BEAH SAĞLAM ÇOCUK POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN 0-1 YAŞ BEBEĞİ OLAN ANNELERDE DEPRESYON TARAMASI ve DEPRESYONDA ETKİLİ RİSK FAKTÖRLERİNİ BELİRLEME

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BEAH SAĞLAM ÇOCUK POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN 0-1 YAŞ BEBEĞİ OLAN ANNELERDE DEPRESYON TARAMASI ve DEPRESYONDA ETKİLİ RİSK FAKTÖRLERİNİ BELİRLEME"

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADİ KONUK EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ BEAH SAĞLAM ÇOCUK POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN 0-1 YAŞ BEBEĞİ OLAN ANNELERDE DEPRESYON TARAMASI ve DEPRESYONDA ETKİLİ RİSK FAKTÖRLERİNİ BELİRLEME UZMANLIK TEZİ DR. NURCİHAN AYDEMİR AİLE HEKİMLİĞİ İSTANBUL 2007

2 TEŞEKKÜR Hastanemizde huzurlu, güvenli ve verimli çalışma ortamı sağlayan Başhekim Sayın Dr.Zafer Çukurova ya teşekkür ederim. Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerini bana aktaran, davranış ve kişiliğiyle örnek olan, Aile Hekimliği Koordinatörü Sayın Hocam Dr.Sami Hatipoğlu na minnet ve şükranlarımı sunarım. Rotasyonlarım sırasında bana bilgi ve deneyimlerini aktaran, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Uzm. Dr. Sami Hatipoğlu na, Dahiliye Klinik Şefi Doç. Dr. Abdulbaki Kumbasar a, Dahiliye eski Klinik Şefi Doç. Dr. Meshut Başak a, Genel Cerrahi Klinik Şefi Sayın Prof. Dr. Erşan Aygün e, Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Sayın Doç. Dr.Kadir Savan a ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 1. Psikiyatri Klinik Şefi Uzm. Dr. Nihat Alpay ve klinik şef yardımcıları Sayın Doç. Dr Nesrin Karamustafalıoğlu, Uzm. Dr. Nesrin Buket Tomruk, Uzm. Dr. Reşit Kükürt e teşekkür ve saygılarımı sunarım. Tez çalışmamda yardımlarını esirgemeyen, başta Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi ve Aile Hekimliği koordinatör hocam Uzm. Dr. Sami Hatipoğlu na, 1. Psikiyatri Klinik Şefi Uzm. Dr. Nihat Alpay a ve Tez danışman hocalarım Sayın Doç. Dr Nesrin Karamustafalıoğlu ile Uzm. Dr. Nesrin Buket Tomruk a ve tez çalışmama katkıda bulunan tüm uzman, asistan, hemşire, personel ve laboratuvar çalışanlarına teşekkür ederim. Eğitimim süresince bana abla ve abilik yapan uzmanlarıma, sevgili asistan arkadaşlarıma, uyum içinde çalıştığımız hemşire arkadaşlarıma ve yardımlarını esirgemeyen personelimize teşekkür ederim. Dr. Nurcihan Aydemir

3 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR... 2 TABLO LİSTESİ... 3 ŞEKİL LİSTESİ... 4 GİRİŞ VE AMAÇ... 5 GENEL BİLGİLER DEPRESYON TANIMI ve ÖNEMİ EPİDEMİYOLOJİ SEMPTOMLAR ve KLİNİK BULGULAR AYIRICI TANI DEPRESYONDA RİSK FAKTÖRLERI DSM-4 TANI KRİTERLERİNE GÖRE MAJOR DEPRESYON TANIMI: POSTPARTUM RUHSAL BOZUKLUKLAR TANIMI ve ÖNEMİ EPİDEMİYOLOJİ SINIFLANDIRMA POSTPARTUM BLUES (ANNELİK HÜZNÜ) POSTPARTUM PSİKOZ POSTPARTUM DEPRESYON Tanımı ve Önemi: Epidemiyoloji: Semptomlar ve Klinik Bulgular: Risk Faktörleri: Biyolojik Etkenler: Psikososyal Etkenler: MATERYAL ve METOD İSTATİKSEL ANALİZ BULGULAR TARTIŞMA SONUÇ: ÖZET KAYNAKLAR EKLER POSTPARTUM SOSYODEMOGRAFİK VERİ FORMU EDİNBURGH DOĞUM SONRASI DEPRESYON ÖLÇEĞİ (EPDS)

4 KISALTMALAR BEAH : Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi C / S : Sezaryen Doğum DM : Diabetes Mellitus DSD : Doğum Sonrası Depresyon EPDS : Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası (Ediburgh Postnatal Depression Scale) HIV : İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü (Human Immunodeficiency Virus) Max : Maksimum Min : Minimum MSS : Merkezi Sinir Sistemi NSD : Normal Spontan Doğum Ort : Ortalama PMS : Premenstrual Sendrom PPD PPP SD : Postpartum Depresyon : Postpartum Psikoz : Standart Deviasyon 2

5 TABLO LİSTESİ Tablo 1: Depresyon Hastalarının Epidemiyolojik Özellikleri Tablo 2: Bireysel Özelliklere Göre Dağılımlar Tablo 3: Sosyo-Ekonomik Duruma İlişkin Dağılımlar Tablo 4: Evliliğe İlişkin Değerlendirmeler Tablo 5: Doğurganlık ile İlgili Değerlendirmeler Tablo 6: Gebeliğe Yönelik Değerlendirmeler Tablo 7: Demografik Özelliklerin EPDS Puanlarına Göre Değerlendirmesi Tablo 8: Üreme Sağlığı Öyküsü Özelliklerinin EPDS Puanına Göre Değerlendirmesi Tablo 9: Evlilik İlişkisi Özelliklerinin EPDS Puanlarına Göre Değerlendirmesi Tablo 10: Üreme Sağlığı İle İlgili Değerlendirmelerin EPDS Puanlarına Göre Karşılaştırılması 3

6 ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Öğrenim Durumuna Göre Dağılım Şekil 2: Çalışma Durumuna Göre Dağılım Şekil 3: Medeni Durumuna Göre Dağılım Şekil 4: Sosyo Ekonomik Düzeye Göre Dağılım Şekil 5: Yaşanılan Yere Göre Dağılım Şekil 6: Geldiği Yöreye Göre Dağılım Şekil 7: Sosyal Güvenceye Göre Dağılım Şekil 8: Sosyal Destek Durumuna Göre Dağılım Şekil 9: Soy Geçmişte Tanısı Kesinleşmiş Hastalık Durumuna Göre Dağılım Şekil 10: Psikiyatrik Tedavi Öyküsüne Göre Dağılım Şekil 11: İstismar-Travma Durumuna Göre Dağılım Şekil 12: Evlilik Şekline Göre Dağılım Şekil 13: Eşle İletişim Durumuna Göre Dağılım Şekil 14: Evlilikten Memnuniyet Durumuna Göre Dağılım Şekil 15: Aile İçi Şiddet Durumuna Göre Dağılım Şekil 16: PMS Durumuna Göre Dağılım Şekil 17: Ölü Doğum Durumuna Göre Dağılım Şekil 18: Doğum Zamanına Göre Dağılım Şekil 19: Doğumda Annede Sağlık Sorunu Durumuna Göre Dağılım Şekil 20: Bebekte Sağlık Sorunu Durumuna Göre Dağılım Şekil 21: Doğum Zamanına Göre Doğum Sonrası Depresyon Görülme Oranlarının Dağılımı Şekil 22: Bebekte Sağlık Sorunu Olanlarda Doğum Sonrası Depresyon Dağılımı 4

7 GİRİŞ VE AMAÇ Herkes zaman zaman, özellikle bir kayıpla, bir düş kırıklığı ile ya da beklenmedik bir değişiklikle karşılaştığında depresif duygular taşıyabilir. Normalde bu duygular kısa sürelidir ve günlük işlevselliği bozmaz. Biraz destek verilmesi, bir avuntu kaynağı bulunması, sevilen birinin tesellisi, içinde bulunulan ortamın değiştirilmesi mutsuzluğu doğuran olayı ortadan kaldırmasa da uyumu bozulmadan kişinin yaşamını sürdürmesini sağlar. Diğer yandan depresyon, daha yaygın ve sürekli bir yaşantıdır. Basit bir üzüntünün çok ötesine gitmiş olan depresif duygulanıma düşünce, davranış ve biyolojik işlev bozuklukları da eşlik eder. Dünya Sağlık Örgütü major depresyonu bütün hastalıklar arasında en sık dördüncü ve iş görmezlikle geçirilen yılların önde gelen nedeni olarak tanımlamıştır (1) yılı civarında, depresif hastalığın dünyada iş görmezliğin önde gelen ikinci nedeni olması beklenmektedir (2). Yük kadınlarda en fazladır; major depresif bozukluğun yaşam boyu riski %20-25 arasındadır ve erkeklerde %7-12 olan değerin yaklaşık iki katıdır (3). Doğumu izleyen ilk 3 ayda, kadınların %14,5 inde yeni bir major depresyon ya da minor depresyon atağı gelişir (4). Postpartum depresyon (PPD) kadının sosyal hayatını, mesleki işlevselliğini, kendine olan güvenini, evlilik ilişkilerini, çocuğuyla ilişkisini olumsuz etkiler. Bu hastalar genellikle ilk 12 hafta içinde semptom verirler ve tedavi edilmezlerse çoğu ilk bir yıl sonuna kadar depresif kalırlar (5). Postpartum depresyonun sonraki gebeliklerde tekrarlama insidansı yaklaşık %30-50 civarındadır (6). Doğum sonrası dönemde annede ortaya çıkan depresyon annenin, çocuğun ve ailenin çeşitli güçlükler yaşamasına neden olmakta, anne ile çocuk arasında kurulan ilişkiyi, annenin bebek bakımı ve ebeveynlik rolünü öğrenmesini etkileyebilmektedir (7, 8). Toplumda depresif annelerin çoğuna tanı konulamamaktadır. Tedavi edilmeyen depresif anneler bozuk evlilik ilişkileri, iş gücü kayıpları, çocuk istismarı, çocuğa ilgisizlik gibi pek çok sorun yaşamaktadır. PPD semptomları yıkıcıdır. Beck&Gable PPD semptomlarını yalnızlık hissi, uyku bozuklukları, iştah azalması, emosyonel labilite, kendisine ve/veya bebeğe zarar verme düşünceleri olarak tariflemişlerdir (9). Depresyondaki annelerin çocuklarının psikolojik, bilişsel, nörolojik ve motor gelişimlerinin gecikmesi daha olasıdır ve sakınma ile üzüntü davranışı açısından yüksek risk altındadırlar (10,11,12). Depresyondaki annelerin, depresyonda olmayan annelere göre, çocuklarında ciddi duygusal sorunlar görülmesi riski 3 kat ve kötü anne-çocuk ilişkileri riski 10 kat daha 5

8 fazladır (13). Depresif annenin çocuğuyla yüz yüze, göz göze ve sözel ilişkisinin azalması, çocuktan gelen uyaranlara gecikmeli veya atipik tepkiler vermesi, negatif affektif tepkilerin artması gibi psikolojik etkilerin çocukta uyum-davranış sorunlarına yol açtığı söylenebilir. Annenin hastalığının süresi ve şiddeti de kuşkusuz belirleyici bir etken olmaktadır. Annenin bebeğin yaşamının erken dönemlerindeki içine kapanık, tepkisiz ya da negatif davranışlarının anne-bebek bağını etkilediği ve daha az konuşan, daha huysuz bebeklerle sonuçlandığı ve bu bebeklerin, anneleri depresyonda olmayan bebeklere göre olumlu yüz ifadelerini daha az kullandığı tespit edilmiştir (11, 12, 14, 15). Çocukların anne depresyonuna eşlik eden davranışsal güçlükleri en az 4 ile 8 yaşlarına kadar devam edebilir (16,17). Bu çocuklar çok çeşitli kaygılarla sağlık hizmetlerini daha fazla kullanma eğilimindedirler (18). Anne depresyonunun hafiflemesi ile çocuğun akıl ve davranış bozukluklarında azalma olduğu da tespit edilmiştir (19). Anne depresyonuna eşlik eden anormal anne-bebek etkileşimi, kronik akıl sağlığı, duygusal ve aile işlev sorunları olasılığını artıran bir kısır döngü olarak tariflenmiştir (20). Depresif ana-babaların çocuklarının duygudurum bozuklukları için yüksek bir risk grubunu oluşturduğu bilinmektedir. Özellikle bipolar affektif bozukluğu olan ana-babaların çocuklarında yüksek bir affektif bozukluk insidansı olduğuna ilişkin bulgular vardır (21). Doğum sonrası depresyonun saptanması toplum sağlığı ve korunması açısından önemlidir. Erken tanı ve tedavi; hem çocuğun gelişiminin olumsuz yönde etkilenmesini hem de kişinin depresyon şiddetinin artması sonucu kendisine ve çevresindekilere zarar vermesini önler. Sağlık çalışanlarının perinatal mizaç bozuklukları konusunda bilgilendirilmesi, EPDS (Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası) gibi çeşitli tarama / tanı testlerinin uygulanması erken tanı ve müdahale şansı verir. EPDS somatik semptomlara ait soru içermeyen ve toplumda PPD araştırmak için geliştirilmiş, 10 sorulu kendi kendini değerlendirme ölçeğidir (22) ve hekimin değerlendirme yaptığı depresyon ölçümleri ile yüksek oranda korele bulunmuştur. Bu ölçek postpartum dönemde kullanılmak üzere geliştirilmişse de yüksek risk taşıyan kadınların doğumdan önce belirlenmesi önem taşıdığından gebelikte kullanımı geçerli sayılmıştır (23,24). Bizim çalışmamızdaki amaç; BEAH Sağlam Çocuk Polikliniğine 20 Temmuz- 20 Eylül 2007 tarihleri arasında başvuran 0-1 yaş bebeği olan annelerde EPDS ölçeğini kullanarak depresyon oranlarını saptamak ve etkili olan sosyodemografik faktörleri belirlemek ve elde edilen sonuçların diğer çalışmalarla korelasyonunu değerlendirmektir. 6

9 GENEL BİLGİLER 1. DEPRESYON 1.1 TANIMI ve ÖNEMİ Depresyon için anahtar kelimeler depresif bir duygudurum ve ilgi zevk almanın kaybıdır. Hastalar kendilerini sıkıntılı, umutsuz ya da değersiz hissettiklerini söylerler. Hastalar için depresif duygudurum sıklıkla kendini normal üzüntü ya da yastan ayırt ettiren farklı bir niteliktedir. Hastalar sıklıkla depresif belirtileri öldürücü ruhsal bir acı olarak tanımlarlar. Depresif hastalar bazen iyileştikçe kaybolan bir belirti olan ağlayamamaktan yakınırlar (21). Depresyondaki hastalar ailelerinden, arkadaşlarından ve daha önce ilgilendikleri etkinliklerden uzak dururlar. Depresyondaki hastaların hemen hepsi görevlerini yapmakta zorluk çıkaran, okul ve işte başarısızlıkla sonuçlanan bir enerji azlığından ve yeni tasarılar kurmak için istek azlığından yakınırlar (25,26) EPİDEMİYOLOJİ Depresyon psikiyatrik hastalıklar arasında en sık görülenlerden biridir. Kabaca toplumda her 10 kişiden birinde izlenmekte olup, her dört kadından birisi ve her 8-10 erkekten birisi yaşamı boyunca en az bir kez depresif epizod geçirmektedir. Kadınlarda, erkeklerden 2 kat daha fazla görülmektedir. Majör depresyon orta yaşlarda (20-40 yaş) daha sık izlenen bir hastalıktır. Yaşam boyu majör depresyon prevalansını; Angst 1992 deki çalışmasında %4,4-%19,6 ve Kessler 1994 deki çalışmasında %17 olarak belirtmiştir. Doğan ve ark. nın 1995 deki çalışmasında; ülkemizdeki depresyon yaygınlığı (%8-20) diğer ülkelerdeki oranlara benzer bulunmuştur. Yine Kessler in aynı çalışmasında 1 yıllık süre içinde toplumun %10,3 ünde majör depresyon tespit edilmiştir. 1 yıllık prevalans kadınlarda %8, erkeklerde %3 civarındadır. Witchen ve ark. nın 1994 deki çalışmasında yaşam boyu tekrarlayan kısa depresyon oranı %11 olarak verilmiştir (27). 7

10 Tablo 1. Depresyon Hastalarının Epidemiyolojik Özellikleri DEPRESYON Yaşam Boyu prevalans Toplumda: %17 (4-16,9) Kadınlarda: %10-25 Erkeklerde: %5-12 Bir Yıllık prevalans Toplumda: %10,3 Kadınlarda: %8 Erkeklerde: %3 En sık görülme yaşı Cinsiyet Medeni Durum Aile Yüklülüğü Sosyo - ekonomik düzeyle ilişkisi Irkla ilişkisi Kronik stresör etkenler Stresli yaşam olayları Yaşanan Yer Kişilik özellikleri Çocukluk dönemi Yakın ilişki yokluğu Ortalama başlangıç yaşı yaş civarı Kadında iki kat fazla Ayrı yaşayan ve boşananlarda çok Riski %7 oranında artırır Kadında %18 oranında artırır Erkekte %11 oranında artırır İşsiz ve yoksullarda çok İlişkisiz / siyahlarda az Etkili Olumsuz yaşam olayları riski artırır Kırsal kesimde kentten daha az İçe dönük, obsesif, bağımlı kişide çok Erken kayıplar, olumsuz çevre Önemli risk etkeni arası 1.3. SEMPTOMLAR ve KLİNİK BULGULAR Depresyonun genel belirtileri : o Depresif duygudurum varlığı o Hiçbir şeyden zevk alamama (anhedoni) o Konuşmada, düşüncelerde, davranışta yavaşlama o Enerji kaybı, yorgunluk, bitkinlik, letarji, anerji, o Uyku bozukluğu (genellikle insomnia olur) o İştahta değişme (genellikle kilo kaybı olur) o Somatik yakınmalar o Ajitasyon (huzursuzluk olarak yaşanan artmış motor etkinlik) 8

11 o Cinsel ilgi ve etkinlikte azalma o İşe ya da yapılan diğer etkinliklere karşı ilgi kaybı o Değersizlik, kendini küçük görme, kendi kendini kınama, utanç ya da suçluluk duyguları o Düşünmede yavaşlama ya da düşüncelerinin (zihninin) karmakarışık olması yakınmalarıyla belirli düşünme ya da düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma o Anksiyete o Benlik saygısında azalma o Çaresizlik duyguları o Karamsarlık ve umutsuzluk o Ölüm düşünceleri veya intihar girişimleri Depresyon tanımlamasının odak noktasını üzüntülü duygudurum (depresyon), azalan keyif alma kapasitesi (anhedoni) oluşturmaktadır. Duygudurum değişikliği depresyonun en temel öğesi olarak düşünülür; acı ve üzüntü duygusu, hoş olmayan olaylara aşırı duyarlılık, mutluluk verici olaylara duyarsızlık, beklenti memnuniyetinde azalma, zevk alamama, afektte küntleşme, apati şeklinde dışa vurum olarak belirtilebilir. Çökkün duygudurum terimi negatif afektif yansımayı simgeler ve çökkün, kederli, dokunaklı, irritabl veya anksiyöz gibi çeşitli şekillerde tanımlanır. Depresyonda genel olarak üç alanda bozukluk olduğu söylenebilir: 1) Emosyonel alanda (disfori, irritabilite, anhedoni, toplumdan uzaklaşma) 2) Kognitif alanda (kendini kınama, değersizlik ya da suçluluk duyguları, umutsuzluk, düşüncelerini belirli bir konu üzerinde toplamada güçlük çekme, bellek bozukluğu, hezeyanlar ya da halüsinasyonlar) 3) Vegetatif alanda (yorgunluk-bitkinlik, enerji kaybı, ansomnia-hipersomnia, anoreksiya-hiperfaji, psikomotor retardasyon / ajitasyon, libido kaybı) Depresyonlu hastanın değerlendirilmesi: 1) Öyküden Elde Edilen Bilgiler: a. Anhedoni-zevk alamama, b. Arkadaşlar veya aileden uzaklaşma, c. Güdülenme yokluğu ve engellenmeye dayanma gücünde azalma, 9

12 d. Vejetatif belirtiler: libido kaybı, iştahsızlık ve kilo kaybı, iştah artışı ve kilo alma, düşük enerji düzeyi, adet düzensizliği, sabah erken uyanma (terminal insomnia) çökkün hastaların yaklaşık %75 i uykusuzluk veya aşırı uyuma gibi uyku bozukluklarına sahiptir, gün içinde dalgalanma (semptomlar sabahleyin kötüleşir). e. Kabızlık. f. Ağız kuruluğu g. Baş ağrısı 2) Ruhsal Durum Muayenesinden Elde Edilen Bilgiler: a. Genel görünüm ve davranış; psikomotor yavaşlama veya ajitasyon, göz temasında azalma, ağlama, vücudun öne eğilmesi, kişisel görünüme dikkat etmeme. b. Duygulanım; sıkıntılı. c. Duygudurum; çökkün. d. Konuşma; azdır ya da kendiliğinden konuşmaz, tek hecelerle, uzun aralıklarla konuşur, hafif, düşük tonda ve monotondur. e. Düşünce içeriği; çökkün hastaların %60 ında özkıyım düşünceleri ve %15 inde tamamlanmamış özkıyım; obsesif yinelemeler; yaygın umutsuzluk; değersizlik ve suçluluk duyguları; bedenle ilgili zihinsel uğraşlar; kararsızlık; içerik yetersizliği; varsanı ve sanrılar (duygudurumla uyumlu suçluluk, yok olma, kötülük görme gibi); kendiliğindenlikte azalma. f. Duyum; çelinebilirlik, yoğunlaşma güçlüğü, bellek zayıflığı, yönelim bozukluğu olabilir. g. İçgörü ve yargılama; kişisel değersizlikle ilgili bilişsel bozukluklar nedeniyle bozulur. 3) Eşlik Eden Bulgular: a. Bedensel yakınmalar; depresyonu maskeleyebilir; özellikle kalp, sindirim sistemi, boşaltım sistemi, sırtın alt tarafında ağrı ve ortopedik yakınmalar. b. Sanrı ve varsanıları mevcut ise içerikleri çökkün duygudurumla uyumlu olmaya eğilimlidir; en yaygın olanlar suçluluk, yoksulluk, hak edilmiş 10

13 kötülük görme, bedenle ilgili ve dünyanın sonu geldiği şeklindedir. Duygudurumla uyumsuz sanrılar, duygudurumla belirgin olarak ilişkisi olmayan içeriktedirler, örneğin çökkün durumlarla ilişkisiz düşünce sokulması, yayınlanması, etkilenme sanrılarıdır. 4) Yaşa Özgü Bulgular: Depresyon değişik yaşlarda farklı şekillerde görülebilir. a. Puberte öncesi: Somatik yakınmalar, ajitasyon, tek sesli işitsel varsanılar, kaygı bozuklukları ve fobiler. b. Ergenlik: Madde kötüye kullanımı, antisosyal davranış, huzursuzluk, okuldan kaçma, okul güçlükleri, gelişigüzel cinsel ilişkiler, reddedilmeye aşırı duyarlılık, yetersiz kişisel bakım c. Yaşlılık: Bilişsel kusurlar (bellek yitimi, yönelim bozukluğu ve konfüzyon, psödodemans ya da depresyonun demans sendromu, apati, çelinebilirlik) 1.4. AYIRICI TANI Kişilerde tespit edilen bütün bulgu ve belirtiler depresyon tanısını düşündürse de, genel olarak depresyon tanısı konmadan önce yapılması gereken üç şey daha vardır: 1) Mevcut belirtilerin herhangi bir medikal hastalığa bağlı olup olmadığını ayırt etmek için iyi bir fizik ve nörolojik muayene ve laboratuvar incelemeleri yapılmalıdır. Depresyonun büyük oranda fiziksel hastalıklarla ilişkili olduğu unutulmamalıdır (yaşlılarda yaklaşık %50). 2) Belirtilerin herhangi bir ilaç veya madde (opioid ve benzeri) kullanımına bağlı olup olmadığı iyi bir soruşturma ve muayene ile ayrılmalıdır. 3) Belirtilerin işlevselliği bozacak düzeyde olup olmadığı soruşturulmalı ve mümkünse psikolojik testlerle tespit edilmelidir Tanı koymadan önce yapılması gereken incelemeler: 1) Rutin fizik ve nörolojik muayene 2) İdrar analizi 3) Kan analizi (biyokimya, karaciğer fonksiyon testleri) 4) Akciğer grafisi 5) EKG 11

14 6) Bağımsız hikaye (akraba ve/veya arkadaşlardan alınan bilgiler) 7) Psikolojik testler Depresyon belirtileri birçok başka hastalık ve bozukluğun belirtileri ile karışabilir, bu hastalık ve bozukluklardan bir kısmının klinik özellikleri aşağıda gösterilmiştir: 1) Hipertiroidizm (taşikardi, çarpıntılar, tremor, terleme, ekzoftalmi, tiroid büyümesi) 2) Hiperglisemi (terleme, güçsüzlük, açlık, tremor, baş ağrısı) 3) Feokromasitoma (hipertansiyon, zonklayıcı baş ağrısı, çarpıntı, hiperhidroz) 4) Solunum bozuklukları (nefes darlığı, öksürük, göğüs belirtileri, ateş) 5) Aritmiler (çarpıntılar, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bayılmalar, EKG değişiklikleri) Farklı sistemleri ilgilendiren birçok tıbbi hastalık veya belirti dizinleri ya da gidiş özellikleri belirgin olarak farklı olan birçok psikiyatrik bozukluk, iyi bir öykü ve muayene ihmal edilirse depresyon ile rahatlıkla karışabilmektedir. Bu nedenle bu hastalıklar ve bozuklukların depresyon ile uyuşan ve ayrışan belirtilerini çok iyi bilmek ve araştırmak gerekir, çünkü iyi bir öykü, dikkatli fizik ve nörolojik muayene ile rutin laboratuvar muayeneleri ayrımı büyük ölçüde sağlayabilmektedir. Belirtileri depresyonla karışabilen bazı psikiyatrik bozukluklar: 1) Demans (özellikle yakın hafızada bozukluk, konuşma ve anlama bozukluğu, davranış ve kişilikte bozulma, sinsi başlangıç) 2) Anksiyete (sürekli korku veya endişe, terleme, çarpıntı, huzursuzluk gibi fiziksel belirtiler uykusuzluk özellikle uykuya dalmada zorluk, yaygın özgül fobiler) 3) İki uçlu bozukluk (açık epizodik gidiş depresyon mani veya hipomaniyle alternatif olarak yaşanır aile hikayesi belirgindir) 4) Şizofrenik bozukluk (ciddi kişilik bozulması, düşünce bozuklukları, depresif duygu durumu ile uyumsuz hezeyanlar özellikle işitsel halüsinasyonlar, bizar ve uygunsuz duygu durumu, ciddi ilişki bozuklukları, bizar davranışlar, başlangıç geç erişkinlik veya orta yaşta) 1.5. DEPRESYONDA RİSK FAKTÖRLERİ 1) Yaş: Depresyon daha çok orta yaş hastalığıdır. Majör depresyon orta yaş ve 45 yaş altında daha sık görülür. Daha öncesinde var olan yaygın kanının aksine, depresyon 12

15 yaşlılarda daha fazla görülmemektedir, ilerleyen yaşla birlikte hastalarda izlenen depresif belirtilerin artmasına rağmen, majör depresyon sıklığı artmamaktadır (27). 2) Cinsiyet: Majör depresyon kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görülmektedir. Cinsiyete göre ortaya çıkan bu farklılık genç ve orta yaşta daha belirgindir. Yaş ilerledikçe iki cins arasındaki fark da gitgide azalmaktadır. Burada iki konu önem kazanmaktadır: a. Biyolojik ve genetik etkenler: Menstrual siklus gibi normal hormon dalgalanmalarına verilen anormal yanıtlar ya da diğer hormonal etkenler; menopoz, hamilelik, doğum, hormon ve doğum kontrol ilaçlarının etkileri depresyonun ortaya çıkmasında rol oynayabilmektedir. Ayrıca kadınlarda monoaminooksidaz seviyesi yüksektir ve tiroid hormon bozuklukları daha fazla görülür. Postpartum dönemde ortaya çıkan depresyonda ise, düşen östrojen ve artan progesteron düzeyleri sorumlu tutulmaktadır. Premenstrual dönemde duygusal instabilitedeki artış da benzeri bir değişimle ilişkili olabilir. Doğum kontrol haplarının kullanılması sonucu, progesteron artışıyla birlikte depresif belirtilerin de artması, bu yaklaşımı desteklemektedir. b. Psikolojik etkenler: Bu konuda, kadına toplum içinde biçilen rol, bu konuda ona karşı verilen tepkiler, yaşadığı stresler, çatışmalar ve çoğu kez bunlarla başa çıkamamanın verdiği çaresizlik sorumlu tutulmaktadır (27). 3) Irk ve Etnik Gruplar: Yapılan çalışmalarda araştırmacılar iki farklı görüş belirtmişlerdir. Majör depresyon dağılımının ırklara ve etnik gruplara göre farklılık göstermediği ve ırklar arasında görülen bazı farklılıkların daha çok sosyoekonomik durumun etkisinden kaynaklandığı görüşünü ileri sürenler yanında, siyah ırkta daha az oranda majör depresyon izlendiğini ileri sürenler de olmuştur (27). 4) Medeni Durum: Depresyon ayrı yaşayan ya da boşanmış eşler arasında daha yüksek oranda izlenmektedir. Yalnız yaşayan annelerde, evli olanlara göre, depresyon gelişme riski iki kat fazladır. Yapılan çalışmalarda; eş kaybının depresyonun ilk epizoduyla ilişkili önemli bir çevresel stres etkeni olduğu gösterilmiştir. Bu risk cinsiyete göre de değişim göstermektedir. Bekar kadınlar, evlenmiş kadınlara göre daha az depresyon riski yaşarken, bunun tersine evli erkekler bekar erkeklere göre daha az risk taşımaktadır (27). 13

16 5) Aile Öyküsü ve Genetik Özellikler: Kendell 1999 yılında yaptığı çalışmada; kişinin birinci dereceden biyolojik akrabalarında majör depresyon öyküsü varsa, kendisinde de depresyon görülme olasılığının arttığını ifade etmiştir. Biyolojik akrabasında majör depresyon olanlarda, hastalanma oranı erkeklerde %11, kadınlarda %18 düzeyindedir (27). 6) Erken Dönem Çocukluk Yaşantıları: Bazı yazarlar anne baba tarafından sağlanan ve de süreklilik gösteren sevgi ve duygusal beslemenin depresyon oluşumunu önlediğini, buna karşın anne babadan ayrılmanın ya da gerçek kayıpların ileri yaşlarda depresyon gelişimi açısından risk oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Yapılan çalışmalarda yaşamın ikinci 6 ayında annesinden ayrı kalan bebeklerde açık depresif belirtiler tanımlanmıştır. Kişiyi şekillendiren dönemlerde yaşanan ayrılık ve kayıpların; ya çocuğun depresif yapı geliştirmesine ya da ancak ilkel savunma düzenekleri kullanarak depresyondan uzaklaşmasına yol açtığı belirlenmiştir (27). 7) Çocukluk Dönemi Yaşantıları: a. Kayıplar, özellikle 11 yaş öncesi ebeveyn kaybı ileriki dönemlerde depresyon gelişimi ile ilişkili bulunmuştur. b. Anne babanın ilgisiz tutumu, özellikle 17 yaşından önce karşılaşılan ihmal bir başka risk etkenidir. c. Çocukluk döneminde yaşanan kötüye kullanım durumları da diğer bir risk etkenidir. Yapılan çalışmalarda; aile üyelerinden şiddet görme, aile içinde ya da yakın çevre tarafından cinsel tacize uğrama gibi olayların depresyonu yaklaşık iki kat artırdığı görülmüştür. (27). 8) Hastalık Öncesi Kişilik Özellikleri: Depresyonun kapsamlı anlaşılabilmesi için, kişinin depresyon epizodu öncesindeki premorbid kişilik yapısı incelenmelidir. Obsesif, histrionik, pasif ve bağımlı ve de sınır kişilik yapısı özelliklerine sahip olanlarda depresyon daha çok izlenirken, antisosyal ve paranoid kişilik yapısına sahip bireylerde daha az izlenmekte olduğu yönünde görüşler vardır (27). 9) Olumsuz Yaşam Olayları ve Stres Etkenleri: Olumsuz yaşam olaylarının tek başlarına değil, ancak kişide genetik, biyolojik, ya da psişik bir yatkınlık bulunması durumunda depresyon oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir. Birçok insan olumsuz yaşam olayları yaşadığı halde depresyon epizoduna girmemektedir. Çünkü 14

17 negatif olaylar daha çok afektif diatez e sahip bireyler üzerinde etkili olmaktadır. Yaşanan olayın kendisinden çok, o olayın, o kişi tarafından nasıl algılandığı da ruhsal açıdan çok daha önemlidir. Çalışmalarda etkileri uzun süre devam eden yaşam olaylarının depresyon oluşturmadaki rolü araştırılmış, kısa süreli etki oluşturan olayların depresyona yol açmadığı ileri sürülmüştür (27). 10) Sosyo-Ekonomik Durum ve Sosyal Destek: Bazı çalışmalarda yoksul kişilerde depresyon oranının iki kat fazla olduğu belirlenmiş, yeni yapılan çalışmalarda da depresyonun kentlerde yaşayan işsizlerde 3 kat, yoksullarda 2 kat daha fazla olduğunu belirtilmişlerdir (27). 11) Diğer Psikiyatrik Durumlarla Birliktelik: a. Çalışmalar depresyonun tekrarlayabilen ve kronikleşen bir hastalık olduğunu, birinci epizoddan sonra ortalama %75-80 civarında nüks oranı olduğunu göstermiştir. b. Anksiyete bozukluklarının varlığı, depresyon olasılığını artırmaktadır. c. Nörolojik hastalıklar; örneğin Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, inme gibi hastalıklarda depresyon yüksek orandadır. d. Birincil uyku bozukluklarının varlığı depresyon sıklığını artırmaktadır. e. Alkol ve madde kötüye kullanımıyla depresyon arasında daha yüksek oranda birliktelik izlenir (27) DSM-IV TANI KRİTERLERİNE GÖRE MAJÖR DEPRESYON TANIMI: A. İki haftalık bir dönem sırasında, daha önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olması ile birlikte aşağıdaki semptomlardan beşinin veya daha fazlasının bulunmuş olması; semptomlardan en az birinin ya depresif duygudurum ya da ilgi kaybı veya zevk alamama olması gerekir. 1) Ya hastanın bildirmesi (üzgün ya da boşlukta hisseder) ya da başkalarının gözlemesi (ağlamaklı bir görünüm) ile belirli, hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren depresif duygudurum bulunması (çocuklarda ve ergenlerde irritabl duygudurum bulunabilir) 2) Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren, tüm etkinliklere karşı ya da bu etkinliklerin çoğuna karşı ilgide belirgin azalma ya da bu etkinliklerden zevk 15

18 alamıyor olma (ya hastanın kendisinin bildirmesi ya da başkalarınca gözleniyor olması) 3) Perhizde değilken önemli ölçüde kilo kaybetme ya da kilo alma (bir ayda beden ağırlığını %5 inden fazla değişim) ya da hemen her gün iştahta artma ya da azalma olması (çocuklarda beklenen kilo alımının olmaması) 4) Hemen her gün uykusuzluk (insomnia) ya da aşırı uyuma (hipersomnia ) olması 5) Hemen her gün psikomotor ajitasyon ya da retardasyon olması (bu belirtilerin özellikle başkaları tarafından gözleniyor olması gerekir) 6) Hemen her gün yorgunluk ya da enerji kaybı olması 7) Hemen her gün değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duyguları (sanrısal olabilir) olması (sadece hasta olmaktan ötürü kendini kınama ya da suçluluk duyma olarak değil) 8) Hemen her gün düşünme ya da yoğunlaşma yetisinde azalma ya da kararsızlık olması (ya hasta tarafından ifade edilir ya da başkaları bunu gözlemler) 9) Yineleyici ölüm düşünceleri (sadece ölüm korkusu değil), özgül bir plan olmaksızın yineleyici intihar düşünceleri, intihar girişimi ya da intihar etmek üzere özgül bir tasarı olması B. Bu belirtiler bir karışık atak (mikst atak) belirtilerini karşılamamaktadır. C. Bu belirtiler klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur. D. Bu belirtiler bir maddenin (ilaç kötüye kullanım ya da bir tedavi ilacı kullanımı) doğrudan fizyolojik etkilerine ya da genel bir tıbbi duruma (örn. Hipotroidizm) bağlı değildir. E. Bu belirtiler yasla açıklanamaz. Yasta sevilen birinin kaybından sonra bu belirtiler 2 aydan daha uzun sürer ya da bu belirtiler işlevsellikte belirgin bozulma, değersizlik düşünceleri ile hastalık düzeyinde uğraşma, intihar düşünceleri, psikotik belirtiler ya da psikomotor retardasyonla belirlidir ( 28,29). Majör depresif bozuklukta hastalık dönemleri genellikle haftalar ya da aylar boyu sürebilen prodromal dönemin ardından başlar. DSM- IV- TR major depresif bozukluk tanısı için; 1) disforik duygudurum ya da alışılagelmiş etkinliklere karşı ilgide azalma 16

19 olması, 2) ek olarak en az dört klasik depresif belirti ve bulgu olması, 3) bunların en az iki haftadır sürüyor olması, 4) bu belirti ve bulguların depresif belirtilere yol açabilen başka bir süreç, örneğin yas, sıklıkla depresyonla iç içe giden fiziksel bir durum ya da başka bir akıl hastalığıyla açıklanamıyor olması gereklidir. Tek hastalık dönemi olabilir ya da sıklıkla görüldüğü gibi yineleyici ya da her iki türlü de olabilir. Günümüzdeki tanıma göre bir kişide olumsuz bir yaşam olayının ardından 14 gün süren moral bozukluğu ve kendine olan güvende azalma, uyku ve konsantrasyon bozukluğu ve cinsel ilgide azalma gibi belirtiler ortaya çıkarsa bu kişi ılımlı şiddette major depresif bozukluk tanı ölçütlerini karşılıyor demektir. 2. POSTPARTUM RUHSAL BOZUKLUKLAR 2.1 TANIMI ve ÖNEMİ Gebelik ve doğum, önemli biyolojik değişikliklerin yaşandığı fizyolojik bir süreç olduğu kadar, erken gelişim dönemlerine ilişkin bastırılmış ve çözülmemiş çatışmaların yeniden gündeme geldiği karmaşık bir psikolojik süreçtir (30). Birçok kadın gebelik ve doğumla ortaya çıkan fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlere kolaylıkla uyum sağlarken, kadınların bir bölümünde ılımlı düzeyde psikiyatrik belirtiler, bir kısmında da hastaneye yatırılmayı gerektirecek derecede ağır psikiyatrik tablolar gelişebilmektedir. Gebelikte evlilik ilişkilerinde değişmeler, yeni sorumlulukların kazanılması, sosyal ve ekonomik sıkıntılar, doğum ve bebeğin bakımı ile ilgili birçok sorun yaşanabilir. Bu sorunlar beraberinde ağır bir yük ve stres oluşturur (31). Komplikasyonsuz doğumları izleyen ilk üç ay içinde ve bazılarına göre ilk iki yıl içinde, kadınların psikiyatrik nedenli hastaneye başvurularında belirgin bir artış olmaktadır (32). Geriye dönük epidemiyolojik taramalar ciddi ruhsal hastalıkların ortaya çıkması bakımından, doğum sonrası dönemin gebelik dönemine kıyasla üç veya dört kez daha riskli olduğunu ortaya koymaktadır (33). Araştırmaların çoğu ilk başvurunun genellikle postpartum ilk dört haftada pik yaptığını göstermektedir. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı na (DSM-IV) (Amerikan Psikiyatri Derneği 1994) göre doğum sonrası dönemde başlayan gerek psikotik gerek psikotik olmayan majör depresyon ve mani, duygudurum bozuklukları bölümünde sınıflandırılır. ICD-10 da ise lohusalıkla bağlantılı ve bir başka yerde sınflandırılmamış 17

20 ruhsal ve davranışsal bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmıştır ve doğum sonrası olarak özgülleştirilebilmesi için doğum sonrası dört hafta içinde başlamalıdır (34). 2.1 EPİDEMİYOLOJİ Yapılan çalışmalarda postpartum psikiyatrik bozukluğun ilk üç ayda belirginleştiği belirtilmektedir. Tüm depresif anneler semptomlarının 4-6 hafta sonra başladığını ifade etmektedir. Doğumdan sonraki 1-3 aylık dönem postpartum depresyon açısından en muhtemel zaman olarak kabul edilmektedir. Pitt doğumun ilk aylarında psikiyatrik bozuklukların %24, 3. ayda %40, postpartum yılın son ayında ise %27 olduğunu bildirmiştir. Başta affektif bozukluklar olmak üzere psikiyatrik bozuklukların doğumu takiben iki yıl içinde artan bir insidans gösterdiği tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar doğumu takiben psikozların arttığını desteklemektedir, dahası bütün psikiyatrik tanılarda doğum sonrası prevalans artışı vardır. Kumar ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada depresif nöroz insidansı erken gebelikte %10, postpartum ilk 3 ayda %14 olarak tespit edilmiştir. Normal gebelerde yapılan çalışmalar erken postpartum dönemde %20-40 emosyonel bozukluk veya kognitif bozukluk ya da her ikisinin birden görüldüğünü ortaya koymuştur. Postpartum psikozun postpartum ilk 1 aylık süre içinde başladığını ve oranın %0,1-0,2 olduğunu Pugh ve ark., Peffenbarger (1964), Kendell ve ark. (1981), Brockington ve ark. (1982) bildirmişlerdir. Pitt ve ark. (1968) postpartum depresif nöroza oldukça sık rastlandığını ve oranın %10 civarında olduğunu ve bazı vakalarda bu depresyonun doğumdan sonra bir yıla kadar uzayabileceğini göstermişlerdir (27). 2.3 SINIFLANDIRMA Doğum sonrası dönemde ortaya çıkan psikiyatrik sendromların sınırları çok net belirlenmemiş olmakla birlikte, konuyla ilgili yayınlar gözden geçirildiğinde, bu sendromların belirtilerine, fenomenolojik özelliklerine, sağaltımlarına, prognozlarına göre tanımlanarak annelik hüznü (maternity blues), doğum sonrası depresyonu (pospartum depression) ve doğum sonrası psikozu (postpartum psychosis) olmak üzere başlıca üç grupta toplandıkları görülmektedir (30, 35-38). Parry (1995) söz konusu sendromların öncelikle psikotik olan ve olmayan duygudurum bozuklukları olduğuna dikkat çekmiştir (38). Klinik 1) Postpartum Blues (Annelik Hüznü): İlk 7-10 günde görülen emosyonel labilite ve ağlamaklı oluşla karakterize sık görülen bir tablodur. 18

21 2) Postpartum Psikoz: Her bin doğumdan 1-2 sinde birkaç hafta içinde ortaya çıkmaktadır. 3) Postpartum Depresyon: Major depresif bozukluktan ayrılamayacağı ve postpartum iki yıla kadar bir dönemde görülebileceği şeklinde tanımlanmaktadır POSTPARTUM BLUES (ANNELİK HÜZNÜ) Birçok kadın, doğumdan sonra belirli bir düzeyde affektif labilite gösterir. Tipik olarak başlangıç hızlı olmasına karşın semptomlar ağlama nöbetleri, mizaç labilitesi, üzüntü, subjektif konfüzyon, uykusuzluk ve anksiyetedir. Postpartum birinci günde başlayabilmesine karşılık sık olarak üç ile yedinci günler arasında görülür. Semptomlar geçici olup 1-2 günden 1-2 haftaya dek sürebilir (39) ; tablo kendini sınırlayıp müdahale gerektirmeyebilir. Bazı annelerde depresyonun aksine mizaçta yükselmeler de görülebilmektedir (38). Annelik hüznünün postpartum kadınların %50-85 ini etkilediği bildirilmektedir (40-42). Levy erken puerperiumdaki kadınların %50-70 inde görülen annelik hüznünün geçici disfori dönemleri ile karakterize ağlama, üzüntülü hissetme, ümitsizlik duyguları, konfüzyon, anksiyete ve uykusuzluk ile karakterize bir durum olduğunu belirtmiştir (41). Stein 1980 de 37 hastayı içeren çalışmasında pik yapan bulguların depresyon, ağlama, irritabilite, yerinde duramama, hayal kurma, baş ağrısı olduğunu bildirmiştir (43). Yorgunluk, dikkat azalması, anoreksinin nispeten yüksek bir düzeyde başladığını ve haftanın kalan kısmı boyunca semptomların giderek azaldığını gözlemiştir. Annelik hüznündeki mizaç değişiklikleri geçici kabul edilir ve kadının işlevselliğinde yetersizliğe neden olmadığı düşünülür. Ancak bazı kadınlarda daha ciddi mizaç bozukluklarına öncü olduğu düşünülmektedir. Annelik hüznü geçici bir tablo olmakla beraber, bu olguların %20 sinde postpartum birinci yılda major depresyon gelişebileceği bildirilmektedir (44, 40). Annelik hüznünün başlangıç zamanlaması doğum sonrası östrojen ve progesteron düzeylerinin ani düşüşü ile eş zamanlıdır. Bu da postpartum hüznün endokrin bir fenomen olabileceğini düşündürmektedir (45). Bazı çalışmalarda postpartum hüzün hastaları ve kontrol grubu arasında belirli günlerde bakılan östrojen ve progesteron düzeyleri açısından farklılık bulunmamıştır (46). O Hara ve arkadaşları ise annelik hüznü olanlarda gebeliğin 38.haftasında ve postpartum günlerdeki serbest östriol düzeylerinin daha yüksek 19

22 olduğunu ve bunlarda ortalama prepartum östriol düzeylerinden postpartum düzeylere daha büyük bir düşüş olduğunu bildirmişlerdir (40). Ancak bu çalışmada östradiol, progesteron ve prolaktin düzeyleri iki grup arasında farklı bulunmamıştır. Harris ve arkadaşlarının yaptığı bir diğer çalışmada (1996) annelik hüznü olan hastalarda, olmayanlara kıyasla daha yüksek prepartum ve daha düşük postpartum progesteron düzeyleri bildirilmiştir (47). O Hara ve arkadaşlarının (1991) 180 olguluk prospektif bir çalışmasında, annelik hüznü olan kadınlarda premenstrual disfori öyküsünün daha sık olduğu, psikiyatrik öz ve soygeçmişte depresyon öyküsünün daha fazla bulunduğu saptanmıştır (48). Annelik hüznü gelişen olgular postpartum depresyon ya da psikozun varlığının gözardı edilmemesi yönünden psikiyatrik açıdan izlenmelidir. Annelik hüznünün primipar kadınlarda daha sık olduğu, psikososyal problemler ve evlilik uyuşmazlığı ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Annelik hüznünün tedavisinde; hasta ve ailesine bu durumun normal olduğu ve psikososyal destek gerektirdiği konusunda bilgi veren destekleyici psikoterapi uygulanır (49) POSTPARTUM PSİKOZ Doğum sonrası dönemde ortaya çıkan psikiyatrik bozuklukların en şiddetli formudur (32). Her 1000 doğumdan 1-2 sinde görülür. Postpartum psikozların büyük kısmı doğumdan sonraki 3. haftadan sonra başlar ancak doğum sonrası ilk 3 ile 14. günden 1 yıla kadar değişen süreler de bildirilmiştir. Ağır vakaların çoğu postpartum 3.haftadan önce başlar ve gebelik esnasında da semptom öyküsü vardır. Kendell, hastaneye psikiyatrik başvuruların postpartum ilk ayda doğum öncesi döneme göre ortalama 6 kat ve ilk 3 ayda 3-8 kat daha fazla olduğunu göstermişdir (50). Puerperal psikozda prodromal semptomlar; uykusuzluk, huzursuzluk, yorgunluk, ruhsal çöküntü, baş ağrısı, mizaçta labilitedir. Bu hastaların %91,7 sinde delirium hali ve kararsızlıkla karakterize konfüzyon hali tespit edilmiştir. %19,1 inde zaman yöneliminde bozukluk, %2,2 sinde mekana yönelik bozukluk tespit edilmiştir. Yönelimi zamana karşı bozuk olanlarda depersonalizasyon, rüya hali, dejavu, kimlik yanılsamaları ve dikkatte dağınıklık vardır. Zaman hissinde değişme %89,5 inde, uykusuzluk %81 inde, eksite olma hali ve huzursuzluk %63 ünde, tedirginlik %91,6 sında, mizaç dalgalanmaları %79,7 sinde, nedensiz ağlama %94,5 inde görülür. Genellikle yetersizlik duygusuna bağlı utanma, çaresizlik, depresyon sık karşılaşılan duygudurum halleridir. 20

23 PPP epizodu ani başlar, ağır ve şiddetli olma eğilimindedir, konfüzyon, hezeyanlar ve varsanıların olduğu delirium ve psikozla karakterizedir. Klinik semptomları hastanın annelik rolü ve bebek çevresinde gelişmektedir. Depresif hastalar bebeğin sağlığı veya güvenliği konusunda aşırı kaygıya sahiptirler. Bebeği yeterince sevmeme veya bebeğe bakma isteklerinin olmayışı doğrultusunda suçluluk hissederler. Bebeğin bakımı ile ilgili yetersizlik duyguları vardır. Psikoz söz konusu ise bebeğin ölmesi veya bir şekilde malforme olduğu şeklinde hezeyanı söz konusu olabilir. Doğurmuş olmayı reddedebilir, ben evli değilim veya ben bakireyim şeklinde hezeyanlar olabilir. Anneye bebeği öldürmesini söyleyen sesler şeklinde varsanıları olabilir. Bebeğe yönelik davranışta yadsıma veya kaygılı bir aşırı koruyuculuk olabilir. Çocuk öldürme ya da intihar düşüncesi veya eylemi en önemli risk faktörüdür. PPP çoğu olguda kadının işlevselliğini önemli ölçüde bozar. Hasta kendine ve bebeğe tehlike yaratabilir. Özellikle zayıf içgörü ve aşikar hezeyanlar tabloya eşlik ediyorsa, psikoz veya delirium semptomları olan yeni anneler pratik yetmezlik veya hezeyanlar nedeniyle bebeklerine zarar verme riski taşırlar. Ağır olgularda suisid ya da infantisid riski yüksek olabilir. İnfantisid riski doğumda 1-3 olarak bildirilmiştir. İnfantisid gerçekleştiren annelerin %62 si intihar eder (51-54). PPP un diğer önemli bir sonucu da yaşamın diğer dönemlerinde rekürren epizodların olabilmesidir. Postpartum psikozlar, majör depresyon başta olmak üzere manik ve şizoafektif ataklar, kısa reaktif psikoz veya şizofrenik epizodlar olarak görülebilir. Önceden geçirilmiş şizofreni ve duygu-durum bozukluğu öyküsü olan kadınların, puerperal dönemde psikotik bir atak geçirme riskinin, genel popülasyona göre hayli yüksek olduğu ortaya konmuştur (55, 56). Puerperal psikoz atağı geçiren bir anne için sonraki hamilelikte tekrar atak geçirme riski 1/3-1/4 arasındadır. Puerperal psikoz atağı geçiren kadının akrabalarında genel popülasyona göre yüksek puerperal bozukluk oranları gösterilmiştir (57). Postpartum dönemde majör depresyon tanısı alan kadınların çoğu, daha sonra bipolar bozukluk tanısı alan ataklar yaşamışlardır. Bu bulgular postpartum psikoz olgularının genelde birincil duygudurum bozukluklarının doğum stresi ile ortaya çıkmış ataklar olduğunu düşündürmektedir (55,58). Postpartum rahatsızlıklarda psikososyal faktörler olarak eşi tarafından reddedilmişlik hissi ve sevilmeme duygusu, istenmeyen gebelik, daha önceden geçirilmiş psikiyatrik hastalık öyküsü, boşanmış olma, evlilik problemleri ve planlanmamış gebelik gösterilmektedir (52,51). 21

24 PPP epizodlarında affektif labilite ve mikst mizaç durumları da sık olarak bulunur. Çoğu PPP manik veya depresif afektif epizod ölçütlerini karşılar. Doğum sonrası ilk 2 haftada semptomları başlayan hastalarda afektif psikozun daha sık olduğu bildirilmiştir (39). Çalışmalar PPP epizodlarının afektif özellikle de spesifik olarak bipolar tip olduğunu göstermektedir. PPP veya bipolar bozukluk öyküsü olan kadınlarda profilaktik ilaç tedavisi verilmediği takdirde bu hastalarda PPP gelişme riskinin %20 olduğu tespit edilmiştir (5,7,26). PPP için risk faktörleri primipar oluş ve ailesel ya da kişisel psikiyatrik hastalık öyküsüdür. Genellikle bu kadınlarda manik depresif hastalık ile uyumlu bir klinik gidiş görülür. Ancak bu kadınların çoğunda akut geçici beyin sendromuna benzeyen konfüzyon, çelinebilirlik, dikkat bozukluğu, şaşkınlık hatta delirium durumu gibi ek semptomlar görülür (35,36,26). Doğum sonrası kadın hastalar psikotik depresyon semptomları ya da pür psikoz semptomları (affektif açık semptom yok) ile gelirse postpartum dönemde bipolar epizodların yüksek oranda olması nedeniyle, bipolar bozukluklar kolayca dışlanmamalıdır. Özgeçmişte mani, hipomani ve bipolar aile öyküsü dikkatlice sorgulanmalıdır. Ayırıcı tanıda diğer psikotik bozukluklar (şizofreni ve şizoaffektif bozukluk gibi) da değerlendirilmelidir. Tanı sıklıkla gelecekteki epizodların niteliği ile yaşam boyu gidişi ile doğrulanabilir (38,50). Herhangi bir yeni başlayan psikotik ya da deliryöz semptomların olduğu tabloda toksik, metabolik ve nörolojik nedenler araştırılmalıdır. Akut psikoza neden olabilecek çok sayıda organik neden tanımlanmıştır: kafa travması, MSS enfeksiyonları (Sifiliz, HIV gibi), serebral emboli, psikomotor epilepsi, postiktal durumlar, hepatik yetmezlik, elektrolit dengesizlikleri, diyabetik asidoz durumları, toksik nedenler (metronidazolün toksik dozları, geçmişte laktasyon inhibisyonunda kullanılan dopamin agonisti bromokriptin ve obesite ilaçları), anoksi ve ağır vitamin eksiklikleri (özellikle vitamin B12 eksikliği) gibi (59, 60). PP dönemde özellikle otoimmüniteye bağlı gelişebilen troidit nispeten sıktır ve psikoz semptomları ile ilişkili bulunmuştur. Bu nedenle ilk kez başlayan puerperal psikozda organik nedenlerin ayırıcı tanısı dikkatli öykü, fizik muayene ve laboratuvar tetkikleriyle değerlendirilerek yapılmalıdır. 22

25 2.3.3 POSTPARTUM DEPRESYON Tanımı ve Önemi: Nevrotik depresyon ya da - nonpsikotik depresyon - olarak da isimlendirilmekte ve major doğum sonrası depresyonu kavramının kullanılması önerilmektedir (30,38,61). PPD DSM-IV tanı kriterlerinde mizaç bozuklukları kapsamında semptomların doğum sonrası ilk 4 hafta içinde başladığı postpartum başlangıçlı - grup olarak tanımlanmaktadır Epidemiyoloji: Tüm dünyada yapılan çeşitli epidemiyolojik çalışmalar sonucu mizaç bozukluklarının kadınlarda erkeklere kıyasla 2 kat daha sık ve ilk başlangıç pikinin doğurganlık yıllarında olduğu saptanmıştır (6). Çoğu çalışmalar postpartum yatışı yapılan hastaların %75-80 inde affektif bozukluk olduğunu ve bunların da %60 ının depresyon olduğunu göstermektedir. Kendell ve ark çalışmasında postpartum kadınlarda psikiyatrik yatışların belirgin oranda arttığı gösterilmiştir. Kadınların tüm psikiyatrik yatışlarının %12,5 a varan oranının postpartum dönemde olduğu ortaya konmuştur (55). Tüm yaş gruplarında PPD prevalansının %20-28 olduğu bildirilmiştir (62). Çeşitli çalışmalarda PPD prevalansının %10-30 arasında değiştiği bulunmuştur ( 5,39,63,64,65). PPD prevalansının %3,5 ile %40 arasında değiştiğini belirten çalışmalar da vardır. (63, 66). Bu çeşitliliğin ülkelerin sosyoekonomik ve kalkınmışlık düzeyleri ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür (67,68,69). Peripartum dönemde kadınların %80 inden fazlasında mizaç dalgalanmaları olabilmekle birlikte, bunların sadece %10-20 si DSM-IV tanı ölçütlerine göre affektif bozukluk tanı ölçütlerini karşılamaktadır. Annelerin %10 ile %20 sinin doğum sonrası herhangi bir zamanda depresyon geçirdiğine inanılmaktadır, böylece doğum sonrası depresyon en sık karşılaşılan ağır doğum sonrası bozukluk haline gelmektedir (70). İngiltere de yapılan bir olgu kontrol çalışmasında doğumdan sonraki 5 hafta içinde depresyon insidansının 3 kat fazla olduğu saptanmıştır (71). 23

26 Norveç te yapılan bir çalışmada doğum sonrası olan ve olmayan kadınlar karşılaştırılmış ve doğum sonrası depresyon riskinin 1,8 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir (72). PPD kadınların %10-22 sini ve adolesan annelerin %26 kadarını etkiler (15, 64, 73). Yeni yapılan araştırmalarda ise adolesan annelerdeki depresyon semptomlarının ilk 3 ayda açığa çıktığı ve bunun prevalansının da %53 (40) ile %56 (41) arasında olduğu tespit edilmiştir. Türkiye de ise PPD prevalansı %14 ile %41arasında değişmektedir (74, 75) Semptomlar ve Klinik Bulgular: Semptomlar tipik olarak PP ilk 6 haftada ortaya çıkar. PPD geçiren kadınların %60 ında bunun onların ilk depresyon atağı olduğu saptanmıştır (35,38). PPD insidansında artış sıklıkla PP ilk 30 gün içindedir ve ağır olgularda 2 yıla kadar uzayabilmektedir. PPD doğumdan sonraki haftadan sonra başlayan (olguların %80 inde ilk 6 haftada), kendini üzgün, endişeli, umutsuz ve yalnız hissetme duygularıyla karakterize bir durumdur (76, 77). PPD doğum sonrası dönemde görülen annelik hüznü gibi kısa süreli ve geçici değildir (47). Postpartum depresyon semptom profili, yaşamın diğer dönemlerinde görülen major depresif epizoda benzer, ancak zamanlaması ve anne-bebek ilişkisi, ailesel ve toplumsal nedenlerden ötürü özellik taşır. Risklere duyarlı süt çocukluğu dönemine getirdiği yük, anne- çocuk ilişkisini olumsuz yönde etkilemesi ve uzun dönemde yarattığı ciddi sonuçları nedeniyle önem taşımaktadır. Doğum sonrası normal sayılabilecek yakınmalar ile depresif semptomlar arasındaki örtüşme bazen klinik tanı koymayı güçleştirebilir. Uyku, iştah, libido değişiklikleri, yorgunluk ve endişe postpartum depresyon belirtileri olmakla birlikte normal postpartum dönemde de görülebilmektedir (36). Postpartum mizaç bozukluklarında konfüzyon, yönelim bozukluğu ve bilişsel değişiklikler daha fazla görülür. Uyku bozukluğu sık görülen prodromal bir semptomdur (38). Özellikle semptomlar hafif ya da orta şiddette olduğunda ve yardım arayışı desteklenmediğinde, PPD un başlangıcı sinsi olup gözden kaçabilir. Bu olgularda PPD 24

27 uzun süre devam edip sonunda hastaneye yatış gerekli olacak kadar ağırlaşabilir. Bu nedenle erken tanı çok önemlidir. Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası (EPDS) gibi tanı araçları sağlık hizmeti veren kişi ve kurumlara erken tanı yönünden yardımcı olabilir (78). Sıklıkla bedensel yakınmalar özellikle aşırı yorgunluk vardır. Hastalarda bebeklerini yeterince sevmedikleriyle ya da bebeğin beslenmesiyle, uykusuyla ilişkili endişeler, bebeğe şiddet uygulamayla ilgili obsesyonel tarzda düşünceler, özkıyım düşünceleri, konsantrasyon güçlüğü, bellek zayıflığı, psikomotor ajitasyon, ağır anksiyete, panik ataklar, kendiliğinden ağlamalar, iştahsızlık, uykusuzluk, bebekle ilgilenmeme ve ağır epizodlarda bebeği öldürmeye ilişkin düşünceler olur (38). Genellikle prepartum depresif semptomlar postpartum döneme göre daha hafiftir. Postpartum birinci yıl hafiften orta dereceye kadar olan depresyon oranının daha yüksek olması beklenir. Kendini yalnız ve desteksiz hisseden ve bu streslerin etkilerine biyolojik duyarlılığı ve zayıf başa çıkma savunma mekanizmaları nedeniyle duyarlı olan kadının bir bebeğe bakmanın akut stresini yaşaması ile ilgilidir. Birçok kadın mutlu olmaları gerektiğine inandıkları bu dönemde depresif duygular taşıdıkları için kendilerini suçlu hissederler (30). Belirtilerini ya da çocuklarına karşı duydukları olumsuz duygularını tartışma konusunda isteksizlik gösterebilirler (30, 38, 79). PPD u doğum sonrası normal uyum reaksiyonlarından ayırt etmek amacıyla yapılan bir çalışmada, uyku bozukluğu, cinsel isteksizlik gibi belirtilerin normal doğum sonrası dönemde de görülebildiği, enerji kaybı, bilişsel-afektif belirtiler, suçluluk duyguları, konsantrasyon güçlüğü, ilgi-istek kaybı gibi belirtilerin ise yalnızca depresif hastalarda görüldüğü saptanmıştır (80). Postpartum depresyondaki bir kadın sık sık ağlama, uykusuzluk, dikkat eksikliği, kendini değersiz hissetme veya kişisel görünümüne dikkat etmeme gibi davranışlar gösterebilir. Kendini umutsuz, huzursuz ve yalnız hissedebilir, bebeğine ve çevresindeki insanlara düşmanca duygulara sahip olabilir. PPD da görülen bu duygu ve davranışlar kadının aile, iş ve sosyal yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. Mancini yaptığı çalışmada deprese annelerin içinde bulundukları ruh hallerini şöyle tanımlamıştır (81) : - Anneler dayanılmaz yalnızlıkla kuşatıldıklarını düşünürler. Başkalarına rahatsızlık verdiklerini, hiç kimsenin kendilerini anlamadığını ve yalnızlıklarını paylaşamayacaklarını düşünürler. Yaşadıkları kabusun sonlanmasının ise 25

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON Depresyon en az iki hafta süren, çoğunlukla daha uzun süreyle devam eden, işlevselliği çok ciddi bir oranda bozan, tedavi edilebilir tıbbi problemlerden bir

Detaylı

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Psikoloji Lisans www.gunescocuk.com Tanım Kişinin genel duygu durumundaki bir bozulma, dış şartlara ve durumlara göre uygunsuz bir

Detaylı

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Dr. Hasan KARADAĞ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Gündüz aşırı uykululukta genel popülasyonun % 4-6

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM DR FARUK UĞUZ KONYA N.E.Ü MERAM TIP FAKÜLTESI PSIKIYATRI A.D. ÖĞR. ÜYESI Açıklama Son iki yıl içinde ilaç endüstrisi vd sivil toplum kuruluşları ile

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME

Detaylı

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri MADDE BAĞIMLILIĞI BAĞIMLILIK Bağımlılık, bireyin kendi ruhsal ve bedensel sağlığına

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz) ÇOCUKLARDA BİPOLAR DUYGULANIM BOZUKLUĞ ( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz) Bipolar duygulanım bozukluğu ; iki uçlu duygulanım bozukluğu, manik depresif psikoz

Detaylı

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ SUNUM PLANI: Hareketli çocuk kime denir? Klinik ilgi odağı olması gereken çocuklar hangileridir?

Detaylı

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Huriye Tak Uzman Klinik Psikolog Türk Kızılayı Bağcılar Toplum Merkezi Sağlık ve Psikososyal Destek Programı Asistanı İÇERİK

Detaylı

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır Ruhsal Travma Değerlendirme Formu APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır A. SOSYODEMOGRAFİK BİLGİLER 1. Adı Soyadı:... 2. Protokol No:... 3. Başvuru Tarihi:...

Detaylı

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse Perinatal Depresyon gebelik süresince veya gebeliği takip eden ilk 12 ay boyunca

Detaylı

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD DOĞUM SONRASI DEPRESYON Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Biyolojik değişiklikler Fizyolojik bir süreç bastırılmış ve çözülmemiş çatışmalar karmaşık

Detaylı

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYONDA PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYON TANISI Depresif ruh hali İlgi ve isteklerde azalma Enerji azlığı Konsantrasyon bozukluğu ğ İştah bozukluğu Uk Uyku bozukluğu ğ Kendine güven kaybı, suçluluk ve

Detaylı

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ Bu kitapçık Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Beyin Görüntüleme ve Elektrofizyoloji Birimi tarafından hazırlanmıştır. Şubat 2010 1 DEPRESYON

Detaylı

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp Kayıp, yaşam döngüsünün her evresinde yaşanır. bağımsızlık kaybı ilişki kaybı, sağlık kaybı, iş kaybı, ekonomik kayıp, evcil hayvan kaybı, organ

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir. Psikiyatrinin en önemli hastalıklarından biridir. Bu hastalıkta gerçeği değerlendirme yetisinde bozulma, acayip tuhaf davranışlar, hezeyanlar ( mantıksız, saçma, olması mümkün olmayan veya olması mümkün

Detaylı

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme Doç. Dr. Levent KÜEY* Özet Depresyon psikiyatrik bozukluklar arasýnda en sýk karþýlaþýlan hastalýklardan biridir. Depresif hastalarýn önemli bir

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmıştır. İlerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl

Detaylı

DEPRESYON. Belirtiler

DEPRESYON. Belirtiler DEPRESYON Toplumumuzda depresyon psikiyatrik hastalıklar arasında en sık görülenlerdendir. Bu sebeple halkımız arasında en çok bilinen, en çok ismi duyulan hastalıktır. Fakat ne yazık ki en sık yanlış

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Nedir? Günlük rutin işleyişi bozan, Aniden beklenmedik bir şekilde gelişen, Dehşet, kaygı ve panik yaratan, Kişinin anlamlandırma

Detaylı

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Dahili Servisler Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHP) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), her 10 çocuktan birinde görülmesi, ruhsal, sosyal

Detaylı

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ* İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri 25 TÜRKİYE DE SIK KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK HASTALIKLAR Sempozyum Dizisi No:62 Mart 2008 S:25-30 PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

Detaylı

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017 Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017 AÇIKLAMA 2012-2017 Araştırmacı: yok Danışman: yok Konuşmacı: yok Olgu 60 yaşında kadın, evli, 2 çocuğu var,

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA GİRİŞ: Yaygın anksiyete bozukluğu, birtakım olay ya da etkinliklerle ilgili olarak, bireyin denetlemekte zorlandığı,

Detaylı

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir?? Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem Sıklığı?? Klinik seyir?? Çocuğun ilk travmatik yaşam olayı emzirme bağlanma olumsuz sağlık koşulları yetersiz bakım Doğum Değişim İyi anne olabilecek

Detaylı

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 1 AÇIKLAMA 2014-2017 Araştırmacı: ---- Konuşmacı: ----- Danışman:

Detaylı

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ http://www.bipolaryasam.org/ Bipolar II Bozukluk

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ http://www.bipolaryasam.org/ Bipolar II Bozukluk BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ http://www.bipolaryasam.org/ Bipolar II Bozukluk Doç. Dr. Sibel Çakır İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri A.D Duygudurum Bozuklukları Birimi Açıklama 2012-2013 Araştırmacı: ELAN Danışman:

Detaylı

Uz.Dr. Sami HATİPOĞLU Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Şefi Aile Hekimliği Koordinatörü UZMANLIK TEZİ. Tez Danışmanı Uz. Dr.

Uz.Dr. Sami HATİPOĞLU Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Şefi Aile Hekimliği Koordinatörü UZMANLIK TEZİ. Tez Danışmanı Uz. Dr. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY Dr. SADİ KONUK EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ Aile Hekimliği Uz.Dr. Sami HATİPOĞLU Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Şefi Aile Hekimliği Koordinatörü BAKIRKÖY DR. SADİ

Detaylı

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler Araştırmacı: İpek SÖNMEZ Konuşmacı: İpek SÖNMEZ Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN Bu sunum için herhangi bir kurumdan destek alınmamıştır.

Detaylı

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125:168 78. Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125:168 78. Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL. Dr Ali Bozkurt Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125:168 78. Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL. The bereavement of the widowed. Dis Nerv Syst 1971;32:597

Detaylı

Depresyon Belirtileri

Depresyon Belirtileri Depresyon, kişinin sosyal işlevlerini ve günlük yaşama dair etkinliklerini rahatsız edecek, bozacak dereceye ulaşmış üzüntü, melankoli veya keder durumudur. Depresyon toplumda çok sık görülmekle beraber,

Detaylı

İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG.

İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG. İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG. K.Nahit Özmenler Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Aytül Karabekiroğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi 53 üncü Ulusal

Detaylı

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir? Psikolojiye Giriş İşler Kötüye Gittiğinde Olanlar: Zihinsel Bozukluklar 1. Kısım Ders 18 Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları Susan Noeln-Hoeksema Psikoloj Profesörü Yale Üniversitesi 2 Anormallik

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU Çocuğun Adı- Soyadı: Cinsiyeti: TC Kimlik No: Görüşmecinin Adı- Soyadı:

Detaylı

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Dr. Sinem Sevil DEĞİRMENCİ Prof.Dr.Gökay AKSARAY Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Giriş

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem VI Ön Hekimlik Psikiyatri (Seçmeli) Uygulama Dilimi Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç.

Detaylı

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Dr. Mecit ÇALIŞKAN HNH Psikiyatri İdari ve Eğitim Sorumlusu Kanser hastaları tanı, tedavi ve hastalığın ileri evrelerde çeşitli ve değişik, ruhsal

Detaylı

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem VI Ön Hekimlik Psikiyatri (Zorunlu) Uygulama Dilimi Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Doç.

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU

RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU Yaşam boyu ruh sağlığı ile ilgili riskler Ruhsal hastalıklara yatkınlık ve dayanıklılık Prognoz Olumsuz etkenler Koruyucu etkenler Bireysel

Detaylı

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler Çocuk ve ergenin kötüye kullanımını üç ana başlıkta ele

Detaylı

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ Prof Dr Behcet Coşar Gazi Üni. Tıp Fak. Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatri Ünitesi İNSAN Biyo Psiko Sosyal 11/6/2009 2 KOAH

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

Bipolar depresyonu ayırt etmek her zaman kolay mı?

Bipolar depresyonu ayırt etmek her zaman kolay mı? Bipolar depresyonu ayırt etmek her zaman kolay mı? Ömer AYDEMİR Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Manisa Bipolar Depresyon Ayırt etmek çok kolay Mani/Hipomani Bipolar Depresyon

Detaylı

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Mehmet Emin Demirkol Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı AMAÇ Bu çalışmada

Detaylı

ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL 1 Birleşmiş Milletler Örgütünün yaptığı tanıma göre adölesan; 15-25 yaşları arasında öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

Detaylı

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın

Detaylı

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler Osman SEZGİN 1 0 Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler.

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Dr. SiğnemÖZTEKİN, Psikolog Duygu KUZU, Dr. Güneş CAN, Prof. Dr. AyşenESEN DANACI Giriş: Ayrılma anksiyetesi bozukluğu,

Detaylı

DANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ:

DANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ: DANIŞANLAR İÇİN DEĞERLENDİRME ANKETİ: Bu anket durumunuz hakkında bilgi edinmede bize yardımcı olacaktır. Bu anket sorununuza uygun yaklaşımda yardımcı olacaktır. Cevaplarınız gizli tutulacaktır. Lütfen

Detaylı

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD İÇERİK ALT TİPLENDİRMEDEKİ SORUNLAR KLİNİĞE YANSIMASI ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN ETKİSİ Tanısal bakı Sosyal fobi DSM-I de "Fobik

Detaylı

Yazar Ad 41 Prof. Dr. Haluk ÖZEN Cinsel hayat çocuk yaştan itibaren hayatımızın önemli bir kesimini oluşturur. Yaşlılık döneminde cinsellik ayrı bir özellik taşır. Yaşlı erkek kimdir, hangi yaş yaşlanma

Detaylı

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 7 Ekim 2010 MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI DSM IV Madde bağımlılığı Madde

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Obsesif Kompulsif Bozukluk Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Sınıf Dersi Sunum Akışı Tanım Epidemiyoloji Klinik özellikler Tanı ölçütleri Nörobiyoloji

Detaylı

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 1 Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dâhil olmak üzere son üç ay içerisinde sizi ne ölçüde

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR BU DERSTE ŞUNLARı KONUŞACAĞıZ: Anormal davranışı normalden nasıl ayırırız? Ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan belli başlı anormal davranış modelleri nelerdir? Anormal davranışı

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi. Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD tayfunturan@hotmail.com

Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi. Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD tayfunturan@hotmail.com Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD tayfunturan@hotmail.com Müracaat eden herkese muayenede uyku durumu sorulmalı İnsomnia (Uykusuzluk)

Detaylı

Açıklama 2008 2010. Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

Açıklama 2008 2010. Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur. Açıklama 2008 2010 Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur. Gençlerde DEHB nin Öğrenim Hayatı Üzerine Etkileri Dr Aytül Karabekiroğlu Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma

Detaylı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:

Detaylı

Demans ve Alzheimer Nedir?

Demans ve Alzheimer Nedir? DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun

Detaylı

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Prof. Dr. Yıldız Akvardar Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Neden besleniyoruz? Ruhsal gelişimde Oral Dönem (0-1 yaş) Bebeğin doyurulması,

Detaylı

MENOPOZ. Dr. Serdar Balcı, Dr. Eser Çolak. Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum

MENOPOZ. Dr. Serdar Balcı, Dr. Eser Çolak. Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum MENOPOZ Dr. Serdar Balcı, Dr. Eser Çolak Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum 1 MENOPOZ NEDİR?? Son adet(mesntruasyon) periyodudur Oniki aylık bir süre ile menstruasyonun durmasıdır Östrojenin

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı 20172018 Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Dönem Koordinatörü: Doç. Dr. Coşkun SILAN Koordinatör Yardımcısı: Yrd. Doç.

Detaylı

Uzm. Dr. Sencan Sertçelik Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği

Uzm. Dr. Sencan Sertçelik Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Uzm. Dr. Sencan Sertçelik Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Depresyon sözcüğünün Latince kökü depresus dur; aşağı doğru bastırmak, çekmek, bitkin gamlı-kederli olmak anlamına

Detaylı

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) Şermin Yalın Sapmaz Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Detaylı

ICSD3: Parasomniler. Farklar & Yenilikler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa

ICSD3: Parasomniler. Farklar & Yenilikler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa ICSD3: Parasomniler Farklar & Yenilikler Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa Uyku bozuklukları sınıflaması Ortak bilimsel dil kullanmak Standart tanı ve tedavi yaklaşımları için uygun zemin Hastalık

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

DEHB Erişkinliğe Yansımalar ve Eş Tanı

DEHB Erişkinliğe Yansımalar ve Eş Tanı DEHB Erişkinliğe Yansımalar ve Eş Tanı Doç. Dr. Cengiz TUĞLU 46. Ulusal Psikiyatri Kongresi 08 Ekim 2010, İzmir Açıklama Konuşmacı Araştırma Danışma Kurulu Janssen Cilag X X Eli Lilly X X X BMS X AstraZeneca

Detaylı

Sınıflandırma ve Tanı Koyma. Osman Sezgin M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü PDR Anabilim Dalı

Sınıflandırma ve Tanı Koyma. Osman Sezgin M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü PDR Anabilim Dalı Sınıflandırma ve Tanı Koyma Osman Sezgin M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü PDR Anabilim Dalı Tanı ve sınıflandırma neden önemlidir? Sistemli, düzenli araştırma yapılabilmesi için Farklı

Detaylı

Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık. Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Zirvesi

Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık. Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Zirvesi Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi 2017- Psikiyatri Zirvesi 1 Karmakarışık olan Gebe - lohusa olmak mı? Kadın olmak mı? 2 Kadın olmak ve DDB Bipolar

Detaylı

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme Temel farmakoterapi ilkeleri Az sayıda ilaç Daha önce kullanılan veya ailede kullanılan ilaç Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması Psikolojik desteğin de sağlanması Hastayı

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir

Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir Aynı zamanda sağlıksız yaşam stilinin birikmiş etkilerinin

Detaylı

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindekipayı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 Akılcı İlaç Kullanımı;

Detaylı