Vol. 22, No. 2, 1948, s

27 kendisini göstermektedir. Çünkü bilhassa büyük çaplı su denetleme iģlerini yöneten din adamları (özellikle erken Sumer de) tarım yapılan toprakların tanrının toprakları olduğunu ve bu nedenle buralardan sağlanan ürünün tanrının evinde yani tapınakta toplanması gerektiğini toplumlara kabul ettirmiģlerdir. 37 Bu sebeple tapınakların ekonomik yapı içerisinde denetleyici ve organizatör olarak bir yer edindiklerinden de bahsedilmelidir. Ancak tapınaklarla ilgili bu süreç içerisinde sorunlarda yaģanmıģtır. Tarım toplumlarındaki geliģmelere karģın, hayvancılığın sürdüğü diğer toplumların geçim sıkıntısı ve kolay beslenme güdüsü nedeniyle tarım toplumlarının ellerindeki ihtiyaç fazlası ürünleri elde edebilmek için tarihte ikinci defa tarım toplumlarına saldırmaları, 38 rahiplerin kendi toplumlarını savunmaları konusunda yetersiz kalmalarına neden olmuģtur. Bununla birlikte rahiplerin ve tapınak çalıģanlarının haksız kazançlar elde ettikleri yönündeki düģüncenin de yükselmesi sonucunda, M.Ö. III. binyılın baģlarından itibaren Mezopotamya ve ardından bütün Ön Asya da bir değiģim yaģanmıģtır. Bir önceki binyılın idarecileri olan din adamları yerlerini, krallara ve hatta tanrı krallara devretmiģlerdir. 39 Bahsi geçen binyılın baģlarından itibaren yaģanan toplumsal rahatsızlıklar Sumer de, kral Urukagina zamanında (M.Ö ) meydana gelen devrimsel nitelikteki baģkaldırıların nedeni olmuģtur. Bu ayaklanmanın ardından tapınakların kutsal mülklerine el konulduğu ve tapınaklarda daha dürüst bir idare için çalıģıldığı (Urukagina nın kendi ifadesiyle) görülmektedir. 40 Ancak bu değiģim, tapınakların ekonomik faaliyetlerinin bitiģi olarak algılanmamalıdır. Tapınaklar her ne kadar yönetim güçlerini kaybetmiģ olsalar da siyasi 37 A.ġenel, Siyasal DüĢünceler Tarihi, Ankara, 2004, s Tarım dıģı (ilkel) toplumların tarım (uygar) toplumları üzerinde kurmaya çalıģtıkları egemenlik ve bu durumun neden olduğu toplumsal geliģmeler ile ihtiyaç fazlası ürünün mahiyetine iliģkin olarak bkz. ġenel, A.,Siyasal DüĢünceler Tarihi, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, S.Greengus, Legal and Social Institutions of Ancient Mesopotamia, CANE, Vol. I, 2006, s N. Bailkey, Early Mesopotamian Constitutional Development, Am. Hist. Rev., Vol. 72, No. 4, 1967, s

28 otoriteye bağımlı olarak halen üretim yapmaya ve bazı ekonomik faaliyetlerde bulunmaya devam etmiģlerdir. Tapınakların ekonomik faaliyetlerinin çoğunlukla Ön Asya da olması tesadüf değildir. Çünkü sulanabilir arazilerin geniģliği ile tapınak ekonomisi arasında bir iliģki vardır. Sulanabilir arazilerin geniģliği arttıkça ve iģin daha organize yapılması gerektikçe, bu iģi yapılandıracak ve idare edecek bir kuruma ihtiyaç vardır. Bu aģamada tapınaklar devreye girmiģtir. Yunanistan dan itibaren doğuya doğru gidildiğinde Anadolu, Mısır ve Mezopotamya da tapınakların ekonomik faaliyetlerinde bir artıģ olduğu görülür. Yunanistan da tapınakların ekonomik faaliyetlerinden pek söz edilemez çünkü sulanabilen geniģ tarım arazileri yoktur ve tarım genellikle birbirinden bağımsız çiftçiler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle bu iģi organize edecek bir kuruma da ihtiyaç duyulmamıģtır. Oysaki doğuya doğru tarım arazilerinin geniģliğinin artmasıyla daha organize bir tarıma ve bu iģi yönlendirecek bir kuruma ihtiyaç duyulmaktadır. Büyük ölçekli, yoğun ve etkili bir üretim gerçekleģtirebilmek için üretimin merkezi bir güç tarafından idare edilmesi ve üretilen ürünleri kontrol altında tutulan bölgelere yaymak önemlidir. Bahsedilen bu merkezi güç çoğunlukla saray ve tapınaklar olmuģtur. GeniĢ ölçekli üretim materyallerinin iyi Ģekilde üretilebilmesi ve korunabilmesi için merkezi tapınakların ya da sarayların düzenleyici bir vazife üstlenmeleri kaçınılmaz hale gelmiģtir. 41 Mezopotamya kentlerinde halka ait belli bir merkez (halkın toplanabileceği Pazar yerleri, davaların yapıldığı alanlar vb.) olmamıģtır. Kentin sarayının veya tapınağının bulunduğu alan her ne kadar halktan kopuk olsa da yerleģim birimlerinin merkezleri olarak kabul edilmektedir. Üstelik ister kentte isterse de taģrada olsun, bu tapınakların Ģehrin kendi 41 D.Matthews, Artisans and Artists in Ancient Western Asia, CANE, Vol. I, 1995, s

29 sahip olduğu gelir ile inģa edilmedikleri de ortadadır. 42 Çünkü tapınaklar, idari ve ekonomik sistemin bir parçası olarak görülmüģ ve hep bu maksatla kullanılmıģtır. Sumer toplumunda üretimin her alanında organizatör olarak yer alan ve ibadet de dâhil olmak üzere esasen birden çok iģleve sahip olan Ziggurat yapıları, genellikle Ģehir merkezlerinde yer alıyor olsa da, üretime bağlı olarak her zaman Ģehir merkezlerinde de bulunmayabilirlerdi. 43 GeniĢ bir ekonomik iģleve sahip olan bu kurumlarda atölyeler ve toplumun üretmiģ olduğu ürünlerin saklandığı umumi depolar yer almaktaydı. 44 Bu açıdan bakıldığında tapınaklar, Sumer ekonomisinin ve yönetiminin merkezi birer kurumu olarak çalıģmaktaydılar. Ön Asya ekonomisi içerisinde tapınakların ne derece önemli olduğu Ģuana dek yeterince dile getirilmiģtir. Hem tapınakların bıraktıkları arģivler hem de ekonomik faaliyetlere iliģkin bilgi veren pek çok tarihi metin, tapınakların ekonomik yaģamı düzenleyen kurumlar olarak bir rol üstlendiklerini göstermektedir. Ön Asya daki tüm medeniyetlerinin yazılı geleneklerine benzer Ģekilde Hititler in de yükseliģe geçmeleriyle birlikte bırakmıģ oldukları yazılı materyallerin arttığı gözlenmiģtir. Bu durum elbette ki bir tesadüf değildir. Hitit Devleti nin büyümesine ve tapınağın ekonomik hacminin artmasına paralel olarak, tapınakların daha da fazla yazılı doküman bıraktıkları bir hakikattir. 45 Daha açık bir ifade ile tapınakların ekonomik faaliyetleri Mezopotamya ve Mısır da yazının bulunuģuna, Hititlerde ise yazılı dokümanların sayısının artmasına neden olmuģtur. Ön Asya daki pek çok medeniyetin tapınaklarında yazılı arģivlerinin bulunması bu durumu açıklayan bir örnektir. 42 A. L.Oppenheim, A New Look at the Structure of Mesopotamian Society, JESHO, Vol. 10, No. 1,1967, s E. C.Stone, The Development of Cities in Ancient Mesopotamia, CANE,Vol. I, 1995, s J. F. Robertson, 1995, s H.Klengel, Zur Ökonomischen Funktion der Hethitischen Tempel, SMEA, Fascicolo XVI, 1975, s

30 Ön Asya nın önemli kültürlerinde tapınakların ekonomik faaliyetlerine iliģkin geliģimin aslında insanın medeniyet birikimindeki artıģ ile paraleldir. Süreç Hititler açısından da benzer bir Ģekilde mi ilerlemiģtir? Genellikle içerisinde yer almıģ olduğu Ön Asya daki M.Ö. II. ve III. binyıl medeniyetini geriden takip etmekte olan Anadolu için tapınakların sahip oldukları ekonomik faaliyetlerin kökenlerinde neler bulunduğu ve Ön Asya ile bir etkileģimin olup olmadığı bundan sonra ele alınacak olan konudur. I.2. Hitit Tapınaklarının Ekonomik Faaliyetlerinin Kökeni Tapınakların ekonomik faaliyetlerde bulunması konusunda oldukça baģarılı bir kurumsal geliģim gösteren Ön Asya uygarlıkları, bu konuda Hititler için bir rol model olmuģ olabilir mi? Konu ile ilgili olarak, Mısır ve Mezopotamya daki birikimin, Anadolu sakinlerine aktarıldığını 46 düģünmek doğru olur mu? Ön Asya toplumlarındaki tapınak kurumlarının sahip olduğu nitelikler bir takım dinamiklerin varlığı sayesinde gerçekleģmiģtir. Bu dinamiklerin pek çoğunun da, tarım toplumlarının yerleģik yaģama geçmeleriyle baģladığı kabul edilebilir. 47 Dolayısıyla Anadolu tapınaklarının Ön Asya daki emsalleriyle benzerlikleri hususunda, Anadolu daki tarımsal faaliyetlerin baģladığı zamana ve devamındaki tarım organizasyonuna göz atmak gerekecektir. Mezopotamya da tarımsal etkinliklerin baģlaması ile birlikte ilk ihtiyaç fazlası ürünlerin üretildiği görülmektedir. Toplumsal kalkınmanın temel unsuru olarak değerlendirilen bu olgu daha uzman bir topluma açılan kapının kilidi niteliğindedir. Çünkü insan, kendi üretiminden artan ürün fazlasını baģka insanların emek ürünlerinden gereksindikleri ile değiģ etme yoluyla 46 R. H. Pierce, 1976, s J. F. Robertson, 1995, s

31 giderebilir. 48 Böylelikle toplumun her bir bireyi yeteneği olan alanda üretim yaparak farklı ihtiyaçlarını giderebilir. Ancak üretilen bu ürünlerin taksimi konusu ilkel dönemlerden itibaren toplumların liderleri olan rahipleri kuvvetlendirmiģ ve zamanla tapınakların Ģehirleri ve devletleri idare eder konuma ulaģmasını sağlamıģtır. Benzer bir durum Anadolu için muhtemelen düģünülemez. Çünkü Anadolu da bilindiği kadarıyla, Asur Ticaret Kolonileri çağında dahi Mezopotamya dakine benzer seviyede yüksek oranda ihtiyaç fazlası ürün üretimi söz konusu değildir. 49 Ancak bölge halkının nispeten kültürel geriliği 50 bu duruma sebep olarak algılanmamalıdır. Sorun (tabi eğer sorun olarak algılanması gerekirse) insanlardan ziyade tamamen üretimin yapıldığı arazi ve iklim ile ilgilidir. Hititçe çivi yazılı metinlerden anlaģıldığına göre M.Ö. II. binyıl Anadolu ekonomisi (muhtemelen daha öncesi de), Güney Mezopotamya nın sulanabilen alüvyon ovalarından veya bir kısmı Anadolu yu da içeren Bereketli Hilal in tarım ve hayvancılığa elveriģli düzlüklerindekinden farklı olarak çok daha fazla doğal Ģartlara bağımlıydı. 51 Mezopotamya ve 48 A.Smith, Milletlerin Zenginliği. Ġstanbul, 2010, s G.Childe, Tarihte Neler Oldu?, Ġstanbul, 2007, s Anadolu'nun ilgili dönem itibariyle Mezopotamya ile olan iliģkilerine bakıldığında genellikle pazar konumunda olması bu duruma delalet teģkil eder. Ancak Anadolu da erken dönemlerden itibaren ihtiyaç fazlası ürün hiç olmamıģtır denilemez. Neolitik Çağ dan beri izlendiğinde Anadolu da da üretim tekniklerinin, insan nüfusunun, yerleģim yerlerinin sayısı ve boyutlarının geliģtiği gözlenir. Anadolu topraklarında da siyasal otoritenin varlığında, kendi koģulları içerisinde nüfuslu toplumun varlığından söz edilebilir. Ġhtiyaç fazlası ürünün varlığının yol açtığı siyasal, sosyal, kültürel geliģim Anadolu da da yaģanmıģtır, ancak bilhassa geliģim dönemlerinde Mezopotamya dakine göre daha düģük bir seviyede kalmıģtır. 50 Yazı ve yazılı belgelere yansıyanlar ilgili dönem toplumlarının kültürel seviyelerinin en önemli göstergesidir. Yazının topluma mal olmadığı Mezopotamya ile yine yazıyı kullanamayan Anadolu halkları arasında kültürel seviye karģılaģtırması ancak yazısız veriler üzerinden yapılabilir. Ne var ki söz konusu durum neticesinde sağlıklı bir sonuç saptamak oldukça zordur. 51 H. Klengel, The Economy of the Hittite Household (É), Oikumene, 5, 1986, s

32 Mısır'da tarımsal döngü, her yıl düzenli olarak gerçekleģen ve Ağustos ayında sona eren nehir taģkınları sayesinde mümkün olmaktaydı. Nehrin iki kıyısına da, ihtiyaç duyduğu suyu veren bu doğa olayları 52 tarımın yağmur bulutlarına olan bağımlılığını ortadan kaldırmıģtır. Oysaki Nil, Fırat veya Dicle nehirlerindekine benzer taģkınların veya sulama kanallarının Anadolu da olmaması, bölge insanına yağmuru beklemekten baģka seçenek sunmuyordu. 53 Bu durumu yapılan üretimin hacmini etkileyebiliyordu. Tarımın toplumsal olarak icra edildiği ve büyük çiftliklerin üretimin önemli bir kısmını gerçekleģtirdiği Sumer ve Mısır dan farklı olarak, Hitit toprak ekonomisinin temelinin küçük ve birbirlerinden bağımsız çiftlikler veya çiftçiler tarafından gerçekleģtirilmesinin 54 nedeni bu Ģekilde açıklanabilir. Anadolu da yağmur sularıyla beslenen tarıma elveriģli arazilerin, engebe yüzünden parçalanmıģ olması da bu arazilerin nispeten daha küçük çiftlikler veya çiftçi aileler tarafından iģlenmesini gerektiriyordu. Her çiftçinin kendi iģini mahallî yöntemlerle halledebilmesi nedeniyle, bu çiftliklerin veya çiftçilerin arasında ekonomik manada bir koordinasyona da ihtiyaç duymadıkları görülmektedir. 55 Kolektif bir üretimin olmaması, kamunun ortak üretimi sonucunda büyük ölçülerde ihtiyaç fazlası ürünlerin üretilememesi, bu malların toplum içerisinde taksimini yapacak birilerine olan ihtiyacı da ortadan kaldırmıģtır. Sonuçta tüm bu nedenlerle Anadolu da tapınakların ekonomik faaliyetlerde belirleyici bir rol üstlenmelerine olan gereksinim hiçbir zaman doğmamıģtır. Eski Ön Asya nın ileri toplumlarında tapınakların görevi, geniģ ekonomik kaynakları kullanarak toplumun ihtiyaçlarını karģılamak ve kentlerin koruyucu tanrısı/beyi olan tanrıyı 52 R. H. Pierce, 1976, s H.Ertem, Çivi Yazılı Metinlere Göre Hititlerde Tarla Tarımı, VII. TTK Bildirileri, 1972, s K.Riemschneider, Zum Lehnswesen bei den Hethitern, ArOr33, 1965, s H. Klengel, 1975, s

33 memnun etmektir. 56 Toplumu ve ekonomiyi bu amaç doğrultusunda örgütleyen Mezopotamya veya Mısır daki tapınakların egemenlikleri, siyasi iktidarın krallar tarafından ele geçirilmesiyle sona ermiģtir. Yani tapınakların, siyasi anlamda bir otoritenin olmadığı dönemlerde filizlendiği söylenebilir. Anadolu da böylesi bir boģluk ne Hatti kralları ne de Hitit Devleti döneminde mevcut olmadığı için, dini kurumsallık hiçbir zaman Mezopotamya ve Mısır dakine benzer Ģekilde geliģmemiģtir. 57 Bu durum Anadolu daki tapınakların ekonomik faaliyetlerinin emsallerine göre daha az geliģmesinin siyasi nedeni olarak ileri sürülebilir. Anadolu da tapınakların ekonomik faaliyetleri, diğer Ön Asya memleketlerine göre daha kısıtlı olsa da yok değildir. Kalabalık bir personelin barındığı tapınakların, etrafındaki atölye ve depo gibi ek yapılanmaları ile sadece dini bir yönü olmadığı, bunların tümünün geniģ bir sosyo-ekonomik örgüt olduğu bugün artık herkesin kabul ettiği bir bilgidir. 58 Diğer kültürlerde olduğu gibi, hem üretilen üründen hem de kralın savaģ ganimetlerinden pay alan Hitit tapınakları oldukça yüksek miktarda varlığa sahip olmuģlardır. 59 Ancak Babil ve Asur un aksine, Hitit kayıtlarında konuya iliģkin özel dökümanların olmaması nedeniyle 60 bu tapınakların nasıl çalıģtığına iliģki bilgi oldukça azdır. Pek olası olarak görülmese de Hitit tapınaklarının tıpkı Mezopotamya daki tapınaklarda olduğu gibi, bugünkü bankalara benzer Ģekilde borç verip alan bir kurum gibi çalıģıp çalıģmadıkları bilinmemektedir. 61 Ayrıca bu tapınaklarının, Sumer tapınakları gibi iç tüketimin ihtiyacından daha fazla ürün üretimini teģvik 56 J. F. Robertson, 1995, s Söz konusu yargı sadece bir tespittir. Konuya iliģkin yazılı bir belge henüz yoktur. 58 Tapınak sınırları dahilinde çıkarılmıģ olan mühürler malın güvence altına alınması ve düzenli bir örgüt yapısını göstermesi bakımından söz konusu kurumsallaģmayı göstermektedir. 59 H. A.Hoffner, Hittite Religion, Encyclopaedia of Religion, 1987, s H. A.Hoffner, Legal and Social Institutions of Hittite Anatolia, CANE, Vol. I, 1995, s H. A. Hoffner, 1987, s

34 ederek satıģ gerçekleģtiriyor 62 olma ihtimali de sorgulanmalıdır. Çünkü tapınakların kendi ihtiyaçlarından çok daha fazla bir ürünü depoluyor olmaları 63 veya çok sayıda görevli istihdam etmeleri bu soruya evet dedirtebilir. Ancak yazılı metinlerin bu durumu teyit etmemesi nedeniyle konuya temkinli yaklaģmakta fayda vardır. Anadolu nun coğrafi yapısının ekonomik faaliyetler konusunda tapınaklara olan etkisinin yanı sıra konu ile iliģkin yazılı metinlerden de bilgiler edinilebilir. En erken Hitit metinlerinde dahi konuya iliģkin bilgi edinmek mümkündür. Hitit Devleti nin erken basamağı olarak kabul edilen Kuššara Krallığı zamanından itibaren hükümdarların birincil görevi tapınakları inģa etmek ve onları korumaktır. Hükümdarların tapınaklar konusundaki bu duyarlılıklarının sebebi ise tapınakları devlet idaresine bağlı bir kurum gibi çalıģtırıyor olmalarında yatmaktadır. Kuššara krallarından Anitta kendi yazıtında 64 : Ve Neša kentini tahkim ettim. Ardından Göğün Fırtına Tanrısı na bir ve tanrımız Šiu ya bir tapınak inşa ettim 65 Ģeklinde seslenmektedir. Kral Anitta bu metinde, Neša/Kaneš/Kültepe kentini aldıktan sonra bu kentte Gökyüzü Tanrısı ve bilinen tek Hitit kökenli tanrı olan Šiu adına iki tapınak inģa ettiğini belirtmektedir. 66 Anitta, metninin devamında, tapınak varlıklarını depolamak amacıyla ek binalar yaptırdığından bahsetmektedir. Kral, Neša nın tapınaklarındaki bu depolarda istiflenen ürünler hakkında doğaldır ki bilgi vermemektedir. Ancak depolanan bu ürünlerin bir kısmının kralın seferlerinden elde etmiģ olduğu ganimeti de korumak amacıyla 62 A.Westenholz, Diplomatic and Commercial Aspects of Temple Offerings as Illustrated by a Newly Discovered Text, Iraq Vol 39, No 1, 1976, s Hitit tapınaklarındaki depolama biçim ve kapasitelerine iliģkin daha geniģ bilgi çalıģmanın ilerleyen bölümlerinde ele alınmıģtır. 64 E. Laroche, CTH 1 65 KUB XXXVI 98 Ö.y. 56;E.Neu, Der Anitta Text, StBoT, Heft 18, 1974, s E. Neu, a.g.e., 1974, s

35 kullanıyor olması büyük bir ihtimaldir. 67 Tarihi metinlerdeki bu bilgiler, arkeolojik çalıģmalarla da desteklenmiģtir. Neša/Kaneš kentinde bulunan, geniģ ve merkezi salonlarıyla dikkati çeken iki adet tapınağa bitiģtik halde depolar bulunmuģtur. Bu depolardan, iģlenmemiģ halde obsidyen ve Anitta ya ait olduğu anlaģılan bir kılıç çıkarılmıģtır. 68 Yazılı ve arkeolojik verilerin onaylamıģ olduğu ve Anitta nın tarafından inģa edilen ve belki de kimlik kazandırılan bu tapınak, tarihte Anadolu tapınaklarının ekonomik manadaki ilk faaliyetine örnek olarak kabul edilebilir. ġüphesiz konuya iliģkin daha eski örnekler de mevcut olabilir. Bir tapınağa depo inģa ederek, devlet hazinesi olarak kullanma geleneği belki Hitit öncesi Anadolu toplumlarında ve belki de Hititlerin Anadolu öncesi yaģamlarından gelen bir gelenek olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Sadece erken dönemlerde değil var oldukları sürece tüm Hitit kralları tapınak ve tapınağın sahip olduğu malların tedarik edicisi ve koruyucusu olarak ifade edilmiģtir. Yeni Krallık Dönemi nde de kralın tanrıların ve tapınakların koruyucusu olma vasfını daha da kuvvetlendirerek sürdürdüğü ve bunu önemli bir vazife olarak gördüğü anlaģılmaktadır de keģfedilen ve I. Hattušili ye ait çift dilli bir yazıttan öğrenildiğine göre, 70 I. Hattušili, Kuzey Suriye de fethedilen kentlerden ganimet olarak Arinna nın GüneĢ Tanrıçası, Fırtına Tanrısı ve Mezulla ya ait heykelleri ve kıymetli madenden yapılmıģ bazı eģyaları beraberinde Hattuša ya getirmiģ ve bunları Hattuša nın ve kendisinin ev ine vermiģtir. Söz konusu bu ev in Büyük Tapınak olduğu düģünülmektedir. Çünkü Hattuša nın Büyük Tapınak ının, I. 67 H. Klengel, 1975, s T.Özgüç, Temple of Kanish, IM, Band 43, 1993, s H. Klengel, 1975, s KBo X 1 III Ö.y. 34;H. Otten, Keilschrifttexte, MDOG, 91, 1958a, s

36 Hattušili zamanında dahi bir depolama ve biriktirme yeri ve aynı zamanda ekonomik bir kuruluģ halinde çalıģmakta olduğu bilinmektedir. 71 Hitit tapınaklarının ekonomik faaliyetleri Anadolu nun iklim ve arazi Ģartları göz önüne alındığında, Mezopotamya ve Mısır da oldukça ileri seviyede görülebilen ekonomik yönleri kuvvetli olan tapınaklara kıyasla daha geri seviyededir. Ancak buna rağmen bilinen en eski örnekleri Hititler ile iliģkilendirilen ve tapınakların ekonomik faaliyetlerine örnek olabilecek Anadolu tapınakları da vardır. M.Ö. II. binyılın ilk yarısının sonlarına tarihlendirilebilecek birtakım çivi yazılı metinler de konuya destek verir niteliktedir. Ancak konuya iliģkin verilerin yetersizliği de kabul edilmelidir. Umulur ki, yeni metinlerin bulunmasıyla birlikte Hitit tapınaklarının ekonomik rolleri daha da aydınlatılabilir ve bu kurumların Mezopotamya daki emsalleriyle daha fazla kıyaslanması mümkün olabilir. Bu sayede Ģuan için düģünceden ibaret olan bazı fikirlerin kanıtlanması mümkün olacaktır. Sumer de, dünyevi erki elinde tutan kral ile baģrahip unvanına sahip kralın yetkisi altında dini otoriteyi temsil eden tapınaklar arasındaki ne kadar özel bir iliģki olduğu görülmektedir. Bu iliģki, kral tarafından tapınaklara verilen vergi muafiyetleri gibi bir takım imtiyazları beraberinde getiriyordu. Ancak iki kurum arasında yine de sürekli bir sürtüģme ve en azından yüksek bir tansiyonun olduğu her daim sezilmektedir. 72 Benzer bir tapınak yapılanmasına sahip olmasına rağmen Hitit tapınakları ile Hitit kralı arasındaki iliģkilerin Sumer den çok daha farklı olduğu ifade edilebilir. Bu duruma pek çok etken neden olmuģ olabilir. Ancak temelde, Hitit tapınaklarında çalıģan kiģilerin doğrudan krala bağlı olması ve hatta bizzat kral tarafından görevlendirilmiģ olmaları bu duruma sebebiyet vermiģtir. 71 H. Klengel, 1975, s A. L. Oppenheim, 1944, s

37 Sumer tapınaklarının M.Ö. III. binyılın ikinci yarısından itibaren, Mısır tapınaklarının ise ilk zamanlarından itibaren sahibi oldukları mülklerinin genellikle ülkenin idarecileri tarafından verilmiģ olduğu görülmektedir. Bu açıdan her iki toplumun da tapınak kurumları Hitit tapınakları ile benzerlik göstermektedirler. Hitit kralına benzer Ģekilde Mısır Firavunları da kendi isteklerine göre tapınaklara tapınak malı veya tanrı adağı ismi altında çeģitli hediyelerde bulunmuģlar, 73 Sumer ve Babil kralları ise mülk ihsanlarının yanı sıra bu kurumlara ekonomik karakterde farklı imtiyazlar tanımıģlardır. 74 Her üç kültürün de sahip olduğu tapınak kurumlarının benzer uygulamalara tabi tutulmasıyla ilgili pek çok fikir ortaya atılabilir. Ne var ki, Ön Asya nın farklı köģelerinde yaģayan bu halkların inanmıģ olduğu tanrılarının kendi gündelik yaģamlarını nasıl etkileyebileceğine yönelik düģüncelerinin benzer olmasının da bir katkısı olabileceği akılda tutulmalıdır. Tapınakların doğal bir süreç ile birlikte ekonomik birtakım faaliyetler göstermesine neden olarak ruhban sınıfının toplum ve dolayısıyla toplumun ekonomik icraatlarına müdahil olmasının neden olduğu söylenebilir.. Ancak tapınakların söz konusu görevi üstlenmelerine iliģkin kültürel birikim Anadolu ile diğer Ön Asya memleketlerinde farklı bir Ģekilde meydana gelmiģtir. Ekonomik faaliyetlerin miktar ve çeģidinde görülen Ģiddete bağlı olarak Mezopotamya ve Mısır dakine göre Anadolu da Hitit öncesi pasif bir görünüm sergileyen tapınaklar Hitit dönemi ile birlikte ilerleme kaydetmiģtir. Hitit dünyasında tapınaklar devlete bağlı olarak çalıģan ve hatta üretim ve depolama imkânlarını devlet sayesinde yürüten bir görünüm sergilemektedir. Bu durum muhtemelen devlet anlayıģının din ile desteklenerek ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki M.Ö. III. binyılın son çeyreğinden itibaren Sumer kentlerinde görülen sivil iktidarlara iliģkin bir 73 B. Haring, 2007, s A. L. Oppenheim, 1944, s

38 geliģme Anadolu da yaģanmamıģtır. Bu nedenle dini kurumlar ile devlet kurumları arasındaki ayrıģmanın yaģanamaması tapınakların devlet ile birlikte hareket etme eğiliminde olmasına neden olmuģtur. Kuššara Krallığı ndan itibaren örnekleri tüm Hitit tarihine yayılan devlet ve tapınak iģbirliğinin altında yatan nedenler bu çerçevede ele alınmalıdır. 26

39 BÖLÜM II HĠTĠT TAPINAKLARININ EKONOMĠK KURUMSALLIKLARI AÇISINDAN MĠMARĠ NĠTELĠKLERĠ Ey tanrılar, ilahi sezilerinizle bilmelisiniz ki, daha önce hiç kimse tapınaklarınıza bizim kadar dikkat etmemiştir.daha önce hiç kimse bizim yaptığımız kadar törenlerinize hürmet göstermemiş, malınıza, gümüş ve altın ritonlarınıza ve kaplarınıza özen göstermemiştir. 75 Tapınaklar ekonomik davranıģın dini düģünce ile bir araya geldiği mekânlardır. Bu kurumlar din ve ekonomi gibi iki farklı alandaki faaliyetleri organize ederek bir örgütlenme içerisine girmiģlerdir.kuģkusuz bu durum doğal olarak mimariyi de etkilemiģ ve tapınaklar hem ibadete hem de ekonomik çalıģmaya uygun bir mimari tarz geliģtirmiģtir. 76 Bu mimari eğilim içerisinde, kült heykelinin barındırıldığı dini ve depolar ile atölyelerin yer aldığı dünyevi mimari öğeler bir arada bulunmaktadır. Hitit dünyasında din ve ekonomi iliģkisinin incelendiği bu çalıģma kapsamında ilk ele alınacak konu tapınaklar ve tapınakların ekonomik gereksinimleri çerçevesinde mimarilerinin nasıl geliģtirildiği olacaktır. Ancak öncelikle Hitit toplumunda tapınakların ifade etmiģ olduğu önem ile birlikte tapınaklara iliģkin birtakım genel bilgiler sunulacaktır. Herhangi bir yapıya bakarak o yapının hangi amaç için kullanılmıģ olduğunu anlamak pek tabi mümkündür. Binanın yerleģim birimindeki konumlandırılmasından, odalarının boyut ve Ģekillerinden anlamlar çıkarılabilir. Büyük bölümü tekdüze ve yapılıģ fikrini pek yansıtmayan 75 KUB XVII 21 I 6-13; A. Goetze, Hittite Prayers, ANET, 1955a, s Tapınakların mimarisine iliģkin bu tespit sadece tek bir örnekten teģkil olmayıp bilhassa Eski Ön Asya memleketlerindeki tapınak kurumlarının neredeyse tamamına iliģkin bir durumu ifade etmektedir. Söz konusu bölgede ortaya çıkmıģ olan toplumların tapınakları kutsallığı ön plana çıkaran kurumsal bir kimlik çerçevesinde dönemin Ģartları içerisinde pek çok endüstriyel faaliyetle iç içe olmuģtur. 27

40 modern yapılarda oldukça kısıtlı olsa da antik medeniyetlerin, estetik zevkin halen algılanabildiği binalarının mimarisinden elde edilen yorumlar, söz konusu yapının maddi ve manevi hangi maksatlarla kullanıldıkları hakkında önemli bilgiler verebilirler. Hitit mimarisinin belki de en bilinen figürlerinden tapınaklar da sahip oldukları fiziksel görünümleri itibariyle dikkatli gözler için önemli birtakım bilgileri sunmaktadırlar. Bölüme iliģkin giriģte tercümesi verilen metinden de anlaģılacağı üzere Hitit Devleti sahip olduğu tapınaklara büyük kıymet göstermekteydi. Tapınaklar,fikren her ne kadar dini inançlar nedeniyle inģa edilmiģ olsalar da ilk kuruluģ aģamalarından baģlayarak, onların aynı zamanda ekonomik birer müessese gibi planlandıkları ve örgütlendirildikleri anlaģılmaktadır.ġnsan doğasının neden olduğu bu durum aslında genel bir vakadır. Çünkü dünyanın her yerinde dini inançlar toplumların elde ettikleri ekonomik üretiminin miktarını etkileyerek 77 zenginliğin veya fakirliğin sebebi olabiliyor.modern dünyada din soyut bir durumu ifade ediyor olabilir. Ancak din özellikle geçmiģte, sadece soyut alanda değil kendini tapınaklardaki kurumsallıklar gibi somut alanda da göstererek ekonomik davranıģ içerisinde bir yer edinmiģtir. Çok tanrılı ve doğaya yönelik inançlara sahip olan insanlar bizzat yaptıkları tapınakları tanrıların dünyevi yaģam alanları olarak algılamıģlardır. 78 Bugün dahi insanların belleğinde tanrının evi Ģeklinde yaģayan bu düģünce çok tanrılı dinlerin kuvvetle yaģandığı eski Mezopotamya ve Mısır da olgunlaģmıģtır. Eski Ön Asya halklarından birisi olan ve çok tanrılı inançlara sahip olan Hititler de hem biçimsel hem de karakter açısından insanları andıran 77 L.Bettendorf, E. Dijkgraaf, Religion and Income, Rotterdam,2008, s A.Goetze, Kleinasien. München, 1957, s

41 tanrılarının tapınaklarda yaģadığına inanıyor ve onları burada kutsuyorlardı. 79 Ancak tanrının evi basit bir yapılamadan çok daha ötesini ifade ediyordu. Hem dini hem de tapınağa iliģkin farklı ekonomik faaliyetlerde görevli olan pek çok tapınak görevlisi tapınaklarda çalıģtırılıyordu. Hitit dünyasındaki tapınaklara iliģkin en geniģ bilgi Hititçe çivi yazılı metinlerden elde edilmektedir. Söz konusu bu metinlerde tapınakları ifade etmek adına É.DINGIR-LIM (tanrının evi) Sumerogramı kullanılmaktaydı. En az Sumerce kadar Hitit dilini etkileyen bir diğer dil olan Akadca da gelen BÏTÏLİ(tanrının evi) Akadogramı da tapınakları ifade etmek adına Hititli katipler tarafından kullanılmıģtır.ayrıca Hitit kâtiplerinin hızlı kullanım açısından zaman zaman sadece É (bina, yapı) Sumerogramını da tapınakları ifade etmek için kullandığı görülmektedir. Ġdeogram eğer É D UTU (GüneĢ Tanrısının Evi) gibi bir tanrı isminin hemen arkasından kullanılırsa, kelimenin tapınağın adandığı tanrıyı da belirttiği anlaģılmaktadır. 80 Hitit kâtiplerinin, sıkça kullanılan bazı önemli isimleri Sumerce ve Akadca kelimeler kullanarak yazma âdeti, kelimenin arkasında saklı kalan Hititçe sözlerin bulunmasına bazen engel olabilmektedir. 81 Bu durum tapınak kelimesi için de geçerlidir. Metinlerde tapınak kelimesi adına sürekli olarak Akadca ve Sumerce karģılıklarının kullanılması ifadenin Hititçe deki karģılığının bilinmemesine neden olmuģtur. Ancak konu ile ilgili birtakım tespitler de yok değildir; kelimenin yukarıda da ifade edilen hem Akadca hem de Sumerce 79 A.Süel, Belgelere Göre Hitit Tapınakları Nasıl Korunuyordu?, X. TTKBildirileri, C.II, 1990, s Hitit tanrıları erken dönemlerden itibaren insan biçiminde tasvir edilmekten çok farklı atribüsler ile betimlenmiģlerdir. Ġnsan biçimli tanrı tasvirleri M.Ö. XV. yy. dan itibaren ortaya çıkmıģtır. Dönemler itibariyle dini tasvirlere iliģkin olarak bkz. M. N.Loon, Anatolia in the Second Millennium B.C. (Iconography of Religions), H. G. Güterbock, The Hittite Temple According to Written Sources, Le Temple et Le Culte, 1975a, s S.Alp, Hitit Dilinde Saray Sözünün KarĢılığı, Belleten, C.XLIII, S. 170, 1979a, s

42 tercümesinin ortak anlamından hareketle Hittiçe deki tapınak kelimesinin šiunaš pir 82 tanrının/tanrıların evi biçiminde olması beklenebilir. Ne var ki metinlerde bu ifadeye hiç rastlanılmamıģtır. Ayrıca, tıpkı É gibi parna- kelimesinin de tapınakların bazı özel tanrılar ile iliģkilendirilmesinde, tanrı isminin iyelik eki (genitiv) formuyla kullanıldığı düģünülebilir. 83 Doğrudan tapınağı ifade etmiyor olsa da kutsal yer manasında kullanılan bir diğer Hititçe kelime de É karimmi dir. 84 Bu kelime ile çoğunlukla, çeģitli ölü ritüelleri 85 ve bayram metinlerinde 86 karģılaģılmaktadır. Ancak kelimenin tapınak memurlarının talimatnamelerindeki kullanım biçiminde É.DINGIR-LIM ile arasında bariz bir farkın olduğu da ortadadır. 87 Buna nedenle karimmi kelimesinin, tapınakları da kapsayan geniģ manada kutsal bina anlamına gelen bir ifade olduğunu kabul etmek yerinde olacaktır. 88 Tapınakların fikren tanrının evi olarak inģa edilmiģ olduğu kelimenin anlamının filolojik olarak irdelenmesiyle anlaģılmaktadır. Bu takdirde beklenti tapınakların fiziki görünümlerinin de bu Ģekilde olması yönündedir. Ne var ki durum pek de böyle değildir. Hattuša da yer alan Büyük Tapınak toplamda m 2 lik bir alanı kaplamaktadır. 89 Ancak 82 S.Alp, Beitrage Zur Erforschung Des Hethitischen Tempels (Kultanlagen Im Lichte Der Keilschrifttexte), Ankara, 1993b, s H. G.Güterbock, 1975a, s J. Friedrich, A.Kammenhuber, Hethitisches Wörterbuch, Heidelberg, 1952, s. 100.,Alp, 1993b, s. 102., Süel, 1985, s KUB XXXIX 8 III Metne iliģkin tercüme için bkz. H. G.Güterbock, H. A.Hoffner, The Hittite Dictionary, P. Chicago, 1997, s KBo XXII 189 II 3. Metne iliģkin tercüme için bkz. H. G. Güterbock, H., A. Hoffner, a.g.e.,1997, s H. G.Güterbock 1975a, s G. Beckman, Temple Building among the Hittites, AOAT 366, 2010, s J. Seeher, HattuĢa Rehberi, Hitit BaĢkentinde Bir Gün, Ġstanbul, 2011, s

43 bu alanın %82 si 90 depolardan meydana gelmektedir. Külte iliģkin kullanım alanı tapınağın kapladığı toplam alanın sadece %18 sini ifade etmektedir. Sonuçta tapınakların sadece dini nitelikte olmadığı, tanrılara hizmet için örgütlenmiģ tapınak personeli ile rahipleri de barındıran sosyal ve ekonomik faaliyetlerinde gerçekleģtiği yerler olduğu anlaģılmaktadır. 91 Dini bir kurumdan beklenmeyecek kadar ekonomik ve hatta endüstriyel faaliyetlerle iç içe geçmiģ olan bu kurumları,farklı ve geniģ bir bakıģ açısıyla ele alarak incelemek, söz konusu bu kurumların oynamıģ olduğu sosyal rolün daha belirgin bir Ģekilde ortaya konulmasını sağlayacaktır. Hitit tapınaklarının ekonomik nitelikteki mimari unsurlarının kaplamıģ olduğu alanın yanı sıra tapınaklardaki odaların büyüklüğü ve çokluğu da bu kurumların aynı zamanda ekonomik birer merkez olarak faaliyet göstermeleriyle açıklanabilir. 92 Ayrıca söz konusu yapıların mimari planları ve Hititçe çivi yazılı metinlerde 93 söz konusu tespiti doğrular nitelikte bilgiler vermektedir. Bilgiler ıģığında Hitit tapınaklarını manastırlar ve onların vakıflarına benzer Ģekilde kendi atölyeleri, tarlaları, ormanları olan, kendi varlıklarının ve personellerinin ihtiyaçlarını garanti altına alan özerk bir yapılanma Ģeklinde tanımlamak mümkündür. 94 Mimari açıdan da, din ve ekonominin bütünleģmiģ hali olan bu kurumların, kapladıkları alan ve estetik açısından, saraylarla rekabet edebilir büyüklüklerde olduğu ve Hitit Ģehirlerinin ayrılmaz bir 90 P. Neve, Büyük Tapınak taki depoların kapladığı toplam alanın m 2 olduğunu ifade etmektedir. P. Neve, The Great Temple in Boğazköy-Hattusa, AASOR, Vol. 57, 2000, s M. Darga, Karahna ġehri Kült-Envanteri, Ġstanbul, 1973, s. 5. Merkezi otoritenin egemen olduğu bir devletin baģkentindeki etkinliği ile de Büyük Tapınak belli ki Hitit ekonomik faaliyetlerinin merkezlerinden birisi olarak çalıģmıģtır. T. P.van den Hout, The Written Legacy of the Hittites, Insight into Hittite History and Archaeology, 2011, s J. Seeher, 2011, s Burada kastedilen metinler tapınaklara iliģkin kült envanterleri ve tapınak görevlilerine iliģkin direktif metnidir. Söz konusu metinler çalıģmanın ilerleyen bölümlerine daha geniģ bir Ģekilde ele alınmıģtır. 94 P. Neve, Tanrılar ve Tapınaklar Kenti Hattuša, AnAr, Sayı 12, 1990a, s

44 parçası olarak görüldükleri söylenebilir. 95 Hem baģkent hem de taģrada yer alan pek çok Hitit kentinin en dikkat çeken yapıları arasında tapınakların baģı çekmesi bunun delilidir. Hitit mimarisi ve bu mimari içerisinde geliģen tapınakların hususi bir tarzı vardır.bu mimari Eski Doğu yapı sanatı içinde hem Batı Anadolu hem de Mezopotamya mimarlığından ayrılan, önemli ve kendine özgü bir geliģim göstermiģtir. 96 Arazi yapısı ve bununla birlikte kullanılan malzemeler yapım tekniklerini etkilemiģtir. Bunun yanı sıra Hitit kültürünün getirmiģ olduğu birtakım gereksinimler de özellikle tapınaklardaki mimari tarzı belirleyen etkenlerden birisi olmuģtur. Hitit tapınaklarına iliģkin mimari tespitlerin yapılmıģ olduğu örnekler aslında büyük ölçüde aynı coğrafik bölgenin ürünleridir. Konuya dayanak oluģturan tapınakların nerdeyse tamamı klasik manada Hitit yerleģim alanını ifade eden Kızılırmak kavsine sıkıģmıģ durumdadır. Bunun nedeni Hitit tarihine iliģkin arkeolojik kazıların çoğunluğunun Boğazköy/Hattuša ve çevresinde toplanmıģ olmasıdır. 97 Tapınaklara iliģkin en geniģ birikimi veren yerleģim Hattuša dır. Bu kent dıģında Ortaköy/Šapinuwa, Alacahöyük, MaĢat Höyük/Tapigga ve KuĢaklı Höyük/Šarišša gibi önemli bazı yerleģim yerlerinde de,hitit mimarlığının anıtsal olarak nitelendirilebilecek en yetkin örneklerinden bazıları gün ıģığına çıkarılmıģtır. 98 Ne var ki, Karadeniz den Doğu Akdeniz sahillerine kadar uzanan Hitit coğrafyası göz önüne alındığında söz konusu çalıģmaların henüz baģlangıç aģamasında 95 D. P.Mielke, Hittite Cities: Looking for a Concept, Insight into Hittite History and Archaeology, 2011a, s W.Schirmer, Hitit Mimarlığı. Ġstanbul, 1982, s C.Zimmer-Vorhaus, Hittite Temples: Palaces of the Gods, Insight into Hittite History and Archaeology, 2011, s M. Darga, Hitit Mimarlığı/1 Yapı Sanatı, Arkeolojik ve Filolojik Veriler, Ġstanbul, 1985, s

45 olduğu söylenebilir. 99 Metinlerde varlığı sabit olup henüz lokalizasyonu yapılamayan Hitit kentlerinden ilerleyen yıllarda daha fazla tapınağın ortaya çıkarılacağı yönündeki beklenti, konunun daha fazla detaylandırılabileceğine olan inancı kuvvetli tutmaktadır. BulunmuĢ oldukları coğrafya farklı olmakla birlikte neredeyse tüm Hitit tapınakları büyük ölçüde benzer bir mimari düzende inģa edilmiģlerdir. Benzer planlarda olmakla birlikte çeģitlilik çoğunlukla boyutlarda olmaktadır. 100 Aynı kent içerisinde boyutları 400 m 2 den 1200 m 2 ye değiģiklik gösterebilen 101 tapınaklar var olabiliyordu. Ancak tapınakların boyutları yerleģim yerlerinin nüfuslarına bağlı olarak değiģiklik göstermiyordu. Ülkenin küçük sayılabilecek kentlerinde dahi henüz bilinmeyen bazı gerekçelerle oldukça büyük çaplı tapınaklar da olabiliyordu. 102 Arkeolojik verilerin yetersiz kaldığı bu konuda kült envanteri listeleri önemli bilgiler sunabilmektedir. En küçüğünden en büyüğüne her Hitit tapınağında mevcut bulunan bazı tipik mimari unsurlar vardır. Bunlar;kapı (KÁ.GAL), avlu (hila, sütunlu olanlarına hilammar 103 ) ve kült odası 99 C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s G.McMahon, 1995, s J. Seeher, 2011, s Karahna kentini bu konuda örnek olarak ele alabiliriz. Nispeten küçük bir yerleģim yeri olduğu düģünülen bu kentin oldukça büyük bir tapınağı olduğu anlaģılmaktadır. Daha geniģ bilgi için bkz.m. Darga, Karahna ġehri Kült-Envanteri, Ġlgili kült envanterine çalıģmanın ilgili bölümlerinde daha geniģ yer verilecektir. 103 S. Alp, 1993b, s. 14.J.Tischler,Hethistische Etymologisches Glossar, Insbruck, , 242,Kült odasına ulaģılmasını sağlayan avlu. R. Nauman, Architektur Kleinasiens von ihren Anfangen bis zum Ende der Hethitischen Zeit, Tübingen, 1971, s Hitit mimarisinde hilammar için bkz.r.nauman, Das Hethitische Hilammar, VIII. TTK Bildirileri, I. Cilt,

46 (halentuwa 104 ) dır. Bu unsurlar sayesinde bugün dahi herhangi bir Hitit yapısının tapınak olup olmadığı anlaģılabilmektedir. Ancak tüm bu mimari unsurlarıyla birlikte tapınakların genellikle bir avlu etrafında yer alan odalardan oluģtukları gözlenmektedir. Kült ve diğer maksatlarla kullanılan odalar bu avlu çevresine yerleģtirilmiģ bir vaziyettedir. Avlunun giriģ kısmının tam karģısına denk gelen bir kült odası da bu tapınakların en önemli özelliklerindendir. Tek bir tapınakta birden çok kült odası da olabiliyordu.hattuša daki Büyük Tapınak ın ve Tapınak V iki kült odasına sahip oldukları ve bu tapınaklarda birden çok tanrıya ibadet edildiği anlaģılmıģtır. 105 Hitit Devleti nde tapınakların bir kısmı oldukça sadedir. Bu sadelik sadece mimaride değil iģgücünde de kendisini göstermekteydi. Sadece birkaç rahibin görev yapmıģ olduğu tapınaklar olabileceği gibi oldukça geniģ kapsamlı ve kurumsal bir görüntü sergileyen tapınaklar da vardır. 106 Ne var ki tüm tapınakların çalıģma düzenlerinin büyük ölçüde benzer olduğu anlaģılmaktadır.pek çok yazılı dokümandan öğrenildiğine göre oldukça titiz ve müģkülpesent bir iģ yaģantısının yürütüldüğü tapınaklar 107 hem hiyerarģik yapılanma hem de iģ çeģitliği bakımından karmaģık bir yapılanmaya sahiptiler. Hitit tapınaklarının yekûnuna iliģkin bir tespit yapmak oldukça zordur. Bayram ritüellerine iliģkin sayısız metin dikkate alınırsa Hitit panteonunda yer alan her bir tanrı için ayrı ayrı tapınak yapıldığı zannedilebilir. Ancak böylesi bir durum gerçekçi olamaz. Daha önce de ifade edildiği üzere tek bir tapınak içerisinde birden çok tanrıya ibadet mümkün olabiliyordu. 104 S. Alp, 1993b, s. 32, 33. Darga söz konusu yapının sarayda da var olduğu kanısındadır. M. Darga, 1985, s. 62. Tapınaklardaki kült odalarına Klasik Yunan ve Roma mimarisinde cella veya adyton ismi de verilebilmektedir. Zaman zaman Hitit literatüründe de ilgili mimari yapıları tanımlamak adına bu isimler kullanılabilmektedir. 105 H. A. Hoffner, 1987, s A. Goetze, 1957, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s

47 Ancak klasik anlamda tapınakların dıģında birtakım alanlarında kutsiyet gördükleri bilinmektedir. 108 Tanrılar, daha doğrusu tanrı heykelleri hareketli olduklarından, özellikle bayramlarda kutsal olduklarına inanılan alanlara taģınabiliyordu. 109 Bu amaçla kullanılan huwaši taģları, kaya tapınakları ya da daha geniģ kapsamlı olarak dağlar, koruluklar, kaynaklar ve mağara gibi doğadaki herhangi bir düzenleme kutsal bir yer olarak algılanıp, tapınak gibi kullanılıyor ve saygı görüyordu. Dini merasimlerde tören alayının baģkent ve dıģındaki bu vb. kutsal alanlara yine kutsal yollar aracılığıyla yaptıkları yürüyüģ sırasında yapılan detaylı ayinler, Hitit dininde önemli bir yer edinmiģtir. 110 Bu husus, Hitit dininin doğa ile olan sıkı bağlarını gösteren bir unsur olarak değerlendirilmelidir. Hitit tapınaklarının mimari ve dini açıdan en önemli kısımları kült odalarıdır. Bu odaları diğer odalardan farklı kılan unsur bir kaideyi barındırıyor olmasıdır. Bu kaide üzerinde tapınağın adanmıģ olduğu ve madenden veya üstü maden kaplı ahģaptan yapılan tanrı heykeli yer alırdı. 111 Bu kült heykelleri bazen oturur bazen de ayakta durur vaziyetteki insan veya hayvan biçimlerinde olabilirdi. 112 Fırtına Tanrısı kültüne iliģkin insan ve boğa heykelleri ile Arinna nın GüneĢ Tanrıçasına iliģkin betimlemeler bu duruma emsal teģkil eder. Kült heykelin bulunmuģ olduğu kısım tapınağın en kutsal mekânını ifade etmekteydi. Bu nedenle muhtemelen sadece rahipler ile en yüksek rahip ve rahibe unvanına sahip olan 108 Söz konusu durumu Hitit dininin doğaya yönelik bir eğilim göstermesiyle açıklamak mümkündür. Doğadaki oluģumların kutsallaģtırılması ilgili alanlarda da ibadet edilmesine neden olabiliyordu. Konuya iliģkin daha geniģ açıklamalar çalıģmanın ilgili kısımlarında daha geniģ olarak ele alınacaktır. 109 G. McMahon, 1995, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s J. Seeher, 2011, s H. A. H. G. Güterbock,1975a, s

48 kraliyet çifti tapınağın bu bölümüne girebiliyordu. 113 Daha açık bir ifade ile halkın tanrı betimi veya bir Hititlinin gözünde tanrı ile karģı karģıya gelmesi engellenmiģti. Kesin olmamakla birlikte halkın tanrıları ile olan en yakın iliģkisi bayram günlerinde kült heykellerinin tapınaklardan çıkarılıģı sırasında yaģanmaktaydı. Hitit Devleti nin siyasi merkezi olan Hattuša da ve diğer önde gelen kentlerinde ortaya çıkarılan tapınakların mimari nitelikleri açısından sadece dinsel kimliklerinin olmadığı, aynı zamanda depoları ve atölyeleri ile birlikte ekonomik döngüyü de yansıtan idari birer merkez oldukları anlaģılmaktadır. 114 Rahipler tarafından yönetildiği bilinen tapınaklarının merkezi idareye karģı sorumlulukları var olup Hitit kralı tarafından sürekli kontrol edilirlerdi. Ne var ki Hititlerde, Mezopotamya da özellikle Sumer Klasik Çağı ndakine (M.Ö ) benzer Ģekilde bir tapınak devletinden bahsetmek olanaksızdır. 115 Hatta Hititlerde, Sumer deki örneğin aksine ekonominin tapınaklar tarafından idaresi değil, devlet tarafından idare edilen ekonomik sistemin bir unsuru olarak tapınakların var oldukları anlaģılmaktadır. 116 Çünkü Hitit Devleti nde dini ve ekonomik yönetim, Hattuša baģta olmak üzere kentleri ve bu kentlerde yer alan tapınakları ve bu tapınakların depolarını merkezileģtirecek bir politika izlemiģtir. 117 Tapınaklara 113 KUB XIII 5 II 1-4, KUB XL 63 I 15-20, KUB XIII 5 II Metinlere iliģkin tercüme için bkz. A. Süel, Hitit Kaynaklarında Tapınak Görevlileri ile Ġlgili Bir Direktif Metni, Ankara, 1985, s V. Souček, Soziale Klassen und Schichten in der hethitischen Tempelwirtschaft, ArOr 47, 1979, s. 78, G. Beckman, Royal Ideology and State Administration in Hittite Anatolia,CANE, Vol. I, 1995, s Mezopotamya da ortaya çıkan ve tapınakların ekonomik vazifeler üstlenmelerine zemin hazırlayan bir geliģim ortamı Anadolu da söz konusu olmamıģtır. Dolayısıyla Hitit Devleti ndeki tapınakların ekonomik davranıģları Sümer dekinden farklı özellikler barındırmaktadır. Konu ile ilgili daha geniģ bilgi çalıģmanın I. bölümünde ele alınmıģtır. 117 T. P. van den Hout, 2011, s

49 devlet idarecileri tarafından büyük önem gösterilmesi, bu tapınakların devlet adına yapmıģ oldukları görevlerin ne denli önemi olduklarıyla açıklanmalıdır. Hitit Devleti sınırları içerisinde sayısı henüz belli olmamakla birlikte pek çok tapınak inģa edilmiģtir. Bu tapınakların sadece bir kısmı yapılan arkeolojik çalıģmalar neticesinde gün ıģığına çıkarılmıģtır. Söz konusu tapınakların büyük bölümü Boğazköy den olmakla birlikte KuĢaklı Höyük, MaĢat Höyük, Ortaköy, Alacahöyük baģta olmak birtakım yerleģim yerlerinde de tapınaklar (veya tapınak olduğu düģünülen yapılar) tespit edilebilmiģtir. Tapınakların ekonomik faaliyetlerine örnek teģkil edebilecek mimari nitelikler söz konusu yapıların belli bir bölümü için geçerlidir. II.1. Boğazköy/Hattuša Tapınakları Sahip olduğu etnik ve dini toplulukların çeģitliğiyle oldukça kozmopolit bir görüntü sergileyen Hitit dünyası, Eskiçağ Tarihi içerisinde dindar bir görüntü sergilemektedir. Bu dindarlık neticesinde olacaktır ki, Hitit coğrafyasında çok sayıda niteliği yüksek tapınak inģa edilmiģtir. Ancak Ģartlar itibariyle baģarılı bir mimarinin yanı sıra baģarılı bir teģkilatlanma örneği de gösteren bu kurumların hemen hepsi devlet tarafından inģa edilmiģ ve örgütlenmiģtir. Devlet bu tapınakları kendisinin bir uzantısı olarak görmüģ ve dini faaliyetlerin yanı sıra kendi ihtiyaçları için de kullanmıģtır. Bilinen ilk yerleģim izlerinin M.Ö. III. binyılın en son safhasına tarihlendiği anlaģılan ve M.Ö. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren 118 Hititlere siyasi bir merkezi olarak ön plana çıkmıģ olan Hattuša nın surları dâhilinde toplam 31 adet tapınak gün ıģığında çıkarılmıģtır A. Schachner, Hititler Öncesi Boğazköy, 2. Çorum Kazı ve AraĢtırmalar Sempozyumu, 2011, s Hitit baģkentindeki son tapınak 1989 yılındaki kazılar sonucunda Peter Neve tarafından ortaya çıkarılmıģtır. XXXI numaralı tapınak adı verilen yapı Güneykale adı verilen alanda bulunmuģtur. P. Neve, Boğazköy-HattuĢa 37

50 Ancak kent arazisinin bir bölümünde henüz kazıların yapılmamıģ olması sayının artabileceğini düģündürmektedir. 120 Ne var ki mevcut tapınaklardan daha büyük ölçülerde yeni bir yapının bulunması düģük bir ihtimaldir. Sadece birtakım Ģapel tarzı yeni tapınakların tespit edilmesi mümkün olabilir. Bu nedenle eldeki örneklerin Hattuša da yer alan tapınakların faaliyet ve teģkilatlanmalarına iliģkin yeterince bilgi verebileceğine güvenilebilir. Hattuša sınırları dâhilinde bulunan tapınaklar kentin engebeli arazisine oldukça düzensiz bir Ģekilde dağılmıģ durumdadır. 121 Bu tapınakların sadece birisi hariç tamamı kentin güneyinde yer alan ve Yukarı ġehir olarak isimlendirilen arazide yer almaktadır. 122 AĢağı ġehir olarak bilinen ve kentin en eski yerleģim bölgesinde yer alan tek tapınak olan Büyük Tapınak Hitit mimarisinin nadide bir örneği olup, Hattuša nın en büyük tapınağı olarak bilinmektedir. II.1.1. AĢağı ġehir ve Büyük Tapınak (Tapınak I) 123 Hattuša sadece Hititler tarafından iskân edilmiģ bir kent değildir. Hititlerin selefi olan Hatti halkının önemli bir kenti olarak M.Ö. III. binyıldan itibaren varlığı hakkında bilgi sahibi olunmaktadır.kentin ilk kuruluģ zamanlarından itibaren AĢağı ġehir olarak isimlendirilen kuzey bölümünün sürekli yerleģim gördüğü tespit edilmiģtir. Kentin ve devletin önemli idari binalarının yer aldığı Hattuša nın kuzeyini kaplayan söz konusu bu bölgede yalnızca tek bir tapınak 1989 Kazı Mevsimi Sonuçları, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1990b, s Boğazköy/Hattuša yakınlarında yer alan Yazılıkaya ile birlikte bölgedeki tapınak sayısı 32 i bulmaktadır. 120 H. G. Güterbock, 1975a, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s Hattuša nın Yukarı ġehir bölgesi XV. yy. dan itibaren kente dâhil olmuģtur. 123 ÇalıĢmanın konusu olan Hititlerde İnanç Sistemi ve Ekonomi İlişkisi açısından önemi büyük olan Büyük Tapınak, bu kısımda gerektiği ölçüde geniģ bir Ģekilde ele alınmaya çalıģılmıģtır. Bu çalıģma içerisinde söz konusu yapı topluluğunu ifade etmek için Büyük Tapınak tanımlaması kullanılacaktır. 38

51 bulunmaktadır. Tapınak I veya Büyük Tapınak olarak adlandırılan yapı, kapladığı alan bakımından Hitit medeniyetinin Ģuana dek bulunmuģ en büyük ve gösteriģli mimari ürünüdür. Oldukça iddialı bir değerlendirme ile hiçbir yapının Hitit mimarisini Büyük Tapınak tan daha iyi temsil edemediği 124 söylenebilir.bilinen manada Hitit mimarisinin tüm niteliklerinin bir araya gelmiģ olduğu tapınak, kullanımda olduğu süre içinde dahi sürekli inģa halinde olup, daima bir geniģleme eğilimdeydi. Gerek mimarisi, gerekse çeģitli iģlerin yürütüldüğü kısımlarıyla organik bir bütün teģkil etmesi bakımından (sıkı kurallara bağlı kült iģleri, depolar, tapınağa ait emlâklar, stoklar, hesap iģleri, yazıcıları ve büroları) eski doğunun büyük tapınaklarıyla yarıģır bir seviyedeydi. 125 Ancak çalıģma üslubu ve yönetim biçimi (otonomluk) açısından Ön Asya daki emsallerinden farklı olan yönleri de söz konusudur. Büyük Tapınak ın keģfi Hattuša nın varlığının anlaģılmasıyla paralellik gösterir. Tapınak, Hattuša kâģifi olan Charles Texier tarafından 1843 yılında keģfedilmiģ ve Hitit literatürüne dâhil edilmiģtir. Tapınağın tarihçesine iliģkin az sayıda bilgi vardır. Varlığıyla ilgili ilk veriler, Hitit Devleti nin bilinen ilk krallarından birisi olan I.Hattušili ye dayanmaktadır. 126 Kral, Hattuša da Arinna nın GüneĢ Tanrıçası, Fırtına Tanrısı ve Mezulla ya adanmıģ tapınaklarının bulunduğu dair bilgiler yıllıklarının ilgili kısımlarında haber verilmektedir. 127 Metinlerde doğrudan doğruya Büyük Tapınak ın ismi verilmemektedir.ancak Eski Krallık döneminde Yukarı ġehir in iskânı henüz söz konusu olmadığı için bu tapınakların AĢağı ġehir deki Büyük 124 P. Neve, 2000, s K. Bittel,Boğazköy Rehberi. Ankara, 1974, s Büyük Tapınak ın Hitit Eski Krallık döneminde inģa edildiği iģaret eden arkeolojik bulgular da vardır. Her ne kadar binanın bugüne ulaģan kısımları çoğunlukla daha yeni dönemlere tarihlendirilse de tapınağın genel itibariyle inģaatında Eski Krallık Dönemi ne ait tekniklerin kullanıldığı anlaģılmıģtır. P. Neve, 2000, s E. Laroche, CTH 4: KBo X I Ay Metne iliģkin tercüme için bkz. H. C. Melchert, The Acts of Hattusili I,JNES, Vol. 37, No. 1, 1978, s

52 Tapınak olduğu sanılmaktadır. 128 Elbette ki metinlerde bahsi geçen tapınakların Büyükkale de olma ihtimali de vardır. Ancak devletin idare merkezi olarak saraya ev sahipliği yapan Büyükkale de bahsi geçen ölçülerde birden çok tapınağın var olmasının güçlüğü nedeniyle bu ihtimal zayıftır. Dolayısıyla metinde ifade edilen tapınakların ilerleyen dönemde Büyük Tapınak olarak ortaya çıkan yapının bir çeģit önceli olduğu sonucuna varılabilir. Büyük Tapınak, Hattuša nın AĢağı ġehri ne konumlandırılıģı bakımından arazinin tam merkezinde yer almaktadır. Ön Asya da örneklerinde çokça rastlanabileceği üzere tapınak kompleksi temenos duvarlarıyla çevrili haldedir. 129 Ana tapınak ile onu çevreleyen depolar (magazinler), atölyeler ve yaģam alanlarından oluģan geniģ bir çelenk içerisinde, kendisini saran kaldırım döģeli taģ bir sokakla çevrilmiģ, yapay teraslara oturtulmuģ ve yer yer ortostatlı bir taban duvarı üzerinde yükselmektedir. 130 Mimari açıdan ilk bakıģta Mezopotamya tapınaklarına benzetilebilir, ancak özellikle tapınağın tüm cephelerinde görülen düģük seviyelerdeki pencereler ile farklı bir mimari anlayıģın olduğu ortadadır. 131 Temenos duvarları içerisinde yer almasa da, tapınağın güneydoğusunda, Büyükkale ye giden yol üstüne bulunan ve yamaç ev olarak adlandırılan bir yapı bulunmaktadır. Binanın tam olarak hangi amaçla kullanıyor olduğu bilinmese de tapınağın 128 H. G. Güterbock, 1975a, s P. Neve, 2000, s. 78. Arkeolojik bulgulara göre pek çok Hitit tapınağının çevresinde koruyucu duvarlar bulunmaktadır. Temenos adı verilen bu duvarlar tapınağın çerisindeki depoları ve kült eģyalarını korumak adına yapılmıģtır. Tapınak görevlileri ile ilgili direktif metinleri, tapınakların çevresinde bulunan temenos duvarlarından, tapınakların ne kadar sıkı bir güvenlik altında olduğundan ve tapınakları korumak için görevli olan devriyelerden bahsetmektedir. Daha geniģ bilgi için bkz.a. Süel, Belgelere Göre Hitit Tapınakları Nasıl Korunuyordu?, Temenos duvarları Yukarı ġehir tapınakları için de geçerlidir. Burada yer alan bazı tapınakların (Tapınak IV, VI ve XXVI) etrafında klasik olduğu üzere temenos duvarları vardır. J. Seeher, 2011, s W. Schirmer, 1982, s M. N.Loon, Anatolia in the Second Millennium B.C. (Iconography of Religions), Leiden, 1985, s

53 resmi iģleri için kullanılıyor olduğu düģünülmektedir. 132 Hattuša nın düzensiz ĢehirleĢmesi ve kentin oldukça geniģ bir alana yayılmıģ olması nedeniyle Büyük Tapınak a takriben otuz metre mesafede bulunan bu binanın tapınak ile iliģkili olması büyük olasılıktır. Ancak yinede yapının tapınağın temenos alanının giriģinde yer alması ve henüz yeterli bilginin elde olmaması nedeniyle yapının iģlevselliği hakkında farklı görüģlerin var olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır. Büyük Tapınak, Hitit mimarisinde tapınakların ekonomik faaliyetlerde bulunduklarına iliģkin en ciddi örnektir. Bu durum yapının mimarisi okunduğunda açıkça görülebilmektedir. Öncelikle belirtilmelidir ki, Büyük Tapınak tek bir yapıdan müteģekkil olmayıp farklı amaç uğruna inģa edilmiģ birden çok yapının birleģiminden meydana gelmektedir. Yapılar topluluğu toplamda iki yüz metre uzunluk ve yüz otuz metre geniģliğe sahiptir. Kompleks,sekiz metre geniģliğindeki taģ döģeli bir yol ile de ikiye ayrılmıģtır. Yolun kuzeyinde depo odalarıyla çevrelenen ve tapınağın ana/kült binasını ifade eden A yapısı yer almaktadır. 133 AltmıĢ dört metre uzunluğa ve kırk iki metre geniģliğe sahip bu yapı,anıtsal giriģ kapısı, iç avluları ve sütunlu bir salonuyla tapınağın merkezi olarak kabul edilmektedir. 134 Oldukça geniģ taģ temellere sahip olan A yapısı, bir veya iki sıra evlerin çevrelediği,oldukça uzun ve taģ döģenmiģ sokaklarla çevresindeki diğer yapılarından 132 P. Neve, 2000, s. 78. Yapı içerisinde dinsel metinlerin saklandığı bir arģiv, daha doğrusu devlet yönetimi ile ilgili bir döģem olarak tanımlayan dinsel içerikli metinler bulunmuģtur. R. Nauman, Eski Anadolu Mimarlığı, Ankara, 1975, s P. Neve,Der Grosse Tempel in Boğazköy-Hattusa. Le Temple et le Culte, 1975, s. 73, K. Bittel, The Great Temple of Hattusha-Boğazköy, AJA, Vol: 80, No:1, 1976, s. 67. Kült heykellerini barındıran bu yapı, kapladığı alan bakımından Hitit mimarisinde ikinci sırada yer almaktadır. KuĢaklı/Šarišša kazılarında ortaya çıkarılan C yapısı, kült binası bakımından Hitit mimarisinde en büyük yapı niteliğindedir. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. A.Müller-Karpe, KuĢaklı 1998 Yılı 6. Kazı ÇalıĢmaları Hakkında Ön Rapor, 21. Kazı Sonuçları Toplantısı, 1. Cilt, 1999, s

54 ayrılmıģtır. Binanın güney doğusunda, geniģ tutulmuģ bir eģik ve bu eģiğin her iki yanına yerleģtirilmiģ güvenlik amaçlı birer odacığın bulunduğu ana kapı yer almaktadır. 135 Bu kapı vasıtasıyla önce bir avluya (hilammar 136 ) ve ardından ise tüm tapınak kompleksinin en kutsal mekânı olan kült odalarına ulaģmak mümkün olabiliyordu. Ancak bu odalara girmek oldukça zordu. Yetkisiz birisinin (kraliyet ailesi ve rahipler haricinde) tapınağın içerisine/üstelik en kutsal yeri olan bu alana girmesi engellenmiģti. 137 Ne kadar yetki sahibi olursa olsun Hititli olmayan yabancılar dahi (bazı özel durumlar hariç) tapınağın kutsal alanına alınmaz, avluda bekletilirdi. 138 Dikkatli mimari gözlemler sonucunda tapınağın biri solda bir diğeri de tam sağında simetrik bir Ģekilde kapı ve bahçe yakınlarına uzunlamasına yerleģtirilmiģ iki adet eģit büyüklükte kült odası olduğu anlaģılmıģtır. Kesin ifadeler kullanmamakla birlikte tapınağın, Hitit panteonunun en üstünde bulunan iki tanrıya adanmıģ bir ikiz tapınak olduğu 139 genel kabul görmüģ bir yargıdır. Daha açık bir ifade ile tapınak sadece bir tanrıya değil iki tanrıya adanmıģ olup her iki tanrıya birden ibadet edilebiliyordu. 140 Çift kült odalı tapınakların Hitit mimarisinde baģka örneklerinin de olması nedeniyle bu durum pek garip karģılanmamaktadır. 135 K. Bittel, 1976, s Hitit mimarisinde hilammar için bkz. R. Nauman, Das hethitische hilammar, Tapınak görevlilerine iliģkin direktif metinlerinde yetkisi olmayan birisinin tapınağın bu kutsal alanına görmesi ölüm cezasına çarptırılmasına neden olabiliyordu: KUB XIII 4 II 3-4, KUB XIII 15 II 16. Metinlere iliģkin tercüme için bkz. E. H.Sturtevant, A Hittite Text on the Duties of Priests and Temple Servants, JAOS, Vol. 54, Num. 54, 1934, s. 373, Süel, 1985, H. A. Hoffner, 1987, s K. Bittel, 1976, s. 67, G. Beckman, The Religion of the Hittites, BiblA, Vol. 52, No. 2/3, 1989, s

55 Büyük Tapınak ın hangi tanrı veya tanrılar adına inģa ettirildiğine iliģkin bir bilgi yoktur. Ancak konuya iliģkin üzerinde büyük ölçüde uzlaģılmıģ bir görüģ vardır ki o da, tapınağın Fırtına Tanrısı ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın kutsal kült yontularına ev sahipliği yapıyor olduğudur. 141 Bu görüģe ulaģılmasındaki temel dayanak devletin en büyük tapınağının en büyük iki tanrıya adanmıģ olabileceği yönündeki düģüncedir. Konuya destek verebilecek Hititçe çivi yazılı metinler de vardır. 142 Ancak söz konusu metinlerde doğrudan Büyük Tapınak tan bahsedilmemektedir. Bu nedenle kesin bir tespit yapmak Ģuan için pek mümkün değildir H. G. Güterbock,1975a, s. 126, 127. Büyük Tapınak ın ismi belirtilen iki tanrıya adanmıģ bir yapı olduğu kesin olarak kanıtlanmıģ değildir. Ancak Boğazköy/Hattuša daki en büyük tapınağın panteonun en önemli kültlerine adanmıģ olması doğal bir neticedir. Bu nedenle zaten söz konusu durum üzerine herhangi bir tartıģmanın anlamı yoktur. Ayrıca tapınağa iliģkin bilgi veren ilk kaynaklardan I. Hattušili nin yıllıklarında varlığından haberdar olunan Fırtına Tanrısı tapınağı ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın tapınağının söz konusu yapının kendisi ya da bir önceli olması gerekmektedir. Özellikle Yeni Krallık dönemiyle birlikte tapınaklar birleģtirilerek bilinen bugün görülebilen tapınak ortaya çıkartılmıģ olabileceği gibi aslında zaten Eski Krallık döneminde de tek bir tapınak söz konusu olabilir. 142 Hititçe çivi yazılı metinlerde Büyük Tapınak ın adanmıģ olduğu külte iliģkin delil kabul edilebilecek metinlerden ilki daha öncede belirtildiği üzere I. Hattušili nin yıllıklarıdır. (KBo X I Ay Metne iliģkin tercüme için bkz. H. C. Melchert, 1978, s. 5. Bu yıllıklarda Hattuša/AĢağı ġehir de yer alan Fırtına Tanrısı ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası na adanmıģ bir tapınağın varlığından bahsedilir. Diğer metinler ise bayramlara iliģkindir. Hitit takviminde önemli bir yeri olan AN.TAH.ŠUM.ŠAR bayramına iliģkin ritüellerin Hattuša da gerçekleģtirildiği günlerde kral ve kraliçenin Arinna nın GüneĢ Tanrıçası ve Hatti nin Fırtına Tanrısı na sunumlar yaptıklarına iliģkin bilgilerin yer aldığı metinlerden de konuya iliģkin fikirler edinmek mümkündür. (KBo XIX 128 I II Metnin tercümesi için bkz. H. Otten, Ein Hethitisches Festritual (KBo XIX 128), StBoT, Heft 13, 1971, s Tapınağın ikiz kült odaları ve bu odaların hangi tanrılar ile iliģkilendirildiğine iliģkin olarak bkz. K. Bittel, Boğazköy IV: Funde as den Grabungen Bis 1979 und 1968, ADOG, Nr. 14,

56 Büyük Tapınak ın A yapısı haricinde iģ/çalıģma evi (É.GIŠ.KIN.TI 144 ) olarak adlandırılan B ve depolar olarak isimlendirilen C olmak üzere iki yapı topluluğu daha vardır. Bu iki yapı topluluğuyla birlikte Büyük Tapınak dini ve dünyevi faaliyetlerin iç içe geçmiģ olduğu bir yapıdır. 145 Bu nedenle eğer Hitit dünyasında bir tapınak ekonomisinden bahsediliyorsa akla ilk gelen örnek bu tapınak olmalıdır. Çünkü bu tapınağın doğrudan kült ile olan A yapısı tapınakta %18 den daha az 146 bir alanı kapsamaktadır. Geriye kalan kısımlar ise depo ve atölyeler gibi daha maddi amaçlar uğruna inģa edilmiģ yapılardan oluģmaktadır. Büyük Tapınak ın B ve C yapıları, birincil kült amaçları ile koordineli bir yapılanma içinde ekonomik nitelikte faaliyetler gösteriyorlardı. 147 Özellikle C yapıları Büyük Tapınak ın ekonomik manada en önemli alanını oluģturuyordu. A yapısını çevreler nitelikte güneydoğu, güneybatı, kuzeybatı ve doğuda yer alan toplam dört kanatta seksen iki adet depo odasından 148 meydana gelen bu alanda tapınak ve devlet adına önem arz eden ürünler depolanıyordu. 149 Söz konusu bu yapılar, Büyük Tapınak ın inģasında sadece dini ihtiyaçların gözetilmediği aynı zamanda devletin ve halkın ekonomik ihtiyaçlarına da uygun davranıldığına iliģkin en iyi kanıt niteliğindedir. 144 R. Nauman, 1975, s. 474, Bittel, 1976, s Tapınağın dünyevi yönü olarak algılanan depoların kullanım amaçları arasında kült ihtiyaçları da vardır. Bu bağlamda depoların ekonomik görüntüsü altında dini maksatlarında da yattığı unutulmamalıdır. 146 Tüm tapınak m 2 iken (J. Seeher, 2011, s. 16) sadece depoların kapladığı toplam alanın m 2 dir. Neve, 2000, s Hattuša nın Büyük Tapınak ından ilham alınarak artık söylenebilir ki, geliģimi, üretim tarzı, yönetimi ve uygulamaları farklılık gösterse de Mezopotamya dakine benzer Ģekilde Anadolu daki tapınakların da dini ve ekonomik birtakım görevleri bulunmaktadır. M. N. Loon, 1985, s H. Klengel, 1975, s Hattuša nın Büyük Tapınak ını çevreleyen bu depolar mimari bakımdan Ramesseum ve Medinet Habu gibi Mısır tapınaklarını akla getirmektedir.r. Nauman, 1971, s

57 Çok katlı olduğu anlaģılan bu depo yapılarından 150 sadece güneydoğu depoları seksen dört metre uzunlukta olup yer yer on yedi ile yirmi yedi metre arsında değiģen geniģliklere sahiptir. 151 Ancak bilhassa on, on bir ve on iki numaralı odalarda bütün ve parça halinde bulunmuģ binlerce çivi yazılı tablet nedeniyle bu mekânların bir kısmının depolamadan ziyade tapınağa giren ve çıkan malların tespitinin yapılması, büro ve hatta arģiv amacıyla kullanıldığı da anlaģılmıģtır. 152 Söz konusu odalarda çok sayıda kil tablet bulunması ilk aģamada, Mezopotamya tapınaklarındakine benzer bir tapınak arģivini akla getirmektedir. Ancak bu tabletleri bir çeģit tapınak arģivi olmayıp Hitit Devleti nin siyasi arģivinin bir parçasını meydana getirmekteydi. 153 Bu durum hiç Ģüphesiz Hitit ve Mezopotamya tapınaklarının geliģim ve iģlevsellik farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Hitit tapınakları, Mezopotamya tapınaklarından farklı olarak bir çeģit otonomluktan ziyade devlete tam bir bağlılık çerçevesinde hareket etmekteydiler. Hattuša nın akropolü olarak değerlendirilen Büyükkale den sonra en önemli Hititçe çivi yazılı arģivin bulunduğu Büyük Tapınak ta 154 ayrıca çok sayıda mühür de ele geçmiģtir. Mühürler genellikle tapınakta depolanan malzemelerin alım ve tesliminden sorumlu olan kiģiler 150 K. Bittel, Hattusha, The Capital of the Hittites, New York, 1970, s. 45. Depoların zemin taģlarının geniģliği nedeniyle büyük olasılıkla iki katlıydı. Bu takdirde mevcut tespit edilen depo sayısı olan seksen ikinin iki ile çarpılması gerekmektedir. Sonuçta tapınağın yaklaģık yüz altmıģ dört depo odasının olduğunu söylemek mümkündür. J. Seeher ise tapınak depolarının bazılarının üç katlı da olabileceğini ifade etmektedir. (J. Seeher, 2011, s. 31) Bu değerlendirmeyle birlikte sayı daha da artacaktır. Ancak bu odaların bir kısmının depolama amacı dıģında kullanılmıģ olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır. 151 H. Klengel, 1975, s K. Bittel, 1974, s H. Klengel, 1975, s T. P. van den Hout, 2011, s

58 kral ve kraliçe gibi tapınağa bağıģ yapan kimselere aittir. 155 Söz konusu mühürler tapınaktaki etkinliklerin türü ve çeģidi hakkında bilgi vermektedir. Hattuša nın ve Hitit Devleti nin kapasite bakımından en önemli depolama alanları kentin kuzeydoğusundaki Büyükkaya da yer almaktadır. Bu depolar hem baģkentin hem de devletin ihtiyaçlarını karģılamak amacıyla kullanılıyor ve Hitit Devleti için hayati önem arz ediyordu. Büyükkaya dıģında, devlet için en fazla önem arz eden depolama alanları ise Büyük Tapınak ta yer almaktadır. 156 Bu yargıya ulaģmadaki en önemli veri depoların kapladıkları alandır. Devletin umumi ihtiyaçları çerçevesinde yapılmıģ olan Büyükkaya nın depolama kapasitesi toplam m 2 dir. 157 Büyük Tapınak ın depolarının ise toplamda m 2 lik depolama hacmine 158 sahip olduğu hesaplanmıģtır. Bu takdirde alan bakımından tapınak depoları Büyükkaya nın %37 si kadar bir hacme sahiptir. 159 Yani devletin ihtiyaçlarını karģılamak amacıyla inģa edilmiģ Büyükkaya nın kapasitesinin üçte birinden daha fazlasına Büyük Tapınak tek baģına sahipti. O halde tapınak depolarında sadece kült ritüellerine olan gereksinimlerin ve hatta tapınakta görevli olan kiģilerin ihtiyaçlarının konuyor olduğunu düģünmek hatalı olacaktır. Bu depoların kapasiteleri icabında çok daha büyük amaçlar uğruna kullanılıyor olmaları gerekliliği neticesinde onların sadece tapınağın değil aynı zamanda devletin ekonomik faaliyetleriyle iliģkili olarak da kullanılmıģ olabilecekleri söylenebilir. 155 K. Bittel, 1976, s W. Dörfler, vd., Environment and Economy in Hittite Anatolia, Insight into Hittite History and Archaeology, 2011, s D. P.Mielke, Key Sites of the Hittite Empire, The Oxford Handbook of Ancient Anatolia, 2011b, s P. Neve, 2000, s Hesaplanan yüzdenin daha fazla olma ihtimali vardır. Çünkü arazinin kullanımı açısından Büyük Tapınak depoları Büyükkaya nın tahıl ambarlarından çok daha ileri seviyedeydi. 46

59 Oldukça önemli bir depolama kapasitesine sahip olduğu anlaģılan Büyük Tapınak a, devletin sınırları içerisinde bulunan hiçbir tapınak ulaģamıyordu.bu depolarda malların istiflenmesi çeģitli Ģekillerde yapılabiliyordu. Bu yöntemlerden birisi büyük küplerin, arkeoloji literatüründeki adıyla pithosların kullanımıdır. 160 Tapınağın batı kanadında birden beģe kadar numaralandırılan ilk beģ depo odasının içi tamamen pithoslarla doludur. 161 Tapınağın bu kısmında muhtemelen yüz yirmi adet pithos bulunmaktaydı. Bu büyük küplerden tapınağın sadece batı kısmında değil güneybatı kanadındaki depolarda da bulunmaktadır. Bu kısımda yer alan ve çift sıra halinde zemine yerleģtirilmiģ olan bu pithosların sayısı ise en az yetmiģ civarındadır. 162 Tapınağın depolarında yer alan küplerin boyutları farklılık göstermektedir. Küçükleri dokuz yüz, daha büyükleri bin yedi yüz elli ve en büyükleri de üç bin litre alabilecek kapasitededir. 163 Tapınakta yer alan toplam pithoslar ile bu pithosların tahmini ortalama sayısı çarpıldığında 164 tapınağın bu büyük küplerinde yaklaģık olarak üç yüz elli yedi bin litrelik bir kapasitenin var olduğu anlaģılabilir. Büyük Tapınak ın henüz daha inģası sırasında tapınakta gerçekleģtirilecek ekonomik faktörlerin gözetildiği anlaģılmaktadır. Tapınağın depolarında kullanılan pithoslar bu durumu kanıtlar nitelikte bilgiler vermektedir. Bu küplerin hacimlerine bakıldığında,içerisinde 160 M. Darga,Hitit Sanatı, Ġstanbul, 1992, s P. Neve, 1975, s H. Klengel, 1975, s K. Bittel, 1974, s Büyük Tapınak ın batı ve güneybatı depolarında toplam tespit edilen pithos sayısı 190 dır. Büyük, orta ve küçük hacimlerde olabilen bu küplerin ortalama kapasitesi ( =5650/3=1883) 1883 litredir. Bu takdirde 190x1883= litrelik bir kapasiteye ulaģmak mümkün olacaktır. Elbette ki bu rakam yaklaģık olarak hesaplanmıģtır. 47

60 bulundukları odaların kapılarının onlar için oldukça küçük olduğu söylenebilir. Yani küplerin hacimleri tapınağın kapılarından çok daha büyüktür. Bu nedenle söz konusu bu küplerin henüz daha tapınak inģa edilirken yerleģtirilmiģ olduğu ve hatta odalar arasında kapların yerlerinin dahi değiģtirilemediği anlaģılmaktadır. 165 Bu durum ekonomik davranıģın tapınak mimarisini etkilediğine dair somut bir örnektir. Tapınağın depolarında yer alan pithosların hangi malların depolanmasında kullanıldığına dair birtakım ipuçları mevcuttur. Esasen bu kapların bazılarının omuz kısımlarında mühür baskıları, kazılmıģ iģaretler ve çizgiler bulunmaktadır. Bu mühür, iģaret ve çizgiler sadece küpün içinde neyin bulunduğunu bildirmekle kalmıyor aynı zamanda ne miktarda bulunduğuna da iģaret edebiliyordu. 166 Ancak bu iģaretlerin tam olarak okunamaması nedeniyle bilgiler yetersizdir.bu nedenle kapların içerisine nelerin konulduğunu bu yoldan kesin olarak bilmek mümkün olamamaktadır.ne var ki, bu kaplardan iki tanesinin içerisinde arpa ve buğday olduğundan Ģüphelenilen kalıntılar ele geçmiģtir. 167 Bu nedenle pithosların kuru gıdaların depolanmasında kullanılmıģ olabileceği düģünülmektedir. Ancak küpler Eskiçağ toplumlarının birçoğunda sıvı malzemelerin depolanmasında da kullanılmıģtır. Bu nedenle Büyük Tapınak pithoslarında benzer bir uygulamanın olması ihtimaldir. Büyük Tapınak taki tek depolama yöntemi pithoslardan ibaret değildir. Tapınağın batı ve güneybatısındaki depolarından farklı olarak kuzeyindeki depo odalarında hiç pithos bulunmamıģtır.bu duruma neden olarak tapınağın depolarında saklanan ürünlerin çeģitliliği 168 gösterilebilir.çünkü ürünlerin çeģitlilik göstermesi, malların istiflenme yöntemlerinde de değiģik usullerin uygulanmasına neden olmuģtur. Bu yüzden pithos kullanılmayan depo odalarında 165 K. Bittel, 1976, s K. Bittel, 1974, s W. Dörfler, vd., 2011, s K. Bittel, 1976, s

61 ürünlerin ağaç raflarda veya bugüne ulaģamayacak kadar dayanıksız baģka bir materyal aracılığıyla istiflendiği düģünülmektedir. 169 Tapınağın sahip olduğu düzensiz zemin planı depo odalarının farklı büyüklüklere sahip olmasına neden olmuģtur. Odalar genelde beģ metre ile yirmi beģ metre arasında değiģen uzunluklarda inģa edilmiģlerdir. 170 Esasen zemin planları ve inģa teknikleri sebebiyle depo odalarının malzeme saklanması açısından kullanıģsız olduğu söylenebilir. Özellikle iç kısımda bulunan odalardan bir diğer odaya hızlı iletiģimi mümkün kılacak tarzda bir mimari söz konusu değildir.bu yüzden malzemelerin yerleģtirilmesi ve boģaltılması da hiç kolay bir iģ değildi. AltmıĢ dört numaralı oda bu konuda sıra dıģı bir örnektir. Bu odaya ulaģabilmek için 171 tam on bir farklı odadan geçmek gerekiyordu. 172 Benzer durum daha az sorunlu olmakla birlikte diğer pek çok oda için de geçerlidir. Bu yüzden tapınaktaki depolama iģlerinin karmaģık olduğu ve bu nedenle disiplinli bir istifleme mekanizmasının tapınak için zorunlu olduğu sonucu çıkarılabilir. A binası ve onu çevreleyen C yapısının (depoların) tam karģısında B yapısı yer almaktadır. Bu binanın giriģi, A binasına ulaģılmasını sağlayan ve iki kanadında da B binasının yer aldığı bir kapının tam karģısında yer almaktadır. Her iki kapının bu denli karģılıklı ve yakın 169 P. Neve, 1975, s P. Neve, 2000, s Bugünkü gözlemler neticesinde zemin duvarlarında yer alan eģik taģları sayesinde Büyük Tapınak ın depo odaları arasındaki iletiģimin kapılarla yapıldığı anlaģılmaktadır. Ancak odalara çatıdan veya varlığından büyük ölçüde emin olunan bir üst katta yer alan odalardan da ulaģım sağlanıyor olabilir. Çatıdan giriģi sağlayan bir merdiven olup olmadığı belirsizdir. Ancak yine de bu ihtimali gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü benzer uygulamaları daha eski dönemlerde olsa da Anadolu da vardır. Bir neolitik ve kalkolitik çağlarda yerleģim görmüģ olan Çatalhöyük ün evlerine benzer Ģekilde bir mimari söz konusudur. Emsal bir mimari Büyük Tapınak ta da kullanılmıģ olabilir. 172 K. Bittel, 1976, s

62 olması ilk izlenimde tapınağın B ile C ve hatta A yapıları arasında yakın bir iliģkinin var olduğunu 173 göstermektedir.b yapısının iģlevselliğinin anlaģılması da mimarinin neden böyle bir hal aldığını daha anlamlı hale getirmiģtir. B yapısı, tapınağın ekonomik faaliyetlerine iliģkin en önemli alanlardan birisiydi. Orta büyüklükte bir avlu etrafında yer alan irili ufaklı çok sayıda odadan meydana gelen yapının kullanımıyla ilgili her daim farklı görüģler var olmuģtur. Çoğunlukla tapınağın resmi iģleri için kullanıldığı 174 kabul görmüģtür.ancak bir avlu çevresinde yer alan ve küçüklükleriyle tapınağın diğer alanlarından ayrıcalık gösteren oda topluluklarından oluģmuģ olan bu yapının tapınak kompleksi içerisinde özel bir yeri olduğu 175 kesindir. B yapısının iģlevine iliģkin en önemli tespit bu yapıda ele geçen bir Hititçe çivi yazılı bir tablet sayesinde olmuģtur. Bu tabletin korunmuģ olan kısmında DUMU HI.A É GIŠ KIN TI iģ/çalıģma evinin çocukları baģlığı altında iki yüz beģ adet tapınak görevlisinin ismi zikredilmektedir. 176 Listede yer alan kiģilerin tapınak görevlisi olması ve bir iģ/çalıģma evi nden bahsedilmesi bu evin B yapısı olduğunu düģündürtmektedir. 177 Bu nedenle bu yapının bir çeģit çalıģma evi/atölye olduğu düģünülmektedir. B yapısı içerisinde yer alan odaların boyutlarının depo veya kült amacıyla kullanılamayacak ölçülerde olması bu odalarının bir çeģit atölye olduğu yönündeki bilgiyi destekler niteliktedir. B yapısında bulunan listede, tapınağın tamamında görev yapan kült görevlileri ile külte yardımcı olan diğer görevlilerin isimleri okunabilmektedir. Buna göre listede yüz kırk dört adet 173 P. Neve, 1975, s K. Bittel, 1976, s W. Schirmer, 1982, s. 17, KBo XIX 28 Ay. 1, KUB XXXVIII 12 I 17; M.Weeden, Hittite Logograms and Hittite Scholarship, StBoT, Heft 54, 2011, s. 86, R. Nauman, 1975, s

63 rahip, Ģarkıcı, kil tablet yazıcısı, ahģap yazıcılar, kâhinler/falcılar ve Hurrili Ģarkıcıların isimleri kaydedilmiģ durumdadır.bir kısmı sağlam olarak ele geçmiģ olan metnin eldeki kısımlarında yer almamakla birlikte, iģ/çalıģma evi nde görevli olan zanaatkârların da listede yer aldığı zannedilmektedir. 178 Muhtemelen bu kiģilerin isimleri metnin kırık/bugüne ulaģmayan kısımlarında kalmıģtır. Bu kiģilerin kimler olabileceğine iliģkin tahminler yapılabilir. Ne var ki Büyük Tapınak kompleksinin Hitit mimarisinde boyut açısından tek olması metnin kırık olan kısımlarındaki bilgilerin bir bölümüne iliģkin tahmin yapmayı zorlaģtırmaktadır. ĠĢ/ÇalıĢma evi nin yanı sıra Zanaatkârlar Evi olarak da anılan B yapısı, yüz on sekiz metre uzunluğunda ve elli beģ metre geniģliğinde olup ince uzun bir Ģekle sahiptir. Yapının kuzeyinde yer alan odalarda içlerinde toprak kaplar bulunan depolar tespit edilmiģtir. Güneydeki odalar ise nispeten daha küçüktür. 179 Bu bölümde yer alan odaların bir kısmı atölyeler ve yine depo odalarından oluģmaktaydı. Ayrıca yine aynı bölgede yaģam alanlarının da bulunduğu düģünülmektedir. 180 Büyük Tapınak doğrudan kült ile ilgili olan A yapısı, çeģitli endüstriyel üretimlerin yapılabildiği B yapısı ve tüm üretilen ve toplanan malların depolandığı C yapılarıyla dinin yanı sıra ekonomik bir niteliği de bünyesinde barındırmaktaydı. II.1.2. Yukarı ġehir (Tapınaklar Mahallesi) Sosyal ve kamusal yapılarındansa, askeri ve dini yapılarıyla bir Ģehirden çok bir kaleyi andıran Hattuša nın güney bölgesi Yukarı ġehir olarak isimlendirilir. Bu bölge kentin ilk yerleģim alanı olan AĢağı ġehir den yaklaģık iki kat daha büyük bir alanı kaplamaktadır. Esasen bölge M.Ö. XV. yy.dan itibaren kentin surlarla çevrili alanına dâhil edilmiģtir. Bugün 178 H. Klengel, 1975, s K. Bittel, 1974, s H. Klengel, 1975, s

64 dahi görülebilen yapılar ise çoğunlukla M.Ö. XIV. ve XIII. yy.larda imar görmüģtür. 181 Bu yapılar içerisinde en karakteristik olanları tapınaklardır. Hattuša da yer alan otuz bir adet tapınağın otuzu bu bölgede yer almaktadır. 182 Belirgin bir nüfusun yaģamadığı bu bölgede bu kadar çok tapınağın olması bölgenin bilinen manada bir Ģehir olmadığı ve kutsal bir alan olarak kabul görmüģ olabileceğini akla getirmektedir. Yukarı ġehir in en güney ucu Yerkapı olarak adlandırılmaktadır. ĠĢlevselliği tartıģmalı olan bu poternli sur kapısının hemen aģağısındaki düzlükten itibaren çok sayıdaki tapınak temelleri halen görülebilir durumdadır. Büyükkale nin yanı baģındaki kent surlarının güneye doğru geniģletilmesinin ardından bu alan tam anlamıyla bir kült mahallesi halini almıģtır. 183 Yukarı ġehir deki tapınaklarla ilgili yapılaģma süreci,ilk surun inģaatı ile çağdaģ olan Tapınak IV ile baģlamıģtır. Bölgedeki diğer tapınaklar ise kentin surlarında dahi izleri görülebilen ilk tahribattan sonra inģa edilmiģlerdir. 184 Bölgede yer alan tapınakların boyutları çeģitlilik gösterir m 2 lik büyük tapınakların yanı sıra m 2 lik küçük tapınaklar da vardır. 185 AĢağı ġehir deki Büyük Tapınak ta yer alan ve Hitit tapınak mimarisini oluģturan anıtsal kapı, iç avlu ve merkezdeki kült odası, Yukarı ġehir de yer alan tapınaklarda da 181 G. McMahon, 1995, s Ancak bazı tapınakların (Tapınak II, III ve IV) XV. yüzyılın baģlarına ve XVI. yüzyılın sonuna tarihleniyor olması da muhtemeldir. A. Schachner, M.Ö. XVI. Yüzyıl: Hitit Anadolu'sunda Bir Dönüm Noktası, VII. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 2010, s Yukarı ġehir de yer alan son tapınak 1988 yılında P. Neve tarafından bulunmuģtur. P. Neve, 1990b, s J. Seeher, 2011, s. 76. Böylesi çok sayıda tapınağın kente imar edilmesindeki esas unsurlardan birisi de Hitit insanının pragmatikliğidir. Ülke sınırları geniģledikçe ele geçirilen bölgelerden alınan kült heykellerin Ģehre nakledilerek bölgenin dinen de Hitit egemenliğine girmesi sağlanmaya çalıģılmıģtır. 184 P. Neve, 1990a, s. 114, J. Seeher, 2011, s

65 bulunmaktadır. Ne var ki tapınakların her biri farklı zamanlarda yapıldığından mimari biçimlerinde değiģiklikler görülebilmektedir. 186 Yukarı ġehri nde niçin bu kadar çok tapınağa ihtiyaç duyulduğuna iliģkin farklı tespitler yapılabilir. Bölgede yer alan tüm tapınaklar aynı dönemde kullanımda olmamıģtır. Daha geç döneme ait tapınaklar inģa edildiği sırada bazı tapınaklar harabe halindeydi. 187 Ancak yine de AĢağı ġehir de tek bir tapınak var iken Yukarı ġehir e otuz adet tapınak yapılması yine de tuhaf karģılanabilir. Söz konusu bu yapılaģmanın Yeni Krallık döneminde meydana gelmesi tesadüf değildir. Bu dönemde devletin sınırlarının geniģlemesi ve buna paralel olarak baģkentin kutsiyetini artırmak adına kente getirilen kült heykellerin bu denli bir yapılaģmaya neden olmuģ olabileceği en makul nedenlerden birisidir. 188 Yukarı ġehir deki yer alan tapınaklar,hitit tapınak mimarisinin karakteristiğini yansıtması bakımından önemlidir. Tapınak II ve IV AĢağı ġehir deki Büyük Tapınak ile benzer bir mimariye sahiptir. 189 Bu iki tapınağın hemen doğusunda yer alan Tapınak V ise altmıģ metre uzunluğu ve elli metre geniģliği ile Yukarı ġehir de yer alan en büyük yapıdır. Büyükkale deki saray yapısına benzeyen planı nedeniyle yapı aynı zamanda küçük bir saray olarak da değerlendirilmektedir. Bu nedenle Tapınak V sadece kutsal bir yapı değil aynı 186 P. Neve, 1975, s Yukarı ġehir de yer alan tapınakların aynı dönemde kullanımda olmadığına iliģkin örnekler mevcuttur. Tapınak XXIV hemen yanı baģında bulunan Tapınak XXI, XXII ve XV in aksine Ġmparatorluk Çağı nın sonuna kadar kullanımda olmamıģ ve daha öncesinde terk edilmiģtir. P. Neve, Boğazköy-HattuĢa'da 1987 Yılında Yapılan Kazılar, X. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1988, s Hitit idarecileri dini gücünden her alanda yararlanmayı bilmiģlerdir. Özellikle de siyasette. Kral, kendisinin dini kimliğini ön plana çıkararak tebaası üzerindeki otoritesini artırmaya çalıģmaktaydı. Yukarı ġehir de yer alan tapınaklar ise söz konusu bu durumun somutlaģmıģ halini yansıtıyordu. 189 P. Neve, Die Kultraume in den Hethitischen Tempeln Hattusas, FS Otten, 1973, s

66 zamanda saray-tapınak yapısı olarak kabul edilir. 190 Söz konusu yapı, Hitit teokrasisi kapsamında saray ve tapınağın bir araya gelebileceğine iliģkin bir örnektir. 191 Tapınak bir diğer özelliği ile de dikkat çekicidir. Yapı içerisinde yer alan kült heykeli taģıyan temel taģlarından yola çıkılarak tapınağın iki kült odasına sahip olduğu anlaģılmıģtır. 192 Bu nedenle yapı Büyük Tapınak tan sonra iki tanrıya birden adanmıģ ikinci tapınak olarak Hitit literatüründe yerini almıģtır. 193 Ancak Ģehirdeki diğer tapınaklarda olduğu gibi 194 söz konusu tapınağın da hangi tanrılara adanmıģ olduğuna iliģkin bir bilgi yoktur. Yukarı ġehir ve içerisinde bulunan tapınakların arazileri, devletin çöküģ sürecine girmesiyle birlikte, sur dıģında yaģayan halkın daha güvenli sur içine yerleģmesi neticesinde 190 P. Neve, Boğazköy-Hattusa 1985 Kazı Mevsiminin Sonuçları, 8. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1986, s Tapınak V in yakınlarından çıkarılan bir stelde Büyük Kral Tuthalya betimi ele geçmiģtir. Söz konusu bölgede erken dönemde bir yerleģimin olmayacağından hareketle yapının Yeni Krallık döneminde kral IV. Tuthalya döneminde inģa edilmiģtir.p. Neve, a.g.m., 1986, s H. G. Güterbock,1975a, s Tek tapınakta birden çok tanrıya ibadet aslında yaygın bir durum olarak kabul edilebilir. AN.TAH.ŠUM festivalinin yirmi birinci günüde Halpa daki Ana Tanrıça tapınağında Katahha, Nergal, Hašameli ve Ea ya da ibadet edilmekteydi.h. G.Güterbock, Religion und Kultus des Hethiter, Neuere Hehiterforschung, 1964, s. 65. Benzer bir durum Hitit kralının festivallerdeki dinsel törenlerde uzun bir tanrılar listesine sadık kalarak tanrılara içki sunumunda da söz konusudur. Sunumlar sırasında kral, açıkçası bir tapınaktan bir diğer tapınağa hareket etmezdi. Bu ayin tek bir tapınak içerisinde gerçekleģirdi. Ancak her iki hususta da bu ibadetin biçimi hakkında bilgiler kesin yoktur. Her tanrı için tapınak içerisinde bir bölüm olabileceği gibi tek bir kült odasında her tanrı için ikona da olabilirdi. H. G. Güterbock,1975a, s Tapınak V için benzer bir durumun söz konusu olduğu kabul edilebilir bir durumdur. 194 K. Bittel, 1970, s

67 atölyeler ve konutlarla dolmuģtur. 195 Bu sırada bölgedeki bazı tapınaklar ilk inģa ediliģ amaçlarının dıģında kullanılmıģtır. Hattuša/Yukarı ġehir de bulunan tapınaklar hakkında yeterince bilgi yoktur. Bu tapınaklar tam olarak hangi maksatlarla inģa edildiler ve nasıl kullanılıyorlardı bilinmez. Ancak bu tapınakların tamamından çıkarılabilecek iki sonuç vardır. Bunlardan ilki Tapınak V in dini olduğu kadar siyasi bir kimliğini de olduğudur. Bu kimlik devlet idarecilerinin tapınakları bir çeģit devlet dairesi gibi kullanarak vergi toplamak gibi ekonomik nitelikteki faaliyetleri yürütebildiklerine iliģkin bir örnektir. 196 Çıkarılabilecek bir diğer sonuç ise tapınakların mimari yapılarında gizlidir. Her bir tapınağın sahip olduğu oda sayısı oldukça fazladır. Ayrıca yer yer odaların geniģliği de dikkat çekicidir. Söz konusu odaların tamamının kült maksadıyla kullanıldığını düģünmek hatalı olacaktır. Muhtemelen bu odaların bir bölümü ekonomik manada üretim ve depolama amacıyla kullanılmıģtır. 197 Büyük Tapınak ta olduğu gibi ayrı birer atölye ve depolara sahip olamayan bu tapınaklar kendi içlerinde bir bütünlük oluģturuyor olabilir. II.1.3. Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı Hattuša gibi oldukça geniģ alan yayılmıģ bir kentte uzaklık algısı farklı anlaģılıyor olabilir. Kentin 1.5. km kadar dıģında yer alan ve oldukça etkileyici kaya betimlemeleriyle dikkat çeken 198 Yazılıkaya da kent ile doğrudan iliģkili olan bir açık hava tapınağıdır. Tapınak 195 P. Neve, Hitit Krallığı'nın BaĢkenti Hattuša'da Konut, Housing and Settlement in Anatolia a Historical Perspective, 1996, s Söz konusu duruma iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. Bölüm III J. Seeher, 2011, s H. Otten, Die Religionen des Alten Kleinasien,HdO, Erste Abteilung VIII. Band, I. Abschnitt, Lieferung I, 1964, s

68 sadece iģlenmiģ kaya yüzeylerinden ibaret olmayıp aynı zamanda ek yapılarla geniģletilmiģ doğal bir kutsal alandır. Yazılıkaya, Hitit mimarisinde tek örnektir. Ancak Hititoloji bilimi içerisinde üzerinde en fazla durulan mimari örneklerden de birisidir. Tapınağın nasıl kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. Anca mekân ve mimari doğaya yönelimin ve Hititlerin tabiat varlıklarına yakın olan inançlarının bir neticesi gibidir. Yapı, doğal varlıkların kutsallaģtırıldığı bir dine inanan Hititler in tanrılarına açık bir gökyüzü altında ibadet etme eğiliminde olduklarını düģündürtmektedir. 199 Yakınlarından geçen ırmak ve etkileyici doğal kaya yarıkları ile burasının kutsal bir mekân olarak Yazılıkaya nın duvar kabartmaları muhtemelen henüz oyulmamıģken bölge halkının dikkatini çekmiģ olması 200 bu duruma dayanak bilgilerden birisidir. Yazılıkaya, doğal kayalık bir alanın iģlenmesi sonucu oluģturulmuģ iki büyük galeri ve bu galerilerin hemen ön cephesinde yer alan bir yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Farklı boyutlardaki galerilerinin (A ve B odası) bir çeģit kült odası olduğu düģülmektedir, ancak pek çok tapınağında aksine bu odaların üstü açık olup yüksekliği on iki metreye varan kayalıklarla çevrilidir. 201 Ġki odalı doğal kült yapısının önünde yer alan yapı ise muhtemelen 199 G. McMahon, 1995, s Hitit mimarisinde Yazılıkaya tapınağının bir eģinin bulunmamasına rağmen yakın birtakım örnekler vardır. Halen dahi mahiyeti tartıģmalı olan ve açık arazide bulunan bazı kutsal mekânlar Yazılıkaya tapınağı gibi Hitit dininin doğal alanların kutsallaģtırılmasına yönelik özelliğinin bir yansıması gibidir. Bu bağlamda BeyĢehir yakınlarındaki Eflatunpınar anıtı Yazılıkaya ile benzerlik göstermektedir. 200 H. J.Deighton, The 'Weather-God' in Hittite Anatolia, An Examination of The Arhaeological and Textual Sources, Oxford, 1982, s J. Seeher, 2011, s

69 tapınak görevlilerinin kullanımına yönelik inģa edilmiģtir.yapının sadece temelleri ve bazı duvar kaideleri bugüne ulaģabilmiģtir. 202 Yazılıkaya tapınağının daha erken dönemlerden itibaren kullanıldığı düģünülse de mekânda yer alan süslemeler için Hititli sanatçıların ancak M.Ö. XIII. yüzyıldan itibaren yeteneklerini gösterdikleri anlaģılmaktadır. 203 Söz konusu bu süslemelerin önemli bir kısmı A Odası nda yer almaktadır. Bu büyük salonda altmıģ altı adet tanrı kabartması mevcuttur. Bu tanrılar erkek ve diģi olmak üzere ayrı ayrı gruplar halinde betimlenmiģlerdir. 204 Ġçerisinde yer alan bu kadar çok sayıdaki betimleme nedeniyle Yazılıkaya nın baģta Tešup ve Hepat 205 olmak üzere pek çok tanrıya adanmıģ olduğu düģünülmektedir. 206 Yazılıkaya nın Hitit dini açısından ne gibi bir kullanıma sahip olduğu belli değildir. Ancak uzun sıralar halinde tanrı kabartmalarına sahip olan bu mekân, olasılıkla bir yeni yıl Ģenlik eviydi ve yılın sadece belli dönemlerinde yapılan etkinliklere ev sahipliği yapmaktaydı. Özellikle de yeni yılda, yani ilkbahar aylarının baģlarında burada tüm tanrılar bir araya 202 K. Bittel, 1974, s III. Hattušili nin son dönemleri veya IV. Tuthalya dönemi. H. G. Güterbock, Yazılıkaya. MDOG 86, 1953, s K. Bittel, 1970, s Fırtına Tanrısı ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası, Hitit Yeni Krallık döneminde özellikle Pudu-Hepa nın Hitit ve Hatti panteonlarını birleģtirmeye (çoğunlukla HurrileĢtirmeye) yönelik çabaları sonucunda Tešup ve Hepat a dönüģmüģtür. 206 H. G. Güterbock, Yazılıkaya: Apropos A New Interpretation, JNES 34, 1975b, s Yazılıkaya da yer alan tanrılara iliģkin bkz. E. Laroche, Le Panthéon de Yazilikaya, JCS, Vol. 6, No. 3, Yazılıkaya aynı zamanda Hitit dini içerisinde Hurri etkisinin ne kadar etkin olduğunun da bir göstergesidir. Pudu-Hepa ile baģlayan ve oğlu kral IV. Tuthaliya ile devam eden Hurri panteonunun Hitit panteonuyla birleģtirilme çabası, açık hava tapınağının duvarlarına yansımıģtır.o. R.Gurney, 1977, s

70 getirilmekteydi. 207 Yapının muhtelif yerlerinde bulunan niģ benzeri bölmelere bayram günlerinde özellikle Hattuša daki tapınaklarından çıkarılan tanrı betimlemeleri ve bu tanrılar için adaklar yerleģtiriliyordu. Yazılıkaya nın ekonomik manada ne bir depolama ne de bir atölye benzeri yapılanması bugüne ulaģmıģtır. Bu nedenle konuya mimari açısında yaklaģıldığında ilk izlenimde mekânın ekonomik manada sığ niteliklere sahip olduğu düģünülebilir. Ancak Yazılıkaya nın bayramlarla iliģkili bir yapı olduğu kabul edilirse, tapınağın ekonomik bir yönünün de bulunması gerekecektir. Yılın belli zamanlarında ve özellikle bayram dönemlerinde gerçekleģen çeģitli bağıģ, adak ve hediyelerin depolandığı ünitelerin de tapınak yapısı içerisinde olması beklenir. Ne var ki böylesine bir alan tapınakta mevcut değildir veya tespit edilememiģtir. Ancak bu durumda Yazılıkaya nın, kendisine pek de uzak olmaya Büyük Tapınak ın imkânlarından yararlanmıģ olması da ihtimal dâhilindedir. Yılın belli dönemlerinde önem arz eden bu kent dıģındaki kırsal tapınağın gereksinimlerinin baģkentten tedarik ediliyor olması gerekmektedir. II.2. Boğazköy/Hattuša DıĢında Yer Alan Tapınaklar Boğazköy/Hattuša dıģında Hitit mimarisine ait sadece birkaç tapınak yapısı tespit edilebilmiģtir. Kentlerde bulunan bu tapınakların dıģında, yerleģim merkezlerine mesafeli bir biçimde doğal araziye uyumlu olarak yapılmıģ ve kutsal bir alan olarak saygı görmüģ birtakım dini mimari örnekler de mevcuttur. Ancak metinlerde geçen pek çok Hitit yerleģiminden çok azının lokalizasyonunun yapılmıģ olması gelecekte daha çok yerleģim yerinin tespit edilerek dini yapı örneklerinin sayısının artacağını iģaret etmektedir. Bugün için Boğazköy dıģında tespit edilebilmiģ Hitit tapınakları ve onların ekonomik manada mimari nitelikleri Ģöyledir; 207 J. Seeher, 2011, s

71 II.2.1. KuĢaklı Höyük/Šarišša 208 Hitit baģkenti dıģında varlığı tespit edilmiģ olan önemli tapınak örneklerinden ikisi, Boğazköy ün iki yüz kilometre güneydoğusunda bulunan ve Šarišša olduğu anlaģılan KuĢaklı Höyük te 1993 yılında baģlayan kazılarda ortaya çıkarılmıģtır. Kentte iki tapınak ortaya çıkarılmıģtır. Her iki tapınak yapısı da Hattuša daki anıtsal nitelik taģıyan tapınak binaları ile mukayese edilebilir niteliktedir. Šarišša daki tapınaklardan akropolde yer alan ve C binası olarak isimlendirilen tapınak, Hitit tapınaklarındaki ekonomik davranıģın mimariyi etkileyebildiğine dair Hattuša daki Büyük Tapınak tan sonra ikinci sırada yer alır. Yapı Hitit tapınaklarının ikinci geliģim evresine dâhil edilmiģtir. 209 YetmiĢ altı metre uzunluğu ve altmıģ iki metre geniģliği ile toplamda 4660 m 2 lik bir alanı kaplamaktadır. Bu bakımdan Šarišša nın tapınağı, Hattuša daki Büyük Tapınak ın kült alanının iki katı büyüklüğündedir. 210 Tapınağın adanmıģ olduğu tanrı ile ilgili kesin bir cümle kurmamakla beraber muhtemelen Boğazköy ve KuĢaklı tabletlerinde adı geçen Šarišša nın Fırtına Tanrısı na adanmıģ olmalıydı. 211 Šarišša küçük bir Hitit kentidir. Ancak tapınağı (C binası) kentin aksine oldukça büyük ölçülere sahiptir. Yapı doğal zemine uyumlu olarak değil de, yapay teraslar üzerine inģa edilmiģ ve geniģletilmiģ olan büyük tapınağın 212 en az yüz on odasının olduğu 208 Sivas ili Altınyayla ilçesi BaĢören köyünün 3 km. doğusunda yer almaktadır. 209 A. Schachner, 2010, s A.Müller-Karpe, 1999, s A.Müller-Karpe, Yıllarında KuĢaklı-Sarissa'da Yapılan Kazı ve AraĢtırmalar, 24. Kazı Sonuçları Toplantısı, I. Cilt, 2002, s D. P. Mielke, 2011a, s

72 düģünülmektedir. 213 Bu odaların bir kısmı kült maksadıyla kullanılırken bir bölümü ise Hattuša nın Büyük Tapınak ına benzer Ģekilde depolama ve çeģitli malların üretimi amacıyla kullanılıyordu. Tapınağın kült bölümünün aģağısında yer alan tüm bodrum katı çeģitli malların depolanması maksadıyla kullanılmıģtır. 214 Ayrıca kuzey köģe yakınındaki kiler odasında ele geçirilen tahıl kalıntıları ise burasının hububat deposu olduğunu göstermektedir. Bu kısımda çok sayıda in situ durumunda pithos bulunmuģtur. Küplerin ilk sırasında da tek kulplu büyük küp testiler yer almaktadır. 215 Tapınağın elli sekiz nolu odasında ise çimlendirilmiģ arpa bulunması burada bir bira imalathanesi olduğunu göstermektedir. 216 Kült alanlarının tam aksi yönde yer alan bu bölümdeki odaların fiziki olarak küçük olmaları diğer odaların da benzer Ģekilde kullanılmıģ olabileceğini düģündürmektedir. Hem depolama hem de üretim yönünden Šarišša nın C yapısının Hattuša daki Büyük Tapınak ile benzer bir mimari görünüm sergilemesi neticesinde bu tapınağın da iģlevsellik açısından yakın özellikler gösterdiği söylenebilir. Muhtemelen bu tapınak da bölgedeki vergilerin toplandığı ve kısmen de devlet adına mal üretimi gerçekleģtiren bir kurum olarak çalıģmıģ olmalıdır. Šarišša da yer alan diğer tapınak yapısı ekonomik planlama bakımından ve C binası kadar belirgin nitelikler taģımamaktadır. Bu yapının söz konusu duruma iliģkin mimarisi adına Hattuša Yukarı ġehir de bulunan tapınaklar için kurulmuģ olan cümleler tekrarlanabilir. 213 A.Müller-Karpe, KuĢaklı-Sarissa'da Büyük Tapınağın Bira Ġmalathanesi, V. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 2005, s A.Müller-Karpe, 2002, s A. Müller-Karpe, 1999, s A. Müller-Karpe, 2002, s Söz konusu imalathane ile ilgili daha geniģ bilgi için bkz. A.Müller-Karpe, 2005, s

73 II.2.2. MaĢat Höyük/Tapigga 217 MaĢat Höyük, Hitit arkeoloji sahalarının en önemlilerinden birisidir. Hititçe metinlerde ismi Tapigga olarak geçen höyük 218 Hattuša nın yüz elli kilometre doğusunda yer alan önemli bir sınır kentiydi. 219 Kentte henüz tapınak olduğu kesin olarak kanıtlanmamıģ bir yapı açığa çıkarılmıģtır. 220 Yapının mimarisi Hitit tapınaklarının klasik özelliklerini yansıtan bir görünümde değildir. Alacahöyük de yer alan ve tapınak-saray olarak algılanan binaya daha yakın bir mimari tarzı vardır. Bu nedenle kesin ifadeler kullanmamakla birlikte tapınak ve saray yapısının bahsi geçen yapıda bir araya gelmiģ olabilir. Saray-tapınak yapılarına daha öncede rastlanılan Kültepe ve Acemhöyük ün hemen kuzeyindeki Tapigga da da benzer bir kullanımın tekrar edilmiģ olabileceği 221 ihtimal dâhilinde değerlendirilmelidir. Tapigga da tapınak olarak algılanan yapının depo odalarına sahip olduğu düģünülmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, Tapigga nın sarayında da depolar ve hatta Hititçe çivi yazılı bir arģiv bulunmuģtur. 222 Bahsi geçen yapı eğer bir tapınak ise yapı içerisinde depo 217 Tokat ili Zile ilçesi Yalınyazı köyünün 1 km. güneybatısında yer almaktadır. 218 MaĢat Höyük ile Tapigga eģitlemesi için bkz. S.Alp, MaĢat-Höyük'te KeĢfedilen Hitit Tabletleri IĢığı Altında Yukarı YeĢilırmak Bölgesinin Coğrafyası Hakkında, Belleten, C. XLI, S. 164, 1977, s D. P. Mielke, 2011b, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s T. Özgüç, Excavations at the Hittite Site, MaĢat Höyük: Palace, Archives, Mycenaean Pottery, AJA, Vol. 84, No. 3, 1980, s T.Özgüç, MaĢat Höyük Kazıları ve Çevresindeki AraĢtırmalar, Ankara, 1978, s. 11. Tapigga nın sarayı ve depolarına iliģkin ayrıca bkz. T.Özgüç, MaĢat Höyük II, Boğazköy'ün Kuzeydoğusunda Bir Hitit Merkezi, Ankara, Tapigga dan çıkarılan Hititçe Çivi Yazılı metinler hem Hitit siyası tarihi hem de bazı Hitit kentlerinin lokalizasyonu konusunda fayda sağlamıģtır. Metinlerin büyük çoğunluğu kral III. Tuthalya ile iliģkili mektuplardan meydana gelmektedir. Ġlgili metinler için bkz. S. Alp, Hethitische Briefe aus MaĢat-Höyük, Ankara, 1991b.,S. Alp, MaĢat-Höyük'te KeĢfedilen Çivi Yazılı Hitit Tabletleri, VIII. TTK Bildirileri, Cilt I,1979b, s

74 odaları görmek oldukça normaldir. Hatta bu tarz depoların saray veya tapınaklarda görünüyor olması yapının kimliğine ıģık tutabilecek bir bilgi olarak da algılanmalıdır. ancak yapının sadece bir depo olma ihtimali de söz konusudur. II.2.3. Ortaköy/Šapinuwa 223 Hattuša dıģında yer alan ve Hitit tapınağı olduğu düģünülen bir diğer yapı da Çorum ilinin elli üç kilometre güneydoğusunda bir ova üzerinde yer alan ve Hitit Devleti nin idari merkezlerinden birisi olduğu anlaģılan 224 Šapinuwa da yapılan kazı çalıģmaları sonucunda ortaya çıkarılmıģtır. Hitit büyük kralına ev sahipliği yapan Šapinuwa idari ve askeri yönden önemli bir yerleģim yeriydi. 225 Ancak kent yalnızca bir idari bir merkez olmayıp aynı zamanda dini birçekim yeriydi. 226 Šapinuwa da A yapısı olarak isimlendirilen büyük kompleksi en dikkat çeken yapılardan birisidir. Farklı nitelikleri bünyesinde barındıran bu büyük kompleks içerisinden sayıları üç bini geçen Hititçe çivi yazılı bir arģiv ele geçmiģtir. 227 Yakın döneme iliģkin en nitelikli keģfi oluģturan arģiv sadece Šapinuwa nın değil aynı zamanda Hitit tarihinin de bir bölümüne ıģık tutması açısından önemli bir potansiyeli barındırmaktadır. 223 Çorum ili Ortaköy ilçe merkezinin 3 km. güneybatısında yer almaktadır. 224 A. Süel, Ortaköy-Šapinuwa Tabletlerinin Tarihlendirilmesi, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 1998, s A. Süel, M.Süel, 1994 Yılı Çorum-Ortaköy Kazı ÇalıĢmalan, XVII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1995, s A. Süel, M. Süel, Yılı Ortaköy-ġapinuva Kazı ÇalıĢmaları,XXXI. Kazı Sonuçları Toplantısı, 4. Cilt, 2009, s A. Süel, Ortaköy'ün Hitit Çağındaki Adı, Belleten, C. LIX, S. 224, 1996, s

75 Šapinuwa nın A binası platoya hâkim bir konumda inģa edilmiģ olup güney ve kuzeydoğu yönlerinden temenos duvarları ile çevrelenmiģtir. 228 Bu nedenle söz konusu yapının idari veya dini bir amaç ile kullanılmıģ olduğu düģünülmektedir. 229 YaklaĢık 5000 m 2 lik bir alana yayılmıģ vaziyetteki yapı Anadolu ölçeğinde anıtsal bir binadır. 230 Yapıya bitiģik vaziyette bulunan hizmet binası/mutfak olarak algılanan uzun oda planlı bir ek bina 231 ve dini bir yapı olduğundan Ģüphe duyulmayan kare planlı bir diğer yapı 232 nedeniyle A binasının bir saray veya tapınak olduğu düģünülmektedir. A binasının dıģında Šapinuwa da iki yapı daha ortaya çıkarılmıģtır. Bunlardan ilkib yapısıdır. A yapısını göre oldukça iyi durumda olan B yapısında büyükçe bir depo alanı yer almaktadır. YaklaĢık bir buçuk metre yüksekliğinde kırk adet sivri dipli küp 233 ile bir ila iki ton arasında değiģen kapasitelerde elli kadar küp 234 bulunması nedeniyle yapının bir çeģit depo olarak kullanıldığı düģünülmektedir A. Süel, M.Süel, 1995 Yılı Ortaköy-ġapinuva Kazı ÇalıĢmalan, XVIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1996a, s A. Süel, M.Süel, Ortaköy-ġapinuva Arkeoloji AraĢtırmaları/Ortaköy-ġapinuwa Archaeological Research, Ankara, 1996b, s Süel A., M.Süel 2009, s M.Süel, Ortaköy-Šapinuwa Hitit ġehri, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 1998, s. 561, M. Süel, Bir Hitit BaĢkenti Ortaköy ġapinuwa, Ankara, 2008, s A. Süel, M.Süel, 1997 Yılı Ortaköy - ġapinuva Kazı ÇalıĢmaları, XX. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1998, s M. Süel, 2008, s Bu bina büyük ihtimalle alelade bir depo olmayıp Ģehir hâkimleri ve belki de büyük kral için özel ve seçilmiģ eģyaların depolandığı bir deposu olabilir. Ayrıca Šapinuwa dan geçen kervanların mallarının sergilendiği bir borsa da olabilir.m.süel, Ortaköy ġapinuwa B binası, StBoT, Band 45, 2001, s

76 Šapinuwa da ortaya çıkarılan bir diğer bina ise C yapısıdır. Bu binanın mahiyetini tespit etmek nispeten daha kolay olmuģtur. Bu yapının içinde ve dıģında tören için hazırlanmıģ alanlar, kuzey kenarı boyunca yer alan beģ adet taģtan yapılmıģ heykel kaidesi 236 ve bir tanrı heykeli ile önüne de hediyelerin konulduğu kaide olduğu düģünülen 237 mimari parçaların bulunması, kentin tapınağının söz konusu bina olabileceğini de düģündürtmektedir. Söz konusu bu yapının depo kısmı da mevcuttur. 238 II.2.4. Alacahöyük 239 Boğazköy e yaklaģık yirmi beģ kilometre mesafede yer alan ve Hitit kültürünün neredeyse tüm özelliklerini yansıtan Alacahöyük ün hem Hitit hem de Hitit öncesi Anadolu halklarının kutsal bir kenti olarak kabul gören kentin Hititçe çivi yazılı metinlerde yer alan hangi kent olduğu tartıģmalıdır. Höyük, GüneĢ Tanrıçası nın kenti Arinna ile iliģkilendirilmeye istenmektedir. 240 Ancak konuya iliģkin genel bir kanaat henüz oluģmuģ değildir. BaĢkente bir günlük yürüme mesafesinde yer alan kent, yaklaģık m 2 lik bir alanda kurulmuģ olup on dört metre yüksekliğinde 241 bir höyükten oluģmaktadır. 236 M. Süel, 2008, s A. Süel, Ortaköy-ġapinuwa Ören Yerinde 2003 Yılı ÇalıĢmaları,XXVI. Kazı Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, 2004, s M. Süel, 2008, s Çorum ili Alaca ilçesinin 15 km. kuzeybatısında yer almaktadır. 240 Alacahöyük ve Arinna eģitlemesi için bkz. S. Erkut, Hitit Çağının Önemli Kült Kenti Arinna'nın Yeri, FS Sedat Alp, 1992, s Alacahöyük, Zippalanda ile de eģitlenmek istenmiģtir. Konu ile ilgili olarak bkz. M. Popko, Zippalanda: Ein Kultzentrum im hethitischen Kleinasien. Theth, Vol. 21, Ancak söz konusu bu eģitliğe karģı olan görüģler de vardır. Konu ile ilgili olarak bkz. R. L. Gorny, Zippalanda and Ankuwa: The Geography of Central Anatolia in the Second Millennium B. C. JAOS, Vol. 117, No. 3, 1997, s M. Akok, Alacahöyük 1979 ÇalıĢmaları, II. Kazı Sonuçları Toplantısı, 1980, s

77 Alacahöyük te en dikkat çeken yapı sfenksli kapıdan giriģte hemen sağda yer alan bir yapı kompleksidir. Toplamda kaplamıģ olduğu 5000 m 2 lik alan ile 242 kentin en önemli yapısı olduğu fikrini vermektedir. Yapının dini mi yoksa idari bir yapı mı olduğu konusunda farklı görüģler mevcuttur. 243 Ancak Hitit kentlerindeki karakteristik yapılanmaya bakıldığında yapının tapınak, saray veya her ikisinin de bir araya gelmiģ hali olduğu düģünülmektedir. Ġlk etapta yapının tapınak olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde genel bir kanaat var iken, 244 Hitit tapınaklarında görülen muntazam bir avlunun dıģında bu yapının, Hattuša daki Büyükkale de yer alan saray yapısında olduğu gibi yamuk planlı bir avlusunun olması, söz konusun yapının bir saray 245 olabileceğini düģündürtmektedir. Mimari tarzın saraylarla benzerlik göstermesi, anıtsal boyutları ve sunağı sebebiyle yapının bir saray-tapınak olarak kullanılmıģ olması ihtimali de söz konusudur. 246 Ne var ki Hattuša nın Yukarı ġehir bölgesinde yer alan ve bir saray-tapınak olarak kabul edilen Tapınak V e, çok odalı olması ve ana duvarlarının girintili çıkıntılı olması dıģında pek 242 S. Erkut, 1992, s Alacahöyük te 1935 yılından itibaren kazı çalıģmalarını üstelenmiģ Hamit Zübeyr KoĢay, söz konusu yapının bir tapınak-saray olduğunu ifade etmiģtir. Daha fazla bilgi için bkz. H. Z.KoĢay, M.Akok, 1966 Alaca Höyük Kazısı, deki ÇalıĢmalara ve KeĢiflere Ait Ġlk Rapor,Ankara, Alacahöyük kazılarını 1935 ten itibaren Remzi Oğuz Arık ile birlikte yürüten Hamit KoĢay yapının bir tapınak olduğunu ifade etmiģtir. Daha fazla bilgi için bkz.h. KoĢay, Türk Tarih Kurumu Alacahöyük Hafriyatı 1940 ÇalıĢmaları ve Neticeleri, Belleten, C. V, S , Ancak Hamit KoĢay ilerleyen çalıģmaları ile birlikte yapının bir saray-tapınak da olabileceğini ifade etmektedir. Daha fazla bilgi için bkz. H. KoĢay,Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Alacahöyük Kazısı, deki ÇalıĢmalara ve KeĢiflere Ait Ġlk Rapor, Ankara, H.Baltacıoğlu, Alacahöyük'te 1997 Yılında GerçekleĢtirilen "Orta Hitit Katına" Ait Bir Yapının Sözde Restorasyonu Konusunda Gözlemler, Ankara, 2007, s A.Çınaroğlu, D. Çelik, 2010 Yılı Alaca Höyük Kazısı,XXXIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt III, 2011, s

78 benzememektedir. 247 Bu nedenle söz konusu yapı bir saray-tapınak olmasa da saray kompleksi içerisinde yer alan bir tapınak söz konusu olabilir. 248 Alacahöyük te yer alan yapı kompleksinin zemin katında oldukça geniģ depolar tespit edilmiģtir. Ancak yapının mahiyetinin tartıģmalı olması söz konusu depoların kullanımı konusunda oldukça geniģ bir düģünce ortamı yaratmaktadır. II.2.5. Hitit Dünyasının Diğer Tapınakları ve Kutsal Mekânları Hitit baģkenti dıģında yer alan ve Hitit tapınak mimarisine örnek teģkil edebilecek baģka yapılar da mevcuttur. Söz konusu yapılar çoğunlukla Hitit Devleti nin klasik yayılma alanı olarak görülen Orta ve Güney Anadolu dadır. 249 Bu tapınaklardan birisi, M.Ö. II. binyılda Kizzuwatna olarak adlandırılan bölge içerisinde yer alan Tarsus daki kazılar sonucunda ortaya çıkarılabilmiģtir. 250 Sadece bir bölümü gün ıģığına çıkarılan yapı Hattuša tapınaklarına benzer özellikler göstermektedir. Hitit öncesine tarihlenmekle birlikte tapınak olarak değerlendirilebilecek bir diğer yapı ise 1984 yılında Konya Karahöyük te 251 Sedat Alp tarafından kazılmıģtır. 252 Yapının içerisinden 247 H. Baltacıoğlu, Alaca Höyük Geç Tunç çağı Yapı Kompleksinin (Tapınak/Tapınak-Saray/Saray) Tanımı, Batı Anadolu ve Doğu Akdeniz Geç Tunç Çağı Kültürleri Üzerine Yeni AraĢtırmalar, Ankara, 2008, s H. Baltacıoğlu, 2007, s Hitit Devleti, Batı Anadolu da bugünkü Ġzmir den Doğu Anadolu da Sivas a adar geniģ bir alana yayılmıģ vaziyetteydi. Her ne kadar devletin klasik yerleģim alanı Kızılırmak ve çevresi olarak algılansa da devletin söz konusu alanları elinde tutmak yolunda daimi bir gayreti vardı. 250 Tarsus/Gözlükule kazılarına iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. H. Goldman, Excavations at Gözlükule,Tarsus. II. From the Neolithic through, Princeton, Konya ilinin 15 km. güneydoğusunda yer almaktadır. 252 Karahöyük te Hitit döneminden ziyade Hitit öncesine iliģkin tabakalara rastlanmıģtır. Orta Bronz Çağı na tarihlenen bazı katmanlar Hititleri de etkileyen öncül bir kültür niteliği göstermesi bakımından kıymete değerdir. 66

79 bir sunak çıkartılmıģtır. Binanın tapınak olup olmadığı konusunda bir netlik olmasa da 253 bulunan baģka sunaklar ile birlikte yapının en azından kutsal bir alan olduğu kesinleģmiģtir. 254 Hattuša nın doğusunda yer alan Ġnandıktepe de 255 de bir Hitit tapınağı gün ıģığına çıkartılmıģtır. Tapınak Eski Krallık Dönemi ne tarihlendirilmektedir. AlmıĢ beģ metre uzunluğunda ve kırk beģ metre geniģlikteki bu tapınağın hemen kuzeyinde oldukça iyi durumda bugüne ulaģmıģ olan depo odaları bulunmuģtur. 256 Bu örnekte depoların Hitit tapınak mimarisinin klasik öğelerinden birisi olduğu yönündeki inancı kuvvetlendirmektedir. 257 Hitit mimarisinde tapınak olarak değerlendirilmeyen ancak kutsal kabul edilen birtakım yapılar da söz konusudur. Dini inançların bir parçası olarak tapınakların yanı sıra açık havada ibadet etmeye olanak sağlayan bazı dini mimari örnekler mevcuttur. Kült envanteri listelerinden(mahiyeti henüz tam olarak biliniyor olmasa da) tapınağı olmayan bazı yerleģimlerin ilgili tanrısına adadığı bir steli (huwaši) olduğu hakkında bilgiler verilmektedir. 258 Huwaši taģları olarak adlandırılan bu yerler belli ki Hitit dininde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Tanrıların sık sık tapınaklarından çıkartılarak bu taģlara getirildiği 259 ve böylelikle geçici bir süre için de olsa tanrılara ait betimlemelerin bu taģların üzerine 253 S. Alp, Konya Karahöyük 1990 Kazısı, XIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1991a, s S. Alp, Konya-Karahöyük 1992 Kazısı. XV. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt I, 1993a, s Çankırı ilinin 22 km. güneyinde Ġnandık Köyü nde yer almaktadır. 256 M. Darga, 1992, s. 30, Hititoloji ve Hitit arkeolojisi geliģen bir bilimdir. Gelecekte Hitit tapınaklarına iliģkin örneklerin sayısı daha da artacaktır. Netice de ise tapınaklar konusunda bugün için doğruluğu kabul edilen temel bilgiler daha da artacaktır. Bu nedenle konuya farklı bakıģ açılarıyla da yaklaģmakta her daim fayda vardır. 258 H. G. Güterbock,1975a, s A. Goetze, 1957, s

80 yerleģtirildiği düģünülmektedir. 260 Ancak bu taģların ve dolayısıyla kutsal mekânların sıradan olmayıp doğal varlıkların farklı bir niteliğini göstermiģ olduğu alanlardan seçilmiģ olması muhtemeldir. Hititçe çivi yazılı metinlerde NA 4ZI.KIN 261 olarak bahsi geçen huwaši taģları özellikle iskân alanları dıģında yer alan ve kültün icaplarına uygun olarak düzenlenen bir çeģit açık hava tapınakları gibi kullanılıyor olmalıydı. 262 Metinlerde bu kutsal mekânlar hakkında birtakım bilgiler mevcuttur. Karahna kenti ile iliģkili yirmi altı tanrıdan bahsedilmekle birlikte bunlardan dokuz tanesinin tapınağının olduğu on dört tanesinin de huwaši taģı olduğu bilinmektedir. 263 Bu mekânlar her ne kadar tapınak olarak örgütlenmiģ yapılar olmasalar da, belli sayıda görevlinin de çalıģtırıldığı yerler olduğu anlaģılmaktadır. Çok sayıdaki çivi yazılı metinde bu tapınak benzeri yapılarda görevli olan personeller hakkında bilgiler verilmektedir. 264 Bu 260 Özellikle bayram günlerinde tanrı betimleri koruluk, su kaynağı, dağlık arazi ve kayalıklar gibi açık doğal alanlara getirilerek huwaši taģlarına konulurdu. Hattuša yakınlarında bulunan Yazılıkaya nın da buna benzer bir iģlevi olduğu iddia edilmiģtir. Konu ile ilgili olarak bkz. I.Singer, The huwasi of the Storm-God in Hattusa, IX. TTK Bildirileri, 1986, s "tanrı evi", M. Darga, Hitit Metinlerinde Geçen NA 4ZI.KIN= NA 4huwaši Kelimesinin Anlamı Hakkında Bir AraĢtırma, Belleten, C. XXXIII, 1969, s. 499, "zirvedeki ev, kaya tapınağı" J. Puhvel,Hittite Etymological Dictioonary Volume 3, Berlin, New York, 1991, s Darga, 1969, s KUB XXXVIII 12 Ay. III 23;M. Darga, 1973, s Kaya Tapınakları nda çalıģtırılan zanaatçı, çiftçi ve çobanlar vardır. Bu durum onların da tapınaklara benzer bir yapılanma olduklarını düģündürtmektedir. LÚ.MEŠ É.NA4 Kaya Tapınaklarındaki Görevliler e iliģkin metin yerleri; KBo X 25 II 41, KUB XIII 8 Ay. 13, 16, KUB XVI 27 5, KUB XVI 34 I 6, KUB XVI 39 II 3, 6, 20, 24, 33, 43, KUB XVIII 21 II 4, KUB XXII 18 4, IBoT I 13 V 9 68

81 aģamada eğer bu yapıların da fonksiyonel olarak tapınak gibi algılanması gerekirse 265 o zaman Hitit tapınaklarına farklı bir tanımlama getirmek gerekecektir. Hitit tapınakları veya kutsal kabul edilen bazı mahallerde ekonomik maksat taģıdığına inanılan bazı mimari yapıların olduğu sonucu çıkarılabilir. Elbette ki bu durum bir genelleme olamaz. Hattuša ve Šarišša nın Büyük Tapınak larından ziyade endüstriyel üretimin yapıldığı ve geniģ depolamaların olduğu örnekler mevcut değildir. Ancak Hatti dünyasında yer alan diğer tapınaklarında tam olarak nasıl kullanıldıklarına iliģkin yeterince bilgi yoktur. Oldukça fazla sayıda odaya sahip olan ve nispeten geniģ arazilere yayılmıģ Hitit tapınaklarında kült ile iliģkili veya değil ekonomik nitelikte birtakım faaliyetlerin yapılmıģ olması büyük bir ihtimaldir. Hitit tapınakları ayrıca idari yapı ile de bütünlük göstermektedirler. Hattuša Yukarı ġehir deki Tapınak V ve kesin olmamakla birlikte Alacahöyük tapınakları aynı zamanda saray olarak da kullanılmıģlardır. Bu durum bir Ģeyin göstergesidir ki, teokrasinin tüm Ģiddetiyle hissedilebildiği Hitit Devleti nde dinin gücünü tapınaklar aracılığıyla kullanana Hitit kralı bu sayede tebaası üzerindeki hâkimiyetini de sağlamıģtır. 265 H. G. Güterbock,1975a, s

82 BÖLÜM III HĠTĠT TAPINAKLARININ EKONOMĠK FAALĠYETLERĠ Bu bakımdan tanrıların isteğine göre hareket ediniz. (Ancak o zaman) ekmek yersiniz, su içersiniz ve ev kurarsınız. Ölümü satmayınız ve ölümü satın almayınız. 266 Tapınaklardan bahsedildiğinde anlaģılması gereken nedir? Bu kurumların ne tür faaliyetleri olmalı ve içerisinde kimler çalıģmalıdır? Bu sorulara bugünün Ģartlarıyla cevap verilseydi, Hitit tapınaklarını bilinen anlamda sadece dini bir kurum olarak kabul etmek zor olacaktır. 267 Tapınakları Hitit kültürünün içerisinde ĢekillenmiĢ birer kurum olarak görmek doğru sonuçlara ulaģmayı sağlayabilir. Çünkü kültür dini etkiler ve din de kültürün önemli bir parçasıdır. 268 Dini inançlar, uygulamalar ve dinin getirdiği kurumsallık ekonomik geliģme içerisinde önemli bir rol oynayabilmektedir. 269 Tam da bu tarz bir yapı içerisinde değerlendirilmesi gereken Hitit tapınakları kurbanları ve bağıģları kabul eden, çeģitli zanaatkârları çalıģtıran, hayvan sürülerine, geniģ arazilere sahip olan ve böylelikle tarım ve 266 KUB XIII 4 II 74-77; A. Süel, 1985, s Bugünün sözde çağdaģ dünyasında yer alan ibadethaneler ve tapınaklara iliģkin standart bir faaliyet alanı dahi belirlemek imkânsızdır. Katolik veya Ortodoks kiliselerinin banka iģletmesi Hıristiyanlar tarafından normal karģılanır. Hangi mezhepten olursa olsun tüm kiliseler az veya çok para iģleriyle ilgilenirler. Ancak herhangi bir camiinin bu Ģekilde kurumsallaģması Ġslam dünyasına dinin yozlaģtırılması Ģeklinde algılanır ve kabul görmez. Bunların dıģında çok tanrılı dinlere yakın inançlara sahip olan Güney Asya ve Uzakdoğu ise tapınaklarında ise kült icaplarının dıģına çıkılarak dünyevi faaliyetlere iģtirak edilmesi pek görülür bir durum değildir. 268 R. Barro,R.McClearly, Religion and Economic Growth, National Bureau of Economic Research, Working Paper No. 9682, 2003, s M. Weber, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism. London, New York, 2005, s

83 hayvancılık ile de uğraģan ekonomik bir kurum görüntüsündedir. 270 Devlet için taģıdığı önem gereği de tapınaklardaki ekonomik üretimin aksamaması için, Hitit kralı talimatnameleri aracılığıyla düzenleyici bir rol dahi üstlenmekteydi. Ancak yine de durumu sorgulayarak Hitit tapınaklarının ekonomik yönlerine Ģüpheyle yaklaģıp, Hititlerde tapınak ekonomisinin 271 varlığından ne ölçüde söz edilebileceğine dikkat edilmelidir. Hatta bu konuda tapınaklarda çalıģtırılan iģgücünün örgütlenmesinin ekonomik bir bakıģ açısıyla nasıl değerlendirilebileceği üzerinde durulmalıdır. Orta Anadolu nun düzlüklerine yayılmıģ Hattuša, Šarišša, Šapinuwa ve Tapigga gibi Geç Bronz Çağı kentlerinin büyük kalıntılarına bakıldığında, Hitit Devleti nin ekonomik altyapısı hakkında 272 pek çok soru yanıtlanabilir. Bu kentlerin genellikle en büyük yapıları tapınaklardır. Üstelik bu tapınakların bazıları, kendilerini çevreleyen depoları ve atölyeleri ile canlı birer ekonomik kurum görüntüsü vermektedir. Hitit tapınaklarındaki ekonomik faaliyetlerinin ne derece yapılabildiğine iliģkin ve bu faaliyetlerin önemini konusunda eldeki bilgiler itiraf etmek gerekir ki eksiktir. Bu nedenle konuya yardımcı olabilecek diğer hususlara 270 Dini kurumların ekonomiye ilgi duymalarının altında yatan unsur temelde kendi ihtiyaçlarını karģılamalarıdır. Oldukça geniģ bir görevli sayısı ve beraberinde eğer büyük mülkler söz konusuysa elbette dünyanın maddi yönüyle de ilgilenmek bu kurumlar için kaçınılmaz olmuģtur. Bu nedenle pek çok kiģi hayvancılıktan tarıma veya metal iģlemeciliğine dek pek çok faaliyetlerin tapınakların kült ihtiyaçları çerçevesinde ele alınmasının doğru olacağını ve bu nedenle tapınaklardaki kısıtlı ve kapalı bir ekonomik yapılanmadan bahsedilebileceğini söylemektedir. Durum bu haliyle dahi ele alınmaya müsait olmakla birlikte söz konusu faaliyetler, tapınakların ihtiyaçlarını karģılamaktan çok daha öte rakamlara sahiptir. ĠĢte bunun içindir ki bahsi geçen faaliyetlerin sadece örgüt içi bir çalıģmadan ibaret olmadığına dikkat edilmelidir. 271 H. Klengel Hitit tapınaklarının özel birtakım ekonomik davranıģlar içerisinde olduğunu ifade etmektedir. Klengel, 1975, s. 190,191. Ancak sorgulanması gereken husus bu faaliyetin talebe cevap verebilecek tarzda bir ekonomik çabayı yansıtıp yansıtmadığıdır. 272 W. Dörfler, vd., 2011, s

84 iliģkin metinler de dikkate alınmalıdır. Pek çok dini içerikli metinden Hitit tapınaklarının sahip oldukları ekonomik varlıkların neler olduğu konusunda fikir edinilebilir. 273 Ancak bu metinlerin içerisinde benzer bilgilerin sürekli tekrar edilmesi yüzünden, kaynakların sayısının fazla olması bilgilerin de fazla olması anlamına gelmemektedir. Hitit tapınaklarının ekonomik faaliyetlerine iliģkin olarak, kült envanteri metinleri ve tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinleri önemli bilgiler sunmaktadır. Kült ile ilgili iģlerin düzenli olarak yürümesinde oldukça önemli bir rol oynayan bu metinler, devletin geneline dağılmıģ olan tapınaklarda baģkentin bir çeģit idare aracı olarak iģe yarıyorlardı. 274 Bu nedenle tapınakların çalıģma düzenleri hakkında önemli bilgiler sunmaktadırlar. Bu metinlerin dıģında çeģitli Hitit bayramlarının detaylı bir Ģekilde açıklandığı kaynaklar da, kısmi de olsa konuya iliģkin bilgi sunmaktadır. Ancak içeriği ne olursa olsun, sayıları artık on binleri aģan Hititçe çivi yazılı metinlerin incelenmesiyle, daha açık bir ifade ile sadece dini metinler değil, Hitit ekonomisi ve sosyal yaģantısını aktaran metinlerin de detaylı incelenmesiyle 275 daha geniģ bilgiye sahip olunabilir. Konuya iliģkin doğrudan bilgilerin kısıtlı olması yine de tapınakların dini yönlerinin yanı sıra aynı zamanda birer ekonomik kurum oldukları gerçeğini değiģtirmemektedir. 276 Tapınaklara ait envanter metinleri, atölyeler ve çalıģma alanları ile depolama birimleri bu durumu kanıtlar niteliktedir. 277 Ancak bu bilgiler hiçbir zaman modern ekonomi biliminin gerektirdiği Ģekilde Hitit ekonomik hayatının tasvirini yapmaya uygun değildir. 278 Bu bilgiler söz 273 V. Souček, 1979, s H. G. Güterbock, 1964, s H. Klengel,1975, s H. G. Güterbock,1975a, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s E. Bilgiç, 1947, s. 575,

85 konusu zamanın, hem insan zihnindeki birikimi hem de çevresel Ģartları göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Hitit tapınakları hiçbir zaman Mezopotamya daki gibi toplumsal üretimde merkezi bir rol üstlenmemiģtir. Ancak, özellikle büyük kült Ģehirlerindeki tapınaklar, birikim ve depolama alanı olarak kullanılmıģ ve üretime nispeten katkı da bulunmuģtur. 279 Ancak tapınaklarda depolanan ürünlerin bir kısmının doğrudan tapınaklar tarafından üretilmiģ olmadığı unutulmamalıdır. Bu alanlar tüm kamuya hizmet ediyor görünümü vermektedir. Ne tapınaklar ne de saraylarda depolanan (devlet için toplanmıģ vergileri de içeren) ürünler arasında herhangi bir ayrım yapmak bugün için olanaksızdır. 280 Bu ayrım büyük olasılıkla Hititler tarafından da yapılmamıģ olmalı ve tapınağın depoları devletin vergilerinin ve üretiminin biriktirildiği bir yer gibi kullanılmıģtır. 281 Diğer bir ifade ile tapınakların depolarının devlet hazinesi gibi görev yaptığı söylenebilir. 282 Çok sayıda kıymetli mamulün saklandığı bu depoların güvenliği de BĒL MADGALTI lar (auriyaš išhaš, bekçilerin/gözetleyenlerin efendisi 283 ) tarafından sağlanmaktaydı. Tapınak depoları üzerinde söz sahibi oldukları düģünülen bu görevliler, yazmıģ oldukları envanter metinleri ile tapınaklardaki malların güvenliğin denetlemek adına Hitit kralına rapor verirlerdi. 284 Kral tarafından, BĒL MADGALTI lara verilmiģ olan talimat metinlerinde, 285 tanrılara ait tüm eģyaların rahipler dâhil 279 A. Goetze, 1957, s H. G. Güterbock,1975a, s D. P. Mielke, 2011a, s H. G. Güterbock,1975a, s J. Friedrich,A. Kammenhuber, 1952, s A. Süel, 1990, s KUB XIII 2 II 36-46;A. Goetze, From the Instrucitons for the Commander of the Border Guards. ANET, 1955b, s

86 herkes tarafından korunması istenmektedir. 286 Bu görevliler ayrıca Hitit Devleti sınırları içerisindeki tapınakların inģası ve onarımı adına da kral tarafından görevlendirilmiģlerdir. 287 Sınır görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde 288 bu durum açıkça belirtilmiģtir. Hitit tapınaklarını dinsel propaganda yapan ekonomik kuruluģlar olarak görmek hata olmaz. 289 Bu kurumlar, dinsel ayrıcalıkları kullanarak elde etmiģ oldukları varlıklarla hayvancılık yapıyor, bazı zanaat alanlarında iģgücünü elinde tutuyor ve geniģ arazilerin mülkiyetine sahip olmak kaydıyla tarımla da ilgileniyordu. 290 Tapınakların ekonomik davranıģının somut örneklerini bazı Hitit tapınaklarının 291 sınırları içinde yer alan atölye ve depolardan anlamak mümkündür. Tapınaklarda yapılan üretimin amacına iliģkin birtakım tahminler yürütülebilir. Söz konusu üretimin, tapınağın hem dinsel/kült törenlerinde ihtiyaç duyduğu gereksinimler için hem de tapınakta görevli kiģilerin Ģahsi ihtiyaçları için yapıldığı bilinmektedir. 292 Ancak tapınakların sahip oldukları depo alanlarına ve atölyelerine bakıldığında üretilen ve depolanan ürünlerin tapınağın ihtiyaçlarını fazlasıyla aģtığı görülmektedir. 293 O halde, tapınakların üretmiģ oldukları ihtiyaç fazlası ürünleri, tapınak dıģında kullanıyor olmaları gerekecektir. Bu durumda söz 286 E. v.schuler, Hethitische Dienstanwiesungen für Höhere Hof und Staatsbeamten, Graz, 1957, s G. Beckman, 2010, s KUB XIII 2 II 30; A. Goetze, 1955b, s H. Klengel, 1975, s. 191., Hitit idari sistemi ve bu idari sistem içerisinde baģrahip olarak Hitit kralı hakkında daha geniģ bilgi için bkz. Bölüm V. 290 Tüm bu mülk ve ayrıcalıklar Bölüm I de de ifade edildiği üzere Hitit Devleti nin idarecileri tarafından tapınaklara verilmiģtir. 291 Burada kastedilen tapınaklar Hattuša ve Šarišša da yer alan Büyük Tapınak lardır. Konuya iliģkin daha geniģ bilgi Bölüm II de verilmiģtir. 292 C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s D. P. Mielke, 2011a, s

87 konusu malların muhtemelen, sarayda, askeri seferler sırasında, yokluk yıllarında veya ülkenin herhangi bir yerinde ihtiyaç durumunda kullanılmıģ oldukları en kabul edilebilir görüģtür. Bu bağlamda tapınaklar malların depolandığı ve dağıtımının yapıldığı önemli birer merkez konumundaydılar. 294 Tapınaklarda depolamayla birlikte doğal olarak üretim de söz konusudur. Hayvanların beslenmesi ve yetiģtirilmesi, çömlek yapımı, içki üretimi, tarım, ticaret ve zanaatkârlık bu üretimin birer parçası konumundadır. 295 Üretim ve depolamayla birlikte, tapınağa günlük olarak yük taģıyan kervanların gelerek mallarını boģaltıyor, teslim ediyor ve ardından malların tekrar dağıtımı yapılıyordu. Bu durum tapınakların mimarisine de sirayet etmiģtir. Hattuša nın Büyük Tapınak ının, kentin iki kapısına doğru oldukça iyi bir konumda inģa edilmesi, kervanlarla gelen ve giden malların sağlıklı bir Ģekilde kayıt altına alındığını da göstermektedir. 296 Hitit kralları manevi yönlerini ön plan çıkarmaktan hoģlanıyorlardı. Pek çok dini töreni yöneten kral ve beraberindeki aile üyelerinin tanrılar tarafından kendilerine verilmiģ ilahi bir rütbeye sahip olduğuna inanılırdı. 297 Hitit kraliyet ailesinin adakları ve yine kraliyet tarafından yapılmıģ olan bazı düzenlemeler sayesinde tapınakların düzenli bir gelire sahip olduğu görülmektedir. 298 Tapınakların elde ettiği servet, bir bakıma kralın da serveti sayıldığı için tapınakların ekonomik gücü kralı da güçlendirmekteydi H. Klengel, 1975, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s. 212, T. P. van den Hout, 2011, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s H. Klengel, 1975, s A.Ersoy, E.Reyhan, Hitit Devleti'nin Siyasi Gücü ile Ekonomik Kurumları Arasındaki ĠliĢkiler, StBoT, Band 45, 2001, s

88 Hitit tapınakları bir taraftan tarımsal üretim yapıyor, hayvan çiftlikleri idare ediyor, zanaat faaliyetlerinde bulunuyor ve bir taraftan da düzenli yapılan dini törenlerin ve aileleriyle birlikte tapınakta yaģayan görevlilerin tüketimlerini karģılayabilmek adına depolama iģlemleri yapıyordu. 300 Bu iģlemlerin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı çalıģmanın bundan sonraki bölümlerinde ele alınacaktır. III.1. Tapınakların Tarımsal Faaliyetleri Tarım ürünü üretmek bir toplum için sosyal ve aynı zamanda politik bir faaliyettir. 301 Çünkü tarım, beslenme ve nüfus artıģı üzerinde doğrudan etkili olabildiği gibi endüstri öncesi toplumların yakıt ve inģaat alanlarında da önem arz etmekteydi. Bu nedenle tarımsal üretimdeki baģarı ilgili toplum için yaģam ve ölüm arasında belirleyici bir nitelik taģıyordu. Bilhassa Ön Asya toplumlarında, tarımsal üretimin ekonomik faaliyetlerin temelinde yer alıyor 302 olmasının ve üzerinde büyük bir ihtimam gösterilmesinin nedeni de hiç Ģüphesiz budur. Tarımsal üretimin, toplumsal yaģam üzerindeki etkisinin büyük olması bazı eski ve yeni toplumlarda bu faaliyetlerin devlet eliyle yürütülmesine neden olmuģtur. Bugün için pek geçerli olmasa da geçmiģte devlet eliyle yapılan tarım ise baģlıca iki kurum tarafından idare ediliyordu; saray ve tapınaklar. Hititlerin de, Mezopotamya ve Mısır daki emsalleri kadar büyük ölçekli olmasa da tapınaklarında tarımsal üretim yaptıkları bilinmektedir. Bu tarz bir üretime neyin neden olmuģ olabileceği ise Hitit toplumu ile tarım arasındaki iliģkide aranmalıdır. Hitit ekonomisinin ve hatta 300 H. Klengel, 1975, s C. J. Eyre, 1995, s M.Nesbitt, Plants and People in Ancient Anatolia, AASOR, Vol. 57, 2000, s

89 kültürünün temelini doğal kaynaklar ve tarımsal ürünler biçimlendirmektedir. 303 Bu toplumunun büyük bir kısmının ve belki de tamamının taģrada yaģadığı, tarım ve hayvancılıkla geçindiği düģünülmektedir. 304 Bu açıdan ele alındığında tapınakların, devletin varlığı adına oldukça önem taģıyan tarım konusunda da örgütlenmiģ olmaları doğal karģılanmalıdır. Hitit ekonomisinde hayvancılık ile birlikte önemli bir yer iģgal etmekte olan tarım, çoğunlukla köylü halkın yürütmekte olduğu çiftliklerde yapılmaktaydı. 305 Ancak ekilir biçilir arazi yine de büyük ölçüde saray ve tapınakların elinde toplanmıģ haldeydi. 306 Az da olsa büyük toprak sahiplerinin iģletmiģ olduğu çiftlikler de mevcuttur. Bu çiftliklerin bir kısmı özelken bir kısmı da krala aittir. 307 GeniĢ tarım arazileri ve otlakları elinde tutan tapınakları da bu büyük arazi sahiplerinden birisi olarak algılamak yerinde olur. 308 Hitit Devlet inde arazilerden tapınaklar da pay almaktaydı. Bu konuda otorite kralın kendisindeydi. Tapınakların arazi mülkiyeti konusundaki hakları devletin klasik manada toprağa hâkimiyet algısından kaynaklanmaktadır. 309 Tapınaklar bu algıya uyum sağlayarak devletin dağıtmıģ olduğu araziden belli bir oranda pay alıyorlardı. Pek çok Hititçe çivi yazılı metinde tapınak arazileri hakkında bilgi verilmektedir. Bu metinlerden birisi Kralı II. Muršili ye aittir. Tapınaklara ait araziler ve bu arazileri iģleyen iģgücüne iliģkin izahatların yer aldığı metinde 310 Tanrı Telipinu ya ait arazilerden, üzüm 303 W. Dörfler, vd., 2011, s F. Imparati, Private Life Among the Hittites, CANE, Vol. I, 1995, s A. Goetze, 1957, s H. Ertem, 1972, s A. Goetze, 1957, s T. Bryce, Hittite State and Society, Insight into Hittite History and Archeaology, 2011, s H. Klengel, 1975, s KBo III 7 IV 22-25; G. Beckman, The Anatolian Myth of Illuyanka, JNES, Vol: 14,1982, s

90 bahçelerinden, koruluklardan ve çalıģan iģgücünden bahsedilmektedir. Metinde bu varlıkların tanrıya ait olduğu söylenmektedir, ancak belli ki burada arazi ve insan mülkiyetini elinde tutan bir tapınaktır. Aynı krala ait bir dua metninde 311 ise tanrıların kutsal tarlalarında çalıģan çiftçilerin veba sebebiyle ölümlerinden bahsetmektedir. Bayramlara iliģkin bilgi veren bir baģka Hititçe metinde 312 A.ŠA D ILLAT Tanrıça Illat a ait arazi ismi altında bu tanrıçaya ait 166x80 gipeššar 313 ve 36x30 gipeššar uzunluğunda iki araziden bahsedilmektedir. 314 Bahsi geçen bu metinler tapınak arazilerine ve çalıģanlarına iliģkin bilgi veren metinlerin bir kısmıdır. ÇalıĢmanın ilerleyen bölümlerinde konuyla ilgili diğer metinlere de değinilecektir. Tapınakların sahip olduğu arazilerin büyük kısmı bağıģlar yoluyla elde edilmekteydi. Hitit krallarının düzenli bir Ģekilde arazi bağıģı yaparak tapınakları mülk sahibi yaptıkları görülmektedir. 315 Böylesi bir uygulama sadece Hititlerde değil pek çok Ön Asya toplumunda da görülebilir. Hititçe çivi yazılı arazi bağıģ belgelerinden öğrenildiğine göre, bu araziler kral tarafından ya hediye ya hizmet karģılığı ya da savaģ ganimeti olarak dağıtılmaktaydı. 316 Tapınaklara verilen arazileri sadece geniģlikleri ile değil nitelikleri bakımından da kıymetli arazilerdir. Dini hassasiyet konusunda oldukça duyarlı olan Hitit krallarının, tapınakların ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak, tapınaklara bağıģladıkları bu arazilerin tarımsal olarak oldukça verimli alanlar olduğu düģünülmektedir. 311 KBo LII 16 I A ii 10-17; I. Singer, Hittite Prayers, Leiden, Boston, Köln, 2002, s E. Laroche, CTH KBo VIII 78 + Bo dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafe J. Puhvel, Hittite Etymological Dictionary, Vol.4, Berlin, New York, 1997, s V.Souček, Die Hethitischen Feldertexte,ArOr 27, 1959, s J. F. Robertson, 1995, s T. Bryce, 2011, s

91 Hitit tapınakları gelirlerinin bir kısmını(ya da giderlerini) tarımsal faaliyetler aracılığıyla sağlıyorlardı. Esas itibariyle tapınakların gelirleri ile ilgili doğrudan bilgi veren kaynak yoktur. Ancak yerel küçük tapınaklardan büyük tapınaklara kadar tüm tapınakların gelirlerinin iki Ģekilde sağlandığı anlaģılmaktadır; düzenli sağlanan gelirler ve kraliyetin yapmıģ olduğu bağıģlar. 317 Tapınakların düzenli olarak aldığı bu gelirlerin sağlanmıģ olduğu kanallar farklılık göstermekle birlikte bunların önemli bir kısmının zirai faaliyetlerden elde edildiği ortadadır. Bu fikre dayanak olarak, tapınakların bağımsız bir Ģekilde yarı veya tam mamul zirai ürünler ürettikleri gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. 318 Hititçe çivi yazılı metinlerde bu ürünlerin nasıl üretildiği ve idaresinin nasıl yapıldığı hakkında çok fazla olmasa da birtakım bilgiler mevcuttur. Konuya iliģkin önemli bilgi kaynaklarından birisi olan tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinde, tapınak adına tarım yapan çiftçilere Ģöyle seslenilmektedir; [Ayrıca bütün tanrıların çiftçileri 319 olan sizler], turfanda meyveler olduğunda, onu tanrılara getirin, tez elden ve tam zamanında getirin. Hiçbir insan onları yemezden önce, siz onu tanrıların huzuruna getirin. Eğer tanrılar onları arar, ancak siz geç kalmış olursanız, bu sizin günahınızdır. 320 Bu metinden tapınağın diğer çalıģanlarında olduğu gibi, çiftçilerin de iģlerini yaparken ilahi bir tehditle karģı karģıya oldukları anlaģılmaktadır. Metnin devamında verilen bu talimatı yerine getirmeyen çiftçilerin bir sığır ve on koyunla cezalandırılacağı, tanrıların ruhunun ancak bu Ģekilde rahatlayacağı 321 belirtilmektedir. Yükümlülüğünü yerine getirmeyen çiftçilerin ellerindeki koyunların ve sığırların alınarak cezalandırılması, bu kiģilerin tapınak mülkiyeti dıģında da mal varlıklarının olduğunu iģaret etmektedir. Bu nedenle tanrıların çiftçileri nin 317 H. Klengel, 1975, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s LÚ.MEŠ APIN.LAL DINGIR MEŠ 320 KUB XIII 4 IV 5-8, KUB XL 63 IV 1-2; A. Süel, 1985, s. 75, 321 KUB XIII 4 IV 5-11, KUB XL 63 IV 1-5; A. Süel, 1985, s. 75,

92 tapınak dıģında yaģayan sıradan kiģiler olduğu, ancak tapınaklara verilmiģ arazileri belli Ģartlar altında tapınaklar adına iģleyen iģçiler olduğu akla gelmektedir. Daha açık bir ifade ile tapınaklar belirlenmiģ Ģartlar altında kendi arazilerini iģlemeleri için arazinin bulunduğu yerleģimlerdeki yerel kiģilerle anlaģma yoluna gitmiģ olabilir. Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinin bir baģka bölümünde ise, tarlalara tohumların nasıl ekileceği ve bu ekim sırasında hangi durumların yasak olduğu Ģöyle anlatılmaktadır; Ayrıca hububatı ekeceğiniz zaman, eğer rahip size tohum ekmek için arkadan bir insanı göndermezse siz ekme işini (kendiniz) yönetin. (Eğer) çok ekerseniz, fakat rahibin önünde az bildirirseniz ya da tanrının tarlası 322 verimli fakat çiftçinin tarlası verimsiz (ise) tanrının tarlasını sizin(ki olarak) ilan ederseniz ya da kendi tarlanızı tanrının tarlası (olarak) ilan ederseniz ya da siz hububatları teslim ettiğiniz zaman yarısını bildirirseniz ve (diğer) yarısını gizlerseniz ve gelir de arkadan (aranızda) bölüşürseniz, arkadan o meydana çıkarsa, onu ancak bir insandan çalarsınız (fakat) tanrıdan çalamazsınız. O sizin için suç(tur) ve sizin hububatlarınızın hepsini alırlar ve onları tanrıların [ambar]larına boşaltırlar. 323 Bu metinden çıkarılabilecek pek çok sonuç vardır. Tarımsal üretim her ne kadar çiftçiler tarafından yürütülüyor olsa da, bu iģlerden sorumlu olan bir rahibin olduğu açıktır. Rahibin tarlaya ne kadar tohum ekileceğine karar verdiği ve ayrıca bu iģin denetimini yaptığı anlaģılmaktadır. Metinde dikkat çeken bir diğer unsur ise tanrının tarlası ve kendi tarlanız Ģeklinde yapılan bir ayrımın olmasıdır. Bu ayrım yukarıda ifade edilen ve tapınak adına çalıģan çiftçilerin aslında kendi mülklerine de sahip olan Hititli taģra halkı olduğu fikri daha fazla anlam kazanmaktadır. Tapınak, devlet tarafından kendisine verilen bu arazileri, henüz bilinmeyen birtakım kıstaslar altında iģlenmesi için halka veriyor olmalıdır. 322 A.ŠA DINGIR LIM 323 KUB XIII , KUB XL 63 IV 6-14; A. Süel, a.g.e., 1985, s

93 Tapınakların hangi tarımsal ürünleri ürettikleri bilinmemektedir. Ancak bu kurumların yapmıģ oldukları tarımsal üretimi, aynı iklimsel Ģartlarda toprağı iģleyen Hitit köylüsünden ayırmak mantıklı olmayacaktır. Metinler göstermektedir ki, Hititler zirai ürün anlamında en çok çeģitli tahıl sebze ve meyve üretimi yapmaktaydılar. Ayrıca üzümcülük de yapan Hititlerin, çeģitli sınıflarda Ģarap üretimi yaptıkları da sabittir. 324 Bu bilgiler genel manada Hitit toplumunun tarımsal faaliyetlerini izah ediyor olsa da tapınak arazilerinde de benzer ürünlerin üretildiğini düģünmek doğru olacaktır. Bir tapınağın tarım alanlarına sahip olması, bu arazileri sadece kendi gereksinimleri için kullanmıģ olduğu sonucuna bağlanmamalıdır. Yılın belli dönemlerinde üstelik oldukça geniģ ve verimli arazilerden gelen bu ürünler Hitit tapınakları söz konusu olduğunda tapınak içerisinde depolanıyor ve tahminen devletin gereksinimleri doğrultusunda kullanılıyordu. Yani tapınağın tahılı ve devletin tahılı arasında bir ayrım söz konusu değildi. Arazinin zaten devlet tarafından bağıģlanmıģ olduğu Hitit tapınakları, araziyi boģ tutmuyor ve kendisine bağlı olan çiftçiler aracılığı ile belli ki arazinin sürekli üretime koģulmasını sağlıyordu. Bu durumda tarımsal üretim konusunda tapınakların arazinin iģletilmesi ve alınan ürünün depolanmasından sorumlu olan bir çeģit taģeron olarak vazife yaptığı sonucu çıkarılabilir. III.2. Tapınakların Hayvancılık Faaliyetleri Hayvancılık, kısmen bağlantılı olduğu tarım ile birlikte endüstri öncesi toplumların temel geçim kaynağıdır. Kültürel birikimin yeģermiģ olduğu toprakların coğrafik yapısına ve iklimine göre kimi zaman tarım öne çıkarken kimi zaman da hayvancılığın daha müstesna tutulduğu görülmektedir. Ġçerisinde bulunduğu coğrafyanın koģullarına bağlı olarak, ekonomisinin önemli bir kısmının hayvancılığa dayalı olduğu Hititler adına bu iģin ve bu iģi 324 H. A.Hoffner, Hittites, People of the OT World, 1969, s

94 yapan çobanların ne denli önemli olduğu ortadadır. 325 Ancak Hititlerin hayvancılık faaliyetleri (tarımsal üretimdekine benzer Ģekilde) Ön Asya daki emsallerinden farklı olarak genelde küçük toprak sahiplerinin mütevazı miktardaki sığır, koyun, keçi ve domuz besiciliği Ģeklinde gerçekleģmiģtir. 326 Daha açık bir ifade ile nicelik açısından emsallerinden daha düģük bir seviyede kalmıģtır. Hiç Ģüphesiz bu durumu açıklamak adına pek çok gerekçe sunulabilir. Ancak söz konusu pek çok gerekçenin temelde coğrafik koģulların ihtiyaçlar üzerindeki etkisinin sınırlayıcılığından bahsedilebilir. Hayvancılık, Anadolu nun doğal Ģartlarına oldukça uyumludur. Bilinebilen tarih içerisinde çok az değiģime uğrayan doğal Ģartlar nedeniyle geçmiģte olduğu gibi halen bölgenin yerli halkı için önemli bir ekonomik uğraģ alanı ve bir geçim kaynağıdır. Bölge halkları için büyük önem arz etmesi sebebiyle, Hitit döneminde genellikle yerli halkların günlük faaliyetlerinin bir parçası olarak yapılıyor olsa da kimi zaman devlet ve tapınaklar aracılığıyla da yürütüldüğü anlaģılmaktadır. ÇalıĢma kapsamında ele alınan Hitit tapınakları mevzu bahis olduğunda, Hititçe çivi yazılı metinlerde karģılaģılan Tanrının Çobanları 327 ifadesi, kendisine ait küçük ve büyük baģ hayvan sürüleri ile tapınakların da konuya iliģkin faaliyette olduklarını ortaya koymaktadır. 328 Tapınaklara iliģkin kült envanteri metinleri tarım konusunda olduğu gibi tapınakların hayvancılıkla faaliyetleri hakkında da bilgiler sunmaktadır. Metinlerden özellikle tapınakların 325 G. Beckman, Herding and Herdsman in Hittite Culture, FS Otten, 1988, s T. Bryce, 2011, s LÚ SIPA DINGIR LIM Ġfadesinin geçmiģ olduğu metin yerleri: KBo XXIII 52 III 10, 15, 92 II 19, KBo XX 104 Ö.y. 10, KBo XXV 24 Ö.y. 11, KUB XXV 31 Ay. 13, KUB XLIV Ay. 15, 16. KUB VII 23 5, KBo XIII 257 Ö.y. 6, KBo XX 13 Ö.y. 9, KBo XXIII 52 III 12, KUB XLIV 38 Ay. 7. KUB VI 45 III 13, KUB VI 46 III 52, KUB XVII 18 I 25, KBo XXII 250 I 7, KUB XXXVI 59 I 11, KBo XXVI H. Klengel, 1975, s

95 sahip oldukları hayvan sayıları hakkında bilgiler alınabilmektedir. Ġlgili metinlerin birisinde, Ušhaniya (Wašhaniya), Tummana, Gaggadduwa ve ismi okunamayan birkaç kentin tapınaklarında toplam yüz otuz iki sığır, dokuz yüz kırk koyun ve yüz keçi bulunduğu belirtilmiģtir. 329 Rakamlar oldukça yüksektir. Hitit Devleti nin nispeten küçük olarak değerlendirilen bu kentlerindeki tapınakların sahip olduğu hayvan sayıları, Hattuša, Arinna, Šamuha, Tarhuntašša gibi büyük kentlerin tapınaklarındaki hayvan mülkiyetinin ne kadar büyük olabileceğini düģündürtmektedir. Genellikle büyük tapınakların hatırı sayılır bir miktarda hayvan sürüsü olduğu anlaģılmaktadır. Bu sürüler hem Hititler için hem de tapınak kurumları açısından önemli bir ekonomik varlık olarak algılanmıģtır. Küçük tapınakların ise nispeten daha düģük sayılarda arazi ve hayvan sürülerine sahip oldukları görülmektedir. 330 Ancak yine de hayvancılığın belli Ģartlar altında yürütüldüğü Hitit dünyasında bu sayıların da azımsanmayacak derecede olduğu ifade edilebilir. Tarımsal üretime benzer Ģekilde, hayvancılık üretimi de temelde tapınağın ihtiyaçlarını karģılamaya yöneliktir. Bu hayvanların bir kısmı tıpkı Sumer tapınaklarında olduğu gibi bayramlarda kurban amacıyla kullanılıyordu. 331 Bu nedenle, herhangi bir tanrıya yapılacak dini bir görev söz konusu ise, çobanların tapınağa dana, kuzu, oğlak veya anlamları henüz tam olarak bilinmeyen bazı hayvanların etlerini sunmaları istenirdi. 332 Bilhassa bayramlar bu konuda önemlidir. Bayramlarda tanrılar adına çok sayıda hayvan kurbanı yapıldığı 329 KUB XLVIII 105+KBo XII 53. Rakamlar, 91 satırdan oluģan metnin tamamının değerlendirilmesi sonucunda bulunmuģtur. Ġlgili metnin tercümesi için; Archi, A., Klengel, H., Ein Hethitischer Text über die Reorganisation des Kultes, Alt. Forsch., Band 7, 1980, s A. Goetze, 1957, s E. Morgolis, Sumerian Temple Documents, New York, 1915, s A. Süel, 1985, s

96 bilinmektedir. Örnek olarak, Hititlerin bitkilerin büyümesinden sorumlu olduğuna inandıkları tanrı Telipinu adına yaptıkları Ģenliklerde bin koyunu, elli sığırı adak olarak adadıkları metinlerde sabittir. 333 Sayının bu kadar yüksek olması bu Ģenliğin sadece tapınak kontrolünde olmadığı ve toplumun bu iģi finanse ettiğini düģündürmektedir. 334 Ayrıca çok sayıdaki dini törenin yanı sıra hayvancılıktan elde edilen ürünlerle tapınakta görevli kiģilerin ihtiyaçlarının da bu Ģekilde karģılandığı düģünülmektedir. 335 Tapınağa ait küçük ve büyükbaģ hayvan sürüleriyle, metinlerde Tanrının Çobanları olarak isimlendirilen kiģiler ilgilenirlerdi. Esasen bu isim bir genellemedir ve tapınakta hayvancılık yapan herkesi kapsamaktadır. Metinlerde konuyla ilgili ayrıntıya inilerek Tanrının Sığır Çobanları 336 ve Tanrının Koyun Çobanları 337 olarak çalıģanların yaptıkları iģler özelleģtirilmiģlerdir. Talimat metinlerinde tanrılar adına tapınaklarda hayvan yetiģtiren görevlerin çalıģma düzenlerine ve yapmıģ oldukları iģin içeriğine iliģkin bazı bilgiler verilmiģtir. Bu bilgiler bilhassa çobanların çalıģma Ģartları hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Metinlerin ilgili kısmı Ģöyledir; Ayrıca tanrının sığır çobanı (ve) tanrının koyun çobanı olan sizler, eğer (hayvanların) doğum zamanında herhangi bir tanrıya yapılacak ibadet (var ise) ona ya dana, kuzu, oğlak ya da ŠALITU 338 ve HAKURRATU 339 sunarsınız. Onları geciktirmeyiniz. Onları tam zamanında 333 KUB LI 1 I 4-5; H.Volkert, L.Jakob-Rost, Das Festrituale des Gottes Telipinu in Hanhana und in Kasha, Ein Beitrag zum hethitischen Festkalender, Alt. Forsch.Band 11, 1984, s V. Souček, 1979, s H. Klengel, 1975, s LÙ.MEŠ SIPA GUD DINGIR LIM 337 LÙ.MEŠ SIPA UDU DINGIR LIM 338 Hititçe karģılığı UZU šarnanta olan koyun eti.a. Ünal, Hitit Çok Dilli El Sözlüğü, Hamburg, 2007, s Plasenta ile bağlantılı olan kesilmiģ et. A. Ünal, 2007, s

97 sununuz. Onlara tanrılar karşıdan bakmasın. Taze (şeyleri) henüz hiçbir insan yemeden onları derhal tanrılara getiriniz. 340 Metinde, tıpkı tarımsal ürünlerde olduğu gibi hayvan etlerinin de en taze haliyle gecikmeksizin tanrılara sunulması istenmiģtir. Tanrıların çobanları olarak isimlendirilen kiģiler sığır ve koyunların içerisinden tanrılara sunulacak olanları yılın belli zamanlarında seçer ve tapınağa bizzat getirirlerdi. Konu ile ilgili talimat metinlerinde verilen bilgiler Ģöyledir; Ayrıca (hayvanların) ayrım (işini) yaptığınız zaman, onları beyleriniz tanrılara sevk ederler. Ayrılan (hayvanların) yanında sığır çobanı ve koyun çobanı da yürüsünler. Onlar ahırda nasıl ayrılmışsa onları tanrılara aynı şekilde götürsünler. Onları yolda değiştirmesinler. Eğer yolda herhangi bir sığır çobanı ya da koyun çobanı hile yaparsa, herhangi bir besili sığırı ya da besili koyunu değiştirirse ve (onunla) alışveriş yaparsa ya da onu keserse ve onu yiyip bitirirlerse ve onun yerine zayıf (bir hayvanı) bırakırlarsa ve o meydana çıkarsa ölüm cezası verilir. (Çünkü) onlar tanrının ruhuna ait tatlı yiyeceği aldılar. 341 Metnin bu kısmı ekonomik verimlilik açısından değerlendirildiğinde, tapınaklardaki besili hayvanların kurban edilmesinin esasen zararlı olduğu sonucuna varılabilir. Bu nedenle verimli bir hayvanın kurban edilmesini Hititli bir insanın tanrısına karģı beslemiģ olduğu manevi bağlılık ile açıklamak en doğru olanıdır. Besili hayvanların tanrılara 340 KUB XIII 4 IV 37-40, KUB XIII 17 IV 1-2; A. Süel, 1985, s KUB XIII 4 IV 56-68, KUB XIII 17 IV 17-27; A. Süel, 1985, s Bu ve buna benzer metinlerden çıkarılabilecek pek çok sonuç vardır. Hiç Ģüphesi kral, tapınağın sahip olduğu malların korunması konusunda görevli olan kiģileri uyarmakta ve yaptırım gücünü hissettirmektedir. Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir durum daha vardır. Burada ekonomik bir davranıģın daha disiplinli yapılmasında dinin de etken olduğu sonucuna varılabilir. Çünkü dini inançlar iģ ahlakı, dürüstlük ve tutumluluk gibi konularda ekonomik faaliyetleri etkileyebilmektedir. M. McCleary, J. Barro,2006, s. 50, 51. Direktif metinlerinde sürekli dini öğeleri kullanan sorumlu kiģi de belli ki bu durumun farkındaydı. 85

98 kurban edilmemesi durumu ise metnin sonunda da görüldüğü üzere ölüm cezasıyla sonuçlanabiliyordu. Hitit kralı I. Arnuwanda ve eģi Ašmunikal e ait dua metinlerinde ise Kaška saldırısı sonucunda tapınaklarda yağmalanan hayvanlar hakkında bilgi verilmektedir. Metinlerde bu hayvanlar ile ilgili olarak; Onlar sizin kurbanlık hayvanlarınızı yağmaladılar, besili boğalar, besili inekler, besili koyunlar ve besili keçiler 342 Ģeklinde bilgi verilmektedir. Bahsi geçen bu kurbanlık hayvanlar belli ki, Kaška saldırısına uğramıģ olan kentlerin tapınaklarına ait hayvanlardır. Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinden, zirai faaliyetlerde kullanılan tapınak hayvanlarıyla ilgili düzenlemeler de yer almaktadır. Metinlerin konuya iliģkin kısımları Ģöyledir; Ayrıca siz tanrı[ların] çift öküzlerini muhafaza edersiniz, eğer çift öküzünü satarsanız ya da onu keserseniz ve onu yiyip bitirirseniz ve siz onu tanrılardan çalarsanız (ve şöyle derseniz): o zayıflıktan öldü ya da o (bacağını?) kırdı ya da o kaçtı ya da ona (bir) boğa vurdu. Siz onu (böylece) yiyip bitirirseniz ve arkadan o meydana çıkarsa o öküzün karşılığını ödeyeceksiniz. Eğer meydana çıkmazsa tanrıya gideceksiniz. Eğer suçsuz iseniz sizin koruyucu tanrınız(dır). Eğer suçlu iseniz sizin için ölüm cezası verilir. 343 Bu metinden tapınaklara ait olan çift öküzlerinin satılmasının, kesilmesinin yasak olduğu anlaģılmaktadır. Belli ki, özellikle tarımsal üretimde önemli bir yeri olan bu hayvanlara tapınaklarda büyük önem veriliyordu. Metnin en sonunda görüldüğü üzere bu hayvanlara zarar verip bu suçunu gizleyenlere ölüm cezası dahi verilebilmekteydi. Tapınaklar, hayvancılık faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bazı gıda ürünlerini de kullanmaktaydılar. Talimat metinlerinde, pek çok Hitit bayramından birisi olansüt 342 KUB XXXI 124 Ö.y. II 18; E. v.schuler, Die Kaškaer, Berlin, 1956, s KUB XIII 4 IV 25-33; A. Süel, 1985, s

99 bayramı nın 344 kutlandığı dönem yaklaģtığında tapınaklarda sütün hazır bulundurulmasına iliģkin Ģu tarz bilgiler vardır; Ya da herhangi bir tanrı için (kutlanacak) süt bayramı olursa, sütü ne zaman yayıkta çalkalarsanız onu ihmal etmeyiniz. Onu tanrı için hazırlayınız. Eğer taze (şeyleri) derhal tanrılara getirmezseniz ve onları hemen siz yerseniz ya da onları amirinize gönderirseniz, fakat arkadan o meydana çıkarsa sizin için ölüm cezası (verilir). 345 Metinde bahsi geçen bu sütün ve taze Ģeylerin tapınakların sahip olduğu hayvanlardan elde edildiğini düģünmek yerinde olacaktır. Tanrılar adına hayvan yetiģtiren, onların bakımını ve gözetimini yapan tapınak görevlileri, geniģ tapınak arazisinde tanrılara hizmet ediyorlardı. Bu görevlilerin de tapınak çiftçilerindekine benzer Ģekilde, faaliyetlerini tapınak dıģında yürüten yerel halktan kiģiler olduğu düģünülmektedir. 346 Kesin olmamakla birlikte, tapınağa bağıģ, adak ve hediye yoluyla hibe edilen hayvan sürüleri, belli Ģartlar altında tapınak ile bir çeģit iģbirliği yapan bu kiģilere veriliyor ve tapınak adına onlarla ilgilenmeleri isteniyordu. III.3. Tapınakların Zanaat Faaliyetleri Zanaat ürünleri toplumların ilerlemiģlik seviyeleri hakkında bilgi veren önemli bir kaynaktır. Bazen bir metalin iģlenme biçimi veya kullanılan süsleme, bazen de bir kumaģ veya taģıdığı motifler kültürel birikim konusunda merak edilen konuyu aydınlatabilir. Çünkü zanaat üretimi ancak iģbölümüne gidebilmiģ, ihtiyacından fazla üretim yaparak, tarım ve hayvancılık dıģında üretim yapan kitleleri de geçindirebilen, daha açık bir ifade ile sağlıklı bir ekonomi içerisinde var olabilir. Bu bakımdan arkeolojik kazılardan elde edilen ve bugüne dek ulaģabilen malzemelerden ve zanaat ürünlerindeki betimlemelerden hareketle Hititlerin metal ve tekstil 344 EZEN GA 345 KUB XIII 4 IV 41-49, KUB XIII 17 IV 4-11; A. Süel, 1985, s A. Süel, a.g.e. 1985, s

100 iģlemeciliğinde iģbölümüne giderek yüksek bir uzmanlığa ulaģtıkları söylenebilir. 347 Bilhassa metal iģleyiciliği Hitit ekonomisinde büyük bir pay sahibi olmasa da önemli bir yer edinmiģtir. Arkeolojik çalıģmalarda elde edilen materyaller de bu durumu sabitlemektedir. 348 Hititlerin iģlemeyi bildikleri metaller arasında tunç, demir, altın, gümüģ, kalay, bakır ve kurģun yer almaktadır. 349 ĠĢleyebildikleri metal çeģidinin fazlalığı bu halkın zanaat konusundaki baģarısının da bir göstergesidir. Zanaatkârlar çoğunlukla, Hitit ekonomisinin bir parçası olan çiftliklerde istihdam ediliyordu. Zaten bu çiftlikler ekonomik yaģamın neredeyse tüm birimlerini barındırmaktaydı. Bağımsız olarak çalıģan zanaatkârlar büyük kentlerde dahi muhtemelen çok az sayıdaydı. 350 Bu nedenle hem kentlerde hem de taģrada çalıģan zanaatkârların ya saray ya da tapınaklara bağımlı olarak faaliyet gösterdikleri anlaģılmaktadır. Büyük ölçüde saray ve tapınakların idaresinde çalıģan bu kiģilerin ikamet, ücret, hammadde gibi maliyetlerini saray ve tapınakların yöneticileri karģılıyordu. 351 Bu Ģekilde, saray ve tapınakların zanaatkârları finanse ederek, onların daha nitelikli ürünler ortaya koymalarının yolunu açmıģ oluyorlardı. BaĢkentin yukarı Ģehrindeki tapınakların dörtte birinde veya AĢağı ġehir deki Büyük Tapınak ta bu duruma kanıt olarak ileri sürülebilecek deliller vardır H. Klengel, Handwerker im Hethitischen Anatolien, Alt. Forsch, Band 23, 1996, s. 267, J.Siegelova, H. Tsumoto, Metals and Metallurgy in Hittite Anatolia, Insight into Hittite Archaeology, 2011, s H. A. Hoffner, 1969, s A. Goetze, 1957, s F. Imparati, Die Organization der Arbeit,Geschichte des Hethitischen Reiches, Leiden-Boston-Köln, 1999, s J.Siegelova,H. Tsumoto, 2011, s

101 Güney Mezopotamya daki Uruk kentinin Eanna tapınağı içerisinde çalıģan zanaatkârlara 353 benzer Ģekilde, Hattuša nın Büyük Tapınak içerisinde de zanaat faaliyetlerinin fabrika benzeri bir donanım sayesinde gerçekleģtirildiği anlaģılmıģtır. Burada iģleri adına her türlü imkâna sahip olan zanaatkârlar, ilgili atölyelerinde üretim yapabiliyorlardı. Büyük Tapınağın, hemen önünde yer alan bir binanın iç avlusunda bulunan Hititçe çivi yazılı bir kil tablette geçen É GIŠ KIN TI354 yani ÇalıĢma/ĠĢ Evi ifadesi tapınağa bitiģik olarak yapılmıģ atölye binalarını ifade etmektedir. 355 Benzer bir ifade Karahna daki tapınak içinde geçerlidir. Karahna Ģehri kült envanteri listesine iliģkin genel bir tetkik neticesinde, kült personelini bir kenara bırakırsak toplamda iki yüz beģ personelin zanaatla veya daha geniģ ifade ile çalıģma evleri ile iliģkili olduğu anlaģılmaktadır. 356 Tapınaklarda ele geçen veya metinlerden tapınakların mülkiyetinde olduğu anlaģılan tüm zanaat ürünleri elbette ki tapınaklarda üretilmiyordu. Arinna nın GüneĢ Tanrıçası, Zippalanda nın Fırtına Tanrısı, Hatti nin Fırtına Tanrısı, Nerik in Fırtına Tanrısı ve diğer tüm tanrılar adına kabul edilen zanaat ürünleri doğrudan tapınağın malı sayılıyordu. 357 Bu nedenle ilgili metinlerde geçen ürünlerin en azından bir kısmının tapınak atölyelerinde değil aynı zamanda sarayın atölyelerinde üretilmiģ olma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Hititçe çivi yazılı bazı metinlerden tapınaklardaki zanaat ürünleri hakkında bilgi edinmek mümkündür. Kült envanterleri, tapınak görevlilerine iliģkin talimatlar ve birtakım dua 353 J.Renger,, Handwerk und Handwerker im Alten Mesopotamien, Alt. Forsch., Band 23, 1996, s. 221.Mezopotamya tapınaklarındaki zanaatçılık mesleği ve zanaatkârlar ile ilgili olarak yine aynı kaynağa bakabilirsiniz. 354 KBo XIX 28 Ay. 1; M. Weeden, 2011, s H. Klengel, 1996, s V. Souček, 1979, s H. G. Güterbock,1975a, s

102 metinleri bu konuda yardımcı olabilmektedir. II. Muršili nin, tanrı Telipinu ya yapmıģ olduğu dua metinlerinde; Sadece Hatti Ülkesi nde, yüce tapınaklar gümüş ve altınla süslenmiştir. Hiçbir ülkede senin için böylesi yoktur. Seni gümüşten altından ve değerli taşlardan kapların, ritonların sadece Hatti Ülkesi nde vardır 358 Ģeklindeki seslenmesinde tapınakların sahip olduğu ve çok azı bugüne ulaģan zanaat ürünlerinden bahsetmektedir. Arnuwanda ve Ašmunikal çiftinin Kaška saldırıları sebebiyle yapmıģ oldukları dua metinlerinde geçen; Onlar gümüşünüzü ve altınınızı, gümüşten, altından ve bakırdan yapılmış kaplarınızı ve ritonlarınızı, bronz eşyalarınızı ve süslemelerinizi kendi aralarında paylaştılar 359 Ģeklindeki Ģikâyet dolu cümleler ile tapınaklardaki zanaat ürünlerinin nasıl yağmalandığı anlatılmaya çalıģılmaktadır. Tapınakların sahip olduğu zanaat ürünlerinin çeģidi ve tapınaklar için taģımıģ olduğu anlam belki de en iyi kült envanteri metinlerinden anlaģılmaktadır. Bu metinlerin birisinde geçen; hilal ve güneş diskleriyle süslenmiş bir tören asası, bir šekan 360 uzunluğunda gümüşten ayakta duran bir erkek heykeli, gözleri altın kaplama bir šekan uzunluğunda gümüşten ayakta duran bir erkek heykeli, altın karıştırılmış bir bakır bıçak, gözleri altın kaplama bir šekan uzunluğunda gümüşten ayakta duran bir kadın heykeli 361 ifadeleri ile tapınakların zanaat ürünlerinden bahsedilmektedir. Bu listeden, tapınakların zanaat ürünlerini çoğunlukla törensel ihtiyaçlarını karģılamak adına kullandıkları sonucu çıkarılabilir. Ancak Hattuša nın Büyük Tapınak ında olduğu gibi atölyelere sahip tapınaklarda üretilen zanaat ürünlerinin sadece ritüel amacıyla kullanılmıģ olabileceğine Ģüpheyle yaklaģılmalıdır. 358 KBo L 58 I 25; I. Singer, 2002, s KBo LI 17 III 1-3; I. Singer, a.g.e., 2002, s ArĢın, karıģ. A. Ünal, 2007, s KBo II 1 II 35-39; C. W. Carter,Hittite Cult-Inventories, Chicago, 1962, s

103 Karahna ġehri Kült Envanteri Listesi nde tanrı tasviri olarak yapılmıģ gümüģten, altın kaplamalı dört ayaküstünde duran bir boğa heykelinden bahsedilir. 362 Benzer Ģekilde, bir bahar bayramı 363 olan ve on bir tablet halinde ele geçmiģ olan KI.LAM festivalinin anlatıldığı metinlerde de Fırtına Tanrısı nın kutsal boğaları Hurri ve Šerri nin heykellerinin boynuzlarının altından, gövdesinin ise gümüģten yapılmıģ olduğundan bahsedilir. 364 Tapınaklarda yer alan bu zanaat ürünlerinin kimler tarafından yapılıyor olduğuna dair birtakım ipuçları yine Hititçe çivi yazılı metinlerde yer almaktadır. Tapınaklara ait atölyelerde altın, gümüģ, bakır, demir veya kurģun iģlemeciliğini yapmakta 365 olan bir kiģiyle ilgili olarak Karahna Ģehri kült envanteri metinlerinde geçen LÚ KÙ.DĠM kuyumcu 366 kelimesinin zanaatkarlar için kullanılan genel bir ifade olduğu düģünülmektedir. Tapınak görevlileri ile ilgili talimat metinlerinde olmasa da ritüel metinlerinde isimleri geçen bazı zanaatkarların da tapınaklarla iliģki çalıģtıkları anlaģılmaktadır. Dokumacı 367 ve terzi 368 bu tarz metinlerde rastlanılan diğer zanaatkârlar arasında sayılabilir. 369 Metinlerde ayrıca GAL LÚ.MEŠ UŠ.BAR 370 ifadesine de rastlanmaktadır. Ġlgili meslek grubunun önde gelen kiģisini ifade eden bu ismin çevirisi büyük/üst düzey dokumacı Ģeklinde yapılabilir. Ancak ismin tam olarak neyi ifade etmiģ olduğu bilinmemektedir. 362 KUB XXXVIII 12, Ö.y. II 13; M. Darga, 1973, s O. R. Gurney, 1977, s KBo X 24 II 17-21; I. Singer, The Hittite KI.LAM Festival, Part One,StBoT, Heft 27, 1983, s H. Klengel, 1996, s KUB XXXVIII 12 I 2, KUB L 87, 7-9 (?);F. P.Daddi, Mestieri, Professioni e Dignita Nell'Anatolia Ittita, Roma, 1982, s LÚ UŠ.BAR : KUB X 18 V 7, KUB XLIV 13 IV 9 (?), KUB X 87 r LÚ TÚG : KUB XXVII 67 II H. Klengel, 1996, s KUB XI 20 I 12, KUB XI 25 III 10 91

104 Hititçe çivi yazılı metinlerde çömlekçiler de tapınak görevlileri içerisinde yer alan zanaatkârlar arasında sayılmaktadır. 371 ÇalıĢma evinin görevlileri arasında yer alan bu kiģiler, tapınak ihtiyacına uygun olarak çömlek üretir ve bunları depolarlardı. Kraliçe Pudu-Hepa nın, Tanrıça Lelwani ye adak metninden tapınakların içerisinde çömlekçi atölyelerinin var olduğu anlaģılmaktadır. 372 Yapılan kazılarda da bu atölyelere eklenmiģ vaziyette çömlek depoları bulunmuģtur. 373 Hitit kaynakları, devlet içerisinde yapılmıģ olan ticari faaliyetleri konusunda nadiren bilgi vermektedir. Bu duruma, ticari kayıtların ağaç vb. dayanıksız maddeler üzerine kaydedilmesinin sebebiyet verdiği düģünülebilir. 374 Ticaret hakkındaki bilgi eksikliği sebebiyle, Hitit tapınaklarında ticaretin yapılıp yapılmadığı, eğer yapılıyorsa hangi ölçülerde yapıldığı hakkında yeterince bilgi sahibi olunamamaktadır. 375 Ancak diğer bazı Ön Asya medeniyetlerinde olduğu gibi ticaret sayesinde zenginleģen ve kısmen bağımsızlaģan 376 bir 371 KBo II 1 I 23-25, II 4-6, KUB XXXVIII 12 I KUB XXXI 53 I 9-10, KUB XXVI 64 I 4-5; H.Otten, V.Souček, Das Gelübde der Königin Pudu-Hepa an die Göttin Lelwani, StBoT, Heft 1, 1965, s H. Klengel, 1975, s H. Genz, Foreign Contacts of the Hittites, Insight into Hittite History and Archaeology, 2011, s Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinde tanrılara sunulacak bir hayvanla alıģveriģ yapılmaması (KUB XIII 17 IV 23-24), tanrılara sunulmuģ değerli bir eģyanın satılmaması (KUB XIII 6 II 39, KUB XIII 18 II 6) istenmektedir. Bu durumun yasak olduğu ve cezasını ölüm olduğu metinlerde açıkça belirtilmiģtir. Tapınakların ticaretine engel teģkil edebileceği düģünülen bu metinler daha dikkatli okunduklarında satılması yasak olan hayvanların tanrılara sunulacak (libasyon) hayvanlar oldukları, değerli eģyaların ise tapınağa gönderilen hediyeler oldukları anlaģılmaktadır. Tapınağın geniģ hayvan sürüleri ve atölyelerinde üretilen malların tapınak dıģında yasak olduğunu belirten bir ifade ne bu talimat metinlerinde ne de baģka herhangi bir yerde yoktur. 376 D. O'Connor, The Social and Economic Organization of Ancient Egyptian Temples, CANE, Vol. I, 1995, s

105 Hitit tapınağından yine de bahsetmek pek doğru olmaz. Tapınaklar her zaman devletin daha açık bir ifade ile kralın kontrolü altında tutulmuģtur. 377 Dolayısıyla ticaret söz konusu olsa dahi ticaretin katmıģ olduğu bir zenginlikten söz edilemez. III.4. Tapınakların Aldığı BağıĢ, Adak ve Hediyeler Ġster doğu medeniyeti olsun ister batı, tapınakların daima en önemli gelirlerinden birisi kendisine tabi olan cemaatten topladıklarıdır. Klasik Çağ ın Ege sahillerindeki estetik tapınaklarının, Mısır ın güçlü tapınaklarının veya Mezopotamya nın içeriği her zaman tartıģma konusu olamaya devam edecek Sumer, Akad ve Asur tapınaklarının zenginlikleri hem idarecilerin hem de halkın bağlı olduğu külte yaptığı ihsanlardan oluģmaktadır. 378 Söz konusu durum kuģkusuz Hititler için de geçerlidir. Bu nedenle Hitit tapınaklarının en önemli gelir kaynaklarından birisi alınan bağıģ, hediye ve adaklardan oluģmaktadır. Yazılı metinlere bağlı kalarak da tapınaklara yapılan bu ihsanların, tanrıya iyilik amacıyla veya özel ritüel durumlarındaki ihtiyaçlar nedeniyle gerçekleģtiği söylenebilir. Genellikle kral, kraliçe veya yüksek memurların, bazı özel tanrı ve tapınaklarına 379 verdikleri hediyeler Ģeklinde 377 B. J. Collins, The Hittite and Their World, Atlanta, 1997, s Ġdari yapıdan bağımsız otonom bir Hitit tapınağından söz edilemez. Konuya iliģkin daha geniģ bilgi Bölüm I.2 de verilmiģtir. 378 Grekler dâhil tüm Ön Asya toplumlarındaki tapınak kurumları sahip oldukları mülkleri nedeniyle günümüzün bankalarına benzer bir teģkilatlanma içerisine girmiģlerdir. Kültürden kültüre söz konusu teģkilatlanma yapısı değiģiklik gösterse de temelde benzer niteliklere sahip bir çalıģma düzenleri bölgede var olan bilhassa büyük tapınaklarda görülebilir. 379 H. Klengel, 1975, s. 188,189. Tapınakların gelirlerinin önemli bir kısmını meydana getiren ve kral ile kraliçenin bilhassa bayramlarda tapınaklara yapmıģ oldukları bağıģlar oldukça farklı Ģekil ve miktarlarda olabiliyordu. Bu bağıģların Ģekil ve mahiyetleri için bkz. A.Archi, Note Sulle Feste Ittite, RDSO, LII,

106 gerçekleģen bu eylemler, düzenli olarak yapılmanın yanı sıra görülen bir rüyanın tetiklemesi gibi pek çok Ģekilde gerçekleģebiliyordu. 380 Hititçe çivi yazılı metinler incelendiğinde anlaģılmaktadır ki, tapınakların depoları vergiler, sahip olunan mülklerden ve devletten alınan düzenli gelirlerin dıģında bağıģ ve hediyelerle de doldurulmaktaydı. 381 Tapınaklara yapılan bu bağıģların temelinde elbette ki, Hitit dininin özellikleri yatmaktadır. 382 Çünkü Hitit halkının algılamıģ olduğu dünya düzeni tanrıların memnuniyetine dayanmaktaydı. Tanrılara karģı yapılması gereken bir görevin veya sunumun yapılmaması sonucunda ortaya çıkan tanrı memnuniyetsizlikleri, Hatti topraklarında bir felakete yol açabilirdi. Böylesi bir duruma mahal vermemek adına Hitit kraliyet ailesi ve devletin önde gelen kiģileri, tanrıların evi olarak algılanan tapınakları büyük servet sahibi yapmıģlardır. 383 Bayram, hastalık veya savaģ gibi hususi durumlarda tapınaklara adaklar adanarak iģin ve sorununun halledilmesi adına tanrı memnuniyeti sağlanmaya çalıģılırdı. Tapınaklara yapılan adak, hediye ve bağıģlarla ilgili en önemli metinlerden birisi Kraliçe Pudu-Hepa nın Tanrıça Lelwani ye yapmıģ olduğu ve elli bölümü bugüne ulaģabilen 380 J. d. Roos, Hittite Votive Texts, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 1998, s A. Goetze, 1957, s Sadece Hitit dininde değil tüm Ön Asya dinlerinde kurban da dâhil olmak üzere pek çok bağıģ ve adağın önemli bir yeri vardır. KuĢkusuz çok tanrılı inançlar çerçevesinde tanrı ve insan arasında var olduğuna inanılan iliģkinin türü bu durumun nedenidir. 383 A. Ersoy,E. Reyhan, 2001, s Bir dua metninde geçen Krala, kraliçeye, prense ve Hatti ülkesine yaşam, sağlık, mukavemet, uzun baki yıllar ve neşe nasip et! Tahıllarına, bağlarına, meyve veren ağaçlarına, sığırına, koyununa, keçilerine, domuzlarına, katırlarına (ve) eşekleri ile birlikte arazilerindeki hayvanlarına ve insanlarına sonsuz doğurganlık ver! Onları geliştir (büyüt)! Yağmuru getir (yağdır)! Refah (bolluk) rüzgârlarını (onların) üzerlerinden geçir! Hatti ülkesinde hepsini geliştir (bollaştır ve) zenginleştir! Ģeklindeki ifadeler tanrıların halkın yaģamı üzerinde nasıl bir güce sahip olduklarını göstermektedir. KUB XXXIV I IV 9-18; I. Singer, 2002, s

107 adak metinlerdir. 384 Metinler genel itibariyle, kraliçenin tanrıçaya yapmıģ olduğu değerli maden, hayvan ve hatta insanların da dâhil olduğu adak listeleridir. 385 Bu nedenle metinlerin neredeyse tamamından tapınakların ekonomik faaliyetlerine iliģkin bilgi edinmek mümkündür. Kraliçe Pudu-Hepa, Tanrıça Lelwani ye yapmıģ olduğu adak metinleriyle eģi III. Hattušili nin sağlığı ve hayatı için açıkça seslenmektedir. Metinlerinin hemen baģlarında, tanrıçaya yıllık, aylık ve günlük olarak adaklar adayacağını/hediyeler vereceğini, kocasının da altın ve gümüģ kupalar, altından bir baģ ve çok büyük sayılarda küçükbaģ hayvanı tanrıçanın tapınağına hediye edeceğini taahhüt etmektedir. 386 Kraliçe, bu adaklarıyla tanrıçanın evini zenginleģtirerek ona hürmet göstermekte ve materyalist fikirlerle (ekonomik varlıklarla) kocasına sağlık ihsan edileceğini düģünmektedir. Adak metinlerinin kraliçenin niyazını belirttiği giriģ kısmının hemen ardından, tapınaklara tahsis edilen insanlar hakkında bilgi veren kısımlar baģlamaktadır. Burada Abba, Mamma, Armawiia, GAL-li,Šunaili, Šimitili, Wašili, Kukku, Himuili isimli kiģilerin aile nüfusları hakkında bilgiler verilir. Konuya yabancı olan kiģiler için biraz garip görülse de ismi verilen bu insanlar metinlerde É ev olarak ifade edilen ve bir ekonomik iģgücünü oluģturan, aynı zamanda tapınakların hizmetine verilen iģgücünün üyeleridir. 387 Söz konusu metin bölümleri 384 E. Laroche, CTH 585. Metinler birkaç defa yayınlanmıģtır; H. Otten, V. Souček, Laroche, E., Le voeu de Puduhepa, RA, 43, 1949, F. Imparati, 1995, s KUB XV 17+KUB XXXI 61+KUB XXVI 61 I 1-9, KUB XV 16 I 1-11;H. Otten, V. Souček, 1965, s. 36. Metin içerisinde değerli madenlerden yapılmıģ olan heykellerin de adanacağının belirtilmesi, tapınaklardaki insan ve hayvan heykelleri, bıçaklar ve diskler gibi madeni eģyaların aynı zamanda sarayda da üretilmiģ olabileceğini göstermektedir. Ancak saray ve tapınak atölyeleri arasında bir ayrımın yapılmamıģ olması da muhtemeldir. Sonuçta tapınak atöylelerinde görevli olan kiģiler de genellikle saray tarafından atanan kiģilerden oluģmaktaydı. 387 H. Otten, V. Souček, 1965, s

108 oldukça uzundur. Bu nedenle metinlerde, listenin ilk sırasında yer alan aile reisi ve fertleriyle ilgili kısmı, örnek amacıyla buraya koymayı uygun gördük. Ġlgili metnin çevirisi Ģöyledir; Bayan Abba; Niwa isminde bir kızı, bir kızı daha ama o öldü, Dudu?isminde bir oğlu. Toplamda dört kişi.kadınlar savaş ganimeti olarak devredildi. Oğlan da tapınak hizmeti için kullanılacak. 388 Bu metinde aile reisi Bayan Abba nın aile fetleri hakkında bilgi verilmiģ ve onların tapınak hizmetine sevk edildiği belirtilmiģtir. Metinlerde toplam olarak (bir kısmı kırık ve okunamaz durumda olmakla birlikte) É içerisinde isminin zikredildiği anlaģılan kiģi sayısı elli dörttür. Ancak listenin sadece ilk dört yılına ait kayıtlar ele geçmiģtir. 389 Bu nedenle sayının daha fazla olması muhtemeldir. Üstelik Kraliçe Pudu-Hepa nın adak listelerinden kaç sene için niyetlendiği de kesin olarak bilinmemektedir. 390 Adak metinlerinde Kraliçe nin tapınağa vermiģ olduğu iģgücünün ölümler vb. değiģiklikler sebebiyle zamanla güncellendiği görülmektedir. 391 Listelerde yer alan kiģilerin bir kısmının ölmesi nedeniyle toplam rakamın değiģiklik gösterdiği anlaģılmaktadır; Kral ve kraliçe üçüncü yılın başlangıcından itibaren kırk sekiz görevliyi, Tanrıça Lelwani ye verecek. 392 ġeklinde genel bir toplam yapılarak sayının aģağı çekildiği görülmektedir. Ancak verilen rakamların eğilimine bakıldığında görülen o ki, bağıģlar her sene daha da artma eğilimdedir KUB XV 17+KUB XXXI 61+KUB XXVI 61 I 10-12, KUB XV 16 I 8-10, Bo ;H. Otten, V. Souček, 1965, s F. Imparati, 1995, s H. Otten, V. Souček, 1965, s F. Imparati, 1995, s KBo III 39 II 4-6, KUB IV II ;H. Otten, V. Souček, 1965, s H. Otten, V. Souček, 1965, s

109 Konuya iliģkin bilgi veren bir diğer metin ise Karahna ġehri Kült Envanteri dir. Bu metinde toplamda yedi yüz yetmiģ beģ görevlinin çalıģtırıldığı belirtilmektedir. 394 Görevlilerin bir kısmının tapınağa müstahdem olarak saray tarafından tahsis edildiği öğrenilmektedir. 395 Metinlerin doğası gereği tahsis edilen görevli sayısı tam olarak metinlerde belirtilmemiģ olsa da, rahipler dıģındaki çalıģanların belki de tamamının saray tarafından gönderildiği kabul edilebilir. Aksi durumda bu kadar çok çalıģanı, Karahna daki tapınağın kendi kendisine istihdam ediyor olabileceğini düģünmek zordur. Hem Kraliçe Pudu-Hepa nın adak metinlerinde hem de Karahna Ģehrine ait kült envanterlerinde tapınaklara gönderilmiģ olan kiģileri iki grupta toplamak mümkündür. Bunlar henüz yetiģkinliğe eriģmemiģ kız ve oğlanlar ile ekonomik faaliyetlere katkı sağlayabilecek yani çalıģabilecek eriģkin insanlardır. Bu eriģkinler muhtemelen ülkelerinden sürgün edilmiģ NAM.RA lardan oluģmaktadır. 396 Kelime manasına bakıldığında bu kiģileri savaģ tutsağı, 397 toprağa bağımlı esir 398 olarak açıklamak doğru olacaktır. 399 Hitit krallarının gerçekleģtirmiģ oldukları seferlerden elde ettikleri pek çok ganimeti tapınaklara adamaktaydılar. Kral II. Muršili, dua metinlerinden birisinde gelenek olduğu üzere savaģ ganimetini Arinna nın GüneĢ Tanrıçası na adadığını bildirmesi buna bir örnektir KUB XXXVIII 12, Ay. IV 16; M. Darga, 1973, s KUB XXXVIII 12, Ö.y. I 4-8; M. Darga, 1973, s H. Otten, V. Souček, 1965, s. 41, A. Ünal, 2007, s E. H.Sturtevant, Hittite Glossary, Language Monographs, Number IX, 1931, s Hitit tapınaklarında çalıģtırılan NAM.RA lara iliģkin daha geniģ bilgi Bölüm IV.5 te yer almaktadır. 400 H. Klengel, 1975, s Ġnandık ta bulunan ve Hitit Eski Krallık dönemine tarihlendirilen bir bağıģ belgesinde tapınaklara yapılan ihsanlarla iliģi olarak bütün bunlarıbüyük Kral a[alıp] Šarišša şehrine [H]attuša [Ģehri Evi ne] t[ahsis ett]. [Gelecek]te Šar[išša] şehrinde Hattuša şehri Evi ne karşı [hiç(bir) kimse] hukuki bir talepte 97

110 Ancak bu ganimetler içerisinde üzerinde en çok durulanı NAM.RA lar olmuģtur. Kralların, yapacak oldukları seferlerin yolunda gitmesi adına tapınaklara NAM.RA bağıģlayacaklarına dair tanrılara adaklar adadıkları bilinen bir husustur. Bir metinde geçen Eğer düşmanı [yenersem, sana heykel]ler yaptıracağım ve eski bayramları [tekrar] va[kfedeceğim] [ve] sana [N]AM.RA dahi vereceğim 401 cümlesinden, bu niyet ve eğilim açıkça anlaģılmaktadır. 402 Bu tarz ifadeler ayrıca tapınaklardaki görevlilerin en azından bir kısmının NAM.RA olabileceği hususundaki tartıģmalara da son verebilir. Kraliçe Pudu-Hepa nın adak metinlerinden tapınaklara verilen hayvan bağıģları da yer almaktadır. Metinlerin konuya iliģkin bir bölümünün çevirisi Ģöyledir; dört düve ve üç buzağı, kesilmek üzere bir sığır sonra verilecek. İki yüz seksen yedi koyun, yüz koç, on birkeçi saraydan verilmiştir. Bir listede üç teke ve bir koç tanrıçaya kurban edilecek. 403 Metinlerin baģka bir bölümde ise kraliçe, eģi III. Hattušili ile birlikte üçüncü yıldan itibaren toplamda dört yüz koyunu 404 tanrıçaya vermeyi vaat etmiģtir. Tüm bu hayvanlar Tanrıça Lelvani nin tapınağına gönderilmiģtir. 405 Tapınaklara yapılan hayvan bağıģının sayısına iliģkin bilgi sağlayan önemli metinlerden birisi de IV. Tuthalya ve Tarhuntaššalı Kurunta arasında yapılan ve Bronz Tablet olarak isimlendirilen antlaģma metnidir. Bu metnin bir yerinde Tarhuntašša tapınağına yıllık [bu]lun[ma]yacak denilmektedir.k. Balkan,Ġnandık'ta 1996 yılında Bulunan Eski Hitit Çağı'na Ait Bir BağıĢ Belgesi, Ankara, 1973, s KUB XV 21 I 4-6; S. Alp, Hititlerde Sosyal Sınıf NAM.RA'lar, Belleten, C. XIII, S. 50, 1949, s Hem Pudu-Hepa nın adak metinlerinde hem de diğer metinlerde bahsedilen ve tapınaklardaki iģgücünün bir parçasının oluģturan NAM.RA lara iliģkin daha geniģ bilgi çalıģmanın IV. bölümünde yer almaktadır. 403 KUB XXXI 53 I 1-10; H. Otten, V. Souček, 1965, s KBo III 39 II 4-6, KUB IV II ; H. Otten, V. Souček, 1965, s H. Klengel, 1975, s. 191,

111 olarak iki yüz sığır, bin koyun verileceği belirtilmektedir. 406 Ġlgili kentin Hitit dünyasının önde gelen yerleģimlerinden birisi olması büyük çaplı bir tapınağın ortalama yıllık ne kadar hayvan bağıģı almıģ olduğunun da bir göstergesidir. Bayramlar tapınakların almıģ oldukları adakların sayısının arttığı zamanlardır. Bayramların mutlaka sığırlarla, koyunlarla, ekmekle, birayla ve şarapla (kurban masasının) üstüne konmuş(olan) her şeyle birlikte kutlanması 407 gerektiği tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinde sabittir. Bu nedenle hayvan, gıda ve değerli eģya bağıģları genellikle bir bayram arifesinde veya bayram günlerinde gerçekleģirdi. Karahna Ģehrinde yapılacak olan bayramlar adına yıllık yedi sığır, [ ] koyun, yüz elli beş yarım ölçü öğütülmüş taršan (=buğday), üç yarım ölçü şa[rap] 408 verilmekteydi. Bunun dıģında yine aynı kentte, bayramlar adına Ģehrin ahalisinin tapınağa yıllık olarak dört sığır, otuz dokuz koyun, yirmi dört yarım ölçü un, yirmi beş testi bira 409 verdikleri kaydedilmiģtir. Karahna Ģehri kült envanter metinleri büyük ölçüde sağlam bir Ģekilde bugüne ulaģmıģ olmasına rağmen, metinlerin kırık olan kısımlarının çoğunlukla adakların nitelik ve sayısına iliģkin bilgi veren yerlere denk gelmesi ise talihsizliktir. Bayram ritüelleri de tapınaklara yapılan bağıģlara iliģkin bilgi vermektedir. Tanrı Telipinu adına kutlanan bir bayram sırasında Ankuwa Ģehrinin baģ çobanı, Telipinu nun tapınağına elli sığır ve bin koyun bağıģlamaktadır. 410 Benzer bir ifadelerin geçtiği kült 406 Bo 86/299 II 22-30;H.Otten, Die Bronzetafel aus Boğazköy, Ein Staatvertrag Tuthalijas IV. StBoT, Beiheft 1, 1988, s KUB XIII 4 I 39-49, KUB XIII 6 I 35-46, KUB XXXI 92 I 12-15;A. Süel, 1985, s KUB XXXVIII 12, Ö.y. I 25-26; M. Darga, 1973, s KUB XXXVIII 12, Ay. III 25-27; M. Darga, 1973, s KUB LI 1 I 4-5; H. Volkert, L. Jakob-Rost, 1984, s

112 envanterlerine iliģkin bir metnin sağlam olan kısımlarından ise toplamda en az iki yüz on baģ koyun, beģ boğa ve iki öküzün festivaller dolayısıyla tapınaklara adandığı öğrenilmektedir. 411 Tapınaklara sadece hayvan bağıģında değil aynı zamanda süt, yağ ve deri gibi hayvansal ürünlerin de bağıģının yapıldığı görülmektedir. 412 Ancak bu bağıģların doğrudan külte ait törenlerin ihtiyacını karģılamak adına yapılmıģ olması gerekmektedir. Hitit tapınaklarına tanınan ayrıcalıkların birisi de arazi bağıģı konusundadır. Kraliyet tarafından yapılan arazi bağıģları genellikle bazı özel kiģilere ve tapınaklara yapılıyordu. 413 Alluwamna nın arazi bağıģına iliģkin metinlerinde bu durum açıkça görülebilir. 414 Bu açıdan değerlendirildiğinde tapınakların pek çok kural çerçevesinde gerçekleģtirilen arazi bağıģlarından en fazla yararlanan kurumlardan birisi olduğunu söylemek mümkündür. 415 Arazi bağıģına iliģkin bilgi veren kaynaklardan tapınakların sahip olduğu arazilerin büyüklüğü tahmini olarak anlaģılmaktadır. Metinlerden arazilerin nitelikleri hakkında da bilgi sahibi olunmaktadır. Tanrı Hallara ya verilmiģ olan bir arazinin 18 iku 416 geniģliğinde ve 2.5iku 3 gipeššar ının 417 ağaçlık olduğu, içerisinde üç yüz yirmi beģ adet ağacın olduğu metinlerde belirtilmektedir. 418 Arazi bağıģ metinlerinde ayrıca Tanipija kentinin tapınağına altı kapunu 411 KBo II 1 I 17, 45-46, III 4, 10, 18, 39, IV 11-12; C. W. Carter, 1962, s G. Beckman, 1988, s A.Uchitel, Land-Tenure in Mycenaean Greece and the Hittite Empire: Linear B Land-Surveys from Pylos and Middle Hittite Land-Donations, JESHO, Vol. 48, No. 4, 2005, s KBo XXXII 136 I 184, 185; G. Wilhelm, Zur Datierung der alteren Landschenkungen, Alt. Forsch.,Band 32, 2005, s O. R.Gurney, The Hittites, Melbourne, London, Baltimore, 1952, s iku takriben 15 metre. A. Ünal, 2007, s ArĢın. A. Ünal, 2007, s KBo V 7 Ay (LS 1); K. K.Riemschneider, Die hethitischen Landschenkungsurkunden, MIO, Band VI, 1958, s

113 arazi, bir kapunu bağ, harman ve köleleri ile birlikte üç ev verildiği bildirilmektedir kapunu 19 hektar alanı ifade etmektedir. Bu durumda en az 60 hektar alan ve 10 hektar da bağ bağıģlanmıģ olmaktadır. Ayrıca her ev için de ortalama 20 dönüm arazi bağıģlanmıģtır. 420 Hitit tapınaklarının almıģ olduğu bağıģ ve hediyeler arasında değerli madenlerden yapılmıģ eģyalar da yer almaktadır. Kült envanterlerinde bahsi geçen madeni eģyaların bir kısmı tapınağın atölyelerinde yapılıyor iken bir kısmı da hediye olarak alınıyordu. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde siz muhafaza ettiğiniz tanrılara ait gümüşün, altının, elbisenin ve bronz aletin (yalnızca) bekçilerisiniz. Tanrıların (hangi) gümüşü, altını, elbisesi ve bronz elti var (ise onlar sizin için) değil(dir). Tanrıların evinde ne (var ise onlar sizin için) değil(dir). Her ne (var ise) onlar tanrılara aittir. (Onlara karşı) çok dikkatli olunuz. Tapınak adamlarının gümüşü, altını olmasın. Onu kendi vücuduna götürmesin. Karısına, çocuğuna onu süs yapmasın 421 ifadeleri ile konu hakkında bilgiler verilmektedir. Bu metinden tapınağa hediye edilen gümüģ, altın vb. eģyalar ile elbiselerin korunması gerektiği ve tapınak sınırları içerisindeki her Ģeyin tanırlara ait olduğu, görevlilerin altın ve gümüģe sahip olamayacakları açıkça belirtilmiģtir. Hititçe çivi yazılı metinlerden anlaģıldığına göre tapınaklarda bulunan bağıģ, hediye ve adaklar bazı yolsuzluklarla suiistimale uğrayabiliyordu. Bu konuda ortaya çıkabilecek bir sorun nedeniyle, tanrılara ve bayramlar nedeniyle tapınaklara verilen tüm bağıģ, adak ve hediyelerin 419 KBo III 7 IV (LS2 9); K. K. Riemschneider, a.g.m., 1958, s Bu bilginin yer aldığı metin her ne kadar arazi bağıģıyla ilgili metinler arasında değerlendiriliyor olsa da, Ġlluyanka Efsanesi nin anlatıldığı tabletler arasında yer almaktadır. 420 H. Klengel, 1975, s KUB XIII 4 II 25-33, KUB XIII 5 II 34-42, KUB XIII 6 II 17-24; A. Süel, 1985, s

114 kayıt altına alınması gerektiği 422 Ģu cümlelerle belirtilmektedir; Belirtilmiş olsun: Şu kral onu ona verdi ve onun ağırlığı ne kadar (ise) o kaydedilmiş olsun. Ayrıca şöyle de yapılmış olsun: Şu bayram için onu ona verdiler. Şahitler de arkadan kaydedilmiş olsunlar: Hediyeyi ona verdikleri zaman şu ve şu da (orada) bulundular. 423 Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinden ayrıca, kral tarafından tapınağa bağıģlanmıģ olan herhangi bir hediyenin satılmasını yasak olduğu, tanrılar adına tapınağa getirilen sığır ve koyunlardan besili olanlarının görevliler tarafından sahiplenilmemesi, bir baģkasıyla değiģtirilmemesi ve bunun tanrılara verilmesi istenmektedir. 424 Eğer tanrılar adına tapınağa getirilen herhangi bir Ģey, tanrılara sunulmaz ve tapınak adamları tarafından satılır, yenilir, içilir veya bir baģkasına hediye edilirse, tanrının ruhunun bundan mahrum kalacağı (tanrının sinirlenmesine neden olabileceği) gerekçesiyle suçlu kiģinin öldürülmesi istenmektedir. Üstelik bu suçun affedilmemesi gerektiği de yine aynı metinlerde belirtilmektedir. 425 Kralın tapınak görevlileri ile ilgili koymuģ olduğu kurallar oldukça sıkı bir Ģekilde uygulanıyor ve söz konusu bir kural ihlali sanki bir cinayet suçuymuģ gibi ceza görüyordu. 426 Bu cezai yaptırımlar tapınağın en tepesinde bulunan LÚ.MEŠ SANGA rahipler için dahi eksiksiz olarak uygulanabiliyordu. Kral bu sayede tapınak görevlileri ve tapınağın sahip olduğu ekonomik nitelikteki mallar üzerindeki otoritesini göstermiģ oluyordu. 422 A.Goetze, Hittite Instruction, Instruction for Hittite Temple Officials, ANET, 1955c, s KUB XIII 4 II 33-38, KUB XIII 6 II 24-29;A. Süel, 1985, s KUB XIII 4 II 6-24, KUB XIII 5 II 17-33, KUB XIII 6 II 1-16; A. Süel, a.g.e., 1985, s KUB XL 63 I 1-9, KUB XXXI 92 I 16-24, KUB XIII 6 I 46-53, KUB XIII 4 I 51-59; A. Süel, a.g.e., 1985, s Klengel, 1975, s Söz konusu yaptırımlara iliģkin olarak bkz. A. Süel,

115 III.5. Tapınakların Vergi Gelirleri ve Elde EtmiĢ Olduğu Bazı Ekonomik Ayrıcalıklar Tapınakların Hitit Devleti nin sınırları içerisinde toplanan vergilerden pay aldığı bilinmektedir. 427 Tapınakların aldığı bu vergiler, doğrudan tanrının ismi altında halktan toplanabiliyordu. Kentin kutsiyetine bağlı olarak ilgili tanrı adına birtakım vergi düzenlemelerine gidiliyordu. Bazen söz konusu bu vergiler o kadar ağır oluyordu ki, yerel halkın toplanan vergiye tepki gösterdiği görülebiliyordu. Arinna nın GüneĢ Tanrıça sı adına toplanan vergilerin halk için altından kalkılamaz bir hale gelmesi üzerine kralın, tanrıça adına toplanan vergiyi hafifletmesi 428 bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Vergiler genellikle bölgelerin yerel idarecileri tarafından toplanıyordu. Toplanan vergilerden paylarını alana tapınaklar bu vergilerle masraflarını karģılıyorlardı. Ġlk tahlilde her ne kadar tapınakların devlet tarafından iltimasa uğratıldığı düģünülse de gerçek daha farklıdır. Devletin tapınakları finanse etmesinin altında karģılıklı bir çıkar iliģkisi vardır. Devlet tarafından desteklenen tapınak veya benzeri kurumlar aracılığıyla Hitit Devleti nin sınırları içerisinde istikrar sağlanıyor ve bu istikrar sayesinde toplanan vergiler ile gelir elde ediliyordu. 429 Burada söylenmek istenen husus tapınakların birer karakol gibi faaliyette bulunduklarını değildir. Bir Hitit kralının bakıģ açısıyla, tapınakların devletin uç sınırlarında dahi Hitit misyonerliğini yürüten ve bölgenin devlete karģı olan sadakatini sağlamlaģtıran kurumlar olarak görmek yerinde olacaktır. Tapınakların kendileri adına almıģ oldukları özel vergilerin dıģında, tapınak depolarının devlet çapında toplanan tüm vergilerin biriktirildiği bir alan olarak kullanıldığı 427 H. Klengel, 1975, s KUB IV 10 Öy ; G. Beckman,Hittite Diplomatic Texts, Atlanta, 1999, s Hitit kralı III. Hattušili ile Tarhuntaššalı Ulmi-Tešup arasında yapılan anlaģmada, kralın Tarhuntašša ya uygulanan šahhan ve luzzinin yerine getirilemeyecek kadar ağır olduğunu düģünmesi üzerine var olan yükümlülükleri azalttığı belirtilmektedir. 429 O. R. Gurney, 1952, s

116 anlaģılmaktadır. Hitit Devleti çapında toplanan vergilerin bir kısmı Hattuša ya getiriliyor ve Büyük Tapınak ın depolarında toplanıyor 430 olması buna delil olarak sunulabilir. Toplanan vergiler sadece tapınak depolarında saklanmıyordu elbette, tapınaklar bu iģ için kullanılan yerlerden sadece birisiydi. Ancak bilhassa Büyük Tapınak depolarının toplamda m 2 lik bir alanı kapsayan depolama kapasitesi 431 göz önüne alındığında, devlet için oldukça büyük önem arz ettiği kabul edilebilir. Tapınakta toplanan vergiler oldukça farklı ürünler olabiliyordu. ÇeĢitli madenlerin yanı sıra gıda ürünleri de bu vergiler arasındadır. Tapınakların sahip oldukları madeni malların vergiler aracılığıyla elde edildiği düģünülebilir. Örneğin altın, gümüģ, tunç ve bakır gibi bazı metallerin bu yolla tapınaklara gelmiģ olması olasıdır. Bunların dıģında çeģitli kumaģlar ve elbiseler de bu ürünler arasına konulabilir. 432 Vergilerin önemli bir kısmı ise tarım ve hayvancılığın egemen olduğu Hitit toplumunda, tarımsal ve hayvancılık ürünlerinden 433 gelmekteydi. Hem Büyükkale nin hem de Büyük Tapınak ın depolarını dolduran baģlıca iki üretim alanları çoğunlukla bu ürünlerdi. Toplanan vergilerin önemli sayılabilecek bir kısmının madenlerden oluģtuğu anlaģılmaktadır. Tüm vergilerin yaklaģık olarak %25 inin ham metal olarak toplandığı bilinmektedir. Toplanan bu metallerin %60 ı bakır, %8 i kalay ve %13 ü gümüģ oluyordu. Ancak envanter metinlerinde edinilen bilgiye göre tapınak ve saray depolarındaki malların sadece %6 sı metallerden oluģmaktaydı. 434 Toplanan vergilerin dörtte birinin ham metallerden oluģmasına rağmen tapınaklarda depolanan metallerin oranının %6 olması, kalan metallerin 430 H. Klengel, 1975, s P. Neve, 2000, s A. Goetze, 1957, s F. Imparati, 1995, s. 577, J. Siegelova, H. Tsumoto, 2011, s. 280,

117 iģlendiğine iģaret etmektedir. Bu nedenle söz konusu bu metallerin saray ve tapınakların atölyelerinde kullanılıyor olması büyük bir olasılık ve belki de tek ihtimaldir.ayrıca toplanan ve depolanan metallerin arasında bu kadar farkın olması, devletin metal iģlemeciliğine verdiği önemi de göstermektedir. ĠĢlenen bu ürünler sarayda, tapınaklarda ve henüz kesin olarak bilinmese de farklı ekonomik alanlarda (belki de ticarette) değerlendiriliyor olabilirdi. Çünkü bu kadar metalin sadece saray ve tapınakların ihtiyaçlarını karģılama konusunda kullanılıyor olması pek akla uygun değildir. Tapınaklar, bazen yasalarla bazen de özel düzenlemeler ve Hitit krallarının tutumları sebebiyle elde etmiģ olduğu pek çok ayrıcalığı kullanmaktaydı. 435 Bu kurumlar, birbirini takip eden hükümdarlar boyunca imtiyaz haklarını ellerinden bırakmamıģlar ve bu hakları çeģitli metinler aracılığıyla sürekli kılmıģlardır. 436 Söz konusu bu hak ve pozitif ayrımcılığı, Hitit Devleti nin sahip olduğu teokratik monarģinin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir. Tapınakların elde etmiģ oldukları imtiyazlar içerisinde en dikkat çekici olanı vergi muafiyetiydi. Bu kurumlar, vergi gelirlerinden almıģ oldukları payın dıģında aynı zamanda bizzat devlet idaresi tarafından vergi ödemekten de hariç tutulmuģlardır. Söz konusu bu muafiyet, Hititlerden çok daha önce var olan Sumer tapınakları tarafından da elde edilmiģti. Devlet ile tapınaklar arasında bir iģbirliğinin görülebileceği Sumer toplumunda tapınaklar ve sahip oldukları mülkleri vergi mükellefi olarak görülmüyordu. 437 Hitit toplumunda da durum aynıdır. Tapınaklarda görevli olan baģta rahipler olmak üzere birtakım kiģiler çeģitli vergilerden ve çalıģma zorunluluğundan muaf tutulmuģlardır. 438 Ruhban sınıfının ve tapınakta görevli 435 A. Goetze, 1957, s H. Klengel, 1975, s A. L. Oppenheim, 1944, s Hoffner, 1969, s

118 kiģiler vergi yükümlüsü olmadığı gibi, aksine devletten destek dahi görürlerdi. 439 Söz konusu destek ve muafiyetlerin çoğunlukla bazı kutsal kentler ve bu kentlerin tapınakları için geçerli olduğu bilinmektedir. Ancak bu imtiyazların genel bir husus olduğunu söylemek adına elde yeterince delil yoktur. Dini bir öneme sahip olmanın yanı sıra birtakım ekonomik ayrıcalıklar elde etmiģ olan Hitit kentleri hakkında metinlerde genel olarak Tanrı ġehirleri algılaması ile bilgi vermektedir. 440 Hitit literatüründe (mahiyeti tartıģmalı olsa da) bu tabir, din adamlarının siyasete de müdahil olmaları Ģeklinde açıklanmaya çalıģılmıģtır. 441 Ancak konuya iliģkin denilmek istenilen husus ortadadır. Tanrı ġehirleri tabiri, kentte var olan önemli bir tapınak veya kentin kült merkezi olup olmamasıyla iliģkili olmalıdır. Bu kutsal kimlik neticesinde, kentin rahiplerinin doğrudan doğruya arazi üzerinde hak sahipleri oldukları söylenilebilir. Ancak bu durumu açıklayacak bir yasal düzenlemenin ele geçmemiģ olduğu da unutulmamalıdır. Ayrıca bu kentlerin idaresinin de yine rahipler tarafından yapılıyor olduğu söylenebilir. Kentteki arazi, bina ve insan dâhil olmak üzere her Ģey kentin özel tanrısına bağıģlanmıģ durumdaydı. Bu nedenle, söz konusu tapınağın rahibinin (Hitit Devleti nin bir memuru gibi) tanrının bu mülkünü idare etmekle görevli olduğu anlaģılmaktadır. 442 Hititçe çivi yazılı metinlerin tamamı tetkik edildiğinde Tanrı ġehirleri maneviyatı altında kendisine ayrıcalık verilmiģ olan kentlere iliģkin, sadece iki yerde bilgi vardır. Söz konusu metinlerin Hititoloji bilimi içerisindeki yerinin büyük olması, verilen bilgiler konusunda 439 H. A. Zimmer-Vorhaus, 2011, s KBo VI 2 II 58-62, KBo VI 3 III 1-2, KUB XXIX 14 IV 8-11; H. A.Hoffner, The Laws of the Hittites, Leiden, New York, Köln, 1997, s. 61. KBo L 37 III 10; G. Beckman, 1999, s H. Klengel, 1975, s H. G.Güterbock, Authority and Law in the Hittite Kingdom, Perspectives on Hittite Civilization, 1997a, s

119 kuģkuya yer bırakmamaktadır. Bahsi geçen bu metinlerden ilki, Hitit yasa metinlerinin ellinci maddesidir. Maddenin çevirisi Ģöyledir; Nerik, Arinna ve Ziplanta daki bir rahip, tanrıların her tapınağının 443 olduğu şehirler bağımsızdır, onların beraberindekiler de luzzi hizmetinden muaftır. 444 Metnin devamında vergi muafiyetine sahip olanların belli olabilmesi için evlerinin kapılarına eya-ağacı dikmeleri istenmektedir. 445 Bu maddede Nerik, Arinna ve Zippalanda kült Ģehirlerinin baģrahibinin bağımsız olduğu ifade edilmiģtir. Bağımsızlıktan kast edilen durumun ne olduğuna iliģkin çeģitli düģünceler üretilebilir. Ancak buradaki bağımsızlığın kraliyetin otoritesinden ayrı siyasi bir bağımsızlık olmadığı ortadadır. Bu nedenle belirtilen husus, tapınakların ve belki de birtakım mülklerinin yarı özerk çalıģan bir kurum olduğu ve tapınakların ve bu tapınaklarda yaģayan ve görev yapan insanların, devletin koyduğu yükümlülüklerden harici tutuldukları anlamındadır. 446 Tanrı ġehirleri ifadesinin bir diğer geçtiği metin yeri ise Kupanta- D LAMA antlaģmasının onuncu maddesidir. 447 Bu maddede Tanrı ġehri nin, Mašhuiluwa ve Šijanta nehirleri arasında uzandığı ve antlaģma Ģartlarından etkilenmeyeceği belirtilmektedir. Ġfadenin, vergi yükümlülükleriyle iliģkilendirilemeyecek olduğu bu metinde, Tanrı ġehirleri nin farklı bir siyasal statüsü olduğu sonucu da çıkarılabilir. Hitit in son dönem krallarından IV. Tuthalya ve Tarhuntaššalı Kurunta arasında yapılan ve bronz bir tablete kaydedilmiģ olan anlaģma içerisinde de, tapınaklara yapılan 443 Metinlerde tapınak yerine É ev ideogramı kullanılmıģtır. 444 KBo VI 2 II 58-62, KBo VI 3 III 1-2, KUB XXIX 14 IV 8-11; Hoffner, 1997, s. 61.J. Friedrich,Die Hethitischen Gesetze, Leiden, 1959, s. 33.F.Imarati,Hitit Yasaları, Ankara, 1992, s S. Erkut, Hititçe GIŠ Eya ve Onun Türkçe KarĢılığı Hakkında, XIV. TTK Bildirileri, 2005, s. 40) Eya-ağacının mahiyetine iliģkin daha geniģ bilgi için aynı kaynağa bakabilirsiniz. 446 H. Klengel, 1975, s KBo L 37 III 10; G. Beckman, 1999, s

120 birtakım ayrıcalıklar göze çarpmaktadır. AntlaĢmaya ait bir bölümün çevirisi Ģöyledir; ayrıca, Tarhuntašša şehrinin tüm tanrılarına muafiyet verilmiştir. Onların hiçbiri artık šahhan ve luzziden sorumlu olmayacaklar. 448 Bu metinden, kral IV. Tuthalya nın zayıflayan gücüne paralel olarak Tarhuntašša nın tapınaklarına bazı imtiyazlar verdiği anlaģılmaktadır. Hitit ekonomisi içerisinde, tapınakların ayrıcalıklı konumlarının, devletin en erken kuruluģ dönemlerinde dahi var olduğu anlaģılmaktadır. Erken Krallık döneminde, kral I. Hattušili nin yıllıklarında, 449 GüneĢ Tanrıçası nın kenti Arinna nın halkını šahhan ve luzzi yükümlülüğünden muaf tutulduğu bildirilmektedir. 450 Benzer uygulamalar Büyük Krallık zamanında da devam etmiģtir. Hitit Devleti nin en müreffeh zamanlarından birisini yaģayan III. Hattušili nin, Ištar ın kenti Šamuha yı devletin koymuģ olduğu šahhan ve luzzi yükümlülüklerden muaf tutmuģtur. 451 Metinlerde söz konusu bu yükümlülüklerden muaf tutulanlar arasında, özellikle É.NA4 kaya tapınağı içerisinde görev yapan zanaatkârlar, çiftçiler ve çobanların olduğu da vurgulanmaktadır. Tapınakların dini faaliyetleri ile birlikte ekonomik nitelik taģıyan birkaç iģ kolunda daha faaliyette oldukları söylenebilir. Elde edilen varlıkların hangi alanlarda kullanıldığının önemi olmaksızın tapınakların baģta tarım ve hayvancılık olmak üzere çeģitli zanaat alanlarında faaliyet gösteriyor olması dahi bu kurumların aynı zamanda ekonomik yaģam ile iliģkili olduklarının kanıtıdır. Tapınakların kendi baģlarına gerçekleģtirmiģ oldukları ekonomik faaliyetlerin dıģında arazi bağıģı ve vergi muafiyeti gibi ekonomik imtiyazlar da edinmiģ oldukları görülmektedir. Bu bağıģ ve ayrıcalıkların temelde bir gerekçesi olması gerekmektedir. Her biri ekonomik bir 448 Bo 86/229 III 68-70; H. Otten, 1988, s E. Laroche, CTH 4 II A 450 KBo X 2 III 10-20; H. Otten, 1958a, s. 78, KUB XIII 8 Ö.y. 2-18; H. Otten, Hethitische Totenrituale, Berlin, 1958b, s

121 nitelik taģıyan bu imtiyazları tapınak kurumlarının icra etmiģ olduğu kült dıģı faaliyetlerinin korunması ve geliģtirilmesine yönelik birer hareket olarak algılamak gerekmektedir. 109

122 BÖLÜM IV HĠTĠT TAPINAKLARINDAGÖREVLĠ OLAN KĠġĠLER VE BU KĠġĠLERĠN TAPINAKLARIN EKONOMĠK FAALĠYETLERĠ ĠÇERĠSĠNDEKĠ YERLERĠ Bütün tapınak adamları, tanrıların mutfak beyleri, tanrıların çiftçileri ve tanrıların sığır çobanları (ile) tanrıların koyun çobanları için 452 Bilhassa Ön Asya da ortaya çıkan medeniyetlerdeki tapınak kurumlarının birden çok fonksiyona sahip oldukları bilinmektedir. Toplumun sahip olduğu inançlar çerçevesinde faaliyet gösterdikleri kült icapları dıģında, çeģitli üretim kollarında da aktif oldukları kabul edilen bir hakikattir. Tapınakların faaliyette bulundukları alanların geniģ olması, beraberinde çalıģtırılacak iģgücüne olan gereksinimi de ortaya çıkarmıģtır. Oldukça kapsamlı üretim alanlarına sahip olan ve Hititçe çivi yazılı metinlerde É.DINGIR LIM Tanrıların Evleri olarak isimlendirilen Hitit tapınaklarının geniģ bir görevli kadrosuna da ev sahipliği yapıyor olması bu nedenle olağandır. 453 Söz konusu görevlilerin bir kısmı kült ile ilgili hizmetlerde çalıģan rahip ve rahibelerden oluģmaktadır. Bir kısım görevli ise kült törenlerine dolaylı yollardan katkı sağlayan kiģilerdir. Ancak tüm bu çalıģanların dıģında Hitit tapınaklarının ekonomik varlıklarıyla ilgili olarak iģe koģturulan diğer pek çok görevli daha vardır. Tapınakların boyut ve faaliyet alanlarına göre çalıģtırmıģ oldukları kiģi sayısı değiģmekteydi. Özellikle büyük tapınaklarda, mülklerinin ve gelirlerinin artıģına paralel olarak 454 çok sayıda kiģi çalıģtırıldığı bilinen bir durumdur. Ancak bir veya iki kiģinin görevli olduğu ve sadece kült faaliyetlerinin gerçekleģtirildiği tapınakların sayısal oranı zikredilenlere 452 KUB XIII 4 IV 78-80; A. Süel, 1985, s P. Neve, 1973, s A. Süel, 1985, s

123 göre daha fazladır. 455 Görevlilerin nitelik ve nicelik açısından çeģitlilik gösterdiği büyük ölçekli tapınakların sayısı epey azdır. Ne var ki, bu tapınakların sayısının az olmasının nedeni onların bulundukları bölgenin depolama ve bazen de üretim merkezi olarak çalıģıyor olmalarıdır. Hitit tapınaklarında çalıģtırılan kült, külte yardımcı olan ve ekonomik faaliyetlerle iliģkili olarak istihdam edilen görevlilere iliģkin envanter metinleri 456 ve tapınak görevlilerine ait direktif metinleri 457 oldukça faydalı bilgiler vermektedir. 458 Bu metinlerin bazıları tapınakların çalıģma biçimini düzenleyici ve yapılandırıcı bir iģleve sahiptir. Yapılan bu çalıģma kapsamında tapınaklardaki görevlilerin sınıflandırılması ve vasıflandırılması konusunda baģlıca bu iki kaynaktan yararlanılmıģtır. Tapınaklarda görevli olan kiģilere iliģkin talimat metinleri birkaç defa yayınlanmıģtır. Kronolojik olarak; E. H. Sturtevant, 459 A. Goetze 460 ve A. Süel in 461 konuya iliģkin olarak yapmıģ oldukları çalıģmalar vardır. Kült envanterleri metinleri ise pek çok kez çalıģılmıģ ve konu ile ilgili doğrudan ve dolaylı olarak hazırlanan çalıģmalar içerisinde defalarca kullanılmıģtır. Ancak yapılan bu 455 Genellikle kentlerin en büyük tapınağı fiziki açıdan büyük olmasının dıģında üretim ve depolama gibi hizmetler için de kullanılırdı. Kentlerin diğer tapınakları ise hem boyut açısından daha küçük hem de kült harici iģlevsellik bağlamında daha dardı. Bu nedenle ikinci grup tapınaklar sayı açısından daha fazla olsa da görevli olan kiģi sayısı bakımından daha azdır. 456 E. Laroche, CTH 501-CTH E. Laroche, a.g.e., CHT V. Souček, 1979, s. 78. Söz konusu metinlerden tapınaklarda görevli olan kiģilerin kimliklerinden hareketle tapınakların faaliyet alanları hakkında da bilgi sahibi olunabilmektedir. 459 E. H. Sturtevant, A. Goetze, A., A. Süel,

124 çalıģma içerisinde ele alınan kült envanterler metinleri, C. W. Carter 462 ve M. Darga 463 tarafından yayınlanmıģ olan çalıģmalardır. Hitit tanrılarının yeryüzündeki konutları olan tapınaklar, 464 tarlaları, meyve bahçeleri, Ģarap bağları ve onları iģleyen çiftçileri, büyükbaģ ve küçükbaģ sürüleri ve onları güden çobanları ile Hitit ekonomisi içerisinde varlık göstermekteydiler. 465 Tapınakların çalıģma düzeninin tespiti ve görevli personeli atanması, Hitit Devleti nin teokratik yapılanması nedeniyle merkezi idare yani kral tarafından düzenleniyordu. Kral, belli aralıklarla tapınaklarda çalıģacak görevlilerin tayiniyle ilgileniyordu. Kült envanteri listelerinde her bir Ģehir, kasaba ve köyün sahip olduğu tanrılar ve tapınaklar belirtiliyor ve her tanrı için atanan kadın ve erkek tapınak görevlileri listeleniyordu. 466 Buna göre tapınak iģleriyle meģgul olan çok sayıda görevli olduğu rahatlıkla söylenebilir. BaĢkentin büyük tapınakları bir kenara bırakılırsa, Karahna gibi 462 C. W. Carter, M. Darga, M. Darga, Hititlerin Kült Törnelerinde Kadınların Yeri ve Görevleri, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 4-5,1974, s A. Goetze, 1957, s H. A. Hoffner, 1987, s Kült envanterleri metinlerinden, Hitit Devleti sınırları içerisinde yer alan Ģehirlerin veya kasabaların en az bir erkek veya kadın kült görevlisinin görev yaptığı tapınağı/ģapeli olduğu anlaģılmaktadır. H. A. Hoffner, 1969, s Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerine göre ise bu memurlar yalnızca gündüz değil aynı geceleri de tapınaklarda bulunuyor ve tapınaklarda hem çalıģıyor hem de yaģıyorlardı. H. A. Hoffner, 1987, s Talimat metinlerinde, görevlilerin eģleri ve çocukları ile birlikte geçimlerini ve bakımlarını tapınaklarda temin ettiği ve tapınakların bu kiģilerin bakımını garantiye aldığı ifade edilmektedir. Hatta bu güvenceye tapınağın kölelerinin de dâhil edildiği görülmektedir. H. Klengel, 1975, s Boğazköy deki Büyük Tapınak ın ana tapınak binasının güneyinde yer alan ve tapınakta görevli kiģilerin yaģam alanları olan yapılar bu durumu açıklamaktadır. 112

125 küçük bir Hitit kentinin tapınağında dahi775 görevlinin 467 çalıģtırıldığı bilinmektedir. Sayının bu denli yüksek oluģu tapınakların toplum ve devlet adına ne denli önemli kuruluģlar olduğunu düģündürtmektedir. Ayrıca sayının bu kadar yüksek oluģu, tapınakta görevli olan personelin yapmıģ oldukları görevlerin kapsamı hakkında merak uyandırtmaktadır. Tapınaklarda görevi olan kiģilerin vazifeleri bazı rutin iģlerden oluģmaktaydı. Tanrıların bedensel ihtiyaçları için her gün yapılması gereken pek çok faaliyet bu iģler arasında sayılabilir. Tanrı sembolü olan kült heykelin yıkanması, giydirilmesi, müzik ve dans eģliğinde ona yemek ve içecek sunulması bu iģlerden birkaçıdır. 468 Ritüel bir nitelik taģıyan bu iģlerle genellikle kült ve külte yardımcı olan personel ilgilenmekteydi. Ancak bu iģlerin dıģında çiftçilik, hayvancılık ve çeģitli zanaat iģleriyle uğraģan görevliler de bulunmaktadır. Hititçe çivi yazılı metinlerden öyle anlaģılıyor ki, çalıģan kiģilerin vazifelerini belirtmekte kullanılan pek çok terim söz konusudur. 469 Ancak buna rağmen görevleri belirgin Ģekilde tayin edilemeyen rahip ve rahibeler de dâhil olmak üzere birçok görevli bulunmaktadır. 470 Bu kiģilerin Hititçe ve diğer dillerdeki isimlerinin çevrimleriyle ilgili farklı yorumlar ve tespitler yapılmıģtır. Tapınaklarda görevli kiģileri ifade etmek üzere metinlerde pek çok genelleme kullanılmaktadır. LÚ É.DINGIR LIM veya LÚ MEŠ É.DINGIR LIM tapınak adamı/adamları ve LÚ É karimme 471 /karimnala 472 bu genellemelerdendir. Tapınaklarda çalıģan kiģileri anlatmak adına 467 KUB XXXVIII 12, Ay. IV 16; M. Darga, 1973, s O. R. Gurney, 1952, s H. G. Güterbock,1975a, s M. Darga, 1974, s KUB XLVI 18 Ay. 19, KUB XLVI 19 Ö.y. 9; A.Taggar-Cohen, Hittite Priesthood, Theth, Heft 26, 2006, s KBo VII 39 5, 6, KBo VII 44 Ay. 4, KUB XX 35 III 4, KBo XIX 130 I 14, 18, KBo XXIII 67 III 10, KBo XXIV 18 I 9, KUB XXVII 51 6; A. Taggar-Cohen, 2006, s

126 bu görevliler, bağlı oldukları kült ile ilgili olarak da isimlendirilmekteydiler. Örneğin LÚ.MEŠ É D IŠKUR 473 denildiğinde Fırtına Tanrısı nın tapınağında görevli kiģiler kastedilmekteydi. Ancak bu iki kelimenin dıģında metinlerde oldukça sık karģılaģılan bir kelime daha vardır. Bu kelime, hem dar hem de geniģ manada kullanılan hilammatta 474 tabiridir. 475 LÚ.MEŠ hilammati 476 ismi ile tapınak ve tanrı görevindeki tüm tapınak mensubu personelinin ifade edildiği anlaģılmıģtır. 477 Daha açık bir ifade ile hilammati tabiri içerisinde, bir kısmı doğrudan doğruya hizmetkâr, iģçi, küçük meslek adamı, bir kısmı da kültün maneviyatı ile meģgul olan rahip ve rahibeler yer almaktaydı. 478 Ancak kelime geniģ manada tapınaklardaki kült görevlilerini de kapsarken, dar manada sadece külte yardımcı olan ve bazı ekonomik faaliyetleri gerçekleģtiren görevlileri kapsamaktadır. Tapınak görevlileri ile ilgili kullanılan bir diğer kelime de Karahna ġehri Kült Envateri nde yer almaktadır. Metinlerde rahipler açık bir Ģekilde dinsel tören kelimesi olan hazziwi den gelen LÚ.MEŠ hazziwitašši ismi altında ayrı ayrı listelenmiģtir. 479 Bu kiģiler daha evvel hilammatteš olarak değerlendirilmiyordu. Ancak metnin sonunda yer alan toplamda SANGA ve AMA.DINGIRde hilammatteš e dahil edilmiģtir. 480 AnlaĢılan LÚ.MEŠ hazziwitašši KBo XX 68 I 6, KBo XX 112 I 2, KBo XXIV 24 III KBo XV 33 III 24, KBo XVI 65 IV 3, KBo XVII 55 I 11, KBo XX 51 I 16, KBo XXI 75 7, KUB XIII 8 Ay. 5, KUB XLII 87 V H. G. Güterbock,1975a, s KBo II 1 I 23, II 4, KUB XXXVIII 12 I 3-5, KUB XXXVIII 15 I 5, 6, 11, I 12 17, II 4, 9 IV 11, M.Darga, Hitit Çivi Yazısı Belgelerinde Geçen LÚ.MEŠ hilammati Kelimesinin Anlamı, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı: I, 1970, s M. Darga, 1974, s KUB XXXVIII 12, Ö.y. II; M. Darga, 1973, s H. G. Güterbock,1975a, s

127 ismi daha çok tanrılara manen hizmet eden kült görevlilerini/rahip ve rahibeleri ifade etmekte kullanılmaktadır. 482 Hititlere ait hem kült envanteri metinleri 483 hem de tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinleri 484 tetkik edildiğinde LÚ.MEŠ hilammati ifadesinin geniģ manada aģağıdaki tabloda isimleri verilen kiģileri kapsadığı görülmektedir. Ancak hazırlanan bu liste içerisinde metinlerde doğrudan LÚ.MEŠ hilammati içerisinde yer almasa da kült ve bayram metinlerinde isimlerinden bahsedilen ve bu nedenle tapınak ile iliģkili oldukları düģünülen kiģiler de dahi edilmiģtir. 485 Tablo 1:Listede yer alan görevlilerin bir kısmı kült ve külte yardımcı olan görevlilerden oluģtururken bir kısmı ise tapınak kurumu dâhilinde birtakım ekonomik davranıģlar gösteren çiftçiler, çobanlar ve zanaatkârlardan oluģmaktadır. Listede yer alan tüm görevlilerin tapınak ekonomisine yapmıģ oldukları katkılara iliģkin bilgi ise listenin ardından gelen metin içerisinde ayrıntılı olarak yer alınmıģtır. 481 KBo II 8 III 10, IV 19, KBo XX 87 Ö.y. 10, KBo XXIII 62 Ö.y. 12, KUB XX 19 III 2, 12, KUB XXV 8 II 10, KUB XXXVIII 12 II M. Darga, 1970, s M. Darga, 1973.Carter, A. Süel, 1985.A. Goetze, 1955c.E. H. Sturtevant, Tapınaklarda görevlileriyle ilgili bu liste önceki iki dipnotta verilen kült envanteri listeleri ve tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinden yararlanılarak oluģturulmuģtur. Ancak söz konusu meslek isimlerinin çevirilerinde Daddi'nin çalıģmasından yararlanılmıģtır. (F. P. Daddi, 1982) Ancak söz konusu kaynağa iliģkin olarak gerekli isim güncellemeleri de yapılmıģtır. Ġlgili alıntılar dipnotlarda gösterilmiģtir. 115

128 Kült Görevlileri 486 LÚ SANGA Rahip LÚ GUDÚ YağlanmıĢ 487 /Merhemli Rahip 488 SAL AMA.DINGIR LIM Tanrı Anaları/Rahibeler 489 Külte Yardımcı Görevliler LÚ DUB.ŠAR Katip, Yazıcı 490 LÚ DUB.ŠAR.GIŠ AhĢap tablet yazıcısı 491 LÚ HAL Kâhin, 492 Falcı, Sihirbaz 493 LÚ NAR ġarkıcı/müzisyen 494 LÚ.GIŠ BANŠUR Sofra Adamı, Garson 495 UGULA LÚ.MEŠ.GIŠ BANŠUR Sofra Adamlarının BaĢı Hitit tapınaklarında görev yapan rahip ve rahibeler sadece burada belirtilenlerden ibaret değildir. bu listede sadece kült envanterlerinde ve tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde geçen kült görevlileri yer almaktadır. Bu isimlerin dıģında daha pek çok kült görevlisi daha bulunmaktadır. Ancak çalıģmanın amacına hizmet etmeyeceği gerekçesiyle kült görevlileri listesi kısa tutulmuģtur. Hitit tapınaklarında görevli olan rahip ve rahibelere iliģkin daha geniģ bilgi için bkz.a. Taggar-Cohen, F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s A. Süel, 1985, s bir tür rahip, merhemli rahip. A. Ünal, 2007, A. Süel, a.g.e., 1985, s =šiwanzanni. A. Ünal, 2007, F. P. Daddi, 1982, s Ünal, 2007, 93.H. A. Hoffner, An English-Hittite Glossary, RHA, XXV, 1967, F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s A. Ünal, 2007, F. P.Daddi, 1982, s = LU kinirtalla Ünal, 2007, 475. LU kinirtalla, kanuna benzer bir çalgı çalıcı. H. A. Hoffner, 1967, F. P. Daddi, 1982, s

129 LÚ MUHALDIM/ LÚ MU AĢçı 497 LÚ SAGI.A Saki, 498 Yemek Sunan KiĢi 499 LÚ.GIŠ ŠU.KUR Mızraklı Adam, Bir ÇeĢit Güvenlik Görevlisi 500 LÚ NI.DU8 Kapı Muhafızı 501 LÚ GALA ġarkıcı Rahip, 502LÚ halliyari, LÚ sahtarili 503 LÚ palwatallaš Ġlahi Söyleyen 504 LÚ ishamatalla 505 Koro Üyesi 506 LÚ arkammiyalaš Bir Müzisyen ( GIŠ arkammi isimli bir çalgı çalan) 507 LÚ TIN.NA ġarapçı 508 LÚ NINDA.DÙ.DÙ Fırıncı, Ekmek Yapan 509 LÚ MA.É Ön Avluyu Yıkayan KiĢi IBoT II 13 Ay F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s. 64. Kasap, aģçı. H. A. Hoffner,1967, KUB XIII 6 Ay. III 56; Süel, 1985, s. 248.Saki/Ġçki Sunucu; S. Alp,Hititlerde ġarkı, Müzik ve Dans, Ankara, 1999, s KUB XXXVIII 12, Ö.y. I 13; M. Darga, 1973, s F. P. Daddi, 1982, s F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s I.Singer, The Hittite KI.LAM Festival, Part Two, StBoT, Heft 28, 1984, s F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s bir ağıt rahibi. A. Ünal, 2007, KUB XXXVIII 12, Ö.y. 14; M. Darga, 1973, s. 14. alkıģ tutan, el çırpan kimse, ilahi okuyan rahip/rahibe. A.Ünal, 2007, Bu isim Nerik kenti tapınağa iliģkin bilgi veren kaynak nedeniyle listeye eklenmiģtir; KUB XVII 21 II 11, III 5, F. P. Daddi, 1982, s ġarkıcı, Müzisyen A. Ünal, 2007, F. P. Daddi, 1982, s J. Tischler, 1977, 60.H. A. Hoffner,1967, F. P. Daddi, 1982, s. 80. =KURÚN.NA bira imalatçısı. A. Ünal, 2007, F. P. Daddi, 1982, s. 76.A. Ünal, 2007, 485. H. A. Hoffner,1967,

130 LÚ KISAL.LUH Arka Avluyu Yıkayan KiĢi 511 LÚ NU.GIŠ.SAR.SAR Bahçıvan 512 LÚ MUŠEN.DÙ KuĢ Avcısı, 513 KuĢ YetiĢtiricisi, 514 KuĢ Falcısı 515 LÚ alpinana 516 KuĢ Falı Bakıcısı 517 LÚ AŠAKUŠ.LAL Su TaĢıyıcısı 518 LÚ E-PIŠ BA.BA.ZA 519 Ezme/Lapa Ġmalcisi 520 SAL.MEŠ hazgara Dini törenlerde saraya ekmek taģıyan kadınlar 521 UGULA LÚ.MEŠ MUHALDIM AĢçıların BaĢı 522 EN MEŠ UTÚL Mutfak Beyleri 523 LÚ UMMEDA Bekçi, Gardiyan KUB XXXVIII 12, Ö.y. 15; M. Darga, 1973, s F. P. Daddi, 1982, s DıĢ avlu temizleyicisi. A.Ünal, 2007, KUB XXIV 1 IV 6; Daddi,, 1982, s. 17. = LÚ NU.GIŠ.KIRI6. A. Ünal, 2007, F. P. Daddi, 1982, s KUB XXXVIII 12, Ö.y. 16; M. Darga, 1973, s Ünal, 2007, 461. H. A. Hoffner,1967, 20, J. Friedrich, A. Kammenhuber, 1952, s. 61. Bu isim tapınaklarla iliģkili bir metinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir; KBo XIII 111 VI. 517 F. P. Daddi, 1982, s F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s Bu isim A. Taggar-Cohen, 2006, s. 22 de arpa yetiģtiricisi olarak çevrilmiģtir. Eğer öyle ise bu görevli de çiftçiler sınıfına konulmalıdır. 520 F. P. Daddi, 1982, s KBo II 7, Ö.y. 26, KBo II 13 Ö.y. 11; Carter, 1962, s. 92, 106. kadın müzisyen. A. Ünal, 2007, KBo XVII 74 II 16, KUB II 13 II 50, KUB X 26 Ay. III(?) KUB XIII 6 Ay. III 55; A. Süel, 1985, s F. P. Daddi, 1982, s = SAL harwant bekçi, ebe, hemģire.a. Ünal, 2007,

131 MUNUS.MEŠ hazkarai Müzisyen Kadınlar 525 SAL.MEŠ SÌR ġarkıcı Kadınlar 526 LÚ ŠÀ.TAM, LÚ haminaš 527 Veznedar/Sayman, 528 DepoSorumlusu 529 LÚ EPIS GA 530 Sütçü 531 Çiftçi ve Çobanlar LÚ APIN.LAL 532 Çiftçi 533 LÚ NU.GIŠ.SAR.GEŠTIN 534 ġarap Yapımcısı 535 LÚ ANŠE.KUR.RA 536 At YetiĢtiricisi Bu ismin müzisyen kadınlar olduğu kesin değildir. Konu ile ilgili daha geniģ bilgi için bkz. H. A. Hoffner, From the Disciplines of a Dictionary Editor, JCS, Vol. 50, 1998, pp M. Darga, 1974, s. 240, Bu görevli saray çalıģanı olarak da değerlendirilmektedir. Ancak tapınaklarla da iliģkili olduğu metinler vardır. Bu metin yerleri; KBo XIII 109 II 5, KUB XXV 27 I 22, III 3, IBoT I 29 Ay. 8, Ö.y. 13, 18, KUB XI 26 V 7, KBo XXII 197 I 6, KUB XLI 54 III 7, KBo XXI 93 II 7, KBo XX 51 II F. P. Daddi, 1982, s Ġdareci, mabeyinci. A. Ünal, 2007, 577. TeĢrifatçı, kâhya. H. A. Hoffner,1967, H. G. Güterbock,1975a, s. 130, KUB XXXI 51+XXVI 5 IV 3, 16, KUB XXXI 61 I 14, KUB XXXI 63 Ö.y F. P. Daddi, 1982, s. 63. Mandıracı, peyni üreten kimse. A.Ünal, 2007, Hem tekil hem de çoğul ( LÚ.MEŠ APIN.LAL) yapıda tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XIII 4 IV 3, 16, 79, KUB XVII 21 III 6, KUB XXIV 1 IV 5, KUB XXIV 3 II 6, 7, 8, III 7, IBoT I 29 Ay. 24, É.NA4 Kaya Tapınağı görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XIII 8 A.y 3, Bir kült merkezi ile iliģkilendirilmiģ olduğu metin yeri; KBo XXIV F. P. Daddi,1982, s. 13. H. A. Hoffner,1967, 33. Çiftçi, köylü, rençber. A. Ünal, 2007, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XXIV 1 IV 5, KBo XVI 65 I F. P. Daddi, 1982, s Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yeri; KUB VII 54, II F. P. Daddi, a.g.e. 1982, s

132 LÚ SIPA.ANŠE.KUR.RA At YetiĢtiricisi 538 LÚ NIM.LÀL 539 Arıcılık Yapan 540 LÚ ŠE.KIN.KUD 541 Biçiciler 542 LÚ SIPA 543 Çoban 544 LÚ SIPA.UDU 545 Koyun Çobanı 546 LÚ SIPA.GUD 547 Sığır Çobanı/Sığırtmaç 548 LÚ ŠAH 549 Domuz Çobanı F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s. 19. A. Ünal, 2007, Bu isim GIŠ TUKUL ÇalıĢma Evi içerisinde istihdam edilen kiģiler arasında yer aldığı için listeye eklenmiģtir. KBo XIV 142, KBo XXII 246 II 15, III F. P. Daddi, 1982, s. 21. H. A. Hoffner,1967, Bu isim ritüel metinlerinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir. KUB XXIX 7 Ö.y F. P. Daddi, 1982, s. 17. Biçiciler, hasat iģçisi. A. Ünal, 2007, 625. H. A. Hoffner,1967, LÚ SIPA DINGIR-LIM Tanrının Çobanları ifadesinin geçtiği metin yerleri; KBo XXIII 52 III 10, 1592 II 19, KBo XX 104 Ö.y. 10, KBo XXV 24 Ö.y. (?) 11, KUB XXV 31 Ay. 13, KUB XLIV Ay. 15, 16. Kült ile iliģkili olduğu meitn yerleri; KUB VII 23 5, KBo XIII 257 Ö.y. 6, KBo XX 13 Ö.y. 9, KBo XXIII 52 III 12, KUB XLIV 38 Ay. 7. Tanrılar ile iliģkilendirilmiģ oldukları metin yerleri; KUB VI 45 III 13, KUB VI 46 III 52, KUB XVII 18 I 25, KBo XXII 250 I 7, KUB XXXVI 59 I 11, KBo XXVI F. P. Daddi, 1982, s. 23. Ünal, 2007, 571. H. A. Hoffner,1967, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XIII 4 IV 34, 80 KUB XX 51 5, XXV 36 VI 18, KUB XIII 4 IV 59, 62, KUB 17 IV 19, 22, KUB XXIV 3 II 13, KUB XLII 91 II 20. É.NA4 Kaya Tapınağı görevlisi olarak belirtildiği metin yeri; KUB XIII 8 Ay F. P. Daddi, 1982, s. 23. A. Ünal, 2007, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XIII 4 IV 34, 80, KUB XX 10 IV 6, KUB XXV 31 Ay. 12, 18, KUB XIII 4 IV 58, 62, KUB XIII 17 IV 19, 22, KUB XXIV 3 II 12. É.NA4 Kaya Tapınağı görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XXXI 112 II 12, KUB XXXIII 55 II F. P. Daddi, 1982, s. 25. A. Ünal, 2007,

133 UGULA LÚ.MEŠ SIPA 551 Çobanların BaĢı 552 Zanaatkarlar LÚ KÙ.DIM 553 Kuyumcu 554 LÚ BUR.GUL 555 TaĢ ĠĢleyicisi 556 LÚ DUG.GA5BUR 557 Çömlekçi 558 LÚ AD.KID 559 KamıĢ/Sepet Dokumacısı, Hasırcı 560 LÚ UŠ.BAR 561 Dokumacı 562 LÚ TÚG 563 Terzi Bu isim bayram metinlerinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir; KBo XVII 100 I 13, KBo XX 74 III 8, KUB XXV 27 II 11, 12, KUB XXV 31 Ay. 11, KUB XL 73 IV F. P. Daddi, 1982, s. 25. A. Ünal, 2007, Bu isim bayram metinlerinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir. KBo XVII 100 I 13, KBo XX 74 III 8, KUB XXV 27 II 11-12, KUB XXV 31 Ay. 11, KUB XL 73 IV F. P. Daddi, 1982, s Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XXXVIII 12 I 2, KUB L 87, 7-9 (?) 554 F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s. 43. A. Ünal, 2007, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KUB XXXVIII 12 I F. P. Daddi, 1982, s. 48. H. A. Hoffner,1967, 45, 54. TaĢçı, taģ ustası. A. Ünal, 2007, 87, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KBo II 1 I 23-25, II 4-6, KUB XXXVIII 12 I 10, 16, Kült ile olan bağlantılarının yer aldığı metin yerleri; KUB XXX 35 I 6, KBo XIII 248 I 24, KBo X 30 II F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s. 54. LÚ DUG.SILÀ.BUR, LÚ BAHAR, Ünal, 2007, 83, 95.H. A. Hoffner,1967, Tapınak görevlisi olarak belirtildiği metin yerleri; KBo II 1 I 23-25, KUB XXXVIII 35 Ö.y 8, Bir kült merkezi ile iliģkilendirilmiģ olduğu metin yeri; KBo VIII 35 Ö.y F. P. Daddi, 1982, s. 56.C. W. Carter, 1962, s. 179.A. Ünal, 2007, 7. H. A. Hoffner,1967, Bu isim bayram metinlerinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir. KUB X 18 V 7, KUB XLIV 13 IV 9 (?), KUB X 87 r F. P. Daddi, 1982, s. 50.A. Ünal, 2007, 766. H. A. Hoffner,1967,

134 Tablo 1 de isimleri belirtilen kiģilerin Hitit toplumu içerisindeki durumları hakkında yeterince bilgi yoktur. Bu görevlilerin bir kısmı esir edilmiģ kimseler olabileceği gibi bir kısmı da saray tarafından çalıģtırılan hür vatandaģlardan da olabilir. 565 Burada kült görevlileri sınıfının esirlerden ziyade hür insanlardan oluģtuğunu kabul etmek gerçekçi olacaktır. Ancak tapınaklarda görevlendirildiği bilinen esir insanlar (NAM.RA) hakkında da metinlerde yeterince bilgi vardır. Bu kiģilerin ise tapınaklarda muhtemelen daha çok kas gücüne dayalı iģlerde çalıģtırılıyor olmaları gerçekçi bir yargı olabilir. Tapınaklarda esir edilmiģ kiģiler ve onların çalıģma durumuna iliģkin bilgiler ilerleyen sayfalarda daha geniģ olarak ele alınmıģtır. Bundan sonraki kısmında, yukarıdaki listede yer alan tapınak görevlileri biraz daha geniģ olarak ele alınacaktır. Bu görevlilerin yapmıģ oldukları iģler ve eğer varsa hem idareci hem de iģçi olarak tapınağın ekonomik yapısı içerisinde ne gibi vazifeleri üstelendikleri daha ayrıntılı olarak izah edilmeye çalıģılacaktır. IV.1. Kült Görevlileri Hitit dininin oldukça geniģ ve çeģitlik gösteren bir panteona sahip olması nedeniyle çok sayıda ve farklı türde rahibe ihtiyaç duyulmaktaydı. Daha açık bir ifade ile tanrıların sayılarındaki ve mahiyetlerinde çeģitlilik onlar adına yapılan törenlerin de çeģitlenmesine yol açıyordu. 566 Bu nedenle farklı ritüellerin ancak farklı kült görevlileri tarafından yapılması gerekiyordu. Kült görevlilerinin çeģitlenmesindeki sebep bu duruma dayanmaktaydı. Tapınaklarda görevli olan hem kült (rahip ve rahibeler) hem de külte yardımcı kiģiler(falcı, Ģarkıcı ve müzisyenler vb.) hakkında dini içerikli pek çok metin sayesinde önemli 563 Bu isim ritüel metinlerinde yer aldığı için listeye eklenmiģtir. KUB XXVII 67 II F. P. Daddi, a.g.e., 1982, s. 49. Çırpıcı, çamaģırcı, terzi. A. Ünal, 2007, 82, H. G. Güterbock,1975a, s. 130, G. McMahon, 1995, s

135 bilgiler edinilmiģtir. Ancak bu kiģilerin sahip oldukları sosyal ve yasal konum hakkında net sayılabilecek bilgiler mevcut değildir. 567 Bu nedenle konu ile ilgili dolaylı yoldan elde edilen bilgilerle yorumlar yapılabilir. Buna göre köylerde görevli rahiplerin, sosyal sınıf içerisinde önemli bir konumda olmayabilecekleri ancak Ģehirlerde ve büyük ölçekli tapınaklarda çalıģan görevli rahiplerin kraliyet ailesinin gördüğü itibarla yarıģır bir derecesi olduğu düģünülmektedir. 568 Bu kiģiler daimi bir Ģekilde tapınakların himayesi ve güvencesi altındaydılar ve tapınağın kutsal sınırları dıģında, tapınağa yakın ve tapınak mülkiyetine ait yerlerde aileleri ile birlikte yaģamaktaydılar. 569 Tapınak görevlileri içerisinde ilk sırada ve en üst konumda ruhban sınıfı yer almaktaydı. 570 Bu sınıf, küçük bir tapınakta en az iki veya üç kiģiden oluģabiliyordu. 571 Ancak tapınağın boyutu büyüdükçe bu sayı da doğal olarak artmaktaydı. Bu din adamlarının kendi aralarında belli bir hiyerarģik düzenleme içerisinde bulunduğu anlaģılmaktadır. 572 Bu hiyerarģide yer alan kült görevlilerinin en dikkat çekenleri LÚ.MEŠ SANGA, LÚ.MEŠ GUDÚ ve SAL.MEŠ AMA.DINGIR-LIM olarak isimlendirilen görevlilerdir. LÚ.MEŠ SANGA Bu ideogramın doğrudan çevriliģi rahipler Ģeklinde olup en üst düzey rahipleri nitelediği düģünülmektedir. 573 Bu durumda metinlerde karģılaģılan ve ismin tekil yapısı olan LU SANGA ile de en yüksek mevkide bulunan din adamı/rahip anlatılmaya çalıģılıyor 567 V. Souček, 1979, s H. A. Hoffner, 1969, s A. Goetze, 1957, s C. Zimmer-Vorhaus, 2011, s H. A. Hoffner, 1987, s A. Süel, 1985, s G. McMahon, 1995, s

136 olmalıdır. 574 Ġdeogramın Hititçe karģılığının šankunniš 575 olduğu anlaģılmıģtır. Kelime muhtemelen Akadca ŠANGÛ dan 576 gelmektedir. Bahsi geçen tüm kelimelerin geleneksel tercümesi rahip Ģeklindedir, ancak rahipliğin sınırlarının tespitiyle ilgili bir belirsizliğin olduğu da unutulmamalıdır. 577 Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde rahipler sınıfı içerisinde SANGA GAL.GAL ve SANGA TUR.TUR gibi bir ayrıma gidilmiģtir. Kanaate göre ilk belirtilen kiģiler üst derecedeki (yüksek) din adamları, ikinci belirtilen kiģiler ise alt derecedeki (küçük) din adamları olmalıdır. 578 Bu durum, LÚ.MEŠ SANGA içerisindeki hiyerarģik yapılanmayı kanıtlamakla birlikte konuya iliģkin birtakım ipuçları da vermektedir. Rahiplerin dini görevlerinin yanı sıra tapınakların idaresinden de sorumlu oldukları anlaģılmaktadır. Onlar bir çeģit yönetici gibi tapınağı yönetiyorlardı. Tapınak görevlilerine ait direktif metinlerinde tapınağın yönetiminden sorumlu iki rahip olduğu bildirilmektedir. 579 Bunlardan birisi tapınak organizasyonunun sürekli kontrolünden sorumlu iken, diğer rahip ise çoban, çiftçi vb. üreticilerden alınan ürün ve malların tapınağa sevkini denetlemekle görevliydi. Metinlerde bu iki rahibin ismi doğrudan verilmemektedir. 580 Her ne kadar isimleri bilinmese rahip ( LÚ SANGA) sınıfının bir üyesi oldukları düģünülmektedir. 574 A. Süel, 1985, s Bu isim kült ile ilgili pek çok metinde geçmektedir. Ancak sadece bir yerde tapınak görevlileri ile birlikte kaydedilmiģtir; KBo XIX 28 Ay. 2; M. Weeden, 2011, s Yüksek rütbeli rahip, web1 577 H. G. Güterbock,1975a, s A. Süel, 1985, s KUB XL 63 IV 6-8; A. Süel, 1985, s A. Taggar-Cohen, 2006, s Bu bilgiye göre yönetici konumunda bulunan iki rahipten birisi kült iģlerinden sorumlu iken diğer rahip ise tapınaktaki ekonomik nitelikteki eylemlerden sorumlu tutulmaktaydı. 124

137 Rahiplerinin genel vazifelerinin tapınak ve tapınak görevlilerinin idare edilmesi, yılın belli dönemlerinde yapılan bayram törenlerinin gerçekleģtirilmesi ve rutin sunumların yapılmasından oluģtuğu anlaģılmaktadır. Bilhassa günlük sunumlarda rahiplere önemli bir görev düģmekteydi. Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinden günlük sunum amacıyla tanrıya sunulan yiyecek ve içeceklerle ilgili; Eğer o gün [hepsini] yemeyi, içmeyi [başarabilirseniz] onları yiyiniz, içiniz. Eğer onları bitiremezseniz [onları] üç gün yiyiniz ve içiniz. Fakat [siz] bağış? Ekmeğini karılarınıza, çocuklarınıza, hizmetkarlarınıza[vermeyiniz]. Bira ve şarap tanrıların eşiğinden [(dışarıya) çıkmasın] 581 denilmektedir. AnlaĢılana göre tanrılara günlük olarak sunulan libasyonlar rahiplerin sorumluluğuna veriliyor ve sadece onlar tarafından tüketilebiliyordu. LÚ.MEŠ GUDÚ Metinlerde LU.MEŠ SANGA nın ardından ismi verilen rahipler LÚ.MEŠ GUDÚ lardır. 582 Tapınak görevlileri içerisinde ismini günümüz dillerine çevirmenin en zor olduğu kiģilerden birisi olan bu rahiplerin ismi kimi yerlerde tekil yapıda ( LÚ GUDÚ) kullanılmıģtır. Kelimesi kelimesine bu ismin tam karģılığı, Akadca sı PAŠĪŠU 583 olan merhemli, (kutsal yağ ile) yağlanmıģ kiģi/kiģiler dir. 584 Direktif metinlerinde SANGA lardan sonra isimleri yazıldığı için onların daha alt derecedeki bir din adamı sınıfı olduğu düģünülmektedir. 585 Üstelik ilgili kataloglar tarandığında onların çoğunlukla kült, özellikle de Hatti kökenli kült ileilgili alanlarda oldukları görülmektedir. 586 Örneğin, Arinna kentinde gerçekleģen bir bayram ile ilgili 581 KUB XL 63 I 12 20, KUB XIII 5 II 6 12; A. Süel, 1985, s G. McMahon, 1995, s Rahip, YağlanmıĢ, web2 584 H. G. Güterbock,1975a, s. 129, A. Süel, 1985, s A. Taggar-Cohen, 2006, s

138 ritüel metinlerinde, kral kente geldiğinde iki GUDU rahibi tarafından karģılandığı ve ardından törende de krala eģlik ettikleri belirtilmektedir. 587 LÚ GUDÚ ismi metinlerde çoğunlukla šip(p)and-/šippand-(kurban sunmak, içki sunmak, 588 içilen içkinin bir kısmının yere dökülmesi 589 ) kelimesi ile birlikte geçmesi 590 onun kült törenindeki libasyon aģamasında görev yapan (belki de kurbanların çeģidini ve miktarını seçen bir rahip) olduğunu düģündürtmektedir. 591 Eğer düģüncenin doğruluğu kabul edilirse LÚ GUDÚ olarak isimlendirilen rahiplerin tapınakların ekonomik faaliyetleri içerisinde idareciden çok uygulayıcı bir rolü olduğu söylenebilir. SAL.MEŠ AMA.DINGIR LIM Ġsmi tanrı anaları Ģeklinde çevrilebilen SAL.MEŠ AMA.DINGIR LIM ( SAL AMA.DINGIR LIM tanrı anası ) görevlileri tapınaklarda vazifeli kadın rahibeleri ifade etmektedir.ancak bu rahibeler sıradanlıktan öte, tapınaklarda görev yapan kadın görevlilerin en yüksek mertebesini teģkil etmektedirler. 592 AMA.DINGIR-LIM ideografik yazımının Hititçe karģılığı bilinmektedir. Šiwanzanniš olarak okunan kelimenin de tam tercümesi tanrı anası Ģeklindedir. 593 Hem Sumerogramı ve hem de Hititçesinin oldukça sık olarak metinlerde rastlanıldığı bu rahibeler tapınaklarda ayinlere katılıyor, günlük kültün icaplarını yerine getiriyor ve önemli 587 KBo XXX 165 I 2-10;M.Popko, Eine Heilige Stadt der Hethiter, StBoT, Band 50, 2009, s A. Ünal, 2007, s E. H.Sturtevant, 1931, s KUB XX 84 Öy. 5, KUB XX 87 I 10; A. Goetze, Hittite šipant-, JCS, Vol. 23, No. 3, 1971, s. 80, A. Taggar-Cohen, 2006, s. 238, A. Süel, 1985, s H. G. Güterbock,1975a, s

139 bayramlarda 594 baģ icracı olarak rol oynuyorlardı. 595 Bu nedenle onların tapınaklarda kısmen de olsa idareci olarak söz sahibi oldukları düģünülebilir. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde bu görevliler, LU.MEŠ SANGA ve LÚ.MEŠ GUDÚ lardan sonra sayılmaktadır. 596 Bu sıralama muhtemelen onların tapınak görevlileri içerisindeki hiyerarģik konumlarıyla ilgili olmalıdır. Bu bilgiden yola çıkılarak söz konusu bu rahibelerin kült açısında tapınaklarda söz sahibi oldukları da ifade edilebilir. Tanrı anaları olarak nitelenen rahibelerin dıģında, Hitit tapınaklarında görev yapan rahibelerden bir diğeri de NIN.DINGIR dir. Resmi kült görevleriyle ilgilenen bir rahibe olduğu düģünülen bu kiģinin isminin Hititçe karģılığı henüz bilinmemektedir. Pek çok bayram metininde karģılaģılan NIN.DINGIR in esasen görevinin mahiyeti henüz net olarak anlaģılabilmiģ değildir. Ancak bu rahibenin tapınakların sahip olduğu depolarla iliģkisini düģündüren birtakım bilgiler de yok değildir. Hitit takviminin önde gelen bayramlarından birisi olan nuntarriyašhaš bayramının anlatıldığı bir metinde 597 çoğunlukla kült töreni sırasında ihtiyaç duyulan malzemelerin depolardan sağlanması konusunda bu rahibeye de iģ düģtüğü anlaģılmaktadır. Kült görevlilerine iliģkin bir not olarak belirtmek gerekir ki, tapınak içerisinde en üst seviyedeki görevlilerden ikisini ifade eden šankunniš Hitit kralını, šiwanzanniš ise Hitit 594 Hattuša da kutlanan bayramlardan birisi EZEN MEŠ SAL MEŠ AMA.DINGIR LIM Tanrı Analarının Bayramı ismin taģımaktadır. 595 M. Darga, 1974, s KUB XIII 4 II 35-36, KUB XIII 5 III 5-10, KUB XXXI 94 III 6-10; A. Süel, 1985, s KUB X 48 I 1-4; A. Taggar-Cohen, 2006, s

140 kraliçesini 598 iģaret ediyor olmalıdır. 599 Hitit kralı en üst sevideki rahip sıfatıyla dinsel törenlere baģkanlık ederken, kraliçe ise en üst seviyedeki rahibe unvanıyla ona eģlik etmekteydi. Bu durumda, Hitit rahibelerinin en üst basamağını iģgal eden kraliçenin 600 en üst düzey rahibeyle, benzer Ģekilde kralın da en üst düzey rahiple eģitlenmesi doğal bir sonuçtur. Kral LÚ.MEŠ SANGA ların en üst düzeyli rahibi, kraliçe ise SAL.MEŠ AMA.DINGIR LIM in en üst seviyedeki rahibesiydi. IV.2. Külte Yardımcı Olan Görevliler Hitit tapınaklarında pek çok görev ve bu görevlere atanmıģ olan kiģilerin olduğu görülmektedir. 601 Bu nedenle tapınaklarda rahip ve rahibelerin dıģında Ģüphesiz pek çok görevli daha bulunmaktaydı. Bu görevlilerin bir kısmı doğrudan doğruya kült ile ilgili rutin iģlerle ilgilenirken bir kısmı ise tapınağın üretimine katkıda bulunuyordu. Hititçe çivi yazılı metinlerde tapınaklarda görevli olan çok sayıdaki zanaatkâr ve hizmet görevlisine iliģkin isimler verilmektedir. 602 Karahna Ģehri envanter metinlerinde tapınakta görevli olan LÚ.MEŠ hilammatteš görevlileri içerisinde É.GIŠ.KIN.TI/ çalıģma evi ne ait olan görevlilerin 603 isimleri Ģöyle sıralanmaktadır; şimdi saraydan verildi. LÚ.MEŠ GUB?BA? lar, bir mızrak taşıyıcısı, bir kapıcı, bir sofracı, bir şarkıcı rahip(?)bir ilahi söyleyen, bir arkammi-çalgıcısı, bir kuş yetiştiricisi, bir 598 SAL AMA.DINGIR LIM, šiwazanniš ve Hitit kraliçesi arasındaki iliģki II. Muršili nin üvey annesini, eģi Gašulawiya yı öldürmekle suçladığı KBo VI 8 nolu metin ile de sabittir. Bu metinde II. Muršili, üvey annesini olan Tavananna yı Tanrı Analığı ndan azlettiğini ifade etmektedir. Metnin tam çevirisi için bkz. I. Singer, 2002, s H. G. Güterbock,1975a, s M. Darga, 1974, s V. Souček, 1979, s E. Floreano, The Role of Silver in the Hittite Empire, Alt. Forsch., Band 28, 2001, s H. G. Güterbock,1975a, s Bittel, 1976, s

141 çömlekçi tahsis edildi. Toplam; yirmi altı tapınak müstahdemi. Aralarında merhemli rahip,bir yazıcı, bir tahta tablet yazıcısı, bir kâhin, iki şarkıcı, bir sofracı,bir aşçı, iki yemek sunan, bir mızrak taşıyıcısı, bir kapıcı,bir şarkıcı rahip(?), bir ilahi söyleyen, bir arkammi-çalgıcısı,bir saki, iki ekmekçi, bir sucu, iki önavlu yıkayıcısı, bir kuş yetiştiricisi, bir çömlekçi, bir ezme imalcisi (vardır).(bunlar) tapınak müstahdemi(dir). 604 Bu metinde bir önceki metinde mutfak beyleri olarak nitelenen kiģilerin aynı zamanda çalıģma evi içerisinde de yer aldıkları görülmektedir. Buna göre, çalıģma evinde görevli olan kiģilerin bir kısmının da kült ile ilgili yardımcı faaliyetlerde bulunuyor olduğu anlaģılabilir. Hattuša daki Büyük Tapınak ın güney bölgesi yakınlarında bulunan bir metin de Karahna Ģehri envanterlerine benzer bilgiler sunmaktadır. Metnin hemen baģlarında DUMU.HI.A É.GIŠ.KIN.TI çalıģma evinin çocukları baģlığı altında iki yüz beģ kiģilik bir isim listesi bulunmaktadır. Listede on dokuz yazıcı, otuz üç ahģap yazıcısı, otuz beģ büyü yapan rahip ve on Ģarkıcı kaydedilmiģtir. 605 Kalan altmıģ beģ kiģinin kaydedildiği metin ilgili kısımları ise kayıp olduğu için burada görevli olan kiģiler hakkında baģka bilgi elde edilememektedir. Ancak metnin Karahna daki emsaliyle benzer Ģekilde devam ettiği ancak Hattuša nın Büyük Tapınak ının boyutları sebebiyle çalıģan sayısının daha fazla olduğunu düģünmek hatalı olmayacaktır. Bayramlarda yapılan bağıģların konu edinildiği bir metinde toplam on iki müstahdemden bahsedilmektedir. 606 Bunlardan ikisi aģçı, ikisi fırıncı, ikisi saki, ikisi sepetçi, ikisi çömlekçi ve ikisi de Ģarkıcıdır.Bayramlara iliģkin metinlerde ayrıca LÚ GEŠTIN/ Ģarap 604 KUB XXXVIII 12, Ö.y. I8-17; M. Darga, 1973, s. 13, KBo XIX 28 Ay. 1, KUB XXXVIII 12 I 17; M. Weeden, 2011, s. 86, KBo II 1 I 26-25; C. W. Carter, 1962, s. 61,

142 iģçisi/tüccarı 607 olarak geçen bir kiģi daha vardır. Bu kiģi listelerde tapınak görevlileri arasında yer almasa da bayram zamanlarında tapınaklar adına görev yaptığı düģünülmektedir. Tapınaklarda görevli olan kiģilere iliģkin bilgi veren kaynaklardan birisi de Arnuwanda ve Ašmunikal çiftinin Kaška saldırıları sonucunda yapmıģ oldukları dua metinleridir. Bu metinlerde geçen; Onlar rahipleri, kutsal rahibi, rahibeleri, merhemli rahibi, müzisyenleri, şarkıcıları, aşçıları, fırıncıları, saban sürenleri ve bahçıvanları bölüştüler (kaçırdılar) ve kendi hizmetleri adına kullandılar 608 ifadeleri dikkat çekmektedir. AnlaĢılana göre Kaška saldırısına uğrayan kentlerdeki tapınaklarda görev yapan kiģiler, Hitit Devlet inin diğer kentlerindekinden pek de farklı değildir. Bu nedenle söz konusu görevlilerin sıradan bir Hitit tapınağında rahatlıkla görülebilecek kiģiler olduğunu söylemek hatalı olmaz. Kült görevlileri içerisinde erkek ve kadın Ģarkıcılar önemli bir yer alırlar. Bu kiģiler için metinlerde LÚ NAR Ģarkıcı veya müzisyen, SAL.MEŠ SÌR Ģarkıcı kadınlar ideogramları kullanılır. 609 Bu kiģilerin tapınaklardaki görevi doğrudan kült törenleri ile ilgiliydi. Onlar tören sırasında müzik yapar ve törene katılan kiģilerin maneviyatlarını yükseltmeye çalıģırlardı. ÇalmıĢ oldukları çalgı aleti de genellikle dinsel törenin yapıldığı tanrı ile ilgili olurdu. Örneğin Tanrıça Ġnanna ya yönelik bir törende, bu tanrıça ile iliģkilendirilen bir çalgı aleti (GIŠ D INANNA) kullanırlardı. 610 ġarkıcıların isimleri de çalmıģ oldukları müzik aletine göre de değiģebiliyordu. Kült töreninde flüt falan bir çalgıcıya LÚ GI.DÍG flüt çalıcısı 611 veya LÚ.GIŠ BALAG.DI davul çalıcısı 612 ismi verilebiliyordu. ġarkıcılara kült törenlerinde farklı 607 KBo XXI 82 IV 15; F. P. Daddi, 1982, KBo LI 17 III 4-7; I. Singer, 2002, s Konuya iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. M. Darga, 1974, s. 240, H. Otten, 1971, s I. Singer, 1984, s F. P. Daddi, 1982, s

143 gruplardaki dansçılar ( LÚ HUB.BÍ 613 ) da eģlik etmekteydi. 614 ġarkıcıların kültün etnik kaynağına uygun olarak Hatti, Luwi, Hurri veya Babil dillerinde söyledikleri Ģarkılara/ilahilere danslarıyla eģlik eden 615 bu görevliler, kült programlarında geniģ bir yeri iģgal etmekteydiler. 616 Tapınaklarda görevli kiģilerin bir kısmı da mutfak ve ona bağlı alanlarda çalıģıyordu. Bu kiģiler, hem tanrılar hem de rahipler için yemek ve içki hazırlamakla sorumluydu. 617 Tapınak görevlileri hakkındaki direktif metinlerinde isimlerinden bahsedilen çömlekçi, aģçı, saki, fırıncı ve bira yapıcısı gibi iģ kollarından oluģan bu görevliler, toplu halde mutfak personeli ifadesini çağrıģtıran ancak tam çevirisi mutfak beyi olan EN/BEL UTÚL 618 olarak isimlendiriliyordu. 619 Bu kiģiler günlük kurbanlar için tanrıların yiyeceklerini ve içeceklerini hazırlayan ve mutfağın her türlü iģini gören kiģilerdir. 620 Onlar tapınaklarda tanrıların günlük sunularını hazırlıyor ve çalıģmıģ oldukları kurumların kurallarına titizlikle uyuyorlardı. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde; Ayrıca bütün tanrıların mutfak beyleri olan sizler, saki, sofracı, aşçı, fırıncı, şarapçı. Tanrıların ruhuna karşı çok saygılı olunuz. Sonra tanrıların kurban ekmeğine ve kurban içkisine (karşı) saygılı olunuz. Onların (ekmek) bölme yeri 613 H. A. Hoffner,1967, 33. (Köçek, dansöz, akrobat. A. Ünal, 2007, 218)KBo X KBo XI 67, ABoT 5+KBo XVII 9+KBo XVII 20+KBo XX 5+KBo XXV 12, KBo XXII , KBo XXI 68. Bu isim ne kült envanterleri listelerinde ne de tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde geçmektedir. Ancak bayramların anlatıldığı metinlerde rastlanmaktadır. Kelime anlamı dansçı, akrobat olan bu kelimenin çoğul kullanıldığı ( LÚ.MEŠ HUB.BÍ) yerler de vardır. 614 A. Taggar-Cohen, 2006, s I. Singer, 1983, s M. Darga, 1974, s. 240, A. Goetze, 1957, s Kelimenin tapınaklarla ilgili geçtiği metin yerleri; KUB XIII 4 III 55, 60, IV 79, KUB V 4 I 51, KUB V 5 II H. G. Güterbock,1975a, s A. Süel, 1985, s

144 süpürülmüş (ve) su sepilmiş olsun. Ayrıca domuz (ya da) köpek eşikten geçmesin. Siz yıkanmış olunuz. Temiz elbiseler giyiniz. Ayrıca (bütün) kıllarınız ve tırnaklarınız kesilmiş olsun 621 Ģeklindeki genel direktiflerle, bu personelin çalıģma hayatının disiplin altında tutulduğu anlaģılmaktadır. Metinden kült görevlilerinin sadece kültün ihtiyaçları çerçevesinde görev yaptıkları anlaģılabilir. Ancak konunun böyle olması pek olası değildir. Mutfak görevlileri muhtemelen, oldukça kalabalık bir iģgücüne sahip olan tapınaklardaki diğer görevlilerin de ihtiyaçları için çalıģıyor olmalılardır. Tapınaklar sahip oldukları atölyeler ve depolar nedeniyle güvenlik konusunda oldukça temkinli davranılan alanlardır. Metinlerden, tapınakların güvenliğinden sorumlu oldukları anlaģılan görevlilerin var olduğu açık bir Ģekilde anlaģılmaktadır. Güvenlik konusunda tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde Ģu talimatlar yer almaktadır; dışarıda nöbetçiler nöbet tutsunlar. Tapınakların içinde tapınak adamları bütün gece boyunca dolaşsınlar ve onlar uyumasınlar. Her gece yüksek dereceli bir rahip devriyeleri yönetsin. 622 Metnin devamında güvenlik konusunda zaafı olanların ölüm cezasına çarptırılacağı da belirtilmektedir. Tapınakta çıkacak bir yangın ise felaket anlamına gelmekteydi. Bir yangın durumunda; tapınak tek başına mı mahvolur? Hattuša (ve) kralın malı da mahvolmaz mı? Suçu işleyen soyuyla birlikte mahvolacak(tır). Tapınakta olanlardan bir kişi bile hayatta kalmayacak 623 denilerek, yangın konusunda ne kadar duyarlı olunması gerektiği vurgulanmıģtır. Hem güvenlik hem de yangın konusundaki bu hassasiyet oldukça makul karģılanabilir. Çünkü tapınak depoları aynı zamanda devlet hazinesi olarak kullanıldıkları için bu depolarda yer alan mallar Hitit Devleti nin bekası için de önem taģımaktaydı. 621 KUB XIII 4 III 55-63, KUB XIII 6 III 8-15, KUB XIII 5 III 26-35;A. Süel, 1985, s KUB XIII 4 III 9-13, KUB XXVII 31 IV 10-15; A. Süel, 1985, s KUB XIII 4 III 50-54, KUB XIII 5 III 20-25, KUB XIII 6 III 1-5; A. Süel, 1985, s

145 Hitit tapınaklarında görevli diğer memurlardan diğer ikisi de LÚ tazelliš ve LÚ haminaš tır. Bu isimlerden yüksek bir rahip olduğu anlaģılan tazelliš in tam olarak neyi ifade ettiği henüz anlaģılabilmiģ değildir. 624 Ancak A.Goetze bu ismin LÚ GUDU nun Hititçe karģılığı olduğu düģünmektedir. 625 Bazı metinlerde 626 her iki ismin yan yana verilmiģ olması tazelliš ile LÚ GUDU rahiplerinin farklı olduğunu düģündürtmektedir. Ancak Hititlerin, altı yüz yılı aģkın din yaģamları süresince yabancı bir isim olan tazelliš ile LÚ GUDU unvanlarının zamanla farklılaģtırarak kullanmıģ olduğunu düģünmek daha olasıdır. 627 Diğer isim olan haminaš ise muhtemelen LÚ ŠÀ.TAM ideogramıyla yazılan, depolama alanlarının sorumlusunu veya mabeyinci 628 /teģrifatçıyı ifade eden kiģi olmalıdır. Bu nedenle tapınakların ekonomik faaliyetleri kapsamında en önemli görevlilerden birisi olduğu düģünülmektedir. Hem tazelliš hem de haminaš, šankunniš e göre daha alt bir mertebeyi ifade etmektedir. 629 Bu iki görevlinin kral ile mevki kıyaslamasına uğraması tuhaf karģılanabilir. Ancak Hitit kralının baģrahip unvanına sahip olması nedeniyle bu durum son derece normaldir. Bahsi geçen tapınak görevlilerinin büyük kısmı Hattuša yı çevreleyen surların içerisinde, kent yaģamını oluģturan diğer kiģilerle birlikte yaģıyorlardı. Doğrudan doğruya bu durumu kanıtlayacak bir belge elde olmamasına rağmen, Šarišša, Šapinuva, Tapigga vb. Hitit kentlerinde de tapınak görevlileri var olup, muhtemelen benzer koģullarda çalıģıyor ve yaģıyorlardı H. G. Güterbock,1975a, s A. Goetze, 1957, s KUB XLI 28 II 13 ve 29 III Y. Arıkan, Hitit Kültünde Bir Görevli: LU tazelli, V. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 2005, s A. Ünal, 2007, s H. G. Güterbock,1975a, s B. J. Collins, 1997, s

146 IV.3. Çiftçiler ve Çobanlar Tapınak görevlileri ile ilgili talimat metinlerinden Hitit tapınaklarında görevli olan kiģilerin hangi iģ kollarında çalıģmıģ oldukları anlaģılmaktadır. Bu durum ayrıca tapınakların faaliyet gösterdikleri üretim alanları hakkında da bilgi vermektedir. Söz konusu bilgilere göre tapınaklarda görevli olan kiģiler arasında çiftçiler ve çobanların önemli bir yeri vardır. Talimat metinlerinin hatırı sayılır bir kısmını oluģturan bu görevlilerin, tarımsal ve hayvansal üretim ile tapınaklara önemli katkılar sağladıkları anlaģılmaktadır. 631 Metinlerde kendilerine uzun bir yerin ayrılmıģ olması, bu görevlilerin ve yapmıģ oldukları iģlerin tapınaklar açısından taģımıģ olduğu önemi hissettirmektedir. Tapınakların oldukça geniģ arazilere sahip oldukları çeģitli metinlerde açıkça görülebilir. Bu durum hiç Ģüphesiz Hitit Devleti nin idarecilerinden kaynaklanıyordu. Kralların zaman içerisinde, arazi dağıtımında tapınaklara belli bir oranda pay verdikleri görülmektedir. Bu durumu arazi tahsisine iliģkin metinlerde 632 görmek mümkündür. Metinlerde tapınakların sahip olduğu bu araziler, A.ŠÀ (arazi 633 ) ve DINGIR (tanrı) kelimelerinin birleģmesinden oluģan A.ŠÀ DINGIR LIM tanrıların arazileri 634 ile ifade edilmektedir. Bu arazileri iģleyenlere de LÚ.MEŠ APIN.LAL çiftçiler/tapınak arazisini iģleyen kiģiler denilmektedir. 635 Ayrıca bu ismin LÚ MEŠ APIN.LAL DINGIR LIM Tanrının Çiftçileri Ģeklinde kullanımı da görülebilmektedir. Bu 631 V. Souček, 1979, s CHT II 633 E. H. Sturtevant, 1931, s A.ŠÀ DINGIR LIM KUB XIII 3 IV 15; A. Goetze, 1955c, s KUB XXIV 3+KUB XXXI 144 II 10-17; I. Singer, 2002, s A. Süel, 1985, s

147 kiģiler tanrılara ait olduğuna inanılan ancak kendilerine tahsis edilen tapınak arazilerini yine tapınak adına iģleyerek tapınakların ekonomik girdisine önemli katkılar sunuyorlardı. 636 Tapınaklarda görevli olan çiftçi ve çobanların bağlı olduğu bir idareci bulunmaktaydı. Söz konusu kurum bir tapınak olduğu için bu kiģilerin baģında, tapınağın dini açıdan da önem taģıyan idarecilerinden birisi olan LÚ SANGA rahip yer almaktadır. 637 Tapınak görevlileriyle ilgili talimat metinlerinden rahiplerin bu iģ ile ilgili sorumluluklarından bahsedilmektedir. LÚ.MEŠ APIN.LAL genel bir isim olup tapınaklarda görev yapmakta olan ve doğrudan toprağı iģlemekle görevli olan pek çok çiftçiyi kapsıyordu. Bu kiģilerin dıģında yine çiftçi olarak değerlendirilebilecek tapınak görevlileri de vardır. Bu kiģiler Ģarap yapımcısı, 638 at yetiģtiricisidir. 639 Metinlerde tapınak görevlisi olarak LÚ hilammateš içerisinde sayılmıyor 640 olsa da özellikle bayram ve ritüel metinlerinde geçen ve tapınaklarla iliģki olduğu anlaģılan ve çiftçi bölümüne dahil edebilecek bazı görevliler daha vardır. Arıcılar 641 ve biçiciler 642 bu kiģiler arasındadır. Tapınakların hayvan sürüleriyle ilgilenen görevlileri de mevcuttur. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde bu kiģilerin çobanlık mesleği içerisinde yapmıģ 636 V. Souček, 1979, s KUB XIII 4 IV 12, KUB XL 63 IV 6-8; A. Süel, 1985, s LÚ NU.GIŠ.SAR.GEŠTIN 639 LÚ ANŠE.KUR.RA, LÚ SIPA.ANŠE.KUR.RA 640 Tapınak görevlilerini ifade eden bu isim yalnızca üç metinde geçmektedir: KBo II 1 I 23, II 4, KUB XXXVIII 12 I 3-5, KUB XXXVIII 15 I 5, 6, 11, I 12 17, II 4, 9 IV 11, 16. Sadece bu metin yerlerinden alınan bilgilere göre tapınak görevlilerine iliģkin bir sınır belirlenemez. Bu görevliler hakkında daha fazla bilgi veren metinler ya ele geçmemiģ ya da yok olmuģ olabilir. Bu nedenle LÚ hilammateš içerisinde doğrudan yer almayan baģka görevlilerin de konuya dâhil edilmesi olağan karģılanmalıdır. 641 LÚ NIM.LÀL : KBo XIV 142, KBo XXII 246 II 15, III LÚ ŠE.KIN.KUD : KUB XXIX 7 Ö.y

148 oldukları iģlere göre nitelendirildikleri görülmektedir. Tapınaklara bağlı olarak çalıģan çobanlar özellikle Hitit kırsalında bağımsız halde çobanlık yapanlardan farklı olarak, kendileri için değil tapınak adına çalıģırlardı. Tapınakların hayvancılık faaliyetlerini oluģturan bu kiģiler metinlerde çoban 643, koyun çobanı 644 ve sığır çobanı 645 olarak sınıflandırılmıģtır. 646 Doğrudan tapınak görevlileri arasında yer almasa da bayram ve ritüel metinlerinde ismi geçen ve tapınakların hayvancılık faaliyetleri içerisinde olduğu anlaģılan benzer görevliler arasında çobanların baģı 647 ve domuz çobanı da yer almaktadır. 648 Hem çiftçi ve hem de çobanların büyük bir kısmı tapınak arazilerinde ekinlerle veya sürülerle ilgilenen kiģilerdir. Ancak görevlilerin bir kısmı da kült için kurbanlık hayvan veya besin tedarik eden sorumlulardır. Ancak daha önce de ifade edildiği üzere tüm çiftçi ve çobanlar, tapınaklarda tam gün çalıģan ve sadece tapınak adına görev yapan kiģiler olmayabilir. Direktif metinlerde yer alan tanrının tarlası ve kendi tarlanız Ģeklinde ayrımlar 649 ve çobanları tanrılara sunacağı kurbanlık hayvanları değiģtirmemeleri yönündeki talimatlar 650 bu konuda fikir veren ayrıntılardır. Buna göre çiftçiler ve çobanlar, özellikle taģrada yaģayan sıradan Hitit köylüleri olmalıdır. Bu kiģiler tapınakların kendilerine verdikleri arazileri ve hayvanları, tapınakların belli kurallarına göre iģliyorlardı. Bu kurallar tam olarak bilinmese de 643 LÚ SIPA 644 LÚ SIPA.UDU 645 LÚ SIPA.GUD 646 T. Yiğit, Hititçe Çivi Yazılı Belgelere Göre Çoban, Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Sayı:32, Cilt: 20, 2002, s UGULA LÚ.MEŠ SIPA : KBo XVII 100 I 13, KBo XX 74 III 8, KUB XXV 27 II 11-12, KUB XXV 31 Ay. 11, KUB XL 73 IV LÚ ŠAH : KBo XVII 100 I 13, KBo XX 74 III 8, KUB XXV 27 II 11, 12, KUB XXV 31 Ay. 11, KUB XL 73 IV KUB XIII 4 IV 16-17, KUB XL 63 IV 6-15; A. Süel, 1985, s KUB XIII 4 IV 56-77, KUB XIII 17 IV 17-34; A. Süel, a.g.e., 1985, s

149 belli aralıklarla veya bayramlarda arazilerden ve sürülerden elde etmiģ oldukları varlığın bir kısmının tapınaklara verilmesine dayanması Ģeklinde olabilir. IV.4. Zanaatkârlar Ön Asya nın büyük medeniyetlerinde zanaatkârlar her zaman devlet ya da devlete bağlı olan tapınaklar içerisinde çalıģtırılmıģtır. 651 Ferdiyetçi üretimin teģvik edilmediği merkezi yönetime sahip söz konusu Mezopotamya ve Mısır toplumlarındaki bu zanaat üretiminin benzeri, aynı coğrafik alanı paylaģan Hititler de de görülmektedir. Ekonomik yapılanmaları ve zanaat üretime yönelik çalıģma düzenleriyle tapınaklar Hitit Devleti nin diğer kurumlarından farklı bir öneme sahiptirler. Tapınaklardaki üretim döngüsü içerisinde faal durumda üretim yapan ve çalıģan zanaatkârların da, tapınak görevlileri arasında önemli bir yer edindiği görülmektedir. Zanaatkârlar, tapınağın ekonomik faaliyetlerine önemli derecede katkı sağlayan görevliler arasında yer almaktadır. Tapınak görevlilerinin isimleri üzerine yapılan çalıģmalarda, bu görevlilerin bir kısmı için GIŠ.KIN.TI ideogramının kullanıldığı görülmüģtür. Sözlük anlamı ile zanaatkâr, el iģçisi anlamına gelen 652 bu kelime ile doğrudan doğruya tapınak içerisinde üretim yapan kiģiler kastedilmektedir. 653 Küçük tapınaklarda pek görülmese de büyük tapınaklarda ruhban sınıfının yanı sıra oldukça fazla miktarda zanaatkâr da çalıģtırılmaktaydı. 654 Temelde maden, ağaç vb. maddeleri iģleyerek üretim yapan her türlü zanaatkârın yanı sıra çeģitli gıda maddelerinin üretimiyle ilgili kiģiler de tapınaklarda görev yapmaktaydı. 655 Her ne kadar doğrudan zanaatkâr olarak 651 M. E.Smith, The Archaeology of Ancient State Economies, ANNU REV ANTHROPOL, Vol. 33, 2004, s H. G. Güterbock,1975a, s Ünal, 2007, A. Goetze, 1957, s H. A. Hoffner, 1987, s V. Souček, 1979, s

150 nitelendirilmiyor olsalar da bu kiģilerin de tapınağın üretimine katkı sağlayan insanlar arasında sayılması gerekir. Tapınak görevlilerine iliģkin direktif metinleri baģta olmak üzere ilgili bir çok metinde LÚ hilammateš baģlığı altında tapınaklarda görev yapan pek çok zanaatkârdan bahsedilmektedir. Söz konusu bu zanaatkârlar arasında kuyumcu, 656 taģ iģleyici, 657 çömlekçi 658 ve kamıģ/sepet dokumacısı sayılabilir. 659 Bu zanaatkârlar bilhassa Boğazköy ün Büyük Tapınak ında 660 ve Karahna ġehri nin tapınağında hizmet etmekteydiler. Diğer tapınaklara iliģkin metinler ele geçmediği için bir genelleme yapılamamaktadır. Ancak Hitit Devleti içerisinde yer alan ve belli bir büyüklüğe sahip olan tüm tapınaklarda benzer bir iģgören sınıfının olduğunu düģünmek hatalı olmayacaktır. Çünkü bahsi geçen tapınaklarda ortaya çıkan ihtiyaçlar, bu görevlilerin çalıģtırılmasına neden olmuģtur. Bunun sonucunda benzer ihtiyaçlara sahip olan diğer tapınaklarda da zanaatkârların çalıģtırılmıģ olması gerekecektir. Tapınak görevlileri içerisinde yer alan kuyumcu ve taģ iģleyicilerin yapmıģ oldukları ürünleri tapınaklar tarafından kullanıldığını düģünmek en doğal sonuçtur. Ancak bu görevlilerin ellerinden çıkan ürünlerin sadece tapınaklar tarafından kullanılmıģ olup olmadığı konusunda yorumlar yapılabilir. Çömlekçi ve sepet dokumacılarının zanaat ürünleri de benzer Ģekilde değerlendirilebilir. Her ne kadar konuya iliģkin net bir bilgi elde olmasa da bahsi geçen görevlilerin ürünlerinin sadece tapınak ihtiyaçlarına yönelik olmadığı kabul edilebilir. 656 LÚ KÙ.DIM : KUB XXXVIII 12 I 2, KUB L 87, 7-9 (?) 657 LÚ BUR.GUL : KUB XXXVIII 12 I 2. Darga bu ismi mühür taģı iģleyicisi olarak çevirmiģtir. M. Darga, 1973, s. 13. TaĢçı, taģ ustası. A. Ünal, 2007, 87, LÚ DUG.GA5BUR : KBo II 1 I 23-25, II 4-6, KUB XXXVIII 12 I 10, LÚ AD.KID : KBo II 1 I 23-25, KUB XXXVIII 35 Ö.y H. A. Hoffner, 1987, s

151 Tapınak görevlileriyle ilgili metinlerde isimleri yer almıyor olsa da, bazı bayram metinlerinden tapınaklarda baģka zanaatçıların da çalıģtırılıyor olduğu yönünde deliller vardır. Hitit takviminin önemli bayramlarından birisi olan KI.LAM festivalinin anlatıldığı metinlerin bir bölümünde LÚ.MEŠ AN.BAR 661 demirciler 662, LÚ.MEŠ KU.BABBAR 663 gümüģçüler 664, LÚ.MEŠ URUDU 665 bakırcılar 666, LÚ.MEŠ GUŠKIN.DÍM.DÍM 667 altın iģleyenler 668 ve LÚ AŠGAB 669 derici 670 isimleri geçmektedir. 671 Ġsimleri verilen bu kiģiler bayram dönemlerinde zanaatlarını tapınaklar adına kullanır ve üretim yaparlardı. Bu isimlerin dıģında bayram ve ritüel metinlerinde ayrıca dokumacılar 672 ve terziler 673 de listelenmiģtir. 674 Bugüne dek ulaģabilmeyi 661 KUB XXXIV 86 II 15, KBo XVII 45 Ay. 50, KUB XXIV 1, Daddi, 1982, s. 42. LÚ AN.BAR.DÍM.DÍM. A. Ünal, 2007, KBo XVII 46 Ay. 51, KUB XXXIV 86 II F. P. Daddi, 1982, s. 43.H. A. Hoffner,1967, 63. LÚ.MEŠ KU.BABBAR.DÍM.DÍM. A. Ünal, 2007, KBo XVII 46 Ay. 52, KUB XXXIV 86 II F. P. Daddi, 1982, s. 44.H. A. Hoffner,1967, 64. LÚ.MEŠ URUDU.DÍM.DÍM. A. Ünal, 2007, KBo XVII 46 Ay. 47, KUB XXXIV 86 II 19. Yerel bir külte iliģkin olarak geçmiģ olduğu metin yeri; KBo VIII 124 Ö.y. 11, 668 F. P. Daddi, 1982, s. 42.A. Ünal, 2007, KUB XXXIV 86 IV F. P. Daddi, 1982, s. 45.H. A. Hoffner,1967, 62. Deri iģçisi, ayakkabıcı, kunduracı A. Ünal, 2007, 70. Tapınaklara iliģkin bilgi veren metinlerin bir kısmında UGULA LÚ.MEŠ ASGAB ismi geçmektedir. Dericilerin BaĢı Ģeklinde çevrilebilen bu ismin geçmiģ olduğu metin yerleri; KUB XXX 32+KBo XVIII 190 Ay. 4, KBo XVIII 191 Ö.y. 1; S.Kosak, Hittite Inventory Texts (CTH ), Heidelberg, 1982, s. 63, Hititçe çivi yazılı metinlerde metal iģleyicileri genel manada LÚ SIMUG.A olarak geçmektedir. Daha geniģ bilgi için bkz. S. Erkut, Hititçe Çivi Yazılı Boğazköy Metinlerinde Geçen Sumerce LUSIMUG.A Metal ĠĢleyicileri Hakkında,Tarih AraĢtırmaları Dergisi, 33, 2003, LÚ UŠ.BAR : KUB X 18 V 7, KUB XLIV 13 IV 9 (?), KUB X 87 r LÚ TÚG : KUB XXVII 67 II

152 baģarabilmiģ metinlerde bu kiģilerin, ilgili iģleri yürüten tapınağa bağlı görevliler olduğu yolunda bir cümle yoktur. Ancak canlı bir ekonomik yaģantının olduğu tapınaklarda bu iģlerle ilgilenen birilerinin bulunması da büyük olasılıktır. 675 Zanaatkârlar da rahipler gibi tapınaklarda hem çalıģır hem de yaģarlardı. Hattuša daki Büyük Tapınak yakınlarında bulunan ve alt tabakalarında avlulu, üst tabakalarında ise Ģehir tipi üzeri kapalı sofalı evler muhtemelen sadece rahiplerin değil, memur, tüccar ve zanaatkârlarında yaģadıkları yerdi. 676 Bu açıdan zanaatkârların, tapınağa bağlı çiftçi ve çobanlardan farklı bir konumları bulundukları söylenebilir. Buna göre zanaatkârlar tapınak sınırları içerisinde (belki de aileleri ile birlikte) yaģıyor, tapınaklarda tüm gün görev yapıyor ve kendi kiģisel çıkarlarını ön plana almadan tapınağın bekası adına üretim yapıyorlardı. IV.5. NAM.RA lar Hitit tapınaklarında görevlendirilen kiģilerin bir kısmı NAM.RA 677 olarak adlandırılıyordu. Köle iģgücü olarak algılanmaması gereken bu kiģiler Hititler için savaģ ganimeti niteliğindeydi. Hitit krallarının yapmıģ oldukları askeri seferlerden ganimet olarak toplanan yerel halklardan oluģan bu kiģiler, özgürlükleri ellerinden alınmıģ bir Ģekilde, iģçi olarak tapınaklara ve büyük tarım iģletmelerine yani büyük tımar mülkü beylere tahsis ediliyordu. 678 Bu nedenle çoğunlukla Hitit toplumunun köle sınıfıyla eģitlenmek istense de yasal açıdan NAM.RA lar ile köleler arasında farklılıklar vardır. Eğer bir NAM.RA görev yaptığı/atandığı yerin sınırları dıģında ele geçirilirse kaçan bir köleye uygulanan ceza 674 H. Klengel, 1996, s T. Yiğit, 2002, s J. Seeher, 2011, s NAM.RA kelimesinin Hititçe karģılığının arnuwala/sevkedilmiģ kelimesi olduğu düģünülmektedir. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. S. Alp, 1949, s S. Alp, a.g.m., 1949, s

153 uygulanmıyor ve yerine geri getiriliyordu. 679 Hititlerin yapmıģ olduğu bir yağma hakkında bilgi veren metin bu konuya iyi bir örnektir; Pek çok NAM.RA insanı, çok sayıda sığır, koyun, at, katır (ve) eşek getirdik. Çok sayıda arpa ve üzümü ellerimize aldık. Ve değerli gümüş, altın, lapis lazuliyi, 680 Bu ve daha pek çok metinden ortak bir çıkarım olarak NAM.RA ları köle yerine, kralın emri altında sıkı denetlenen bir iģgücü grubu olarak algılamak yerinde olacaktır. Tarımsal döngü gereği sayıları oldukça fazla olan NAM.RA lar, 681 BĪTUMolarak adlandırılan ekonomik birimlere toplanır ve müstakil veya köy tapınaklarına dağıtımları yapılırdı. 682 Bu dağıtım, üretimde sürekliliğin sağlanması nedeniyle gerekli bir durumdu. Çünkü tapınak görevlilerinin yapmıģ oldukları iģ ve sonuçta ortaya çıkan döngü, tapınağın personel kaybıyla birlikte sekteye uğrayabiliyordu. Bu tür bir aksamanın yaģanmaması adına tapınaklara belli dönemlerde NAM.RA atamaları yapılmaktaydı. 683 Üstelik bu atamalar bizzat kral tarafından yapılıyordu ki, bu durum da atamaların devlet için taģıdığı önemin göstergesidir. NAM.RA ların tapınak görevlisi olarak çalıģtırıldıklarına iliģkin en açık delillerden birisi Karahna ġehir Kült Envanteri Listesi dir. Bu listelerin hemen baģlarında, Karahna Ģehrine ait tapınağın NAM.RA larının tanrıya ait olduğu vurgulanmaktadır. 684 Bu bilgiden yola çıkılarak tapınaklarda görevli olan bu kiģilerin varlığı kesinleģmiģ olur. Metinlerin devamında tapınakta görevli olan NAM.RA lar hakkında bilgi verilmeye devam edilmektedir. Buna göre Ģehirde, gökyüzünün Fırtına Tanrısı ve Arinna nın GüneĢ Tanrısı adına iki yeni tapınak inģa edilmiģtir. 679 H. A. Hoffner, A Hittite Text in Epic Style about Merchants, JCS, Vol. 22, No. 2, 1968, s KBo XII 42 III 6-10; H. A. Hoffner, a.g.m., 1968, s Hitit kanun metinlerinin 40. maddesinde NAM.RA iģgücünün doğrudan tarım ile olan iliģkisi görülebilir. 682 V. Souček, 1979, s H. Klengel, 1975, s H. Otten, V. Souček, 1965, s KUB XXXVIII 12 Ö.y I 3; M. Darga, 1973, s

154 Buna göre tanrıya eskiden, hane halkıyla birlikte ekonomik bir nitelik taģıyan iki É ev ve yirmi NAM.RAHatti Ģehri sakinleri tarafından verilmiģti ve Ģimdi, bir ev ile on iki NAM.RA daha verilmiģtir. Buna göre tapınakta toplamda otuz iki NAM.RA nın çalıģtırıldığı haber verilmektedir. 685 Bu metinlerden, tapınaklara bağlanmıģ olan ev lerin içerisinde yer alan kiģilerin (tamamının veya bir kısmının) NAM.RA lardan oluģtuğu anlaģılmaktadır. Tapınaklarda çalıģtırılan NAM.RA lara iliģkin bilgi veren kaynaklardan birisi de Kraliçe Pudu-Hepa nın Tanrıça Lelwani ye yapmıģ olduğu adak listeleridir. 686 Bu listelerde genel itibariyle tapınaklara yapılan insan atamalarında NAM.RA isminin kullanılmadığı görülmektedir. Metinlerde ekonomik nitelik taģıyan toplam dokuz ev in eli dört görevlisiyle (dört tanesi ölmüģtür) birlikte tapınaklara gönderildiği bildirilmektedir. 687 Her ne kadar metinlerde bu kiģilere iliģkin olarak NAM.RA ideogramı kullanılmamıģ olsa da, bahsi geçen kiģileri NAM.RA olarak kabul etmek gerekir. 688 Ancak yinede de metinlerin ilgili kısımlarında NAM.RA olarak bahsi geçen kiģiler de mevcuttur. Metinlerin birinci sütununda Bayan Armawija nın ev ahalisinden bahsedilirken geçen ve onun NAM.RA sı 689 ifadesi bu ekonomik yapılanmaların içeriği hakkında bilgi vermektedir. Metinin ilgili kısmı maalesef kırıktır. Ancak sadece bu kelimeden hareketle, ilgili ev ahalisinin en azından bir kısmının NAM.RA olarak değerlendirilmesi gerekecektir. Metinlerin üçüncü sütununda Himuili nin 685 KUB XXXVIII 12 Ö.y. II 15-18; M. Darga, 1973, s E. Laroche, CTH Söz konusu rakamlar tüm adak metinlerinin tetkiki neticesinde elde edilmiģtir.h. Otten, V. Souček,1965, s H. Klengel, 1986, s KUB XV 17+KUB XXXI 61+KUB XXVI 61+Bo 4268 I 19, KUB XV 16 I 20, KUB XXXI 52 I 5; H. Otten, V. Souček,1965, s

155 ev ine ait görevlilerden bahsedilirken burada da bir kiģinin NAM.RA olduğu ideografik olarak gösterilmiģtir. 690 Bunlar ilgili metinlerin kırık olan kısımlarına ait toplamlardır. Tapınaklarda NAM.RA ların kullanımına iliģkin Eski Krallık dönemine ait veriler de vardır. Hem Hititçe hem de Akadca yazılmıģ olan I. Hattušili nin yıllıklarında, Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın tapınağındaki görevlilerin paylaģtırılmasını ele alan bir metinde, 691 tapınaklar için köle iģgücünün kullanılmasının bir zorunluluk olduğu görülmektedir. 692 Bu köle iģgücünün bir kısmı da anlaģılan o ki, NAM.RA lar ile karģılanmaktaydı. 693 Bu nedenle NAM.RA ların tapınaklarda kullanımın Hitit Devleti nin ilk dönemlerine kadar uzandığı söylenebilir. NAM.RAolarak nitelendirilen kiģiler tapınaklarda bu sıfat altında çalıģtırılmazlardı. Onlar yaptıkları iģ ve bulundukları pozisyonlara göre sınıflandırılıyor ve adlandırılıyorlardı. Daha açık bir ifade ile NAM.RA ları zaman zaman sığır çobanı, at yetiģtiricisi, kralın dokumacısı, 694 mızraklı adam veya GIŠ TUKUL.GÍD.DA 695 Ģeklinde görmek mümkündür. ĠĢgücüne katkıda bulundukları özel yerler ve bağımlı oldukları mevkiye göre isim alabiliyorlardı. Bu nedenle NAM.RA halkının, yeterliliği ve becerilerine göre ihtiyaç duyulan alanlarda kullanıldıkları anlaģılmaktadır. 690 KUB XXXI 51+KUB XXVI 5+Bo 8522 III 9, KUB XXXI 58+KUB XXXI 75 III 13-14, Bo 2628+Bo 7878+VAT 6679 b III 26; H. Otten, V. Souček,1965, s KBo X 1-3 Ay ; H. Otten, 1958a, s H. Klengel, 1975, s S. Alp, 1949, s LÚ MEŠ UŠ.BARŠA LUGAL : KUB XLVIII 105 Ay Ġsmin çevirisi konusunda ihtilaf vardır. LÚ GIŠ TUKUL=Zanaatkar/el iģçisidir.h. G. Güterbock, Gesellschaftsklassen im Alten Zweistromland RAI, XVIII, 1972, 94. Ancak Friedrich bu ismi LU GIŠ TUKUL.GID.DA=Çiftçi olarak çevirmiģtir.j. Friedrich, A. Kammenhuber, 1952, s

156 Tapınaklarda görevli NAM.RA lara iliģkin önemli bilgi sunan kaynaklardan birisi de kült envanterleridir. Tapınaklarda görevli olan NAM.RA ların sayıları hakkında bu metinler oldukça faydalı bilgiler vermektedir. Metinlerin ilgili kısımlarına iliģkin bir bölümün çevirisi Ģöyledir; Durmitta Ülkesi nde, Lihšina Şehrinde, Efendim Fırtına Tanrısı nın üç ev inde toplam beş yüz NAM.RA bulunmaktadır: bir köy, üç ıssız köy önceki rahipten. Hadduhi[n]a şehrinde, otuz NAM.RA nın yer aldığı üç ev, Azzi halkından; on NAM.RA nın içinde bulunduğu bir ev. 696 Ġlgili metninön yüzünde kırık olmayan kısımlardan,toplamda seksen tane ev in,yedi yüz on adetnam.ra sı olduğu hesaplanmaktadır. Kırık olan kısımlarla birlikte, metinde yüz elli adet ev için toplamda bin beģ yüz adet NAM.RA olduğu düģünülmektedir. 697 Rakamın bu denli yüksek olması tapınaklardaki iģ yoğunluğunun ne kadar yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Hitit Yeni Krallık zamanına tarihlenen metinlerden genel olarak NAM.RA ların, Hitit Devleti nin çeģitli bölgelerine yayılmıģ tapınaklarda hayvancılık, tahıl ekimi, harman kaldırma ve çobanlık benzeri görevler sebebiyle çalıģtırıldıkları anlaģılmaktadır. Metinlerden ortalama olarak her bir tapınağa on tane NAM.RA düģtüğü, ayrıca sığır ve koyun çobanı olarak çalıģtırılan her bir NAM.RA ya da elli adet koyun verildiği anlaģılmaktadır. 698 Bu rakamdan yola çıkılarak dahi tapınakların ekonomik faaliyetlerine NAM.RA ların yapmıģ oldukları katkılar anlaģılabilir. Tapınakların oldukça geniģ ve çeģitlilik arz eden bir görevli kadrosu olduğu ifade edilmelidir. Söz konusu bu kadronun bir kısmı doğrudan tapınak personeli iken büyük çoğunluğunu çiftçi ve çobanların oluģturduğu kalabalık bir ekibin ise tapınak ile iģbirliği yapan 696 KUB XLVIII 105+KBo XII 53 Ö.y ; A.Archi, H.Klengel, 1980, s H. Klengel, 1975, s KBo XII 52 Ö.y. 2-10, Ay. 2-4; G.Barjamovic, A Historical Geography of Anatolia in the Old Assyrian Colony Period, Copenhagen, 2011, s

157 yerel halklardan oluģtuğu en makul sonuç olacaktır. Aksi durumda taģrada ve hatta baģkentlerde de tapınakların söz konusu çiftçi ve çobanlara yönelik bir yapılaģmasının da olması gerekecektir. Tapınak görevlilerinin bir bölümü kurumsallıklarının temel amacı olan külte yönelik faaliyetler içerisindedir. Sadece rahip ve rahibeler değil mutfak, servis, güvenlik ve diğer çeģitli hizmetlere yönelik çalıģan tüm kiģiler bu grup içerisinde değerlendirilebilir. Diğer bir bölüm tapınak görevlileri ise çiftçilik, hayvancılık ve çeģitli maden iģçilikleri baģta olmak üzere zanaat gibi ekonomik nitelikleri olan alanlarda çalıģtırılmaktadır. Ancak bu kiģilerin de üzerlerinde ekonomik faaliyetlerin koordinasyonundan sorumlu olan rahiplerin olduğu anlaģılmaktadır. Bu nedenle tapınakların kurumsal bir kimlikle kült ve ekonomik faaliyetleri birleģtirerek bir bütün halinde çalıģtıkları sonucuna varılabilir. Tapınaklara yapılan geniģ ihsanların birer unsuru olarak da NAM.RA lar dikkat çekicidir. Herhangi bir kurum için en büyük gider kalemini oluģturabilecek emeğin ücretsiz bir Ģekilde elde edilebildiği bir sistem neticesinde tapınakların pek çok alanda faaliyette bulunabildikleri anlaģılmaktadır. 145

158 BÖLÜM V HĠTĠT DEVLETĠ NDEKĠ TEOKRASĠNĠN EKONOMĠ ÜZERĠNE ETKĠSĠ Büyük kral olduğumda, sahibem (tanrıçam) Ištar beni aldı ve beni kral seviyesine yükseltti, 699 Yukarıda verilen metinde III. Hattušili iktidar sahibi olmasının aslında bir tanrının arzusu ile gerçekleģtiğini ifade etmektedir. Kralın bu cümlesi özel bir durum olmayıp, Hititlerin sahip oldukları din temelli devlet sistemini yansıtmaktadır. Hitit devletinde otorite kralın kendisidir. Kral dini, askeri ve idari gücü elinde tutmakla büyük kral unvanına sahipti. Tanrısal bir yetki ile ülkeyi kontrol eden krala bu nedenle tam bir bağlılık söz konusu oluyordu. Çünkü krala yapılan hürmet doğrudan tanrılara yapılmıģ kabul ediliyordu. Ancak kral elindeki bu yetkiyi birtakım memurlara devredebiliyordu. Hem askeri hem de idari birtakım vazifeler üstlenmiģ olan BĒL MADGALTI lar ülke genelinde teokratik devlet geleneğine bağlı Ģekilde kralın iradesini temsil eden görevlilerdi. Muhtemelen toplumu inanç temelinde birleģtirmeyi 700 amaç edinen din temelli yönetim düģüncesinin altında yatan temel nedenlerden en azından bir kısmının ekonomik niyetler olduğu söylenebilir. Çünkü idareciler, tanrılardan almıģ olduklarını iddia ettikleri yönetsel erkleriyle arazi ve vergi gibi ülkenin ortak ekonomik varlıklarını istedikleri alanda kullanabiliyor veya dağıtabiliyorlardı. Durum aslında kaçınılmazdır. Çünkü teokratik bir yönetimde insanlar ikincil bir yoldan da etki altına alındığı için devletin daha dayanıklı temellere oturtulması sağlanacaktır. Pek çok eski medeniyette olduğu gibi Hitit Devleti nde de söz konusu yönetim tarzı doğal olarak 699 KUB I 1 IV 48-49; H. Otten, Die Apologie of Hattusilis III,StBoT, Heft 24, 1981, s. 26, G. Beckman, 1989, s

159 benimsenmiģtir. 701 Devletin siyasi merkezlerinden Hattuša nın mimarisi dahi bu durumun bir zaruriyet olduğuna iliģkin bilgiler vermektedir. Bir kentin önemli temel unsurları arasında halkın kullanımına yönelik inģa edilen yapıları ilk sırada saymak gerekecektir. Konut, hamam, çeģme ve en basitinden halkın kullanımına açık olan bir cadde ilk akla gelenlerdir. Bu mimari öğeler en az idari yapılar kadar kentin önemli figürleridir. Ancak Hattuša da bu öğelerden çoğunu görmek imkânsızdır. Kentte en dikkat çeken yapılar arasında tapınaklar, depolar (silolar) ve tabi ki saray yer almaktadır. Bir de bu sayılanları muhafaza adına yapılmıģ muazzam bir sur sistemi. Peki, buradan çıkarılabilecek sonuç nedir? Hattuša devasa bir kaleyi andırmaktadır. Ġçerisinde yüksek hacimli siloların bulunduğu (tapınak depoları da dâhil) ve devletin genelinden vergiler yoluyla akan zenginliğin biriktiği bir merkez konumundadır. 702 Bu döngünün aksamaması konusunda halkın devletine tam bir bağlılığının/itaatinin olması Ģarttır. Aksi halde devletin varlığı da tehlikeye düģecektir. 703 ĠĢte bu bağlılık konusunda inanç devreye girmektedir. Çünkü siyasi olduğu kadar dini önderliği de 701 Hitit Devleti nin din içerikli ideolojik bir zemin üzerine inģa ettiği idare sisteminin izlerini her daim görmek mümkündür. Kuššaralı Anitta dan II. Šuppiluliuma ya kadar varlıkları bilinen kralların hemen hepsi, tanrılardan almıģ oldukları bir yetki ile ülkeyi idare ettiklerini söylemektedirler. Esasen söz konusu bu durum sadece Hititlere özgü olmayıp, dönemin genel karakteristiğini yansıtmaktadır. Yönetim hakkının doğal bir gerekçesi olarak, neredeyse tüm Ön Asya idarecilerinin benzer bir tutum içerisinde oldukları görülebilir. Ancak farklı kaynaklardan gelebilecek manevi bilgilerin eksikliğini yaģayan bölge halklarının da kralların kendilerine verdikleri bu ilahi vazifeyi sorgulamadıkları gözden kaçmamalıdır. 702 E. Reyhan, Hititlerde Devlet Gelirleri, Depolama ve Yeniden Dağıtım, Gazi Akademik BakıĢ, Cilt 2, Sayı 4, 2009a, s Kentin korunması konusunda gösterilen yüksek duyarlığı da bu Ģekilde açıklamak mümkündür. 703 Hitit Devleti nin karakteristik unsuru merkeziyetçiliktir. Kuššara Krallığı döneminden baģlayarak devletin nihayete erdiği M.Ö. XIII. yy.ın sonlarına değin merkeziyetçi zihniyet rahatlıkla sezilebilir. Din, söz konusu merkeziyetçi anlayıģın temel taģlarından birisi olarak kullanılmıģtır. 147

160 elinde bulunduran Hitit kralları kendi halkına, tanrılara ait olan toprağı yine tanrılar adına idare ettiğini ifade etmekteydi. 704 V.1. Hitit Kralı: Tüm Tanrıların Gözdesi Dini ideolojinin yönetsel bir zemin oluģturmasındaki (teokrasi) ilk aģama monarģidir. Bu açıdan Hitit Devleti nin monarģik bir siyasal yapılanmaya sahip olduğu söylenebilir. Ġkinci aģamada ise, kralların bu monarģik güçlerini göksel bir tema ile birleģtirme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Dualarda, yıllıklarda hatta barıģ antlaģmalarında dahi bu durum hissedilmektedir. Konuyu, Hitit kralının tanrılardan aldığı yetki ile ülkeyi idare ettiğine inanması Ģeklinde açıklamak mümkündür. Bir metinde geçen; Kral, tanrılar tarafından kabul edilmiştir. Gökyüzü ve toprağıyla ülke Fırtına Tanrısı na aittir. Böylelikle o, kralı, Labarna yı kendine vekil tayin etti. O, krala tüm Hatti topraklarını verdi. Böylelikle Labarna, ülkesinin tamamını yönetmektedir. Kim, kralın mülküne/arazisine ve insanlarına yaklaşırsa, Fırtına Tanrısı onu yok edecektir 705 Ģeklindeki açık beyanatlar konuyu izah etmek adına oldukça niteliklidir. Bu metinde kral kendisine hak gördüğü tasarruf alanlarını dini inançlar çerçevesinde garantiye almaya çalıģmaktadır. Bir baģka Hititçe çivi yazılı metinde geçen ve kral Muvatalli ye ait bir 704 KUB XII ; A. Goetze, Ġstanbul Arkeoloji Müzelerinde Bulunan Boǧazköy Tabletlerinden Seçme Metinler, JCS, Vol. 1, No. 1, 1947, s KUB XII ; A. Goetze, a.g.m., 1947, s. 91. Çok sayıdaki benzer bir ifadelerden içerisinde en dikkat çekenlerinden birisi de tapınak inģasına ait bir ritüel metninde geçmektedir; Güneş Tanrısı ve Fırtına Tanrısı bana, krala, ülkeyi ve evini (sarayı) emanet eden tanrılardı ve ben ülkeyi ve evini koruyorum. KUB XXIX 1 Öy ; S. Ö.SavaĢ, Hititler'de "Fırtına Tanrısı" ile "Boğa Kültü" Üzerine Bazı Gözlemler ve Yorumlar, ArchAnat, Sayı:5, 2002, s Hitit krallarının bu Ģekilde kendilerini tanrılara yakın gösterme eğilimleri Hitit tarihinin en erken safhası olarak kabul edilen Kuššara Krallığı zamanına dek gitmektedir. Kuššara kralı Anitta nın metninin hemen giriģ kısmında Anitta, Fırtına Tanrısı ile aralarındaki sevgi bağını anlatmaktadır. KBo III 22 I 1-3; E. Neu, 1974, s

161 duayı içeren; Efendilerim, asil tanrılarım! Arinna nın Güneş Tanrıçası, sahibem, rahibi olduğum ve bana Hatti ülkesi üzerinde sınırsız bir krallık yetkisi veren tüm Hatti ülkesi tanrıları! 706 ifadeleri de kralın sahip olduğuna inandığı gücün kaynağını iģaret etmektedir. Hitit krallarının ve aile üyelerinin dini hassasiyetlerini ön plana çıkardıkları Hititçe çivi yazılı metinlere aģina olan herkes tarafından bilinmektedir. Šamuha kentinin tanrıçası Ištar ın bir rahibi olarak eğitim görmüģ olan Hitit kralı III. Hattušili, tapınaklara hizmet konusundaki hevesi ve çabası ile dikkat çekmektedir. Hem III. Hattušili hem de Kizzuwatnalı bir Ištar rahibesi olan eģi Pudu-Hepa, dindarlıklarını siyasetlerinin esas unsurlarından birisi haline getirmiģledir. 707 Tüm Hitit tarihi boyunca benzer örnekleri görmek mümkündür. 708 Hitit krallarının her birinin kültüne daha fazla ihtimam göstermiģ olduğu bir tanrısı olmasına rağmen, genellikle kendilerini tüm tanrıların gözdesi olarak tanıtmaktaydılar. Kutsal bir kitabı veya peygamberi olmayan Hitit inancına sahip bir insanın, tanrıların kendisini vekil tayin ettiğini ilan eden bir kraldan baģka güvenebileceği veya korkabileceği pek kiģi olmasa gerekir. Bu nedenle kralın, söz konusu sıfatları kullanarak halkının zihninde de büyük bir güce sahip olduğu anlaģılabilir. Tanrılar adına vermiģ oldukları kararların hatalı olabileceği bizzat krallar tarafından dile getirilmektedir. Çünkü kralların vermiģ olduğu kararlar, tanrılar tarafından yargılanır ve onanır olsa da tanrılar tarafından tepki de çekebilirdi. Hitit kralı almıģ olduğu kararları halkına ilan ederdi. Bu kararların tanrılar tarafından uygunluğu ise doğadaki ve dolayısıyla doğaya bağımlı ekonomik etkinliklerdeki seyirle ölçülürdü. 709 Kuraklık, bereketsizlik veya hastalığın 706 KUB VI ; A. Goetze, 1955a, s H. Klengel, 1975, s Ancak konuya dönem insanlarının zihinsel durumu açısından yaklaģıldığında kral ve ailesinin takiyye yapmadıkları ve inançlarını siyasi bağlamda ifade etme konusunda samimi oldukları söylenebilir. 709 R. H. Pierce, 1976, s

162 söz konusu olduğu bir dönemde, krallar ilk olarak kendilerinin veya seleflerinin aldıkları kararları gözden geçirirlerdi. Herhangi bir musibete, yapılan veya yapılmıģ olan icraatların neden olmuģ olabileceği düģünülürdü. 710 Hitit krallarının tüm bu manevi özelliklerine rağmen diğer Ön Asya medeniyetlerindeki emsalleri gibi tanrıların biçimlenmiģ halleri, yani tanrı gibi algılanmamıģ olduğu kabul görür. Ancak Hititoloji nin her konusunda olduğu gibi bu konuda da temkinli olmakta fayda vardır. Hititçe çivi yazılı metinlerde, kral için D UTU GüneĢim ifadesi sıklıkla kullanılmaktadır. Buradaki güneģ ismi bir tanrılık alameti olarak da algılanabilir. 711 Çünkü Hitit krallarının öldükten sonra tanrı ve özellikle de GüneĢ Tanrısı oldukları düģünülmekteydi Hitit kralı II. Muršili nin, babası I. Šuppiluliuma nın Genç Tuthalya yı öldürmesinin Hatti ülkesini yok olmanın eģiğine getiren veba salgınına gerekçe olarak görmesi (E. Laroche, CTH 378.1) veya III. Hattušili nin Urhi- Tešup u Hitit tahtından alaģağı ettikten sonra sübjektif gerekçelerini bir müdafaanamede (E. Laroche,1971. CTH 81) dile getirmesinin altında yatan nedenler, tanrısal bir tepkinin olmasına veya olabileceğine yönelik endiģelerdir. 711 H. G. Güterbock,1997a, s Hitit krallarının tasvir edilmiģ olduğu kabartmalar ile GüneĢ Tanrısı betimlemeleri arasındaki büyük benzerlikler konu hakkındaki yargıları kuvvetlendirmektedir. Yazılıkaya nın A galerisindeki 64 numaralı IV. Tuthalya betimlemesi ile 34 numaralı GüneĢ Tanrısı tasviri kıyafetlerinden simgelemelerine kadar büyük ölçüde paralellik göstermektedir. S. Alp,Hitit GüneĢi. Ankara, 2011, s. 16. (Ġlgili tasvirlerle ilgili olarak bkz. E. Laroche, 1952) Hitit Ġmparatorluk Çağı nın sonlarına doğru bazı Hitit kralları kendi betimlemelerinde tanrısal nitelikteki alametleri kullanmaktan geri durmamıģlardır. Konuya iliģkin olarak daha geniģ bilgi için bkz. G. Beckman, The Horns of a Dilemma, or On the Divine Nature of the Hittite King,Organization, Representation, and Symbols of Power in the Ancient Near East, Bir Hitit kralının tanrısal bir vasıf taģıması eğiliminin, Hitit Devleti nin tüm dönemlerinde olmasa da en azından Yeni Krallık döneminde kullanılmıģtır. 150

163 V.2. Kral, Din ve Ekonomi Bir devletin yöneticisinin ilahi bir yetki ile ülkeyi idare etmesinin sonuçlarına iliģkin pek çok husus dile getirilebilir. Bu nedenle, yapılan çalıģma kapsamında, kralın teokratik gücü sayesinde idare etmiģ olduğu ülkenin ekonomik varlıkları üzerinde nasıl bir tasarruf hakkına sahip olduğuyla ilgili olarak konuyu özele indirmekte fayda vardır. Ġktidar yetkisinin dini bir temele dayandırılmasının sağlamıģ olduğu kolaylığı ve neticesini Hitit toplumunda her yönüyle görmek mümkündür. Çiftçisinden zanaatkârına ve hatta idarecisine kadar Hitit Devleti nde yaģayan ve üretim yapan herkes, ortak bir inanç zemininde birleģtirilmeye çalıģılmıģtır. 713 Buradan, dini özgürlüklerin kısıtlandığı manası çıkarılmamalıdır. Bilakis, Hitit toplumunda dini yaģantının kısıtlandığına dair herhangi bir bilgi yoktur. Burada bahsedilen durum, farklı dinlere ait tanrıların, Hatti Ülkesi nin Tanrıları zemininde birleģtirilerek, devletin bunu teokratik bir güç olarak kullanmaya çalıģtığıdır. Üstelik devlet bu teokratik gücünü vergilendirme, toprak egemenliği ve tahsisi baģta olmak üzere benzer ekonomik haklarının meģru temeli olarak görmüģtür. Hitit Devleti içerisinde teokratik yapılanmanın gücünden en fazla yararlanan kurum elbette ki saray yani kralın kendisidir. Kral ve ailesi bu yapı içerisinde toplumun en üst basamağını temsil ediyorlardı. 714 Ancak teokratik idarenin sağlamıģ olduğu fayda sarayın sahip olduğu araziler, hayvan sürüleri ve iģgücünün ötesindeydi. Bu faydalanma insanların zihninde yer almaktaydı. Durumu Ģöyle izah etmekte doğru olacaktır; Hitit kralı ve beraberindeki bir grup zümre dıģında Hitit tebaasının, inandıkları tanrılarına karģı mesafeli oldukları anlaģılmaktadır. Dini metinlerde her ne kadar aksi bir bilgi yer almasa da sıradan bir Hititlinin tapınağa gidip ibadet edemediği ve tanrı ile arasına bir aracı koyması gerektiği 713 G. Beckman, 1989, s H. A. Hoffner, 1995, s

164 hissedilmektedir. 715 Bu aracı genellikle rahip ve rahibeler olmakla birlikte, kralın baģrol oynadığı ortadadır. Bayram günleri dıģında fiili olarak karģılaģılmasa da genel vaziyette kralın baģrahip sıfatıyla tanrılar ile kulları arasında aracılık yaptığını halkına hissettirdiği görülmektedir. Bu hissiyatı kullanabilen kral ve diğer seçkin zümrenin de, dini kiģiliklerini ön plana çıkararak ideolojik güçlerini arttırdıklarına Ģahit olunmaktadır. 716 Hitit dünyasında kral, sadece tanrılar önünde kendi tebaasını temsil etmekle kalmıyor aynı zamanda halkının yapmıģ olduğu tüm hareketlerden kendisini tanrılara karģı sorumlu olarak da görüyordu. 717 Hatta kral bir adım daha ileri giderek tanrılar adına karar veriyor ve böylelikle hürmet görüyordu. 718 Kimi metinlerde kralın ağzından dökülen kelimelerin sanki bir vahiy yoluyla kendisine geldiği izlenimi verilmesi duruma dalalettir. Bu Ģekilde kralın, yapmıģ olduğu eylemlere dini bir meģruiyet kazandırdığı düģünülebilir. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde geçen bir cümle konu ile ilgili örnek teģkil eder; Şu halde, eğer [her kim] tanrının ruhunu kızdırırsa, o yüzden tanrı ondan tek başına mı intikam alır? Karısından, [çocuklarından], soyundan, sopundan, kölelerinden, [cari]yelerinden, sığırlarından, koyunlarından ve hububatından intikam almaz mı? Onu hepsiyle birlikte mahveder. Tanrının 715 Esas itibariyle Hitit halkının ibadet edip etmediği veya bunu ne Ģekilde yerine getirdiği belirsizdir. ġüphesiz bu insanların da ibadet sistemi içerisinde bazı yükümlülükleri vardı. Ancak onların bu sistem içerisinde rahipleri aracı kıldığına iliģkin bir delil elde yoktur. Hititlere iliģkin ele geçen dini arģivin tamamen devlete ait resmi nitelikteki metinler olması ve özel birtakım vesikaların ele geçmemiģ olması bu durumun aksini kanıtlamaya imkân vermemektedir. Bu nedenle Hitit rahiplerini çoğunlukla tapınak, din ve kral ekseninde hareket eden memurlar gibi algılamak mecburiyeti ortaya çıkmıģtır. 716 D. O'Connor, 1995, s G. Beckman, The Hittites and Their Records, An Introduction to Ancient Near Eastern Literature,2009, s G. Beckman, 1995, s

165 sözüne karşı pek saygılı olunuz. 719 Bu ifadeler kral tarafından yazdırılmıģ bir talimat metnidir. Dikkat edilirse, metinde kral esasen kendi düģüncelerini yazdırmıģtır. Yani ortada göksel bir metin yoktur. Ancak kral, tanrılar adına hükümde bulunarak tapınağın ve dolayısıyla kendi malının zarara uğraması durumunda tanrıların nasıl bir tavır takınacağı konusunda kati tespitlerde bulunuyor. Hitit sarayının ardından teokrasinin ekonomik nimetlerinden en fazla yararlanan ikinci kurum hiç Ģüphesi tapınaklardır. Teokratik devlet geleneği sayesinde Hitit tapınakları önemli ölçülerde gelir sahibi oluyorlardı. 720 Her ne kadar ekonominin ağırlık noktası köylerdeki üretim ve Ģehirlerde yaģanan iģ bölümü ile birlikte meydana gelen ürün çeģitliliği 721 olsa da, tapınakların kendi kendilerini idare edebilen ve belki de devlet hazinesine katkıda bulunabilen belirli ölçekte bir ekonomik yapılanması söz konusudur. Hitit kralı sarayda olduğu gibi tapınaklarda da nüfuzludur. Dinsel törenlerin yanı sıra tapınakların idaresi gibi konularda krallar baģrahip olarak iktidar sahibidir. Tapınaklar ve saray arasındaki iliģki hem kral hem de devletin seçkin tabakası için oldukça önemlidir. Çünkü bu iki kurum hem politik gücün merkezini hem de resmi dini inancın merkezini ifade etmektedir. 722 Tapınakların ekonomik güçleri, onların siyasi ve sosyal etkinliğini de arttırmıģ ve yerel yönetimlere doğrudan bağımlı olmadıklarından bir bakıma yarı bağımsız olarak faaliyet göstermiģlerdir. Hitit kralları, baģrahip unvanıyla bu gücü kendi lehlerine kullanmaya çalıģmıģlar, önemli dini törenlere katılmaya özen göstermiģler 723 ve tapınaklara büyük yardımlarda bulunmuģlardır. 719 KUB XIII 4 I 34-38, KUB XIII 6 I 31-35, KUB XXXI 92 I 3-7; A. Süel, 1985, s A. Goetze, 1957, s F. Imparati, 1999, s. 349, J.Baines, Palaces and Temples of Ancient Near East, CANE, Vol. I, 2006, A. Ersoy, E.Reyhan, 2001, s

166 Ġdari yapı ile tapınaklar arasındaki iliģki aslında karģılıklı bir çıkara dayanmakta idi. Tapınakların geniģ ölçülerdeki ihsanları karģılığında tıpkı birer devlet dairesi gibi iģ gördükleri anlaģılmaktadır. Tapınaklar bulundukları bölgelerde devlet idaresinin bir uzantısı gibi faaliyette bulunuyorlar ve vergilerin toplanabilmesi için uygun ortamın oluģmasını sağlayabiliyorlardı. 724 Bu vergilerin bir kısmı bağıģlar neticesinde tapınak mülküne geçiyordu. 725 Tapınakların idari yapı tarafından önemsenmesine iliģkin bir diğer gerekçe ise Anadolu nun Hitit çağında sahip olduğu çok çeģitli etnik yapıdır. Merkezi bir devleti ayakta tutabilecek önemli unsur olarak Hitit kralları dini kaynaģtırıcı bir unsur olarak kullanarak devlet geneline inģa ettirmiģ oldukları tapınaklar ile ortak bir kült yaratmaya gayret göstermiģlerdir. Teokrasinin nimetlerinden yararlanan Hitit kralının ülkenin ekonomik varlıklarında tasarruf hakkına sahip olmasına iliģkin en nitelikli örnek arazi tahsisi konusunda yaģanmıģtır. Kral, dilediği nitelikteki arazileri dilediği kiģi veya kurumlara pay edebiliyordu. Kral, kendi deyimiyle tanrıların arazileri 726 üzerindeki tasarruf hakkını herhangi bir zümre ile de paylaģmıyordu. Arazi tahsisi neticesinde devlete ait topraklar birtakım özel kiģilerin mülkiyetine geçmekteydi. Kral mührü ile mühürlenmiģ belgeler ile sarayın elindeki tarla, otlak, orman ve bahçeler arazi bağıģına iliģkin metinlerde isimleri yazılı kiģilere bağıģlanabilmekteydi. 727 Bu topraklar, bağıģın yapıldığı kiģinin ölümü sonrasında da oğullara veya torunlara da 724 O. R. Gurney, 1952, s Durumu kanıtlayıcı bir bilgi olmasa da toplanan vergilerin bir kısmının devletin geneline yayılmıģ olan tapınakların depolarında toplanıyor olması gerekmektedir. Hitit kralının tapınak malları ve kendi hazinesi arasında bir ayrım yapmaması bu durumu iģaret edebilir. 726 A.ŠÀ DINGIR LIM KUB XIII 3 IV 15; A. Goetze, 1955c, s KUB XXIV 3+KUB XXXI 144 II 10-17; I. Singer, 2002, s Söz konusu metinlere iliģkin olarak bkz. Riemschneider,

167 devredilebiliyordu. 728 Teokratik devlet geleneği sayesinde arazi tahsisinden en fazla yararlanan kurumların baģında ise tapınaklar yer almaktaydı. 729 Tapınaklar kendilerine verilen bu arazilerde ekonomik açında önem arz eden faaliyetlerde bulunuyor ve üretim yapıyorlardı. 730 Arazi tahsisine benzer Ģekilde vergilendirme konusunda da kral, tanrılar adına kararlar alabiliyordu. Bunun en ciddi göstergesi doğrudan bir tanrının ismi altında vergi toplanmasıydı. 731 Ayrıca kimi dini kurum ve bu kurumda görevli olanların da bizzat kral tarafından vergi konusunda muaf tutulmamaları 732 da konuya iliģkin bir örnek olarak sunulabilir. Hitit kralının ülke toprakları üzerindeki haklarını meģru kılabilmek adına, bölgesel dinleri zaman zaman siyaset malzemesi haline getirdikleri de örnekleriyle görülebilecek bir vakadır. Erken Krallık döneminde kral I. Hattušili, fethederek ele geçirmiģ olduğu bölgelerden, Hattuša ya getirdiği tanrı heykellerini kendi kültü haline getirmiģtir. 733 Bu durumda ele geçirilen bölgeler sadece politik ve askeri açıdan değil aynı zamanda da dini açıdan da Hattuša ya bağlanmıģ oluyordu. 734 Aynı zamanda Hattuša tapınakları, devlet genelinden gelen kült 728 E.Reyhan, Hititlerde Toprak Tahsisi, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi, 1996, s Tapınaklara tahsisi yapılan topraklara iliģkin metin yerleri için bkz.; KBo XXXII 136 I 184, 185; G. Wilhelm, 2005, s KBo V 7 Ay (LS 1); K. K. Riemschneider, 1958, s KBo III 7 IV (LS 29); K. K. Riemschneider, a.g.m., 1958, s Konuya iliģkin daha geniģ bilgi için Bölüm III e bakınız. 731 Arinna nın GüneĢ Tanrıçası adına toplanan vergi için bkz. KUB IV 10 Öy ; G. Beckman, 1999, s KBo VI 2 II 58-62, KBo VI 3 III 1-2, KUB XXIX 14 IV 8-11; H. A. Hoffner, 1997, s. 61.J. Friedrich, Die Hethitischen Gesetze, 1959, s. 33.F. Imarati, 1992, s. 69. Bo 86/229 III 68-70; H. Otten, 1988, s KBo X II 1 38, KBo X 1 Öy. 18; H. C. Melchert, 1978, s Ele geçirilen bölgelerdeki kült heykellerinin Hitit tapınaklarına taģınması aynı zamanda kült heykelini kaybetmiģ olan halkın zihninde muhtemelen bir travmaya da sebep olabiliyordu. Halk, tanrılarının kendilerini terk 155

168 heykelleri burada toplandığı için tüm ülkedeki irili ufaklı pek çok tapınağın da merkezi haline geliyor ve 735 neticede söz konusu bölgelerin merkezi otoriteye teslimiyeti konusunda sıkı bağlar kurulmuģ oluyordu. 736 Hitit Devleti nin teokratik yapılanması sayesinde bir grup zümrenin dini ideolojiyi üstlenerek ülkenin toprak sahipliği ve vergi gelirleri üzerinde söz sahipliğini elde ettiği söylenebilir. Söz konusu zümrenin en önemli figürü olan Hitit kralı tanrılardan aldığını iddia ettiği ülkeyi yönetme hakkı sonucunda tüm tasarruf hakkını eline almıģtır. Ancak tanrısal yetkisini devam ettirebilmek adına da tapınaklara geniģ ölçüde ihsanda bulunmak tüm Hitit krallarının yapmıģ olduğu rutin bir eylemdir. Kendisini tanrıların iradesinin bir yansıması olarak düģünen Hitit kralı veya onunla iģbirliği içerisinde çalıģan tapınak kurumları, dindar olduğu anlaģılan Hitit halkının elindeki tarımsal, hayvansal veya zanaat ürünlerini vergiler yoluyla toplayarak istedikleri alanda tasarruf edebiliyorlardı. Devlet ve birer devlet dairesi olarak faaliyette bulunan Hitit tapınakları da bu yoldan elde etmiģ olduğu arazileri, hayvan sürüleri ve bazı endüstriyel uğraģıları sonucunda önemli bir gelir elde edebiliyordu. ettiğini düģünerek manevi anlamda bir yıkıma uğrayabiliyordu. Bu durum savaģın psikolojik yönü olarak değerlendirilebilir. 735 H. Klengel, 1975, s. 186, Devletin idaresine katmıģ olduğu yeni topraklar söz konusu olduğunda dinin bir araç olarak kullanıldığı sezilmektedir. Yeni elde edilen bölgenin merkezi idareye bağlanması adına yerel tanrıların içselleģtirilmiģtir. Ne var ki bu durum zamanla içinden çıkılmaz bir hale gelmiģ ve ülkedeki tanrı sayısı konusunda bir çıkmaza düģülmüģtür. 156

169 BÖLÜM VI HĠTĠT TANRILARI VE MĠTOLOJĠSĠYLE ĠLGĠLĠ EKONOMĠK ALGILAR Ama ayaz onu kapladı. (O zaman Fırtına Tanrısı söyledi:) Telipinu yu arayın. Benim bu oğlum; toprağı yarar ve sabanı sürer, arazileri sular ve ekini büyütür. 737 Din, insanlık tarihi boyunca her zaman bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıģtır. ÇağdaĢ toplumlarda bile hayat ve ölüm gibi doğal bazı büyük hadiseler karģısında dine baģvurulmaktadır. 738 Tüm eski toplumlar çevrelerindeki her Ģeyin kendilerinin dıģında bir irade tarafından kontrol edildiğini anlamıģ ve inançlarını bu çerçevede ĢekillendirmiĢlerdir. Doğadaki her türlü değiģikliğin farklı bir varlığın tasarrufunda olduğuna inanmıģlar 739 ve doğaya bağımlı olarak geliģen çok tanrılı inançlar geliģtirmiģlerdir. Pagan inançları içerisinde yer alan mitoloji ve onun karakterleri sınırsız insan zihninin bir ürünüdür. 740 Bu ürün, genellikle doğanın basit sorgularla incelenmesiyle ve bilgi eksikliği nedeniyle sebebi anlaģılamayan olaylara mistik güçlerin dâhil olduğunun düģünülmesiyle ortaya çıkmıģtır. Neticede çalıģmanın bu bölümünde değinilecek olan doğanın ve dolayısıyla insanın ihtiyaçlarının tanrılaģtırılması da kaçınılmaz bir sonuç olmuģtur. 741 Hayat boyu tüm insanların çabası besin elde etmeye yöneliktir. Besin ise bilhassa Anadolu nun en eski dönemlerinden itibaren baģta tarım ve hayvancılık olmak üzere çok kısıtlı 737 KBo XIII 85 I 30-31; H. A. Hoffner,Hittite Myths, Atlanta, 1990, s F. Kınal, Eski Önasya Dinlerinde Monoteist Temayüller,Belleten, C. XVIII, 1954, s O. R. Gurney, 1952, s E. B. Tylor, 1924, s Ġnsani ihtiyaçların tanrılaģtırılmasına iliģkin Childe ın görüģüne dikkat verilmelidir; Tanrılar kültü aslında, bizim kutsallık, saflık ve tanrının baģarısı dediğimiz Ģeyleri sağlamak için değil, iyi hasatlar, uygun mevsimde yağacak yağmur, savaģta zafer, aģk ve iģ hayatında baģarı, çocuk, servet, sağlık ve sınırsız uzunlukta bir ömür sağlama amacına göre biçimlendirilmiģtir. G.Childe, 2007, s

170 bir üretim alanından elde edilmekteydi. Bu nedenle söz konusu üretim için baģta su ve toprak olmak üzere gerekli olan varlıklara büyük önem verilmiģ ve hatta bu varlıkların kutsal oldukları kabul edilmiģtir. 742 Dolayısıyla kutsal olarak algılananın altında yaģam mücadelesinin yattığını söylemek hatalı olmayacaktır. Çünkü insanların yaģantısında ekonomi önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle geçmiģte yaģamıģ ve ekonomileri doğaya bağımlı olan bu insanlar çeģitli tabiat varlıklarını tanrısal olarak algılamaları gayet doğaldır. Bugünün bakıģ açısıyla oldukça ilkel sayılabilir bir durum olsa da dönemin Ģartları itibariyle kaçınılmaz bir durum gibi görünmektedir. Ġnsanoğlu geleneksel olarak tanrılarını insan biçiminde ve insanın sahip olduğu tutkuları yaģayan, insan doğasına yatkın bir biçimde kurgulamıģtır. 743 Kültürel aktarım yoluyla Mezopotamya, Mısır ve Ġndus kaynaklı olarak dünyanın büyük bölümüne yansıtılan bu düģünce birikimi kendisini Hitit medeniyetinde de göstermektedir. Tapınak görevlilerine iliģkin Hititçe çivi yazılı direktif metinlerinde konu ile ilgili karģılaģılan İnsan(lar)ın ve tanrıların ruhen herhangi bir farkı (var mıdır)? Asla böyle bir (fark) yok(tur) 744 ifadesi tanrıların her ne kadar doğa üzerinde söz sahibi olsa da insani ihtiyaçlar içerisinde olduklarının düģünüldüğünü gösterir. 745 Çünkü onlar, perde arkasında temsil etmiģ oldukları doğal gücün insanlaģmıģ görüntülerinden ibarettirler. 742 A. T.Ökse, Eski Önasya dan Günümüze Yeni Yıl Bayramları, Bereket ve Yağmur Yağdırma Törenleri, Bilig, Sayı: 36, 2006, s E. B. Tylor, 1924, s KUB XIII 4 I 21, KUB XIII 6 I15; A. Süel, 1985, s Tanrılar insani ihtiyaçları olan varlıklar olarak algılandıkları ve doğa yani ekonomi üzerinde de tasarruf güçleri oldukları için onların memnun edilmeleri de ibadetin temel öğelerinden birisini oluģturmaktaydı. Tanrıların memnuniyeti koyunlarının verdiği sütü, yeni doğmuģ buzağının mukavemetini ve toprağa bıraktıkları tohumun 158

171 Hitit dini ve bu din ile iliģkili mitoloji denildiğinde Anadolu, Mezopotamya ve Suriye yi içine alan geniģ bir bölgede var olan farklı etnik, dil ve kültür unsurları akla getirilmelidir. 746 Tüm bu coğrafyadaki dini ve dolayısıyla mitolojik yapı benzerdir. Çünkü cemiyetin dini inançlarını yaģadıkları coğrafik Ģartlar belirler. Bu yargı insanın ekonomik bir varlık olması ve geçimini sağladığı ekonomik uğraģıların doğa ile bağlantılı olması nedeniyle doğal varlıkları kutsal kabul etmiģ olmasının sonucudur. 747 Hititlerin çok tanrılı (politeist) inançlara sahip olmalarını siyasal, sosyal pek çok etkene bağlamak mümkündür. Bu etkenlerden bazılarını da doğada aramakta fayda vardır. Çünkü Hititlerin tabiat varlıklarının biçimlenmiģ hallerini kutsal kabul ediyorlardı. Ġnandıkları tüm tanrılar bu kapsamda değerlendirilmese de önemli bir kısmı bu dâhildedir. Konuya iliģkin somut verileri yine dua metinlerinde bulmak mümkündür. Duanın ve dolayısıyla ibadetin görünürde tanrıya yapılsa da, arka planda dağlar, nehirler, doğal kaynaklar, hayvanlar ve çeģitli fetiģlere yapıldığı anlaģılmaktadır. 748 Muvatalli ye ait bir dua metninde geçen siz, Hatti ülkesinin tüm tanrı ve tanrıçaları, siz tüm dağları (ve) nehirleri! 749 ifadeleri konuya örnek teģkil eder niteliktedir. ekine dönüģmesini sağlayacağı için, Hititler de dâhil olmak üzere pek çok eski medeniyette tanrılara adaklar adanmıģ ve onlar için bayramlar kutlanmıģtır. 746 H. G.Güterbock, Hittite Mythology, Perpectives on Hittite Civizilation, 1997b, s Eskiçağ ekonomilerinin iģlerliğini sağlayan su ve güneģ tüm medeniyetlerde tanrılaģtırılan en belirgin öğelerdir. Ancak her iki varlığın da tezahürü yaģanılan coğrafyaya göre farklılık göstermiģtir. Eğer su bölgede bir nehir vasıtasıyla elde ediliyorsa o nehir tanrısal bir varlık olarak algılanmıģ, aksi durumda yağmur suyundan yararlanılıyorsa o durumda fırtına bulutları kutsal bir varlık olarak görülmüģtür. GüneĢ de Ön Asya nın toplumlarında suya benzer Ģekilde farklı nitelikleriyle ön plana çıkarılmıģtır. Kimi yerde bereketi sağlayan bir tanrı iken kimi yerde ise her yeri gören niteliğiyle kanunun/adaletin kendisi olmuģtur. 748 H. G. Güterbock,1950, s KUB VI 45 I 15; A. Goetze, 1955a, s

172 Hititçe dua metinlerinden tanrıların, halkın ekonomik yaģamı üzerinde nasıl bir etki sahibi oldukları anlaģılabilir. Bir dua metninde geçen; Tahılın ve üzümün, koyunun, sığırın (ve) insanın bereketini sen onlara bağışla, 750 ifadesi ürün verimliliği, hayvan besiciliği ve insanların yaģantısının tanrıların iradesinde olduğunu belirtmektedir. 751 Bu takdirde eğer ferah bir yaģam isteniyorsa bunun tanrıların iradesinde olduğu anlaģılmaktadır. Ön Asya toplumlarının ortak inançlarında tanrıların kozmik düzeni sağladıkları ve bu düzeni garanti altına aldıkları, böylelikle ekonomik faaliyetlerin devamlılığını sağlamıģ oldukları görülmektedir. Söz konusu bu düģüncenin temelinde toplumların en temel ekonomik uğraģıları ve onları etkileyen unsurlar yatmaktadır. Konuya Hititler açısından yaklaģıldığında söz konusu bu düģüncenin, Anadolu platosunda yaģayan köylü, rençper halkın hayatından kurgulamıģ bir dünya olduğu görülebilir. Hitit toplumunda, hemen tüm konularda tanrıların tayin edici bir rolü bilindiği için tanrılara yönelik hissedilebilir bir korku ve teslimiyet söz konusudur. Bu nedenle Hitit tanrıları ve insanları arasındaki iliģki köle ve beyi arasındaki iliģkiye benzer. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinlerinde geçen; Bir köle beyinin huzuruna çıktığı zaman, o yıkanmış ve temiz (elbiseler) giyinmiştir ve ona ya yiyecek verir ya da ona içecek verir, 752 direktifinden konuya iliģkin herhangi bir esnekliğin olmadığı anlaģılmaktadır. Tanrının ihtiyaçlarının karģılanması insanların da dualar vasıtasıyla ihtiyaçlarının karģılanmasını sağlayabilirdi. Yani karģılıklı bir çıkar iliģkisi söz konusudur. 750 KUB XXIV I ; A.Goetze, 1955a, s G. Beckman, 1989, s KUB XIII 4 I 23-23, KUB XIII 6 II 20-22; A. Süel, 1985, s

173 Hitit dualarına bakıldığında bir Hititlinin tanrı ile insan arasındaki iliģkiyi nasıl algıladığına dair daha anlaģılabilir veriler elde edilebilir. 753 Oldukça makul ve kabul edilebilir bir biçimde, gözde tanrıya yapılacak ibadetler bir savaģın kazanılmasından uzun bir ömre kadar pek çok Ģeyin gerçekleģmesini sağlayabilirdi. 754 Bu sebeple tanrı ile inanan arasında (çok tanrılı dinlerde) ağırlıklı olarak insan lehine dünyevi ihtiyaçların elde edilmesi duanın gerekçesini oluģturmaktaydı. Dualar çoğunlukla bir tanrıya yalvarma üzerine kuruluydu. II. Muršili nin veba duaları bunun en iyi örnekleridir. Bu dualarda kral, ülkesi için kiģisel bir sorumluluk hissetmektedir. Bu açıdan Mezopotamya daki örneklerine benzerdir. 755 Çünkü dua ve sonunda elde edilen tanrı memnuniyeti toprağın verimliliğinden siyasal istikrara kadar pek çok konuda önemli sonuçlar sağlayabilirdi. Ortaya çıkan bir salgın, savaģ veya kıtlığın tanrıların kızdırılmasından kaynaklandığı düģünülmekteydi. Böylesi bir duruma mahal vermemek adına tapınaklara geniģ ihsanlarda bulunulmuģ ve tanrıların mülkleri artırılmıģtır. II. Muršili nin dualarında geçen ve vebadan etkilenen insanlardan bahseden artık sizlere ekmek sunan ve libasyon yapan kimse kalmadı, tanrıların ekilmemiş arazilerinde saban süren insanlar öldü, bu nedenle tanrıların arazilerinde (kimse) çalışmıyor ve biçmiyor. Tanrılar için ekmek yapan kadınlar öldü, bu nedenle tanrılara sunulmak için artık ekmek yapılmıyor 756 ifadelerinde vebanın kalkmaması durumunda artık tanrılarla ilgilenilemeyeceği belirtilerek tanrılarla kulları arasında yer alan ver her iki tarafında çıkarına hizmet eden karģılıklı iliģkinin tanrılara hatırlatılmaya çalıģıldığı açıktır. 753 G. McMahon, 1995, s T. P. van den Hout, 2011, s G. McMahon, 1995, s KUB XXIV 3+KUB XXXI 144 II 10-17; I. Singer, 2002, s

174 Hitit mitolojisine ait pek çok hikâyenin kökeni Anadolu daki yerel inançlara dayanmaktadır. Hatti ve Hurri baģta olmak üzere özellikle Anadolu ya sinmiģ vaziyetteki yerel kültürlerin dini inançları ve dolayısıyla efsanelerini Hititler kendilerine adapte etmiģlerdir. Ancak bugüne dek Hitit arģivleri sayesinde ulaģabilen bu söylencelerin yerel kaynakları ele geçmemiģtir. 757 Eldeki vesikaların tamamı resmi arģivlerden gelmektedir. Bu nedenle kökeni yerel inançlara dayanan bu inanç ve efsaneler, Hititlerin yalın bir dille kaleme aldıkları resmi arģivlerindeki haliyle bilinebilmektedir. Ne var ki bu halleriyle dahi yerel inançlara ve söylencelere yansımıģ olan doğanın ve doğayla bağlantılı olan ekonomik ihtiyaçların Ģekillendirici etkileri hissedilmektedir. Hitit mitolojisinde yer alan birçok tanrının temsil etmiģ olduğu bir doğal varlık (mevsimsel döngü) söz konusudur. Bu doğal varlıkların günlük geçim faaliyetlerine etkide bulunabileceklerine inanan Hitit ve daha doğrusu Anadolu halkı onları tanrılaģtırmaktan geri durmamıģlardır. Ekonomik faaliyetin insanın yaģamı üzerindeki önemine göre birtakım tanrıların daha fazla öne çıkarıldığı veya göz ardı edilebildiği görülmektedir. Haklarında en fazla bilgi sahibi olunan tanrılaģtırılmıģ doğal varlıklar ve onların insan yaģamı üzerindeki etkileri çalıģmanın bundan sonraki kısmında ele alınacaktır. VI.1. Tahılı Büyüten Fırtına Tanrısı Çok tanrılı dinlerde yer alan tanrıların veya kutsal kabul edilen imgelerin büyük çoğunluğunun temsil etmiģ oldukları dünyevi bir varlık vardır. Bu dünyevi varlık bir dağ, pınar veya çayırlık alan olabileceği gibi bazen de iklimin veya toprağın kendisi olabilirdi. Tabiat varlıklarıyla yakın iliģkili olan Hitit dininde yer alan birçok figürü de bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir. 757 O. R. Gurney, 1952, s

175 Metinlerde çoğunlukla kendisinden Hatti Ülkesi nin veya Göğün Fırtına Tanrısı olarak bahsedilen tanrının arka planda hangi doğal varlığın kutsallaģtırılmıģ hali olduğu sorusuna verilebilecek pek çok yanıt vardır. Ancak tüm yanıtların ortak cevabında tarımsal üretim yer almaktadır. Tanrının, toprağa bırakılan bir tohumu yağmur sularıyla yetiģtirerek Hitit Devleti nin var olmasını sağlayan tarımsal üretimi Ģekillendiren gücü, Hitit inanç dünyasında belirgin bir yer edinmiģtir. Fırtına Tanrısı, Hititlerin baģlıca tanrısı olup ülkenin gerçek sahibi ve Kuššaralı hanedanın koruyucusu olarak kabul edilmekteydi. 758 Hitit Devleti nin bilinen tüm tarihi boyunca da panteonun en önemli iki karakterinden birisi olmuģtur. Fırtına Tanrısı nın, toplumun ekonomik yaģantısı üzerinde (bereket, verimlilik vb.) sahip olduğuna inanılan gücüne iliģkin tespitlerde bulunmadan önce, tanrının sadece Hitit döneminde değil, Hitit öncesi ve sonrasında da nasıl bir görüntü sergilediğine bakılması gerekir. Hititlerin din ve kültür bakımından etkilenmiģ oldukları Sumer ve Akad medeniyetleri, Fırtına Tanrısı na iliģkin ilk örneklerin görüldüğü yerdir. Tüm Mezopotamya dinlerinin en önemli figürlerinden birisi olan Sumerli Enlil ve Akadlı Adad, yağmur bulutlarını buyruğu altında tutması ve atmosferi kontrol edebilmesi açısından Fırtına Tanrısı nın öncüsü olarak kabul edilmektedir. Mitolojide Enlil ve Adad bitkileri ve tahılları büyüten ve böylelikle de bereketi sağlayarak ülkeyi refaha ulaģtıran bir tanrı olarak kabul görmekteydi. 759 Enlil in ve Adad ın 758 Kuššara Kralı Anitta, Fırtına Tanrısı sayesinde zaferler kazandığını söylemektedir. Ayrıca ele geçirilen kentler de bu tanrıya adanırdı. A.Ersoy, E. Reyhan, 2001, s N. S.Kramer, Sumerian Mythology: A Study of the Spiritual and Literary Achievement in the 3rd Millennium B.C. Philadelphia, 1944, s

176 taģımıģ olduğu bu nitelikler Hattiler de Kumarbi 760 ve Hititler de ise Fırtına Tanrısı nın vasıflarıyla büyük benzerlikler göstermektedir. Eski Doğu da yer alan kültürler arasında Enlil kültünün nasıl etkileģime maruz kaldığı henüz net değildir. Bu kült, henüz tarihi kestirilemeyecek bir dönemde Anadolu da da kabul görmüģ olabileceği gibi Anadolu da zaten var olan bir kült ile birleģmiģ de olabilir. 761 Ancak bahsedildiği üzere konuya iliģkin kesin tespitlerde bulunmak bugün için pek mümkün değildir. Fırtına Tanrısı, Hititçe çivi yazılı metinlerde Mezopotamya kökenli ideogramlar kullanılarak ifade edilmiģtir. Bu tanrının ismi Hititçe metinlerde iki farklı Sumerogram ile yazılmaktadır. Sumerli Fırtına Tanrısı IŠKUR 762 için D U kullanılırken Akad Tanrısı Adad ı ifade etmek için ise D IM 763 kullanılıyordu. 764 Ancak Hitit dönemi kaynaklarında tanrıyı ifade etmek adına sadece bu ideogramlar kullanılmıyordu. Fırtına Tanrısı, Hititler dıģında Anadolu da var olan diğer halklar tarafından da kabul görmekteydi. Bu tanrının Hattiler de Taru, 765 Hurriler de 760 Gurney, Enlil in bir Hatti tanrısı olan ve Fırtına Tanrısı nın önceli olan Kumarbi ye yakın nitelikler taģıdığını ifade etmektedir. O. R. Gurney, 1952, s Bu aktarımda Hurri etkisinin olabileceğini göz ardı etmemek gerekir. 762 D IŠKUR Sumereogramı erken dönemlerden itibaren Tanrı Enlil in oğlu çobanların tanrısı olarak bilinirdi. Bu tanrı yağmur getiren bulutların idarecisi iken Erken III Ur hanedanlığının sonundan itibaren yıkıcı fırtınaları temsil etmiģtir. A. Green,The Storm-God in the Ancient Near East, Winona Lake, 2003, s. 129, Semitik Fırtına Tanrısı Adad ın delaleti. A. Green, a.g.e., 2003, s H. J. Deighton, 1982, s Fırtına Tanrısı nın Hititçe ismi belli değildir. Hititler muhtemelen kendilerinden önce de Anadolu da kabul gören Toprağın Su Tanrısı ile kendi Göğün Fırtına Tanrı nı birleģtirerek aynı ideogramı kullanarak ifade etmiģlerdir. D U tarım D IM ise su ile ilgili sembollerle birlikte kullanılır.a. Green, 2003, s. 132, Fırtına Tanrısı nın Hatti ve Hitit dilindeki karģılıklarına iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. S. Alp, The N (N)- formations in the Hittite Language, Belleten, C. 18, Sayı 72, 1954, s

177 Tešup ve Luwiler de Datta veya Tarhund Ģeklinde farklı çağrımları bulunmaktadır. 766 Söz konusu bu isimler gerek Hititçe çivi yazılı metinlerde gerekse Luwi/Hitit hiyerogliflerinde geçmektedir. Fırtına Tanrısı na iliģkin Hititçe çivi yazılı metinlerde hatırı sayılır bilgi vardır. Metinlerden tanrının sahip olduğu özelliği ve toplum üzerindeki etkisini anlamak mümkündür. Tanrı genellikle tarım ve tarımsal verimlilik ile iliģkilendirilmiģtir. Ülkede tarım, Fırtına Tanrısı nın bir ihsanı olan yağmur bulutlarına bağımlı bir Ģekilde yapılmaktaydı. 767 Bu nedenle yağmurun yağması için tanrıya yönelik dua ve sonu gelmez ricalar, Hitit dualarının dikkat çeken bölümleri arasında yer alır. Bir metinde geçen; Fırtına Tanrısı, beyim! Yağmuru çok yağdır ve kara toprağı doyur; öyle ki, Fırtına Tanrısı nın kurban ekmekleri büyüye 768 ifadeleri Fırtına Tanrısı nın toprağa bağımlı Hitit toplumu için taģıdığı önemi göstermektedir. Fırtına Tanrısı toprağa bırakılan tohumu büyüten yağmuru veriyor yani hayatın devamını sağlıyordu. Bunun çok iyi bilincinde olan Hitit halkı tanrı adına çeģitli bayramlar kutluyor ve onun memnuniyetini kazanmak istiyordu. Ġlkbaharda kutlanan AN.TAH.ŠUM SAR bayramında Zippalanda Ģehrinin Fırtına Tanrısı nın sağına tahıl küplerinin konulmasından 769 ya da Yağmur un Fırtına Tanrısı adına yapılan ilkbahar bayramında İlkbahar olduğunda ve gök gürlediğinde harši 770 kabını açarlar ve içindekileri ezerek öğütürler 771 cümlesinden halkın 766 C.Karasu, Hititlerde Neden Bin Tanrı Vardı?,1996 Yılı Anadolu Medeniyetleri Müzesi Konferansları, 1997, s. 179.O. R. Gurney, 1952, s H.Klengel, 1986, s A. Ünal, M.Ö. II. Binyıl Anadolu'sunda Doğal Afetler, Belleten, C. XLI, S. 163, 1977, s KBo XII 90 I 1-9; H. G. Güterbock,1997, s. 85.Bu bayramlarda tanrının kült heykelinin yanına tahıl küplerini yerleģtirilmesinin altında yatan unsur temsili olarak tarlalara atılacak olan tohumların kutsanıyor olabileceğidir. 770 DUG harši: erzak küpü, pithos. A. Ünal, 2007, s KUB XXV 23 IV 50, 51; C. W. Carter, 1962, s

178 (veya en azından töreni gerçekleģtiren kral ve beraberindekilerin) asıl düģüncesinin tanrının rızasını ve hoģnutluğunu kazanarak tohumun verimliliğinin artırılması ve böylelikle hasadın sağlıklı yapılabilmesidir. Fırtına Tanrısı hakkında bilgi veren en önemli metinler arasında mitoslar yer alır. Esasen kutsal kabul edilen varlıklara iliģkin en doğru bilgiler mitolojiden elde edilir. Çünkü bu anlatılar toplumların ortak ürünüdür. Olaylar içerisinde yer alan tanrılar ve onların sahip olduğu nitelikler halkın zihnindeki doğru bilgiyi yansıtır. Bu bağlamda Hitit efsanelerinden Fırtına Tanrısı nın niteliğine iliģkin bilgi edinmek mümkündür. Hatti kökenli bir efsane olan Gökten DüĢen Ay mitosunda Fırtına Tanrısı nın bulutları, fırtınaları ve yağmurları nasıl yönlendirebildiği açıkça belirtilir. 772 Telipinu Efsanesi nin bir benzeri olan ve yine Hatti kökenli Kaybolan Fırtına Tanrısı mitosunda ise tanrının ortadan kaybolması üzerine [Dağlar] kurudu. [Ağaçlar] kurudu. Vefilizler(?) [büyümedi. Doğa] kurudu. Pınarlar kurudu, denilmektedir. 773 Ortadan kaybolması doğa ve insan üzerinde yıkıcı sonuçlara neden olan Fırtına Tanrısı nın, efsanenin sonunda geri dönmesi üzerine yaģamın tekrardan istikrara kavuģuyor olması tanrının halkın zihninde taģımıģ olduğu gücü göstermektedir. Nerik kenti Fırtına Tanrısı na iliģkin bir diğer mitosta ise tanrının sinirlenmesi ve bir deliğe çekilmesi üzerine diğer efsanelerdekine benzer Ģekilde doğum, yaģam ve hayat uzunluğunun/ömrün bu durumdan etkilendiği ifade edilmektedir. 774 Fırtına Tanrısı yla iliģkili bir diğer efsane ise Ġlluyanka Yılanı ile 772 KUB XXVIII 5 III 14; H. A. Hoffner, 1990, s. 35.H. G. Güterbock,1997b, s. 50.A. Goetze, A., 1950, Hittite Myths, Epics and Legends, ANET, Princeton, 1950, s H. A. Hoffner, Fırtına Tanrısı nın bu hikâyede yer alan yıldırımlarını baharı temsil eden gök gürlemelerini/fırtınaları temsil ettiğini ifade etmektedir. H. A. Hoffner,Alimenta Hethaeorum, Food Production in Hittite Asia Minor, New Heaven, 1974, s KUB XXXIII 15 I 14-15; H. A. Hoffner, 1990, s. 20.H. G. Güterbock,1997b, s KUB XXXVI 89 Öy ; H. A. Hoffner, 1990, s. 22. Hatti kökenli olan bu efsane yine Hatti kökenli olan Telipinu Efsanesi ne oldukça benzer nitelikler göstermektedir. KarĢılaĢtırma için bkz. A. Green, 2003, s

179 olan savaģıdır. Bu anlatıda da Fırtına Tanrısı nın yenilenme, verimlilik ve ömür verici niteliklerini görmek mümkündür. Ġlluyanka mitosu yeni yıl ile bağlantılıdır. KıĢ mevsiminin ölümü ve bereketsizliğini temsil eden Ġlluyanka nın yenilenmeyi, verimliliği ve yaģamı temsil eden Fırtına Tanrısı tarafından mağlup edilmesi 775 hikâyenin ana konusunu oluģturur. Fırtına Tanrısı nın buradaki niteliği de diğer mitoslarda sahip olduğuyla aynıdır ve yine tarımı ve dolayısıyla yaģamı temsil eder. Hitit dünyasında insanların sahip olduğu ekonomik gereksinimler onların dini inançlarını etkileyebiliyordu. Fırtına Tanrısı bu duruma en iyi örneklerden birisidir. Tanrının yukarıda da bahsedilen özelliklerinden onun yağmur ve fırtına bulutlarını yönlendirebildiği anlaģılmaktadır. Tanrı, bu vasfı ile tüm yaģamın yağmura bağımlı olduğu Anadolu, Kuzey Suriye ve Yukarı Mezopotamya da büyük ölçüde kabul görmüģtür. 776 Mısır ve Güney Mezopotamya da daha geri planda kalmıģtır. Yani coğrafya ve onunla iliģkili ekonomik davranıģlar inanç üzerinde etkili olmuģtur. Daha açık bir ifade ile konu Ģöyle izah edilebilir. Mısır ve Mezopotamya gibi Yakın Doğu nun diğer medeniyetleri, hava olaylarının belirsizliklerinden bağımsız olarak tarım yapabilmek adına oldukça iyi düzenlenmiģ sulama sistemleri kurmuģlardır. Mezopotamya nın kuzeyi ve Anadolu ise bu tarz teknikleri kullanamadığından tarımsal faaliyetler tamamen yağmur sularıyla yürütülmektedir. Hitit ve diğer bölge hakları için tarım ve onunla iliģkili olan diğer ekonomik aktiviteler yaģamsal Hititçe çivi yazılı metinlerde tanrıyı ifade etmek adına D IM Sumerogramı kullanılmıģ olsa da hem Telipinu hem de Nerik Kenti ile iliģkili efsanelerde görülen Fırtına Tanrısı nın sahip olduğu nitelikler Sumerli/Semitik tatlı su tanrısı Enki/Ea ya benzemektedir. J. G.Macqueen, Hattian Mythology and Hittite Monarchy, AtSt, Vol. 9, 1959, s Her iki efsanede de yer alan Fırtına Tanrısı göksel/hava ile olan iliģkilerinden ziyade toprak ve yeraltıyla daha fazla iliģkilidir. A. Green, 2003, s O. R. Gurney, 1952, s. 181.J. G.Macqueen, 1959, s. 173, H. G. Güterbock,1950, s

180 derecede önemlidir. Bu takdirde yağmur sağlayıcı Hava/Fırtına Tanrısı nı bölgedeki panteonların baģında görmek oldukça normaldir. BaĢarılı bir mahsul için gerekli olan iklimsel koģulların tanrılar tarafından sağlandığını düģünen insanoğlu dualar, kurbanlar ve dini ritüeller ile onların yardımını alabilmek için çaba göstermiģtir. 777 Bir buğdayın büyümesi üzerinde en fazla etkide bulunabileceğine inanılmıģ olan Fırtına Tanrısı nın diğer tanrılara göre daha fazla kabul görmesinin nedenlerinden birisini bu Ģekilde açıklamakta fayda vardır. Ancak yinede unutmamak gerekir ki, Fırtına Tanrısı nın temsil etmiģ olduğu güç hem zamana hem de bölgeye göre farklılık gösterebilmekteydi. Esasında Ön Asya nın pek çok yerinde Fırtına Tanrısı gök ve hava ile bir tutulmuģtur. Ancak Anadolu da bu tanrının çoğunlukla suya daha doğrusu toprağı ıslatan suya hükmettiğine 778 inanılmıģtır. Geç dönem Hitit eseri olan Ġvriz kaya kabartmasında betimlenen Fırtına Tanrısı konuya iliģkin delil teģkil edebilir. Tarhund ismi ile ifade edilen tanrının betimi ĢimĢekler ve fırtınalardan ziyade bereket getiren sularla iliģkilidir. Tanrının etrafında topraktan çıkan üzüm salkımları yer almaktadır. Tıpkı Telipinu gibi. 779 Eski inançlarda tanrılarının bir hayvan atribüsü ile iliģkilendirilmesi sıradan bir durumdur. Temelde bu hayvanların tanrıların vasıflarına yakınlıkları ölçüsünde özellikler taģıdıklarına inanılmaktadır. Hitit tanrılarını da bu kapsamda değerlendirildiklerinde birtakım sonuçlara ulaģmak mümkün olabilir. Anadolu tanrılarının edebiyatta ve sanatta sıklıkla temsil edilmiģ oldukları değiģik hayvan formları, tanrının eylemlerine yön veren niteliği temsil etmekle 780 birlikte onun 777 H. A. Hoffner 1974, s A. Green, 2003, s J. G.Macqueen, 1959, s B. J.Collins, A History of the Animal World in the Ancient Near East, Leiden, Boston, Koln, 2002, s

181 karakteristik özelliklerini de yansıtmaktadır. Bu takdirde Fırtına Tanrısı nın simgelemiģ olduğu doğa olayları adına, onu temsil eden hayvanına bakmakta fayda vardır. Boğa, Fırtına Tanrısı nın kutsal hayvanı olarak kabul edilmektedir. Doğrudan doğruya Fırtına Tanrısı nın tasviri olarak kullanılmıģ olmakla birlikte metinlerde ne zaman boğa tasvirinden bahsedilse orada tanrı ile bir iliģki de söz konusu olmuģtur. 781 Boğanın Fırtına Tanrısı ile iliģkilendirilmesi tesadüfi değildir. Sahip olduğu güç, yüksek ses ve üreme yani üretkenlik ve verimlilik ile dikkat çeken boğanın, 782 Fırtına Tanrısı nın Hititçe çivi yazılı metinlerde de yer alan ve yukarı da bahsedilen niteliklerine yakın özellikler sergiliyor olduğu anlaģılmaktadır. Hitit panteonunun en tepesinde Fırtına Tanrısı ile birlikte Arinna nın GüneĢ Tanrıçası da yer almaktadır. Bu tanrısal çiftin Nerik ve Zippalanda Kentinin Fırtına Tanrıları olmak üzere iki oğlu ve Mezulla isminde bir de kızları vardır. 783 Esasında panteon içerisinde pek çok Fırtına Tanrısı vardır. Ġlluyanka mitosunda önemli bir yeri olan Nerik 784 ve tanrının bir diğer önemli kült merkezi olan Zippalanda kentlerinin Fırtına Tanrıları babalarının niteliklerini taģır vaziyettedir. 781 H. G.Güterbock, Eti Tanrı Tasvirleri ile Tanrı Adları, Belleten, C. VII, 1943, s H.Ertem, Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu'sunun Faunası, Ankara, 1965, C. Karasu, 1997, s Hititçe çivi yazılı metinlerde çoğunlukla doğrudan Baba Fırtına Tanrısı yerine Nerik ve Zippalanda gibi kentlerin Fırtına Tanrıları na dua edilir. Bu durum Fırtına Tanrısı na hiç mi dua edilmediği veya yöneltildi de metinler mi ele geçmedi sorusunu gündeme getirmektedir. Y. Arıkan, Hitit Dualarında Geçen Bzı Tanrı Adları, III. Hititoloji Kongresi Bildirileri, 1998, s. 48. Nerik kenti Fırtına Tanrısı: KBo I 1 Ay. 42, KBo I 4 IV 12, KBo V 3 I 43, KUB XIX 50 IV 2, KBo XXII 39 III 10, KBo IV 10 Öy. 52, KBo IV 28 Ay. 32, KUB XL 53, 4, KBo XIX 58, 19, KBo XXII 47Ay. 5. Zippalanda kenti Fırtına Tanrısı: KUB VI 45 I 47, 46 II 22, KUB XXVIII 104 III 17, IBoT I 29 Ay. 27, KUB XX 92 I KBo III 7 I 1-4, KBo XII 83 I 1; G. Beckman, 1982, s

182 Ayrıca Kummani, 785 Kuliwišna 786 ve Katapa 787 Ģehirlerinin Fırtına Tanrıları da panteonun söz konusu vasıflara sahip diğer tanrıları arasında yer almaktadırlar. 788 Bu tanrıların ayrı ayrı birer tanrı olup olmadığı tartıģılabilir ancak ortada bir gerçek vardır ki o da tüm Fırtına Tanrıları nın yağmur aracılığıyla verimlilik bağıģlayıcısı olduklarıdır. 789 VI.2. Suyun, Toprağın ve GüneĢin Tanrıçası Hitit inanç dünyasında tek bir mahiyette veya karakterde GüneĢ Tanrıçası ndan bahsetmek olanaksızdır. Hitit panteonunda birkaç isim altında ve farklı niteliklerde GüneĢ ile iliģkilendirilmiģ birden çok tanrıça yer almaktadır. Bu durum tarihi bir süreci ifade eder. Hatti döneminden baģlayarak Hitit Devleti nin M.Ö. II. binyılın son çeyreğine kadar geçirmiģ olduğu süre içerisinde GüneĢ Tanrıçası da farklı kültürlerin etkisinde kalarak değiģime uğramıģtır. Ġsmi veya temsili ne olursa olsun GüneĢ Tanrıçası her daim Hititler için en önemli tanrıça olmuģtur. 790 Tanrıça erken dönemlerden itibaren Hatti kültürünün izlerini kuvvetle 785 Kummani kenti Fırtına Tanrısı: KBo XI 1 Öy. 20, Ay. 12, Kuliwišna kenti Fırtına Tanrısı: KUB VI 45 II 3, 46 II 47, KUB XXVII 1 I 53, KBo XV 34 III 13, 25, KUB XII 19 II 9, Katapa kenti Fırtına Tanrısı: KUB VI 45 I = 46 II Fırtına Tanrısı na iliģkin nitelemeler oldukça fazladır. Bu tanrıya Göğün veya Hatti Ülkesi nin Efendisi, Yıldırımların Fırtına Tanrısı, Bulutların Fırtına Tanrısı, Sarayın Fırtına Tanrısı, Saltanatın/Asa nın Fırtına Tanrısı, Ordunun Fırtına Tanrısı gibi isimlerle seslenilmiģtir. O. R. Gurney, 1952, s. 140, 141.A. Green, 2003, s. 131, 132. Sonuçta bereketten siyasete kadar farklı alanlarda nitelemelerin yapıldığı Fırtına Tanrısı nın mahiyetinin anlaģılması güçleģmektedir. 789 S. Ö. SavaĢ, 2002, s Hitit tanrılarının pek çoğu bir Ģehir veya kasaba ile iliģkilendirilmiģtir. Bu nedenle bu tanrıların yerel mi, yoksa merkezi tanrıların değiģik formları mı oldukları sorusu akla gelmektedir. Genellikle bu soruya verilen yanıt ise, tüm tanrıların (özellikle Fırtına Tanrısı) yağmur vasıtasıyla bereket ihsan eden yerel tanrılar oldukları yönündedir. H. G. Güterbock,1950, s S. Alp, 2011, s

183 barındıran Arinna kenti ile iliģkilendirilmiģtir. Arinna nın GüneĢ Tanrıçası olarak isimlendirilen bu tanrıça tam manasıyla GüneĢ i temsil etmekteydi. 791 Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın Hitit öncesi Anadolu da taģıdığı nitelikler oldukça farkıdır. Tanrıçaya Hatti döneminde verilen isim Wurušemu dur. Bu tanrının isminin ilk kısmı olan wur/pur Hatti dilinde toprak manasına gelmektedir. Bu durum tanrının toprak/kara ile olan bağlantısını göstermektedir. 792 Ġsmin devamı olan šemu ya iliģkin bir izahat Ģuan için yoktur. Tanrıçanın isminin birlikte anılmıģ olduğu Arinna kentinin ideogramı olan TÚL un pınar/kaynak anlamına gelmesi de tanrıçanın toprak ve topraktaki su ile olan iliģkisini göstermektedir. 793 Söz konusu bu nitelikler Hitit dönemindeki ilgili külte de sirayet etmiģ ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın Fırtına Tanrısı na benzer nitelikleri ortaya çıkmıģtır. Tanrıça, Göğün/Hatti Ülkesi nin Fırtına Tanrısı nın eģi ve aynı zamanda Nerik ve Zippalanda Kenti Fırtına Tanrıları nın da annesidir. Aslında bu tanrı Telipinu da dâhil olmak üzere D IM VE D U ile ifade edilen tüm Fırtına Tanrıları nın anneleridir. 794 Hatti inancına benzer Ģekilde tanrıça verimlilik ve yaģamı temsil eden tanrıların anneleri olarak Hitit döneminde de vasıflarını sürdürmüģtür. Arinna nın GüneĢ Tanrıçası sadece Hattili Wurušemu değil aynı zamanda Hurrili Lelwani ve hatta Sumer tanrısı Ereškigal ile aynı tanrıça olarak Hititler tarafından kabul 791 H. G. Güterbock,1950, s A. Green, 2003, s. 144, Tanrıça büyük ihtimalle Hatti dönemindeki su tanrılarından birisiydi ve yer altı sularıyla bereketliliği sağlıyordu. J. G.Macqueen, 1959, s. 177, Tanrıçanın Hitit dönemindeki ana görevlerinden birisi de ülke genelinde yer altı suları sayesinde bereketliliği yürütmektir. A. Green, 2003, s

184 görmüģtür. Konuya iliģkin tespit metinlerde sabittir. 795 Tanrıçanın Lelwani ve EreĢkigal gibi yeraltı tanrıları ile iliģkilendirilmesi ona yüklenen vasıfların da geniģletildiğini göstermektedir. Tanrıça ayrıca yine Hurri kökenli bir tanrıça olan Hepat ile de bir tutulmaya çalıģılmıģtır. 796 Ancak Hurrili Hepat ile bağlantılı olduğu düģünülmesine rağmen güneģ vasfı nedeniyle Akadlı ġamaģ ile daha fazla benzerlikleri vardır. Hurrilerin baģ tanrıçası Hepat ın güneģ ile herhangi bir bağlantısının olmaması söz konusu yargının temel dayanağıdır. 797 Hititçe çivi yazılı metinlerde tanrıça sadece GüneĢ ile değil aynı zamanda toprak ve su ile de iliģkilendirilmiģtir. Bunlardan Toprağın GüneĢ Tanrısının güneģin batıģını/geceyi yani ölümü temsil ettiği düģünülmektedir. 798 Suyun GüneĢ Tanrısı ise güneģin deniz üzerinden yükseliģinin kiģileģmiģ halidir. 799 Konuya iliģkin bir metin çevirisi Ģöyledir; Göğün Güneş 795 H. Otten tarafından yayınlanmıģ olan Hitit antlaģmalarındaki tanrı isimlerini içeren bir çalıģmada da Tanrıçalar Lelwani, EreĢkigal ve Allatum un isimleri aynı tanrıyı ifade eder ve birbirlerinin yerine kullanılabilir vaziyettedir. Ġlgili metinler için bkz. H.Otten, Die Gottheit Lelvani der Boǧazköy-Texte, JCS, Vol. 4, No. 2, 1950, s Ayrıca bir diğer metin yerin geçen Gel, Nerik Kenti nin Fırtına Tanrısı, gökyüzünden, eğer Fırtına Tanrısı senin baban veya karanlık dünyanın Ereşkigal i senin annen ise. ifadeleri de konuya iliģkin örnek teģkil eder. (KUB XXXVI 90 II 10-13) Konuya iliģkin tespitler ve metin tercümeleri için bkz. J. G.Macqueen, 1959, s. 176, 177. Ayrıca belirtmek gerekir ki Arinna nın GüneĢ Tanrıçası ile iliģkilendirilmiģ olan Tanrıça Lelwani nin iki farklı versiyonu vardır. Bunlardan birisi diģi bir diğeri de erkektir. KUB LVII 37 Öy. 1-6; H. Otten, 1950, s Bunlardan erkek olanını Hititler yoğun Hurri etkisi nedeniyle bu tanrıyı Yerin GüneĢ Tanrıçası olarak benimseyerek diģi kimliğine büründürmüģlerdir. Y. Arıkan, 1998, s III. Hattušili döneminde Hurrili Kraliçe Pudu-Hepa nın Hitit ve Hurri panteonlarını birleģtirme gayretleri içerisinde Hepat, Arinna nın GüneĢ Tanrıçası ile eģitlenmeye çalıģılmıģtır. Konuya iliģkin metin yeri: KUB XXXI 27 Öy. 1-7; C. Karasu, 1997, s H. G. Güterbock,1950, s Tanrıçanın buradaki vasfı yeraltı tanrıçaları Lelwani ve EreĢkigal ile bir tutulmaya çalıģılmıģtır 799 H. G. Güterbock,a.g.m., 1950, s. 91. Bu kült Anadolu nun yerlisi değildir. Büyük olasılıkla Ön Asya nın diğer milletlerinden gelen ve Anadolu halkı tarafından benimsenmiģ bir inançtır. O. R. Gurney, 1952, s

185 tanrısı, efendim, insanlığın çobanı. Göğün Güneş tanrısı sen denizden yükselirsin. Gökte yerini alırsın. Göğün Güneş Tanrısı, sahibem. Güneş Tanrısı insanlar, köpekler, domuzlar (ve) arazideki hayvanlar üzerinde, günlük adaletini (hükmünü) ver. 800 Metinden tanrıçanın temsil etmiģ olduğu fikri ve sadece insanlar üzerinde değil aynı zamanda hayvanlar üzerindeki hükmü anlamak mümkündür. Hititçe çivi yazılı metinlerde çoğunlukla Arinna nın GüneĢ Tanrıçası olarak çağrılan tanrıçanın, cennetin ve devletin kraliçesi olarak, yürütülen savaģlar etki sahibi olduğu düģünülmekteydi. 801 Ancak tanrıçanın insanların zihinlerinde yer etmiģ olduğu iki olgu bulunmaktaydı ki, bunlar adalet ve toprağın hâkimiyetiydi. Hattiler den almıģ oldukları bir eğilim sonucunda Hititlerin Arinna kenti ile iliģkilendirdikleri GüneĢ Tanrıçası, Mezopotamya daki emsalleri gibi insanları ve hayvanları yargılayan bir üst yargıç olarak algılanmıģtır. Tanrıça bir çoban gibi toplumun düzenini sağlamaktaydı. 802 Bu nedenle adalet kavramının kiģiselleģmiģ hali olduğu kabul edilebilir. Ayrıca II. Muršili ye ait yıllıklardan 803 da anlaģılabileceği üzere tüm Hatti topraklarının tanrıçaya ait olduğu görülmekteydi. 804 Kral ancak ondan almıģ olduğu erk ile ülke toprakları üzerinde idare hakkına sahip olabiliyordu. Pek çok metinde örnekleri görülebilecek inanıģı en iyi yansıtanlardan birisi II. Muršili ye aittir. Kralın icraatlarını anlatmıģ olduğu metinlerin bir bölümüne iliģkin çeviri Ģöyledir; Ey sahibem Arinna kentinin Güneş Tanrıçası! Etraftaki düşman memleketleri bana çocuk diye bağırdılar ve beni sürekli hakir/küçük gördüler ve senin 800 KUB VI 45 III 13-17; I. Singer, 2002, s H. G. Güterbock,1950, s. 90. Özellikle II. Muršili ye ait yıllıklarda Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın ismi yürütülen seferler ile iliģkili olarak çokça zikredilmektedir. E. Laroche, CTH H. G. Güterbock,a.g.m., 1950, s E.Laroche, CTH S. Alp, 2011, s

186 Sahibem Arinna kentinin Güneş Tanrıçası nın sınırlarını almak için hücum etmeye başladılar. Sahibem Arinna kentinin Güneş Tanrıçası bana aşağı gel ve etraftaki şu düşman memleketlerini önümde öldür. 805 II. Muršili metinde tanrıçanın topraklarını korumak adına yardım istemekte ve hatta metnin devamında da aradığı yardımı bulduğunu iddia etmektedir. Hitit krallarına d UTU ŠI GüneĢim Ģeklinde hitap edilmekteydi. Bu ifade Hititlerin Hint- Avrupa kökenlerinden gelen bir olgu değildir. Çünkü böylesi bir gelenek Anadolu dıģındaki Hint-Avrupa topluluklarında görülmemektedir. Bu nedenle geleneğin çıkıģ noktasının Anadolu da aranması doğru olacaktır. GüneĢ sıfatının Hititleri geniģ Ģekilde etkileyen Hattiler den gelen bir kültür olması en olası seçenektir. Alacahöyük ten çıkan ve Hitit öncesine tarihlenen güneģ kursları söz konusu döneme iliģkin dini öğelerde güneģin kullanıldığını da göstermektedir. 806 Hititlerin güneģi bir çeģit krallık alameti olarak kullanmıģ olmaları da bu açıdan son derece mantıklıdır. GüneĢ ve onu tanrısal yanı olan GüneĢ Tanrıçası tüm Hatti topraklarının sahibi olduğu için ondan yetki alan kralın da GüneĢ ile özdeģlemesi gayet normaldir. Ayrıca kralın GüneĢ Tanrıçası gibi yargıç sıfatıyla adalet dağıtmasının altında buna benzer bir iliģkinin bulunması gerekmektedir. Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın veya Pudu-Hepa nın panteon düzenlemesinden sonra birleģtirilmeye çalıģtığı Hepat ın, Yazılıkaya da yer alan Tešup ile Hepat ın karģılaģma sahnesinde görülebildiği gibi kedi cinsinden hayvan figürleriyle temsil edilmektedir. 807 Benzer Ģekilde klasik devrin Anadolu sunda Ana Tanrıça Kibele 808 de aslanlarla iliģkilendirilmiģtir. 809 Bu 805 KBo III 4 Öy. I A. Goetze, Die Annalen des Muršiliš. Leipzig, 1933, s G. Beckman, My Sun-God: Reflections of Mesopotamian Conceptions of Kingship among the Hittites, MELAMMU Symposia III,2003, s D. J. Deighton, 1982, s Kibele, Hitit tanrıçası Kubaba nın öncülü olarak değerlendirilir. Hititçe çivi yazılı metinlerde kendisi hakkında çok az bilgi olduğundan hakkında yeterince bilgi yoktur. O. R.Gurney, 1952, s Frig devrinden itibaren 174

187 açıdan Paleolitik Çağ dan itibaren Anadolu da etkisini gösteren ve Hatti döneminde de tanrıça Wurušemu ile devam eden bereketin sembolü olan bir kültün birtakım değiģimler çerçevesinde Hitit toplumunda kendisini gösterdiği düģünülebilir. VI.3. Kumarbi Efsanesi ve Tarımsal Döngü 810 Kuzey Suriye, Yukarı Mezopotamya veya Anadolu da yaģayan insanların dini inançları benzer iklimsel olgulara bağlıdır. Ġklime ve coğrafyaya bağımlı olan ekonomik hayat ise dini motiflerin Ģekillenmesini sağlamıģtır. Bu bağlamda Anadolu da yaģayan Hititlerin dini inançlarını, ismi geçen diğer iki bölgeden ayrı düģünmemek gerekmektedir. 811 Bölge insanına yağmuru beklemekten baģka seçenek sunmayan 812 bu coğrafyalarda dini yaģamın söz konusu beklenti çerçevesinde Ģekillendiğine Ģahit olunabilecek pek çok dayanak vardır. Hititlerin dini öğelerle hazırlamıģ oldukları takvimleri ile tarımsal faaliyetleri arasında bir iliģki olduğu anlaģılmaktadır. Bu iliģki özellikle Hurri kökenli Kumarbi efsanesinde hissedilmektedir. 813 Babil gelenekleriyle de bağlantılı olan bu hikâyenin baģlangıcında tanrılar arasında sürekli el değiģtiren bir düzenden bahsedilmektedir. Buna göre her iktidara gelen Anadolu da kuvvetli bir kült olduğu görülen Kibele, ana tanrıça karakteri gereği toprağın verimliliğinden sorumlu tutulurdu. Paleolitik Çağ dan itibaren Anadolu da görülen ana tanrıça geleneğinin uzantısı olarak bu kültün Hitit dönemine iliģkin yönü karanlık kalmıģtır. 809 H. G. Güterbock,1943, s E. Laroche, CHT M.Hutter, Religion in Hittite Anatolia, Some Comments on Volker Haas: Geschichte der Hethitischen Religion". Numen, Vol. 44, 1997, s H. Ertem, 1972, s M.Hutter, 1997, s

188 tanrı, tarımsal yılın belli dönemleri ile iliģkilidir. 814 Konunun daha net anlaģılması adına efsaneye göz atmakta fayda vardır. Kumarbi efsanesi, gökyüzünde birbiri ardına hüküm süren tanrıların iktidar mücadeleleri ile baģlamaktadır. 815 Ġktidar mücadelelerinden galip çıkan Alalu gökteki krallığın sahibi olur ve Anu ona hizmet etmeye baģlar; Bir zaman, geçmiş yıllarda Alalu gökte kral idi. Alalu tahtta oturur ve tanrıların birincisi olan kuvvetli Anu onun önünde dururdu. (Onun) ayaklarına eğilir maşrapaları içmek için eline verirdi. 816 Alalu, Gökteki krallığın hâkimi iken, bir süre sonra iktidarı Anu tarafından sonlandırılmıģtır; Dokuz sayılı yıl Alalu gökte kral idi. Dokuzuncu yılda Anu, Alalu ya karşı muhabere açtı; onu, Alalu yu yendi ve bu, onun önünden kaçtı. Ve o, onu aşağıya, karanlık toprağa [sürdü?]. (Alalu) aşağıya, karanlık toprağa gitti fakat tahta Anu oturdu. Anu tahtında oturur ve kuvvetli Kumarbi ona yiyecek (?veya içecek) verirdi. Onun ayaklarına, yere eğilir ve maşrapaları içmek için eline verirdi. 817 Alıntıda da görüleceği üzere roller değiģmiģ, toprağın derinliklerine gönderilen Alalu nun yerine Anu, Anu nun yerine ise Kumarbi geçmiģtir. Ancak metnin devamında tarih kendini tekrarlamıģ ve dokuz yıl sonra bu sefer Anu Kumarbi ye savaģ açmıģtır. Kumarbi ise Alalu nun yerine Anu ya savaģ açmıģtır. SavaĢ esnasında Kumarbi, göğe doğru kaçan Anu yu ayaklarından yakalamıģ ve aģağıya doğru çekmiģtir. Ġki tanrı arasındaki savaģ metinlerde Ģöyle anlatılmaktadır; O (Kumarbi) (Anu nun) belini ısırdı ve onun erkekliği Kumarbi nin içine tunç gibi aktı. Kumarbi, Anu nun erkekliğini yutunca o 814 V. Haas, Geschichte der Hethitischen Religion, HdO, 15 Band, 1994, s. 85. Kumarbi Efsanesi her ne kadar Hurriler aracılığı ile Hititlere geçmiģ olsa da hikâye Sumer kökenlidir. Hikâyenin baģkahramanı olan Kumarbi, Sumer/Babil tanrısı olan Enlil in karģılığıdır. O. R. Gurney, 1952, s V. Haas, 1994, s KUB XXXIII 120 I 8-11; H. G. Güterbock, Kumarbi Efsanesi, Ankara, 1945, s. 11.A. Goetze, 1950, s KUB XXXIII 120 I 12-17; H. G. Güterbock,1945, s. 11. A.Goetze, 1950, s

189 memnun oldu ve yüksek sesle güldü. Anu geriye döndü ve Kumarbi ye söyledi: Kendi içini düşünerek seviniyorsun çünkü benim erkekliğimi yuttun. İçine sevinmeyi bırak! Senin içine bir yük yerleştirdim. İlkin seni soylu Fırtına Tanrısı na (=Tešup) hamile bıraktım. İkinci olarak seni karşı konulamaz Dicle nehrine hamile bıraktım. Üçüncü olarak seni asil Tašmišu ya hamile bıraktım. Üç korkunç tanrıyı tohum olarak senin içine yerleştirdim. 818 Metnin devamında Anun nun göğe doğru yükseldiği ve Kumarbi nin de içindekileri dıģarı tükürdüğü bildirilmektedir. Efsanenin bu kısmına kadar olan olaylar Hitit takvimi ile doğrudan iliģkili görülmektedir. Hikâyede yer alan karakterlerin yılın belli dönemlerine iliģkin temsil etmiģ oldukları birtakım unsurlar vardır. Buna göre Kumarbi toprağa ekilen tohumu ve tahılı temsil etmektedir. Kumarbi tarafından Anu nun hadım edilmesi ve tohumun Kumarbi ye geçmesi (döllenmesi) Hitit takviminin baģlangıcını ifade etmektedir. Bu takdirde Kumarbi nin dönemi yani yeni yılın baģlangıcı da, çiftçiler tarafından tohumun toprağa bırakılmıģ olduğu baharda (mart ayı) baģlamaktaydı. 819 Kumarbi efsanesinin devamında, Hitit takvimindeki bir yılın ve buna bağlı olarak tarım üretiminin diğer dönemleri de görülmektedir. Kumarbi ile Anu arasındaki savaģ sırasında Kumarbi ye Anu nun içine yüklediği tohumdan bir müddet sonra Fırtına Tanrısı doğmuģtur. 820 Metnin ilgili yeri oldukça kırık olduğu için doğumun tam olarak nasıl gerçekleģtiği anlaģılmamaktadır. Ancak Kumarbi ile Fırtına Tanrısı arasında geçmiģi Anu ya dayalı olan bir husumetin olduğu aģikârdır. Kumarbi efsanesi içerisinde yer alan bir bölüm olan Ullikummi Ģarkısında, Kumarbi nin Soğuk Pınar ile birleģmesinden Ullikummi adı verilen bir taģ yaratığın doğduğundan ve 818 KUB XXXIII 120 I 25-36; H. A. Hoffner, 1990, s. 40.A. Goetze, 1950, s V. Haas, 1994, s KUB XXXIII 120 II 71-75;H. A. Hoffner, 1990, s. 53.A. Goetze, 1950, s. 120,

190 Kumarbi nin Fırtına Tanrısı na olan düģmanlığından sebep, Ullikummi den Fırtına Tanrısı nı alt etmesini istemesinden bahsedilmektedir. 821 Hikâyede kendisinden diyorit bir taģ olarak bahsedilen ve Fırtına Tanrısı na hasımlık besleyen Ullikummi tanrılar tarafından büyütülür ve o kadar hızlı boy atar ki deniz ancak onun kuģak yerine kadar ulaģmaktadır. 822 Dünyayı sırtında taģıyan Upelluri nin sağ omzunda büyümeye devam edip 823 güçlenen Ulliikummi, Fırtına Tanrısı ile baģ edebilecek duruma gelir. Ullikummi Ģarkısının üçüncü tabletinin nihayetinde beklenen son gerçekleģir ve Ullikummi ve Fırtına Tanrısı arasındaki kaçınılmaz savaģ gerçekleģir. 824 Metnin devamında sadece satır baģları korunabilmiģ olsa da Fırtına Tanrısı nın galip geldiği ve artık kendi hükmünü sürmüģ olduğu anlaģılmaktadır. Anu nun hadım edilmesi ve Kumarbi nin döllenmesi ile baģlayan dönem, tohumun yani Ullikummi nin öldürülmesi ile sona ermektedir. Kumarbi nin döneminin sona ermesi Hitit takviminde toprağa ekilen tohumun karģılık vermesi yani ekine dönüģmesi ve bu ekinin kaldırılması dönemine denk gelmelidir. Bu nedenle Kumarbi döneminin Fırtına Tanrısı Tešup tarafından sonlandırılmasının, hasadın baģladığı zamanı (Temmuz ayını) temsil ettiği anlaģılmaktadır. 825 Benzer iklimsel Ģartların ve tarımsal koģulların süregeldiği Hitit dönemi ve bugünkü Anadolu topraklarında hasadın Temmuz ayında veya yakın zamanlarında yapılıyor olması gerekmektedir. Bu aydan sonra baģlayan dönem tohumun tanrılaģmıģ bir formu olan Kumarbi nin zamanı sona eriyor ve sonbaharda kendisini fırtına ve yıldırımlarla hissettiren Fırtına Tanrısı nın dönemi baģlıyordu. 821 KUB XXXIII 102 III 1-21; H. A. Hoffner, 1990, s. 53. KUB XXXIII 96 I; A. Goetze, 1950, s KUB XXXIII 102 III 22-25; H. G. Güterbock,1945, s KUB XXXIII 102 III 45-47; H. G. Güterbock,a.g.e., 1945, s KUB XXXIII 102 IV 21-22; H. G. Güterbock,a.g.e., 1945, s V. Haas, 1994, s

191 Hitit kültürünü etkileyen Mezopotamya da, Kumarbi efsanesindekine benzer bir Ģekilde doğadaki dönüģümü anlatan mitler vardır. Bu mitlerin en bilineni Çoban Tanrı Dumuzi/Tammuz ile Gökyüzü Kraliçesi Ġnana arasındaki birliktelik ile iliģkilidir. M.Ö. III. binyılın erken dönemlerine tarihlenen metinlerle ve sözlü geleneklerle koruna gelen hikâye, Dumuzi nin ölümünü içermektedir. 826 Ġnanna na tarafından Dumuzi/Tammuz un, Yeraltı Tanrıçası Ereškigal in (Ugarid dilinde toprak manasına gelir) hükmetmiģ olduğu yer altı dünyasına gönderilmesiyle birlikte artık bitkiler büyüyemez ve hayvanlar çiftleģemez olur. Tanrıça Ea nın gayretleri ile yılın yarısından itibaren Dumuzi/Tammuz un, dünyaya dönmesi ve Ištar ile birleģmesi sonucunda doğa yeniden hayat bulur. Bu anlatıda Dumuzi/Tammuz ve Ištar ın birleģmesi tohumlanmayı, Ea ise tohumların su ile birleģmesini temsil etmektedir 827 Ekinleri ve hasadı koruduğuna inanılan çoban tanrı Dumuzi/Tammuz un, tohumu simgeleyen Kumarbi nin döneminin sona ermiģ olduğu Temmuz ayına ismini vermiģ olması dikkatten kaçmamalıdır. VI.4. Bereketi Beraberinde Götüren Kaybolan Tanrı Telipinu 828 Hitit edebiyatının en iyi korunmuģ ve dolayısıyla en iyi bilinen mitlerinden birisi kaybolan tanrı ile ilgili anlatılanlardır. Her ne kadar dili Hititçe olsa da bu mit belli ki Hatti kökenlidir. 829 Hikâyenin içermiģ olduğu motifler ve bahsi geçen isimler bu konudaki fikri sabitlemektedir. 826 N. F. Miller, Symbols of Fertility and Abundance in the Royal Cemetery at Ur, Iraq, AJA, Vol. 117, No. 1, 2013, s T. Ökse, 2006, s E. Laroche, CTH H. G. Güterbock,1997b, s. 50. O. R. Gurney, 1952, s J. G. Macqueen, 1959, s

192 Kaybolan Tanrı ya iliģkin hikâyelerin pek çok değiģik türü bugüne ulaģmıģtır. Anlatılarda sadece hikâyenin kahramanı olan tanrılar değiģmekle kalmıyor aynı zamanda yaģanan olaylarda da farklılaģmalar olabiliyordu. 830 Ancak mitin tüm değiģik uyarlamalarında anlatılmaya çalıģılan ortak fikir aynıdır. Tüm farklı anlatılarda kimliği değiģmekle birlikte kaybolan bir tanrıdan bahsedilmektedir. Bu tanrının gidiģi doğa üzerinde ciddi bozulmalara yol açmakta ve insan yaģamı üzerinde hayati değiģikliklere neden olmaktadır. 831 Kaybolan tanrı mitleri içerisinde en bilineni Telipinu ile ilgili olandır. 832 Bu tanrı Hitit mitolojisi içerisinde Fırtına Tanrısı ve GüneĢ Tanrıçası nın oğulları olarak kabul görmüģtür. Yağmur bulutları ve güneģin birleģmesini temsil ettiği için tarımsal bir tanrı olarak kabul görmektedir. Bu kapsamda tanrının tohum ekimi, çiftçilik ve sulama üzerinde gücü olduğuna inanılırdı. Doğal olarak da onun ortadan kaybolması doğanın dengesini bozuyor ve söz konusu alanlardaki insan faaliyetlerini doğrudan etkileyebiliyordu. 833 Neticede, doğaya bağımlı olarak yürütülen tarım ve hayvancılık yapılamıyor, insanlar yaģamlarını devam ettiremiyordu. 830 H. G. Güterbock,1997b, s Telipinu Efsanesi Ön Asya da örneklerine rastlanabilecek ölen tanrı türünde klasik bir anlatıdır. Osiris, Tammuz, Attis ve Adonis ile iliģkili efsanelerde de görülebileceği üzere yaģam ve ölüm arasındaki savaģ konu edinmiģtir. Ancak bu Hatti hikâyesinde baģkahraman ölmek yeri ortadan kayboluyor. O. R. Gurney, 1952, s Macqueen ise konuya iliģkin farklı düģünmektedir. J. G. Macqueen, 1959, s Ona göre kahramanın ölmemesi durumu farklılaģtırmaktadır. Ayrıca yıllık törene/döngüye iliģkin de bir delil yoktur. Macqueen e göre Telipinu, Hatti Fırtına Tanrısı nın kendisidir. Efsanenin hem Telipinu hem de Fırtına Tanrısı na iliģkin iki farklı anlatısının olması bu duruma delil teģkil eder. 832 E. Laroche, CTH E. Reyhan, The Missing God Telipinu Myth:A Chapter from the Ancient Anatolian Mythology, Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Sayı: 45, Cilt: 28, 2009b, s

193 Efsanede Telipinu nun ortadan kaybolmasına sebep olarak insanların, hayvanların veya tanrıların neden olduğu davranıģlar gösterilmektedir. 834 Tam olarak gerekçesi anlaģılmasa da Telipinu nun ortadan kaybolmasının neticesinde doğada, insanlarda ve sosyal hayatta yaģanan büyük değiģim efsanenin hemen giriģ kısmından itibaren ifade edilmektedir; Telipinu [ haykırdı:] Orada korkulacak bir lisan olmasın! [Sonra] O, [sağ ayakkabısını] sol ayaklarına ve sol [ayakkabısını sağ ayaklarına] giydi. Sis pencereleri kapladı. Duman evi [kapladı]. Ocaktaki kütükler boğuldu. [Sunaklardaki] tanrılar boğuldu. Ağıldaki koyunlar boğuldu. Ahırdaki sığırlar boğuldu. Anne koyun kuzusunu reddetti. İnek buzağısını reddetti. Telipinu da çekip gitti,ekinlerin ve hayvanların doğurganlığı, bolluğu, gelişmesi ve bereketi bozkıra ve çayıra dönüşerek yok oldu. Telipinu da ağaçsız arazinin içlerine doğru gitti ve araziyle karıştı. Onun üzerinde halenzu-bitkisi yetişti. Bundan dolayı arpa (ve) buğday artık olgunlaşmadı. Sığır, koyun ve insanlar artık hamile kalamadılar. Hamile olanlar ise doğuramıyor. Filizler sürgün vermesin diye dağlar ve ağaçlar kurudu. Ülkede kıtlık baş göstersin diye otlaklar, pınarlar kurudu. İnsanlar ve tanrılar açlıktan ölüyor. 835 Metin çok açık bir biçimde Telipinu nun ortadan kaybolmasının ardından yaģanan değiģimi anlatmaktadır. Hayvanların, bitkilerin ve insanların bereketini sağlayan, arpa ve buğdayı olgunlaģtıran bir tanrı olarak Telipinu belli ki Hitit inançları içerisinde çok önemli bir görev üstleniyor ve Hititlerin tarım ve hayvancılık gibi temel geçim faaliyetlerinde etkili olabiliyordu. Bu nedenle onun özünde, insanların ekonomik yaģantıları üzerinde etkili olabildiği söylenebilir. Durum daha farklı bir açıdan tetkik edilirse, aslında Telipinu nun doğal yaģamın değiģimini temsil eden bir varlık olduğu ve tanrıların kızdırılmasının doğa ve insan hayatı üzerinde ne denli etkili olabileceklerine iliģkin bir kıssa olduğu anlaģılabilir. 834 A.Archi, Kamrušepa and teh Sheep of the Sun-god, Or, Vol:62, Fascicule: 4, 1993, s KUB XVII 10 I 1-20; H. A. Hoffner, 1990, s. 14,15.A. Goetze, 1950, s

194 Efsanenin devamında kızgınlığından dolayı ortadan kaybolan ve akla gelebilecek her Ģeyin bereketini de beraberinde götüren Telipinu nun bulunabilmesi için sorunun ne denli önemli olduğunu kavrayan Fırtına Tanrısı çaba sarf eder. Ancak baģarılı olamaz. Bunun üzerine Tanrıça Hannahanna bir arı göndererek Git ve Telipinu yu bul (dedi, bunun üzerine) [Fırtına Tanrısı Hannahanna ya de]di: büyük tanrılar (ve) küçük tanrılar onu aradılar, ama [bulamadılar.]bu [arı] mı gidecek [ve bulacak onu?] 836 der.ancak Fırtına Tanrısı nın bu serzeniģine karģın arı, Telipinu yu bulur ve onu sokarak uyandırır. Öfke ile uykusundan uyanan tanrıyı Tanrıça Kamrušepa sakinleģtirir eve tekrar geri dönmesini sağlar. Telipinu nun geri dönmesi doğanın dengesini tekrardan yakalamasını sağlar. Ġlgili metnin sonlarında, tanrının sakinleģip evine gelmesi ile birlikte iģlerin nasıl düzeldiği ve halkın normal yaģantısına nasıl kavuģtuğu anlatılmıģtır; Telipinu yurduna geri döndü ve ülkesini önemsedi. Duman pencereleri terk etti. Sis evleri terk etti. Sunaklar tekrar tanrılar ile uyum içinde oldular. Ocaktaki kütükler serbest kaldı. Ağıldaki koyunları o serbest bıraktı. Ahırdaki sığırları o serbest bıraktı. Sonra anne çocuğuyla ilgilendi. Koyun kuzusuyla ilgilendi. İnek buzağısıyla ilgilendi. Ve Telipinu da kral ve kraliçe ile ilgilendi ve yaşam, kuvvet ve uzun ömür konusunda onları dikkate aldı. 837 Yani doğa eski düzenine kavuģtu. Doğa ile birlikte toplum için hayati önem taģıyan tarım ve hayvancılık faaliyetleri de sağlıklı ilerleyiģine devam etti. Hatti halkı ve hatta tanrılar açlık çekmediler. VI.5. Yeni Yılın Habercisi Fırtına Tanrısı nın Ġlluyanka ile SavaĢı 838 Hitit mitolojisine iliģkin önemli hikâyelerden birisi de Fırtına Tanrısı ile Hititlerin yılan Ģeklinde tasvir ettikleri Ġlluyanka arasında yaģanan düģmanlıklardan oluģmaktadır. 839 Hikâyeye 836 KUB XVII 10 I 35-38; A. Goetze, a.g.e., 1950, s. 126, KUB XVII 10 IV 20-26; H. A. Hoffner, 1990, s. 17.A. Goetze, 1950, s E. Laroche, CTH

195 iliģkin iki anlatı vardır. Erken dönemlere tarihlendirilebilecek olan anlatı basit bir yapıya sahipken daha yeni tarihli olan metin biraz daha kapsamlıdır. 840 Ġlluyanka efsanesi Babil Yaratılış Efsanesi nin değiģik bir anlatısı olarak bir yeni yıl efsanesi olarak nitelendirilebilir. Hikâye temelde tanrısal bir kahraman (Fırtına Tanrısı) ve onun tam karģısında yer alan ve kötülüğü temsil eden güç (Ġlluyanka Yılanı) arasındaki çatıģmayı konu edinir. 841 Ġlluyanka bir delik te yaģar ve delik yeraltına açılan bir kapıdır. Anadolu daki en eski inançlarından itibaren yer altı ölümü, kötülüğü, kuraklığı ve karmaģayı ifade eder. 842 Ġlluyanka bu kötülüğün kiģiselleģtirilmiģ halidir. Fırtına Tanrısı ise tüm bu sıfatların tersini temsil etmektedir. Ġlluyanka efsanesi purulliyaš bayramı ile iliģkilidir. Metinlerin hemen ilk satırında karģılaģılan; Nerik in Fırtına Tanrısı [merhemli rahibi] Kella ya göre, Göğün Fırtına Tanrısı nın [...]purulliyaš (bayramı) metinleridir, 843 cümlesi durumu açıklar niteliktedir. Metnin devamı ise purulliyaš bayramının mahiyetine iliģkin bir açıklama yer almaktadır; Ülkede büyüme (ve) zenginleşme olsun ve ülke korunmuş olsun. Ve (gerçekten) büyüme (ve) zenginleşme olursa, onlar purulliyaš bayramını kutlar. 844 Bu iki cümleden anlaģılan durum, doğanın değiģmeye 839 G. Beckman, 1989, s A. Green, 2003, s. 147.Hitit Yeni Krallık döneminin tüm iyi korunmuģ göz alıcı metinlerine karģın, son derece tahrif olmuģ bir Ģekilde bugüne ulaģan Ġlluyanka efsanesinin anlatılmıģ olduğu metinler belli ki, Eski Krallık döneminde aittir. Metinlerdeki dilbilgisi yapısı bu konu hakkında Ģüphe bırakmamaktadır. Beckman, a.g.m., 1989, s Büyük kısmının kırıklığı nedeniyle de hikâyeyi ve hikâye içerisinde yer alan kiģilerin temsil etmiģ olduklarını anlamak güçleģmektedir. 841 O. R. Gurney, 1952, s A. Green, 2003, s. 149, KBo III 7 I 1-4, KBo XII 83 I 1; G. Beckman, 1982, s. 18.A. Goetze, 1950, s KBo III 7 I 5-8, KBo XII 83 I 2; G. Beckman, 1982, s. 18.A. Goetze, 1950, s Bayramın ilkbahar kutlandığı II. Muršili nin yıllıklarında da sabittir. KBo II 5 Ay ; A. Goetze, 1933, s

196 baģladığı ve kendini yenilediği, bereketin ve verimliliğin artmıģ olduğu dönemde purulliyaš bayramının kutlanması gerektiğidir. Bu dönemin de bahar ayları olduğunu söylemek hata olmaz. Bahar, yani Hititlerin yeni bir yıla girmiģ olduğu dönemin Ġlluyanka Yılanı nın sonunu ve Fırtına Tanrısı nın yaģam veren dönemini ifade ediyordu. Ġlluyanka efsanesi, purulliyaš bayramının isminin ve kutlanma amacının zikredilmesinden sonra tanrılar arasındaki savaģları konu edinerek devam etmektedir; Fırtına Tanrısı ve yılan (İlluyanka) Kiškilušša (şehri)nde dövüşmeye geldiklerinde, yılan (İlluyanka) Fırtına Tanrısı nı mahvetti (yendi). 845 Fırtına Tanrısı nın bu yenilgisi büyük ihtimalle kıģ baģlangıcını, soğuk ve karanlığın baģladığı, yaģamın solduğu kıģ mevsimini ifade etmektedir. Ancak hikâyenin devamında Fırtına Tanrısı yenilgisi üzerine tüm tanrılardan yardım istemiģ ve Ġlluyanka dan intikam almak için harekete geçmiģtir. Ġlluyanka ya karģı Fırtına Tanrısı na yardım eden kiģilerden birisi tanrıça Ġnara dır. Tanrıça, Ġlluyanka ya karģı bir kumpas gereği bayram tertip etmiģ düzenlemiģ ve palhi kapları içerisinde çok sayıda içki hazırlamıģtır. Ardından tanrıça, Ziggarata Ģehrine giderek Hupašiya isimli bir ölümlü bularak Ġlluyanka yı öldürmesini istemiģtir. Tanrıça nın Hupašiya nın öne sürdüğü Ģartlarını kabul ederek onun Ġlluyanka yı öldürmesi üzerine anlaģmasından; Sonra İnara, Hupašiya yı alıp götürdü ve onu sakladı. Sonra İnara kendini süsledi ve yılanı (İlluyanka) deliğinden yukarı davet etti; Yılan ve [evlatları] yukarı geldiler ve onlar yiyip içtiler. Onlar her kaptan içtiler, böylelikle onlar sarhoş oldular. Artık onlar deliklerine geri dönmek istemediler. Hupašiya geldi ve yılanı iple bağladı. Fırtına Tanrısı (da) geldi ve yılanı öldürdü, tüm tanrılar onunla birlikteydi. 846 Böylelikle bir kutlama veya bayram yapma zamanı gelmiģti. Bahar, yani doğanın uyanıģının bu mitosla iliģkili olan 845 KBo III 7 I 9-11, KBo XII 83 I 3; G. Beckman, 1982, s KUB XVII 1 I 3-18; H. A. Hoffner, 1990, s. 12.A. Goetze, 1950, s. 125,

197 purulliyaš bayramının içeriği ve kutlanma amacı olmasının gerekçesi bu durumdur. Bayramın tanrıların savaģı ve Ġlluyanka Yılanı ile iliģkilendirilmesinin nedenleri de burada yatmaktadır. Çünkü söz konusu mit, kıģ mevsiminin durağanlığının (doğanın ölümünün) sona ermesi ve bahar aylarının baģlamasının (doğanın tekrar canlanmasının), kuraklığın bitiģinin ve bereketin baģlamasının temsilini içermektedir. 847 Sadece Hitit değil, öncesi ve sonrası neredeyse tüm Anadolu dinlerinde doğal varlıkların tanrılaģtırılmasına yönelik bir izlenim edinilmektedir. BaĢta iklim olmak üzere ikliminde etkilemiģ olduğu tabiat varlıklarının tanrısal formları söz konusu bu çok tanrılı dinlerin temel unsurları arasında yer almaktaydı. Ġnsanın ekonomik bir varlık olduğu ortadadır. Elde etmiģ olduğu gelir kanalları onun maddi ve manevi birçok niteliğini belirlemektedir. Bugün için pek geçerli olmasa da bu yargı ekonomileri doğaya bağımlı olan eski toplumlar için daha geçerlidir. Bu bağlamda tarımın ayakta tutmuģ olduğu bir toplumda tarımsal nitelikli doğal varlıkların veya ticaretin egemen olduğu bir toplumda ise gök cisimlerinin daha fazla kutsal kabul edilmesi kaçınılmaz bir sonuç olmuģtur. Çünkü bu ekonomik nitelikteki davranıģlar tanrısal bir irade altında yürütülmekteydi. Ġnanç dıģı bir hareket/günah tanrısal iradenin toplumlar için hayati önem taģıyan ekonomik döngüsünü sekteye uğratabilirdi. 847 O. R. Gurney, 1952, s. 152.J. G. Macqueen, 1959, s. 173,

198 BÖLÜM VII HĠTĠT BAYRAM GELENEKLERĠNĠN EKONOMĠK YÖNLERĠ Sizler için Hatti ülkesinde aylık bayramlar, yeni yıl bayramları, kış ve bahar merasim bayramları ve yaz bayramları, yalvarma (istek) bayramları kutlanmaktadır. Başka hiçbir ülkede buna benzer kutlamalar yapılmaz. 848 Ġster geçmiģte olsun ister bugün dünyanın neresinde olursa olsun yapılan bir bayram veya benzeri bir kutlamanın gerekçesinin olması gerekmektedir. Bu gerekçe dini olabileceği gibi siyasi bir nitelik de taģıyabilir. Gerekçeler önemlidir. Çünkü onlar, yapılan bayramın biçiminin ve hatta isminin belirlenmesini sağlar. Toplumların bayram geleneklerinin altında yatan nedenler oldukça geniģ kapsamlı bir çalıģma olacaktır. Bu nedenle çalıģmanın konusunu oluģturan Hititler ile birlikte konuyu özele indirmekte fayda vardır. Hitit takvimlerinde çok sayıda bayram vardır. Yılın neredeyse tamamına yayılmıģ bu bayramların yalnızca bir kısmının ismi ve içeriğine iliģkin bilgi vardır. Bayramlara iliģkin bilgi veren metinlerin tamamı devlet arģivi niteliğindedir. 849 Bu metinlerde de çoğunlukla bayram sırasında gerçekleģtirilen farklı ritüellerin nasıl uygulandığına iliģkin betimlemeler yer 848 KUB XXIV 1 IV 1-8; A. Goetze, 1955a, s Hitit bayramlarına iliģkin bilgi veren metinlerin sayısı oldukça çoktur. Bu durumda söz konusu metinlerden elde edilen bilgi de Ģüphesiz çoktur. Ancak metinlerdeki bilgiler genellikle birbirinin aynı Ģekilde devam eden ve kral, kraliçe ve bazı idarecilerin rol aldığı günlük rutin seremonilerden oluģmaktadır. Bu nedenle elde edilen bilgi her ne kadar fazla olsa da bayramların içeriğini daha doğrusu hangi maksatla kutlanmıģ olduklarını ve inananların zihinlerinde nasıl bir önem taģıdığını anlamak oldukça güçtür. Konu ile ilgili oldukça az ipucundan birtakım çıkarımlarda bulunmak ve bu çıkarımları farklı alanlardan temellendirmek bu nedenle yapılan veya yapılabilecek yegâne unsurdur. 186

199 almaktadır. Hem resmi arģiv olması hem de sığ bilgilerin yer alması söz konusu bayramların Hitit halkı açısından nasıl bir gözle algılandığına iliģkin bilgi edinilmesini güçleģtirmektedir. 850 Hititler her yönüyle bir tarım toplumudur. Bu durum dini inançlarını ve bu inançlar icabında kutlamıģ oldukları bayramlarını da hiç Ģüphesiz etkilemiģtir. Çünkü Hitit dini, toplumun sosyal ve çevresel Ģartlarıyla doğrudan bağlantılıdır. 851 Bu nedenle genele yayılabilecek bir tespit olmasa da bayramların temelinde ekonomik döngünün sorunsuz bir Ģekilde iģlemesine duyulan ihtiyacın yer almakta olduğu hissedilmektedir. Hititler doğal varlıkların insanlaģmıģ ve hatta insanlaģmamıģ hallerini dahi kutsal kabul ediyor ve tapınıyordu. 852 Doğadaki değiģim dini yaģamda bir hareketlilik meydana getirmesinin nedeni bu durumdur. Ġnsanlar kendilerini inandıkları varlıklara karģı sorumlu olarak görüyor ve hatalı davranıģlarının doğal düzendeki bozulma ile cezalandırılacağını düģünüyorlardı. Bayram törenlerinin zamanında kutlanması konusundaki kemikleģmiģ düģüncenin altında yatan korkuyu bu Ģekilde açıklamak mümkündür. Tapınak görevlilerine iliģkin direktif metinlerden geçen Ayrıca siz ki, tapınak adamları(sınız),eğer bayramları bayram zamanında kutlamazsanız, ilkbahar bayramını sonbaharda kutlarsanız ve sonbahar bayramını ilkbaharda 850 Bu nedenle bayramlara iliģkin fikir verebilmesi adına konuya yardımcı olabilecek mitolojik metinler ve Hitit dinini genel karakteristiği de göz önünde bulundurulmalıdır. 851 G. Beckman, 1989, s Anadolu coğrafyasında tarım yapmak oldukça zordur. Sorun sadece sulama olmayıp haģereler de mahsule zarar verebiliyordu. (Konuya iliģkin olarak bkz. A. Ünal, 1977) Bu durumda Hitit ülkesinde sıkılıkla yaģanan kuraklık ve neticesindeki açlık sorunu sağlıklı tarım yapabilmenin ne kadar önemli olduğunu ifade etmektedir. 852 Hitit dua ve efsanelerine iliģkin bazı metinlerde doğal varlıklara sanki birer insanmıģçasına doğrudan seslenilmektedir. Nerik in Fırtına Tanrısı na yapılan dua ve adaklara iliģkin bilgi veren bir metninde geçen Sen Marašantiya Nehri, Nerik in Fırtına Tanrısı nın ruhuna yakınsın Ģeklindeki sesleniģ, Hititler için hayati önem arz eden Kızılırmak Nehri nin de birer tanrı olarak algılandığına ve Hitit dininin doğal varlıkları tanrılaģtırdığına örnektir. KUB XXXVI 89 Ay. 11; H. A. Hoffner, 1990, s

200 kutlarsanız 853 ifadeleriyle her ne bahane olursa olsun bayramların zamanında idrak edilmesini, aksi durumda tanrıların intikam alacağı belirtilmektedir. 854 Bayramların kutlanmasına iliģkin zamanlamanın bu denli önemli olması, bayramın kutlanmasındaki temel nedenin de burada gizli olduğunu düģündürtmektedir. Bayramlar çoğunlukla doğanın değiģtiği dönemler toplanmıģ vaziyettedir. Önemli bayramların büyük kısmı doğanın öldüğü veya yeniden yaģam bulduğu sonbahar ve ilkbahar aylarında kutlanmaktaydı. 855 Kült envanterlerinde geçen bayramların pek çoğunun ilkbahar ve sonbaharda toplanmıģ olması konuya iliģkin örnek teģkil eder. 856 Bu durum tesadüfî olmamalıdır. Büyük olasılıkla bu bayramlar toplumun bu dönemlerde gerçekleģtirmiģ olduğu birtakım faaliyetlerle iliģkilidir. Bugün dahi Anadolu nun kırsal arazisinde yaģayan insanlar için geçerli olan bu faaliyetler ise tohum ekimi ve hasattır. Mevsimsel geçiģlerin sert yaģandığı Hitit dönemi Anadolu sundaki insanlar adına bahar ayları, temel geçim kaynakları olan tarım için oldukça büyük önem taģımaktaydı. Toprağa tohumu atmıģ oldukları ilkbahar aylarında, tohumun büyümesini sağlayacak olan tanrıların rızası adına çeģitli bayramlar/ritüeller yapmaktaydılar. Benzer Ģekilde ekinin toplandığı sonbahar aylarında da farklı bayramlar/ritüeller yapılıyordu. Ekinin büyümesinin ve hasadın daima kuraklık veya diğer doğal felaketler sebebiyle tehdit altında olması bu törenlerin temel gerekçeleri arasında olmalıdır. 853 KUB XIII 18 II 11-13, KUB XIII ; A. Süel, 1985, s II. Muršili ye ait veba dualarında kral, babası I. Šuppiluliuma nın tanrıların bayramlarını zamanında kutlamamıģ olmasını vebanın gerekçeleri arasında saymaktadır; KBo III 4 II Sonbahar da kutlanan nuntarriyaš, EZEN zennandaš ve KI.LAM ile ilkbaharda kutlanan AN.TAH.ŠUM ve EZEN hamešanda Hitit bayram takviminin en önemli birkaç bayramı arasında yer alır. 856 KBo II 1 I 42-44, II 16-17, 26, 36, 42; C. W. Carter, 1962, s Konuya iliģkin değerlendirme için bkz. H. A. Hoffner, 1974, s

201 Esasında tarımsal mevsimin baģlangıcından bitiģine kadar (ilkbahar ve sonbahar arası) düzenli olarak yapılan çok sayıda dini törenler bulunmaktaydı. Tarım ve onunla iliģkili ekonomik faaliyetlerin en yoğun olarak yürütüldüğü bu dönemde ortaya çıkabilecek muhtemel bir felaketin, insan ırkının davranıģlarından memnun olmayan tanrılar tarafından verilmiģ bir ceza gibi algılanıyor olması 857 bu insanları, tanrıların kabulünü almak adına dindar olmaya iten bir unsurdu. Hurma ġehri nin hantitaššu ritüelinde 858 böylesi bir felaketten kurtulmak adına tanrılar için bir ziyafet masası kurulması tavsiye edilmektedir. 859 Ancak bu sayede üretim aksamaz, hasat verimli olur ve bereketli bir yıl geçirilebilirdi. Bu durum ihsan ve isteklerde bulunmak adına gerçekleģtirilen Hitit bayramlarının (en azından önemli bir kısmının) meydana çıkmasına neden olmuģtur. Üstelik tarımsal faaliyetlerin ülke ekonomisi adına hayati önem arz etmesinin anlaģılması ile birlikte, artık bu törenlerin resmi bayramlar haline geldiği ve bizzat kral ve kraliçe tarafından kutlandığı görülmektedir. Hem Hitit ve hem de benzer nitelikler gösteren tüm çok tanrılı dinlerde, tanrıların doğa üzerinde sınırsız kontrol gücüne sahip olduğuna inanılırdı. Bu dinlerdeki dindarlık olgusu da bu tanrıların ihtiyaçlarının eksiksiz bir Ģekilde yerine getirmeyle mümkün olabilirdi.tapınak görevlilerine iliģkin direktif metinlerinde de söylendiği üzere tanrıların rahatlaması ve hoģnutluk 857 Çok tanrılı dinlerde tanrıların insanoğlu tarafından yapılan sunumlara/adaklara ihtiyaç duydukları düģünülmekteydi. Düzenli yapılan bu sunumlarda yaģanabilecek bir aksaklık halk için ciddi bir endiģe kaynağı olabiliyordu. Hoffner, 1974, s Hitit dininde günah iģleyen insanlara karģı tanrılar verecekleri cezaları hiç unutmuyor ve hem kral hem de ülke üzerinde bu cezaları zamanı geldiğinde uyguluyorlardı. 857 Bu nedenle Hititlerin öç alabilen tanrılarına karģı sürekli bir korku duymaları doğaldır. 858 E. Laroche, CHT KBo XI 14 I 24-26; A. Ünal,The Hittite Ritual of Hantitaššu from The City of Hurma Against Troublesome Years, Ankara, 1996, s

202 duyması sadece bu Ģekilde gerçekleģebiliyordu. 860 Günlük kült icapları, kült heykelin bakımı, çeģitli libasyon ve adaklar tanrıların karģılanması gereken rutin ihtiyaçları olarak görülüyordu. Bunların dıģında birtakım özel gün ve dönemlerde gerçekleģtirilen bayramlar ile tanrıların memnuniyeti daha da artırılarak onlardan birtakım isteklerde bulunuluyordu. 861 Tanrı rızasını sağlayan dini bayramların sayısının artması ve Hitit takviminin bu bayramlarla dolmasının 862 nedeni tanrılara yönelik bu beklentilerin artması ve zamanla daha da önemli hale gelmesinden kaynaklanmıģtır. Hitit resmi takviminde her yıl düzenli veya daha sık olarak kutlanan en az yüz altmıģ beģ adet bayram vardır. Bu bayramların bazıları birkaç saatten fazla sürmezken, bazıları da bir aydan daha uzun sürebiliyordu. Dini yaģamı kontrol altına alarak ülkeye egemen olma düģüncesine sahip olan Hitit kralı, ülkenin tanrıları ve tanrıların ölümlü kulları arasında aracılık rolü üstlenerek, uzun ve geniģ bir teferruata sahip olan dini bayram törenlerine katılmak ve hatta bazılarına liderlik etmek zorundaydı. 863 Hatta uzun süren ama son derece önemli olan 860 KUB XIII 4 I 23-26, KUB XIII 6 II 20-23; A. Süel, 1985, s Hitit dininin en belirgin özelliklerinden birisi tanrı ve insan arasında karģılıklı bir iliģkinin olmasıdır. Bu dine göre her iki taraf da birbirine muhtaçtır. Tanrı bol yağmur yağdırarak bereketi sağlamak zorundadır. Doğadaki düzeni bozmamalıdır. Aksi durumda ülke ve tanrının tapınağı fakirleģecek ve tanrının ihtiyaçları yerine getirilemeyecektir. KarĢı durumda ise insan dindar olmalıdır. Ġbadetlerini eksiksiz yapmalıdır. Ancak bu sayede tanrının rızasını kazanarak iyi bir hasat geçirebilir ve tanrıların tapınaklarındaki mahsul artar ve ona hizmet eden iģgücü çoğalabilir. II. Muršili ye ait dua metinlerinde geçen ilgili bölüm konuya örnek teģkil eder; KUB XXIV 3+KUB XXXI 144 II 10-17; I. Singer, 2002, s G. McMahon, 1995, s T. Bryce, 2011, s. 87. Ancak tüm bayramlarda bu durum geçerli olmamıģtır. Bazı büyük bayramlar hariç olmak üzere bayramların büyük çoğunluğu genellikle tapınak sınırları içerisinde ve tapınak görevlilerinin katılımıyla gerçekleģtirilen günlük törenlerden ibaretti. Dolayısıyla söz konusu bu organizasyonlar tapınaklar tarafından gerçekleģtiriliyordu. Bu nedenle tapınakların oldukça fazla ihtiyaçları olduğu söylenebilir. Kült ile ilgili yapılan 190

203 ilkbahar ve sonbahar bayramlarında kral, kült vazifesini yapabilmek için askeri seferini kısa kesip, bayrama iģtirak ederdi. Tarihi kayıtlar pek çok kez, kralların dini görevlerini yerine getirebilmek için askeri seferlerini ertelettiklerini haber vermektedir. Çünkü bayramlar sayesinde tanrıların krallara verdiği yetkilerin, yaģamın, sağlığın ve gücün tekrar tazelendiği düģünülüyordu. 864 Belirtildiği üzere, Hitit bayram takviminde yer alan belli baģlı büyük bayramları doğanın değiģmeye bağladığı dönemlere denk gelmektedir. Doğal dengenin iyiye veya kötüye doğru değiģim gösterdiği bu dönemlerde bayramların/ibadetin artmasındaki gerekçe tanrısal iradenin etkilenmeye çalıģılması olmalıdır. Çünkü bu dönem aynı zamanda Hitit ekonomisi açısında da iki önemli zamanı ifade emektedir. 865 Ġlkbaharda tohumlar toprağa bırakılıyor ve sonbahar da günlük harcamalarla birlikte yılın belli günlerinde düzenlenen bayramlar tapınaklar için ciddi bir gider kaynağı oluyordu. Sadece Hattuša da en az on yedi bayramın düzenli olarak yapıldığı (H. Klengel, 1975, s. 198) göz önünde bulundurulduğunda dahi durum anlaģılmaktadır. Tapınaklar bu masraflarını karģılayabilmek adına kendilerini birtakım ekonomik çabanın içine atmak zorunda kalmıģlardır. Bir defa kentlerdeki belli baģlı tapınaklarda devletin topladığı vergilerin depolandığı büyük yiyecek içecek stokları ortaya çıkmıģtır. Hattuša ve diğer yerlerde görülen büyük erzak küpleri ile tahıl siloları bunun en güzel örnekleridir. Bu stoklar açlık ve kıtlığın olmadığı zamanlarda genellikle bayram malzemesi olarak kullanılmıģtır. A. Ünal, Hititler Devrinde Anadolu, Kitap II. Ġstanbul, 2003, s T. Bryce,Hitit Dünyasında YaĢam ve Toplum, Ankara, 2003, s Ġlkbahar ve sonbaharda kutlanan bayramlar tarımsal üretim döneminin baģlangıcını ve sonunu temsil etmekteydi. Tarımsal üretimin baģladığı ilkbaharda doğanın tekrar canlanması ve böylelikle insanın da canlılığını ve üretimini kazandığı düģünülmekteydi. Bu dönemde üretimin tarım mevsimi boyunca verimli olması adına tanrıların memnun edilmesi düģüncesi Hitit inançlarına oldukça uygundur. Toprağa ekilen tohumun büyümesi ancak tanrıların rızasıyla mümkün olabilirdi. Benzer Ģekilde sonbaharda yapılan bayramların kutlanma amacı ise hasat öncesi veya sonrası tanrılara Ģükran sunmaktı. 191

204 ise alınan mahsul ile depolar dolduruluyordu. 866 Burada değiģken olabilecek doğa söz konusu ekonomik dengeye zarar verebilirdi. Bu duruma mahal vermemek adına doğa üzerinde gücü olan tanrılar adına bayramların yapılıyordu. Bu bayramlarda tanrılar sunumlarla yedirilir, içirilir ve eğlendirdi. Bayramın amacı buydu. Hititçe çivi yazılı metinlerde bayramları ifade etmekte kullanılan EZEN ideogramının Hititçe karģılığı henüz bilinmemektedir. Ancak ideogramının anlamlarından birisinin yemek olmasının 867 durumu açıklar niteliktedir. Hitit dini ve ekonomisinin ele alındığı bu çalıģmada Hitit takviminde yer alan belli baģlı bayramların tarım ve onunla bağlantılı olan diğer ekonomik davranıģlar ile iliģkili olduğu ifade edilmeye çalıģılmaktadır. Bu bayramların hangileri olduğu ve kutlanmalarındaki gerekçeler çalıģmanın bundan sonraki kısmında ele alınacaktır. Ancak ilk olarak Hitit bayramların yıl içerisinde gerçekleģtirilen ekonomik faaliyetler ile iliģkisini ortaya koymak adına bir kült takvimi hazırlanmaya çalıģılacaktır. VII.1. Hitit Kült Takvimi ne Yönelik Bir TeĢebbüs ve Bu Takvimin Ekonomi Yönleri Bu bölümde Hitit takvimi içerisinde yer alan birtakım bayramların kutlanmıģ oldukları veya olabilecekleri zamanlara göre, ekonomik anlamda ne ifade ediyor olduklarına iliģkin bazı çıkarımlarda bulunulacaktır. Çünkü tarım baģta olmak üzere pek çok ekonomik faaliyetin kutlanan bazı bayramlar ile yılın aynı dönemine denk geliyor olması rastlantı olmasa gerekir. Hitit bayramlarının altında toprağın verimine, yağmurun bolluğuna, tarım ve hayvancılığın bereketine karģı olan beklentiler yatmaktaydı. Dindar olduğu düģünülen Hitit 866 Kutlanılan bayramların genellikle ya hasatla ya hayvancılık faaliyetleriyle veya diğer ekonomik faaliyetlerle iliģkili olduğu sezilmektedir. Hitit bayramlarının bazılarının isimleri ilkbahar, sonbahar ve kıģ gibi mevsimlerle iliģkili olması bu durumu açıklamaktadır. Ayrıca yağmur ve fırtınayla ilgili bayramlar da mevcuttur. H. G. Güterbock, Some Aspect of Hittite Festivals, Perpective on Hittite Civiziltions, 1997c, s H. G. Güterbock, a.g.m., 1997c, s

205 dünyasının bu dönemlerde tanrılarına karģı daha fazla ilgi göstermesi 868 ve efendisinin isteğini yerine getiren bir kul gibi mükâfatını beklemesi manidardır. Hitit takviminde ayların ve mevsimlerin tam olarak yılın hangi dönemine denk geldiğine iliģkin metinlerden net bilgi elde etmek zordur. 869 Mısırlılar gibi yaz ortasında 870 mı yoksa Babilliler gibi baharda mı 871 takvimlerini baģlatıyorlardı kesin olarak tespit etmek güç. 872 Ancak takvim yılının baģlangıcının Mısır ve Mezopotamya da tarım mevsiminin baģlangıcına denk geliyor olması benzer bir uygulamanın Hititler tarafından da benimsenmiģ olabileceğini düģündürtmektedir. Topraktaki uyanıģ ve beraberinde gelen ürün artıģı yıl içinde bir kırılma noktası gibidir. Bu belirgin dönemin yılın baģlangıcı olarak değerlendirilmesi oldukça makuldür. Hititçe çivi yazılı metinlerden Hitit takviminin baģlamıģ olabileceği döneme ve mevsimlerin yıl içindeki dağılıģlarına iliģkin tespitte bulunmaya yardımcı olabilecek bilgiler 868 T. Bryce, 2003, s. 205, Hitit takviminin herhangi baģka bir kültürden devģirilmiģ olduğu veya özgünlüğü belli değildir. Ancak Hattuša arģivlerinden çıkarılan astrolojik metinlerin Babil kökenli olması konuya iliģkin dikkati Babil takvimine çekmektedir. 870 Eski Mısır da takvim ve tarım mevsimi 15 Temmuz itibariyle Nil taģkınları ile birlikte baģlamaktadır. Fakat takvimdeki yıllar gezici olduğu için ilgili tarih ile tarım mevsimin baģlangıcı arasındaki zaman süresi mütemadiyen değiģebilmekteydi. A.Sayılı, Mısırılılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, Ankara, 1966, s. 77.T. Ökse, 2006, s Ay esaslı bir takvim kullanan Mezopotamya da yıl Nisan veya Mart ayı ile baģlamaktaydı. A. Sayılı, 1966, s Muhtemelen de ilkbahar ekinoksuna denk gelmekteydi. Ancak dönemler itibariyle değiģim de söz konusu olabiliyordu. F. Rochberg, Astronomy and Calendars in Ancient Mesopotamia, CANE, Vol. III, 2000, s Mezopotamya da da yeni yıl tarım mevsiminin baģlangıcı ile aynıydı. Bahar aylarında (Nisan) tarlalara tohumların atılması ile birlikte yeni yıl ve tarım mevsimi baģlamaktaydı. V. Haas, 1994, s. 82,83. Bahar aylarına denk gelen bu yeni yıl bayramına Akitu ismi verilmekteydi. Bayram iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. A. K. Grayson, Chronicles and the Akitu Festival, RAI, XVII, 1970,s H. A. Hoffner, 1974, s

206 vardır. Bu metinlerde bazı bayramlara iliģkin olarak ya doğrudan bir zaman belirtilmiģ ya da dolaylı bir çıkarım da bulunabilmeye yardımcı ipuçları vardır. 873 Bu tarz bilgilerden hareketle bir Hitit bayram takvimi oluģturmak ve onun ülkenin ekonomik döngüsüyle arasındaki bağlantıyı ortaya koymak olasıdır. Hititçe çivi yazılı metinlerde üç mevsim isminden de bahsedilir. Bunlar; hamešhant (ilkbahar), zenant (sonbahar) ve gimant (kıģ) tır. 874 Bir de bunların dıģında yaz mevsimine iliģkin tespitler de vardır. 875 Elbette ki bu mevsimler bugün de bilinen takvim dönemlerinde yer alıyorlardı. Ancak yılın ilk ve son mevsimlerinin hangisi olduğu henüz tespit edilememiģtir. Ayrıca bu mevsimlerin baģlangıç ve bitiģlerini belirleyen vakalar da tartıģma konusudur. Ne var ki her iki duruma iliģkin de Hitit bayram metinlerine bakılarak çıkarılabilecek sonuçlar vardır. Neticede bu bayramların bir kısmı mevsimsel dönüģümün baģlangıç ve bitiģlerini tespit ediyorlardı. Hitit dünyasının ay temelli bir takvim kullanıyor olduğu düģünülmektedir. Bu tespite neden olan unsurlar Hitit kanunlarından 876 ve ay tutulmasına iliģkin bilgi veren metinlerden Konuya iliģkin tespitler bu bölümde yer alan Tablo 2 de yer almaktadır. 874 KUB XXIV 1 4-5; A. Goetze, On the Hittite Words for 'Year' and the Seasons and for 'Night' and 'Day', Language, Vol. 27, No. 4, 1951, s Goetze yaz mevsimini de hamešhant olarak isimlendirmektedir. Hitit dünyasında ilkbahar ve yaz mevsimleri arasında ciddi bir ayrımın yapılmadığı düģünülmektedir. Metinlerde geçen yaz mevsimini iade etmek adına BURUX kelime kullanılmıģtır. BURUX kelime manası ile hasat demek olup hasat zamanı olarak kabul edilir. Ünal, 2007, s. 89.H. A. Hoffner, 1974, s BURUX:Konuya iliģkin tespitler ve metin yerleri için bkz. H. A. Hoffner, a.g.e., 1974, s Hitit kanunlarının 17. Maddesi: KBo VI 3 I 40-42; H. A. Hoffner, 1997, s. 28. F.Imarati, 1992, s. 45. Bu maddede geçen hamileliğin onuncu ayı ifadesi ay takvimi esasıyla bir ölçüm yapıldığını göstermesidir. GüneĢ esaslı bir takvimde normalhamilelik süresi 280 gündür. Bu gün sayısı Ay esaslı bir takvimde onuncu aya denk gelmektedir. Bu durumda Ay esaslı Hitit takviminde yer alan ayların 28, 29 gün sürmüģ olması da gerekmektedir. G. ġ. Erginöz, Hititlerde Astronomi Bilgisine ve Hitit Takvimine Bir BakıĢ, Osmanlı Bilimi AraĢtırmaları, IX/1-2, 194

207 gelmektedir. Eğer bu bilgilerden ay temelli takvimin Hititler tarafından kullanılmıģ olduğu kabul edilirse Hitit takvimindeki mevsimsel baģlangıçların yıllar itibariyle değiģkenlik gösteriyor olmaları da muhtemel olacaktır. Konuya iliģkin bir tetkik neticesinde, Hitit takviminde yeni yılın doğanın uyanıģa geçmiģ olduğu (Babil dekine benzer Ģekilde) ilkbaharda (21 Mart/gündüz vaktinin uzamaya baģlaması/ilkbahar ekinoksu ile) baģlamıģ olması muhtemeldir. 878 Kült takviminde yer alan ve belli ki büyük önem arz eden birtakım bayramların yılın bu döneminde kutlandığı ve yeni yılı ifade etmiģ olduğu düģünülmektedir. 879 Sonbaharın ise 23 Eylül/gündüz vaktinin kısalmaya baģlaması/sonbahar ekinoksuna tarihlenmiģ olması olasıdır. Bu mevsime iliģkin bilgi veren tek bir metin vardır ve bu metne göre sonbahar (zena-) yılın sekizinci ayında baģlıyordu. 880 Ancak bu bilginin ay esaslı takvim nedeniyle yanıltıcı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. 881 Yine de neticede bahar ve yaz mevsimlerinin ikiģer ay olmaları beklenmektedir. Mart ayında baģlayan 2008, s Bu açıdan hemen bütün tarihleri boyunca takvimlerinde ay yılını kullanan Mezopotamyalıların (aylar ortalama 29.5 gün, Sayılı, 1966, s. 344) Hititleri etkilemiģ olabilecekleri göz ardı edilmemelidir. 877 Hitit toplumunda ay temelli takvim kullanılmıģ olabileceğine iliģkin diğer veriler de ay tutulması yla ilgili bilgi veren metinlerde elde edilebilir. Bu metinlerin ilgili kısımlarında eski ayın bitiģinin (takvimsel olarak) ve yeni ayın baģlangıcının ay tanrısının ölümü (ay tutulması) ile gerçekleģtiği haber verilmektedir. KUB VIII 1 IIII 8-10, 17-19; H. A. Hoffner, 1974, s. 24, O. R.Gurney, 1952, s. 152; V. Haas, 1994, s. 85. H. A. Hoffner, 1974, s EZEN AN.TAH.ŠUM SAR VE EZEN purulliyaš. Her iki bayramında yeni yıl olarak değerlendirildiğine iliģkin tespitler için bkz. Bölüm VII.2.1 ve zena geldiği zaman yılın sekizinci ayı KBo XXXVIII 32 Öy. 8-10; H. A. Hoffner, a.g.e., 1974, s. 13.G. ġ. Erginöz, 2008, s Yukarıda da ifade edildiği üzere Hititler büyük olasılıkla ay esaslı bir takvim kullanıyorlardı. Bu neticede yılın sekizinci ayı bugünkü gibi Ağustos değil Eylül ve hatta Ekim de olabilir. Aslında güneģ esaslı takvimlerde dahi ayların yıl içerisinde hareketlenmesi durumu söz konusu olabilir. 195

208 bahar yaklaģık olarak Haziran veya Temmuz a kadar, Haziran veya Temmuz da baģlayan yaz ise Eylül ayının sonuna kadar devam ediyordu. Hititçe de yaz mevsimi için kullanılan BURUX aynı zamanda hasat anlamına da gelmektedir. Bu durumda yaz mevsiminin yılın en fazla hasat yapılan dönemine denk gelmesi beklenebilir. Anadolu da mahsulün kaldırıldığı ve halk arasında orak zamanı olarak isimlendirilen Temmuz ayının 882 baģlangıcının da Hititler için yazın baģlangıcını temsil ediyor olabileceği unutulmamalıdır. Bugün dahi doğanın belirgin Ģekilde değiģmiģ olduğu dönemlerde mevsimsel geçiģler yaģanmaktadır. Bu durum doğal olarak Hititler için de geçerliydi. Ancak söz konusu geçiģin belki de en az hissedilir ölçüde olduğu ilkbahar ve yaz mevsimlerindeki geçiģ için Hitit takvimi adına kesin ifadeler kurmamak gerekir. Çünkü bu dönemde tabiat nispeten daha az değiģiyor, tarımsal etkinlikte ciddi bir farklılık yaģanmıyor ve üretimde geriye bir gidiģ de söz konusu olmuyordu. Bu nedenle konunun muğlâk olduğunu unutmayarak büyük ihtimalle Hitit toplumunun da böylesine bir ayrım yapmamıģ olduğunu veya diğer dönemsel değiģikliklere nazaran bahar ve yaz mevsimleri arasındaki geçiģe daha az önem vermiģ oldukları düģünülebilir. Hitit takvimi aynı zamanda bir kült takvimini de içerisinde barındırıyor olmalıdır. Mevsimlerin baģlangıç ve bitiģleri kutlanan birtakım bayramları içermekteydi. Bu bayramlar da aynı zamanda mevsimsel döngü ile birlikte farklılaģan tarımsal döngü ile iliģki halindeydi. Bu takdirde Ģuana dek tahlili yapılan ve hakkında bilgi sahibi olunan Hitit bayramlarını mevsimsel olarak (mutlaka bir hata payı olduğunu da unutmayarak) sınıflandırmak mümkündür. Tablo 2: Hitit takviminde yer alan ve ekonomik niteliği olan bazı bayramların mevsimlere göre tahmini sınıflandırması; 882 H. A. Hoffner, a.g.e., 1974, s

209 hamešha(nt)- (İlkbahar) 883 Tahmini BaĢlangıç Tarihi: Mart 884 sonu (21 Mart 885 ) EZEN hamešhanda/dišu 886 : Ġlkbahar Bayramı 887 EZEN AN.TAH.ŠUM SAR888 : AN.TAH.ŠUM SAR Bitkisi Bayramı EZEN purulli/ wurulli/ purulliyaš 889 : Toprak Bayramı 890 EZEN hewaš 891 /ZU-UN-Nİ 892 : Yağmur Bayramı Bu mevsimin baģlangıcının karakteristik göstergesi tohumun toprağa ekilmesidir. Bu mevsimde yapılan bayramların bir kısmının içeriğini de bu olayın kutsallaģtırılması ve tohumu büyütecek güçlerin hatırlanması oluģturmaktadır. 884 V. Haas, 1994, s Gurney, Hitit takviminin de tıpkı Babil de olduğu gibi ilkbahar ekinoksunda olduğunu düģünmektedir. O. R. Gurney, 1952, s KUB XIII 4 I 41, KUB XXXI 92 I 6, KUB XIII 6 I 35, KUB XIII 9 II 13; A. Süel, 1985, s. 27, 49., KBo XIV 142 III 9-16, KUB XXVII 15 IV 22; G. F. del Monte,J. Tischler,Die Orts und Gewassernamen der Hethitischen Texte, Wiesbaden, 1978, s. 73., KUB VII 69 III 10, XIII 4 I 40, II 60, XV 21, 3 14, XX 29 VI 2, XXI 11 Ay. 11, XXII 27 IV 24, XXV 2 VI 24, XXV 26 III 12, XXIV 1 II 4; A. Goetze, 1951, s A. Ünal, 2007, s. 92, 93.H. A.Hoffner, 1967, s E. Laroche, CTH E. Laroche, CTH H. A. Hoffner, 1974, s. 15. Ġlluyanka Efsanesi nin giriģ kısmında yer alan bilgiler ıģığında (KBo III 7 I 5-7, KBo XII 83 2, G. Beckman, 1982, s. 18) yeni yıla iliģkin olarak kutlanan bayramın yeģil bitkilerin büyüme zamanıyla ve takip eden yaz aylarında biçilmek üzere ekilen buğdaylarla iliģki olduğu anlaģılmaktadır. H. A. Hoffner, 1974, s E. Laroche, CTH KUB XXXVIII 12 I 22; M. Darga, 1973, s. 14. KBo II 1 IV 8; C. W. Carter, 1962, s EZEN ZU-UN-Nİ bayramı KBo X 20 IV 19 nolu metin yerinde AN.TAH.ŠUM SAR bayramı ile iliģkilidir. H. A. Hoffner, 1974, s KUB XXXVIII 12 I 22; Darga, 1973, s. 14. KUB XXX 73 I, KBo X 20 IV 19; H. A. Hoffner, 1974, s H. A. Hoffner, 1967, s. 41.L.Rost, Zu den hethitischen Bildbeschreibungen (I. Teil), MIO, VIII, 1963, s Sadece Ġç Anadolu da değil Anadolu nun genelinde en çok yağmurun Nisan sonlarında baģlayıp Mayıs ayı boyunca devam eder.kırkikindi yağmurları olarak adlandırılan bu yağmurlar bilhassa Hitit döneminde geçimi 197

210 hamešhant (ilkbahar) içerisinde yer alıp BURUX (yaz) 894 ile ilişkili olabilecek bayramlar; EZEN Ú.BURU/ GIŠ BURU/ EBUR 895 : Hasat Bayramı 896 EZEN ŠU.KIN.DÚ 897 : Orak Sallama/Ekin Biçme Bayramı 898 EZEN GURUN 899 : Meyve Bayramı 900 toprağa bağımlı olan halk için büyük önem arz etmekteydi. Bu nedenle söz konusu bayramın kutlanma döneminin de bu yağmur mevsimi ile paralellik gösteriyor olması gerekmektedir. 894 BURUX kelime manası ile hasat zamanı olarak kabul edilir. A. Ünal, 2007, s. 89. Sınır görevlilerine iliģkin direktif metinlerinde bu durum sabittir; Yaz geldiğinde, haydi araziyi biç/hasadı kaldır; KUB XXXI 84 III 63-65, A. Goetze, 1955, s Bu mevsimde kutlanan bayramların pek çoğu ilkbaharda toprağa konulan tohumların büyümesi ile birlikte hasadın alınması ve bu hasadı sağlayan tanrılara birer Ģükran niteliğindedir. Hasat olayı bu mevsimde yapılan bayramlar ile birlikte kutsallaģtırılmaya çalıģılmıģtır. Ayrıca Goetze bu mevsimi de hamešhant olarak adlandırmaktadır. A. Goetze, 1951, s Mevsimin tahmini baģlangıç tarihi Anadolu da Orak Zamanı olarak bilinen Temmuz ayıdır. H. A. Hoffner, 1974, s KUB XXXVIII 12 II 9, 34 III. Bir dua metninde bu bayrama iliģkin adak listeleri mevcuttur. (KBo XIV 21 II 20) Ancak metinlerden bayramın hangi amaçla kutlandığına iliģkin bilgi çıkarmak oldukça güçtür. Parnašša nın Gece Tanrısı na yapılan bir dua metninde ise beģ bayramdan söz edilmektedir. Bu bayramların birisinin adı hasat bir diğerinin de hasadın kış bayramı dır. G. F. del Monte,J.Tischler, 1978, s. 94, 306.H. A. Hoffner, 1974, s. 26. Bu bilgi üzerine birden çok hasat bayramının yapıldığını düģünebilir. Ancak H. A. Hoffner bugün dahi Anadolu da bir kıģ hasadından bahsetmenin olanaksız olduğunu belirterek söz konusu ifadenin yer aldığı bir baģka metinde (KUB XIII 2 IV 23-24) hasat ifadesinin yaz Ģeklinde okunması gerektiğini ileri sürmüģtür. H. A. Hoffner, a.g.e., 1974, s. 26. EZEN BURUX,Nerik kentine iliģkin bir bayram metninde de Tanrı Telipinu ile iliģkilendirilmektedir: KUB LIII 21 Ay. 6; V. Haas,Der Kult von Nerik, Roma, 1970, s. 61. Hitit dilinde hasat manasına gelen hahrannaš kelimesine de bir bayram ismi olarak metinlerde rastlanmaktadır; EZEN hahrannaš.h. A. Hoffner, 1967, s H. A. Hoffner, 1967, s. 40.L. Rost, 1963, s Kült envanterlerinde bayrama iliģkin metin yerleri: KBo II 1 I 44; IV 9, KBo II 8 III 4, KBo II 8 I 15; III 4; C. W. Carter, 1962, s Hitit kralının, Šanantija Ģehir Fırtına Tanrısı için kutlanmasını istediği bayramların arasında da yer alır. KBo II 1 IV 6-10; G. F. del Monte, J. Tischler, 1978, 1978, s A. Ünal, 2007, s L.Rost, 1963, s Pulluk bayramı olarak da çevrilmiģtir. H. A. Hoffner, 1967, s

211 zenant- (Sonbahar) 901 Tahmini BaĢlangıç Tarihi:Eylül 902 veya Ağustos 903 EZEN zenandaš 904 : Sonbahar Bayramı 905 EZEN nuntarriyašhaš 906 : Acele/Sürat/Hız bayramı 907 EZEN KI.LAM 908 : Kapı 909 /Pazar Yeri Bayramı 910 EZEN hahrannaš 911 : Harman Yeri Bayramı KUB XXXVIII 12 IV 4; M. Darga, 1973, s. 17. Bayramın ismi birtakım arazi bağıģı metinlerinde de geçmektedir; KUB V 7 Ay. 8; F. Starke, Untersuchung zur Stammbildung des Keilshrift-luwischen Nomens,StBoT, Heft: 31, 1990, s A. Ünal, 2007, s H. A. Hoffner, 1967, s. 40. L. Rost, 1963, s Bu bayramın da hasat ile iliģkili olması gerekmektedir. Meyve hasadının yapıldığı yaz aylarında kutlanmıģ olması en kuvvetli ihtimaldir. 901 Bu mevsimin karakteristik özelliğini yaz mevsiminden ayırmak Hitit kaynakları ıģığında oldukça zor. Hasat halen bu mevsimde de birtakım ürünler açısından devam etmektedir. Bu açıdan hasada iliģkin bayramların takvimde yer alması oldukça normaldir. Ancak sonbahara iliģkin bayramların en azından bir kısmı içerisinde doğanın ıģığının sönmesi, ilkbaharda yaģanan canlanmanın tam tersi bir biçimde doğanın ölümüne yönelik ritüellerin olması beklenebilir. 902 O. R. Gurney, 1952, s H. A. Hoffner, 1974, s KUB XXXVIII 12 I 21; M. Darga, 1973, s. 14. KUB IX 16 IV 13XXV 26 III 5, 9, 19; A. Goetze, 1951, s. 469.KUB XIII 4 I 39, KUB XXXI 92 I 6-7, KUB XIII 6 I 35-36, KUB XIII 4 II 59, KUB XIII 8 II 13; A.Süel, 1985, s. 27, A. Goetze, 1951, s A. Ünal, 2007, s L. Rost, 1963, s E. Laroche, CTH A. Ünal, 2007, s E. Laroche, CTH H. A. Hoffner, 1967, s A. Ünal, 2007, s. 340.KI.LAM pazar yeri. H. A. Hoffner,1967, KUB XIII 4 I 44; A. Ünal, 2007, s A. Ünal, 2007, s H. A. Hoffner, 1967, s. 39.hahrannaš kelimesi hahratar/haharattar/hahrannat isimlerinden gelmektedir ve anlamlarından birisi harman yeridir. H. G. Güterbock da bayramın tahıl ile iliģki 199

212 EZEN.GIŠ GEŠTIN / tuhšuwaš 913 : Bağ Bozumu / Üzüm Hasadı Bayramı 914 EZEN harpaš : Tahıl/Ekin Yığma Bayramı 915 EZEN šeliyaš 916 : Hububat Yığın Bayramı(?) 917 EZEN tethešnaš 918 / tethuwaš 919 : Gök Gürültüsü/Gürlemesi Bayramı 920 olduğunu ifade etmektedir. H. G. Güterbock,1997c, s. 88. Harman yapmak tarlalarda üretilen ürünlerin harman yerlerinde yayılması ve güneģin altında kurutulması ve ardından öküzler tarafından ezilerek içlerinin çıkarılması iģlemini kapsamaktadır. H. A. Hoffner, 1974, s. 30, 31. O halde bu bayramın hasat sonrası kutlanmıģ olması gerekmektedir. Bilgilerin doğruluğu kabul edilir ve söz konusu bayram Harman Bayramı olarak tanımlanırsa bayramın harman zamanı olarak bilinen Ağustos sonu Eylül baģı kutlanmıģ olması muhtemeldir. Mevsimlerin geçiģlerinde net bir tarih vermek olanaksız olacağından bu bayramın hasat ile bağlantılı olduğu anlaģılan yaz mevsimiyle iliģkilendirilmesi de mümkündür. 913 KUB XXXVIII 12 I 23; M. Darga, 1973, s H. A. Hoffner, 1967, s. 40. A. Ünal, 2007, s Üzümlerin salkımlarından toplanması yani bağ bozumu, bugünün çiftçileri tarafından genellikle eylül ayının ilk günlerinde yapılmaktadır. Bu iģlem benzer iklimsel Ģartların görüldüğü Hitit döneminde de muhtemelen aynı dönemde yapılıyordu. 915 A. Ünal, 2007, s. 183.H. A. Hoffner, 1967, s. 39. Kült envanterlerinde bayrama iliģkin metin yerleri: IBoT CIII 4 V, KBo II 8 I 14; 17; C. W. Carter, 1962, s KUB XXXVIII 12 I 20; M. Darga, 1973, s H. A. Hoffner, 1967, s. 40. L. Rost, 1963, s KUB XXXVIII 12 II 9, 23, IV 3; M. Darga, 1973, s. 15, 17.KUB XIII 4 I 40, KUB XXXI 92 I 6-7, KUB XIII 6 I 35-36; Süel A., 1985, s. 27. KUB XIII 4 I 40, KUB XVIII 12 I 2, 16, 23; 44 II 1-2, KUB XXII 15 III, 10, 16, KBo XVIII 74-78; H. A. Hoffner, 1974, s KUB XXII 27 IV 25; H. A. Hoffner, a.g.e., 1974, s H. A. Hoffner, 1967, s. 41. A. Ünal, 2007, s L. Rost, 1963, s Majeste seferden döndüğünde tanrıları onurlandırmak için majeste (ve) kraliçe Tešub adına gök gürültüsü bayramını kutlar. KUB XVIII 12 Öy. 1-5; G. F.del Monte, J. Tischler, 1978, s. 72. Metinden bayramın askeri seferlerin bitiģi yani sonbahar veya kıģ mevsiminde gerçekleģtirildiği anlaģılmaktadır. Ayrıca mevsim itibari ile Ġç Anadolu da gök gürültüsünün bolca duyulduğu sonbaharda kutlanıyor olması normal karģılanmalıdır. Ancak söz konusu bayramın bahar ayları ile 200

213 gimmant- (Kış) 921 Tahmini BaĢlangıç Tarihi: Kasım 922 EZEN gimant 923 yani KıĢ Bayramı 924 bu mevsimde kutlanılan en bilindik bayramdır. Zaten Hitit kült takviminde kıģ mevsimine iliģki bayramlar yok denecek kadar azdır. Bu durumun sebebi doğa ve doğanın canlılığı ile bağlantılı olan Hitit dinidir. Doğanın öldüğü, bereketsizleģtiği, kuraklaģtığı bu mevsimde tanrılar adına çok az bayram kutlanmaktaydı. Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde de tarım ve hayvancılığa iliģkin faaliyetlerin bu mevsimde yapılamaması tanrısal iradenin rızasını almayı da anlamsızlaģtırdığı söylenebilir. iliģkilendirilebileceğine iliģkin birtakım bilgiler de vardır: KUB XXV 23 I 8; H. A. Hoffner, 1974, s. 19.C. W. Carter, 1962, s. 170.KUB V IV II 2-4; A. Taggar-Cohen, 2006, s A. Goetze, 1951, s H. A. Hoffner, 1974, s H.A.Hoffner e göre hasat mevsimi Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında yani yaz ve sonbahar mevsimi boyunca devam ediyordu.h. A. Hoffner, 1974, s. 28. Hasadın bitmesi ise tarımsal faaliyetlerin azalmasını ifade ediyordu. Bu azalıģın sebebi ise elbette ki artık arazide çalıģılamaması ve iklimin araziyi kullanmaya izin vermemesi yani KıĢ mevsiminin baģlamasıydı. 923 KBo II 8 IV 6; C. W. Carter, 1962, s KBo XX 68 VI 2, KBo XXIV 1 II 4, EZEN gimantaš ın ideogramik okunuģu EZEN KU-UŠ-Šİ; KBo II 6 VI 2; X 63 VI 4; XI 35 I 7; XX 79 2; A. Goetze, 1951, s A.Goetze, a.g.m., 1951, s Bu bayramın tarımsal döngü içerisinde temsil etmiģ olduğu unsur tarım sezonun sona ermesidir. Ġlkbahardaki büyük bayramlar ile baģlayan tarım sezonu kıģ bayramı ile neticeleniyordu. 201

214 VII.2. Tarımsal Döngü Kapsamında Hitit Kült Takviminde Yer Alan Bayramları Bir mevsimi bir diğer mevsimden ayıran farklılık bugünün kentsel yaģam koģulları içerisinde sadece iklimsel farklılaģma olarak algılanmaktadır. Ancak biraz kırsala çıkıldığında bu mevsimsel değiģimin aynı zamanda ekonomik bir niteliğinin de olduğu anlaģılmaktadır. Doğaya bağımlı olarak yürütülen özellikle tarımsal üretimde bahar ayları tohum ekimini, yaz ve sonbahar ayları ise hasadı ifade etmektedir. Bu durum Hitit çağı Anadolu sunda daha da Ģiddetli yaģanıyordu. Tam bir tarım toplumu olan bu halk için mevsimsel ve beraberindeki tarımsal döngü hayati bir önemi taģıyordu. Hitit takviminde yer alan ve Tablo 2 de de belirtilen bazı bayramların hem kutlanma niyetinde ve hem de içeriğinde bazı ekonomik niyetlerin olduğu görülmektedir. Bu bayramların bazıları toprağa tohumun ekilmesi ve mahsulün kaldırılması Ģeklinde doğrudan tarımsal üretimle iliģkilidir. Doğadaki varlıkların kutsallaģtırıldığı Hitit dininde ekonomik önemi olan tabiat unsurlarına hürmet edilmesi bu bayram törenlerinin temel nitelikleri arasındadır. Konu ile ilgili olarak bahsedilen bayramların bazıları Ģunlardır; VII.2.1. EZEN AN.TAH.ŠUM SAR925 ve EZEN hamešhanda 926 Eski Ön Asya nın farklı dinlerine bakıldığında en önemli bayramların genellikle bahar aylarında kutlandığına Ģahit olunmaktadır. Bu mevsimde kendisine ibadet edilen bazı tanrılar türlü vesileler ile dünyaya bereketi getiriyorlar ve ona tekrardan hayatı veriyorlardı. Bu geliģemeye paralel olarak bölge halklarının temel geçim kaynağı olan tarımsal faaliyetlerde de bir ilerleme yaģanıyor ve tarım dönemi de baģlıyordu. Neticede sonbahar mevsiminin sonuna kadar sürecek olan ve toplumların zenginleģmesini sağlayabilecek tarım sezonu boyunca yapılan irili ufaklı tüm ekonomik etkinlikler farklı ritüel törenlere/bayramlara sahne oluyordu. 925 AN.TAH.ŠUM SAR Bitkisi Bayramı 926 Bahar Bayramı; A. Ünal, 2007, s. 92, 93. H. A. Hoffner, 1967, s

215 Hitit dünyasında ilkbahar aylarında kutlanan 927 ve baģlayan tarım dönemini iģaret eden en önemli bayramlardan birisi AN.TAH.ŠUM SAR dır. GerçekleĢecek olan yeni yıl ve onunla gelebilecek müreffeh yaģamın bir göstergesi olarak algılanan bu bahar bayramı manidar bir Ģekilde Hitit panteonunun en önemli figürleri olan Fırtına Tanrısı 928 ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası 929 adına kutlanıyordu. Yağmur getiren Fırtına Tanrısı ile toprağa bereketini veren GüneĢ Tanrıçası nın bu bahar bayramında kutsanması, yaklaģan tarımsal üretim öncesi tanrıların rızasının alınmaya çalıģıldığının bir göstergesidir. AN.TAH.ŠUM SAR bayramının ismine yönelik tercüme yapmak bugün için zordur. Bayram ismini AN.TAH.ŠUM SAR bitkisinden almaktadır. 930 Bu bitkinin ne olduğuna iliģkin tartıģmalar halen devam etmektedir. Bitki bayrama ismini veriyor olması nedeniyle ya çok faydalı ya da temsil ettiği varlığın değerli olması muhtemeldir. Ayrıca bu bitkinin bayramın yapılmıģ olduğu ilkbahar aylarında serpiliyor ve yenileniyor olması gerekmektedir. 931 AN.TAH.ŠUM SAR bitkisinin yumru bir bitki (belki çiğdem) 932 ve safran H. G. Güterbock,1997c, s. 89.O. R. Gurney, 1952, s. 153.T. Bryce, 2003, s Bayrama iliģkin metinlerde Zippalanda/Hatti/Šamuha/Halab/Hurnašša kentleri Fırtına tanrıları isimleri zikredilmektedir. Metin yerleri için bkz. H. G. Güterbock, Bayrama iliģkin metinlerde tanrıça genellikle Arinna nın GüneĢ Tanrıçası olarak bahsedilse de bayramın 14. gününde Toprağın GüneĢ Tanrıçası olarak ismi nitelenmektedir. H. G. Güterbock,1960, s Bayramın dokuzuncu gününde Hitit kralı Arinna da, Hitit kraliçesi ise Hattuša da bayrama ismi veren AN.TAH.ŠUM SAR bitkisini almakta ve bayram törenlerine dahil etmektedirler. KUB X 94 I 5; H. G. Güterbock,a.g.m., 1960, s. 85.Sadece ismiyle değil ritüelleriyle de bayram doğaya yönelik birtakım izler içermektedir. Bayramın 19. gününde kral, ağaçlık bir yerde Fırtına Tanrısı ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası na (muhtemelen huwaši taģlarına konulan heykellerine sunum yapmaktadırlar. H. G. Güterbock,1964, s O. R. Gurney, 1952, s H. Ertem, Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu sunun Florası, Ankara, 1974, s H. G. Güterbock,1964, s

216 olabileceğine yönelik görüģler vardır.ayrıca soğanlı bir bitki olduğu anlaģıldığından dolayı bitkinin zambak olduğu da ileri sürülmüģtür. 934 Mevsimlik bir bitki olan zambağın, ilkbahar aylarında açtığı bilinmektedir. Bu tespit söz konusu bayramla da paralellik göstermekte ve bayramın yapılmıģ olduğu ayı da iģaret ediyor olabilir. Bu durumda bayramın karların eridiği bahar ile birlikte çiğdem çiçeklerinin açmaya baģladığı takriben Nisan ayında 935 kutlandığını söylemek mantıklı görünmektedir. AN.TAH.ŠUM SAR bayramına iliģkin bilgi veren metinler büyük ölçüde korunabilmiģtir. 936 Bu metinlerde Hitit sarayının bayrama büyük önem verdiği ve bayramın çoğunlukla ülkenin en önemli kentlerinde gerçekleģtiği anlaģılmaktadır. 937 Hitit dünyasının ne kadar pragmatik olduğu göz önüne alındığında bayramın bu denli önem görmesi onun dini olduğu kadar ekonomik bir niteliği olduğunu da düģündürmektedir. Bayram yaklaģık olarak otuz sekiz gün sürmekteydi. 938 Neredeyse her gün için kral ve kraliçenin vazifelendirilmiģ oldukları ritüelleri yapmaları beklenirdi. Yani oldukça zaman alıcı törenler silsilesinden söz etmek mümkündür. Yalnızca bu durum dahi Hititlerin dini üslupları değerlendirildiğinde bu bayrama yönelik beklentilerin manevi olmaktan çok maddi olduğu sonucuna götürebilir. 933 anthos ; F.Cornelius, Das Hethitische ANTAHSUM(SAR)-Fest, RAI,XVII, 1969, s S. Erkut, Hititlerde AN.TAH.ŠUM SAR Bitkisi ve Bayramı Üzerine Bir Ġnceleme, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 1998, s. 194.AN.TAH.ŠUM ŠAR bitkisine yönelik tartıģmalar ve tespitlerle ilgili olarak yine aynı kaynağa bakabilirsiniz. 935 A. Ünal, 2003, s Metinlerin transkripsiyon ve tercümeleri için bkz. H. G. Güterbock, Bu bayramın kutlama takviminden, bayrama iliģkin ritüel törenlerinin özellikle Arinna ve Hattuša kentlerinde yoğunlaģtığı görülmektedir. S. Erkut, 1998, s H. G. Güterbock,1960, s

217 AN.TAH.ŠUM SAR bayramına iliģkin bilgi veren metinler büyük ölçüde bayrama iliģkin günlük kült gezileri ve rutin ritüelleri içermektedir. 939 Bu nedenle metnin büyük kısmından bayramın mahiyetine iliģkin bilgi elde etmek zordur. Ancak yine de çıkarımda bulunabilecek belirgin yerler de yok değildir. Bayramın altıncı gününde Zippalanda ġehri Fırtına Tanrısı nın sağına haršiyalli adında tahıl küpü konulduğu 940 ve bu küpün açıldığı bildirilmektedir; Büyük cemaat halentu dadır. Abubitu sarayında onlar her gün, Zippalanda nın Fırtına Tanrısı nın hemen sağında (yer alan) haršiyalli 941 küpünü açarlar. 942 Benzer bir durum bayramın on dördüncü gününde de yaģanmaktadır. Bu gün dehitit kralının, Ziparwa tapınağına gittiği ve burada Hatti nin Fırtına Tanrısı na ait tahıl küplerini açtığı bildirilmektedir: Ertesi gün kral, Ziparwa tapınağına gider, bayram. Onlar o gün Hatti nin Fırtına Tanrısı nın haršiyalli (isimli) tahıl küplerini açarlar. 943 Bu küplerin bayramın kutlanma amacına iliģkin bilgi veriyor olması olasıdır. Ġlkbahar da tohumların toprağa ekildiği dönemde kutlanan bu bayramda yer alan söz konusu tahıl küplerinin içerisinde tarlalara ekilecek olan tohumların sembolik olarak bulunuyor olduğu düģünülebilir. Nihayetinde bu tohumları büyütecek olan da küplerin yanında duran Fırtına Tanrısı olacaktır. Ayrıca söz konusu küplerin açılıģ ve kapanıģı da dini bir törene sahne olmakta ve bununla iliģkili olarak metinlerde iki bayram ismi daha yer almaktadır. 939 Bayram ritüelinin temelinde krallığın tanrı ve tanrıçaları adına yapılan kurban ve libasyonlar yer almaktaydı. AN.TAH.ŠUM SAR bitkisinin de içerisinde yer aldığı çeģitli ve çok sayıda besinden oluģan bu adaklar, oldukça uzun, teferruatlı ve monoton bir ayin ile ilgili tanrılara sunulmaktaydı. O. R. Gurney, 1952, s H. Gonet, Rituel des Fetes D'automne et de Prınntemps du Dieu de L'orage de Zippalanda, Ankara, 1980, s Törensel bir çeģit büyük istif kabı, küp, pithos. M.Popko, Kultobjecte in der Hethitischen Religion, Warszawa, 1978, s. 84. J.Tischler, Hethitisches Etymologische Glossar, Innsbruck, 1977, s KBo XIII 90 I 36; H. G. Güterbock,1960, s KBo X 20 II 14-15; H. G. Güterbock,1960, s

218 Tarımsal döngünün öneminin farkında olan Hititler haršiyalli isimli tahıl küplerinin doldurulmasına iliģkin EZEN harši[šuhhuwaš] bayramını kutlarken (veya en azından bir dini tören yapıyor olabilirler) bu küplerin açılmasını da EZEN DUG harši hešuwaš bayramı ile kutsallaģtırmıģlardır. 944 Sonbaharda, hasattan hemen sonra kutlanan EZEN harši[šuhhuwaš] ile bu tahıl küpleri elde edilen arpa ile dolduruluyor ve mühürleniyordu. Ġlkbahar da ise mühürlenmiģ olan bu küpler açılarak içerisindeki arpadan bayram törenlerinde kullanılıyordu. 945 IV. Tuthalya ya ait bir kült envanteri listesinde haršiyalli küplerinin kullanımına iliģkin verilen bilgi bu durumu açıklayıcı niteliktedir; Bahar geldiğinde gök gürler, [onlar açarlar] hars[iyalli] (kaplarını). 946 Metinlerde bahsedilen bu küpler esasında dini ritüelin parçalarının oluģturmaktaydı. Küpler, bayramların karakteristik özelliklerine göre sonbahar bayramında dolduruluyor ve ilkbahar bayramında yani EZEN hamešanda zamanında açılıyordu. 947 Böylelikle sonbahardan itibaren küplerin içerisinde saklanan tahıllar kullanılarak 948 yapılan ürünler/ekmekler tanrılara adak olarak sunuluyor ve böylelikle dini bir ritüel gerçekleģtirilmiģ oluyordu. 949 AN.TAH.ŠUM SAR bayramına benzer Ģekilde ilkbahar aylarında kutlanan bir diğer bayram da EZEN hamešhanda dır. Bayram hamešant/ilkbahar kelimesinden yola çıkılarak 944 harši Kaplarının Doldurulması ve Açılması Bayramları: VBoT 122 8, KUB XVII 35 II 1, 13; C. W. Carter, 1962, s. 180, 181. KUB XXXVIII 32 6, VAT Öy. 18, 20, KUB XXXVIII 27 Ay. 10, KBo II 7 Öy. 6, 9, 20, Ay. 16; L. Rost, 1963, s M.Popko, 1978, s KBo II 7 Öy. 9; C. W. Carter, 1962, s KUB XXV 23 I 8; a.g.e.,c. W. Carter, a.g.e., 1962, s O. R. Gurney, 1977, s KUB XXV 23 I 38-50; J.Hazenbos, Die lokalen Herbst- und Frühlingsfeste in der späten hethitischen Großreichszeit, AOAT 318, 2004, 245.M. Popko, 1978, s

219 ilkbahar bayramı 950 Ģeklinde yorumlanmıģtır. KutlanmıĢ olduğu mevsim nedeniyle de ıģığın artıģı, doğadaki geliģme ve bereket ile iliģkilendirilmiģtir. H. A. Hoffner bayramın ismi olan hamešanda/ilkbahar hant-weša ve hant-miyašha dan kaynaklandığını iddia etmiģtir. 951 Buna görehant-weša Hitit dilinde ilkbahar anlamına gelmektedir. Ġkinci isim de yer alanmai-/miya- ise purulliyaš bayramına iliģkin metinlerde de görülebileceği üzere büyümek manasındadır. 952 Bu takdirde bayram doğanın yeniden hayat bulması, geliģmesi konusunda tanrıların uyanıģı, dünyaya dönüģü, canlanması ve buluģmaları adına kutlanıyordu. 953 Ġlkbahar mevsimi aynı zamanda dikim mevsimi olarak bilinmektedir. Bu mevsimde kıģ sonrası toprak gerekli suyunu almıģ ve verimli hale gelmiģtir. Tarım mevsimi baģlamıģ tohum ve fidanlar toprağa indirilmiģtir. Yani baharla birlikte aslında çiftçi de uyanmıģtır. Artık bu aģamadan sonra yapılması gereken husus ürünün sağlıklı büyümesinin temenni edilmesidir. Hititler gibi doğaya yakın çok tanrılı inançlara sahip olan toplumların böylesi zamanlarda kutsal kabul edip kutlamıģ oldukları günler, söz konusu tarımsal yani ekonomik çabanın sorunsuz bir Ģekilde hasada kadar devam etmesidir. Bunun için doğa üzerindeki söz sahibi olan tanrıların hoģnut tutulması gereklidir. Benzer gelenekler benzer Ģartlar altında tarım yapılan coğrafyalarda halen söz konusudur. 954 Ġnanç ve yaģam biçimi değiģmiģ olmasına rağmen 950 A. Ünal, 2007, s. 92, 93. H. A. Hoffner, 1967, s H. A. Hoffner, 1974, s KBo III 7 I 3-8; G. Beckman, 1982, s Ġnanna ve Dumuzi nin, Kybele ve Attis in, Demeter ve Persefone nin bereketi getiren kavuģmaları, Telipinu nun öfkesinin geçip geri dönmesi, Ġlluyanka nın Fırtına Tanrısı na mağlup olması hep bahar mevsimi ile iliģkilidir. 954 Hem AN.TAH.ŠUM SAR hem de hamešhanda bayramlarının bugüne aksine iliģkin bir tahmin yapmak zordur. Bu bayramlar çok tanrılı dinlerde yaygın olan bahar bayramlarıdırlar. Bugüne sirayet eden ve baharla iliģkilendirilen pek çok bayram farklı kutlama geleneklerinin arkasında bu tarz çok tanrılı inançlar mevcut olabilir. 207

220 çağın Ģartlarına adapte edilmiģ çok tanrılı inançları bugün dahi toplumların ortak unsuru olarak yaģatılmaya devam edilmektedir. VII.2.2. EZEN purulliyaš 955 Hitit takviminde yer alan en önemli bayramlardan birisi purulliyaš dir. Bayram Hatti kökenlidir ve ismi Hattice toprak manasına gelen pur/wur 956 kelimesinin Hititçe iyelik eki (illi) almıģ halinden türemiģtir. 957 Bayramın tam olarak mahiyetinin ne olduğuna iliģkin bilgi yoktur. Ancak ismindeki bu toprak ifadesi bayramın inananlar nezdinde kutlanmıģ olduğu gerekçe hakkında bazı ipuçları verebilir. purulliyaš bayramı bahar aylarında kutlanmaktaydı 958 ve yaklaģık olarak bir ay sürmekteydi. 959 Bayramın baģlangıcına iliģkin net bir tarihlendirme yapmak zordur. Ancak takvim yılının (Babil dekine benzer Ģekilde) bahar aylarına denk gelen ekinoks ile baģlamıģ olması muhtemeldir. 960 O halde bir çeģit yeni yıl bayramı (yılbaģı) olarak da adlandırılan 961 bu bahar bayramının tam da bu zamanda yani doğadaki değiģimin yaģanmaya baģlandığı Mart 955 Toprak Bayram; H. A. Hoffner, 1974, s H. G.Güterbock, H. A. Hoffner, The Hittite Dictionary, P., Chicago, 1997, s. 392.V. Haas, Die Hethitische Literatur: Texte, Stilistik, Motive, Berlin, 2006, s. 98.purulliyaš=wurulliyaš 957 O. R. Gurney, 1952, s purulliyaš bayramının ilkbaharda kutlanmıģ olduğu sabittir. II. Muršili nin yıllıklarında konuya iliģkin olarak verilen bilgi kesindir; İlkbahar olduğu zaman büyük purulliyaš bayramını Hatti şehrinin Fırtına Tanrısı ve Zippalanda şehrinin Fırtına Tanrısı için kutladım. KBo II 5 Ay ; A. Goetze, 1933, s T. Bryce, 2003, s O R. Gurney, 1952, s A. Goetze, 1957, s H. A. Hoffner, 1974, s

221 ayında kutlanmıģ olabileceği kabul edilebilir. 962 Bayramın yılın bu mevsiminde kutlanıyor olması da tesadüfî değildir elbette. Ġlkbahar, yani doğanın uyanıģı diğer bahar bayramlarında da olduğu üzere bu bayramın da içeriği ve kutlanma amacını teģkil etmekteydi. 963 purulliyaš bayramına iliģkin bilgi veren farklı nitelikteki kaynaklardan bayramın mahiyetine iliģkin bilgi edinmek mümkündür. II. Muršili ye ait olan bir metinden kralın Tanrıça Lelwani nin purulliyaš bayramını kutlamak adına Hattuša ya döndüğü bildirilmektedir. 964 Illuyanka efsanesi 965 ve bayram törenlerine iliģkin metinlerden de öğrenildiğine göre bu bayram Nerik kenti ile iliģkilidir. 966 Bayram esasında Nerik kenti Fırtına Tanrısı adına kutlanan bir çeģit yeni yıl bayramı 967 olduğu bu metinlerden anlaģılmaktadır. Ancak bayramın Hattuša da gerçekleģtirilen bir kısmı Tanrıça Lelwani ile de iliģkilendirilmiģtir. Lelwani ise metinlerden de doğrulandığı üzere 968 toprağın su tanrısı olan Hattili Telipinu nun yerine geçen 962 O. R. Gurney bayramın baģlangıcını ilkbahar ekinoksu (21 Mart) olarak görmektedir. O. R. Gurney, 1952, s V. Haas ise daha genel bir değerlendirme ile Mart ayı içerisi demektedir. V. Haas, 1994, s O. R. Gurney, 1952, s KBo II 5 III 13; A. Goetze, 1933, s Bayram Tanrıça Lelwani onuruna hešti evinde kutlanmaktadır. Bu yapı AN.TAH.ŠUM SAR bayramının on birinci gününde de ziyaret edilmekteydi. O. R. Gurney, 1977, s KBo III 7 I 1-4, KBo XII 83 I 1; G.Beckman, 1982, s. 18. A. Goetze, 1950, s Kral Neri[k] e geldiğinde purulliyaš bayramını kutlar KBo LIX 12 V 6; V. Haas, 1970, s Bu bayramda Hatti kökenli tanrılar, Fırtına Tanrısı, Telipinu ve Ġnara ön plana çıkarılıyordu. Ancak hiç Ģüphesiz en önemli rol Nerik kentine onun Fırtına Tanrısına aittir. Fırtına Tanrısı nın kültünün yer aldığı bu kentte doruğa ulaģan ilkbahar Ģenliğinde, doğa güçlerinin tazelenmesi ve tekrar hayat bulması kutlanırdı. T. Bryce, 2003, s. 211, Telipinu efsanesinde Tanrıça Lelwani nin karakteristiğine iliģkin verilen bilgiler için bkz: Bo ff.;H. Otten, 1950, s. 130,

222 tanrıdır. 969 Bu takdirde purulliyaš bayramı hem toprak hem de topraktaki su yani doğrudan tarım ile bağlantılı olarak kutlanan bir diğer bayramdı. purulliyaš bayramı hakkında bilgi veren önemli metinlerden birisi ifade edildiği üzere Ġlluyanka Efsanesi dir. Metinlerin hemen giriģ kısmında geçen; Ülkede büyüme (ve) zenginleşme olsun ve ülke korunmuş olsun. Ve (gerçekten) büyüme (ve) zenginleşme olursa, onlar purulliyaš bayramını kutlar, 970 ifadeleri ilkbahar mevsiminde doğada yaģanan hareketlenmenin bahar ile olan iliģkisini ortaya koymaktadır. Metinlerden anlaģılmaktadır ki, kıģ mevsiminin verimsizliğini temsil eden Yılan Ġlluyanka ile bahar mevsiminin verimliliğini temsil eden Fırtına Tanrısı arasında geçen ve yaģamın galip geldiği mücadele sonucunda doğadaki geliģim ve buna bağlı olarak yaģanan zenginleģme gerçekleģtiğinde bayramın kutlanma zamanının gelmiģ demektir. 971 Bayram bu niteliği itibariyle aslında Telipinu efsanesi ile de iliģki haldedir. Büyük ihtimalle her iki efsanede (bayram sırasında) yılın baģlangıcında yaģamın tazelenme sürecinin ritüel açısından yeniden canlandırılmasıyla temsil ediliyordu A. Green, 2003, s Lelwani olarak adlandırılan iki tanrı vardır. Bunlardan ilki Ereškigal ve Allatum ile iliģki olan ve Hurri etkisi sonucu Anadolu nun tanıģmıģ olduğu yer altı tanrıçasıdır. Diğeri ise Hattili bir erkek tanrıdır. (Hattili bir tanrı olarak Lelwani nin taģımıģ olduğu özellikler ve ona karģı Efendim Ģeklideki sesleniģ için bkz; KUB LVII 37 Öy. 1-6; H. Otten, 1950, s Tepilinu eğer bir Hatti Fırtına Tanrısı ise yine Hattili Lelwani ile aynı tanrıyı ifade etmelidir. Muhtemelen perde arkasında o, Hatti Fırtına Tanrısı Taru nun da kendisidir. Macqueen, 1959, s Bu durumda söz konusu tanrı adına kutlanan bayramın da topraktaki su veya tarım ile iliģkili olması beklenebilir. 970 KBo III 7 I 5-7, KBo XII 83 2; G.Beckman, 1982, s Doğadaki değiģikliğe uyumlu bir Ģekilde insanın da bu nimetlere karģı Ģükranlarını sunması gerekliliği bu bayramın temel niteliklerinden birisidir. 972 Bryce, 2003, s. 212.A. Green, 2003, s Arinna nın GüneĢ Tanrıçası nın önceli olarak kabul edilen Hatti tanrısı Wurušemu nun isminde yer alan wur/pur kelimesi Hatti dilinde toprak manasına gelmektedir. Bayramın isminin de türemiģ olduğu bu kelime hem tanrıçanın mahiyeti(a. Green, 2003, s. 144) hem de purulliyaš 210

223 purulliyaš bayramı Hattiler den Hititlere miras kalmıģ bir bayramdı ve bahsedildiği üzere yeni yılın iģareti olarak kabul ediliyordu. 973 Bayram mevsimsel bir kırılmanın yaģanmıģ olduğu bir dönemde yaģam ve ölüm, bolluk ve kıtlık arasındaki mücadeleyi temsil ediyordu. 974 Aynı zamanda ilkbahar aylarından baģlayarak sonbaharın sonuna kadar devam edecek olan tarım mevsiminin de baģlangıcı 975 bu toprak bayramı ile kutlanıyordu. Oldukça önemli bir sürecin baģlangıcında bu tarz dini törenlerin yapılması, tanrıların hatırlanması ve onlara hürmet gösterilmesi neticesinde iyi bir hasadın yapılacağına dair, Hitit halkı bilinmez ama Hitit idarecileri tarafından güçlü bir inanç besleniyordu. Ancak doğadaki geliģim ve neticesindeki beklentiler sadece tarım açısından da değerlendirilmemeli ve bu büyüme ve zenginleşme nin doğa ile bağımlı olan tüm ekonomik davranıģlar için geçerli olduğu unutulmamalıdır. bayramının içeriğine iliģkin bilgi veriyor olabilir. Ġlluyanka efsanesi Babil Yaratılış Efsanesi nin değiģik bir anlatısı olarak bir yeni yıl efsanesi olarak nitelendirilebilir. Hikâye temelde tanrısal bir kahraman (Fırtına Tanrısı) ile onun tam karģısında yer alan ve kötülüğü temsil eden güç (Ġlluyanka Yılanı) arasındaki çatıģmayı konu edinir. Gurney, 1952, s Purulliyaš bayramının da efsaneyle iliģkili olması ve ilkbahardakutlanıyor olması bu duruma uygun düģmektedir. Ġlluyanka efsanesi muhtemelen bu bayram sırasında ya okunuyor ya da Ģarkı olarak söyleniyordu. A. Green, 2003, s V. Haas, 1970, s. 43. A. Goetze, 1957, s H. A. Hoffner, 1974, s. 19. Ancak Hititlerdeki tek yeni yıl bayramı değildir. Bir toplumun iki adet yeni yıl bayramı olabilir. Hititler buna örnektir. Bu bayramlardan ilki AN.TAH.ŠUM SAR iken bir diğeri de purulliyaš tır. Hattiler tarafından yeni yıl bayramı olarak kutlanan purulliyaš, bu kültürden çokça etkilenen Hititler tarafından da benimsenmiģ olmalıdır. 974 A.Green, 2003, s V. Haas, 2006, s

224 VII.2.3. EZEN nuntarriyašhaš 976 ve EZEN zennandaš 977 Hitit kült takviminde yer alan ve sonbahar mevsiminde kutlanan önemli bayramlardan birisi EZEN nuntarriyašhaš tır. 978 Tercüme açısından bayramın ismi acele, hız ve sürat kelimelerinden gelmektedir. 979 Ancak bu ismin bayram ile arasında nasıl bir iliģkisi olduğu anlaģılabilmiģ değildir. Bayrama iliģkin nispeten sağlam olarak bugüne ulaģabilen metinlerinden de öğrenildiğine göre bayram, oldukça yoğun bir kült gezisini içermektedir. Bu nedenle bayramın ismini yoğun ve hızlı geçen bu kült gezilerinden almıģ olduğuna yönelik tespitler vardır. 980 Sonbahar mevsimin tek bayramı olmamakla birlikte en dikkat çeken bayramı hiç kuģkusuz nuntarriyašhaš bayramıdır. Bu bayram yaklaģık olarak otuz üç gün sürmekteydi. 981 Bayram büyük ölçüde Hitit Devleti nin idarecileri tarafından gerçekleģtirilen kapsamlı kült gezleri ve yapılan ritüellerden meydana gelmekteydi. Bu nedenle zaman hem de mahiyeti 976 Acele/ Sürat/ Hız Bayramı; A. Ünal, 2007, s Sonbahar Bayramı; A. Goetze, 1951, s A. Ünal, 2007, s L. Rost, 1963, s H. G. Güterbock,1964, s. 68. V. Haas, 1970, s. 52. O. R. Gurney, 1977, s. 31.Bayramın sonbaharda yapıldığına iliģkin bilgi Hititçe metinler sayesinde sabittir. Bayrama iliģkin bir metin yeri; Sonbahar olduğunda Kral ve Kraliçe nuntarriyašha bayramı için Hattuša ya gelirler. KUB LVI 58 Ay. 4-7; M.Nakamura, Das hethitische nuntarriyasha-fest, Leiden, 2002, s II. Muršili ye ait bir metin; [ve sonbaharda nuntarriyašhaš bayramını] yaptım KBo XVI 15+KBo XIV 20 Öy. 6; H. Ertem, Hitit Devleti'nin Ġki Eyaleti: Pala-Tum(m)ana ile Yakın Çevrelerindeki Yerlerin Lokalizasyonu Üzerine Yeni Denemeler. Ankara, 1980, s. 68. Bayramın anlatıldığı bir baģka metin yeri; Kral seferden geldiği [z]aman nuntarriyašhaš bayramını yapar KUB IX 16 I 1-2; C. Karasu, nuntarriyashas Bayramında Hitit Kralının Kült Gezileri, Belleten, C. LII, S. 203, 988, s H. G. Güterbock, H. A. Hoffner,The Hittite Dictionary, L-N. Chicago, 1980, s. 473.H. G. Güterbock,1997c, s J.Friedrich, Alte und neue hethitische Wörter,ArOr, Vol. VI, 1934, s M. Nakamura, 2002, s

225 bakımından bayramı, Hitit kült takviminin bir diğer önemli bayramı olan ve ilkbaharda kutlanan AN.TAH.ŠUM SAR bayramının bir karģıtı olarak 982 algılamak hatalı olmaz. Buna göre ilkbahar mevsiminde AN.TAH.ŠUM SAR ile baģlayan tarım sezonu sonbaharda muhtemelen nuntarriyašhaš bayramı ile son buluyordu. Bayrama iliģkin metinlerde 983 açık bir Ģekilde izah edilmiģ olmasa da, kral ve mahiyetinin bu bayram ile birlikte hasat sonrası denetleme/yoklama amacıyla ülkenin önde gelen kentlerine yönelik hızlı bir seyahat gerçekleģtiriyor olduğu izlenimi edinilmektedir. Bayramın tarım sezonunun sonuna denk geliyor olmasından pek çok mana çıkarılabilir. Genel niteliği itibariyle bahar bayramında boģaltılmıģ olan depoları, ambarları, küpleri elde edilen mahsul ile doldurmak 984 önemli bir husustu. Ayrıca bir de iģin vergi boyutu vardır. Kral, oldukça geniģ kapsamlı tutulmuģ olan kült gezilerini ülkenin hem dini hem de ekonomik açıdan önem arz eden büyük kentlerine yoğunlaģtırmıģtı. Böylelikle tarım sezonu/hasat sonunda yapılan bu kült gezisi ile birlikte söz konusu kentlerden alınan verginin denetlenmesi iģi halledilmiģ oluyordu. Sonbahar da yapılan bir diğer önemli bayram ise EZEN zenandaš olarak Hitit metinlerinde geçen sonbahar bayramıdır. Bayramın esasında nuntarriyašhaš ile aynı bayram olduğu ancak iki farklı isim kullanıldığı iddia edilmiģtir. 985 Bu tespitin doğru olup olmadığının bugün için kestirmek zordur. Ancak yine de bu bayramın tarım sezonunun sonuna iliģkin bir çeģit ritüeli içerdiği düģünülebilir. 982 J. Friedrich, 1934, s Metinlerin transkripsiyon ve tercümeleri için bkz. M. Nakamura, Kült envanterleri metinlerinde (KUB XXXVIII Öy. II 10, Ay. III 2) sonbahar bayramlarında büyük erzak küplerinin doldurulduğu (šunna-) ve ilkbahar bayramında ise açıldığı (heš-) veya boģaltıldığından (kinu-) bahsedilmektedir. H. G. Güterbock,1964, s. 69, H. G. Güterbock,1997c, s

226 AN.TAH.ŠUM SAR ve hamešhanda bayramlarında tanrısal betimlemenin yanına konulan haršiyalli küplerinin açıldığından bahsedilir. 986 Söz konusu küplerin de sonbahar aylarında veya sonbahar bayramında ( EZEN zenandaš)doldurularak kapatıldığı yine paralel metinlerde yer almaktadır. 987 Bu durum söz konusu bayramın tarım sezonunun sona eriģine iliģkin dini bir önemi olabileceğini düģündürür. Belki de bu bayram, hasat mevsimi sonrası elde edilen mahsulün nuntarriyašhaš bayramı ile eģgüdümlü olarak tanrılara Ģükran adına sunulması için yapılan dini ritüellerden meydana geliyor olabilir. VII.2.4. EZEN KI.LAM 988 Hitit kült takviminde yer alan önemli bayramlarından birisi de EZEN KI.LAM dır. 989 Bayramının ismi konusunda belirsizlik vardır. KI.LAM ismi É hilammar ile eģitlenmiģtir. 990 Ancak bu durumun bayram ile olan iliģkisi henüz anlaģılabilmiģ değildir. KI.LAM bayramının iliģkin metinlerden 991 bayramın Hitit tarım sezonun ile iliģkili olduğuna dair birtakım bilgiler vardır. Öncelikli olarak belirtilmelidir ki bu bayram sadece üç gün sürmekteydi. 992 Bayramın AN.TAH.ŠUM.SAR, purulliyaš ve nuntarriyašhaš 986 H. G. Güterbock,1960, s. 85, 86. L. Rost, 1963, s J. Hazenbos, C. W. Carter, 1962, s. 96, 164, 180, KUB LIX 97 I 7, KUB VII 24 I 6; J. Hazenbos, 2004, s. 242, 243.VBoT 122 8, KUB XVII 35 II 1, 13; C. W.Carter, 1962, s. 180,181. KUB XXXVIII 32 6, VAT Öy. 18, 20, KUB XXXVIII 27 Ay. 10, KBo II 7 Öy. 6, 9, 20, Ay. 16; L. Rost, 1963, s Kapı; I. Singer, 1984, s. 115, 121.H. A. Hoffner, 1967, s. 40.Kapı/ Pazar Yeri Bayramı; A. Ünal, 2007, s H. A. Hoffner, 1974, s Sütunlu Avlu, Kapı; H. A. Hoffner, 1967, s. 40. T. P.van den Hout, Some Remarks on the Third Tablet of the Hittite KI.LAM Festival, JEOL, , s Metinlerin transkripsiyon ve tercümeleri için bkz. I. Singer, 1983, I. Singer, 1984, s

227 bayramlarından belirgin derecede bir süre farklılığı vardır. Bu nedenle KI.LAM bayramı, gerçekleģtirilen bir olayın (tarımsal bir aktivitenin) dini kimlik yüklenmesi Ģeklinde yorumlanabilir. KI.LAM bayramında en ön plana çıkan tanrı D halki Tahıl Tanrısı idi. Bayram metinlerinden Hitit kraliyet çiftinin bu tanrı huzuruna çıktıklarından bahsedilmektedir. 993 Yine aynı metinlerden, Hitit Devleti nin farklı kentlerinden gelen ve kraliyet depolarından sorumlu kiģiler hakkında da bilgi verilmektedir. Bu kiģilerin bayram sırasında sorumlu oldukları ürün yığınlarının yakınlarında bekledikleri ve sıraları geldiklerinde evler ini getirdiklerinden bahsedilir. Ardından da elçilerin, bu temsilcileri kentlerinin isim sırasına göre krala tanıttığı ve libasyon yapıldığı belirtilmektedir. 994 Bu metin yerinde evler den kastedilenin ne olduğu bilinmez ama bir önceki cümlede geçen ürün yığınları ile iliģki olduğu kuģkusuzdur. Bu durumda bayram esnasında farklı kentlerdeki tarımsal ürünlerin krala yani devlete sunulduğu anlaģılabilir. Yani bayramın bir çeģit vergilendirme törenine benzediği söylenebilir. Bayramın zamanlaması da manidardır. Bayram hasat mevsiminde tarımsal üretimin oldukça yüksek olduğu, çeģitli Ģehirlerin depolarının dolu ve belirli miktardaki üretimin baģkent depolarına gönderildiği bir dönemde gerçekleģtirilmekteydi. 995 Yani yaz sonu veya sonbahar bu tarihlendirme için uygundur. Aynı dönemlerde Hititlerin gerçekleģtirmiģ olduğu bir baģka önemli bayram olan nuntarriyašhaš ile KI.LAM arasında da bir bağlantı olabilir. Her iki bayramın da bağlantılı olduklarına iliģkin görüģler vardır. 996 Buna göre KI.LAM bayramı 993 KBo X 24 IV 19-20; I. Singer, 1983, s KUB X 1 I 1-28; I. Singer, 1984, s I. Singer, a.g.e., 1984, s T. Bryce, 2003, s. 211, 212.T. P.van den Hout 1993, s. 102.nuntarriyašhaš bayramına iliģkin bazı ritüeller KI.LAM bayramının ilk günü ile bağlantılı olarak görülmektedir. Söz konusu tespite iliģkin olarak bkz. C.Conti, 215

228 nuntarriyašhaš bayramı içerisinde yer alan üç günlük özel bir etkinliği barındırmaktaydı. nuntarriyašhaš bayramı kralın uzun kült gezilerinden meydana gelmekteydi. Bu kült gezilerinin önemli maksatlarından birisinin de hasat sonrası vergi olduğu daha önce ifade edilmiģti. Bu durumki.lam bayram metinlerinde geçen ve yukarıda da verilen vergi konusundaki bilgiler ile örtüģmektedir. VII.2.5. EZEN tethešnaš 997 ve EZEN hewaš 998 Anadolu nun bazı bölgelerinde yaģayan kiģiler yıllık olarak her bahar ayında bir çeģit yağmur ritüelinin gerçekleģtirildiğini bilirler. En erken örneklerinin Sumer ve Anadolu da ise Hititler ile birlikte görülebildiği bu ayinler bereketin sağlanarak iyi bir mahsulün garanti altına alınabilmesi amacıyla yağmur bulutlarının toplanması adına yapılırdı. 999 Benzer Ģartlar altında tarımın yapıla geldiği Ön Asya da halen bu adetlerin yaģanıyor olması bölgede tarım yapan insanların değiģmeyen bir ihtiyaçları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Hititçe çivi yazılı metinlerde EZEN tethašnaš ın (Gök Gürültüsü Bayramı) yılın hangi döneminde kutlandığına dair açık bir bilgi yoktur. Ancak konuya iliģkin dolaylı yoldan bilgi sağlan kaynaklar vardır. Kült envanterlerinde geçen ilkbahar geldiğinde ve gök gürlediğinde Notes Regarding Days 12, 13 and 14 of the nuntarriyašhaš Festival According to the Second Outline Source, Tabularia Hethaeorum, Dresdner Beiträge zur Hethitologie 25, 2007, s Gök Gürültüsü Bayramı ( EZEN tethuwaš) H. A. Hoffner, 1967, s. 41. A.Ünal, 2007, s L. Rost, 1963, s Yağmur Bayramı ( EZEN ZU-UN-Nİ) H. A. Hoffner, 1967, s. 41. L. Rost, 1963, s Bu ritüeller Sumer, Mısır, Hitit, Yunan ve Roma medeniyetlerinden bir kalıntı olarak bugüne dek ulaģmayı baģarmıģtır.i.baģgöz, Rain-Making Ceremonies in Turkey and Seasonal Festivals, JAOS, Vol. 87, No. 3, 1967, s. 304, 305. Anadolu ve çevresindeki coğrafyada bugün dahi yapıla gelen yağmur dualarının öncelinde bu tarz gelenekler var olmalıdır. Anadolu da yağmur duası geleneği için bkz. O.Acıpayamlı, Türkiye de Yağmur Duası, AÜDTCF Dergisi, Cilt XXI, Sayı 1-2, 1963, s

229 onlar haršiyalli kabını açarlar 1000 ifadesi gök gürlemesi bayramının ilkbahar aylarında yapıldığına iģaret edebilir. Bir baģka metinde geçen [Majeste] bu yıl Hatti şehrinde kışı geçirir. Başlıca bayramları olan yıl bayramını(ve) gök gürlemesi bayramını Hatti şehrinde kutlar 1001 cümlesi de bayramın kıģ mevsimi sonrası yani ilkbahar aylarında kutlanmıģ olabileceğini düģündürür. Ancak Halpa Ģehri Fırtına Tanrısı nın bayramlarına iliģkin bir dua metninde yer alan bilgi tüm bu tarihlendirmeleri Ģüpheye düģürmektedir. Ġlgili metinde; Majeste seferden döndüğünde tanrıları onurlandırmak için majeste (ve) kraliçe, Tešub adına gök gürültüsü bayramını kutlar 1002 ifadeleri yer almaktadır. Metinden bayramın askeri seferlerin bitiģi yani sonbahar veya kıģ mevsiminde gerçekleģtirildiği anlaģılmaktadır. Bu durumda bayramı yaz mevsiminden sonraki bir tarihe yerleģtirmek doğru olacaktır. Ayrıca bayramın mevsim itibari ile Ġç Anadolu da gök gürültüsünün bolca duyulduğu sonbaharda kutlanıyor olması da normal karģılanabilir. Bununla birlikte bir üçüncü fikir olarak da bayramın yılda iki defa kutlanıyor olması söz konusu olabilir. Bunlardan bir tanesi ilkbaharda ve bir diğeri de sonbaharda. EZEN tethašnaš gibi EZEN hewaš (Yağmur Bayramı) adına da Hititçe çivi yazılı metinlerde yeterince bilgi yoktur. Metinlerden bayramın kutlanma amacına ve mahiyetine iliģkin fikir edinmek güçtür. Ancak bayramın yıl içerisindeki tarihlendirmesine fayda sağlayacak bilgiler vardır. Bir metin yerinde geçen kralın ilkbaharda yağmur bayramını kutlamak için Ankuwa ya gitmesine iliģkin bilgi bayramın ilkbaharda kutlandığına delalet teģkil eder Ayrıca bu bayramın AN.TAH.ŠUM SAR bayramı ile iliģkili olduğu da anlaģılmaktadır. AN.TAH.ŠUM SAR 1000 KUB XXV 23 IV 17; H. A. Hoffner, 1974, s. 19.C. W. Carter, 1962, s KUB V IV II 2-4; A. Taggar-Cohen, 2006, s KUB XVIII 12 Öy. 1-5; G. F. del Monte, J. Tischler, 1978, s VAT 7458; H. Otten, 1971, s. 48. A. Ünal, Nochmals zur Geschischte und Lage Hethitischen Stadt Ankuwa, SMEA, Fascicolo XXIV, 1984, s

230 bayramının otuz sekizinci gününde ertesi gün kral yağmur bayramını kutlar 1004 ifadeleri yer alır. Bu bilgiden de hareketle EZEN hewaš ın önemli bir bahar bayramı olan AN.TAH.ŠUM SAR bayramının içerisinde yer alan dini bir etkinlik olabileceği düģünülebilir. Madem yağmur bayramından bahsediliyor olaya bir de meteorolojik açında da yaklaģılması gerekmektedir. Anadolu nun her bölgesinin almıģ olduğu yağıģ miktarı mevsimlere göre değiģiklik göstermektedir. Ancak eski Hitit yerleģim alanı olan Ġç Anadolu da (Ankara, Sivas, Çorum) en fazla yağıģ Mayıs ayında görülmektedir. Benzer veya yakın iklimsel Ģartların görülebileceği M.Ö. II. binyıl Ġç Anadolu sunda da en çok yağıģ alınan bu ayın bayramlarla kutlanmıģ olması muhtemeldir Üstelik bu durum tarihlendirme açısından bayramla iliģkili olarak yukarıda verilen Hititçe çivi yazılı metinlerle de paralellik göstermektedir. M.Ö. II. binyıl Anadolu sunda ve özellikle de Hitit coğrafyasında tarım yapmak oldukça güçtü. Bu durum kısmen bugün için de aynıdır. Zorluğun sebebi sudur. Tarlaya ekilen tohumun büyümesini sağlayacak suyu bulmak adına tek seçenek yağmurdur. Bu nedenle geçmiģten bugüne dek kırsalda yaģayan halk yağmur adına dua eder. Çok tanrılı dinlerden semavi dinlere kadar çiftçilik yapan insanların ekonomik yaģam koģulları pek fazla değiģmediği için bu adet bugüne dek biçim değiģtirerek de olsa gelmiģtir. ĠĢte, Hitit çağında kutlanan ve halen de izlerini görmenin mümkün olduğu EZEN hewaš ı bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir. EZEN hewaš ile iliģkili olabilecek EZEN tethašnaš ise yağmur için gerekli olan gök gürültüsü ve bulutlar için Fırtına Tanrısı na yapılan bazı ritüelleri içeriyor olabilir. Çünkü her iki bayramda da Fırtına Tanrısı na dua edildiği ve bu tanrının ön plana çıkarıldığı 1004 H. G. Güterbock,1960, s H. A. Hoffner, 1974, s

231 görülmektedir Bu takdirde yağmur sağlayıcı tanrının tarım sezonunun öncesi ve sonrasında dualarla anılmasının her iki bayramın da genel niteliğini teģkil ettiği söylenebilir. VII.2.6. Hitit Dünyasının Diğer Bayramları Bayramların toplumsal olaylardır. Tüm topluma mal olan bu etkinlikler ortak bir payda çerçevesinde yaģanır ve yaģatılır. Ancak bu durumu Hitit toplumu açısından değerlendirmek güçtür. Çünkü bayramlar konusunda bilgi veren metinler resmi niteliktedir. Bu nedenle halkın bu bayramlara katılımı ve idraki konusunda yeterince bilgi sahibi olunamamaktadır. Ancak yine de kült takviminde yer alan bayramların bir kısmının (belki de diğerlerine göre daha fazla ön plana çıkanların) Hatti kökenli olması ve Hititlere de sirayet etmesi bu bayramların halk arasında da yaģatıldığına iģaret edebilir. Hitit dünyasında çok sayıda bayram kutlanmaktaydı Birçoğu hakkında isminden baģka bilgi olmayan bu bayramların bir kısmı belli ki sadece dini nitelikte olmayıp aynı zamanda ülke için önemli olan baģta tarım ve hayvancılık olmak üzere birtakım ekonomik davranıģlarla iliģkiliydi. Bu bayramların varoluģ gerekçeleri aslında oldukça makuldür. Hem Hitit dini hem de Hitit ekonomisi ortak bir zeminde yani doğada bir araya gelmektedir. Hitit dini doğadaki tabiat varlıklarının tanrılaģtırılmasına oldukça yatkındır Benzer Ģekilde Hitit toplumundaki en temel ekonomik faaliyetler de doğaya bağımlıdır ve oldukça hassas koģullar altında yürütülmektedir. Bu durumda kutsal kabul edilen varlıkların ekonomik nitelikteki geçim kaynaklarının sağlıklı iģleyebilmesi konusunda bir gücü ortaya çıkmıģ oluyordu. ĠĢte bu neden 1006 EZEN hewaš Karahna kenti Fırtına Tanrısı (KUB XXXVIII 12 I 22), EZEN tethašnaš ise Lihzina kenti Fırtına Tanrısı (KUB XXXVIII 12 9, 23, IV 2) ile iliģkilendirilmiģtir.l. Rost, 1963, s Ġlgili metin yerleri için bkz. M. Darga, Hitit kült takviminde yer alan bazı bayramların listelerine iliģkin olarak bkz. H. A. Hoffner, 1967, s Rost, 1963, s. 172, Konu ile ilgili olarak çalıģmanın Bölüm VI ya bakabilirsiniz. 219

232 yüzünden Hitit toplumu yapmıģ olduğu ekonomik faaliyetleri ile eģgüdümlü olarak ilahlarının rızasını almak adına çeģitli bayram ritüelleri de gerçekleģtirmekteydi. Hitit kült takviminde yer alan ve ekonomik niteliği olan bayramlardan bir diğeri BURUX Hasat Bayramı dır Bayram arpa ve buğday hasadı sonrası yaz mevsimi içerisinde gerçekleģtirilmekteydi Bayram Fırtına Tanrısı adına kutlanmaktaydı Böylelikle bahar aylarında toprağa bırakılan tohumu sağladığı yağmur sularıyla büyüten tanrıya minnet duyguları sunulabiliyordu. Tarımsal faaliyetler ile iliģkili olduğu anlaģılan baģka bayramlarda vardır. Söz konusu tüm bu bayramlar Hitit toplumu tarafından gerçekleģtirilen tarımsal etkinlikler ile eģzamanlı olarak yürütülmekteydi. Yaz aylarında yapılan tarladaki ürününü biçim iģi ile birlikte Orak Sallama/Ekin Biçme Bayramı 1012 ve meyve hasadının yapıldığı sırada da Meyve Bayramı 1013 kutlanmakta ve tanrılar hatırlanmaktaydı. 1009EZEN Ú.BURU/ GIŠ BURU/ EBUR; H. A. Hoffner, 1967, s. 40. L. Rost, 1963, s Hiçbir metinde bahar aylarında hasat yapıldığına iliģkin bilgi yoktur. Bu tarımsal aktiviteler genelde yaz ayları ile iliģkilendirilmiģtir. Söz konusu tespite iliģkin daha geniģ bilgi için bkz. H. A. Hoffner, 1974, s. 15, Hasat bayramı ile Lihzina Kenti Fırtına Tanrısı arasındaki iliģki için bkz. KUB XXXVIII 12 II 9; L. Rost, 1963, s M. Darga, 1973, s EZEN ŠU.KIN.DÚ;A. Ünal, 2007, s L. Rost, 1963, s Hoffner pulluk bayramı olarak çevirmiģtir. H. A. Hoffner, 1967, s. 40. Bu bayram bayramı Fırtına Tanrısı ile iliģkilendirilmiģtir. KUB XLII 91 III 1 J. Hazenbos, The Organization of the Anatolian Local Cults During the Thirteenth Century B.C., Cuneiform Monographs, 21. Leiden, Boston, 2003, s KBo II 1 I 44; L. Rost, 1963, s EZEN GURUN;Ünal, 2007, s. 494.H. A. Hoffner, 1967, s. 40.L. Rost, 1963, s Meyve bayramı Fırtına Tanrısı ile iliģkilendirilmiģtir. KUB XLII 91 II 8; J. Hazenbos, 2003, s

233 Sonbahar mevsimi de benzer bayramların kutlandığı bir zaman dilimi olmuģtur. Bu mevsimde kutlanan bayramlar arasında yer alan Hububat Yığın Bayramı, 1014 Tahıl/Ekin yığma Bayramı 1015 ve Harman Yeri Bayramı 1016 yaz mevsiminde yapılan hasat sonrası gerçekleģtirilen birtakım ekonomik faaliyetler ile doğrudan iliģki görünmektedir. Yine sonbahar mevsiminde yapılan Bağ Bozumu/Üzüm Hasadı Bayramı 1017 da benzer bir karaktere sahip olup tarım sezonu sonunda elde edilen ürün konusunda tanrılara dua etmek ve onlara ikramda/adakta bulunmak maksadını gütmektedir. Hitit kült takviminde sadece tarım değil devletin en önemli ikinci ekonomik geçim kaynağı olan hayvancılık ile de iliģkili bayramlar vardır. Tarımsal faaliyetlere benzer Ģekilde hayvancılık faaliyetlerinin de doğaya bağımlı ve tanrısal iradeler neticesinde gerçekleģtiğine inanan Hititlerin konuya iliģkin kutlamıģ oldukları bayramlar arasında Çoban Bayramı, 1018 Oğlak/Keçi Yavrusu Bayramı 1019 ve Hayvan Kırkma Kabı Bayramları 1020 mevcuttur EZEN šeliyaš; H. A. Hoffner, 1967, s. 40.L. Rost, 1963, s. 173.Bu bayram bayramı Fırtına Tanrısı ile iliģkilendirilmiģtir KUB XXXVIII 12 I 20; L. Rost, a.g.m., 1963, s EZEN harpaš;a.ünal, 2007, s. 183.H. A. Hoffner, 1967, s. 39. Kült envanterlerinde bayrama iliģkin metin yerleri: IBoT CIII 4 V, KBo II 8 I 14; 17; C. W. Carter, 1962, s EZEN hahrannaš; A. Ünal, 2007, s H. A. Hoffner, 1967, s EZEN.GIŠ GEŠTIN/ tuhšuwaš;h. A. Hoffner, 1967, s. 40.A. Ünal, 2007, s Üzüm Hasadı bayramları Fırtına Tanrısı ile iliģkilendirilmiģtir. KUB XLII 91 III 10; J. Hazenbos, 2003, s KUB XXXVIII 12 I 23; L. Rost, 1963, s EZEN SIPAD.UDU.DÚ, KUB XLII 91 II 20; J. Hazenbos, 2003, s EZEN MA[Š.TUR]; Bayramın kutlanmıģ olduğu döneme iliģkin bilgi veren metinde geçen koyunlar doğur[duğunda] KUB XXXVIII 25 I 11; H. A. Hoffner, 1974, s. 20. EZEN haššumaš da doğum ile iliģkili olan bir diğer bayramdır. A. Ünal, 2007, s Çoğunlukla Hitit prensi tarafından yürütülen bayramın Hatti kökenli olduğu, yaģam ve ölüm ile bağlantılı olduğu düģünülmüģtür. V. G.Ardzinba, The Birth of the Hittite King and the New Year, Oikumene, 5, Ancak bayramın tam olarak neyi ifade ettiği yine de anlaģılamamıģtır. 221

234 Hititlerin kült takvimlerinde yer alan bayramların bazılarının (ve belki de en önemlilerinin) dini olduğu kadar ekonomik bir anlam taģıdığı da söylenebilir. Söz konusu bayramlar genel itibariyle tarım sezonu ile eģgüdümlü olarak yürütülmekteydi. Tohumun toprağa atılması, onun büyümesini sağlayan yağmurun yağması, mahsulün toplanması, harman yerlerine yayılması gibi ekonomik niteliği olan faaliyetler, Hitit dininin karakteristiği nedeniyle birtakım dini bayramlar ile içe içe geçmiģ vaziyetteydi EZEN BIBRI;H. G. Güterbock,1997c, s. 88. KBo XIII 4 I 42; E. H. Sturtevant, 1934, s KüçükbaĢ hayvanların kırkılması Orta Anadolu da bugün haziran ve temmuz aylarında yapılmaktadır. Bu iģlem muhtemelen benzer hayvancılık Ģartlarının devam etmiģ olduğu bölgede yine aynı dönemlerde yapılmıģ olmalıdır. Ancak söz konusu bayramı riton bayramı olarak çevirmiģtir. A. Süel, 1985, s. 29.A. Goetze, 1955c, s A. Ünal, 2007, s

235 SONUÇ Tespit yapmak, çıkarımda bulunmak oldukça zordur. Görmek ve onun farklı olduğunu anlamak herkesin de yapabileceği bir Ģey değildir. Üstelik konu din ve ekonomi gibi insan hayatının iki önemli olgusu olunca iģ biraz daha zorlaģabilir. Çünkü pek çok alanda her iki konuda da çok defalar çalıģılmıģ ve oldukça kapsamlı yorumlar yapılmıģtır. Ancak konuyla iliģkili çalıģmalar çoğunlukla ekonomistler ve ilahiyatçılar tarafında ele alınmıģ ve tarih disiplini içerisinde yapılan yorumlar oldukça sınırlı seviyede ve dağınık kalmıģtır. Toplumsal yaģamı etkileyen iki unsur olarak din ve ekonomi arasında kuvvetli bağlar vardır. Kabul etmek gerekir ki, bu bağı bugünün dünyasında sezmek nispeten güçtür. Ancak geçim kaynaklarının çağdaģ toplumlara göre doğaya çok daha bağımlı olduğu geçmiģ medeniyetlerde söz konusu bağım sezilebilmesi daha kolaydır. Çünkü geçmiģte var olmuģ çok tanrılı inançlara sahip tüm toplumların kutsal kabul etmiģ oldukları varlıkların belirgin bir kısmı, o toplumun ekonomik gereksinimleri çerçevesinde ĢekillenmiĢtir ĠĢte bu tespit hazırlanmıģ olan bu çalıģmanın ana fikrini oluģturmaktadır. Özellikle Eski Doğu toplumlarında din ve ekonomi iliģkisi denildiğinde akla ilk olarak tapınaklar gelmektedir. Çünkü bu kurumlar din ve ekonomi arasındaki iliģkinin somutlaģmıģ olduğu alanlardır. Ancak konu bu kadar sığ değildir. Dini bir yönetsel erki ifade eden teokratik devlet anlayıģı içerisinde de her iki olgu arasındaki bağlantıyı görmek mümkündür. Ayrıca inanç çerçevesinde kutsal kabul edilen varlıklar ve bu varlıklar adına kutlanmıģ olan bayramlarda da din ev ekonomi arasındaki bağlantıların görülebilir olduğu alanlardır Toplumların ortak ürünü olan ve aslında kültürel birikimi de ifade eden çok tanrılı inançlar kapsamında ekonominin toplum yaģantısı üzerinde dini de etkileyebildiği için daha etkili olduğu fikri kabul edilebilir. Bu inançlarda insanları yönlendiren bir yapının olmaması ve toplumun ortak çıkarları doğrultusunda bir geliģimin gerçekleģmesi, söz konusu tespiti geçerli kılmaktadır. 223

236 Din ve ekonomi iliģki ile ilgili olarak denildiği üzere ele alınabilecek pek çok konu vardır. Ancak yine de yapılmıģ olan bu çalıģmada içerisinde üzerinde ilk durulan konu tapınaklar olmuģtur. Eski Ön Asya da dini yaģamla eģgüdümlü hareket eden ekonomik ihtiyaçlar çerçevesinde tapınakların mimari yapıları fiziksel olarak değiģime uğramıģtır. Çünkü bu coğrafyada tapınaklar birincil vazifeleri olan dini yaģamı yönlendirmenin yanı sıra birtakım ekonomik davranıģlar içerisine de girmiģlerdir. Doğal bir süreç olarak ortaya çıkan bu davranıģın temelinde toplumsal üretimin yönlendirilmesine iliģkin bir zaruriyet vardır. Yapılan kapsamlı ve büyük çaplı üretim ve elde edilen ürünün taksimine iliģkin bu zaruriyet, Güney Mezopotamya ve Mısır daki tapınakların ekonomik davranıģlarının gerekçesini teģkil etmektedir. Ancak Anadolu da durumun daha farklı olduğu anlaģılmaktadır. Hitit dönemi Anadolu sunda tapınaklara birtakım ekonomik niteliklerin yüklendiği aģikârdır. Ancak burada idari yapıdan bağımsız olarak geliģen bir tapınak kurumu söz konusu değildir. Tam tersine Hitit dönemi tapınakları devletin finanse ettiği ve onunla organik bağları olan birer devlet dairesi gibi üretim yapıyor, vergileri depoluyor ve devlet otoritesini temsil ediyordu. Bu açıdan diğer Eski Ön Asya tapınaklarından ayrılmaktadır Ancak burada asıl üzerinde durulması gereken konu kendisine yüklenen bu rollere Hitit tapınaklarının mimarisinin de uyum sağlamıģ ve kült dıģı birtakım unsurları bünyesine katmıģ olmasıdır. Hitit coğrafyasında yer alan tapınakların ekonomik açıdan kıymet taģıyan mimari öğeleri denildiğinde akla depolar ve atölyeler gelmektedir. Kabul etmek gerekir ki her iki mimari unsurun da bir araya gelmiģ olduğu Hitit tapınaklarının sayısı azdır. Ancak örneğin az 1022 Hitit tapınakları hiçbir zaman merkezi otorite ile bir çıkar çatıģması yaģamamıģtır. ĠĢin kültürel boyutu olabileceği gibi ekonomik yönü de vardır. Çünkü bu tapınaklarda ekonomik güç asla emsalleri kadar yüksek olmamıģtır. Bu da Hitit tapınaklarının devlete olan bağlılığını artırıyordu. 224

237 oluģu tespitin yapılmasına mani değildir. Ayrıca gün ıģığına çıkarılan Hitit tapınaklarının sayısı da gelecekte bu tarz tapınak örneklerinin sayısının artabileceğine yönelik inancı güçlü tutmaktadır. Boğazköy ve KuĢaklı Höyük tapınaklarında da görülebileceği üzere bir kısım Hitit tapınaklarında irili ufaklı atölyeler mevcuttur. Oldukça kalabalık olduğu düģünülen iģgücü sayesinde bu alanlarda tapınaklar adına düzenli olarak endüstriyel sayılabilecek bir tarzda üretim yapılmaktaydı. Söz konusu atölyelerde üretilen malların hangi maksatla kullanıldıklarına iliģkin net bir bilgi yoktur. Ancak tespit yapmak yine de mümkündür. Hattuša nın Büyük Tapınağı nın temenos duvarları içerisinde Hitit döneminin en büyük tapınak atölyeleri bulunmaktadır. Bu atölyeler hem geniģ bir alana yayılmıģ hem de çok sayıda odaya sahiptir. Bu nedenle söz konusu alanlarda yüksek miktarda ve farklı çeģitlilikte üretim yapıldığı anlaģılmaktadır Atölyelerin bu niteliklerinin üretilen ürünlerin kült maksadı dıģında da kullanılmıģ olabileceğini akla getirir. Tapınakların üretimden ziyade asıl önemli ekonomik gücü depolamadan kaynaklanmaktaydı. Sadece Boğazköy de değil devletin geneline yayılmıģ vaziyetteki tapınakların hemen hepsinde depolama alanları mevcuttur. Kimi tapınaklarda kutsal mekânlara oranla çok daha geniģ bir araziyi kaplayan bu depoların da atölyelere benzer Ģekilde kullanım amaçları konusunda bir belirsizlik vardır ve bu alanların çoğunlukla kült gereksinimleri için kullanıldığı ileri sürülür. Ancak söz konusu depolama alanlarının hacimlerine iliģkin yapılan tespitler depolama miktarının tapınak ihtiyaçlarından daha fazla olduğunu ortaya koymuģtur. Bu doğrultuda tapınak depolarının sadece kült maksadıyla 1023 Söz konusu alan Hitit Devleti nin en büyük tapınağında ve tabir yerinde ise devletin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle eğer bir üretim söz konusuysa bu üretimin kült amaçlarının da dıģında bir maksat gütmesi gerekmektedir. Ancak sadece kült ihtiyaçları doğrultusunda ürün üretiliyor olsa dahi tapınağın kendi ekonomik varlığını üreten bir yapısı olduğu anlaģılmaktadır. 225

238 kullanılmadığı ve dünyevi ihtiyaçların da göz önünde tutulduğu sonucu çıkarılabilir. Daha önce de ifade edildiği üzere Hitit tapınakları idari yapı ile bağlantılı olarak varlık göstermekteydi. Hatta bu durum o kadar ileri bir seviyeye gitmiģtir ki, bazı tapınakların idari amaçlar uğruna kullanıldığına Ģahit olunmaktadır Bu durumda tapınakların ekonomik ve idari manada devlet ile bağlantılı olduğu anlaģılmaktadır. Toplanan vergiler tapınak depolarında istifleniyor ve bu malzemelerin bir kısmının yine tapınak atölyelerinde iģleniyordu. Ancak yine de tapınak ve bünyesinde yer alan depo ve atölyelerin devlet idaresinin amaçları doğrultusunda kullanılıyor olması doğal karģılanmalıdır. Çünkü her iki taraf arasında yer alan organik bağ zamanla karģılıklı bir fayda iliģkisine dönüģmüģtür. Hitit tapınaklarında çok sayıda görevlinin istihdam edildiği anlaģılmaktadır. Konuya iliģkin en nitelikli bilgiler tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinleri ve bazı kült envanterlerinden elde edilmektedir. Söz konusu metinlerin genel tetkiki neticesinde tapınaklarda görevli olan bu kiģilerin kült hizmetlerinde görevli ve ekonomik birtakım vazifeler üstlenmiģ kiģiler olarak iki gruba ayrıldığı anlaģılmaktadır. Ancak tapınak idaresinden sorumlu olan bazı rahiplerin de ekonomik nitelikteki faaliyetlere iliģkin yetki sahibi oldukları yine talimat metinlerinden öğrenilmektedir. Hitit tapınaklarının ekonomik nitelikteki üretimini birkaç farklı alanda ele almak mümkündür. Tarım, hayvancılık ve zanaatçılık gibi. Bu alanlarda nasıl üretim yapıldığı ve bu üretimin kimler tarafından yerine getirildiğine iliģkin yine ismi geçen metinlerden bilgi elde etmek mümkündür. Ne var ki metinlerde net bilgilerin olmadığı ve konunun yoruma açık olduğu unutulmamalıdır. Tapınakların ekonomik nitelikteki faaliyetlerinin temelinde sahip oldukları ayrıcalıklar yatmaktadır. Bu ayrıcalıkların baģında ise toprak tahsisi gelmektedir. Hitit dünyasında idari 1024 Hitit mimarisinde örneklerinin görülebildiği tapınak-saray yapıları gibi. 226

239 sistem tapınak kurumlarına mütemadiyen arazi bağıģı yapmaktadır. Bu araziler hacim bakımından geniģ olmakla birlikte nitelik açısında da üst seviyede bereketli topraklardır. Tapınaklar kendilerine verilen arazileri boģ bırakmıyorlar ve üretime koģuyorlardı. Yekünde ciddi bir gelirin bu tarımsal faaliyetler nedeniyle tapınakların eline geçtiği söylenebilir. Araziden hasat edilen ürün tapınak depolarında saklanıyordu. Mahsulün genellikle hem kült ihtiyaçları için hem de devlet idaresinin tasarrufu adına kullanılıyor olduğu söylenebilir. Hitit tapınaklarında tarım kadar hayvancılığın da yapıldığı anlaģılmaktadır. Tarıma benzer Ģekilde yine tapınaklara bağıģlanan geniģ hayvan sürüleri bu faaliyetlerin temelini oluģturmaktadır. Zanaat üretimi de benzer Ģartlar altında yürütülmekteydi. Bu alanlarda da yine hammadde devlet adına sağlanıyordu ve muhtemelen çeģitli madenler aracılığıyla toplanan vergiler zanaat üretiminde kullanılıyordu. Tapınakların sahip olduğu önemi son derece iyi kavramıģ olan Hitit idari sistemi bu kurumlara ve görevli olan kiģilere farklı alanlarda birtakım ekonomik imtiyazlarda bulunmuģtur. Ekonomik değer taģıyan yapılan türlü ve kapsamlı geniģ ölçekli ihsanların dıģında Hitit kanun metinlerinde de örneklerinin görülebileceği vergi muafiyetini bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir. Kendisine önem addedilen bazı kentlerin tapınaklarına ekonomik ayrıcalıklar tanınması idari yapının bu kurumlarla arasında olan karģılıklı çıkar iliģkisinin bir göstergesidir. Hitit tapınaklarında gerçekleģtirilen faaliyetlerin çeģitliliği beraberinde geniģ bir görevli kadrosunu da getirmiģtir. Külte yönelik vazifeleri olan kiģilerin dıģında yukarıda da bahsedilen ekonomik nitelikteki eylemlerle iliģkili olabilecek çok sayıda kiģi de tapınak görevlisi olarak nitelendirilmekteydi. Bu bağlamada bir çiftçi, çoban veya zanaatçı da tapınak görevlileri arasında sayılıyordu. Tapınaklar, sahip oldukları geniģ araziler ve hayvan sürüleri nedeniyle bu alanlarda üretime koģacak bir iģgücüne ihtiyaç duymuģlardır. Metinlerde tanrının çiftçileri veya tanrının 227

240 çobanları olarak nitelendirilen bu kiģilerin diğer tapınak görevlilerinden daha farklı bir konumu olduğu anlaģılmaktadır. Tapınak görevlilerine iliģkin talimat metinleri yeterince tetkik edildiğinde ismi belirtilen bu kiģilerin doğrudan tapınak görevlisi olmadığı ve tapınağa adanan arazi veya hayvanlar ile ilgilenen yerel köylüler olduğu anlaģılmaktadır Bu takdirde tapınak görevlileri arasında sayılan bu kiģilerin henüz Ģartları tam olarak bilinmeyen bir sözleģme gereği tapınağın arazi ve hayvan sürüleri ile ilgilenen yerel köylüler olduğu ifade edilebilir. Çiftçi ve çobanlarının dıģında tapınak adına ekonomik değer üreten diğer bir görevli grubu da zanaatçılardır. Hitit tapınaklarının mimarileri dahi incelendiğinde bu kiģilerin vazifelerinin çiftçi ve çobanlardan farklı olduğu anlaģılmaktadır. Söz konusu bu görevliler doğrudan tapınak sınırları içerisinde çalıģıyor ve tapınağın istekleri doğrultusunda üretim yapıyorlardı. Ġfade edilen tüm bu nitelikleri açısından Hitit tapınaklarının sadece dini vazifeler yüklenmediği arazi iģleyen, hayvan besleyen ve farklı alanlarda zanaat üretimi yapan birer ekonomik müessese gibi davrandıklarını söylemek hatalı olmayacaktır. Ayrıca tüm bu faaliyetlerin tapınakların ihtiyaçlarını karģılamanın ötesinde olması bu kurumların aynı zamanda devletin bekası adına da vazife yaptıklarını düģündürtmektedir. Hitit dünyasında din ve ekonomi iliģki açısında tapınaklar dıģında ele alınabilecek baģka konular da vardır. Bunlardan ilki teokratik devletin, sahip olunan ekonomik varlıklar üzerindeki hakkını dini bir zemine oturtma giriģimdir. Araziye nasıl hükmedilir? Ġnsanların tepkisini çekmeden nasıl vergi alınır? Bu soruları inanç çerçevesinde ele alınabilir. Sadece Hitit değil Eski Yakın Doğu nun diğer pek çok 1025 Metinlerden bu görevlilerin tapınak malları dıģında kendi arazisine ve hayvanına sahip olduğu anlaģılmaktadır. 228

241 memleketinde de durum benzerdir. Yönetsel erk tanrılardan gelmiģtir. Kral, aile üyelerinin kanını dökmesine rağmen tanrılar tarafından seçilmiģ ve o mevkiye yükseltilmiģtir. Durum aslında gayet basittir. Ġnsani ihtiyaçlar çerçevesinde ĢekillenmiĢ olan pagan dinleri kapsamında sadece Hitit te değil emsal pek çok medeniyette devlet idarecilerinin yönetsel haklarını tanrısal bir iradeye bağladıkları görülmektedir. Bu durum kralların yönetsel otoritelerini sağlamlaģtırmasından baģka bir gerekçeye sahip değildir. Kendisine karģı çıkılmasını dine de karģı çıkma ile bir tutması neticesinde krallar tebaalarını günahkâr olmamaları konusunda sıklıkla uyarmaktadır Eski Doğu nun diğer toplumları bir kenara bırakılırsa Hitit kralının kendisine tanrısal bir yetki vermesinin uygulamada büyük faydaları olmuģtur. Egemenlik konusunda bir dayanak oluģturmasının dıģında bu durum kralın arazi üzerinde de tasarruf hakkına sahip olmasını sağlamıģtır. Hitit dünyasında toprak tanrılara aittir. Ancak metinlerden de öğrenildiğine göre tanrılar, kralı araziyi kullanma konusunda vekil tayin etmiģlerdir. Bu takdirde kralın tapınaklar da dâhil olmak üzere dileği kiģi veya kuruma ülke topraklarını tahsis edebilme hakkına sahip olduğu görülmektedir. ĠĢin arazi dıģında bir de vergi boyutu vardır. Halkın inançlarına yönelik bir politika geliģtiren kral, oldukça farklı alanlardan vergi de toplayabiliyordu. Bu verginin alınmasında da yine dinsel bir hak olduğu anlaģılmaktadır. Hatta doğrudan bazı tanrıların isimleri altında dahi vergi toplanmasına rastlanabiliyordu. Esasında tüm meselenin ortaya çıkıģına iliģkin emareler dinin kendi yapısında rahatlıkla görülebilir. Pagan dinlerinin doğadaki varlıkların kutsallaģtırılmasına yönelik var olan 1026 Yakın Doğu medeniyetlerinde yerleģmiģ olan bu fikir bugün halen devam etmektedir. Bu nedenle yerleģik otoriteye olan bir Ģikâyete tarihten bugüne çok nadir rastlanır. Oysaki Batı medeniyetinde benzer bir düģüncenin olmaması toplumsal tepkilerin daha rahat ve sıklıkla ortaya konulmasını ve toplumun evrilmesini sağlamıģtır. Ancak söz konusu durumun faydalı mı yoksa zararlı mı olabileceğine iliģkin tespitte bulunmak bu çalıģmayı yazan kiģinin ötesindedir. 229

242 inanç anlayıģı insanların ekonomik faaliyetlerine dini kimlikler yüklenmesine neden olmuģtur. Çünkü insan için sahip olduğu geçim kaynakları önemlidir ve onu besleyen, yaģamını kolaylaģtıran olguya bağlılık hissiyatı da insani bir özelliktir. Ancak bu bağlık dini bir kimliğe de bürünebilmektedir. Tarım ve hayvancılık gibi toplum açısından en nitelikli olan üretim alanlarıyla iliģkili olan tabiat varlıklarının pagan panteonlarında baģı çekmesi bu bağlılığın dini bir niteliğe dönüģmesidir Eski Yakın Doğu toplumlarının çoğunda olduğu gibi Anadolu da da tarım en önemli geçim kaynağıdır. Hangi dönem hangi medeniyet olduğu fark etmeksizin tarım toplumun temel ekonomik faaliyeti olmuģ ve hayvancılık, ticaret gibi diğer geçim alanları da tarım ile eģgüdümlü olarak varlık göstermiģtir. Ancak buna rağmen söz konusu bölgede bırakın geçmiģ toplumları bugün dahi tarımın rahat koģullar altında yapıldığı pek söylenemez. Burada önemli olan husus su yani toprağın sulanabilmesidir. Suyun zor bulunur olması özellikle Anadolu halkı için tarım yapabilmek adına en önemli sorun olarak değerlendirilmektedir. Hem devlet hem de birey açısından var olabilmenin temel Ģartı olan topraktaki suyun zamanla kutsallaģtırıldığına Ģahit olunmaktadır. Aslında tabiat varlıklarının ilahlaģtırılmasına yönelik bu eğilimi pek çok yerde görmek mümkündür. Ancak Anadolu da bu eğilimin çoğunlukla toprağı besleyen su ile iliģkilendirildiği görülmektedir. Bu nedenle diğer Eski Yakın Doğu toplumlarından farklı olarak Anadolu panteonunun baģında güneģ değil su yer almaktadır. Fırtına Tanrısı olarak isimlendirilen bu kült Hatti döneminden Hitit e miras kalmıģtır ve toprağın suyunu sağlayan bir niteliği vardır. Hitit panteonunun en ihtimam görmüģ tanrılarından birisi olan Arinna nın GüneĢ Tanrıçası da esasen Hatti özellikleri taģıyan ve topraktaki su ile iliģkilendiren bir tanrıça olarak 1027 Ancak iģin bir baģka boyutu daha vardır ki o da, insanoğlunun bu varlıkların tanrılaģmıģ hallerine ibadet ederek aslında tabiatın kendi istediği doğrultuda hareket etmesini istemesidir. 230

243 tapınım görmüģtür Her ikisi de doğrudan tarım ile iliģkili olan bu tanrıların Hitit tarihi boyunca farklı nitelikleri görünüyor olsa da temelde topraktaki tohumu büyütecek ve baģarılı bir hasada rıza gösterecek olan yönlerinin kabullenildiği söylenebilir. Hitit panteonunda yer alan ve ekonomik manada tarım ile iliģkilendirilmiģ diğer tanrılar arasında Telipinu, Kumarbi ve Ġlluyanka da yer almaktadır. Bu tanrıların her biri insanoğlunun yaģamı geçim kaynakları üzerinde etki sahibi olabilecek tabiat varlıklarının kutsallaģtırılmıģ halleridir. Mesela Telipinu hayvan ve tohum bereketini sağlayan ve insanın, hayvanın ve bitkinin yaģamına yön verebilen yani doğanın dengesini kontrol eden tabiatın tanrılaģmıģ halidir. Kumarbi ve Ġlluyanka ise tarım sezonuna iliģkin mevsimlerin temsilcileridir. KıĢ mevsiminin tarım açısından sahip olduğu verimsizlik ve kuraklıktan ilkbahar/yaz mevsiminin bereketli dönemlerine geçiģler hep bu tanrıların ya ölümleriyle ya da güç kazanmalarıyla temsil edilmiģtir Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Beklenti ve fayda pagan dinlerinin temel dinamiklerinden birisini meydana getirir. Temel geçim kaynakları çerçevesinde tanrılaģtırılan tabiat varlıklarının yılın belli dönemlerinde 1030 kutlanan bayram törenleri vasıtasıyla anılması ve onlara adaklarda bulunulması bazı ekonomik faaliyetler ile iliģki halindedir. Bu etkinliklerin çoğunlukla tarım ile iliģkili olduğuna Ģahit olunmaktadır. Diğer ekonomik etkinliklerle iliģki halinde olan bayramlar da vardır elbette. Ancak temel geçim alanı olarak görülen tarımın kült takviminin en bilinen bazı bayramlarıyla eģgüdümlü olarak yürütüldüğü anlaģılmaktadır Çoğunlukla Hatti ve Hurri etkisiyle ĢekillenmiĢ olan Arinna nın GüneĢ Tanrıçası na yönelik algı Hitit döneminde dahi zaman içerisinde değiģikliklere uğramıģtır Aynı zamanda Hitit edebiyatının da önemli örnekleri olan mitolojik hikayelerin kurgularının arkasında temsil edilen bir fikir veya olgu vardır. ÇalıĢma içerisinde ele alınan mitoslarda ise çoğunlukla tarımsal etkinlikler üzerinde etki sahibi olabilecek doğayla iliģkili örneklere değinilmiģtir Çoğunlukla doğanın değiģime uğramıģ olduğu mevsimsel geçiģ dönemlerinde. 231

244 Bayramların kült takvimindeki dağılımına iliģkin yapılan tespitler dahi tarım sezonu ile iliģki halindeki bir bayram silsilesine delalettir. Ġlkbahar aylarında toprağa tohumun bırakılması neticesinde tarımsal sezon baģlıyor 1031 ve hareketlenen tarımsal etkinlikler ile iliģkili olan bazı tanrılar adına bayramlar düzenleniyordu. Bu bayramların kendisine en fazla kıymet verilenleri AN.TAH.ŠUM SAR ve purulliyaš tır. Her iki bayramda topraktaki bereketlilik ile iliģkili olup çoğunlukla Fırtına Tanrısı adına kutlanıyordu Bayramlarda sadece Fırtına Tanrısı değil su ve toprağın verimliliğine katkı sağlayabileceğine inanılan diğer tanrılar da unutulmuyor ve onlara da ihtimam gösteriliyordu. Tarım sezonu devam ettikçe süreç içerisinde pek çok farklı bayramın da yapıldığı anlaģılmaktadır. Ancak gerekçesi olmayan bir bayram elbette ki söz konusu olamaz. Bu nedenle bayramlar çoğunlukla hasat, harmanlama ve bağ bozumu gibi ekonomik etkinliklere kutsal kimlikler yüklenmesi neticesinde ortaya çıkmıģtır. Yaz ve sonbahar mevsimleri boyunca devam eden tarım sezonu ürünün toplanması ve vergilendirmesi ile son buluyordu. Genelde sonbahar mevsimi sonuna denk geldiği düģünülen bu olaylara iliģkin de mevcut birtakım bayramlar söz konusudur. Kesin ifadeler kullanılmamakla birlikte nuntarriyašhaš ve KI.LAM bayramlarının metinlerine eleģtirel bir gözle bakıldığında bu neticeye ulaģılabilecek bilgiler mevcuttur. Çünkü her iki bayram da 1033 tarım sezonu sonunda gerçekleģiyordu ve hasat ile iliģkili olabilecek niteliğe sahipti. Hitit dünyasında tarımla iliģkili veya değil pek çok ekonomik etkinliğe fayda sağlayabileceğine inanılan konularda farklı bayramlar kutlanmaktaydı. Esas itibariyle doğaya bağımlı ekonomik faaliyetin sekteye uğramaması adına doğal varlıkların tanrısal hallerinin 1031 Tarım sezonunun baģlangıcı büyük olasılıkla aynı zamanda yeni yılın da baģlangıcı olarak da görülüyordu AN.TAH.ŠUM bayramının Fırtına Tanrısı adına kutlandığı ilgili bayram metinlerinde açıktır. purulliyaš bayramı ise Fırtına Tanrısı nın Yılan Ġlluyanka yı mağlup etmiģ olduğu bir efsane ile iliģki içerisindedir KI.LAM bayramının nuntarriyašhaš bayramının içerisinde yer aldığı düģünülmektedir. 232

245 memnuniyeti üzerine kurulu bu bayramlar Hitit toplumu açısından bazı hususların garantiye alınması Ģeklinde algılanmalıdır. Metnin nihayetinde çıkarımda bulunabilecek bir durum daha vardır. Bu değerlendirme esasında din sosyolojisinin alanına girmektedir. Ancak çalıģmanın konusu bu alan ile de bağlantılı olduğu için tespitin burada yapılması uygundur. Eski Yakın Doğu toplumlarının büyük çoğunluğunun inanç yaģamında görülebilecek bir nitelik olarak ekonomik gereksinimler dini yaģamı etkileyebilmektedir. Anadolu nun bilinen en eski dönemlerinden ekonomik yaģam çerçevesinde geliģen dini yaģam zaman içerisinde evrimleģerek farklı kültlerin ortaya çıkmasına neden olmuģtur. Bir Anadolu sakini olarak da Hititler söz konusu bu inanç sisteminden kendi beklentileri doğrultusunda etkilenmiģler. Hitit inanç sistemi ve ekonomi iliģkisi konusunu irdelendiği bu çalıģma içerisinde yer alan baģlıkların dıģında da konunun geniģletilmesi mümkündür. Ancak belirtmek gerekir ki ele alınan konu spekülasyona oldukça açıktır. Konuya iliģkin doğrudan bilgi veren metinlerin yetersiz olması nedeniyle katkı sağlayabileceğine inanılan farklı metinlere de çalıģma içerisinde yer verilmiģtir. Bu yüzden elde edilen bilginin üzerinde düģünmeye ve çıkarımlarda bulunmaya ihtiyacı vardır. Metin okunurken ve eleģtirilirken ilerlemenin farklı fikirleri doğrudan reddetmek yerine onlara bir Ģans verip düģünmekten geçebileceğinin unutulmaması bu bağlamda önem taģımaktadır. 233

246 EKLER 234

247 Ek 1: Hitit Dönemi Anadolu sunun görünümü. Bryce, 2005, s. 43. Bilhassa XIII. ve IV. yüzyıllarda devletin Anadolu nun büyük bölümü ve Kuzey Suriye üzerine dek varan hâkimiyetini görmek mümkündür. Hitit tapınak mimarisine iliģkin en önemli örneklerin bulunduğu Hattuša, Tapigga ve Šarišša Yukarı Ülke sınırları içerisinde yer almaktadır. Büyük bir bölgeye yayılan Hitit coğrafyasında henüz tespit edilmemiģ çok sayıda ve büyük kapsamlı tapınakların bulunduğu söylenebilir. 235

248 Ek 2: Boğazköy/Hattuša dan bir görüntü. Siyasi ve dini kimliğiyle çevresindeki zenginliği kendisine çeken bu Hitit baģkenti depolama ve savunma yönü ile bir Ģehirden çok devasa bir kaleyi andırmaktadır. ( ) Fotoğraf yazara aittir. 236

249 Ek 3: Hitit Büyük Krallık döneminde Boğazköy/Hattuša nın görünümü. (Seher, 2011, Ek Harita) Büyük Tapınak ın yer aldığı AĢağı ġehir ve Tapınaklar Mahallesi olarak isimlendirilen bölgeyi kapsayan Yukarı ġehir görülebilir. 237

250 Ek 4: Boğazköy/Hattuša AĢağı ġehir Büyük Tapınak kompleksine ait plan. Bittel, 1976, s. 80. B plandakült odalarına ev sahipliği yapan A yapısı, onu çevreleyen ve tapınağın depolama alanları olarak kullanılan C yapısı ve hemen karģısında bulunan ve atölyelerin yer aldığı düģünülen B yapısı görülebilir. Sağ alt köģede görülen ve tapınağın güneydoğusunda kalan Yamaç Evi nin de Hattuša gibi dağınık bir yerleģim göz önünde bulundurulduğunda tapınak kompleksi ile iliģkili bir yapı olması büyük olasılıktır. 238

251 Ek 5: Boğazköy/Hattuša AĢağı ġehir Büyük Tapınak/Tapınak I kompleksinin kuzeyinden bir fotoğraf. Neve, 2000, s. 77. Ek 6: Boğazköy/Hattuša Büyük Tapınak ve depolarına iliģkin rekonstrüksiyon (Hitit Krallığı Erken Dönemi, M.Ö. XIII. yy.) Schirmer, 1982, s

252 Ek 7: Büyük Tapınak kuzeybatı depolarından 37 numaralı odada yer alan in situ durumundaki pithoslar. Neve, 2000, s. 86. Ek 8:Büyük Tapınak kuzeybatı depolarından 35 numaralı odada yer alan in situ durumundaki pithoslar. Seeher, 2011, s. 30. Ek 9: Büyük Tapınak ın depolarından A yapısına bir bakıģ. Tapınağın inanç yönünü temsil eden kült yapısı, dünyevi ihtiyaçları temsil eden depolar ile sarılmıģ durumda. ( ) Fotoğraf yazara aittir. 240

253 Ek 10: Boğazköy tapınaklarına iliģkin planlar. Neve, 2000, s. 96. Bu planlardan Hitit tapınak mimarisini anlamak mümkündür. Tüm tapınaklar bir avlu etrafında yer alan irili ufaklı odalardan oluģmaktadır. Bu odalardan bir veya birkaçı kült heykeli barındırmak amacıyla kullanılmıģtır. Bir kısım odasının ise depolama gibi ekonomik birtakım amaçlar için kullanıldığı düģünülmektedir. 241

254 Ek 11: KuĢaklı/Šarišša daki C yapısına/tapınağa iliģkin plan. Müller-Karpe A., 2002, s Ek 12: MaĢat Höyük/Tapigga da yer alan tapınağa iliģkin plan. Macqueen, 2009, s

255 Ek 13: Alacahöyük te yer alan tapınak/saray(?) yapısına ait depo alanlarından bir görüntü. ( ) Fotoğraf yazara aittir. Ek 14: Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı na ait bir rekonstrüksiyon. Bittel, K., vd., 1941, Tafel 1. Hitit dini diğer pek çok pagan dini gibi doğa ile iç içedir. Doğada bulunan varlıkların tanrılaģtırılmasıyla Ģekillenen bu dinde kent dıģında birtakım kutsal kabul edilen doğal alanlarda ibadet edilmesinin büyük önemi vardı. O alanlardan bir tanesi de Hattuša yakınlarında yer alan bu açık hava tapınağıdır. 243

256 Ek 15:Eflatunpınar Kaya Anıtı. Garcia, A., Belmonte, J., 2011, s. 9. Tabiatta kutsal kabul edilen mekânlarda ibadet etme geleneği açısından Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı na benzer bir iģlevi olan bu yapı Konya ili BeyĢehir Gölü yakınlarında yer almaktadır. Ek 16: Malatya Arslantepe deki Aslanlı Kapı dan bir betimleme. Bunnes, G., 2006, s Betimlemede Fırtına Tanrısı ve Yılan Ġlluyanka arasındaki mücadele resmedilmiģtir. 244

257 Ek 17: Alacahöyük/Arinna kentinde yer alan bir ortostatta Fırtına Tanrısı nı simgeleyen boğaya dua eder vaziyetteki kral ve kraliçe betimlemesi. Loon, 1985, s. Plate XVd. Ek 18: Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı A odasındaki 41, 42, 43 ve 44 nolu kabartmalar. Deighton, s. 35. Resmin orta kısmında Hurri etkisine maruz kalmıģ Fırtına Tanrısı (Tešbub) ve Arinna nın GüneĢ Tanrıçası (Hebat) betimlemeleri görülebilir. 245

258 Ek 19: Ahmar/Qubbah stelinin ön yüzünde yer alan Fırtına Tanrısı betimlemesi. Bunnes, G., 2006, s Boğa üzerinde betimlenmiģ olan tanrı bir elinde balta tutarken diğer elinde ise yıldırımları andıran bir dirgen tutmaktadır. Ek 20: Ġvriz kaya kabartması. Ünal, A., 2002, s. 34. Geç Hitit dönemine tarihlenen bu betimlemede tanrının topraktaki bereketlilik üzerindeki tasarrufuna atıfta bulunur bir Ģekilde etrafında çeģitli meyveler yer almaktadır. 246

259 Ek 21:Hitit krallarının özellikle Büyük Krallık dönemi ile birlikte otoritelerini artırabilmek için kendilerini tanrılaģtırmaya yönelik çabalarına örnekler. 1. resim Fraktin rölyefinden. Kapadokya bölgesinde yer alan bu rölyefte kral III. Hattušili eģi Pudu-Hepa ile Fırtına Tanrısı ve GüneĢ Tanrıçasına ibadet etmektedirler. Ancak III. Hattušili (soldan ikinci) tanrılık alameti olan boynuzlu bir miğfer takmaktadır. Ugarit te ele geçen ve sol tarafında IV. Tuthalya nın betimlendiği 2. resimdeki mühürde ve Boğazköy de bulunan ve II. Šuppiluliuma nın yer aldığı 3. resimde verilen stelde de benzer durumlar söz konusudur. Beckman, 2012, s. 605,

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAġARILI YÖNETĠMDE ĠLETĠġĠM Hastane İletişim Platformu Hastane ĠletiĢim Platformu Nedir? Bu

Detaylı

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

İktisat Tarihi II. IV. Hafta İktisat Tarihi II IV. Hafta İnsan Bilgisinde Devrim - devam Çağdaş yabanlarda olduğu gibi eski çağlarda tıp kuramının özü büyüydü. II. Devrimden sonra Babil de doktorlar aynı zamanda rahipti. Mısır da

Detaylı

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL KARARIN ÖZÜ : Sivil Savunma Uzmanlığı nın Görev ve ÇalıĢma Yönetmeliği. TEKLİF : Sivil Savunma Uzmanlığı nın 31.03.2010 tarih, 2010/1043 sayılı teklifi. BAġKANLIK MAKAMI NA; Ġlgi: 18.03.2010 tarih ve 129

Detaylı

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI Kelime anlamı İki nehrin arası olan Mezopotamya,

Detaylı

TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR. İlknur M. Gönenç

TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR. İlknur M. Gönenç TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR İlknur M. Gönenç Erkek diģi sorulmaz, muhabbetin dilinde, Hak kın yarattığı her Ģey yerli yerinde. Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok, Noksanlıkla eksiklik, senin

Detaylı

Tarih Öncesi Çağlar - PREHĠSTORĠK DEVĠRLER

Tarih Öncesi Çağlar - PREHĠSTORĠK DEVĠRLER Tarih Öncesi Çağlar - PREHĠSTORĠK DEVĠRLER 1. TaĢ Çağı a) Eski Taş / Kaba Taş (Paleolitik Çağ) = (M.Ö. 2.000.000-10.000) b) Orta Taş / Yontma Taş (Mezolitik Çağ) = (M.Ö. 10.000-8.000) c) Yeni Taş / Cilalı

Detaylı

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI? ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI? Erzurum, COĞRAFİ VE İDARİ KÜÇÜLMEYİ EKONOMİK BÜYÜMEYE dönüştürebilir mi? TARTIŞMA ÖNERİSİNİN GEREKÇESİ Kamu hizmetlerinin ülke seviyesinde daha verimli

Detaylı

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER COĞRAFİK Mezopotamya, günümüz sınırlarına göre çoğu Irak ta bulunan ve arabistana kadar uzanan dar ve uzun bir platodur. Dicle ve Fırat nehirlerin arasına kurulmuş bu yer varlığının en önemli kısımlarını

Detaylı

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA 6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA 14.09.2017 1-Genel Olarak Borçlar Kanunu nda kusursuz sorumluluk halleri, kusursuz

Detaylı

İktisat Tarihi II

İktisat Tarihi II İktisat Tarihi II 23.02.2018 İkincil özeklerde yalnızca ekonomik yapı benimsenmekle kalmamıştır. - Biblos - Kapadokya uygarlıkları birincil özeklerin yapısı ile zorlanmıştır. İkinci devrimin yaygınlaşmasında

Detaylı

TEMAKTĠK YAKLAġIMDA FĠZĠKSEL ÇEVRE. Yrd. Doç. Dr. ġermin METĠN Hasan Kalyoncu Üniversitesi

TEMAKTĠK YAKLAġIMDA FĠZĠKSEL ÇEVRE. Yrd. Doç. Dr. ġermin METĠN Hasan Kalyoncu Üniversitesi TEMAKTĠK YAKLAġIMDA FĠZĠKSEL ÇEVRE Yrd. Doç. Dr. ġermin METĠN Hasan Kalyoncu Üniversitesi ÇOCUK ÇEVRE ĠLIġKISI Ġnsanı saran her Ģey olarak tanımlanan çevre insanı etkilerken, insanda çevreyi etkilemektedir.

Detaylı

02 Nisan 2012. MĠMARLIK BÖLÜM BAġKANLIĞINA,

02 Nisan 2012. MĠMARLIK BÖLÜM BAġKANLIĞINA, 02 Nisan 2012 MĠMARLIK BÖLÜM BAġKANLIĞINA, Amasra Teknik Gezisi 12-13 Mart 2012 tarihleri arasında, ARCH 222 - Arhitectural Design 4 dersi için Bir Sanatçı İçin Konut, ARCH 221 - Arhitectural Design 3

Detaylı

PROTOHİSTORYA VE ÖNASYA ARKEOLOJİSİ ANABİLİM DALI 2015-2016 LİSANS EĞİTİM PROGRAMI

PROTOHİSTORYA VE ÖNASYA ARKEOLOJİSİ ANABİLİM DALI 2015-2016 LİSANS EĞİTİM PROGRAMI ANADAL EĞİTİM PROGRAMI ZORUNLU DERSLERİ 1. SINIF 1. YARIYIL 1 2 YDİ 101 YDA 101 YDF 101 GUS 101 GUS 103 HYK 101 BED 101 3 ATA 101 Temel Yabancı Dil İngilizce/ Basic English Temel Yabancı Dil Almanca/ Basic

Detaylı

HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ. SÜREKLĠ EĞĠTĠM UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ FAALĠYET RAPORU

HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ. SÜREKLĠ EĞĠTĠM UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ FAALĠYET RAPORU HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ SÜREKLĠ EĞĠTĠM UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ FAALĠYET RAPORU 2012 ĠÇĠNDEKĠLER ÜST YÖNETĠCĠ SUNUġU I- GENEL BĠLGĠLER A- Misyon ve Vizyon.. B- Yetki, Görev ve Sorumluluklar... C- Ġdareye

Detaylı

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu Prof. Dr. Bülent Yılmaz Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü E-posta : byilmaz@hacettepe.edu.tr

Detaylı

11.04.2014 CARİ İŞLEMLER DENGESİ

11.04.2014 CARİ İŞLEMLER DENGESİ 11.04.2014 CARİ İŞLEMLER DENGESİ ġubat ayı cari iģlemler açığı piyasa beklentisi olan -3,1 Milyar doların hafif üzerinde ve beklentilere yakın -3,19 milyar dolar olarak geldi. Ocak-ġubat cari iģlemler

Detaylı

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

İktisat Tarihi II. 2. Hafta İktisat Tarihi II 2. Hafta İKİNCİ DEVRİMİN BAŞLANGICI İkinci bir devrim kendine yeterli küçücük köyleri kalabalık kentler durumuna getirmiştir. Bu dönemde halk yerleşiktir. Köyün kendisi toprak elverdikçe

Detaylı

MARKA ŞEHİR ÇALIŞMALARINDA AVRUPA ŞEHİR ŞARTI SÖZLEŞMESİ DİKKATE ALINMALI

MARKA ŞEHİR ÇALIŞMALARINDA AVRUPA ŞEHİR ŞARTI SÖZLEŞMESİ DİKKATE ALINMALI ENER DEN MARKA ŞEHİR AÇIKLAMASI VAHDET NAFİZ AKSU, ERZURUM DA YAPILAN MARKA ŞEHİR TOPLANTISINI DEĞERLENDİRDİ: ENER olarak, Erzurum un Marka Şehir haline gelmesini yeni kalkınma paradigması oluşturulmasıyla

Detaylı

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY GİRİŞ ÇalıĢmak yaģamın bir parçasıdır. YaĢamak nasıl bir insan hakkı

Detaylı

bu Ģekilde Türkiye ye gelmiģ olan sıcak para, ĠMKB de yüzde 400 lerin, devlet iç borçlanma senetlerinde ise yüzde 200 ün üzerinde bir kazanç

bu Ģekilde Türkiye ye gelmiģ olan sıcak para, ĠMKB de yüzde 400 lerin, devlet iç borçlanma senetlerinde ise yüzde 200 ün üzerinde bir kazanç 2007 MALÎ YILI GENEL VE KATMA BÜTÇE KANUN TASARILARI İLE 2005 MALÎ YILI GENEL VE KATMA BÜTÇE KESİNHESAP KANUNU TASARILARININ PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU GÖRÜŞME TUTANAKLARI BAġKAN: Sait AÇBA BAġKANVEKĠLĠ:

Detaylı

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ FELSEFESİ,TEMEL İLKELERİ,VİZYONU MEHMET NURİ KAYNAR TÜRKIYE NIN GELECEK VIZYONU TÜRKĠYE NĠN GELECEK VĠZYONU GELECEĞIN MIMARLARı ÖĞRETMENLER Öğretmen, bugünle gelecek arasında

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Ahmet ÖZKAN tarafından hazırlanan Ġlkokul ve Ortaokul Yöneticilerinin

Detaylı

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU Adı Soyadı : Doç. Dr. Mustafa GÜLER, Dilem KOÇAK DURAK, Fatih ÇATAL, Zeynep GÜRLER YILDIZLI, Özgür Özden YALÇIN ÇalıĢtığı Birim :

Detaylı

2010 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ

2010 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ MADEN TETKĠK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Sondaj Dairesi Başkanlığı 21 Yılı Ocak-Haziran Dönemi Faaliyet Raporu 21 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ 1 ÜST YÖNETĠM SUNUMU SONDAJ DAĠRESĠ BAġKANLIĞI 21 YILI 1. 6 AYLIK

Detaylı

İnsan Kaynakları Yönetiminin Değişen Yüzü

İnsan Kaynakları Yönetiminin Değişen Yüzü İnsan Kaynakları Yönetiminin Değişen Yüzü İnsan Kaynakları Yönetiminin Değişen Yüzü 21. yüzyılda Ģirketlerin kurumsallaģmasında, insan kaynakları yönetiminin Ģirketlerde etkin bir Ģekilde iģlemesi, giderek

Detaylı

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir. Akadlar,Babiller,Asurlular ve Elamlılar Video Ders Anlatımı AKADLAR M.Ö. 2350 2150 Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir. Samiler tarafından Orta Mezopotamya da Kral Sargon

Detaylı

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI YUNAN ANADOLU MEZAPOTAMYA İRAN MISIR HİNT ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI GENEL ÖZELLİKLERİ: 1- Genellikle iklim

Detaylı

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM

URARTU UYGARLIĞI. Gülsevilcansel YILDIRIM URARTU UYGARLIĞI Gülsevilcansel YILDIRIM 120213060 Urartular MÖ birinci yüzyılın başında, Van Gölü ve çevresinde önemli bir devlet Kuran ve günümüze kadar buradaki uygarlıkları etkilemiş bir kavimdir.

Detaylı

AR&GE BÜLTEN 2010 ġubat EKONOMĠ ĠZMĠR FĠNANS ALTYAPISI VE TÜRKĠYE FĠNANS SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ YERĠ

AR&GE BÜLTEN 2010 ġubat EKONOMĠ ĠZMĠR FĠNANS ALTYAPISI VE TÜRKĠYE FĠNANS SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ YERĠ ĠZMĠR FĠNANS ALTYAPISI VE TÜRKĠYE FĠNANS SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ YERĠ Erdem ALPTEKĠN Türk finans sistemi incelendiğinde en büyük payı bankaların, daha sonra ise sırasıyla menkul kıymet yatırım fonları, sigorta

Detaylı

www.binnuryesilyaprak.com

www.binnuryesilyaprak.com Türkiye de PDR Eğitimi ve İstihdamında Yeni Eğilimler Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK Türk PDR-DER Başkanı 16 Kasım 2007 Adana Türkiye de Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri Başlangıcından günümüze

Detaylı

4-TÜRKĠYE DE VE DÜNYA DA KĠMYASAL GÜBRE ÜRETĠMĠ VE TÜKETĠMĠ

4-TÜRKĠYE DE VE DÜNYA DA KĠMYASAL GÜBRE ÜRETĠMĠ VE TÜKETĠMĠ 4-TÜRKĠYE DE VE DÜNYA DA KĠMYASAL GÜBRE ÜRETĠMĠ VE TÜKETĠMĠ Yakın zamana kadar gübre üretimi ve tüketimine iliģkin değerlendirmelerde ÜRETĠLEN VEYA TÜKETĠLEN GÜBRELERĠN FĠZĠKSEL MĠKTARLARI dikkate alınmaktaydı

Detaylı

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur.

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur. 1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur. a) Tutsaklık düzeni b) Üretim artığının sağlanması c) Uzmanlaşmış zanaatçı sınıfı

Detaylı

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN 6.Spor ġenlikleri kapsamında gerçekleģtirilen Futbol Turnuvası Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulunun zaferi ile sona erdi. Yapılan maçlar sonucunda Ünye ĠĠBF

Detaylı

ÜCRET SİSTEMLERİ VE VERİMLİLİK YURTİÇİ KARGO

ÜCRET SİSTEMLERİ VE VERİMLİLİK YURTİÇİ KARGO ÜCRET SİSTEMLERİ VE VERİMLİLİK YURTİÇİ KARGO ALĠ ARIMAN:2008463007 OSMAN KARAKILIÇ:2008463066 MELĠK CANER SEVAL: 2008463092 MEHMET TEVFĠK TUNCER:2008463098 ŞİRKET TANITIMI 1982 yılında Türkiye'nin ilk

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Feyzi ÖZMEN tarafından hazırlanan Aday Öğretmenlerin Öz Yeterlilikleri

Detaylı

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk.

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk. TÜRKĠYE SĠYASĠ GÜNDEM ARAġTIRMASI-NĠSAN 2013 AraĢtırma; Kantitatif AraĢtırma tekniklerinden ( Yüzyüze görüģme ) yöntemi uygulanarak 04-10 Nisan 2013 tarihleri arasında 21 il'de toplam 3.473 denek ile görüģme

Detaylı

ANADOLU UYGARLIKLARI (RÖLYEF) KABARTMA ESERLERİ. Burcu Aslı ÖZKAN

ANADOLU UYGARLIKLARI (RÖLYEF) KABARTMA ESERLERİ. Burcu Aslı ÖZKAN ANADOLU UYGARLIKLARI (RÖLYEF) KABARTMA ESERLERİ Burcu Aslı ÖZKAN İlk Çağda Anadolu da kurulan bazı uygarlıklar Hitit, Frig,Urartu, Lidya. HİTİTLER MÖ(1700) Başkenti Hattuşa (Boğazköy) Malatya Orta Anadolu

Detaylı

İktisat Tarihi II. III. Hafta

İktisat Tarihi II. III. Hafta İktisat Tarihi II III. Hafta İkinci Devrimin Başlangıcı Tarih öncesi marangozluğun tacı: TEKERLEK Tekerlek yalnızca taşıma işlerine devrim getirmekle kalmadı imalat endüstrisinde de kullanıldı. Hayvanlarla

Detaylı

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE Başkan, Nebojša Vučinić, Yargıçlar, Paul Lemmens, Egidijus Kūris, ve Bölüm Yazı

Detaylı

IV.ULUSLARARASI POLİMERİK KOMPOZİTLER SEMPOZYUMU SERGİ VE PROJE PAZARI SONUÇ BİLDİRGESİ 7-9 MAYIS 2015

IV.ULUSLARARASI POLİMERİK KOMPOZİTLER SEMPOZYUMU SERGİ VE PROJE PAZARI SONUÇ BİLDİRGESİ 7-9 MAYIS 2015 IV.ULUSLARARASI POLİMERİK KOMPOZİTLER SEMPOZYUMU SERGİ VE PROJE PAZARI SONUÇ BİLDİRGESİ 7-9 MAYIS 2015 TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge ġubesi Koordinatörlüğünde IV. Uluslararası PolimerikKompozitler

Detaylı

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri (Sumeroloji) Anabilim Dalı, 2001.

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri (Sumeroloji) Anabilim Dalı, 2001. ÖZGEÇMİŞ YRD. DOÇ. DR. ESMA ÖZ I. Adı Soyadı Esma ÖZ E-posta: (kurum/özel) eoz@ybu.edu.tr; esmao443@gmail.com Cep Telefonu: 0506 934 32 13 İş Adresi: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Merkez

Detaylı

PROF. DR. HAYDAR BAġ IN ALMIġ OLDUĞU ULUSLARARASI ÖDÜLLER

PROF. DR. HAYDAR BAġ IN ALMIġ OLDUĞU ULUSLARARASI ÖDÜLLER PROF. DR. HAYDAR BAġ IN ALMIġ OLDUĞU ULUSLARARASI ÖDÜLLER 1) ULUSLARARASI LĠYAKAT TOPLULUĞU ÜYELĠĞĠ Merkezi Cambridge Ġngiltere'de bulunan ULUSLARARASI BĠYOGRAFĠ MERKEZĠ tarafından verilen özel bir Ģeref

Detaylı

TÜRKİYE DE KOBİ UYGULAMALARI YMM. NAİL SANLI TÜRMOB GENEL BAŞKANI IFAC SMP (KOBİ UYGULAMARI) FORUMU İSTANBUL

TÜRKİYE DE KOBİ UYGULAMALARI YMM. NAİL SANLI TÜRMOB GENEL BAŞKANI IFAC SMP (KOBİ UYGULAMARI) FORUMU İSTANBUL TÜRKİYE DE KOBİ UYGULAMALARI YMM. NAİL SANLI TÜRMOB GENEL BAŞKANI IFAC SMP (KOBİ UYGULAMARI) FORUMU İSTANBUL 21 MART 2011 HOġ GELDĠNĠZ IFAC in Sayın Başkanı, Kurul Üyeleri, Dünyanın dört bir yanından gelmiş

Detaylı

BİR HİTİT BAYRAMI (EZEN hadauri-) HAKKINDA BAZI İZLENİMLER*

BİR HİTİT BAYRAMI (EZEN hadauri-) HAKKINDA BAZI İZLENİMLER* 5 BİR HİTİT BAYRAMI (EZEN hadauri-) HAKKINDA BAZI İZLENİMLER* Dr. Burhan BALCIOĞLU Boğazköy'de açığa çıkarılan Hitit devlet arşivi belgelerinin büyük çoğunluğunun dini karakterde olması, bu kavmin dine

Detaylı

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI Avusturya da un üretimi sağlayan 180 civarında değirmen olduğu tahmin edilmektedir. Yüzde 80 kapasiteyle çalışan bu değirmenlerin ürettiği un miktarı 500 bin

Detaylı

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI 2009 DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI BİLGE ADAMLAR STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Demokratikleşme ve Toplumsal Dayanışma Açılımı BirikmiĢ sorunların demokratik çözümü için Hükümetçe baģlatılan

Detaylı

2016 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ KURUMSAL MALĠ DURUM VE BEKLENTĠLER RAPORU

2016 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ KURUMSAL MALĠ DURUM VE BEKLENTĠLER RAPORU 2016 YILI OCAK-HAZĠRAN DÖNEMĠ KURUMSAL MALĠ DURUM VE BEKLENTĠLER RAPORU Kamuda stratejik yönetim anlayıģının temelini oluģturan kaynakların etkili ve verimli bir Ģekilde kullanılması ilkesi çerçevesinde,

Detaylı

Örgütler bu karmaģada artık daha esnek bir hiyerarģiye sahiptir.

Örgütler bu karmaģada artık daha esnek bir hiyerarģiye sahiptir. Durumsallık YaklaĢımı (KoĢulbağımlılık Kuramı) Durumsallık (KoĢulbağımlılık) Kuramının DoğuĢu KoĢul bağımlılık bir Ģeyin diğerine bağımlı olmasıdır. Eğer örgütün etkili olması isteniyorsa, örgütün yapısı

Detaylı

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA HER YAKAYA BİR ROZET 1 HER ARACA BİR ÇIKARTMA SUNUŞ 2011 Unıversıade kıģ oyunları Uluslar arası nitelik taģımaktadır. Bu nedenle organizasyonunla ilgili tanıtım çalıģmalarının sadece yerel ölçekte değil,

Detaylı

2015 MAYIS KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ

2015 MAYIS KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ 1990-Q1 1990-Q4 1991-Q3 1992-Q2 1993-Q1 1993-Q4 1994-Q3 1995-Q2 1996-Q1 1996-Q4 1997-Q3 1998-Q2 1999-Q1 1999-Q4 2000-Q3 2001-Q2 2002-Q1 2002-Q4 2003-Q3 2004-Q2 2005-Q1 2005-Q4 2006-Q3 2007-Q2 2008-Q1 2008-Q4

Detaylı

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN) ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN) Düzenleme Tarihi: Bingöl Üniversitesi(BÜ) Ġç Kontrol Sistemi Kurulması çalıģmaları kapsamında, Ġç Kontrol Sistemi Proje Ekibimiz

Detaylı

Özgörkey Otomotiv Yetkili Satıcı ve Yetkili Servisi

Özgörkey Otomotiv Yetkili Satıcı ve Yetkili Servisi Özgörkey Otomotiv Yetkili Satıcı ve Yetkili Servisi Grup ÇekoL : Ebru Tokgöz Gizem Şimşek Özge Bozdemir Emel Sema Tarihçe Temelleri 1951 yılında, Gruba ismini veren Erdoğan Özgörkey tarafından atılan

Detaylı

METRO TİCARİ VE MALİ YATIRIMLAR HOLDİNG A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ:XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

METRO TİCARİ VE MALİ YATIRIMLAR HOLDİNG A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ:XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU Sayfa No: 1 I GİRİŞ 1. Raporun Dönemi : 01.01.2013 31.03.2013 2. Ortaklığın Ünvanı : METRO TĠCARĠ VE MALĠ YATIRIMLAR HOLDĠNG A.ġ. 3. Dönem içinde yönetim ve denetleme kurullarında 31.03.2013 tarihi itibariyle

Detaylı

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencilerinin Ziraat Fakültelerindeki Eğitim Hakkında Görüşlerinin İncelenmesi

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencilerinin Ziraat Fakültelerindeki Eğitim Hakkında Görüşlerinin İncelenmesi Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencilerinin Ziraat Fakültelerindeki Eğitim Hakkında Görüşlerinin İncelenmesi Ziya Gökalp Göktolga Sibel Gülse Bal Kemal Esengün GaziosmanpaĢa Üniversitesi,

Detaylı

ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET

ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETĠN ĠLK ÜNĠTESĠ SĠZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERĠLMĠġTĠR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNĠTELERĠ ĠÇĠNDEKĠLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBĠLĠRSĠNĠZ. ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET WWW.KOLAYAOF.COM

Detaylı

Sayı: / Aralık 2014 Konu: Aile Hekimliği Nöbet ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE

Sayı: / Aralık 2014 Konu: Aile Hekimliği Nöbet ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE Sayı: 300-2014/1847 29 Aralık 2014 Konu: Aile Hekimliği Nöbet ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE İlgi: a- 300-2014/862 sayı ve 14.05.2014 tarihli yazımız. b- 300-2014/930 sayı ve 02.06.2014 tarihli yazımız. Ġlgi yazılarımızda

Detaylı

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ Sağlıkta yapılan dönüģümü değerlendirirken sadece sağlık alanının kendi dinamikleriyle değil aynı zamanda toplumsal süreçler, ideolojik konumlandırılmalar, sınıflararası

Detaylı

Türk Hazır Giyim ve Tekstil Sektörünün 2008 Yılı Rekabet Durumu (II)

Türk Hazır Giyim ve Tekstil Sektörünün 2008 Yılı Rekabet Durumu (II) Türk Hazır Giyim ve Tekstil Sektörünün 2008 Yılı Rekabet Durumu (II) 2- Tekstil ve Hazır Giyim Ticaretinde Kotalar ve Çin in Sektöre Etkisi Hande UZUNOĞLU Dünyada tekstil ve hazır giyim ticaretinde kota

Detaylı

ANNE BESLENME BĠLGĠSĠ ve ALIġKANLIKLARI. Doç.Dr.Pemra C.ÜNALAN Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD

ANNE BESLENME BĠLGĠSĠ ve ALIġKANLIKLARI. Doç.Dr.Pemra C.ÜNALAN Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD ANNE BESLENME BĠLGĠSĠ ve ALIġKANLIKLARI Doç.Dr.Pemra C.ÜNALAN Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD Fetal Hayattan Çocukluğa Ġlk 1000 gün boyunca anne beslenmesi özellikle 2 evrede bebek

Detaylı

BASINDA KONDA seçimler

BASINDA KONDA seçimler BASINDA KONDA Haziran 2011 Bu dosya 15 yıla aģkın bir süredir gerçekleģen öncesinde, KONDA AraĢtırma ġirketi tarafından açıklanan anket sonuçları, bu sonuçlar üzerine yazılan yorumlar ve sonucunda bu çalıģmaların

Detaylı

KALĠTE BĠLGĠLENDĠRME TOPLANTISI SONUÇ BĠLDĠRGESĠ. 18 Temmuz Harran Üniversitesi. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi

KALĠTE BĠLGĠLENDĠRME TOPLANTISI SONUÇ BĠLDĠRGESĠ. 18 Temmuz Harran Üniversitesi. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi KALĠTE BĠLGĠLENDĠRME TOPLANTISI SONUÇ BĠLDĠRGESĠ 18 Temmuz 2018 Harran Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu Osmanbey YerleĢkesi, ġanlıurfa Harran Üniversitesi Kalite Koordinatörlüğü

Detaylı

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI I. YARIYIL II. YARIYIL Adı Adı TAR 501 Eski Anadolu Kültür 3 0 3 TAR 502 Eskiçağda Türkler 3 0 3 TAR 503 Eskiçağ Kavimlerinde

Detaylı

EV EKSENLĠ ÇALIġMA; Kadınlar Neden Ev Eksenli ÇalıĢıyor?

EV EKSENLĠ ÇALIġMA; Kadınlar Neden Ev Eksenli ÇalıĢıyor? EV EKSENLĠ ÇALIġMA; Kadınlar Neden Ev Eksenli ÇalıĢıyor? Ev Eksenli ÇalıĢmanın Sorunları ve Olası Çözüm Yolları Gül ERDOST-Ev Eksenli ÇalıĢan Kadınlar ÇalıĢma Grubu BĠZ KĠMĠZ? Ev-eksenli çalıģanlardan

Detaylı

UYGULAMALI BĠLĠMLER YÜKSEKOKULU

UYGULAMALI BĠLĠMLER YÜKSEKOKULU UYGULAMALI BĠLĠMLER YÜKSEKOKULU MĠSYON Kuruluş Yılı : 2016 MĠSYON Nahcivan, Ġran ve Ermenistan a komģu, geliģime müsait bir yerleģim yeri olan Iğdır, Uygulamalı bilimler Yüksekokulu nun beklentilerine

Detaylı

ÖN SÖZ. Bilmek değil, uygulamak gerekli, İstemek değil, yapmak gerekli. GOETHE

ÖN SÖZ. Bilmek değil, uygulamak gerekli, İstemek değil, yapmak gerekli. GOETHE Bilmek değil, uygulamak gerekli, İstemek değil, yapmak gerekli. GOETHE ÖN SÖZ Bu kitap konu ile ilgili değiģik kitapların fikirlerinden yararlanılarak, i Ģ- letme ve endüstri mühendisliği lisans ve lisansüstü

Detaylı

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

İktisat Tarihi II. 1. Hafta İktisat Tarihi II 1. Hafta İktisat tarihinin görevi ekonomilerin performanslarında ve yapılarında zaman içinde meydana gelen değişiklikleri açıklamaktır. Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır

Detaylı

DOĞU KARADENĠZDE HEYELAN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE ĠLĠġKĠN DÜġÜNCELER

DOĞU KARADENĠZDE HEYELAN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE ĠLĠġKĠN DÜġÜNCELER DOĞU KARADENĠZDE HEYELAN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE ĠLĠġKĠN DÜġÜNCELER Kayıtlara göre, Doğu Kara Denizde heyelan sorunun varlığı 1929 dan beri bilinmektedir. Bu coğrafyada, özellikle can kaybına neden olan heyelanlardan

Detaylı

KENTLERE SU SAĞLANMASINDA ĠLBANK IN VĠZYON VE MĠSYONUNDAKĠ YENĠ YAKLAġIMLAR MEHMET TURGUT DEDEOĞLU GENEL MÜDÜR

KENTLERE SU SAĞLANMASINDA ĠLBANK IN VĠZYON VE MĠSYONUNDAKĠ YENĠ YAKLAġIMLAR MEHMET TURGUT DEDEOĞLU GENEL MÜDÜR KENTLERE SU SAĞLANMASINDA ĠLBANK IN VĠZYON VE MĠSYONUNDAKĠ YENĠ YAKLAġIMLAR MEHMET TURGUT DEDEOĞLU GENEL MÜDÜR Suyun insan hayatındaki önemi herkesçe bilinen bir konudur. Ġnsan yaģamı açısından oksijenden

Detaylı

1 OCAK- 30 HAZĠRAN 2009 DÖNEMĠNE AĠT KONSOLĠDE OLMAYAN FAALĠYET RAPORU

1 OCAK- 30 HAZĠRAN 2009 DÖNEMĠNE AĠT KONSOLĠDE OLMAYAN FAALĠYET RAPORU TURKISH BANK A.ġ. 1 OCAK- 30 HAZĠRAN 2009 DÖNEMĠNE AĠT KONSOLĠDE OLMAYAN FAALĠYET RAPORU A-BANKAMIZDAKĠ GELĠġMELER 1-ÖZET FĠNANSAL BĠLGĠLER Bankamızın 2008 yıl sonunda 823.201 bin TL. olan aktif büyüklüğü

Detaylı

Küme Yönetimi URGE Proje Yönetimi. Kümelenme Bilgi Merkezi Deneyimleri

Küme Yönetimi URGE Proje Yönetimi. Kümelenme Bilgi Merkezi Deneyimleri Küme Yönetimi URGE Proje Yönetimi Kümelenme Bilgi Merkezi Deneyimleri Temel Ġlkeler Mevcut durumun değiģmesi kolay değildir, ZAMAN ve ÇABA gerektirir. DeğiĢimden ziyade DÖNÜġÜM, EVRĠM sürecidir. BaĢarı

Detaylı

224 2 nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications 27-29 April, 2011 Antalya-Turkey www.iconte.

224 2 nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications 27-29 April, 2011 Antalya-Turkey www.iconte. 224 BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ NECATİBEY EĞİTİM FAKÜLTESİ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI NDA MÜZİK DERSİ ALMIŞ/ALMAKTA OLAN ÖĞRENCİLERİN GENEL PROGRAMLARI İÇERİSİNDE MESLEKİ GELİŞİMLERİ AÇISINDAN MÜZİK DERSLERİNİ

Detaylı

ĠġLETMELERDE ĠNSAN KAYNAĞININ ETKĠLĠ YÖNETĠMĠNDE KURUM ĠÇĠ HALKLA ĠLĠġKĠLER VE MOTĠVASYON

ĠġLETMELERDE ĠNSAN KAYNAĞININ ETKĠLĠ YÖNETĠMĠNDE KURUM ĠÇĠ HALKLA ĠLĠġKĠLER VE MOTĠVASYON ĠġLETMELERDE ĠNSAN KAYNAĞININ ETKĠLĠ YÖNETĠMĠNDE KURUM ĠÇĠ HALKLA ĠLĠġKĠLER VE MOTĠVASYON YRD.DOÇ.DR. NĠLAY BAġOK YURDAKUL E-MAĠL: yurdakul@iletisim.ege.edu.tr (BU NOTLAR SEMĠNERE AĠT ALT BAġLIKLARDAN

Detaylı

Eski Mısır Tarihi Kaynakları

Eski Mısır Tarihi Kaynakları Eski Mısır Tarihi Kaynakları Eski Mısır tarihinin araştırılmasında hem yazılı hem de yazısız kaynaklar kullanılmış ve kullanılmaktadır. Eski Mısır medeniyetinden günümüze dek ulaşmış olan tüm kalıntılar

Detaylı

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS. 226 652) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK Eski İran da Din ve Toplum (M.S. 226-652) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Altungök Yayınevi Editörü: Prof. Dr. Mustafa Demirci HİKMETEVİ

Detaylı

AKILCI İLAÇ KULLANIMI. Uzm. Dr. F. İlknur VAROL İnönü Ünv. T.Ö.T.M. Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme BD.

AKILCI İLAÇ KULLANIMI. Uzm. Dr. F. İlknur VAROL İnönü Ünv. T.Ö.T.M. Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme BD. AKILCI İLAÇ KULLANIMI Uzm. Dr. F. İlknur VAROL İnönü Ünv. T.Ö.T.M. Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme BD. AKILCI İLAÇ KULLANIMI GeliĢmekte olan toplumların en büyük sorunlarından biri haline

Detaylı

Deprem Tehlike Yönetimi ( )

Deprem Tehlike Yönetimi ( ) Deprem Tehlike Yönetimi ( ) Prof. Dr. Murat UTKUCU Sakarya Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü 3.4.2016 Murat UTKUCU 1 (Adjustment to Hazard) A. Kayıpların kabulü ve paylaģılması 1. Kayıpların kabulü:

Detaylı

YAZI ĠġLERĠ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 FAALĠYET RAPORU

YAZI ĠġLERĠ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 FAALĠYET RAPORU YAZI ĠġLERĠ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 FAALĠYET RAPORU ĠÇĠNDEKĠLER I. GENEL BĠLGĠLER A.Misyon ve Vizyon B.Yetki, Görev ve Sorumluluklar C.Ġdareye ĠliĢkin Bilgiler 1. Fiziksel Yapı 2. Örgüt Yapısı 3. Bilgi ve Teknolojik

Detaylı

Örnekleme Süreci ve Örnekleme Yöntemleri

Örnekleme Süreci ve Örnekleme Yöntemleri Örnekleme Süreci ve Örnekleme Yöntemleri Prof. Dr. Cemal YÜKSELEN Ġstanbul Arel Üniversitesi 4. Pazarlama AraĢtırmaları Eğitim Semineri 26-29 Ekim 2010 Örnekleme Süreci Anakütleyi Tanımlamak Örnek Çerçevesini

Detaylı

2009 YILI SAYILARIYLA SAVUNMA SANAYİİMİZ

2009 YILI SAYILARIYLA SAVUNMA SANAYİİMİZ YÜZDE 29 YILI SAYILARIYLA SAVUNMA SANAYİİMİZ M. Kaya YAZGAN SaSaD Genel Sekreteri Giriş Bilindiği gibi Savunma Sanayii Ġmalatçılar Derneği SASAD her yıl yaptığı bir anketle yurdumuzun savunma sanayiinde

Detaylı

ÖĞR.GÖR.DR. FATĠH YILMAZ YILDIZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ MESLEK YÜKSEKOKULU Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ PROGRAMI

ÖĞR.GÖR.DR. FATĠH YILMAZ YILDIZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ MESLEK YÜKSEKOKULU Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ PROGRAMI ÖĞR.GÖR.DR. FATĠH YILMAZ YILDIZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ MESLEK YÜKSEKOKULU Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ PROGRAMI Dünya da her yıl 2 milyon kiģi iģle ilgili kaza ve hastalıklar sonucu ölmektedir. ĠĢle ilgili kaza

Detaylı

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI Prof. Dr. Emine Olhan A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü olhan@agri.ankara.edu.tr Dersin İçeriği Politika kavramı Ulusal tarım politikasının amaçları, çalışma alanları

Detaylı

BĠR DEVLET HASTANESĠNDE ÇALIġANLARIN HASTA VE ÇALIġAN GÜVENLĠĞĠ ALGILARININ ĠNCELENMESĠ. Dilek OLUT

BĠR DEVLET HASTANESĠNDE ÇALIġANLARIN HASTA VE ÇALIġAN GÜVENLĠĞĠ ALGILARININ ĠNCELENMESĠ. Dilek OLUT BĠR DEVLET HASTANESĠNDE ÇALIġANLARIN HASTA VE ÇALIġAN GÜVENLĠĞĠ ALGILARININ ĠNCELENMESĠ Dilek OLUT Tıp biliminin ilk ve temel prensiplerinden biri Önce Zarar Verme ilkesidir. Bu doğrultuda kurgulanan sağlık

Detaylı

HEKTAŞ TİCARET T.A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ:XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

HEKTAŞ TİCARET T.A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ:XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU Sayfa No: 1 1. Raporun Dönemi 01.01.2011-30.09.2011 2. Ortaklığın Unvanı HektaĢ Ticaret T.A.ġ. 3. Yönetim ve Denetleme Kurulu Üyeleri Türk Ticaret Kanunu ve ilgili düzenlemeler gereğince ġirketimiz Ana

Detaylı

Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Kurumsallaşmanın Getireceği Faydalar

Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Kurumsallaşmanın Getireceği Faydalar Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Kurumsallaşmanın Getireceği Faydalar Hüseyin Gürer Serbest Muhasebeci Mali MüĢavir Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı MUHASEBE VE BAĞIMSIZ DENETĠM MESLEĞĠNDE KURUMSALLAġMANIN

Detaylı

NEVŞEHİR İLİ SOSYO EKONOMİK YAPI

NEVŞEHİR İLİ SOSYO EKONOMİK YAPI GENEL DURUM NEVŞEHİR İLİ SOSYO EKONOMİK YAPI Ġlimize ait sosyo-ekonomik göstergeleri incelediğimizde nüfus ve coğrafya olarak küçük ölçekte bir Ģehir olduğu görülür. Yüzölçümü büyüklüğüne göre 63. nüfus

Detaylı

Küllüoba 2004 yılı Kazı Çalışmaları

Küllüoba 2004 yılı Kazı Çalışmaları kulluobakazisi.bilecik.edu.tr 1 Küllüoba 2004 yılı Kazı Çalışmaları Prof. Dr. Turan Efe Bilecik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü GİRİŞ 13.07.2004 tarihinde baģlanılmıģ olan kazı çalıģmaları

Detaylı

NĠHAĠ RAPOR, EYLÜL 2011

NĠHAĠ RAPOR, EYLÜL 2011 9. GENEL SONUÇLAR... 1 9.1. GĠRĠġ... 1 9.2. DEĞERLENDĠRME... 1 9.2.1. Ġlin Genel Ġçeriği... 1 9.2.2. Proje Bölgesinin Kapasiteleri... 1 9.2.3. Köylülerin ve Üreticilerin Kapasiteleri... 2 9.2.4. Kurumsal

Detaylı

894 2 nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications April, 2011 Antalya-Turkey

894 2 nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications April, 2011 Antalya-Turkey 894 OKUL MÜDÜRLERĠNĠN YETERLĠKLERĠNĠN EĞĠTĠM ÖĞRETĠM SÜRECĠNE ETKĠSĠ Yrd. Doç. Dr. Sevinç PEKER, Yıldız Teknik Üniversitesi, sevpek@gmail.com Öğr.Gör. Gülenaz SELÇUK, Celal Bayar Üniversitesi, gselcuk@hotmail.com

Detaylı

Kadınların Eğitim Düzeyi Arttıkça, İşgücüne Katılım İmkanları da Artmaktadır

Kadınların Eğitim Düzeyi Arttıkça, İşgücüne Katılım İmkanları da Artmaktadır Kadınların Eğitim Düzeyi Arttıkça, İşgücüne Katılım İmkanları da Artmaktadır Nimet ÇUBUKÇU Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Toprak İşveren: Ülkemizde, kadının çalıģma yaģamındaki sorununu değerlendirir

Detaylı

PEYZAJ MĠMARLIĞI MESLEĞĠ VE KAHRAMANMARAġ SÜTÇÜ ĠMAM ÜNĠVERSĠTESĠ PEYZAJ MĠMARLIĞI BÖLÜMÜ

PEYZAJ MĠMARLIĞI MESLEĞĠ VE KAHRAMANMARAġ SÜTÇÜ ĠMAM ÜNĠVERSĠTESĠ PEYZAJ MĠMARLIĞI BÖLÜMÜ PEYZAJ MĠMARLIĞI MESLEĞĠ VE KAHRAMANMARAġ SÜTÇÜ ĠMAM ÜNĠVERSĠTESĠ PEYZAJ MĠMARLIĞI BÖLÜMÜ BU DOSYADA ULAġABĠLECEĞĠNĠZ BĠLGĠLER 1. PEYZAJ MĠMARLIĞI NIN TANIMI 2. PEYZAJ MĠMARLIĞI Ġġ OLANAKLARI VE ÇALIġMA

Detaylı

SINIFTA ÖĞRETĠM LĠDERLĠĞĠ

SINIFTA ÖĞRETĠM LĠDERLĠĞĠ SINIFTA ÖĞRETĠM LĠDERLĠĞĠ Doç. Dr. Yücel GELĠġLĠ G.Ü.MEF. EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ BÖLÜMÜ Öğretimde Liderlik 1 Liderlik kavramı Liderlik kavramı yöneticiyle eģ tutulan kavram olmakla beraber aralarında ciddi fark

Detaylı

KIRSAL ALANDA. KADIN GĠRĠġĠMCĠLĠĞĠNĠN ARKA YÜZÜ

KIRSAL ALANDA. KADIN GĠRĠġĠMCĠLĠĞĠNĠN ARKA YÜZÜ KIRSAL ALANDA KADIN GĠRĠġĠMCĠLĠĞĠNĠN ARKA YÜZÜ Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK (Ankara Üniversitesi AKÇAM) Atılım Üniversitesi, 3.Kasım.2010 NEDEN KIRSAL ALAN? NEDEN KIRSALDA KADIN GĠRĠġĠMCĠLĠĞĠ? Kırsalda kadın;

Detaylı

T.C. TOPRAK MAHSULLERĠ OFĠSĠ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURUM ĠDARÎ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI NĠSAN 2013

T.C. TOPRAK MAHSULLERĠ OFĠSĠ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURUM ĠDARÎ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI NĠSAN 2013 T.C. TOPRAK MAHSULLERĠ OFĠSĠ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURUM ĠDARÎ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI NĠSAN 2013 TOPLANTI TARĠHĠ : 17.04.2013 TOPLANTI SAATĠ : 10:00 TOPLANTI YERĠ : TMO Genel Müdürlüğü Toprak Mahsulleri Ofisi

Detaylı

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ Yazar : Erdem Denk Yayınevi : Siyasal Kitabevi Baskı : 1. Baskı Kategori : Uluslararası İlişkiler Kapak Tasarımı : Gamze Uçak Kapak

Detaylı

Konut Sektörüne BakıĢ

Konut Sektörüne BakıĢ Konut Sektörüne BakıĢ Nurel KILIÇ Konut sektörü, inģaat sektörünün %60 ını oluģturmakta ve 250 den fazla yan sektörü ile istihdam yapısını ciddi bir Ģekilde etkilemektedir. 1999 yılında yaģanan büyük deprem

Detaylı

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI ÇÖLLEġME VE EROZYONLA MÜCADELE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAġTIRMA PROJESĠ

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI ÇÖLLEġME VE EROZYONLA MÜCADELE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAġTIRMA PROJESĠ ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI ÇÖLLEġME VE EROZYONLA MÜCADELE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAġTIRMA PROJESĠ Kuraklık ve Ekstrem ġartlara Dayanıklı Türlerin Tespiti ve Adaptasyonu Projesi (Kavak Türleri Örneği) Teoman

Detaylı

Kitap Tanıtımı: İlköğretimde Kaynaştırma

Kitap Tanıtımı: İlköğretimde Kaynaştırma Ankara SOSYAL Üniversitesi GEÇERLĠK Eğitim Bilimleri KAVRAMI Fakültesi VE TÜRKĠYE DE ÖZEL EĞĠTĠM ALANINDA YÜRÜTÜLEN Özel Eğitim Dergisi LĠSANSÜSTÜ TEZLERDE SOSYAL GEÇERLĠĞĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ 2010, 11(2)

Detaylı

YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU OCAK 2012 İçindekiler Bölüm 1 : Sağlık Turizminde Türkiye deki Gelişmeler... 2 Bölüm 2 : Kurumsal Kimlik Çalışmaları ve Yazışmalar... 3 Bölüm 3: Basılı Materyaller... 4 Bölüm4

Detaylı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Bu bildiri UNESCO Genel Konferansı nın 35. oturumunda onaylanmıştır. IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Çok Kültürlü Kütüphane Hizmetleri: Kültürler Arasında İletişime Açılan Kapı İçinde yaşadığımız

Detaylı

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir. MISIR BAHÇELERİ En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir. pramitler Mısırlıların kralarına yaptıkları

Detaylı