TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TRAKYA UNIVERSITY

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TRAKYA UNIVERSITY"

Transkript

1 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt: 18 Sayı: 2 Aralık 2016 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCE Volume: 18 Issue: 2 December 2016 ISSN

2

3 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt: 18 Sayı: 2 Aralık 2016 TRAKYA UNIVERSITY Journal of Social Science Volume: 18 Issue: 2 December 2016

4

5 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 18 Sayı:2 Aralık 2016 TRAKYA UNIVERSITY Journal of Social Science Volume: 18 Issue:2 December 2016 Dergi Sahibi / Owner Trakya Üniversitesi Rektörlüğü Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞAN Editör / Editor Yrd.Doç. Dr. Ebru Zümrüt BOYACIOĞLU Dergi Yayın Kurulu / Editorial Board Başkan / Chairman Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞAN Üyeler / Members Prof. Dr. Ali İhsan ÖBEK Prof. Dr. Ayhan GENÇLER Doç. Dr. Ahmet Hamdi ZAFER Yrd.Doç. Dr. Ebru Zümrüt BOYACIOĞLU Sayfa Tasarımı / Page Layout Ar. Gör. Jale Aylin ÇELİK Ar. Gör. Emre KALAY Kapak Dizayn / Cover Design Prof. Dr. Bünyamin ÖZGÜLTEKİN İletişim Adresi/Address T.C. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Balkan Yerleşkesi - Edirne / TÜRKİYE Tel.-Faks: trakyasobedergi@gmail.com Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi TÜBİTAK-ULAKBİM, EBSCO, İdeal Online, Araştırmax, Akademik Dizin ve T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Veri Tabanı'nda indekslenmektedir. Trakya University Journal of Social Science is indexed in the TUBITAK-ULAKBIM, EBSCO, İdeal Online, Araştırmax, Akademik Dizin and Republic of Turkey Prime Ministry General Directorate of State Archives Database. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Uluslararası Hakemli Bir Dergidir. Trakya University Journal of Social Science is the International Peer Reviewed Journal. Baskı / Publishing Trakya Üniversitesi Matbaası-Edirne Teknik Bilimler MYO-Sarayiçi Yerleşkesi/EDİRNE Trakya University Press-Edirne Vocational College of Technical Sciences-Sarayiçi Campus/EDIRNE

6 Uluslararası Danışma Kurulu/International Advisory Board (Unvan ve soyisim alfabetik sırasına göre verilmiştir.) Prof. Ali AKARCA University of Chicago Illinois Prof.Dr. Işıl AKGÜL Marmara Üniversitesi Prof.Dr. Ülker AKKUTAY Gazi Üniversitesi Prof.Dr. İlker ALP Trakya Üniversitesi Prof.Dr. Mehmet ALPARGU Sakarya Üniversitesi Prof.Dr. Sudi APAK Esenyurt Üniversitesi Prof. Ezendu ARIWA University of Bedfordshire Prof. Peter BALDWIN University of California Prof.Dr. Şerif Ali BOZKAPLAN Dokuz Eylül Üniversitesi Prof.Dr. Şahamet BÜLBÜL Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Rıdvan CANIM Trakya Üniversitesi Prof. King-kok CHEUNG University of California Prof Dr Kerima FİLAN Sarejevo University Prof. Robert MELVILLE City University London Prof. Elliot Y. NEAMAN University of San Francisco Prof.Dr. Nadir ÖCAL Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof.Dr. Mustafa ÖNER Ege Üniversitesi Prof.Dr. Necdet ÖZÇAKAR İstanbul Üniversitesi Prof.Dr. Süleyman ÖZDEMİR Bandırma Üniversitesi Prof.Dr. Bünyamin ÖZGÜLTEKİN Beykent Üniversitesi Prof.Dr. Nevzat ÖZKAN Erciyes Üniversitesi Prof. Barry RIDER Cambridge University Prof.Dr. Burak SALTOĞLU Boğaziçi Üniversitesi Prof.Dr. Bedriye SARAÇOĞLU Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Ovidiu STOICA Alexandra Ioan Cuza University of Iaşi Prof.Dr. Belma TUĞRUL Hacettepe Üniversitesi

7 Prof.Dr. Ayhan GENÇLER Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Dragi GJORGİEV Üsküp St. Kiril and Metodiy Üniversitesi Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN Ege Üniversitesi Prof. Dr. Ebru GÜNLÜ Dokuz Eylül Üniversitesi Prof.Dr. Selahattin GÜRİŞ Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ University of Prishtina Prof. Foo-Nin HO San Francisco State University Prof. Dr. Fadil HOCA Uluslararası Vizyon Üniversitesi Prof. Philip T. HOFFMAN California Institute of Technology Prof.Dr. Dinçay KÖKSAL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Prof. Dr. Derman KÜÇÜKALTAN İstanbul Arel Üniversitesi Prof. Li Way LEE Wayne State University Prof. Tunay I. TUNCA University of Maryland Prof.Dr. Sibel TURAN Trakya Üniversitesi Prof.Dr. Münevver TURANLI İstanbul Ticaret Üniversitesi Prof. Dr. Vahit TÜRK İstanbul Kültür Üniversitesi Prof.Dr. Sadi UZUNOĞLU Trakya Üniversitesi Prof.Dr. Maria Stella VETTORI University of South Africa Prof.Dr. Aslı YÜKSEL MERMOD Marmara Üniversitesi Assoc.Prof. Hülya K. K. ERASLAN Rice University Assistant Prof. Berkay ÖZCAN London School of Economics and Political Science Doç. Dr. Tuncer BÜLBÜL Trakya Üniversitesi Assoc.Prof. Dr. Salih OKUMUŞ University of Prishtina Doç. Dr. Ahmet Hamdi ZAFER Trakya Üniversitesi

8 Bu Sayının Hakemleri / Reviewers Of The Issue (Unvan ve soyisim alfabetik sırasına göre verilmiştir.) Prof.Dr. Hikmet ASUTAY Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Rıdvan CANIM Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Hasan Berke DİLAN Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Sema ETİKAN Ahi Evran Üniversitesi Prof. Dr. Yeşim FAZLIOĞLU Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Ayşe İRMİŞ Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. Nurhan KAYABAŞI Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Sibel TURAN Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Vahit TÜRK İstanbul Kültür Üniversitesi Prof. Dr. Aydın USTA Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Doç. Dr. Erbay ARIKBOĞA Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Berrin AKGÜN YÜKSEKLİ Balıkesir Üniversİtesi Yrd. Doç. Dr. Aytuğ ARSLAN Katip Çelebi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ruken ASLAN Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Yıldız AYDIN Namık Kemal Üniversitesi Yrd Doç. Dr. Ebru Zümrüt BOYACIOĞLU Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Şükrü Öner DİNÇ Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Levent DOĞAN Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ceyda GÜLER Mimar Sinan Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Gökhan ILGAZ Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Nergiz ÖZKURAL KÖROĞLU Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Kader ÖZLEM Trakya Üniversitesi

9 Doç.Dr. Bahatttin ÇELİK Ardahan Üniversitesi Doç. Dr. Emine ERATAY Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Doç. Dr. Burak GÜMÜŞ Trakya Üniversitesi Doç. Dr. Sena Gürşen OTACIOĞLU Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Ayhan UÇAK Trakya Üniversitesi Doç.Dr. Anıl YILMAZ İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Selda UCA ÖZER Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Latif PINAR Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Banu YAMAN Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Deniz YAVUZ Trakya Üniversitesi Yrd. Doç. Funda NALBANTOĞLU YILMAZ Nevşehir Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Murat YORULMAZ Trakya Üniversitesi

10 İÇİNDEKİLER / CONTENTS Sultan SÖKMEN, Filiz Nurhan ÖLMEZ (1-22) Bitlis Yöresi Cicim Dokumaları Cicim Weaving in Bitlis Region Osman AKHAN, Ali YALÇIN (23-46) Sosyal Bilgiler Öğretim Programlarında Çokkültürlü Eğitimin Yeri The Place of the Multi - Cultural Education in the Social Studies Programs Mehmet YAVUZ, Hasan ÖZGÜR (47-67) Otistik Spektrum Bozukluğu Olan Öğrencilerle Çalışan Öğretmenlerin Mesleki Tükenmişlik Düzeylerinin İncelenmesi The Investigation of Professional Burnout Level of Teachers Working with Students with Autistic Spectrum Disorder Efkan CANŞEN (69-81) Avusturya Sosyalizmi nin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi The Rise and Development of Austrian Socialism İbrahim KAMİL (83-107) Enver Paşa nın Birinci Dünya Savaşı Sırasında Balkanları Teftişi ile İlgili Bilinmeyen İki Belge Two Unknown Documents Concerning Enver Pasha s Balkan Inspection During the First World War Muharrem ÖZDEN ( ) Bilecik Ağzında Görülen Deyimler Üzerine Bir Değerlendirme An Evaluation on Idioms Common in Bilecik Accent Tülay ÇİVİCİ ( ) İş Doyumu, Demotivasyon Faktörleri Ve Tükenmişlik Arasındaki İlişki: Mimarlar Üzerine Bir Araştırma The Relationship Between Job Satisfaction, Demotivation Factors and Burnout: A Research in Architects

11 Harun GÖÇERLER, Hikmet ASUTAY ( ) Yazınsal Bir Ürün Olarak Sesli Kitapların Okuma Derslerindeki Etkililiği Ve Kullanılabilirliği The Effectiveness and Availability of Audio Books in Reading Courses as a Literary Product Mustafa Acar ( ) Sozialstruktur und Wahlverhalten von Türken in Deutschland Almanya da Türklerin Sosyal Yapısı ve Seçmen Davranışı Emre KALAY ( ) Ülke İncelemesi: Slovenya Country Profiling: Slovenia Emirhan KAYA ( ) Avrupa Birliği nin Son Genişlemesi ve Balkan Üyeleri The Last EU Enlargement and Its Balkan Members Hakan Yaş, Sedef Zeyrekli Yaş, Yasin Usta ( ) Edirne Kent Merkezi nde Seçmenlerin Yerel Siyasete Katılımı Participation to Local Politics by Urban Voters in Edirne Central District Akın BİNGÖL ( ) Kars Müzesinde Bulunan Bronz Urartu Çıngırakları Urartian Bronze Bells in Kars Museum Özcan KARAASLAN, Derya KARAASLAN ( ) Otizmli Çocukların Tıbbi Tanılama Sürecinde Yeralan Uzman Doktorların Tanılamaya İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi Investigtion of Diagnostic Process Through the Opinions of the Medical Doctors Who Diagnose Children with Autism Meral BATUR ÇAY ( ) Türk Resminde Portre Konulu Eserlerde Sembol The Symbols on the Portrait Painting in Turkish Paintings Meltem OKUR DİNÇSOY, Özgür TAŞDEMİR ( ) Üniversite Öğrencilerinin Ekonomik Kalkınma Algılarının Analizi Analysis for Perceptions of University Students on Economic Development Tanju GÜDÜK ( ) Destinasyon Kişiliği Konusunda Yapilan Araştirmalara Yönelik Kavramsal Bir Değerlendirme A Conceptual Evaluation on Destination Personality Studies

12 Hülya GÜVENÇ, Canan KOÇ ( ) Ortaokul Öğrencilerinin Etkin Katılımı ve Yardım İsteme Eğilimleri Middle School Students Engagement&Disaffection And Help-Seeking Tendencies Çisem ÖNVER ZAFER ( ) W.A.Mozart ın Sol Major ve Re Major Flüt Konçertolarına Genel Bir Bakış An Overview of W.A. Mozart s G Major and D Major Flute Concertos Ömer Soner HUNKAN ( ) Türk Hakanlığı (Karahanlılar)'nın Dinî Siyaseti'nde Mâturîdî Âlimlerin Rolü The Role of Maturidi Scholars In The Religious Policy Of Turkish Khanate (Qarakhanids) Kübra YILDIRIM Demet EROL ( ) Rekabet ve Değer Zinciri Çerçevesinde Lojistik Kümelenme Örnekleri Olarak Singapur Lojistik Kümelenmesi ve Ankara Lojistik Üssü Singapore Logistics Cluster and Ankara Logistics Base As The Examples Of Logistics Clusters In The Framework Of Competition and Value Chain Trakya Sosyal Bilimler Dergisi Yayın İlkeleri ( ) Publication Principles of Trakya Social Sciences Journal

13

14 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 1 BİTLİS YÖRESİ CİCİM DOKUMALARI * CİCİM WEAVING IN BİTLİS REGION Sultan SÖKMEN ** Filiz Nurhan ÖLMEZ *** Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Cicimler yüzü ve tersi farklı görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında süsleme yapmak için üçüncü bir iplik kullanılan dokumalardır. Cicimler halk arasında cecim, cacım, çalma, çelme gibi değişik adlarla ifade edilir. Bitlis yöresinde de cicime cacım denilmektedir. Bitlis yöresinde iki farklı cicim çeşidi görülmektedir. Bunlar; atkı yüzlü cicimler ve çözgü yüzlü cicimlerdir. Yörede yaygın olarak çözgü yüzlü cicim dokunmuştur. Atkı yüzlü cicimlere nadir olarak sadece camilerde rastlanılmaktadır. Çözgü yüzlü cicimlerde sadece atkı ve çözgü ipliği kullanılmış, desen ipliği kullanılmamıştır. Desen çözgü ile oluşturulduğu için çözgü yüzlü cicim ismini almıştır. Bu makalede, geçmişten günümüze önemli bir dokumacılık merkezi olan Bitlis yöresinde dokunan cicimlerin teknik, renk, desen ve kompozisyon özellikleri bakımından incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda alan araştırması yöntemlerinden yüz yüze görüşme ve gözleme dayalı araştırma yöntemleri kullanılarak Bitlis il ve ilçelerinde çalışma yürütülmüştür. Yapılan alan araştırmasında incelenen cicim örneklerinden 10 tanesinin teknik, renk, desen ve motif özelliklerini içeren bilgi formları, fotoğraf ve motif çizimleri ile birlikte makaleye eklenmiştir. Makalede verilen cicimlerin üçü yolluk, ikisi torba, ikisi namazlık, biri yastık, biri yaygı, biri de yük örtüsü amaçlı dokunmuş olup hammaddeleri yün, kıl ve orlon ipliktir. Çalışma sonucunda atkı yüzlü cicim dokumalarının uzun yıllar önce bırakıldığı, çözgü yüzlü cicim dokumalarının ise yakın zamanlara kadar yapıldığı ancak günümüzde onun da tamamen bırakıldığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bitlis dokumacılığı, Bitlis cicimleri, atkı yüzlü cicimler, çözgü yüzlü cicimler, cacım. ABSTRACT: Cicims, different appearences in two sided, are weavings in which the third thread is used for ornamentation except weft and warp. Cicims are meaned in different types such as cecim, cacım, çalma, çelme in society. Cacım is meaned for cicim In Bitlis area. There are two different kinds of cicims in the * Bu makalede Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri D-12 nolu proje tarafından desteklenen Bitlis Yöresi El Dokumacılığı adlı sanatta yeterlik tezinin verilerinden yararlanılmıştır. ** Yrd.Doç., Bitlis Eren Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, ultan.sokmen@hotmail.com *** Prof.Dr., Ahi Evran Üniversitesi, Neşet Ertaş Güzel Sanatlar Fakültesi, fnozan@hotmail.com

15 2 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) province of Bitlis. These are weft face and warp face cicims. Mostly warp-faced cicims are done in the territory. Weft-faced cicim are rarely found in mosques. For warp-faced cicims, weft and warp is used except pattern thread. Since pattern is combined with warp, it is called warp faced cicim. In this article, it is aimed examine cicim woven in terms of techniques, color, design and composition features in Bitlis which is an important weaving centre from past to present. For this purpose, using the research method of face to face interviews and observational research methods study was carried out in the province of Bitlis and districts. In the field study ten cicim samples, studied in the field area in different aspects such as technique, colour, pattern aspects, fact sheets with photographs and pattern drawings are added to the article. The cicims in the article are made of wool, animal hair and orlon three of which are runner veavings, two are pouches, two are prayer rugs, one is pillow, one is big weaving and one is storage cover. As a result of study, weftfaced the cicim weaving was dropped many years ago and the warp-faced cicim weaving is done until recently but today it was determined that left its completely. Key Words: Bitlis weaving, Bitlis cicims, weft-faced cicims, warp-faced cicims, cacım. GİRİŞ Geleneksel sanatlarımızdan biri olan dokumacılık sanatı tarih boyunca Anadolu insanının günlük yaşamında vazgeçemediği bir yere sahip olmuştur. Bitlis yöresi geçmişten günümüze değin yaşatılan önemli dokuma merkezlerinden biridir. Yöre halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Hayvancılık ve buna bağlı olarak yünün fazlalığı, yüne dayalı olan el sanatlarında, özellikle de dokumalarda büyük çeşitlilik göstermiştir. Yöre insanı ihtiyacını karşılamak için farklı dokumalar üretmiştir (Hatipoğlu, 2006:329). Cicim dokumacılığı da bunlardan biridir. Cicim, Türkçe bir kelime olup halk arasında cicim, cecim, cacım, çalma ve çelme gibi değişik adlarla ifade edilmektedir (Yıldırım, 2011:457). Cicim kelimesinin, cici, sevimli şey kelimesinden aidiyet eki olarak türediği düşünülmektedir (Acar, 1982:65). Bitlis yöresinde de cicime cacım denilmektedir. Cicimler yüzü ve tersi ayrı görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında yüzeyde süsleme yapmak amacıyla ya bir ya da birden fazla sayıda bazı teknikerlerin deyişiyle desen ipliği kullanılarak dikey tezgâhlarda yapılan dokumalardır (Barışta, 1998:119). Bu tip cicimler atkı yüzlü cicimlerdir. Bitlis yöresinde atkı yüzlü cicimlere nadir olarak sadece camilerde rastlanılmaktadır. Bitlis yöresinde yaygın olarak çözgü yüzlü cicim dokunmuştur. Bu cicimlerde sadece atkı ve çözgü ipliği kullanılmış, desen ipliği kullanılmamıştır. Desen çözgü ile oluşturulduğundan bu tip cicimlere çözgü yüzlü cicim adı verilir.

16 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 3 Cicim, dokuma tekniği bakımından kilimlerden farklı bir özelliğe sahiptir. Kilimlerde ön ve arka yüz yaklaşık olarak aynı görüntüye sahipken, cicim teknikli dokumalarda dokumanın ters tarafı iplik atlamaları ve kesintiler nedeniyle karışık ama hoş bir görüntüye sahiptir (Akbil, 1977:14). Bilinen cicimler genellikle atkı yüzlüdür ve literatürde yapılan sınıflandırmalarda çözgü yüzlü cicime yeterince yer verilmemektedir. Bu durumu Görgünay (1994) şu şekilde belirtmektedir yılından bu yana yerli ve yabancı yayınlarda, sadece tek bir cecim türü tanıtılmış, öteki cecim türleri araştırılmamış olduğu için olacak ki, bilinmemiştir. Yakın zamana kadar, literatürde tanıtılmış olan ve okullarda bugün de cecim denildiği zaman ilk akla gelen dokuma, sarma motifli cecimdir. Bu cecim, Çanakkale den Kars a Anadolu nun her tarafında yapılmıştır. Fakat bunun yanında, yine Anadolu nun pek çok yerinde dokunmuş olan cecimler de vardır. Bunlar, çözgü yüzlü dokumalardır (Görgünay, 1994:29). Görgünay ve Akansel (1999) cecimleri; sarma yanışlı cecim, düz atkı yüzlü cecim, bezayağı dokuma cecim ve çözgü yüzlü cecim şeklinde sınıflandırmışlardır (Görgünay ve Akansel, 1999:162). Bu makalede, Bitlis yöresi cicim dokumaları, atkı yüzlü ve çözgü yüzlü cicimler olmak üzere iki başlık altında incelenecek, araştırma kapsamına giren cicim dokumaları teknik, renk, motif ve desen özellikleri bakımından ele alınacaktır. MATERYAL ve YÖNTEM Araştırma 17 Mayıs - 18 Temmuz 2012 tarihleri arasında Bitlis il merkezi ve ilçelerinde yürütülmüştür. Araştırma materyalini yörede tespit edilmiş olan cicim dokumaları, dokumalarda kullanılan araç ve gereçler, çekilmiş fotoğraflar ve bu konudaki yazılı kaynaklar oluşturmuştur. Araştırmada, alan araştırması yöntemlerinden yüz yüze görüşme ve gözleme dayalı araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Tespit edilen cicimlerin teknik, renk, desen ve motif özellikleri gözleme dayalı saha çalışma yöntemi ile incelenmiştir. Örneklerin fotoğrafları çekilmiş, dokuma tekniği, dokuma türü, boyutları, atkı ve çözgüde kullanılan malzemeler, kullanılan renk, desen ve motif özelliklerini tespit etmek amacıyla bilgi formları düzenlenmiş, motif çizimleri yapılmıştır. Toplanan veriler uygun istatistik yöntemleriyle analiz edilerek tanıtıcı istatistik tablolarıyla verilmiştir.

17 4 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) BULGULAR 1. Cicim Dokumada Kullanılan Araç ve Gereçler Bitlis yöresinde cicim dokumaları yer tezgâhlarında yapılır. Cicim tezgâhlarında, varangelen ve gücü ağaçları, ipler arasına birbirine ters gelecek şekilde bir alttan bir üstten geçirilerek ipleri birbirinden ayırma görevi yaparak dokuma işlemine yardımcı olur. Gücünün üzerine yerleştiği iki adet, uzun, ağız kısmı açık ağaç parçaya ayak denir. Dokuma sırasında atkıyı sıkıştırmak için kullanılan malzemeye kirkit ya da kerkit denir. Yörede çoğunlukla demirden yapılan kirkitler kullanılmaktadır. Cicim dokumalarında üzerine ip dolanıp atkı atılmasını kolaylaştıran yaklaşık 30 cm uzunluğunda mekik çubuğu, belirli çözgülere takılıp desen oluşmasını sağlayan nakış çubuğu ve varangelenle ağızlığı değiştirip sabitleyerek atkının çözgünün arasından kolay geçmesini sağlayan kılıç kullanılır (Çizim 1) (M. Çoban ile sözlü görüşme, 17 Mayıs 2012). Şekil 1 de Hizan ilçesinin Gökay köyünde karşılaştığımız ve çalışmamız için örnek dokuma yapılan cicim tezgâhı görülmektedir. Şekil 1. Cicim Tezgâhı Çizim 1. Cicim Tezgâhı Çizimi

18 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 5 Cicim dokumalarda çoğunlukla koyunyününün kullanıldığı görülmekle birlikte nadiren de olsa kıl iplik kullanılan dokumalar da görülmektedir. Yakın geçmişte dokumalarda orlon iplerin tercih edildiği görülmüştür. 2. Cicim Dokumasının Yapılışı Cicim dokuma tekniğinde, dokumanın yüzeyinde iğne ile işlenmiş gibi kabarık desenler oluşur. Atkı yüzlü cicim dokumalarında desenler oluşturulurken desen iplikleri belli bir sırayı takip eder. Atkı ipliği atıldıktan sonra yapılacak desene göre desen ipliği, bir veya daha fazla çözgü ipliği atlatılarak istenen desen oluşturulur. Her desen sırasından sonra araya bir sıra atkı atılır. Yörede cicim dokunurken kopmaması için bükülmüş iki katlı iplik kullanılır. Çözgülerin renkleri, dokumanın desenine göre ayarlanır. Dikey eksende birbirine paralel şekilde uzanan şeritlerin bazıları düz, bazıları desenlidir. Desenli şeritlerde iki renk kullanılır. Örneğin kırmızı ve beyaz renk kullanılacaksa çözgü çözülürken tezgâha bir kırmızı, bir de beyaz ip dolanır. İp dolama işlemi bittikten sonra gücü ve varangelen takılır. Dokuma yapılırken bu renkli şeritlerde varangelen ve gücü sayesinde ağızlık değişirken kırmızı alta geçer ve görünmez, beyaz görünür, bir sonraki sırada beyaz alta geçer ve görünmez, kırmızı görünür (K1). Cicimlerde desen oluşturma aşamaları şöyledir; 1- Deseni oluşturan ipler çift alınarak altından nakış çubuğu geçirilir. 2- Varangelen yaklaştırılır ve iplerin ayrılması sağlanır. 3- Nakış çubuğu geri itilip oradan kılıç geçirilir ve ağızlık açılır. 4- Açılan ağızlıktan mekik çubuğu geçirilerek kirkitlenir. 5- Kılıç çıkarılır. 6- İtilen nakış çubuğu yaklaştırılır. 7- Varangelen geri itilerek gücülerin ayırdığı ipler ortaya çıkarılır. 8- Nakış çubuğu geri itilip oradan kılıç geçirilir ve ağızlık açılır. 9- Açılan ağızlıktan mekik çubuğu geçirilerek kirkitlenir. 10- Nakış çubuğu çıkartılır (M. Çoban ile sözlü görüşme, 17 Mayıs 2012 ). 3. Atkı Yüzlü Cicimler Cicim, atkı ve çözgü ipliklerinin yanı sıra renkli desen ipliklerinin kullanıldığı bir düz dokuma yaygı türüdür. Düz ve bezayağı dokuma veya atkı yüzlü dokuma zeminler üzerine ince çizgiler halinde sarma işlemesini

19 6 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) andıran bir görünüşte olduğu için çoğunlukla halk arasında, düz zeminli dokuma üzerine sonradan iğne ile işlenen bir yaygı türü diye bilinir (Acar, 1982:55). Bitlis yöresinde tespit edilen atkı yüzlü cicimler, örnekler halinde ele alınmış, cicimlerin teknik, renk, motif ve desen özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiş ve tablolar halinde verilmiştir Atkı Yüzlü Cicim Örnekleri Araştırmada 4 ü cicim yolluk, 1 i cicim yaygı, 1 i de cicim yastık olmak üzere 6 adet atkı yüzlü cicim tespit edilmiştir. Bu cicimlerden 3 yolluk, 1 yaygı ve 1 yastık örneği, fotoğrafları, motif çizimleri ve bilgi formlarıyla birlikte çalışmaya eklenmiştir. Örnek 1 Şekil 2. Cicim yolluk Çizim 2. Cicim yolluk motif çizimi

20 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 7 Tablo 1: Örnek 1/Şekil 2 de Verilen Cicim Yolluğa Ait Veriler Örnek 1 / Şekil 2 Bulunduğu Yer Ahlat Otluyazı Köyü Hasan Bey Camisi Kullanım Amacı Yolluk Dokuma tekniği Atkı Yüzlü Cicim Boyut (en x boy) 88 x 300 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün, Üçüncü İplik: Yün Kalite 40 x 160 Renkler Beyaz, siyah, kırmızı, yeşil, turuncu, mavi Desen ve Motif Cicim yolluğun zemini, enlemesine yerleştirilmiş Özelliği ince ve kalın bordür bantlarından oluşur. Kalın bordürlerde, sık motifli cicim tekniğinde göl motifleri, ince bordürlerde ise seyrek motifli cicim tekniğinde çengel motifleri yer alır. Göl motiflerinin içinde akrep motifi yer almaktadır. Örnek 2 Şekil 3. Cicim yolluk Çizim 3. Cicim yolluk motif çizimi

21 8 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) Tablo 2: Örnek 2/Şekil 3 te Verilen Cicim Yolluğa Ait Veriler Örnek 2 / Şekil 3 Bulunduğu Yer Güroymak Değirmen Köyü Camisi Kullanım Amacı Yolluk Dokuma tekniği Atkı Yüzlü Cicim Boyut (en x boy) 150 x 370 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün, Üçüncü İplik: Yün Kalite 40 x 140 Uygulanan Sık motifli cicim Renkler Sarı, turuncu, kırmızı, mavi, yeşil, siyah, beyaz Desen ve Motif Cicimin zemininde dikey eksende yerleştirilmiş 9 Özelliği adet göl motifi yer alır. Göl motifleri, iç içe geçmiş akrep motifleriyle oluşturulmuştur. Bordürde ise çengel ve göz motifleri yer alır. Örnek 3 Şekil 4. Cicim yaygı Çizim 4. Cicim yaygı motif çizimi

22 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 9 Tablo 3: Örnek 3/Şekil 4 de Verilen Cicim Yaygıya Ait Veriler Örnek 3 / Şekil 4 Bulunduğu Yer Ahlat Yoğurtyemez Köy Camisi Kullanım Amacı Yaygı Dokuma tekniği Atkı Yüzlü Cicim Boyut (en x boy) 126 x 330 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün, Üçüncü İplik: Yün Kalite 40 x 130 Uygulanan Sık motifli cicim Renkler Kırmızı, siyah, beyaz, yeşil, sarı Desen ve Motif İki parça halinde sık motifli cicim tekniğiyle Özelliği dokunan cicimin zemini, dikey eksende yan yana yerleştirilen birbirine paralel iki sıra halinde sekiz adet göl motifiyle süslenmiştir. Örnek 4 Şekil 5. Cicim yolluk Çizim 5. Cicim yolluk motif çizimi

23 10 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) Tablo 4: Örnek 4/Şekil 5 te Verilen Cicim Yolluğa Ait Veriler Örnek 4 / Şekil 5 Bulunduğu Yer Bitlis Şerefiye Camisi Kullanım Amacı Yolluk Dokuma tekniği Atkı Yüzlü Cicim Boyut (en x boy) 70 x 310 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün, Üçüncü İplik: Yün Kalite 40 x 120 Uygulanan Sık motifli cicim, seyrek motifli cicim Renkler Sarı, turuncu, kırmızı, yeşil, siyah, beyaz Desen ve Motif Cicim yolluğun zemini enlemesine yerleştirilmiş Özelliği ince ve kalın bordür bantlarından oluşur. Kalın bordürlerde, sık motifli cicim tekniğinde göl motifleri yer almaktadır. Göl motifinin birinin göbeği akrep motifi ile diğerinin göbeği ise koçboynuzu motifiyle süslenmiştir. Kalın bordürde göl motiflerinin dışında kalan yerler de koçboynuzu motifleriyle doldurulmuştur. İnce bordürlerde ise seyrek motifli cicim tekniğinde suyolu ve çengel motifleri yer alır. Örnek 5 Şekil 6. Cicim yastık Çizim 6. Cicim yastık motif çizimi

24 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 11 Tablo 5: Örnek 5/Şekil 6 da Verilen Cicim Yastığa Ait Veriler Örnek 5 / Şekil 6 Bulunduğu Yer Ahlat Yuvadamı Köyü Kullanım Amacı Yastık Dokuma tekniği Atkı Yüzlü Cicim Boyut (en x boy) 48 x 84 cm Malzeme Atkı: Kıl, Çözgü: Kıl, Üçüncü İplik: Yün Kalite 30 x 140 Uygulanan Cicim, kilim Renkler Siyah, beyaz, krem Desen ve Motif Özelliği Cicim yastığın zemini enlemesine iki krem renkli şeritle iki kısma ayrılmış, bu kısımlar, siyah renkli kıl iplikleriyle dokunan zemin üzerine beyaz renkli yün iplikleriyle dokunmuş pıtrak ve muska motifleriyle süslenmiştir. 4. Çözgü Yüzlü Cicimler Atkıların, çözgüler tarafından tamamen gizlendiği bu dokuma türünde, dokumanın yüzeyi ve desenler çözgü ipliklerinden oluşur. Bu sebeple, bu dokuma çözgü yüzlü olarak bilinir ve kılıç sistemiyle dokunur (Görgünay, 1994:29). Çözgü yüzlü cicimler Bitlis yöresinde cecim ya da cacım olarak adlandırılır cm en ve m uzunlukta yer tezgâhında dokunan cicim kullanılacak yerin büyüklüğüne göre kesilir, parçalar birbirine cicim dikişi denilen muşabak tekniği ile birleştirilir. Dokumanın kesilen ve pürüzlü olan iki kenarı kıvrılır, kıvrılan bu kenarlar çapraz dikişle temizlenir (Görgünay, 1987:141). Görgünay (1990), çözgü yüzlü cicimleri farklı dokuma tekniklerinden dolayı; 1) Tek taraflı, kabarık motifli çözgü yüzlü cecim, 2) Tek taraflı düz dokuma görünüşlü ve tersi atmalı olan çözgü yüzlü cecim, 3) İki taraflı düz dokumalı çözgü yüzlü cecim, 4) İki taraflı, kabarık nakışlı (nakışları renkli) çözgü yüzlü cecim, 5) İki taraflı kendinden çözgü yüzlü cecim olmak üzere beş gruba ayırır (Görgünay, 1990:258). Bitlis te özellikle Ahlat, Adilcevaz, Tatvan ve Hizan ilçelerinde tek taraflı kabarık motifli çözgü yüzlü cicim örnekleri görülmektedir. Yörede dokunan cicimler namazlık, heybe, torba ve yük örtüsü amaçlı dokunmuştur.

25 12 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) 4.1. Çözgü Yüzlü Cicim Örnekleri Araştırmada 11 i cicim yük örtüsü, 10 u cicim torba, 5 i cicim heybe, 4 ü de cicim namazlık olmak üzere toplam 30 adet çözgü yüzlü cicim tespit edilmiştir. Bu cicimlerden 2 namazlık, 2 torba ve 1 yük örtüsü örneği, fotoğrafları, motif çizimleri ve bilgi formlarıyla birlikte çalışmaya eklenmiştir. Örnek 6 Şekil 7. Cicim yük örtüsü Çizim 7. Cicim yük örtüsü motif çizimi

26 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 13 Tablo 6: Örnek 6/Şekil 7 de Verilen Cicim Yük Örtüsüne Ait Veriler Örnek 6 / Şekil 7 Bulunduğu Yer Hizan Kapısuyu Köyü Kullanım Amacı Yük Örtüsü Dokuma tekniği Çözgü yüzlü cicim Boyut (en x boy) 140 x 140 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün Kalite 110 x 40 Uygulanan Çözgü yüzlü cicim Renkler Siyah, beyaz, sarı, kırmızı, pembe Desen ve Motif Cicim yük örtüsünün deseni dikey eksende yan Özelliği yana yerleştirilmiş bordür bandı şeklindedir. Dört parça olarak dokunup dikişle birleştirilen cicimde bordürlerin içi göz, çengel, çapraz, muska ve kelebek motifleriyle süslenmiştir. Örnek 7 Şekil 8. Cicim torba Çizim 8. Cicim torba motif çizimi

27 14 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) Tablo 7: Örnek 7/Şekil 8 de Verilen Cicim Torbaya Ait Veriler Örnek 7 / Şekil 8 Bulunduğu Yer Hizan Horozdere Köyü Kullanım Amacı Torba Dokuma tekniği Çözgü yüzlü cicim Boyut (en x boy) 55 x 52 cm Malzeme Atkı: Orlon, Çözgü: Orlon Kalite 100 x 40 Uygulanan Çözgü yüzlü cicim Renkler Siyah, beyaz, kırmızı, turuncu, pembe, mor Desen ve Motif Cicimin deseni dikey eksende yan yana Özelliği yerleştirilmiş bordür bandı şeklindedir. İki parça halinde dokunduktan sonra dikilerek birleştirilen cicimde bordürlerin içi muska, baklava ve elibelinde motifleriyle süslenmiştir. Örnek 8 Şekil 9. Cicim torba Çizim 9. Cicim torba motif çizimi

28 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 15 Tablo 8: Örnek 8/Şekil 9 da Verilen Cicim Torbaya Ait Veriler Örnek 8 / Şekil 9 Bulunduğu Yer Hizan Gayda Köyü Kullanım Amacı Torba Dokuma tekniği Çözgü yüzlü cicim Boyut (en x boy) 38 x 36 cm Malzeme Atkı: Orlon, Çözgü: Orlon Kalite 90 x 60 Uygulanan Çözgü yüzlü cicim Renkler Turuncu, kırmızı, siyah, beyaz, mavi Desen ve Motif Cicimin deseni dikey eksende yan yana Özelliği yerleştirilmiş bordür bandı şeklindedir. Bordürlerin içi göz ve kelebek motifleriyle süslenmiştir. Torbanın ağız kısmına gelen saçaklar, sekizli örgü örülerek sarkıtılmış, torbanın sap kısmı ise çarpana dokuma tekniğiyle yapılmıştır. Örnek 9 Şekil 10. Cicim namazlık Çizim 10. Cicim namazlık motif çizimi

29 16 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) Tablo 9: Örnek 9/Şekil 10 da Verilen Cicim Namazlığa Ait Veriler Örnek 9 / Şekil 10 Bulunduğu Yer Adilcevaz Yukarı Süphan Köyü Camisi Kullanım Amacı Namazlık Dokuma tekniği Çözgü yüzlü cicim Boyut (en x boy) 141 x 142 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün Kalite 90 x 30 Uygulanan Çözgü yüzlü cicim Renkler Bordo, turuncu, sarı, yeşil, siyah, beyaz Desen ve Motif Cicim namazlığın deseni dikey eksende yan yana Özelliği yerleştirilmiş bordür bandı şeklindedir. Üç parça dokunup dikilerek birleştirilen cicimde bordürler elibelinde motifleriyle süslenmiştir. Örnek 10 Şekil 11. Cicim namazlık Çizim 11. Cicim namazlık motif çizimi

30 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 17 Tablo 10: Örnek 10/Şekil 11 de Verilen Cicim Namazlığa Ait Veriler Örnek 10 / Şekil 11 Bulunduğu Yer Ahlat Alakır köyü Kullanım Amacı Namazlık Dokuma Tekniği Çözgü yüzlü cicim Boyut (en x boy) 86 x 112 cm Malzeme Atkı: Yün, Çözgü: Yün Kalite 70 x 40 Uygulanan Çözgü yüzlü cicim Saçak Uzunluğu 16 cm Renkler Beyaz, turuncu, kırmızı, siyah Desen ve Motif Cecim namazlığın deseni boyuna şeritler Özelliği şeklindedir. İki parça halinde dokunup dikilerek birleştirilen cicimin bir parçasında yörede makas olarak adlandırılan yaba motifleri, diğer parçasında ise göz, çengel ve kelebek görülmektedir. DEĞERLENDİRME Araştırmada kapsamında incelenen cicimlerin teknik, renk, desen ve motif özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiş, atkı yüzlü ve çözgü yüzlü cicimlere ait istatistiki bilgiler ayrı başlıklar halinde verilmiştir. 1. Atkı Yüzlü Cicimlerin Teknik, Renk, Desen ve Motif Özellikleri Araştırmada altı adet atkı yüzlü cicim incelenmiştir. İncelen atkı yüzlü cicimlerin 5 tanesinin atkı, çözgü ve desen ipliği yün iken bir tanesinin atkı ve çözgüsü kıl, desen ipliği ise yün ipliktir. Çalışmada verilen örneklerden iki tanesi sık motifli cicim tekniğinde (Örnek 2 ve 3), bir tanesi kilim, sık motifli cicim ve seyrek motifli cicim tekniğinde (Örnek 1), bir tanesi sık motifli cicim ve seyrek motifli cicim tekniğinde (Örnek 4), bir tanesi de kilim ve cicim tekniğinde (Örnek 5) dokunmuştur. Atkı yüzlü cicimlerin bazılarında saçak bırakıldığı görülürken, bazılarında ise saçak bırakılmamıştır.

31 18 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) En (cm) Boy (cm) Tablo 11: Atkı Yüzlü Cicimlerin Bazı Teknik Özellikleri Ölçütler Atkı Sıklığı (10cm/tel) Çözgü Sıklığı (10cm/sıra) Cicim Yolluk Cicim Yaygı Cicim Yastık N x Sx 102,66±41, 126,00 48,00 Min 70,00-126,00-48,00- x Sx 326,66±37, 330,00 84,00 Min 300,00-330,00-84,00- x Sx 36,66 ± 40,00 30,00 Min 30,00-40,00-30,00- x Sx 146,66 ± 130,00 140,00 Min-Max 140,00-160,00 130,00-130,00 140,00-140,00 Tablo 11 incelendiğinde atkı yüzlü cicim yollukların en değerlerinin min. 70, max. 150 cm, boy değerlerinin min. 300, max. 370 cm olduğu; 10 cm deki atkı sıklıklarının min. 30, max. 40 tel olduğu; 10 cm deki çözgü sıklıklarının ise min. 140, max.160 sıra olduğu görülmektedir. Tablo 12: Atkı Yüzlü Cicimlerde Kullanılan Renkler Renkler (N) Adet Siyah 6 100,00 Beyaz 6 100,00 Kırmızı 5 83,33 Yeşil 5 83,33 Turuncu 4 66,67 Sarı 3 50,00 Mavi 3 50,00 Pembe 1 16,67 Krem 1 16,67 Bordo 1 16,67 N: 6 * % ler N üzerinden hesaplanmıştır. %

32 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 19 İncelen atkı yüzlü cicimlerin tamamında siyah ve beyaz renkleri kullanılmıştır. Bunların dışında %83,33 ile kırmızı, %83,33 ile yeşil, %66,67 ile turuncu, %50 ile sarı, %50 ile mavi, %16,67 ile pembe, %16,67 ile krem, %16,67 ile bordo kullanılan diğer renklerdir (Tablo 12). Bitlis yöresinde örneklerine sadece camilerde rastladığımız atkı yüzlü cicimlerin büyüklü küçüklü enine şeritler halinde desenli örnekleri olduğu gibi göl desenli örnekleri de mevcuttur. Yörede küçük motiflerin bir araya gelerek oluşturdukları madalyon şeklindeki motiflere göl denilmektedir. Göl desenli örneklerde göl motifleri zemine dikey eksende tek sıra halinde ya da zeminde diyagonal şekilde yerleştirilmiştir. Göl motiflerinin içi genelde akrep ve koçboynuzu motifleriyle doldurulmuştur. Büyüklü küçüklü enine şeritler halinde desenli dokunmuş örneklerde büyük şeritlerde göl motifleri, küçük şeritlerde çengel ve suyolu motifleri görülmüştür. 2. Çözgü Yüzlü Cicimlerin Teknik, Renk, Desen ve Motif Özellikleri Araştırmada 30 adet çözgü yüzlü cicim incelenmiş, 5 tanesi çalışmada verilmiştir. Verilen örneklerin üç tanesinin atkı ve çözgüsü yün iplik (Örnek 6, 9 ve 10), iki tanesinin ise atkı çözgüsü orlon ipliktir (Örnek 7 ve 8). Çözgü yüzlü cicimlerin bazılarında saçak bırakıldığı görülürken, bazılarında ise saçak bırakılmamıştır. Tablo 13. İncelenen Çözgü Yüzlü Cicimlerin Bazı Teknik Özellikleri Ölçütler Cicim Yük Örtüsü Cicim Torba Cicim Heybe Cicim Namazlık N En (cm) x 153,3 47,20 39,20 78, M 115,0 35,00-32,00-67, Boy (cm) x 163,5 49,90 110,2 107 M 140,0 36,00-101,0 94, Atkı Sıklığı x M 102,7 70,00 104,0 90,00-96,00 80, , (10cm/tel) Çözgü Sıklığı (10cm/ x 36,36 43,00 36,00 45, M 30,00 40,00-30,00-30, Tablo 13 incelendiğinde çözgü yüzlü cicimlerin en değerlerinin yük örtülerinde min. 115, max. 190 cm, torbalarda min. 35, max. 55 cm, heybelerde min. 32, max. 43 cm, namazlıklarda min. 67, max. 91 cm olduğu; boy değerlerinin ise yük örtülerinde min. 140, max. 203 cm, torbalarda min.

33 20 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) 36, max. 63 cm, heybelerde min. 101, max.120 cm, namazlıklarda min. 94, max. 127 cm olduğu görülmektedir. İncelenen çözgü yüzlü cicimlerin 10 cm deki atkı sıklık değerlerinin yük örtülerinde min. 70, max. 120 tel, torbalarda min. 90, max. 110 tel, heybelerde min. 80, max. 110 tel, namazlıklarda min. 70, max. 110 tel olduğu; 10 cm deki çözgü sıklık değerlerinin ise yük örtülerinde min. 30, max. 50 sıra, torbalarda min. 40, max. 60 sıra, heybelerde min. 30, max. 40 sıra, namazlıklarda min. 30, max. 60 sıra olduğu görülmektedir (Tablo 13). Tablo 14. Çözgü Yüzlü Cicimlerde Kullanılan Renkler Renkler Adet (N) % Siyah ,00 Beyaz 23 76,67 Yeşil 22 73,33 Turuncu 21 70,00 Kırmızı 20 66,67 Pembe 18 60,00 Sarı 11 36,67 Mavi 6 20,00 Mor 6 20,00 Bordo 6 20,00 Kahverengi 3 10,00 Yavru ağzı 2 6,67 N: 30 * % ler N üzerinden hesaplanmıştır. İncelen çözgü yüzlü cicimlerin tamamında siyah renk kullanılmıştır. Bunun haricinde %76,67 ile beyaz, %73,33 ile yeşil, %70 ile turuncu, %66,67 ile kırmızı, %60 ile pembe, %36,67 ile sarı, %20 ile mavi, %20 ile mor, %20 ile bordo, %10 ile kahverengi, %6,67 ile yavruağzı renkleri kullanılan diğer renklerdir (Tablo 14). Bitlis yöresinde dokunmuş çözgü yüzlü cicimlerde desen genelde dikey eksende birbirine paralel şekilde uzanan şeritler şeklindedir. Bu şeritlerin içleri çengel, çapraz, kelebek, göz, muska, baklava, eli belinde ve yaba motifleriyle süslenmiştir. SONUÇ Anadolu'nun birçok yöresinde olduğu gibi Bitlis yöresinde de geçmişten günümüze dokumacılık faaliyeti yaygın olarak yapılmıştır. Teknoloji gelişmeden önce insanlar halıdan kilime, giysiden ev gereçlerine

34 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (1-22) 21 kadar günlük hayatta kullandığı birçok gereci kendisi üretiyordu. Bitlis yöresinde halk kendi ürettikleri yün ve kılı kullanarak farklı dokumalar yapmışlardır. Bu dokumalardan birisi de yörede cacım olarak adlandırılan cicimdir. Cicimler atkı ve çözgü ipliği dışında desen ipliği kullanılarak yapılan dokumalardır. Bitlis yöresinde iki farklı cicim çeşidi görülmektedir. Bunlar; atkı yüzlü cicimler ve çözgü yüzlü cicimlerdir. Yapılan alan araştırmasında altı adet atkı yüzlü cicim, 30 adet de çözgü yüzlü cicim tespit edilmiştir. Makalede beş adet atkı yüzlü cicim, beş adet de çözgü yüzlü cicim örneği ele alınmış, ele alınan cicimler teknik, renk, motif ve desen özellikleri bakımından incelenmiştir. İncelenen atkı yüzlü cicimlerde sık motifli cicim, seyrek motifli cicim ve kilim tekniklerinin de uygulandığı görülmüştür. Makalede verilen cicimlerin üçü yolluk, ikisi torba, ikisi namazlık, biri yastık, biri yaygı, biri de yük örtüsü amaçlı dokunmuş olup hammaddeleri yün, kıl ve orlon ipliktir. İncelenen cicim örneklerinin teknik, renk, desen ve motif özelliklerine dair istatistiki bilgiler değerlendirme bölümünde verilmiştir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte maliyeti daha ucuz olan makine dokumalarının ortaya çıkmasıyla ve eskiye nazaran toplumun refah seviyesinin yükselmesiyle insanlar daha kolay ve zahmetsiz erişebilecekleri teknolojik ürünlere yönelmişler, üretilmesi zor ve zahmetli olan el dokumalarını terk etmişlerdir. Günümüzde yapılan araştırmalarda artık sadece yıl öncesi ve daha eski tarihli cicimlere rastlanmaktadır. Dokumacılık kültürü tamamen yok olmadan bu kültüre kamu kurumlarının destek sağlaması, açılacak olan kurslarla bu kültürü yaşatmaları gerekmektedir. Dokumacılığı öğrenenlere de pazarlama imkânı verilmeli, teşvik programlarıyla üretime devam etmeleri sağlanmalıdır. Aksi takdirde günümüzde yaşayan az sayıda dokumacıyla birlikte bu kültürde yok olup gidecektir. KAYNAKÇA Acar, Belkıs Balpınar. (1982). Kilim-Cicim-Zili-Sumak Türk Düz Dokuma Yaygıları, Eren Yayınları, İstanbul. Akbil, Fatma. (1977). Bergama Dokumaları Cicim-Sili, Türkiyemiz, S. 21, Ak Yayınları, İstanbul, s Barışta, H.Örcün. (1998). Türk El Sanatları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Sanat Eserleri Dizisi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara. Görgünay Kırzıoğlu, Neriman. (1987). Anadolu da Cecim Çeşitleri, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara, s

35 22 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (1-22) Görgünay Kırzıoğlu, Neriman. (1990). Kirkitli Dokumalarımızda Cecimlerimiz ve Van, Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (2-5Nisan 1990 Van), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları, Ankara, s Görgünay Kırzıoğlu, Neriman. (1994). Türk Halk Kültüründe Doğu Anadolu Dokumaları ve Giysileri, Türk Halk Kültürü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları No:7, Ankara. Görgünay Kırzıoğlu, Neriman ve Melda Akansel. (1999). Kaybolan Dokumalarımızı Kazanabilir miyiz?, 2000 li Yıllarda Türkiye de Geleneksel Türk El Sanatsal, Tarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s Hatipoğlu, Hurisel. (2006). Ahlat Yöresi Düz Dokumalarından Örnekler, I. Van Gölü Havzası Sempozyumu, İstanbul, s Yıldırım, Mustafa. (2011). Konya Alaaddin Camiinde Bulunan Cicim Örnekleri, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, s , ( ). Kaynak Kişiler K1. M. Çoban ile sözlü görüşme, 17 Mayıs 2012, Hizan, Bitlis.

36 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 23 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMLARINDA ÇOKKÜLTÜRLÜ EĞİTİMİN YERİ THE PLACE OF THE MULTI - CULTURAL EDUCATION IN THE SOCIAL STUDIES PROGRAMS Osman AKHAN Ali YALÇIN Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Çok kültürlü eğitim, birbirinden farklı kültürler barındıran dünyada öğrencileri ortak amaçlar için yaşamaya, öğrenmeye ve birlikte çalışmaya hazırlayan disiplinler arası bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Çok kültürlülüğün eğitim ve öğretim alanında yansıtılabileceği en uygun ders Sosyal Bilgiler dersidir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, geçmişten günümüze dek uygulanmış olan Sosyal Bilgiler öğretim programlarında çok kültürlü eğitime ne kadar ve ne şekilde yer verildiğini ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda (1961, 1962, 1968, 1988, 1993, 1998, 2005) yıllarına ait Sosyal Bilgiler öğretim programlarından doküman analizi yöntemiyle toplanmış olan veriler, içerik analizine tabi tutulmuştur. Sosyal Bilgiler öğretim programlarının genel amaçları ve kazanımları incelendiğinde, çok kültürlü eğitime ilişkin ifadelere, yenilenen her programda bir önceki programa göre daha fazla yer verildiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Çokkültürlülük, çokkültürlü eğitim, sosyal bilgiler programı ABSTRACT: The multi-cultural education is defined as an interdisciplinary process that enables students to live, learn and to work together for common purposes in the multi-cultural World. The most suitable course to incorporate multiculturalism into the education and teaching field is the social studies course. The aim of this research is to reveal how much and how the multi-cultural education has been studied in the social studies teaching programs that has been applied from past to present. In order to realize this aim, the data was collected from the social studies programs belonging to those which were applied in 1961, 1962, 1968, 1988, 1993, 1998 and 2005 years by the document analysis and then that data was exposed to the content analysis. When the general aims and gains of the social studies teaching programs were analysed, it was found out that the expressions related to the multi-cultural education have been mentioned more and more frequently in every program than the previous one. Keywords: Multiculturalism, multicultural education, social studies curriculum Öğrt. Gör., Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi ABD, osmanakhan38@hotmail.com Yüksek Lisans Öğrencisi, Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi ABD, alifuatyalcin35@gmail.com

37 24 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) GİRİŞ Günümüzde göçlerin yaratmış olduğu demografik yapı değişiklikleri, gelişmiş ve az gelişmiş bölgeler arasındaki pergelin açılması, kontrol edilemeyen dengesiz nüfus artışı ve değişen dünya içinde bireylerin ilgi alanlarındaki farklılaşma eğitim sistemini derinden etkilemektedir. Yaşanılan bu hızlı değişim sürecinde, bireyi hem çağın gerekleriyle donatmak hem de kültürel değerleri bireylere kazandırmak zorlu ve karmaşık bir süreç halini almıştır (Başbay, 2014). Bireyler arasındaki kültürel farklılık, bireyin düşünce, fikir, davranış ve tutumlarına yansımaktadır. Kültürel farklılıkları zenginlik olarak görülebilecek bir anlayışı geliştirmek ve bu konuda bireyleri yetiştirebilmek için programlı ve sistematik çalışmalar yapmak önemlidir (Yeşil, 2009). Bireylerin kültürel farklılıklar konusunda erken yaşlarda eğitilmesinin, onların gelecekte küresel toplumun etkili birer üyesi olarak yetişmelerinde yararlı olacağı düşünülmektedir. Ülkelerin farklı bireyleri ortak bir çatı altında birleştirme ve bu bireylerin farklılıkları ile oluşturdukları toplulukların arasındaki farklılıkları zenginlik olarak algılama süreci başlamıştır. Yani küreselleşen ve küçülen dünyada eskiye göre farklılaşan ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. İşte bu ilişkiler Çok kültürlülük adını almış ve sanat, felsefe, politika, sosyoloji gibi bilim alanlarından sonra eğitim alanına da girmiştir (Uyanık, 2014). Çokkültürlülük kavramı ilk olarak ABD de ortaya çıkmıştır. ABD nin coğrafi keşiflerle birlikte birçok farklı kültürden insanı barındırdığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca çeşitli kültürlerden bu ülkeye göç olmuş ve çokkültürlü bir toplum meydana gelmiştir lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri nde toplumsal çeşitliliğin artması, insan hakları hareketlerinin ve etnik azınlıkların ayrıca kadınların eşit hak ve olanak taleplerinin yoğunlaşması ile bu gruplara yönelik ırkçılığın, cinsiyetçiliğin ve baskının farkına varılması sonucunda 1970 lerde çokkültürlülük ve çeşitlilik kavramları ortaya çıkmıştır. Çokkültürlülük 1980 lerde ve 1990 larda bilimsel çalışmalara daha çok konu olmaya başlanan bir kavram olmuştur (Başbay ve Bektaş, 2009: Akt. Polat ve Kılıç, 2013). Son yıllarda, eğitimle ilgili çalışmalarda, çok kültürlü eğitim kavramının önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Tarım toplumundan, sanayi toplumuna, ardından bilgi toplumuna geçişin, yaşanan göç olaylarının ve ülkeler arasında oluşturulan birliklerin (Avrupa Birliği gibi) bu kavramın

38 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 25 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) önemini arttırdığı söylenebilir (Cırık, 2008). Fergeson a (2008) göre kültürel anlamdaki etkileşimler toplumsallaşma sürecinde yeni birtakım algıları da beraberinde getirmiştir. Farklı kültürlere mensup insanların bir arada yaşama ya da yaşayabilme becerisi ve bilincine sahip olması günümüz toplumlarının en büyük sorunlarından birisi haline gelmiştir. Bu sebeple toplumsallaşma sürecini yaşayan herkes, bir arada ve beraber yaşamayı ötekiler ve biz olarak öğrenebilmeli, bu öğrendiklerini de yaşama geçirebilmelidir. Gelişen ve değişen dünyada çeşitlilik ve farklılıklar artık bütünlüğü ve birlikteliği bozmaya yönelik tehdit edici unsurlar olarak değil aksine bir varlık ve zenginlik olarak nitelendirilebilmelidir. Birey, toplum ve devlet açısından bunu sağlayabilmenin en kolay yolu ise çok kültürlülük kavramını özümsemektir (Akt. Ünlü & Örten, 2013). Çok kültürlü toplumlar, vatandaşların çeşitliliğini yansıtan ve birleştiren ve onların bağlı olduğu ortak değer, ideal ve amaçlar bütününe sahip ulus devlet oluşturma sorunlarıyla yüzleşmektedir (Banks, 2013). Çokkültürlülük, ekonomik ve sosyal bileşenleri, eğitim, dil ve özel kurumsal mekanizmaları ile kültürel ve etnik çeşitliliğe sistematik olarak ve kapsamlı bir şekilde cevap vermektedir (Çiftçi ve Aydın, 2014: 198). Çok kültürlülük olgusunun eğitim boyutunu ifade eden çok kültürlü eğitim; farklı ırk, etnik yapı ve sosyal gruplardan gelen tüm öğrenciler için eşit eğitim fırsatları yaratma, okul ortamını değiştirme ve yeniden yapılandırmayı amaçlayan bir eğitim yaklaşımıdır (Banks ve diğ, 2001). Sultana ya (1994) göre, çok kültürlü eğitim; çok farklı kültürler barındıran dünyada öğrencileri ortak amaçlar için yaşamaya, öğrenmeye ve birlikte çalışmaya hazırlayan disiplinler arası süreç olarak tanımlanır. Bir başka tanıma göre çokkültürlü eğitim, demokratik değerleri ve amaçları, kültürel çoğulculuğu, sosyal adaleti ve öğrencilerin sosyal, kişisel ve entelektüel gelişimlerini temel alan eğitimdir (Nieto & Bode, 2011: Akt. Günay, Kaya ve Aydın, 2014: 146). Gay (1994: Akt. Demir, 2012: 1456), çok kültürlü eğitimin temel amaçlarını, (1) eğitimde eşitlik ve mükemmellik, (2) değerleri ve tutumları açıklama, (3) çok kültürlü sosyal yeterlik, (4) temel yetenek kazanımı, (5) kültürel ve etnik okuryazarlığı geliştirmek ve (6) kişisel gelişim başlıkları altında ele almaktadır. Çok kültürlü eğitimle ilgili tanımlamalar bütünsel anlamda değerlendirildiğinde, insan haklarına saygı duyma, kültürel farklılıktan hoş karşılama, eğitimde fırsat eşitliği, kültürel çeşitliliği yansıtıcı

39 26 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) eğitim ortamları düzenleme, farklı bakış açılarını ve fikirleri analiz etme öğelerinin ortak paydaşlar olduğu görülmektedir (Cırık, 2008). Türkiye de, öğrencilere toplumsal yaşamla ilgili bilgi, beceri ve değerlerin önemli kısmı ilköğretim okullarında okutulan Sosyal Bilgiler dersi yoluyla kazandırılmaya çalışılmaktadır (Öztürk, 2006). Vatandaşlık eğitiminde bir araç olarak görülen bu dersin en önemli görevlerinden biri çok kültürlü dünyada etkin vatandaş yetiştirmek üzere gençlere eğitim vermektir (Öztürk ve Deveci, 2011). Sosyal bilgiler dersine ait geçmiş öğretim programlarında görülen tek uluslu, tek kültürlü değerler dizisi günümüz için düşünüldüğünde etkisini yitirmiştir. Küreselleşme ve onun içinde yer alan çok kültürlülük ve çok kültürlü eğitim yılında öğretim yılında uygulamaya konulan yeni ilköğretim programlarına yansıtılmıştır. Bu yansımayı en iyi tespit edebileceğimiz ders ise Sosyal Bilgilerdir (Keskin ve Yaman, 2014) programının benimsediği yapılandırıcı yaklaşımla çok kültürlü eğitim arasında kavramsal ve mantıksal bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Her ikisin de ortak özellikleri; bireysel farklılıkların önemli olması, her bireyin eşit davranış ve saygıyı hak etmesi ve bilginin sosyal ve kültürel çevrenin de dikkate alınması ile yapılandırılmasıdır (Demircioğlu ve Özdemir, 2014:213,215) Sosyal Bilgiler Öğretim Programı nın çok kültürlü eğitime vurgu yaptığını belirten araştırmalar mevcuttur (Şimşek, 2007; Cırık, 2008; Açıkalın, 2010; Keskin ve Yaman, 2014; Uyanık, 2014 ). Literatür taraması sonucunda, daha önce uygulanan sosyal bilgiler öğretim programlarının (1961, 1962, 1968, 1988, 1993, 1998, 2005) çok kültürlü eğitim açısından incelendiği herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışma hem bu alandaki boşluğu doldurmak hem de bu konuyla ilgili yapılacak araştırmalara katkı sağlamak amacını taşımaktadır. YÖNTEM Bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel araştırma, belli bir bağlamın ve etkileşimin bir parçası olarak olayları kendi tekliğinde anlamlandırma çabasıdır (Merriam, 2013: 14). Doküman incelemesi ise, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin analizini kapsar (Yıldırım ve Şimşek, 2006).

40 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 27 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) Verilerin Toplanması ve Analizi Araştırmada veri toplama yöntemi doküman incelemesi olarak belirlenmiştir. Araştırmada kullanılan Sosyal Bilgiler öğretim programları veri kaynağı olarak aşağıda belirtilmiştir. MEB. (1961). İlkokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1962). Ortaokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1968). İlkokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1968). Ortaokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi MEB. (1988). Ortaokul Programı. Ankara: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1993). İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi Programı. Ankara: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1998). İlköğretim Sosyal Bilgiler Programı. İstanbul: MEB. Yay. MEB. (1998). Ortaokul Sosyal Bilgiler Programı. İstanbul: MEB. Yay. MEB. (2005a). İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi 4 5. Sınıflar Öğretim Programı. Ankara: MEB Yay. MEB. (2005b). İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi 6 7. Sınıflar Öğretim Programı ve Kılavuzu. Ankara: MEB Yay. Veriler öğretim sürecinde taranarak toplanmıştır programında 33 genel amaç ve 348 kazanım, 2005 programında ise 17 genel amaç ve 174 kazanım analize tabi tutulmuştur; 1962 programında 44 amaç, 1968 programında 56 amaç, 1988 programında 24 amaç, 1993 programında ise 29 amaç incelenmiş. Toplam olarak 202 amaç ve 521 kazanım çokkültürlü eğitim ilkeleri açısından analiz edilmiştir. Araştırmada doküman analizi yöntemiyle toplanmış olan veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. İçerik analizi içerik iletişimini tanımlamak için sistematik bir süreçtir (Merriam, 2013:144). Verileri sayısal veya istatistiksel olarak sunma olanağı sağlaması gibi özelliklerinden dolayı içerik analizi yardımıyla çözümlenmiştir. Ayrıca çeşitli metinlerden oluşan bir kümenin içindeki belli kelimelerin veya kavramların varlığını belirlemeye yönelik olarak yapılır. Araştırmacılar bu kelime ve kavramların varlığını,

41 28 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) anlamlarını ve ilişkilerini belirler ve analiz ederek metinlerdeki mesaja ilişkin çıkarımlarda bulunur. İçerik analizi özellikle sosyal bilimler alanında sıklıkla kullanılan önemli tekniklerden biridir (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz & Demirel, 2014: 246). Çalışmada Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programlarında çok kültürlü eğitime ilişkin genel amaçları ve kazanımlarından doğrudan alıntılar yapılarak, program başlıkları altında maddeler halinde belirtilmiştir. Ayrıca genel amaç sayısı ile çok kültürlü eğitime ilişkin amaç sayısı, (f) frekans ve oran (%) olarak tablolaştırılarak yorumlanmıştır. Araştırmanın güvenirliğini, tutarlığını artırmak için bulguların tamamı doğrudan verilmiştir. Nitel veriler bir araya getirildikten sonra bir sosyal bilgiler öğretmeni ve iki akademisyen tarafından incelenmiştir. Bu sürecin, araştırmada elde edilen verilerin tutarlılığını teyit etme amaçlı olduğu söylenebilir. BULGULAR Araştırma kapsamında toplanan verilerin analizi doğrultusunda Sosyal bilgiler programları, araştırmanın amacına uygun olarak, her bir program ayrı ayrı incelenerek sunulmuştur Sosyal Bilgiler İlkokul Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar Tarih Dersi: 1. Bugünkü kültürün uzun bir geçmişin eseri olduğunu onlara kavratmak ve bu kültürde Türk milletinin hizmetlerini ve payını belirtmek Coğrafya dersi: 1. Çocuklara yurdumuzu ve yurttaşlarımızı tanıtmak ve sevdirmek 2. Yurdumuzla en çok ilişkisi olan ülkelerle dünya üzerindeki başka memleket ve milletleri çocuklara tanıtmak. Yurttaşlık Bilgisi dersi: 1.Öğrencilere yurtlarını tanıtmak, yurtlarının yaşama şartlarını inceletmek ve bu şartların iyileştirilmesi üzerinde onları düşündürmek amacıyla yakın şehir, kasaba ve köyler arasında gezi imkânları hazırlanmalı ve bu suretle öğrencilerin içten bir yakınlık duygusuyla yurttaşlarını tanımalarını, onlarla yardım ve işbirliğiyle o ruhla kaynaşmalarını sağlamaya çalışmaktır. (MEB, 1961)

42 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 29 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) 1962 Sosyal Bilgiler Ortaokul Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar Tarih Dersi: 1. Bugünkü kültürün uzun bir geçmişin eseri olduğunu onlara kavratmak ve bu kültürde Türk milletinin hizmetlerini ve payını belirtmek Coğrafya dersi: 1. Öğrencilere, yakın çevrelerinden başlayarak yurdumuzu ve yurttaşlarımızı tanımak onların milliyet vatan ve insanlık duygularını daha bilinçli daha köklü kılmak. 2. Öğrencilerde, başka milletlerin bugünkü hayatını kültürünü, çalışmalarını ve sorunlarını inceleme bilgi ve isteği uyanmasına, gelişmesine çalışmak. Vatandaşlık: 1. Topluluğun bireyler ve bireylerin topluluk üzerine karşılıklı etkilerini ve dayanışma ihtiyacını öğrencilerin kavramalarına ve bu vesile ile yurttaşlar arasında milli birlik ilkelerini bozmayan fikir ayrılıklarına saygı ve insanlara karşı sevgi duygusu kazanmalarına yardım etmek (MEB, 1962). Tablo İlköğretim ve Ortaokul Sosyal Bilgiler Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Dersler Çokkültürlü Eğitim İlköğretim (f) (f) Oran(%) Tarih Coğrafya Vatandaşlık ,3 Toplam ,2 Ortaokul Tarih ,5 Coğrafya ,2 Vatandaşlık Toplam ,3 (Kaynak: MEB, 1962) Tablo 1 incelendiğinde 1961 ilkokul Tarih, coğrafya ve vatandaşlık derslerinin toplam genel amaç sayısı 18 dir. Bu amaçlardan 4 ünün (% 22,2) çok kültürlü eğitim ilkeleri açısından uygun olduğu tespit edilmiştir. 1962

43 30 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) ortaokul sosyal bilgiler programında da 4 (%14,3) amacın çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu görülmüştür ve 1962 sosyal bilgiler programları farklı kültürlere yer verme açısından incelendiğinde, Coğrafya dersinin amaçları arasında Öğrencilerde, başka milletlerin bugünkü hayatını kültürünü, çalışmalarını ve sorunlarını inceleme bilgi ve isteği uyanmasına, gelişmesine çalışmaktır. İfadesi göze çarpmaktadır. (MEB, 1962). Bu ifade farklı kültürleri tanıma ve anlama noktasına vurgu yapmaktadır. Bir başka amaç ifadesi ise Öğrencilere, yakın çevrelerinden başlayarak yurdumuzu ve yurttaşlarımızı tanımak onların milliyet vatan ve insanlık duygularını daha bilinçli daha köklü kılmak (MEB, 1962) şeklindedir. Burada açık bir şekilde ifade edildiği gibi yerel, ulusal ve küresel anlamda farklı toplumları tanımanın ve öğrencide farklı kültürlere karşı insaniyet duygusunun gelişmesinin önemine değinilmiştir Sosyal Bilgiler İlkokul Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar 1. Bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişin eseri olduğunu kavrar ve bu uygarlıkta Türk milletinin hizmetini ve payını anlarlar. 2. Çevresindeki eski ve yeni sanat, kültür eserlerini müze ve anıtlar gibi değerlerimizi tanıyarak onları korumak gerektiğini öğrenirler. 3. İnsanların karşılıklı hak ve sorumluluklar taşıdıklarını ve birbirlerine karşı görüş ve inanışlarını saygı ve hoşgörülükle karşılamaları gerektiğini benimserler. 4. Çevrelerini ve yurdu tanır. Türkiye nin yakın ve uzak komşu memleketler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar (MEB, 1968) Sosyal Bilgiler Ortaokul Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar Tarih dersi: 1. Bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişin eseri olduğunu kavrar ve bu uygarlıkta Türk milletinin hizmetini ve payını belirtmek 2. İnsanların çevreleriyle yaşayışları arasındaki sıkı ilişkiyi belirterek insanların çevreleri üzerine nasıl etki yaptıklarını çocuklara kavratmak ve onlarda insanlığa karşı sevgi ve saygı duygusu uyandırmak

44 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 31 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) Coğrafya dersi: 1. Öğrencilere, yakın çevrelerinden başlayarak yurdumuzu ve yurttaşlarımızı tanımak onların milliyet vatan ve insanlık duygularını daha bilinçli daha köklü kılmak. 2. Öğrencilerde, başka milletlerin bugünkü hayatını kültürünü, çalışmalarını ve sorunlarını inceleme bilgi ve isteği uyanmasına, gelişmesine çalışmak (MEB, 1968). Tablo ilköğretim ve Ortaokul Sosyal Bilgiler Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Dersler Çokkültürlü Eğitim İlköğretim (f) (f) Oran(%) Sosyal Bilgiler ,3 Toplam ,3 Ortaokul Tarih Coğrafya ,2 Vatandaşlık Toplam ,3 (Kaynak: MEB, 1968) Tablo 2 de 1968 sosyal bilgiler ilköğretim kısmı incelendiğinde, toplam amaç sayısı 28 dir. Buna karşılık çokkültürlü eğitime dair amaç sayısı 4 (% 14,3) olduğu görülmektedir sosyal bilgiler ortaokul boyutu ise tabloya bakıldığında toplam amaç sayısı da 28 dir. Çokkültürlü eğitime ilişkin amaç sayısı da toplam 4 (% 14,3) tür. Tarih dersinde 2 (% 25) Coğrafya dersinde de 2 (% 22,2) amaç Çokkültürlü eğitime uygun olduğu belirlenmiştir. Vatandaşlık dersi genel amaç sayısı olarak en çok olmasına rağmen çokkültürlü eğitim ilkelerine uygun bir amacın olmadığı tespit edilmiştir. Özellikle çokkültürlü eğitim ilkeleri açısından, farklı insanlara karşı hoşgörülü ve saygılı olma, uygarlık, müze ve sanat eserleri, farklı dünya milletleri hakkında bilgi edinme ve farklı görüşlere saygı gibi amaçlarda geçen önemli kavramsal tespitlerdir. Amaçlarda yerel, ulusal ve küresel boyuta değinen ifade şöyledir. Çevrelerini ve yurdu tanır. Türkiye nin yakın ve uzak komşu memleketler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar.

45 32 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) 1988 Sosyal Bilgiler Ortaokul Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar Milli Coğrafya dersi: 1. Halkımızın çeşitli coğrafi bölgelerdeki yaşayış şekillerini yurdumuzun imkân ve servetlerini turistik zenginliklerini ve coğrafyadan kaynaklanan meseleleri öğretmek, vatanımı ve milletimi sevdirmek 2. Doğu ve Güneydoğu Anadolu konularında Erzurum kongresi ile bu kongrede alınan kararların önem ve sonuçlarına yer verilmeli; ayrıca bölgeler incelenirken bu bölge halkının milli mücadeleye kahramanlıkları açıklanmalıdır. Tablo Ortaokul Sosyal Bilgiler Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Dersler Çokkültürlü Eğitim (f) (f) Oran(%) Milli Tarih Milli Coğrafya Vatandaşlık Bilgileri Toplam ,5 (Kaynak: MEB, 1988) Tablo 3 ortaokul sosyal bilgiler programı incelendiğinde, dersler Milli Tarih, Milli Coğrafya ve Vatandaşlık bilgileri olarak belirtilmiştir. Derslerin toplam genel amaç sayısı 24 tür. Çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olan toplam 3 tane (% 12,5) amaç tespit edilmiştir. Milli Tarih dersinin amaçlarında çok kültürlü eğitime ilişkin bir bulgu tespit edilmemiştir. Milli coğrafya dersinden 2 tane (% 40)Vatandaşlık bilgileri dersinde çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun bir amaç yer almamıştır. Kültürel farklılıklara değinme noktasında bir amaç tespit edilmiştir. Halkın farklı coğrafi bölgelerdeki yaşayış tarzı, turistik zenginliklerimizi, milletini sevme ifadeleri bu amacın içinde yer almıştır. Coğrafya dersinde dikkat çekici şöyle bir amaç yer almıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu konularında Erzurum kongresi ile bu kongrede alınan kararların önem ve sonuçlarına yer verilmeli; ayrıca bölgeler incelenirken bu bölge halkının milli mücadeledeki

46 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 33 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) kahramanlıkları açıklanmalıdır. (MEB, 1988) Özellikle burada bölge halkının milli mücadeledeki kahramanlıkları açıklanmalıdır. ifadesinin, çok kültürlü eğitim ilkelerinden olan farklı kültürlerin geçmişteki gerçek yaşam deneyimleri ilkesine uygun olduğu görülmektedir Sosyal Bilgiler İlkokul Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Amaçlar 1. Bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişin eseri olduğunu kavrar ve bu uygarlıkta Türk milletinin hizmetini ve payını anlarlar. 2. Çevresindeki eski ve yeni sanat, kültür eserlerini müze ve anıtlar gibi değerlerimizi tanıyarak onları korumak gerektiğini öğrenirler. 3. İnsanların, karşılıklı hak ve sorumluluklar alma yardımlaşma ve karar verme kurallarını uygulamayı öğrenirler. 4. Çevreyi, yurdu ve dünyayı tanıma yeteneklerini geliştirmek; çevrelerini ve yurdu tanır. Türkiye nin yakın ve uzak komşu memleketler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar (MEB, 1993). Tablo İlköğretim Sosyal Bilgiler Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Ders Çokkültürlü Eğitim (f) (f) Oran(%) Sosyal Bilgiler ,8 Toplam ,8 (Kaynak: MEB, 1993) Tablo 4 incelendiğinde, 1993 ilköğretim sosyal bilgiler programında 29 amaç yer almıştır. Bu amaçların içerisinde 4 tanesi (% 13,8) çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu tespit edilmiştir. Kültürel farklılıklara yer veren amaç ifadeleri şöyledir. Bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişi olduğu, eski-yeni sanat ve kültür eserlerini müze gibi değerlerin tanınması ve korunması, İnsanların karşılıklı hak ve sorumlulukları noktasında karar verme uygulamaları şeklinde amaçların içerisinde yer alan önemli tespitlerdir. Bu ifadeler çok kültürlü eğitim ilkelerinden; Öğrenme ortamında farklı kültürlere yer verilmesi, farklı kültürlerin miraslarının birleştirilmesi ve deneyimlerinin yansıtılması, Öğrencilerin ortak değerleri öğrenmelerinin sağlanması, farklı kültürleri anlamak ve değer vermek için

47 34 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) hümanist girişimlerde bulunulması ilkesi ile ilişkilidir. Yerel, ulusal ve küresel olarak bilgi veren, çok kültürlü eğitime ilişkili olan bir adet amaca rastlanılmıştır. Bu amaç; Çevreyi, yurdu ve dünyayı tanıma yeteneklerini geliştirmek; Çevrelerini ve yurdu tanır. Türkiye nin yakın ve uzak komşu memleketler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar olarak programda yer almıştır Sosyal Bilgiler Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Genel Amaçlar 1. Tarihte milletimize ve insanlığa hizmet etmiş olan Türk büyüklerini tanır; tarihi olaylara yön veren kişilerin yerinde ve zamanında gösterdikleri ileri görüşlülük, yüksek kavrayış cesaret, fedakârlık ve kahramanlıklarının tarihin akışını nasıl etkilediklerini kavrarlar. 2. Bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişin eseri olduğunu kavrar ve bu uygarlıkta Türk milletinin hizmetini ve payını anlamak 3. Çevresindeki eski ve yeni sanat, kültür eserlerini müze ve anıtlar gibi değerlerimizi tanıyarak onları korumak gerektiğini öğrenirler. 4. İnsanların karşılıklı hak ve sorumluluklar taşıdıklarını ve birbirlerinin görüş ve inanışlarını, saygı ve hoşgörü ile karşılamaları gerektiğini benimserler. 5. Türkiye nin yakın ve uzak komşu ülkeler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar Sosyal Bilgiler Programında Çok kültürlü Eğitime İlişkin Ünite Kazanımları 4. sınıf kazanımları 1. Farklı düşüncede olan kişileri dinlemeye istekli oluş 2. Anadolu da kültür ve uygarlığın özellikleri bilgisi 3. Çevre uygarlıkların Anadolu ya etkilerini kavrayabilme 5. sınıf kazanımları 1. Orta Asya ve Yakın Doğu da kurulan Türk devletlerindeki kültür ve uygarlığın özellikleri bilgisi 6. sınıf kazanımları 1. Anadolu Selçukluları dönemindeki kültür ve uygarlığın özellikleri bilgisi

48 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 35 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) 2. Beylikler dönemindeki kültür ve uygarlığın bilgisi 3. Moğollar ve diğer Türk devletlerinde kültür ve uygarlığın özellikler bilgisi 7. sınıf kazanımları 1. Avrupa daki yeniliklerin önemini kavrayabilme 2. Avrupa daki yeniliklerle ilgili olgular bilgisi 3. Osmanlı Kültür ve uygarlığı ünitesinde geçen kavramların anlam bilgisi 4. Türkiye nin komşu ülkelerle olan sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkilerini açıklayabilme 5.Türkiye nin bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile olan sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini açıklayabilme 6. Asya da Türklerin yaşadığı başlıca diğer ülkeleri tanıyabilme 7.Türkiye nin, Avrupa da Türklerin yaşadığı başlıca ülkelerle olan sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini açıklayabilme 8. Türkiye dışında vatandaşlarımızın yaşadığı ülkeleri tanıyabilme (MEB, 1998) Çok kültürlü eğitim ilkeleri açısından değerlendirildiğinde genel amaç ifadelerinde geçen temalar şöyledir. Türk milletine ve insanlığa hizmet etmiş, Türk büyüklerini tanımak, bugünkü uygarlığın uzun bir geçmişi olduğu, -yeni sanat ve kültür eserlerini müze gibi değerlerin tanınması ve korunması, karşılıklı hak ve sorumluluk içinde olmak, millete karşı sevgi, saygı ve hoşgörülü olmak (MEB, 1998). Bu ifadeler, çok kültürlü eğitim ilkelerinden, Öğrenme ortamında farklı kültürlere yer verilmesi, farklı kültürlerin miraslarının birleştirilmesi ve deneyimlerinin yansıtılması, Öğrencilerin ortak değerleri öğrenmelerinin sağlanması, farklı kültürleri anlamak ve değer vermek ilkeleri ile ilişkilidir. Yerel, ulusal ve küresel olarak farklılıklara değinme noktasında şöyle bir amaç ifadesi yer almıştır. Türkiye nin yakın ve uzak komşu memleketler ve dünya milletleriyle olan ilişkileri hakkında genel bilgi kazanırlar. Ünite kazanımlarında çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olarak Farklı düşünceleri dinleme, Anadolu nun kültür ve uygarlığını bilme, Avrupa da yapılan yenilikler, Farklı kültürlerin etkileşimleri ve mirasları gibi ifadeler, kazanımlarda çok kültürlülüğe vurgu yapan noktalardır.

49 36 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) Tablo Sosyal Bilgiler İlköğretim ve Ortaokul Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Ders Genel amaçlar ve kazanımlar Çokkültürlü eğitimle ilgili kazanımlar (f) (f) Oran (%) Sosyal Bilgiler ,2 Sınıf 4. Sınıf ,1 5. Sınıf ,4 6. Sınıf ,1 7. Sınıf ,3 Toplam ,6 (Kaynak: MEB, 1998) 1998 Sosyal bilgiler programında ünite kazanımları ilk defa yer almış, bundan dolayı hem genel amaçlar hem de ünite kazanımları çok kültürlü eğitim ilkeleri açısından analize tabi tutulmuştur. Tablo 5 incelendiğinde, 1998 sosyal bilgiler programında toplam genel amaç 33 tür. Bunun içerisinde 5 amacın (% 15,2) çok kültürlü eğitime vurgu yaptığı tespit edilmiştir. İlköğretim 4. ve 5. sınıf ile ortaokul 6. ve 7. sınıf programlarında yer alan ünite kazanımı sayısı 348 dir. Çok kültürlü eğitime ilişkin kazanım sayısı toplam olarak 16 (% 4,6) dır. 4. sınıfta 3 (% 3,1) kazanımın, 5. sınıfta 1 (% 1,4) kazanımın, 6. sınıfta 3 (% 3,1) kazanımın, 7. sınıfta ise 8 (% 9,3) kazanım çok kültürlü eğitim ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir Sosyal Bilgiler Programı Genel Amaç ve Kazanımlarında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular 1. Türk kültürünü ve tarihini oluşturan temel öğe ve süreçlerini kavrayarak milli bilincin oluşmasını sağlayan kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi gerektiğini kabul eder. 2. Katılımın önemine inanır. Kişisel ve toplumsal sorunların çözümü için kendine özgü görüşler ileri sürer.

50 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 37 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) 3. Farklı dönem ve mekânlardaki toplumlararası kültürel, siyasal, toplumsal ve ekonomik etkileşimi analiz eder. 4. İnsanlığın bir parçası olduğu bilincini taşıyarak, ülkesini ve dünyayı ilgilendiren konulara duyarlılık gösterir. (TTKB, 2015) 2005 Sosyal bilgiler programında yapılandırmacı eğitim anlayışına göre yeniden tasarlanmış dokuz adet öğrenme alanı yer almaktadır. Bu öğrenme alanları kendi içerisinde üniteleri kapsamaktadır programı içerik olarak analiz edildiğinde, çok kültürlü eğitim ilkelerini yansıtan kazanımlar tespit edilmiştir. Özellikle Kültür ve Miras ve Küresel Bağlantılar öğrenme alanlarındaki kazanımların, çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu tespit edilmiştir. Keskin ve Yaman (2014: 939) da çalışmalarında; öğrenme alanlarının programda yer verilen içerikleri incelendiğinde, özellikle iki öğrenme alanının (Kültür ve Miras, Küresel Bağlantılar) çok kültürlü eğitimle ilişkili olduğunu belirtmişlerdir. Bu iki öğrenme alanının sınıf seviyelerine göre yer verilen kazanımları incelendiğinde, programın girişinde yapılan bu tespitin doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmada yapılan tespitler, bu bulguyu destekler niteliktedir Sosyal Bilgiler programının genel amaçlarına bakıldığında, çok kültürlü eğitim ilkelerine Kültürel mirasın deneyiminin yaşanması, farklılıklara değer verme, Çoklu bakış açısı, farklı toplumların birleşimi sahip olduğunu söyleyebiliriz. Tablo Sosyal bilgiler Programı Öğrenme Alanları Kazanımlarında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Durum İlköğretim 4. Sınıf Kazanımları 1. Bireysel farklılıkları tanır ve kabul eder. 2. Başkalarının duygu ve düşüncelerini saygı ile karşılar 3. Farklı durumlara ait duygu ve düşüncelerini ifade eder. 4. Ailesi ve çevresindeki milli kültürü yansıtan öğeleri fark eder. 5. Kültür öğelerinin geçmişten bugüne değişerek taşındığına ilişkin yakın çevresinden kanıtlar gösterir. Öğrenme Alanı Birey ve Toplum Kültür ve Miras

51 38 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) 6. Dünya üzerinde çeşitli ülkeler olduğunu fark eder. 7.Kendisi ile başka bir toplumdaki yaşıtlarının yaşamlarını karşılaştırır. 8.Toplumlar arasında ortak kutlanan özel günlere örnekler verir. 9.Görsel materyallerden yararlanarak çeşitli toplumların günlük yaşamlarına ilişkin çıkarımlarda bulunur. İlköğretim 5. Sınıf Kazanımları 1. Ülkemizin çeşitli yerlerindeki kültürel özelliklere örnekler verir. 2. Ülkemizin çeşitli yerleri ile kendi çevresinin kültürel özelliklerini benzerlikleri ve farklılıklar açısından karşılaştırır 3. Kültürel öğelerin, insanların bir arada yaşamasındaki önemini açıklar. Ortaokul 6. Sınıf Kazanımları 1. Destan, yazıt ve diğer belgelerden yararlanarak, Orta Asya ilk Türk devletlerinin siyasi, ekonomik ve kültürel özelliklerine ilişkin çıkarımlarda bulunur. 2. Orta Asya ilk Türk devletlerinin kültürel özellikleriyle yaşadıkları yerlerin coğrafi özelliklerini ilişkilendirir. 3. İpek yolunun toplumlar arası siyasal kültürel ve ekonomik ilişkilerdeki rolünü fark eder. 4. Görsel ve yazılı materyallerden yararlanarak İslamiyet in ortaya çıkışı ve yayılışını inceler. 5. Dönemin devlet adamları ve Türk büyüklerinin hayatından yararlanarak ilk Türk İslam devletlerinin siyasal, sosyal ve kültürel özelliklerine ilişkin çıkarımlarda bulunur. 6. Örnek incelemeler yoluyla kutlama ve Küresel Bağlantılar Öğrenme Alanları Kültür ve Miras Öğrenme Alanı Kültür ve Miras

52 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 39 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) törenlerimizdeki uygulamaların kültürümüzü oluşturan unsurlarla ilişkisini değişim ve süreklilik açısından değerlendirir. 8. Türkiye cumhuriyeti komşu ve diğer ülkelerle olan kültürel sosyal, siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi değerlendirir. 9. Uluslar arası kültür, sanat, fuar ve spor etkinliklerinin toplumlar arası etkileşimdeki rolünü değerlendirir. 10. Değişik dönem ve kültürlerde demokratik yönetim anlayışının tarihsel gelişimini tartışır. Ortaokul 7. sınıf Kazanımları 1. Türkiye Selçukluları döneminde Türklerin siyasal mücadeleleri ve kültürel faaliyetlerinin Anadolu nun Türkleşmesi sürecine katkılarını değerlendirir. 2. Osmanlı toplumunda hoşgörü ve birlikte yaşama fikrinin önemine dayalı kanıtlar gösterir. 3. Şehir incelemesi yoluyla Türk kültür, sanat ve estetik anlayışındaki değişim ve sürekliliğine ilişkin kanıtlar gösterir 4. Seyahatnamelerden hareketle Türk kültürüne ait unsurları örneklendirir. 5.Türk ve İslam devletlerinde yetişen bilginlerin bilimsel gelişme sürecine katkılarını değerlendirir. 6. Tarihsel süreçte düşünceyi ifade etme ve bilim özgürlüklerini bilimsel gelişmelerle ilişkilendirir. 7. Küresel sorunların çözümlerinin yaşama geçirilmesinde kişisel sorumluluğu fark eder. 8.Küresel sorunlarla uluslar arası kuruluşların amaçlarını ilişkilendirir. Küresel Bağlantılar Öğrenme Alanı Kültür ve Miras Küresel Bağlantılar (Kaynaklar: MEB, 2005ab) Yukarıda verilen tablo incelendiğinde, çokkültürlü eğitime ilişkin tespit edilen kazanımlar yer almıştır. Bu kazanımlar çokkültürlü eğitim

53 40 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) ilkelerinden Öğrenme ortamında farklı kültürlere yer verilmesi, farklı kültürlerin miraslarının deneyimlerinin, bakış açılarını birleştirmektedir. Kültürel olarak farklı öğrenciler için okulda öğrenilenler ile gerçek yaşam deneyimleri arasında bağlantılar kurulması, farklı kültürleri anlamak ve değer vermek için hümanistik girişimlerde bulunulması, farklılıkların eğitimin içeriğini zenginleştirdiğinin farkında olunması öğrencilerin ortak değerlerin öğrenmelerinin sağlanması ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Keskin ve Yaman (2014: 941), yaptıkları çalışmada bu konuyla ilgili benzer nitelikli sonuçlara ulaşılmıştır. Altıncı ve yedinci sınıf kazanımlarına bakıldığında ise çokkültürlü eğitim ilkelerine uygun niteliklere sahip olduğu, farklı kültürleri anlama ve değer verme, farklı kültürel mirasların deneyimlerini birleştirme, farklı kültürleri öğrenme ve çoklu bakış bilinci oluşturma adlı ilkelere vurgu yapılmıştır. Küresel Bağlantılar adlı öğrenme alanı bulgularına bakıldığında yerel, ulusal ve küresel olarak farklılıkları yansıtma adına Kültürel ve spor faaliyetleri, demokratik yönetimler, küresel sorunlar, dünya çocukların ortak mirası, siyasi ve ekonomik gelişmeler olarak kazanımlarda vurgulanan önemli kavramlardır. Tablo Sosyal Bilgiler Programında Çokkültürlü Eğitime İlişkin Bulgular Ders Genel amaçlar ve Kazanımlar Çokkültürlü eğitimle ilgili kazanımlar (f) (f) Oran(%) Sosyal Bilgiler ,3 Sınıf 4. Sınıf ,6 5. Sınıf ,9 6.Sınıf Sınıf ,5 Toplam ,8 (TTKB, 2015ab)

54 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 41 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) 2005 Sosyal bilgiler öğretim programının yer aldığı Tablo 7 incelendiğinde genel amaç sayısı 17 dir. çokkültürlü eğitime ilişkin tespit edilen amaç sayısı 6 (% 35,3) dır. İlköğretim Dördüncü sınıf toplam kazanım sayısı 46 çokkültürlülüğe dair kazanım sayısı 9 (% 19,6) dur. Beşinci sınıfta ise toplam 46 kazanımın 7 si (% 10,9) çokkültürlü eğitim ilkelerine uygundur. Ortaokul altıncı sınıfta toplam 43 kazanım yer almış, bunun içerisinde 9 (% 21) kazanım çokkültürlü eğitimle ilişkilidir. Yedinci sınıfta ise kazanım sayısı 39 olup, çokkültürlülüğe dair 8 (% 20,5) kazanım tespit edilmiştir Sosyal bilgiler programı toplam kazanım sayısı 174 tür. Bunun 31 (% 17,8) kazanımı çokkültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu belirlenmiştir. SONUÇ VE ÖNERİLER Çokkültürlü eğitim son yıllarda sıkça vurgulanan önemli bir kavram haline gelmiştir. Bu kavram kendisine ait birçok ilkesel özellikler taşımaktadır. Çokkültürlülüğün eğitim ve öğretim boyutunda yansıtılabilecek en iyi derslerden biri de Sosyal bilgilerdir. Farklı özelliklere sahip öğrencilerin ortak tek bir yolla öğrenmelerini beklemek çağdaş eğitim anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Öğrenciler öğrenme ortamlarına çeşitlilik kapsamında; kültürel geçmiş, cinsiyet, inanç, ideolojik görüş, ırk, cinsel yönelim gibi çok geniş bir yelpazede yer alan değişkenleri getirmektedirler. Bunun için bazı ülkeler eğitim programlarını yeniden yapılandırarak, çokkültürlülüğü eğitimlerine yansıtmışlardır. Türkiye henüz bu yolun daha başında olup, eğitim programı boyutunda resmi makamlarca bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak ileriki yıllarda muhtemelen çokkültürlülüğü resmi kurumlarca da birtakım çalışmalar yürütülebileceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, 2005 yılında yenilenen Sosyal Bilgiler programında çok kültürlülüğe vurgu yapıldığını ortaya koyan bir takım araştırmalar mevcuttur (Ertürk, 2006; Cırık, 2008; Açıkalın, 2010; Keskin ve Yaman 2014; Uyanık, 2014). Bu araştırmada ise ülkemizde geçmişten günümüze uygulanmış Sosyal Bilgiler öğretim programlarında (1961, 1962, 1968, 1988, 1993, 1998, 2005) yer alan amaç ve kazanımlar, çok kültürlü eğitim açısından incelenmiştir. Bu araştırmadan elde edilen verilere göre 1962 ilkokul programında toplam 18 amacın 4 (% 22,2) tanesi çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu belirlenmiştir. Ortaokul programında ise 28 amacın 4 ü (% 14,3) çok kültürlü eğitimle ilişkili olduğu tespit edilmiştir programında ise ilkokul ve ortaokul amaçları toplam olarak aynı olduğu için 28 amacın

55 42 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) 4 ünün (% 14,3) çok kültürlü eğitimle ilgili olduğu belirlenmiştir programı incelendiğinde, toplam 24 amacın 3 (% 12,5) tanesinin çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu tespit edilmiştir. Burada dikkat çeken bir nokta olarak; programın dönemin siyasal ideolojisine göre şekillendiği görülmektedir. Şöyle ki; Milli ve Ulus kavramlarına sıklıkla vurgu yapılmış, derslerin isimleri Milli Tarih ve Milli Coğrafya olarak değiştirilmiştir. Ayrıca bu programda Doğu ve Güneydoğu isminin ilk defa bir amaç ifadesinde yer aldığı tespit edilmiştir. Söz konusu dönemde Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde siyasal problemlerin baş göstermesi nedeniyle böyle bir amacın programa konulduğunu söylenebilir. Program çok kültürlü eğitim açısında farklılıkları yansıtmaktan ziyade tekçi ulus devlet yapısının programa yansıtıldığını görmekteyiz sosyal bilgiler öğretim programında 29 amaç yer almış, bunlardan 4 (% 13,8) tanesinin çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu belirlenmiştir Sosyal bilgiler öğretim programı incelendiğinde, genel amaç sayısının 33 olup, 5 (% 15,2) tanesinin çok kültürlü eğitimle ilişkili olduğu görülmüştür. Programın genel amaçlarının yanı sıra, incelenen 348 kazanımın 16 (%4,6) tanesi çok kültürlü eğitimin ilkelerini yansıtmaktadır yılında yenilenmiş olan sosyal bilgiler öğretim programında ise 17 genel amacın 6 (% 35,3) tanesinin çok kültürlü eğitime uygun olduğu, programda yer alan 174 kazanımdan 31 (%17,8) adedinin de çok kültürlü eğitim ilkelerine uygun olduğu belirlenmiştir sosyal bilgiler programında çokkültürlü eğitime ilişkin yapılan araştırmaların sonuçlarına bakıldığında, Cırık (2008) çalışmasında, Sosyal Bilgiler dersinde toplam 93 kazanımın 16'sı (%17,2) çokkültürlü eğitimle ilişkili olduğunu belirtmiştir. Bu araştırmanın 2005 programının sonuçlarıyla çok benzer olduğu görülmektedir. Açıkalın (2010) yaptığı araştırmada son yayınlanan programda sadece Küresel Bağlantılar öğrenme alanının çokkültürlü eğitime vurgu yaptığını belirtmiştir. Fakat çokkültürlü eğitim ilkeleri açısından değerlendirildiğinde sadece bu öğrenme alanıyla sınırlı olmadığı, bu araştırmanın sonuçlarında anlaşılmıştır. Özellikle öğrenme alanlarında (Birey ve Toplum ile Kültür ve Miras) çokkültürlü eğitime vurgu yapılan kazanımlar tespit edilmiştir. Keskin ve Yaman (2014) çalışmalarında, sosyal bilgiler programının sınıflar bazında ve kazanımlar esas alınarak yapılan analizi neticesinde, çokkültürlü eğitime vurgu yapan kazanımların tüm kazanımlara oranı yaklaşık % 13 olarak tespit ettiklerini belirtmişlerdir. İncelemeye tabi tuttukları iki öğrenme alanında (Kültür ve

56 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 43 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) Miras ile Küresel Bağlantılar) çokkültürlü eğitime ilişkin 22 kazanım tespit etmişlerdir. Buradaki sonuçlar bu çalışmanın bulgularıyla örtüştüğü söylenebilir. Cırık (2008) ve Açıkalın (2010) çalışmalarında ortak olarak yeni Sosyal Bilgiler programının çokkültürlü eğitim noktasında yeterli düzeyde olmadığı, ayrıca Cırık (2008) çokkültürlü eğitim etkinliklerine okul öncesi dönemden başlayarak tüm eğitim kademlerinde yer verilmesinin önemli olduğunu belirtmiştir. Keskin ve Yaman (2014) çalışmalarında, çokkültürlü eğitime ilk defa 2005 programında yer verildiğini, ayrıca bu yeni çokkültürlü eğitim paradigmasında çok aşırıya gidilmediği ve yumuşak bir geçiş amaçlandığını belirtmişlerdir. Bu çalışmanın sonuçlarına bakıldığında ise Sosyal bilgiler öğretim programları çokkültürlü eğitim ilkeleri açsından incelenmiş ve programlarda (1962, 1968, 1988, 1993, 1998, 2005) çokkültürlü eğitime ilişkin bulgular tespit edilmiştir. Sonuç itibariyle çokkültülü eğitim açısından değerlendirildiğinde programlar yeterli düzeyde olmadığı özellikle son program (2005) yapılandırmacı eğitim anlayışına göre oluşturulduğu halde çokkültürlü eğitime değinme noktasında eksik kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Yerel, ulusal ve küresel boyutta kültürel farklılıkları yansıtma adına da programlarda çok düşük seviyede olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, Açıkalı nın da (2010) çalışmasında değindiği üzere, eğitim programlarında çokkültürlü eğitimin önemi daha çok vurgulanmalı ve bu yaklaşımları destekleyecek nitelikle yeni kazanımlar ve ders etkinlikleri eklenmelidir. Öğretmen adaylarının da buna paralel olarak eğitilmesi için eğitim fakültelerinde çokkültürlü eğitim yaklaşımına önem verilmeli ve bu konuda yeni dersler eklenmelidir. Çokkültürlü bir eğitimde farklı kültürlere saygı, farklılıkları anlama ve değer verme, birçok farklı kültürel özellikleri bir araya getirip, bunun eğitimini vermenin yanı sıra bireysel farklılıkları da tanıma, bireyin kendine ait düşüncesine saygı duyma ve farklı topluluklarda farklı düşünme anlayışı olduğuna da vurgu yapılması gerekir. Sosyal Bilgiler dersi, hızla küreselleşen dünyada sevgi, saygı, hoşgörü kavramları temelinde farklılıklara saygı duyarak bir arada yaşama olgusunun pekiştirilebileceği en önemli derstir. Bu nedenle Sosyal Bilgiler öğretim programı geliştirme çalışmalarında, çok kültürlü eğitim kapsamında kültürel çeşitliliği yansıtan program yapısı üzerinde hassasiyetle durulması, demokratik değerlerle yoğrulmuş nesillerin yetişmesi açısından son derece önemlidir.

57 44 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) KAYNAKÇA Açıkalın, M. (2010). Sosyal Bilgiler Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar: Çokkültürlü Ve Küresel Eğitim. İlköğretim Online, 9 (3), Banks, J.A. (2013). Çokkültürlü Eğitime Giriş. (H. Aydın, Çev.). Ankara: Anı Yayıncılık. Banks, J.A., Cookson, P., Gay, G., Hawley, W.D., Irvine, J.J., Nieto, S., et al. (2001). Diversity within unity: Essential principles for teaching and learning in a multicultural society. 4 Nisan 2015 tarihinde sinden alınmıştır. Başbay, A. (2014). Çokkültürlü Eğitim Kapsamındaki Derslerinin İncelenmesi: Georgia State Üniversitesi Örneği. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 14(2), Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E. K., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2010). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: APegem Akademi. Cırık, İ. (2008). Çok Kültürlü Eğitim ve Yansımaları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 34, Çiftçi, Y. A. ve Aydın, H. (2014). Türkiye de Çok kültürlü Eğitimin Gerekliliği Üzerine Bir Çalışma. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 33, Demir, S. (2012). Çok Kültürlü Eğitimin Erciyes Üniversitesi Öğretim Elemanları İçin Önem Derecesi. Turkish Studies, 7(4): Demircioğlu, E. ve Özdemir, M. (2014). Pedagojik Formasyon Öğrencilerinin Çok Kültürlü Eğitime Yönelik Tutumlarının Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi. Ege Eğitim Dergisi, (15) 1: Ertürk, S. (1998). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Meteksan. Günay, R., Kaya, Y. ve Aydın, H. (2014). Çokkültürlü Eğitim Yaklaşımının Etkililik Düzeyi: Bir Meta-Analiz Çalışması. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(4), Keskin, Y. ve Yaman, E. (2014). İlköğretim Sosyal Bilgiler Programı ve Ders Kitaplarında Yeni Bir Paradigma: Çokkültürlü Eğitim, Turkish Studies, 9(2): MEB. (1961). İlkokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

58 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 45 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (23-46) MEB. (1962). Ortaokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1968). İlkokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1968). Ortaokul Programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi MEB. (1988). Ortaokul Programı. Ankara: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1993). İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi Programı. Ankara: Milli Eğitim Basımevi. MEB. (1998). İlköğretim Sosyal Bilgiler Programı. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. MEB. (1998). Ortaokul Sosyal Bilgiler Programı. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. MEB. (2005a). Sosyal Bilgiler Dersi (4-5. Sınıflar) Öğretim Programı ve Kılavuzu. adresinden 8 Nisan 2015 tarihinde indirilmiştir. MEB. (2005b). Sosyal Bilgiler Dersi (6-7. Sınıflar) Öğretim Programı ve Kılavuzu. adresinden 8 Nisan 2015 tarihinde indirilmiştir. Merriam, S.B. (2013). Nitel Araştırma Desen ve Uygulama için bir Rehber, ( S. Turan, Çev.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Öztürk, C. (2006). Sosyal bilgiler: toplumsal yaşama disiplinlerarası bir bakış. C. Öztürk (Ed.). Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öğretimi Yapılandırmacı Bir Yaklaşım içinde (s ). Ankara: Pegem A Yayıncılık. Öztürk, C. ve Deveci, H. (2011). Farklı Ülkelerin Sosyal Bilgiler Öğretim Programlarının Değerlendirilmesi. C. Öztürk (Ed.) Farklı Ülkelerin Sosyal Bilgiler Öğretim Programları içinde (ss.1-41). Ankara: Pegem Akademi Polat, İ. ve Kılıç, E. (2013). Türkiye de Çokkültürlü Eğitim ve Çokkültürlü Eğitimde Öğretmen Yeterlilikleri. YYÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, X(I), Sultana, Q. (1994). Evaluation of Multicultural Education s Understanding and Knowledge in Freshman Level Preservice Teachers. Annual Meeting of the Mid-South Educational Research Association. ERIC Veritabanından 8 Nisan 2015 tarihinde indirilmiştir. Şimşek, A. (2007). Türkiye de Sosyal Bilgiler Derslerinde Küresel Bağlantılar : Bazı Dünya Devletleri ile Karşılaştırmalı Bir Çalışma. M.

59 46 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (23-46) Safran, D. Dilek (Ed.) 21. Yüzyılda Kimlik, Vatandaşlık ve Tarih Eğitimi içinde (s ). İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi Uyanık, H. (2014). Çokkültürlü Eğitimin İlköğretim Programlarındaki Yeri ve Uygulamaları Üzerine Karşılaştırmalı Durum Çalışması, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi. Akdeniz Üniversitesi. Antalya Ünlü, İ. ve Örten, H. (2013). Öğretmen Adaylarının Çokkültürlülük Ve Çokkültürlü Eğitime Yönelik Algılarının İncelenmesi. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 21; Yeşil, S. (2009). Kültürel Farklılıkların Yönetimi ve Alternatif Bir Strateji: Kültürel Zeka. KMU İİBF Dergisi, 11(16): Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2006). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri.Ankara: Seçkin Yayınları.

60 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 47 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) OTİSTİK SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÖĞRENCİLERLE ÇALIŞAN ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ THE INVESTIGATION OF PROFESSIONAL BURNOUT LEVEL OF TEACHERS WORKING WITH STUDENTS WITH AUTISTIC SPECTRUM DISORDER Mehmet YAVUZ 1 Hasan ÖZGÜR 2 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Araştırmanın amacı, özel eğitim okullarında çalışan öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerini çeşitli değişkenler açısından incelemektir. Araştırma ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma örneklemi Türkiye nin farklı coğrafi bölgelerinde görev yapan 147 öğretmenden oluşmuştur. Öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerini belirlemek amacıyla, Öğretmen Mesleki Tükenmişlik Ölçeği kullanılmıştır. Öğretmenlerin demografik bilgileri araştırmacılar tarafından hazırlanan kişisel bilgiler formu ile elde edilmiştir. Araştırmada, özel eğitim okullarında çalışan öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin orta değerin altında olduğu ve mesleki tükenmişliğin; öğretmenlerin kendilerini gördükleri ekonomik düzeye ve iş arkadaşlarından destek alma, üstlerinden takdir göreme ve özel eğitim okulunda çalışmayı kendine uygun görme değişkenlerine göre durumuna göre anlamlı şekilde farklılaştığı ortaya çıkmıştır. Öte yandan, cinsiyet, otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışma süresi, yaş, ücretten memnun olma değişkenleri ile mesleki tükenmişlik arasındaki farkı ise anlamlı olmadığı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Mesleki tükenmişlik, özel eğitim, Otistik Spektrum Bozukluğu, öğretmen. ABSTRACT: The goal of the study is to examine professional burnout level of teachers working at special education schools. Relational screening model was used for the study. The study sample included 147 teachers from various geographical regions of Turkey. Teacher Professional Burnout Inventory was used in order to measure teachers burnout level. Demographic data of the teachers was collected by means of personal data form designed by the study authors. Study findings show that professional burnout level of teachers working at special education schools is below moderate level while professional burnout differs 1 Öğr. Gör., Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Edirne-Türkiye, e-posta: mehmetyavuz@trakya.edu.tr 2 Yrd.Doç.Dr., Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Edirne-Türkiye, e-posta: hasanozgur@trakya.edu.tr

61 48 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) significantly in terms of several variables including perceived economic status, colleague support, being appreciated by superiors and perceived fitness to working at special education. It was also found out that gender, working duration at special education and income satisfaction are not significantly related to professional burnout level. Keywords: Professional burnout, special education, Autistic Spectrum Disorder, teacher GİRİŞ Mesleki tükenmişlik kavramı 1970 li yıllarda Amerika da kullanılmaya başlanan (Maslach, Schaufeli ve Leiter, 2001) ve çalışan bireyler arasında sıklıkla görülen bir sendromdur (Maslach ve Jackson, 1981). Alanyazında pek çok farklı araştırmaya konu olan mesleki tükenmişlik; işyerlerinde uzun süreli strese maruz kalan ayrıca, iş ve çalışan arasında uyuşmazlık veya uyumsuzluktan kaynaklanan ve kronik yorgunluğu içeren psikolojik bir durum (Maslach, 2003) olarak tanımlanmaktadır. Sılığ (2003) ise mesleki tükenmişliği; başarısız olma, yıpranma, enerji ve güç kaybı veya karşılanamayan istekler sonucu bireyin iç kaynaklarında tükenme durumu olarak tanımlanmaktadır. Bir başka tanıma göre ise mesleki tükenmişlik, bireyin; çalıştığı kurumdaki işinin kötüye gitmesi ve meslektaşlarıyla sorunlar yaşamaya başlaması (Maslach vd., 2001; Wisniewski ve Gargiulo, 1997), uzun süreli ve stresli çalışma ortamına maruz kalması, fiziksel ve duygusal yorgunluk, duyarsızlaşma ve üretkenlikte azalma ile ortaya çıkan bir sendromdur (Maslach ve Jackson, 1981). Belirtileri net olmayan mesleki tükenmişlik sendromu, bireylerde yavaş yavaş ve sinsice gelişmekte ve bu sendroma yakalanan birey yaşadığı duyguları ifade etmede ve anlamakta sorunlar yaşamaktadır (Şahin ve Şahin, 2012). Ardıç ve Polatcı (2008), mesleki tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya kalan bireyler mesleki doyumsuzluk ile yorgunluğun karışımı bir duygu yaşadıklarını belirtmekte ve gerekli tedbirleri alınmadığında bireyi büyük sıkıntılara sürükleyen başa çıkılmaz bir sürece doğru sürüklenebileceğine vurgu yapmaktadır. Bir başka bakış açısıyla tükenmişliğin etkilerini değerlendiren Babaoğlan (2007) ise, mesleki tükenmişliğin, sadece kendini tükenmiş hisseden bireyin sorunu olmadığını belirtmekte ve tükenmişliğin bireyin; ailesi, meslektaşları ve yöneticileri ile ilişkilerini ve performansını olumsuz etkileyen, oldukça yıkıcı bir durum olduğunu işaret etmektedir. Depresyon, moral bozukluğu, kişiler arası ilişkilerden kaçınma, üretkenliğin azalması, baskı ile baş edememe, zayıf benlik algısı (Akçamete,

62 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 49 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Kaner, Sucuoğlu, 1998) şeklinde kendini gösteren tükenmişlik duygusu alanyazın çalışmalarında, duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı duygusu olmak üzere üç boyutuyla ele alınmaktadır (Maslach vd., 2001; Oruç, 2007; Yiğit, 2007). Duygusal tükenmişlik: Tükenmişlik sendromunun en önemli etmenlerinden biri olan duygusal tükenmişlik, bireyin duygusal anlamda kendini tekenmiş hissetmesi ile ortaya çıkan ve psikolojik olarak kendini iyi hissetmeme ile kendini gösteren durumdur (Yiğit, 2007). Duygusal tükenmişlik yaşan birey odaklanma sorunu yaşayabilir ve bu durum da bireyin mesleki performansında düşüşe sebep olabilir (Maslach ve Jackson, 1981). Benzer şekilde Ören ve Türkoğlu (2006) duygusal tükenmişliği, tükenmişliğin duygusunun ilk belirtisi olarak tanımlamakta ve bu durumdaki bireyin yapmakta olduğu işten bıkkınlık ve fiziksel olarak yıpranmış hissettiklerini belirtmektedir. Duyarsızlaşma: Bireyin ahlaki tutum ve duygularındaki olumsuz gelişmelerle ilişkili olduğu belirtilen duyarsızlaşma (Maslach ve Jackson, 1981), öğrencilere ve diğer çalışanlara karşı olumsuz tutum ve davranışlar sergilemek şeklinde kendini dışa vurmaktadır (Nichols ve Sosnowsky, 2002). Düşük kişisel başarı duygusu: Bireylerin kendilerini olumsuz olarak değerlendirmeleri (Cordes ve Dougherty 1993; Maslach ve Jackson, 1981), işlerindeki başarılarından mutlu ve memnun olamamaları (Maslach ve Jackson, 1981) olarak kendini gösteren bir durumdur. Tükenmişlik duygusu; birlikte çalışılan grubun özellikleri, iş koşulları ve kişinin bireysel özelliklerinde kaynaklı olarak gelişebilen ve her iş ortamında ve bu ortamlarda çalışan her bireyde görülme ihtimali olan bir durum olarak kendini göstermektedir (Sayıl, Haran, Ölmez ve Özgüven, 1997). Öğretmenlik mesleği; öğrenci, ebeveyn, meslektaş ve okul yönetimi ile sürekli iletişim ve etkileşim içerisinde sürdürülen ve sürekli fedakârlık isteyen bir meslek olmasında dolayı duygusal olarak bireyi tüketen bir meslek grubudur (Avcı ve Seferoğlu, 2011; Yellice-Yüksel, Kaner ve Güzeller, 2011). Bu yönü ile öğretmenlik, mesleki tükenmişliğin sık görüldüğü meslek dallarından biridir (Avcı ve Seferoğlu, 2011; Başol ve

63 50 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Altay, 2009; Girgin ve Baysal, 2005; Taris, Van Horn, Schaufeli ve Schreurs, 2004). Çocukların kontrolü ve eğitim sürecinde yaşanan güçlükler ve iş yükünün nispeten daha fazla olması sebebiyle özel eğitim okullarının çalışma koşulları, diğer okullara göre daha ağırdır (Başaran, 2001; Sucuoğlu ve Kuloğlu, 1996). Bu nedenlerden dolayı, bu okullarda çalışan öğretmenlerin durumlarından hoşnut olmadıkları (Başaran, 2001), mesleki doyum yaşayamadıkları (Sucuoğlu ve Kuloğlu, 1996) ve bu okullarda çalışan öğretmenlerde yıpranma oranının diğer okullardaki öğretmenlere kıyasla daha yüksek olduğu alan yazın çalışmaları tarafından dile getirilmektedir (Billingsley, 1993; Boe, Bobbit, Cook, Whitener ve Weber, 1997; Boyer ve Gillespie, 2000; Oruç, 2007). Öğretmen tükenmişliği yalnızca öğretmeni değil, öğrencileri, okulu, veliyi, kendi yakın çevresini de olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir (Arslan ve Aslan, 2014). Yaşanabilecek olumsuzluklar istemeden de olsa verilen eğitim-öğretim hizmetlerinin nitelik ve niceliğinde önemli düzeyde olumsuzluklara sebebiyet verebilmektedir (Arslan ve Aslan, 2014; Cooley ve Yovanoff, 1996). Bu nedenle, öğretmenlerin tükenmişlik sendromunun ortaya çıkarılması ve zamanında teşhis edilerek uygun ve gerekli tedbirlerin alınması büyük önem arz etmektedir (Ardıç ve Polatcı, 2008). Nitekim, Sucuoğlu ve Kuloğlu (1996) da değişik özür gruplarındaki çocuklarla çalışan özel eğitim öğretmenlerin mesleki tükenmişlik durumlarının incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. İlgili alanda gerçekleştirilen alan yazın çalışmaları incelendiğinde, çeşitli yetersizlik grupları ile çalışan öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerini inceleyen araştırmalara rastlanmakla birlikte (Arslan ve Aslan, 2014; Başaran, 2001; Oruç, 2007; Karahan ve Uyanık Balat, 2011; Yellice-Yüksel, Kaner ve Güzeller, 2011) otistik spektrum bozukluğu olan öğrencilerle çalışan öğretmenlerin mesleki tükenmişliğini ve bu tükenmişliğe etki eden faktörleri ortaya çıkarmaya yönelik gerçekleştirilen çalışmalara rastlanmamıştır. Bu amaçla bu çalışmada, otistik spektrum bozukluğu olan öğrencilerle çalışan öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu temel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeyleri hangi düzeydedir? Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeyleri çeşitli değişkenlere (cinsiyet, çalışma süresi, yaş, hizmet yılı vb.) göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?

64 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 51 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) YÖNTEM 2.1. Araştırma Modeli Bu çalışma betimsel bir araştırma olup ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Karasar (2005, s.81) göre, iki ya da daha fazla değişken arasında birlikte değişimi ve/veya bu değişimin derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modellerdir. Bu tür düzenlemelerde aralarında ilişki aranacak değişkenler tekil taramayla benzer şekilde ayrı ayrı değerlendirilir. Tarama yolu ile bulunan ilişkiler bir neden sonuç ilişkisinden ziyade bir değişkendeki durumun bilinmesi halinde bunun diğer değişkenin kestirilmesini sağlaması bağlamında yorumlanır. Bu araştırmada ise, otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışan öğretimlerdeki tükenmişlikleri ile cinsiyet, otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışma yılı, yaş, ücret, ekonomik olarak kendilerini gördükleri düzey, iş arkadaşlarınızdan destek görme, üstlerinden takdir görme ve özel eğitim okulunda çalışmayı uygun görüp görmeme durumunu belirlemek amacıyla karşılaştırma türü ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır Evren ve Örneklem Bu çalışmanın örneklemi eğitim-öğretim yılında, İstanbul İli Hamit İbrahimiye OÇEM (Özel Eğitim Uygulama Merkezi) ve Taylan Doğuer OÇEM de, Antalya İli Ramazan-Hatice Savaş OÇEM de, Gaziantep İli Gaziantep OÇEM de görev yapan 147 öğretmen oluşturmuştur. Katılımcılara ilişkin demografik bilgiler Tablo 1 de sunulmuştur. Tablo 1. Katılımcılara ilişkin demografik bilgiler Cinsiyet N (%) Yaş N (%) Erkek arası Kadın arası arası Hizmet Yılı N (%) arası yıl ve üstü yıl ve üstü

65 52 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) 2.2. Veri Toplama Aracı Araştırma verileri, Öğretmen Mesleki Tükenmişlik Ölçeği aracılığı ile toplanmıştır. Araştırmada ayrıca çalışma grubuna ilişkin demografik bilgilerin edinilmesi amacıyla kişisel bilgiler formu kullanılmıştır. Öğretmen Mesleki Tükenmişlik Ölçeği: Kaner, Şekercioğlu ve Yellice (2008) tarafından geliştirilen 5 li Likert tipindeki ölçek, Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık, Öğrencilere Yabancılaşma, Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik ile Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma olmak üzer dört alt boyut ve 26 maddeden oluşmaktadır. Ölçeğin geneline ilişkin iç tutarlılık katsayısı 0.92 olarak bulunmuştur. Ölçekten elde edilen puanın artması, tükenmişliğin arttığını işaret etmektedir. Kişisel Bilgiler Formu: Araştırmacılar tarafından hazırlanan kişisel bilgi formunda cinsiyet, çalışma süresi, yaş ve hizmet yılı gibi bazı demografik bilgilerin belirlenmeye çalışıldığı bir grup soru yer almaktadır Verilerin Toplanması ve Analizi Verilerin analizinden önce veri girişinin doğruluğu ve değişkenlerin dağılımının normalliğe uygunluğu test edilmiştir. Veri toplama araçlarını uygun bir şekilde doldurmayan 4 öğretmenin verileri analiz dışında bırakılarak araştırma örneklemi 147 öğretmenden oluşmuştur. Normal dağılım göstermediği tespit edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla betimsel istatistikler, Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis H testlerinden yararlanılmıştır. Alt gruplar arasındaki farklılığın tespiti için ise grupların ikili kombinasyonları üzerinden Mann Whitney U testi kullanılarak farkın kaynağı incelenmiştir. 3. Bulgular Öğretmen Mesleki Tükenmişlik Ölçeğine ilişkin genel değerlendirmede, öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin ortalama değerin altında olduğu ( =53.49), Tablo 2 de sunulan bulgulardan görülmektedir. Tablo 2. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerine ilişkin betimsel istatistikler Ölçek N m /m Ss Öğretmen Tükenmişlik Ölçeği Mesleki Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile cinsiyet değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Mann Whitney U testi

66 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 53 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) kullanılmıştır. Tablo3 te sunulan bulgulara göre, cinsiyet değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında anlamlı fark olmadığı (U= , p>.05) görülmektedir. Tablo 3. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin cinsiyete göre Mann-Whitney U testi sonucu Değişken Cinsiyet N Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Öğrencilere Yabancılaşma Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Öğretmen Mesleki Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Sıra ortalaması Sıra toplamı U p Kadın Tükenmişliği Erkek Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışma süresi değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Kruskal-Wallis Testi kullanılmıştır. Tablo 4 te sunulan bulgulara göre, otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışma süre değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında anlamlı fark olmadığı (χ 2 (sd=2 n=147)=3.97, p>.05) görülmektedir.

67 54 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Tablo 4. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin çalışma süresine göre Kruskal-Wallis H testi sonucu Değişken Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Öğrencilere Yabancılaşma Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Öğretmen Mesleki Tükenmişliği Çalışma Yılı üstü üstü üstü üstü üstü N Sıra Ortalaması sd χ 2 p Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile yaş değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Kruskal-Wallis Testi kullanılmıştır. Tablo 5 te sunulan bulgulara göre, yaş değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında anlamlı fark olmadığı (χ 2 (sd=4 n=147)=1.27, p>.05) görülmektedir.

68 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 55 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Tablo 5. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin yaşa göre Kruskal- Wallis H testi sonucu Değişken Yaş N Sıra Ortalaması Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Öğrencilere Yabancılaşma Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Öğretmen Mesleki Tükenmişliği sd χ 2 p Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile aldığı ücretten memnun olma değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Mann- Whitney U testi kullanılmıştır. Tablo 6 da sunulan bulgulara göre, aldığı ücretten memnun olma değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında anlamlı fark olmadığı (U= , p>.05) görülmektedir.

69 56 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Tablo 6. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin ücretten memnun olmaya göre Mann-Whitney U testi sonucu Değişken Memnuniyet N Sıra Ortalaması Sıra Toplamı U p Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Evet Hayır Öğrencilere Yabancılaşma Evet Hayır Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Evet Hayır Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Evet Hayır Öğretmen Mesleki Tükenmişliği Evet Hayır Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile ekonomik olarak kendilerini gördükleri düzey değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Kruskal-Wallis H Testi kullanılmıştır. Tablo 7 de sunulan bulgulara göre, öğretmenlerin ekonomik olarak kendilerini gördükleri düzey değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında anlamlı fark olmadığı (χ 2 =4.62, p>.05) görülmektedir. Ölçeğin öğrencilere yabancılaşmaöğrencilere duyarsızlaşma alt faktörüne ilişkin incelemede ise öğretmenlerin ekonomik olarak kendilerini gördükleri düzey değişkenine ilişkin farklılık ortaya çıkmıştır. Gruplar arasında gerçekleştirilen Mann-Whitney U Test bulgularına göre orta düzey ekonomik gelir seviyesine sahip olduğunu düşünen öğretmenlerin ortalaması (U 1 = , p<.05) alt düzey ekonomik gelir seviyesine sahip olduğunu düşünen öğretmenlerin ortalamasından anlamlı düzeyde daha yüksek çıkmıştır.

70 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 57 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Tablo 7. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin kendilerini gördükleri ekonomik düzeye göre Kruskal-Wallis H testi sonucu Değişken Görüş N Sıra Ortalaması sd χ 2 p Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Alt düzey Orta düzey Üst düzey Öğrencilere Yabancılaşma Alt düzey Orta düzey Üst düzey Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Alt düzey Orta düzey Üst düzey Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Alt düzet Orta düzey Üst düzey Öğretmen Mesleki Tükenmişliği Alt düzey Orta düzey Üst düzey Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile iş arkadaşlarından destek görüp görmememe değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Mann-Whitney U Testi kullanılmıştır. Tablo 8 de sunulan bulgulara göre öğretmen tükenmişlik ölçeğinin meslektaşlara ve yöneticilere yabancılaşma-meslektaşlara ve yöneticilere duyarsızlaşma alt faktöründe destek görmeyen öğretmenler lehine anlamlı farklılık (U=844.50, p<.05) görülmüştür.

71 58 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Tablo 8. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin iş arkadaşlarından destek görmelerine göre Mann-Whitney U testi sonucu Değişken Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Öğrencilere Yabancılaşma Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Öğretmen Mesleki Destek Görme Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır N Sıra Ortalaması Sıra Toplamı U P Evet Tükenmişliği Hayır Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile öğretmenlerin üstlerinden (idarecilerinden) takdir görüp görmeme değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Mann-Whitney U Testi kullanılmıştır. Tablo 9 da sunulan bulgulara göre üstlerinden (idarecilerinden) takdir görüp görmeme değişkeni bağlamında ölçekten elde edilen puanlar arasında takdir görmeme lehine anlamlı fark olduğu (U= , p<.05) görülmektedir. Başka bir değişle üstlerinden (idarecilerinden) takdir görmeyen öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin daha üst düzeyde olduğu söylenebilir. Tablo 9. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin üstlerinden takdir görmelerine göre Mann-Whitney U testi sonucu Değişken Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Öğrencilere Yabancılaşma Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Öğretmen Mesleki Tükenmişliği Takdir Görme Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır N Sıra Ortalaması Sıra Toplamı U p

72 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 59 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleri ile özel eğitim okulunda çalışmanın uygunluğu değişkeni arasındaki farkın anlamlılığını test etmek amacıyla Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Tablo 10 da sunulan bulgulara göre, meslekte çalışmanın kendilerine uygun olmaması lehine anlamlı fark olduğu (U=812.50, p<.05) görülmektedir. Başka bir değişle uygun öğrenim kurumunda görev yapmadığını düşünen öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin daha fazla olduğu söylenebilir. Tablo 10. Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin özel eğitim okulunda çalışmayı kendine uygun görme durumuna göre Mann-Whitney U testi sonucu Değişken Görüş N Sıra Ortalaması Sıra Toplamı U p Mesleğe İlişkin Duygusal Tükenmişlik ve Başarısızlık Evet Hayır Öğrencilere Yabancılaşma Evet Hayır Fiziksel ve Duygusal Tükenmişlik Evet Hayır Meslektaşlara ve Yöneticilere Duyarsızlaşma Evet Hayır Öğretmen Mesleki Tükenmişliği Evet Hayır TARTIŞMA VE SONUÇ Öğretmenlerin mesleki tükenmişliğine ilişkin gerçekleştirilen incelemede, öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin orta değerin altında olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmada otistik spektrum bozukluğu olan öğrencilerle çalışan öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin, cinsiyet değişkenine göre farklılık göstermediğini ortaya koymuştur. Alanyazın araştırmaları incelendiğinde bu araştırmanın bulguları ile örtüşen sonuçlara rastlamak mümkündür (Arslan ve Aslan, 2014; Aydemir, Diken, Yıkmış, Aksoy ve Özokçu, 2014; Dobbs, 1997; Ertürk ve Keçecioğlu, 2012; Gündüz, 2006; Kulaksız, Dilmaç ve Aydın, 2003; Oruç, 2007; Yiğit, 2007; Şahin ve

73 60 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Şahin, 2012;). Öte yandan Çiftçi (2015) nin çalışmasında, erkek öğretmenlerin tükenmişliğin kadın öğretmenlere oranla daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Alanyazın çalışmaları arasında ortaya çıkan bu farkın araştırmalara katılan öğretmenlerin demografik özelliklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Farkın daha iyi anlaşılması için nitel ve nicel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırmaya katılan öğretmenlerin, otistik çocuklar eğitim merkezinde çalışma süreleri ile mesleki tükenmişlik düzeyleri arasında anlamlı bir fark olmadığı araştırmanın bir diğer bulgudur. Araştırmada ortaya çıkan bu bulgu bazı alanyazın çalışmalarının sonuçları ile benzerlik göstermektedir (Aydemir vd., 2014; Kulaksız vd., 2003). Öte yandan, Arslan ve Aslan (2014) ve Oruç (2007) tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda, öğretmenlerin mesleki kıdemlerindeki atışın mesleki tükenmişliği arttıran bir etken olduğunu ortaya çıkmıştır. Bu araştırma ile alanyazın çalışmaları arasındaki farkın, çalışma örneklemini oluşturan öğretmenlerin çalışma sürelerinin ortalama 6 yıl civarında olması ve dolayısıyla mesleki yıpranmalarının az olmasının etkisi olduğu düşünülmektedir. Araştırmada, otistik spektrum bozukluğu olan öğrencilerle çalışan öğretmenlerin tükenmişliklerinin yaşa göre değişmediği ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde, Aydemir vd. (2014) ile Akçamete vd. (2001) tarafından gerçekleştirilen alanyazın araştırmaları da yaşın tükenmişlik üzerinde etkili bir değişken olmadığını ortaya çıkmıştır. Ancak, alanyazında gerçekleştirilen bazı çalışmalarda (Kulaksız vd., 2003; Oruç, 2007; Şahin ve Şahin, 2012), yaş değişkeni açısından ölçeğin alt boyutları bazında anlamlı bir farklılık ortaya çıkmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında çalışma örneklemini oluşturan öğretmenlerin yaşlarının birbirine yakın olmasının etkisinin olabileceği düşünülmektedir. Araştırmada elde edilen bir diğer bulgu öğretmenlerin aldığı ücretten memnun olma ve mesleki tükenmişlik düzeyleri arasında anlamlı bir fark olmadığı ortaya çıkmıştır. Alanyazın incelendiğinde Oruç, (2007) ile Akçamete vd. (2001) tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda da maaş değişkenin öğretmenlerin mesleki tükenmişlikleriyle ilişkili olmadığını gösteren benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin ekonomik olarak kendilerini gördükleri düzeye ile mesleki tükenmişlikleri arasında anlamlı bir fark gözlenmiştir. Başka bir değişle, kendilerini ekonomik olarak alt gelir düzeyinde gören öğretmenlerin, orta gelir düzeyinde gören öğretmelere kıyasla daha fazla tükenmişlik duygusu yaşadıkları söylenebilir. Benzer şekilde, Girgin ve

74 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 61 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Baysal (2005) ile Vızlı (2005) tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda da ekonomik olarak kendilerini alt ekonomik düzeyde gören öğretmenlerin orta ve üst gelir düzeyinde gören öğretmelere kıyasla daha fazla tükenmişlik duygusu yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Öte yandan, araştırmada elde edilen bu bulgu Akçamete vd. (2001) ile Oruç (2007) tarafından gerçekleştirilen ve ekonomik durumun tükenmişliğin hiçbir alt boyutu ile ilişkili olmadığını belirten araştırmanın sonuçları ile örtüşmemektedir. Alanyazın çalışmaları arasında ortaya çıkan farklılığın daha iyi anlaşılabilmesi nitel ve nicel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırmada ortaya çıkan bir diğer bulgu öğretmenlerin iş arkadaşlarından destek görüp görmemem durumları ile meslektaşlara ve yöneticilere yabancılaşma-meslektaşlara ve yöneticilere duyarsızlaşma arasında anlamlı fark gözlenmiştir. Alanyazın incelendiğinde Girgin ve Baysal (2005), Aksoy (2007) ile Zabel ve Zabel, (2002) tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda benzer sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Buna karşın bazı alanyazın çalışmaları, iş arkadaşlarından destek görme ile mesleki tükenmişlik arasında bir ilişki olmadığını belirtmektedir (Oruç, 2007; Platsidou, 2010; Westling, Herzog, Cooper-Duffy, Prohn ve Ray, 2006). Alanyazın çalışmaları arasındaki farklılığın, örneklem ve ölçme aracının farklı olmasında kaynaklandığı düşünülmektedir. İdarecilerinden takdir görmeyen öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin takdir görenlere kıyasla anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulgusu araştırmanın bir diğer önemli bulgusudur. Embich (2001), tarafından gerçekleştirilen araştırmada bu araştırmanın bulgularına benzer sonuçlar elde edilmiştir. Benzer şekilde alanyazında gerçekleştirilen çalışmalarda, üstlerinden takdir görme durumuna göre mesleki tükenmişliğin duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma alt boyutlarında anlamlı farklılık olduğu ve üstlerinden hiç takdir görmeyen öğretmenlerin tükenmişlik düzeyleri bazen ve çoğu zaman takdir gören öğretmenlerden daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır (Cross ve Billingsley, 1994; Girgin ve Baysal, 2005; Oruç, 2007; Şahin ve Şahin, 2012;). Öte yandan, Hoy ve Spero (2005) da öğretmenlerin ödül ve takdirlerle desteklenmesinin öğrencilere verilen eğitimin etkililiğinin arttırdığını belirtmektedirler. Araştırmada, özel eğitim okulunda çalışma tercihi ile mesleki tükenmişlik arasındaki farkın anlamlı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Başka bir değişle özel eğitim okulunda görev yapma konusunda isteğini yitiren

75 62 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin daha üst düzeyde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu bulgu alanyazın çalışmaları ile de desteklenmektedir (Aksoy, 2007; Oruç, 2007). Benzer şekilde, Platsidou ve Agaliotis (2008) ile Martin, (2010) tarafından gerçekleştirilen bir diğer çalışmalarda da özel eğitim kurumlarında görev yapan ve işinden memnun olmayan öğretmenlerin mesleki tükenmişliklerinin işinden memnun olan öğretmenlere kıyasla daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Özel eğitim gereksinimi olan öğrencilerimizi yetiştiren öğretmenlerimizin mesleki tükenmişliklerindeki artış iş memnuniyetinde azalmaya, arkadaş ve öğrencileri ile ilişkilerinde olumsuzluklara sebep olacak ve dolayısıyla da bu tükenmişlik öğrencilerin akademik başarılarını da olumsuz yönde etkileri olacağı şüphesiz ortadadır. Bu bağlamda, öğretmenlerin tükenmişliği üzerinde etkileri olabileceği düşünülen, gelir düzeyi, üstlerinden takdir görme ve iş arkadaşlarından destek görme gibi etkenlerin minimum düzeye düşürülmesi gerektiğine düşünülmektedir. Bu amaçla, özel eğitim merkezlerinde çalışan öğretmenlerin sorunlarını çözmeye yönelik destek programları hazırlanabilir ve hizmet içi eğitim çalışmalar düzenlenebilir. Benzer şekilde, mesleki tükenmişliğin etkilerini azaltmak için velilerin, öğretmenlerin ve idarecilerin bilinçlendirilmesine yönelik toplantılar düzenlenebilir. Gerçekleştirilen bu araştırma belirli sınırlılıklara sahiptir. Öncelikle araştırmada elde edilen veriler öğretmenlerin kendileri ile ilgili bireysel algılarına dayalı değerlendirmelerden oluşmaktadır. Ayrıca araştırma örneklemi yalnızca birkaç özel eğitim kurumunda görev yapan öğretmenlerden oluşmaktadır. Bu nedenle, araştırma bulgularının genellenebilmesi için farklı örneklemlerde yer alan öğretmenler ile benzer değişkenlerin kullanıldığı nitel ve nicel araştırmaların yapılması gerekmektedir. KAYNAKÇA Akçamete, G. Kaner, S. ve Sucuoğlu, B. (1998). Engelli ve normal çocuklarla çalışan öğretmenlerin tükenmişlik ve iş doyumu arasındaki ilişkinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi, VI. Ergonomi Kongresi, Milli Prodüktivite Merk. Yay. No: 622, Mayıs, Ankara Akçamete, G., Kaner, S. ve Sucuoğlu, B. (2001). Öğretmenlerde tükenmişlik, iş doyumu ve kişilik. Ankara: Nobel Yayınevi. Aksoy, S. U. (2007) Eskişehir ili özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerinin değerlendirilmesi. Yayınlanmamış

76 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 63 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) yüksek lisans tezi, Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Ardıç, K. ve Polatcı, S. (2008). Tükenmişlik sendromu akademisyenler üzerinde bir uygulama (GOÜ Örneği). Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 (2) Arslan, G. ve Aslan, G. (2014). Zihin Engelli Bireylere Eğitim Veren Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeylerinin İncelenmesi (Tokat İli Örneği). Eğitim Bilimleri araştırması dergisi. Uluslararası E dergi 4(2) DOI Number: /jesr Avcı, Ü. ve Seferoğlu, S. S. (2011). Bilgi toplumunda öğretmenin tükenmişliği: teknoloji kullanımı ve tükenmişliği önlemeye yönelik alınabilecek önlemler, Akdeniz Eğitim Araştırmaları Dergisi, Aydemir, H., Diken, İ., K., Yikmiş, A., Aksoy, V. ve Özokçu, O. (2014). Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik düzeyleri ve yaşam doyumlarının incelenmesi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 15(Özel Sayı), Babaoğlan, E. (2007). İlköğretim okulu yöneticilerinde tükenmişliğin bazı değişkenlere göre araştırılması, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Başaran, B. I. (1999). Zihinsel, görme ve işitme özürlü çocuklara eğitim veren özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin kişilik özelliklerinin belirlenmesi ve karşılaştırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Eskişehir, Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Başaran, I. (2001). Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin çalışma koşulları, Ege Eğitim Dergisi, 1(1) Başol, G. ve Altay, M. (2009). Eğitim yöneticisi ve öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi. 15(58), Billingsley, B. S. (1993). Teacher retention and attrition in special and general edu-cation: A critical review of the literature. The Journal of Special Education, Boe, E., Bobbit, S. A., Cook, L. H., Whitener, S. D., & Weber, A. L. (1997). Why did stthou go? Predictors of retention, transfer, and attrition of

77 64 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) special and general education teachers from a national perspective. Journal of Special Education, 30(4), Boyer, L., & Gillespie, P. (2000). Keeping the committed: The importance of induction and support programs for new special educators. Teaching Exceptional Children, 33, Cooley, E., & Yovanoff, P. (1996). Supporting professionals-at-risk: Evaluating inter ventions to reduce burnout and improve retention of special educators. Exceptional Children, 62, Cordes, V. L., & Dougherty, T. W. (1993). A review and integration of research on job burnout. Academy of Management Review. 18 (4) Cross, L., & Billingsley, B. (1994). Testing a model of special educators' intent to stay in teaching. Exceptional CEC. 60 (5), pp Çiftçi, H. D. (2015). Özel eğitim merkezlerinde çalışan öğretmenlerin mesleki yetkinlik ve tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi. Mediterranean Journal of Humanities, V(1), Dobbs, R. F. (1997) A study of burnout as perceived by specıal education directors in the state of Georgia. (Yayınlanmamış doktora tezi). The Faculty of Peabody College of Vanderbilt University. ABD: Nashville. Embich, J. L. (2001). The relationship of secondary special education teachers roles and factors that lead to professional burnout. Teacher Education And Speacial Education 24(1) Ertürk, E. ve Keçecioğlu, T. (2012). Çalışanların iş doyumları ile mesleki tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiler: Öğretmenler üzerine örnek bir uygulama. Ege Akademik Bakış, 12(1), Girgin, G. (1995). İlkokul öğretmenlerinde meslekte tükenmişliğin gelişimini etkileyen değişkenlerin analizi ve bir model önerisi. (Yayınlanmamış doktora tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Girgin, G. ve Baysal, A. (2005). Zihinsel engelli öğrencilere eğitim veren öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeyi ve bazı değişkenler (İzmir örneği). Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 18, Gündüz, B. (2006). Öğretmenlerde tükenmişliğin akılcı olmayan inançlar ile bazı mesleki ve kişisel değişkenlere göre yordanması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 26(3),

78 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 65 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) Hoy, A. W., & Spero, R. B. (2005). Changes in teacher efficacy during the early years of teaching: A comparison of four measures. Teaching and Teacher Education, 21, Kaner, S., Şekercioğlu, G. ve Yellice, B. (2008). Öğretmen mesleki tükenmişlik ölçeği geliştirme çalışması. Eğitimde ve Psikolojide Ölçme ve Değerlendirme Kongresi. Ankara Üniversitesi, Ankara. Karahan, Ş. ve Uyanık Balat, G. (2011).Özel eğitim okullarında çalışan eğitimcilerin özyeterlik algılarının ve tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29(1), Karasar, N. (2005). Bilimsel araştırma yöntemi: Kavramlar-İlkeler- Teknikler (15. Baskı). Ankara: Nobel Yayınevi. Kulaksız, A., Dilmaç, B. ve Aydın A. (2003). Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik duygusu üzerine karşılaştırmalı bir inceleme. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), Martin, A. M. (2010). Predıctors of burnout and self-effıcacy among specıal educatıon teachers. Dissertation degree of Doctor of Education in Teachers College, Columbia University. ABD: Columbia Maslach, C. ve Jackson, S. E. (1981). The measurement of experienced burnout. Journal of Occupational Behavior, 2, Maslach, C., Schaufeli, W. B., & Leiter, M. P. (2001). Job burnout. Annual Review of Psyhology, 52, Maslach, C. (2003) Job Burnout: New Directions in Research and Intervention. American Psychological Society. 12(5), Nichols, A. S., & Sosnowsky, F. L. (2002). Burnout among special education teachers in self-contained cross-categorical classrooms. Teacher Education and Special Education, 25(1), Oruç, S. (2007). Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi (Adana ili örneği). (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Çukurova Üniversitesi, Adana. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Ören, N. ve Türkoğlu, H. (2006). Öğretmen adaylarında tükenmişlik, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İlke), 16, 1-10.

79 66 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67) Platsidou, M. (2010). Trait emotional intelligence of greek special education teachers in relation to burnout and job satisfaction. School Psychology International, 31(1), Platsidou, M., & Agaliotis, I. (2008). Burnout, job satisfaction and instructional assignment-related sources of stress in Greek special education teachers. International Journal of Disability, Development and Education, 55(1), doi: / Sayıl, I., Haran, S., Ölmez Ş. ve Özgüven, H. D. (1997). Ankara üniversitesi hastanelerinde çalışan doktor ve hemşirelerin tükenmişlik düzeyleri. Kriz Dergisi, 5(2), Sılığ, A. (2003). Banka çalışanlarının tükenmişlik düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi, (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Eskişehir Anadolu Üniversitesi. Eskişehir. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Sucuoğlu, B. ve Kuloğlu, N. (1996). Özürlü çocuklarla çalışan öğretmenlerde tükenmişliğin değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Dergisi, 10(36), Şahin, F. ve Şahin, D. (2012). Engelli bireylerle çalışan özel eğitim öğretmenlerinin tükenmişlik düzeyinin belirlenmesi. Öğretmen Eğitimi ve Eğitimcileri Dergisi 1(2), Taris, T., Van Horn, J., Schaufeli, W. B., & Schreurs, P. (2004). Inequity, burnout and psychological withdrawal among teachers: A dynamic exchange model. Anxiety, Stress, and Coping, 17, Vızlı, C. (2005). Görme engelliler ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerle normal ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerinin karşılaştırılması. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Westling, D. L., Herzog, M., Cooper-Duffy, K., Prohn, K., & Ray, M. (2006). The teacher support program: A proposed resource for the special education profession and an initial validation. Remedial and Special Education, 27(3), doi: / Wisniewski, L., & Gargiulo, R. M. (1997). Occupational stress and burnout among special educators: A review of the literature. The Journal of Special Education, 31(3), Yellice-Yüksel, B., Kaner, S. ve Güzeller, C. O. (2011). Öğretmenlerin mesleki yetkinlik, mesleki sosyal destek ve tükenmişlik

80 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 67 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (47-67) ilişkisinin yapısal eşitlik modeli ile incelenmesi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11(21), Yiğit, A. (2007). Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin iş doyumu, tükenmişlik ve ruh sağlık düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Niğde Üniversitesi, Niğde. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi nolu yayın. Zabel, R. H., & Zabel, M. K. (2002). Burnout among special education teachers and perceptions of support. Journal of Education Leadership, 15(2),

81 68 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (47-67)

82 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 69 AVUSTURYA SOSYALİZMİ NİN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ THE RISE AND DEVELOPMENT OF AUSTRIAN SOCIALISM Efkan Canşen Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Avusturya Maksizm i, Austromarxismus, bilimsel literatürün dışında genel siyasi dil içerisinde de birbiriyle kesişen en az iki anlamda kullanılmaktadır. Avusturya Marksizmi denilince ilk olarak Karl Renner, Otto Bauer ve Max Adler gibi teorisyenlerden oluşan, Yirminci Yüzyıl ın başından beri Viyana da etkin olan ve Marksist metotları, eski Avusturya üzerindeki olaylara ve problemlere yönelik olarak kullanan bir grubun öncülüğündeki bilimsel Marksizm anlaşılır. Bu anlamda Austurya Marksizmi, Avusturya sınırının dışına çıkan, yani uluslararası Marksist geleneğin özgül şartları altında oluşan bir gelişime anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Avusturya Marksizmi kavramından, Avusturya sosyal demokrasisinin, özellikle iki savaş arası dönemdeki siyasal hareket ve etkisi anlaşılmaktadır. İki savaş arası dönemdeki Avusturya Sosyal Demokrat Partisi, siyasal literatürde Avusturya Marxist olarak yer almıştır. Anahtar Sözcükler: Avusturya, Eski Avusturya, Marksizm, Sosyal Demokrasi, Avusturya Sosyal Demokrat Partisi ABSTRACT: Austrian Marxism, except of scientific literature is used in political language at least in two meanings which intersect each other. Firstly Austrian Marxism is understood as marxist theoretical trend, a scientific marxism, represented by Otto Bauer, Karl Renner, Victor Adler and Max Adler who were active in Vienna since the beginning of the 20th century and used the methods of Marxism to solve the social problems in old Austria. In this sense Austrian Marxism is a movement that appears at the beginning of the 20th century within Austrian social democracy under the influence of the theoretical works and political activity of its leaders and thinkers. Between the two world wars the entire Austrian Social Democratic Party was denominated Austro-Marxist in political literature. Key Words: Austria, Old Austria, Marxism, Social Democracy, Austria Social Democratic Party Yrd. Doç.Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi, Fen - Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim üyesi.

83 70 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) GİRİŞ Avusturya Marksizmi, bu anlamda, Avusturya sosyalizminin stratejisi ve taktiği için örgütlenme ve yaşam gerçekliği ile eş anlamlı olmaktadır. Otto Bauer e göre Avusturya Marksizmi, Amerikalı sosyalist gazeteci Louis B. Boudin in tanıdığı Avusturyalı teorisyenlerden oluşan grubu adlandırmak için 1907 de tesadüfen ortaya attığı bir kavramdır. 1 Can çekişmekte olan Habsburg devletinin başkenti Viyana da el ele vermiş, birbirleriyle aynı entelektüel düzeydeki dâhilerin çalışma grubunu tarif edebilmek için esasen rastgele ve sistemsiz bir biçimde kullanılmaktadır. Avusturya Marksizmi, gelişmenin her evresinde, bilimsel, siyasi eğilimli ve Avusturya sosyal demokrasisinin içerisinde yer alan kişiliklere ait, Avusturya sosyalizminin etkisini ifade eden, kesinlikle soyut değil aksine ağırlıklı olarak somut bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Avusturya Marksizmi, siyasi hareket olarak, 1918 den sonra öncelikle Lenin ve Troçki tarafından eleştirilmiştir yılından yani Avusturya birinci cumhuriyetinin iç politikasının değişiminden sonra sağın eleştirilerine uğramış ve Avusturya Bolşevizmi olarak adlandırılmıştır. 2 Soldan ve sağdan gelen eleştiriler Avusturya Sosyal demokrasisi tarafından övünçle karşılanmış, ağır eleştiriler sanki bir onur nişanı olarak benimsenmiş ve doğru yolda ilerlenildiğinin göstergesi sayılmıştır. 3 Otto Bauer in de ifade ettiği gibi Avusturya sosyalizminin siyasi ve bilimsel dalı olan Marksist merkezin uluslararası felsefesi sonunda Avusturya Marksizmi kavramı içerisinde şaşırtıcı biçimde eridi. Kavram, uluslararası hale gelerek, gitgide bilim ve siyaset arasındaki aksan farklılığını yitirdi, bilimsel analizlere dayanan ve içerik açısından siyasi sonuçları olan, Otto Bauer in de formüle ettiği gibi, sürekli Reformizm ve Bolşevizm arasında ortada duran ve gelecek için devrim, şu an için pratik reform çabalamaları arasında umutlarını yitirdi. 4 Kavramın, bilimsel 1 Glaser Ernst, Im Umfeld des Austromarxismus, Ein Beitrag zur Geistesgeschichte des Österreichischen Sozialismus, The Journal of Modern History, Reviewed Works, Vo. 58, No 3, The University of Chicago Press s. 762,Eylül 1986, 2 Day B. Richard, Gaido Daniel, Discovering Imperialism: Social Democracy to World War I, Historical Materialism book series, ISSN: , Korinklijke Brill, Leiden, Hollanda, 2012, s A.g.e., s Leichter Otto, Der Austromarxismus und der 15. Juli. Der Kampf, Internationale Revue 20, 1927, 395.

84 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 71 Marksizm okulunun karakterize edilmesi ve sonradan uluslararası yön ve eğilime uyum sağlayacak bir siyasi hareketin tanımlanması arasındaki farklılığı Karl Renner tarafından sınıflandırılan örnekte açıkça ortaya çıkar. İki savaş arası dönemde Avusturya sosyal demokrasisi ve Marksist merkezin yönü açısından eski Avusturya nın ulusal problemlerine, devlet öğretisine ve her tip toplumsal sorununa yönelik Karl Renner in çığır açıcı katkıları olmuştur. Karl Renner, Avusturya sosyalizminin Otto Bauer tarafından şekillendirilmiş ve temsil edilmiş biçimine karşı gelmiştir. Bauer de Renner gibi aynı siyasi ortamda çalışmasına rağmen, açıklamaları tamamen farklıydı: Renner in düşünceleri, kritik noktalarda partinin resmi görüşüne muhalif olmakta ve anayasal açıdan bakıldığında da ancak bir on yıl sonra hayata geçirilebilir görülmekteydi te Birinci dünya savaşı başlamasıyla, Avusturya Marksizminin çekirdeğini oluşturan arkadaş gurubunun harmonisi bozulduğunda Avusturya Marksizmi ağırlıklı olarak bilimsel bir ekole dönüştü. Geriye kalan, herkesin içerik olarak hem fikir olduğu, Avusturya Marksizminin, Avusturya Sosyal demokrasisinin ortak vatanı, ortak kökeni olduğuydu. Avusturya sosyal demokrasisi, bu dönemde ve sonrasında heterojen görüşleri ve kişilikleri birbirlerine bağlayarak en ağır siyasi sarsıntıları, herhangi bir zarara uğramaksızın el birliğiyle aşmayı başarmış, örgütü içe ve dışa karşı ne pahasına olursa olsun korumuş, örgütlenmeyi çalışmalarının baş ilkesi haline getirmiştir. Kavramın tarihsel gelişimi üzerine yaptığımız bu girişle birlikte öncelikle iki savaş arası dönemdeki Avusturya sosyalizmine baktığımızda, tarihsel açıdan Avusturya Marksizmi olarak görünenin Otto Bauer in birinci cumhuriyetteki temel görüşlerini kapsayan politikalarının önceden hayata geçirilmesi ve partinin kurucusu ve birleştiricisi olan Victor Adler in görüşlerinin de partinin temelini oluşturduğu görülmektedir. Avusturya sosyal demokrasisi, Victor Adler ve Otto Bauer in, yüzyıl içerisinde yerine getirilerek, siyaseten korunulması başarılmış temel düşünceleridir. Avusturya Sosyalizminin en önemli özelliği, başlangıçtan itibaren Marksizmin fatalist ve bekle ve gör stratejisini ve taktiğini yapıcı bir şekilde ispatlamış olmasıdır. Karl Marx, toplumun, doğa yasası gereği, kapitalizmden sosyalizme geçişinin bilimsel olarak engellenemez bir tarihsel gereklilik olduğuna yönelik deterministik yorumunda yeteri kadar ipuçları vermektedir. Buna göre sürecin olgunlaşmasını sonuna kadar beklerken herkesin devrime hazırlanmak için örgütlenmesi de akılsızca olmamakta

85 72 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) aksine oldukça mantıklı ve zorunlu gözükmektedir. Victor Adler, 1889 da Paris te toplanan ikinci enternasyonalin birinci kongresinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Herhangi bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendiliğinden yıkılacak olan kapitalizmin son saatlerinde Proletarya, tinsel gelişiminin ölçüsünce kendi kaderini belirleyecektir. Bizim bu dakikada kabul etme ve korumanın dışında düşmanlarımızın umduklarından çok daha az bir etkimiz olabilir. Fakat bizim benliğimizde kendimizi bu an için hazırlamak yatmaktadır. Hazır olmak, hepsi bu de sosyal demokrat işçi lideri Franz Schuhmacher, 11 saat (Elfter Stunde) adlı broşürü yayınladı. Schumacher in broşürde şöyle yazmaktaydı: Bugünkü düzeni vurmak için bir saatimiz daha kaldı. Bu süre içerisinde birleşmek ve yaşamla başa çıkmak zorundayız. Düşmanlar, tüm güçleriyle, bugün sosyalizm olarak adlandırdığımız yelkovanı durdurma çabası içerisindeler. Fakat saat bizim lehimize işleyecek. Bugüne kadar sadece yoksulluk haberi vermiş olan çana vurmak için balyoz hazır beklemekte. Bir kez daha bir şeyler hareketleniyor ama bu sefer her şey farklı olmak zorunda ve farklı olacak. On ikinci vuruşta işçiler güç birliği oluşturacak ve iktidarı ele geçirecek bilince ulaşacaklar. Son vuruşta, bizi kıtlık ve yoksulluk içinde tutan çember kırılacak. 6 O dönemde oldukça fazla yayılan bu metinlerde, kapitalizmden sosyalizme doğal olarak kendiliğinden geçileceği ve bu geçişi kısa ve ortalama bir zaman diliminde gerçekleştirecek Marksizm anlayışının fatalist yorumu açıkça vurgulanmıştır. Hayali kurulan zaman dilimi, bazen oldukça yakın, bazen de oldukça uzak ve erişilemez kabul edilmektedir. Bu bilinmezlik ve esneklik, gelecekle ilgili planlarda liderlerin uzak ve yakın beklentileri esnasında taktiksel olarak koşullara göre manevra yapmaya, taraftarları sabırsızlığa veya sabırlı bir bekleyişe yöneltmiştir. Bilinç dışı, ilkesellikten uzak şekilde düzenlenmiş olan bu mekanizma, zora düşünce istenilen yöne dönmeye olanak vermekteydi. Kısa ve uzun vadeli beklenti arasındaki bu esneklik, bir taraftan tutkuyu ve enerjiyi artırarak birbirine bağlamakta diğer taraftan da değiştirilemez gerçekler ve varlığının 5 Leser Norbert, Wlasists Sailer, Als die Republik brannte, Von Schattendorf bis Wien, Edition Va Bene, ISBN , Viyana, 2002,s Schmidt Helga, Czeike Felix, Franz Schumacher, Europa Verlag, Viyana 1964, s.17.

86 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 73 tunçtan surları arasında barıştırma görevi gören devrimi reforma indirgeyerek statükocu devrim kavramına benzetmektedir. Devrim, gerçekte şiddet kullanılmaması fakat devrimci yanılsamaları beslemek, belirsiz beklentileri dürtmek sonrasında da biraz devrimci olanları mutlu edebilmek ve reform pragmatizmine saygı gösterebilmek için kitlelerin önüne fırlatılmış, Ferdinand Lasalle tarafından harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı olan yaba şeklinde adlandırılarak alaya alınan bir kavram olarak kullanılmıştır. Ajitasyona doğru geniş bir alanda kabul görmüş olan en çok (maksimum) ve en az (minimum) arasındaki bu esnek kullanım, taraftarlarını değişen duygularla heyecanlandıran, küçümsemek ile gözde büyütmek arasında salınan parlamentarizm düşüncesiydi. Siyasi düşünce mekanizmalarının işleyişinin, döviz kuru gibi ihtiyaca göre yükseltilmesi veya alçaltılması, ilkelerin taktiksel değişimine ve geniş çapta uyumuna yol açmaktaydı gerçi ama uzun vadede kendi taraftarlarının yanlış bilgilendirilmeleri tehlikesine, değişen temizlik stratejilerinin çökmesine meydan vermekteydi. 15 Temmuz 1927 de bu strateji ve taktiğin tarihsel tutarlılığının çöküşü olarak mahkeme büyük jürisinin kararına yönelik Viyana da iç savaş benzeri durumlar ve taşkınlıklar ortaya kondu. Bu durum Avusturya Marksist siyasetinin muhalefetine son verdi ve hem 12 Şubat 1934 yenilgisinin hem de Avusturya demokrasisinin batışının zamanından önce gerçekleşmesine neden oldu. Sosyal demokrasinin neden olmadığı eski Avusturya nın batışı, reform ve değişim planlarının uzunca bir süre engellenmesi, Habsburg devletinin Alman olmayan uluslarının galip güçlerin istekleri doğrultusunda yaptıkları çökertici hareketler, tamamıyla yeni bir tarihsel durumdur. Bir muhalif partiden, her geçen gün daha fazla can çekişen bir büyük devletten bir parti çıkıyor ve aniden, yaşayıp yaşamayacağı tartışılır olan küçük bir devletin sorumluluklarını üstlenmeye çalışıyor. Tarihin ironisi ve parti içi güç ilişkilerinin mekaniği; eski devleti çökene kadar tutmuş, yeni cumhuriyetin yeni devlet başkanı olmuş ve bir koalisyon dönemi başlatmış, sosyal demokrasiye ve sosyal demokrasi tarafından temsil edilen işçi sınıfına büyük bir güç vermiş, sosyal güvenlik ve çalışma bakanı Ferdinand Hanusch u sembol isim haline getirerek arkadan sürükleme yöntemini başarıyla uygulamış olan, Karl Renner i istemekte, Avusturya Sosyal Demokrasisi de, gücünü, Bavyera ve Macaristan modelinde olduğu gibi bir Sovyet Cumhuriyeti inşa etmek yönünde kullanma ve demokratik ilkelerine

87 74 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) sadakatsizlik olacak olan bir proleter diktatörlük kurulması girişimine karşı koymaktaydı. İç Savaş: 1920 li Yıllar Avusturya işçi sınıfı, Avrupa nın diğer bölgelerine kıyasla, göreceli olarak en örgütlü sınıf bilincine sahip bir sınıftı. Sosyal demokrat parti, 1920 li yıllar boyunca, yüzde 6 lara varan bir oy oranına ulaşmış, Viyana nın da yaklaşık yüzde 60 desteğini almıştı. Sermayenin kontrolü tamamen ele geçirilmiş ve neredeyse kızıl cumhuriyeti hayata geçirebilecek duruma gelinmişti. 7 Nüfusun yüzde 10 u parti kimliğini yanlarında taşıyan parti üyeleriydiler yılındaki başarısız devrimin sonunda parti üyeleri ellerinde kalan silahlarla kendilerinin kurduğu paramiliter örgüt Schutzbund u güçlendirmeyi başarmışlardı. İşçiler ise Birinci Dünya Savaşı sonrasında Viyana daki cephaneliğin kontrolünü ellerine geçirmişlerdi. Rus devriminden sonra Alman sosyalizmi içerisinde meydana gelen büyük bölünme Avusturya da gerçekleşmedi. Moskova nın kontrolü altındaki Komintern (Komünist Enternasyonal) 6000 üyesi olan Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) ni destekledi ancak KPÖ, parlamentoda tek bir sandalyeye dahi sahip olamadı. 8 Sol, faşizme karşı birleşmiş ve mücadeleye başlamıştı. İpleri biraz gevşettiler mi birkaç yıl öncesinde solun Mussolini tarafından imha edildiği İtalya ya göz atmaları yeterliydi. Ancak on yıldan daha az bir süre sonra faşistler, işçi sınıfına darbeyi vuruyorlar, kızıl Viyana kollarını açarak Hitler i davet ediyor, Çekoslavakya da suçluların saklanmasına göz yumuluyordu. Otto Bauer in sosyal demokrasiye ilk ihaneti 2 Mart 1927 gecesi başlamıştı. Burjuva partilerin yönettiği parlamenter koalisyondan gelen emirlerin altında hareket eden Avusturya ordusu yasadışı olarak Viyana daki cephaneliğe girdi. Bu hareketin önemi olayın üzerinden iki ay geçtikten sonra anlaşılabildi. Cephaneliğe giriş, parlamentoda cumhuriyeti korumak için yasal olarak stoklanmış silahların sosyal demokrat otoritelerin kontrolü altında mı olması gerektiği tartışmasını alevlendirmişti. Sonuçta silahların güvenli bir şekilde tutulması için sadece hükümet tarafından bilinen güvenli bir yere götürülmesi noktasında uzlaşılmıştı : The death of the Austrian left, libcom.org, : The death of the Austrian left, libcom.org,

88 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 75 Mayıs ayında makineli tüfekler, mermiler, toplar gizlice Viyana da depolandı ve sosyal demokrat üyeler tarafından bir daha asla görülmediler. Daha sonraki yıllarda benzeri gasplar düzenli olarak yapıldı ve sonunda isyan başladı. İşçi sınıfı 710 makineli tüfek ve e yakın modern silahla birlikte cephanesini yitirdi. 9 Sosyal Demokrat Parti, işçilere ait olan silahları kaybetmeye razı olmadı ve direnişi kırdı. Bir önceki yıl Sosyal Demokrat Parti, faşist Heimwehr milisleri tarafından tutulmuş olan Schattendorf kasabasında miting düzenlemişti. Miting sırasında bir meyhaneci ve oğlu, yürüyüşçülere doğru faşist sloganlar atmaya başladılar. Yürüyüşçüler de onlara taş atarak karşılık verdiler. Baba ve oğlun işlettikleri meyhaneye girmeye çalıştılar. Meyhaneci ateş açtı ve bir çocuk ve bir emekli olmak üzere üç kişi hayatını kaybetti. 10 Olaydan altı ay sonra meyhaneci beraat etti. Mahkemenin sonuçlanmasından iki gün sonra, 16 Temmuzda, bu büyük haksızlık şehirde yayılmaya başladı. Kendiliğinden oluşan bir protesto mitingi nedeniyle işçiler, işlerini bıraktılar ve Viyana nın merkezine doğru ilerlemeye başladılar. Şehirde fiili bir genel grev çağrısı yapıldı. Tramvaylar durdu ve sokak lambaları söndürüldü. Önce parlamento binası önünde büyük bir kalabalaık toplandı daha sonra ana caddeye şehir mahkemesine doğru hareket edildi. Atlı polisler kalabalığa müdahale etmek istedi ama kısa bir zamanda geri püskürtüldüler. Protestocular, binanın içine girdiler ve içeriyi ateşe verdiler. Sosyal demokrat liderler bu çatışma başlar başlamaz başka bir çatışma olmaması için çabalamaya başladılar. Sosyal demokrat liderlerin çözümü, Schutzbund u dağıtmak, işçileri savunmak değil onları frenlemekti. Silahlı işçiler polisle onların arasında kaldı. Schutzbund liderleri ve Viyana nın sosyal demokrat belediye başkanı acil sükunet çağrısı yaptıklarında ciddiye alınmadılar ve işbirlikçi olmakla suçlandılar. Sonunda miting dağıtıldı. Protestocular mahallelerine dönerken karakollara saldırdılar. Olaylar sona erdiğinde 57 işçi, 28 mitingi seyreden kişi ve dört polis hayatını kaybetmişti. Sosyal demokratların güvenirliği bu : The death of the Austrian left, libcom.org, : The death of the Austrian left, libcom.org,

89 76 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) olaylardan sonra tamamen kayboldu ve işçilerin de umutları tükendi. Aylar sonra gerçekleştirilen 5. Ulusal Schutzbund da konferans delegeleri Temmuz derslerini tartıştılar. Bu konferansın sonunda Siyasal nedenlerle kendiliğinden oluşan iş durdurma eylemlerinde alınacak direktifler başlıklı bir rapor hazırlandı. Bu rapor, popüler başkaldırılara karşı işçileri, silahlı güçleri etkili bir şekilde yönlendirme kılavuzu olmaktaydı lu Yıllar: Avusturya Marksizminin Siyasal Bir Hareket Olarak Çöküşü 1930 lu yıllarda Avusturya sosyal demokratlarına yönelik faşizm baskısı daha da arttı seçimlerinden sonra Hıristiyan sosyalistler, Faşist Heimwehr partisi ile koalisyon hükümeti oluşturdular. Faşistlerin lideri Emil Frey, içişleri bakanı yapıldı. Frey in paramiliter gücü yedek polis gücüne dönüştürüldü Şubatında işçilerle patronlar arasında çatışma başladı. En güçlü sendika olan SPÖ sendikası (Avusturya Sosyalist Partisi), demiryolu işçileri greve gittiler. Hükümet grevcileri tutuklamak ve işçileri işyerlerinden kovmak için orduyu göreve çağırdı. Sosyal demokratlar, parlamentoda grevcilerin affedilmeleri için baskı yaptılar. Mart ayında Avusturya parlamentosu tartışmalarda çıkmaz sokağa girdi. Konu üzerine yeniden oylamaya gitmektense başbakan Engelbert Dollfuss, eski savaş kararnamesine dayanarak parlamentoyu askıya aldı. SPÖ üyeleri, büyük bir öfkeyle karşılık verdiler. İç savaştan sonra Komünist Partiye katılmış olan Otto Leichter in şu sözleri içine düşülen durumu gözler önüne sermekteydi: Bu faşizmin başlangıcı. Eğer bu ilk adımı tüm gücümüzle bertaraf edemezsek bir daha geriye dönüş mümkün olmaz. 12 Altı gün sonra Otto Bauer ve diğer liderler yoldaşlarının devrim arzusunu yatıştırma mücadelesine giriştiler. Viyana nın 382 parti temsilciliğinin bir araya geldiği toplantıda şu önerileri sundular: a. Faşistleri parlamentoyu yeniden toplamaları konusunda çabalayacaklar 11 Talos Emmerich, Neugebauer Wolfgang, Austrofaschismus. Politik, Ökonomie, Kultur ,Lit Verlag,5. Baskı. Viyana, 2005, ISBN , s : The death of the Austrian left, libcom.org,

90 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 77 b. Karl Renner, açıkça parlamentonun çöküşünü protesto etmelidir c. Viyana il meclisi toplanmalı ve Karl Seitz, anayasa mahkemesinden önce acil güçler eyleminin aleyhinde konuşmalıdır. 13 Hükümetle bu çizgide bir görüşmenin içeriği açıkça Heimwehr gibi faydasız anti demokratik elementleri kapsamaktaydı. Martın ortasında sosyal demokrat liderler, polis parlamento toplantısını engellemeye çalıştığında gecikmeli olarak genel grev emri yayınladılar. Herkes biliyordu ki genel grev etkili bir iç savaş anlamına gelmekteydi. Bunu engellemek için parlamentonun askıya alınmasına karşı direniş gösterisini devam ettirmek onlar için çok önemliydi. SPÖ böylece, patronların hükümetini ve onun paramiliter gücü olan Schutzbund u birbirlerini sırtlamamaları gibi garip bir işi kendine görev edindi. Sonuç oldukça kötüydü. Otto Bauer ve diğer sosyalist liderler ayın 16 sında sabah erkenden parlamentoya gittiler ve toplanma çağrısı yaptılar. Polis binadan çıkmalarına eşlik etti. Ve hükümet toplantı çağrısının geçersiz olduğunu deklare etti. Bauer, parlamentoyu restore etmeyi talep ettiği için Schutzbund a ayaklanmamasını söyleyebildi. Yeni rejimin durumuyla ilgili tüm şüpheler gelecek aylarda dağıldı. Dollfuss, parlamentonun bittiğini ve geriye dönüşün artık mümkün olamayacağını açıkladı. Hükümet, güçlü, otoriter bir liderlik altında idi. SPÖ liderleri yalan söylemeye devam ediyorlardı Şubat ayında Linz parti sekreteri Richard Bernaschek olanlara daha fazla dayanamadı ve parti yönetimine gönderdiği mektupta şunları dile getirdi: Eğer yarın yani pazartesi günü, Yukarı Avusturya da silah arayışına başlanırsa veya parti görevlileri, özellikle Schutzbünder tutuklanırsa, şiddetli bir direniş ortaya çıkar. Viyana ile yaptığımız telefon görüşmelerinden bizim beklediğimiz başta Viyanadakiler olmak üzere tüm işçi sınıfına hareket emri vermenizdir. Geriye dönmeyeceğiz. Parti yönetimini bu kararla : The death of the Austrian left, libcom.org,

91 78 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) ilgili bilgilendiremedim. Eğer işçi sınıfı bizi yüzüstü bırakırsa bu çok utanç verici olur. 14 Mektup, Otto Bauer in eline gece yarısı geçti ve hızla Bernaschek e eylemden uzak durmasını tembihleyen bir mesaj yolladı. Polis sabahın altısında Linz deki Sosyal Demokrat Parti merkez bürosunu bastığında Schutzbündler birliği makineli tüfeklerle ateş ederek karşılık verdi ve Avusturya iç savaşa sürüklenmiş oldu. İsyan alevlenirken SPÖ liderleri bir kez daha telaşa kapıldılar. Ayın 12 sinde öğleden sonra Sosyal demokrat belediye başkanı tutuklanmadan önce acilen şehirde uzlaşma sağlamaya çalıştılar. Belediye başkanı tutuklandığı esnada tramvayların yeniden çalışması için genel grevin durdurulmasıyla meşguldü. O sabah sosyal demokrat partinin çöküşten önceki son toplantısı yapılarak Otto Bauer in Schutzbund a ateş açılmadığı sürece ateş edilmeyeceğini içeren direktifleri bildirildi. Aşağı Avusturya Schutzbundu nun hükümetin takviye kuvvetlerini durduran her girişimine yönelik hareketsizliği ve demiryolu grevinin başarısızlığının etkisiyle mücadele birkaç günde sona erdi. İsyancıların büyük bir çoğunluğu ümitlerini yitirdi. Neticede 314 işçi hayatını kaybetti. O ayın sonuna doğru liderler Çekoslavakya ya kaçtılar. Burada olayın kendilerinin hatasından kaynaklanmadığını belirttiler ve partiyi yeniden inşa etmeye çalıştılar. Geride kalan yedi yıl boyunca sosyal demokrat liderler birleşen işçi sınıfını bir takım hayata küsmüş, birbiriyle didişen hiziplere ayırmayı başardı. Avusturya Marksizmi nin siyasal bir hareket olarak çöküşü, aynı zamanda Avusturya demokrasisinin de sona ermesi anlamına gelmekteydi. 15 Bu durum Mart 1933 te Dollfuss un, sosyal demokrat yöneticilerin önceden uyarmalarına rağmen, anayasayı kesintiye uğratması, 1938 de Avusturya nın herhangi bir direniş olmaksızın bağımsızlığını kaybetmesinin bir ön denemesi olmaktaydı. Nasyonal Sosyalizmin çökmesinden sonra partinin yeniden örgütlenmesi ve resmi olarak yeniden yapılanması, eski dertleri aşmak ve 14 Kriechbaumer Robert, Die grossen Erzaehlungen der Politik: Politische Kultur und Parteien in Österreich von der Jahrhundertwende bis 1945, Böhlau Verlag, Viyana, 2001, ISBN Leser Norbert, Genius Austriacus, Beitraege zur politischen Gescichte und Geistesgescichte Österreichs Böhlau Verlag, 2. Baskı,Wien-Köln-Graz,1986, ISBN- 10: , s. 73

92 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) te başlayan tartışmaları devam ettirebilmek imkansız denilebilecek kadar zordu. 16 Avusturya Marksizminin fatalizmi ve onunla bağlantılı olan perspektifler ve beklentiler yeni gerçekliğe uymadı, hiç bir anlam ifade etmediği ispat edildi ve dünya tarihi tarafından da kabul görmedi. 17 Bununla birlikte birçok yanılsama ortadan kalktı. Idealizm ve teorik derinlik de büyük bir zarara uğradı. Dünün heyecanı yerini farkına varılmaksızın bugünün ilkelere değil de fırsatlara yönlenen pragmatizmine dönüşerek şimdiki zamanın oldukça boş ve fakir bir görünüşüne büründü. 18 SONUÇ Avusturya Marksizminin teorik ve pratik olarak oldukça değişken bir geçmişi vardır. Ortaya çıkışı itibariyle Karl Renner, Otto Bauer ve Max Adler gibi seçkin düşünürler tarafından temsil edilmiş ve Viyana da konuşlanmış Marksist Düşünce Okulu olarak ortaya çıkmış, iki savaş arası dönemde, solun ve sağın çapraz eleştirileri altında Avusturya Sosyal Demokrasisinin siyaseti ve görünümüne denk düşmüş ve sonunda marksizmin uluslararası açıdan parlayan düşünsel merkezi konumuna gelmişti. Avusturya marksizmi, hem siyasal felsefe hem de pratik siyasette, Marksizmin bekle ve gör politikasına (Attentisme) doğru sınıflandırılan determinist, fatalist yorumlanması olarak nitelendirilmiştir. Siyasal hayat ve sosyalizmin aniden geleceği ile ilgili eskatolojik öngörüleri uzlaştıran Avusturya Marksizminin ajitasyonun da sırasıyla, oyalayıcı uzak bir beklenti ve dolaysız beklentiler uyandıran yakın beklenti uygulanmaktaydı. Bunun dışında küçümsenme ve büyütülme arasında gidip gelen parlamentarizmin takdirini açığa vuran çift manalı devrim kavramından yararlanılmaktaydı. Sosyal demokrasiye beklenmedik bir şekilde büyük güç veren 1918 olaylarının, Avusturya Marksist ideolojisi tarafından devrim olarak şekillendirilmesi gerçekte bir çok bakımdan isabetsiz olan ve bu hareketleri aynı şekilde devrim olarak anlayan ve hisseden burjuva propagandasının işine yaradı. İki yıldan daha az bir süre hükümet ortaklığından sonra koalisyonun sona erişi ve muhalefete yöneliş, sosyalizm için etkili olabilme yolunda hükümetin içinden veya dışından bakanların yegane somut bir tahmini değil 16 A.g.e., s A.g.e.,s A.g.e., s. 73.

93 80 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81) aksine marksist devlet öğretisinden alınmış olan inancın devletin burjuva prensiplerine geri götürülmesidir. Bu geçiş sessizce gerçekleştirildi zira gelecekte tüm gücü ele geçirmek, güçlü hissetmek için iki beklenti sözkonusuydu: ilk olarak seçim yolunda çoğunluk elde edileceği yönündeki sosyolojik mekanizmaya inanılmıştı. İkinci olarak kapitalizmden sosyalizme geçişte doğa yasaları perspektifine sıkı sıkıya sarınılmıştı. Her iki perspektife sahip olmakla dış tehlikelere karşı güvende olunacağı inancı vardı. Gerçek seçeneğin ne kapitalizm ne de sosyalizm aksine faşizm veya burjuva hukuk devleti olduğu oldukça geç farkedildi. Avusturya marksist geleneği çerçevesinde, kendi örgütünü kurma, eylem yapma ve kendi başına bir faaliyet icra etmenin şartları, parti bürokrasisinin çıkarları v.s. özgün siyaset ve gidişat üzerine bir bilinç eksikliği söz konusuydu. Avusturya Marksizmi, sosyalizm teorisine ve pratiğine yaptığı katkılar temelinde, uygulamadaki başarısızlığından dolayı, akademik ve tarihsel açıdan olumsuz değerlendirilmemelidir. Avusturya Marksizmini biçimlendirenler, günümüzde de hala çözümlenememiş ve hala çözmeye çalıştığımız problemlere yönelik sorular ve cevaplar üretmişlerdir. Öncelikle Bolşevizm ve reformizm arasında bir üçüncü yol a işaret eden Avusturya Marksizmi düşüncesi günümüzde de önemini kaybetmemekte ve bir çok ülkede sosyalizmin gerçekleştirilmesi yolunda yapılan tartışmalarda yer almaya devam etmektedir. KAYNAKÇA DAY B. R., GAIDO D., Discovering Imperialism: Social Democracy to World War I, Historical Materialism book seriees, ISSN: , Korinklijke Brill, Leiden, Hollanda, 2012 GLASER E., Im Umfeld des Austromarxxismus, Ein Beitrag zur Geistesgeschichte des Österreichischen Sozialismus, The Journal of Modern History, Reviewed Works, Vo.58, No 3, The University of Chicago Press, 1986, KRIECHBAUMER R., Die Grossen Erzaehlungen der Politik: Politische Kultur und Parteien in Österreich von der Jahrhundertswende b,s 1945, Böhlauverlag, Viyana, 2001, ISBN LEICHTER O., Der Austromarxismus und der 15. Juli, Der Kampf, Internationale Revue, 1927.

94 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (69-81) 81 LESER N., Genius, Austriacus, Beitaege zur politischen Geschichte und Geistesgescichte Österreichs, Böhlau Verlag, 2. Baskı, Wien-Köln-Graz, 1986, ISBN 10: LESER N., WLASITS S.P., 1927: Als dir Republik brannte, Von Schattendorf bis Wien, Edition Va Bene, ISBN , Viyana, RAY J., : The death of the Austrian Left, libcom.org, libcom.org/history/ the-death-of-the-austrian-left SCHMIDT H., CZEIKE F., Frans Schumacher, Europaverlag, Viyana, TALAS E., NEUGEBAUER W., Austrofaschismus, Politik, Ökonomie, Kultur , Lit Verlag, 5. Baskı, Viyana 2005, ISBN

95 82 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (69-81)

96 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 83 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) ENVER PAŞA NIN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA BALKANLARI TEFTİŞİ İLE İLGİLİ BİLİNMEYEN İKİ BELGE TWO UNKNOWN DOCUMENTS CONCERNING ENVER PASHA S BALKAN INSPECTION DURING THE FIRST WORLD WAR İbrahim KAMİL Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Osmanlı Devleti, Alman Amirali Souchon un komutasındaki Yavuz ve Midilli gemilerinin Rus limanlarını bombalaması üzerine Birinci Dünya Savaşı na girmiştir. Kısa bir süre öncesine kadar birbiriyle savaşan Osmanlı Devleti ile Bulgaristan aynı grupta yer almış, her iki devletin orduları Galiçya, Romanya ve Makedonya cephelerinde birlikte savaşmışlardır. Osmanlı Devleti nin Başkumandan Vekili Enver Paşa, söz konusu cephelerde bulunan Türk ordularının durumunu yerinde görmek amacıyla Balkanlara bir gezi yapmıştır Aralık 1916 tarihlerini kapsayan bu geziyi Bulgar askerî birimleri ile istihbaratı yakından takip etmiş, Enver Paşa nın amacını öğrenmek istemişlerdir. Dolayısıyla Bulgaristan ın İstanbul Elçiliğinde görevli olan askerî ataşesi gezi heyetine katılmış, sonradan konu hakkında ayrıntılı bir rapor yazmıştır. Enver Paşa nın Dobruca, Romanya, Bulgaristan ve Makedonya yı kapsayan bu gezisi sırasında uğradığı yerler ve görüştüğü kişiler hakkında Üsküp te görevli olan Bulgaristan askerî teftiş bölgesi komutan yardımcısı da ikinci bir rapor hazırlamıştır. Her iki raporda Enver Paşa nın askerî ve siyasi hedefleri olduğu belirtilmiştir. Bunlara göre: Enver Paşa, askerî olarak cephelerdeki Türk ordularının savaş kabiliyetini, başarılarını, ihtiyaçlarını ve diğer ülke orduları ile ilişkilerini tespit etmeye çalışmıştır. Siyasi hedef olarak ise Osmanlı Devleti nin, Makedonya ve Bulgaristan da yaşayan Müslüman Türklerin ve Arnavutların yanında olduğunu göstermek istemiş, maddi, manevi ihtiyaçları ile ilgilenmiş, moral desteği vermiştir. Anahtar Sözcükler: Osmanlı Devleti, Bulgaristan, Makedonya, Birinci Dünya Savaşı, Enver Paşa. ABSTRACT: The Ottoman Empire entered the First World War upon the bombardment of Russian ports by Goeben and Breslau, the ships under the command of German Admiral Souchon. The Ottoman Empire and Bulgaria, which were still fighting against each other shortly before the war, were involved in the Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi İİBF., Uluslararası İlişkiler Bölümü. (ikamil2002@yahoo.com).

97 84 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) same block and the armies of these states battled together on the fronts of Galicia, Romania and Macedonia. Deputy Supreme Commander of the Ottoman Empire, Enver Pasha, made a trip to the Balkans in order to observe the situation of the Turkish armies located in these fronts. Bulgarian military and intelligence units followed closely the trip covering the dates of December 1916 and aimed to learn the purpose of Enver Pasha. Therefore, Bulgarian military attaches serving at the Embassy of Bulgaria in Istanbul participated in the delegation and later wrote a detailed report about the subject. Bulgarian deputy commander of military inspection zone in Skopje prepared a second report about the places Enver Pasha visited and people he met during his trip to Dobruja, Romania, Bulgaria and Macedonia. Both reports pointed out that Enver Pasha had military and political aims. According to these reports, Enver Pasha tried to determine Turkish armies ability to fight, success and necessities militarily as well as their relations with the armies of other countries. As a political aim, he wanted to prove that the Ottoman Empire sided with the Muslim Turks and Albanians living in Macedonia, Albania and Bulgaria and he took care of their material and moral needs and gave moral support to them. Keywords: The Ottoman Empire, Bulgaria, Macedonia, The First World War, Enver Pasha. GİRİŞ Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerde kırılma noktaları birden fazladır. Bunların ilki Osmanlı-Rus Savaşı dır. Savaş sonrasında 3 Mart 1878 de Yeşilköy (Ayastefanos) Antlaşması imzalanmıştır 1. Bu antlaşma Büyük Bulgaristan ın sınırlarını belirlemiştir 2. Ancak Balkanlarda geniş topraklara sahip bir devleti istemeyen diğer Balkan ülkeleri ile Avrupa nın güçlü devletleri antlaşmada düzenlemeye gitmişler 3 ve yerine Berlin Antlaşmasını imzalamışlardır Temmuz 1878 tarihinde aralarında Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, İngiltere ve İtalya nın olduğu bu devletler Yeşilköy Antlaşmasının belirlediği toprakları üç bölgeye ayırmışlardır. Bu toprakların bir kısmı Doğu 1 Uluslararası İlişkiler Tarihi (Diplomasi Tarihi), C. 2, (Ed.) Vladimir Potyemkin, Çev. Attila Tokatlı, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2009, s. 63. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII. Cilt, TTK Basımevi, Ankara, 1983, s Coşkun Üçok, Siyasal Tarih ( ), A. Ü. Hukuk Fakültesi Yay., İkinci Bası, Ankara, 1978, s Yorga, Osmanlı Tarihi, C. V. ( ), Çev. B. Sıtkı Baykal, Ankara Üniversitesi Yay., Ankara, 1943, s Hüseyin Avni Bıçaklı, Türkiye-Bulgaristan İlişkileri ( ), İmge Kitabevi, Ankara, 2016, s Yeşilköy antlaşmasının geçersiz kılınması ile ilgili gelişmeler için bkz.: Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya da Milli Mücadele, I. Cilt, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara, 1987, s Kristö Mançev, Natsionalniyat Vıpros na Balkanite, Akademiçno İzdatelstvo Prof. Marin Drinov, Sofya, 1999, s. 66.

98 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 85 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Rumeli adıyla Osmanlı Devleti ne bırakılmıştır 5. Diğer kısmına Makedonya ismi verilmiş, zabıta ve maliyesinin Avrupa devletlerinin denetiminde olması ve ıslahat yapılması şartıyla Osmanlı Devleti ne iadesi kararlaştırılmıştır 6. Üçüncü kısma ise Bulgar Prensliği denmiş 7 ve adeta Osmanlı Devleti ne bağlı 8 bir beyliğe dönüştürülmüştür 9. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti ile Bulgar Prensliği arasında diplomatik/resmi ilişkiler başlamıştır 10. İkinci kırılma noktası, Bulgaristan ın güneye doğru yayılmasıdır. Bulgaristan elde ettiği toprakları yeterli görmemiş, 1885 yılında Doğu Rumeli Vilayetini ilhak etmiştir 11. Üçüncü kırılma noktası Büyük Bulgaristan kurma yolunda engel olarak gördüğü Osmanlı Devleti ne bağlı Prenslik statüsüdür. Bu statüyü ortadan kaldırmak istemiş, birçok başka sebebin yanında İstanbul daki Bulgar Elçisinin Osmanlı Padişahının doğum gününe davet edilmemesini bahane ederek 1908 de bağımsızlığını ilan etmiştir 12. Bulgaristan bu tarihten itibaren siyasal yönetim olarak Prenslikten Krallığa geçmiştir 13. Osmanlı Devletiyle Bulgaristan Krallığı arsındaki dördüncü kırılma noktası Balkan Savaşlarıdır. Bu savaşlar: iştahı bir türlü kapanmayan Bulgaristan ın topraklarını daha da genişletmesine zemin hazırlamış, Birinci Balkan Savaşı nda Doğu Trakya nın tamamını ele 5 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Mahir Aydın, Şarkî Rumeli Vilâyeti, TTK Yay., Ankara, Karal, Osmanlı Tarihi, VIII. Cilt, s İbrahim Kamil, Krallık Döneminde Bulgaristan, Balkanlar El Kitabı, 2.Cilt:Çağdaş Balkanlar, 2. Baskı, (Ed.) Bilgehan A. Gökdağ, Osman Karatay, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s Mariya Mateeva, Hristo Tepaviçarov, Diplomatiçeski Otnoşeniya na Bılgariya ( ), İzdatelstvo na Bılgarskata Akademiya na Naukite, Sofya, 1989, s Nikolay Todorov, Bulgaristan Tarihi, Çev. Veysel Atayman, Öncü Kitabevi, 1. Baskı, İstanbul, 1979, s Ofitsialnata i Taynata Bılgaro-Turska Diplomatsiya ( ), Dokumentalen Sbornik, (Ed.) Tsoço Bilyarski, Valentin Kitanov, Dırjavna Agentsiya Arhivi, Sofya, 2009, s Ot San Stefano Do Parij ( ), Nay Vajnite Dogovori za Bılgariya, (Ed.) Nikola Grigorov, İzdatelstvo Aniko, Sofya, 2009, s Minço Semov, Velikite Sili i Bılgarskata Natsionalna Drama, İzdatelska Kışta İnterpress, Sofya, 1991, s Milen Kumanov, İztoçna Rumeliya ( ), İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo, Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s Mateeva, Tepaviçarov, Diplomatiçeski Otnoşeniya, s Milen Kumanov, Obyavyavane na Nezavisimostta na Bılgariya Prez 1908 Godina, İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo, Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s. 207.

99 86 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) geçirmesine ve Çatalca önlerine kadar gelmesine sebep olmuştur 14. Elde ettiği topraklarla yetinmeyen Bulgaristan, Makedonya yı ele geçirmek amacıyla 29 Haziran 1913 te Yunanistan ve Sırbistan a saldırarak İkinci Balkan Savaşı nı başlatmış, ancak kısa zamanda yenilerek geri çekilmek zorunda kalmıştır 15. Bu yenilgi Bulgaristan ın yayılmacılık hevesini sonlandırmıştır 16. Savaştan sonra imzalanan 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması 17, 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması 18 ve 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul Antlaşması 19 Balkan devletlerinin karşılıklı hak ve menfaatleri ile sınırlarının belirlenmesinde önemli rol oynamışlardır sürecindeki çıkar çatışmaları, anlaşmazlıklar ve savaşlar dikkate alındığında Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında yaşananların aniden sonlandığı görülmüştür. Düşmanlıklar karşılıklı işbirliğine dönüşmüş, taraflar kendilerini Birinci Dünya Savaşı nda aynı grupta bulmuşlardır. Osmanlı Devleti; Almanya nın Rusya ya savaş ilan etmesinden hemen bir gün sonra 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman İttifakı nı imzalamış 20 ve aynı gün genel seferberlik kararı almıştır 21. Türk-Alman İttifakı Mısırlı Sadrazam Sait Halim Paşa nın yalısında görüşülmüştür. Türk tarafından Paşa dan başka Dâhiliye Nazırı Talât Bey, Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Mebusan Meclisi Reisi Halil Bey yer almış, karşı tarafta Almanya nın İstanbul Sefiri Baron Von Wangenheim (Vangenhaym) bulunmuştur. 14 Vasil Vasilev, Uçastiyeto na Bılgariya v Balkanskata i Mejdusıyuzniçeskata Voyna ( ), İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo, Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s Rifat Uçarol, Siyasi Tarih ( ), Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Dördüncü Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995, s Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, II. Basılış, TTK. Yay, Ankara, 1951, s Sava Penkov, Mejdunarodni Dogovori na Bılgariya ( ), İzdatelstvo Jorj Nef., Sofya, Cenevre, Paris, 1992, s Hristo Silyanov, Srıbsko-Bılgarskiyat Spor i Rusiya, Kooperativna Peçatnitsa Gutenberg, Sofya, 1915, s Nikola Stanev, İstoriya na Nova Bılgariya ( ), İzdatelska Kışta Heraklit, Sofya, t.y., s Ot San Stefano, s A. Halûk Ülman, Birinci Dünya Savaşı na Giden Yol (ve Savaş), Ek li İkinci Basılış, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay., Ankara, 1973, s Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya dan Ortaasya ya Enver Paşa, , C. II, II. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1976, s H. Berke Dilan, Siyasi Tarih ( ), Alfa Yay., İstanbul, 1998, s Mehmet Beşikçi, Birinci Dünya Savaşı nda Osmanlı Seferberliği, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2015, s. 39. Bulgaristan ın İstanbul daki Askeri Ataşe si Başbakan Radoslavov a şifreli bir telgraf göndermiş, seferberlik kararının eski takvime göre 20 Temmuz 1914 günü öğleden sonra te alındığını ve gerekçe olarak güvenlik tedbirlerinin gösterildiğini bildirmiştir. Ts. V. İ. A., f. 2, op. 1, a. e. 15, l. 4.

100 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 87 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Bahriye Nazırı Cemal Paşa nın ise haberi dahi yoktur 22. Anlaşma, Osmanlı Sadrazamı ile Almanya Sefiri arasında imzalanırken orada bulunanların hiçbiri itiraz etmemiştir 23. Hatta bizzat Sadrazam ın önerisi üzerine konuyu gizli tutmayı kararlaştırmışlar 24, Osmanlı Devleti nin varlığını koruyabilmesi için bilim, sanat, sanayi ve ticarette kalkınmış bir devletin yardımıyla gelişmesini sağlayabileceği kanaatini taşıdıklarını söylemişlerdir 25. O sıralarda Sofya daki Türk Elçiliğinde Askerî Ataşe olarak görev yapmakta olan Yarbay Mustafa Kemal ise olaylara farklı yaklaşmaktadır. O, 4 Eylül 1914 tarihinde İstanbul daki arkadaşı Tevfik Rüştü ye (Aras) yazdığı mektupta savaş konusundaki düşüncelerini dile getirmiştir. Savaşın genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra Almanların, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan ı kendi taraflarında savaşmaya ikna etseler dahi, deniz hâkimiyeti olmayınca başarılı olamayacakları kanaatini taşıdığını belirtmiştir 26. Mustafa Kemal, Sofya Elçisi Fethi Bey e (Okyar) de düşüncelerini anlatmış, İttihat ve Terakki hükümetinin beklemesini, kesinlikle savaşa girmemesini söylemiş, bu savaş bizim savaşımız değildir demiştir 27. Türk-Alman İttifakı üzerine, Alman Amirali Souchon un 28 komutasındaki Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav) gemileri 29, Hamidiye kruvazörü ve birkaç destroyerden oluşan Osmanlı bayraklı donanma tatbikat kisvesi altında 30 Karadeniz deki Rus gemilerine saldırmıştır. Sonra 22 Arslan Tekin, Enver Paşa ve Dönemi, Kariyer Yay., İstanbul, 2016, s Aydemir, Makedonya dan, C. II, s Cemal Paşa, Hatıralar, İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı Anıları, (Yay. Haz.) Alpay Kabacalı, 7. Basım, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2015, s Talât Paşa nın Anıları, (Yay. Haz.) Alpay Kabacalı, 8. Basım, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2015, s Tevfik Yener, Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu, İnkılâp Yay., İstanbul, 2015, s Yener, Birinci Dünya Savaşı ve, s Amiral Souchon 23 Eylül 1914 tarihinde resmen Osmanlı filosunun komutanlığına getirilmiştir. Ryan K. Noppen, Osmanlı Deniz Harekâtı ( ), Çev. Emir Yener, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2016, s Göben ve Breslav ın Yavuz ve Midilli olması ile ilgili süreç hakkında bkz.: Wilhelm Souchon, Majestelerinin Gemileri Goeben ile Breslau nun Messina dan Çanakkale Boğazı na Huruç Hareketi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Erdoğan Aydın, Osmanlı nın Son Savaşı, Turan Hayalinden Sevr e, Kırmızı Yay., İstanbul, 2012, s Cemal Paşa, Hatıralar, İttihat ve, s Ekim 1914 te Enver Paşa Amiral Souchon a kendi imzası ile şu yazılı emri vermiştir: Bütün filo Karadeniz de manevra yapmalıdır. Vaziyeti müsait bulduğunuz anda, Rus filosuna hücum

101 88 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) da Rusya nın Odessa, Kefe (Theodosia), Sivastopol, Novorossisk limanlarını Ekim 1914 te bombalamış ve fiilen Birinci Dünya Savaşı na girmiştir 32. Saldırı olacağından gemi mürettebatının dahi haberi yoktur 33. Olay üzerine 1 Kasım da Rusya, 2 Kasım da Sırbistan, 3 Kasım da Karadağ ve 5 Kasım da da İngiltere ile Fransa Osmanlı Devleti ne savaş ilan etmişlerdir 34. Osmanlı Devleti de karşılık olarak 12 Kasım 1914 tarihinde 35 cihat ilan etmiştir 36. Bu cihadın Müslüman halklar üzerinde etkisi olmamıştır. İran ve Türkistan da beklenen ayaklanma gerçekleşmemiş, Hindistan Müslümanlarının Osmanlı Devleti yanında yer alması bir kenara, Çanakkale de bize karşı savaştıkları görülmüştür 37. Osmanlı vatandaşı Araplar ise fırsattan istifade ederek isyan etmişler, devleti arkadan hançerlemişlerdir 38. ediniz. Çarpışmaya başlamadan evvel, bu sabah size verdiğim gizli emri açınız. Enver Paşa nın gizli emri ise şöyledir: Türk filosu Karadeniz de zorla hakimiyet kazanmalıdır. Rus filosunu arayınız. Nerede bulursanız, harp ilan edilmeksizin hücum ediniz. Şevket Süreyya Aydemir, a.g.e., C. II, II. Baskı, s Bazı kaynaklar Enver Paşa nın yazılı emri konusunda farklı tarih vermektedirler. Ahmet Bedevî Kuran emrin 22 Ekim de tebliğ edildiğini belirtmekte, Enver Paşa nın ifadelerini tekrarlamakta, ilâve olarak bunun Von Sanders Paşa nın baskısı ile yapıldığını ileri sürmektedir. Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2012, s Mustafa Çolak ise emrin 4 Ekim de verildiğini belirtmektedir. Enver Paşa, Osmanlı-Alman İttifakı, Yeditepe Yay., İstanbul, 2008, s Rus limanlarının bombalanması hakkında bkz.: Rudolf Firle, Odesa ya İlk Seferim, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Rudolf Firle, Türklerin Felsefesi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Rudolf Firle, Donetz ve Kubanetz in İmha Edilmesi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Ayrıntılı bilgi için bkz.: Doğan Hacipoğlu, Osmanlı İmparatorluğu nun 1. Dünya Harbine Girişi, 29 Ekim 1914, (Geliştirilmiş ve gözden geçirilmiş ikinci baskı), İstanbul Deniz İkmal Grup Komutanlığı Matbaa Müdürlüğü, İstanbul, 2003, s , Stanford J. Shaw, Birinci Dünya Savaşı nda Osmanlı İmparatorluğu, Savaşa Giriş, (Ter.) Beyza Sümer Aydaş, TTK. Yay., Ankara, 2014, s Hasan Dilan, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları ( ), C. I, Belge No: 14, TTK. Yay., Ankara, 2005, s Murat Bardakçı, Enver Paşa, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2015, s Shaw, a.g.e., s Bazı kaynaklarda tarih 14 Kasım olarak verilmektedir. Doğan Hacipoğlu, a.g.e., s Padişah Mehmet Reşad ın Türk ordusuna ve donanmasına yönelik yayınladığı Cihadı Ekber (Büyük Savaş) Hattı Hümayunu 11 Kasım 1914 tarihlidir. Aydemir, a.g.e., C. II, II. Baskı, s Bulgaristan Askerî Arşivi nde bulunan Padişah Mehmet Reşad ın cihat ilanının Fransızcası ve Bulgarca tercümesi eski takvime göre 29 Ekim 1914 (11 Kasım) tarihlidir. Ts. V. İ. A., f. 2, op. 1, a. e. 15, l Uçarol, Siyasi Tarih, s Kuran, a.g.e., s Süleyman Kâni İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye ( ), (Haz.) Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yay., İstanbul, 2004, s

102 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 89 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Osmanlı Devleti nin bir oldu-bitti ile savaşa girerek 39 Rusya nın Karadeniz limanlarını bombaladığı sıralarda Bulgaristan savaşa katılma niyetinde değildir. Tarafsızlığını korumakta ve gelişmeleri takip etmektedir. Osmanlı Devleti yetkilileri ise Bulgaristan ın karşı tarafta yer alması halinde Boğazların ve İstanbul un tehlike altında kalacağından endişelenmiş 40 ve Bulgaristan ın tavrından emin olmak istemişlerdir 41. Dolayısıyla diplomatik girişimler başarılı sonuç vermiş, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan arasında 19 Ağustos 1914 tarihinde bir ittifak 42 yapılmış ve gizli tutulmasına karar verilmiştir 43. İttifakı, Osmanlı Devleti adına İçişleri Bakanı Talât Bey, Bulgaristan adına Başbakan Radoslavov imzalamış ve Padişah Mehmet Reşad tarafından tasdik edilmiştir 44. İttifak a göre: her iki taraf birbirlerinin sınırlarına saygı gösterecek, taraflardan biri herhangi bir Balkan ülkesi tarafından saldırıya uğrarsa diğerinin talebi üzerine saldırgan devlete karşı savaş ilan edebilecek 45 veya diğeri lehine tarafsızlığını koruyabilecektir 46. Bu ittifak savaşa katılma konusunda Bulgaristan a bir yükümlülük getirmemekte ve tarafsızlık tutumunu devam ettirmesini engellememektedir. Antlaşmanın imzalanmasıyla rahatlayan Radoslavov 47, bu sayede zaman kazanmış ve ülkedeki Rusya yanlılarına karşı kamuoyunu yanına çekmiştir 48. Bulgaristan ın, Osmanlı Devleti ile bir ittifak imzalamış olmasına rağmen, savaşa Almanlar safında katılma konusundaki şüpheli tarafsızlık tutumu, Mustafa Kemal in raporlarına da yansımıştır. Mustafa Kemal in, 6 Kasım 1914 tarihinde Başkomutanlık Kurmay Başkanı Yarbay İsmail Hakkı 39 Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, (Yay. Haz.) Cemal Kutay, Tercüman Yay., İstanbul, 1980, s Yusuf Sarınay, I. Dünya Savaşı nda Türk-Bulgar İlişkileri, 100. Yılında I. Dünya Savaşı Uluslararası Sempozyumu, (Yay. Haz.) Aynur Yavuz Akengin, Selcan Koçaslan, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 2015, s. 263, dipnot Talât Paşa nın, s Belgelerde, eski takvime göre 6 Ağustos 1914 olan İttifak ın başlığı Bulgaristan ile Osmanlı İmparatorluğu Arasında Dostluk ve Birlik Antlaşması şeklindedir ve yedi maddeden oluşmuştur. Ts. V. İ. A., f. 233, op. 1, a. e. 357, l Sarınay, I. Dünya Savaşı nda, s Sarınay, I. Dünya Savaşı nda, s Sarınay, I. Dünya Savaşı nda, s İttifak anlaşmasının maddelerini Vangelhaym şifreli telgrafla Berlin e bildirmiştir. Bılgariya v Pırvata Svetovna Voyna, Germanski Diplomatiçeski Dokumenti, Tom I ( ), Arhivite Govoryat, (İzdatelski Sıvet) Vasil Güzelev, Georgi Markov, Doyno Doynov, Lıçezar Stoyanov, Plamen Tsvetkov, Stefan Andreev, Glavno Upravleniye na Arhivite Pri Ministerskiyat Sıvet, Sofya, 2002, s Bılgariya v Pırvata Svetovna, s Talât Paşa nın, s. 29.

103 90 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) Bey e ilettiği gizli ibareli raporunda konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler vardır. Buna göre: Almanya ve Avusturya askerî ataşeleri General Fiçev le görüşürlerken Bulgaristan ın da Sırp ve Yunanlılara karşı Osmanlı kuvvetleriyle birlikte taarruz etmesinin zamanının geldiğini söylemişlerdir. Generalin cevabı ise ilginçtir: Türklerin düşüncesi Gümülcine havalisine sahip olmaktır. Hâlbuki bu topraklar bütün Makedonya dan çok daha kıymetlidir. Hiçbir şekilde bu toprakları Türklere terk edemeyiz 49. Mustafa Kemal bu yaklaşımdan hareketle, Yunanistan ın Osmanlı Devleti aleyhine savaşa girmesi durumunda dahi Bulgaristan ın kımıldamayacağı yönünde düşünceler olduğunu, ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerektiğini yazmıştır 50. Yarbay İsmail Hakkı Bey de kısa süre önce yaptığı Sofya ziyaretinden dönüşünde aynı görüştedir. Ona göre, Bulgarlar savaşa katılma konusunda henüz karar vermiş değildirler. Sefer planları ve seferberlik ile ilgili hazırlıkları dahi yoktur 51. Bu arada Enver Paşa, Bulgaristan ın yaklaşımını öğrenmek amacıyla Sofya ya bir heyet göndermiştir. Karargâhı umumî ikinci kurmay başkanı Hafız Hakkı Bey ile şimendifer ve nakliyat şubesi müdür muavini Binbaşı Refik Bey den oluşan bu heyete Sofya da askerî ataşe olarak bulunan Mustafa Kemal de katılmıştır 52. Bulgaristan tarafı, Harbiye Nazırı General Boyacıev, Genelkurmay Başkanı General Genev ve ikinci başkanı Albay Jekov u görevlendirmiştir. Heyetler arası görüşmeler devam ederken, 6 Eylül 1914 teki Marne Savaşı nda 53 Almanların yenildiği haberinin gelmesi üzerine Bulgarların asker kanadı taraf belirleme konusunda tereddüt etmiştir. Birinci Dünya Savaşı na girme konusunda Bulgaristan siyasal çevrelerinde de farklı yaklaşımlar vardır. İktidardaki Radoslavov koalisyon hükümeti, Bulgaristan ın özellikle İkinci Balkan Savaşı ile kaybettiği toprakların geri alınmasına yönelik bir rövanş anlayışı çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Daha çok Rusya yanlısı olan 49 Sofya Askerî Ataşesi Mustafa Kemal in Raporları (Kasım 1913-Kasım 1914), Yay. Haz. Ahmet Tetik, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara, 2007, s Sofya Askerî Ataşesi, s Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya dan Ortaasya ya Enver Paşa, , C. III, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1978, s Ali İhsan Sâbis, Birinci Dünya Harbi, Birinci Cilt, Nehir Yay., İstanbul, 1990, s Ayrıntılı bilgi için bkz.: Basil Liddel Hart, Birinci Dünya Savaşı Tarihi, Çev. Kerim Bağrıaçık, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2014, s Pierre Renouvın, I. Dünya Savaşı, Çev. Teoman Tunçdoğan, İletişim Yay., İstanbul, 1993, s Michael Howard, Yüzüncü Yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı, Çev. Sinem Gül, Dost Yay., Ankara, 2014, s Keith Robbins, I. Dünya Savaşı, Çev. Müfit Günay, Dost Yay., Ankara, 2005, s. 43. Sâbis, Birinci Dünya, s

104 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 91 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Halk Partisi, Radikal Parti, Geniş Sosyalistler ve Çiftçi Birliği gibi partiler savaşa girilmeden, Rusya nın da desteğini alarak sorunların çözülmesinden yanadırlar 54. Savaş taraftarı en aktif grup Almanya severlerdir. Bunlar: Bulgaristan ın Balkan Savaşlarında mağlup olması sırasındaki Sırbistan yanlısı tutumu yüzünden Rusya nın siyasal anlamda güvenirliliğini kaybettiğini, ithalat ve ihracat kalemleri göz önüne alındığında ekonomik olarak da artık ona ihtiyaç duyulmadığını ileri sürmektedirler. Kamuoyu ise özellikle Makedonya nın kaybı dolayısıyla Sırbistan dan intikam alınması gerektiği düşüncesindedir 55. Bu sebeple savaşa girilmeli ve İkinci Balkan Savaşı ile kaybedilen topraklar geri alınmalıdır 56. Avrupa da savaşın aldığı seyir ve Balkanlardaki gelişmeler Bulgaristan ın Almanlar lehine savaşa katılmasını çabuklaştırmıştır. Dolayısıyla Radoslavov hükümeti; Alman siyaseti ve diplomasisinin yakın markajı üzerine, kendisine verilecek topraklar ve yapılacak ekonomik yardımları içeren 6 Eylül 1915 tarihli 57, Sırbistan a karşı ortak bir saldırı düzenlenmesini öngören 58, karşılıklı dostluk ve işbirliği ile askerî konuları içeren 59 Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan gizli antlaşmayı 60 imzalamış ve otuz beş gün içinde savaşa katılmayı kabul etmiştir 61. Bu anlaşma ile Bulgar ordusu tamamıyla Alman Genelkurmayı nın emrine girmiştir 62. Böylece savaşa giden yolda Sırbistan sınırındaki karşılıklı 54 Kratka İstoriya na Bılgariya, (Ed.) İlço Dimitrov, İzdatelstvo Nauka i İzkustvo, Sofya, 1981, s Kratka İstoriya, s Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi ( ), 19. Baskı, Timaş Yay., İstanbul, 2014, s Vasil Radoslavov, Bılgariya i Svetovnata Kriza, İzdatelstvo na Bılgarskata Akademiya na Naukite, Vtoro Fototipno İzdaniye,, Sofya, 1993, s Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî, s Ayten Kılıç, Birinci Dünya Savaşı nda Bulgaristan, 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı, (Ed.) Ümit Özdağ, Kripto yay., Ankara, 2014, s Paşanko Dimitrov, Boris III, Tsar na Bılgariya ( ), Trujenik, Grajdanin, Tsar, Universitetsko İzdatelstvo Sv. Klimend Ohridski, Sofya, 1990, s Ot San Stefano Do Parij, ( ), Nay Vajnite Dogovori za Bılgariya, (Ed.) Nikola Grigorov, İzdatelstvo Aniko, Sofya, 2009, s Bulgar heyeti ile Alman karargâhında yapılan bu askerî antlaşmaya göre: Bulgaristan Almanya safında savaşa katıldığı takdirde mükafat olarak yüksek miktarda kredi ve İkinci Balkan Savaşı nda Sırbistan a kaptırdığı tüm topraklar verilecekti. Yunanistan ve Romanya karşı tarafta yer alırsa, Bulgaristan ın onlara kaybettiği topraklar da geri alınacaktı. Alan Palmer, Savaş Biterken 1918, Çev. Hakan Abacı, Alfa Yay., İstanbul, 2015, s Dilan, Siyasi Tarih, s Kratka İstoriya, s. 305.

105 92 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) çatışmalar bahane edilmiş, Bulgaristan 14 Ekim 1915 tarihinde 63 Sırbistan a, dolayısıyla İtilaf devletlerine savaş açmıştır 64. Birinci Dünya Savaşı sırasında çok geniş bir araziye dağılan Osmanlı Devleti nin orduları asıl ve yan cepheler olmak üzere önemine göre ikiye ayrılabilecek bölgelerde savaşmışlardır. Bunlardan asıl cepheleri Kafkasya, Irak, Suriye ve Çanakkale nin oluşturduğunu söylemek mümkün iken yan cephelere İran, Yemen, Hicaz, Galiçya, Romanya ve Makedonya cepheleri demek doğru olacaktır 65. Osmanlı Devleti ve Bulgaristan orduları bu yan cephelerden Galiçya, Romanya ve Makedonya da İtilaf Devletlerine karşı birlikte savaşmışlardır. Osmanlı Devleti Galiçya ya 15., Romanya ya 6. ve Makedonya ya 20. kolorduyu göndermiştir kolordu iki, 6. kolordu üç ve 20. kolordu iki tümenden teşkil edilmiştir yılının ikinci yarısında görevlendirilen bu üç kolordudan başka bizzat Enver Paşa nın emriyle daha çok Manastır bölgesinde faaliyette bulunmak üzere bir de Türk Rumeli Müfrezesi kurulmuştur 68. Bu çalışmayla Birinci Dünya Savaşı devam ederken Türk birliklerinin savaş durumlarını cephede görmek ve değerlendirmek isteyen Osmanlı Devleti nin Başkumandan Vekili Enver Paşa nın Balkanlara yaptığı ziyaretin sebep ve sonuçlarının, Bulgaristan askerî makamlarının hazırladığı gizli raporlardan hareketle, analiz edilmesi amaçlanmıştır. 1. İstanbul daki Bulgaristan Askerî Ataşesinin Raporu: Birinci Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa Dobruca, Romanya, Bulgaristan ve Makedonya ya bir gezi yapmıştır Aralık 1916 tarihlerini kapsayan bu geziyle ilgili İstanbul daki Bulgaristan Askerî Ataşesi Yarbay Azmanov, Bulgar Hareket Ordusu Kumandanına 24 Aralık 1916 tarihli, 270 numaralı gizli bir bilgilendirme raporu göndermiştir 69. Rapor ayrıntılı bilgiler içermektedir. Buna göre: Enver Paşa nın bu ziyareti önceden ilgili birimlere bildirilmemiştir. Türk Genelkurmay Başkanı özel bir trenle tüm Bulgaristan da plansız ve programsız, emrivaki yaparak 63 Mançev, Natsionalniyat Vıpros na, s Bulgaristan Kralı I. Ferdinand ın savaşa giriş beyannamesi için bkz.; Ts. V. İ. A., f. 1, op. 5, a. e Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya Prez Pırvata Svetovna Voyna ( ), (Ed.) Milen Kumanov, İnstitut za İstoriya Pri BAN, Tsentralen Voenen Arhiv, İzdatelstvo Gutenberg, Sofya, 2004, s Kratka İstoriya, s Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi, s Aydemir, Makedonya dan Ortaasya ya, C. III, s Ayrıntılı bilgi için bkz.: Şefik Ertem, Birinci Dünya Savaşı nda Avrupa da Yüzbin Türk Askeri, Kastaş Yay., İstanbul, Mahmut Boğuşlu, Birinci Dünya Harbinde Türk Savaşları, Kastaş Yay., İstanbul, 1990, s Ertem, Birinci Dünya Savaşı nda, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l gr.

106 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 93 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) dolaşmıştır. Bu keyfiyetin ilgili birimlere şikâyet edilmesi üzerine Enver Paşa nın Dobruca ve Makedonya cephesinde Türk birlikleri olduğu için bu geziyi izin almadan ve planlamadan gerçekleştirebileceği şeklinde bir açıklama yapılmıştır 70. Avusturya Askerî Ataşesi nin Azmanov a söylediğine göre bir süre önce de Enver Paşa aynı şekilde Galiçya da dolaşmış ve oraya sadece misafirliğe gittiğini belirtmiştir 71. Keza ilk plana göre ziyaretin sadece iki hafta süreceği ve Dobruca, Romanya, Manastır ve Struma cephelerine olacağı söylenmiştir. Fakat heyette yer alan Almanların Noel kutlamaları için İstanbul a dönmek istemeleri üzerine Struma cephesine gitmekten vazgeçilmiştir 72. Yarbay Azmanov un raporuna göre: Enver Paşa nın seyahati 10 Aralık akşam saat 20 de İstanbul dan hareket eden bir trenle başlamıştır. Yolculuk tüm ihtişam ve rahatlık dikkate alınarak organize edilmiştir. Trende yataklı vagon ve restoran vardır. Bazı vagonlara yolcuların özel otomobilleri bile konmuştur. Enver Paşa ya 18 kişilik bir heyet eşlik etmiştir. Bunlar: Levazım komutanı İsmail Hakkı Paşa, ziyaret organizasyonunu yapan Alman Bark Paşa, askerî sağlık birliklerin komutanı Süleyman Numan Paşa, Genelkurmay harekât komutanı Yarbay Feldman ve Feldman ın yardımcısıdır. Ayrıca 6 subay ve yaverleri, müttefik devletlerin askerî ateşeleri, eski Savunma Bakanı Senatör Salih Paşa, Meclis başkan yardımcısı Hüseyin Cahit Bey, Genç Türk komitesinin meşhur üyesi Doktor Bahaeddin Şakir Bey ve İçişleri Bakanlığında memur olduğu söylenen ama muhtemelen istihbarat görevlisi olan bir Türk de bulunmaktadır. Azmanov bu Türk ün Çakır Mehmet olduğunu öğrenmiştir. Ona göre Çakır Mehmet Üsküp te eski bir polis memurudur. Bu memur ile Doktor Bahaeddin Şakir, Enver Paşayla sürekli birlikte olan siyasi kişilerdir. Bükreş ziyaretinden sonra Hüseyin Cahit Bey ve Salih Paşa Makedonya yı ziyaret etmeyerek Sofya üzerinden İstanbul a dönmüşlerdir 73. Azmanov un raporu şöyle devam etmektedir: Enver Paşa Edirne tren istasyonunda 8. tümen komutanı General Çilingirov tarafından ağırlandı. Çilingirov, Paşa ya Gorna Oryahovitsa ya kadar eşlik etti. Eski Zağra (Stara Zagora) garında Enver Paşa, yöneticiler ve öğrenciler 70 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya Prez Pırvata Svetovna Voyna ( ), (Ed.) Milen Kumanov, İnstitut za İstoriya Pri BAN, Tsentralen Voenen Arhiv, İzdatelstvo Gutenberg, Sofya, 2004, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 189.

107 94 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) tarafından şarkılar eşliğinde karşılandı. Karşılayan halk şehrin Türk ve Çingene kadınlarından oluşmuştu Aralıkta tren Mecidiye ye ulaştı ve burada Enver Paşa, 3. ordu komutanı General Nerezov tarafından karşılandı 75. Şerefine öğle yemeği verildi. Yemekten sonra Enver Paşa trenle hemen Köstence ye gitti. Şehri gezdi ve Romanya Dobrucası nın valisi ile toplantı yaptı. Toplantıda askerî levazım komutanı ve bölük komutanları da hazır bulundular. Burada özellikle ganimet olarak ele geçen benzin ve petrol üzerinde konuşmalar yapıldı. Bunların Kötence den mi Varna üzerinden mi taşınmasının daha uygun olacağı görüşüldü. Bu görüşmelerin içeriğini tam olarak bilmiyorum, çünkü onlar hemen Köstence den Karol a hareket ettiler Aralık sabahı otomobillerle Dorobantsa daki Türk askerî birliklerin karargahına gittiklerini kaydeden Azmanov devamla: Oradan da atlarla 203 rakımdaki Türk cephelerine geçtik. Burada Enver Paşa sığınakları kontrol etti. Askerlerle sohbet etti. Ateş etme becerileri olup olmadığını sordu. Dönüşte yedek olarak tutulan 25. tümene ait bir alayı ziyaret etti. Alay 3 piyade taburundan, bölükler ise en fazla kişiden oluşmaktaydı 77. Enver Paşa onları selamladı. Birkaç askere medeni hallerini, çatışmalarda yer alıp almadıklarını ve orduda bulunduklarından bu yana kaç mermi kullandıklarını sordu. Durumu öğrenen Paşa, kolordu komutanına sadece üç mermi kullanan askerlerin bulunduğundan şikâyetle ihtarda bulundu. Askerlere atış eğitimi verilmesini ve özellikle de kolordunun cephe gerisinde talimgâh oluşturulmasını önerdi 78. Türk askerinin durumu Yarbay Azmanov üzerinde de kötü izlenim bırakmıştır. Azmanov askerleri yorgun, fiziksel olarak zayıflamış, bakışları donuklaşmış olarak görmüş, subay kadrolarının ise yetersiz olduğunu tespit etmiştir 79. Bu teftişinde Enver Paşa, Dobruca daki resmi görevlerinin yanı sıra başka sorunlarla da ilgilenmiştir. Dobruca dönüşü Rusçuk a giderken Alman Askerî Ataşesi General Losov, Yarbay Azmanov a Enver Paşa nın ona Bulgar askerlerinin Dobruca daki Türk kadınlarına tecavüz ettiklerini söylediğini aktarmıştır. Enver Paşa kendisinden bu kanunsuz ve ahlaksız davranışların ortadan kaldırılması için ilgili makamlara iletmesini özellikle 74 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 190.

108 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 95 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) rica etmiştir. Türk ordusunda ve bizzat Türkiye de bu davranışlar sonucunda düşmanlık duyguları oluşabileceğini söylemiştir 80. Azmanov raporunda şu bilgileri vermektedir: Rusçuk garında Enver Paşa General Ençev ve müftü tarafından karşılandı 81. Enver Paşa şehirde oyalanmadan otomobille Bükreş e hareket etti. Oraya öğleden sonra saat sularında vardı. Akşama kadar kral saraylarını gezdi. Sonra da Mareşal Makenzen tarafından akşam yemeğine davet edildi. Mareşal Makenzen ona büyük ilgi gösterdi. Osmanlı ordusu ve Enver Paşa dan övgü ve sempatiyle bahsetti 82. Bana, mareşalde böyle ilgi ve sevgi gösterisinin daha önce hiç olmadığını söylediler. Akşam yemeğinden sonra Enver Paşa mareşal ve vali ile uzun uzun sohbet etti. Öğrendiğime göre, onlarla Romen ganimetlerinden Türkiye ye yararlı olacak parçaları teslim alma konusu hakkında görüşmeler yapmış. Muhtemelen bu konuda anlaşmaya varılmış ki mareşal, İsmail Hakkı Paşa ya bu konuda söz vermiş. Bu arada İsmail Hakkı Paşa Romanya daki bir ispirto fabrikasının makinelerini istemiş. Onlarla Türkiye de fabrika kuracağını söylemiş 83. Bulgaristan Askerî Ataşesi Yarbay Azmanov raporuna devam etmektedir: 15 Aralıkta Enver Paşa otomobille Stefaneşti nin 20 km. doğusunda bulunan Türk ordularını ziyarete gitti 84. Paşa, Balasiyul kasabasına konuşlanmış olan 26. tümen komutanı tarafından karşılandı. Oradan da akşam üzeri atlarla tümenin son alayına yetişti 85. Rapora göre Enver Paşa, 16 Aralık 1916 günü 26. Türk tümenini denetlemiş ve bir konuşma yapmıştır. Paşa, bu konuşmasında tümenin kahramanlıklarını övmüş, Balarya Savaşı nda kazandığı üstün başarıdan dolayı milletin ve kendisinin gurur duyduğunu söylemiştir. Ayrıca Padişah ın selam ve sevgileri ile dualarını getirdiğini belirtmiştir. Teftişin sonunda 26. tümenin 78. alayına verilen savaş madalyasını bizzat Enver Paşa alay sancağına takmış ve askerleri kutlamıştır 86. Ertesi gün Bükreş kalesinin kuzey bölümlerini gezen Enver Paşa Makenzen tarafından şerefine verilen öğle 80 Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ofitsialnata i Taynata, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ertem, Birinci Dünya Savaşı nda, s Türk Tümeninin Romanya cephesindeki başarıları için bkz.: Boğuşlu, Birinci Dünya Harbinde, s. 107.

109 96 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) yemeğine katılmıştır. Aynı akşam Rusçuk üzerinden yola çıkmış, 17 Aralık akşamı saat da Sofya ya varmıştır 87. Enver Paşa nın Üsküp e gitme sebebini, Arnavutlarda Osmanlı Devleti yanlılığını canlandırmak ve bölgede Avusturya nın etkisini azaltmak amaçlı olduğunu düşündüğünü belirten Azmanov: Türklerin Avusturyalılarla çıkar amaçlı işbirliği yapabileceklerinden şüphelendiğini, bu konuyla ilgili Avusturya Askerî Ataşesi ni yokladığını, ancak bir sonuç alamadığını ifade etmektedir 88. Azmanov a göre: 20 Aralık sabahı Enver Paşa otomobille Gradsko dan Prilep e hareket etti. Oraya öğleden sonra vardı. 11. ordu komutanı ve tüm karargah tarafından karşılandı. Küçük bir kahvaltıdan sonra cepheye gitti. Yeni Alman tümen karargahı Hipel e geçti. Oradan 1050 rakımdaki çatışmaları izledi 89. Durum hakkında bilgi aldı. Ona eşlik eden bazı subaylar bizim 8. tümen karargahına geçtiler. Ertesi gün tekrar cepheye gitti. Orada da hazırlanmış ikinci savunma mevzi hakkında bilgi aldı. Cepheyi iyice inceledi. İlgisi genç subay olarak buralarda bulunmasından ve bölgeyi çok iyi tanımasından kaynaklanıyordu 90. Enver Paşa ve ona eşlik edenlerin Prilep teki Bulgarlara ait olan evlere yerleştirildiğini ve takip edilmeleri konusunda emir verdiğini söyleyen Azmanov, takip sonucu elde edilen bilgilerin şehrin güvenliğinden sorumlu Bulgar komutan tarafından kendisine iletilmediğinden şikâyet etmiştir 91. Azmanov a göre Enver Paşa nın seyahatinin amaçları şöyledir: a- Dobruca ve Romanya da bulunan Türk ordularını teftiş etmek. b- Romanya ganimetlerini görmek, onlardan ne alabileceğini ve ne şekilde onları Türkiye ye getirebileceğini tespit etmek. c- Makedonya da yaşayan Türk halkının Türklük duygularını uyandırmak, moral vermek, halkın önünde ve Türkiye de onun koruyucusu olduğunu göstermek. ç- Bazı Alman yöneticilerle yeni bağlantılar kurmak. Onları kendine ve Türkiye ye yakınlaştırmak ve onların madalya tutkusunu tatmin etmek 92. Enver Paşa her yerde bol, bol hatıra madalyaları dağıtıyordu, Alman subayları ilgiden çok memnundu. Bu durumu özellikle belirtiyorum. Çünkü Manastır 87 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l. 319gr. 92 Ofitsialnata i Taynata, s

110 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 97 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) cephesinde savaşan Alman subayların Bulgar madalyaları yok, ama Türk madalyaları var 93. Azmanov raporunda İstanbul a dönüşleri sırasında Doktor Bahaeddin Şakir ile yaptığı konuşmayı aktarmaktadır. Bahaeddin Şakir: Biz Türklerin, şimdi elimizde olan bölgelerden daha çok bölgeye ihtiyacımız yok, ama iç organizasyonumuz için barış ve huzura ihtiyacımız var. Tarımı güçlendirmek, madenleri ve ülkemizde bulunan diğer zenginlikleri kullanmak, eğitimi kalkındırmak, orduyu yeniden yapılandırmak. Bulgaristan la olan ortak ilgi alanlarımız sizinle işbirliği yapmaya ve samimi komşuluk ilişkileri yürütmeye mecbur kılmaktadır 94. İki ülke için aynı tehlike söz konusudur. Bu da bizi yakınlaştırmaktadır. Bu tehlike sadece bizim düşmanlarımızdan değil, bizim dostlarımızdan da gelmektedir. Çünkü onlar ekonomik açıdan bizden daha güçlüdür. İki komşu ülkenin birbirinden isteyeceği yok. Bizim aydın güçlerimiz, aramızda geçmişte uyandırılan nefret duygusunu silmek için çalışma yapmak zorundadırlar. Nefret duygularını geleceğe taşımamak lazım 95 demiştir. 2. Enver Paşa nın Bölgeyi Ziyareti Hakkında Bulgaristan ın Makedonya daki Askerî Yetkilisinin Verdiği Rapor: Enver Paşa nın Dobruca, Romanya, Bulgaristan ve Makedonya yı ziyareti hakkında bilinmeyen ikinci belge 1 Ocak 1917 tarihlidir 96. Üsküp teki Makedonya Askerî Teftiş Bölgesi Komutan Yardımcısı Albay Protogerov dan Bulgar Hareket Ordusu Karargâhına numara ve gizli damgasıyla gönderilmiştir 97. Sözkonusu raporunda Albay Protogerov, Enver Paşa nın bölgedeki faaliyetlerini ayrıntılı bir şekilde ele almış ve bilgiler vermiştir. Protogerov a göre: Enver Paşa, Dobruca ve Romanya da bulunan orduları teftiş etmiştir 98. Enver Paşa nın uzak siyasi hedefi, Osmanlı İmparatorluğu nun eski sınırlarına kavuşacağı ve İslamiyetin yeniden güçlü bir din olacağı inancını Bulgaristan da yaşayan Türkler arasında canlı tutmaktır 99. Yakın siyasi hedefi ise: Gümülcine, Sırbistan, Drama, Makedonya, Arnavutluk ve Bulgaristan daki Türkleri organize etmektedir. 93 Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l gr. 97 Ofitsialnata i Taynata, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l. 323.

111 98 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) Ayrıca Dedeağaç ve Gümülcine yi ele geçirmektir 100. Protogerov, Osmanlı Devleti nin bölgeye yönelik dış politikasını tanımlarken Makedonya da yaşayan Türklerde Türklük milli şuurunu uyandırmak ve geliştirmek için çalışıldığını tespit etmiştir. Ona göre bu politika ile: a- Gümülcine, Sırbistan ve Drama da yaşayan Türk halkına, bu bölgelerin Türkiye sınırlarına geçeceği umudu verilmektedir. b- Arnavutlara ve Makedonya daki Türk halkına, bağımsız olacakları söylenmektedir 101. Enver Paşa, Romanya ve Makedonya daki Türk birliklerini teftiş ettikten 102 sonra Üsküp e uğramış 103, kendisini heyecanla bekleyen Türklerle görüşmüştür 104. Paşa nın geleceğinin tespit edilmemesi 105 veya biliniyor olmasına rağmen Bulgar askerî birimlerinin uyarılmaması yetkilileri kızdırmıştır 106. Bu telaştan Bulgar istihbaratının, Enver Paşa nın kontrollerinden çıkmasını ve kendilerinin haberi olmadan bir faaliyette bulunmasını istemedikleri anlaşılmaktadır. Üsküp e gelen Enver Paşa fon Belov un karargâhına uğramıştır 107. Bölgeden sorumlu Bulgar birliği komutanının karşılamada bulunduğu Enver Paşa ya akşam yemeği verilmiş, General Dimitriev, Dimitriev in yaveri ve irtibat subayı, Yarbay Angelov ile Albay Protogerov da davet edilmiştir 108. Burada katılımcılar konuşmalar yapmış, Enver Paşa Almanya İmparatoru şerefine, General fon Belov Osmanlı Padişahı şerefine kadeh kaldırmıştır 109. Yemekte Türk heyetinden Dr. Bahaeddin Şakir de bulunmuş, sohbet sırasında Albay Protogerov a İttihat ve Terakki Hükümetinin çalışmalarından bahsetmiştir 110. Albay Protogerov, Enver Paşa ile özel olarak görüşmüştür. Görüşmenin ayrıntılarını yazmaktadır: Akşam ile arasında onu trende ziyaret ettim. Önce Paşa anlaşmazlıktan dolayı özür diledi, kendisi 5 tümeni Bulgar genel komutanlığı emrine verdiğini, 3 piyade taburunu da bana vermemek için hiçbir sebep bulunmadığını, bunları benim emrime 100 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 203.

112 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 99 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) gönderdiğini söyledi 111. Enver Paşa nın hedefi belliydi. Arnavutluk sınırında kendi birliklerini bulundurmak, Arnavutları organize etmek. Bundan sonra onlardan 9-10 taburluk bir güç oluşturmak ve barış sağlandığı zaman bize kendi isteklerini kabul ettirmek 112. Türklerin Struma nehrinin etrafında 2 tümeni bulunmaktadır. Gümülcine, Drama, Kavala ve Sarı Şaban da yaşayan Türk halkı Fuad (Balkan) Bey tarafından organize edilmiş ve silahlandırılmıştır. Aynı Fuad Bey, 1914 ve 1915 te Gümülcine Türklerini organize ediyordu. Bizim yetkililer tarafından gözaltına alındı ve sınır dışı edilirken bu rezaleti yaşamamak için silahına sarılıp intihar etmek istedi. Bir polis elini tuttuğu için sadece yaralandı 113. Protogerov a göre: Bulgaristan da yaşayan Türk halkı ilk defa çok iyi organize edilmiştir. Bunun başlıca sebebi bizim topraklarımızda Türk ordularını görmeleridir. Asıl önemli olan Makedonya, eski Bulgaristan, Gümülcine, Sırbistan, Drama, Sarı Şaban ve Kavala daki Bulgar vatandaşı Türklerin Türk ordusuna alınmalarıdır 114. Bu Türkler, Türk bayrağı altında olacaklar. Osmanlı İmparatorluğuna ve Sultan a sadakat yemini edecekler. Bu da Bulgar vatandaşı olarak milli ve dini düşüncelerine hizmet etmeleri gerektiği inancını güçlendirecektir. Diğer taraftan ise onlar Bulgaristan a karşı bilinçlendirilmiş olacaklardır 115. Bir milyon Türk halkını Türkiye ye göç ettirerek elimizden kaçırdık, bu durumda savaş sonrası Bulgaristan ve Türkiye sınırlarını çizmek, Arnavutluk ile Kavala sorunlarını çözmek için sıra geldiğinde bu halk sadece Türkiye nin işine yaramış olacaktır bin askerin Bulgaristan daki Türklerden oluştuğu 5 tümenin bölgeye yardım için gönderildiğini öğrenen Protogerov raporunda sorular sormaktadır: Bulgaristan ın vermesi gereken ne gibi tavizler var acaba 117? Bu Dedeağaç ve Gümülcine için verilmesi düşünülen tavizlerin mesajı değil mi? Ayrıca 5 tümen yardımının karşılığında bir şeyler istenmesi gayet açık değil mi? Biz bu orduları istemedik. Almanlar ise kendi ordularını göndermemek için Türklere her türlü desteği veriyorlar 118. Enver Paşa ya 111 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Askerî arşivdeki bir belgeye göre; Türk ordusuna katılmak üzere gönderilen Türk ve Arnavutların sayısı tir. Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 1391, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s. 223.

113 100 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) eşlik eden heyetin kalabalık olması bu gezinin siyasi hedeflerinin bir göstergesidir. Bu heyette Paşa nın arkadaşı Mehmet Çakır bulunmaktadır 119. İstanbul daki Bulgaristan Askerî Ataşesi Yarbay Azmanov un raporunda sözü edilen Mehmet Çakır dan Albay Protogerov da bahsetmektedir. Önceleri polislik yapan Mehmet Çakır emniyet müdürlüğüne yükseltilmiştir. Bulgarlar Osmanlı Devleti ne isyan ettiği yıllarda özellikle Geşik Karan Ali Efendi ile birlikte Kratovo, Kumanovo, Koçani, Veles, Ştip ve Üsküp teki olayları bastırmış, isyancı elebaşılarının idam edilmesini sağlamıştır 120. Dolayısıyla Üsküp ve Prilep te çok iyi tanınan Çakır Mehmet in Enver Paşayla bölgeye gelmesi, üstelik sokaklarda otomobille dolaşması doğru değildir 121. Çakır Mehmet in Üsküp ve Prilep teki Türk ve Yahudi ileri gelenleriyle görüştüğü ve karşılıklı mektuplar alınıp verildiği 122 bilgisine ulaşan Protogerov a göre, Makedonya daki Türklere bağımsızlık umudu aşılanmıştır. Raporunun ekinde Enver Paşayla görüşen Türklerin bir listesi ile bir mektup 123 sunduğunu belirten Protogerov bilgi vermeye devam etmektedir: Akşam saat da Enver Paşa ve askerî ataşeler General fon Belov un yemek davetine katıldılar. Enver Paşa 19 Aralık gecesi da özel trenle Gradsko ya hareket etti. Oradan da 20 Aralık saat 6.30 da Prilep e gitti. Bu arada Gradsko garında heyetten iki Türk inerek Çiçevo köyüne gitmiş ve orada yaşayan Türklerle sohbet etmişler 124. Enver Paşa, Almanlar tarafından şu ana kadar hiç kimsenin, ne Prens hazretlerinin, ne Genelkurmay Başkanının ne de eski grup komutanı Mareşal Makenzen in karşılanmadığı ihtişamla karşılanmıştır 125. Sokaklarda Almanlardan oluşan polis kordonu, ışık küreleri, ışıldaklar ve benzerleri varmış. Karşılamanın ihtişamı yalnız yöneticilerin değil, halkın da dikkatini çekmiş. Bu arada bölgedeki bazı Türkler Enver Paşa yla görüşmüşler. Bunlar: Genç Türk Komitesinden Faik Ağa ve Mahmud Efendi 126 ile eski sorgu hakimi, müftü ve Musantsi köyü imamı olan Hafız Haşimdir Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ekte belirtilen liste ve mektup bulunamamıştır. 124 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 206.

114 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 101 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Protogerov a gelen bilgiye göre: Bu şahıslar Enver Paşa nın yanında yaklaşık 2 saat kalmışlar. Sohbet Müslüman halkın durumu hakkındaymış. Bu kişiler yoksulluktan, çifliklerinin ve arazilerinin Sırp döneminde yağmalanmasından, şu ana kadar geri verilmemesinden, yeni durumda herhangi bir fark görememelerinden yakınmışlar. Almanların aile namuslarına el uzattıklarını söylemeleri üzerine Enver Paşa sinirli bir şekilde Siz bunu bırakın da, Bulgar ordularının tutumunu anlatın demiş 128. Aynı kişiler, Almanların onlara ait camilere el koyduklarını, eve dönüştürdüklerini, Bulgarların ise el koydukları camiyi okul yaptıklarını da anlatıp şikayet etmişler 129. Enver Paşa onları rahatlatarak bu konu hakkında not almış. Ayrıca arazilerinin ellerinden alınarak yerli halka dağıtıldığını, vergilerin yükseltildiğini, gıda yardımlarının adaletli bir şekilde dağıtılmadığını ve Türk halkının gözardı edildiğini de söylemişler. Paşa bununla da ilgileneceğini, Padişah a bilgi vereceğini ve bundan böyle gıda yardımlarının Alman komutanlığı vasıtasıyla yapılacağını söylemiş 130. Protogerov devam etmektedir: Daha önce bana, Enver Paşa nın yanında para ve madalya sandıkları getirdiği bilgisi gelmişti. Madalyaların Almanlara ve bazı Türklere verileceği söylenmişti. Bu madalyalardan Raşit Bey e, Kemal Bey e ve Bufti Bey e verildiği tahmin ediliyor 131. Bu görüşmeler ve konuşmaların sonucunda iki güçlü ancak birbirine muhalif olan İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Partisi arasında barış sağlanmıştır.kısa zaman öncesine kadar birbirinden nefret eden ve aralarında tartışan bu partiler bugün yakınlaşmışlardır. Bundan böyle bir partiyi diğerine karşı kullanmamız bizim için imkansızdır 132. Hiç kuşku yok ki, elimizdeki belgelere göre Enver Paşa nın gelişinden önce Türk halkı arasında ikna çalışmaları yapılmıştır. Bulgar ordusunda askerlik yapan Türkler ve Arnavutlar, artık Bulgar ordusunda değil, Türk ordusunda yer almak istediklerini açık açık söylediler. Bir gün dağ tümenindeki Türkler toplu halde torbalarını omuzlayıp, tren garına doğru yola çıkarak İstanbul a 128 Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bulgarların, Türklerin Almanlarla iyi geçinmelerini istemedikleri, fırsat buldukça araya birtakım anlaşmazlıklar sokmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Diğer taraftan politika değişikliğine giderek en azından bölgesel olarak Türklere iyi davranmaya başlamışlardır. Protogerov un raporuna yansıyan Bir milyon Türk ü Türkiye ye göç ettirerek elimizden kaçırdık. Sınırlar çizilirken bu halk Türkiye nin işine yarayacaktır ifadesi bir hayıflanmadır. Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e., 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 207.

115 102 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) ya da evlerine gitmeye kalktılar. Bizzat ben onları tren garından geri çevirdim, asker çemberine aldım, silahların doldurulmasını emrettim. Askerlerin bir kısmı kasket siperlerini yırttılar. Şimdi her gün firar ediyorlar. Bu güne kadar dağ tümeninden 115 kişi firar etmiş bulunmaktadır 133. Enver Paşa, istihbarat subayı Binbaşı Sumri Bey vasıtasıyla Protogerov a bir mektup göndermiş ve bazı tespitlerini bildirmiştir. Buna göre: a- Türk halkı sefalet içerisindedir. b- Gradsko ve Dryanovo arasında çıplak ve yalınayak Türk askerleri görülmüştür 134. c- Üsküp ve Veles dahil hiçbir yerde Türk okulları açık değilken, Bulgar okulları açıktır. ç- Depo, ahır veya domuz ağılına çevrilmiş camiler vardır. Bu müslümanların dinî duygularını incitmektedir 135. Sorunları bildiğini ve yakından ilgileneceğini söyleyen Protogerov a göre: Enver Paşa nın ziyaretinden sonra Türk halkının morali düzelmiş ve Makedonya da bağımsızlık ilan edileceği inancı kuvvetlenmiştir 136. Protogerov un alınmasını istediği tedbirler şunlardır: a- Türklere, birlikleri arasında bin Bulgaristan vatandaşı olduğu hatırlatılmalı, savaşın aslında İstanbul u kurtarmak için yapıldığı söylenmelidir. b- Bulgaristan vatandaşı olan Türk ve Arnavutların Türk birliklerine 137 ve depolara gönderilmesi durdurulmalı, şu ana kadar gönderilenler geri alınmalı ve bizim ordumuza nakledilmelidir 138. c- Türk halkının durumu gözden geçirilmeli ve gıda yardımları yapılmalıdır. Dinî duygularına saygı gösterilmeli, işgal edilen camiler boşaltılmalı ve Türk halkına teslim edilmelidir. ç- Türk ajanlarının ve bölgeye Türkiye den gelen şahısların takibi sağlanmalı, Makedonya ya girişleri yasaklanmalıdır 139. d- Arnavut halkına daha fazla önem verilmelidir. Tarafımıza çekmek için en iyi yol gıdadır. Kendi imkanlarımızla gönüllü Arnavut askerlerine yardım sağlamamız gerekmektedir. e- Gümülcine, Kırcaali, Drama, Kavala ve Sarı- Şaban da yaşayan Türklerin ne yaptıklarına dikkat edilmelidir. Mümkünse Türklerin elindeki silahlara el konulmalıdır. f- Yerli birlik olarak yedek birlikler oluşturulmalıdır. Bunlar Türkiye nin tehditlerine karşı koyabilecek 133 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ofitsialnata i Taynata, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bu durumu Üsküp teki dağ tümeni komutanı Albay Protogerov, Veles e gelen 177. Türk Alayına yerel halktan Türklerin ve Arnavutların alındığını gizli bir raporla Köstendil Hareket Ordusu Karargâhına bildirmiştir. Ts. D. A., f. 313K, op. 2, a. e. 40, l Ofitsialnata i Taynata, s Ofitsialnata i Taynata, s Ofitsialnata i Taynata, s. 227.

116 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 103 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) güçte olmalıdır. Bu birlikler Almanların değil, bizim emrimizde olmalıdır 140. g- Dokuz piyade taburundan ve sadece Bulgar vatandaşlarından oluşan dağ tümeni Almanların elinden alınmalıdır 141. SONUÇ Osmanlı Devleti; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ın oluşturduğu ittifak grubuna dahil olmuş ve Birinci Dünya Savaşı na katılmıştır. Kafkasya, Irak, Suriye, Çanakkale, Yemen, Hicaz, Galiçya, Romanya ve Makedonya cephelerinde savaşmıştır. Bunlardan son üç cepheye kolordu seviyesinde birlikler göndermiştir. Osmanlı Devleti nin Başkumandan Vekili Enver Paşa, sözkonusu bu cepheleri gezmek ve durumu yerinde tespit etmek amacıyla Aralık 1916 tarihinde bölgeye gitmiştir. Enver Paşa nın, aralarında Alman subaylarının da olduğu 18 kişilik bir heyetle çıktığı bu gezi, Bulgar askerî birimleri ve istihbaratı tarafından yakından takip edilmiş, hatta Bulgaristan ın İstanbul daki askerî ataşesi Yarbay Azmanov bizzat heyete dahil olmuştur. Gezinin hemen sonrasında 24 Aralık 1916 tarihinde Yarbay Azmanov, Bulgar Hareket Ordusu Komutanlığına gizli bir bilgilendirme raporu göndererek olayları ayrıntılarıyla anlatmıştır. Enver Paşa nın Dobruca, Romanya, Bulgaristan ve Makedonya yı kapsayan bu gezisi hakkında Üsküp te bulunan Bulgaristan Askerî Teftiş Bölgesi Komutan Yardımcısı Albay Protogerov 1 Ocak 1917 tarihinde ikinci bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda Enver Paşa nın gezisi analiz edilmiş, sebepleri hakkında fikirler ileri sürülmüştür. Enver Paşa nın sözkonusu gezisinin askerî amaçları vardır. Öncelikli olarak Osmanlı Devleti nin Galiçya, Romanya ve Makedonya ya gönderdiği birliklerin durumu, savaşlardaki başarıları, sevk ve idareleri, cephelerdeki konuşlanmaları, askerî techizatları, giyim ve gıda ihtiyaçları hakkında bilgi edinilmek istenmiştir. Temasta olunan Alman ve Bulgar birlikleri ile ilişkileri düzenlenmiş, komutanlar ile fikir teatisinde bulunulmuştur. Ayrıca ihtiyacı olan Türk birliklerine bölgedeki Türk ve Arnavutlar dan oluşan gönüllü askerler alınmış ve görevlendirilmiştir. Balkanlara yapılan gezinin siyasi amaçları da olmuştur. Gümülcine, Dedeağaç, Makedonya ve Bulgaristan da yaşayan Müslüman Türklere 140 Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l gr. Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya, s. 210.

117 104 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) manevî destek verilmiş, eskiden olduğu gibi şimdi de Osmanlı Devleti nin kendileriyle ilgilendiği mesajı iletilmiştir. Gezi süresince Enver Paşa ve yanındakiler bu bölgelerde yaşayan Türklerin ve Arnavutların sorunlarıyla yakından ilgilenmişler, Alman ve Bulgar yetkililerden bu sorunların çözülmesini istemişlerdir. Genel anlamda bu gezinin başarılı geçtiğini söylemek mümkündür. KAYNAKÇA 1. ARŞİV BELGELERİ BULGARİSTAN ASKERÎ TARİH ARŞİVİ ve MERKEZÎ DEVLET ARŞİVİ: Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l gr. Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 611, l gr. Ts. V. İ. A., f. 2, op. 1, a. e. 15, l Ts. V. İ. A., f. 2, op. 1, a. e. 15, l. 4. Ts. V. İ. A., f. 233, op. 1, a. e. 357, l Ts. V. İ. A., f. 1, op. 5, a. e Ts. V. İ. A., f. 40, op. 2, a. e. 1391, l Ts. D. A., f. 313K, op. 2, a. e. 40, l ESERLER, MAKALELER ve BİLDİRİLER Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi ( ), 19. Baskı, Timaş Yay., İstanbul, Aydemir, Şevket Süreyya, Makedonya dan Ortaasya ya Enver Paşa, , C. II, II. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul, Aydemir, Şevket Süreyya, Makedonya dan Ortaasya ya Enver Paşa, , C. III, Remzi Kitabevi, İstanbul, Aydın, Erdoğan, Osmanlı nın Son Savaşı, Turan Hayalinden Sevr e, Kırmızı Yay., İstanbul, Aydın, Mahir, Şarkî Rumeli Vilâyeti, TTK Yay., Ankara, Bardakçı, Murat, Enver Paşa, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, Beşikçi, Mehmet, Birinci Dünya Savaşı nda Osmanlı Seferberliği, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, Bıçaklı, Hüseyin Avni, Türkiye-Bulgaristan İlişkileri ( ), İmge Kitabevi, Ankara, Bılgariya v Pırvata Svetovna Voyna, Germanski Diplomatiçeski Dokumenti, Tom I ( ), Arhivite Govoryat, (İzdatelski Sıvet) Vasil Güzelev, Georgi Markov, Doyno Doynov, Lıçezar Stoyanov, Plamen Tsvetkov, Stefan Andreev, Glavno Upravleniye na Arhivite Pri Ministerskiyat Sıvet, Sofya, Bılgaro-Turski Voenni Otnoşeniya Prez Pırvata Svetovna Voyna ( ), (Ed.) Milen Kumanov, İnstitut za İstoriya Pri BAN, Tsentralen Voenen Arhiv, İzdatelstvo Gutenberg, Sofya, Bıyıklıoğlu, Tevfik, Trakya da Milli Mücadele, I. Cilt, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara, 1987.

118 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 105 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Boğuşlu, Mahmut, Birinci Dünya Harbinde Türk Savaşları, Kastaş Yay., İstanbul, Cemal Paşa, Hatıralar, İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı Anıları, (Yay. Haz.) Alpay Kabacalı, 7. Basım, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, Çolak, Mustafa, Enver Paşa, Osmanlı-Alman İttifakı, Yeditepe Yay., İstanbul, Dilan, Hasan, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları ( ), C. I, TTK. Yay., Ankara, Dilan, H. Berke, Siyasi Tarih ( ), Alfa Yay., İstanbul, Dimitrov, Paşanko, Boris III, Tsar na Bılgariya ( ), Trujenik, Grajdanin, Tsar, Universitetsko İzdatelstvo Sv. Klimend Ohridski, Sofya, Ertem, Şefik, Birinci Dünya Savaşı nda Avrupa da Yüzbin Türk Askeri, Kastaş Yay., İstanbul, Firle, Rudolf, Odesa ya İlk Seferim, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Firle, Rudolf, Türklerin Felsefesi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Firle, Rudolf, Donetz ve Kubanetz in İmha Edilmesi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Hacipoğlu, Doğan, Osmanlı İmparatorluğu nun 1. Dünya Harbine Girişi, 29 Ekim 1914, (Geliştirilmiş ve gözden geçirilmiş ikinci baskı), İstanbul Deniz İkmal Grup Komutanlığı Matbaa Müdürlüğü, İstanbul, Hart, Basil Liddel, Birinci Dünya Savaşı Tarihi, Çev. Kerim Bağrıaçık, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, Howard, Michael, Yüzüncü Yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı, Çev. Sinem Gül, Dost Yay., Ankara, İrtem, Süleyman Kâni, Meşrutiyetten Mütarekeye ( ), (Haz.) Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yay., İstanbul, Kamil, İbrahim, Krallık Döneminde Bulgaristan, Balkanlar El Kitabı, 2.Cilt:Çağdaş Balkanlar, 2. Baskı, (Ed.) Bilgehan A. Gökdağ, Osman Karatay, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, VIII. Cilt, TTK Basımevi, Ankara, Kılıç, Ayten, Birinci Dünya Savaşı nda Bulgaristan, 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı, (Ed.) Ümit Özdağ, Kripto yay., Ankara, 2014, s Kratka İstoriya na Bılgariya, (Ed.) İlço Dimitrov, İzdatelstvo Nauka i İzkustvo, Sofya, Kumanov, Milen, İztoçna Rumeliya ( ), İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s

119 106 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107) Kumanov, Milen, Obyavyavane na Nezavisimostta na Bılgariya Prez 1908 Godina, İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo, Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s Kuran, Ahmet Bedevî, Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, Mançev, Kristö, Natsionalniyat Vıpros na Balkanite, Akademiçno İzdatelstvo Prof. Marin Drinov, Sofya, Mateeva, Mariya, Tepaviçarov, Hristo, Diplomatiçeski Otnoşeniya na Bılgariya ( ), İzdatelstvo na Bılgarskata Akademiya na Naukite, Sofya, Noppen, Ryan K., Osmanlı Deniz Harekâtı ( ), Çev. Emir Yener, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, Ofitsialnata i Taynata Bılgaro-Turska Diplomatsiya ( ), Dokumentalen Sbornik, (Ed.) Tsoço Bilyarski, Valentin Kitanov, Dırjavna Agentsiya Arhivi, Sofya, Okyar, Fethi, Üç Devirde Bir Adam, (Yay. Haz.) Cemal Kutay, Tercüman Yay., İstanbul, Ot San Stefano Do Parij, ( ), Nay Vajnite Dogovori za Bılgariya, (Ed.) Nikola Grigorov, İzdatelstvo Aniko, Sofya, Palmer, Alan, Savaş Biterken 1918, Çev. Hakan Abacı, Alfa Yay., İstanbul, Penkov, Sava, Mejdunarodni Dogovori na Bılgariya ( ), İzdatelstvo Jorj Nef., Sofya, Cenevre, Paris, Radoslavov, Vasil, Bılgariya i Svetovnata Kriza, İzdatelstvo na Bılgarskata Akademiya na Naukite, Vtoro Fototipno İzdaniye,, Sofya, Renouvın, Pierre, I. Dünya Savaşı, Çev. Teoman Tunçdoğan, İletişim Yay., İstanbul, Robbins, Keith, I. Dünya Savaşı, Çev. Müfit Günay, Dost Yay., Ankara, Sâbis, Ali İhsan, Birinci Dünya Harbi, Birinci Cilt, Nehir Yay., İstanbul, Sarınay, Yusuf, I. Dünya Savaşı nda Türk-Bulgar İlişkileri, 100. Yılında I. Dünya Savaşı Uluslararası Sempozyumu, (Yay. Haz.) Aynur Yavuz Akengin, Selcan Koçaslan, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 2015, s Semov, Minço, Velikite Sili i Bılgarskata Natsionalna Drama, İzdatelska Kışta İnterpress, Sofya, Shaw,Stanford J., Birinci Dünya Savaşı nda Osmanlı İmparatorluğu, Savaşa Giriş, (Ter.) Beyza Sümer Aydaş, TTK. Yay., Ankara, Silyanov, Hristo, Srıbsko-Bılgarskiyat Spor i Rusiya, Kooperativna Peçatnitsa Gutenberg, Sofya, 1915.

120 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 107 Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 (83-107) Sofya Askerî Ataşesi Mustafa Kemal in Raporları (Kasım 1913-Kasım 1914), Yay. Haz. Ahmet Tetik, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara, Souchon, Wilhelm, Majestelerinin Gemileri Goeben ile Breslau nun Messina dan Çanakkale Boğazı na Huruç Hareketi, Denizlerde Yenilmediler, Cihan Harbi nde Alman Bahriyeliler, (Ed.) Özlem Çekmece, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, 2011, s Stanev, Nikola, İstoriya na Nova Bılgariya ( ), İzdatelska Kışta Heraklit, Sofya, t.y. Talât Paşa nın Anıları, (Yay. Haz.) Alpay Kabacalı, 8. Basım, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul, Tekin, Arslan, Enver Paşa ve Dönemi, Kariyer Yay., İstanbul, Todorov, Nikolay, Bulgaristan Tarihi, Çev. Veysel Atayman, Öncü Kitabevi, 1. Baskı, İstanbul, Türkgeldi, Ali Fuad, Görüp İşittiklerim, II. Basılış, TTK. Yay, Ankara, Uçarol, Rifat, Siyasi Tarih ( ), Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Dördüncü Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, Uluslararası İlişkiler Tarihi (Diplomasi Tarihi), C. 2, (Ed.) Vladimir Potyemkin, Çev. Attila Tokatlı, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, Üçok, Coşkun, Siyasal Tarih ( ), A. Ü. Hukuk Fakültesi Yay., İkinci Bası, Ankara, Ülman, A. Halûk, Birinci Dünya Savaşı na Giden Yol (ve Savaş), Ek li İkinci Basılış, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay., Ankara, Vasilev, Vasil, Uçastiyeto na Bılgariya v Balkanskata i Mejdusıyuzniçeskata Voyna ( ), İz İstoriyata na Bılgarskata Narodnost i Dırjava, İzsledvaniya, Analizi, Preotsenki, (Ed.) Milen Kumanov, İzdatelstvo, Pelikan ALFA, Sofya, 1993, s Yener, Tevfik, Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu, İnkılâp Yay., İstanbul, Yorga, Osmanlı Tarihi, C. V. ( ), Çev. B. Sıtkı Baykal, Ankara Üniversitesi Yay., Ankara, 1943.

121 108 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 (83-107)

122 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 109 BİLECİK AĞZINDA GÖRÜLEN DEYİMLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME AN EVALUATION ON IDIOMS COMMON IN BILECIK ACCENT Muharrem ÖZDEN 1 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Deyimler, bir kavramı ya da durumu etkileyici bir anlatımla özel bir yapı veya söz dizimi içinde belirten kalıplaşmış kelime grupları veya cümlelerdir. Anlatıma akıcılık, çekicilik katan ve gerçek anlamından ayrı olarak bir anlamı bulunan sözcük topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz bir sözlü verim olan deyimler içinde oluştuğu, filizlendiği topluluğun tarihi, sosyal ve kültürel kimliği hakkında bizlere ipuçları vermektedir. Bu çalışmada Bilecik ağzında görülen deyimler üzerinde bir tespit ve gruplandırma yapılmıştır. Yöre ağzıyla ilgili ağız çalışmamızda geçen metinlerden, derleme sözlüğünde bulunan yöreyle ilgili deyimlerden ve metin dışı derlemelerimizden elde edilen deyimler; köken, yapı, anlam ve söz dizimi bakımından değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ağız, derleme, deyim, söz dizimi. ABSTRACT:Idioms are formulaic expressions constructed in a specific syntax or structure that describe situations or concepts in an effective way. Idioms enrich the narrative with fluency, attractiveness, and add an alternation to the real meaning. They give use clues about the history, social and cultural identity of a given society. This study aims to identify and classify the idioms detected in Bilecik accent. The idioms that were obtained are from compilation texts of studies conducted on local accent, and also from other type of evaluation; an analysis conducted on origin, structure, meaning and syntax. Key words: Accent, evaluation, idiom, syntax GİRİŞ Doğu mitolojisinde geçen Kaknüs adlı bir kuş vardır. Öleceği vakit çalı çırpı toplayıp, kanat çırpışlarıyla onları tutuşturarak kendini yakan sonra külleri arasında meydana gelen yumurtayla yeniden doğan kuş. Efsanede bu kuşun ömrü bin yıldır. Tıpkı Anadolu nun bin yıllık Türk yurdu oluşu gibi, tıpkı Selçukludan Osmanlı ya Osmanlı dan modern Türkiye Cumhuriyetine uzanan Türk tarihi gibi.bilecik de işte böyle bir yeniden doğuşlar şehridir. 1 Yrd.Doç. Dr. - Trakya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü muharremozden@trakya.edu.tr

123 110 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tıpkı çağlar ötesinden haykıran Yunus Emre nin Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası dediği gibi bir kuruluşlar ve dirilişler şehridir Bilecik. Bölgede yapmış olduğumuz saha çalışmalarının temel sebebi de aslında Osmanlıya beşiklik yapan ve onu çağlara hükmedecek bir güç haline getiren bu toprakların oluşturduğu kültürel verimlerin ortaya çıkarılmasıdır. Hem Söğüt İlçesinde hem de Bilecik İlinin genelinde yapmış olduğumuz ağız derlemeleri bir çok kültürel verimi gün yüzüne çıkarmış ve bize bu yolda rehberlik etmiştir. Bölgeyle olan ilgimiz halen çeşitli derleme çalışmalarıyla devam etmektedir. Yaptığımız çalışmaların içinde değerlendirmeye layık birçok sözlü verim bulunmaktadır. Fakat belki de bu verimlerin en önemlisi bölgenin deyim haznesidir. Çünkü deyimler içinde oluştuğu, filizlendiği topluluğun tarihi, sosyal ve kültürel kimliği hakkında bizlere ipuçları vermektedir. Deyimler, bir kavramı ya da durumu etkileyici bir anlatımla özel bir yapı veya söz dizimi içinde belirten kalıplaşmış kelime grupları veya cümlelerdir. En az iki ve daha fazla kelimeden oluşan deyimleri oluşturan kelimelerin genellikle biri, birkaçı veya tamamı gerçek anlamının dışında mecaz anlamda kullanılır. Bu sebeple deyimlerin çoğu, gerçek anlamının dışında ayrı bir anlam ifade ederler. Deyimler kalıplaşmış kelime grupları ve cümlelerden oluştuğu için bir deyimin kelimeleri veya söz dizimi değiştirilemez. Ağız çalışmalarında genellikle çalışmanın sonuna sözlük ve dizinler eklenir. Ancak bu sözlük ve dizinlerde deyim ve özellikle atasözlerine pek yer verilmez. Bir dilin ifade gücü, işlenmişlik düzeyi ve söz varlığının zenginliğini gösteren deyim ve atasözlerinin ağız çalışmalarında göz ardı edilmesi, bu araştırmaların önemli bir eksikliğidir. Bu eksiklik, ağız çalışmalarında elde edilen verilerin yeterince değerlendirilmediğini gösterir. Yapılan ağız çalışmalarında deyim ve atasözleri tespit edilerek bunların nerede, ne için ve ne anlamda kullanıldıkları kayıt altına alınmalıdır. Böylece bir yandan pratik zekâ ürünü olan konuşma dilinin ifade gücü ve işlenmişlik düzeyine önemli katkılar sağlanırken bir yandan da kültür mirası kayıt altına alınmış olur. 2 Deyim kavramı için Osmanlıca da uzun süre darbımesel daha sonraları ise tabir ve ıstılah kelimeleri kullanılmıştır.19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren avama ait hikmetli sözlerin toplanması ile birlikte bu terimlerin kapsamları daralarak tabir kelimesi kullanılmıştır. Bu kavram Fransızcada locution; İngilizcede locution, idiom, formula, expression; Almancada ausdruch, redensart; Rusçada frazeologizm, obraznoye, vırajeniye şeklinde karşılanmaktadır. 3 Bugün Türk lehçelerindeki 2 Şahap Bulak, Van Küresin Ağzında Deyimler, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 56, 2016, Erzurum. 3 Ahmet Turan Sinan, Türkçenin Deyim Varlığı, Kesit Yay. İstanbul, 2015 s.17

124 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 111 karşılıkları ise şu şekildedir: Azerbaycan Türkçesi, frazeologiya-sabit söz birleşmesi; Gagauz Türkçesi, bölünmez laf birleşmesi-frazeologizma; Başkurt Türkçesi, frazeologizm; Kazak Türkçesi, turaktı tirkesfrazeologizm-ayşıktı söz uramı-beyneli söz tirkesi; Kırgız Türkçesi, turuktü söz aykaşı-frazeologizm-körköm süylöm: Özbek Türkçesi, ibara-frazeologik birlik; Tatar Türkçesi, frazeologizm-obrazlı tağbir; Türkmen Türkçesi, frazeologizm- durnuklı söz düzümleri; Uygur Türkçesi, turaklık ibarafrazeologizm-idiom. 4 Çalışma sahamız olan Bilecik İli ve İlçelerinde yapmış olduğumuz derlemeler dışında çalışmamızda bölgeyle ilgili derleme sözlüğünde bölgede kullanılan deyimler ve metin dışı derlediğimiz deyimler de bulunmaktadır. 1. Köken Bakımından Deyimler 1.1.Türkçe Sözcüklerden Oluşanlar açlıkdan köpük gus- (BYSD), altı kütle- (BYSD), arı govanına çomak sok- (BYSD), arka sara gel- (BYSD), atılıp gatıl- (BİAİ.729), aval aval bakın- (BYSD), benzi at- (BYSD), bere çök- (BYSD), bıyık çıkar- (BİAİ.645), bilezik boz- (BİAİ.579), bokunda boncuk bul- (BYSD), çamı depesinden vur- (BİAİ.595), çıkrık goş- (BİAİ.229), dādan bayırdan esdir-, gonuş- (BYSD), dingil gabak gıl- (BİAİ.623), dokuz don bok doldur- (BYSD), doñuzluk yap- (BİAİ.529), döşden girip başdan çık- (BİAİ.595), duman attır- (BYSD), durdv yere darı ek- (BYSD), dutulmadan goca- (BİAİ.595), düüne oku- (BİAİ.537), düün evinde don iste- (BİAİ.595), efe gibi gosal- (BYSD), ekmedm yerden biç- (BYSD), ekmek çek- (BİAİ.578), ekmek yi- (BYSD), dleşip git- (BİAİ.493), eşşeyi götünden samanla- (BYSD), eşmnden altın ak- (BYSD), eşşekãüsdünde dabanca at- (BİAİ.595), eşşek gibi annan- (BYSD), etten öne çölmeye düş- (BYSD), gabaya gak- (BİAİ.694), gan zra- (BİAİ.622), ganını gurut- (BİAİ.155), gapçik çıkā- (BİAİ.662), garnı bulgur es- (BYSD), garnı gabā- (BYSD), garnı git- (BYSD), garnı gümbürde- (BYSD), garnına golaylık çök- (BİAİ.595), garnından gonuş- (BYSD), garnı yukā yat- (BYSD), gıçı gırık köpek gibi gez-, dolan- (BİAİ.595), gıçsız başsız (BİAİ.595), gıvrık burunnu (BYSD), gov sok- (BYSD), gönül gezdir- (BYSD), götünden ırakı çık- (BYSD), götünü gezdir- (BYSD), götünün del1ni bilme- (BYSD), göynü dön- (BİAİ.564), göynü isde- (BYSD), gulak şapırdat- (BYSD), gül yaından göynü dön- (BYSD), güdük kal- (BYSD), içine ılıştır- (DS.2505), ilişdire döndür- (BYSD), kekl1r sekişini 4 Türk Lehçeleri Sözlüğü I, KB Yay., Ankara, 1991, s.17; Emine Gürsoy- Naskali, Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu, TDK. Yay., Ankara, 1997, s.32.

125 112 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) yapan dēken, kēni yörüyüşünü unut- (BYSD), kov geç- (DS.2902), köpük get- (BİAİ.719), ninesinin gurdv söbekle dur- (BYSD), oldum olası harman veresi - (BYSD), olan ganına ekmek dōra- (BİAİ.595), olan ganını gurut- (BİAİ.595), oyuncak oyna- (BYSD), önnü gerli gonuş- (BİAİ.652), önüne çalı at- (BYSD), sallantıya vē- (BİAİ.697), su dök- (BYSD), şaşgın ol- (BYSD), tefe dömbek yap- (BİAİ.623), tek dur- (DS.3862), tosyaya pirince giden dēken evdeki bulgurdan ō- (BYSD, üfürük çal- (BYSD), yalan sī- (DS.4140), yokdan yonga gopā- (BİAİ.595), uçgurunu aç- (BYSD), bulgurluya gelin git- (BYSD), dokuz darakda bezi ol- (BİAİ.595), goynun bulunmadī yerde keçiye apdıraman çelebi de- (BYSD) 1.2. Türkçe ve Yabancı Sözcüklerden Oluşanlar aptez (Far.) boz- (BYSD), aklı (Ar.) bokuna garış- (BYSD), aklı (Ar.) çık- (BYSD), aklından (Ar.) geç- (BYSD), aklını (Ar.) yi- (BYSD), āmin (Fr.) şapdır- (BİAİ.596), asmahardan (asma ahırdan Far. ) yi- (BİAİ.713), avara (Far.) ol- (BYSD), beyit (Ar.) sule- (BİAİ.646), beşāret (Ar.) gibi ol- (BYSD), canavara (Far.) goyun ısmarla- (BİAİ.595), çiriş (Far.) yap- (BİAİ.229), doha gabak dedikçe ziyanda (Far.) gez- (BİAİ.595), dokus perşembeyi (Far.) bi araya top- (BYSD), ezberine (Far.) fur- (BİAİ.609), faraza (Far.) civci gütdür- (BİAİ.595), fitil (Ar.) otu gibi ol- (BYSD), gardan souk laf (Far.) gonuş- (BİAİ.595), garnı avara (Far.) ol- (BYSD), gavır (Far.) parasınnan beş para yapma- (BYSD), gazelleme (Ar.) sat- (BİAİ.654), gerdan (Far.) gır- (BİAİ.623), (gevura) (Far.) aman dayı de- (BYSD), götünden canı (Far.) çık- (BYSD), halayık (Ar.) götü garıştır- (BYSD), hū (Ar.) çek- (BİAİ.665), ısırgannan tāretlen- (Ar.) (BYSD), imanı (Ar.) gevre- (BYSD), msan (Ar.) oku- (BİAİ.605), iştirak (Ar.) ol- (BİAİ.574), kesad (Ar.) ol- (BİAİ.749), keşiv (Ar.) ol- (BİAİ.539), pahalık (Far.) yap- (DS.3380), seherlen (Far.) zıkgım (Ar.) ō- (BİAİ.541), yangına maşalalan (Ar.) vā- (BİAİ.595)

126 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Kökeni Bilinmeyen Sözcüklerden Oluşanlar bāraz (?) dön- (BİAİ.439), berer arı (?) gör-, yap- (BYSD), dan (?) çarp- (DS.1357), dat virat (?) go-, gā, (BYSD), lom (?) at- (DS.3085), müzmēl (?) ol- (BİAİ.662), şerlek (?) gez- (BYSD), tekle (?) gabak gıl- (BİAİ.623), ücreti (?) gākası (BİAİ.623) 2. Söz Dizimi ve Şekil Bilgisi Bakımından Deyimler 2.1. Cümle Şeklinde Kurulanlar aklın durur, götün tavana vurur (BYSD), allıyı evēdim güllüyü çıkādım (BİAİ.595), arkam nofat gavırıyo, önüm harman savırıyo (BYSD), başının yumuşaklīndan donunun ağı gurumayo (BYSD), bedesdende babardan mı utancar? (BYSD), damda dana yok, evde dene yok (BYSD), dilsize dil yetmez, topala yol yetmez (BYSD), dişiñe dutcak yok (BİAİ.642), garşıdan bakdım yeşil türbe, içine girdim estāfurullā tzbe (BYSD), gonuş gonuş dolu kile boş hambā (BYSD), götüne gireni bilmeyyo, çıkanı bilmeyyo (BYSD), ha dürtmüşün ha garışdırmışın (BYSD), hasan gasap aynı hesap (BYSD), keçimir alnı sakal, kendi adını ellere dakar (BYSD), keçinir iyisine dakālā çanı (BYSD), vē eliñi bōzük, yün şapga yün çeket (BYSD), vā gē konya altı sahat (BYSD) 2.2. Bir/Birkaç İsimle Bir Fiilden Oluşanlar açlıkdan köpük gus- (BYSD), altı kütle- (BYSD), arı govanına çomak sok- (BYSD), arka sara gel- (BYSD), atılıp gatıl- (BİAİ.729), aval aval bakın- (BYSD), benzi at- (BYSD), bere çök- (BYSD), bıyık çıkar- (BİAİ.645), bilezik boz- (BİAİ.579), bokunda boncuk bul- (BYSD), çamı depesinden vur- (BİAİ.595), çıkrık goş- (BİAİ.229), dādan bayırdan esdir-, gonuş- (BYSD), dokuz don bok doldur- (BYSD), doñuzluk yap- (BİAİ.529), döşden girip başdan çık- (BİAİ.595), duman attır- (BYSD), durdv yere darı ek- (BYSD), dutulmadan goca- (BİAİ.595), düüne oku- (BİAİ.537), düün evinde don iste- (BİAİ.595), efe gibi gosal- (BYSD), ekmedm yerden biç- (BYSD), ekmek çek- (BİAİ.578), ekmek yi- (BYSD), dleşip git- (BİAİ.493), eşşeyi götünden samanla- (BYSD), eşmnden altın ak- (BYSD), eşşekãüsdünde dabanca at- (BİAİ.595), eşşek gibi annan- (BYSD), etten öne çölmeye düş- (BYSD), gabaya gak- (BİAİ.694), gan zra- (BİAİ.622), ganını gurut- (BİAİ.155), gapçik çıkā- (BİAİ.662), garnı bulgur es- (BYSD), garnı gabā- (BYSD), garnı git-

127 114 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) (BYSD), garnı gümbürde- (BYSD), garnına golaylık çök- (BİAİ.595), garnından gonuş- (BYSD), garnı yukā yat- (BYSD), gıçı gırık köpek gibi gez-, dolan- (BİAİ.595), gov sok- (BYSD), gönül gezdir- (BYSD), götünü gezdir- (BYSD), götünün del1ni bilme- (BYSD), göynü dön- (BİAİ.564), göynü isde- (BYSD), gulak şapırdat- (BYSD), gül yaından göynü dön- (BYSD), güdük kal- (BYSD), içine ılıştır- (DS.2505), ilişdire döndür- (BYSD), kekl1r sekişini yapan dēken, kēni yörüyüşünü unut- (BYSD), kov geç- (DS.2902), köpük get- (BİAİ.719), ninesinin gurdv söbekle dur- (BYSD), olan ganına ekmek dōra- (BİAİ.595), olan ganını gurut- (BİAİ.595), oyuncak oyna- (BYSD), önnü gerli gonuş- (BİAİ.652), önüne çalı at- (BYSD), sallantıya vē- (BİAİ.697), su dök- (BYSD), şaşgın ol- (BYSD), tefe dömbek yap- (BİAİ.623), tek dur- (DS.3862), tosyaya pirince giden dēken evdeki bulgurdan ō- (BYSD, üfürük çal- (BYSD), yalan sī- (DS.4140), yokdan yonga gopā- (BİAİ.595), uçgurunu aç- (BYSD), bulgurluya gelin git- (BYSD), aptez boz- (BYSD), aklı bokuna garış- (BYSD), aklı çık- (BYSD), aklından geç- (BYSD), aklını yi- (BYSD), āmin şapdır- (BİAİ.596), asmahardan yi- (BİAİ.713), beyit sule- (BİAİ.646), canavara goyun ısmarla- (BİAİ.595), çiriş yap- (BİAİ.229), doha gabak dedikçe ziyanda gez- (BİAİ.595), dokus perşembeyi bi araya top- (BYSD), ezberine fur- (BİAİ.609), faraza civci gütdür- (BİAİ.595), gardan souk laf gonuş- (BİAİ.595), gavır parasınnan beş para yapma- (BYSD), gazelleme sat- (BİAİ.654), gerdan gır- (BİAİ.623), (gevura) aman dayı de- (BYSD), goynur bulunmadī yerde keçiye apdıraman çelebi de- (BYSD), götünden canı çık- (BYSD), götünden ırakı çık- (BYSD), halayık götü garıştır- (BYSD), hū çek- (BİAİ.665), ısırgannan tāretlen- (BYSD), imanı gevre- (BYSD), msan oku- (BİAİ.605), iştirak ol- (BİAİ.574), kesad ol- (BİAİ.749), keşiv ol- (BİAİ.539), pahalık yap- (DS.3380), yangına maşalalan vā- (BİAİ.595), çıfıt çarşısı (BYSD) 2.3.Bir/Birkaç İsimle Bir Yardımcı Fiilden Olusanlar seherlen zıkgım ō- (BİAİ.541), şaşgın ol- (BYSD), beşāret gibi ol- (BYSD), fitil otu gibi ol- (BYSD), avara ol- (BYSD), dokuz darakda bezi ol- (BİAİ.595), müzmēl ol- (BİAİ.662), iştirak ol- (BİAİ.574), kesad ol- (BİAİ.749), keşiv ol- (BİAİ.539), garnı avara ol- (BYSD), dingil gabak gıl- (BİAİ.623), tekle gabak gıl- (BİAİ.623)

128 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Bir Fiil Grubu Şeklinde Olusanlar İsim Fiil Grubu Şeklinde Kalıplaşanlar gazelleme sat- (BİAİ.654) Sıfat Fiil Grubu Şeklinde Kalıplaşanlar oldum olası harman veresi - (BYSD), ücreti gākası (BİAİ.623), durdv yere darı ek- (BYSD), ekmedm yerden biç- (BYSD), götüne gireni bilmeyyo, çıkanı bilmeyyo (BYSD) Zarf Fiil Grubu Şeklinde Kalıplaşanlar atılıp gatıl- (BİAİ.729), döşden girip başdan çık- (BİAİ.595), dutulmadan goca- (BİAİ.595), dleşip git- (BİAİ.493), doha gabak dedikçe ziyanda gez- (BİAİ.595), tosyaya pirince giden dēken evdeki bulgurdan ō- (BYSD) 2.5. İsim Tamlaması Biçiminde Kalıplaşanlar çıfıt çarşısı (BYSD), götünün del1ni bilme- (BYSD), halayık götü garıştır- (BYSD) 2.6. Sıfat Tamlaması Biçiminde Kalıplaşanlar gıvrık burunnu (BYSD), gardan souk laf gonuş- (BİAİ.595), ninesinin gurdv söbekle dur- (BYSD) 2.7.Kısaltma Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar İsnat Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar gıçsız başsız (BİAİ.595), gırık derik (BİAİ.536) Belirtme Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar ganını gurut- (BİAİ.155), aklını yi- (BYSD), allıyı evēdim güllüyü çıkādım (BİAİ.595), dokus perşembeyi bi araya top- (BYSD), götünü gezdir- (BYSD), olan ganını gurut- (BİAİ.595), uçgurunu aç- (BYSD) Yönelme Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar

129 116 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) düüne oku- (BİAİ.537), durdv yere darı ek- (BYSD), ezberine fur- (BİAİ.609), gabaya gak- (BİAİ.694), içine ılıştır- (DS.2505), ilişdire döndür- (BYSD), aklı bokuna garış- (BYSD), arı govanına çomak sok- (BYSD), bulgurluya gelin git- (BYSD), canavara goyun ısmarla- (BİAİ.595), dilsize dil yetmez, topala yol yetmez (BYSD), dişiñe dutcak yok (BİAİ.642), dokus perşembeyi bi araya top- (BYSD), düüne oku- (BİAİ.537), etten öne çölmeye düş- (BYSD), ezberine fur- (BİAİ.609), faraza civci gütdür- (BİAİ.595), gabaya gak- (BİAİ.694), garnına golaylık çök- (BİAİ.595), içine ılıştır- (DS.2505), ilişdire döndür- (BYSD), olan ganına ekmek dōra- (BİAİ.595), önüne çalı at- (BYSD), sallantıya vē- (BİAİ.697) Bulunma Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar düün evinde don iste- (BİAİ.595), eşşekãüsdünde dabanca at- (BİAİ.595), bedesdende babardan mı utancar? (BYSD), bokunda boncuk bul- (BYSD), damda dana yok, evde dene yok (BYSD), dokuz darakda bezi ol- (BİAİ.595), düün evinde don iste- (BİAİ.595), eşşekãüsdünde dabanca at- (BİAİ.595) Uzaklaşma Grubu Biçiminde Kalıplaşanlar çamı depesinden vur- (BİAİ.595), dādan bayırdan esdir-, gonuş- (BYSD), döşden girip başdan çık- (BİAİ.595), etten öne çölmeye düş- (BYSD), eşşeyi götünden samanla- (BYSD), ekmedm yerden biç- (BYSD), eşmnden altın ak- (BYSD), harcı içinden (BYSD), açlıkdan köpük gus- (BYSD), aklından geç- (BYSD), asmahardan yi- (BİAİ.713), başının yumuşaklīndan donunun ağı gurumayo (BYSD), çamı depesinden vur- (BİAİ.595), dādan bayırdan esdir-, gonuş- (BYSD), ekmedm yerden biç- (BYSD), eşşeyi götünden samanla- (BYSD), eşmnden altın ak- (BYSD), garnından gonuş- (BYSD), götünden canı çık- (BYSD), götünden ırakı çık- (BYSD), gül yaından göynü dön- (BYSD), setden betden bas- (BYSD), yokdan yonga gopā- (BİAİ.595) 2.8. Bir Edat Grubu İle Kalıplaşarak Oluşanlar beşāret gibi ol- (BYSD), eşşek gibi annan- (BYSD), fitil otu gibi ol- (BYSD), efe gibi gosal- (BYSD), gavır parasınnan beş para yapma- (BYSD), gıçı gırık köpek gibi gez-, dolan- (BİAİ.595), ısırgannan tāretlen- (BYSD), yangına maşalalan vā- (BİAİ.595)

130 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) İkileme Biçiminde Kalıplaşanlar Aynı Kelimelerin Tekrarlanmasıyla Kurulanlar apış apış yörü- (BİAİ.678), aval aval bakın- (BYSD), buru buru gok- (BİAİ.440), efil efil dolan-, gez- (BYSD), gıdı gıdı (DS.2031), gır gır yapvā- (BİAİ.539) Ses Benzerliğine Dayalı SözcüklerinTekrarlanmasıyla Kurulanlar gırık derik (BİAİ.536), sallam bellem gez- (BYSD), setden betden bas- (BYSD), seten sērek gez- (BYSD), atılıp gatıl- (BİAİ.729) 3. Anlam Bakımından Deyimler 3.1. Ad Aktarması ekmek yi- (BYSD), su dök- (BYSD) 3.2 Deyim Aktarması gardan souk laf gonuş- (BİAİ.595), garnı bulgur es- (BYSD) 3.3. Kinaye faraza civci gütdür- (BİAİ.595), arı govanına çomak sok- (BYSD), bokunda boncuk bul- (BYSD), canavara goyun ısmarla- (BİAİ.595), çamı depesinden vur- (BİAİ.595), duman attır- (BYSD), eşşeyi götünden samanla- (BYSD), etten öne çölmeye düş- (BYSD), gazelleme sat- (BİAİ.654), gıvrık burunnu (BYSD), gönül gezdir- (BYSD), götünden canı çık- (BYSD), gulak şapırdat- (BYSD), ha dürtmüşün ha garışdırmışın (BYSD), halayık götü garıştır- (BYSD), hasan gasap aynı hesap (BYSD), hebãālem benekli basma (BYSD), ısırgannan tāretlen- (BYSD), içine ılıştır- (DS.2505), imanı gevre- (BYSD), keçimir alnı sakal, kendi adını ellere dakar (BYSD), keçinir iyisine dakālā çanı (BYSD), kekl1r sekişini yapan dēken, kēni yörüyüşünü unut- (BYSD), ninesinin gurdv söbekle dur- (BYSD), oldum olası harman veresi (BYSD), olan ganına ekmek dōra- (BİAİ.595), oyuncak oyna- (BYSD), önüne çalı at- (BYSD), tefe dömbek yap- (BİAİ.623), vē eliñi bōzük, yün şapga yün çeket (BYSD), vā gē konya altı sahat (BYSD), yangına maşalalan vā- (BİAİ.595), yokdan yonga gopā- (BİAİ.595)

131 118 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 3.4. Teşbih beşāret gibi ol- (BYSD), efe gibi gosal- (BYSD), eşşek gibi annan- (BYSD), fitil otu gibi ol- (BYSD), gıçı gırık köpek gibi gez-, dolan- (BİAİ.595), ilişdire döndür- (BYSD) 3.5. Mübalağa açlıkdan köpük gus- (BYSD), aklı bokuna garış- (BYSD), aklı çık- (BYSD), aklın durur, götün tavana vurur (BYSD), aklını yi- (BYSD), arkam nofat gavırıyo, önüm harman savırıyo (BYSD), dokuz don bok doldur- (BYSD), döşden girip başdan çık- (BİAİ.595), eşmnden altın ak- (BYSD), ganını gurut- (BİAİ.155), götünden ırakı çık- (BYSD), gül yaından göynü dön- (BYSD), olan ganını gurut- (BİAİ.595) 3.6. Dua veya Beddua İçerikli Olanlar seherlen zıkgım ō- (BİAİ.541), ücreti gākası (BİAİ.623) 3.7. Argo İçerikli Olanlar altı kütle- (BYSD), aptez boz- (BYSD), su dök- (BYSD), uçgurunu aç- (BYSD) SONUÇ Bilecik ağızlarında yazı dilinde yer almayan veya yazı dilinde yer aldığı halde değişik anlamlarla ve söylenişte kullanıldığı tespit edilen 158 deyim çalışmanın sözlük kısmında madde başı olarak verilmiştir. Bu deyimlerden 92 tanesi bölgede yaptığımız serbest derlemelerden oluşmaktadır. Derleme sözlüğü tarafımızdan taranmış, bölgeyle ilgili 8 deyim bulunmuştur. Derleme sözlüğünde bölgeyle ilgili çok az sayıda deyimin bulunmasının nedeni bölgenin tarafımızdan yapılan söz varlığının derleme sözlüğü haznesi içinde bulunmaması olarak değerlendirilebilir. Tarafımızdan yapılan Bilecik İli Söğüt İlçesi Ağız Araştırması ve Bilecik İli Ağız İncelemesi çalışmalarımızdan ise 58 deyim madde başı olarak verilmiştir. Madde başlıklarından sonra derleme metinlerimizden aldığımız deyimin geçtiği

132 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 119 bölümler orijinal halleriyle verilmiştir. Deyimler incelmeye tabi tutulurken hem şekil bakımından hem de anlam bakımından değerlendirilmiştir. Bu yüzden değerlendirme yapılırken bazı deyimlerin birkaç başlık altına girdiği görülmektedir. Şekil bakımından çalışmanın en dikkat çekici tarafı cümle şeklinde kurulan deyimlerin oldukça yaygın olması olarak değerlendirilebilir. (aklın durur, götün tavana vurur, allıyı evēdim güllüyü çıkādım, arkam nofat gavırıyo, önüm harman savırıyo, başının yumuşaklīndan donunun ağı gurumayo, bedesdende babardan mı utancar?, damda dana yok, evde dene yok, dilsize dil yetmez, topala yol yetmez, dişiñe dutcak yok, garşıdan bakdım yeşil türbe, içine girdim estāfurullā tzbe, gonuş gonuş dolu kile boş hambā, götüne gireni bilmeyyo, çıkanı bilmeyyo, ha dürtmüşün ha garışdırmışın, hasan gasap aynı hesap, keçimir alnı sakal, kendi adını ellere dakar, keçinir iyisine dakālā çanı, vē eliñi bōzük, yün şapga yün çeket, vā gē konya altı sahat). Ayrıca doğal olarak bölgenin ağzının yerli (manav) ağzının özelliklerini tam olarak koruması kaynaklı olarak Türkçe kelimelerin ağırlıklı kullanıldığı yapılar dikkat çekicidir. Yine yabancı sözcüklerle kurgulanan yapıların da genellikle Arapça ve Farsça olarak kullanıldığını görmekteyiz. Anlam bakımından en dikkat çekici husus ise kinaye şeklinde kullanılan yapıların yoğunluğu olarak görünmektedir. (faraza civci gütdür-, arı govanına çomak sok-, bokunda boncuk bul-, canavara goyun ısmarla-, çamı depesinden vur-, duman attır-, eşşeyi götünden samanla-, etten öne çölmeye düş-, gazelleme sat-, gıvrık burunnu, gönül gezdir-, götünden canı çık-, gulak şapırdat-, ha dürtmüşün ha garışdırmışın, halayık götü garıştır-, hasan gasap aynı hesap, hebãālem benekli basma, ısırgannan tāretlen-, içine ılıştır-, imanı gevre-, keçimir alnı sakal, kendi adını ellere dakar, keçinir iyisine dakālā çanı, kekl1r sekişini yapan dēken, kēni yörüyüşünü unut-, ninesinin gurdv söbekle dur-, oldum olası harman veresi, olan ganına ekmek dōra-, oyuncak oyna-, önüne çalı at-, tefe dömbek yap-, vē eliñi bōzük, yün şapga yün çeket, vā gē konya altı sahat, yangına maşalalan vā-, yokdan yonga gopā- ). İçerik olarak pek fazla olmasa da şekil olarak argo ifadelerin yoğunluğu da dikkat çekicidir. Sonuç olarak yaptığımız bu çalışmanın kültür sahamızda önemli bir vesika olacağını ve bu alana katkılar sunacağını düşünüyoruz. Sözlük -Aaçlıkdan köpük gus- (BYSD): Çok fakir olmak. aklı bokuna garış- (BYSD): Çok korkmak.

133 120 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) aklı çık- (BYSD): Çok korkmak. aklından geç- (BYSD): Unutmak. aklın durur, götün tavana vurur (BYSD): Çok şaşırmak. aklını yi- (BYSD): Delice, aptalca işler yapmak. allıyı evēdim güllüyü çıkādım (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Anne baba için evlendirecek çocuğunun kalmaması, daha geniş anlamda dünyada yapacak pek bir şeyinin kalmaması. altı kütle- (BYSD): Gaz çıkarmak, osurmak. āmin şapdır- hepsini içdi mi ayıplatdırnz bizòunu. dovā eddlē, hoca āmin şāpdırı. (BİAİ.596: Söğüt-Çaltı) : Dua ettirmek. apış apış yörü- (BİAİ.678: Osmaneli-Çerkeşli): Bacakları ayrık biçimde yürümek. aptez boz- (BYSD): İdrar veya dışkı yapmak. arı govanına çomak sok- (BYSD): Zarara uğrayacağını bile bile bir işe kalkışmak, kışkırtmak amacıyla yapılan eylemler için kullanılır. arkam nofat gavırıyo, önüm harman savırıyo (BYSD): Havanın çok soğuk olduğu dönemlerde sobanın karşısında ısınmaya çalışan birinin bir türlü ısınamadığı durumlarda söylenir. arka sara gel- (BYSD): Arkasından takip etmek. asmahardan yi- aman ġuzum hinci pek bollu9. hinci geşlē asmahardan yiyollā, pek bollu9 ġuzum. hinciki günnē bitmesir, eski günnē ger gēmesir (BİAİ.713: Yenipazar-Selim): İyi şeyler yemek ( Asma ahırdan yemek, doru atların yetiştiği asma ahırda yedikleri gibi iyi şeyler yemek, zenginlik göstergesi.) atılıp gatıl- bule atılıp iatılam deñil, yāni qavãoldu, ioşulu topçuda yapdım, uçaksavar taburunda yapdım (BİAİ.729: Pazaryeri- Merkez): Kötü davranılmak. aval aval bakın- (BYSD): Görme eyleminin geçekleşmediği yalancı bakış. avara ol- (BYSD): Kendini kötü hissetmek. -Bbāraz dön- gelennē de ormanda yatıyo. ucunda başındaḳı olannā da bāraz dönǚyo, burayı gelip de bunnara doḳanmasın déyelekden, çocuḳlā ekmek déye bañĭrıño (BİAİ.439: Bozüyük-Bozalan): Korumak için beklemek.

134 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 121 başının yumuşaklīndan donunun ağı gurumayo (BYSD): İyilik yapmaktan dolayı sürekli madur olmak. bedesdende babardan mı utancar? (BYSD): Utanmayı gerektirecek bir durum olmadığını ifade etmek için kullanılır. benzi at- (BYSD): Bir sebepten ötürü ansızın yüzünün renginin sararıp solması. beyit sule- ayrı ayrı birbirlene türkü sulēlérdi. hē bule beyit sulēlérdi. bilmenãtlum, ben bişē bilemem. (BİAİ.646: Gölpazarı-Bayat): Türkü söylemek. bere çök- (BYSD): Herhangi bir sıkıntı, hastalık veya darbe sonucu vücudun bir yerinin morarması. berer arı gör-, yap- (BYSD): Fazla detaya inmeden yüzeysel olarak görmek, yapmak. beşāret gibi ol- (BYSD): Çok çirkin olmak. bıyık çıkar- ġara ġava?lara orlara, ayçiçey yapıyoz, üş talla ayçiçey vā, ikisi bıyı? çı?arıño unnā dökmeyo, tmayo. (BİAİ.645: Gölpazarı- Bayat): Sebzelerin uçlarının uzaması. bilezik boz- şindi ōlanãanası da yapıyo, ġızırãanası da yapıyo. ōlansa künye bozālā, ġızsa bilezik bozālā. bunnara bilezik bozdu? tā ōlana bişd yapmadı?. (BİAİ.579: Söğüt-Tuzaklı): Bilezik almak. bokunda boncuk bul- (BYSD): Bir kimseye olduğundan fazla kıymet vermek. bulgurluya gelin git- (BYSD): Kadınların başka işlerini ihmal edip elişi yaptığı durumlarda söylenir. buru buru gok- bi ipliknen bālārız. u ġaynāḳan unuñãiçine atārız. burū burū ġo9ar. ġaynadı mı ipini alıverirsiñ. (BİAİ.440: Bozüyük- Bozalan): Güzel güzel kokmak. -Ccanavara goyun ısmarla- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Güvenilir olmayan kişilere bir mal veya kişi emanet etmek. -Ççamı depesinden vur- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Patavatsızlık yapmak. çıfıt çarşısı (BYSD): İçi kötü insanlar için söylenir.

135 122 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) çıkrık goş- ince atārız yaynan. bi de süzdriz böle inceãinceãince. çı?rıo ġoşārız, çı?rı?da eymriz (BİAİ.229: Osmaneli-Medetli): Dokuma için aleti hazırlamak. çiriş yap- sorā bazādan da pelevend ddlddi pelevend bi de unnan çiriş yaparız, daldırız, ġaynadırız. undan bulamaç yapyolā u ipliyi içine atyolā (BİAİ.229: Osmaneli-Medetli): Pamuğu iplik yapmak. -Ddādan bayırdan esdir-, gonuş- (BYSD): Saçma sapan konuşmak. damda dana yok, evde dene yok (BYSD): Çok fakir olmak. dan çarp- (DS.1357: Gölpazarı-Bilecik): İmalı söz söylemek. dat virat go-, gā- (BYSD): Güçsüz, çaresiz kalmak, bırakmak. dilsize dil yetmez, topala yol yetmez (BYSD): Kişinin yeteneksiz olduğu alanlarda ısrarla bir şeyler yapmak istediği durumlarda kullanılır. dingil gabak gıl- (BİAİ.623: Gölpazarı-Arıcaklar): Takla atmak. dişiñe dutcak yok kirez toplayo, tomatiz yapayola. bi milyor mu ddlē ne ddlē. geçen bule dişire dutcao yootu. hepsinde yoo da bu yıl vā gene bi iki (BİAİ.642: Gölpazarı-Çiftlik): Hiç olmamak. doha gabak dedikçe ziyanda gez- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Uyarılara aldırış etmeden zararlı şeyleri yapmaya devam etmek. dokus perşembeyi bi araya top- (BYSD): Bütün işlerin üstüste gelmesi. dokus hasan bi isan (BYSD): Bir işi beceremeyen kalabalık bir grup için söylenir. dokuz darakda bezi ol- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Çok çeşitli alanlarda işi olmak. dokuz don bok doldur- (BYSD): Çok korkmak. doñuzluk yap- çocuolar böyüd{nü annamış. unnarı bule görünce ebenirãaolına gene doruzluo gēmiş, bi doruzluo yapam baoam demiş. aiası yoooan ġızır yanına gitmiş (BİAİ.529: İnhisar- Kayabalı): Kötülük yapmak, yaramazlık yapmak. döşden girip başdan çık- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Şiddetli bir şekilde azarlamak. duman attır- (BYSD): Bir işi hızlı ve becerikli bir şekilde kusursuz olarak yapmak. durdv yere darı ek- (BYSD): Tembellik yapmak, boş işlerle uğraşmak.

136 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 123 dutulmadan goca- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Gençken yaşlı hareketleri yapmak. (üşengeç kişiler için çokca kullanılan bir yapıdır.) düüne oku- günnē bule geçiyomuş. günnēden bi gün bunnarı düñüne ooumuşlā. otumuşlā, düñüne gidecez déye yūoa yapıyōlāmış. (BİAİ.537: İnhisar-Yakacık): Düğüne çağırmak, düğüne davet etmek. düün evinde don iste- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Verdiği bir hediyeyi toplum içinde hatırlatıp utandırmak. -Eefe gibi gosal- (BYSD): Gereksiz yere kahramanlık yapmak. efil efil dolan-, gez- (BYSD): Çok fazla gezmek. ekmedm yerden biç- (BYSD): Haksız kazanç sağlamak, çalıp çırpmak. ekmek çek- bi fırınãekmek çekeriz, iki fırın çekeriz. şorda fırın da vā. herkezinãayrı ule olmaz da bi gorşunur fırını olurãule. (BİAİ.578: Söğüt-Tuzaklı): Ekmek yapmak. ekmek yi- ġalabalı? olunmuyo ġaylm. sabāyın namaza gidilir. undan sōna gelinir. işde ekmek yinir, elãöpülür. herkezãar?adaşınnan ġızlā gezilir (BYSD): Yemek yemek. ēleşip git- hemenãēleşip gidennere şekē, çi?ulata, ba?lafa unu ġoruz, lo?um. işde bayramnāmız da ule olur, pek güzelãolur gülüm. (BİAİ.493: İnhisar-Hisarcık): Oyalanıp gitmek. eşşeyi götünden samanla- (BYSD): Verilen bir görevi hakkıyla yapmamak, eksik veya yanlış yapmak. eşmnden altın ak- (BYSD): Çok zengin olmak. eşşekãüsdünde dabanca at- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Kendini zenginmiş gibi göstermek, fakirliğini gizlemek, zenginliğe özenmek. eşşek gibi annan- (BYSD): Tembel tembel yatmak. etten öne çölmeye düş- (BYSD): Bilgi sahibi olmadığı konularda fikir beyan etmek, kendisini ilgilendirmeyen olaylara herkesten önce gönüllü olmak. ezberine fur- undān işde gelinnd, iızlā ezbdldne furuyolā bildikldni. e ordan aşā iniyolā, bi de orda āmin deyolā. işde yimeye köve erişiliyo. (BİAİ.609: Söğüt-Dömez): Ezberden Kur an okumak.

137 124 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) -Ffaraza civci gütdür- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Kadının yapması gereken işleri erkeğe yaptırması. fitil otu gibi ol- (BYSD): Atik, hızlı olmak. -Ggabaya gak- bıçānan ġıyayåz ēcik ġabaya ġā9ana ġadan. u dala ġa9ā ēcik böyüyünce, böle dal vēmeye ġā9arız bzle. (BİAİ.694: Gölpazarı-Kasımlar): İpek böceğinin büyüme dönemi. gan zra- beni çekdilē emme bordan ġanãzradn. u āşam ben gēmedim, şişdi çı?dı davıl gibi. (BİAİ.622: Söğüt-Çaltı): Çok kan kaybetmek. ganını gurut- amānet géyen ġırıdır, cümle ālemir ġanını ġurudur. (BİAİ.155: Söğüt-Hamidabat): Eziyet çektirmek. gapçik çıkā- (BİAİ.662: Osmaneli-Medetli): Yerinde duramamak. gardan souk laf gonuş- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Yersiz ve abes konuşmak. garnı avara ol- (BYSD): Korku, üzüntü verici ya da heyecan yaratan bir olay ya da haber sonucunda kendini kötü hissetmek. garnı bulgur es- (BYSD): Heyecanla beklemek. garnı gabā- (BYSD): Korku, üzüntü verici ya da heyecan yaratan bir olay ya da haber sonucunda kendini kötü hissetmek. garnı git- (BYSD): İshal olmak. garnı gümbürde- (BYSD): Midesi guruldamak. garnına golaylık çök- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Hazımsızlık, huzursuzluk hissetmek. garnından gonuş- (BYSD): İçten pazarlıklı olmak. garnı yukā yat- (BYSD): Sırt üstü yatmak. garşıdan bakdım yeşil türbe, içine girdim estāfurullā tzbe (BYSD): Göründüğü gibi iyi, hoş olmamak, içi kötü olmak. gavır parasınnan beş para yapma- (BYSD): Son derece değersiz olmak. gazelleme sat- ġazelleme satam dēlēdi. nası şeydi u? ben bilmem. bizim ġayınnam, kezbanòalam ço? bilirdi. bule dinnēdik, unnā satā?anòeme bir de ġulāmda da yo? (BİAİ.654: Osmaneli-Soğucakpınar): Masal anlatmak.

138 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 125 gerdan gır- teyzen sā, bugün bozyüñe düñüne gitdi. ō gerdan ġırıca?, oynnca?. (BİAİ.623: Gölpazarı-Arıcaklar): Oynamak, müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak. (gevura) aman dayı de- (BYSD): Olumlu bir sonuç elde etmek için kişinin dostu olmayan kişilerle iyi geçinmesi. gıçı gırık köpek gibi gez-, dolan- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Çok fazla gezmek, boş boş gezmek. gıçsız başsız acele iden köpek ġıçsız başsız doñuru. (BİAİ.595: Söğüt- Hamitabat): Hazırlıksız, aceleyle yapılan. gıdı gıdı (DS.2031: Bilecik): Cimri, pinti. gır gır yapvā- ule yayılmışlā, yuodan iır iır yapvāmışlā yavrum, iır iır yapınca u yandan dolaşmışlā, bu yandan dolaşmışlā, unnarı öldürüyollā. (BİAİ.539): Ateş etmek, ateşli silahla mermi atmak. gırık derik tamãekmek yirlēken iarşılanda da bi sıçan tıoır tıoır iırıo derik toplayōmuş. (BİAİ.536: Söğüt-Çaltı): Ufak tefek şeyler. gıvrık burunnu (BYSD): Kendini beğenmiş (kimse). gonuş gonuş dolu kile boş hambā (BYSD): Boş vaatlerde bulunmak, yapmayacağı şeyleri yapacakmış gibi söylemek. gov sok- (BYSD): Şikayet etmek, kişilerin arasını bozmak için olmamış bir olayı olmuş gibi söylemek. goynur bulunmadī yerde keçiye apdıraman çelebi de- (BYSD): Kötü seçeneklerden en iyisini tercih etmek zorunda kalmak. gönül gezdir- (BYSD): Hangisini tercih etsem diye düşünmek, kararsız olmak. götünden canı çık- (BYSD): Çok aceleci olmak. götünden ırakı çık- (BYSD): Çok çaba sarfedip yorulmak. götüne gireni bilmeyyo, çıkanı bilmeyyo (BYSD): Kimden zarar kimden fayda geleceğini bilmemek. götünü gezdir- (BYSD): Boş boş gezmek. götünün del1ni bilme- (BYSD): Gelirine göre davranmamak, gelirinden fazla harcama yapmak. göynü dön- ōlanır da göynü dönmüş ḳusmuş. ḳusunca yürek de çıomış, iız hemen yüreñi almış kēni yutmuş. (BİAİ.564: Söğüt-Küre): Midesi bulanmak. göynü isde- (BYSD): Canı istemek, canı çekmek.

139 126 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) gulak şapırdat- (BYSD): Dikkatli bir şekilde dinlemek, önemseyerek dinlemek. gül yaından göynü dön- (BYSD): Herşeyden tiksinmek. (Çok titiz insanlar için kullanılır.) güdük kal- (BYSD): Kısa boylu kalmak. -Hha dürtmüşün ha garışdırmışın (BYSD): Yapılan iki tercihin de aynı sonuca ulaştığı durumlar için kullanılır. halayık götü garıştır- (BYSD): Bir işi aceleyle, dikkatsiz ve özensiz bir şekilde yapmak. harcı içinden (BYSD): Bütün malzemeleri eksiksiz kullanılmış, hakkı verilerek yapılmış şey. hasan gasap aynı hesap (BYSD): Yapılan iki tercihin de aynı sonuca ulaştığı durumlar için kullanılır. hebãālem benekli basma (BYSD): Herkesin bir ayıbı, kusuru vardır anlamında kullanılır. hū çek- hū çekdlddi, tekbir getirildi. hele ġayınnam benm u sene, gelinãoldūm sene götmedi de, ay benim bi gücüme ġadınnā ayrı yapılıdı, erke?le ayrı yapılıdı. (BİAİ.665: Osmaneli-Medetli): Zikretmek, dua etmek. -Iısırgannan tāretlen- (BYSD): Aşırı fevri ve gergin yapıda olmak, gereğinden fazla ve ani tepki göstermek, insanları anında tersleyen bir kişiliğe sahip olmak. -İiçine ılıştır- (DS.2505: Bilecik): Hoşa gitmeyen bir söz ya da davranışı karşılıksız bırakmak, içine atmak. ilişdire döndür- (BYSD): Delik delik yapmak. imanı gevre- (BYSD): Çok yorulmak. msan oku- düñünnēde ilk defā msanão?uruz sabunna. sabunna msanão?uruz. yāni el yı?ama, muslu? sabunu. bi çantayı sabunna dolduruz, ġapı ġapı gezēlē, dañıtırlā. (BİAİ.605: Söğüt-Tuzaklı): Düğüne sözle davet ekmek. iştirak ol- bizim kövüñ mztarına haber yollaño, deyo 9u bize iştirāoòolun. bizim mztarlı? da biz ġabılòetmeyiz diñolā.

140 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 127 (BİAİ.574: Bilecik-Deresakarı): Katılmak, bir topluluğa girmek, iştirak etmek. -Kkeçimir alnı sakal, kendi adını ellere dakar (BYSD): Kendisine isnad edilen olumsuz bir durumu başkalarına yakıştırmak. keçinir iyisine dakālā çanı (BYSD): Başarılı ve güzel işler yapan ya da güzel olan kişilere kıskançlıkla, kötü duruma düşürecek şekilde laf söylemek. kekl1r sekişini yapan dēken, kēni yörüyüşünü unut- (BYSD): Başkalarını taklit ederken kendi davranışlarından uzaklaşmak. kesad ol- sonā ba?dım ekmek kesadòoldun mudu, hemen birez ceviz ġırarın. ından sona pa? maya ġatarın. (BİAİ.749: Osmaneli- Hisarcık): Nitelik ve nicelik bakımından eksik olmak, az olmak. keşiv ol- baoam cevur geliyo mu, gelmeyo mu deye keşivãolun. baoam cevur geliyo mu? habā verin déye. (BİAİ.539: Söğüt-Çaltı): Dikkatli olmak, dikkat etmek, dikkat göstermek. kov geç- (DS.2902: Bilecik): Arkadan çekiştirmek, dedikodu etmek. köpük get- ekmeklen suyu bule üzerine köpük getdi mi bule accı? şd oldu mu getirip süzek de unu süzecen. (BİAİ.719: Osmaneli- Yeşilçimen): Köpüklenmek, üstü köpük bağlamak. -Llom at- (DS.3085: Küplü Bilecik): Çok konuşarak konuğu uykusuz bırakmak. -Mmüzmēl ol- (BİAİ.662:Osmaneli-Menetli): Ziyan omak. -Nninesinin gurdv söbekle dur- (BYSD): Kendini hiçbir konuda geliştiremeyen, eski kafalı kişiler için kullanılır. -Ooldum olası harman veresi (BYSD): Herhangi bir işi özen göstermeden yapmak. olan ganına ekmek dōra- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Çok üzmek. olan ganını gurut- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Çok üzmek. oyuncak oyna- (BYSD): Dalga geçmek ya da bir işi yapmamak için vakit geçirip oyalanmak.

141 128 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) -Öönnü gerli gonuş- (BİAİ.652: Gölpazarı-Arıcaklar): Düşüncesizce konuşmak. önüne çalı at- (BYSD): Engel olmak. -Ppahalık yap- (DS.3380: Bozüyük Bilecik): Zarar vermek. -Ssallam bellem gez- (BYSD): Boş boş gezmek. sallantıya vē- borda9ılā ājil durumda deyō, sallantıya ājil durumda deyō, sallantıya vēdilē gene. evlē başlanıcādı bu yıl, olucādı, billeşecēdi oray. (BİAİ.697: Gölpazarı-Üzümlü): Geçiştirmek. seherlen zıkgım ō- yidir içdir seherlen zıoġım ōsur (BİAİ.541: Söğüt- Çaltı) : Zehirle zıkkım olmak, yapılan bir iyiliği, özellikle yediğini yadsıyan kimseler için ilenme olarak söylenir. setden betden bas- (BYSD): Sarhoş gibi sallana sallana yürümek. seten sērek gez- (BYSD): Aralıklı, aralarda boşluk bırakarak, özensizce yapmak. su dök- (BYSD): İdrar yapmak. -Şşaşgın ol- (BYSD): Zayıflamak, çelimsizleşmek. şerlek gez- (BYSD): Donsuz gezmek. (Genellikle çocuklar için kullanılır.) -Ttefe dömbek yap- (BİAİ.623: Gölpazarı-Arıcaklar): Karşısındaki kişiyi toplum içinde alay ederek kötü duruma düşürmek, arkasından kötü bir şekilde konuşmak. tek dur- (DS.3862: Pazarcık-Bozüyük-Bilecik): Uslu durmak, rahat durmak. tekle gabak gıl- (BİAİ.623: Gölpazarı-Arıcaklar): Takla atmak. tosyaya pirince giden dēken evdeki bulgurdan ō- (BYSD): Başka şeyler isterken elindekini de kaybetmek. -Uuçgurunu aç- (BYSD): Hafif meşrep olmak.

142 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 129 -Üücreti gākası (BİAİ.623: Gölpazarı-Arıcaklar): Karşısındaki bir kişiye beddua için kullanılır. üfürük çal- (BYSD): Islık çalmak. -Vvē eliñi bōzük, yün şapga yün çeket (BYSD): Her şeyi denk gelmek, işleri yolunda gitmek. vā gē konya altı sahat (BYSD): Boş işlerle uğraşıp vakit harcamak, gelir getirmeyen işlerle uğraşmak. -Yyalan sī- (DS.4140: Gölpazarı-Bilecik): Yalan söylemek. yangına maşalalan vā- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Bir olayı daha da büyütecek söz davranış, hareketlerde bulunmak.insanların büyümeye meyilli olayları daha da fazla büyütecek davranışlar içinde olması. yokdan yonga gopā- (BİAİ.595: Söğüt-Hamitabat): Maddi durumu iyi olmayan birinden maddi bir şey istemek, beklemek. Kısaltmalar (BİAİ): Bilecik İli Ağız İncelemesi (DS): Derleme Sözlüğü (BSYD): Bölgede Serbest Yapılan Derlemeler (Ar.): Arapça (Far.): Farsça (Fr.): Fransızca KAYNAKÇA Akalın, Ş. vd. (2005). Yazım Kılavuzu. (24. Baskı). Ankara:Türk DilKurumu Yayınları..(2009). Türkçe Sözlük. (10. Baskı). Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları. Aksoy, Ömer Asım (1993). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1-2. İstanbul. İnkılâp Kitabevi. 8.Baskı. Ayverdi, S. (1993). Türkçenin Nakışları. (Yayına Hazırlayan: Kazım Yetiş). İstanbul: Kubbealtı Yay.

143 130 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) BAAD: Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I, II (1996). Ankara. Türk Dil Kurumu Yayınları. Bulak, Şahap (2016) Van Küresin Ağzında Deyimler. A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 56. Erzurum. Çotuksöken, Yusuf (1992). Deyimlerimiz. İstanbul. Özgül Yayınları. DS: Derleme Sözlüğü 1-12 (1993). Türk Dil Kurumu Yayınları. Sayı:211. Ankara. Gürsoy, Emine Naskali (1997). Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu. Ankara. TDK. Yay. Özkan, Mustafa (2004). Deyimlesmis İkilemeler. V. Uluslar arası Türk Dili Kurultayı Bildirileri (20 26 Eylül- 2004). C. II. Ankara. s TDK Yay. Sinan, Ahmet Turan (2001). Türkçenin Deyim Varlığı. Malatya. Kubbealtı Yay. Sinan, Ahmet Turan (2015). Türkçenin Deyim Varlığı. İstanbul. Kesit Yay. Türk Dil Kurumu (1949). Dilbilim Terimleri Sözlüğü. Ankara. TDK.Yay. Türk Dil Kurumu (1983). (YTS). Yeni Tarama Sözlüğü. Ankara. TDK. Yay. Türk Dil Kurumu (1993). (DS). Derleme Sözlüğü. I-XII. Ankara. TDK Yay. Türk Atasözleri ve Deyimleri I, II (2001). İstanbul. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Türk Lehçeleri Sözlüğü I (1991). Ankara. KB Yay.

144 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 131 İŞ DOYUMU, DEMOTİVASYON FAKTÖRLERİ VE TÜKENMİŞLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ: MİMARLAR ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA THE RELATIONSHIP BETWEEN JOB SATISFACTION, DEMOTIVATION FACTORS AND BURNOUT: A RESEARCH IN ARCHITECTS TÜLAY ÇİVİCİ Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ:Bu çalışmanın amacı, mimari tasarım bürolarında çalışan mimarların iş doyumu, demotivasyon faktörleri ve tükenmişlik arasındaki ilişkinin bir kuramsal araştırma modeli yardımıyla araştırılmasıdır. Kuramsal model, Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Minnesota İş Doyum Ölçeği ve Oyedele (2012) tarafından geliştirilen demotivasyon faktörleri kullanılarak geliştirilmiştir. Geliştirilen bu model, iş doyumu ile demotivasyon faktörlerinin tükenmişlik üzerinde etkisi olduğunu ve demotivasyon faktörlerinin iş doyumu üzerinde etkisi olduğunu önermektedir. Kuramsal modelin ileri sürdüğü önermeler, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren mimari tasarım bürolarında çalışan 148 mimar üzerinde yapılan anket çalışmasıyla ampirik olarak test edilmiştir. Kuramsal modelin parametrelerinin test edilmesi için yapısal denklem modeli kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler İş Doyumu, Demotivasyon Faktörleri, Tükenmişlik ABSTRACT:The purpose of this study is to investigate of link the job satisfaction, demotivating factors and bunout of the impact of architects who work architectural design firms by suggested conceptual reseach model. The conceptual model is developed that builds on Maslach Bunout Iinventory, Minnesota Job Satisfaction Scala and demotivating factors that are used which is written by Oyedele (2012). The conceptual model proposes that job satisfaction and demotivating factors affected burnout. In addition demotivatig factors affected job satisfaction. These propositions were empiricaly tested by a survey of 148 architectural design firms. Structural equation modeling was used to estimate the parameters of conceptual models. Keywords Job Satisfaction, Demotivating Factors, Burnout Yrd. Dç. Dr., Balıkesir Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi, tulay@ Balıkesir.edu.r

145 132 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) GİRİŞ İnşaat sektörü, birçok katılımcının (kullanıcı, mal sahibi, mühendis, yüklenici, alt yükleniciler, malzeme sağlayıcılar, vb.) yer aldığı karmaşık bir çalışma ortamıdır. Bu karmaşık çalışma ortamı içinde mimar meslek pratiğini gerçekleştirmektedir. Mimar, bina tasarımından kentsel tasarıma kadar çeşitli ölçekte, mimari tasarım, restorasyon, restitüsyon, gibi farklı çalışma alanlarında, yapım yönetimi, şantiye organizasyonu, gibi mesleki hizmet alanlarında faaliyet göstermektedir. Fakat, mimarların yapı üretim sürecinde en etkin rolü mimari tasarımdır. Mimari tasarım, tasarımcının öznel fikrinin uzantısında bir yapının somutlaştırılması için projelendirme etkinliğidir. Mimari projeler, müşteri taleplerinin tespit edilmesi, gereksinimlerin nasıl karşılanacağı konusunda çözüm yollarının üretilmesi ve tasarım probleminin çözümünü içermektedir. Mimari projelerin uygulanması ise farklı iş kollarında yer alan katılımcıların bir ilişki ağı çerçevesinde organizasyonunu gerekli kılmaktadır (Lawson, 1990; UIA, 1999). Mimar, proje bazlı bu organizasyon yapısı içinde katılımcıların koordinasyonun sağlanması, ilişkilerin düzenlenmesi, sorumluluklarının tanımlanması ve gerçekleştirilmesinde merkezi bir konumda etkin rol üstlenmektedir. Bu yapı içinde, üstlendiği rol, mesleğin kendine özgü gereksinimleri, yüklendiği sorumluluklar, mimarlar üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır. Bu etkilerden biri de tükenmişliktir (Tekin vd., 2014; Leither ve Maslach, 1988; Ardıç ve Polatçı, 2008). Tükenmişlik, 1970 lerde adından sıkça söz ettiren kavram olmasına rağmen aradan geçen zamana rağmen güncelliğini yitirmemiştir. Bunun öncelikli nedeni tükenmişliğin insan yaşamını önemli ölçüde etkilemesidir. Tükenmişlik kavramından ilk kez Graham Greene (1961) nin, Bir Tükenmişlik Olayı adlı eserinde söz edilmiştir. Bir mimarın Avrupa daki yaşamını bırakıp Afrika ormanlarına kaçışı anlatılan romanda, kahraman idealizmini kaybetmiş, aşırı bitkindir (Başak, 2015). Tükenmişlik, Maslach ve Jackson (1981) tarafından, işi gereği yoğun duygusal taleplere maruz kalan ve sürekli diğer insanlarla yüz yüze çalışmak durumunda olan kişilerde görülen fiziksel bitkinlik, uzun süreli yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının, yapılan işe, hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla yansıması ile oluşan bir sendrom olarak tanımlamıştır. Birey üzerinde olumsuz etkiler bırakan tükenmişlik birçok faktörle (çalışma ortamı, mesleğin kendine has özellikleri, bireyin beklenti ve değerleri, motivasyonu, iş doyumu gibi) etkileşim içindedir (Cordes ve

146 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 133 Dougherty, 1993). Bu faktörler arasında iş doyumu ve motivasyon sıklıkla incelenen kavramlardandır. Bireyin işi ile ilgili değerlerinin, beklentilerinin ne derece karşılandığı, bu değer ve beklentilerin bireyin gereksinimleri ile uyumunu tanımlayan iş doyumu çoğu kez tükenmişlik ile birlikte incelenmektedir. Bireylerin yaşadıkları stresle başa çıkma konusundaki yetersizlikleri önce iş doyumsuzluğuna sonrasında da tükenmişliğe zemin hazırlamaktadır (Otacıoğlu, 2008). Mesleğinde maddi ve manevi doyuma ulaşamayan birey, işine yoğunlaşamamaktadır. Bu düşünceye göre, çalışanların motivasyonu artınca iş doyumları artmakta, iş doyumlarının da artmasıyla da tükenmişlik düzeyleri azalmaktadır (Sat, 2011). Bu nedenle iş doyumu ve tükenmişlik ile yakından ilgili olan motivasyon kavramının da incelenmesi gerekmektedir. Çalışmalar motivasyon kadar demotivasyonun da çalışan üzerindeki önemli etkilere sahip olduğunu göstermektedir (Soysal, 2011; Oyedele, 2012). Bu çalışma kapsamında, tükenmişlik, iş doyumu ve demotivasyon faktörlerinin ilişkisi incelenmiştir. Bu amaç için, kuramsal bir model geliştirilmiştir. Geliştirilen kuramsal modelin açıklanmasında veriler ulusal ve uluslararası literatürde yer alan ölçeklerin kullanıldığı anket çalışması ile elde edilmiştir. Kullanılan anket formunda tükenmişlik düzeyinin belirlenmesinde Maslach Tükenmişlik Ölçeği kullanılmıştır (Maslach ve Jackson, 1981). İş doyumunun belirlenmesi için, Weiss vd. (1967) tarafından geliştirilen Minnesota İş Doyum Ölçeği kullanılmıştır. Demotivasyon faktörleri için ise, Oyedele (2012) in çalışmasından yararlanılmıştır (Oyedele, 2012; Ünlü, 2014). Literatürde farklı disiplinlerden araştırmacılar tarafından incelenen tükenmişlik, iş doyumu ve demotivasyon faktörleri ilişkisi mimarlar özelinde incelenmiştir. Bunun için; Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren, mimari tasarım bürolarında çalışan mimarlar çalışmanın hedef kitlesini oluşturmuştur. Çalışma genelde konu ile ilgili literatüre, özelde ise inşaat sektörü ve mimarlık meslek pratiği kapsamında yapılan çalışmalara katkıda bulunması açısından önem arz etmektedir. Tükenmişlik Ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği Tükenmişlik kavramı, ilk ortaya konulduğundan bugüne kadar üzerinde pek çok araştırma yapılmıştır. Tükenmişlik, çalışma ortamında karşılaşılan stres faktörlerine karşı bireylerin psikolojik tepkileri olarak değerlendirilmektedir (Maslach ve Zimbardo, 1982). Ancak bireylerin karşılaştığı sorunlara gösterdiği tepkiler farklı düzeydedir. Bu farklılıkları

147 134 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) açıklamak üzere geliştirilen en yaygın modellerden biri de Maslach Tükenmişlik Ölçeğidir. Maslach Tükenmişlik Ölçeği; (1) duygusal tükenme, (2) duyarsızlaşma ve (3) kişisel başarıda azalma olmak üzere tükenmişliği üç düzey ile tanımlamıştır. (Maslach ve Jackson, 1981). Duygusal Tükenme Duygusal tükenme, tükenmişlik durumunun ilk ve en önemli aşamasıdır. Yoğun bir çalışma temposu duygusal tükenmenin zemini için uygun ortam hazırlamakta, bireyin kendini hem duygusal açıdan, hem psikolojik açıdan bitkin ve yorgun hissetmesine neden olmaktadır (Maslach ve Jackson, 1981). Bu durumdaki birey çevresine fayda sağlayacak durumda değildir, aksine üzerinde hissettiği duygusal yükü hafifletmek için insanlarla olan ilişkilerini en aza indirmektedir (Telli vd., 2012). Halbesleben ve Bowler (2007), çalışmasında iş performansı üzerinde etkili olan motivasyon gibi faktörlerin, dolaylı olarak da duygusal tükenmeye zemin hazırlayabileceğini öne sürmektedir. Duyarsızlaşma Maslach ve Jackson (1981) a göre duyarsızlaşma tükenmişliğin en problemli boyutudur. Duyarsızlaşma, yoğun iş temposu içinde bireyin işi ile ilgili idealinin kaybolmasıyla kendini hissettirmektedir. Birey, kendini güçsüz ve yetersiz görmesi sonucu çevresinden kaçış yoluna gitmekte, diğer bireylere karşı bir duvar örmeye başlamaktadır. Karşısındakine kaba davranışlar, aşağılayıcı konuşmalar, vb. olumsuz tutumlar sergileyen birey çevresine karşı tahammülsüzleşmekte, soğuk davranışlar göstermekte, duyarsızlaşmaya başlamaktadır (Tekin vd., 2014). Kişisel Başarıda Azalma Kişisel başarıda azalma, bireyin kendini işi veya mesleği konusunda yetersiz ve başarısız olarak görmesidir. Birey artık çevresine yeterli gelemediğini, çevresine yarar sağlayamayacağını, başarısız olduğunu düşünür. Kendisi hakkında başarısız hükmünü veren birey özsaygısını yitirmiştir (Leither ve Maslach, 1988). Bu aşamada birey, tükenmişlik içerisine girmiştir. Maslach Tükenmişlik Ölçeği farklı alanda çalışmalarda kullanılmıştır (Lingard, 2003; Yip ve Rowlinson, 2009). İnşaat sektörü kapsamında yapılan çalışmalarda tükenmişlik yaşandığını göstermektedir. Fakat inşaat sektöründe çalışma koşullarının büro ve şantiye ortamına göre farklılık gösterdiği, şantiyede çalışanlarının büro çalışanlarına göre tükenmişliklerinin yüksek olduğunu ileri sürülmektedir. Bulgular, özellikle şantiye çalışanlarının duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeyinde tükenmişlik

148 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 135 yaşadığını göstermektedir (Lingard, 2003; Ng, vd., 2004; Yip ve Rowlinson, 2009). İş Doyumu Ve Minnesota İş Doyumu Ölçeği Çalışma hayatı boyunca birey yaptığı işe yönelik birçok bilgi ve deneyim kazanmaktadır. Bu bilgi ve deneyimin yanı sıra, işi ile ilgili yaşadığı olumlu/ olumsuz duygu birikimi de oluşturmaktadır (Eğinli, 2009). Bu birikimler bireyin, işi ile ilgili tutumunu belirlemektedir. Bireyin işine karşı tutumları ise beklenti ve gereksinimler doğrultusunda gerçekleşmektedir (Şahin, 1999). Bireyin beklenti ve gereksinimlerinin ne derece karşılandığı, bireyin gereksinimleri ile uyumu iş doyumu olarak tanımlanmaktadır (Vroom, 1964; Davis, 1988). Locke (1976) a göre iş doyumu, bireylerin işi ve iş deneyimlerinin değerlendirilmesi sonucu ulaştığı olumlu bir duygu durumu, olarak tanımlamıştır. Kalleberg (1977) ise, bir bütün olarak işe karşı tutum olabileceği gibi, yapılan işin farklı yönlerinin doyum sağlayabileceğini savunmaktadır. İlk olarak 1920 lerde ortaya konulan 1940 lı yıllarda önem kazanmaya başlayan iş doyumu kavramını açıklamaya yönelik çok sayıda teorik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalardan biri de Weiss vd. (1967) tarafından geliştirilen Minnesota İş Doyum Ölçeğidir. Minnesota İş Doyum Ölçeği; (1) içsel doyum, (2) dışsal doyum ve (3) genel doyum olmak üzere iş doyumunu üç boyut ile incelemektedir. İçsel Doyum, başarı, yükselme, takdir edilme, sosyal statü, güvenlik, sosyal hizmet, yetki, yetenek kullanma, başarı hissi gibi işin içsel niteliğine yönelik bileşenleri içermektedir. Dışsal doyum, yönetim- denetim şekli, ücret politikası, ekip uyumu, fiziksel koşullar, ücret, gibi çalışma koşullarına yönelik bileşenlerdir (Steers, 1999). Buna göre içsel faktörlerin bulunması iş doyumunda gereklidir. Dışsal faktörler ise iş doyumunun sağlanmasında tek başına yeterli değildir. Motivasyon Ve Demotivasyon Kavramları Motivasyon, bireyin organizasyon içinde davranışlarından, çalışma yaşamındaki performansına kadar etkili olan faktörlerden biridir (Koçel, 1999; Balaban, 2006). Herzberg (1959) e göre organizasyonda motivasyon faktörleri (çalışma koşulları, iş güvenliği, başarı, tanınma, sorumluluk alma, yükselme olanağı, işin doğası, vb.), bireyin iş başarısı, iş doyumu ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Motivasyon faktörlerinin bulunması durumunda bireylerin çalışma arzusu artmaktadır. Motivasyon faktörlerinin eksikliği ise, iş yaşamında birey için itici bir gücün, sosyal bir uyarıcının olmaması anlamına

149 136 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) gelmektedir. Motivasyon eksikliği yaşayan bireyler yaptığı işe karşı ilgi ve coşkusunu kaybetmekte, işe bağlılığın düşmesi, çalışmamak için söylenme, iş başarısının düşmekte, stres, iş doyumsuzluğu, tükenmişlik vb. gibi belirtiler gösterebilmektedir. Bu durum demotivasyon olarak tanımlanmaktadır. Motivasyon ve demotivasyon faktörleri inşaat sektörü içinde önem taşımaktadır. Ng vd., (2004), inşaat sektöründe proje takımının iletişim ve koordinasyon zayıflığı, takım çalışma arkadaşları arasındaki uyumsuzluk gibi faktörlerin performansı etkileyen demotivasyon faktörlerinden olduğunu öne sürmektedir. Oyedele (2012) çalışmasında, mimarların çalışma koşullarından kaynaklanan demotivasyon faktörlerini üç başlık altında incelemiştir. Bunlar; (1) proje ile ilgili demotivasyon faktörleri; işverenin kendine has (tanımsız, mantıksız, net olmayan) proje talepleri ve amaçlarının bulunması, tasarıma yönelik değişiklikler, uzun ve yorucu çalışma saatleri, işveren proje katılımcıları arasındaki uyumsuzluk, mesleki gelişimine katkısı olmayan projeler, yetersiz teknolojik donanımlar, (2) tasarım ekibi ile ilgili demotivasyon faktörleri, tasarım ekibi arasındaki yetersiz iletişim, koordinasyon, rekabet, takım üyelerinin eşit sorunluluk bilincini taşımaması, cinsiyet ayrımcılığı, (3) organizasyon ile ilgili demotivasyon faktörleri ise; yetersiz iş güvencesi, maaş ve prim, kariyer gelişimi ve terfi, kurumsal ödüllendirme, yöneticinin çalışanlara olumsuz tutumları (zorbalık, diktatörlük, vb), adaletsizlik, çalışan- iş uyumunun sağlanamaması, çalışma ortamının olumsuz koşulları (kalabalık, ses, vb), kurumsal planlama ve kontrol yetersizliği, karar verme sürecine katılımın düşük olması ve çalışanların fikirlerine önem verilmemesi, olarak tanımlamıştır (Oyedele, 2012). Ünlü (2104) çalışmasında, Oyedele (2012) tarafından yapılan çalışma ülkemiz mimarlık meslek pratiği için incelemiş, mimarların en fazla organizasyon ile ilgili demotivasyon faktörlerinden etkilendiğini, en önemli demotivasyon faktörünün işverenin çalışanlara karşı olumsuz tutum ve davranışları, sık yapılan tasarım değişikliği olduğu sonucuna varmıştır. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ Çalışmanın bu bölümünde iş doyumu, demotivasyon ve tükenmişlik değişkenleri arasındaki ilişkileri içeren kuramsal bir model geliştirilmiştir. Bu kuramsal model Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Weiss vd. (1967) tarafından geliştirilen Minnesota ölçeği ve Oyedele (2012) tarafından geliştirilen, demotivasyon faktörlerini içermektedir (Soysal, 2011; Oyedele, 2012; Ünlü, 2014). Geliştirilen kuramsal model; 1) tükenmişlik üzerinde iş doyumu ve demotivasyon faktörlerinin etkisi olduğunu, 2) demotivasyon

150 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 137 faktörlerinin iş doyumu üzerinde etkisi olduğunu önermektedir. Model önerisi Şekil 1 de gösterilmiştir. Araştırmanın hipotezleri ise Tablo 1 de verilmiştir. Araştırmanın belirtilen amaçlarına ulaşabilmesi için önerilen kuramsal model ampirik olarak incelenmiştir. Proje ile ilgili faktörler (PF) Tasarım ekibi ile ilgili Faktörler (TF) H 1 H2 Demotivasyon faktörleri (DF) H9 H10 Duygusal Tükenme (DT) Organizasyon ile ilgili faktörler (OF) H3 H7 Tükenmişlik H11 Duyarsızlaşma (DZ) İçsel Doyum (ID) Dışsal Doyum (DD) H5 H4 İş Doyumu (ISD) H8 (TK) H12 Kişisel Başarıda Azalma (KB) Genel Doyum (GD) H6 Şekil 1. Araştırma modeli

151 138 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 1. Araştırma Hipotezleri H 1 H 2 H 3 H 4 H 5 H 6 H 7 H8 H9 Demotivasyon faktörleri ile proje ile ilgili faktörler arasında olumlu bir ilişki vardır. Demotivasyon faktörleri ile tasarım ile ilgili faktörler arasında olumlu bir ilişki vardır. Demotivasyon faktörleri ile organizasyon ile ilgili faktörler arasında olumlu bir ilişki vardır. İş doyumu ile içsel doyum arasında olumlu bir ilişki vardır İş doyumu ile dışsal doyum arasında olumlu bir ilişki vardır İş doyumu ile genel doyum arasında olumlu bir ilişki vardır Demotivasyon faktörleri ile iş doyumu arasında olumlu bir ilişki vardır. İş doyumu ile tükenmişlik arasında olumlu bir ilişki vardır. Demotivasyon faktörleri ile tükenmişlik arasında olumlu bir ilişki vardır. H10 Tükenmişlik ile duygusal tükenme arasında olumlu bir ilişki vardır. H11 Tükenmişlik ile duyarsızlaşma arasında olumlu bir ilişki vardır. H12 Tükenmişlik ile kişisel başarıda azalma arasında olumlu bir ilişki vardır. Kuramsal modelin istatistiksel olarak incelenebilmesi için veriler geliştirilen anket çalışması ile elde edilmiştir. Geliştirilen anket formunda katılımcıların mesleki tecrübeleri, günlük çalışma süreleri, meslek seçimlerini, çalıştığı firma yaşı, cinsiyetleri, yaşı açık uçlu soru şeklinde yöneltilmiştir. Katılımcıların yöneltilen tükenmişlik, işdoyumu ve demotivasyon faktörlerini kapsayan ifadeleri hiç katılmıyorum ile tamamen katılıyorum arasında değişen likert ölçeği üzerinde yanıtlaması istenmiştir. Anket formunda katılımcıların tükenmişlik düzeyinin ölçümünde Maslach Tükenmişlik Ölçeği (sorular ve ifadeler) kullanılmıştır (Maslach ve Jacson, 1981;Ergin; 1995; Sat, 2011; Arı ve Bal, 2008). Toplam 22 ifadeden oluşan bu ölçek, tükenmişliği üç düzeyde ölçmektedir. Bunlardan

152 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 139 birincisi 9 ifadeden oluşan duygusal tükenme, ikincisi 5 ifadeden oluşan duyarsızlaşma ve sonuncusu 8 ifadeden oluşan kişisel başarıda azalma alt boyutudur. Katılımcıların iş doyumunun ölçümünde Weiss vd. (1967) tarafından geliştirilen Minesota İş Doyum Ölçeğinde yer alan ifadeler kullanılmıştır. İş doyumu; içsel doyum, dışsal boyut ve genel boyut olmak üzere üç boyut ile ölçülmüştür. Bunlardan; içsel doyum 12 ifade ile, dışsal doyum 8 ifade ile, genel doyum 20 ifade ile ölçülmüştür. Katılımcıların demotivasyon faktörlerinin ölçümünde ise Oyedele (2012) in çalışmasında tanımladığı demotivasyon faktörlerinden yararlanılmıştır. Anket formunda yer alan demotivasyon faktörleri; 14 ifadeden oluşan proje ile ilgili faktörler, 12 ifadeden oluşan tasarım ekibi ile ilgili faktörler, 19 ifadeden oluşan organizasyon ile ilgili faktörleri içermektedir. Çalışmanın örneklemi, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren mimari tasarım büroları dikkate alınarak belirlenmiştir. Araştırmada mimari tasarım bürolarında çalışan mimarlar araştırmanın hedef yanıtlayıcı kitlesi olarak belirlenmiştir. Kamuda çalışan mimarlar kapsam dışında bırakılmıştır. Örneklem ve hedef yanıtlayıcılar belirlendikten sonra, mimari tasarım bürolarında çalışan mimarların bir bölümü ziyaret edilerek, diğer bölümü e- mail yoluyla temasa geçilip ankete katılmayı kabul edenlerin anket formunu yanıtlaması sağlanmıştır. Anket çalışmasına toplam 156 mimar katılmıştır. Eksik bilgiler nedeniyle 8 anket formu değerlendirme dışı bırakılmıştır. Bu nedenle ankete katılan 148 mimarın yanıtları değerlendirilmiştir. ARAŞTIRMA BULGULARI Çalışma kapsamında gerçekleştirilen anket çalışmasına katılımcıların yanıtları değerlendirilmiştir. Öncelikle anket çalışmasında açık uçlu soru olarak yer alan katılımcıların mesleki tecrübeleri, günlük çalışma süreleri, meslek seçimleri, çalıştığı firma yaşı, cinsiyetleri, yaşı ortaya konmuştur. Elde edilen veriler Tablo 2 de verilmiştir. Katılımcıların mesleki tecrübeleri; % 56 sı 1-5 yıl, % 18 i yıl, % 16 sı 6-10 yıl, % 10 u 26- üzeri yıldır. Günlük çalışma süreleri ise; % 54 ü 9-11 saat, % 35 i 5-8 saat, % 11 i 12- üzeri saattir. 9-üzeri günlük çalışma saati aralığı yasal sınırların üzerindedir. Fakat çalışmada bu aralıklar belirlenirken, işyeri dışında çalışma süreleri de dahil edilmiştir. Katılımcılara yöneltilen mesleği isteyerek seçip seçmediklerine ilişkin sorunun yanıtı büyük bir oranda mimarlık mesleğini isteyerek seçtiklerini göstermektedir. Bu oran, meslek seçimlerinde istekli olanlar için % 95 iken, isteksiz olanlar % 5 dir. Katılımcıların çalıştıkları firma yaşları 5 yıllık periyotlar ile

153 140 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) değerlendirilmiştir. Buna göre; 1-5 yıl % 35, 20-üzeri yıl % 25, 6-10 yıl % 18, yıl % 10 dur. Katılımcıların % 51 i kadın iken, % 49 u erkektir. Katılımcılar, ağırlıklı olarak yaş aralığındadır. Tablo 2. Katılımcıların özellikleri Katılımcıların N % Mesleki Tecrübeleri 1-5 yıl 83 % yıl 24 % yıl 26 % üzeri 15 % 10 Günlük Çalışma Süreleri 5-8 saat 52 % saat 80 % üzeri saat 16 % 11 Meslek Seçimleri İstekli 140 % 95 İsteksiz 8 % 5 Çalıştığı Firma Yaşı 1-5 yıl 52 % yıl 27 % yıl 15 % yıl 18 % üzeri 36 % 25 Cinsiyetleri Bayan 75 % 51 Erkek 73 % 49 Yaşları % % % üzeri 16 % 11 Çalışma kapsamında değerlendirilen kuramsal modelin istatistiksel olarak incelenmesi için anketlerden elde edilen verilerin güvenilirliğinin test edilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı veriler, istatistiksel analiz programına (SPSS 16) girilmiştir. Program ile ankette bulunan soruların güvenilirlik analizi yapılmıştır. Güvenilirlik analizi ölçüm konuları içinde yer alan ölçüm sorularının kendi içerisindeki tutarlılığını belirlemek amacıyla Cronbach Alfa (α) değerine bakılarak yapılmaktadır.

154 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 141 Güvenilirlik analizi sonucunda 0 ile 1 arasında (0 α 1) değişen değer olan Cronbach Alpha değerinde 1 e yakın değerler ölçümün güvenilir olduğunu ifade ederken 0,55 in altında kalan değerler ise ölçümün güvenilir olmadığını ifade etmektedir (Van de Ven ve Ferry, 1979). Güvenilirlik analizi sonucu elde edilen çalışma kapsamında incelenen değişkenlerin Cronbach Alpha ( ) değerleri Tablo 3 de verilmiştir. Çalışmada; mimarların tükenmişlik düzeylerini ölçmek için kullanılan, Maslach Tükenmişlik Ölçeği güvenilirlik (Cronbach Alpha) katsayısı 0,719 olarak bulunmuştur. Duygusal tükenme 0,815 duyarsızlaşma 0,787, kişisel başarıda azalma 0,697 olarak bulunmuştur. İş doyumu faktörleri güvenilirlik (Cronbach Alpha) katsayıları için 0,775, içsel doyum 0,834, dışsal doyum 0,761, genel doyum 0,787 bulunurken, demotivasyon faktörlerine ilişkin güvenilirlik (Cronbach Alpha) katsayısı 0,916, proje ile ilgili faktörler 0,856, tasarım ekibi ile ilgili faktörler 0,875, organizasyon ile ilgili faktörler 0,912 olarak bulunmuştur. Değişkenlerin Cronbach Alpha ( ) değerini karşıladığı görülmüştür (Tablo 3). Tablo 3. Değişkenlerin ortalama (μ), standart sapma (σ), Cronbach Alpha (α) değerleri Değişkenler μ σ Α TK DT 3,361 1,507 0,815 DZ 2,882 1,445 0,787 KBA 3,016 1,291 0,697 0,719 ISD ID 4,841 1,15 0,834 DD 4,512 1,23 0,761 GD 4,652 1,49 0,787 0,775 DF PF 5,034 0,988 0,856 TF 4,570 1,136 0,875 OF 4,621 1,138 0,912 0,916

155 142 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Çalışmada kullanılan ölçeklerin güvenilirlikleri belirlendikten sonra, tükenmişlik düzeyleri, iş doyumu ve demotivasyon faktörlerini içeren ankete verilen yanıtların ortalamaları değerlendirilerek etkinlik düzeyi hesaplanmıştır. Etkinlik düzeyi, genel anlamda davranışların yönelmiş olduğu amaca ulaşma derecesini göstermektedir. Katılımcıların anket formunda yedili likert ölçeğinde 1 den 7 ye (1=hiç katılmıyorum, 7=tamamen katılıyorum) derecelendirmeleri sonucu her bir tükenmişlik düzeyi, iş doyumu ve demotivasyon faktörü için elde edilen verilerin arimetik ortalamalarının hesaplanması ile elde edilmiştir. Buna göre; Tablo 3 incelendiğinde etkinliği en yüksek tükenmişlik düzeyi duygusal tükenme (μ=3,361) olarak bulunmuştur. Duyarsızlaşma (μ=2,882) ve kişisel başarıda azalma (μ=3,016) düzeylerinin ise birbirine yakın ve düşük değer bulunmuştur. Bu bulgular, mimarların genel olarak tükenmişlik yaşadıklarını, tükenmişliği ağırlıklı olarak duygusal tükenme düzeyinde yaşadıklarını göstermektedir. İş doyumu için; içsel doyum (μ=4,841) en yüksek değer olmakla birlikte dışsal doyum (μ=4,512), genel doyum (μ=4,652) ise bir birine yakın değerlerdir. Bu bulgular, mimarların iş doyumu yaşadıklarını göstermektedir. Katılımcıların meslek seçiminde istekli olmaları iş doyum düzeyleri üzerinde etkili olduğunu düşündürmektedir. Demotivasyon faktörleri değerlendirildiğinde ise; proje ile ilgili demotivasyon faktörlerinin (μ=5,034), tasarım ekibi ile ilgili faktörlerden (μ=4,570) ve organizasyon ile ilgili faktörlerden (μ=4,621) daha etkin olduğu bulunmuştur. Mimari tasarım bürolarında çalışan mimarların tükenmişlik, iş doyumu ve demotivasyon faktörlerinin ilişkisinin incelenmesi amacıyla geliştirilen kuramsal modelin istatistiksel olarak test etmek için Yapısal denklem modeli (YDM) kullanılmıştır. Yapısal denklem modeli (YDM), gözlenebilen ve gizli değişkenler arasındaki ilişkileri test eden bir istatistiksel yöntemdir. Bu yöntem, doğrudan gözlemlenemeyen değişkenin bir ya da birden çok değişken aracılığı ile ölçmeye olanak vermektedir (Byrne, 1989). YDM, diğer istatistiksel yöntemlerden (regreasyon, gibi) ayıran en temel özelliği ise, modelde gösterilen bütün ilişkileri tek defada test edebilme olanağı bulunmasıdır. YDM, değişkenler arasındaki dolaylı ve doğrudan ilişkileri, patika katsayıları (β) ile ifade etmektedir. Modelde yer alan β nın hesaplanması sürecinde en olası tahmin yöntemini kullanmaktadır (Byrne, 1989; Joreskog ve Sorbom, 1993; Arbucle; 1999; Dong vd., 2008; Bentler ve Chou, 1987; Hoyle ve Panter, 1995). Bu çalışmada doğrudan gözlemlenemeyen tükenmişlik; duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı değişkenleri aracılığı ile, iş doyumu; içsel

156 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 143 doyum, dışsal doyum ve genel doyum değişkenleri aracılığı ile, demotivasyon faktörleri için; proje ile ilgili faktörler, tasarım ekibi ile ilgili faktörler ve organizasyon ile ilgili faktörler değişkenleri aracılığı ile ölçülmüştür. YDM ile ilişkili çok sayıda uyum ve anlamlılık testi geliştirilmiştir (Arbucle, 1999). Bunlara genel olarak uyum indeksi uygunluğu (Goodness of Fit Index; GFI) ismi verilmiştir. GFI değerleri 0 ile 1 arasında değişir ve örneklem genişliğine çok duyarlı olduğu için büyük verilerde daha küçük değerler vermektedir. GFI değeri 1 e ne kadar yakın olursa uyum o kadar iyi demektir. AGFI ise örneklem genişliği dikkate alınarak düzeltilmiş olan bir GFI değeridir. Örneklemin büyük olduğu durumlarda AGFI daha temsili bir uyum indeksidir. GFI ve AGFI dışında, gözlenen değişkenler arasındaki hatanın derecesi temelinde geliştirmiş olan mutlak uyum indeksleri de kullanılmaktadır. Bunların başında yaklaşık hataların ortalama karekökü (Root Mean Square Error of Approximation, RMSEA) indeksi gelmektedir. 0,05 e eşit ya da daha küçük olan değerler mükemmel bir uyumu ifade etmekte, 0,05 den büyük 0,08' den küçük veya eşit değerler ise kabul edilebilir sınırdadır. Çalışmanın bu bölümünde geliştirilen kuramsal araştırma modeli istatistiksel olarak test edilmiştir (Şekil 1). Modelde yer alan iş doyumu, demotivasyon faktörleri, tükenmişlik arasındaki ilişki, YDM aracılığı ile belirlenmeye çalışılmıştır. Bunu tespit etmek için Amos 20,0 programından faydalanılmıştır. Modelin geçerliliğini ifade eden uyum kriterleri Tablo 4 de verilmiştir. Modelin uygunluğuna bakıldığında, Araştırma Modeli ne ait uyum kriter değerleri: X 2 /serbestlik derecesi=1,524; GFI=0,977; AGFI=0,917; NFI=0,947; CFI=0,981; ve RMSEA=0,075 elde edilmiştir. Araştırma modeli nin istatistiksel açıdan değerlendirildiğinde güvenilir bir YDM olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

157 144 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 4. YDM uyum kriterleri ve Araştırma Modeline ilişkin değerler. X 2 /Serbestlik derecesi Araştırma Modeli Eşik Değer 1,524 3,0 GFI 0,977 0,90 AGFI 0,917 0,80 NFI 0,947 0,90 CFI 0,981 0,90 Kabul edilebilir Değerler RMSEA 0,075 0,05 0,05 RMSEA 0,08 Örnek büyüklüğünü arttırmak amacıyla Amos 20.0 programının Bootstrap algoritması kullanılmıştır. Bootstrap algoritması örnek hacminin yeterli olmadığı durumlarda analiz aşamasında örnek hacmini normal dağılıma göre arttırmak için kullanılmaktadır (örn; Bentler ve Chou, 1987; Hoyle, 1995). Bu çalışmada Bootstrap sayısı 500 (örn; Bentler ve Chou, 1987) olarak seçilmiştir. Yapısal denklemin değerlendirilmesinde, bağımlı değişkenlerin determinasyon katsayıları (R 2 ), güvenilirlik düzeyi (p) ve değişkenler arasındaki ilişkiler için patika katsayıları ( ) kullanılmaktadır. Yapısal modelin sonuçları (Tablo 5), tükenmişlik, iş doyumu, demotivasyon faktörlerinin ilişkili olduğunu göstermektedir. İş doyumu tükenmişliği negatif yönde %44 (R 2 =-0,440, p 0.01) oranında açıklarken, demotivasyon faktörleri tükenmişliği %58 (R 2 =0,58 p 0.001) oranında açıklama gücüne sahiptir. Demotivasyon faktörleri iş doyumunu negatif yönde % 38 (R 2 =- 0,380 p 0.01) oranında açıklamaktadır. Bu sonuçlara ek olarak tükenmişlik değişkeni ile duyarsızlaşma ( =0,886 p 0.001), duygusal tükenme ( =0,838 p 0.001), kişisel başarıda azalma ( =0,239 p 0.05) değişkenleri arasındaki patika katsayılarının pozitif anlamlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bulgular iş doyumu ve içsel doyum ( =0,767 p 0.001), dışsal doyum ( =0,609 p 0.001), genel doyum ( =0,828, p 0.001) arasında pozitif anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ayrıca sonuçlar

158 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 145 demotivasyon faktörleri ve proje ile ilgili faktörler ( =0,693 p 0.001), tasarım ekibi ile ilgili faktörler ( =0,897 p 0.001), organizasyon ile ilgili faktörler ( =0,782 p 0.001) arasında pozitif anlamlı bir ilişki var olduğunu göstermektedir. Tükenmişlik ile demotivasyon faktörleri arasında ( =0,457, p 0.001) pozitif anlamlı bir ilişki varken, iş doyumu ile tükenmişlik arasında ( =-0,327, p 0.005) negatif anlamlı bir ilişki vardır. Ayrıca Demotivasyon faktörleri ile iş doyumu arasında ( =-0,331, p 0.005)negatif anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Elde edilen değerlerin istatistiksel açıdan anlamlı olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre, önerilen H1, H2, H3, H4, H5, H6, H7 hipotezleri kabul edilmiştir. Tablo 5. Araştırma Modeline İlişkin Katsayıları. DEĞİŞKENLER P (R 2 ) TK DF 0,457 *** 0,580 TK ISD -0,327 0,005-0,440 ISD DF -0,331 0,004-0,380 DZ TK 0,886 *** DT TK 0,838 *** KBA TK 0,239 0,031 ID ISD 0,767 *** DD ISD 0,609 *** GD ISD 0,828 *** PF DF 0,693 *** TF DF 0,897 *** OF DF 0,782 *** p*** 0,001, p** 0,01, p* 0,05

159 146 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Proje ile ilgili faktörler (PF) Tasarım ekibi ile ilgili Faktörler (TF) Organizasyon ile ilgili faktörler (OF) İçsel Doyum (ID) Dışsal Doyum (DD) 0,693*** 0,897** Demotivasyon * Faktörleri (DF) 0,782*** 0.767** * 0,609** * -0,331* İş Doyumu (ISD) 0,457*** Tükenmişlik (TK) - 0,327* 0,838** * 0,239* Duygusal Tükenme (DT) 0,886*** Duyarsızlaşma (DZ) Kişisel Başarıda Azalma (KBA) Genel Doyum (GD) 0,828*** Şekil 1. Araştırma modeli TARTIŞMA VE SONUÇLAR Bu çalışmada inşaat sektöründe faaliyet gösteren mimari tasarım bürolarında çalışan mimarların iş doyumu, demotivasyon faktörleri ve tükenmişlikleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. Bunun için, Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Minnesota İş Doyum Ölçeği ve Oyedele (2012) tarafından tanımlanan demotivasyon faktörleri kullanılarak bir kuramsal model geliştirilmiştir. Kuramsal modelin analizinde yapısal denklem modeli (YDM) kullanılmıştır. Yapısal modelin analiz sonuçları Şekil 1 de sunulan kuramsal modeli doğrulamaktadır. Bu sonuçlar, iş doyumu, demotivasyon faktörleri ve tükenmişlik arasında ilişkinin olduğunu ortaya konulmuştur. Çalışma kapsamında elde edilen sonuçlardan biri tükenmişlik üzerinde iş doyumunun negatif etkisidir. Bu sonuç iş doyumunun sağlanamadığı

160 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 147 çalışma ortamında mimarların tükenmişlik yaşayabileceğini göstermektedir. Her iş doyumsuzluğu yaşayan mimarın tükenmişlik yaşayacağı yönünde bir sonuç olmamakla birlikte mimarların yaptıkları iş yada çalışma ortamında beklentilerinin gerçekle uyuşmaması tükenmişlik yaşamalarında etken olmaktadır. Yapılan çalışmalar benzer sonuçlar vermektedir (Telli vd., 2012). İnşaat sektöründe çalışma koşullarının büro ve şantiye ortamına göre farklılık göstermesi, alınan eğitim ile meslek pratiği arasındaki fark iş doyumunu olumsuz etkilemekte, tükenmişlik yaşanma olasılığı arttırmaktadır. Öte yandan bulgular, demotivasyon faktörleri, iş doyumunu negatif yönde etkilerken, tükenmişliği pozitif yönde etkilediğini göstermektedir. Bunun nedeni demotivasyon faktörlerinin mimarlar üzerindeki olumsuz etkileri sonucu, onların işe karşı ilgi ve coşkularının azalmasına veya ortadan kalkmasına, bu durumun zamanla tükenmişlik yaşanmasında zemin oluşturmasıdır. İnşaat sektöründeki birçok katılımcının yer aldığı çalışma ortamında mimarların, mesleki gereksinim ve sorumluluklarına, yoğun çalışma temposu ve uzun çalışma saatlerinin eklenmesiyle iş doyumunun sağlanması güçleşmekte, tükenmişlik yaşayabilmektedir. Çalışmanın bir başka bulgusu ise; mimarların proje ile ilgili demotivasyon faktörlerinin, tasarım ekibi ile ilgili ve organizasyon ile ilgili faktörlere göre daha etkili olduğudur. Bunun nedeni, mimarlığın proje bazlı bir meslek olması ve projede oluşacak demotive edici bir unsurun doğrudan mimarı etkilemesidir. Sonuç olarak mimarların iş doyumunun arttırılması, demotivasyon faktörlerinin etkisinin en az seviyeye düşürülmesi için önlemler alınması tükenmişlik gibi olumsuz etkilerin azalmasında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışma sonucu elde edilen bulgular örneklem ile sınırlıdır. Bu çalışmanın örneklemi genişletilerek inşaat sektöründe faaliyet gösteren diğer meslek profesyonelleri de kapsaması sektör düzeyinde sonuçlara ulaşmayı sağlayacaktır.

161 148 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) KAYNAKÇA Arbuckle, J. L.,. Amos 4.0 Users Guide2, SPSS Inc Ardıç K., Polatçı S., Tükenmişlik Sendromu Akademisyenler Üzerinde bir Uygulama (Gaziosmanpaşa Örneği), Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 10(2), 69-96, Arı G. S. ve Bal E. Ç., Tükenmişlik Kavramı: Birey ve Örgütler çısından Önemi, Yönetim ve Ekonomi, 15(1), , Balaban B., Türk İnşaat Sektöründe Çalışanların Motivasyonu Üzerine Kültürün Etkisi, İstanbul Teknik Üniveristesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans tezi, İstanbul, Başak O., Tükenmişlik, Türk Aile Hekimliği Dergisi, 19(1), 1-2, Bentler, P. M. ve Chou, C. P., Practical Issues in Structural Modeling, Sociological Methods and Research, 16(1), , Byrne, B. M.., A primer of LISREL: Basic Applications and Programming for Confirmatory Factor Analytic Models, New York: Springer-Verlag, Cordes, C. L., Dougherty, T. W. A review and an integration of research on job burnout. Academy of Management Review, 18 (4), , Davis K., İşletmelerde İnsan Davranışı Örgütsel Davranış. Çeviri. Kemal Tosun. İstanbul Üniversitesi. İşletme Fakültesi, İstanbul, Dong, L., Neufeld, D. ve Higgins, C., Testing Klein and Sorra s Innovation Implementation Model: An Empirical examination. Journal of Engineering and Technology Management 25(4), , Eğinli, A. T,. Çalışanlarda İş Doyumu: Kamu ve Özel Sektör Çalışanlarının İş Doyumuna Yönelik Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, 23(3), 35, Ergin, C., Akademisyenlerde Tükenmişlik ve Çeşitli Stres Kaynaklarının İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 12(1), 37 50, Halbesleben, J. R. B. ve Bowler, W. M.. Emotional exhaustion and job performance: The mediating role of Motivation, Journal of Applied Psychology, 92(1), , Herzberg, F., Mausner, B. ve Snyderman, B.B.,. The motivation to work (2nd ed.). New York: John Wiley & Sons., Hoyle, R. H. ve Panter, A. T., In Structural Equation Modeling: Concepts, Issues and Applications, Sage Publications, London, , 1995.

162 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 149 Joreskog, K. G. ve Sorbom, D., LISREL 8: Structural Equation modeling with the SIMPLIS Command Language, Chicago, IL: Scientific Software International, Kalleberg, A. L., Work Values And Job Rewards: A Theory of Job Satisfaction. American Sociological Review, 42 (1), ,1977. Koçel, T., İşletme Yöneticiliği. Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 46, İstanbul, Lawson, B. How Designers Think. Butterworth Architecture, Oxford UK., 1990 Leiter, M. P., Maslach, C., The Impact of Interpersonal Environment on Burnout and Organizational Commitment, Journal of Organizational Behavior, 9(4), ,1988. Lingard, H.,. The Impact of Individual and Job Characteristics on Burnout Among Civil Engineers in Australia and Implications for Employee Turnover, Construction Management and Economics, 21, 69 80, Locke, E.A., The Nature And Causes of Job Satisfaction, Handbook of Industrial And Orginazational Psychology, Chicago: Rand Mcnally, s , Maslach, C. ve Jackson, S. E., The Measurement of Experienced Burnout, Journal of Occupational Behaviour, 2 (2), , Maslach, C. ve Leiter P. M.,.The Truth About Burnout, Jossey-Bass, San Francisco, Maslach, C. ve Zımbardo P. G., Burnout -The Cost of Caring, Prentice- Hall, Inc., Englewood Cliffs, New Jersey, Ng, S.T., Skitmore, M.R., Lam, K.C. ve Poon, A.W.C., Demotivating Factors Influencing the Productivity of Civil Engineering Projects, International Journal of Project Management, 22, , Otacıoğlu, S. G., Müzik Öğretmenlerinde Tükenmişlik Sendromu ve Etkileyen Faktörler, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(15), Oyedele, L. O., Analysis of Architects' Demotivating Factors in Design Firms, International Journal of Project Management, 31, , Sat S., Örgütsel Ve Bireysel Özellikler Açısından İş Doyumu İle Tükenmişlik Düzeyi Arasındaki İlişki: Alanya'da Banka Çalışanları Üzerinde Bir İnceleme, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 122s, Adana, 2011.

163 150 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Soysal A., İş Yaşamında Tükenmişlik, Çimento İşveren Dergisi, 6(2012), 25, 14-26, (Erişim, ) Steers, R.M. ve Porter, L.W., Motivations and Work Behavior, New York: McGraw-Hill, Şahin, İ.,. İlköğretim Okullarında Görevli Öğretmenlerin İş Doyum Düzeyleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Denetimi ve Yönetimi Programı, Yüksek lisans Tezi, 72 s., İzmir, Tekin Ö. A., Aydın A., Özmen M., Yaykaşlı M.,. Tükenmişlik Sendromu ve Örgütsel Bağlılık: Su Ürünleri İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16(1), , Telli E., Ünsar A.S., Oğuzhan A., Liderlik Davranış Tarzlarının Çalışanların Örgütsel Tükenmişlik ve İşten Ayrılma Eğilimleri Üzerine Etkisi: Konuyla İlgili Bir Uygulama, Electronic Journal of Vocational Colleges, 2(2), , UIA Agreement Text, (1999). (Erişim Tarihi: ) Ünlü T.,. Mimarları Etkileyen Demotivasyon Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Proses (AHP) ve Analitik Ağ Prosesi (ANP) ile Ağırlıklandırılması, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Endüstri Mühendisliği Anabilimdalı, Yüksek Lisans Tezi, 62s., Ankara, Van de Ven, A., Ferry, D., Measuring and Assessing Organizations, Wiley, NewYork, Vroom, V. H.,. Work and motivation. San Francisco, CA: Jossey-Bass, Weiss, D. J., Dawis, R. V. England, G. W. and Lofquist, L. H., 1967, Manual for the Minnesota Satisfaction Questionnaire. %20Manual%20for%20the%20MN%20Satisfaction%20Questionnaire.pdf (Erişim Tarihi: ) Yip B. ve Rowlinson S.,. Job Burnout among Construction Engineers Working within Consulting and Contracting Organizations, Journal of Management in Engineering, 25(3), , 2009.

164 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 151 YAZINSAL BİR ÜRÜN OLARAK SESLİ KİTAPLARIN OKUMA DERSLERİNDEKİ ETKİLİLİĞİ VE KULLANILABİLİRLİĞİ * THE EFFECTIVENESS AND AVAILABILITY OF AUDIO BOOKS IN READING COURSES AS A LITERARY PRODUCT Harun GÖÇERLER ** Hikmet ASUTAY *** Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Teknolojinin eğitimde kullanımının belirgin derecede artmaya başladığı 60'lı yıllardan itibaren üretime yönelik dilsel becerilerin de yabancı dil derslerindeki konumu belirgin bir şekilde değişime uğramıştır. Dinleme becerilerinin önemi çerçevesinde yapılan saygın araştırmalar ve ardından konuşma becerisinin derslerdeki yeni konumu konusundaki yaklaşımlar söz konusu teknolojik gelişmelere paralel olarak özel bir anlam kazanmıştır. 50'li yılların ortalarından itibaren kasetler, CD'ler, videolar, v.b. derste vazgeçilmez kullanım imkânları ve alıştırma tiplerini beraberinde getirmiştir. Bu yenilikler yabancı dil dersleri alanında da farklı araştırmalara imkân sunmuştur. Bugün yabancı dil eğitimi alanındaki yeni araştırmalara göre dil öğrenme sürecinin kavrayıştan başlayarak, işleme ve üretmeye doğru ilerleyen bir dilsel yetiler bütünü olduğu söylenebilir. Bu tespitten yola çıkarak bu çalışmada "Sesli Kitaplar" araştırma nesnesi olarak ele alınmış ve analitik bir çalışma yapılmıştır. Sesli kitapların araştırma nesnesi olarak seçilmesinin sebebi ise hem yazılı içeriğe sahip olması, hem de bunu destekleyici bir dinleme CD'si ya da ses dosyası kullanımının mümkün olmasıdır. Aynı zamanda bu bileşim ile öğrenciler okuma, dinleme ve konuşma becerilerini eş zamanlı olarak ilerletme ve uygulama gibi yeni bir imkana da sahip olmaktalar. Bu çalışmada incelenen konu, dil derslerinde dinleme kitaplarının kullanım olanakları ve sesli kitaplardaki yazınsal metinlerin duyma-okuma destekli materyal olarak dil dersleri için özellikle sözel becerilerin gelişimi açısından faydalı olup olamayacağı ya da nasıl faydalı olabileceği konusunda fikirler dile getirmektir. Dolayısıyla çalışmanın asıl amacı aynı zamanda yazınsal metin olarak bu tarz kitapların dinleme CD'si desteği ile bir * Ekim 2015 tarihinde Edirne'de ULEAD 2015 Annual Cogress çerçevesinde düzenlenen V. International Conference on Research in Education-ICRE Meeting the Opportunities and Challenges of Educational Research: "Multidisciplinary Approach to Educational Research" adlı konferansta sunulup, bildiri kitabında özeti yayınlanmış bildiridir. ** Namık Kemal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü, hgocerler@nku.edu.tr *** Trakya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Yabancı Diller Eğitimi Bölümü, Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı, hikmetasutay@yahoo.de

165 152 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) paralellik içerisinde okuma ve belki de konuşma dersleri içerisinde yer bulup bulamayacaklarını tartışmaktır. Anahtar Kelimeler: Okuma Dersi, Sesli Kitaplar, Konuşma Becerisi, Yeni Medyalar, Dil Dersi. ABSTRACT: The position of production-oriented linguistic skills in foreign language courses has undergone a change in a remarkable way since 60s when the usage of technology in education increased significantly. The reputable researches conducted in the frame of the importance of listening skills and approaches about the new position of speaking skill in courses have gained a special meaning in parallel with aforementioned technological developments. Cassettes, CDs, videos, etc... have brought about essential usage opportunities and exercise types in courses since mid-50s. These innovations have also provided possibilities for different researches in the field of foreign language courses. Today, according to new researches in the field of foreign language education it can be said that language learning process is the fullest extent of linguistic skills starting from comprehension and moving into processing and production. Based on this evaluation, Audio Books has been handled as the research object and an analytical study has been done in this work. The reason of determining audio books as the research object is that they both have a written content and are suitable for using with supporting listening CDs or sound files. Students have got a new opportunity such as improving and applying their reading, listening and speaking skills simultaneously with this combination at the same time. Of course this subject can be interpreted differently from various perspectives. Yet, the subject matter in this study is the usage possibilities of listening books in language courses and especially subject-focused disputable reading courses because of the aforementioned points above. So, critical questions have been asked about whether literary texts in audio books will be beneficial especially in the aspect of the development of oral skills for language courses as a listening-reading supported material or how they can be beneficial in this study. Therefore, the main target of the study is to discuss whether such kind of books can find a place in reading and maybe in speaking courses in parallel with the support of listening CDs as literary texts at the same time or not. Key Words: Reading Course, Listening Books, Speaking Skill, New Medias, Language Course. GİRİŞ Okuma becerisi, yabancı dil derslerinde sözcük öğrenimi, dil bilgisi, kültür ve ülke bilgisi gibi bilgi edinimi süreçlerinde önemli rolü olan bir etkinliktir. Bu etkinlikte bilgiyi üretmekten çok, alımlamak ve anlamak ön planda görülmektedir. 1 Okuma derslerinde çoğu zaman dilsel üretim 1 Bkz. Swantje Ehlers, "Lesen als Verstehen", Kassel: Langenscheidt, 1992, s. 4.

166 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 153 aşamasının tek başına eksik kaldığı algısı yaygın olsa da, dil öğreniminde alımlama sürecini kapsayan bu beceri, aslında üretimsel beceriler için en temel ve en zengin kaynağa sahip aktivite türü olarak değerlendirilebilir. Bundan dolayı konuya bu çerçeveden yaklaşıldığında öğrenme sürecinin alımlama, işleme (anlama) ve üretme süreçlerini kapsayan bir dilsel beceri olduğu söylenebilir. 2 Özellikle bilgiyi alımlama etkinliği sadece okuma becerisi ile değil, aynı zamanda dinleme becerisinin de geliştirilmesi sayesinde etkin ve etkileşimli olarak yaşanması gereken bir süreçtir. Nitekim İkinci Dünya Savaşı nın sona ermesinin ardından Soğuk Savaş dönemine girilmesi ile birlikte uluslararası alanda farklı diller bilmenin ayrıcalığı kendini göstermeye başlamış, bu da dil öğretiminde farklı yöntemlerin geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Bu yöntemlerden biri de birçok öncülük etmiş, alılmama - işleme süreçlerini baskın olarak kullanan dinle-konuş metodudur. Dilsel yapıların alımlanmasının kasetlere kayıt edilmiş tümceler ve metinler sayesinde gerçekleştirildiği ve dinleme alıştırmalarının sıkça yapıldığı bu öğretim yönteminde amaç, dil öğrenenlere kısa sürede günlük ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte kalıp tümceler ezberletmek ve bunların belli durumlarda kullanımını sağlamaktır. 3 Bu yöntemde, kasetten dinlenen metin aynı zamanda ders kitabından takip edilebildiği için, alımlama sürecinin ön planda olduğu okuma ve dinleme çalışmaları birbirini destekler niteliktedir. Bu sebepten dinle-konuş yöntemi için, bir anlamda dil öğretimine teknoloji desteğinin sağlandığı ilk yöntem denebilir. 4 Günümüzde ise sınıf, derslik veya seminer odaları ortamlarında kullanılan akıllı tahtalar sayesinde internet ve DVD desteği ile kolayca ve farklı şekillerde yapılan dinleme destekli metin okuma aktivitelerinin temeli de bu yönteme dayanmaktadır. Bu tespitten hareketle kökleri 19. yüzyılın sonlarına dayanan teknoloji destekli metin okuma-anlama, yorumlama ve üretme süreçlerinin gelişimine katkı sağlayacak yazın türlerinin özellikle 90'lı yılların ortalarından itibaren yabancı dil derslerindeki okuma aktivitelerinin de çeşitliliği anlamında ses dosyaları ile desteklendiği 2 Bkz. Elena Travkina, "Zur Arbeit mit dem Hörbuch im Phonetik-Unterricht", Zeitschrift für Interkulturellen Fremdsprachenunterricht, 12. Jahrgang, Sayı 2, 2007, s Bkz. Gerhard Neuner ve Hans Hunfeld, "Methoden des fremdsprachlichen Deutschunterrichts", Berlin: Langenscheidt, 1993, s Bkz. Katharina Bachmann, "Integriertes Fertigkeitentraining im DaF-Unterricht durch Einsatz interaktiver Web Anwendungen und Apps.", Yayımlanmamış Yüksek Lisans Bitirme Tezi. Jena: Friedrich- Schiller Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, 2014, s. 27.

167 154 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) görülmektedir. Bunlara örnek olarak dinleme kitapları ya da başka bir deyiş ile sesli kitaplar 5 gösterilebilir. Bu çalışmanın amacı da sesli kitapların genel özelliklerini ortaya koymak ve yabancı dil öğretiminde okuma derslerindeki kullanılabilirliğini ele alıp tartışmaya sunmaktır. Bu amaç ile öncelikle sesli kitapların özellikleri ve klasik basılı kitaplara göre farkları ele alınacak, daha sonra bu tür kitapların derslerdeki kullanım olanakları hakkında görüşler belirtilecektir. Bir sonraki bölümde sesli kitapların, öğrencilerin okuma çalışmalarındaki güdülemeye etkileri tartışılacak ve ardından dil derslerinde sık kullanılan üç adet sesli öykü kitabı yapısal ve kullanım özellikleri bakımından incelenecektir. Çalışmanın beşinci bölümünde sesli kitaplar ile okuma derslerini destekleyici niteliğe sahip olası aktiviteler üzerine düşünceler sunulacaktır. Son bölümde ise öneriler sunulacaktır. Bir Yazın Türü Olarak Sesli Kitaplar ve Özellikleri Ortaya çıkış süreci daha eskilere dayanan, fakat 1954 yılında Goethe'nin Faust I, ardından Schiller'in Kabale und Liebe ve sonrasında Samuel Becketts'in Das letzte Band adlı eserlerinin kasetlere ses kaydı olarak okunup satışa sunulması ile adını geniş kitlelere duyuran sesli kitaplar 6, yıllar içerisinde teknolojinin de gelişmesi ile daha çok yayılmış ve tutulmuştur. Sesli kitaplar günümüzde her ne kadar mp3, mp4 gibi ses dosyası biçimleri sayesinde birçok elektronik alette farklı yazın türlerinden eserleri içeren ses kayıtları ile her an dinlemeye hazır bir şekilde yayın evlerinin çok seçenekli ürünleri olarak kitap evlerinde ve internet ortamında yerini alsa bile, geçmiş yıllarda bu yönteme özellikle çocuk ve gençlik yazını alanında çok daha yaygın olarak başvurulmuştur. Hatta çocuk ve gençlik yazını alanındaki sesli kitaplar hatırı sayılır bir pazar da oluşmuştur. Örneğin, seksenli yıllarda çocuk kitapları yazarı Enid Blyton un neredeyse tüm eserleri işitsel olarak canlandırılmış ve yirmiyi aşkın kaset serisi olarak 5 Bu çalışmaya konu olan Almanca'da "Hörbuch" olarak adlandırılan ses dosyası destekli kitap türünün Almanca-Türkçe / Türkçe-Almanca eğitim bilimleri sözlükleri ve Wahrig, Steuerwald, Langendscheidt, Pons gibi sözlüklerde Türkçe yazın alanına yerleşik bir karşılığı araştırmacılar tarafından tespit edilemediği için bu çalışmada "Hörbuch" sözcüğü yerine daha sonraki çalışmalara ve sözlük yazarlarına da ışık tutması amacı ile Türkçe olarak "Sesli Kitap" terimi önerilmiştir. Sesli kitaplar kavramından, yazınsal metinlerden çeşitli medya araçlarına aktarılan ve seslendirilmiş olarak desteklenip yeniden basılan veya üretilen metinler anlaşılmaktadır. 6 Bkz. Natalie Binczek ve Cornelia Epping-Jäger, "Literatur und Hörbuch", Text + Kritik, Sayı 196, 2012, s. 56.

168 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 155 piyasaya sürülmüştür. 7 Bunun dışında masallar gibi pek çok klasik metin türleri de kaset olarak yayımlanmıştır. Klasik yazın türündeki ürün çeşitliliği açısından sesli kitap şekline kolay ulaşılabilecek başka örnekler vermek gerekirse Türk kökenli Alman yazar Osman Engin'in kendi sesinden okuduğu ve kendisine ait osmanengin.de adlı internet sayfasında yayınladığı öyküleri, gutenberg.de, audiobooks.at ve vorleser.net adlı internet siteleri önerilebilir. İçerisinde klasik yazınsal yapıtların seslendirildiği daha birçok internet sitesi mevcuttur. Sesli kitapların kullanıma sunulmaya başlanması, sadece klasik yazınsal metinlerin elektronik ekranda / ortamda dinlenir hale gelmesine değil, özellikle dil öğretimine yönelik hazırlanmış metinlerin dil derslerinde kullanımı açısından basım-yayım aşamasında da farklı yollar ve yöntemleri beraberinde getirmiştir. 8 Hedef kitlesi özellikle yabancı dil öğrenen öğrenciler olan sesli kitapları yayımlayan internet sayfaları ve yayın evleri de mevcuttur. Örneğin; Langenscheidt, Hueber, Klett, Cideb, Eli v.b. yayın evlerine ait birçok sesli öykü ve serüven öyküleri basılı kitap ve CD eşliğinde kitapçılardaki yerini almıştır. Tüm bu örnekler çerçevesinde; a- Klasik yazılı eserlerin üzerinde değişiklik yapılmadan yapılan seslendirmeler b- Klasik yazılı metinlerin basitleştirilerek ya da kısaltılarak yapılan seslendirmeler c- Özellikle dil öğretimi amacıyla hazırlanmış öykü, serüven türünde kitaplar ile klasik yazınsal metinlerin dil seviyelerine uygun olarak basitleştirilmiş seslendirmeler sıralanabilir. Pop yazın ürünlerinin özellikleri günümüzde hala açık bir şekilde tanımlanamasa da, bu tür ürünlerin toplumdaki yansımalarının hızlı bir şekilde geliştiği, bu sayede sesli kitapların sevilen bir ürün halini aldığı ve popüler kültürün birer aynası olarak kendini gösterdiği de birçok uzman tarafından kabul görmüştür. 9 Özellikle üçüncü kategoriye giren sesli 7 11 Ağustos 1897 doğumlu yazar Enid Blyton'un geçmişte yazmış olduğu birçok eserinin seslendirilmiş versiyonları internet ortamında bulunabilir ve deneme dinlemeleri yapılabilir. Web Sayfası: bkz. ( ). 8 Bkz. Elena Travkina, "Zur Arbeit mit dem Hörbuch im Phonetik-Unterricht", Zeitschrift für Interkulturellen Fremdsprachenunterricht, 12. Jahrgang, Sayı 2, 2007, s Bkz. Daniela Kröhnová, "Popliteratur und Textarbeit im Unterricht Deutsch als Fremdsprache", Yayımlanmamış Yüsek Lisans Tezi. Brünn: Masaryk Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, 2008, s. 9.

169 156 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) kitapların anlaşılır bir akustiğe sahip olduğu ve kısa tümceler ile seslendirildiği için, dil öğrenenler açısından güdüleme işlevini/etkisini beraberinde getirdiği söylenebilir. Kolay okunup anlaşılabilen, çabuk tüketilebilen, iletişim araçları destekli kullanımı olan ve içerik olarak felsefi kaygı taşımayan bu yazın türünü, pop yazının bir ürünü olarak da değerlendirmek mümkündür. 10 Bu bağlamda ele alındığında, sesli kitaplar ile basılı kitaplar arasındaki farklara göz atmakta fayda vardır: Tablo 1: Ses Desteği Olan Kitap ve Ses Desteği Olmayan Kitapların Temel Farkları 11 Basılı kitap Sesli kitap Sadece basılı yayınlardır. Görsel olarak alımlanabilen metinler (kelime hazinesinin gelişimine ve konuşmaya katkısı olabilen). Yazı ön plandadır İki boyutlu yüzeysel ürünlerdir (Kitap sayfası, metin yüzeyi) Yazıya sabitlenmiş metin türleridir. En çok resim ya da çizimler ile desteklenebilirler. Resimler ile renklendirilebilseler de genel olarak durağandırlar. Kelimelerin görsel olarak var olmaları söz konusudur. Basılı ve sesli yayınlardır. Günlük hayatta konuşulan ve dinleyenin analog ya da dijital olarak ulaşabileceği tür seslendirmelerdir. Anlatımdaki tınılara göre metin içeriği hakkında yorum yapma olanağı vardır. Sesler metne akustik bir yapı kazandırır. Somut olarak yazılmış bir aracın/gerecin asıl yansıması sestir. Ya da ses yazısıdır denebilir. Çok boyutludurlar. Yüzeysel bir ses, tını ya da dinleme ortamı yoktur. Dinlenen metin kitaptan da takip edilebilir. Kulağa gelen sesler çok boyutludur. Ortam sesleri de metnin arka planında bulunabilir. Metnin yazılı şekli olsa da dinlemede metninin akışkanlığı ve sürekliliği ön plandadır. Ses ve resim ile renklendirilmiş yapısı ile okuma esnasındaki güdüleme özelliği kendini gösterir. Kelimelerin duyuşsal olarak var olmaları ön plandadır. Metnin okunmasında görselliğe, gerek duyulduğunda başvurulabilir. 10 Bkz. Thomas Ernst, "Popliteratur", Hamburg: Rotbuch Verlag, 2001, ss Bkz. Katja Hachenberg, "Hörbuch": Überlegungen zu Ästhetik und Medialität akustischer Bücher. İçinde: K. Hachenberg, P. Seibert (Hg.): Literatur hören. Stuttgart: Klett, 2004, s. 38.

170 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 157 Uzantıları düz yazı şeklinde ilerler. Grafik kodlara dayalıdırlar. Karmaşık cümle yapısında yer alan kelime sıralamalarının görsel olarak çözümlenmesi gereklidir. Uzantıları düz yazı ve sözel olarak ilerler (iletişim araçları ile canlandırma, arka plandaki sesler v.s. de destekleyici bir nitelik katar) Akustik kodlara dayanır. Bir sözcüğün duyularak tanınması, akustik olarak karmaşık sözcük sıralamalarının tekrar dinleyerek çözümlenmesi de gereklidir. Tablodan da anlaşılacağı gibi, ses destekli kitapların, diğer basılı kitaplarla karşılaştırıldığında, birçok yönden destekleyici bir etkisi vardır. Çünkü sesli kitaplarda sadece durumlar, olay yeri, kişiler ve diğer karakterler betimlenmez, bu betimlemeler ayrıca akustik ayrıntılarla da desteklenerek sunulur. Bu sayede, betimlenen her türlü olgu, okuyucunun zihninde de bir şekilde canlanma fırsatı bulur. 12 Sesli kitapların bu özelliklerinden yabancı dil derslerinde de birçok dilsel becerinin desteklenmesi açısından faydalanmak mümkündür. Pop Yazın Örneği Olarak Sesli Kitaplardan Dil Derslerinde Faydalanılması Sadece 2004 yılı içerisinde gerek ders notları olarak, gerek yazınsal yapıtların seslendirilmiş şekilleri olarak dünyada 560 yayınevinin 13,400 farklı başlıkta sesli kitap üretmiş olması, yıllar içerisinde bireylerin okuma alışkanlıklarında belirgin değişikliklerin meydana geldiğini göstermektedir yılının eylül ayına gelindiğinde ise bu sayı olmuştur 14. Bu değişimler göz önünde tutulursa, çalışmanın birinci kısmında da belirtildiği gibi bir pop yazın türü olarak değerlendirilebilecek olan sesli kitapların öğrencilerde okuma-anlama çalışmaları bağlamında ilgi uyandırabileceği, ayrıca metinlerin sınıf içi ve dışında gerçekleştirilecek olan çalışmalarda da zaman açısından esneklik sağlayacağı ön görülebilir. 15 Elena Travkina'nın 16 da değindiği gibi, sesli kitaplardan öğrencilerin dilsel becerilerinin gelişmesini teşvik etmek amacı ile dinleme etkinliklerinin 12 Bkz. Heide German, "Marktüberblick: Hörspiele, Hörbücher für Kinder", İçinde: kjl&m, forschung.schule.bibliothek, 60. Jahrgang, Sayı 3, 2008, s Bkz. Sandra Rühr, "Geschichte und Materialität des Hörbuchs", İçinde: Häusermann, J., Janz-Peschke, K. ve Rühr, S.: Das Hörbuch. Medium Geschichte Formen. Konstanz: UVK., 2010, s Web Sayfası: bkz. ( ). 15 Bkz. Sabrina Ortmann, "Netz Literatur Projekt: Entwicklung einer neuen Literaturform von 1960 bis heute", Berlin: berlinerzimmer.de., 2001, s Bkz. Elena Travkina, a.g.y., 2007, s. 5

171 158 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) yanı sıra okuma ve konuşma becerilerinin gelişimi amacı ile de faydalanılabilir. Bundan dolayı sesli kitap şeklinde hazırlanmış olan metin türlerinin, duyuşsal alımlama ve anlama becerilerine katkısı açısından karşılıklı konuşmalara dayanan kısa oyunlara uyarlanması son derece önemlidir. Bu tür etkinliklerin iletişimsel dil öğrenme sürecinin üretimi bağlamında başarılı bir öğrenme gerçekleştirebilmek açısından önemli bir yere sahip olabileceği tartışmaya sunabilir. 17 Bu işleyişi sınıf içerisinde adım adım gerçekleştirebilmek için sesli kitaplardan okuma ve konuşma derslerinde koşut ek ya da temel gereçler olarak faydalanılabileceği de düşünülebilir. 18 Ele alınan sesli kitap örnekleri incelendikten sonra bu konuya başka bir yerde ayrıntılı olarak değinilecektir. Sesli Kitapların Okuma Motivasyonuna Etkisi Yayın evlerinin dil öğretimine yönelik ders kitapları üretmeye başladığı yıllardan bu yana hem ulusal hem de uluslararası düzeyde bir pazar ekonomisi oluşmaya başlamıştır. İçinde bulunulan çağın gereksinimlerine göre sürekli değişim ve gelişim içinde olan öğretim metotları, aynı zamanda yeni ders kitaplarının ve ders destek gereçlerinin de üretimini gerekli kılmıştır. Yenilikçi olan her materyal, öğretenler ve öğrenenler tarafından çekici bulunmuş, ders ortamlarına getirdikleri olumlu ve olumsuz yönleri incelenmiştir. Kimi zaman da sadece yeni ve popüler olmaları sayesinde derslerde kullanılmaya başlanmıştır. Süreç nasıl işlerse işlesin, kazanan ilk olarak yayınevleri olmuştur. Fakat her yeni materyalin uyandırdığı heyecan, çekicilik ve popülerlik sayesinde öğrenenler ve öğretenler açısından bakıldığında yeni ürünler derslerde güdülemede birer unsur olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde yabancı dil öğretimi veren birçok kurumda yabancı dil ders kitabı seçimi ve ders kitabının bilimsel analizi, özenli bir planlama yapılmaksızın, yayınevlerinin tanıtımı, okulun tercihi, kitabın fiyatının yanı sıra göze hitap etmesi, meslektaşların ve hizmet içi eğitim semineri verenlerin tavsiyesiyle yapılmaktadır. 19 Bu nedenle ders kitapları, eğitim, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü hıza ve 17 Bkz. Ruth Oberrauch, "Appetit auf Lesen", Bozen: Folio Verlag, 2006, s Bkz. Sonja Valencia Cortes, "Hörbücher im Deutsch-als-Fremdsprache-Unterricht", Yayımlanmamış Yüsek Lisans Tezi. Viyana: Viyana Üniversitesi, 2013, ss Bkz. Gönül Durukafa, "Ders Kitabı Analizi ve Analiz Ölçütleri", Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi II. Ulusal Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu Bildirisi. Çanakkale, 2000, s. 211.

172 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 159 olanaklara karşın, eğitim-öğretim süreçlerindeki merkezi rolünü geçmişte olduğu gibi gelecekte de korumaya devam edecek gibi gözükmektedir. 20 Geçmişi eski olsa da, kullanım amaçları ve yapıları değişime uğramış olan sesli kitapların, öğrenciyi okuma alışkanlıkları açısından motive edici yönleri olduğu göz ardı edilemez. Özellikle yabancı dili hedef dilin konuşulduğu ülkede öğrenme fırsatı olmayan öğrenciler için konuşulanları ya da metinleri gerçek bir dil kullanıcısından dinlemek her zaman mümkün olmayabilir. 21 Fakat metinlerin CD ya da ses dosyası destekli bir şekilde tablet bilgisayar, akıllı telefonlar, Mp3 çalar gibi çeşitli iletişim araç gereçlerinde öğrencilere sunulması, öğrencilere öğrendikleri dili okul dışında da her an dinleme olanağı sağlamış olur. Bu noktada çağımızda elektronik araç ve gereçleri sürekli yanlarında bulundurma alışkanlığı edinmekte olan öğrencilerin de klasik okuma çalışmaları yapmak yerine, okuyacakları metinleri aynı zamanda ceplerinde taşıma imkanına sahip olmaları ve istedikleri zaman dinlemeleri ya da okumaları, onlara büyük bir alternatif sağlamış olacaktır. Böylece derste işlenen bir konuya ilişkin içeriği alımlama ve işleme süreçleri istenen her an tekrar edilebilir. Nitekim Lüneburg Üniversitesi'nden Dr. Steffen Gailberger'in 2011 yılında yapmış olduğu deneysel bir çalışma da, sesli kitaplarla yapılan dinleme / okuma anlama çalışmalarının okumadaki akıcılığı, okuma motivasyonunu ve metni anlamayı teşvik ettiğini göstermiştir. 22 Bu durum da öğrencinin öğrendiği dili, ana dil ortamında okuma ve dinlemeye yakınlaştığının ve dolayısıyla başarısının da arttığının bir göstergesidir Sesli Kitapların Yapısal Özelliklerine Genel Bir Bakış: "Leo&Co. Schöne Ferien" 23, "Haifische in der Spree" 24 ve "Albert Einstein" 25 Farklı bölümlerden meydana geldiği ve kitapların ya da bölümlerin sonunda metin içeriğine ilişkin bir takım sorular yöneltildiği için, sesli 20 Bkz. Erdal Aslan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk Ders Kitapları", Eğitim ve Bilim, Cilt 35, Sayı 158, 2010, s Bkz. Mukadder Seyhan Yücel, Harun Göçerler & Meryem Demir, "Interkulturelles Lernen durch den Whiteboard-Einsatz als Zusatzmaterial", Humanitas Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2015, s Bkz. Steffen Gailberger, "Lesen durch Hören: Leseförderung in der Sek. I mit Hörbüchern und neuen Lesestrategien", Weinheim & Basel: Beltz, 2011, s Theo Scherling ve Elke Burger, "Leo & Co. Schöne Ferien", Berlin & München: Langenscheidt, Roland Dittrich ve Patrick Rosche, " Haifische in der Spree", Berlin: Cornelsen Verlag, Sabine Werner, "Albert Einstein", Genua: Cideb, 2016.

173 160 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) kitaplar sayesinde öğrenciler hem metni okuma-anlama stratejilerini kullanarak kendilerinin analiz etme fırsatı yakalarlar, hem de okudukları - metni, konuşma derslerinde karşılıklı konuşma şeklinde de sunabilirler. Bu yüzden konunun daha iyi anlaşılması ve somutlaştırılması amacıyla çalışmanın bu kısmında yabancı dil öğrenenler için hazırlanmış olan ve okuma derslerinde ele alınabilecek farklı yayınevlerine ait üç adet sesli kitap yapısal özellikleri göz önüne alınarak incelenmiştir. Bunlardan birincisi Cornelsen Yayınevi'ne ait "Leo&Co. Schöne Ferien", ikincisi Hueber Yayınevi'nin "Haifische in der Spree" adlı kitabı ve üçüncüsü ise Cideb Yayınevi tarafından basılan "Albert Einstein" adlı sesli kitaptır. "Leo & Co. Schöne Ferien" Langenscheidt Yayınevi'ne ait bu kitabın kapak sayfasında kitabın Avrupa Ortak Dil Kriterleri Çerçevesi'ndeki dil seviyelerine uygun olarak hazırlandığını gösteren A2 ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla, 2000'li yıllardan sonra yabancı dil öğretimi için hazırlanmış kitapların nitelikleri de göz önüne alınacak olursa "Leo & Co. Schöne Ferien" adlı kitabın dil bilgisel içeriğinin ve sözcük zorluk düzeyinin A2 seviyesinde Almanca bilgisine sahip bir öğrencinin öğrenim sürecinde karşılaştığı sözcüklerden farklı olmaması gerektiği anlaşılabilir. Dinleme desteği olarak sunulmuş olan CD'de bulunan konuşmaların Almanca' yı anadili olarak konuşan kadın ve erkek öğrenciler tarafından olay örgüsü içinde bulunan kahramanların ağzından karşılıklı olarak seslendirilmiş olması ve seslendirme hızının da dil seviyesi A2 düzeyinde olan bir öğrencinin anlamakta zorluk çekmeyeceği bir seste olması, kaçırılan dinleme bölümleri esnasında atlanan kelime ya da cümlelerin daha az tekrar ile daha basit bir şekilde çözümlenmesini sağlayabilir. Aynı zamanda seslendiricilerin birer anadil kullanıcısı olması öğrenciye sürekli orijinal konuşmaları dinleme ve bunlara alışma olanağı sunmaktadır. Burada hem okuduğunu / duyduğunu anlama, hem konuşma becerisi, hem de metin okuma anlama, yazın dersi gibi alanlarda çalışma imkânı sunulmaktadır. Araştırmacının deneyimlerden yola çıkarak bu şekilde çalışılan bir yazarın veya yazınsal bir metnin kolay kolay unutulmayacağı da söylenebilir. Dokuz kısımdan meydana gelen öykünün en başında kitap içerisinde adı geçen tüm karakterler, genel karakteristik özellikleri ve olaylar dizisi içerisinde üstlendikleri roller ile ilgili olarak kısa paragraflar şeklinde tanıtılmıştır. Ayrıca her bir kısmın sonunda, okunan (dinlenen) kısmın dinleme-anlama, okuma-anlama ve kelime çalışmalarına yönelik çeşitli alıştırmalar yer almaktadır. Alıştırmalarda dil bilgisel öğelere yönelik

174 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 161 örnekler vermekten kaçınıldığı görülmektedir. Bunun yanında bazı sayfalarda eğer A2 standartlarının ölçütlerinin dışında bir kelime geçmiş ise, o sayfanın en alt kısmında öğrencinin anlayabileceği farklı Almanca cümleler yardımıyla açıklanmıştır. Bu durum öğrenciyi tekrar tekrar sözlüğe başvurmaktan kurtarmış, dolayısıyla zaman kaybının da önüne geçmiş olur. Böylece öğrenci sözlüğe değil, dinlediği metne yoğunlaşma imkanı bulabilecektir. Kitabın hemen hemen tüm sayfalarında içeriği betimleyen bir takım resimler sunulmuştur. Bu resimler sayesinde dinlenen sahnenin öğrencinin zihninde canlanması da kolaylaşabilir. Kitabın genel yapısal özellikleri arasında tüm kısımlardan sonra tek bir bölüm halinde metinlerde geçen, Almanya'ya özgü yerlerin, kültürel öğelerin ve davranış biçimlerinin de açıklamaları yapılmıştır. Böylece okuyucu ya da dinleyici öğrenmekte olduğu dilin ülkesi hakkında da elindeki metne koşut olarak bilgiler edinebilmekte ve metni içselleştirme şansı yakalayabilmektedir. "Haifische in der Spree" Cornelsen Yayınevi'nin bu kitabında ilk bakışta karakterler çok kısa kelimeler ile tanıtılmış, bu esnada cümle kurmaktan kaçınılmıştır ve öykünün anlatımı bir erkek okuyucu tarafından gerçekleştirilmiştir. 26 " Auf dem Plakat sieht man das Bild von einem Fluss, und aus dem Wasser kommen Haifischflossen. Was malt ihr da?, fragt Elisabeth. Das wird ein Plakat, ein Protest-Plakat gegen die Haie, erklärt Lara Kunstmann, eine von den Jugendlichen. Die wollen alles fressen, unsere freien Plätze und Strände an der Spree, alles wegnehmen! Und was für Haie sind das?, will Elisabeth wissen. " Görüldüğü gibi konuşmalar farklı karakterler arasında geçmektedir. Fakat bu seslendirme şekli bir süre sonra dinleme esnasında diyaloglarda hikayenin kahramanlarının da belirmeye başlamasından sonra farklı karakterlerin konuşma sırası geldiğinde de aynı şekilde devam etmiştir. Dolayısıyla uzun süreli dinlemelerde anlama aşamasında anlatıcının sürekli aynı kişi olmasından ve anlatımın tek düze olmasından dolayı öğrencilerde odaklanma sorunları ortaya çıkmaya başlaması muhtemeldir. 26 Bkz. Roland Dittrich ve Patrick Rosche, a.g.y., s. 8

175 162 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Beşinci sayfada ayrıca öykü içerisinde geçen olaylar arasındaki bağlantıyı koparmamak ve aynı zamanda da olayların geçtiği şehir hakkında öğrenciye genel bir bakış açısı kazandırmak amacıyla olayların geliştiği şehir olan Berlin'in haritasından gerçek bir kesit aktarılmıştır. Ülke bilgisi sunmak amacıyla verilen bu kroki sayesinde, dinleyici olayların gerçekleşme sırasını sadece zaman olarak değil, konum olarak da takip etme fırsatını yakalamaktadır. Bunun yanında yabancı kelimeler yine her bir sayfanın altında Almanca açıklamaları ile sunulmuştur. Bu kitapta da birinci kitapta olduğu gibi hemen hemen her sayfada olayın akışı ile ilgili çizimlere yer verilmiş, böylece kısa cümleler halinde resim betimlemelerine de olanak sağlanmıştır. Bu şekilde hazırlanmış olan sayfa yapısı, hem öğrenciyi sürekli olarak dinlenen metne uyum sağlama telaşından kurtarabilir, hem de dinlemeye bir ara verme imkanı sağlayarak içerik hakkında yorum yapma olanağı sunmuş olur. "Haifische in der Spree" kitabının en sonunda da incelenen birinci kitapta olduğu gibi gerçek resimlerle renklendirilen kısa açıklama cümleleri ile tanıtımlar yapılmış ve böylece ülke bilgisi konularına değinilmiştir. Tanıtımları yapılan bu kavramların, kitabın hangi bölümünde geçtiği belirtilmiştir. Son kısımda ise öykünün her bir kısmına yönelik olarak hazırlanmış farklı tarzlarda kelime ve cümle bilgisi odaklı alıştırmalara yer verilmiştir. Alıştırmalarda dil bilgisel öğelere yönelik örnekler vermekten kaçınılmış olması da "Haifische in der Spree" kitabı ile koşutluk göstermektedir. "Albert Einstein" Cideb Yayınevi'ne ait olan bu sesli kitapta da hikaye aynen birinci kitapta olduğu gibi anadil kullanıcısı olan kadın ve erkek seslendiriciler tarafından okunmuştur: 27 " München Albert ist acht Jahre alt. Er ist schweigsam und schüchtern. Mein Sohn kriegt den Mund nicht auf sagt sein Vater. Ich frage mich oft: ist er nun schüchtern oder hat er einfach nichts zu sagen? Du meinst, unser Sohn ist dumm? fragt die Mutter. Der Vater antwortet nicht. Was er denkt, ist klar. Doch die Mutter ist anderer Meinung. 27 Bkz. Sabine Werner, a.g.y., s. 6.

176 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 163 Da siehst du falsch sagt sie. " Okuma hızı birinci ve ikinci kitaptakinden daha hızlı değildir ve öğrenci tarafından sürekli durdurulup tekrar dinleme ihtiyacı duyulabilecek anlaşılmaz bir akustiğe rastlanmamıştır. Hikayenin bölümleri incelendiğinde ise bu kitabı diğerlerinden ayıran özellik, alıştırma bölümlerinin her bir kısımdan hemen sonra sunulmuş olmasıdır. Alıştırmalar sırasıyla okuma, dilbilgisi, kelime bilgisi ve dinleme başlıkları altında sunulmuş kısa yapılardan oluşmaktadır. Bazı alıştırma bölümlerinde ise öğrenciyi hikayenin içeriği ile uyumlu olarak verilmiş konu hakkında konuşmaya yönelten bölümler yer almaktadır. 28 Ayrıca ünitelerin sonlarında yer alan alıştırmaların hemen ardından öğrencilerden içeriği ile ilgili bir ayrıntı hakkında internetten bilgiler toplayarak alıştırmada belirtilen boşlukları doldurmaları da istenmektedir. Tüm bunların yanında bazı alıştırmalarda bazı soruların yanında o sorunun FIT 2 sınavına hazırlayıcı nitelikte olduğunu işaret eden ifadeler de bulunmaktadır. Kitabın en son bölümünde ise hikayenin tümünü kapsayıcı nitelikte oluşturulmuş bir genel test yer almaktadır. Tüm bu öğeler bu kitabı, incelenen diğer iki kitaptan farklı kılmaktadır. Çünkü sunulan alıştırmalar bir yandan dil becerisine olabildiğince odaklanmaya ve öğrenciyi kendi seviyesine uygun bir sınava da hazırlamayı hedeflerken, diğer yandan öğrencinin konuya ilişkin öğrendiği tüm bilgileri interneti kullanarak bizzat kendinin bulmasına da teşvik etmektedir. Bu durum da oluşturmacı yaklaşımın en temel özelliklerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. 29 İncelenen Sesli Kitaplar İle Yapılabilecek Çalışmalar Üzerine Düşünceler Bu bölümün çalışmada yer almasının en önemli sebebi, sesli kitapların artık sadece telaffuz çalışmalarına ve hızlı okuma alıştırmalarına katkı sağlamak amacıyla kullanılması gerektiğini tekrar etmek değildir. Bilakis bir dinleme-okuma-anlama metni olarak sesli kitaplardan konuşma derslerinde de faydalanılabileceğini tartışmaya açmaktır. Bu yüzden bu bölümde yukarıda ele alınan kitapların yapısal özelliklerinden yola çıkarak bu tür metin okuma ve dinleme temelli kitapların konuşma derslerinde kullanımına yönelik fikirler paylaşılacaktır. 28 Bkz. Sabine Werner, a.g.y., ss Bkz. Erdoğan Tezci ve Aysun Gürol, "Oluşturmacı Öğretim Tasarımı ve Yaratıcılık", The Turkish Online Journal of Educational Technology, Cilt 2, Sayı 1, 2003, s. 51.

177 164 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Ele alınan materyallerde konuşma derslerine entegre edilmeye uygun görünen birkaç nokta göze çarpmaktadır. İlk olarak, incelenen üç kitapta da öykü başlamadan önce, ana karakterler kısa cümleler ya da sinyal kelimeler yardımı ile tanıtılmaktadır. Böylece ilk sayfalardan itibaren öğrenciyi konuşmaya teşvik edecek bir fırsat da sunulmuş olur. Çünkü öğrenci, hakkında kısa bilgiler almış olduğu karakterleri kendi cümleleri ile monologlarla (kendi kendine konuşmalar yaparak) tanıtabilir, karakterlere ilişkin ilk izlenimlerini aktarma imkanı bulabilir ve bu şekilde de hem metne hem de karakterlere yabancı kalmamış olur. Bu tür çalışmalarla belki sınıf için bir ön tartışma ortamı da yaratılmış olur. İkinci olarak, her bir kitabın neredeyse yarısı, anlatılan olayları, mekanları ve karakterleri betimleyici resimler ile renklendirdiğinden bu resimlerden de sözel üretim becerilerini harekete geçirmek amacı ile faydalanılabilir. Söz konusu resimler sınıf içerisinde monolog kurdurularak betimlenebilir ve olayların gelişimi hakkında sözlü olarak fikir alışverişinde bulunarak öğrencinin metne yoğunlaşması sağlanabilir. Aynı zamanda ele alınan resmin metinde anlatılan bölümün hangi kısmı ile ilişkili olduğu konusunda da görüş alışverişinde bulunulabilir. Tüm bunların yanında kitabın kısımları içerisindeki metinler genelde karşılıklı konuşmalardan meydana geldiği ve ara açıklama cümleleri mümkün olduğunca kısa olduğu için, bu konuşmalar uygun metotlar kullanılarak konuşma derslerinde karşılıklı konuşmalara dönüştürülmeye ve sınıf içerisinde canlandırma yapmaya da olanak sağlayabilir. Her üç kitapta da ortak olan bir diğer nokta ise, hikayelerin içerisinde ya da en sonundaki alıştırmalar kısmında olay örgüsü kapsamında adı geçen ülke bilgisi ile ilgili noktalara mutlaka değinilmiş olmasıdır. Sadece bu kısımdan yola çıkarak bile, kitapta verilen bilgiler ışığında konuşma derslerinde öğrencilerden Almanya'yı tanıtıcı bireysel sunumlar yapmaları istenebilir. Böylece öğrencinin sadece konuşma çalışmalarında değil, bireysel ifade becerilerinin gelişimi anlamında da harekete geçirilmesi sağlanmış olur. Bu ve benzeri bir çok farklı alıştırma türünün okuma derslerine koşut bir biçimde yapılandırılma imkanı olan konuşma derslerinde ele alınmasının dil öğrenim sürecindeki bütünsellik açısından da yararlı olacağı araştırmacı tarafından düşünülmektedir. Çünkü bu şekilde öğrenci konuyu sadece tek ders için işlenen bir araç ve gereç olarak değil, genel olarak yabancı dil öğrenim sürecinin bir parçası olarak dil becerilerinin çoğunu kullanması gerektiği bir bütün şeklinde algılayacaktır.

178 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 165 SONUÇ Çalışmanın yukarıdaki bölümlerinde sınıf içerisinde sesli kitaplardan okuma, dinleme ve konuşma derslerine koşut ek ya da temel materyal olarak faydalanılabileceğinden bahsedilmiştir. Yukarıda bahsi geçen okuma, dinleme, konuşma gibi dil becerileri ilk bakışta birbirinden ayrı etkinlikler gibi görünse de söz konusu olan dil öğretimi ya da öğrenimi olduğunda ders adları ayrı olsa bile, dil becerilerini ayrı alanlar olarak sınıflandırmak mantıklı bir yargı olmayacaktır. Nihayetinde Weeg'in 30 de dediği gibi dinleme yetisi konuşma yetisinin gelişiminde önemi yadsınamaz bir yere sahiptir. Özellikle konuşma ve okuma dersleri Türkiye'deki birçok fakültede birinci sınıflarda okutulan farklı ders adları altında verilse de, öğrencilerin konuları daha da içselleştirmeleri ve daha kalıcı bir şekilde edinebilmeleri için bütünleşik bir program oluşturup bu iki derste işlenecek konuların koşut olmasına dikkat etmekte fayda vardır. Uygun araç ve gereçlere sahip dil laboratuvarlarında ise ele alınan bu tür metinler, sabit akıllı tahtalara kaydedilip, farklı derslerde aynı konuyu farklı bakış açılarıyla ele alacak olan öğretim elemanlarına ders materyaline ulaşım ve konu takibi açısından kolaylık sağlanmış olur 31. Bu anlamda sesli kitapların yabancı dil öğrenimine en önemli katkısı, yabancı dilde özgün metinlerin dinlenme ve okunması sayesinde hem kulak dolgunluğu kazandırmak, hem de konuşma, duymaanlama, okuma-anlama gibi ilişkili dil becerilerini geliştirmektir. Sesli kitapların eğitim yöntemi açısından bir başka katkısı da, eylem odaklı ders anlayışı içerisinde dili duyma ve konuşma ağırlıklı kullanmayı teşvik etmeleridir. Dil öğretim yöntemi açısından da bu tür uygulamalı çalışmaların ders verimliliğini arttırması ve dil öğrenimini kalıcı hale getirmesi beklenir. 30 Bkz. Hilde Weeg, "Im Haus der Sprache. Zum Verhältnis von Hören und Sprechen" İçinde: V. Bernius ve P. Kemper, Erlebnis Zuhören. Eine Schlüsselkompetenz wiederentdecken, Göttingen: Vandenhoeck & Ruprecht, 2007, s Bkz. Hikmet Asutay, Harun Göçerler, Meryem Demir, M., v.d. "Adjustment of literary texts into courses through new medias", 10. International Balkan Congress on Education and Science: Education and Globalization (17-19 September), Ohrid: BM-ABA-Strumica, 2015, s. 120; ayrıca bkz. Harun Göçerler, "Effective Use of Smart Board and Smart Phones With Regards to Reading Studies in Foreign Language Courses", 10. International Balkan Congress on Education and Science: Education and Globalization (17-19 September,), Ohrid: BM-ABA-Strumica 2015, s. 181.

179 166 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Böylece derste işlenen bir konuya ilişkin içeriği alımlama ve bilgiyi işleme süreçleri istenen her an tekrar edilebilir, tekrar edildikçe de kalıcılığı sağlanabilir. Dolayısı ile dil öğretiminde temel hedef olan dilsel üretim aşamasına planlı adımlar ile geçilmiş olur. Ayrıca günümüzde sesli kitapların derslerde yer alması, özellikle iletişim çağında büyüyen ve yetişen çocukların ya da öğrencilerin daha yararlı bir okuma alışkanlığını kazandırmaya yönelik güdüleyici bir işlev taşıdığı göz önünde tutulmalıdır. KAYNAKÇA Birincil Kaynaklar Dittrich, Roland ve Rosche, Patrick, "Haifische in der Spree", Berlin: Cornelsen Verlag, Scherling, Theo ve Burger, Elke, "Leo & Co. Schöne Ferien", Berlin & München: Langenscheidt, Werner, Sabine, "Albert Einstein", Genua: Cideb, İkincil Kaynaklar Aslan, Erdal, "Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk Ders Kitapları", Eğitim ve Bilim, Cilt 35, Sayı 158, 2010, ss Asutay, Hikmet / Göçerler, Harun / Demir, Meryem / Atik, Oktay / Öğretmen, Semra ve Eyri, Semra, "Adjustment of literary texts into courses through new medias", 10. International Balkan Congress on Education and Science: Education and Globalization (17-19 September), Ohrid: BM-ABA-Strumica, 2015, s Bachmann, Katharina, "Integriertes Fertigkeitentraining im DaF-Unterricht durch Einsatz interaktiver Web Anwendungen und Apps.", Yayımlanmamış Yüksek Lisans Bitirme Tezi. Jena: Friedrich- Schiller Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, 2014, s. 27. Binczek, Natalie ve Jäger - Epping, Cornelia, "Literatur und Hörbuch", Text + Kritik, Sayı 196, 2012, ss Cortes, Valencia, Sonja, "Hörbücher im Deutsch-als-Fremdsprache- Unterricht", Yayımlanmamış Yüsek Lisans Tezi. Viyana: Viyana Üniversitesi, 2013, ss Durukafa, Gönül, "Ders Kitabı Analizi ve Analiz Ölçütleri", Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi II. Ulusal Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu Bildirisi. Çanakkale, 2000, s Ehlers, Swantje, "Lesen als Verstehen", Kassel: Langenscheidt, Ernst, Thomas, "Popliteratur", Hamburg: Rotbuch Verlag, Gailberger, Steffen, "Lesen durch Hören: Leseförderung in der Sek. I mit Hörbüchern und neuen Lesestrategien", Weinheim & Basel: Beltz, 2011.

180 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 167 German, Heide, "Marktüberblick: Hörspiele, Hörbücher für Kinder", İçinde: kjl&m, forschung.schule.bibliothek, 60. Jahrgang, Sayı 3, 2008, ss Göçerler, Harun, "Effective Use of Smart Board and Smart Phones With Regards to Reading Studies in Foreign Language Courses", 10. International Balkan Congress on Education and Science: Education and Globalization (17-19 September), Ohrid: BM-ABA-Strumica, 2015, s Neuner, Gerhard ve Hunfeld, Hans, "Methoden des fremdsprachlichen Deutschunterrichts", Berlin: Langenscheidt, Hachenberg, Katja, "Hörbuch": Überlegungen zu Ästhetik und Medialität akustischer Bücher. İçinde: K. Hachenberg, P. Seibert (Hg.): Literatur hören. Stuttgart: Klett, 2004, ss Kröhnová, Daniela, "Popliteratur und Textarbeit im Unterricht Deutsch als Fremdsprache", Yayımlanmamış Yüsek Lisans Tezi. Brünn: Masaryk Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, 2008, s. 9. Oberrauch, Ruth, "Appetit auf Lesen", Bozen: Folio Verlag, Ortmann, Sabrina, "Netz Literatur Projekt: Entwicklung einer neuen Literaturform von 1960 bis heute", Berlin: berlinerzimmer.de., Rühr, Sandra, "Geschichte und Materialität des Hörbuchs", İçinde: Häusermann, J., Janz-Peschke, K. ve Rühr, S.: Das Hörbuch. Medium Geschichte Formen. Konstanz: UVK., 2010, ss Tezci, Erdoğan ve Gürol, Aysun, "Oluşturmacı Öğretim Tasarımı ve Yaratıcılık", The Turkish Online Journal of Educational Technology, Cilt 2, Sayı 1, 2003, ss Travkina, Elena, "Zur Arbeit mit dem Hörbuch im Phonetik-Unterricht", Zeitschrift für Interkulturellen Fremdsprachenunterricht, 12. Jahrgang, Sayı 2, 2007, ss Weeg, Hilde, "Im Haus der Sprache. Zum Verhältnis von Hören und Sprechen". İçinde: V. Bernius ve P. Kemper, Erlebnis Zuhören. Eine Schlüsselkompetenz wiederentdecken, Göttingen: Vandenhoeck & Ruprecht, 2007, ss Yücel, Seyhan, Mukadder / Göçerler, Harun ve Demir, Meryem, "Interkulturelles Lernen durch den Whiteboard-Einsatz als Zusatzmaterial", Humanitas Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2015, ss İnternet Kaynağı "Audibooks Magazin", ( ). Blyton, Enid, "Audioteka einfach gute Geschichten" ( ).

181 168 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( )

182 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 169 SOZIALSTRUKTUR UND WAHLVERHALTEN VON TÜRKEN IN DEUTSCHLAND ALMANYA DA TÜRKLERİN SOSYAL YAPISI VE SEÇMEN DAVRANIŞI Mustafa Acar 1 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) Zusammenfassung: Das Wahlverhalten der türkischstämmigen Migranten in Deutschland ist immer ein Diskussionsthema. Wegen des Migrationshintergrunds ist die Wahlentscheidung der eingebürgerten Türken ein komplexer Prozess, weil sie aus einer anderen politischen und sozialen Kultur kommen und ihre Sozialstruktur in Deutschland von dieser Kultur geprägt wird. In diesem Zusammenhang ist die Zielsetzung dieser empirischen Untersuchung, die Wahlentscheidung der türkischstämmigen Wählerschaft nach den wichtigen sozialstrukturellen Indikatoren zu analysieren. Diese Variablen sind das Geschlecht, die Staatsbürgerschaft, das Alter, die berufliche Stellung und der Schulabschluss. Für diese Untersuchung wurde das persönliche (Face-to-Face) Interview als empirische Forschungsmethode ausgewählt. Nach dem empirisch gewonnen Daten zeigt sich, dass die Türkischstämmigen nach den sozialstrukturellen Indikatoren überwiegend die SPD und Grünen bevorzugen. Für diese Parteipräferenz wird keine große Distanz zwischen diesen Merkmalen gezeigt. Schlüsselwörter: Sozialstruktur, Wahlverhalten, soziologische Theorie Öz: Almanya'daki Türk kökenli göçmenlerin seçmen davranışı her zaman bir tartışma konusudur. Oy verme hakkına sahip olan Türklerin siyasi kararları, göçmen kökenli olmalarından dolayı daha karmaşık bir süreçtir, çünkü onlar farklı bir siyasal ve toplumsal kültürden gelmektedirler ve Almanya da bu kültür tarafından şekillenmiş bir sosyal yapı içerisinde yaşamaktadırlar. Bu bağlamda, Türk kökenli seçmenlerin seçim kararlarının sosyal yapısal göstergelere göre analizi, bu ampirik araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Bu göstergeler cinsiyet, vatandaşlık, yaş, mesleki durum ve eğitimdir. Bu çalışma için, yüz yüze anket tekniği ampirik araştırma yöntemi olarak seçilmiştir. Elde edilen ampirik veriler göre, Türk kökenli göçmenlerin belirtilen sosyal yapısalcı göstergeler bağlamında ağırlıklı olarak SPD ve Yeşiller i destekledikleri görülmektedir. Ayrıca, tercih edilen bu partilere olan destek, seçilen göstergelere göre büyük bir fark göstermemektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Yapı, Seçmen Davranışı, Sosyolojik Teori 1 Dr. Phil., Türkiye-AB-Almanya Araştırma Merkezi, a.m. acar@web.de, Hamburg, Almanya.

183 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) EINLEITUNG Wer wählt wen und warum? Diese Frage steht im Zentrum der Wahlforschung. Es handelt sich bei der Beantwortung dieser Frage um die Persönlichkeitsfaktoren und Umweltfaktoren, d.h., die Wahlentscheidung der Wähler wird von den unterschiedlichen Merkmalen beeinflusst. In diesem Zusammenhang werden die Wahlentscheidungen der Wähler sowohl von den langfristigen Determinanten wie der Gesellschaftsstruktur, dem politischen System, der Struktur der Öffentlichkeit, der Medien und der Umwelt der Wähler, als auch von kurzfristig-situativen Faktoren wie den Parteien, Kandidaten und politischen Themen (Schultze, 1991: 11) geprägt. Diese Bestimmungsfaktoren der Wählerentscheidung werden in der Wahlforschung auf die unterschiedlichen Theorien zurückgeführt. Das Wählerverhalten als vielseitiges Phänomen ist noch komplexer, wenn es sich bei den Türkischstämmigen um die Wahlentscheidung handelt. Türken und eingebürgerten Türken sind eine bedeutendste Teilgruppe innerhalb der deutschen Gesellschaft und ihrer sozialen Strukturen. Sie differenzieren sich von Deutschen durch ihren Migrationshintergrund. Zu den Menschen mit Migrationshintergrund (im weiteren Sinn) zählen alle nach 1949 auf das heutige Gebiet der Bundesrepublik Deutschland Zugewanderten, sowie alle in Deutschland geborenen Ausländer und alle in Deutschland als Deutsche Geborenen mit zumindest einem zugewanderten oder als Ausländer in Deutschland geborenen Elternteil (Statistisches Bundesamt, 2010: 6) In diesem Sinne bildet sich die Sozialstruktur der Türken und eingebürgerten Türken in Deutschland durch Migration. Nach Angaben des Außenministeriums leben in Deutschland fast drei Millionen Bürger türkischer Herkunft und etwas mehr als die Hälfte von ihnen hat die deutsche Staatsangehörigkeit (Auswärtiges Amt, 2016). Seit den langen Jahren werden die politischen Partizipationsmöglichkeiten der türkischen Migranten von Wissenschaftlern, Selbstorganisationen und Gewerkschaften diskutiert. Die Möglichkeiten der politischen, sozialen, beruflichen und kulturellen Teilhabe von Migranten sind wichtige Rahmenbedingungen für Integrationsprozesse, weil die Integration als die Möglichkeit zur Teilnahme und Teilhabe am Leben angesehen wird (Kasdanastassi, 2001: 37). Der Unterschied in den Partizipationsmöglichkeiten und -rechten von Deutschen und Nichtdeutschen liegt hauptsächlich in der Ausübung des aktiven und passiven Wahlrechts, von dem Ausländer ausgeschlossen sind, d.h. das Repräsentationsprinzip gilt für sie nicht (Çetinkaya, 2000: 115). Die türkischen Migranten können ihre politischen Rechte nur gewährleisten, wenn sie die deutsche Staatsbürgerschaft erwer-

184 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 171 ben. Die Einbürgerung ist der einzige Weg, um gleichberechtigt an Wahlen und an der politischen Willensbildung teilzuhaben. Ohne deutsche Staatsbürgerschaft ist die Beteiligung am politischen Willensbildungsprozess begrenzt, weil die Migranten nicht zum Wahlvolk gehören und somit in der Regel von der zentralen demokratischen Mitbestimmungsform ausgeschlossen sind. Andererseits haben sie andere politische Beteiligungsmöglichkeiten, die nicht mehr wie das Wahlrecht diskutiert werden. Diese Möglichkeiten sind die Übernahme von Parteiämtern sowie die Gründung von Partner- und Unterorganisationen deutscher Parteien von Mitgliedern mit Migrationshintergrund seit den 1990er Jahren, oder die Arbeit von kommunalen Ausländerbeiräten. In diesem Zusammenhang ist die politische und soziale Partizipation von Türken in Deutschland ein vielseitiges Phänomen, da die Zuwanderer türkischer Herkunft in Deutschland die bedeutendste Minderheitengruppe in Bezug auf politische Forderungen sind (Duyvene de Wit und Koopmanns, 2001: 29). Grundsätzlich steigt ihre Bedeutung als aktive oder passive Mitgestalter deutscher Politik, weil die Zahl der Wählerschaft türkischer Herkunft weiter steigen wird. Dagegen gibt es keine exakten Daten, wie viele Türken wahlberechtigt sind und wie viele von diesen bei den Bundestags- und Landtagswahlen abstimmen, weil in den Wahltagesbefragungen der Forschungsgruppe Wahlen und von Infratest nicht nach einer früheren Staatsangehörigkeit gefragt wird. In der repräsentativen Wahlstatistik des Statistischen Bundesamtes werden nur die Merkmale Alter und Geschlecht sowie die Konfession katholisch, evangelisch und keine/sonstige erfasst. Deshalb beruht die Zahl der türkischen Wählerschaft nur auf die Schätzungen. Für die Bundestagswahl 2013 wird die Zahl der türkischstämmigen Wählerschaft auf geschätzt (Caligiuri, Dürkop und Neuman, 2013). Wegen der gleichen Gründe gibt es auch keine exakten Daten über die Höhe der Wahlbeteiligung von Deutsch-Türken. Besonders seit dem Jahr 2002 sind das Wählerpotenzial von Türkischstämmigen und ihr Wahlverhalten ein Diskussionsthema. Im Jahr 2002 hat die SPD mit Stimmen die Bundestagswahl gewonnen. Es wurde immer spekuliert, dass die Türkischstämmigen an der Bundestagswahl 2002 die Wahlergebnisse entschieden hätten, dass die wahlberechtigten Türken Schröders Secret Weapon 2 sind und dass sie das Wahlergebnis weitreichend verzerrt 3 haben. In diesem Sinne ist das Wahlverhalten 2 The Wall Street Journal Europa, Nr.160 vom , S. A3. 3 Frankfurter Allgemeine Zeitung, Nr. 259 vom , S. 10.

185 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 172 von Deutsch-Türken bei allen Bundestagswahlen eine Frage. In diesem Zusammenhang ist die vorliegende empirische Untersuchung mit der Wahlentscheidung der türkischstämmigen Wählerschaft in Deutschland nach den sozialstrukturellen Merkmalen beschäftigt. Bei der Wichtigkeit der sozialstrukturellen Determinanten für die Wahlentscheidung unterscheiden sich die Türken von den Deutschen, weil die Türken von dem Minderheitenstatus und Migrationshintergrund beeinflusst werden. Im Zentrum der vorliegenden empirischen Untersuchung stehen die Fragen, wie die türkischstämmige Wählerschaft nach den klassischen sozialstrukturellen Merkmalen gewählt hat und welche Unterschiede es zwischen diesen Merkmalen gibt. 2. THEORETISCHER HINTERGRUND Die Theorien des Wählerverhaltens versuchen, die Wählerentscheidungen nach unterschiedlichen Einflussfaktoren zu erklären. In allen Analysen finden sich jedoch Elemente aller Erklärungssätze, manchmal stark im Vordergrund, manchmal eher im Hintergrund (Roth und Wüst, 1998: 125). Der Einfluss der sozialen Unterschiede von Personen auf ihre politische Entscheidung ist eines der wichtigsten Themen der politischen Soziologie. Die verschiedenen Muster der Wahlentscheidung der sozialen Gruppen werden auch als zentrales Schwerpunktthema der Wahlforschung bezeichnet. Im Allgemeinen wird dieser Einfluss der Sozialstruktur auf die Wahlentscheidung über die Durchsuchung statistischer Zusammenhänge zwischen sozialstrukturellen Indikatoren der Wählerschaft empirisch untersucht. Der Zusammenhang zwischen sozialstrukturellen Merkmalen und der Wahlentscheidung ist eine lange Forschungstradition, die auf dem Buch The People s Choice von Paul F. Lazarsfeld, Bernard Berelson und Hazel Gaudet basiert und als die soziologische Theorie oder als Columbia-School benannt worden ist. Sie haben eine Panelbefragung als die Forschungsmethode ausgewählt, um die Veränderungen politischer Einstellungen der Befragten hinsichtlich der Präsidentschaftswahl (1940) zu untersuchen. Mit den Ergebnissen dieser Panelbefragung hat Lazarsfeld gezeigt, dass die Wahlentscheidung der Individuen durch das soziale Umfeld, in dem sie leben und arbeiten, beeinflusst wird. Die gleichen sozialen Erfahrungen bringen nach und nach politisch gemeinsames Verhalten hervor. Nach dem soziologischen Modell von Lazarsfeld werden die Wähler nach sozioökonomischen Merkmalen charakterisiert und unterschieden sich in ideologischer und politischer Einstellung (Lazarsfeld, Berelson, und Gaudet, 1969: 51ff.). Im Allgemeinen wird die soziale Kreis-Theorie

186 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 173 von Georg Himmel als theoretischer Grundgedanke dieser soziologischen Theorie akzeptiert (Roth und Wüst, 1998: 104). Die sozialstrukturellen Zugehörigkeiten wie sozioökonomischer Status, Konfession, Vereinszugehörigkeit, Beruf, Alter, Geschlecht und Wohnort definieren sich als der soziale Kreis des Menschen und beeinflussen das Wahlverhalten von Menschen, die ohne Probleme mit ihrem sozialen Umfeld leben wollen. Die Zugehörigkeit zu einer Gruppe verursacht gleiches politisches Verhalten. Wenn die Homogenität und gegenseitige Einflussnahme in einer Gruppe stark sind, kann man die politische Neigung einer Person eher schätzen. Je fester gefügt die sozialen und/oder kulturellen Milieus, je stärker die Gruppenbindungen, je gleichförmiger folglich auch die durch Meinungsführer vermittelten Informationen sind, desto konstanter ist das Wahlverhalten (Schultze, 1991: 12). Das folgende Zitat zeigt den Ausgangspunkt dieser Theorie: Ein Mensch denkt politisch entsprechend seinem sozialen Sein. Soziale Merkmale bestimmen die politischen Präferenzen (Lazarsfeld, Berelson, und Gaudet, 1969: 51). In diesem Zusammenhang bilden sich die Wahlentscheidungen der Wähler entweder durch die Zugehörigkeit zu bestimmten Gruppen oder Verbänden, die Kommunikation mit Meinungsführern usw. und neigen zu einer bestimmten politischen Einstellung oder stehen im Widerspruch zur Umgebung. Diese Situation bezeichnen Lazarsfeld u.a. als cross-pressures und machten es zum Ziel ihrer Untersuchungen, die Inkonsistenzen und Konflikte zwischen den die Wahlentscheidung beeinflussenden Faktoren, die den Wähler in verschiedene Richtungen drängen, herauszuarbeiten (Bürklin und Klein, 1998: 55). Wenn die Wähler durch inkonsistenteres Wahlverhalten unter cross-pressure stehen, haben sie geringeres politisches Interesse und niedrigere Wahlbeteiligung als der Durchschnitt (Falter, 1992: 5). Ein Beispiel für die politische cross-pressure-situation in Deutschland ist eine streng katholische und gewerkschaftlich organisierte Arbeiterschaft der 60er Jahre. Die Religiosität und Zugehörigkeit zur katholischen Kirche zwingen zur CDU, die Mitgliedschaft in einer Gewerkschaft zwingt zur SPD. Nach der Stärke ihrer Neigung zu einer bestimmten Partei gliedern Lazarsfeld u.a. die Wähler in drei Typen (vgl. Bürklin und Klein, 1998: 55): a) Crystallizers : Diese Wähler sind stabil und homogen, haben die gleichen Neigungen zu einer Partei und Interesse an den politischen Themen. b) Wavers : Diese sind unsicher und schwankend. c) Party-Changers : Diesen Wählertyp nennt man Wechselwähler, sie

187 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 174 leben in einem heterogenen Sozialmilieu. Obwohl diese Theorie von einigen Autoren kritisiert worden ist (Falter et al., 1990; Roth und Wüst, 1998; Schoen, 2005), bleibt Festzuhalten, dass das Wahlverhalten in hohem Maße von der Gruppenzugehörigkeit mitbestimmt wird und parallel dazu viele andere soziodemographische Faktoren weniger wichtig sind (Wüst, 2003a: 124). Gruppenzugehörigkeit ist natürlich in einem anderen Land noch stärker als in Heimatland. 3. EMPIRISCHE UNTERSUCHUNG 3.1. Zielsetzung der Befragung Die Wahlen sind in den Demokratien ein wichtiges und unverzichtbares Element. Die Wähler bestimmen durch die Wahlen über alltägliche politische Probleme und entscheiden, welche Partei und Kandidaten sie vertreten sollen. Diesbezüglich wurde die türkische Wählerschaft kaum untersucht. Die Analyse des Wahlverhaltens erfolgt im Allgemeinen auf zweierlei Art: anhand von Wahlergebnissen und aufgrund von repräsentativen Umfragen (Rudzio, 2000: 202). Die erste Methode macht hier keinen Sinn, weil die Ergebnisse der Bundestagswahlen keine Aussagen darüber machen, wie viele türkischstämmige Wahlberechtigte es gibt und wie viele von diesen Wahlberechtigten zur Wahl gingen. Alle Berechnungen beruhen auf Schätzungen. Deswegen erfordert die Beschaffung von Informationen zum Wählerverhalten der türkischstämmigen Migranten empirische Untersuchungen. Die Zielsetzung dieser repräsentativen Befragung ist, das Wählerverhalten der türkischstämmigen Migranten und Deutschen nach ihrer Sozialstruktur zu untersuchen. Mit dieser Studie werden die Parteipräferenzen nach dem Geschlecht, der Staatsbürgerschaft, dem Alter, dem Beruf und dem Bildungsgrad analysiert Methode Das Ziel einer empirischen Sozialforschung ist die systematische Gewinnung und Auswertung von Wissen über die Gesellschaft. Die Forschungsmethode dient hier dazu, systematische Informationen über Meinungen, Einstellungen oder Verhaltensweisen von Menschen oder Zielgruppen zu gewinnen. Die Befragung ist eine wichtige Forschungsmethode und wird besonders in Sozialwissenschaften am häufigsten angewandt (vgl. Bortz, 1984: 163). Es ist hierbei wichtig, dass die Befragungsmethode zur Forschungsfrage und zum konkreten Untersuchungsgegenstand passen muss, weil sich die Methoden nach spezifischen Eigenschaften der empirischen Untersuchungen unterschiedlich gestalten (Sauer, 2001: 177). Für diese Studie wurde das persönliche (Face-to-Face) Interview als empirische

188 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 175 Forschungsmethode ausgewählt und das Interview wurde durch Paper-andpencil durchgeführt (vgl. Diekmann, 1995; Jansen, 1999; Mayring, 2002; Lamnek, 2005). Das Interview zu Forschungszielen knüpft an die alltägliche Situation des Fragestellens und sich Informieren im Gespräch an (vgl. Diekmann, 2010: 439). In dieser Befragungsmethode haben die Befragten die Möglichkeit, Erklärungen und Informationen über das Thema einzuholen und Nachfragen zu stellen. Der Interviewleitfaden für die Untersuchung der politischen Einstellungen und des politischen Verhaltens lehnt sich in seiner Konstruktion an die Frage und den Fragebogen an Interviewleitfaden Der Fragebogen ist ein Instrument für die Gewinnung der Informationen und impliziert die Fragen. Mit den Antworten dieser Fragen werden die Forschungsfragen geklärt. Der Fragebogen für diese Untersuchung gliedert sich in drei Teile. Der erste Teil ist die Kontaktaufnahme, die sich in zwei Kategorien Stimmt Interview zu und Lehnt Interview ab teilt. Der zweite Teil des Fragebogens enthält den Begrüßungstext, in dem die Institution und der Interviewer bekanntgemacht werden und der dritte Teil impliziert die Erhebungsfragen. Wegen des Gültigkeitskriteriums (Validität) einer Untersuchung und deren Ergebnisse muss die Fragestellung inhaltlich konkrete Fragen enthalten und diese Fragen müssen in einer Reihenfolge formuliert werden. Die Validität ist eines der Hauptkriterien der quantitativen Sozialforschung und wird als das Maß für die inhaltliche Gültigkeit einer empirischen Untersuchung und deren Ergebnisse verstanden (vgl. Flick, 1995: 248ff.). Zentraler Gegenstand des Interviewleitfadens ist das politische Verhalten von Türken und Deutsch-Türken in Hamburg und Umgebung. Bei der Fragestellung wurde der kulturelle Kontext berücksichtigt, weil die Höflichkeitsnormen in anderen Kulturen einen höheren Stellenwert einnehmen, obwohl zumindest in westlichen Kulturen die meisten Menschen eine Norm derart verinnerlicht haben, dass sie versuchen, fremden Personen auf Fragen eine wahre Antwort zu geben (Diekmann, 2010: 441). Gleichzeitig muss man auch auf die gemeinsame Sprache zwischen dem Interviewer und den befragten Menschen aufpassen. Man versteht unter der gemeinsamen Sprache, dass Interviewer und die Befragten Personen die Bedeutung von Fragen und Antworten in gleicher Weise interpretieren (ebd.: 441). Bei der Formulierung von Fragen wurde auf einige Kriterien geachtet. Wegen des sprachlichen Problems von der ersten Generation und den Menschen, die neu nach Deutschland gekommen sind, wurde zunächst der Fragebogen auf Deutsch und auf Türkisch vorbereitet, mit dem Ziel die Fragen noch verständlicher zu machen.

189 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 176 Die Zielgruppe dieser Studie war außerhalb des Alters nicht begrenzt. Diese Befragung wurde mit den Menschen, die über 18 Jahre alt sind, durchgeführt. Im Allgemeinen nimmt man an, dass die Türken in Deutschland geringere Schulbildung haben und der Arbeiteranteil unter der türkischen Bevölkerung hoch ist. Deswegen wurden die Fragen kurz, verständlich, mit einfachen Worten und hinreichend klar formuliert und in einfacher deutschund türkischer Sprache unbürokratisch gestellt. Die Formulierungen wurden möglichst so gewählt, dass sie von allen Befragten auch in gleicher Weise verstanden werden. Die Erhebungsfragen des Fragebogens bilden sich in drei Kategorien. Die erste Kategorie beinhaltet die persönlichen Merkmale der Befragten für die statistischen Angaben (Geschlecht, Alter und Staatsbürgerschaft). Die zweite Kategorie bezieht sich auf die soziodemographischen Merkmale der Befragten (Beruf und Schulabschluss). Die dritte Kategorie impliziert die Fragen, die die gewünschten Informationen dieser Umfrage geben (Parteipräferenzen). Bei diesem Fragebogen gibt es keine Filterfragen Durchführung der Befragung Während des Interviews wurden beide Sprachen verwendet. Die älteren Menschen wollten die Fragen mehrheitlich türkisch beantworten. Dagegen wollten die Jüngeren deutsch sprechen. Nachdem die Fragen formuliert und der Fragebogen konstruiert wurden, sind fünf Probeinterviews durchgeführt worden, um den Leitfaden gegebenenfalls thematisch nachbessern zu können und um die Interviewpraxis zu fühlen. Nach den Test- Interviews wurden die Fragen und der Fragebogen kontrolliert und korrigiert, die auftauchenden Unklarheiten wurden beseitigt und Ergänzungen vorgenommen. Die Interviews wurden in unterschiedlichen Stadtvierteln von Hamburg (Wilhelmsburg, Veddel, Altona, die Umgebung des Hauptbahnhofs, Wandsbek, Harburg und Billstedt), in denen die meisten Türken wohnen, in Kiel und in Lübeck durchgeführt. Im Allgemeinen wollten die Türken, besonders die Frauen, auf der Straße am Interview nicht teilnehmen. Deswegen fand das Interview in den unterschiedlichen Ballungszentren wie türkischen Kaffeehäusern, Moscheen, türkischen Vereinen und Einkaufszentren statt. Nach dem Begrüßungstext wurden die Menschen gefragt, ob sie ein Interview mit machen würden. Wenn keine deutliche Ablehnung erfolgte, wurde kurz (2-3 Minuten) erklärt, wie das Interview ablaufen würde. Danach folgte die Durchführung des Interviews. Die Fragen wurden meistens von Interviewer gestellt und von den befragten Menschen beantwortet. Selten lasen die Befragten die Fragen selber und beantworteten diese auch selbst. Jedes Interview dauerte durchschnittlich 5-8

190 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 177 Minuten. Die Interviews fanden vom bis statt und wurden mit 325 Menschen durchgeführt. Die Daten wurden in einer Datentabelle erfasst, um die Analyse zu erleichtern. 4. ANALYSE DER BEFRAGUNG 4.1. Sozialstruktur Wegen der zeitlichen Restriktion wurde die Sozialstruktur der Befragten nur mit fünf Merkmalen, die für die Analyse der politischen Präferenzen und des Wählerverhaltens der Zielgruppe sehr wichtig sind, erfasst. Dazu gehören das Geschlecht, die Staatsbürgerschaft, das Alter, die berufliche Stellung und der Schulabschluss. Für diese Untersuchung wurden 176 (54,15%) Männer und 149 (45,85%) Frauen befragt. Die Staatsbürgerschaft der Befragten wurde in drei Kategorien erfasst: Deutsch, Türkisch und Beide. Der Anteil von Deutsch-Türken beträgt 56,9% (185 Personen), während der Anteil der türkischstämmigen Befragten 35,4% (115 Personen) beträgt. Die Prozentzahl der Befragten, die sowohl die deutsche als auch die türkische Staatsbürgerschaft haben, beträgt nur 7,7% (25 Personen).Unter den Befragten ist die größte Altersgruppe mit 88 Personen (27,1%) zwischen Jahren. Die Altersgruppe Über 51 ist mit 20,3% (66 Personen) an zweiter Stelle. Der Anteil der Befragten zwischen Jahren beträgt 19,4% (63 Personen). Die Altersgruppe zwischen Jahren ist mit 16,3% (53 Personen) auf dem fünften Rang, während der Anteil der Befragtengruppe zwischen Jahren 16,9% beträgt. Wegen der Sozialstruktur ist der Arbeiteranteil von türkischen Migranten hoch. 33,84% der Befragten (110 Personen) sind als Arbeiter tätig, während der Anteil der Angestellten 21,53% (70 Personen) beträgt. Von den nicht Erwerbstätigen bilden den größten Teil die Arbeitslose (9,23%), gefolgt von den Rentnern (8,61%). Der Teil der Hausfrauen dieser Befragung beträgt 10,76%. Der Anteil der Studenten beträgt 8,92%. Der größte Teil der Befragten (26,46%) haben in der Türkei Hochschulabschluss. Der Anteil der Mittelschulabschlüsse (Ortaokul) in der Türkei und der mittleren Reife in Deutschland beträgt 6,76%. Unter den Befragten haben 14,46% den Hauptschulabschluss und 9,84% den Realschulabschluss. Der Anteil der Abiturienten und Abiturientinnen in den beiden Ländern beträgt 19% (vgl. Tabelle 1).

191 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 178 Tabelle 1: Sozialstrukturelle Merkmale der Befragten in N und (%) Geschlecht N % männlich ,15 weiblich ,85 Staatsbürgerschaft N % Deutsch ,9 Türkisch ,4 Beide 25 7,7 Alter N % , , , ,4 Über ,3 Beruf N % Arbeiter ,84 Angestellter 70 21,53 Selbständig 23 7,07 Arbeitslos 30 9,23 Hausfrau 35 10,76 Student 29 8,92 Rentner 28 8,61 Bildung N % Grundschule 76 23,38 Mittelschule 22 6,76 Gymnasium 62 19,07 Realschule 32 9,84 Hauptschule 47 14,46 Uni 86 26,46 Für diese Studie wurden auch die Türken, die keine deutsche Staatsbürgerschaft und kein Wahlrecht haben, befragt, weil Deutsche türkischer Herkunft von der Sozialstruktur der Türken nicht unabhängig sind. Sie teilen mit der türkischen Bevölkerung, die nicht eingebürgert wurde, eine gemeinsame Sprache, gleiche kulturelle Werte und Traditionen und ähnliche Schwierigkeiten der Migration. Gleichzeitig sind sie Bestandteil der türkischen Familienstruktur, die herkunftsmilieubedingt ist (Şen und Goldberg, 1994: 54). Deswegen werden sie in Wahlentscheidungen gegenseitig beeinflusst. Die Ähnlichkeit der Parteipräferenzen der türkischstämmigen Deutschen und türkischen Staatsbürger bestätigte, dass eingebürgerte Türken unter dem Einfluss der eigenen ethnischen Gruppe gewählt haben.

192 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Wahlentscheidung nach Geschlecht Nach den allgemeinen Ergebnissen liegen die Parteipräferenzen mit 62,7% eindeutig bei der SPD (Sozialdemokratische Partei Deutschlands). Die Grünen folgen an zweiter Stelle mit 18,4%. An dritter Stelle liegt die Linke mit 8,6%. Der Stimmenanteil der CDU (Christlich Demokratische Union/CSU (Christlich-Soziale Union) unter den türkischen Migranten liegt bei 2,1%. 3,7% der Befragten präferieren die FDP (Freie Demokratische Partei). Der Anteil der Nichtwähler beträgt 2,1%. 2,1% der Befragten konnten sich nicht für eine Partei entscheiden. Tabelle 2: Allgemeine Ergebnisse und Wahlentscheidung nach Geschlecht (%) Partei Allgemein Frauen Männer SPD 62,7 61,7 63,6 Die Grünen 18,4 22,8 14,7 CDU/CSU 2,1 2,1 2,3 Die Linke 8,6 6 10,8 FDP 3,7 4 3,4 Piraten Nicht wählen 2,1 2,1 2,2 Unentschlossen 2,1 1,3 2,8 Im Vergleich der Parteipräferenzen nach Geschlecht bevorzugen 63,6% der Männer und 61,7% der Frauen die SPD. Der Wähleranteil der Grünen liegt bei den Männern bei 14,7% und bei den Frauen bei 22,8%. Frauen neigen den Grünen deutlich häufiger zu als Männer. Es gibt 4,8% Unterschied zwischen den weiblichen (6%) und männlichen (10,8%) Wähleranteilen der Linken. Die Werte für die CDU/CSU liegen bei den Frauen bei 2,1% und bei den Männern bei 2,3%. 4% der Frauen und 3,4% der Männer wählen die FDP. In diesem Zusammenhang zeigt das Geschlecht nur wenige Differenzen und spielt keine große Rolle innerhalb der SPD-, Unionsparteien- und FDP-Wählerschaft. Bei dem soziodemografischen Profil der Linke-Wählerschaft fällt auf, dass diese Partei von Männern bevorzugt wird. Dagegen werden die Grünen mehrheitlich von Frauen präferiert (vgl. Tabelle 2).

193 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Wahlentscheidung nach Staatsbürgerschaft Bisherige Untersuchungen haben gezeigt, dass eingebürgerte Türken noch häufiger als türkische Staatsbürger der SPD zuneigen (vgl. Sauer, 2007: 163 und Sauer, 2010: 172). Der Grund dafür ist, dass Eingebürgerte sehr viel besser integriert sind als Nicht-Eingebürgerte (Bundesamt für Migration und Flüchtlinge, 2011: 5). Tabelle 3: Wahlentscheidung nach Staatsbürgerschaft (%) Partei Deutsche Staatsbürger Türkische Staatsbürger SPD 57,3 69,5 72 Die Grünen 20 14,7 24 CDU/CSU 2,1 2,6 - Die Linke 10,3 6,9 4 FDP 4,3 3,37 - Piraten Nicht wählen 2,7 1,7 - Unentschlossen 3,2 0,8 - Doppelte Staatsbürger Nach den Ergebnissen dieser Studie sinken die Parteipräferenzen von eingebürgerten Türken für die SPD und steigen für Bündnis 90/Die Grünen und für die Linke. Die türkischen Staatsbürger (69,5%) und die Doppelstaatsbürger (72%) sympathisieren noch häufiger als die Deutsch- Türken (57,3%) mit der SPD. Der eingebürgerte Wähleranteil von Grünen beträgt 20%, während 14,7% der Türken und 24% der Doppelstaatsbürger die Grünen wählen wollen. Die Linke wird von 10,03% der eingebürgerten Türken, 6,9% der Türken und 4% der Doppelstaatsbürger unterstützt. Der Stimmenanteil der Unionsparteien und der FDP zeigt nach der Staatsbürgerschaft keine großen Unterschiede. Es ist sehr interessant, dass diese Parteien unter den Doppelstaatsbürgern keine Wählerschaft haben (vgl. Tabelle 3) Wahlentscheidung nach Altersgruppe Parteipräferenz nach Altersgruppen ist ein wichtiger Indikator für das Wahlverhalten und für die soziodemografischen Profile der Wählerschaft. Die älteren Menschen haben mehr Interesse an der SPD. 65% der Altersgruppe und 63,6% der Altersgruppe über 51 präferieren

194 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 181 die SPD. 62,5% der SPD-Anhänger sind zwischen Jahren und 61,81% zwischen Jahren. Der Wähleranteil der SPD unter den Jugendlichen ist relativ hoch und liegt bei 60,37. Im Allgemeinen sympathisieren die jungen Befragten und die Frauen mit den Grünen. Der Grünen- Anhängeranteil der unter 30 Jährigen beträgt 40,9%. 24,52% von ihnen sind zwischen Jahre alt und 16,36% zwischen Jahren. In der Altersgruppe ist die Sympathie mit den Grünen am niedrigsten (12,7%). 19,7% der Befragten über 51 Jahren präferieren Bündnis 90/Die Grünen (vgl. Tabelle 4). Tabelle 4: Wahlentscheidung nach Altersgruppe (%) Partei Über 51 SPD 60,37 61,81 62, ,6 Die Grünen 24,52 16,36 19,31 12,7 19,7 CDU/CSU - - 2,27 1,58 6 Die Linke 5,66 3,63 10,22 15,87 6 FDP - 10,9 2,27 4,76 1,5 Piraten Nicht wählen 5,66 1,8 2,27-1,5 Unentschlossen 3,77 5,45 1,13-1,5 Die CDU/CSU hat keine Anhänger im Alter unter 31 Jahre. Bei den Befragten zwischen Jahren liegt der Anhängeranteil der CDU/CSU bei 2,27%, bei den Jährigen bei 1,58% und bei den über 51 Jahre alten bei 6%. 19,51% der Anhänger der Linken sind zwischen Jahre alt. Dagegen liegt der Stimmenanteil der Linken bei den älteren Befragten bei 21,87%. 8,53% der Anhänger der FDP sind zwischen den Altersgruppen und Über 51. Die Präferenz für die FDP liegt bei den Jährigen am höchsten (bei 10,9%) Wahlentscheidung nach der beruflichen Stellung Der Einfluss der Berufsgruppen auf das Wahlverhalten ist eine der wichtigsten Variablen der sozialstrukturellen Erklärungsansätze und wird meistens über die Ermittlung statistischer Zusammenhänge untersucht. Bei den gebürtigen Deutschen werden die Unionsparteien im Allgemeinen von den Selbständigen, Landwirten und Rentnern gewählt, die SPD hingegen wird von Arbeitern, Facharbeitern, Gewerkschaftsmitgliedern und Angestellten auf den unteren oder mittleren Ebenen präferiert (vgl. Czada, 1991: 103; Korte, 2003: 102ff.; Goldberg und Sauer, 2004: 163). Nicht religiöse Selbständige, Beamte und Akademiker wählen häufig die FDP, während die Grünen von den in sozialen Bereich tätigen Angestellten gewählt werden (vgl. Sauer, 2007: 166; Goldberg und Sauer, 2006: 158). Diese Wäh-

195 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 182 lerprofile der Parteien passen nicht zu Profil der türkischen Wählerschaft der Parteien. Wegen des hohen Arbeiteranteils der Türken in Deutschland gibt es eine starke Bindung zwischen der SPD und der türkischstämmigen Arbeiterschaft. Im Allgemeinen gibt es eine starke Bindung zwischen den Sozialdemokraten und den Gewerkschaften. Türken befinden sich aufgrund der beruflichen Stellung in einem SPD-nahen und gewerkschaftlich beeinflussten Umfeld (Wilamowitz-Moellendorff, 2005: 43). Diese Situation verstärkt die Präferenz der türkischstämmigen Arbeiter zur SPD. Die Gewerkschaftsmitgliedschaft ist traditionell unter allen Gastarbeiternationen stark ausgeprägt (Halm und Sauer, 2004: 550). Der gewerkschaftliche Organisationsgrad der türkischen Migranten lag zwischen 2001 und 2006 bei durchschnittlich 17,5% (vgl. Sauer 2007: 254). Tabelle 5: Wahlentscheidung nach Beruf (%) Partei Arbeiter Angestellte Selbständig Arbeitslos Hausfrau Student Rentner SPD 71,8 42,85 56,5 66,6 74,3 51,7 75 Die Grünen 10 32,85 4,34 16, ,6 17,8 CDU/CSU 1,8 1,42 4,34 3,33 2,85-3,57 Die Linke 10 17,14 8,7 3,33-3,44 3,57 FDP 2,7 5,7 17,4 3, Piraten Nicht wählen 0,9-8,7 6,66 2,85 6,9 - Unentschloss en 2, ,34 - In diesem Zusammenhang präferieren die Arbeiter überdurchschnittlich die SPD (71,8%). Andererseits hat die SPD auch unter den anderen Berufsgruppen eine große Unterstützung. Über 70% der Hausfrauen und Rentner, über die Hälfte der Selbständigen (56,5%), der Arbeitslosen (66,6%) und der Studenten (51,7%), 42,85% der Angestellten präferieren die SPD. Die Grünen werden von der Mehrheit der Angestellten (32,85%) und der Studenten (27,6%) gewählt, während der niedrigste Wähleranteil von ihnen unter den Selbständigen (4,34%) liegt. 20% der Hausfrauen, 16,6% der Arbeitslosen, 17,85% der Rentner und 10% der Arbeiter neigen den Grünen zu. Den höchsten Wähleranteil der Linken unter den Berufsgruppen bilden mit 17,14% die Angestellten. Es folgen die Arbeiter mit 10%, und die Selbständige mit 8,7%. Die Parteipräferenzen der Arbeitslosen, Studenten und Rentner für die Linke befinden sich unter 4%. Der

196 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 183 Wähleranteil der CDU/CSU befindet sich zwischen den 1,8 und 4,34 Prozenten. Die FDP hat ihre Wählerschaft nur unter den Berufsgruppen Selbständige (17,4%), Arbeiter (2,7%), Angestellte (5,7%) und Arbeitslose (3,33%). Der unentschlossene Wähleranteil ist bei Studenten (10,34%) und der Nichtwähleranteil ist bei Selbständigen (8,7%) am höchsten (vgl. Tabelle 5) Wahlentscheidung nach Bildung Der Bildungsgrad ist eine wichtige sozialstrukturelle Determinanten für die Wahlanalyse, weil der (Aus-) Bildungsgrad die zentrale Voraussetzung für die Integration im Arbeitsmarkt ist (Sauer, 2007: 54) und die berufliche Stellung im Arbeitsmarkt vom Bildungsgrad abhängt. Aufgrund dieser Wechselwirkung ist die Bindung zu einer Partei eng mit dem Bildungsgrad verbunden. Bei den Befragten mit Mittelschulabschluss ist der Stimmenanteil der SPD mit 77,3% sehr hoch. Auch 68,4% der Befragten mit Grundschulabschluss präferieren die SPD, während 70,2% der Befragten mit Hauptschulabschluss der SPD zuneigen. Unter den Abiturienten sind 66,1% SPD-Anhänger und unter der Bildungsgruppe Realschule 65,6%. Die Befragten, die eine Universität absolviert haben, haben das niedrigste Interesse an der SPD (47,7%) (vgl. Tabelle 6). Tabelle 6: Wahlentscheidung nach Bildungsgrad (%) Partei Grund schule Mittel Schule Gymnasium Realschule Hauptschule Uni SPD 68,4 77,3 66,1 65,6 70,2 47,7 Die 17, ,6 14,9 24,4 Grünen CDU/CS U 5, ,1 2,1 1,1 Die Linke 6,57 9 1,6 3,1 10,6 16,3 FDP - 4,5 4,83 6,25-7 Piraten Nicht 1,3 9 3,22 3,1-2,3 wählen Unentschl ossen 1,3-3,22 3,1 2,1 1,1 Die größte Anhängerschaft von Bündnis 90/Die Grünen bilden mit 24,4% die Menschen mit Universitätsabsolventen. 21% der Abiturienten bevorzugen die Grünen, während der Anteil bei den Befragten mit Grundschulabschluss 17,1% beträgt. 15,6% der Befragten mit Realschulabschluss

197 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 184 und 14,9% mit Hauptschulabschluss wollen die Grünen wählen. Mit sinkendem Bildungsniveau nimmt die Zustimmung der Befragten zur CDU/CSU zu. Unter den CDU/CSU-Anhängern finden sich 5,26% mit Grundschulabschluss. Die CDU hat keine Anhänger unter den Befragten mit Mittelschulabschluss und Abiturienten. Das Interesse der Uni- Absolventen an den Unionsparteien ist mit 1,1% am niedrigste. 3,1% der Befragten mit Realschulabschluss und 2,1% der Befragten mit Hauptschulabschluss präferieren die CDU/CSU. Der höchste Stimmenanteil der Linke liegt mit 16,3% unter den Uni-Absolventen. 10,6% der Befragten mit Hauptschulabschluss, 9% der Befragten mit Mittelschulabschluss und 3,1% der Befragten mit Realschulabschluss unterstützen die Linke. Die FDP hat keine Anhängerschaft unter den Menschen mit Grundschul- und Hauptschulabschluss. Die Liberalen werden mit 7% von den Uni-Absolventen und mit 6,25% von den Menschen mit Realschulabschluss bevorzugt. Der Anteil der Unentschlossenen und Nichtwähler ist bei den Befragten mit Grundschulabschluss (1,3%), bei den Abiturienten (3,22%) und bei den Befragten mit Realschulabschluss (3,1%) identisch. Der Nicht- Wähleranteil ist unter den Befragten mit Mittelschulabschluss am höchsten (9%). 5. ERGEBNIS Die vorliegende Studie untersuchte die Wahlentscheidung der Türkischstämmigen in Deutschland nach den sozialstrukturellen Merkmalen. Nach den Analysen der sozialstrukturellen Merkmale zeigt sich deutlich, dass die Wähler türkischer Herkunft, die unterschiedlichen soziodemografischen und sozialstrukturellen Gruppen angehören, mehrheitlich die SPD wählen. Nach dem allgemeinen Ergebnis dieser Befragung wird die SPD von 62,7% der Türkischstämmigen gewählt, während die Grünen mit 18,4% an zweiter Stelle folgen. An dritter Stelle liegt die Linke mit 8,6%. Die Stimmenanteile der Unionsparteien und FDP befinden sich unter 4%. Die Piraten haben unter den türkischstämmigen Migranten keine Anhängerschaft. Diese allgemeinen Ergebnisse entsprechen den Ergebnissen nach der sozialstrukturellen Operationalisierung. Es fällt hier auf, dass es nur eine Veränderung in der Verteilung des türkischstämmigen Wählerpotenzials zwischen den linken Parteien gibt. Die oben genannten sozialstrukturellen Variablen spielen bei der Wahlentscheidung keine entscheidende Rolle und es gibt keine großen Unterschieden zwischen diesen Merkmalen. Das heißt, dass die Befragten nach dem Geschlecht, der Staatsbürgerschaft, der Altersgruppe, dem Beruf und dem Bildungsgrad in ähnlichem Ausmaß für die Parteien stimmen. Das Wahlverhalten in Deutschland wird in der Regel

198 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 185 koalitionspolitisch gefärbt (Beyme, 1999: 100). Nach den Ergebnissen dieser Befragung liegt die Vermutung nahe, dass die Türkischstämmigen mehrheitlich eine rot-grüne Koalition wählen wollten. In diesem Zusammenhang kann man sagen, dass dieses Wahlverhalten und die Parteipräferenzen der türkischstämmigen Wählerschaft in Deutschland beibehalten wird und dass eine große Veränderung der politischen Präferenzen der Türkischstämmigen zwischen linken und rechten Lagern, besonders zwischen der CDU/CSU und der SPD, in den nächsten Jahren unwahrscheinlich ist. Diese Vermutung basiert auf dem bisherigen Präferenzmuster der Türkischstämmigen. Für die rot-grüne Präferenzen der Deutsch-Türken gibt es verschiedenen Gründen. Der Migrationshintergrund als sozialstrukturelles Merkmal und die damit verbundene ethnische Gruppenzugehörigkeit das Wahlverhalten der Türkischstämmigen in hohem Maße beeinflusst. In diesem Zusammenhang haben die Rolle der Parteien und ihrer Angebote an die Deutschen türkischer Herkunft besondere Prägekraft für ihr Wahlverhalten, weil dieses durch politische Faktoren, vor allem durch die Strategien der Parteien, für ihre Interessenlage bestimmt wird. Nach einem Vergleich der Wahlprogramme (2002, 2005, 2009 und 2013) der Parteien haben SPD, Grüne, und Linkspartei eine offene und positive Haltung gegenüber der Einwanderung (vgl. Acar, 2011 und Wahlprogramme der Parteien, 2013). Andererseits geht es in der deutschen Gesellschaft um eine neue Konfliktlinie durch Migranten, die von den Parteien in die Politik übertragen wird. Diese Konfliktlinie bildet sich zum einen zwischen der Parteipolitik und der ehemaligen Staatsangehörigkeit, zum anderen zwischen den Erfahrungen mit Parteien und deren Gesellschaftskonzeptionen (Wüst, 2003b: 36). In diesem Sinne sind die SPD, die Grünen und die Linke multikulturell und progressiv. Dagegen sind die Unionsparteien monokulturell und sozialkonservativ. Im Zusammenhang mit den Erfahrungen mit Parteien in Bezug auf die eigene Geschichte hat die SPD als eine große Partei hier eine besondere Bedeutung für die türkischen Eingebürgerten, weil die deutliche SPD-Präferenz offensichtlich aus den Anfängen der Migrationsgeschichte rührt und sich auf die Nachfolgegeneration übertragen hat (Goldberg und Sauer, 2003: 166). Dagegen konnten die Unionsparteien als Alternative das Verhaltensmuster der türkischstämmigen Wählerschaft nicht verändern, weil sich zuerst die monokulturelle und sozialkonservative Haltung der Unionsparteien gegenüber der Türken verändern muss, um das Wahlverhalten der türkischstämmigen Wähler zu verändern. Ein anderer wichtiger Indikator für die Wahlentscheidung von Tür-

199 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 186 kischstämmigen sind die politischen Themen und Probleme. Die Problemwahrnehmung von türkischstämmigen Migranten ist wegen des Migrationshintergrunds anders als die Problemwahrnehmung von gebürtigen Deutschen. Es handelt sich bei den politischen Problemen von Türken um die Ausländerfeindlichkeit, Bekämpfung des Rechtsextremismus, Diskriminierung und die EU-Beitrittsfrage der Türkei (vgl. Acar, 2011: 169). Diese besondere Problemwahrnehmung ist zur Erklärung des Wahlverhaltens besonders wichtig. Gleichzeitig hängt die Kandidatenorientierung der türkischen Migranten von diesen Themen und der Parteipolitik ab. Im Zusammenhang mit den politischen Problemen hat die SPD es geschafft, den Eindruck zu erwecken, sie nähme sich der Bedürfnisse der türkischstämmigen Bürger an und trete für diese ein (Wilamowitz-Moellendorff, 2005: 43). Unter der Licht dieser kurzen Analysen zur Bestimmungsfaktoren der Wahlentscheidung von Türkischstämmigen deuten die Ergebnisse dieser Studie darauf hin, dass die sozialstrukturellen Zugehörigkeiten der türkischstämmigen Migranten die SPD-Präferenz nicht verändern. Sie wollten mehrheitlich die SPD als Partei und die rot-grüne Koalition als Regierung wählen. Es gibt keine großen Differenzen zwischen den Stimmenanteilen der analysierten sozial strukturellen Variablen. Die Ergebnisse basieren auf der Untersuchung vor dem Beschluss des Bundestages über das 1915 Armenier-Frage. Obwohl die Türkei und türkische Verbände in Deutschland heftig protestiert haben, wurde 1915 Armenier-Frage am 2. Juni 2016 im Bundestag von allen Parteien als Völkermord eingestuft. Die Reaktion von türkischstämmigen Wählern auf diesen Beschluss der Parteien zeigt sich bei der Bundestagswahl LITERATUR Acar, Mustafa, Das Wahlverhalten der türkischstämmigen Wahlberechtigten in der Bundesrepublik Deutschland. Eine Untersuchung zur Erklärung des politischen Verhaltens von Deutsch-Türken bei den Bundestagswahlen 2002 und 2005, Verlag Dr. Kovac, Hamburg, AUSWÄRTIGES AMT, Beziehungen zu Deutschland, auswaertigesamt.de/de/aussenpolitik/laender/laenderinfos/tuerkei/bilateral_no de.html, ( ). Beyme, Klaus, Das politische System der Bundesrepublik Deutschland. Eine Einführung, Westdeutscher Verlag, Opladen/Wiesbaden, Bortz, Jürgen, Lehrbuch der empirischen Forschung für Sozialwissenschaftler, Springer Verlag, Heidelberg, New York und Tokyo,1984. Bürklin, Wilhelm/Klein, Markus, Wahlen und Wählerverhalten. Eine Ein-

200 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 187 führung, Leske+Budrich, Opladen, BUNDESAMT FÜR MIGRATION UND FLÜCHTLINGE, Ergebnisse der BAMF-Einbürgerungsstudie. Einbürgerungsverhalten von Ausländerinnen und Ausländern in Deutschland sowie Erkenntnisse zu Optionspflichtigen, b15-einbuergerungsverhalten.pdf? blob=publicationfile, ( ). Dürkop, Colin/Caligiuri, Julian/Neuman, Rene, Presseecho: Die Bundestagswahl 2013 in den türkischen Medien, ( ). Czada, Roland, (1991). Sozialstruktur und Stimmabgabe: Parteibindungen im gesellschaftlichen Wandel,. Wahlverhalten, (Red.). H. G. Wehling, Verlag Kohlhammer, Stuttgart, Berlin, Köln, 1991, S Çetinkaya, Handan, (2000). Haberiniz var mı? Eine explorative Studie zu Informationsbeschaffung über politische Prozesse am Beispiel türkischer Migranten in Gelsenkirchen, Einwanderer-Netzwerke und ihre Integrationsqualität in Deutschland und Israel, (Hrsg.) Horst. D. Thränhardt und U. Hunger, LIT Verlag, Hamburg, Münster, Berlin, 2000, S Diekmann, Andreas, Empirische Sozialforschung. Grundlagen, Methoden, Anwendungen, Rowohlt Taschenbuch Verlag, Reinbek bei Hamburg, Duyvene De Wit, Thomas/Koopmanns, Ruud (2001). Die politisch- kulturelle Integration ethnischer Minderheiten in den Niederlanden und Deutschland,. Forschungsjournal NSB, Jg. 14. Heft 1, 2001, S Falter, W. Jürgen/Schumann, Siegried/Winkler, Jürgen, (1990). Erklärungsmodelle von Wählerverhalten, Aus Politik und Zeitgeschichte, B37 und 38, 1990, S Falter, W. Jürgen, (1992). Wahlen Die demokratische Legitimation für die deutsche Einheit mit großen Überraschungen, Die Gestaltung der deutschen Einheit. Geschichte, Politik, Gesellschaft, (Hrsg.) E. Jesse und A. Mitter, Bundeszentrale für politische Bildung, Bonn, S Flick, Uwe, Qualitative Forschung. Theorie, Methoden, Anwendung in Psychologie und Sozialwissenschaften, Rowohlt, Reinbek bei Hamburg, Goldberg, Andreas/Sauer, Martina, Perspektiven der Integration der türkischstämmigen Migranten in Nordrhein-Westfalen. Ergebnisse der vierten Mehrthemenbefragung Im Auftrag des Ministeriums für Arbeit und Soziales, Qualifikation und Technologie des Landes Nordrhein-Westfalen, LIT Verlag, Berlin, Hamburg, Münster, Goldberg, Andreas/Sauer, Martina, Die Lebenssituation von Frauen und Männern türkischer Herkunft. Ergebnisse der sechsten Mehrthemenbefragung, Herausgegeben vom Ministerium für Gesundheit, Soziales, Frauen und Familie des Landes Nordrhein-Westfalen, Düsseldorf,

201 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 188 Goldberg, Andreas/Sauer, Martina, Türkischstämmige Migranten in Nordrhein-Westfalen Stand der Integration Einstellungen und Meinungen Inanspruchnahme von Unterstützung bei der Erziehung. Ergebnisse der siebten Mehrthemenbefragung, Ministerium für Generationen, Frauen, Familie und Integration, Düsseldorf, Halm, Dirk/Sauer, Martina (2004). Das Zusammenleben von Deutschen und Türken Entwicklung einer Parallelgesellschaft?, WSI-Mitteilungen, Monatszeitschrift des Wirtschafts- und Sozialwissenschaftlichen Instituts der Hans- Böckler-Stiftung, Nr. 57, S Jansen, Dorothea, Einführung in die Netzwerkanalyse. Grundlage, Methoden, Anwendungen, Leske+Budrich, Opladen, Kasdanastassi, Evangelia, Politische und soziale Partizipation sowie Partizipationsressourcen im Integrationsprozess, Auswirkungen des Kommunalwahlrechts auf das politische Interesse und die Partizipationsbereitschaft, Politische Beteiligung in der Migration: Einbürgerung, politische Rechte, Interessenvertretung, (Hrsg.) S. Assimenios/S. Stamatis/Y. Shajanian, Avlos Verlag, Bonn 2001, S Korte, Karl. Rudolf, Wahlen in der Bundesrepublik Deutschland,: Bonifatius Druck Buch Verlag, Paderborn, Lamnek, Siegfried, Qualitative Sozialforschung, Beltz, Weinheim, Lazarsfeld, Paul F./Berelson, Bernard/Gaudet, Hazel, Wahlen und Wähler. Soziologie des Wahlverhaltens, Neuwied, Berlin,1969. Mayring, Philipp, Einführung in die qualitative Sozialforschung, Beltz Verlag, Weinheim, Basel, Roth, Dieter/Wüst, Andreas, Parteien und Wähler. Erklärungsmodelle des Wahlverhaltens,. Ungewissheiten der Macht. Parteien, Wähler, Wahlentscheidung, (Hg.) H. Oberreuter, Olzog Verlag, München, 1998, S Rudzio, Wolfgang, Das politische System der Bundesrepublik Deutschland, Leske+Budrich, Opladen, Stuttgart, Sauer, Martina, Die Einbürgerung türkischer Migranten in Deutschland. Befragung zu Einbürgerungsabsichten und dem Für und Wider der Einbürgerung, Migrationsbericht des Zentrums für Türkeistudien, (Hg.). A. Goldberg/D. Andreas/D. Halm, LIT Verlag, Münster, 2001, S Sauer, Martina, Perspektiven des Zusammenlebens: Die Integration türkischstämmiger Migrantinnen und Migranten in NRW. Ergebnisse der achten Mehrthemenbefragung, ( ). Sauer, Martina, Teilhabe und Orientierungen türkeistämmiger Migrantinnen und Migranten in Nordrhein-Westfalen. Ergebnisse der zehnten Mehrthemenbefragung, ( ).

202 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 189 Schoen, Harald, Soziologische Ansätze in der empirischen Wahlforschung, Handbuch Wahlforschung, (Hrsg.) J. W. Falter/ H. Schoen, VS Verlag für Sozialwissenschaften, Wiesbaden, 2005, S Schultze, R. Olaf, Wählerverhalten und Parteiensystem. Erklärungsansätze und Entwicklungsperspektiven, Wahlverhalten, (Red.) H. G. Wehling, Kohlhammer, Stuttgart, Berlin, Köln, 1991, S STATISTISCHES BUNDESAMT, Bevölkerung und Erwerbstätigkeit, Bevölkerung mit Migrationshintergrund, Fachserie 1, Reihe 2.2, Wiesbaden, egration/migrationshintergrund pdf? blob=publicationfile, ( ). Şen, Faruk/Goldberg, Andreas, Türken in Deutschland. Leben zwischen zwei Kulturen, Verlag C.H. Beck, München, Wahlprogramme 2013, Wahlprogramme und Parteien, ( ). Wilamowitz-Moellendorff, Ulrich, Die Rolle der türkischen Minderheit in Deutschland. Schriften zur Europäischen Integration: Europa und die Türkei: Privilegierte Partnerschaft statt EU-Mitgliedschaft, cducsu.eu/images/stories/docs/tuerkei_ pdf, ( ). Wüst, Andreas, Eingebürgerte als Wähler. Erkenntnisse aus der Bundesrepublik Deutschland, Wiener Hefte, Heft , 1. Jahrgang, S Wüst, Andreas, Das Wahlverhalten eingebürgerter Personen in Deutschland, Aus Politik und Zeitgeschichte, B 52/2003, S

203 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 190

204 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 191 ÜLKE İNCELEMESİ: SLOVENYA COUNTRY PROFILING: SLOVENIA Emre KALAY Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) Öz: Türkiye ile Slovenya arasında büyük bir dostluk ve işbirliği bulunmadığı gibi doğrudan bir düşmanlık da söz konusu değildir. Ekonomik ilişkilerde de bir yoğunluk yoktur. Dolayısıyla Slovenya Türkiye de büyük bir ilgi alanı oluşturmamaktadır ve Slovenya ile ilgili Türkçe çalışmalar da sınırlıdır. Bu çalışma da söz konusu boşluğu doldurmada az da olsa bir katkı amacındadır. İnceleme yapılırken ülkenin idari ve beşeri yapısı, ülkedeki siyasi partiler, ülkedeki azınlıklar ve azınlık hakları, ekonomik yapı, ekonomik göstergeler, ülkedeki yerli ve yabancı sermaye ile güvenlik politikalarına bakılacaktır. Böylece okuyucunun zihninde genel bir Slovenya ülke profili çizilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimler: Slovenya, Ekonomi, Azınlıklar, Siyasi Hayat Abstract: There is no great friendship or cooperation between Turkey and Slovenia as well as a direct animosity. Economic relations are not intense etiher. Therefore Slovenia does not make a field of interest for Turkey and studies in Turkish are limited. This study aims to more or less contribute to the mentioned gap. While examining, Slovenia s administrive ve social structure, political parties of the country, minorities and minority rights, economic structure, economic indicators, national and foreign capital in the country and the security policies are going to be engaged closer so that a broad country profile could be created in the minds of readers. Key Words: Slovenia, Economy, Minorities, Political Life TAKDİM 25 Haziran 1991 de Yugoslavya dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Slovenya, kısa zamanda Avrupa bütünleşmesinin bir parçası olmuş ve Avrupa Birliği üyeliği öncesi ve sonrasında önemli siyasi ve ekonomik başarılara imza atmıştır. Slovenya, 2004 Mart ında Dünya Bankası ndan borç alan ülke konumundan borç veren ülke konuma gelmiş, AB ye üyeliğinden yalnızca 3 yıl sonra Euro yu para birimi olarak benimsemiş, komşusu Hırvatistan ile sorunlarını büyük ölçüde çözmüş, Ulusal Doktora öğrencisi, Araştırma Görevlisi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, e- posta: ekalay@hotmail.com

205 192 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi ve Bölgesel veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı gibi pek çok önemli uluslararası anlaşma ve belgeyi imzalayarak demokratikleşme yönünde büyük adımlar atmıştır. Slovenya, 2 milyonun biraz üzerindeki küçük ve homojen nüfusu ve yaklaşık 20 bin kilometre karelik yüz ölçümü ile küçük bir Orta Avrupa ülkesidir. 1 Ülkenin sağlam altyapısı, eğitimli işgücü ve Balkanlar ile Avrupa arasında geçiş güzergâhı olması gibi temel nedenler ülkenin refah seviyesini yukarılara taşımaktadır. Ülkede siyasi istikrarsızlığın da fazla olmamasıyla Slovenya dünyanın en yaşanabilir ülkeleri listesinde üst sıralarda kendine yer bulabilmiştir. Slovenya insani gelişim endeksi göre ülke 184 ülke arasında 21. sırada yer almaktadır. 2 Türkiye ile Slovenya ilişkileri sınırlı bir seyir izlemiştir. Türkiye ile Slovenya arasında büyük bir dostluk ve işbirliği bulunmadığı gibi doğrudan bir düşmanlık da söz konusu değildir. Ekonomik ilişkilerde de bir yoğunluk yoktur yılında Türkiye ile Slovenya arasındaki toplam ticaret hacmi 970,55 milyon ABD Doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Genel olarak bakıldığında Slovenya, Türkiye için büyük bir cazibe alanı görümünde değildir. Dolayısıyla Slovenya ile ilgili çalışmalar da sınırlıdır. Çalışma hazırlanırken yaşanan en büyük sıkıntıyı da Slovenya ile ilgili Türkçe kaynakların azlığı oluşturmuştur. Yine de, bu çalışma ile, Slovenya nın siyasi, idari, beşeri, ekonomik yapısına göz atılacak olup, ülke hakkında genel bir fikir vermeye çalışılacaktır. 1.İdari Ve Beşeri Yapı Bu bölümde; öncelikle Slovenya nın idari yapısı, parlamentosu, parlamento seçimleri ve siyasi partilere bakılacak; ardından ülkenin nüfus yapısı, ülkedeki azınlıklar ve azınlık hakları hakkında bilgi vermeye çalışılacaktır. 1.1.İdari Yapı: Slovenya Cumhuriyeti bir parlamenter cumhuriyettir ve ülke kuvvetler ayrılığı ilkesine göre idare edilir. Devlet başkanı, halk tarafından genel oy ile 5 yıllığına seçilir. Devlet başkanı, Ulusal Meclis seçimlerinin ardından, çoğunluğu elde etmiş olan partinin ya da koalisyonun en çok oy alan partisinin başkanını hükümet başkanlığı/başbakanlık için aday olarak belirler ve belirlenen aday Ulusal Meclis tarafından seçilir. Başbakan da belirlediği Bakanlar Kurulunu Ulusal Meclis e aday olarak gösterir ve Ulusal Meclis

206 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 193 böylece Bakanlar Kurulunu da seçer. Devlet başkanlığı görevini den beri Borut Pahor üstlenmiştir. Başbakanlık görevini ise Miro Cerar ın Partisi başkanı Miro Cerar üstlenmiştir. Slovenya Parlamentosu iki meclisli bir yapıdan oluşur. Bir yanda Ulusal Meclis, diğer yanda Ulusal Konsey. 3 Ulusal Meclis 90 vekilden oluşur. Bunların içinde bir İtalyan, bir de Macar toplumu temsilcisi bulunur. Vekiller, doğrudan, genel, eşit ve gizli oyla 4 yıllığına seçilirler. Meclis orantısal temsil sistemine göre oluşturulur ve genel seçimlerde 4% lük seçim barajı uygulanır. Slovenya da seçme ve seçilme yaşı 18 dir. Ulusal Meclis in yasama, oylama ve denetleme görevleri bulunur. Anayasa değişiklikleri, kanun, ulusal program, çözüm önerileri çıkarır, kabul eder. Aynı zamanda iç tüzüklerini yapar, devlet bütçesini ve anlaşmaları onaylar ve referanduma karar verir. Ulusal Meclis in denetleme görevine örnek olarak meclis soruşturmaları, hükümet ya da bakanlar hakkında güvensizlik oyu, devlet başkanı, başbakan ve bakanlara yönelik Anayasa Mahkemesi ndeki anayasal işlemler gösterilebilir. Ulusal Konsey 40 üyeden oluşur ve 5 yıllığına görev yapar. Konsey üyeleri dolaylı olarak bir seçmen kurulu tarafından seçilir. Slovenya Anayasası nın 96. maddesine göre sosyal, ekonomik, mesleki ve yerel çıkarların temsil organıdır. Konsey 4 işçi, 4 işveren, 4 çiftçi, esnaf ve tüccar ile bağımsız meslek grupları, 6 ticari olmayan alan, 22 yerel çıkar grubu anayasanın 96. maddesinde geçen terim local interest - temsilcisinden oluşur. Oldukça kısıtlı yasama yetkileri; Meclise yasa teklifleri sunmak, Meclisin yetki alanına giren tüm konularda görüş bildirmek, Meclisin, yayınlanmasından önce, bir kanun hakkında tekrar karar vermesini istemek, kamu yararı maddede geçen terim anayasada geçen public importance - söz konusu olan durumlarda soruşturma talep etmektir. Yasama ilgili bir diğer düzenleme Anayasanın 88. maddesinde yapılmıştır. Bu maddeye göre: Hükümet ya da herhangi bir vekil tarafından yasa teklif edilebilir. En az beş bin seçmen tarafından da yasa teklifi verilebilir. Ülkede yapılan son iki genel seçimin sonuçları şu şekilde olmuştur: 3 Slovenya Parlamentosu hakkındaki bilgiler genel olarak adresinden alınmıştır.

207 194 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 2011 Seçimleri: 4 Aday Listeleri Toplam Oy Toplam Oy Oranı Adaylar Seçilenler Pozitif Slovenya , Slovenya Demokratik , Partisi Sosyal Demokratlar , Gregor Virant'ın Yurttaş , Listesi Slovenya Emeklilerin , Demokratik Partisi Sloven Halk Partisi , Yeni Slovenya Hristiyan , Halk Partisi İtalyan toplumu temsilcisi Macar toplumu temsilcisi Seçimleri: 5 Aday Listeleri Toplam Oy Toplam Oy Oranı Adaylar Seçilenler Miro Cerar ın Partisi ,49-36 Slovenya Demokratik ,71-21 Partisi Slovenya Emeklilerin 88, Demokratik Partisi Sosyal Demokratlar 52, Birleşik Sol 52, Yeni Slovenya Hristiyan 48, Demokratlar Alenka Bratušek İttifakı 38, İtalyan toplumu temsilcisi 1 Macar toplumu temsilcisi 1 4 Tablo adresinden alınmış ve Türkçeleştirilmiştir seçim sonuçları den alınmıştır.

208 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 195 Slovenya'da tek kademeli yerel yönetim sistemi mevcuttur. Merkezi Hükümetçe doğrudan vali tayini söz konusu olmayıp; tüm mahalli hizmetler ve mülki idare, yetkileri yerel konularla sınırlandırılmış belediye başkanları tarafından yürütülmektedir. Yerel yönetim yasasına göre en az nüfuslu bir bölgede belediye ve en az nüfuslu bir bölgede büyükşehir belediyesi kurulabilir. Slovenya da 210 adet belediye bulunmaktadır. Belediyeler belediye başkanı, belediye meclisi ve denetleme komitesinden oluşur. Belediyeler, belediye varlıklarını idare eder, ekonomik kalkınma için olanaklar sağlar, bölgesel kalkınmayı planlar, hane inşası için koşullar yaratır, yerel kamu hizmetlerini yürütür, ilkokul ve anaokulları kurar, yol yapım ve onarım çalışmalarını yürütür Siyasal Partiler: 2011 ve 2014 seçimleri sonuçlarına göre Slovenya Parlamentosu nda temsil şansı yakalamış siyasi partilere kısaca bakmak gerekirse: Miro Cerar ın Partisi Miro Cerar ın Partisi merkez ya da merkez-sol parti olarak tanımlanmaktadır. 7 Mart 2015 te Parti nin adı Modern Merkez Parti olarak değiştirilmiştir. Miro Cerar asıl olarak bir avukattır. Ljubljana Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde profesörü olarak çalışırken aynı zamanda Sloven Parlamentosuna da hukuk danışmanlığı yapmaktaydı. Daha önce hiçbir siyasi partiye üye olmamasına rağmen Mayıs 2014 te Alenka Bratušek in istifası üzerine siyasete gireceğini açıklamış ve kurduğu parti ile partinin kurulmasından sonraki 6 hafta içinde yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkma başarısını göstermiştir. Miro Cerar ın Partisi, Sosyal Demokratlar ve Slovenya Emeklilerin Demokratik Partisi ile koalisyon kurarak 12. Hükümeti oluşturmuş ve Miro Cerar 18 Eylül 2014 ten beri Slovenya Başbakanlığı nı üstlenmiştir. Slovenya Demokratik Partisi 7 (Slovenska demokratska stranka- SDS) SDS, kendisini eski DEMOS koalisyonun iki güçlü partisi olan Slovenya nın Sosyal-Demokratik Birliği (kuruluşu Şubat 1989) ve Sloven Demokratik Birliğin (kuruluşu Ocak 1989) devamı olarak görmektedir. DEMOS koalisyonu 1990 seçimlerinde komünist rejimin yenilgiye SDS hakkındaki bilgiler genel olarak adresinden özetlenmiştir.

209 196 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) uğratılmasından sonra Slovenya nın demokratikleşmesine çalışmış ve Slovenya nın bağımsızlığı ve uluslararası tanınmasında öncü rol almıştır. Her iki parti de kuruluşlarından itibaren demokrasi, piyasa ekonomisi, bireysel özgürlükler, temel hak ve özgürlükler ile azınlık haklarına saygı ve Slovenya nın Avrupa ve Atlantik entegrasyonlara katılımını savunmuş ve her türlü totaliterliğe karşı olmuştur. SDS, Avrupa yanlısı klasik bir merkez sağ parti görünümündedir. Partinin genel başkanlığını Janez Janša yürütmektedir. Janez Janša bir yolsuzluk davasından 2013 yılında 2 yıl hapse mahkûm olmuş ve cezaevine gönderilmiş fakat 23 Nisan 2015 te Slovenya Anayasa Mahkemesi nin hapis cezası kararını bozması üzerine serbest kalmıştır. Pozitif Slovenya (Pozitivna Slovenija) Pozitif Slovenya nın siyasi yelpazedeki yeri merkez sol olarak tanımlanmaktadır. Parti, tarihinde, şu an, ülkenin başkenti Ljubljana nın belediye başkanı Zoran Janković tarafından, Zoran Janković in Listesi Pozitif Slovenya adıyla kurulmuştur. Parti, kuruluşundan birkaç hafta sonra yapılan tarihli genel seçimlerde büyük başarı elde ederek toplamda 28,51% lik oy oranı en çok oyu almış ve 90 sandalyelik Meclis te 28 sandalye kazanmıştır. Ne var ki, partinin kurucusu ve genel başkanı Zoran Janković koalisyon çalışmalarından bir sonuç elde edememiş ve başbakanlığı Janez Janša ya kaptırmıştır. Yeni hükümet Pozitif Slovenya yı dışarıda bırakarak bir merkez sağ koalisyonu olarak kurulmuştur. Zoran Janković perakende satış zinciri Mercator un başkanı olarak üne kavuşmuştur dan 2011 e kadar Ljubljana belediye başkanlığı görevini üstlenmiş; 2011 genel seçimlerinde milletvekili seçilmesi ardından görevini bırakmıştır fakat seçimlerde en çok oyu almasına rağmen başbakanlığı alamayınca bu görevini de bırakmış ve 2012 de tekrar Ljubljana belediye başkanlığına seçilmiştir. Zoran Janković, 2013 yılında, hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle parti genel başkanlığından uzaklaştırılmış ve aynı soruşturma kapsamında başbakan Janez Janša hakkında da yolsuzluk yönünde rapor verilmesinin ardından Pozitif Slovenya öncülüğündeki girişimle hükümet düşürülmüştür. Hükümetin düşürülmesinin ardından yeni hükümeti kurma görevi Pozitif Slovenya genel başkanı Alenka Bratušek e verilmiş ve böylece Alenka Bratušek ülkenin ilk kadın başbakanı olmuştur. Alenka Bratušek parti başkanlığını tekrar Zoran Janković e kaybetmesinden sonra başbakanlık görevinden istifa etmiş ve ülkede erken seçimin önünü açmıştır.

210 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 197 Sloven Halk Partisi (Slovenska ljudska stranka - SLS) SLS bir merkez sağ parti olarak tanımlanmaktadır. Bugünkü SLS kendisini tarihi SLS nin selefi olarak görmektedir. SLS 2. Dünya Savaşı ndan sonra Slovenya da kurulan ilk siyasi parti olmuştur. SLS piyasa ekonomisi, özel mülkiyet, serbest teşebbüs ve kişisel özgürlükleri savunmaktadır. SLS kendisini halkın partisi olarak görmekte, çiftçinin, kırsal kesimin ve işçinin yanında olduğunu belirtmekte ve sosyal düzenin istikrarı ve gelenekler üzerinden modern muhafazakârlığı savunmaktadır. 8 Partinin genel başkanlığını Franc Bogovič üstlenmiştir. Yeni Slovenya Hristiyan Halk Partisi (Nova Slovenija - Krščanska ljudska stranka - NSi) Yeni Slovenya tarihinde, yeni seçim sistemi üzerinde yaşanan tartışmalar sonucu Sloven Halk Partisi (SLS) den ayrılan bir grup ile Sloven Hristiyan Demokratları (SKD) nin birleşmesi sonucu kurulmuştur. NSi de bir merkez sağ partidir tarihinde kurulan 10. Hükümette koalisyon ortağı olarak yer almış ve iki bakanlık üstlenmiştir. Partinin genel başkanlığını Ljudmila Novak yürütmektedir. Slovenya Emeklilerin Demokratik Partisi (Demokratična stranka upokojencev Slovenije - DeSUS) Parti, 1990 yılında Emeklilerin İttifakı adıyla kurulmuştur. Bugünkü adını 1991 yılında almıştır. Adından da anlaşılacağı üzere asıl olarak emeklilerin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla oluşturulmuş bir gruptur. Bunların yanında bir siyasi parti olarak siyasi, ekonomik, sosyal birçok amacı da vardır. Parti, iç siyasete ilişkin olarak çok merkezli kalkınma ve dış siyasete ilişkin olarak Slovenya nın Avrupa Birliği ne ve diğer uluslararası örgütlere katılımını desteklemiştir. Partinin genel başkanı Karl Erjavec tir. Gregor Virant'ın Yurttaş Listesi (Državljanska lista Gregorja Viranta) Gregor Virant, Alenka Bratušek in kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan yardımcısı ve İçişleri Bakanı olarak görev yapmaktaydı. Daha önce de İçişleri genel sekreterliği, Kamu Yönetimi Bakanlığı ve Ulusal Meclis başkanlığı yapmış tecrübeli bir devlet memuru ve siyasetçidir de kurulmuş ve birkaç hafta sonra girdiği 2011 seçimlerinde toplam oyların 8.4% ünü ve Parlamento da 8 sandalye elde ederek büyük bir başarı göstermiştir. Parti, 2012 Nisanı na kadar Gregor 8

211 198 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Virant'ın Yurttaş Listesi olarak anılmaktaydı fakat bu tarihten sonra sadece Yurttaş Listesi olarak anılmaktadır. Yurttaş Listesi liberal bir ekonomiyi savunmaktadır. Radikal özelleştirmeler, düşük vergiler ve daha az müdahaleci bir devlet yanlısıdır. Genel başkanlık görevini Gregor Virant devam ettirmektedir. Sosyal Demokratlar (Socıalnı Demokratı-SD) Partinin kökleri 1989 a, Slovenya Komünistleri Birliği ne kadar gitmektedir ten 2005 e kadar partinin adı Sosyal Demokratların Birleşik Listesi olarak kalmıştır te partinin ismi Sosyal Demokratlar olarak değiştirilmiştir. Çalışma tarihi itibari ile halen Slovenya Cumhurbaşkanlığı görevini yürütmekte olan Borut Pahor 1997 den 2012 ye kadar partinin başkanlığını yapmıştır. Sosyal Demokratlar bir merkez-sol parti olarak tanımlanmaktadır. Sosyal Demokratlar herkesin onurlu bir yaşam sürmesi ve kendini geliştirmesi, herkes için güvenlik ve fırsat eşitliği, herkesin dilediği gibi bir yaşam sürmesi, girişimcilik ve rekabet, doğal kaynakların dikkatli kullanımı ve sürdürülebilir sağlıklı bir çevre için mücadele etmekte olduklarını belirtmektedir Nüfus Yapısı, Azınlıklar ve Azınlık Hakları Slovenya Cumhuriyeti, bağımsızlığını kazandıktan sonra eski Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti vatandaşlarının yeni kurulmuş olan devletin vatandaşları olarak sayılacağını beyan etmiş ve böylece Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti vatandaşları otomatikman yeni devletin vatandaşlığını kazanmışlardır. Bunlardan başka, 1991 yılında çıkarılan Vatandaşlık Yasası ile bağımsızlıktan önce kalıcı olarak Slovenya da ikamet etmekte olan, Yugoslavya yı oluşturan ülkelerin etnik topluluklarına, kanunun yayınlanmasından itibaren 6 ay içerisinde başvurmak koşulu ile vatandaşlık hakkı tanımıştır. Çeşitli sebeplerle belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmayan ve bulunamayan yaklaşık kişi 1992 Şubatında silinmiştir. Bundan sonra birkaç defa bu durumu düzeltmek için yasal düzenlenmeler yapılmaya çalışılmışsa da çabalar başarılı olamamıştır. Son olarak konu 2004 yılında referanduma götürülmüş fakat referandumda büyük çoğunluk hayır oyu kullanmıştır. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2010 yılında Kurıc ve diğerleri vs. Slovenya davasında silinmişler lehine karar almıştır fakat davada henüz nihai karar verilmemiştir. 9

212 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 199 Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi verilerine göre 2014 ün ilk çeyreği itibari ile Slovenya nüfusu tir. Nüfusun 83.1% i Sloven, 2% Sırp, 1.8% i Hırvat, 1.1% i Boşnak, 12% si diğer ve sınıflandırılmamış gruplardır. Ülkede 57.8% oranında Katolik, 2.4% oranında Müslüman, 2.3% oranında Ortodoks, 0.9% oranında diğer Hristiyanlar, 3.5% oranında bağımsızlar, 23% oranında diğer ve sınıflandırılmayanlar ve 10.1% oranında hiçbirine dahil olmayanlar bulunmaktadır. 10 Ülkedeki etnik azınlıkların çoğunluğu, Yugoslavya nın bir parçası olan Slovenya ya 2. Dünya Savaşı ndan sonra sanayi bölgelerinde çalışmak için iç göç yoluyla gelmişlerdir. 1 Mayıs 2004 te Avrupa Birliği ne katılan Slovenya, azınlıklar ve dillerinin isimlerini anayasasında belirten tek ülkedir. 11 Sloven Anayasası nda resmi olarak tanınmış üç azınlık vardır: İtalyan, Macar ve Roman toplumları nüfus sayımına göre Macar toplumu nüfusun 0.32% sini, İtalyan toplumu 0.11% ini, Roman toplumu ise 0.17% sine tekabül etmektedir. 12 Slovenya daki azınlıklara haklar sağlayan pek çok yasa mevcuttur fakat bunların en önemlisi tabi ki Sloven Anayasası dır. Anayasa da, genel olarak azınlıklara ve özelde İtalyan ve Macar toplumlarına yönelik birçok madde vardır. Önemli birkaç maddeyi almak gerekirse 13: 14. madde Kanun Önünde Eşitlik: Slovenya da herkesin, milli kökeni, ırkı, cinsiyeti, dili, dini, siyasi veya başka bir inancı, fiziki durumu, doğum, eğitim, sosyal statü, sakatlık veya başkaca bir kişisel durumundan bağımsız olarak eşit insan hakları, temel özgürlükleri garanti altına alınmıştır. Herkes kanun önünde eşittir. Ulusal Bağın İfadesi başlıklı 61. Madde: Herkes serbestçe ulusu veya ulusal topluluğu ile tanınma, kendi kültürünü ifade etme ve geliştirme, kendi dilini kullanma ve yazma yetkisine sahiptir. 10 CIA World Factbook, 11 Bilgehan Atsız Gökdağ, Balkan Ülkelerinin Anayasalarında Dil Kullanımı İle İlgili Düzenlemeler, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/4, Fall 2012, p , s Antonija Petricusic, Slovenian Legislative System For Minority Protection, Noves SL. Revista de Sociolingüística Autumn Sloven Anayasası adresinden alınmış ve çalışmanın sahibi tarafından Türkçeleştirilmiştir.

213 200 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Kişinin Lisanını ve Yazısını Kullanma Hakkı başlıklı 62. Madde: Herkesin, haklarını ve ödevlerini kullanırken ve devlet ya da kamu görevi yürüten organlar önündeki işlemlerde kanunla sağlanmış bir şekilde lisanını ve yazısını kullanma hakkı vardır. İtalyan ve Macar azınlıklara yönelik olarak 5. maddede... Devlet otokton İtalyan ve Macar ulusal toplumlarının haklarını korur ve garanti eder... denilmektedir. 11. Maddede ülkenin resmi dilinin Slovence olduğu belirtildikten sonra İtalyan ve Macar toplumlarının ikamet ettiği bölgelerde İtalyanca ve Macarca nın da resmi dil olacağı belirtilmiştir. Anayasanın 64. maddesi doğrudan, otokton İtalyan ve Macar azınlıklar ile ilgilidir. Slovenya daki Otokton İtalyan ve Macar Ulusal Toplumlarının Özel Hakları başlıklı madde şöyledir: Otokton İtalyan ve Macar ulusal toplulukları ve bunların üyelerinin, özgürce kendi ulusal sembollerini kullanma hakkının yanı sıra ulusal kimliklerini muhafaza edebilmeleri için örgüt kurma ve ekonomik, kültürel, bilimsel ve araştırma faaliyetleri ile birlikte kamu medyası ve yayıncılığı alanlarında faaliyette bulunma hakkı garanti edilmiştir. Kanunlara uygun olarak, bu iki ulusal topluluk ve bunların üyeleri kendi dillerinde eğitim hakkı ile birlikte bu yönde eğitim kurumları kurma ve geliştirme hakkına sahiptir. İki dilli okulların zorunlu olduğu coğrafi bölgeler kanunla belirlenir. Bu ulusal topluluklar ve bunların üyelerinin kökenleri olan milletlerle ve bunların ülkeleriyle münasebetlerini geliştirme hakkı garanti altına alınmıştır. Devlet bu hakların kullanılması için maddi ve moral desteği sağlar. Haklarını kullanmaları için bu toplulukların üyeleri yaşadıkları coğrafi bölgelerde kendi kendini yönetim kurumları oluştururlar. Kendi kendini yöneten ulusal toplulukların önerisi üzerine devlet bu toplulukları ulusal mevzuat uyarınca bazı fonksiyonları yerine getirmek için yetkilendirebilir ve bu fonksiyonların icrası için kaynak sağlar. Bu iki ulusal topluluk yerinden yönetim temsil organlarında ve Ulusal Meclis te doğrudan temsil edilir. İtalyan ve Macar ulusal toplulukların konumu ve yaşadıkları coğrafi bölgelerde haklarının kullanılması biçimi, bu hakların kullanılmasında kendi kendini yöneten yerel toplulukların sorumlulukları ve bu coğrafi bölgelerin dışında bu ulusal toplulukların üyelerinin kullandıkları hakların hepsi kanunla düzenlenir. Her iki ulusal topluluğun ve bunların üyelerinin hakları bu toplulukların üyelerinin sayısına bakılmaksızın garanti altına alınır. Münhasıran ulusal toplulukların anayasadan kaynaklanan hakların kullanılması ve bu toplulukların konumuyla ilgili kanunlar, yönetmelikler ve diğer genel hukuki

214 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 201 hükümler, bu ulusal toplulukların temsilcilerinin rızası olmadan kabul edilemez. Slovenya daki Roman Toplumunun Statüsü ve Özel Hakları başlıklı 65. maddede Slovenya da yaşayan Roman toplumunun statüsü ve özel haklarının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Sloven hükümeti bu doğrultuda 2007 yılında Roman azınlığın yasal statüsünü düzenlemek üzere Roman Topluluğu Yasası nı çıkarmıştır. Slovenya, Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesini ve Bölgesel veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı nı imzalamış ve onaylamıştır. Sloven Anayasası nın uluslararası hukuka üstünlük tanıdığı da hatırlandığında bu iki belgenin de ülkedeki azınlıklar ve hakları açısından çok önemli iki dayanak olduğu görülebilir. Anayasa da bahsi geçen 3 etnik gruptan biri olmasına rağmen, Romanlar en çok ayrımcılığa maruz kalan etnik grup olarak toplumla bütünleşme, barınma, iş bulma ve sağlık konularında güçlüklerle karşı karşıya kalmaktadır. Sloven hükümetleri bu durumun üstesinden gelmek amacıyla doğrudan bu gruba yönelik birçok yasa çıkarmıştır ancak bu yasal düzenlemeler mevcut durumun daha iyiye gitmesini sağlayamamıştır. Bir diğer azınlık grubu olan Boşnak Müslümanlar başkentte bir cami inşa etmek istemişler fakat kendilerine çıkarılan zorluklar nedeniyle bunda başarılı olamamışlardır. Ljubljana da cami inşası ancak 2013 yılı sonlarına doğru başlayabilmiştir. Slovenya daki Sırp diasporası da 2008 den beri kendilerine azınlık statüsü tanınmasını ve böylece İtalyan ve Macar azınlık toplumları gibi kendi dillerinde eğitim ve siyasi örgütlenme hakkı istemektedir. 14 Slovenya da sadece iki azınlık grubunun korunması sorunu CERD komitesi (BM Irk Ayrımcılığın Yok Edilmesi Komitesi) tarafından gündeme getirilmiştir. CERD Ulusal Meclis te diğer azınlık gruplarının temsil edileceği bir ofis kurulmasını önermişse de bu öneri uygulamaya geçirilmemiştir. 2.Ekonomi: Takdim bölümünde de belirtildiği gibi, Sloven ekonomisini belirleyen temel faktörler ülkenin sağlam altyapısı, iyi eğitimli işgücü ve ticaret için 14 Alenka Kuhelj, Rise of xenophobic nationalism in Europe: A case of Slovenia Communist and Post-Communist Studies 44 (2011) , doi: /j.postcomstud , s. 275.

215 202 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) geçiş rotası olmasıdır. Liberal bir ekonomi olmasına rağmen devletin ekonomideki payı da halen büyüktür. Ülkenin ekonomik performansı genel olarak iyi olmakla birlikte, son yıllarda Avrupa da görülen ekonomik krizlerden çokça etkilenmiştir. Kriz dolayısıyla ülke ekonomisinin büyük bölümünü oluşturan ihracat için pazarlar daralmıştır. Buna, gerçekleştirilmesi uzayan özelleştirmeler ve çoğunlukla devlet mülkiyetindeki bankaların yaşadığı borç krizleri de eklenince ekonomik durgunluk kaçınılmaz olmuştur. Sloven hükümetinin yasal düzenlemeleri ve uluslararası yardımlar ile birlikte önümüzdeki yıllarda Sloven ekonomisinin daha iyiye gideceği öngörülmektedir. Nitekim tarihinde ilk defa 2014 yılında Slovenya dış ticaret dengesi pozitif değerlere geçmiştir ve bu şekilde devam etme eğilimindedir. 2.1.Ekonomik Göstergeler: Slovenya nın milyon Euro cinsinden son yedi yıllık Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYİH) baktığımızda 15 : 2008: : : : : : : GSYİH rakamları Sloven ekonomisinin den itibaren baş gösteren ekonomik krizden ne kadar etkilendiğini göstermektedir den 2013 yılına kadar Sloven ekonomisi yıllık olarak önemli bir artış kaydedememiş hatta kimi yıllar ciddi şekilde küçülmüştür yılındaki kısa toparlanmadan sonra ekonomi tekrar düşüş trendine girmiştir yılı ile birlikte ise ekonomide kayda değer bir toparlama söz konusudur yılları için GSYİH nin gerçek büyüme oranları sırasıyla 3,3%, -7,8%, 1,2%, 0,6%, -2,7%, -1,1% ve 3,0% dır. GSYİH deki eğilim işsizlik rakamlarına da yansımıştır. Yine bahsi geçen yıllar için yıllık işsizlik oranları sırasıyla; 4,4%- 5,9%- 7,3%- 8,2%- 8,9%- 10.1%- 9,7% dir. Görüldüğü üzere işsizlik oranları 2008 den 2014 e kadar sürekli artmış fakat 2014 yılındaki ekonomik iyileşme ile birlikte bir miktar düşmüştür. Ülkenin 2008 den 2014 e kadar tüketici fiyat endeksindeki yıllık büyüme oranları da sırasıyla; 5.7%, 0,9%- 1,8%- 1,8%- 2,6%- 1,8%- 0,2% olarak ölçülmüştür Dış Ticaret: Ülke bağımsızlığından beri dış ticaret açığı vermektedir. Aşağıda 2005 yılından itibaren Slovenya nın dış ticaret istatistikleri verilmiştir (sayılar Euro cinsindendir): Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi verileri: internet adresinde oluşturulan tablolardan elde edilmiştir.

216 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 203 İhracat İthalat İhracat - İthalat İhracatın İthaltı Karşılama Oranı (%) (İlk 7 Ay) Dış ticaret açığı ile yaşamakta olan AB üyesi Slovenya nın, dış ticarette ağırlığı olan ortakları da doğal olarak AB üyesi ülkelerdir. Slovenya nın başlıca dış ticaret ortakları ve ürünlerine bakmak gerekirse 17 : İhracat Piyasaları:1-Almanya: İtalya: Avusturya: Hırvatistan: Fransa: milyon Euro dur. İthalat Piyasaları:1-İtalya: Almanya: Avusturya: Macaristan: Fransa:947 milyon Euro dur. İhraç malları (toplam içinde yüzdelik payı ile birlikte): 1-Karayolu taşıtları 11.5% 2-Elektrikli aletler, aparatlar& tertibatlar 10.1% 3-Tıbbi malzemeler 9.9% 4-Genel endüstriyel makineler 5.6% 5-Metal mamulleri 4.6% İthalat malları (toplam içinde yüzdelik payı ile birlikte): 1- Petrol ve petrol ürünleri 12.5% 2- Karayolu taşıtları 8.8% 3- Elektrikli aletler, aparatlar& tertibatlar 6.1% 4- Demir & çelik 4.3% 5- Genel endüstriyel makineler 4.0% 16 Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi verileri: internet adresinde oluşturulan tablolardan elde edilmiştir. 17 Aşağıdaki bilgiler adresinde bulunan tablolardan alınarak Türkçeleştirilmiştir.

217 204 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 2.3.Yerli ve Yabancı Sermaye: Slovenya nın son 5 yıllık doğrudan yabancı yatırım rakamlarına baktığımızda şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz (rakamlar milyon dolar cinsindendir): 2008 den 2012 ye kadar diğer ülkelerin Slovenya daki doğrudan yabancı yatırım (DYY) stoğu 18 : 2008: : : : : Tahmin edileceği üzere bu rakamlar içerisinde en büyük pay AB üyesi ülkelere aittir deki milyon dolarlık DYY stoğunun milyon doları AB üyesi ülkelerindir. Bu rakamın yarısından fazlası tek başına Avusturya ya aittir (7.395 milyon dolar). Slovenya nın diğer ülkelerdeki DYY stoğu ise (yine milyon dolar olarak): 2008: : : : : Tıpkı Slovenya daki DYY stoğunda olduğu gibi, Slovenya nın diğer ülkelerdeki DYY stoğunda da AB üyesi ülkelerin payı en büyüktür. Özelde ülkelere bakarsak, en büyük pay sahipleri olarak 2012 yılında milyon dolar ile Hırvatistan ve milyon dolar ile Sırbistan göze çarpmaktadır. Rakamlar, Slovenya daki DYY stoklarının 2010 dan sonra arttığını fakat Slovenya nın diğer ülkelerdeki DYY stoğunun 2009 dan beri düşmekte olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki GSYİH rakamları ile birlikte düşünüldüğünde GSYİH daki düşüşün Slovenya nın dış yatırımlarını etkilediğini görmek mümkündür. Slovenya da devletin ekonomideki payı büyüktür. Slovenya Cumhuriyeti en az 80 şirketin hisselerine doğrudan ya da dolaylı olarak sahiptir. Hükümetin doğrudan sahip olduğu 76 şirketin 10 u iflas halindedir ve bu sahipliği merkezileştirmek üzere 2010 yılında Sermaye Varlıkları Yönetim Ajansı -Capital Assets Management Agency- (AUKN) kurulmuştur. Hükümet 2013 yılında ülkenin en büyük ikinci bankası NKBM ve en büyük telekom operatörü Telekom Slovenije ve daha başka küçük mal varlığını kapsayan 15 şirketin özelleştirilmesini içeren bir listeyi kabul etmiştir UNCTAD-Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verileri. 19 Slovenia: State-Owned and State-Controlled Enterprises, ECFIN Country Focus, Volume 10, Issue 3, June 2013, erişim: sue3_en.pdf

218 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) yılında ülkenin en büyük şirketi enerji alanında faaliyet gösteren Petrol olmuştur. Şirket 2012 de 3.8 milyar Euro luk satış rakamı yakalamıştır. Ülkenin en büyük 5. şirketi, ilaç sektörü devi Krka da 2012 de 154 milyon Euro luk net kar elde etmiştir. Perakende satış zinciri Mercator ise 77.6 milyon zarar etmiş ve Bulgaristan ve Arnavutluk gibi pazarlardaki faaliyetlerini askıya almıştır. Slovenya daki en büyük 300 şirketin yaklaşık 3 te 1 i yabancı mülkiyetidir. Listenin 6. sırasındaki Revoz Fransız Renault ya aittir. Yukarıda bahsi geçen Mercator da Hırvat perakende zinciri Konzum tarafından satın alınmıştır. Listenin 15. sırasındaki BSH Hišni Aparati de Bosch Siemens in en önemli küçük ev aletleri üretim tesisidir. Listede Shell, Goodyear, IBM ve Siemens gibi dev uluslararası şirketler de kendine yer bulmuştur. 20 Slovenya daki en büyük ikinci cep telefonu operatörü, kendi piyasasının yaklaşık %30 una sahip Si.mobil, Telekom Austria ya aittir ve şirket ülkedeki en büyük yabancı yatırımcılardan biridir. Si.mobil in 400 ün üzerinde çalışanı vardır. Dövme çelik silindirler üreten Akers Ravne de İsveçli Akers Group a aittir ve 2012 de 17.6 milyon Euro gelir elde etmiştir. Ülkedeki en iyi ve en büyük şirketlerden biri olan ve ilaç sektöründe faaliyet gösteren Lek de 2002 yılında Novartis tarafından satın alınmış ve İsveçli Sandoz Group un bir üyesi olmuştur. Grup, Lek e, 10 yılda yaklaşık 1.3 milyar Euro yatırım yapmıştır. Lek 2012 de 697 milyon Euro gelir etmiştir ve şirketin Slovenya da çalışanı bulunmaktadır Hırvatistan ile Sınır Sorunları Slovenya ile Hırvatistan ın bugün halen çözüme kavuşturulamayan kara ve deniz sınır sorununun temelinde Yugoslavya zamanında federasyonun deniz sınırlarının çizilmemiş olması ve kara sınırının da bağlı bulunan cumhuriyetlere göre değil yerel belediyelere göre belirlenmiş olması vardır. Yugoslavya kayıtlarındaki çelişkiler Slovenya ve Hırvatistan arasında iki tarafın da kendi egemenliğinde olduğunu iddia ettiği dört köy ile ilgili kara sınırı sorununa ve Yugoslavya nın deniz sınırları ile İtalya ile imzalamış olduğu Osimo Antlaşması da federasyonun dağılmasından sonra ortaya çıkan ve Adriyatik Denizi ne kıyısı olan bağımsız devletlerin bu konuda da sorun yaşamalarına neden olmuştur /top-300-slovenian-companies/ /best-fdis-of-2013-and-the-winners-are/

219 206 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Slovenya, Hırvatistan ve İtalyan karasularından geçmeden uluslararası sulara çıkabilmek istemekte ve bu sebeple Piran Koyu üzerinde hak idda etmektedir. Ne var ki Hırvatistan ın da bu koy üzerindeki iddaları iki ülke arasında deniz sınırının belirlenmesini imkansız kılmaktadır te Hırvatistan, Dragonja Nehri nin kıyısında, Skrilje Koyu ndaki sınır geçiş noktasını genişletmesi ile karasularını da kendi lehine değiştirmiştir. Bunun üzerine 1994 te Slovenya nın Skrilje Koyu da dâhil olmak üzere, Piran Körfezi ndeki koylar hakkında bir yasa yapması sorunu daha içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Konunun çözümüne yönelik olarak atılan en ciddi adım 2001 tarihli Racan-Drnovsek Antlaşması ile Hırvatistan deniz sınırını doğuya kaydırarak Piran Koyu nun 80% ini Slovenya ya bırakmayı ve böylece Slovenya uluslararası sulara çıkabilmesini ve karşılığında Slovenya da kara sınırı problemine konu olan dört köyü Hırvatistan a bırakmayı kabul etmiştir. Ayrıca ortak bir polis karakolu kurulması ve balıkçılar açısından çıkabilecek hadiselerin önlenmesi için bir kanun hazırlanması da öngörülmüştü. Anlaşma Hırvatistan da çok yoğun tepkilere maruz kalmış ve parlamento tarafından onaylanmadığı için hiçbir zaman yürürlüğe girememiştir de Hırvatistan ın Adriyatik Denizi nde Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi sorunu daha derinleştirmiştir yılında AB üyesi olan Slovenya, bu tarihten sonra kara ve deniz sınırları sorunlarının çözümünde Hırvatistan ı zorlamak üzere AB üyeliği kartını oynamaya başlamıştır. Hırvatistan da 2003 yılında üyelik başvurusu yapmış ve 2005 te müzakerelere başlanmıştır. Slovenya bu süreçte, sınır sorunları çözülmediği sürece Hırvatistan ın AB ye katılımını bloke edeceğini açıklamış ve fasılların açılması ve kapanması süreçlerinin uzamasını sağlamıştır. Her iki ülkenin de sorunu çözmek için gayretleri sonucu da Ljubljana da imzalanan anlaşma ile AB ile Hırvatistan arasındaki katılım müzakerelerinin devam etmesi ve sınır sorunun çözümü konusunda AB nin devreye girmesi kararlaştırılmıştır. Ardından da Slovenya, Hırvatistan ın katılım müzakerelerindeki çekincelerini kaldırmış ve da iki ülke arasında hakemlik anlaşması imzalanmıştır. Çalışmanın tarihi itibari ile sınır sorununu kesin olarak bitirecek bir anlaşma halen imzalanmış değildir. 5.Güvenlik Slovenya, kısıtlı askeri gücü ve kaynaklarının farkında olduğundan, güvenlik ve savunma politikalarını AB ve NATO üyeliği temeline

220 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 207 dayandırmaktadır. Bu açıdan Slovenya Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) yi desteklemekte fakat güvenlik ve savunma harcamalarını daha fazla arttırmamak için konunun NATO yükümlülükleri çerçevesinde değerlendirilmesini istemektedir. Slovenya böylece hem OGSP hem NATO için ayrı harcamalar yapmak yerine OGSP nin NATO yetki ve kabiliyetleri ile bağdaşlaştırılarak maliyetlerin katlanmasını önlemek amacındadır. Slovenya, ulusal güvenliğine yönelecek muhtemel tehditlerin politik, ekonomik ve ekolojik olarak istikrarsız alanlardan, terörist organizasyonlardan ve uluslararası organize suç örgütlerinden, kitlesel göçlerden ve kitle imha silahlarının yayılmasından geleceğini öngörmektedir. Yani Slovenya nın güvenlik kaygılarını oluşturan nedenler asıl olarak uluslararası ve ulus-aşırı niteliktedir. Slovenya bu tehditlerin uluslararası işbirliği ve ortak güvenlik ve savunma sistemleri ile bertaraf edilebileceği düşünmekte ve politikalarını bu doğrultuda şekillendirmektedir. Bu doğrultuda belirlenen stratejiler: Uluslararası toplumda ve küreselleşen dünyada aktif bir alarak ulusal bütünlük ve refahı korumak; ulusal kimliğin korunması ve muhafazası; Slovenya nın çıkarlarını demokratik karar verme süreçleri ile takip etmek; NATO ittifakına aktif katılım; OGSP de işbirliği; İnsan haklarının korunması, uluslararası hukuka saygı, uluslararası ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlama, doğal kaynakların korunması, toplumdaki sınıf ayrılıklarının azaltılmasına katkı sağlamak üzere AGİT ve BM de işbirliği; Kriz önleme ve çözme, doğal ve diğer felaketler durumunda karşılıklı işbirliği, uluslararası insani görevlere katılmaktır. 22 Slovenya nın ulusal çıkarları ile savunma ve güvenlik politikalarının merkezinde Doğu ve Güney Doğu Avrupa ile Balkanlar bölgesi vardır. Bunların yanında Akdeniz Bölgesi, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve genelde tüm dünya savunma ve güvenlik politikalarının ilgi alanını oluşturmaktadır fakat komşusu olduğu Balkanlar ın istikrarı Slovenya için hayati önemdedir. Yukarıda söylendiği gibi Slovenya savunma ve güvenlik politikalarını oluştururken askeri harcamalardan mümkün olduğunca kaçınmak istemektedir. Bu sebeple bölgede demokrasi, insan hakları ve sosyoekonomik yapının gelişmesi ile bölge ülkelerinin Avrupa ve Atlantik ile daha sıkı ilişkiler içine girmesi bölgesel istikrarı artıracak ve Slovenya nın tehdit algılamaları düşürerek güvenlik kaygılarını büyük ölçüde giderecektir. 22 Republic of Slovenia Ministry of Defence Strategic Defence Review Comprehensive Summary Ljubljana May 2004

221 208 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Bu yüzden Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan, Yunanistan ve Slovenya ın üyesi olduğu Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) Slovenya açısından önemlidir. SONUÇ YERİNE Slovenya nın performansı son yıllardaki ekonomik durgunluk ortamından çıkacağını ve ekonomik refahın tekrar tesis edileceğini göstermektedir. Siyasi istikrarın sağlanması da ülkedeki tansiyonu düşürecek ve ülke, kalkınma ve ilerleme yolunda yine büyük adımlar atabilecektir. AB ve NATO üyelikleri sayesinde de bir güvenlik duygusu yaşayan Slovenya, öncelikle bölgesel çapta bir öncülük ve rol model görevi üstlenebilecektir. Bu olumlu tabloya uymayan iki şey ise Hırvatistan ile halen çözüme kavuşturulamamış sınır sorunları ve pek çok uluslararası raporda dile getirilen ülkedeki azınlıkların de facto durumudur. Sayıca çok az olmalarına rağmen çok önemli hakları bulunan İtalyan ve Macar azınlığa karşın, bu iki azınlık toplumunun haklarına bir türlü kavuşamayan diğer azınlık gruplarının talepleri gelecekte Slovenya nın en büyük problemlerinden olacak gibi görünmektedir. Pek çok yasa ile korunmalarına karşın Roman azınlığın mevcut ekonomik ve sosyal entegrasyondaki başarısızlığı da Slovenya nın çizmiş olduğu refah devleti anlayışına uygun durmamaktadır. Komşusu ile sorunlarını bitirmiş ve azınlıkların sesine kulak vermiş bir Slovenya gelecekte çok daha iyi bir konumda olabilecektir. KAYNAKÇA CABADA, Ladislav, Typology of Slovene minorities and differences in their status and rights, , EBSCOhost veritabanından. GÖKDAĞ, Bilgehan Atsız, Balkan Ülkelerinin Anayasalarında Dil Kullanımı İle İlgili Düzenlemeler, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/4, Fall 2012, p HRIBERNIK, Miha, Regional or Global? The National Security Strategy and Public Opinion in Slovenia, , EBSCOhost veritabanından. KUHELJ, Alenka, Rise of xenophobic nationalism in Europe: A case of Slovenia Communist and Post-Communist Studies 44 (2011) DOI: /j.postcomstud

222 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 209 PETRİCUSIC, Antonija, Slovenian Legislative System for Minority Protection, Noves SL. Revista de Sociolingüística Autumn 2004, , EBSCOhost veritabanından. PİSKAR, Rihard, Slovenia and national security, The Journal of Slavic Military Studies, 16:3, , DOI: / Border Issue Between Slovenia and Croatia (May 2010) kgrounds/border_issue_between_slovenia_and_croatia.pdf (son erişim ) HAUGHTON Tim ve KRAŠOVEC, Alenka Electıon Brıefıng No 69 Europe and The Parliamentary Elections In Slovenia December 2011 European Parties Elections and Referendums Network: (son erişim ) Slovenya Cumhuriyeti Ülke Raporu, Konya Ticaret Odası Etüd- Araştırma Servisi Temmuz 2010: Republic of Slovenia Ministry of Defence Strategic Defence Review Comprehensive Summary Ljubljana May 2004 Resolution on the National Security Strategy of The Republic of Slovenia Ljubljana 2010: NV2010_slo_en.pdf (son erişim ) Strategy of the Participation of the Republic of Slovenia in International Operations and Mission, Ljubljana 2010: egy_participation_rs_iom.pdf (son erişim ) Republic of Slovenia Ministry of Defence, Defence Sector Strategic Review 2009 (DSSR) Summary of key of DSSR 2009 conclusions, Ljubljana, October 2009: R_eng_izvlecek.pdf (son erişim ) TC Dışişleri Bakanlığı: Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti: Slovenya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı: Slovenya Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı:

223 210 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi: CIA World Factbook: Dünya Bankası Veri Bankası: OECD Slovenya ülke profili: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı: SDS Identity Card: About SLS: New Slovenia: Hırvatistan ve Slovenya Arasındaki Sınır Anlaşmazlığı : (son erişim ) Sınırsız Sınır Anlaşmazlığı : (son erişim ) ARAP ülkelerinin ardından bir AB ülkesinde de halk parlamento kapılarına dayandı: (son erişim ) Slovenya Başbakanı Bratusek Görevi Bıraktı: Başbaka istifa etti - Slovenya Başbakanı Alenka Bratusek istifasını sundu:

224 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 211 Ruling Positive Slovenia Deciding Between Political Crisis and Stability: Prime Minister Bratusek resigns in Slovenia, seeking early elections:

225 212 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( )

226 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 213 AVRUPA BİRLİĞİ NİN SON GENİŞLEMESİ VE BALKAN ÜYELERİ THE LAST EU ENLARGEMENT AND ITS BALKAN MEMBERS Emirhan KAYA Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Anayasal ve ekonomik krizler yaşamasına rağmen genişleme sürecini devam ettiren Avrupa Birliği (AB), 2007 yılında Bulgaristan ve Romanya nın ardından 2013 yılında da Hırvatistan ın katılımıyla 28 üyeli bir birlik haline gelmiştir. Hâlihazırdaki aday ülkelerin dördünün Batı Balkan ülkesi olması da göz önüne alındığında genişleme sürecinin Balkanlara odaklandığı ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak, 2004 ve 2007 yıllarındaki genişleme dalgalarının ardından üyelik koşullarının giderek ağırlaşması Balkanlara yönelik genişlemeyi AB siyasetinin gündeminde üst sıralara taşımıştır. Bu çalışmada, Bulgaristan ve Romanya nın üyeliğe tam olarak hazır hale gelmeden AB ye katıldıkları iddiasından yola çıkılarak söz konusu iki ülkenin yanı sıra Hırvatistan ın AB ye hangi koşullarda üye oldukları ve ekonomik açıdan bugün geldikleri durum gözler önüne serilmiştir. Böylece, birliğe dâhil olmak isteyen Batı Balkan ülkelerinin de nasıl bir süreçten geçmeleri gerektiğine dair ipuçları ortaya konabilecektir. Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Avrupa Birliği, Genişleme, Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan ABSTRACT: The European Union continued the enlargement process and reached its current size of 28 members with the participation of Bulgaria and Romania in 2007 and then Croatia in 2013 despite the constitutional and economic crises it experienced. The fact that four of the current candidate countries are from the Western Balkans reveals that the enlargement process is focused on the Balkans. Additionally, the enlargement process toward the Balkans moved higher on the agenda of the EU due to the fact that the conditions for membership were worsened following the waves of enlargement in 2004 and This study, based on the claims that Bulgaria and Romania became EU members without meeting all requirements for accession, points out the conditions under which these two countries and Croatia got EU membership and their current economic situation. Thus, it will be possible to present clues to the Western Balkan countries for the way they will go through for EU membership. Keywords: The Balkans, The European Union, Enlargement, Bulgaria, Romania, Croatia Arş. Gör., Trakya Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü,

227 214 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) GİRİŞ 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu nu (AKÇT) ve ardından da 1957 de Avrupa Ekonomik Topluluğu nu (AET) kuran altı ülkenin başlattığı Birleşmiş Avrupa serüveni, son olarak Hırvatistan ın katılımıyla 28 üye sayısına ulaşan Avrupa Birliği (AB) çatısı altında sürdürülmektedir. AB, 1950 li yıllardan günümüze kadar devam eden bu süreçte altı genişleme evresinden geçmiştir. AB nin kendisi kadar eski 1 olan genişleme tartışması, 2004 yılında AB ye on yeni ülkenin katılımı sonrası AB nin artık nihai sınırlarına ulaştığı iddialarının ortaya atılmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır yılındaki genişleme dalgası da hesaba katıldığında; AB nin kısa sürede siyasi, idari ve ekonomik bakımdan önemli farklılıklar barındıran on iki ülkeyi kapsayacak şekilde genişlemesi AB nin hazmetme kapasitesi ile ilgili sorunları gündeme getirmiştir. 2 Buna bağlı olarak, AB de genişleme yorgunluğunun kendini gösterdiğine dair iddialar da ortaya atılmıştır. Bu çerçevede, hâlihazırda AB ye üye olan ya da üyelik bekleyen Balkan ülkelerinin AB genişlemesinde nasıl konumlandıkları önem arz etmektedir. AB, yaşadığı anayasal ve ekonomik krizlere rağmen genişleme sürecini devam ettirmektedir yılında Hırvatistan ın katılımının yanı sıra Haziran 2012 de Karadağ ın, Ocak 2014 te ise Sırbistan ın AB ile katılım müzakereleri yürütmeye başlaması ve Ekim 2015 te Kosova nın AB ile İstikrar ve Ortaklık Anlaşması imzalayarak üyelik yolunda ilk adımı atması bu durumu ispatlar nitelikte olmuştur. Fakat bu süreçte çeşitli ülkelerin henüz AB üyeliği standartlarını karşılayamaması dolayısıyla hazır olmadığı halde üyeliğe kabul edilmesi ve bu durumdan dersler çıkarılarak Kopenhag Artı Kriterleri nin devreye sokulması genişleme sürecinde birtakım önemli sorunlarla karşılaşıldığına işaret etmektedir. Bu bağlamda, üyelik koşullarının giderek ağırlaşması dolayısıyla AB ye en son katılan Balkan ülkelerinin karşılaştığı sorunların ve bugüne dek sağlanan ilerlemenin irdelenmesi gerekmektedir. Böylelikle; Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan ın AB ye katılımlarının söz konusu ülkelerde ve AB de neler değiştirdiği gözler önüne serilebilecek ve bu inceleme, aday ülkelerin katılım süreçlerinde karşılaşabilecekleri sorunlara da ışık tutacaktır. 1 Olli Rehn, Önsöz, Genişlemeyi Anlamak: Avrupa Birliği nin Genişleme Politikası, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, 2009, s Yeliz Şahin, Batı Balkanlar AB Yolunda, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları Yayın No 267, İstanbul, Aralık 2013, s. 14.

228 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 215 Bu çalışmanın temel amacı; Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan ın üyelik sürecinde karşılaştığı sorunlara ve üyelik performanslarına dikkat çekerek AB genişleme sürecinin geldiği durum ve geleceği ile ilgili tespitlerde bulunabilmektir. Bu bağlamda, araştırmaya konu edilen ülkelerin müzakere sürecinde ve sonrasında hangi sorunlarla karşılaştıkları ve Balkanlara yönelik bu genişlemenin söz konusu ülkeleri ve AB nin genişleme politikasını nasıl etkilediği gibi sorulara cevap aranacaktır. Bu çerçevede; öncelikle AB nin Balkan politikası mercek altına alındıktan sonra Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan ın üyelik yolunda karşılaştıkları sorunlara değinilecek ve son olarak da bu ülkelerin AB içindeki ekonomik durumları değerlendirmeye tabi tutulacaktır. AB nin Balkan Politikası Çerçevesinde Beşinci ve Altıncı Genişleme Merkez ve Doğu Avrupa (MDA) ülkelerinin AB ye katılımını öngören genişleme süreci; 2004 ve 2007 yıllarında gerçekleşen iki dalga halinde gerçekleşen beşinci genişlemeyi ve 2013 yılında yaşanan altıncı genişlemeyi kapsamaktadır. Bu çerçevede; 2004 yılında AB ye on yeni üyenin katılımı büyük patlama olarak anılırken, 2007 yılında gerçekleşen ikinci dalga Romanya ve Bulgaristan ın, 2013 yılındaki altıncı genişleme ise Hırvatistan ın üyeliğine işaret etmektedir. Bu çalışmada odaklanılacak meselelerden ilki söz konusu ülkelerin katılımlarının siyasi saiklerle gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinedir. Bu konuda tespitlerde bulunabilmek için öncelikle AB nin genişleme politikası çerçevesinde Balkanlara yönelik yaklaşımı ele alınacaktır li yıllarda Akdeniz genişlemesi olarak adlandırılan süreçle birlikte Yunanistan, İspanya ve Portekiz in AB ye katılması; ekonomik ve siyasi sorunlara sahip olan ve tam anlamıyla demokratik olarak nitelenemeyecek ülkelerin birliğe üye olarak kabul edilmesi bakımından AB nin genişlemesinde bir ilkin yaşanmasına neden olmuştur. 3 Buna rağmen Akdeniz in jeopolitik açıdan AB için önemli olması ve genişleme politikasının başarısı dikkatlerin bu noktaya yoğunlaşmasını engellediği ifade edilmektedir. Ayrıca söz konusu genişleme, bütünleşme jargonuna 3 Özge Altun, Avrupa Birliği Genişleme Politikası Bağlamında Hırvatistan Üyeliği, T.C. Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Temmuz 2013, 4%B0nceleme%20Serisi/AB%20Geni%C5%9Fleme%20Politikas%C4%B1%20Ba%C4%9Fl am%c4%b1nda%20h%c4%b1rvatistan%20%c3%9cyeli%c4%9fi.pdf, ( ), s. 1.

229 216 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) çeşitlilik kavramının girmesine yol açması bakımından da önemli görülmektedir. 4 Balkanlar açısından bakıldığında da Yunanistan ın üyeliğinin AB yi Balkanlara yaklaştırdığı düşünülmektedir yılında yaşanan dördüncü genişlemede ise Avusturya, Finlandiya ve İsveç in hâlihazırda Avrupalı olarak görülmesi genişleme sürecini kolaylaştırmış, 5 fakat Balkan ülkelerinin de dâhil olduğu bir grubu ifade eden Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkelerinin AB ye üye olmaya başlaması 2000 li yıllara kalmıştır. Sovyetler Birliği nin çöküşünden sonra AB nin Doğu Avrupa ülkelerine de bakış açısı değişmiştir. AB, Soğuk Savaş sonrası Doğu Avrupa da oluşan güç boşluğunu doldurmaya yönelik politikalar izlenmeye başlamış ve bu bağlamda bölgede bağımsızlığını kazanan ülkelerin birliğe dâhil edilmesi amaçlanmıştır. Fakat dördüncü genişlemeden sonra Avrupa bütünleşmesinin dışında kalan MDA ülkeleri ile Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin (GKRY) üyelik süreçleri hem AB hem de söz konusu ülkeler için sancılı geçmiştir. 6 AB nin Balkanlarda yaşanan güç boşluğunu doldurmak için harekete geçmesi ise beşinci genişlemenin ilk evresinden sonra Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan ın birliğe dâhil olmasıyla sonuçlanmıştır yılında AB ye tam üyelik başvurusunda bulunan ve Şubat 2000 de üyelik müzakerelerine başlayan Bulgaristan ve Romanya, 1 Ocak 2007 tarihi itibarıyla AB üyesi olmuştur yılında üyelik için AB ye başvuran Hırvatistan ise Ekim 2005 te üyelik müzakerelerine başlamış ve 1 Temmuz 2013 te AB üyeliğini kazanmıştır. AB, Balkanlara yönelik genişlemesinde öncelikle bölgede istikrarsızlığın yayılmasını engelleyerek kendi dış güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır. Bu çerçevede Romanya ve Bulgaristan ın üyeliğinden sonra savaşların yaşandığı Batı Balkanlar a 7 yoğunlaşmıştır. 8 Bu durumun yanı sıra; Romanya ve Bulgaristan ın Karadeniz e kıyısının olması, AB ye daha önce ilişkide bulunduğu öncelikli bölgeler arasında bulunmayan Karadeniz i de gündemine almaya zorlamıştır. AB, bu çerçevede, 2007 yılında Karadeniz Sinerjisi-Yeni Bir Bölgesel Girişim adlı politikasını yayınlamış 4 Gökhan Akşemsettinoğlu, Avrupa Bütünleşme Projesinin ve Genişleme Sürecinin Değişen Dinamikleri, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 10, No 1, 2011, s Avrupa Birliği nin Genişlemesi, T. C. Avrupa Birliği Bakanlığı, Özge Altun, a.g.m., s.2. 7 Batı Balkanlar; Bosna Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Sırbistan ve Karadağ ı kapsamaktadır. 8 Özge Altun, a.g.m., s.3.

230 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 217 ve ardından Nisan 2011 de sekiz AB ülkesi ve altı AB dışı ülkeyi kapsayan Tuna Stratejisi ni kabul etmiştir. 9 Batı Balkanlarla ilişkiler kapsamında ise öncelikle 1996 yılında kabul edilen Bölgesel Yaklaşım politikası çerçevesinde hareket edilirken, daha sonra 1999 yılında ilan edilen İstikrar ve Ortaklık Süreci (SAP- Stabilization and Accession Process) ile bölge ülkelerinin AB ye daha da yaklaştırılması hedeflenmiştir. İlerleyen süreçte AB, Yeniden Yapılanma, Kalkınma ve İstikrara Yönelik Topluluk Yardımı (CARDS-Community Assistance for Reconstruction, Development and Stabilisation) ve Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA-Instrument for Pre-Accession Assistance) adı verilen programlar çerçevesinde Batı Balkan ülkelerinin reform süreçlerini desteklemiştir. 14 Aralık 1995 tarihinde Bosna Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan arasında imzalanan Dayton Anlaşması nın ardından 26 Şubat 1996 da kabul edilen Bölgesel Yaklaşım politikası, AB nin Bulgaristan ve Romanya da dâhil olmak üzere- Batı Balkan ülkelerine yönelik ortak politikasının başlangıcını oluşturmaktadır. 10 Bu politika ile temel olarak söz konusu ülkelerde istikrarın sağlanması, AB ye karşı duyulan güvensizliğin ortadan kaldırılması ve ABD nin bölgedeki hâkimiyetinin sonlandırılması amaçlanmıştır. 11 Bu çerçevede AB Konseyi, 29 Nisan 1997 tarihinde mali yardımlar ve ticari-ekonomik işbirliğini sağlamaya yönelik anlaşmaları kapsayacak şekilde bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerin geliştirilmesini öngören adımların atılabilmesi için yerine getirilmesi gereken kriterleri belirlemiştir. 26 Mayıs 1999 tarihinde AB Komisyonu tarafından oluşturulan SAP politikası ise MDA ülkelerinin bütünleşme sürecinde uygulanan Avrupa Anlaşmaları ndan ilham alınarak tasarlanan ve ilgili ülkelerle AB üyeliği perspektifi taşıyan İstikrar ve Ortaklık Anlaşması nın (SAA- Stabilization and Association Agreement) imzalanmasını öngörmüştür. 12 Böylece SAA nın imzalanmasıyla Batı Balkan ülkelerine potansiyel adaylık statüsü verilmesi söz konusu olmuştur. Bu anlamda ilişkilere yeni bir boyut kazandıran SAP politikası, Yunanistan ın AB Dönem Başkanlığı sırasında 9 Esra Hatipoğlu, Yorgun AB nin Komşularla İmtihanı: Karadeniz Bölgesi ve Avrupa Birliği, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Cilt 8, Sayı 16, 2013, ss Mirzet Mujezinoviç, Avrupa Birliği nin Batı Balkan Politikası Çerçevesinde Bosna Hersek ile İlişkileri, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 3, Sayı 12, 2007, s Mirzet Mujezinoviç, a.g.m., ss Mirzet Mujezinoviç, a.g.m., s. 70.

231 218 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) düzenlenen 2003 Selanik Zirvesi nde Batı Balkan ülkelerinin AB ye katılım sürecine netlik kazandırılmasına zemin hazırlamıştır yılına gelindiğinde, beşinci genişlemenin ilk dalgası için müzakereler tamamlandıktan sonra Romanya ve Bulgaristan ın piyasa ekonomisinin işleyişi ve AB müktesebatının uygulanması ile ilgili sorunlar nedeniyle üyeliğe hazır olmadığı düşünülürken; daha sonraki süreçte bu yöndeki endişeler yerini yargı sisteminin ve kolluk kuvvetlerinin yeterliği ve hesap verebilirliği üzerine oluşan kaygılara bırakmıştır. 13 Bunun üzerine devreye sokulan İşbirliği ve Tahkik Mekanizması (CVM-Cooperation and Verification Mechanism), her iki ülke tarafından kaydedilen ilerlemenin değerlendirilmesine yardımcı olan bir araç haline gelmiştir. Bu kapsamda; Haziran 2007 den bu yana söz konusu ülkelerin yargı reformu, yolsuzlukla mücadele ve organize suçlar konularındaki gelişimini ele alan raporlar yayınlanmaktadır. 14 Üyeliğin kazanılmasından sonraki üç yılı kapsaması planlanan izleme mekanizmasının 2010 yılında sona erdirilmesi beklenmesine rağmen her iki ülkede izlenen gelişimin yetersiz olduğunun gözlenmesi, bu mekanizmanın halen varlığını sürdürmesine neden olmuştur yılında üyeliğe kabul edilen on ülkeye ve ardından Romanya ile Bulgaristan a müzakereler devam ederken AB üyeliği için tarih verilmiş ve bu tarihe bağlı kalınması için de söz konusu ülkelerin bazı eksiklikleri görmezden gelinmiştir. 16 Aday ülkelerin eksikliklerinin üyelikten sonra tamamlanabileceği düşüncesiyle bu şekilde hareket edilmesi daha sonra şartlılık konusunda daha katı davranılmasına yol açmıştır. Bu bağlamda; şartlar tam olarak yerine getirilmeden AB ye katılım konusunda kesin tarih verilemeyeceği, hatta şartlar yerine getirilse dahi AB nin yeni üyeleri hazmetme kapasitesinin göz önünde bulundurulacağı açıklanmıştır. 13 Antoinette Primatarova, On High Stakes, Stakeholders and Bulgaria s EU Membership, EPIN Working Paper No. 27, Nisan 2010, s Bkz. The Reports on Progress in Bulgaria and Romania, European Commission, ( ). 15 Söz konusu mekanizma gereğince Romanya ve Bulgaristan da yeterli ilerlemenin sağlanamaması durumundan AB fonlarının kesilmesi ya da söz konusu ülkelerin üyelik haklarını sınırlayan korunma hükümlerinin devreye sokulmasının söz konusu olabileceği ifade edilmiştir. 16 Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği nin Balkanlara Genişlemesi: Balkan Ülkelerine Üyelik Perspektifi, International Conference on Eurasian Economies 2014, ( ), s. 4.

232 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 219 Bu çerçevede geliştirilen yeni yaklaşım uyarınca hukukun üstünlüğünü müzakerelerde ön plana çıkaran AB, Yargı ve Temel Haklar ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik olarak isimlendirilen 23. ve 24. başlıkların öncelikli olarak görüşülmesini kararlaştırmıştır. 17 Haziran 2012 de AB Konseyi tarafından kabul edilmesiyle birlikte Karadağ ile müzakerenin bir parçası haline gelen bu yaklaşım, hukukun üstünlüğü ilkesini katılım sürecinin merkezine yerleştirmiştir yılı genişleme politikası da bu çerçevede hukukun üstünlüğü, ekonomik yönetişim ve kamu yönetimi reformunu ifade eden temel konuların öncelikli olarak ele alınmasına yönelik yaklaşıma (fundamentals first) dayandırılmıştır. 19 Öncesi ve Sonrasıyla Üyelik Süreçleri Bulgaristan ve Romanya nın 1990 ların ilk yıllarını kapsayan geçiş dönemindeki durumları göz önüne alındığında; Romanya nın eski rejimle bağlantılı bir grup seçkin tarafından yönetilmesi dolayısıyla siyasal anlamda olumsuz bir tablo çizerken, Bulgaristan ın ise 1997 yılında enflasyonun %547 ye kadar tırmanmasıyla sonuçlanan zayıf ekonomisiyle dikkat çektiği gözlenmiştir. 20 Bulgaristan ve Romanya nın durumunun AB tarafından Kopenhag kriterleri çerçevesinde değerlendirilmesi ise ilk kez Temmuz 1997 de söz konusu olmuştur. Bu tarihten itibaren reform sürecinin izlenmesi, iki ülkenin siyasi koşulluluğunun evrilmesinde belirleyici olmuştur. Bu çerçevede; azınlık hakları ve sosyal hakların gelişimi, yargı sisteminin sorunları ve yolsuzlukla mücadele gibi konular mercek altına alınmıştır. 21 Bunlara ek olarak, aday ülkelerin ekonomik göstergelerinin de bu değerlendirmelerde önemli bir yer tuttuğu gözlenmiştir. Bu bağlamda, 1997 yılı itibarıyla ortak pazara eklemlenmek için tam anlamıyla hazır olmayan Romanya ve Bulgaristan ın işleyen bir piyasa ekonomisine sahip 17 The Enlargement of the Union, European Parliament, ( ). 18 Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar , COM(2012) 600, Brüksel, 10 Ekim 2012, nuclar_tr.pdf, ( ), s Avrupa Komisyonu 2014 Genişleme Paketi ni Açıkladı, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). 20 Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, The Successful Laggards: Bulgaria and Romania s Accession to the EU, East European Politics and Societies, Cilt 22, Sayı 1, 2008, s Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., s. 121.

233 220 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) olmadıkları ifade edilmiştir. Romanya ve Bulgaristan ancak sırasıyla 2002 ve 2004 yıllarında işleyen bir piyasa ekonomisine sahip iki ülke olarak nitelendirilmeye başlamıştır. 22 Bulgaristan ve Romanya nın üyelik sürecinde MDA ülkelerinden farklı bir yol izleyeceğinin en önemli işaretlerinden biri, bu iki ülkenin 1997 yılında müzakerelere başlayacak olan ve Lüksemburg grubu 23 olarak adlandırılan ülkeler arasına dâhil edilmemesi olmuştur. Ardından, geriye kalan altı aday ülke ile birlikte 2000 yılında üyelik müzakerelerine başlayan Romanya ve Bulgaristan, bu defa da 2004 yılında üyeliğe kabul edilmesi kararlaştırılan ülkeler arasında yer alamayarak diğer bütün aday ülkelerden geri kalmıştır. Söz konusu iki ülke, komünizmin çöküşü sonrası demokrasi ve kısmi piyasa reformları başlatmış olsa da ancak dış baskılar neticesinde kararlı adımlar atabildiklerinin gözlenmesi böyle bir durumun ortaya çıkmasına yol açmıştır. 24 Ayrıca, Aralık 1999 da düzenlenen Helsinki Zirvesi nde iki ülke için müzakerelere başlama kararı alınmasında -aynı yıl yaşanan Kosova Krizi dolayısıyla- jeopolitik faktörlerin ön plana çıkması söz konusu olmuştur. 25 Bağımsızlığını ilân etmeden önce Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ni (YSFC) oluşturan altı federe devlet arasında -Slovenya dan sonra- ekonomik gelişmişlik bakımından ikinci sırada yer alan Hırvatistan ise yıllarını kapsayan dönemde AT den insani yardım amaçlı 350 milyon Euro tutarında destek sağlamıştır ten 2000 yılına kadar geçen sürenin Hırvatistan-AB ilişkilerinde fiili olarak dondurulmuş bir dönem şeklinde anılması ise Franjo Tudjman yönetiminin milliyetçi ve yayılmacı politikalarına bağlanmaktadır. 27 Bu çerçevede, 2000 sonrasında Stjepan Mesic liderliğindeki hükümetle birlikte Hırvatistan ın demokratikleşme sürecinin başlaması AB ile ilişkilerini derinden etkilemiştir. 21 Şubat 22 Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., ss Söz konusu gruba dâhil olan Çek Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Macaristan, Polonya ve Slovenya ile müzakerelere başlama kararı Aralık 1997 tarihli Lüksemburg Zirvesi nde alınmıştır. Helsinki Grubu olarak anılan Bulgaristan, Romanya, Malta, Letonya, Litvanya ve Slovakya ise Aralık 1999 da düzenlenen Helsinki Zirvesi nde alınan kararla müzakerelere başlamıştır. 24 Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., s Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., s İlhan Aras, Hırvatistan ın Avrupa Birliği ne Katılım Süreci, Avrupa Birliği nin Doğu Avrupa ve Batı Balkanlar Genişlemesi AB36 Mümkün mü?, Derleyen: Ercüment Tezcan, İlhan Aras ve Altuğ Günar, Sentez Yayıncılık, İstanbul, 2015, s İlhan Aras, a.g.m., s. 460.

234 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) te AB üyeliğine başvuran Hırvatistan, Haziran 2004 te aday ülke statüsü kazanırken 3 Ekim 2005 te müzakereler başlamıştır. Bulgaristan ve Romanya nın müzakere sürecinde karşılaştığı sorunlar ele alınırken, öncelikle, müzakere sürecinin sadece söz konusu ülkelere özgü olmayan birtakım zorluklar barındırdığını ifade etmek gerekmektedir. Bunlar arasında katılım müzakerelerinde başlıkların geçici olarak kapatılması dolayısıyla kapatılan fasılların yeniden açılabilme olasılığının söz konusu olması; mevcut üyelerin hem kendi aralarında hem aday ülkelerle görüşmesini öngören müzakere sürecinin ikili karakteri; 28 AB nin genişleme için hazır olma durumunu ifade eden hazmetme kapasitesinin göz önünde bulundurulması ve koşulluluk prensibi gibi müzakere sürecinin karakterini ortaya koyan özellikler ön plana çıkmaktadır. Hatta bu sebeple katılım öncesi sürecin müzakere olarak adlandırılmasının yanıltıcı olacağı dahi dile getirilmiştir. Yine de söz konusu sürecin gerçekten müzakere niteliği taşıyıp taşımadığı ile ilgili tartışmalar bir kenara bırakılacak olursa; beşinci genişlemede aday ülkeler için siyasi açıdan en zorlayıcı konuların nükleer enerji meselesi, yolsuzluk sorunu ve yargının işleyişi ile ilgili olduğu ortaya çıkmaktadır. Katılım müzakereleri süresince Bulgaristan açısından en zorlayıcı konu AB nin Kozluday da bulunan nükleer enerji santralinin kapatılmasıyla ile ilgili ısrarı olmuştur. Hizmete girdiği 1974 yılından itibaren 2002 ye kadar altı reaktörle enerji üreten santralin dört eski reaktörü AB nin bu konudaki ısrarı sonucunda 2006 yılına kadar kademeli olarak kapatılmıştır. 29 İlk iki reaktörün faaliyetlerinin durdurulması müzakerelerde enerji faslının kapatılmasına yol açarken, üçüncü ve dördüncü reaktörlerin devre dışı bırakılması ise daha sonra Bulgaristan ın AB üyeliğinin ön koşulu olarak değerlendirilmiştir. Hatta Bulgaristan ın -önce 2007 de daha sonra da 2009 yılında- söz konusu iki nükleer reaktörün yeniden işletilmesini yönünde talepte bulunmasına rağmen bu talebin AB tarafından güvenlik gerekçesiyle geri çevrilmesi konunun ciddiyetini gözler önüne sermiştir. Fakat o zamana kadar Bulgaristan ın elektrik üretiminin yaklaşık % 45 ini karşılayan ve elektrik ihracatına da önemli ölçüde katkıda bulunan Kozloduy santralinin 28 Pavlina Nikolova, Negotiating for EU Membership? The Case of Bulgaria and Romania, Crotian Yearbook of European Law and Policy 2, 2006, s Bulgaristan a Yeni Nükleer Reaktör, Aljazeera Turk, 24 Kasım 2013, ( ).

235 222 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) kapasitesinin bu şekilde düşürülmesine AB kayıtsız kalamamıştır. 30 AB, bu çerçevede, Katılım Anlaşması nın 30. maddesi gereğince Bulgaristan a yılları arasında 210 milyon Euro yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir. Buna ek olarak, yılları arasında tahsis edilmek üzere 300 milyon Euro tutarında ve son olarak da arasını kapsayan dönem için 260 milyon Euro luk bir yardımda bulunmayı kararlaştırmıştır. 31 Müzakere sürecinde adayları zorlayan en temel meselelerden biri de yargı sisteminin reformu konusudur. Romanya ve Bulgaristan da yargılamaların yıllar sürmesi ve hapishanelerin mahkûmlarla dolu olması gibi nedenlerle yargı sürecinin yavaş ve etkisiz olarak nitelendirilmesi, söz konusu iki ülkede işlevsiz bir yargı sisteminin varlığına işaret etmektedir. AB Komisyonu nun raporlarında sıklıkla vurgulanan yargı sisteminin reformu konusu; Romanya nın yargının yürütme erkinden bağımsız olması yönünde uyarılar almasına yol açarken, Bulgaristan da ise yargı üyelerinin siyasi amaçlar gütmesinin önüne geçilebilmesi için yargının hesap verebilirliğinin artırılması hususunun ön plana çıkarılmasına neden olmuştur. 32 Bu bağlamda, Romanya ve Bulgaristan ın yargı sistemlerinde reforma gitmeleri gerektiğine dair ortaya çıkan kanı, koşulluluk mekanizmasının katılım sonrası süreci de içine alacak şekilde genişletilmesinin en önemli nedenleri arasında gösterilmektedir. 33 Hırvatistan ın üyelik sürecinde yaşanan sorunlar incelendiğinde ise daha çok siyasi nitelikli sorunların söz konusu süreci sekteye uğratması dikkat çekici olmuştur. Bu çerçevede ilk önemli gelişme, Hırvatistan ın üyelik sürecinde karşılaştığı engeller nedeniyle 2001 yılında imzalanan İstikrar ve Ortaklık Anlaşması nın ancak 1 Şubat 2005 te yürürlüğe girebilmesidir. Söz konusu engellerden ilki Hırvatistan ın Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ile beklenen düzeyde işbirliği yapmamasıdır. AB bu yüzden 17 Mart 2005 olarak kararlaştırılan üyelik 30 Venelin Tsachevsky, Bulgaria s EU Membership: The Adaptation To The New Status Is Not Over, Electronic Publications of Pan-European Institute, 2010, ( ), s Delegation to the Kozloduy Nuclear Power Plant/Bulgaria, October 2013, European Paliament, n.pdf, ( ), ss Florian Trauner, Post-Accession Compliance with EU Law in Bulgaria and Romania: A Comparative Perspective, European Integration online Papers, Special Issue 2, Volume 13, 2009, ( ), ss Florian Trauner, a.g.m., s. 14.

236 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 223 müzakerelerinin başlangıç tarihini ertelemiş ve savaş suçlusu sanığı olarak yargılanacak olan Ivan Cermak, Mladen Markac ve Ante Gotovina nın yakalanıp ICTY ye teslim edilmemesi halinde müzakerelerin başlamayacağını açıklamıştır. 34 AB ancak Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte nin Hırvatistan ın savaş suçlularının yakalanması konusunda mahkemeyle tam işbirliği içinde olduğuna dair açıklaması üzerine Hırvatistan la üyelik müzakerelerine başlama kararı almıştır. 35 Müzakere sürecini sekteye uğratan gelişmelerden biri de Slovenya ile Hırvatistan arasındaki sınır anlaşmazlığıdır. Bu sorun sebebiyle, Aralık 2008 e gelindiğinde on bir müzakere başlığının Slovenya tarafından bloke edildiği gözlenmiştir. 36 Bu sorun, Hırvatistan ın müzakere sürecinin ikili anlaşmazlıklara kurban gitmemesi yönünde görüş bildiren AB nin öncülüğünde 4 Kasım 2009 tarihinde taraflar arasında sınır anlaşmazlığının çözümüne ilişkin bir mutabakat imzalanması ile çözülmüştür. Slovenya ile Hırvatistan arasında yaşanan bir diğer sorun da Hırvatistan Merkez Bankası nın Slovenya nın en büyük bankası olan Nova Ljubljanska Bank ın (LNB) Hırvatistan ın finans piyasalarına giremeyeceğini açıklamasından sonra ortaya çıkmıştır. Söz konusu açıklamada LNB nin Hırvat mudilere olan borcunu ödemesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine Slovenya Nisan 2010 da bu durumu gerekçe göstererek müzakerelerde 31. başlık olan Dışişleri, Güvenlik ve Savunma Politikası nın açılmasını engellemiştir. 37 AB nin Balkan üyelerinin katılım müzakerelerinin sona ermesinden üyeliğin başlangıcına kadarki süreci ifade eden müzakere sonrası dönemde de birtakım zorluklarla karşılaştığı gözlenmiştir. Örneğin; Romanya ve Bulgaristan ın 26 Nisan 2005 tarihinde imzaladıkları Katılım Anlaşması, taahhüt ettikleri reformları gerçekleştirememeleri durumunda üyeliğin bir yıl ertelenmesini mümkün kılan bir korunma hükmü içermesi dolayısıyla AB 34 Özge Altun, a.g.m., s Hırvatistan ın da önü açıldı, Deutsche Welle, ( ). 36 Yeliz Şahin, Hırvatistan ın AB Serüveninde Mutlu Son, İKV Değerlendirme Notu, Temmuz 2013, ( ). 37 Özge Altun, a.g.m., s. 7.

237 224 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) genişleme tarihinde bir ilkin yaşanmasına sebep olmuştur. 38 Böylelikle müzakere süreci daha önceki adaylara göre daha uzun tutulan söz konusu ülkeler, üyelik tarihlerinin ertelenmesi ihtimaliyle de karşı karşıya kalmışlardır. Esasında üyeliğin bir yıl geciktirilmesine dair hükmün uygulanması pek olası görünmese de Avrupa Anayasası nın Fransa ve Hollanda tarafından reddedilmemesi bu ihtimali artıran bir faktör olarak değerlendirilmiştir. 39 Bulgaristan ve Romanya nın Katılım Anlaşması, bahsi geçen hükmün yanı sıra; üyeliklerinin ilk üç yılı içerisinde -ekonomi, ortak pazar ve adalet ve içişleri alanlarında- AB nin birtakım imkânlarından yararlanmalarını askıya alabilecek üç korunma hükmü daha içermektedir. 40 Avrupa Komisyonu nun Eylül 2006 da üyelik tarihi olarak 1 Ocak 2007 olarak tavsiye etmesine rağmen- Bulgaristan ve Romanya nın yargı sistemi ve yolsuzlukla mücadelesini üyelikten sonra da izleme hakkını saklı tuttuğunu açıklaması iki ülkenin öncekilerden farklı koşullar altında birliğe kabul edileceği izlenimi dahi doğurmuştur. 41 Aday ülkelerin üye olduktan sonra da AB ile sorunlarının devam ettiğine işaret eden en önemli gelişmelerden biri koşulluluk mekanizmasının genişletilmesi olmuştur. Koşulluluk prensibi çerçevesinde genişlemeye dair kendi kurallarını ortaya koyan AB, böylece üyeliğe talip olan ülkelerin bu kurallara uymaları halinde onları ödüllendiren teşvik-temelli bir modeli hayata geçirmeyi hedeflemiştir. Bu çerçevede üyelik tarihi belirlendikten sonra ya da üyelik sonrası süreçte şartlılığın kaldırılması durumunda uyum sürecinin yavaşlayacağı hatta sonlanacağına dair endişelerin ortaya çıkması, şartlılığın üyelik sonrasına da yayılmasına yol açmıştır. Bu hususta en dikkat çekici gelişme ise söz konusu ülkelerin üyelik sonrası durumunu değerlendirmek için yayınlanan izleme raporlarının üyelik süreci üzerindeki etkisidir. AB Komisyonu Temmuz 2007 de yayınlanan ilk izleme raporunda Bulgaristan a karşı olumlu bir tutum sergilerken, korunma hükümlerinin uygulanmasına yönelik bir tavsiyede bulunmamıştır. Ancak Şubat 2008 de yayınlanan ikinci raporda üst düzey devlet yetkilerinin karıştığı yolsuzluklara dikkat çekilmiş ve Bulgaristan bu yüzden ilk kez finansal yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. 42 Üçüncü raporda da yolsuzlukla ilgili 38 Pavlina Nikolova, a.g.m., s Florian Trauner, a.g.m., ss Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., s Gergana Noutcheva ve Dimitar Bechev, a.g.m., s Bu kapsamda 825 euroluk AB fonunun ödemesi askıya alınmıştır. Bkz. Florian Trauner, a.g.m., s. 18.

238 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 225 başlatılan soruşturmaların nadiren tutuklama ya da kovuşturmayla sonuçlanması eleştirilmiş ve bu nedenle reform sürecindeki iyileşmenin pratik sonuçları göz önüne alındığında yetersiz olduğu kanısına varılmıştır. Bu arada Bulgaristan ın 30 Kasım 2008 de kullanım süresi sona eren 220 milyon Euro tutarındaki Polonya & Macaristan Ekonomik Yapılanma (PHARE- Poland and Hungary: Assistance for Restructuring their Economies) programı fonundan yararlanamayacak olması da Bulgaristan ı fonların yönetimiyle ilgili sorunlar nedeniyle teşvik ödemelerinden yararlanamayan ilk AB üyesi konumuna getirmiştir. 43 Romanya nın üyelik sonrası reformları ile ilgili daha olumlu bir tablo ortaya çıkmasına rağmen üst düzey yolsuzlukların Romanya için de önemli bir sorun teşkil ettiği gözlenmiştir. Fakat üyeliğinin ilk üç yılında Romanya ya ait fonların dondurulması söz konusu olmamıştır. 44 Üyelerin Ekonomik Performansı ve AB Fonlarının Kullanımı Üye ülkelerin kişi başına gayri safi yurtiçi hâsıla (GSYİH) değerleri göz önüne alınarak yapılan değerlendirmelere göre AB nin en yoksul ülkesi konumunda olan Bulgaristan ın, buna rağmen, Türkiye haricindeki aday ülkelerden daha iyi durumda olduğu ortaya çıkmaktadır. Üyeliğinin ilk iki yılında ortalama %6 oranında ekonomik büyüme sağlayan Bulgaristan, 2009 yılında ise on iki yıllık bir büyüme trendinden sonra ilk kez- %5 küçülme yaşamıştır. 45 AB fonlarının Bulgaristan ekonomisi üzerindeki etkileri incelendiğinde ise Bulgaristan ın üyeliğinin ilk üç yılında çoğu yapısal fonlardan olmak üzere 4,6 milyon Euro tutarında yardım aldığı gözlenmektedir. 46 Fakat AB tarafından sağlanan finansal yardımın çeşitli sebeplerle bloke edilmiş olması, Bulgaristan ın üyeliğinin ilk üç yılı süresince finansal olarak kazanç elde edememesi, hatta AB üyeliği dolayısıyla zarara uğramasına yol açmıştır. 47 Örneğin; Haziran 2008 de AB fonları ile ilgili yapılan yolsuzluğun boyutlarının ortaya çıkması üzerine ilk kez Bulgaristan için LOTHAR sistemi devreye sokulmuş ve bu yolla yapısal fonların dağıtımı izlenmeye başlamıştır in ortalarına gelindiğinde, 43 Florian Trauner, a.g.m., s. 20; ayrıca bkz. Bulgaristan da Yolsuzluk Şoku, Deutsch Welle, 27 Kasım 2008, ( ). 44 Florian Trauner, a.g.m., s Venelin Tsachevsky, a.g.m., s Venelin Tsachevsky, a.g.m, s Venelin Tsachevsky, a.g.m, s Venelin Tsachevsky, a.g.m, s. 26.

239 226 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Bulgaristan a katılım öncesi fonları aracılığıyla ulaşan ve yaklaşık 1 milyar Euro tutarındaki finansal yardımın büyük çoğunluğunun geçici olarak bloke edilmesi dolayısıyla tarım ve ulaşım sektörünün büyük zarara uğradığı tespit edilmiştir. 49 Bulgaristan da Temmuz 2009 da göreve gelen yeni hükümet, AB fonlarının yönetimi için dokuz bakandan oluşan bir komisyon kurdurmuştur. Bulgaristan buna rağmen yıllarını kapsayan dönemde kendisine ayrılan fonların ancak %54 ünü kullanabilmiştir. 50 Bulgaristan ın ayrıca 2010 dan itibaren yeniden büyüme trendi yakalayarak yıllarını kapsayan dönemde ortalama %3 büyüme sağladığı tespit edilmiştir. 51 Bu arada 2008 yılında %5,6 düzeyinde olan işsizlik oranı 2012 yılında Avrupa ortalamasının üzerinde olan bir oranı yakalayarak- %12,2 ye ulaşmıştır. 52 Ancak 2014 yılının başından itibaren işsizlik oranında bir azalma tespit edilmiş ve bu oran Ekim 2015 itibarıyla %9,5 e kadar gerilemiştir. 53 AB nin en yoksul ikincisi ülkesi olarak nitelenen Romanya nın ekonomik durumu da hem Balkan ülkelerinin AB ile bütünleşmedeki başarısı hem de AB nin genişleme politikasının geleceği bakımından üzerinde önemle durulması gereken konulardan birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede, Romanya da 1989 Devrimi nin ardından ekonomide yeniden yapılanma sürecine girilmesi bu noktadaki değişimin ilk adımı olarak değerlendirilmektedir. Böylece 1990 lı yılların başında serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecini başlatan Romanya, 2000 li yılların başında ve ortalarında kayda değer bir ekonomik büyüme sağlamıştır ve 2008 yıllarında sırasıyla %6,9 ve %8,5 oranında büyüyen Romanya ekonomisinin 49 Gös. yer. 50 Bulgaristan ın AB fonlarının kullanımı ile ilgili sayısal veriler ortaya konulurken yalnızca Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF), Uyum Fonu (CF) ve Avrupa Sosyal Fonu (ESF) dikkate alınmıştır. Bkz. EU Funds in Central and Eastern Europe, Progress Report , KPMG, ( ), s AB nin En Yoksul Ülkesinin Krizle Mücadelesi, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). 52 Gös. yer. 53 Bulgaristan-İşsizlik Oranı, Trading Economics, ( ).

240 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) yılında küresel finansal krizin de etkisiyle %7,1 oranında küçülme yaşaması bu süreci kesintiye uğratmıştır. 54 Söz konusu krizin yol açtığı durgunluk, Romanya ekonomisini olumsuz etkilemiş ve mali disiplini sağlamaya yönelik tedbirler alınmasını zorunlu kılmıştır. Romanya bu çerçevede 2009 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF), AB ve Dünya Bankası ile toplam 20 milyar Euro tutarında kredi için anlaşmaya varmıştır. 55 Ayrıca IMF ve AB, Mayıs 2011 de Romanya ya toplam 4,9 milyar Euro tutarında ilave yardım vermeyi kabul ederken, Eylül 2013 te de 5,4 milyar Euro tutarında yeni bir stand-by anlaşması üzerinde anlaşmaya varılmıştır. 56 Bu sayede yabancı sermaye akışındaki düşüşü dengelemeye çalışan Romanya ekonomisi ancak 2011 yılında büyümeye başlamış ve 2014 yılında %2,8 büyüme oranı yakalayabilmiştir. 57 Buna rağmen Romanya nın GSYİH değerleri henüz kriz öncesi seviyesine ulaşamamıştır. 58 Ayrıca 2019 yılında Euro bölgesine katılmayı hedeflediğini ilân eden Romanya için bu hedefin uzak bir ihtimal olduğunun ifade edilmesi de Romanya nın ekonomik performansı açısından olumsuz bir gösterge olarak öne çıkmaktadır. 59 Romanya nın en önemli ekonomik sorunlarından biri yapısal fonlar ve uyum fonlarından yeterince yararlanamayarak bu fonların emilimi bakımından diğer tüm AB ülkelerinin gerisinde kalmasıdır. 60 Bu yüzden Bulgaristan örneğinde olduğu gibi Romanya nın da -AB den aldığı kaynakların AB bütçesine yaptığı katkının altına düşmesi neticesinde- zarara 54 GDP Growth (Annual %)-Romania, Dünya Bankası, ( ). 55 Romanya IMF yle Anlaştı, NTV, 25 Mart 2009, ( ). 56 Romanya-Avrupa nın Periferisinden Kriz Manzaraları, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). 57 GDP Growth (Annual %), ( ). 58 Macro Economic Imbalances Country Report-Romania 2015, European Economy Occasional Papers 223, European Commission, Haziran 2015, s Bkz. Fitch Ratings: Euro Zone Accession Remains a Remote Prospect in Romania and CEE, Business Review, ( ). 60 Agnes Orosz, Romania, Strategic Issues for the EU10 Countries: Main Positions and Implications for EU Policy-Making, Derleyen: Krisztina Vilda, FEPS-Foundation for European Progressive Studies, Budapeşte, Ekim 2012, s. 195.

241 228 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) uğradığı ve AB bilançosunun eksiye düştüğü ifade edilmiştir. 61 Ancak Bulgaristan ve Romanya nın reform sürecinde AB üyeliğini kazandıktan sonra bir yavaşlamanın söz konusu olduğu vurgulanmasına rağmen yine de diğer yeni üyelerle ve hatta bazı eski üyelerle karşılaştırıldığında iki ülkenin durumunun diğerlerinden çok daha kötü olmadığının altı çizilmektedir lı yılların başına kadar Yugoslavya nın en gelişmiş kesimlerinden biri olarak öne çıkan Hırvatistan ise daha sonraki süreçte yaşanan savaş ve çatışmalardan olumsuz etkilenerek sahip olduğu avantajlı konumu kaybetmiştir. 63 Bağımsızlığın elde edilmesinden sonra enflasyonun düşürülmesinin yanı sıra para birimi ve büyüme oranında istikrarın sağlanması ile tekrar olumlu bir tablo çizmeye başlayan Hırvatistan ekonomisi, diğer taraftan; yüksek cari açık, yüksek dış borç oranı ve düşük rekabet gücüne sahip olmaktan kurtulamamıştır yılları arasında ortalama %4,4 oranında büyüyen Hırvatistan ekonomisi, yıllarının kapsayan dönemde ise ortalama %2,2 lik bir küçülme yaşamıştır. 66 Ancak 2015 yılında tekrar pozitif bir ekonomik büyüme oranı yakalamayı başaran Hırvatistan ın 2016 yılı büyümesinin %1,8 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. 67 Hırvatistan a döneminde Rekabet Edebilirlik ve Uyum Programı kapsamında AB fonlarından 6,9 milyar Euro ayrılacağı duyurulmuştur. 68 AB üyeliğinin Hırvatistan ekonomisine etkileri konusunda 61 AB nin bütçe döneminde 19 milyar Euro kaynak aktarımı öngördüğü Romanya; hazırlanan projelerin yetersiz olması ve kaynakların dağıtımında ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluklar sebebiyle söz konusu dönemde AB den ancak 2 milyar Euro yardım alabilmiştir. Bkz. Eşe Dosta Dağıtınca AB Fonları Dondurdu, 26 Ekim 2012, Hürriyet, ). 62 Philip Levitz ve Grigore Pop-Eleches, Monitoring, Money and Migrants: Countering Post- Accession Backsliding in Bulgaria and Romania, Europe-Asia Studies, Cilt 62, Sayı 3, Mayıs 2010, s Arjan Lejour, Andrea Mervar ve Gerard Verweij, The Economic Effects of Croatia s Accession to the EU, EIZ Working Papers, Aralık 2007, s Hırvatistan ın Genel Ekonomik Verileri, Balkansiad, in-genel-ekonomik-verileri/c73/default.aspx, ( ). 65 Gös. yer. 66 GDP Growth (Annual %)-Croatia, Dünya Bankası, ( ). 67 Mayıs 2016 da yapılan tahminlere göre bu oranın 2017 de %2,1 e ulaşması öngörülmektedir. Bkz. European Economic Forecast Spring 2016, European Commission, ( ), s Press Release-12 December 2014: Crotian Economy and Environment to Benefit from billion 6.9 EU Investments, European Commission,

242 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 229 Hırvat yetkililer olumlu bir bakış açısına sahip olsa da Hırvatistan ın Avrupa piyasasında ekonomik olarak rekabet edebilir bir hale gelmek için yeterince hazır olmadığı düşüncesi dile getirilmektedir. 69 Buna rağmen üyeliğinin ilk yılında diğer AB ülkelerine yaptığı ihracatı %15 oranında artırmayı başaran Hırvatistan, 2015 yılının ilk yarısına ait verilere göre de bu alanda %16 lık artışla AB de en çok ihracat artışı kaydeden ülkeler arasında yer almayı başarmıştır. 70 SONUÇ 2004 yılında gerçekleşen büyük patlamanın ardından Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan ın birliğe üye olmasının yanı sıra Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk un aday ülke statüsü elde etmesi AB genişlemesinde dikkatlerin Balkanlara çevrilmesine neden olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasında, Balkan ülkelerinin katılımı sağlanmadan AB projesinin tamamlanamayacağı düşüncesi önemli ölçüde etkili olmuştur. Bunun yanı sıra, Balkanlara yönelik genişlemenin bölgeye istikrar kazandıracağı da sıklıkla altı çizilen hususlar arasında yer almaktadır. Fakat AB ye beşinci genişlemede dâhil olan ülkelerin tam olarak hazır olmadan bu süreci tamamladıklarına dair eleştiriler Balkanlara yönelik genişlemeyi farklı bir açıdan değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede, Romanya ve Bulgaristan ın AB nin en yoksul iki ülkesi durumunda olması ve koşulluluk mekanizmasının genişletilmesiyle bu ülkelerin halen gözetim altında tutulması bu çalışmanın ardındaki temel motivasyonlar arasında yer almıştır. Hırvatistan ise AB açısından hazmedilmesi nispeten daha kolay olsa da Batı Balkanlara yönelik genişlemenin önemli bir adımı olması bakımından çalışmaya dâhil edilmiştir. Beşinci ve altıncı genişleme dalgaları ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde söz konusu genişlemenin siyasi saiklerle gerçekleştiğine dair eleştirilerin gerçeklik payı olduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen, genişleme sürecinin geçmiş tecrübelerden dersler çıkarılarak ileriye yönelik stratejilerin 2019/cretu/announcements/croatian-economy-and-environment-benefit-eu69-billion-euinvestment_en, ( ). 69 Croatia and the EU- What Difference Has a Year Made?, BBC News, ( ) yılının ilk yarısında AB içi ihracatını en çok artıran ülke İrlanda (%21) olurken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de yakaladığı %14 lük artışla Hırvatistan ın ardından üçüncü sırada yer almıştır. Bkz. Croatia Among Countries with the Highest Export Growth in the EU, Total Croatia News, ( ).

243 230 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) belirlenmesini mümkün kılan dinamik bir süreç olarak yorumlanması aday ülkelerin birtakım eksikliklerinin görmezden gelinebileceğine işaret etmektedir. Nitekim koşulluluk mekanizmasının genişletilmesi sadece aday ülkelerin geleceğini etkilemekle kalmamış, ayrıca bu çalışmaya konu edilen üye ülkelerin geleceği açısından da belirleyici bir niteliğe sahip olmuştur. Bir başka deyişle, Balkanlara yönelik genişleme dalgaları kendi içinde çelişkiler barındırmasına rağmen genişleme sürecinde yaşanan hataların telafisine dönük adımların atılabilmesine olanak sağlayan mekanizmaların varlığı bu noktadaki endişeleri hafifletmektedir. KAYNAKÇA AB nin En Yoksul Ülkesinin Krizle Mücadelesi, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). Akşemsettinoğlu, Gökhan, Avrupa Bütünleşme Projesinin ve Genişleme Sürecinin Değişen Dinamikleri, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 10, No 1, Altun, Özge, Avrupa Birliği Genişleme Politikası Bağlamında Hırvatistan Üyeliği, T.C. Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Temmuz 2013, 20ve%20%C4%B0nceleme%20Serisi/AB%20Geni%C5%9Fleme%20Politikas %C4%B1%20Ba%C4%9Flam%C4%B1nda%20H%C4%B1rvatistan%20%C3 %9Cyeli%C4%9Fi.pdf, ( ). Avrupa Birliği nin Genişlemesi, T. C. Avrupa Birliği Bakanlığı, Avrupa Komisyonu 2014 Genişleme Paketi ni Açıkladı, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). Bulgaristan a Yeni Nükleer Reaktör, Aljazeera Turk, 24 Kasım 2013, ( ). Bulgaristan da Yolsuzluk Şoku, Deutsch Welle, 27 Kasım 2008, ( ). Bulgaristan-İşsizlik Oranı, Trading Economics, ( ). Croatia Among Countries with the Highest Export Growth in the EU, Total Croatia News, ( ). Croatia and the EU- What Difference Has a Year Made?, BBC News, ( ).

244 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 231 Delegation to the Kozloduy Nuclear Power Plant/Bulgaria, October 2013, European Paliament, a_/bulgaria_en.pdf, ss. 2-3, ( ). Eşe Dosta Dağıtınca AB Fonları Dondurdu, 26 Ekim 2012, Hürriyet, ). EU Funds in Central and Eastern Europe, Progress Report , KPMG, s/eu-funds-in-central-and-eastern-europe.pdf, ( ). European Economic Forecast Spring 2016, European Commission, ( ). Fitch Ratings: Euro Zone Accession Remains a Remote Prospect in Romania and CEE, Business Review, ( ). GDP Growth (Annual %)-Croatia, Dünya Bankası, ay=graph, ( ). GDP Growth (Annual %)-Romania, Dünya Bankası, ay=graph, ( ). Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar , COM(2012) 600, Brüksel, 10 Ekim 2012, strateji_ve_sonuclar_tr.pdf, ( ). Hatipoğlu, Esra, Yorgun AB nin Komşularla İmtihanı: Karadeniz Bölgesi ve Avrupa Birliği, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Cilt 8, Sayı 16, 2013, ss Hırvatistan ın da önü açıldı, Deutsche Welle, ( ). Hırvatistan ın Genel Ekonomik Verileri, Balkansiad, ( ). Karluk, Rıdvan, Avrupa Birliği nin Balkanlara Genişlemesi: Balkan Ülkelerine Üyelik Perspektifi, International Conference on Eurasian Economies 2014, ( ).

245 232 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Lejour, Arjan, Mervar, Andrea ve Verweij, Gerard, The Economic Effects of Croatia s Accession to the EU, EIZ Working Papers, Aralık Levitz, Philip ve Pop-Eleches, Grigore, Monitoring, Money and Migrants: Countering Post-Accession Backsliding in Bulgaria and Romania, Europe-Asia Studies, Cilt 62, Sayı 3, Mayıs 2010, ss Nikolova, Pavlina, Negotiating for EU Membership? The Case of Bulgaria and Romania, Crotian Yearbook of European Law and Policy 2, 2006, ss Noutcheva, Gergana ve Bechev,Dimitar, The Successful Laggards: Bulgaria and Romania s Accession to the EU, East European Politics and Societies, Cilt 22, Sayı 1, 2008, ss Macro Economic Imbalances Country Report-Romania 2015, European Economy Occasional Papers 223, European Commission, Haziran Mujezinoviç, Mirzet, Avrupa Birliği nin Batı Balkan Politikası Çerçevesinde Bosna Hersek ile İlişkileri, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 3, Sayı 12, 2007, ss Orosz, Agnes, Romania, Strategic Issues for the EU10 Countries: Main Positions and Implications for EU Policy-Making, Derleyen: Krisztina Vilda, FEPS-Foundation for European Progressive Studies, Budapeşte, Ekim Press Release-12 December 2014: Crotian Economy and Environment to Benefit from billion 6.9 EU Investments, European Commission, ( ). Primatarova, Antoinette, On High Stakes, Stakeholders and Bulgaria s EU Membership, EPIN Working Paper No. 27, Nisan Rehn, Olli, Önsöz, Genişlemeyi Anlamak: Avrupa Birliği nin Genişleme Politikası, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Romanya-Avrupa nın Periferisinden Kriz Manzaraları, İktisadi Kalkınma Vakfı, ( ). Romanya IMF yle Anlaştı, NTV, 25 Mart 2009, ( ). Şahin, Yeliz, Batı Balkanlar AB Yolunda, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, Yayın No 267, İstanbul, Aralık Şahin, Yeliz, Hırvatistan ın AB Serüveninde Mutlu Son, İKV Değerlendirme Notu, Temmuz 2013, ( ).

246 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı2 ( ) 233 The Enlargement of the Union, European Parliament, ( ). The Reports on Progress in Bulgaria and Romania, European Commission, ( ). Trauner, Florian, Post-Accession Compliance with EU Law in Bulgaria and Romania: A Comparative Perspective, European Integration online Papers, Special Issue 2, Volume 13, 2009, ( ). Tsachevsky, Venelin, Bulgaria s EU Membership: The Adaptation To The New Status Is Not Over, Electronic Publications of Pan-European Institute, 2010, ( ).

247 234 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( )

248 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 235 EDİRNE KENT MERKEZİ NDE SEÇMENLERİN YEREL SİYASETE KATILIMI * PARTICIPATION TO LOCAL POLITICS BY URBAN VOTERS IN EDIRNE CENTRAL DISTRICT Hakan Yaş ** Sedef Zeyrekli Yaş *** Yasin Usta **** Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) Öz: Siyasete katılımın ne boyutta gerçekleştiği genel siyaset açısından oldukça araştırılmış olmasına rağmen, yerel düzeydeki siyasete katılımın düzey ve araçlarına ilişkin çalışmalar görece zayıf kalmaktadır. Bu çalışma, Edirne deki seçmenlerin yerel siyasete katılım düzeyini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, seçmenin yaşı, cinsiyeti, gelir düzeyi, eğitim düzeyi ve benzeri nitel ve nicel özellikleri belirtilmiş; ardından, bu özellikler ile yerel siyasete katılım arasındaki ilişki hipotez testleriyle sınanmaya çalışılmıştır. Yapılan testler sonucunda Edirne de eğitim düzeyi veya gelir düzeyi arttıkça yerel siyasete katılımın yoğunlaştığı ve seçmenlerin siyasete katılımlarının, yerleşik oldukları mahalleye göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Siyasete katılımın ölçülmesinde, literatürdeki katılım tanımlamalarından A. Robert Dahl ın tipolojisi esas alınmış olup, anket soruları bu tipolojiye uygun olarak oluşturulmaya çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Siyasete katılım, Edirne, yerel yönetim, A. Robert Dahl Abstract: Even though it has been rather a lot studied that to what extent participation to politics is occurred with regard to general politics, the studies relating to levels and means of political participation at local level remains relatively weak. This paper aspires to reveal the aspects of participation of voters to local politics in Edirne. In parallel with this goal, firstly, certain qualitative and quantitative characteristics of voters are specified, such as age, gender, level of income, level of education. Then, the relation between these characteristics and political participation at local level is tried to be proved by some hypothesis tests. The results suggested that the higher the level of education or the level of income, the more intensive the participation to local politics. It is also deduced that political * Bu çalışma Trakya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimince desteklenmiştir. Proje Numarası: 2016/46 ** Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, Havsa Meslek Yüksekokulu, hakanyas@trakya.edu.tr *** Öğr. Gör., Trakya Üniversitesi, Havsa Meslek Yüksekokulu, sedefyas@trakya.edu.tr **** Öğr. Gör., Trakya Üniversitesi, Havsa Meslek Yüksekokulu, yasinusta@trakya.edu.tr

249 236 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) participation of voters differs according to neighbourhood they settle in. The evaluation of political participation is based on A. Robert Dahl s typology of political participation picked out amongst others in the literature and questionnaire form tried to be generated in accordance with the typology. Keywords: Political participation, Edirne, local governments, A. Robert Dahl GİRİŞ Siyasete katılım merkezi yönetimin güçlü ve yerinden yönetimin görece zayıf olduğu devlet sistemlerinde genel siyaset açısından ağırlıklı olarak incelenmiştir. Tüm ülkeyi kapsayan siyasi katılım çalışmaları, yerinden yönetime ağırlık verilmediğinden bu devletlerde daha önem kazanmaktadır. Bu türden sistemlerde genel bir eğilim olarak halktan yerinden yönetim kuruluşlarının ve özellikle doğrudan halkı ilgilendirdiği için yer yönünden birer yerinden yönetim kuruluşu olan yerel yönetimlerin güçlü olmasına veya daha fazla önem verilmesine ilişkin bir istenç de bulunmamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu da dâhil olmak üzere, Türkiye de yerel yönetimlere ilişkin düzenlemelerin merkezin düşünce ve güdümünde gerçekleşmesi ve bu yönetimlerin güçlenememesinin temel nedenleri arasında bu isteksizlik gösterilir. Olağan umursamazlık hatasına rağmen, yerel yönetimler yurttaşların günlük temel ortak gereksinimlerinin giderilme otoritesidir. Türkiye de köy tüzel kişiliği dışında kalan belediye ve il özel idaresi tüzel kişilikleri ise aynı zamanda kentsel alanda görev ve yetkilerle donatılmış birer siyasi kurumdurlar. Yerel yönetimlerin doğası gereği bu iki tüzel kişiliğin karar organlarının seçimle oluşması siyasete katılımın yerel boyutudur. Çağdaş demokrasilerde halkın katılımı yalnızca oy vermekle sınırlı kalmadığından ve bununla yetinilmediğinden, yerel siyasetin de çapı ve önemi giderek büyümektedir. Çalışmanın hazırlanmasındaki temel sorun, siyasete katılımın yerel düzeyde yeteri derecede alan araştırmasıyla irdelenmemesidir. Edirne muhalif, sosyal demokrat görünümüyle eğitim düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde bir kenttir. Benzer karakteristiklere sahip topluluklardan yerel sorunlara karşı daha duyarlı, siyasete daha aktif katılan yurttaşlara sahip olması beklenmektedir. Bu nedenlerle, çalışmada Edirne nin yerel siyasete katılım düzeyi belirlenerek; eğitim, gelir ve yerleşik olunan mahalleye göre siyasete katılımın farklılık gösterip göstermediği incelenecektir. Öncelikle siyasete katılım ve katılım tipolojilerine ilişkin olarak yapılan literatür taramasına yer verilecek, ardından çalışma kapsamında yapılan anket

250 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 237 çalışmasının sonuçları, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda ortaya konmaya çalışılacaktır. 1.SİYASAL KATILIM 1.1. Siyasal katılım tanımları ve katılım boyutları Huntington ve Nelson a göre siyasal katılım yönetimin karar almasını etki altında bırakmak için sivil yurttaşlar tarafından tasarlanan bir eylemdir (Ruedin, 2007, s. 3). Bülent Daver bireyin siyasal sistem karşısındaki durumunu, tutumunu ve davranışlarını gösteren bir kavram olarak siyasal katılımı tanımlar (Daver, 1993, s. 203). Kalaycıoğlu na göre siyasal katılım kişilerin otonom şekilde yaptığı seçimler ve verdikleri kararlar sonucu siyasal karar makamlarına gelecekleri veya bunları ellerinde bulunduranları etkilemek üzere yaptıkları eylem ve faaliyetlerdir (Kalaycıoğlu, 1998, s. 10). Burns, Schlozman ve Verba katılım anlayışının ulusal olduğu kadar yerel düzeyde, geleneksel olduğu kadar geleneksel de olmayan eylem, zaman isteyen bir eylem olduğu kadar para da isteyen ve tek başına yapıldığı gibi diğerleriyle de yapılan bir eylemi kapsadığını belirtirler. Katılımı oluşturan unsurun da cinsiyet farklılıkları olduğundan harekete geçerler. Oya ilişkin olmayan katılım biçimlerine de kadınların her zaman rol almakta olduğu örgütsel, protesto ve halk topluluğu eylemlerini gösterirler (Burns, Schlozman, & Verba, 2001, s. 21). Siyasal katılım, bireylerin, devlet tarafından alınan kararları etkilemek üzere tasarlanmış oy verme, seçim faaliyetlerine katılım, hükümet kararlarını etkilemeye yönelik lobicilik, örgütlenme ve dernekleşme, siyasal parti etkinleri gibi faaliyetlerini de ifade etmektedir (Çetin, 2003, s. 136). Seçim davranışları ya da seçimlere katılım da, siyasal katılımın en demokratik, en kapsamlı biçimi olarak oy vermenin ötesinde her türlü siyasal olaylar ve kararlar karşısında vatandaşların basit bir ilgisinden başlayıp, yoğun kitlesel protesto eylemlerine kadar uzanan davranış biçimleridir (Öztekin, 2003, s ). Katılımı seçimlerle sınırlı tutmak, vatandaşlığın alanını fazlasıyla daraltmak ve bu görevi ayrıcalıklı gruplara tanımak anlamına gelmektedir. Göymen e göre katılımcılık, dolayısıyla, yerel yöneticilerin serbest hareket edebildikleri alanın da daralması anlamına gelmektedir. Halk meclisi, kent senatosu veya kent parlamentosu gibi mülki idare amirlerinin de katıldığı oluşumlar salt seçimle katılımın yetersizliğinin ortaya konduğu olgulardır (Göymen, 2003, s ). Halkın kendisini yönetecekleri seçmesi, ama gerisine karışmaması gerektiğine dayalı bir mantık, çağdaş demokrasiye ters düşmektedir (Kışlalı, 1998, s. 184). Siyasal katılım salt seçimlerde oy kullanma anlamına gelmemekte; farklı şekillerde gerçekleşebilmekte ve hatta seçimlerde oy

251 238 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) kullanmayan biri, aktif şekilde başka araçlarla da siyasete katılabilmektedir (Lorch, 1992, s. 59). Oy kullanma aynı zamanda, kamu görevlilerini hesap verebilir tutmak gibi siyasi katılımda kullanılan en temel mekanizmadır (Burns, Schlozman, & Verba, 2001, s. 21). Siyasete katılım, siyasete katılmama, ilgi duymama; yalnız seçimlere katılım ve seçimler dışında da siyasete ilgi duyma şeklinde gerçekleşebilmektedir. Daha üst bir düzeyde ise, bir siyasal partiye üye olmak, parti için çalışmak gibi siyasal yaşama etkin bir biçimde katılım da söz konusu olabilmektedir (Çam, 2005, s ). Robert Dahl da, modern temsili demokrasinin kurumlarından biri olan ifade özgürlüğüne yaptığı vurguyla, vatandaşların sert bir biçimde cezalandırılma tehlikesiyle karşı karşıya olmadan, siyasi konularda memurları, hükümeti, rejimi, sosyo-ekonomik düzeni ve hâkim ideolojiyi eleştirmek de dâhil olmak üzere kendilerini ifade edebilme haklarının bulunması gerektiğini (Dahl, 2000, s. 90) belirterek, halkın sadece seçimlerde oy kullanmasının çağdaş demokrasiyle bağdaşmadığının altını çizmektedir. Bu nedenle, siyasal katılım toplumu oluşturan bireylerin, bir siyasal davranış türü olarak alınan veya alınacak her türlü siyasal, ekonomik ve toplumsal kararlar karşısında gösterdikleri tepkiler, eğilimler ve yaklaşımlar olarak da tanımlanabilmesi olasıdır. Bireylerin siyasal yaşamla aynı derecede ve yoğunlukta ilgilenmediği, sadece oy kullanmakla sınır olmadıkları ve siyasete farklı düzeylerde katıldıkları söylenebilmektedir. Bu açıdan siyasal katılım siyasal karar alma sürecinin her aşamasına katılım olarak da tanımlanabilmektedir. Katılım siyasi otoriteyi etkileme amacını taşımaktadır. Vatandaşların genel ve yerel düzeyde devlet organlarının çalışanlarını ya da kararlarını etkileyen tüm davranışları; kendilerince ya da başkalarınca tasarlanan, yasal ve yasal olmayan, başarılı ya da başarısız davranışların tümü, siyasal katılım kavramı içinde yer almaktadır (Çukurçayır, 2000, s ). Bu çerçevede, siyasi makamları sorgulama becerisi ve isteği; kamusal politikalarla ilgili kamusal tartışmalara katılabilme (Kymlica, 2006, s ), bir mevki için aday olma, baskı grupları veya çıkar gruplarına katılma ve yönetsel birimlere şikâyet etme (Bingham & Hedge, 1991, s. 225) yukarıda sayılan davranışlara örnek olarak gösterilebilmektedir. Fung da, katılımın, temsil ve yönetimin birlikteliğiyle en iyi bir biçimde işlediğini belirtir (Fung, 2006, s. 66). Arnstein ise yurttaş katılımını, yurttaş gücü ile betimler. Yurttaş gücü, bugünkü durumda siyasi ve ekonomik süreçlerden dışlanmış yoksul yurttaşlara gelecekte müzakereci bir şekilde dâhil olma imkânı tanıyan gücün bir yeniden dağıtımıdır. Gücün yeniden dağıtımı

252 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 239 olmaksızın katılım, güce sahip olmayanlar için boş ve sinir bozucu bir süreçtir; statükoyu devam ettirir (Arnstein, 1969, s. 216). Yukarıda özetlenmeye çalışılan katılımın gerçekleşmesinde farklı boyutlar bulunmaktadır. Göymen, katılımcılığın bir sihirli değnek olmadığını, kimin ne tür motivasyonla katıldığına bakılması gerektiğine işaret eder. Ancak, tedirgin olduğu nokta katılımın egemen güçler, ekonomik olarak güçlü olanlar veya sermaye aracılığıyla da gerçekleştirilebiliyor olmasıdır. İstenen durum ise bilgili olmaktır; bilgisel olarak donatma olanağı varsa veya temsil edilen topluluk tarafından önderin sözünün dinlenmesi söz konusuysa siyasete önderin ardından katılım da artmaktadır (Göymen, 2003, s. 82). Katılıma kamusal mal ve hizmetlerin talebi, yani kamu ekonomisi açısından yaklaşanlardan Anthony Downs da talebin nitelik ve niceliğinin enformasyon, yani bilgi aracılığıyla gerçekleştiğini ileri sürer. Bilginin karar verici açısından özellikle zaman maliyeti doğurabileceğini belirtir. Karar vericinin bilgi yığını içerisinden hangisini seçeceğini bir eylemin marjinal getirisi marjinal maliyetinden daha büyük olduğunda bu eylemi gerçekleştirmek her zaman rasyoneldir ekonomik aksiyomuyla açıklar. Downs a göre seçmen bilgiyi serbest enformasyon kaynaklarından, lobi faaliyetlerinden veya aday/siyasi partinin doğrudan kendisinden öğrenebilir. Downs ın iş ortakları konuşması, arkadaşlarla konuşmalar, bir berberde gazete okumak ve işe giderken arabada radyo dinlemek olarak örneklendirdiği serbest bilgi tüm yurttaşlara sürekli bir şekilde akar ve dağıtılır. İkinci bilgi kaynağı olan lobi faaliyetlerinde, lobici tam bilgiye sahip olmalıdır; tam bilgiye sahip olmanın da maliyeti yüksektir. Maliyeti yükselten nedenlerden biri bilgiye tam erişim çabaları ve bir siyasi partiyi kendi düşüncesinin aslında pek çok yurttaşın düşüncesi olduğu konusunda ikna edici olmasıdır. Dolayısıyla lobici olabilmek için büyük bir çaba gösterilmelidir (Downs, 1957, s ). Birilerini oy vermeye ikna etme çabası, siyasi partilere veya gençlik veya kadın kolları gibi alt oluşumları ile sivil toplum kuruluşlarına üyelik, adayların tanıtım etkinliklerinde rol alma türünden girişimler lobiciliğin tabana inmiş ve tabanda yürütülen etkinliklerdendir. Kitle iletişim araçları siyasete katılımın ayrı bir yönüdür. Siyasi süreçler ve öneriler hakkında çeşitli medya araçları ile kamuyu bilgilendirme, bir gazete, radyo veya televizyona basın duyurusu gönderme ve video konferans, video, bilgisayar, simülasyon veya CD-ROM gibi dijital teknoloji araçları kitle iletişim araçlarına bazı örneklerdir (Sanoff, 2000, s.

253 240 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 31, 68, 73-74). Dahl, basında siyaset hakkında yazılanları okuma, radyo dinleme veya televizyon izlemeyi tüketime yönelik ve sembolik katılım olarak ifade etmekte, bu türden katılımın farklı biçimlerini kullanan yurttaşların da önünde herhangi bir zaman ve mekân engeli olmadığını belirtmektedir (Dahl, 1967, s. 957). Zamanın ve mekânın sınırlandıramayacağı iletişim kanalları, katılımın farklı bir aracı olarak sürmektedir. Robert Dahl yurttaşların siyasete katılım yoğunluklarında ve katılım şekillerinde farklılıklar olduğunu ileri sürmüştür (Dahl, 1991, s. 104) li yıllardan sonra yapılan siyasal katılım davranış araştırmaları, modern gelişmiş sanayi toplumlarında vatandaşların her düzeyde siyasete katılımlarının, geleneksel toplumlardan çok daha yoğun ve bilinçli olduğunu göstermiştir. Başka bir ifadeyle, sanayi toplumlarında vatandaşlar ve vatandaşların oluşturdukları her türlü toplumsal örgütler, siyasi iktidarın oluşmasında, denetlenmesinde ve el değiştirmesinde seçimlerin dışında da sürekli ilgi göstermekte, ağırlığını koymakta ve daha da ötesinde siyasi kararların alınma aşamasında bile etkili olabilmektedirler (Öztekin, 2003, s. 224). Özetle, çağdaşlaşma düzeyi arttıkça bireylerin siyasete katılım oranı ve yoğunluğu artmaktadır. Bu çerçevede, ekonomik gelişme düzeyi, toplumdaki yüksek statülü roller, ekonomik gelir düzeyi, siyasal örgüt ve derneklerin varlığı ve bunlara tanınan haklar, toplumsal, siyasal ve özellikle ekonomik sınıfların çıkar çatışması, sosyal sınıflar, bölgeler ve cemaat grupları arasındaki çatışmalar, şehirleşme, devletin siyasal değerleri ve ideolojik yapısı siyasal katılımı etkileyen en önemli faktörler olmaktadır (Çetin, 2003, s. 136). Çalışmada, yukarıda belirtilmeye çalışılan, tüm yurttaşların siyasal yaşama aynı ölçüde ve aynı araçlarla katılmadığı gerçeği göz önüne alınarak; Robert Dahl ın ortaya koyduğu, katılımın ilgi, önemseme, bilgi ve eylem şeklinde sıralanabilen dört boyutu dikkate alınacaktır. Bu boyutlardan ilgi, siyasal olayları izleme derecesini; önemseme onlara verilen önem derecesini; bilgi, onlarla ilgili olarak sahip olunan verileri; eylem ise, siyasal kararları etkilemek için gösterilen çabaları başka bir ifade ile siyasal olaylara aktif olarak karışmayı ifade etmektedir (Kapani, 1998, s. 131) (Kışlalı, 1998, s ). İzleyen alt bölümde Dahl ın tipolojisinden önce, literatürde rastlanan altı katılım belirlemesine de yer verilecektir Siyasete katılım tipolojileri Yapılan literatür incelenmesinde toplam yedi farklı siyasal katılım sınıflandırmasına rastlanılmıştır. A. Robert Dahl ın bu çalışmada esas alınan

254 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 241 tipolojisi en sona bırakılmış olup, ilk altı katılım tipolojisi aşağıda yer almaktadır. Dahl ın tipolojisinin hem daha somutlaştırılabilir ve basit oluşu hem de literatürdeki atıf ve incelenme sıklığı bu tipolojinin çalışma kapsamında esas alınmasında etkili olmuştur Almond ve Verba nın Yurttaşlık Kültürü Gabriel Almond ve Sidney Verba 1963 yılında yayınladıkları Yurttaşlık Kültürü adlı eserlerinde ideal siyasi kültür tipolojisi geliştirmişlerdir. Almond ve Verba bir ülkenin siyasi kültürünü iki boyut bakımından nitelendirirler: (i) Farklı tutum tipleri ve (ii) farklı siyasi nesne sınıfları. Öncelikle tutum tiplerini (i) siyaset hakkındaki bilgi ve inanışların dâhil olduğu bilişsel yönelimler, (ii) siyasal nesnelere dönük olumlu ve olumsuz olan etkili yönelimler ve (iii) siyasi seçenekler ve süreçlere ilişkin yargıları içeren değerlendirici yönelimler şeklinde farklılaştırmışlardır. Ardından, bu yurttaş tutumlarının yöneltildiği dört farklı siyasi nesne sınıfı belirlemişlerdir: (i) genel anlamda siyasi sistem, (ii) siyasi partiler, çıkar grupları veya talepleri yurttaşlardan kurumlara iletmeyle uğraşan siyasi aktörler gibi girdi nesneleri, (iii) hükümet bürokrasileri veya kamu politikalarını uygulayan devlet otoritesi kuruluşları gibi çıktı nesneleri ve (iv) ideal yurttaşın ne yapması gerektiğinin rol modelleri bakımından kendine ve diğerlerine dönük yönelimler. Bu iki boyutu birleştiren Almond ve Verba üç tür ideal siyasi kültür belirlemişlerdir (Dalton & Welzel, 2014) (Daver, 1993, s. 206). Hareketsiz kültür (parochial culture): Bireyler temel itibariyle apolitik olduklarında ortaya çıkan kültürdür. Halk hükümet ve politikalarının farkında olmayıp, kendilerini siyasi sürece dâhil görmezler. Tam hareketsizlik tamamen varsayımsal olsa da kendisini oy vermemek, siyasi toplantılara ve gösterilere katılmamak şeklinde gösterir. İtaat/uyma kültürü (subject culture): Bireylerin devlet ve devletin siyaset çıktılarından haberdar olduğu ama girdi nesnelerine ve aktif bir katılımcı olarak bireye dönük önemli yönelimlerden yoksun oldukları bir kültürdür. Uyan/itaat eden siyasetten haberdardır ama yalnızca bir emir alıcısı ve bir mobilizasyon nesnesi olarak siyasete dâhil olur; kanunlara uyar, vergi ve askerlik gibi yurttaşlık yükümlülüklerini yerine getiren ama siyasal sorunlarla ilgisi az olan yurttaşlardır. Katılımcı kültür (participation culture): Halk dört siyasi nesne sınıfına dönük yönelimleri elinde bulundurur. Hükümet, siyasi girdi süreçleri ve hükümet çıktılarının farkında olup, yurttaş olarak rollerinin eylemci bir görünümünü benimserler. Halk tercih ettikleri adayları oylayarak çıkar

255 242 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) örgütleri ve siyasi partiler veya diğer siyasi faaliyetler aracılığıyla tercihlerini ifade edebileceklerini bilip, takdirle karşılarlar. Düzene tamamen uyabilecekleri gibi onu değiştirmeye ve hatta yıkmaya çalışabilirler; siyasal sisteme karşı muhalif olduklarını açıkça gösterirler. Almond ve Verba yurttaşlık kültürünü itaat eden ve katılan yönelimlerin bir karışımı olarak demokrasiye en çok olanak veren şeklinde tasvir etmektedir. Bir yurttaşlık kültüründe yurttaşlar sıkı sıkıya yasalara sadıktırlar ve meşru siyasi otoriteye saygı duyarlar. Katılımcı yurttaşlar dahi temsili demokrasilerdeki sınırlı rollerinin farkındadırlar. Siyasi yöntemlerde ve politika uygulamalarındaki doğrudan katılım sıradan bir yurttaşın dağarcığında olmadığı gibi katılımcı yurttaşın da bir parçası değildir (Dalton & Welzel, 2014). Almond ve Verba hareketsiz, uyan ve katılımcı kültürlerin herhangi bir toplumda katışıksız olarak var olmayan ideal tipte modeller olduğunu vurgularlarken, bu üç modelin unsurlarının dünya tarihinde farklı oranlarda önemli ölçüde var olduğunu da iddia ederler. Bu bakımdan hareketsiz kültürün unsurlarının gelişmekte olan ülkelerde, itaat eden kültür unsurlarının komünist ülkelerde ve katılımcı kültür unsurlarının Batı nın özgür dünyası nda yaygın olduğunu ileri sürerler (Dalton & Welzel, 2014) Arnstein ın Katılım Merdiveni Arnstein ın katılım merdiveninin en alt iki basamağında katılmama düzeylerini oluşturan manipülasyon ve terapi yer almaktadır. Bu basamakların gerçek amacı insanları planlama veya yürütme programlarına katmak değil, katılımcıları eğitmek ve iyileştirmek üzere iktidar sahiplerine imkân tanımaktır. Üçüncü ve dördüncü basamaklar yoksulların duymasına ve söz sahibi olmalarına izin veren yapmacıklık düzeylerine doğru ilerlemektedir. Bilgilendirme ve danışma olarak adlandırılan bu iki basamak, iktidar sahipleri tarafından toplam katılım ölçüsünde sunulduğunda yurttaşlar gerçekten duyup, seslerini duyurabilirler. Bu basamaklarda yurttaşların seslerine iktidar tarafından kulak verilmesi temin edilmelidir. Beşinci basamakta ise temel kurallar yoksullara tavsiye verdiği ama iktidar sahiplerine yoksullar hakkında karar vermede alıkoyduğundan basit bir şekilde yapmacıklığın daha üst bir düzeyidir. Altıncı aşama olan ortaklık, yurttaşlara geleneksel iktidar sahipleriyle müzakere ve ödünleşme imkânı vermektedir. Sırasıyla yedinci ve sekizinci basamağı oluşturan devredilen yetkiler ve yurttaş kontrolünde yoksul yurttaşlar karar almada sandalye çoğunluğu veya tam yönetsel güç sağlarlar. Bu son üç basamak yurttaş gücü dereceleridir (Arnstein, 1969, s. 217).

256 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Fung un Katılım Çeşitleri Fung bir dizi kurumsal olasılıkları anlamada bir çerçeve geliştirmeye çalıştığını ve bunu genel bir kamu teorisi hâline getirmediğini belirtir. Katılım mekanizmaları kimin katıldığı, katılımcıların birbirleriyle nasıl iletişim kurduğu ve ortak karar aldığı ve tartışmaların politika veya kamusal eyleme nasıl bağlandığı olmak üzere üç önemli boyuta göre çeşitlenmektedir. Bazı katılımcı süreçler katılmak isteyen herkese açıktır; diğer bazıları ise çıkar grubu temsilcileri gibi sadece elit paydaşları davet ederler. Pek çok kamusal toplantıda katılımcılar kolayca politikaları duyurup açıklayan resmi görevlilerden bilgi alırlar; pek azı da bu kararlar hakkında müzakerecidir. Üçüncü boyutta ise tartışmalar ile politika veya kamusal eylem arasındaki bağı betimlemektedir (Fung, 2006, s. 66). Katılım biçimlerini ise Fung demokrasi küpü gösterimiyle ifade etmektedir. Fung vatandaşların bir kamu politikası veya eylemini desteklemek veya onaylamak için iyi nedenlere sahip olduğu zaman bu politika ve eylemlerin meşru olacağını belirtmiştir (Fung, 2006, s. 70). Meşru olmayan bir politika veya eylem ise olumsuz katılım yollarının kullanılmasına neden olacaktır Aktif Yurttaşlık Sadece sosyal hakların çevresinde dönen bir tartışma değil, yurttaşlığın yarışmacı kavramları içine atılan yurttaşlığa aktif yurttaşlık adı verilmektedir. Neo-muhafazakar yurttaşlık modelinden kaynaklanan bir düşüncedir. Aktif yurttaşlığın, birbirinin zıttı olan ekonomik liberalizm ve sosyal muhafazakârlık olmak üzere iki yüzü bulunmaktadır. Bir yandan özgüven ve kendi ayaklarının üzerinde durma üzerine klasik bir liberal vurgu yaparken, diğer yandan görev ve sorumluluk üzerine geleneksel olarak muhafazakâr bir baskının altını çizmektedir. Liberal açıdan aktif yurttaşlığın özü girişim, çok çalışma ve özgüvendir. Bu ideal 19 uncu yüzyıl liberallerinden Samuel Smiles tarafından savunulmuştur. Neo liberaller bireysel sorumluluğun ekonomik ve ahlak duygusu yaratır. Ekonomik açıdan, aktif yurttaşlık toplumsal refahın kamu maliyesi ve toplum kaynaklarının yüklediği yükü rahatlatır. Ahlaki açıdan, aktif yurttaşlık itibar ve onura/özsaygıya katkıda bulunur. Yurttaşlığa bu açılardan yaklaşım, yurttaşı devletten bir mal veya hizmet alan bir müşteri olarak gördüğü için eleştirilmektedir. Ayrıca, yurttaşın kendi toplumunun bir üyesi olarak nasıl ele alınacağı konusunda da başarısız olarak addedilmektedir (Heywood, 1994, s ). John F. Kennedy: Ask not what your country can do for

257 244 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) you ask what you can do for your country (Heywood, 1994, s. 163). Bu görüş de, yurttaşın sorumluluğunu öne çıkaran ve dikkat çeken bir ifadedir. Citizenship of entitlement (hakların yurttaşlığı) citizenship of obligations (yurttaşlık yükümlülükleri). Aktif yurttaşlığın pay your way (başkasından çok kendin için öde) felsefesi mevcut eşitsizlikleri güçlendirebilecektir (Heywood, 1994, s. 163). Bir yükümlülükler yurttaşlığı özel sorumluluklara burnunu sokma tehlikesi içindedir, böylece bireysel özgürlükleri tehdit eder (Heywood, 1994, s. 164) Milbrath ın Siyasal Katılım Piramidi Milbrath, Political Participation How and Why Do People Get Involved in Politics adlı eserinde katılmayı hiyerarşik bir açıdan kavramlaştırır. Siyasal katılımı hem bireysel özellikler hem de dış etkenler bakımından algılar. Bireysel özellikler sıklıkla kullanılan yaş, ırk, cinsiyet, din veya yerleşim yeri ama özellikle ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkabilen kişilik özellikleridir. Milbrath, katılımı hiyerarşik bir anlayışla kavramlaştırarak En üst davranışlarda bulunan kişiler sıralamada daha aşağıda bulunanları da güçlü olasılıkla yerine getirmektedir şeklinde ifade eder. İnsanların tüm siyasi faaliyetlerde kesin bir eşiğe kadar katılım gösterdiği, aynı zamanda gerekli olmasa da, kabul edilir; bu eşik dış uyarıcılar ve kişiler arası iletişimden ama en çok toplumsallık ve sosyoekonomik statü gibi bireysel özelliklerden etkilenir (Ruedin, 2007, s. 9). Piramit alttan yukarı doğru izleyici, geçici ve gladyatör olmak üzere üç faaliyet grubundan oluşur. Parti rozeti takma, birisini bir partiye oy vermek için ikna etme, siyasi bir tartışmaya katılma, oylamaya katılma ve kendini siyasal uyarımlara karşı açık tutma faaliyetleri izleyici faaliyetler; bir mitinge veya toplantıya katılma, bir partiye veya adaya parasal yardımda bulunma ve bir partiyle iletişime geçme gibi faaliyetler geçici faaliyetler; partide görev alma, aday olma, siyasal amaçlarla para isteme, önemli bir parti toplantısına katılma, partide aktif ve üye olma ve zamanını siyasal bir kampanya için harcama faaliyetleri ise gladyatör faaliyetlerdir (Daver, 1993, s. 210) (Ruedin, 2007, s. 10) Deniz Baykal ın Siyasete Katılım Düzeyleri Robert Dahl ın tipolojisini inceleyen Deniz Baykal, siyasal katılımın üç düzeye indirgenebileceğini önermiştir: siyasal olayları izleme, siyasal olaylar hakkında tavır takınma ve siyasal olayların içine karışma (Baykal, 1970, s. 33). Baykal, siyasal faaliyetlere katılımın değişik düzeylerde olabileceğini ve çeşitli biçimlerde kendini gösterebileceğini; bunlar arasında bir hiyerarşiye de gidilebileceğini ifade eder. Milbrath ın seyirci faaliyeti

258 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 245 dediği siyasal izleme boyutunda insanlar siyasal sahnenin seyircisi olarak siyasal haberler tüketebilir. Bazısı da siyasal olaylar ve sorunlar karşısında tavır takınarak mitinglerde konuşma yaparak, bir partiye veya adaya parasal yardımda bulunurlar. En ileri boyutta ise kişiler siyasete doğrudan katılarak bir partiye üye olabilir, seçim kampanyalarında çalışabilir veya çeşitli görevler için adaylıklarını koyabilirler (Baykal, 1970, s. 34) (Kapani, 1998, s. 132) (Kışlalı, 1998, s. 185). Baykal, çeşitli siyasal davranışlarda bulunmanın siyasal katılmayı yükselttiği anlamına gelmeyeceğini vurgular. Örneğin, özel temaslar çerçevesinde tavır takınan bir kimsenin gazetelerde yazan veya radyoda konuşan bir kimseden daha yoğun bir şekilde siyasal hayata katılabileceğini belirtir (Baykal, 1970, s. 34) Robert Dahl Robert Dahl a göre katılımcı demokrasi, sadece siyasetin ve ekonominin artan uluslararasılaşması ve küreselleşmesiyle ortaya çıkan demokratik olmayan düzene karşı bir denge unsurudur (Schmidt, 2002, s. 165). Bir ülkedeki katılım veya itirazın ulaşılabilen tüm fırsatların veya olanakların betimlenebilmesi, o ülkedeki alt ulusal yönetimlerin ulaşılabilen fırsat veya olanaklar hakkında kişilere bir şeyler söylenebiliyor olmasını gerektirmektedir (Dahl, 1971, s. 12). Dahl, katılımın böylece aşağıdan yukarıya olan bir süreç olduğuna dikkat çekmektedir. Demokrasinin en alt uygulama yeri olan ulus altı yönetim birimlerine katılım, ülke çapındaki genel siyasete katılımın bir önkoşulu gibi çalışır. Dahl, demokrasinin kıstaslarından beşincisi olan dâhil olmayı (inclusiveness), ilk dört kıstastan tamamıyla yararlanma hakkı olmakla açıklar (Dahl, 2000, s. 39). Bir politika veya karar alınmadan önce görüşleri söyleyebilmek açısından etkin katılım (effective participation) olanağına sahip olan, oy kullanırken herkesle eşit (voting equality), politika veya kararın alternatifleri hakkında bilgi ve bilince sahip (enlightened understanding) ve gündemdeki maddeleri belirleyebilme (control of the agenda) hakları olan kişiler dolayısıyla siyasi sürece dâhil olmuşlardır (Tilly, 2007, s. 9) (Dahl, 2000, s ). Bu bakımdan siyasete dâhil olma, katılımdan daha büyük bir kümeye işaret etmektedir. Ancak, Dahl ın çalışmalarında dâhil olma ve katılımın bazen birbirinin yerine kullanıldığı görülür; literatürde de, Dahl ın dâhil olmadan kastının katılımla örtüştüğü de belirtilmektedir. Dahl, bireyin siyasete daha fazla olasılıkla katılmış olabileceğini aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi durumunda mümkün olabileceğini söyler (Dahl, 1991, s. 102):

259 246 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Kazanılacak ödüllere değer verilmesi, Alternatiflerin önemli olduğunun düşünülmesi, Çıktıları değiştirmeye yardımcı olunabileceğine olan güven, Harekete geçilmezse çıktıların tatmin edici olmayacağına inanmak, Hazırdaki sorularla ilgisi olan bilgi ve beceriye sahip olunması, Eyleme geçmek için daha az engelin üstesinden gelme zorunluluğu Robert Dahl, özellikle yerel literatürde, siyasete katılımı kategorize etmesiyle yer edinmiştir. Robert Dahl bazı insanlar siyasete ilgilidir (siyaset dikkatlerini çeker; interested in), bazıları siyaseti önemser (concern) ve siyasetten haberdardır (informed), bazıları da siyasete katılırlar (participate in) demektedir. Literatür birikimine de bakıldığında, katılım düzeyleri bu doğrultuda ilgi, önemseme, bilgi ve eylem olarak belirlenmiştir. Dahl, bu düzeyleri şu şekilde ayrıntılandırmıştır: Yurttaşların bir mitinge katılmaktan veya bir parti veya aday için çalışmaktan daha çok oy kullanma olasılıkları bulunmaktadır. Az sayıda yurttaş ulusal bir yasama eylemini veya yerel yönetimlerin ulaşılabilir memurlarını etkilemeye çalışmaktadır (Dahl, 1991, s. 102). Downs da oy kullanmanın maliyetinin çok düşük olduğunu, milyonlarca yurttaşın oy kullanma çabası içinde olabileceğini, bu nedenle herhangi bir yurttaşın oyunun çok küçük bir etkisi olduğunu söyler. Seçmenlerin bu durumun farkında olmasından ötürü siyaseti umursamamaları söz konusudur (Downs, 1957, s ). O halde, oy kullanma, katılım hiyerarşisinin en alt düzeyini temsil eden bir davranışken, bir toplumsal harekete veya yerel bir siyasi kararı etkileme girişimine aktif olarak katılma hiyerarşinin en üst konumu olan eylem 1 davranışına atıfta bulunur. Robert Dahl ın ortaya koyduğu katılımın ilgi, önemseme, bilgi ve eylem şeklinde sıralanabilen dört boyutu yabancı literatürün tersine yerli yayınlarda dikkate alınmıştır. Dahl ın tipolojisi Deniz Baykal ın Siyasal Katılma: Bir Davranış İncelemesi isimli eseri esas alınarak kullanılmaya başlanmış ve Baykal ın çevirisi literatüre aynen aktarılmıştır. Dahl ın siyasal katılım boyutlarından ilgi, siyasal olayları izleme derecesini; önemseme, onlara verilen önem derecesini; bilgi, onlarla ilgili olarak sahip olunan verileri; eylem ise, siyasal kararları etkilemek için gösterilen çabaları başka 1 Dahl ın doğrudan bir eylem adında bir katılım düzeyi isimlendirmediği, bazıları siyasete katılırlar şeklindeki ifadesinin eylem olarak literatürde kendine yer edindiğini belirtmek gerekir.

260 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 247 bir ifade ile siyasal olaylara aktif olarak karışmayı ifade etmektedir (Kapani, 1998, s. 131). Ancak, Dahl ın Modern Siyasi Analiz isimli eserinden yola çıkarak dörtlü katılımın üçe indirgenebileceği söylenebilir. Dahl, bir önceki paragrafta da belirtildiği üzere, bazı insanların siyaseti önemsediklerini ve siyaset hakkında bilgi sahibi olduklarını belirterek bu iki boyutun aynı temelde ele alınabileceğinin de önünü açmaktadır. Bu çalışmanın verilerin analizi kısmında da görüleceği üzere, bilgi düzeyinde katılım istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar vermemektedir. Bunun nedeni, insanların öyle ya da böyle siyasetten bir şekilde haberdar oldukları, başka bir deyişle siyaset hakkında bilgi sahibi olmalarından ileri gelmektedir. 2. VERİ, YÖNTEM VE BULGULAR 2.1. Araştırmanın Hipotezleri Çalışmada üç temel hipotez test edilmiştir. Hipotez testleri ve elde edilen sonuçların daha sağlıklı bir biçimde açıklanabilmesi için Kruskal Wallis H 2 ve Ki-Kare gibi parametrik olmayan bağımsızlık testleri ile çapraz tablo incelemesine başvurulmuştur. Hipotez testleri aşağıda belirtilmiştir: : Seçmenlerin eğitim durumları ile katılım düzeyleri arasında bir ilişki vardır. : Seçmenlerin gelir düzeyleri ile katılım düzeyleri arasında bir ilişki vardır. : Seçmenlerin oturdukları mahalle ile katılım düzeyleri arasında bir ilişki vardır. Genel siyaset açısından, bireylerin eğitim ve gelir düzeylerinin siyasete katılımı yoğunlaştırdığına ilişkin çalışmalar literatürde yer edinmiştir. Ancak, daha önce de ifade edildiği gibi, yerel siyasetteki çalışmalara nadiren rastlanmaktadır. Yerel yönetimler bireylerin gündelik temel gereksinimlerine yanıt veren ve onlara en yakın yönetim birimi olmalarından ötürü, genel siyasetin güdümü altındaki eğitim ve gelir değişkenlerinin yerel siyasete katılım üzerindeki etkisinin, genel siyasetten bu açıdan farklılık gösterip göstermediği ortaya konmuş olacaktır. 2 Bazı değişkenlerin analizi için, elde edilen örneklemin normal dağılım göstermemesi, karşılaştırılacak grupların ikiden fazla olması, bazı beklenen frekansların sıfır olması, oluşturulan çapraz tablolarda toplam hücrelerin 20% sinden fazlasındaki değerlerin beş ve altında olması ve ordinal ve nominal verilerin aynı anda analiz edilmesinden dolayı Ki-Kare varsayımları karşılanamamış olup, bu koşulları sağlayan Kruskal-Wallis bağımsızlık testi yapılmıştır

261 248 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 2.2. Anakütle ve örneklem Çalışmanın evreni olan Edirne kent merkezinde ( kent incelendiğinden, merkeze bağlı köyler hariç) YSK nın açıklamış olduğu 2015 yılı 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi verilerine göre seçmen bulunmaktadır. Söz konusu anakütle için, 95% güven düzeyi ve 2.5% hata payındaki örneklem büyüklüğü kişi olarak hesaplanmıştır. Genel kabul gören hata payı 5% olmasına rağmen, hata payı oranı yarı yarıya azaltılmıştır köyler dâhil nüfus, 2014 te ve 2015 te kişiden oluşan 18 yaş üzeri kent merkezi nüfusu bulunan Edirne de toplamda 24 mahalle ve seçmen bulunmakta olup, anket çalışmasında ulaşılması hedeflenen toplam kişi TÜİK mahalle nüfusları bazında tabakalama yöntemine göre oluşturulan örneklem üzerinde gerçekleştirilmiş ve toplamda gözlem elde edilmiştir Anketin Verilerinin Derlenmesinde İzlenen Yöntem Katılım düzeylerinin belirlenmesi çabasının, bundan sonraki çalışmalar için teşvik edici bir unsur olması beklenmektedir. Daha önceden literatürde bu şekilde bir düzey belirleme çalışmasına rastlanmamış olması ve dolayısıyla doğrudan referans alınabilecek bir soru setinin eksikliği, anket sorularının ve yöntemin ilk kez oluşturulma çabasını gerektirmiştir. Dahl ın tipolojisi doğrultusunda hazırlanan anket sosyoekonomik ve katılım düzeyi ölçümü olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Anket çalışmasının katılım düzeyi ölçüm kısmında, Dahl ın ilgi, önemseme, bilgi ve eylem olarak dört türde sınıflandırdığı katılım düzeylerini sorgulayan sorular gözlemlere yöneltilmiştir. Gözlemlerin yerel siyasete katılım düzeyleri belirlenirken, verdikleri yanıtlar üçlü bir aşama setinden geçirilmiştir. Birinci aşamada; iki uçlu sorularda evet yanıtları, sorgulanan ilgi düzeyi için pozitif değerlendirildiğinden 1 değeri almış, hayır yanıtlarına ise 0 değeri verilmiştir. Beşli Likert ölçeği kullanılarak yanıtlanabilen sorularda en az/çok seyrek/hiç, az/bazen/ara sıra ve kararsızım yanıtları negatif değerlendirilerek 0 değeri alırken, en çok/çok sık/her zaman ve çok/çok fazla/çoğu zaman yanıtları ise pozitif değerlendirilerek 1 değeri almıştır. Diğer bir ifadeyle, beşli ölçekte 1, 2 ve 3 değerleri 0 olarak transform edilirken, 4 ve 5 değerleri 1 değerine transform edilmiştir. İkinci aşamada; ilgili katılım düzeyini sorgulayan sorulardan en az bir tanesi pozitif değer taşıyorsa, gözlem o katılım düzeyinde

262 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 249 değerlendirilmiştir. Örneğin, önemseme düzeyini sorgulayan dört sorudan sadece biri için pozitif ( 1 ) değer alma koşulu aranmıştır. Üçüncü aşamada ise dört katılım düzeyi arasında Dahl ın önermesinin aksine bir hiyerarşiye gidilmeden 3, yani eylemin bilgiye, bilginin önemsemeye ve önemsemenin de ilgiye üstünlüğü oluşturulmadan, gözlemler katılım düzeylerinden bir veya birden fazlasında sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmada bilgi düzeyinde yerel siyasete katılmayan yoktur; diğer bir anlatımla bilgi düzeyini ölçen sorulardan en az bir tanesine tüm gözlemler olumlu yanıt vermişlerdir. Dahl, Amerika Birleşik Devletleri ndeki siyasi kararlara katılım farklılıkları ışığında, bu farklılıkların önemseme, yetenek, erişim, sosyoekonomik durum, eğitim, oturulan yer, yaş, etnik ve dini kimlikler ve bazı kişilik özellikleri gibi değişkenlerle ilgili olduğunu belirtir (Dahl, 2006, s ). Bu türden değişkenlerin katılım üzerindeki etkisi veya iki küme arasındaki ilişkiyi irdeleyebilmek için de çalışma kapsamına bazı belirleyici ve tanımlayıcı değişkenler katılarak, çalışmanın bundaki sonraki kısmında yer verilen sonuçlara ulaşılmıştır. Değişkenlerin analizinde SPSS 23.0 programı kullanılmıştır. Anket sorularından bazıları çoklu yanıt sorusu içerdiğinden, değişken setleri tanımlanmış ve çapraz tablolar bu setler kullanılarak oluşturulmuştur Bulgular Gözlemlerin 54.7% si erkek, 45.3% ü ise kadındır gözlemin yaş aralığı en küçük seçmen yaşı olan 18 ilâ 88 yaştır. Gözlemlerin ortalama 3 Siyasete katılım tipolojisinin bir hiyerarşisinin oluşturulmasında bazı sakıncalar öngörülmüştür. Örneğin, hiç oy kullanmamış veya ilgili tarihte çeşitli nedenlerden dolayı oy kullanamamış bir seçmen belediye başkanının veya diğer yerel yöneticilerden birinin adını bilebilir. Başka bir açıdan, bir seçmen siyasi partiye veya alt oluşumlarına üye olup, sadece parti liderinin adını bilip, yerel yöneticileri umursamayabilir. Lorch un öne sürdüğü gibi, aktif olarak siyasete katılanlar oy kullanmayabilirler de (Lorch, 1992, s. 59). Baykal ın ifade ettiği gibi, katılma değişik düzey ve biçimlerde olabilir (Baykal, 1970, s. 34). Hatta yerel gündemi takip etmesi için de sağlam bir gerekçe yoktur. Benzer öngörülerden dolayı hiyerarşi sunmaktansa, gözlemlerin hangi kategorilerde değerlendirilebileceği üzerinde durularak, dâhil oldukları katılım düzeyleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Kaldı ki hiyerarşi oluşturma sürecine Proje kapsamında başlanmıştır. Yapılan analizlerden sonra, gözlem sadece eylem ve bilgi düzeyinde sınıflanmak durumunda kalmıştır. Yukarıda bahsedilen nedenlerle birlikte, bu nedenle, bu şekilde bir sınıflandırmanın yanlış olacağı öngörüsüyle, hiyerarşi oluşturma çabasından vazgeçilmiştir.

263 250 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) yaşı 38 olup, standart sapma yaklaşık 13 yıldır. Ankete katılan gözlemlerin 61.8% i lise ve altı düzeyde bir eğitime sahiptir. Anakütleye atfen, Edirne deki seçmenlerin genellikle lise ve ilköğretim düzeyinde eğitime sahip olduğu, üniversite eğitimi almış seçmenlerin oranının ise 38.2% olduğu söylenebilir yılı verilerine göre Türkiye de üniversite eğitimi almış kişilerin oranının yaklaşık 13% (TÜİK, 2016) olduğu gerçeğinde, Edirne deki seçmenlerin Türkiye ortalamasının üzerinde bir yükseköğrenim düzeyine sahip oldukları söylenebilir. Edirne deki seçmenlerin çoğunluğu, dörtte bir gibi yüksek bir oranla işçidir. İkinci sıklıkta serbest meslek mensupları 20% ye yakın bir orana sahipken üçüncü en yüksek oran ise yaklaşık 16% ile memurlardadır. Memur ve işçilerin toplamı anakütlenin 40% ını geçmektedir. Kentsel alanda tarım arazileri ve tarımsal faaliyetlerle uğraşanlar çok sınırlı olduğundan çiftçilik mesleğini iştigal edenler 2% civarındadır Katılım Düzeylerinin Belirlenmesi Dahl ın, aralarında hiyerarşi de uygulanabileceğini belirttiği katılım düzeylerinin sıklığı Tablo 1 de verilmiştir. Gözlemlerin tamamı bilgi düzeyini ölçen sorulardan en az bir tanesine olumlu yanıt verdiğinden, görülme sıklığı 100% dür. İlgi de oldukça yüksek bir orana sahip olmakla birlikte, en az rastlanan katılım düzeyi önemseme dir. Tablo 1: Katılım Düzeyi Frekansları Responses Percent Percent of N Cases Katılım İLGİ % 97.9% düzeyi a ÖNEMSEME % 32.2% BİLGİ % 100.0% EYLEM % 42.2% Total % 272.4% Dikotomi grubu 1 değerinde tablolaştırılmıştır.

264 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Bazı Değişkenlere Yönelik Uygulanan Bağımsızlık Testleri Araştırma hipotezlerini desteklemek amacıyla bazı bağımsızlık testleri gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, aşağıdaki tabloda yer alan değişkenlerin bağımsızlığı sınanmıştır. Tablo 2: Belirli Değişkenlere Ait Bağımsızlık Testleri Test Değişkeni Sınıflandırıcı Değişken Test İstatistiği Sig. Yerel seçimlerde herhangi bir parti veya partilerin kongre, miting veya benzeri bir etkinliğine katıldınız mı? Eğitim düzeyi 24,426 0,000* Oturulan mahalle Gelir düzeyi 3,563 0,736 Oturulan mahalle Eğitim düzeyi 10,668 0,058 Oturulan mahalle Çalışma durumu 27,117 0,001* Oturulan mahalle İdeoloji (dünya görüşü) Dindar Milliyetçi Muhafazakâr Liberal Demokrat Sosyalist Atatürkçü Laik Çevreci Cumhuriyetçi Ateist Katılım düzeyi Cinsiyet İlgi Önemseme Bilgi Eylem 66,137 65,653 32,201 34,688 67,385 57,779 67,687 51,200 52,505 72,486 16,868 3,879 30,834 0,000 10,333 0,000* 0,000* 0,096 0,056 0,000* 0,000* 0,000* 0,001* 0,000* 0,000* 0,816 0,049* 0,000* 1,000 0,001* Katılım düzeyi İdeoloji 134,092 0,000* * 0,05 düzeyinde anlamlıdır.

265 252 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablodaki sonuçlara göre, eğitim düzeyinin siyasete aktif katılma arasında anlamlı bir ilişki olduğu; ancak, seçmenlerin yerleşik oldukları mahallenin seçimi üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı söylenebilir. Benzer bir şekilde, seçmenlerin yerleşik oldukları mahalle ile bireysel gelir düzeyleri arasında da anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. Bu bakımdan, bir sonraki altbölümde sınanacak hipotezler açısından, mahallelerin seçmen tarafından yerleşme amacıyla seçiminde gelir ve eğitimin herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Tablodan çıkarsama yapılabilecek önemli bir diğer sonuç, seçmenlerin katılım düzeyleri ile kendilerini tanımladıkları ideolojileri arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Cinsiyet, bilgi düzeyi dışındaki katılım düzeyleri için anlamlı iken; tabloda yer verilmeyen yaş ise hiçbir katılım düzeyi için belirleyici bir unsur olmayıp, yaş ile katılım düzeyi birbirinden bağımsız iki değişkendir Araştırma Hipotezi Test Sonuçları Çalışmanın amacı doğrultusunda sınanan üç temel hipoteze ilişkin sonuçlar aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Ankete katılan her gözlem bilgi düzeyinde bir yerel siyasete katılıma sahip olduğundan, bu düzeydeki testlerde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenememiştir. Tablo 3: Eğitim, Gelir ve Oturulan Mahalle ile Katılım Düzeyleri Arasındaki İstatistiksel İlişki Test Değişkeni Sınıflandırıcı Değişken Test İstatistiği Sig. Katılım düzeyi Eğitim durumu İlgi Önemseme Bilgi Eylem 19,566 15,482 0,000 11,571 Katılım düzeyi Gelir düzeyi İlgi Önemseme Bilgi Eylem Katılım düzeyi Oturulan mahalle İlgi Önemseme Bilgi Eylem * 0,05 düzeyinde anlamlıdır. 21,349 51,763 0,000 27,864 57,285 44,346 0,000 63,545 0,002* 0,008* 1,000 0,041* 0,002* 0,000* 1,000 0,000* 0,000* 0,005* 1,000 0,000*

266 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 253 Bilgi düzeyi dışındaki her katılım düzeyi ile seçmenlerin eğitim durumu, gelir düzeyleri ve yerleşik oldukları mahalle arasında bir bağımlılık durumu söz konusu bulunduğu ileri sürülebilir. Bir önceki tabloda yer alan testlerle de desteklendiğinde, örneğin, eğitim düzeyi yüksek olan mahallelerde eylem düzeyinde katılımın da arttığı görülmektedir. 3. SONUÇ Çalışmanın üç temel hipotezinin tamamı istatistiki olarak anlamlıdır. Diğer bir anlatımla; Edirne de seçmenlerin eğitim düzeyleri ile bunların yerel siyasete katılım düzeyleri (bilgi düzeyi dışında) farklılık göstermekte olup, katılım düzeyi her eğitim düzeyinde aynı değildir. Edirne de seçmenlerin gelir düzeyleri ile bunların yerel siyasete katılım düzeyleri (bilgi düzeyi dışında) farklılık göstermekte olup, katılım düzeyi her gelir düzeyi için aynı değildir. Edirne de seçmenlerin oturdukları mahalleler ile bunların yerel siyasete katılım düzeyleri (bilgi düzeyi dışında) farklılık göstermekte olup, katılım düzeyi her mahallede aynı değildir. Üç hipoteze ilişkin çapraz tablo verileri de incelendikten sonra, değişkenler arasındaki ilişkinin yönü belirlenmeye çalışılmıştır. Eğitim düzeyiyle katılım düzeyi arasında istatistiksel bir ilişki tespit edilmiş ve eğitim düzeyi arttıkça katılım düzeyinin de arttığı kanıtlanmış olsa da, toplam gözlemlerden hareketle Edirne deki seçmenin yerel siyasete en çok ilgi ve bilgi düzeyinde katıldığı sonucuna varılmıştır. Önemseme düzeyi, Dahl ın da düzeylerin arasında bir yakınlık olduğu görüşünü destekleyen biçimde, ilgi ve bilgi düzeylerinin arasında sıkışmıştır. Ancak, bu düzeyin verilerinin seçmenlerin 13% ü gibi yüksek bir orana sahip olması ve bunun yadsınamayacak olması nedeniyle tipolojiden kaldırılması mümkün olamayacağından, bu grubun başka bir düzeye katılması da söz konusu değildir. Edirne örneğinde, Robert Dahl ın dörtlü tipolojisinin birebir geçerliliğinin söz konusu olmadığı, ilgi ama özellikle bilgi düzeyinin yüksek oranda tüm anakütle için geçerli olduğu, bir başka deyişle, anakütlenin tamamının yerel siyaset hakkında az ya da çok bilgi sahibi olduğu ve yüksek düzeyde ilgi düzeyinde katılım sağladığı belirlenmiştir. Bu nedenle, ilgi, önemseme ve eylem düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilebildiği; ancak, bilgi için anlamlılığın geçerli olmadığı ileri sürülebilir.

267 254 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) KAYNAKÇA Arnstein, S. R. (1969). A Ladder of Citizen Participation. Journal of the American Planning Association, 35(4), Baykal, D. (1970). Siyasal katılma: bir davranış incelemesi. Ankara: Sevinç Matbaası. Bingham, R. D., & Hedge, D. (1991). State and Local Government in a Changing Society. USA: McGraw-Hill. Burns, N., Schlozman, K. L., & Verba, S. (2001). The Private Roots of Public Action: Gender, Equality, and Political Participation. London: Harvard University Press. Çam, E. (2005). Siyaset Bilimine Giriş. İstanbul: Der Yayınları. Çetin, H. (2003). Modernleşme ve Türkiye'de Modernleştirme Krizleri. Ankara: Siyasal Kitabevi. Çukurçayır, M. A. (2000). Siyasal Katılım ve Yerel Demokrasi. Ankara: Yargı Yayınları. Dahl, R. A. (1967). The City in The Future of Democracy. The American Political Science Review, LXI(4), Dahl, R. A. (1971). Polyarchy: Participation and Opposition. New Haven: Yale University Press. Dahl, R. A. (1991). Modern Political Analysis. New Jersey: Prentice - Hall Inc. Dahl, R. A. (2000). On Democracy. New Haven & London: Yale University Press. Dahl, R. A. (2006). A Preface to Democratic Theory. Chicago: The University of Chicago Press. Dahl, R. A., Shapiro, I., & Cheibub, J. A. (2003). The Democracy Sourcebook. Cambridge, Massachusetts: The MIT Press. Dalton, R. J., & Welzel, C. (2014). Political Culture and Value Change. R. J. Dalton, & C. Welzel içinde, The Civic Culture Transformed: From Allegiant to Assertive Citizens (s. 1-18). New York: Cambridge University Press. Daver, B. (1993). Siyaset Bilimine Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi. Downs, A. (1957). An Economic Theory of Political Action in a Democracy. Journal of Political Economy, 65(2), Fung, A. (2006, December). Varieties of Participation in Complex Governance. Public Administration Review(Special Issue),

268 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 255 Göymen, K. (2003). Yerel ve Bölgesel Yönetişim. I. Ulusal Yerel Yönetimler Çalıştayı (s ). Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. Heywood, A. (1994). Political Ideas and Concepts: An Introduction. London: Palgrave Macmillan. Kalaycıoğlu, E. M. (1998). Karşılaştırmalı Siyasal Katılma: Siyasal Eylemin Kökenleri Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Yayınları. Kapani, M. (1998). Politika Bilimine Giriş. Ankara: Bilgi Yayınevi. Kışlalı, A. T. (1998). Siyasal Sistemler: Siyasal Çatışma ve Uzlaşma. Ankara: İmge Kitabevi. Krouse, R. W. (1982, Spring). Polyarchy & Participation: The Changing Democratic Theory of Robert Dahl. Polity, 14(3), Kymlica, W. (2006). Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş. (E. Kılıç, Çev.) İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Lorch, R. S. (1992). State & Local Politics: The Great Entanglement (4. b.). New Jersey: Prentice-Hall, Inc. Öztekin, A. (2003). Siyaset Bilimine Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi. Pateman, C. (2003). Participation and Democratic Theory. R. A. Dahl, I. Shapiro, & J. A. Cheibub içinde, The Democracy Sourcebook (s ). Cambridge, US: The MIT Press. Ruedin, D. (2007, December). Testing Milbrath's 1965 Framework of Political Participation: Institutions and Social Capital. Contemporary Issues and Ideas in Social Sciences, 3(3), Sanoff, H. (2000). Community Participation Methods in Design and Planning. New York: John Wiley & Sons, Inc. Schmidt, M. G. (2002). Demokrasi Kuramlarına Giriş (2. b.). (M. E. Köktaş, Çev.) Ankara: Vadi Yayınları. Tilly, C. (2007). Democracy. New York: Cambridge University Press. acy.pdf adresinden alındı

269 256 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( )

270 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 257 KARS MÜZESİNDE BULUNAN BRONZ URARTU ÇINGIRAKLARI URARTIAN BRONZE BELLS IN KARS MUSEUM Akın BİNGÖL Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Doğu Anadolu da büyük bir krallık kuran Urartular, madencilik alanında büyük bir gelişim göstermişlerdir. Kuruluş yıllarından başlayarak maden yatakları olan bölgeleri egemenlikleri altına almaya çalışmışlardır. Bu nedenle Urartular maden bakımından zengin olan Doğu Anadolu coğrafyasını iyi değerlendirerek burada var olan altın, gümüş, kurşun, bakır ve demir madenlerini işletmişlerdir. Bu maden işlemeciliğinin bir yansıması olan çıngıraklar, Urartularda atların koşum takımları içerisinde, bütün Urartu coğrafyasında görülmektedir. Kazılarda ve kaçak kazılarda ortaya çıkarılan çok sayıda Urartu çıngırakları, Urartu sanatında çıngırakların önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Urartu Krallığı nın geniş coğrafyalara yayılmasında atın önemli bir rolü olmuştur. Atın ulaştığı coğrafyalarda da çıngıraklar vazgeçilmez bir unsur olarak yer almıştır. Bu makalede Kars Arkeoloji Müzesi nde bulunan Urartu Çıngırakları ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Doğu Anadolu, Kars Müzesi, Urartular, Maden İşçiliği, Çıngıraklar ABSTRACT: Urartians, who founded a great kingdom in the Eastern Anatolia, made enormous progress in mining. Since its foundation, they tried to hegemonize the regions with deposits. Therefore, Urartians worked gold, silver, copper and iron in the Eastern Anatolia. The sleigh bells, which are the reflections of mining activities, can be seen in all of the Urartian regions. Many Urartian sleigh bells. Which were extracted from the ground with legal and illegal archaeological excavations, Show that sleigh bells have great importance in the Urartian art. Horses had influential roles fro the spread of the Urartian Kingdom to the wide geopgraphy. Dleigh bells were inevitable elements in the regions where the horses could reach. In the paper, the Urartian sleigh bells in Kars Archeological Museum were analysed. Bells. Key Words: Eastern Anatolia, Kars Museum, Urartians, Mining Labor, Yrd. Doç. Dr., Akın BİNGÖL Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, akinbing@hotmail.com

271 258 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) GİRİŞ Urartu Krallığı, M.Ö. 2. binde Anadolu coğrafyası başta olmak üzere İran, Azerbaycan, Irak, Ermenistan ve Gürcistan da egemenlik kurmuştur. Dönemin en güçlü devletlerinden biri olan Urartuların hidrolik ve madencilik alanında büyük bir gelişim gösterdiği bilinmektedir. Yaptıkları atılımlarda hâkim oldukları coğrafyaya altın çağını yaşatmışlardır. Altın, gümüş, kurşun, bakır ve demir maden yataklarının yaygın olarak bulunduğu Doğu Anadolu coğrafyasını iyi değerlendirmişler ve söz konusu madenleri işletmişlerdir 1. Doğu Anadolu bölgesinde Urartu Krallığı döneminde kurşun, gümüş, demir ve bakır yataklarının işletildiği üç ana bölge bulunmaktadır. Bunlar; 1- Van Gölü nün güneyi 2- Adıyaman-Malatya-Elazığ-Tunceli Bölümü 3- Erzincan-Erzurum-Bayburt-Gümüşhane-Artvin-Kağızman Bölgesi 2. Doğu Anadolu da Kalkolitik Çağ dan günümüze kadar maden yataklarının işletildiği bilinmektedir. Elazığ Keban Bölgesi ile Artvin Murgul Bölgesi maden yatakları bu anlamda işlevlerini yerine getirmeye devam etmektedirler. Urartu Krallığı nın kurulmasından önceki dönemlerde yani Uruatri- Nairi Beylikler döneminde Asur kralları bölgeye seferler yapmışlardır. Bölgedeki söz konusu beyliklerden vergi olarak çeşitli maden ile bronz ve demirden yapılmış silahlar ile çeşitli eşyalar aldıkları Asur kaynaklarından anlaşılmaktadır. Asur kralı III. Salmanassar ın M.Ö. 858 ve 855 yıllarında yapmış olduğu iki sefer ile bölgeyi yağmalamıştır (Balawat Kapısı nın bronz kaplamaları üzerindeki resimlerde bu seferler detaylı olarak anlatılmıştır) 3. Urartu Krallığı kuruluşundan başlayarak maden yatakları bilinen bölgeleri egemenliği altına almaya çalışmıştır. Kuzeye ve batıya yapılan seferlerin amaçları toprakların genişletilmesi olduğu kadar maden yataklarını ele geçirmek de olmuştur. Urartu kralları yol şebekesini kurarak ordusunun hareket kabiliyetini artırdığı gibi, ticaretin artmasını da sağlamıştır. Aynı 1 Ryan, C. W., A Guide to the Known Minerals of Turkey, Ankara, 1954, s. 1 vdd. 2 Slattery, J. C. D., Urartu and the Black Sea Colonies: an Economic Perspective, Reprint from al Rafidon VIII, Tokyo, 1987, s. 1 vd.; Belli, O., Urartu Takıları, 2010, İstanbul, s. 116; Ceylan, A., Doğu Anadolu Araştırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars- Iğdır), Erzurum, 2008, s. 44 vd.; Ceylan, A., Doğu Anadolu Araştırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır), Erzurum, 2015, s. 75 vd. 3 Frankel, D., The Ancient Kingdom of Urartu, London, 1979: res. 3-4; Ceylan, N., Kuzeybatı İran da Urartu Yerleşmeleri, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Kars: Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015, s

272 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 259 zamanda bu yerler maden yataklarından alınan madenlerin, maden işleme merkezlerine kolayca ulaşımını sağlamıştır 4. Urartu Krallığı nın madencilikte ulaşmış oldukları başarıları arkeolojik kazılarda elde edilen verilerden anlaşılmaktadır. Kazılarda binlerce heykel, zengin takılar, at koşum takımları, araba ve mobilya parçaları, silahlar ve kült eşyalar ele geçirilmiştir. Asur kralı II. Sargon un ünlü sekizinci seferinde (M.Ö. 714) Muşaşir (Ardini) i yağmalamıştır. Asur kralı II. Sargon bu yağmadan 1 ton altın, 10 ton gümüş ve 109 ton bronzdan yapılmış madeni eşyaları Asur a taşımıştır (Muşaşir in yağmalanma sahnesi Botta-Flandin /II, Lev ). Urartu Krallığı nın madencilikteki varmış olduğu noktayı açıklaması açısından önemlidir 5. Hiç şüphesiz Urartu kralları madenleri elde ederken madenleri ile ünlü yörelere yapmış oldukları seferlerde elde ettikleri ganimetler ve yıllık vergiler bunda önemli bir pay oluşturmaktadır. Örneğin Urartu kralı I. Argişti nin Diauehi üzerine yaptığı sefer sırasında elde ettiği ganimet 20.5 kg altın, 18.5 kg. gümüş ve 5 ton bakır dır 6. Urartu maden sanatının gelişmişliği hususunda bilim adamları ortak kanaattedirler. Urartuları neredeyse maden sanatı ile özdeşleştirmişlerdir. Urartuların yapmış oldukları değerli maden eserleri Orta Anadolu, Yunanistan ve İtalya ya kadar ihraç ettikleri bilinmektedir 7. Urartu maden sanatında ortaya koydukları eserlerin en etkileyici olanları tunçtan yapılanlardır. Tunç eserlerin yapılabilmesi için gerekli olan kalay Urartu coğrafyasında bulunmamaktadır. Muhtemelen kalay, 4 Belli, O., Van Bölge Müzesindeki Çivi Yazılı Urartu Tunç Eserleri, Anadolu Araştırmaları IV-V, 1977, s. 1 vdd.; Belli, O., Doğu Anadolu da Urartu Yol Şebekesinin Araştırılması, (ed. O. Belli), Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi ( ), Ankara, 2000, s. 409 vd.; Salvini, M., Urartu Tarihi ve Kültürü, İstanbul, 2006, s. 55 vd.; Özgül O, Erzurum Tortum da Önemli Bir Urartu Kalesi; Kapıkaya, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 5/9 2015;s72 vd. 5 Piotrovsky, B.B., Urartu, Geneve, 1969, s. 115 vd.; Mayer, M., Sargons Feldzug gegen Urartu-714 v. Chr. Text und Ubersetzung, MDOG 115, Berlin, 1983, ; Erzen, A., Doğu Anadolu ve Urartular, Ankara, 1992, s. 29 vd.; Salvini, M., Urartu Tarihi ve Kültürü, İstanbul, 2006, s. 94 vd.; Üngör İ, Erzincan Müzesinde Bulunan Urartu Dönemine Ait Bir Grup Tunç Bilezik ve Küpeler, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 5/ ; s 153 vd. 6 Ceylan, A., Yeni Bulgular Işığında Kuzeydoğu Anadolu da Diauehi Krallığı ve Urartular, Doğu Anadolu da Bir Uygarlık Urartular Sempozyumu, İstanbul, (Basımda). 7 Sevin, V., Urartu Sanatı, Arkeoatlas 4, 2005, s. 116 vd.

273 260 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Afganistan ve Orta Asya dan getirilmiştir. Urartu maden sanatının gelişimi devlet tarafından oluşturulmuştur. Başarılı ve kaliteli eserler resmi devlet atölyelerinde üretilmiştir. Eserlerin bir kısmının üzerinde krallara ait kısa yazıtlar yer almıştır 8. Urartular döneminde çıngırakların kullanımına geçmeden önce çıngırakların kısa bir tarihçesini vermenin uygun olacağını düşünmekteyiz. M.Ö. II. binde kullanılmaya başlanan çıngıraklar, daha küçük formda yapılmışlardır 9. M.Ö. I. binde büyük bir gelişim gösteren çıngıraklar geniş coğrafyalarda kullanılmaya başlanmıştır. Mısır, Güneybatı İran, Suriye, Mezopotamya ve Anadolu da çok sayıda çıngırak yapılmıştır. Çıngıraklar, M.Ö. II. bine göre daha büyük ve daha gelişmiş formda üretilmiştir 10. Urartularda atın koşum takımları içerisinde kullanılan çıngıraklara bütün Urartu coğrafyasında rastlanmaktadır 11. Kazılarda ve kaçak kazılarda çok sayıda ortaya çıkarılan Urartu çıngırakları Urartu sanatında çıngırakların önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Urartu Krallığı nın geniş coğrafyalara yayılmasında atın önemli bir rolü olmuştur. Atın ulaştığı coğrafyalarda da çıngıraklar vazgeçilmez bir unsur olarak yer almıştır. Çıngıraklar, taşıdıkları anlam bakımından yöresel farklılıklar göstermektedir. İran daki çıngıraklar süs ve ses çıkarmanın yanı sıra büyü gücü ve kötü 8 Slattery, J. C. D., Urartu and the Black Sea Colonies: an Economic Perspective, Reprint from al Rafidon VIII, Tokyo, 1987, s. 1 vd.; Belli, O., Urartu Takıları, 2010, İstanbul, s. 116; Ceylan, A., Doğu Anadolu Araştırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars- Iğdır), Erzurum, 2008, s. 44 vd.; Ceylan, A., Doğu Anadolu Araştırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır), Erzurum, 2015, s. 75 vd. 9 Calmayer, P., Zur Genese altiranisher Motive II. Der Leere Wagen (Tafel 10-17), Arkeologische Mitteilungen aus Iran N.F 7, Eng. Bd. 1, Berlin, 1974, s. 49 vd. 10 Calmayer, P., Datierbare Bronzen aus Luristan und Kirmanshah, Berlin, 1969, s. 111 vd.; Moorey, P. R. S. Catalogue of the Ancient Persian Bronze s in 1971, s. 137 vd.; Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, s. 1 vd. 11 Morgan, J.de., Mission Scientifique Au Caucause, Paris, 1889, s. 125; Möbius, H., Kaukasische Glocken in Samos, Marburgen Studies, Darmstadt, 1938; Wiesner, J., Glocke, Lexikon der alten Welt, Frankfurt, , 1965, s vd.; Taşyürek, O.A. Adana Bölge Müzesindeki Urartu Kemerleri, Ankara, 1975, res. 37, 47, 49, 53; Urartu, Ein Wiederentdeckter Rivale Assyriens, (Katalog der Ausstellung; Herausgegeben von Hans-Jörg Kellner, Prähistorische Staatsamlung, München, 1976, Lev. 8.

274 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 261 ruhları kovma özelliği de taşımaktadır 12. Samos ta dini törenlerde çıngırakların kullanılmakta olduğu bilinmektedir. Sialk ve Ziviye deki mağaralardaki resimlerde at koşum takımlarında çıngıraklar yer almaktadır 13. Luristan da tespit edilen tunç levhalarda koşan bir boğanın boynuzunda çıngırak betimlenmiştir 14. Persepolis kabartmalarında at koşum takımlarında çıngıraklar yer almıştır. Yine Asur duvar resimlerinde atların koşum takımlarında süsleyici olarak çıngıraklara rastlanmaktadır 15. Urartu Krallığı nda üretimini bildiğimiz çıngıraklar çok sevilmiş ve Urartu sınırlarının ötesine geçmiştir. Urartu çıngıraklarının Ege dünyasına ihraç edildiği tahmin edilmektedir. Samos da yapılan kazılarda Urartu çıngıraklarının ortaya çıkması bu ihracatın bir sonucu olmalıdır 16. Kafkaslarda zengin define buluntularında tespit edilen çıngırakların da Urartu çıngırakları ile çok yakın benzerlik gösterdiği görülmüştür 17. Tunç Çıngırak: 1 Yükseklik: 7,2 cm Ağız Genişliği: 5.2 cm 12 Wiesner, J., Glocke, Lexikon der alten Welt, Frankfurt, , 1965, s vd. 13 Jantzen, U., Ägyptische und orientalische Bronzen aus dem Heraion von Samos(Samos VIII), Bonn, 1972, s. 80 vdd. 14 Belli, O., Van Bölge Müzesindeki Çivi Yazılı Urartu Tunç Eserleri, Anadolu Araştırmaları IV-V, 1977, s Olmstead, A. T., History of Assyria, Chicago, 1923, res. 150, 154, 155, 156, 171; Parrot, A., Assur, München, 1961, res. 108, 118, 119, 345; Potratz, H. A. Die Pferdgebisse des zwischenstrom Ländischen Raumes, Archiv für Orientforsung XIV, Berlin-Graz, , s. 1 vd.; Godard, A., Le tre sor de Ziwiye, Haarlem, 1950, res. 83, 87; Schmidt, E.F., Persepolis I, Chicago, 1953, Lev. 35, 37B, 39B, 41, 43B, Tarhan, M.T.-V. Sevin, İstanbul Arkeoloji Müzesindeki Urartu Bronz At-Koşum Parçaları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi 6, 1975, s. 45 vdd.; Taşyürek, O.A. Adana Bölge Müzesindeki Urartu Kemerleri, Ankara, 1975, res. 47, 49, 53; Muscarella O.W., Urartian Bells and Samos The Journal of Ancient Near Eastern Society of Colombia University, 10, 1978, s. 61 vd.; Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, s. 1 vd. 17 Morgan, J.de., Mission Scientifique Au Caucause, Paris, 1889, s. 125, res ; Möbius, H., Kaukasische Glocken in Samos, Marburgen Studies, Darmstadt, 1938, s. 158 vd. Lev. 66F.

275 262 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Çıngırak, tunçtan içi boş döküm tekniği ile yapılmıştır. Tutamak kısmı gövde ile beraber dökülmüştür. Tutamak kısmı yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Aşırı derecede oksitlenmiş olan çıngırak, günümüze sağlam bir şekilde ulaşmıştır. Çıngırak, çan biçiminde yapılmış olup, yivlerle dört bölüme ayrılmıştır. Üst kısımdan gövdeye geçerken tekrar bir yiv oluşturulmuştur. Gövde kısmına geçiş olarak tasarlanan bu bölüm oldukça dar tutulmuştur. Tekrar bir yivle gövde kısmına geçilmiştir. Gövde kısmında dikdörtgen formlu 3 pencere yapılmıştır. Çıngıraklarda da pencerelerin yapılmasının nedeni süslemeden çok, daha fazla ses çıkarmak amacıyla yapıldığı tahmin edilmektedir. Çıngırakların gövde kısmından etek kısmına geçişte tekrar bir yiv oluşturulduğu görülmektedir. Çıngırağın ağız kısmı da bir yivle tamamlanmıştır. Çıngırakta herhangi bir süsleme unsuruna rastlanmamıştır. Çıngırağın, büyük bir ihtimalle M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğunu tahmin etmekteyiz 18. (Resim 1) Tunç Çıngırak: 2 Yükseklik: 10 cm Ağız Genişliği: 6.2 cm Çıngırak, tunçtan içi boş döküm tekniği ile yapılmıştır. Tutamak kısmı gövde ile birlikte dökülmüştür. Gövdenin üst kısmında demir tutamak için boş bırakılan bir delik bulunmaktadır. Gövdesinde herhangi bir yapıt veya süsleme bulunmamaktadır. Ağız kısmı ise düz olarak yapılmıştır. Oldukça sade bir çıngırak formundadır. Çıngırakta daha fazla ses çıkarması için yapılan pencere veya çizgi biçimli dikey boşluk bırakılmıştır. Kısmen oksitlenen çıngırak aşırı derecede deforme olmuştur. Ezilen çıngırağın bir kısmı da kırılmıştır. Çıngırağın benzer örnekleri gibi M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğunu tahmin etmekteyiz 19. (Resim 2) 18 Benzer çıngıraklar için bkz. Piotrovsky, B.B., Urartu, Geneve, 1969, res. 75; Piotrovsky, B.B., Karmir Blur, Leningrad, 1970, res. 58; Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, Çiz. 4, res Benzer örnekleri için bkz. Berghe, L. V.-L. D. Meyer, Urartu, een vergeten cultuur uit het bergland Armenia, Gent, 1983, no. 65; Kellner, H. J., Datierungsfragen zu Urartu, Skythika (Bayerische Akademie der Wissenschaften, Philosophisch - historische Klasse, Abhandlungen NF 98), Münich, 1987, s. 22, Taf. 24, 1; Kellner, H. J., Gürtelbleche aus Urartu Prähistorische Bronzefunde PBF, Stuttgart. 1991, s. 16, Abb. 9; Merhav, R., Pairing and Grouping of Chariot and Horse Fittings, Urartu Metalworking Center in the First Millennium B.C.E., (Ed. R. Merhav), Jerusalam, 1991, s. 88, res. 45, 60, 95; Ceylan, A., Van Müzesinde

276 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 263 Tunç Çıngırak: 3 Yükseklik: 9 cm Ağız Genişliği: 5.9 cm Çıngırak, tunçtan içi boş döküm tekniği ile yapılmıştır. Tutamak kısmı gövde ile beraber dökülmüştür. Tutamak kısmı yuvarlak olarak tasarlanmıştır, içi ise boştur. Çıngırak, çizgi kazıma tekniği ile bezenmiştir. Aşırı derecede oksitlenmesine rağmen günümüze sağlam olarak ulaşmıştır. Üç bölüm halinde tasarlanmıştır. Üst kısım yani boyun kısmı kazıma tekniği ile yapılmış uzun ve dikdörtgen biçimli damla motifleri ile süslenmiştir. Gövde kısmı iki bölümden oluşmaktadır. Gövdenin üst kısmında kare biçimli 6 adet pencereler bırakılmıştır. Gövdenin alt kısmına bir yivle geçilmiştir. Bu kısımda da kare biçimli pencereler yapılmıştır. Ağız kısmı ise bir yivle tamamlanmıştır. Herhangi bir yapıt bulunmayan çıngırağın benzer örnekleri gibi M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğunu tahmin etmekteyiz 20. (Resim 3) Tunç Çıngırak: 4 Yükseklik: 10 cm Ağız Genişliği: 6.2 cm Çıngırak, tunçtan içi boş döküm tekniği ile yapılmıştır. Tutamak kısmı gövde ile beraber dökülmüştür. Tutamak kısmı yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Çıngırağın demir dilini tutmak için boyun kısmına küçük bir delik açılmıştır. Çıngırağın demir dili düşmüş olduğu anlaşılmaktadır. Gövde kısmının ağız kısmına yakın olan bölümünde üçgen biçimli üç adet pencere yapılmıştır. Ağız kısmı ise yivle tamamlanmıştır. Az miktarda oksitlenme tespit edilmiştir. Herhangi bir süsleme ve yapıt bulunmayan çıngırağın Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, çiz. 16, res Benzer örnekleri için bkz. Merhav, R., Pairing and Grouping of Chariot and Horse Fittings, Urartu Metalworking Center in the First Millennium B.C.E., (Ed. R. Merhav), Jerusalam, 1991, s. 95, res ; Berghe, L. V.-L. D. Meyer, Urartu, een vergeten cultuur uit het bergland Armenia, Gent, 1983, no: 77; Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, çizim 1-2, resim 1-2.

277 264 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) benzer örnekleri gibi M.Ö Yüzyıllara ait olduğunu tahmin etmekteyiz 21. (Resim 4) KAYNAKÇA Belli, O., Van Bölge Müzesindeki Çivi Yazılı Urartu Tunç Eserleri, Anadolu Araştırmaları IV-V, 1977, s Belli, O., Doğu Anadolu da Urartu Yol Şebekesinin Araştırılması, (ed. O. Belli), Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi ( ), Ankara, 2000, s Belli, O., Urartu Takıları, 2010, İstanbul, s Berghe, L. V.-L. D. Meyer, Urartu, een vergeten cultuur uit het bergland Armenia, Gent, Botta, P. É.-M. E. Flandin, Monument de Ninive, (decouvert et decrit par M. P.-E.Botta, mesure et dessine par M. E. Flandin), Sayı: V, Paris, Calmayer, P., Datierbare Bronzen aus Luristan und Kirmanshah, Berlin, Calmayer, P., Zur Genese altiranisher Motive II. Der Leere Wagen (Tafel 10-17), Arkeologische Mitteilungen aus Iran N.F 7, Eng. Bd. 1, Berlin, 1974, s Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, s Ceylan, A., Yeni Bulgular Işığında Kuzeydoğu Anadolu da Diauehi Krallığı ve Urartular, Doğu Anadolu da Bir Uygarlık Urartular Sempozyumu, İstanbul, (Basımda). Ceylan, N., Kuzeybatı İran da Urartu Yerleşmeleri, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Kars: Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzen, A., Doğu Anadolu ve Urartular, Ankara, Frankel, D., The Ancient Kingdom of Urartu, London, Godard, A., Le tre sor de Ziwiye, Haarlem, Jantzen, U., Ägyptische und orientalische Bronzen aus dem Heraion von Samos(Samos VIII), Bonn, Merhav, R., Pairing and Grouping of Chariot and Horse Fittings, Urartu Metalworking Center in the First Millennium B.C.E., (Ed. R. Merhav), Jerusalam, 1991, 95, res. 61; Berghe, L. V.-L. D. Meyer, Urartu, een vergeten cultuur uit het bergland Armenia, Gent, 1983, no. 68; Ceylan, A., Van Müzesinde Bulunan Urartu Bronz Çıngırakları, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 26, Erzurum, 2001, çiz. 17, res. 17.

278 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 265 Kellner, H. J., Datierungsfragen zu Urartu, Skythika (Bayerische Akademie der Wissenschaften, Philosophisch - historische Klasse, Abhandlungen NF 98), Münich, 1987, s Kellner, H. J., Gürtelbleche aus Urartu Prähistorische Bronzefunde PBF, Stuttgart Mayer, M., Sargons Feldzug gegen Urartu-714 v. Chr. Text und Ubersetzung, MDOG 115, Berlin, 1983, Merhav, R., Pairing and Grouping of Chariot and Horse Fittings, Urartu Metalworking Center in the First Millennium B.C.E., (Ed. R. Merhav), Jerusalam, 1991, s Moorey, P. R. S. Catalogue of the Ancient Persian Bronze s in Morgan, J.de., Mission Scientifique Au Caucause, Paris, Möbius, H., Kaukasische Glocken in Samos, Marburgen Studies, Darmstadt, 1938, s Muscarella O.W., Urartian Bells and Samos The Journal of Ancient Near Eastern Society of Colombia University, 10, 1978, s Olmstead, A. T., History of Assyria, Chicago, 1923 Özgül O, Erzurum Tortum da Önemli Bir Urartu Kalesi: Kapıkaya, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 5/9 2015;s Parrot, A., Assur, München, Piotrovsky, B.B., Urartu, Geneve, Piotrovsky, B.B., Karmir Blur, Leningrad, Potratz, H. A. Die Pferdgebisse des zwischenstrom Ländischen Raumes, Archiv für Orientforsung XIV, ( ), Berlin-Graz, s Ryan, C. W., A Guide to the Known Minerals of Turkey, Ankara, Salvini, M., Urartu Tarihi ve Kültürü, İstanbul, Schmidt, E.F., Persepolis I, Chicago, Sevin, V., Urartu Sanatı, Arkeoatlas 4, 2005, s Slattery, J. C. D., Urartu and the Black Sea Colonies: an Economic Perspective, Reprint from al Rafidon VIII, Tokyo, 1987, s Tarhan, M.T.-V. Sevin, İstanbul Arkeoloji Müzesindeki Urartu Bronz At-Koşum Parçaları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi 6, 1975, s Taşyürek, O.A. Adana Bölge Müzesindeki Urartu Kemerleri, Ankara, Urartu, Ein Wiederentdeckter Rivale Assyriens, (Katalog der Ausstellung; Herausgegeben von Hans-Jörg Kellner, Prähistorische Staatsamlung, München, 1976.

279 266 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Üngör İ, Erzincan Müzesinde Bulunan Urartu Dönemine Ait Bir Grup Tunç Bilezik ve Küpeler, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 5/ ; s Wiesner, J., Glocke, Lexikon der alten Welt, Frankfurt, , Res. 1. Res. 2.

280 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 267 Res 3 Res. 4. Res. 5

281 268 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Res. 6 Res. 7

282 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 269 Res. 8 Res. 9 Res. 10

283 270 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ÇİZİMLER Çizim 1. Çizim 2. Çizim 3.

284 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 271 OTİZMLİ ÇOCUKLARIN TIBBİ TANILAMA SÜRECİNDE YERALAN UZMAN DOKTORLARIN TANILAMAYA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN İNCELENMESİ INVESTIGATION OF DIAGNOSTIC PROCESS THROUGH THE OPINIONS OF THE MEDICAL DOCTORS WHO DIAGNOSE CHILDREN WITH AUTISM Özcan KARAASLAN Derya KARAASLAN Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Bu araştırmada, İstanbul İlindeki hastanelerde tanılamada çalışan 15 uzman doktorun tıbbi tanılama sürecine ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Uzman doktorların tanılamaya ilişkin görüşlerinin belirlenmesinde, nitel veri toplama tekniklerinden yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, otizmli çocukların göz teması, iletişim eksikliği, konuşma sorunu gibi davranışlar sergilemelerinden dolayı çocuk doktorları, öğretmen, pedagog ve psikologlar tarafından tanılamaya yönlendirildiklerini göstermektedir. Ayrıca, otizmli çocukların yalnızca tarama testleri, gelişim ölçekleri veya Amerikan Psikiyatri Birliği'nin Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabındaki (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders; DSM.IV) kriterleri ile değerlendirildikleri ve tanılamaya ortalama 24 dakika süre ayrıldığı belirlenmiştir. Son olarak, uzman doktorlar tıbbi tanılamaya ayrılan sürenin yetersizliği, tanılamada biyolojik bir markerin olmaması, nöro-motor gelişim açıdan çocuğun gelişiminin takip edilmemesi, özel eğitim hizmetlerinin yetersiz olması, otizm konusunda eğitim hizmeti veren vakıfların eğitimi ticari hale getirmeleri, ailelerin otizm konusunda yeterince bilgilendirilmemesi gibi bazı sorunların tanılama sırasında veya sonrasında yaşandığını açıklamışlardır. Anahtar Sözcükler: Otizmli çocukların tanılama süreci, uzman doktorların görüşleri, yarı-yapılandırılmış görüşme ABSTRACT: The aim of this study is to describe the current condition by interviewing 15 medical doctors who involved in the diagnostic process of children with autism in the hospitals in Istanbul. In the process of determining the opinion of the specialists for diagnosis, semi-structured interview based on the qualitative research approach was used. Results of the study revealed that most of referrals to Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi, ozcanka@gmail.com Uzman, Zeynep Kamil Hastanesi Çocuk Gelişim uzmanı, deryatulunoglu@hotmail.com

285 272 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) medical doctors with a suspicion of autism are done by pediatricians, teachers, pedagogues or psychologists due to the behaviors such as not establishing eye contact, lack of communication. Additionally, it is also seen that the specialists allowed 24 minutes on the average and they diagnosed the autistic children using only screening tests, development scales and DSM-IV criteria. Finally, specialists mentioned that problems such as the insufficiency of the duration for the diagnosis, the lack of biological marker in the diagnosis, the lack of following the neuro-motor development of the child, insufficiency of the special education services for the autistic children, the commercialization of the foundations giving education services in autism, lack of informing the families about autism, were faced during and after the diagnosis. Keywords: The diagnosis process of children with autism, opinions of the medical doctors, semi-structured interviews GİRİŞ Otizmin, yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden, sınırlı ilgiler ve yineleyici davranışların yanı sıra sosyal etkileşim ve sözel/sözel olmayan iletişimde sorunlar ile kendini gösteren nörolojik bir bozukluktan kaynaklanan gelişimsel bir bozukluktur (Korkmaz, 2003, s. 81; Layne, 2007; Smith, McAdam ve Napolitano, 2007). Otizm Spektrum Bozukluğuna (OSB) sahip çocukların tanı ve sınıflandırılmasında, Dünya Sağlık Örgütünün Uluslararası Hastalıkların Sınıflandırılması (International Classification of Diseases; ICD) ve APA nın DSM-V kriterleri yaygın şekilde kullanılmakta ve kabul görmektedir. Örneğin; Daley ve Sigman ın (2002) Hindistan da yürüttükleri çalışmada, uzmanların (165 psikiyatrist, 677 çocuk doktoru ve 95 psikolog) tanılamada DSM-IV kriterlerini takip ettikleri ve kullandıkları belirlenmiştir yılında yayımlanan DSM-V le birlikte DSM-IV te değişikliğe gidilerek, DSM-IV teki otistik bozukluk, başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk, Asperger sendromu, çocukluk dezentegratif bozukluğu ve Rett sendromu (Embersin ve Grémy, 2008; Pasco, 2011; Volkmar, State ve Klin, 2009) alt tanı kategorilerinin tümü kaldırılarak tek bir OSB kategorisi tanımlanmıştır (Kırcaali-İftar, 2015; Özkaya, 2013). Yukarıda sıralanan belirtiler ve ölçütler dikkate alınarak uzman doktorlar tarafından OSB tanısı konulmaktadır (Kırcaali-İftar, 2015, s. 26). Ancak, OSB li çocukların gelişim alanlarıyla ilişkili olarak bu belirtiler farklı düzeylerde görülebilmektedir (Kırcaali-İftar, 2003, s. 10). Otizm şüphesi olan bir çocukta bu belirtilerden hangilerinin olduğuna karar vermek oldukça karmaşık olduğu için bazı araştırmacılar (Bruey, 2004; Schreibman, 2005) tanılama sürecinde DSM ve ICD sistemlerindeki belirtileri

286 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 273 değerlendirmek ve tanı koymayı kolaylaştırmak için Otizm Tanılama Görüşmesi-Gözden Geçirilmiş (Autism Diagnostic Interview Revised; ADI- R), Otizm Tanılama Gözlemi Ölçeği (Autism Diagnostic Observation Scale; ADOS) ve Çocukluk Dönemi Otizm Dereceleme Ölçeği (Childhood Autism Rating Scale; CARS) gibi araçlardan yararlanıldığını belirtmektedirler (Akt.: Kırcaali-İftar, 2015). Otizmli çocukların sayısı ülkeden ülkeye farklılık gösterse de otizmli çocukların sayısında önemli artış olduğu gözlenmektedir (Fombonne, 2002). Örneğin; Güney Kore de okul-çağında olan her 38 çocuktan birinin (okulçağındaki çocukların yaklaşık %2.8 i) otizmden etkilendiği belirlenmiştir (Kim ve diğerleri, 2011). Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Hastalıkları Önleme ve Kontrol Altına Alma Merkezinin (Center for Control and Prevention Diseases; CEC) verilerine bakıldığında ise, OSB li çocukların görülme sıklığı 2002 yılında 150 de 1, 2006 yılında 110 da 1, 2012 yılında 88 de 1 ve 2014 yılında 68 de 1 olduğu görülmektedir (CEC, 2012). Bu veriler, otizmin önceki yıllara kıyasla daha çok fark edildiğini gösterse de erken tarama ve tanılanma konusundaki endişelerin giderek arttığı belirlenmiştir (Dosreis, Weiner, Johnson ve Newschaffer, 2006). Günümüzde erken tanılama ve eğitim hizmetlerinin birincil öneme sahip olduğu gözlenmektedir. Örneğin; ABD deki Yetersizliğe sahip Bireylere Yönelik Eğitim Yasasının (Individuals with Disabilities Education Act: IDEA) C kısmında, erken tanılamanın gerekliliğine vurgu yapılmaktadır (Gearheart, Mullen ve Gearheart, 1992). Türkiye de ise, 2000 yılında yürürlüğe giren Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde (ÖEHY) ve 1997 yılında çıkarılan 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede (KHK), tanılamanın erken yaşta ve her aşamada yapılması gerektiği vurgulanmaktadır (ÖEHY, 2012; KHK, 2005). ÖEHY nin 4. Maddesine göre, Eğitsel Değerlendirme ve Tanılama Süreci Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) bünyesinde yürütülürken; Tıbbi Değerlendirme ve Tanılama Süreci hastanelerde gerçekleştirilmektedir (ÖEHY, 2010). Dolayısıyla, tıbbi ve psikometrik ölçmelere dayalı veriler ışığında otizm ve yetersizliğe sahip diğer çocukların özel hizmetlerinden yararlandıkları görülmektedir (Özyürek, 2004, s. 15). Beyin gelişiminin büyük ölçüde tamamlandığı erken çocukluk yıllarında bilişsel, dil, motor, sosyal-duygusal alanlardaki ilerlemelerin daha hızlı gerçekleşmesi erken tanılamanın önemini arttırmaktadır (Temel ve diğerleri, 2005, s.7). Alan yazında, erken tanılamanın çocuğun var olan

287 274 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) gelişim düzeyine ilişkin bilgi sağlamanın yanı sıra gelişime eşlik eden yetersizliklerin belirlenmesine, uygun özel eğitim hizmetleri sağlanmasına ve olası ilerlemelerin farkına varılmasına hizmet ettiği ileri sürülmektedir (Baird, Cass ve Slonims, 2003; California Department of Education [CDE], 2000; Temel, Ersoy, Avcı ve Turla, 2005, s.7). Dolayısıyla, erken tanılama ile birlikte otizmli çocuklar gereksinimleri doğrultusunda erken eğitim hizmetlerini erken yaşlarda ve zamanında alabilme şansını yakalayabilmektedirler (Boyd, Odom, Humphreys ve Sam, 2010). Ancak erken eğitim için erken tanılama kritik önem taşımasına rağmen birçok otizmli çocuğun okul çağına kadar tanılanamadığı (Karaaslan, Goldberg, Erbaş ve Turan Qian, 2014; Mandell, Novak ve Zubritsky, 2005) ve mevcut potansiyellerini kullanma şansını bulamadığı belirlenmiştir (Stephen, 2012). Ebeveynlerle yürütülen çalışmalarda, otizm gibi gelişimsel bozukluk gösteren çocuklarla sıklıkla karşılaşan, ebeveynlerin çocuklarının gelişimiyle ilgili endişelerine kulak veren ve bu endişelerinin üstesinde gelmede onlara yardım eden ilk uzmanların çocuk doktorları olduğu ve tanılamada büyük rol oynadıkları belirlenmiştir (Amerika Pediatristler Akademisi, 2006; Hyman ve Towbin, 2007, s. 328; Smith, McAdam ve Napolitano, 2007; McCaffrey, 2011). Dolayısıyla, ABD gibi gelişmiş ülkelerde tanılamadaki mevcut sorunların belirlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik otizmli çocukların tanı ve teşhisi üzerine çalışan çocuk doktorlarıyla çok sayıda araştırmanın yürütüldüğü görülmektedir (örn.; Embersin ve Gremy, 2008; Flippek, Accordo, Ashwal, Baranek, Cook, Dawson ve diğerleri, 2000; Matson, Rieske ve Tureck, 2011; McCaffrey, 2011; Pierce, Glatt, Liptak ve Mclntyre, 2009). Türkiye de ise, otizmli çocukların tanılama süreci üzerine aile ve uzmanlarla yürütülen sınırlı sayıda araştırma mevcut olup, bu araştırmaların da eğitsel tanılama süreci üzerine gerçekleştirildiği görülmektedir (Gürel Selimoğlu, Özdemir, Töret ve Özkubat, 2013; Karaaslan ve diğerleri, 2014). Dolayısıyla, otizmli çocukların tıbbi tanılama süreçlerine yönelik tanılamada görev yapan uzman doktorlarla yürütülen betimsel bir çalışmaya rastlanmadığı ve araştırmaya gereksinim olduğu görülmektedir. Bu gereksinimden hareketle, otizmli çocukların tıbbi tanılama sürecine ilişkin tanılamada görev yapan uzman doktorların görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın bu genel amacı doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmaya çalışılmıştır. 1. Tıbbi tanılamada görev yapan uzman doktorların tanılama öncesi yönlendirme sürecine ilişkin görüşleri nedir? 2. Tıbbi tanılamada görev yapan uzman doktorların tıbbi tanılama amaçlı değerlendirme hizmetlerine ilişkin görüşleri nedir?

288 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) Tıbbi tanılamada görev yapan uzman doktorların tanılama sonrası yönlendirme sürecine ilişkin görüşleri nedir? 4. Tıbbi tanılamada görev yapan uzman doktorların tanılama sürecine ilişkin olumlu ve olumsuz görüşleri nedir? YÖNTEM Araştırma Modeli Bu araştırmada, yılında otizmli çocukların tıbbi tanılamasında çalışan uzman doktorlarla tıbbi tanılama süreci üzerine yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiş ve veriler betimsel olarak analiz edilmiştir. Dolayısıyla, derinlemesine veri toplanmaya imkan veren betimsel yöntemle (Yıldırım ve Şimşek, 2006) mevcut durum belirlenmiştir. Katılımcılar Türkiye de otizmli çocukların tıbbi tanılama sürecinde çocuk veya ergen psikiyatristleri çalışmakta olup, bazı hastanelerde çocuk nörologlarının da tanılama yaptığı gözlenmektedir. Türkiye de aktif çalışan 206 çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2011). Bu verilerden, İstanbul da tanılamada çalışan uzman doktor sayısının az sayıda olduğu sonucu çıkarılabilir. Bu araştırmanın çalışma grubunu yılında İstanbul daki 7 hastanede (İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Erenköy Ruh ve Sinir Hastanesi, Zeynep Kamil Hastanesi, Ümraniye NP Hastanesi ve Medipol Üniversitesi) otizmli çocukların tıbbi tanılamasında çalışan 15 uzman doktor oluşturmaktadır. Doktorların seçiminde, tanılama konusunda en az 1 yıllık deneyime sahip olması dikkate alınmıştır. Araştırmaya katılım gösteren uzman doktorların büyük çoğunluğu (N=11) çocuk psikiyatristi olup, yaş ortalamasının 41 (ranj 29-57) olduğu Tablo 1 de görülmektedir.

289 276 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 1. Tıbbi tanılamada çalışan uzman doktorlara ilişkin demografik bilgiler Katılımcı Yaş (Yıl) Cinsiyet Uzmanlık alanı 1 36 Erkek Çocuk psikiyatristi 2 50 Erkek Çocuk nöroloğu 3 45 Erkek Çocuk psikiyatristi 4 47 Erkek Çocuk psikiyatristi 5 57 Kadın Çocuk nöroloğu 6 30 Kadın Çocuk psikiyatristi 7 48 Erkek Çocuk nöroloğu 8 40 Erkek Çocuk psikiyatristi 9 29 Erkek Çocuk psikiyatristi Kadın Çocuk psikiyatristi Kadın Çocuk psikiyatristi Kadın Çocuk psikiyatristi Erkek Çocuk nöroloğu Erkek Çocuk psikiyatristi Erkek Çocuk psikiyatristi Veri Toplama Aracının Geliştirilmesi Araştırmada verileri toplamak amacıyla görüşme formu hazırlanmıştır. Görüşme formu hazırlanmadan önce alan yazın taraması yapılarak araştırmanın amacı doğrultusunda formda yer alacak görüşme soruları oluşturulmuştur. Görüşme formu hazırlandıktan sonra görüşme formunda yer alan görüşme sorularının kapsam geçerliliğini sağlamak üzere alandan üç uzman tarafından incelenmiştir. Alan uzmanlarının görüşleri alındıktan sonra bazı görüşme sorularının yeri değişmiş ve son hali ortaya çıkmıştır. Görüşme soruları tüm katılımcılara aynı şekilde sorulmuş ve görüşmeler ses kayıt cihazı kullanılarak kayıt altına alınmıştır.

290 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 277 Verilerin Toplaması Araştırma verileri, 11 Şubat 2013 tarihinde İstanbul Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi İlaç Dışı Klinik Araştırmaları Etik Kurulundan gerekli onay yazısı alındıktan sonra Nisan 2013 ile Ocak 2014 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmaya katılım gösteren uzman doktorlarla görüşmeler, doktorların belirledikleri gün ve saatlerde kendi muayene odalarında ikinci yazar tarafından gerçekleştirilmiştir. Görüşmelere geçmeden önce görüşmelerin kayıt altına alınacağı, araştırmacılar dışında başka birinin bu kayıtları dinlemeyeceği ve kayıtların dökümünün okunmasına izin verilmeyeceği bilgisi paylaşılmıştır. Daha sonra, katılımcılara gönüllü onam formu imzalatılmıştır. Görüşmeler esnasında tüm sorular belli bir sırayla sorulmuştur. Katılımcılar bir soruyu yanıtlarken bir sonraki soruyu da yanıtlamışsa o zaman bir sonraki soru sorulmadan bir başka soruya geçilmiştir. Öte yandan, sorunun yanıtına değinilmiş ancak tam olarak yanıtlanmamışsa yönlendirici olmayacak şekilde aynı soru farklı biçimde tekrar sorulmuş ya da ek sorular yöneltilmiştir. Uzman doktorların anlayamadığı sorular olduğunda ise, ek açıklamalar yapılmıştır. Verilerin Analizi Araştırmada elde edilen verilerin analizi, katılımcıların görüşlerini derinlemesine ortaya koymak amacıyla betimsel analiz tekniği kullanılarak yorumlanmıştır. Betimsel analiz bir çerçeve oluşturma, tematik çerçeveye göre verilerin işlenmesi, bulguların tanımlanması ve yorumlanması olmak üzere dört aşamada gerçekleştirilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Bu araştırmada betimsel analizin bir gereği olarak otizmli çocukların tıbbi tanılama sürecinde görev yapan uzman doktorla görüşmeler tamamlandıktan sonra her bir katılımcıya kod isimler verilmiş ve görüşmelerde elde edilen ses kayıtlarının dökümü yapılmıştır. Birinci ve ikinci araştırmacı tarafından katılımcılara ait ses kayıtlarının dökümü yapılırken duyulan her konuşma düzeltme yapılmadan olduğu gibi yazılmıştır. Dökümlerin kontrolü yapıldıktan sonra kodlama anahtarı hazırlanmıştır. Kodlama anahtarı hazırlanırken her bir katılımcıya ait döküm incelenmiş ve her bir soruya verilen yanıtlar maddeler halinde sıralanmıştır. Her bir dökümde kategoriler veya başlıklar oluşturulup başlıkların altındaki alt kategoriler belirlendikten sonra ortaya çıkan görüşme kodlama anahtarına göre, iki araştırmacı birbirinden bağımsız şekilde görüşmeleri değerlendirmiştir. Görüşme kodlama anahtarında yer alan her bir soruyla ilişkili kategorilerin

291 278 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) belirlenmesinde ise, her bir görüşmeye ait görüşme formu araştırmacılar tarafından değerlendirilmiştir. Görüşme yöntemi kullanılarak elde edilen verilerin güvenirliğini sağlamak için alandan iki uzmanın veri dökümlerini dinleyip, bu verileri okuması büyük önem taşımaktadır (Kvale, 1996, s. 132 den akt.: Becit, Kurt ve Kabakçı, 2009). Bu yüzden, iki araştırmacı katılımcılara ait görüşme dökümünü okuduktan sonra görüşme kodlama anahtarındaki her bir sorunun yanıtını içeren uygun kategoriyi kodlayarak değerlendiriciler arası güvenirlik hesaplaması gerçekleştirilmiştir. Araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen kodlamalarda değerlendiriciler arası güvenirliğin %85 ile %95 arasında değiştiği ve güvenirlik ortalamasının %90 olduğu belirlenmiştir. BULGULAR Tıbbi tanılama sürecinde görev yapan uzman doktorlar tıbbi tanılama sürecine ilişkin dört başlık altında görüş bildirmiş olup, doktorların görüşleri aşağıda ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Uzman Doktorların Tanılama Öncesi Yönlendirme Sürecine İlişkin Görüşleri Araştırmanın birinci amacı olan uzman doktorların tanılama öncesi yönlendirme sürecine ilişkin görüşlerine bakıldığında, otizmli çocukların göz kontağı kurmama, konuşamama veya konuşmada gecikme, adıyla seslenildiğinde tepkide bulunmama, kalabalığa karışmama, yalnız oyun oynama veya oyun oynamama, kendi etrafında dönme, öfke nöbeti gibi davranışlardan bazılarını sergilemelerinden dolayı psikiyatriste yönlendirildikleri tablo 2 de görülmektedir. Örneğin; 9. uzman doktor otizmli çocukların yaşadığı zorlukları İsmine bakmıyor, göz teması kurmuyor, konuşma dışındaki iletişim şekillerinin olmaması dışında uyku, iştah problemleri falan da çok sık olduğu için bu çocuklarda bazen o tür şikayetlerle de olur. Stereotipik davranışlarla ilgili işte sürekli yerinde sallanma, kendi etrafında dönme, el çırpma... şeklinde açıklamıştır. Benzer açıklamayı 2. uzman doktor Ailelerin izah ettiği çocuğun gerekli sosyal ve mental gelişimi gösteremediğini kendi dillerinde ifade ediyorlar. Konuşamıyor diyorlar. İşte göz teması kuramadı, diğer çocuklarla kaynaşmıyor diyorlar. şeklinde dile getirmiştir.

292 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 279 Tablo 2. Tanılamaya yönlendirme ve başvuru nedeni Katılımcı Yönlendiren kişi/kurum Başvuru nedeni Uzman doktor 1 İnternet ve televizyondan edinilen bilgiler, komşular, akrabalar, öğretmenler Konuşma geriliği, göz teması ve iletişim kurmama Uzman doktor 2 Uzman doktor 3 Çocuk doktorları, aile hekimleri, otizmli çocuğu olan aileler, komşular Anne-baba, kreşler ve özel eğitim kurumları İletişim kurmama, çok sık ağlama, konuşma problemi, yalnız oynama Seslenildiğinde tepkide bulunmama Uzman doktor 4 Uzman doktor 5 Uzman doktor 6 Uzman doktor 7 Uzman doktor 8 Uzman doktor 9 Uzman doktor 10 Uzman doktor 11 Hekimler, yuva öğretmenleri, yakın akraba Çocuk doktorları - Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, kreşler veya diğer eğitim kurumları Öğretmen, sağlık personeli Özel eğitim merkezleri, alanda çalışan uzmanlar Yakın akrabaları, özel eğitim kurumları, öğretmenler RAM, sınıf öğretmeni, özel eğitim kurumları, çocuk doktorları, yakın akraba Öğretmenler, özel eğitim kurumu çalışanları Konuşamama, gelişim problemi yaşama Seslenildiğinde tepkide bulunmama, göz teması kurmama İletişim veya davranış problemi, zihinsel gerilik Konuşma gecikmesi, seslenildiğinde bakmama, etrafına karşı ilgisizlik, Adına tepki vermeme, göz teması kurmama, konuşmada yetersizlik, uyku/iştah problemi, stereotipik davranışlar sergileme Konuşma geriliği, çevresine karşı ilgisizlik Konuşmaması, bakmaması, oynamaması, huzursuz ve çok hareketli olması

293 280 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Uzman doktor 12 Uzman doktor 13 Özel eğitim kurumunda çalışan öğretmenler, psikologlar, pedagoglar Özel eğitim kurumunda çalışan öğretmenler, psikologlar, pedagoglar Konuşmada gecikme, seslenildiğinde tepkide bulunmama, oyun oynamama, dikkat dağınıklığı Konuşmada gecikme, adına tepkide bulunmama, göz kontağı kurmama, dikkat dağınıklığı Uzman doktor 14 Uzman doktor 15 Öğretmenler, psikologlar, pedagoglar, çocuk doktorları Öğretmenler, psikologlar, pedagoglar, çocuk doktorları Konuşmada gecikme, seslenildiğinde tepkide bulunmama, oyun oynamama, göz kontağı kurmama Konuşmada gecikme, adına tepkide bulunmama, göz kontağı kurmama, dikkat dağınıklığı Tablo 2 incelendiğinde, sosyal etkileşim ve iletişimde sorunların yanı sıra stereotipik davranışları sergilemelerinden dolayı ailelerin internet ve televizyondan edinilen bilgilerle veya çocuk doktorları, sınıf öğretmenleri, psikolog, pedagog, kreş veya özel eğitim kurumları tarafından otizmli çocukların fark edilip tanılamaya yönlendirildikleri görülmektedir. Burada katılımcılardan bazıları (2., 4., 7., 10., 14. ve 15. uzman doktor) öğretmen, pedagog, psikolog ve çocuk doktorları tarafından otizmli çocukların tanılamaya yönlendirildiklerini dile getirirken; bazı katılımcılar (3., 6., 8., 9., 11., 12. ve 13. uzman doktor) yönlendirme olmaksızın ailelerin kendi başvurularıyla veya kreşler, yuvalar, özel eğitim kurumlarında çalışan uzmanlar tarafından tanılamaya yönlendirildiklerini belirtmişlerdir. Örneğin; 1. uzman doktor komşular, akrabalar, öğretmenler veya internetten edinilen bilgiler doğrultusunda yönlendirmenin yapıldığını Genellikle aileler kendileri getiriyor çocuklarını özellikle şüphelendikleri için çocuklarının diğer çocuklarla kıyasladıklarında farklılık olabileceğini düşünüyor. Bazen de başka kişilerin görüş ve önerileriyle, komşular, akrabalar bazen öğretmenler bazen ee televizyonda almış oldukları bilgiler ya da internetten almış oldukları bilgilerden sonra bize gelmiş oluyorlar. şeklinde açıklamıştır. Katılımcılardan 12. uzman doktor ise, yönlendirmenin kreş ve özel eğitim kurumları veya psikolog ve pedagoglar tarafından gerçekleştiğini aileler kendi de gelebiliyor, özellikle konuşması gecikti, diye. Ama, bunun dışında kurumsal olarak tabi kreşlerden yönlendirilen olabiliyor. Özel eğitim kurumlarından da bize hani bir şekilde yönlendirilen olabiliyor. Yani

294 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 281 dışarıda yine psikolog, pedagog muayenesi görmüş çocuklarda olabiliyor. şeklinde ifade etmiştir. Uzman Doktorların Tıbbi Tanılama Amaçlı Değerlendirme Hizmetlerine İlişkin Görüşleri Araştırmanın ikinci amacı olan uzman doktorların tıbbi tanılama amaçlı değerlendirme hizmetlerine ilişkin görüşlerine bakıldığında, otizm şüphesiyle hastaneye gelen çocukların öncelikle ElektroEnsefaloGrafi (EEG), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR), kan tahlili vb. tıbbi tetkiklerinin yapıldığı tablo 3 te görülmektedir. Ayrıca, katılımcıların büyük çoğunluğunun (1., 2., 3., 4., 6., 11. ve 12. uzman doktor) tanılamada tıbbi tetkiklerin yanı sıra Denver, Değiştirilmiş Erken Çocukluk Dönemi Otizm Tarama Ölçeği (Modified Checklist for Autism in Toddlers; M-CHAT) ve Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE) gibi araçları kullandıkları tablo 3 te görülmektedir. Ayrıca, CARS tanılama aracı veya DSM kriterlerinin de bazı uzman doktorlar tarafından kullanıldığı belirlenmiştir. Örneğin, 1. uzman doktor tanılamada M-CHAT ve CARS kullanıldığını M-CHAT diyebileceğimiz ölçekler var. Erken çocukluk ve çocukluk çağı, oyun çağı çocuklar için yapılmış güvenlik geçerlik çalışması yapılmış ölçekler CARS dediğimiz başka bir ölçek kullanıyoruz. şeklinde açıklamıştır. İki katılımcı (8. ve 9. uzman doktor) ise, tanılamada DSM-V kriterini kullandığını belirtmiştir. Öte yandan, üç katılımcının (5., 7. ve uzman doktor 10) tanılamada değerlendirme aracı kullanmadığı belirlenmiştir. Tablo 3. Tanılamada kullanılan değerlendirme araçları ve tanılama süresi Katılımcılar Kullanılan değerlendirme araçları Tanılamaya ayrılan süre 1. Uzman doktor M-CHAT, DENVER ve CARS 15 dakika 2. Uzman doktor Denver, AGTE 5 dakika 3. Uzman doktor AGTE, DENVER 60 dakika 4. Uzman doktor DENVER II, AGTE 30 dakika 5. Uzman doktor - 30 dakika 6. Uzman doktor M-CHAT 30 dakika 7. Uzman doktor Araçlar var. Ama kullanmıyorum. 1 dakika 8. Uzman doktor CARS, DSM-IV kriterleri 30 dakika

295 282 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 9. Uzman doktor DSM-V kriteri 60 dakika 10.Uzman doktor Standart değerlendirme aracı kullanmıyor 15 dakika 11. Uzman doktor M-CHAT, Denver 10 dakika 12. Uzman doktor Denver 25 dakika 13. Uzman doktor M-CHAT, DENVER ve DSM kriteri 30 dakika 14. Uzman doktor DSM kriteri 20 dakika 15. Uzman doktor Standart değerlendirme aracı kullanmıyor 15 dakika Uzman doktorların tanılama süresine ilişkin görüşleri incelendiğinde, otizmli çocukların ortalama 25,1 dakikalık (ranj 1 dakika-60 dakika) bir süre içinde tanılandıkları tablo 3 te görülmektedir. Örneğin; bazı katılımcılar (1., 2., 7., 10., 11., 12. ve 15. uzman doktor) otizmli çocukları 15 dakika veya altında bir sürede tanılarken, bazıları 30 dakikalık (4., 5., 6., 8. ve 13. uzman doktor) sürede tanıladıkları görülmektedir. Katılımcılardan 7. uzman doktorun Tanılama bir dakika. Benim otistik olduğuna çocuğun kanaat sahibi olmam için. şeklindeki sözleri ile 8. uzman doktorun Tanı yarım saatlik görüşmede netleşiyor, ama takip ve diğer tetkiklerin tamamlanması ee birkaç günü alıyor.. şeklindeki açıklaması tanılamanın kısa sürede gerçekleştiğini göstermektedir. Uzman Doktorların Tıbbi Tanılama Sonrası Yönlendirme Hizmetlerine İlişkin Görüşleri Araştırmanın üçüncü amacı olan tanılama sonrası yönlendirme sürecine ilişkin uzman doktorların görüşlerinden elde edilen bulgulara göre, uzman doktorların neredeyse tamamı (N=14), aileleri otizm konusunda bilgilendirdikten sonra otizmli çocukları özel eğitime yönlendirdikleri tablo 4 te görülmektedir. Örneğin; 1. uzman doktorun Otizm tanısını netleştirmişsek, öncelikle aileye otizm spektrum bozukluğuyla ilgili bilgiler veriyorum. Bundan sonraki süreçte eğitimin özellikle öneminden bahsedip en kısa sürede özel eğitim alınması konusunda aileleri yönlendiriyoruz. şeklindeki bu açıklaması, otizm konusunda aileye bilgi verilip, özel eğitime yönlendirildiğini göstermektedir. Katılımcılardan 2. uzman doktor ise, Aileye bunu ailenin anlayacağı dilde önce bir ön şüphe olarak bahsediyoruz. Yani bu direkt bir bizim şudur budur deyip dediğin zaman aile

296 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 283 zaten bilmiyor. diyerek otizm şüphesi konusunda ailelere bilgi verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Tablo 4. Uzman doktorların, otizm tanısı alan çocuklara ve ailelerine sağlanan hizmetlere ilişkin görüşleri Katılımcı Uzman doktor 1 Uzman doktor 2 Uzman doktor 3 Uzman doktor 4 Uzman doktor 5 Uzman doktor 6 Uzman doktor 7 Uzman doktor 8 Uzman doktor 9 Uzman doktor 10 Tanılama Sonrası Sağlanan Tıbbi ve Eğitsel Hizmetler Otizmin ailelere açıklanması, tıbbi ve eğitim hizmetlerinin değişikliğe yol açıp açmadığına yönelik takibin yapılması Otizmin ailelere açıklanması, hiperaktivite, saldırganlık veya kendine zarar verici davranışlar için ilaç verilmesi Otizmin ailelere açıklanması, öfke patlamaları ve dikkat bozukluğu için farmoterapi Otizmin ailelere açıklanması, davranış sorunlarını çözmek, müdahalelerin etkililiği takip edilmesi. Otizm ve otizmli çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda aileye bilgi verilmesi Otizmin ailelere açıklanması, otizme eşlik eden dikkat eksikliği vb. durumların veya diğer değişikliklerin belli aralıklarla değerlendirilmesi Otizmin ailelere açıklanması, ileri epileptik bir sorunun olup olmayacağı konusunda tıbbi takip yapılmaktadır. Biyo (tıbbi tetkikler), psiko (aileye psikolojik destek) ve sosyal (çocuğun sosyal gelişimi) yaklaşıma göre aileye danışmanlık hizmetinin verilmesi. Diyet, ağır metal gibi tedaviler Otizmin ailelere açıklanması, otizme eşlik eden durumların (hiperaktivite vb.) olup olmadığı konusunda tıbbi takip yapılması, ilaç tedavisi Otizm konusunda ve çocuğun çevreyle iletişim kurması konusunda aileye bilgi verilmesi, 2-4 hafta sonra çocuğun yeniden değerlendirilmesi Nereye Yönlendirildiği Özel eğitime Özel eğitime, Ailelerin psikolojik desteğe Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime

297 284 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Uzman doktor 11 Otizmin ailelere açıklanması, özel eğitimin çocuk üzerindeki etkisinin takip edilmesi Özel eğitime Uzman doktor 12 Uzman doktor 13 Uzman doktor 14 Uzman doktor 15 Otizmin ve otizmle ilgili eğitim olanaklarının ailelere açıklanması. Otizm konusunda aileye bilgi verilmesi Otizmin ailelere açıklanması, öfke patlamaları vb. için ilaç verilmesi Otizm konusunda aileye bilgi verilmesi Özel eğitim, kreşe, Ailelerin psikolojik desteğe Özel eğitime Özel eğitime Özel eğitime Tablo 4 incelendiğinde, bazı katılımcıların (2., 3. ve 14. uzman doktor) dikkat eksikliği, öfke patlaması ve saldırganlık gibi davranışlar sergileyen otizmli çocuklara ilaç tedavisi uyguladığı görülmektedir. Örneğin; 2. uzman doktor problem davranış sergileyen otizmli çocuklara ilaç tedavisi uyguladığını Mesela davranış, ağır davranış problemi varsa ilaç verilebiliyor onlara, epilepsileri varsa ona göre ilaç verilebiliyor. şeklinde belirtmektedir. Ayrıca, bazı katılımcılar (1., 6., 9., 10. ve 11. uzman doktor) tanılama sonrasında otizme eşlik eden durumları, özel eğitimin önemi ve eğitim sonrasında çocukta ilerleme olup olmadığını görmek için tıbbi ve eğitimsel takipte bulunduklarını belirtmişlerdir. Örneğin, 11. uzman doktor özel eğitimin önemini Ben eğitimden nasıl fayda görüyor, takip ediyorum. Yani bu çocuk sadece eğitimle düzelebilir, bunu çok sık vurguluyorum ki başka şeyler yönelmesinler. Çünkü otizm çok kullanılan bir durum. Yok oksijen terapisi bilmem ne. Onlardan da fayda, onları da soranlar oluyor, hani asla göndermeyin de demiyorum ama bilimsel olarak kanıtlanmış değil vesaire durumdan bahsediyorum hani. şeklinde dile getirmiştir. Bazı katılımcıların (2. ve 12. uzman doktor) ise, otizmli çocukların ailelerini psikolojik desteğe yönlendirdikleri belirlenmiştir. Örneğin; 12. uzman doktorun Anneyi depresyonda gibi yani mutsuz ve sıkıntılı görmüşsem, psikiyatriste yönlendiriyoruz. şeklindeki sözlerinden ailelerin psikolojik desteğe yönlendirildiği anlaşılmaktadır. Uzman Doktorların Tanılama Sürecine İlişkin Olumlu ve Olumsuz Görüşleri Araştırmanın dördüncü amacı olan uzman doktorların tanılama sürecine ilişkin olumlu ve olumsuz buldukları yönlere ilişkin görüşlerine

298 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 285 bakıldığında, katılımcıların neredeyse tamamının (2., 3., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11. ve 12. uzman doktor) tanılamaya ilişkin olumsuz görüş bildirdikleri tablo 5 te görülmektedir. Dördüncü uzman doktor ise hiç görüş belirtmezken, 1. uzman doktor tanılama ile ilgili olumlu ve olumsuz görüş bildirmiştir. Olumsuz görüş bildiren katılımcılar ise; personel yetersizliği, tanılamanın süresinin yetersizliği, kaynaştırmada otizmli çocuklara karşı olumsuz tutum sergilenmesi, eğitimin ticari hale getirilmesi, tanılamada biyo-kimyasal bir markerin olmaması, çocukların nöro-motor gelişimlerinin takip edilmemesi, bilimsel olmayan tedavi yöntemlerinin uygulanması ve tanılama öncesinde ailenin bilgilendirilmemesi konularında görüş bildirmişlerdir. Örneğin; 10. uzman doktor Tanılama kriterleri konusunda, ayrıntılarda biraz yetersiz kalabiliyoruz. O da vakit kısıtlılığından dolayı. Çok hareketli, yaşı büyük olan ergenlerde veya büyük çocuklarda çocuk çok hareketli ve zapt edilmesi güç olduğu zaman, en az iki veya üç kişinin olması bazen gerekebiliyor. diyerek olumsuz görüş belirtirken; 8. uzman doktor tanılama sonrası eğitim hizmetlerine ilişkin İsmini vermeyeceğim vakıf diye geçen yerlerin bile işi tamamen ticarete dökmüş olması. Burada devlet destekli daha geniş çaplı kurumlara ihtiyaç var. şeklinde olumsuz görüş bildirmiştir. Tablo 5. Uzman doktorların tanılama sürecine ilişkin görüşleri Katılımcı Katılımcıların tanılama sürecindeki deneyimlerinden çıkardıkları Uzman doktor 1 Uzman doktor 2 Uzman doktor 3 Uzman doktor 4 Uzman doktor 5 Olumlu yönler Tanılamaya erken yönlendirme Olumsuz yönler Haftada 1 veya 2 tane görülen otizmli çocuk sayısının günde 1 veya 2 şeklinde artış göstermesi - Ailelerin internet veya kulaktan dolma bilgilerle yüklü olmaları, çocuklarını okul çağında tanılamaya getirmesi - Tanılamada biyokimyasal bir markerin olmaması Ailelerin çocuklarının otizmli olmalarını kabullenmemeleri, ilaçla tedavi edilip iyileştirilmelerini istemeleri, ailelerle detaylı

299 286 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Uzman doktor 6 Uzman doktor 7 Uzman doktor 8 görüşmenin yapılamaması - Ailelerin otizmle ilgili bilgi eksikliklerinden dolayı tanılamada sorulan soruları cevaplayamamaları Doktorların çocukların nöro-motor gelişimlerinin takip edememesi - Gelişimsel süreçler ve komorbit tanılar göz önünde alınmadan tanıların acele konularak ailelerin travmatize etmesi. Otizme hizmet veren vakıflarda eğitimin ticari hale getirilmesi Uzman doktor 9 Uzman doktor 10 Uzman doktor 11 Uzman doktor 12 Uzman doktor 13 Uzman doktor 14 Uzman doktor 15 Kaynaştırmada olumsuzluklarla karşılaşmaları, özel eğitimin yetersiz olması, bilimsel olmayan tedavi yöntemlerin denenmesi Personel yetersizliği, zaman yetersizliğinden dolayı aileye ayrıntılı bilgi sunulamaması Tanılamanın kısa sürede yapılması Muayene süresinin kısa olması. Ekonomik durumu kötü ailelerin çocuklarına eğitim sağlayamaması. Muayene süresinin kısa olması Süre yetersiz Personel sayısı yetersiz Yukarıda olumsuz görüş bildiren katılımcılara ek olarak 5. uzman doktor olumsuz görüş olarak ailelerin çocuklarının tanısını kabullenmemesini Tanıyı kabullenmesi biraz zaman alıyor. Ailelerin beklentisi bir ilaç verilip düzeltilmesi. şeklinde açıklarken; 9. uzman doktor Kanıtlanmamış hani bazı yöntemlerin tedavilerinin uygulanması. Yani bu insanlar %100 tedavi ediyorum deyip, insanların umutlarını sömürebiliyorlar. şeklinde olumsuz görüş bildirmiştir. Katılımcılardan 6. uzman doktor ise, ailelerin bilgi yetersizliği üzerine Olumsuz olarak işte ailenin soruya cevabı hani olumsuz yani olumsuz etkiliyor şeyi tanı koymayı. Hani biz farklı bir şey soruyoruz, o alakasız bir şey söylüyor şeklinde olumsuz görüş belirtirken; 7. uzman doktor çocukların nöromotor

300 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 287 gelişimlerinin takipleri konusunda mezuniyet sonrası eğitime ihtiyaçları var. diyerek nöro-motor gelişimin takibi üzerine olumsuz görüş bildirmiştir. Üçüncü uzman doktor da otizmde biyokimyasal markerin, yani takip etme ve tanılamada markırın olmaması diyerek biyokimyasal markerin olmamasına dikkat çekmiştir. Öte yandan, 1. uzman doktor tanılamada olumlu gelişmelerin de olduğunu İnsanlar daha duyarlı, çocuklarını daha kısa sürede erken dönemde doktora getirmiş oluyorlar. Özel eğitim merkezlerinin sayılarının artması olumlu gelişmeler. Olumsuz gelişmeler ise, haftada 1 tane 2 tane gördüğümüz otistik çocuk sayısı şuanda günde en az 1 ya da 2 olacak şekilde artmış olması. şeklinde belirtmiştir. TARTIŞMA Araştırmaya katılım gösteren uzman doktorların otizmli çocukların tanılama sürecine ilişkin görüşleri dört başlık altında tartışılmıştır. Tanılamaya yönlendirmeye ilişkin uzman doktorlarla yapılan görüşmelerden elde edilen birinci bulguda, otizmli çocukların sınırlı ilgiler ve yineleyici davranışların yanı sıra sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde sorunlar yaşadıkları ve ailelerin internet ve televizyondan edindikleri bilgilerle veya öğretmenleri, pedagoglar, psikologlar, çocuk doktorları tarafından çocukların fark edilip psikiyatriste yönlendirildikleri belirlenmiştir. DSM- V e göre sosyal etkileşim ve iletişimde sorunlar yanı sıra sınırlı ilgiler ve yineleyici davranışlar sergiledikleri göz önüne alındığında otizmli çocuklara yönelik sözü edilen bu belirtilerin DSM-V teki tanılama kriterleriyle paralellik gösterdiği görülmektedir. Benzer şekilde, Finke, Drager ve Stephanie (2010) otizm şüphesiyle doktora getirilen çocukların konuşmada gerilik, göz kontağı kurma, kişisel etkileşim becerilerinde ve işaret etmede yetersizlik gösterdiklerini rapor etmişlerdir. Karaaslan ve diğerleri (2014) tarafından yürütülen çalışmada ise, otizmli çocukların sözü edilen belirtileri sergilemelerinden dolayı çocuk doktorları, nörologlar, psikologlar ve öğretmenler tarafından fark edilip tanılamaya yönlendirildikleri belirlenmiştir. Zihinsel yetersizliği (ZY) olan çocukların eğitsel tanılama sürecine yönelik yürütülen bazı araştırmalara (Bozkurt, 2009; Tirkayikoğlu, 2009) bakıldığında, ZY li çocukların tanılamaya yönlendirme sürecinin otizmli çocukların yönlendirme süreciyle benzerlik gösterdiği görülmektedir. Bu araştırmalarda, ZY li çocukların özel özel eğitim kurum çalışanları (öğretmen, psikolog vb.) ve çocuk doktorları tarafından fark edilip tanılamaya yönlendirildikleri rapor edilmiştir.

301 288 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tanılama amaçlı değerlendirmelere ilişkin elde edilen ikinci bulguda, tıbbi tanılamanın EEG, MR, kan tahlili vb. tıbbi tetkikler, tarama testleri ve gelişim değerlendirme ölçekleriyle gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla, otizme yönelik tanılama araçlarının tanılamada kullanılmadığı belirlenmiştir. Bu bulgu alan yazında otizmli çocukların tanılaması üzerine yürütülen araştırma bulgularıyla paralellik göstermektedir. Örneğin; Flippek ve diğerlerine (2000) göre, EEG, MR gibi tıbbi değerlendirme yöntemlerinin tanılamada kullanılabilmektedir. Karaaslan ve diğerleri (2014) tarafından İstanbul ve San Diego da otizm tanısı alan çocukların eğitsel tanılama sürecinin karşılaştırmalı olarak incelendiği çalışmada ise, İstanbul İline bağlı bir ilçe RAM da çalışan uzmanların otizmli çocukları değerlendirirken tanılama aracı kullanmayıp çoğunlukla Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından geliştirilmiş Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB) formunu kullandıkları belirlenmiştir. San Diago daki uzmanların ise, CARS, ADI-R, Wechsler Okul Öncesi Çocuklar için Zeka Ölçeği (WPPSI), Sosyal İletişim Anketi (SCQ), ADOS gibi çok sayıda tanılama aracını bir arada kullandıkları belirlenmiştir (Karaaslan ve diğerleri, 2014). Bozkurt (2009) tarafından Türkiye de yürütülen çalışmada ise ZY li öğrencilerin yarısına yakınının tek bir ölçekle değerlendirildiği görülmüştür. Ayrıca, ölçeklerden bazıları kullanıcı formasyonu gerektirmesine rağmen bu ölçekleri uygulayanların hizmet içi eğitim almadıkları belirlenmiştir. Bazı araştırmacılar (Sucuoğlu, Öktem, Akkök ve Gökler, 1996), farklı amaçlarla geliştirilmiş araçların yine farklı amaçlarla otizmli çocukların değerlendirilmesinde kullanılmasına rağmen Türkiye de otizmli çocukların tanılamasında DSM-IV-R nin ve klinik gözlemlerin temel araçlar olarak işlev gördüğünü ileri sürmektedir. Özellikle zeka ölçeğinin uygulanamadığı veya zeka ölçeğine ek bilgiye gereksinim duyulan durumlarda ise, Gazi Erken Çocukluk Gelişimi Değerlendirme Aracı, Denver ve AGTE gibi gelişim değerlendirme ölçeklerinin otizm ve yetersizliğe sahip diğer çocukların değerlendirilmesinde kullanıldığı görülmektedir (Kırcaali-İftar, 2009). Özsan, Alsancak ve Kayaalp (2005) ise, yılları arasında gerçekleştirilen birçok araştırmada WISC-R kullanılarak otizmli çocukların sözel ve performans puanlarının değerlendirildiğini ancak WISC-R ın otizmli çocuklar için prototipik bir profil olmadığını ileri sürmektedir. Tanılama sonrası yönlendirme sürecine ilişkin uzman doktorlarla yapılan görüşmelerden elde edilen üçüncü bulguda, ailelerin otizm konusunda bilgilendirildikten sonra özel eğitime yönlendirildikleri belirlenmiştir. Bu bulgu, Dosreis ve diğerlerinin (2006) araştırmasında elde edilen sonuçla farklılık göstermektedir. Dosreis ve diğerleri (2006)

302 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 289 tarafından yürütülen çalışmada, ABD federal hükümetince desteklenen 0-3 yaş (IDEA Bölüm C) ve 3 yaş ve üstü (IDEA Bölüm B) olmak üzere iki farklı eğitim programının tanılamayla ilgili sistemleri kapsadığı ve otizmli çocukların bu programlara yönlendirdikleri belirlenmiştir. Bu araştırmada ise, 0-3 yaş arasındaki otizmli çocuklara yönelik Türkiye de devletin sağladığı sistematik bir eğitim programı olmadığı için devletin sağladığı haftada 2 saatlik özel eğitime çocukların yönlendirdikleri görülmektedir. Araştırmanın dördüncü bulgusunda, uzman doktorların neredeyse tamamı tanılamaya ayrılan sürenin yetersizliği, tanılamada biyolojik bir markerin olmaması, nöro-motor gelişim açıdan çocuğun gelişiminin takip edilmemesi, özel eğitimin yetersiz olması, otizmli çocuklara eğitim veren vakıfların ticari hale gelmesi ve tanılama öncesinde ailelerin yeterince bilgilendirilmemesi konularında olumsuz görüş bildirmişlerdir. Bu bulgu, bazı araştırma sonuçlarıyla (Bozkurt, 2009; Finger, Drager ve Ash, 2010; Finke, Drager ve Stephanie, 2010; Lancaster, 2005; Smith, McAdam ve Napolitano, 2007) benzerlik göstermektedir. Örneğin; Bozkurt (2009) ZY li çocukların tanılama sürecine üzerine gerçekleştirdiği çalışmada, Türkiye de birçok eksikliğin olduğunu ve bu eksikliklerin tanılamayı olumsuz yönde etkilediğini belirtmektedir. Bazı araştırmacılar (Finger, Drager ve Ash, 2010; Lancaster, 2005), tanı koyan uzman doktorların otizm ve otizmli çocuklarda görülen semptomların tedavisinde hangi stratejileri kullanmaları gerektiği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını ileri sürmektedirler. Benzer şekilde Finke, Drager ve Ash (2010), doktorların tıp fakültesinde veya hizmet içi eğitim kurslarında otizmli çocuklarla ilgili yeterince eğitim alamadıkları için tanılamada zorluk yaşadıkları ve bilgi edinmek için yeterli zamana ve imkana sahip olmadıkları için bir uzmana danışmadan tanı koyamadıklarını belirlemişlerdir. Smith, McAdam ve Napolitano (2007) tarafından yürütülen çalışmada ise, doktorlar otizmin teşhisinde güvenebilecekleri biyolojik bir marker veya basit bir laboratuvar testini bulamadıklarını dile getirmişlerdir. Özetle, bu ve yukarıdaki araştırma sonuçları tıbbi tanılama sürecinde sorunlar olduğunu, bunun tanılamayı ve tanılama sonrası hizmetleri olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Dolayısıyla araştırma sonuçlarına dayanılarak uygulamaya ve ileri araştırmalara yönelik bazı önerilerde bulunulabilir. Bu çalışmada elde edilen araştırma sonuçlarından hareketle alanda çalışan araştırmacılara yönelik; (1) otizm tanısı alan çocukların eğitsel tanılama süreci ile tıbbi tanılama sürecinin bir arada ele alan araştırmaların yürütülmesi, (2) nitel ve nicel araştırma yöntemleri bir arada kullanılarak tıbbi tanılama sürecine yönelik

303 290 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) yeni araştırmaların gerçekleştirilmesi, (3) daha büyük bir örneklem grubuyla tıbbi tanılama sürecine destek sağlayan diğer uzmanların da yer aldığı (çocuk gelişim uzmanları, klinik personel ve diğer hastane personelinin) görüşlerine yönelik yeni araştırmalar yürütülmesi ileri araştırmalar için önerilebilir. Alanda çalışan uzmanlara yönelik uygulamaya yönelik öneriler ise; (1) tıbbi tanılama sürecinin daha uzun süreli ve farklı zaman diliminde gerçekleştirilmesi, (2) tıbbi tanılama sürecinde otizmli çocukların değerlendirilmesinde tanılama araçlarının kullanımı konusunda uzmanlara hizmet-içi eğitim seminerleri verilerek uzmanların bu araçları kullanmalarının özendirilmesi, (3) tıbbi tanılama sürecinde farklı disiplinlerde çalışan uzmanların (örneğin; çocuk gelişim uzmanı, psikolog, özel eğitim öğretmeni) hastanede istihdamları sağlanarak, otizmli çocukların tanılanmasında deneyimli bir ekip kurularak tanılamanın gerçekleştirilmesi, (4) ailelerin tıbbi tanılama öncesinde otizm konusunda bilgilendirilip, tanılama esnasında otizmli çocuklara ilişkin ailelerinde elde edilebilecek bilgilerin daha doğru şekilde elde edilmesinin sağlanması ve (6) tıbbi tanılama sonrası otizmli çocukların eğitsel hizmetlere yönlendirilmesi ve ailelere psiko-sosyal destek sağlanması hususunda hastane bünyesinde bir koordinasyon biriminin kurulması şeklinde altı başlık altında ele alınabilir. KAYNAKÇA Baird, G., Cass, H., ve Slonims, V. (2003). Diagnosis of autism: Clinical review. BMJ, 327, Becı t, G., Kurt, A. A. ve Kabakçı, I. (2009). Bilgisayar öğretmen adaylarının okul uygulama derslerinin yararlarına ilişkin görüşleri. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(1), Bozkurt, F. (2009). Zihinsel Yetersiz Tanısı Alan Çocukların Tanılama Süreçlerinin Betimlenmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi. CDE (2000). Handbook on Assessment and Evaluation in Early Childhood Special Education Programs tarihinde internet adresinden indirilmiştir. CEC (2012). Autism Spectrum Disorders (ASDs): Prevalence tarihinde adresinden indirilmiştir. Daley, T. C. ve Sigman, M. D. (2002). Diagnostic Conceptualization of Autism Among Indian Psychiatrists, Psychologists, and Pediatricians. Journal of Autism and Developmental Disorders. 32(1),

304 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 291 Dosreis, S., Weiner, C. L., Johnson, L., & Newschaffer, C. J., (2006). Autism Spectrum Disorder Screening and Management Practices among General Pediatric Providers. Developmental and Behavioral Pediatrics, 27(2), Embersin, C. ve Gremy, I. (2008). Autism in the United States: Early Detection and Epidemiological Surveillance. The Regional Health Observatory of the Paris lle-de-france Region is Funded by the State Goverment. Finke, E. H., Drager, K. D. R. ve Ash, S. (2010). Pediatricians' perspectives on identification and diagnosis of autism spectrum disorders. Journal of Early Childhood Research, 8(254), Flippek, P.A., Accordo, P.J., Ashwal, S., Baranek, G.T., Cook, E.H., Dawson, G., ve diğerleri (2000). Practice parameter: Screening and diagnosis of autism: Report of the Quality Standards Subcommittee of the American Academy of Neurology and the Child Neurology Society. Neurology, 55, Fombonne, E. (2002). Epidemiological trends in rates of autism. Molecular Psychiatry, 7(2), 4 6. Gearheart, B., Mullen, R. C. ve Gearheart, C. (1992). Exceptional Individuals an Introduction. Pacific Grove, California: Brooks/Cole Publishing Company. Gürel Selimoğlu, Ö., Özdemir, S., Töret, G. ve Özkubat, U. (2014). Otizmli çocuğa sahip ebeveynlerin otizm tanılama sürecinde ve tanı sonrasında yaşadıkları deneyimlerine ilişkin görüşlerinin incelenmesi. International Journal of Early Childhood Special Education (INT-JECSE), 5(2), Hyman, S. L. ve Towbin, K. E. (2007). Autism Spectrum Disorders. Children with Disabilities (Editör: Mark L. Batshaw, Louis Pellegrino, Nancy J. Roizen, 6. baskı) Karaaslan, Ö., Goldberg, J., Erbaş, D. ve Turan Qian, Y. (2014, Şubat). Comparison of the Diagnostic Assessment Practices of Young Children with Autism in Turkey and USA. Conference on Research Innovations in Early Intervention (CRIEI) kongresinde sunulmuştur, San Diego, ABD. KHK (2005). Özürlüler ve Bazı KHK larda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun tarihinde anun.pdf. adresinden indirilmiştir.

305 292 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Kırcaali-İftar, G. (2003). Otistik özellik gösteren çocuklara iletişim becerilerinin kazandırılması. İstanbul: Ya-Pa Yayın Pazarlama. Kırcaali-İftar, G. (2015). Eğitim Dizisi: Otizm Spektrum Bozukluğu (Güncelleştirilmiş İkinci Baskı). İstanbul: Daktylos Yayınevi. Korkmaz, B. (2003). Otizm. A. Kulaksızoğlu (Ed.), Farklı Gelişen Çocuklar içinde (1. Baskı) (s ). İstanbul: Epsilon Yayıncılık. Lancaster, B. M. (2005). Assessment and Treatment of Autism. Indian Journal of Pediatrics, 72, Layne, C. M. (2007). Early Identification of Autism: Implications for Counselors. Journal of Counseling & Development, 85(1), Mandell, D. S., Novak, M. M. ve Zubritsky, C. D. (2005). Factors associated with age of diagnosis among children with autism spectrum disorders. Pediatrics, 116(6), Matson, J. L., Rieske, R.D., ve Tureck, K. (2011). Additional considerations for the early detection and diagnosis of autism: Review of available instruments. Research in Autism Spectrum Disorders, 5, McCaffrey, E. (2011). The Maternal Experience in the Diagnosis of Autism Spectrum Disorder. In Partial Fulfillment of the Requirements of the Degree of Clinical Psychology, The Faculty of the Department of Professional Psychology Chestnut Hill College. ÖEHY (2012) tarih ve sayılı Resmî Gazete tarihinde hizmetleri_yonetmeligi_son.pdf adresinden indirilmiştir. Özkaya, B. T. (2013). Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan Otizm Spektrum Bozukluğuna Geçiş : DSM-5 te Karşımıza Çıkacak Değişiklikler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry, 5(2), Özyürek, M. (2004). Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı: Temelleri ve Geliştirilmesi. Ankara: Kök Yayıncılık. Pasco, G. (2011). The diagnosis and epidemiology of autism. Tizard Learning Disability Review, 16(4), Pierce, K., Glatt, S.J., Liptak, G.S. ve McIntyre, L.L. (2009). Early Identification of Autism: Rewiew Article. Annalz of Clinical Psychiatry, 21(3), Sağlık Bakanlığı (2011). Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı ( ). Ankara: Sağlık Bakanlığı Yayın No: Şubat 2016 tarihinde

306 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) adlı siteden indirilmiştir. Smith, T., McAdam, D. ve Napolitano, D. (2007). Autism and Applied Behavior Analysis (s. 1-31). Autism Spectrum Disorders: Applied Behavior Analysis, Evidence, and Practice (Editör: Peter Sturmey and Adrienne Fitzer). Pro-ed: Austin, Texas, Amerika. Stephen, L. (2012). Early autism diagnosis. Australasian Science, 33, 8, 39. Sucuoğlu, B., Öktem, F., Akkök, F. ve Gökler, B. (1996). Otistikler çocukların değerlendirilmesinde kullanılan ölçeklere ilişkin bir çalışma. 3P Dergisi, 4(2), Temel, F., Ersoy, Ö., Avcı, N. ve Turla, A. (2005). Gazi Erken Çocukluk Gelişimi Değerlendirme Aracı. Ankara: Rekmay Ltd. Şti. Tiryakioğlu, Ö. (2009). Rehberlik ve araştırma merkezi müdürlerinin özel eğitim bölümünün sorunlarını algılamaları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Volkmar, F. R., State, M., ve Klin, A. (2009). Autism and autism spectrum disorders: diagnostic issues for the coming decade. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 50 (1-2), Webber, j. ve Sheuermann, B. (2008). Educating students with autism: A quick start manual. Austin, Texas: Pro-Ed. Yıldırım, A. ve Şimşek H. (2006). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayınevi.

307 294 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( )

308 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 295 TÜRK RESMİNDE PORTRE KONULU ESERLERDE SEMBOL THE SYMBOLS ON THE PORTRAIT PAINTING IN TURKISH PAINTINGS Meral BATUR ÇAY 1 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ 2 :Bu araştırmada, Türk resminde portreyi konu olarak seçen sanatçıların eserleri ve bu eserlerindeki imgeler sembolik açıdan irdelenerek değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmenin yapılabilmesi için öncelikle kaynaklar taranmış, eserlerinde bu konuyu işleyen sanatçıların kimler olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen sanatçılarla ilgili önceki yıllarda yazılmış yazılar ve yapılmış röportajlar incelenmiş, seçilen bu sanatçılarla konuyla ilgili yüz yüze yapılan röportajlar sonucunda sanatçıların işleri hakkında çok yönlü bir bakış açısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Sanatçıların gerek ulusal gerekse uluslararası müzelerde sergilenen eserleri ve basılı kaynaklar incelenerek edinilen bilgiler doğrultusunda sanatçıların bu bağlamdaki eserleri tespit edilmiş ve orijinal eserler üzerinden incelemeler yapılmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde denilebilir ki, Türk resminde portre konulu resimlerde kullanılan sembol ve sembolik anlatım dört temel değer özünde şekillenmektedir. Bunlar; ölüm, yaşam, üreme ve inançtır. Seçilen eserlerde taş duvarlar, yıkıntılar, kuşlar, üzümler, takılar, kumaş parçaları portreleri yapılan figürlere eşlik eden imgelerden sadece bazılarıdır. Türk resmindeki imgeler Anadolu insanının yaşamından kesitler sunan ve çoğunlukla halk efsanelerinden yola çıkarak betimlenen toplumsal konuları işaret eden sembollere dönüşmüştür. Anahtar Kelimeler: Resim, Türk Resmi, Portre, İmge, Sembol ABSTRACT In this study, those who choose as the subject in Turkish painting portrait artists, and this work was evaluated by the symbolic aspects are discussed in images. In order to do this assessment resources are scanned, who will address this issue in their functioning has been found to be artists. Written in previous years about the artist's writings and interviews with the artists selected were examined this subject face to face as a result of the interviews of the artists works, we tried to create a versatile about perspective. The artists exhibited in museums both national and international works and printed resources according to information obtained by examining the artists in this context have been identified through original artifacts 1 Yardımcı Doçent, Karabük Üniversitesi, FTGTF, Resim Bölümü. 2 Sanatta Yeterlik Tezinden yola çıkılarak yazılmıştır.

309 296 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) and works of review. As a result of the research it could be called that in Turkish painting portrait painting four basic symbols and symbolic narrative value used in essence taking shape. These are; death, life, reproduction and belief. The selected paintings of stone walls, ruins, birds, grape, jewelry, pieces of fabric made portraits of figures are just some of the accompanying image. Thomas Stork in images featuring people of Anatolia and is mostly based on the folk legends of depicted has evolved into symbols that point to social issues. Keywords: Painting, Turkish Painting, Portrait, Image, Symbol GİRİŞ Hangi dönemde olursa olsun sanatçı, insanlığın içinde bulunduğu trajik durumları, kendi benliğinde yaşadığı çelişkileri, düş gücü ve imgelem ile bir araya getirip, yaptığı porteler ile ifade etmektedir. İnsanın toplum içerisindeki konumu, birey olarak değerlendirilirken; kimliğini, toplumsal etkileşimlerini konularında yansıtan sanat türü portre sanatı olarak karşımıza çıkmaktadır (Berksoy, 1998). İnsan figürü, portre olarak birçok sanat yapıtına konu olmuştur. Toplumsal içerikli resimleriyle Neşet Günal ( ), ülkemizdeki figüratif resmin önemli temsilcilerindendir. Günal ın resimlerinin başlıca teması, Anadolu insanı ve Anadolu insanının yaşam zorluklarıdır. Günal, Anadolu insanının yaşam biçimini, bazen barındıkları evleri bazen de o barınak içindeki günlük yaşamı ve figürleri ön planda tutarak betimlemiştir. Onun resimlerinde her figür çevresiyle olabildiğince bütünleşmiş olmasına rağmen tek başına sarsıcı bir yalnızlığa mahkûm gibidir (Jung, 2007). Kırsal yaşama dair zor koşulları etkili bir dille yansıtan Neşet Günal ın resimlerinde içerik ve anlam, her zaman çizgisel ifadeyle vurguladığı figürlerinde ön plandadır. Sanatçı, Korkuluk resmi gibi bazen tek bazense kalabalık figür gruplarını ele aldığı resimlerinde, insanı tüm yoksulluğu içinde çorak bir doğa, yığma taş duvarlar ya da yıkıntılar önünde betimlemiştir (Sağbaş, 1994)(Görsel 1). Figürlerin yüz ifadeleri ve giysileri ile el ve ayaklarındaki biçim bozmalar, bu tür bir arka planla birleşince anlatım daha da güçlenir (Erdemci, Germaner, & Koçak, 2008).

310 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 297 Görsel 1. Neşet Günal, Korkuluk II, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 184 x 116 cm, Tıpkı bu resim gibi sanatçının birçok resminde tarlalarda, bağ ve bahçelerde bulunan korkuluk, ana temalardan biridir. İnsanoğlunun yaptığı ilk işlevsel heykel olarak bilinen korkuluk, insanın yerleşik hayata geçişiyle birlikte üretime başlamasıyla ortaya çıkmış bir kavramdır. İnsanoğlu bu yaratımla birlikte hayvanları korkutan gücü taşıyan bir biçim ortaya çıkarmıştır. Simgesel anlatımlarla dolu olan bu biçimdeki dikey dal, onu toprağa yani dünyaya bağlarken aynı zamanda topraktan ve doğadan destek almakta, yatay dal ise adeta doğaya karşı egemen bir tavır takınmaktadır. Günal a göre korkuluk, ilkelliğin simgesi olup insanın yaşam döngüsünde bir işleve sahiptir (Eliade, 2003). Çünkü ilkel üretimin olduğu her yerde korkuluk vardır. Sanatçının kırsal kökenli yoksul aileleri, anneleri, çocukları, kız kardeşleri, ağabeyleri ve onların yaşama bakışlarını, yaşam çabalarını, tasarılarını, yoksulluğu, acıları resimlerine konu olarak almasında yoksul bir köy çocuğu olarak yetişmesinin büyük payı vardır. Figürlerinde yoksulluğun dramını yansıtan güçlü gövdeleri, kocaman el ve ayakları dikkat çekicidir. Yırtık kıyafetlerinin açıkta bıraktığı kol ve bacaklar, çoğu zaman çıplak ya da parçalanmış ayakkabılardan fırlayan abartılmış büyüklükteki ayaklar, sanatçının resimlerinde sıklıkla kullandığı sembollerdir. Sarı yanık toprakla özdeşleşen insanları, kavrulmuş Anadolu bozkırının insanını ifade eder.

311 298 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Sanatçının resimlerinde çok fazla imge bulunmaz çünkü ona göre yoksulluğun öbür yüzü eşyadan mahrumiyettir. Sanatçı temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çeken insanların yanında kullandığı malzemelerin çoğunu bir anlamda aksesuara çevirmiştir. Buna rağmen kullanılan bu nesneler, tıpkı insanları gibi doğayla çıplak bir ilişki içindedir. Genelde olduğu gibi korkuluk resminde de sanatçının kullandığı figürlerin elleri boştur. Sanatçı bununla fakirliği daha da bir vurgulamaktadır. Çocukların elleri ve ayakları onların psikolojik durumlarını izleyiciye yansıtmak için yine abartılı büyüklükte betimlenmiştir. Bu abartılı el ve ayak büyütmeleri, emeğe saygının sembolü olmanın yanı sıra kadın ve erkek gibi cinsiyet ayrımı yapmadan boyadığı eller, çatlakları, nasırları ve kurumuşluklarıyla o yaşama ait bir ten dokusuna sahip olarak sahibinin öbür yüzü gibidir (Duannd, 2012). Aynı zamanda çocuk figürleri de oldukları yaşta değil sanki yorgun ve bezgin altmış yetmiş yaşlarındaki yaşlılar gibi görünmektedir. Toprak her zamanki gibi çorak, çocuklar yokluğun simgesi olarak çıplak ayaklıdırlar. Figürlerin yüzlerinde ise yokluğun ve yoksulluğun ifadesi olan acı dolu bir bakış vardır. Yerel temalara evrensel boyutlar katan sanatçı İsmail Çoban (1945- ) Doğu ve Batı dünyasının felsefesini ve kaynaklarını birbirine karıştırmadan benliğinde taşımıştır. Lirik realist sanatçı, konu olarak insanı, insanın sosyal yaşamını, acısını ve sevgisini seçmiştir (Görsel 2). Güzeli insanlıkta aramakla yola çıkan Çoban, resmin kendi iç dünyasıyla sürdürdüğü bir diyaloğun sonucu olduğunu dile getirmiştir (İ. Çoban ile yüz yüze görüşme, 12 Mayıs 2014).

312 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 299 Görsel 2. İsmail Çoban, Ana, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 185 x 100 cm, 1996, Özel koleksiyon. Çoban ın resminde ilk dikkati çeken merkezdeki figürün acısıdır. Merkezdeki bu göğsü açık, geniş kalçalı ve çocuklarını sıkıca kucaklamış kadın figürü, tipik bir Anadolu kadınıdır. Bir kolu olmayan ve olan diğer koluyla da çocuklarını sıkıca sarmalayan Anadolu kadınının sembolü bu figür, umutsuzca yere bakarken bir yandan da elini açmış tanrıya dua etmektedir. Tüm umutsuzluğuna rağmen bu figür bir yandan tanrıya ona verdikleri için şükretmekte diğer yandan da içinde bulunduğu durumu sorgulamakta ve izleyicisine sorgulatmaktadır. Var olan kolu onun tüm eksikliğine rağmen hala bir şeyleri kazanmak, üretmek ve hayatta tutunabilmek için umudunu simgelerken, olmayan kolu da hayatındaki zorlukların sembolü niteliğindedir. Ayrıca resmin üst kısmına hâkim olan soğuk renklere karşın alt kısmında kullanılan sıcak renkler, resimde dengeyi sağlamaktadır. Acılarla dolu bir hayat geçiren sanatçı İbrahim Balaban (1921- ), küçük yaşlarda girdiği hapishanede resme başladığını dile getirir. Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten ressam, köy yaşamının yoksulluğunu, destanları, halk inançlarını, kahramanları, mitolojiyi, kente göçü, kentteki yaşam ve demokrasi mücadelesini, Anadolu Erenleri ve Bereket Anaları başlıca konuları olmuştur (Görsel 3).

313 300 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Görsel 3. İbrahim Balaban, Bereket Ana, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 50 x 40 cm, 2010 Balaban yaşam öyküsünü, anı kırıntılarını, sosyal olguların bireysel algısını ve düzenle olan gerilimi yani iç dünyasını renklerle, figürlerle ve kütlelerle büyük bir ustalıkla yapıtlarına yansıtmıştır. Balaban ın psikolojik derinliklerle örülmüş resimleri, izleyenler üzerinde sarsıcı bir etki bırakmaktadır. Hem üreten hem de doğurgan emekçi Anadolu kadınını anlatan bu resimde başak tarlasında bebeğini emziren kadın figürü, kendi yalnızlığı ve zor yaşamıyla adeta yapayalnız kalmış gibidir. Çalışkanlığın, verimliliğin ve üremenin simgesi olan kadın, asıl görevi olan çocuk doğurmak, bakmak ve büyütmek kavramlarıyla analığın kutsal sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır (Derrida, 1994). Az önce sıcak bozkırda orakla buğdayı biçmiş olan yorgun ana, tüm yorgunluğuna rağmen analık görevini yerine getirmektedir. Kadının içinde oturduğu yuvarlak yüzey bir yandan güneşi sembolize ederken diğer taraftan dünyaya, evrene ve kısır döngüye dair bir gönderme yapmaktadır (Çaylı, 2008). Sanatçı kullandığı bu daire formuyla kadının tüm dünyasının çocuğu ve tarlası olduğunu betimlemek istemektedir. Etrafını saran ve bereketin sembolü olarak kullanılan başaklar, kadının yapmak zorunda olduğu görevlerini temsil eder niteliktedir. Kadının toplumdaki yerini sorgulayan ve eleştiren Gülseren Südor (1945- ) un resimlerinin mihenk taşı da kadının sorunları, ruhsal durumu ve bunların irdelenmesi, çözümlenmesi ve yorumlanmasıdır. Resimlerini,

314 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 301 çağdaş, fantastik ve kendine özgü (G. Südor ile yüz yüze görüşme, 15 Mayıs 2014) olarak yorumlayan sanatçı yapıtlarında özellikle kadının duygusal dünyasını ve yalnızlığını anlatmaktadır (Görsel 4). Kullandığı figürlerin düş gücünün ürünü olduğunu ve hiç birinin portre özelliği taşımadığını belirten sanatçı, düşsel mekânları matematiksel bir estetik olarak kullanır. Südor, kendi deyimiyle başkalarının hemen hemen hiç dokunmadığı ötekileştirilmiş kadınları (G. Südor ile yüz yüze görüşme, 15 Mayıs 2014) ve insanlar tarafından zarar verilen doğayı resimlerine konu olarak seçmiştir. Görsel 4. Gülseren Südor, Köşeye Sıkıştırılma, Tuval Üzerine Akrilik, 60 x70 cm, Uzun yıllar değerini ve kalitesini koruyan sarı renk, ölümsüzlüğün sembolü olarak bu resimde genele hâkimdir. Aynı zamanda rahatlatıcı ve ferahlık hissi veren bir renk olarak bilinen sarı, bu resimde melankoli ve mutsuzluğun da sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanatçı, adeta iç dünyanın dışa açılımını sağlayan bir pencereyi simgeleyen dikdörtgen yapının köşesinde yer alan minder üzerinde oturan çıplak kadın figürünü işaret etmektedir. Hikâyenin esas kahramanı olan ve düşsel bir atmosferde dramatik bir anlam yüklenen bu çıplak kadın figürü, yalnızlığı vurgulamaktadır. Figürün çıplaklığı, aynı zamanda savunmasızlığını ve günahsızlığını vurgularken bir yandan da kendini bu dünya nimetlerinden soyutladığını anlatmak istemektedir. Başını dizlerinin üzerine kapatarak adeta kendi içine kapanmış olan bu kadın, bir yandan acılar içinde kıvranmakta diğer taraftan da sol eliyle ökse otu yardımıyla da bir kuş tutmaktadır. Sanatçı, kadın ve kuş arasındaki ökse otu ile iki kahramanın da

315 302 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) aynı kaderi paylaştığını, yani özgürlüklerinin ellerinden alınmış olduğu mesajını vermek istemektedir. Fakat her şeye rağmen kadın figürü, bu kuş imgesiyle içinde bir yerlerde bir umut taşır gibidir. Kuşun yanından uzaklaşmasına da izin yermeyen kadın, sanki yalnız kalmaktan da korkar gibidir. Bu figürleri uzaktan izleyen resmin sağ alt köşesinde yer alan diğer bir kuş ise bireylerin özgürlüklerini elinden alan kötü kahramanların sembolü gibidir. Kadın ve kuş arasında yer alan ve bir anlamda bu ikisi arasındaki bağlantıyı kuran beyaz transparan kumaş, hem saflığın ve günahsızlığın sembolüyken hem de yaşamın temel unsuru olan plasentayı simgelemektedir. Kumaşın üzerinde kullanılan kuş tüyü ise adeta doğanın içinde ait olduğu yerden sökülüp yerinden yurdundan kopartılmış her tür varlığı temsil etmektedir. Südor un resimlerinin geneline baktığımızda çoğunlukla kullanmış olduğu kuşların özgürlüğü, kumaş parçalarının ise doğumu ve yeni yaşamları simgelediği söylenebilir. Sanatın ancak yerelden evrensele ulaşabileceğini savunan Mevlüt Akyıldız (1956- ), kendi kültürel değerlerini ve içinde yaşadığı toplumun sorunlarını ironik bir dille aktarır. Resimlerinde doğu geleneğine, mitolojiye, deyimlere, arabesk olgusuna, kitsch e, popüler kültüre ve sokak kültürüne yer veren sanatçı, özellikle erkek egemen toplumun kadına bakışını mizahi bir dille anlatır (Görsel 5). Görsel 5. Mevlüt Akyıldız, İsimsiz, Tuval Üzerine Yağlı Boya,?, Sanatçının diğer resimlerindeki kadınlar gibi buradaki kadın figürü de fiziksel görünüşüne aldırmaksızın hayata keyifli ve eğlenceli bakmaktadır. Resmin merkezinde yer alan bu kadın, Yunan şarap tanrısı Baküs ü temsil

316 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 303 eden aynı zamanda da bereketin sembolü olan üzümler ve üzüm yapraklarıyla oluşturulmuş bir başlık ve bekâretin, saflığın ve masumiyetin simgesi olan inci kolye, bileklik ve küpelerle betimlenmiştir. Kendinden emin ve manalı bir şekilde izleyiciye şuh bir bakış atan kadın, çevresinde ilgiyle dolaşan erkekleri temsil eden kuşlarla ve kuşları gözleyen kedi ile birlikte betimlenmiştir. Kadının duruşu ve bakışlarıyla tezatlık oluşturan ve ikinci plana itilen besin zincirini anımsatan bir örgü içerisinde gördüğümüz kedi, kuş ve üzüm birer semboldür. Bereket, özgürlük, ihanet, nankörlük gibi yaşama dair olumlu ve olumsuz kavramlarla eşleşen bu imgeler portresi yapılan kadına eşlik eden konumdadır. Kadın, başının üzerinde dolaşan diğer kuşları görmezden gelirken, kuşlar da uzaktan onları izleyen kediyi görmezden gelmektedir. Bu durumdan çıkarılacak sonuç, belki de herkes kendi payına düşeni almanın derdindedir. Anlatımcı ve gerçeği tüm çıplaklığıyla vermeye çalışan bir üslup benimseyen Neşe Erdok (1940- ), etrafımızda sık sık gördüğümüz nesneleri, insanları, o insanların tedirginliklerini ve yalnızlıklarını ve de onların diğer duygularını farklı bir bakış açısıyla ele almaktadır. Toplumsal gerçekçi yönüyle bilinen sanatçı, konularını daha çok bu vurgu etrafında, kâğıt toplayıcıları, seyyar satıcılar, sokak müzisyenleri, çocuklar gibi sokakla bütünleşmiş ve büyük şehirde kaybolan bunalımlı bireyler olarak seçmiştir (Lings, 2008). Bu figürler, onun fırçasından ve dev tuvallerinden dışarı çıkacakmış gibi büyük gözleriyle izleyene bakarlar (Görsel 6). Sanatçı resimlerinde günlük yaşamın parçalarını izleyiciye dramatik bir gerilim içinde sunmaktadır. Onun figürlerinin kederleri izleyicinin de içinde bir yerlere dokunur. Çünkü resmedilen o insan, belki de izleyicinin kendisi olmaktadır. Çoğunlukla tek renkle oluşturduğu fonun ön kısmında yer alan anıtsal figürler, aslında sanatçının kendisini temsil etmektedir. Kendisinin de sokaktaki insanlardan biri olduğunu vurgulamak isteyen sanatçı, kompozisyonlarındaki elemanter ilişkide kendisiyle özdeşleştirdiği imge ya da nesneler kullanır. Sanatçı, kendisiyle yapılan röportajda yaptığı resimlerin rahatsızlık verecek derecede dramatik olmadığını aslında seçtiği konuların dramatik olduğunu söylemiştir (N. Erdok ile sanal ortam görüşmesi, 10 Mayıs 2014).

317 304 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Görsel 6. Neş e Erdok, Hastane Odası, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 165 x 102 cm, Mutsuz ve bunalımlı kent bireyi imgesini betimleyen Erdok, bu resimde hasta ve yaşlı bir figürü hastane odasında betimlemektedir. Sanatçı, Alzheimer hastası olan annesine hastane ortamında yaptığı ziyaretler sırasındaki gözlemleri bu resmi yapmasında ilham kaynağı olmuştur. Resimde ilk dikkati çeken hasta ve çıplak bedeniyle umutsuzca yaşama tutunmaya çalışan kadın figürüdür. Çıplaklık bir anlamda figürün savunmasızlığı ve çaresizliği kabullenişini vurgulamaktadır. Kırmızı bir eldiven ardında gizlenen eli, kadının kalbi üzerindedir. Eldivenin kırmızı olması dolaylı olarak belki de kanayan bir kalp yarasına ve bunun yarattığı acıya yapılan bir gönderme niteliğindedir. Figürün sağ bacağını sıkıca kavramış bir biçimde üstünde hüzün, sahiplenme, sadakat ve ait olma duygularını taşıyan ve ressamın başka resimlerinde de gördüğümüz siyah bir kedi yer almaktadır. Gerçek hayatta alerjisi olduğu için hiçbir zaman kedi sahibi olamayan sanatçının tüm resimlerinde mutlaka bir kedi figürünü kullanması, hiçbir zaman sahip olamamanın verdiği özlemle hesaplaşmayı dile getirmektedir. Kimi kültürlere göre uğur kimilerine göre uğursuzluk getirdiğine inanılan siyah kedi, bu resimde adeta ölümü simgelemektedir. Hastanın yaşamla olan tüm bağı gıda alımını sağladığı burnundaki

318 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 305 hortumdur. Yatağın hemen sağında yer alan radyo, dünyayla olan iletişimi temsil etmekle birlikte teknolojiyle olan bağıyla da günümüz insanının bağımlılıklarını işaret ederken, koşullar ne olursa olsun teknolojiye kayıtsız kalınamayacağını göstermektedir. Resmin genelinde kullanılan soft pastel renkler, ölümü ve umutsuzluğu simgelerken yastığın ve eldivenin kırmızısı yaşama dair bir umudun varlığına da işaret etmektedir. SONUÇ Yaradılışından beri insanoğlu, kendini gelecek kuşaklara anlatmak, aktarmak için çeşitli yollar denemiştir. Sanatta bu yollardan biridir. Zamanın ve mekânın ötesinde evrensel bir dil olan semboller, bu noktada sanatın da önemli öğeleri arasında yer almıştır. Sembolün keşfi, ilk insanın hem birbirleri ile iletişim kurmak hem de korkuları, inancı, büyüsel ritüelleri ve bunlara bağlı olarak gelişen süreçte gücü elinde tutma arzusu ile olmuştur. Çalışmalarında kendine yakın, içsel duyularına karşılık gelen imgeleri arayan ressam, bulduğu imgeleri duygu ve düşüncelerine uygun işaretlere dönüştürür. Bu süreçte yapılan araştırmalar neticesinde denebilir ki, Türk resminde portre konulu resimlerde sembol ve sembolik anlatım dört temel değer özünde şekillenmektedir. Bunlar; ölüm, yaşam, üreme ve inançtır. Seçilen eserlerde taş duvarlar, yıkıntılar, kuşlar, üzümler, takılar, kumaş parçaları portreleri yapılan figürlere eşlik eden imgelerden sadece bazılarıdır. Türk resminde seçilen örneklemde incelenen eserlerde genellikle ana tema Anadolu insanı ve Anadolu insanının yaşam zorluklarıdır. Figürlerin ön planda olduğu çalışmalarda Anadolu insanının yaşam biçimi, sarsıcı yalnızlıkları, yoksullukları, çorak bir doğada emeğe saygının sembolü olan kocaman el ve ayaklarıyla izleyiciye sunulmaktadır. Tek kolu olmayan kadın imgesiyle temsil edilen hem üreten hem de doğurgan emekçi Anadolu kadını, çalışkanlığın, verimliliğin ve üremenin simgesiyken aynı zamanda analığın kutsal sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır. İncelenen örnekler neticesinde denilebilir ki, Türk resmindeki imgeler, Anadolu insanının yaşamından kesitler sunan ve çoğunlukla halk efsanelerinden yola çıkarak betimlenen toplumsal konuları işaret eden sembollere dönüşmüştür. Özellikle köy yaşamının zorluklarını, halkın yoksulluğunu ve Anadolu insanının yaşam mücadelesini gözler önüne sermeye çalışan sanatçılar için destanlar, kahramanlık öyküleri, kentteki yaşam mücadelesi, bereketi işaret eden toprak ana, insanın yaşam döngüsü ve yoksulluğu işaret eden eşyadan mahrumiyet gibi çeşitli durumları işaret eden semboller, çağdaş Türk resminin vazgeçilmez temel unsurları arasında yer almıştır.

319 306 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) KAYNAKÇA Benton, W. Symbol, Encyclopedia Britannica (I-XXIII), Chicago- London, Berksoy, F. 20. Yüzyıl Batı ve Türk Resminde Toplumsal Gerçekçilik, İstanbul: Bakışlar Matbaacılık, Cassirer, E. Sembol Kavramının Doğası, (Çev. Milay Köktürk), Ankara: Hece Yayınları, Çaylı, P., Prehistoryadan Günümüze Kadın Sembolünün Sanata Yansıması, CollAn VII, , Derrida, J. Sanatta İmge, Simge ve Gösterge İlişkisine Bir Bakış, (Çev. Tülin Akşin), İstanbul: Alfa Yayınları, Durand, G. Sembolik İmgelem, (Çev. Ayşe Meral). İstanbul: İnsan Yayınları, Eliade, M. İmgeler Simgeler (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara: Gece Yayınları, Jung, C. G. İnsan ve Sembolleri, (Çev. Ali Nahit Babaoğlu), İstanbul: Okuyan Us Yayınları, Lings, M. Simge ve Kökenörnek Oluşum Anlamı Üzerine, (Çev. Süleyman Sahra), Ankara: Hece Yayınları, Sağbaş, U. I. Türk Resminde Sembol ve Kullanımı, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1994.

320 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 307 ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN EKONOMİK KALKINMA ALGILARININ ANALİZİ ANALYSIS FOR PERCEPTIONS OF UNIVERSITY STUDENTS ON ECONOMIC DEVELOPMENT Meltem OKUR DİNÇSOY 1 Özgür TAŞDEMİR 2 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Ekonomik kalkınma tarih boyunca bütün toplumlarda önemli olmuştur. Kalkınma iktisadının gelişme süreci içerisinde ortaya çıkan kavramlar toplumun farklı kesimleri tarafından farklı algılanabilmektedir. Bu çalışmada, Trakya Üniversitesi öğretim yılında İktisat Bölümünde okuyan 288 öğrenciye 12 tanesi Likert tipi soru olmak üzere, kalkınma ve Türkiye Ekonomisi üzerine, toplam 38 soru sorulup anlamlı farklılıklar olup olmadığı SPSS 17.0 (Statistical Packet for Social Scieces) programı kullanılarak test edilmiştir. Katılımcıların, cinsiyet değişkeni bakımından sektör tercihinde, gelir değişkeni bakımından tarıma verilen destekler, öğretim programı değişkeni bakımından asgari ücret düzeyinde, sınıf değişkeni bakımından bölüm memnuniyeti, aile geliri değişkeni bakımından geçim sıkıntısı çekmede, yaş değişkeni bakımından asgari ücret düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Mann-Whitney U test sonucuna göre cinsiyet değişkeni bakımından mali destekler ve turizmin gelişmesinin kalkınma için önemli olduğunu düşünenler arasında bir farklılık bulunmuştur. Kruskal Wallis test sonucuna göre bireysel aylık gelir, sınıf ve aile geliri değişkenlerinde sırasıyla tarımın gelişmesi, bölgesel markalar yaratılması, sektörlerarası işbirliği, kültürel ve sosyal gelişmenin kalkınma için önemli olduğunu düşünenler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Sonuç olarak, öğrencilerin, kalkınma ve Türkiye Ekonomisi algılarında, eğitim düzeyleri kadar demografik özellikleri bakımından da önemli farklılaşmalar saptanmıştır. Anahtar Kelime: Üniversite öğrencisi, kalkınma, SPSS, Türkiye Ekonomisi ABSTRACT: Economic development has been important in all societies throughout the history. Today, the concept of economic development is differently perceived by different segments of society. In this study, a total of 38 questions about development and Turkish Economy are asked to 288 students in Trakya University/Department of Economics in 2015 academic year and significant 1 Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü meltemokurdincsoy@trakya.edu.tr 2 Öğr. Görv. Dr. Trakya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü ozgurtasdemir@trakya.edu.tr

321 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 308 differences were tested by SPSS 17.0 (Statistical Packet for Social Scieces). There are statistically significant differences according to the participants gender, income, educational course, grade, family income variables. Also, there are statistically significant differences for gender in Mann-Whitney U and for individual income, grade and family income in Kruskal-Wallis test results. Consequently, it is observed that demographic characteristics of students are more dominant than the educational level of students on their development and Turkish Economy perceptions. Keywords: University student, development, SPSS, Turkish Economy 1. GİRİŞ Ekonomik kalkınma tarih boyunca bütün toplumlarda önemli olmuştur. Günümüzde de önemi giderek artmaktadır. Bu konuda ülkeler, çeşitli sosyal ve ekonomik önlemler aldıkları gibi toplumun farklı alanlarını ve kesimlerini kapsayan plan ve projeler hayata geçirmektedirler. Bazı kritik dönemlerde ekonomi içerisinde orta ve uzun vadeli kalkınma hareketlerini belirleyecek yapısal uyum ve değişim süreçleri de planlanmaktadır. Bu süreçlerin işleyişinde planları yapanlarla uygulayıcı aktörler aynı olabilirken, doğal olarak, planların kapsadığı toplumsal kesimler demografik çeşitlilik bakımından oldukça heterojen bir yapıdadır. Jones un (2001) çalışmasında çeşitli büyüklüklerdeki ekonomilerden bahsederken çok zengin ve çok yoksul olanlar haricinde bazı ekonomiler hızlı büyürken bazılarının hiç büyüyemediğine vurgu yapmıştır. Dünya üzerinde yer alan ülkelerin çoğu da bu iki uç arasında bulunmakta ve bazı ekonomiler hızlıca yer değiştirmektedir. Özelikle klasik iktisatçıları meşgul eden Neden biz daha zenginiz, diğerleri daha yoksul? sorusu günümüzde de hala cevap aranan konular arasındadır. Bu bakımdan mikro iktisat ile başlayan teorik açıklamalar ve yaklaşımlar yanında, günümüzde toplumun değişik katmanlarındaki yansımaları da inceleme ihtiyacı derinden hissedilmektedir. Berber (2006), ekonomik kalkınma kavramını, bir süreç olarak irdeleyip, bir ülkede üretim ve gelir artışıyla beraber ekonomik, sosyal, kültürel ve politik alanlarda yaşanan değişim olarak değerlendirmiştir. Ekonomik refahın artmasına bağlı olarak yoksulluğun ortadan kalkması, kalkınmanın en kolay hissedilen belirtisi olarak görülse de, gelir dağılımı adaletinden, sosyal devlet kavramının kurumsallaşmasına kadar geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gereken bir alandır. İkinci Dünya Savaşı sonrası kalkınma ekonomisi ayrı bir sürece girmiştir, çünkü savaş sonrası büyük sömürge imparatorluklarında başlayan çözülmeyle yeni birçok ulus devlet kurulmuştur (Dinçsoy, 2015: 84). Yeni

322 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 309 kurulan bu devletler için ulusal kurtuluş ve ekonomik kalkınma kavramları bütünleşirken, küresel düzeyde itibar kazanmaları için güçlü bir ekonomiye sahip olmaları gerekmiştir ve dolayısıyla kalkınma iktisadı kavramı uygulamada daha da önem kazanmıştır. Bu açıdan, kalkınma ekonomisi iktisat biliminin en yeni konularından ve araştırma alanlarından biridir. Kalkınma ekonomisi kavramının temel amacı, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan bireylerin hayat standartlarının düşük olmasının sebeplerini araştırmak ve bu ülkelerde yaşayan bireylerin sosyal ve refah düzeyi yüksek olan ülkelerdeki bireylerin düzeyine ulaştırmak için gerekli olan çeşitli stratejileri geliştirmektir (Kaptan ve Taşdemir, 2008: 7). Dolayısıyla dünyadaki bütün toplumlar, daha iyi şartlarda yaşamak ve modern toplumlar içerisinde yer almak için var gücüyle mücadele ettiğini görüyoruz (Todaro ve Smith, 2012: 2-4). Bu konuda da üniversitelere çok önemli görevler düşmektedir ve üniversiteler gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak çok önemli katkılar sağlamaktadır. Özellikle iktisat fakülteleri bu konuda aldıkları iktisat bilgisi alt yapısı ile ülke ekonomisinin tanımlanmasında, tartışılmasında ve gelişmesinde önemli katkılar sağlayacaktır. Literatür taraması sonucunda, Türkiye de, üniversitelerin ekonomi ile ilgili bölümlerinde okuyan öğrencilerin spesifik olarak ekonomi algıları, kalkınma farkındalıkları ve beklentileri üzerine yeterli çalışma yapılmadığı tespit edilmiştir. Üniversite öğrencileri üzerine yapılan bazı çalışmalar aşağıya çıkarılmıştır. Hacettepe Üniversitesi ne bağlı 9 fakültede öğrenim gören öğrencilerin üniversitenin sağladığı akademik hizmetlere ilişkin beklenti ve memnuniyet düzeylerini belirlemek amacıyla öğrenci beklenti ve memnuniyet anketi yapılmıştır ve öğrencilerin beklentilerinin yüksek memnuniyetlerinin düşük olduğu sonucuna varılmıştır. (Ekinci ve Burgaz, 2007). Hacettepe Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi öğrencilerine yapılan başka bir çalışmada her iki üniversitenin öğrencilerinin de okuma alışkanlığının zayıf olduğu ve düzenli okumadıkları sonucuna varmışlardır (Yılmaz, Köse ve Korkut, 2008) Duygusal zekânın iletişim becerileri üzerine etkisini üniversite öğrencileri üzerinde inceleyen bir çalışmada tanımlayıcı istatistikler, faktör ortalamaları, korelasyon ve regresyon analizleri kullanılmıştır ve yapılan çalışma sonuçları duygusal zekânın alt boyutlarından empatik duyarlılık

323 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 310 boyutunun iletişim becerileri üzerindeki etkisi istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (Çetinkaya & Alparslan, 2011) Akdeniz Üniversitesi merkez yerleşkesinde öğrenim gören öğrencilerin serbest zaman özellikleri, dış mekan rekreasyon eğilimleri ve bu yöndeki taleplerini belirlemek amacıyla Akdeniz Üniversitesi öğrencileri arasında rastgele seçilen 386 öğrenciye anket uygulanmış, zaman ve gelir açısından fazla kısıtlayıcı bir sorunu bulunmayan öğrencilerin, gerek üniversite ve gerekse Antalya kentinin olanaklarından yeterince yararlanmadığı sonucuna varılmıştır (Mansuroğlu, 2002). Türk ve İngiliz üniversite öğrencilerinin duygusal farkındalık ve duygularını ifade etme yeterliliklerinin psikolojik iyi oluşlarını yordayıp 3 yordamadığını incelemek amacıyla yapılan bir çalışmada üniversite öğrencilerinin duygularını fark etmeleri ve ifade etmelerinin psikolojik iyi oluşu yordadığı sonucuna varılmıştır (Kuyumcu ve Güven, 2012). ODTÜ İktisat, Erciyes Üniversitesi (EÜ) ve Niğde Üniversitesi (NÜ) İktisat ve İşletme Bölümü öğrencilerinin profillerinin karşılaştırılması amacıyla yapılan çalışmada, öğrencilerin, Türkiye nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili görüşleri araştırılırmıştır. Türkiye AB ye girmeli midir? Sorusuna bütün bölüm öğrencilerinin yarıdan fazlası evet demiştir. Türkiye nin AB üyeliğini isteyen öğrenciler, daha kolay eğitim olanağı bulma seçeneğine 1. derecede önem verirken, daha medeni yaşam standardına ulaşmayı 2. derecede, AB ülkelerine daha kolay yerleşmeyi 3. derecede, daha kolay istihdam olanağı bulmayı ise 4. derecede önemli görmüşlerdir. Olumsuz yanıt veren öğrencilerden NÜ öğrencileri ağırlıklı olarak başka alternatifler aranmasını, EÜ öğrencileri ise AB nin Türkiye yi birliğe kabul etmeyeceğini ifade etmişlerdir. AB yi öğrencilerin yaklaşık yarısı ekonomik birlik olarak tanımlamıştır. Öğrenciler, Türkiye nin önündeki en büyük engeli ekonomik açıdan zayıf olmasını görürken en düşük engeli de insan haklarında zayıflığı olarak değerlendirmişlerdir (Bilgili, Uçan ve Çetin, 2003). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, öğrencilerinin çevre duyarlılığına ilişkin yapılan bir çalışmada, bayan öğrencilerin erkek öğrencilere göre çevre duyarlılıklarının daha yüksek olduğu; çöpleri kâğıt, plastik, cam vb. şeklinde sınıflandırma konusunda öğrencilerin her zaman 3 Yordamak: Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak (Türk Dil Kurumu).

324 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 311 duyarlılık göstermedikleri; öğrencilerin önemli bir kısmının hava, su, toprak kirlenmesi ve ekolojik denge konusunda bilinçlenmeleri için yeterli eğitim almadıklarını ifade ettikleri gibi önemli bulgular elde edilmiştir (Çabuk ve Karacaoğlu, 2003: ). ODTÜ iktisat bölümü öğrenci profilini belirlemek üzere 1995 ve 1996 yıllarında yapılan iki anket çalışması (Şenses, 2005) ve sekiz yıllık bir aradan sonra yapılan diğer bir çalışma ile sekiz yıllık süre içerisinde üniversite giriş sınavının öğrenciler üzerinde yarattığı değişiklikler araştırılmıştır. Öğrencilerin sosyoekonomik kökenleri yanında, üniversite yaşamını sosyal ve akademik açıdan değerlendirmeyi amaçlayan çalışma, Mayıs 2004 te üçüncü sınıf öğrencilerine yapılmıştır ve önceki anket sonuçlarıyla karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Sekiz yılda önemli değişiklikler olduğu gözlemlenerek, üniversite giriş sınav sisteminde yapılacak değişikliklerin amaçlananın ötesinde etkileri olabileceği bu yüzden de çok titiz bir şekilde hazırlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Alışılmış anlamıyla ekonomik kalkınma bir sosyal değiş(tir)me sistemidir ve içinde gerçekleştirdiği sosyal çevreyle de yakından ilişkilidir. Bu ilişki iki taraflı bir etkileşim ilişkisi olup, ekonomik kalkınma süreci hem içinde bulunduğu toplumun değerler sistemini etkiler hem de bu değerler sisteminden etkilenir. Bu etkileşim de hem olumlu hem de olumsuz olarak gerçekleşebilir (Orman, 2008: 25). Kalkınma çabalarının amaçları temelde 6 başlık altında toplanabilir. Bunlar; üretim ve teknoloji, hayat standardı, İstihdam, hâkimiyet, çevre koruma ve özgürlük (Kaynak, 2007: 59). Bu bakımdan kalkınma, ekonomik büyüme ve gelişme kavramları ile çokça karıştırılmaktadır ve basitleştirilmektedir. Oysaki kalkınma, hayatın içindeki birçok sosyoekonomik olguyu kapsayan, kavramları ilişkilendiren ve insanları ilgilendiren bir alandır. 2. ÇALIŞMANIN AMACI, KAPSAMI VE YÖNTEMİ Bu çalışmanın amacı, kalkınma iktisadının gelişme süreci içerisinde ortaya çıkan kavramlarının günümüzde, üniversitelerde iktisat okuyan öğrencilerin ekonomik kalkınma konusundaki bakış açıları ve nasıl algıladıklarının tespit edilmesidir. Hedef kitle olarak Trakya Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesinin, teorik alt yapı bakımından diğer bölümlerden ayrıştığı düşünülen İktisat Bölümünün öğrencileri seçilmiştir. Sonuç olarak, farklı sınıflardaki iktisat öğrencilerinin kalkınma konusunda nasıl farklılaştıklarının, güncel ve teorik bilgi düzeylerinin nasıl değiştiğinin araştırılarak kalkınma ve Türkiye ekonomisi açısından değerlendirilmeye

325 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 312 çalışılmıştır. Araştırmada birincil veri kaynaklarından yüz yüze görüşme yöntemi kullanılmıştır ve öğrencilere 12 tanesi Likert tipi soru olmak üzere toplam 38 soru sorulmuştur. İlk olarak, grubun demografik özellikleri ve sorulara verdikleri cevaplar özet tablolar halinde verilmiştir. İkinci olarak hipotez testleri kurulup, istatistiksel olarak anlamlı bulgular detaylı olarak tablolarda gösterilmiştir. Son olarak da Likert tipi sorular için Kruskal Wallis ve Mann-Whitney U testleri yapılıp, sonuçlar tablolarda gösterilmiştir. Verilerin analizinde SPSS 17.0 (Statistical Packet for Social Scieces) programı kullanılmıştır. 3. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI, EVRENİ VE ÖRNEKLEMİ Trakya Üniversitesinde öğrenim gören öğrenci olup, bunların ü İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde öğrenim görmektedir. Araştırmanın ana kütlesi yılı içinde sadece Trakya Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat lisans öğrencileriyle sınırlandırılmış olup toplam 869 öğrencinin 280 nine anket çalışması uygulanmıştır. Araştırma, İktisat bölümlerinde okuyan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin hem birinci hem de ikinci öğretim öğrencilerini kapsamaktadır. Ana kütlenin tamamına ulaşılamadığından rastlantısal örneklem yöntemi uygulanmıştır. Ayrıca, çalışmanın bir ileri aşamasında, İktisadi İdari Bilimler Fakültesinin diğer bölümlerinden işletme, ekonometri ve çalışma ekonomisi öğrencilerini de kapsayan daha geniş bir çalışmanın yapılması bölümler arası karşılaştırmalı analizlere ve değerlendirmelere ulaşılabilmesi açısından önemli görülmektedir. 4. VERİ VE ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ Araştırmada birincil veri kaynaklarından yüz yüze görüşme yöntemi kullanılmıştır ve örneklem grubuna ait demografik veriler Tablo 1 de, katılımcıların kalkınma ve Türkiye Ekonomisi ile ilgili bazı sorulara vermiş oldukları cevapların tamamı Tablo 2a, 2b, 2c ve 2d de detaylı olarak gösterilmiştir.

326 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 313 Tablo 1: Katılımcıların Demografik Özellikleri Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Cinsiyet Kadın Öğretim Programı Erkek öğretim öğretim Sınıf 1.Sınıf Sınıf Sınıf Sınıf Yaş 22 ve altı Kişisel Gelir Aylık 22 üzeri ve altı 34 11,8 11,8 11, ,5 37,5 49, ,1 28,1 77, ,2 13,2 90, ve üzeri 27 9,4 9,4 100 Aile Geliri ve altı 8 2,8 2,8 2, ,6 5,6 8, ,3 16,3 24, ,1 18,1 42, ,7 16,7 59, ,8 12,8 72, ,8 10, ve üstü Kümülatif Yüzde 4 TUIK in ayrımına göre aile, evlilik, kan bağı ve yasal yollarla birbirine bağlı, karşılıklı hak ve yükümlülüklerle bir arada yaşayan insan topluluğu olup, hanehalkı ise, aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta yaşayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluktur (İstatistiklerle Aile, 2014).

327 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 314 Tablo 2a: Anket Soruları ve Cevaplar Sorular Cevaplar Frekans Yüzde Kümülatif Yüzde Yeni fikirlere açık ve girişimci bir ruha sahip misiniz? Bölümünüzden memnun musunuz? Türkiye Ekonomisinin gidişatını nasıl buluyorsunuz? Evet Hayır Kararsızım Evet Hayır Kısmen İyiye gidiyor Kötüye gidiyor Ne iyi ne kötü Fikrim yok Tablo 2b: Anket Soruları ve Cevaplar Sorular Cevaplar Frekans Yüzde Kümülatif Yüzde Evet Geçim sıkıntısı Hayır çekiyor musunuz? Kısmen Ekonomik Sosyalizm sistemlerden Liberalizm hangisinin daha iyi Karma olduğunu Ekonomi düşünüyorsunuz? Fikrim yok Komünizm Kapitalizm İslam Sizce ekonomik kalkınmaya nereden başlanmalı? Yabancı sermayeye karşı mısınız? Ekonomisi Köylerden Kentlerden Bölgelerden Merkezden Fikrim yok Evet Hayır Kısmen Evet

328 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 315 Tarıma verilen destekleri yeterli buluyor musunuz? Sanayiye verilen destekleri yeterli buluyor musunuz? Hayır Kısmen Evet Hayır Kısmen Tablo 2c: Anket Soruları ve Cevaplar Sorular Cevaplar Frekans Yüzde Kümülatif Yüzde Asgari ücretin kaç lira olduğunu biliyor musunuz? Asgari ücret kaç lira olmalı? Evet Hayır

329 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 316 Tablo 2d: Anket Soruları ve Cevaplar Sorular Cevaplar Frekans Yüzde Kümülatif Yüzde Bölgesel kalkınma ve bölgesel gelir dağılımı adaleti önemli mi? Gelir dağlımı yeterince adil mi? Ülkenin kalkınmasında kamu kuruluşları mı özel kuruluşlar mı daha etkili? Yeni yatırım yapmak isterseniz hangi sektörü tercih edersiniz? Devlet ve özel kuruluşların kalkınmaya ve gelir dağılımı adaletine katkı sağlayacağını düşünüyor musunuz? Evet Hayır Kararsızım Evet Hayır Kısmen Kamu Özel İkisi de Fikrim yok Tarım Hizmet Diğer Sanayi Eğitim Finans- Banka Evet Hayır Kararsızım Çalışmada öğrencilerin demografik özellikleri ile değişik soru tiplerine verdikleri cevaplar arasındaki anlamlı farlılıklar test edilmiştir. Çalışmanın sonucunda anlamlı farklılıklar bulunan değişkenlere ait hipotez testleri kurulmuştur 5. Uygulanan testlere ilişkin bilgiler ve çıktılar bulgular kısmında detaylı olarak verilmiştir. Çalışmada kullanılan likert tipli soru 5 Bu çalışmanın amacı yönelik test edielcek sorularla için H 0 (null) hipotezler verilmiştir.

330 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 317 formunun genel güvenilirlik analizleri için Cronbach Alfa Katsayısı yöntemi kullanılmıştır 6 ve yüksek derecede güvenilirdir. H 1 : Ekonomik sistemlerden hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 2 : Türkiye'de yatırım yapmak isteseniz hangi sektörü tercih edersiniz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 3 : Ülkemizde tarıma verilen destekleri yeterli buluyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 4 : Sizce Türkiye'de asgari ücret en az ne kadar olmalıdır? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 5 : Ülkemizde tarıma verilen destekleri yeterli buluyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların öğretim programlarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 6 : Türkiye'de yatırım yapmak isteseniz hangi sektörü tercih edersiniz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların öğretim programlarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 7 : Bölümünüzden memnun musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların sınıflarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 8 : Ekonomik sistemlerden hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların sınıflarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 9 : Geçim sıkıntısı çekiyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların aile gelirlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. 6 Değişkenlerin arasındaki farklılıkların belirlenmesi amacıyla ki-kare bağımsızlık testi uygulanmıştır. Varyansların homojen ve normal dağılım göstermemesi nedeniyle analizlerde ilişkisiz iki grup için Mann-Whitney U Testi, ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında ise Kruskal-Wallis H-Testi kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında 0.05 anlamlılık düzeyi dikkate alınmıştır (Balcı, 2006 & Büyüköztürk, 2002).

331 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 318 H 10 : Sizce Türkiye'de asgari ücret en az ne kadar olmalıdır? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların yaşlarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Kruskal-Wallis H ve Mann-Whitney U testleri için oluşturulan hipotezler aşağıda verilmiştir. H 11 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin bölgesel markalar yaratılması için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 12 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin tarımın gelişmesi için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 13 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin sektörler arası işbirliği için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların sınıflarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 14 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin Kültürel ve Sosyal Gelişme için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların aile gelirlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 15 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin Turizmin Gelişmesi için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların cinsiyetine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. H 16 : Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin Mali Destekler için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların cinsiyetine göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır.

332 Sosyalizm Liberalizm Karma Ekonomi Fikrim yok Komünizm Kapitalizm İslam Ekonomisi Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) BULGULAR Tablo 3: Ekonomik sistemlerden hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz sorusuna verilen cevapların cinsiyete göre dağlımı Crosstab Ekonomik Sistemler Toplam Cinsiyetiniz Kadın Kişi % Erkek Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 4 cells (28.6%) have expected count less than 5. The minimum expected count is 3.40.

333 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 320 Tablo 4: Türkiye'de yatırım yapmak isteseniz hangi sektörü tercih edersiniz sorusuna verilen cevapların cinsiyete göre dağlımı Crosstab Yeni Yatırım Sektör Tercih Toplam Cinsiyetiniz Tarım Hizmet Diğer Sanayi Eğitim Finans- Banka Kadın Kişi % Erkek Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 0 cells (.0%) have expected count less than 5. The minimum expected count is 7.29.

334 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 321 Tablo 5: Ülkemizde tarıma verilen destekleri yeterli buluyor musunuz sorusuna verilen cevapların bireysel aylık gelire göre dağlımı Crosstab Tarıma Destek Toplam Bireysel Gelir Aylık Evet Hayır Kısmen Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 8 cells (53.3%) have expected count less than 5. The minimum expected count is.94.

335 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 322 Tablo 6: Sizce Türkiye'de asgari ücret en az ne kadar olmalıdır sorusuna verilen cevapların bireysel aylık gelire göre dağlımı Crosstab Asgari Ücret Kaç Lira Olmalı Toplam Bireysel Aylık Gelir Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Toplam Kişi % Value d f Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases a. 20 cells (57.1%) have expected count less than 5. The minimum expected count is. 19.

336 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 323 Tablo 7: Ülkemizde tarıma verilen destekleri yeterli buluyor musunuz sorusuna verilen cevapların öğretim programına göre dağılımı Crosstab Tarıma Destek Toplam Hangi Öğretim Programı Evet Hayır Kısmen 1. Öğretim Kişi % Öğretim Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 1 cells (16.7%) have expected count less than 5. The minimum expected count is Tablo 8: Türkiye'de yatırım yapmak isteseniz hangi sektörü tercih edersiniz sorusuna verilen cevapların öğretim programına göre dağlımı Crosstab Yeni Yatırım Sektör Tercih Toplam Hangi Öğretim Programı 1. Öğretim 2. Öğretim Tarım Hizmet Diger Sanayi Eğitim Finans- Banka Kişi % Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases a. 0 cells (.0%) have expected count less than 5. The minimum expected count is 6.72.

337 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 324 Tablo 9: Bölümünüzden memnun musunuz sorusuna verilen cevapların sınıfa göre dağılımı Crosstab Bölüm Memnuniyet Toplam Sınıfınız Evet Hayır Kısmen 1 Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 1 cells (8.3%) have expected count less than 5. The minimum expected count is 3.00.

338 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 325 Tablo 10: Geçim sıkıntısı çekiyor musunuz sorusuna verilen cevapların aile gelirlerine göre dağılımı Crosstab Geçim Sıkıntısı Toplam Aile Geliri Evet Hayır Kısmen Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Kişi % Toplam Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 4 cells (16.7%) have expected count less than 5. The minimum expected count is 2.08.

339 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 326 Tablo 11: Sizce Türkiye'de asgari ücret en az ne kadar olmalıdır sorusuna verilen cevapların yaşa göre dağılımı Crosstab Asgari Ücret Kaç Lira Olmalı Toplam Yaşını z 22 ve altı 22 üzeri Topla m Kişi % Kişi % Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 4 cells (28.6%) have expected count less than 5. The minimum expected count is.56.

340 Sosyalizm Liberaliz m Karma Ekonomi Fikrim yok Komüniz m Kapitaliz m İslam Ekonomisi Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 327 Tablo 12: Ekonomik sistemlerden hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz sorusuna verilen cevapların sınıfa göre dağılımı Crosstab Ekonomik Sistemler Topla m Sınıfın ız 1. sınıf Kişi % sınıf Kişi % sınıf Kişi % sınıf Kişi % Topla m Kişi % Value df Asymp. Sig. (2-sided) Pearson Chi-Square a Likelihood Ratio Linear-by-Linear Association N of Valid Cases 288 a. 13 cells (46.4%) have expected count less than 5. The minimum expected count is.66.

341 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 328 Tablo 13: Kruskal Wallis Test Sonuçları Bireysel Aylık N Ortalama χ 2 Sig. Gelir Tarımın Gelişmesi Bölgesel Markalar Yaratılmas 8 ı Sınıfınız N Ortalama χ 2 Asymp. Sig Sektörler arası İşbirliği Kültürel ve Sosyal Gelişme Aile Geliri N Ortalama χ 2 Asymp. Sig Toplam 28 6

342 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 329 Mali Destekle r Turizmi n Gelişme si Tablo 14: Mann-Whitney U Test Sonuçları 7 Cinsiy et N Ortala ma Sum of Ranks Kadın Erkek Kadın Erkek Mann- Whitne y U Wilcox on W Z Si g Toplam SONUÇ VE ÖNERİLER Üniversite öğrencilerinin büyüme, gelişme, kalkınma ve ülke ekonomisine ilişkin görüşlerinin belirlenmesi eğitimsel, güncel ve teorik bilgi düzeylerinin nasıl değiştiğinin açıklanması açısından önemlidir. Özellikle öğrencilerin kalkınma algılarının eğitimlerine ve demografik özelliklerine göre nasıl farklılaştığının ortaya konması önemlidir. Bu çalışmada Trakya Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencilerinin kalkınma algıları ile ilgili bulgular: 1. Öğrencilerin hem cinsiyetlerine hem de sınıflarına göre ekonomik sistemlerden en fazla karma ekonomik ve sosyalist sistemi tercih ettikleri görülmüştür. Bu açıdan, kapitalist sistem günümüzün baskın 7 Gruplar parametrik testlerin varsayımlarını karşılamadığından ve bağımsız iki grup için katılımcılardan elde edilen cevapların birbirlerinden anlamlı bir şekilde farklılık gösterip göstermediğini test etmek için Mann Whitney U-Testi kullanılmıştır.

343 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 330 ekonomik sistemi olmasına karşın öğrenciler tarafından tercih edilmemiştir. 2. Öğrencilerin hem cinsiyetlerine hem de öğrenim programlarına göre Türkiye de yatırım yapmak için sektör tercihlerinde hizmet sektörünü tercih ettikleri saptanmıştır. 3. Öğrencilerin hem bireysel aylık gelirlerine hem de öğretim programlarına göre Ülkemizde tarıma verilen destekleri yeterli bulmadıkları görülmüştür ve oranı 83.7% ile oldukça yüksek çıkmıştır. 4. Bireysel aylık geliri 1100 TL nin üzerinde olan öğrencilerin 45.9% ile yaşı 22 den büyük olanların 58.8% i asgari ücretin en az lira arasında olması gerektiğini belirtmiştir. 5. Bölümünüzden memnun musunuz sorusuna verilen cevapların sınıfa göre dağılımında öğrencilerin toplam 59.0% u memnun olduğunu belirtmiştir. Hem birinci hem de ikinci sınıf öğrencilerin memnuniyetleri (70.4%) oldukça yüksek çıkarken, üçüncü ve dördüncü sınıflarda nispeten azaldığı görülmüştür. 6. Öğrencilerin aile gelirlerine göre dağılımında geçim sıkıntısı çekmeyenlerin oranı 41.0% dir. Aylık aile geliri 3500 ve üzeri olanların oranı 57.1% ile beklendiği gibi en yüksek çıkmıştır. 7. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin bölgesel markalar yaratılması için öneminin belirtilmesinin istendiği soruya verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirine göre anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Bireysel geliri 500 liradan fazla olan öğrencilerin diğer öğrencilere göre bölgesel markaların yaratılmasını daha fazla önemsedikleri görülmüştür. 8. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin tarımın gelişmesi için öneminin belirtilmesinin istendiği soruya verilen cevaplar arasında katılımcıların bireysel aylık gelirine göre anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Bireysel geliri arasında olanların diğer aylık gelirlerine sahip öğrencilere göre daha fazla önemsedikleri görülmüştür. 9. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin sektörler arası işbirliği için öneminin, 4. sınıftaki öğrenciler tarafından daha fazla önemsendiği görülmüştür. 10. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin Kültürel ve Sosyal Gelişme için oldukça önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna verilen cevaplar arasında katılımcıların aile gelirlerine göre anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Aile gelirleri 500 lira altında

344 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 331 olanlar ve arasında olan öğrencilerin diğer öğrencilere göre daha fazla önemsedikleri görülmüştür. 11. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği Mali Destekler in önemli olduğunu, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden daha fazla önemsedikleri görülmüştür. 12. Ülkelerin kalkınmasında devletin vereceği desteklerin Turizmin Gelişmesi için önemli olduğunu, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden daha fazla önemsedikleri saptanmıştır. Sonuç olarak kalkınma, hayatın içindeki birçok sosyoekonomik olguyu kapsayan, kavramları ilişkilendiren ve insanları ilgilendiren bir alan olarak, Trakya Üniversitesi İ.İ.B.F/İktisat bölümü öğrencilerinin kalkınma ve Türkiye Ekonomisi algılarında, eğitim düzeylerinin etkili olduğu saptanmıştır. Bunun yanında demografik özelliklerinin de önemli farklılaşmalara sebep olduğu tespit edilmiştir. KAYNAKLAR Balcı, A. (2006). Sosyal Bilimlerde Araştırma. 6. Baskı, Pegem A Yayıncılık, Ankara. Berber, M. (2006). İktisadi Büyüme ve Kalkınma. 3.baskı Derya Kitabevi, Trabzon. Bilgili, E., Uçan, O., & ÇETİN, F. (2003). ODTÜ İktisat, Erciyes Üniversitesi ve Niğde Üniversitesi İktisat ve İşletme Bölümü Öğrencilerinin Profillerinin Karşılaştırılması. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 21, Büyüköztürk, Ş. (2002). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi Kitabı. 1.Baskı, Pegem A Yayıncılık., Ankara. Çabuk, B., & Karacaoğlu, C. (2003). Üniversite Öğrencilerinin Çevre Duyarliliklarinin İncelenmesi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences, 36(1-2), Çetinkaya, Ö., & Alparslan, A. M. (2011). Duygusal Zekânın İletişim Becerileri Üzerine Etkisi: Üniversite Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 16(1), Dinçsoy, E. E. (2015). The Spatial Dimension of Development: Entrepreneurship Analysis of NUTS Level-3 TR212 Region. IIB International Refereed Academic Social Sciences Journal, 6(20),

345 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 332 Ekinci, C. E., & Burgaz, B. (2007). Hacettepe Üniversitesi Öğrencilerinin Bazı Akademik Hizmetlere İlişkin Beklenti ve Memnuniyet Düzeyleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 33, Jones, C. I. (2001). İktisadi Büyümeye Giriş, (Çev.: Şanlı Ateş; İsmail Tuncer), Literatür Yayıncılık, İstanbul Kaplan, M., & Taşdemir, M. (2008). Gelişmekte Olan Ülkelerin Özellikleri. Ed. Sami Taban ve Muhsin Kar, Kalkınma Ekonomisi, Bursa: Ekin Yayınevi, Kaynak, M. (2007). Kalkınma İktisadı, Gazi Kitabevi, 2. Baskı, Ankara. Kuyumcu, B., & Güven, M. (2012). Türk ve İngiliz Üniversite Öğrencilerinin Duygularını Fark Etmeleri ve İfade Etmeleri ile Psikolojik İyi Oluşları Arasındaki İlişki. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 32(3), Mansuroğlu, S. (2002). Akdeniz Üniversitesi Öğrencilerinin Serbest Zaman Özellikleri ve Dış Mekan Rekreasyon Eğilimlerinin Belirlenmesi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 15(2), Orman Sabri (2008): Ekonomik Kalkınma ve Değerler, Uluslararası Teknolojik, Ekonomik Araştırmalar Vakfı, Ebru Matbaacılık, İstanbul. Şenses, F. (2005). ODTÜ İktisat Bölümü Öğrenci Profili- Yeniden. METU Studies in Development, 32(1), Todaro M. & Smith S., (2012). Economic Development, 11th edition, ABD. TUİK. İstatistiklerle Aile, tuik.gov.tr/prehaberbultenleri.do?id=18624 (Son Erişim: ). Yılmaz, B., Köse, E., & Korkut, Ş. (2009). Hacettepe Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi öğrencilerinin okuma alışkanlıkları üzerine bir araştırma. Türk Kütüphaneciliği, 23(1),

346 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 333 DESTİNASYON KİŞİLİĞİ KONUSUNDA YAPILAN ARAŞTIRMALARA YÖNELİK KAVRAMSAL BİR DEĞERLENDİRME A CONCEPTUAL EVALUATION ON DESTINATION PERSONALITY STUDIES Tanju GÜDÜK 1 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Destinasyon ki ili i, insana özgü karakteristik özelliklerin ir markayla ili kilen irilmesi olarak tanımlanan marka ki ili in en türemi ir kavram ır. Bu çalı ma a, marka ki ili i kavramının literatüre girmesin en iti aren gerçekle tirilen, turizm sektörü ve özellikle estinasyonları konu alan ara tırmaların e erlen irilmesi amaçlanmı tır. Bu o rultu a, estinasyon ki ili i ile ilgili yapılan ayrıntılı literatür taraması sonucu özet ir ta lo olu turulmu tur. Elde edilen sonuçlara göre, destinasyon ki ili ine yönelik ara tırmalar a en fazla kullanılan e i kenlerin estinasyon imajı, enlik uyumu, avranı sal niyetler, memnuniyet, tatmin ve sa akat ol u u ve a ırlıklı olarak u çalı malar a Açıklayıcı Faktör Analizi, Do rulayıcı Faktör Analizi, Yapısal E itlik Mo eli, Regresyon Analizi, Korelasyon Analizi, One-Way ANOVA, T-Testi, İçerik Analizi ve Ki-Kare Testi analiz tekniklerinin kullanıl ı ı ortaya konulmu tur. Anahtar Kelimeler: Destinasyon, Destinasyon Kişiliği, Literatür Taraması ABSTRACT: Destination personality is a concept originates from brand personality which is identified as human characteristics associated with a brand. This study aims to evaluation of studies which about tourism sector and in particular destinations, since the introduction of the brand personality concept in the literature. Accordingly, a pivottable is composed the end of extensive research about destination personality. Gathered findings indicate that destination image, self-alignment, behavioral intentions, pleasure, satisfaction and loyalty are commonly used variables in the researches are about destination personality and also, explanatory factor analysis, confirmatory factor analysis, structural equation model, regression analysis, correlation analysis, One-Way ANOVA, t-test, content analysis, chi square test are mainly used in them. Key Words: Destination, Destination Personality, Literature Review 1 Bilim Uzmanı, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, E irne.

347 334 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) GİRİŞ Marka ki ili i kavramının temeli, markaların a tıpkı insanlar gi i ir takım fiziksel olmayan özelliklere sahip ol ukları yakla ımına ayanmakta ır. İnsanlar sahip ol ukları ki ilik özelliklerini kullan ıkları markalarla yansıtıla il ikleri ve söz konusu markaların sahip ol u u ki ilik özellikleri e tüketicilerin tercihlerini etkile i i için marka ki ili inin oyutları ol ukça önemli ka ul e ilmekte ir. Olumlu ir marka ki ili i, tüketicinin tercih ve kullanım sıklı ını, pozitif uygularını, güven ve sa akat seviyesini arttırmakta ve ürün farklıla tırması için ir temel sa lamakta ır. Turizm sektörünün en önemli ile enlerin en iri olan estinasyonlar için e reka et üstünlü ü el e e e ilmeleri, ortalamanın üstün e getiriye sahip olmaları ve ya amlarını sür üre ilmeleri, tüketicilerin zihnin e söz konusu estinasyonlara yönelik olumlu imajın olu turulması, tüketicilerin ken ilerini estinasyon ile ütünle tirmesi ve o estinayonun ürün ve hizmetlerini ikame e ilemez olarak algılamasına a lı ır. Destinasyon ki ili i konusun a çalı an ara tırmacılar, pazarlama literatürün e 1 60 lı yıllar an eri yer alan marka ki ili i kavramını turizm literatürüne a apte e erek kullanmakta ırlar. Ara tırmacılara göre estinasyon ki ili i, Aaker in (1997) marka ki ili i tanımının estinasyonlara uyarlanmı haliyle, bir estinasyonla ili kilen irilen insana özgü karakteristik özellikler ütünü olarak tanımlanmakta ır (Sop, 2013: 26). Destinasyon ki ili i çalı maların a estinasyonun ir insan gi i e erlen irilerek öne çıkan ki ilik özelliklerinin tespit e il i i anla ılmakta ır. YÖNTEM Bu çalı ma a, marka ki ili i kavramının literatüre girmesin en iti aren gerçekle tirilen, turizm sektörü ve özellikle estinasyonları konu alan ara tırmaların e erlen irilmesi amaçlanmı tır. Gerçekle tirilen u çalı ma kavramsal ir çalı ma olup, literatür taramasın an yararlanılmı tır. Bu o rultu a, estinasyon ki ili i ile ilgili yapılan ayrıntılı literatür taraması sonucu özet ir ta lo olu turulmu tur. Söz konusu ta lo a; çalı ma ile ilgili genel ilgiler, kullanılan estinasyon ki ili i ölçekleri, analize konu olan i er e i kenler, kullanılan analiz yöntemleri ve ara tırma ulgularına yer verilmekte ir. Daha sonraki a ama a ise, estinasyon ki ili ine yönelik gerçekle tirilen tüm u ara tırmalara yönelik genel ir e erlen irme yapılmakta ır.

348 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 335 Destinasyon Kişiliği İle İlgili Yapılan Araştırmalara Yönelik Literatür Cetveli 1 80 li yıllar an günümüze ka ar estinasyon ki ili i ve/veya turizm e marka ki ili i konusun a gerçekle tirilen ara tırmalar a; farklı estinasyon, ehir ya a ülkelerin marka ki ili i/ estinasyon ki ili i algılamalarının ortaya konulması, estinasyon ki ili ine yönelik yeni ölçekler geli tirme ça aları, ülkeler arası kar ıla tırmalar, farklı e i kenler ile estinasyon ki ili i ili kisinin ara tırılması v. pek çok unsur çalı ma konusunu olu turmu tur. Destinasyon ki ili i ile ilgili gerçekle tirilen u ara tırmalar an azılarına a a ı aki literatür ta losun a yer verilmekte ir.

349 336 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Çalışma Yazar/lar Ölçek Değişkenler Analiz Destination Image and Destination Personality. Hosany, Ekinci ve Uysal (2006) Aaker (1 7) ın marka ki ili i ölçe i temel alınmı, estinasyon ki ilik özelliklerinin 3 oyutta (samimiyet, heyecan, eğlence) toplan ı ı görülmü tür. Destinasyon Ki ili i; Destinasyon İmajı Kanonik Korelasyon Analizi Linking Motivation, Self-Image Destination Personality Travel Tourist and Brand Murphy, Benckendorf and ve Moscardo (2007) Aaker ın (1 7) marka ki ili i ölçe in en yararlanılarak 5 boyut (samimi, heyecanlı, yetkin, sofistike, sert) içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon Ki ili i; Destinasyon İmajı; Tekrar Ziyaret Niyeti Açıklayıcı Faktör Analizi; Regresyon Analizi

350 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 337 Ülkelerin Marka Ki ili i Üzerine Bir Ara tırma Dün ar Kurtulu (2008) Ülkelerin marka ki ili ini ölçmeye yönelik 65 sıfattan olu an ye ili oyutsal ayırma ölçe i kullanılmı tır. Marka Ki ili i Açıklayıcı Faktör Analizi; One-Way ANOVA The Relationship between Destination Personality, Self- Congruity, and Behavioral Intentions U aklı (2009) Aaker (1 7) ın marka ki ili i ölçe i az alınmı, 5 oyut (coşkunluk, sofistike, yetkinlik, çağdaşlık, samimiyet) içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon Ki ili i; Benlik Uyumu; Davranı sal Niyetler Açıklayıcı Faktör Analizi; Çoklu Regresyon Analizi Interactions Between Visual Appeals, Holiday Motivations, Destination Personality Yüksel Bilim (2009) ve Hosany, Ekinci ve Uysal ın (2006) 6 boyuttan (samimiyet, güvenli, heyecan, özgün, arkadaşça; aile odaklı) olu an estinasyon ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Destinasyon Ki ili i; Benlik Uyumu; Duygusal İmaj; Motivasyon Yapısal E itlik Modeli; Faktör Analizi

351 338 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Şehir Pazarlamasın a Marka Ki ili inin Etkisi. Kanı ir, Nart ve Saydan (2010) İstan ul estinasyonu için 3 oyut (heyecan verici, içten ve dışa dönük) ve Roma estinasyonu için ise 4 oyut (yetkin, heyecan verici, içten ve çekici) içeren estinasyon ki ili i yapıları el e e ilmi tir. Marka ki ili i; Şehir İmajı; Sosyal Ba ; Tutum; Tavsiye Etme Davranı ı T-testi; Açıklayıcı Faktör Analizi; Yapısal E itlik Modeli Brand Personality and Destination Image of Istanbul Şahin ve Baloglu (2011) Aaker (1997) ve Hosany vd (2006) marka ki ili i ölçeklerin en yararlanılarak 5 boyutlu (orijinallik, eğlence; yetkinlik ve çağdaşlık; samimiyet ve modaya uygunluk) estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon İmajı; Satın Alma Niyeti; Destinasyon Ki ili i Faktör Analizi; One Way Anova, Korelasyon Analizi Nation Brand Personality. Gertner (2011) Aaker (1 7) ın marka ki ili i ölçe i o rultusun a 15 ki ilik özelli i elirlenmi tir. Destinasyon Ki ili i T- testi

352 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 339 The Predictive Power of Destination-Personality- Congruity on Tourist Preference.. Klabi (2012) Pilot çalı ma kapsamın a Face ook, Twitter ve Yahoo kullanıcılarına Tunus u yansıtan ve yansıtmayan ki ilik özelliklerini ken i kelimeleriyle ifa e etmeleri istenmi ve 18 ki ilik özelli in en olu an ir ölçek olu turulmu tur. Benlik Uyumu; Destinasyon Tercihi; Destinasyon Ki ili i T-testi; Açıklayıcı Faktör Analizi; Regresyon Analizi Destinasyon Ki ili i ve Memnuniyet İli kisi. Sop, Kılıç ve Kurnaz (2012) Aaker (1997) marka ki ili i ölçe in en yararlanılarak 4 oyut (dinamizm; samimiyet; yetkinlik ve entelektüellik) içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon Ki ili i; Memnuniyet Açıklayıcı Faktör Analizi; Regresyon Analizi Projected and Perceived Destination Brand Kim ve Lehto (2012) Aaker ın (1 7) orijinal marka ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Destinasyon Ki ili i İçerik Analizi; Faktör Analizi

353 340 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Türkiye e Faaliyet Gösteren Havayolu Şirketlerinin.. Uca Özer ve Ersoy (2012) Aaker ın (1 7) 5 oyut ve 42 ki ilik özelli in en olu an orijinal marka ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Destinasyon Ki ili i Ki-kare Testi Influence of Destination Image and Destination Personality Upadhyaya (2012) Hosany, Ekinci ve Yüksel in (2007) estinasyon ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Destinasyon İmajı;Destinasyon Ki ili i Açıklayıcı Faktör Analizi A Closer Look at Destination Chen ve Phou (2013) Aaker ın (1 7) ölçe in en yararlanılmı ve 5 oyut (heyecan, samimiyet, sofistike, sertlik, çağdaşlık) içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon İmajı; Destinasyon Ki ili i Faktör Analizi; Yapısal E itlik Modeli Influence of Advertising on Brand Personality Taulet, Schlesinger ve Guillen (2013) Aaker ın (1 7) marka ki ili i ölçe in en yararlanılarak 4 oyut (entelektüellik, samimiyet, yetkinlik, heyecan) el e e ilmi tir. Marka Ki ili i; Reklam - Tanıtım Yapısal E itlik Modeli

354 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 341 Toward The Perspective of Cognitive Destination Image and Destination Personality Xie ve Lee (2013) Aaker (1 7) ın marka ki ili i ölçe i temel alınmı, 4 oyut (heyecan, yetkinlik, sofistike, sertlik) içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon Ki ili i; Bili sel Destinasyon İmajı; Davranı sal Niyetler Açıklayıcı ve Do rulayıcı Faktör Analizi; YEM The Measurement and Conceptualization of Destination Personality Kumar ve Nayak (2014) - - Nitel Analiz (Doküman İnceleme) Destination Brand Personality: An Application to Spanish Tourism Gomez Guillen ve Roman (2014) 5 boyut (heyecan, samimiyet, sofistike, sertlik, yetkinlik) ve 26 ki ilik özelli ini içeren estinasyon ki ili i ölçe i geli tirilmi tir. Destinasyon Ki ili i Do rulayıcı Faktör Analizi

355 342 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) A Research for Determing the Relationship between Artu er ve Çetinsöz (2014) Ekinci ve Hosany (2006) 3 boyutlu (samimiyet; heyecan, eğlenceli) estinasyon ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Destinasyon İmajı;Destinasyon Ki ili i Yapısal E itlik Mo eli; Faktör Analizi Şehir Pazarlaması Kapsamın a Marka Ki ili i ve... Uca Özer (2015) Aaker (1 7) 5 oyutlu marka ki ili i ölçe i kullanılmı tır. Marka Sadakati; Marka Ki ili i Açıklayıcı Faktör Analizi; Korelasyon Analizi Marmaris in Destinasyon Ki ili ini Belirlemeye Yönelik Bir Ara tırma Artu er ve Ercan (2015) Aaker ın (1 7) marka ki ili i ölçe i kullanılmı ; 4 oyut (yeterlilik, samimiyet, heyecan verici, sert) ve 10 ki ilik özelli ini içeren estinasyon ki ili i yapısı el e e ilmi tir. Destinasyon Ki ili i Açıklayıcı Faktör Analizi

356 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 343 Destinasyon Kişiliği İle İlgili Yapılan Araştırmaların Değerlendirilmesi Destinasyon ki ili i ile ilgili yapılan ara tırmaların pek ço un a Aaker in marka ki ili i ölçe inin kullanıl ı ı ve ir kısmın a ise u ölçek baz alınarak yeni ölçekler geli tiril i i ikkat çekmekte ir. Destinasyon ki ili i ile ilgili yapılan pek çok ara tırma a, Aaker in 5 oyut ve 42 ki ilik özelli in en olu an marka ki ili i ölçe inin estinasyonlara uyarlanmasının uygunlu u tartı ma konusu olmu tur. Pek çok ara tırma genellikle ürün yapısına ve üretim sektörüne uygun olan u temel ölçe in estinasyonlara uyarlanmı halinin olu turulması ve/veya kullanılmasının uygunlu unu savunmakta ır. Bu o rultu a literatür cetveli incelen i in e, estinasyon ki ili ini ölçen azı ara tırmacıların, Hosany, Ekinci ve Uysal tarafın an 2006 yılın a geli tirilen (Aaker in ölçe i temel alınarak) altı oyutlu (samimi, güvenli, heyecanlı, özgün, arka a ça, aile o aklı) estinasyon ki ili i ölçe ini tercih ettikleri görülmekte ir. Ara tırmacılar tarafın an söz konusu ölçe in oyutlarının estinasyon yapısına aha uygun ol u u ifa e e ilmekte ir. Bazı ara tırmalar a ise, katılımcılarla yapılan ön ara tırmalar do rultusun a elirlenen farklı ki ilik özellikleri az alınarak yeni ölçek geli tirme çalı maları yapılmı tır. Destinasyon ki ili ine yönelik gerçekle tirilen ara tırmalar a, ara tırma kapsamın a kar ıla tırma yapılan ya a ili ki aranan i er e i kenlere aktı ımız zaman en fazla kullanılan e i kenlerin destinasyon imajı (Hosany, Ekinci ve Uysal, 2006; Murphy, Bencken orff ve Moscar o, 2007; Yüksel ve Bilim, 200 ; Kanı ir, Nart ve Say an, 2010; Şahin ve Balo lu, 2011; Upa hyaya, 2012; Chen ve Phou, 2013; Xie ve Lee, 20103; Artu er ve Çetinsöz, 2014), benlik uyumu (Murphy, Bencken orff ve Moscar o, 2007; U aklı, 200 ; Yüksel ve Bilim, 2009; Klabi, 2012), davranışsal niyetler (Murphy, Bencken orff ve Moscar o, 2007; U aklı, 200 ; Kanı ir, Nart ve Say an, 2010; Şahin ve Balo lu, 2011; Xie ve Lee, 20103), memnuniyet, tatmin ve sadakat (Murphy, Bencken orff ve Moscar o, 2007; Kanı ir, Nart ve Say an, 2010; Sop, Kılıç ve Kurnaz, 2012; Chen ve Phou, 2013; Uca Özer, 2015) ol u u görülmekte ir. Destinasyon ki ili i ile ilgili literatür kapsamın a, estinasyonların algılanan ki ili ini elirlemeye yönelik tek e i kenli ( estinasyon/marka ki ili i) ara tırmalar a (Dün ar Kurtulu, 2008; Gertner, 2011; Kim ve Lehto, 2012; Uca Özer ve Kayaalp Ersoy, 2012; Gomez Aguilar, Guillen ve Roman, 2014; Artu er ve Ercan, 2015) Açıklayıcı Faktör Analizi, One WayAnova, T-Testi, İçerik Analizi, Yüzde ve Frekans Dağılımı ve Ki-Kare Testi analizlerin en yararlanıl ı ı görülmekte ir. Çok e i kenli i er ara tırmalar a ise (Hosany, Ekinci ve Uysal, 2006; Murphy,

357 344 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Bencken orff ve Moscar o, 2007; U aklı, 200 ; Yüksel ve Bilim, 200 ; Kanı ir, Nart ve Say an, 2010; Şahin ve Balo lu, 2011; Kla i, 2012; Sop, Kılıç ve Kurnaz, 2012; Upa hyaya, 2012; Chen ve Phou, 2013; Cervera- Taulet, Schlesinger ve Yague-Guillen, 2013; Xie ve Lee, 20103; Artu er ve Çetinsöz, 2014; Uca Özer, 2015) Açıklayıcı Faktör Analizi ve Doğrulayıcı Faktör Analizi nin yanı sıra a ırlıklı olara Yapısal Eşitlik Modeli, Regresyon Analizi ve Korelasyon Analizi en fazla kullanılan analiz teknikleridir. SONUÇ VE ÖNERİLER Destinasyon ki ili i ile ilgili yapılan u literatür taraması çalı ması her ey en önce estinasyon ki ili i ni tam olarak ölçen, geçerlili i ve güvenilirli i ka ul e ilmi ve yaygın ir kullanım alanına sahip ir ölçe in eksikli ini ortaya koymakta ır. Daha önce e ifa e e il i i gi i, estinasyon ki ili ini ölçmeye yönelik kullanılan marka ki ili i ölçek yapı ve oyutlarının estinasyonlara tam olarak uygun olma ı ı, literatür e genel ka ul görmü ir gerçektir. Bu o rultu a, azı estinasyon ki ili i ara tırmaların a gerçekle tirilen ön çalı malarla turistlere estinasyonlara yönelik algıla ıkları insan ki ilik özelliklerinin sorulması ve u özellikler az alınarak yeni estinasyon ki ili i ölçeklerinin geli tirilmesi aha sa lıklı ir yöntem olarak görülmekte ir. Bu ekil e geli tirilen ölçekler, algılanan estinasyon ki ili i özellikleri ile ilgili potansiyel ve/veya gerçek turistlerin algılarını tam olarak yansıtaca ı için aha güvenilir sonuçlar el e e ilmesi muhtemel ir. Bu tarz giri imler yeni yeni literatür e yerini alırken, ilerleyen yıllar a tamamen estinasyonlar ü ünülerek tasarlanan ki ilik ölçeklerinin yaygınlık kazanaca ı ü ünülmekte ir. Ara tırmalar a estinasyon ki ili i e i keni ile arasın a ili ki aranan e i kenlerin ise genellikle hep aynı e i kenler olması, ara tırma alanını sınırlan ıran ir pro lem olarak kar ımıza çıkmakta ır. Gerçekle tirilen çalı maların pek ço u ya yalnızca estinasyonun ki ili ini elirlemeye çalı makta, ya a estinasyon imajı, sa akat, tatmin v. gi i e i kenler üzerin eki etkisini incelemekte ir. Bu a lam a, aha önce yapılmamı, aha kapsamlı ve farklı e i kenlerin ikkate alınması yerin e olacaktır. Örne in, psikoloji alanın a geli tirilen ki ilik testlerin en yararlanılarak turistlerin ki ilik yapısının test e ilmesi ve aha sonra algıla ıkları estinasnyon ki iliklerinin ölçülerek u iki e i kenin kar ıla tırılması suretiyle yapılacak ara tırmaların literatüre üyük katkı sa layaca ı ü ünülmekte ir. Bu çalı manın en üyük sınırlılı ı - ünya genelin e estinasyon ki ili i ile ilgili yapılan ütün çalı malara ula mak mümkün olma ı ın ansınırlı sayı a ara tırmanın literatür cetveline alına ilmesi ir. Çalı ma

358 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 345 sonuçları sa ece literatür cetvelin eki ara tırmalara yöneliktir. Farklı çalı malar, ara tırmalar ile ilgili yapılan e erlen irmeleri e i tire ilir. Ancak, u sınırlılıklara ra men çalı ma an el e e ilen sonuçlar, estinasyon ki ili i ile ilgili mevcut literatür hakkın a fikir vermekte ve gelecek çalı malara referans ola ilecek nitelikte ir. KAYNAKÇA Aaker, Jennifer L., Dimensions of Bran Personality, Journal of Marketing Research, Vol: 34, Aguilar, Alejandro. G., Guilen, Maria Yague G.. and Roman, Nieves V., Destination Bran Personality: An Application to Spanish Tourism, International Journal of Tourism Research Artu er, Sava ve Ercan, Fatih, Marmaris in Destinasyon Ki ili ini Belirlemeye Yönelik Bir Ara tırma, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı: 8, Baloglu, Seyhmus and Sahin, Safak, Bran Personality an Destination Image of Istan ul, An International Journal of Tourism and Hospitality Research, Vol: 22, Çetinsöz, Burçin C. ve Artu er, Sava, A Research for Determining the Relationship Between Destination Image an Destination Personality, İşletme Araştırmaları Dergisi, Dün ar Kurtulu, Sema, (2008), Ülkelerin Marka Ki ili i Üzerine Bir Ara tırma, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü Dergisi, Gertner, Rosane K, Nation Bran Personality: Stu ents Perceptions of Tourism an Stu y A roa Destinations, International Review of Business Research Papers, Vol.7, Hosany, Sameer, Ekinci, Yuksel, and Uysal, Muzaffer, Destination Image an Destination Personality, International Journal of Culture Tourism and Hospitality Research, Vol: 1, Kanı ir, Hüseyin, Nart, Sima ve Saydan, Reha, Şehir Pazarlamasın a Marka Ki ili inin Etkisi: Algılanan Marka Ki ili i-turistlerin Tavsiye Etme Davranı ı İli kisi, azarlama ve azarlama Araştırmaları Dergisi, Sayı: 6, Karen, L. Xie and Lee, Jin-Soo, Towar The Perspective of Cognitive Destination Image and Destination Personality: The Case of Beijing, Journal of Travel & Tourism Marketing, Klabi, Fethi, The Pre ictive Power of Destination-Personality- Congruity on Tourist Preference: A Global Approach to Destination Image Bran ing, Leisure, Vol: 36, 2012.

359 346 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Kumar, Vikas and Nayak, J. K., The Measurement & Conceptualization of Destination Personality, Toursim Management Perspectives, Vol: 12, Lehto, Y. Xinran and Kim, Soyeon, Projecte an Perceive Destination Bran Personalities: The Case of South Korea, Journal of Travel Research, Murphy, Laurie, Benckendorff, Pierre and Moscardo, Gianna, Linking Travel Motivation, Tourist Self-Image and Destination Brand Personality, Journal of Travel & Tourism Marketing, Vol: 22, Phou, Sambath and Chen, Ching-Fu, A Closer Look at Destination: Image, Personality, Relationship an Loyalty, Tourism Management, Vol: 36, Amparo, Cervera-Taulet, Schlesinger, Ma. Walesska and Guilen, Maria Jesus Yagüe, Influence of A vertising on Bran Personality in The Airline Sector: The Case of Spain, Journal of Travel & Tourism Marketing, Vol: 30, Sop, Serhat Adem, Destinasyon Ki ili i, Benlik Uyumu ve Sadakat İli kisi: Bo rum Örne i, Yüksek Lisans Tezi, Mu la Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Turizm İ letmecili i Ana ilim Dalı, Sop, Serhat A em, Kılıç, Burhan ve Kurnaz, Hande, Destinasyon Ki ili i ve Memnuniyet İli kisi: Yerli Turistler Üzerine Bir Ara tırma, 13. Ulusal Turizm Kongresi, Uca Özer, Sel a, Şehir Pazarlaması Kapsamın a Marka Ki ili i ve Marka Sa akati İli kisi: E irne İli Örne i, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 8, Uca Özer, Selda. ve Ersoy Kayaalp, E. Görkem, Havayolu Şirketlerinin Marka Ki iliklerini Belirlemeye Yönelik Bir Ara tırma, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, Sayı: 2, Upadhyaya, Makarand, Influence of Destination Image an Destination Personality: An Empirical Analysis, Indian Institute of Health Management and Research, Vol: 7, Usakli, Ahmet, The Relationship Between Destination Personality, Self-Congruity an Behavioral Intentions, Thesis, University Libaries, University of Nevada, Las Vegas, Yüksel, Füsun ve Bilim, Yasin, Interactions Between Visual Appeals, Holiday Motivation, Destination Personality and the Self-Image: Implications for Destinastion A vertising, Journal of Travel and Tourism Research, 2009.

360 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 347 ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN ETKİN KATILIMI VE YARDIM İSTEME EĞİLİMLERİ * MIDDLE SCHOOL STUDENTS ENGAGEMENT&DISAFFECTION AND HELP-SEEKING TENDENCIES Hülya GÜVENÇ ** Canan KOÇ *** Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Bu araştırmada ortaokul öğrencilerinin etkin katılım ve öğrenme sürecinde yardım isteme eğilimlerinin cinsiyet ve sınıf değişkenlerine göre incelenmesi ve etkin katılım ile yardım isteme arasındaki ilişkilerin saptanması amaçlanmaktadır. Tarama modelinde olan araştırma, güz döneminde Sivas ili merkez ilçede öğrenim gören 607 si kız 633 ü erkek olmak üzere 1240 ortaokul öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Etkin Katılım Ölçeği ve Öğrenme Sürecinde Yardım İsteme Ölçeği ile toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde t Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi ve Pearson Korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Araştırma sonuçları öğrencilerin etkin katılım durumlarının sınıf düzeyi yükseldikçe olumsuz yönde değiştiğini ortaya koymuştur. Araştırma sonuçlarına göre altıncı sınıf öğrencileri kendilerini derse daha fazla verirken sekizinci sınıf öğrencileri daha fazla hoşnutsuzluk yaşamaktadırlar. Araştırmada ulaşılan bulgulara göre ortaokul öğrencilerinin etkin katılımları ve yardım isteme durumları cinsiyete göre incelendiğinde kız öğrenciler lehine farklılık gösterdiği bulunmuştur. Kız öğrenciler erkek öğrencilere göre daha fazla kendilerini derse vermekte ve etkili yardım istemektedirler. Erkek öğrenciler ise daha fazla hoşnutsuzluk yaşamakta ve yüzeysel yardım istemekte ve yardım istemeden kaçınmaktadırlar. Öğrencilerin yardım isteme eğilimleri de sınıf düzeyine göre değişmektedir. Öğrencilerin yardım isteme eğilimlerinde sınıf düzeyine göre yüzeysel yardım isteme ve yardım istemeden kaçınmada 6. sınıf lehine fark bulunmuştur. Öğrencilerin etkin katılımları ile yardım isteme eğilimleri arasında anlamlı ilişki bulunmaktadır. Kendini derse veren öğrenciler etkili yardım istemekte, hoşnutsuzluk arttıkça yardım istemekten kaçınma ve yüzeysel yardım isteme artmaktadır. Anahtar Kelimeler: Etkin katılım, kendini verme, hoşnutsuzluk, yardım isteme, özdüzenlemeli öğrenme. * Bu çalışma VI. Uluslararası Eğitim Araştırmaları Kongresi nde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. ** Doç.Dr. Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, guvenchulya@gmail.com *** Yrd. Doç. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, ccanankoc@gmail.com

361 348 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ABSTRACT: The aim of this study is to examine middle school students active participation and tendency to help-seeking during learning activities according to the variables of gender and class, and to determine the relationship between their active participation and help-seeking behavior. The study was based on a descriptive design, and was conducted with 1240 middle school students, including 607 female and 633 male students, studying in the rural area of Sivas during the autumn semester of the academic year. Study data was collected using the Engagement &Disaffection, Help Seeking in the Learning Process Scale. The obtained data was analyzed using the t test, the one-way analysis of variance and the Pearson correlation coefficient. Study results demonstrated that the active participation level of the students varied according to their grade, with later grades having lower active participation than earlier grades. According to the study results, sixth grade students more engaged to class, while eight grade students were less disaffected. Evaluation of middle school students level of active participation and help-seeking according to gender revealed a difference in favor of female students. Female students were found more engaged in class and to more help-seeking effectively compared with male students. Male students, on the other hand, were more disengaged to their classes and showed more superficial help-seeking behavior, meaning that they generally avoided asking for help. The students tendency to seek help also varied according to their grade. With regards to the tendency to help seeking, sixth grade students showed less superficial help-seeking behavior and avoidance of help seeking. There was a significant relationship between the students active participation and their tendency to seek help. Students who engage in class tended to instrumental help-seeking more effectively, while being disaffected with classes led to superficial help-seeking behavior, and thus to a generally tendency to avoid asking for help. Key Words: self-regulated learning, help-seeking, engagement, disaffection GİRİŞ Etkin katılım öğrenme- öğretme sürecinde her zaman dikkat çeken bir kavram olmuştur. Öğrenci güdüsünün en önemli çıktısı olarak kabul edilen etkin katılım kavramsal olarak zaman içinde değişim göstermiştir. Güdü kuramlarına benzer şekilde son dönemde katılımla ilgili çalışmaların katılımın niceliğinden çok niteliği ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu çalışmaların öğrencilerin derse kendilerini vermeleri ve hoşnutsuzluklarına odaklandığı görülmektedir. Güvenç (2015) kendini verme ve hoşnutsuzluk (engagement &disaffection) kavramlarının birlikte kullanımlarının Türkçede yarattığı güçlüğe karşı Etkin Katılım kavramını önermiştir. Etkin katılım kavramı, öğrencinin katılımının niteliğine odaklanmaktadır. Öğrenciler öğretmen tarafından önerilen öğrenme etkinliklerine katılmayabilirler. Bir öğretmen derse ya da etkinliğe

362 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 349 öğrencinin katılıp katılmadığını kolaylıkla belirleyebilir. Sorulan bir soru ya da çalışma kâğıdına göz atmak bunun için yeterli olabilir. Öte yandan öğretmenler, ödüller ve cezalar yoluyla öğrencilerin katılımını çoğunlukla sağlayabilmektedir. Ancak öğrencinin katılımını sağlamak, istenen öğrenme ürünlerine ulaşmak için yeterli gözükmemekte, etkin katılımın sonuca ulaşmakta belirleyici olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin katılımının niteliğini ve bu niteliğin etkilerini incelemek gerekmektedir. Etkin katılım kendini verme ve hoşnutsuzluk olmak üzere iki güdüsel yapı ile ilişkilidir. Her iki güdüsel yapı da duyuşsal ve davranışsal öğeler içermektedir. Etkin katılımın en önemli göstergesi şüphesiz kendini vermedir. Kendini verme kavramı, güdülenilmiş eylemin başlatılmasının yanı sıra engel ve zorluklara karşın eylemin sürdürülmesini tanımlar (Skinner, Kindermann, Connel, ve Wellborn, 2009). Kendini vermenin davranışsal yönü yüksek çaba, yoğunlaşma ve tam bir odaklanma ile öğretimsel işi yapma ve sınıfa katılımla ortaya çıkmaktadır (Skinner ve Belmont, 1993). Derse / öğretimsel etkinliğe kendini vermiş öğrenci öğrenme ortamındaki dikkat dağıtıcı etmenlerden etkilenmemekte, anlayamadığı bir nokta ya da çözemediği bir sorunla karşılaştığında tekrar denemektedir. Gerektiği kadar değil, daha fazlasını yapmak için gönüllü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu davranışlara coşku, hoşlanma, ilgi gibi olumlu duygular eşlik etmektedir. Kendini vermenin tersi ise hoşnutsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenci derste kendisine verilen görevi yerine getirmekte, ancak çaba, ve odaklanma gözlenmemektedir. Öğrenci mekanik olarak işe katılmakta ancak olup bitenle ilgilenmemektedir. Karşılaştığı herhangi bir güçlükte bırakmaya hazırdır. Hemen her şey kolaylıkla dikkatini dağıtmaktadır. Hoşnutsuzluk yaşayan öğrencinin davranışlarına sıkılma, üzülme, yabancılaşma gibi duygularda eşlik etmektedir. Öğrenme sırasında kendini veren öğrenciler diğerlerinden yüksek notlar almakta, eğitimlerini yarıda bırakma oranları daha düşük olmaktadır. Tersine hoşnutsuz öğrenciler sınıfta bozucu davranışlar sergileme, eğitimlerini yarıda bırakma gibi pek çok riskle karşı karşıyadır (Finn, Rock 1997; Furrer ve,skinner, 2003; Wang ve, Holcombe 2010).

363 350 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Kendini Verme Hoşnutsuzluk Davranış Etkinliği başlatma Çaba, Dikkat Girişim, Azim Tolerans Yoğunlaşma Pasiflik Dikkatsizlik Vazgeçme Mekanik katılım Çekiniklik Dalgınlık Hazırlıksız Duygu Coşku, İlgi Hoşlanma Doyum, Övünç Canlılık Haz Sıkılmışlık Üzgünlük Yabancılaşma Endişe Kızgın Utanç İlgisizlik Şekil 1: Sınıfta Etkin katılımın (kendini verme ve hoşnutsuzluk) güdüsel bir kavramsallaştırması (Skinner, Furrer, Marchand, ve Kindermann, 2008, 766) Kendini verme ve hoşnutsuzluk güdünün en önemli çıktısı olarak ele alınmakta ve diğer öğrenme ürünleri ile güdü arasındaki aracı değişken olarak görülmektedir. Araştırmalar kendini vermenin öğrenci başarısı ve davranışlarının güçlü yordayıcısı olduğunu ortaya koymuştur (Skinner, vd., 2008). Öğrenci güdüsünün öğrencilerin öğrenme stratejisi kullanımları üzerinde etkisi olduğu bilinmektedir (Vansteenkiste, Sierens, Soenens, Luyckx, ve Lens, 2009). Öğrenme stratejileri öğrencilerin öğrenmek için izledikleri yollar olarak tanımlanabilir (Açıkgöz,2003). Öğrenme stratejileri üzerindeki çalışmalar bilişsel ve üst bilişsel stratejilerde yoğunlaşmakla birlikte, son dönemde sosyal stratejilerin üzerinde de önemle durulmaktadır. Sosyal etkileşim boyutu olan öğrenme stratejileri denilince temel olarak etkili yardım isteme stratejisinden söz edilmektedir. Yardım isteme, akademik bağlamda öğrencilerin kendi kendilerine yapamayacakları güçlükte işlerle karşılaştıklarında, bu güçlüğü aşarak başarmalarını sağlayan, istenen hedeflere ulaşmayı kolaylaştıran önemli bir öz düzenleme stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yardım isteme,

364 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 351 bilişsel, davranışsal ve duygusal olarak öğrenme sürecine katılan öğrenenler tarafından kullanılan araçlar dizisine dahil olan davranışsal ya da sosyal öz düzenlemenin bir biçimi olarak ele alınmaktadır (Karabenick ve Berger, 2013). Newman (1990), yardım istemenin diğer beceriler ve stratejilerle ilişkili olarak yürütücü rolünden dolayı önemli bir öğrenme stratejisi olduğunu ifade etmektedir. Eğitim ortamlarında güdüyü ve katılımı desteklemesi ve artan başarıyla ilişkili olması da yardım istemeyi önemli bir strateji haline getirmektedir (Ryan ve Shim, 2012). Yardım isteme sosyal etkileşimli, pek çok faktörden etkilenen karmaşık bir süreçtir (Newman, 2006; Zusho, Karabenick, Bonney ve Sims, 2007). Yardım istemenin karmaşıklığı, öğrenenlerin (a) ortaya çıkan problemi tanımlama, (b) problem için yardıma gereksinim olduğunu belirleme, (c) yardım istemeye karar verme, (d) yardım türüne karar verme, (e) kimden yardım isteneceğine karar verme, (f) yardım isteme, (g) istenen yardımı elde etme ve yardımı işleme gibi çok basamaklı bir süreci gerektirmesinden kaynaklanmaktadır (Karabenick ve Dembo, 2011). Bu süreç, yardımın ne zaman gerekli olduğunu ve nasıl etkili yardım isteneceğini bilme gibi bilişsel yeterlikleri; kimden en etkili yardım isteneceğini ve en uygun sosyal yolla nasıl yardım isteneceğini bilme gibi sosyal yeterlikleri; hedefler, tutumlar, öz-inançlar, mücadele isteği, işin zorluğuna tolerans gibi bireysel güdüsel kaynakları; hedefler, değerlendirme sistemi, işbirlikli etkinlikler, öğrenci-öğretmen etkileşimi gibi bağlamsal güdüsel kaynakları içermektedir (Newman, 2002). Yardım isteme, uzun yıllar sosyal uyum ve kişilik gelişimi araştırmalarında bağımlı davranış (Nelson-Le Gall ve Jones), yetersizlik ve gelişmemişlik belirtisi olarak ele alınmıştır (Newman, 1998). Daha sonra aktif öğrenme konusunu çalışan eğitimcilerin ve psikologların yöneldiği bir konu haline gelmiştir (Nelson-Le Gall, 1985). Nelson-Le Gall in (1985) çalışmaları, öğrenme sürecine etkili yardım isteme ile yürütücü yardım isteme arasındaki farkı ortaya koyarak yardım isteme konusunda önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Etkili yardım isteme aktif katılımın bir sonucu olma, bu sürece yarar sağlama; uyarlanabilirlik, stratejiklik, uygunluk ve özerklikle tanımlanmaktadır. (Newman, 1998; Butler, 2006; Karabenick ve Berger, 2013). Bu çalışmaların ardından araştırmacılar yardım istemeyi öz düzenlemeli öğrenme ile bütünleştirmeye çalışmışlardır (Karabenick, 1998). Nelson-Le Gall in (1985), yardım istemeyi bireysel problem çözmeye uyarlanabilir bir alternatif olarak formüle etmesi, günlük öğrenmedeki başarı etkinliğinin ve problem çözme durumlarının analizine dayanmaktadır. Nelson-Le Gall yardım isteyen öğrencinin, anlama ve öğrenme olmaksızın sadece işi tamamlama, değerlendiren kişinin eleştirisinden kaçınmak gibi

365 352 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) olumsuz ya da bir beceriyi geliştirmek gibi daha olumlu ve yapıcı olarak değerlendirilebilecek farklı hedefleri olabileceği görüşündedir. Bu görüşten yola çıkarak yürütücü (executive) ya da bağımlılık yönelimli yardım isteme ile etkili (instrumental) ya da öğrenme yönelimli yardım isteme arasındaki farkı ortaya koymuştur (Nelson-Le Gall, 1985). Nelson-Le Gall in (1985) etkili yardım isteme (instrumental) ve Newman ın (1998) uyarlanabilir yardım isteme (adaptive) olarak belirttikleri yardım isteme türü, anlama, öğrenme ve beceri geliştirmeye odaklıdır. Etkili yardım isteme becerilerine sahip öğrenciler, kendi kendilerine yapabilecekleri bir işte yardımı reddetmekte ancak gerekli olduğunda da yardım istemektedirler. Böylece etkili yardım isteme öğrencilerin bilgi ve becerilerini artırarak bağımlılığı sürdürmek yerine azaltmaktadır (Nelson-Le Gall ve Resnick, 1998). Etkili yardım isteyen öğrenci, yardım isterken öğrenme hedefli olduğu için yanıtın ya da işin hazır olarak verilmesini istemez, o konuyla ilgili anlamadığı noktaların açıklanmasını ister. Bağımlı yardım isteme olarak da adlandırılan yürütücü yardım isteme, öğrencilerin bir işi tamamlama, olumsuz eleştiri ve değerlendirmeleri önlemek için yöneldikleri çalışmadan ve çabadan kaçınmaya dayalı yardım isteme türüdür (Volet ve Karabenick, 2006). Yardım istemeden kaçınma, yardıma gereksinim duyulduğu halde yardım istememe durumudur. Öğrenci bir akademik güçlükle karşılaştığında, yardım istemeyerek güçlüğü aşmak yerine pasif kalmaktadır ve bu durum öğrencinin performans ve öğrenme açısından kendisini dezavantajlı duruma sokmasına neden olmaktadır (Ryan, Pintrich ve Midgley, 2001). Nelson-Le Gall (1985), öğrencilerin yardım istemeye karşı güdülerinin öğrenmeye karşı güdüleri ile ilişkili olduğunu belirtmektedir (Butler, 2006). Pek çok araştırma öğrencilerin yardım isteme algılarının akademik hedeflerine göre farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır (Ryan, Hicks ve Midgley, 1997). Genel olarak daha stratejik ve uyarlanabilir yardım isteyen öğrencilerin, daha güdülü oldukları, duyuşsal özelliklerinin olumlu olduğu ve daha fazla öğrenme stratejileri kullandıkları belirtilmektedir (Karabenick, 2003). Yardım isteme süreci pek çok faktörden etkilendiği gibi pek çok öğrenme ürününü de etkilemektedir. Newman (2002; 2008), yardım istemenin olası başarısızlıkları önleyebileceğini, katılımı sürdürdüğünü, işin başarılmasını sağladığını ve uzun vadede özerk öğrenmeyi artırdığını, gelecekteki öğrenmeler için öz sistem kaynaklarını geliştirdiğini belirtmektedir.

366 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 353 AMAÇ Bu doğrultuda bu araştırmada cinsiyet ve sınıf düzeyine göre ortaokul öğrencilerinin etkin katılımı ile yardım isteme eğilimleri incelenmiş, ayrıca etkin katılımla yardım isteme arasındaki ilişkilerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın alan yazında bir boşluğu dolduracağı, öğretmenler başta olmak üzere öğrenme-öğretme sürecinin tasarımıyla ilgilenen uzmanlara katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Bu doğrultuda bu araştırmanın alt problemleri şunlardır. 1) Ortaokul öğrencilerinin etkin katılımları nasıldır? 2) Ortaokul öğrencilerinin yardım isteme eğilimleri nasıldır? 3) Ortaokul öğrencilerinin etkin katılımları cinsiyetlerine göre anlamlı farklılıklar göstermekte midir? 4) Ortaokul öğrencilerinin etkin katılımları sınıf düzeyine göre anlamlı farklılıklar göstermekte midir? 5) Ortaokul öğrencilerinin yardım isteme eğilimleri cinsiyetlerine göre anlamlı farklılıklar göstermekte midir? 6) Ortaokul öğrencilerinin yardım isteme eğilimleri sınıf düzeylerine göre anlamlı farklılıklar göstermekte midir? 7) Ortaokul öğrencilerinin etkin katılım ile yardım isteme puanları arasında ilişki var mıdır? YÖNTEM Bu araştırma tarama modelinde bir araştırmadır. Bir grubun belirli özelliklerini belirlemek için verilerin toplanmasını sağlayan çalışmalara tarama araştırması denir. Çalışma Grubu Araştırma Sivas ili merkez ilçede öğrenim gören 607 si kız 633 ü erkek olmak üzere 1240 ortaokul öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin 400 ü altıncı, 473 ü yedinci, 367 si sekizinci sınıf düzeyinde öğrenim görmektedir. Araştırma ölçeklerinden birinin 5. Sınıf öğrencileri için geçerlik güvenirlik çalışması yapılmadığı için 5. sınıf öğrencileri araştırmaya dâhil edilmemiştir. Veri Toplama Araçları Bu araştırmada öğrencilerin etkin katılım ve yardım isteme durumlarını belirlemek için Etkin Katılım Ölçeği ve Yardım İsteme Ölçeği kullanılmıştır. Etkin Katılım Ölçeği: Etkin katılım ölçeği Güvenç (2015) tarafından geliştirilmiş dörtlü likert tipi bir ölçektir. Ölçek 16 maddeden ve dört alt boyuttan oluşmaktadır. Her alt boyutta dörder madde yer almaktadır. Ölçek

367 354 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) alt boyutlarından davranışsal ve duyuşsal kendini verme birlikte öğrencilerin kendini verme durumlarını, davranışsal ve duyuşsal hoşnutsuzluk durumları birlikte hoşnutsuzluk durumlarını açıklamaktadır. Yüksek kendini verme puanı ve düşük hoşnutsuzluk puanı etkin kendini vermeye işaret etmektedir. Ölçeğin ortaokul öğrencilerinde güvenilir olup olmadığını belirlemek amacıyla Cronbach Alpha katsayıları hesaplanmış, davranışsal kendini verme alt boyutunda.81; duyuşsal kendini verme.71; davranışsal hoşnutsuzluk.75 ve duyuşsal hoşnutsuzluk alt boyutunda.71 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin kendini verme bölümünün Cronbach Alpha katsayısı.82, sekiz maddelik hoşnutsuzluk bölümünün Cronbach Alpha katsayısı.83 olarak hesaplanmıştır. Yardım İsteme Ölçeği: Öğrenme Sürecinde Yardım İsteme Ölçeği Koç (2013) tarafından ortaokul öğrencileri için geliştirilmiştir. Ölçek beşli likert tipindedir. Yardım istemeden kaçınma (9 madde), etkili yardım isteme (9 madde) ve yüzeysel yardım isteme (7 madde) olmak üzere üç faktörden ve 25 maddeden oluşmaktadır. Etkili yardım isteme alt boyutunun puanlarının yüksekliği olumlu, yardım istemeden kaçınma ve yüzeysel yardım isteme puanlarının yüksekliği olumsuz olarak yorumlanmaktadır. Cronbach Alpha katsayısı Yardım İstemeden Kaçınma için.87; Etkili Yardım İsteme için.79; Yüzeysel Yardım İsteme için.70 ve ölçeğin tamamı için.87 bulunmuştur. Veri Analizi Araştırmada kullanılan ölçeklerden elde edilen veriler bilgisayarda SPSS 20.0 İstatistik Programı kullanılarak çözümlenmiştir. Bu analizler sırasında grupların Aritmetik Ortalamaları ve Standart Sapmaları hesaplanmıştır. Parametrik testlerin uygunluğu test edildikten sonra aritmetik ortalamaları arasındaki farklılıkların anlamlılığını belirlemek amacıyla, t Testine ve Tek Yönlü Varyans Analizine başvurulmuştur. Değişkenler arası doğrusal ilişki saçılma grafiği ile saptandıktan sonra değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla Pearson Korelasyon katsayısına başvurulmuştur. BULGULAR ve YORUM Yapılan çözümleme sonrası elde edilen araştırma bulguları araştırma alt problemlerine göre sunulmuş ve yorumlanmıştır. Ortaokul Öğrencilerinin Etkin Katılım Durumları Öğrencilerin etkin katılım durumlarını belirleyebilmek için alt boyutlara göre etkin katılım aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmış ve Tablo 1 de sunulmuştur.

368 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 355 Tablo 1.Öğrencilerin Etkin Katılım Aritmetik Ortalamaları ve Standart Sapmaları Alt boyutlar n SS Davranışsal K.V Duyuşsal K.V Kendini Verme Davranışsal H Duyuşsal H Hoşnutsuzluk Tablo1 de görüldüğü gibi öğrencilerin aritmetik ortalamalarının en düşük olduğu alt boyut duyuşsal hoşnutsuzluk ( =6.47) iken aritmetik ortalamalarının en yüksek olduğu alt boyut ( =14.28) duyuşsal kendini vermedir. Her bir alt boyutta alınabilecek en yüksek puanın 16 olduğu düşünüldüğünde öğrencilerin kendini verme alt boyutlarındaki aritmetik ortalamalarının oldukça yüksek, hoşnutsuzluk alt boyutlarındaki aritmetik ortalamalarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Öğrencilerin kendini verme aritmetik ortalamaları ( =23.20) hoşnutsuzluk aritmetik ortalamalarından ( =14.28) daha yüksektir. Bu bulgulara dayalı olarak öğrencilerin etkin katılım durumlarının olumlu olduğu söylenebilir. Cinsiyetlerine Göre Ortaokul Öğrencilerinin Etkin Katılımları Öğrencilerin etkin katılımlarının cinsiyete göre değişip değişmediğini belirlemek için ölçümlerin aritmetik ortalama ve standart sapmaları bulunmuştur. Aradaki farkın anlamlı olup olmadığını belirlemek için ise t testi uygulanmıştır. Bulgular Tablo 2 de sunulmuştur.

369 356 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 2. Cinsiyetlerine göre Öğrencilerin Etkin Katılım Aritmetik Ortalamaları, Standart Sapmaları ve t -Testi Sonuçları Boyutlar Cinsiyet n SS t Kendini verme K E Hoşnutsuzluk K * E *(p<.05) Tablo 2 de görüldüğü gibi kız öğrencilerin kendini verme ( =24.66) ortalamaları erkek öğrencilerin ortalamasından ( =24.21) yüksek olmakla birlikte ortalamalar arası gözlenen farkın anlamlı olup olmadığını belirlemek üzere uygulanan t testi sonuçlarına göre bu fark anlamlı değildir. Öte yandan erkek öğrencilerin hoşnutsuzluk aritmetik ortalamasının ( =15.07) kız öğrencilerin aritmetik ortalamasından ( =13.72) yüksek olduğu ve ortalamalar arası gözlenen farklılığın anlamlı olduğu belirlenmiştir. Bu doğrultuda kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre derse daha etkin katıldıkları söylenebilir. Sınıf Düzeyine Göre Ortaokul Öğrencilerinin Etkin Katılımları Öğrencilerin etkin katılımlarının sınıf düzeyine göre değişip değişmediğini belirlemek için ölçümlerin aritmetik ortalama ve standart sapmaları bulunmuştur. Aradaki farkın anlamlı olup olmadığını belirlemek için ise Tek Yönlü Varyans Analizi uygulanmıştır. Bulgular Tablo 3 te sunulmuştur. Tablo 3. Sınıf Düzeyine Göre Öğrencilerin Etkin Katılım Aritmetik Ortalamaları, Standart Sapmaları ve Varyans Analizi Sonuçları Boyutlar Sınıf n SS F Kendini verme Hoşnutsuzluk * (6-8;7-8) * (6-8;6-7; )

370 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 357 *(p<.05) Tablo 3 te görüldüğü gibi öğrencilerin kendini verme ortalamaları 6. sınıfta ( =25.03) iken sınıf düzeyi ilerledikçe düşmüş, 8. sınıfta ( =23.40) olarak hesaplanmıştır. Uygulanan varyans analizi sonuçları sınıf düzeyleri arasında gözlenen bu farklılıkların anlamlı olduğunu göstermiştir [F (1239;2)= 13.93; p<.05]. Bu farkın kaynağını ortaya koymak için uygulanan Scheffé Testi sonuçları ise 8. sınıf öğrencilerinin aritmetik ortalaması ile 6. sınıf ve 7. sınıf öğrencilerinin ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olduğunu ortaya koymuştur. Öğrencilerin hoşnutsuzluk puanları ortalaması ise sınıf düzeyi yükseldikçe yükselmiş, 8. Sınıf öğrencilerinin hoşnutsuzluk ortalamasının diğer sınıflardan yüksek olduğu belirlenmiştir ( =15.51). Uygulanan varyans analizi sonuçları sınıf düzeyleri arasında gözlenen bu farklılıkların anlamlı olduğunu göstermiştir [F (1239;2) = 18.64; p<.05]. Bu farkın kaynağını ortaya koymak için uygulanan Scheffé Testi sonuçları, tüm sınıf düzeylerinin aritmetik ortalamaları arasındaki farklılıkların anlamlı olduğunu göstermektedir. Bu bulgulara dayalı olarak öğrencilerin derse katılımlarının sınıflar ilerledikçe olumsuz yönde değiştiği söylenebilir. Ortaokul Öğrencilerinin Yardım İsteme Eğilimleri Öğrencilerin yardım isteme eğilimlerini belirleyebilmek için alt boyutlara göre yardım isteme aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmış ve Tablo 4 te sunulmuştur. Tablo 4. Öğrencilerin Yardım İsteme Eğilimleri Aritmetik Ortalamaları ve Standart Sapmaları Alt boyutlar n SS Etkili Yardım İsteme Yüzeysel Yardım İsteme Yardım İstemeden Kaçınma

371 358 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 4 te görüldüğü gibi öğrencilerin en yüksek ortalamasının etkili yardım isteme ( =32.89) boyutunda en düşük aritmetik ortalamasının ise yüzeysel yardım isteme ( =15.52) boyutunda hesaplandığı görülmektedir. Etkili yardım isteme ve yüzeysel yardım isteme alt ölçeklerinde alınabilecek puanların 9 ile 45 arasında değişmekte olduğu düşünüldüğünde öğrencilerin etkili yardım isteme puanlarının iyi, yüzeysel yardım isteme puanlarının orta düzeyde olduğu görülmektedir. Yardım istemeden kaçınma alt ölçeğinde alınabilecek puanların ise 7 ile 35 arasında değiştiği düşünüldüğünde bu boyutta da öğrencilerin puanlarının orta düzeyde olduğu görülmektedir. Cinsiyetlerine Göre Ortaokul Öğrencilerinin Yardım İsteme Eğilimleri Öğrencilerin yardım isteme eğilimlerinin cinsiyete göre değişip değişmediğini belirlemek için ölçümlerin aritmetik ortalama ve standart sapmaları bulunmuştur. Aradaki farkın anlamlı olup olmadığını belirlemek için ise t testi uygulanmıştır. Bulgular Tablo 5 te sunulmuştur. Tablo 5. Cinsiyetlerine göre Öğrencilerin Yardım İsteme Aritmetik Ortalamaları, Standart Sapmaları ve t Testi Sonuçları Boyutlar Cinsiyet n SS t Etkili Yardım İsteme Yüzeysel Yardım İsteme Yardım İstemeden Kaçınma K E * K * E K E *(p<.05) Ortaokul öğrencilerinin cinsiyetlerine göre yardım isteme eğilimleri incelendiğinde Tablo 5 te görüldüğü gibi kız öğrencilerin etkili yardım isteme aritmetik ortalamalarının ( = 33.81) erkek öğrencilerin ortalamasından ( =32.02) yüksek olduğu, buna karşın erkek öğrencilerin yüzeysel yardım isteme ve yardım istemeden kaçınma ortalamalarının kız öğrencilerin ortalamasından yüksek olduğu görülmüştür. Aritmetik ortalamalar arasındaki farklılıkların anlamlı olup olmadığını belirlemek için uygulanan t test sonuçları ortalamalar arasındaki farklılıkların etkili yardım

372 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 359 isteme (t=4.28; p<.05) ve yüzeysel yardım isteme (t=4.26; p<.05) boyutlarında anlamlı olduğunu ortaya koymuştur. Buna karşın öğrencilerin yardım istemeden kaçınma alt boyutundaki aritmetik ortalamaları arasında cinsiyete göre anlamlı fark bulunmamıştır. Bu bulgulara dayalı olarak kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha etkili yardım istediği söylenebilir. Sınıf Düzeylerine Göre Ortaokul Öğrencilerinin Yardım İsteme Eğilimleri Öğrencilerin yardım isteme eğilimlerinin sınıf düzeyine göre değişip değişmediğini belirlemek için ölçümlerin aritmetik ortalama ve standart sapmaları bulunmuştur. Aradaki farkın anlamlı olup olmadığını belirlemek için ise Tek Yönlü Varyans Analizi uygulanmıştır. Bulgular Tablo 6 da sunulmuştur. Tablo 6. Sınıf Düzeyine Göre Öğrencilerin Yardım İsteme Aritmetik Ortalamaları, Standart Sapmaları ve t Testi Sonuçları Boyutlar Sınıf n SS F Etkili Yardım İsteme * (6-7;6-8) * Yüzeysel Yardım İsteme (6-8) * Yardım İstemeden Kaçınma (6-8) *(p<.05) Tablo 6 da görüldüğü gibi etkili yardım isteme boyutunda en yüksek aritmetik ortalama 7. sınıf öğrencilerinin ( =33.44) iken diğer iki boyutta 8. sınıf öğrencilerinin aritmetik ortalaması daha yüksektir. Bütün alt boyutlarda 6. sınıf öğrencilerinin aritmetik ortalamasının diğer sınıflardan düşük olduğu görülmüştür. Ortalamalar arası farklıkların anlamlı olup olmadığını belirlemek üzere uygulanan varyans analizi sonuçları bu farklılıkların bütün alt boyutlarda anlamlı olduğunu göstermiştir. Bu

373 360 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) farklılıkların kaynağını ortaya koymak için uygulanan Scheffé Testi sonuçları etkili yardım isteme boyutunda 6. sınıf öğrencileri ile hem 7. sınıf hem de 8. sınıf öğrencileri arasında gözlenen farklılıkların anlamlı olduğunu ancak diğer iki boyutta sadece 6. ve 8. sınıf öğrencilerinin ortalamaları arasındaki farklılıkların anlamlı olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlar yardım istemenin sınıf düzeyine göre değiştiğini ortaya koymaktadır. Ortaokul Öğrencilerinin Etkin Katılım ile Yardım İsteme Eğilimleri Arasındaki İlişkiler Ortaokul öğrencilerinin etkin katılım ile yardım istemeleri arasında ilişki olup olmadığını belirlemek için ölçek alt boyutlarından alınan puanlar arasında Pearson Korelasyon katsayıları hesaplanmış ve Tablo 7 de sunulmuştur. Tablo 7. Öğrencilerin Etkin Katılımları ve Yardım İsteme Puanları arasındaki Pearson Korelasyon Katsayıları Alt boyutlar Kendini Verme Hoşnutsuzluk Etkili Y. İsteme.27* -.14* Yüzeysel Y. İsteme -17.*.41* Y. İsteme Kaçınma -.20*.38* *p<.01 Tablo 7 de görüldüğü gibi öğrencilerin kendini verme puanları ile etkili yardım isteme puanları arasında düşük düzeyde pozitif yönde (r=.27), yüzeysel yardım isteme (r=-.17) ve yardım istemeden kaçınma ile (r=-.20) yine düşük düzeyde negatif yönde ilişki bulunmaktadır. Hoşnutsuzluk ile etkili yardım isteme arasında düşük düzeyde negatif yönde ilişki olduğu görülmüştür (r=-.14). Öğrencilerin hoşnutsuzluk puanları ile yüzeysel yardım isteme (r=.41) ve yardım istemeden kaçınma (r=.38) arasında ise orta düzeyde pozitif yönde ilişki bulunmaktadır. Bu sonuçlara dayalı olarak etkin katılım ile yardım isteme arasında ilişki olduğu söylenebilir. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER Bu araştırmada elde edilen sonuçlar ortaokul öğrencilerinin etkin katılım durumlarının olumlu olduğunu ortaya koymuştur. Öğrencilerin etkin katılımları onların güdülenmişlikleri ile yakından ilişkilidir. Gerek ortaokul öğrencilerinin güdüsel özellikleri ve etkin katılımlarıyla genel olarak (Wigfield, Eccles, MacIver, Reuman, ve Midgley, 1991; Wang ve

374 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 361 Holcombe, 2010) gerekse matematik dersi bağlamında ilgilenen araştırmalar (Midgley, Feldlaufer ve Eccles, 1989; Pajares ve Grahams 1999; Cleary ve Chen, 2009) güdülerinin ve katılımlarının sınıf düzeyi ilerledikçe olumsuz yönde değiştiğini ortaya koymuştur. Bu araştırmada öğrencilerin derse kendini verme puanlarının sınıf düzeyi artıkça düştüğü buna karşın hoşnutsuzluklarının artığı görülmüştür. Ortaokul çağlarında gözlenen bu olumsuz değişimin nedeni olarak aynı dönemde öğrencilerin hem kendileri hem de okulla ilgili algılarının olumsuz olması gösterilebilir (Ryan ve Patrick, 2001). Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar öğrencilerin yardım isteme eğilimlerinin de sınıf düzeyine göre değiştiğini göstermiştir. 8. Sınıf öğrencilerinin etkili yardım isteme durumları 6.sınıflara göre daha olumludur. Bu durum, çocukların bilişüstü becerilerinin ergenliğe doğru gelişmesi, kendi performanslarını izlemede ve yansıtmada ve akademik ortamlarda yardım isteme ihtiyacını belirlemede daha iyi duruma gelmesiyle açıklanabilir. Ancak buna rağmen çoğu ergen akademik işlerde yardıma ihtiyaç duyduklarında yardım istememektedir. Çünkü ilk ergenlikle birlikte yardım istemeden kaçınma eğilimi artış göstermektedir. (Akt. Ryan, Pintrich ve Midgley, 2001; Ryan ve Shin, 2011). Bu dönem öğrencilerin gelişimsel özelliklerin değişimi, çevrenin, arkadaşların ve öğretmenlerin değişmesi gibi çeşitli değişikliklerle karşılaştıkları bir dönemdir. Ryan ve Shim in (2012) belirttiği gibi bu değişimler destekleyici akran ilişkilerinin oluşumunu engelleyebilmektedir. Bu araştırmanın bulguları sınıf düzeyi ilerledikçe yardım istemeden kaçınmanın artığını ortaya koyarak alanyazın ile tutarlılık göstermektedir. Oysa ülkemizde yapılan başka bir çalışmada ortaokul öğrencilerinin yardım isteme eğilimlerinin sınıf düzeyine göre anlamlı farklılık göstermediği bulunmuştur (Koç, 2015). Araştırmada ortaokul öğrencilerinin yardım isteme eğilimlerinin etkili yardım istemede ve yüzeysel yardım istemede kız öğrenciler lehine anlamlı farklılık gösterdiği bulgusuna ulaşılmıştır. Bu bulguya göre, kız öğrenciler erkek öğrencilere göre daha etkili yardım istemekteler, erkek öğrenciler kız öğrencilere göre daha yüzeysel yardım istemektedirler. Pek çok araştırmada yardım istemede cinsiyet farklılığının olmadığı (Ryan, vd., 1997) saptanmakla birlikte, bazı araştırmalarda fark bulunmuştur. Örneğin, Arbreton un (1998) çalışmasında erkek öğrencilerin yürütücü yardım isteme ve yardım istemeden kaçınma ortalamaları kız öğrencilerin ortalamalarından daha yüksek bulunmuştur. Newman ve Gauvain (1996) tarafından yapılan bir çalışmada 6. sınıfta kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre öğretmenden ve grup arkadaşlarından daha sık yardım istedikleri saptanmıştır (Newman,

375 362 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 1998). Koç (2015) tarafından yapılan bir çalışmada ortaokul öğrencilerinin etkili yardım isteme ve yüzeysel yardım isteme eğilimleri cinsiyete göre kız öğrenciler lehine farklılık göstermiştir. Araştırmada ulaşılan bu sonucun, kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre öz düzenlemeli öğrenme stratejilerini kullanmada daha iyi oldukları sonuçları (Pajares, 2002; Meece ve Painter, 2012) ile ilişkili olduğu söylenebilir. Bu sonuç araştırmanın kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha az hoşnutsuzluk yaşadığı derse daha etkili katıldığı sonucuyla birlikte değerlendirildiğinde yardım istemede cinsiyete göre gözlenen farklılığın öğrencilerin güdüsel durumuyla ilgili olduğu söylenebilir. Araştırmanın diğer bir önemli sonucu etkin katılımla yardım isteme arasında anlamlı ilişki olduğunu ortaya koymasıdır. Kendini derse veren öğrenciler etkili yardım isterken hoşnutsuzluk yaşayan öğrenciler yardım istemeden kaçınmakta, ya da yüzeysel yardım istemektedir. Akademik işi yapmaya odaklanan öğrenciler karşılaştıkları zorlukları aşmak için yardım istemekte, deneyimlediği olumlu duygular onu bu konuda cesaretlendirmektedir. Oysa hoşnutsuzluk yaşayan, akademik işe mekanik katılan öğrenciler karşılaştığı güçlüğü işi bırakmak için bir mazeret olarak görerek yüzeysel yardım istemekte ya da yardım istemekten kaçınmaktadır. Yardım isteme alan yazını öğrencilerin güdülenme düzeyi ile yardım isteme arasında ilişki olduğunu ve olumlu güdüsel özelliklere sahip öğrencilerin etkili yardım istemeye yöneldiğini ortaya koymaktadır (Ryan ve Pintrich in 1998; Newman, 2006; Beal, Qu ve Lee, 2008). Bu doğrultuda araştırmanın bu sonucu alan yazınla tutarlılık göstermektedir. Çünkü güdülü öğrenciler derse kendini vermekte, olumsuz güdüsel özellikler gösteren öğrenciler ise hoşnutsuzluk yaşamaktadır. Kendini verme ve hoşnutsuzluk güdünün en önemli çıktısı olarak ele alınmakta ve diğer öğrenme ürünleri ile güdü arasındaki aracı değişken olarak görülmektedir (Güvenç, 20015). Araştırma sonuçlarına dayalı olarak öğrencilerin etkin katılımlarını ve etkili yardım isteme stratejilerini kullanmalarını destekleyecek öğrenme ortamı yaratılması gerektiği söylenebilir. Öğrencilerin hem ortaokul düzeyinde hem de diğer öğrenim kademelerinde etkin katılım ve yardım istemeyi etkileyen bilişsel ve duyuşsal öğrenci özellikleri ve sınıf ortamıyla ilgili yeni araştırmalar yapılabilir. Öğretmenlerin dikkatini hem öğrenci katılımının niteliğine hem de öğrenme sürecinde yardım istemenin önemine çekecek eğitim çalışmaları yapılabilir.

376 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 363 KAYNAKÇA Açıkgöz, Ü. K. (2003). Etkili öğrenme ve öğretme (4. basım). İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları Arbreton, A. (1998). Student goal orientation and help-seeking strategy use. In S. A. Karabenick (Eds.), Strategic help seeking implications for learning and teaching. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Beal, C. R., Qu, L., & Lee, H. (2008). Mathematics motivation and achievement as predictors of high school students' guessing and help seeking with instructional software. Journal of Computer Assisted Learning, 24(6), Butler, R. (2006). An achievement goal perspective on student help seeking and teacher help giving in the classroom: Theory, research, and educational implications. In S. A. Karabenick& R. S. Newman (Eds.), Help seeking in academic settings goals, groups and contexts. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Cleary, T. J., & Chen, P. P. (2009). Self-regulation, motivation, and math achievement in middle school: Variations across grade level and math context.journal of school psychology, 47(5), Finn, J. D., & Rock, D. A. (1997). Academic success among students at risk for school failure. Journal of applied psychology, 82(2), 221. Furrer, C., & Skinner, E. A. (2003). Sense of relatedness as a factor in children's academic engagement and performance. Journal of Educational Psychology, 95, Güvenç, H. (2015). Etkin Katılım Ölçeği Geliştirme ve Uyarlama Çalışması.Journal of Kirsehir Education Faculty, 16(1), Karabenick, S. A. (1998). Help seeking as a strategic resource. In S. A. Karabenick (Eds.), Strategic help seeking implications for learning and teaching. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Karabenick, S. A. (2003). Seeking help in large college classes: A person-centered approach. Contemporary Educational Psychology, 28, Karabenick, S. A., Berger, J. L. (2013). Help seeking as a selfregulated learning strategy. (Eds. H. Bembenutty, T. J. Cleary, A. Kitsantas) Applications of Self-Regulated Learning Across Diverse Disciplines. Information Age Publishing

377 364 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Karabenick, S. A., Dembo, M. H. (2011). Understanding and facilitating self-regulated help seeking. New Directions for Teaching and Learning, no. 126, Summer. Koç, C. (2013). Help seeking in the learning process scale (HSLPS): Validity and reliability study. Elementary Education Online, 12(3), Koç, C. (2015). İlköğretim öğrencilerinin problem çözme becerilerine yönelik algıları ve öğrenme sürecinde yardım istemeleri. K. Ü. Kastamonu Eğitim Dergisi, 23 (2), Meece, J. L., Painter, J. (2012). Gender, self-regulation and motivation. In D. H. Schunk, B. J. Zimmerman (Eds.), Motivation and selfregulated learning. New York: Routledge. Midgley, C., Feldlaufer, H., & Eccles, J. S. (1989). Student/teacher relations and attitudes toward mathematics before and after the transition to junior high school. Child development, Nelson-Le Gall, S. & Jones, E. (1990). Cognitive-motivational influences on the task-related help-seeking behavior of black children. Child Development, 61, 2, Special Issue on Minority Children, Nelson-Le Gall, S. (1985). Help-seeking behavior in learning. Review of Research in Education, 12, Nelson-Le Gall, S. & Resnick, L. (1998). Help seeking, achievement motivation, and the social practice of intelligence in school. In S. A. Karabenick (Eds.), Strategic help seeking implications for learning and teaching. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Newman, R. S. (1990). Children s help-seeking in the classroom: The role of motivational factors and attitudes. Journal of Educational Psychology, 1, Newman, R. S. (1998). Adaptive help seeking: A role of social interaction in self-regulated learning. In S. A. Karabenick (Eds.), Strategic help seeking implications for learning and teaching. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Newman, R. S. (2002). How self-regulated learners cope with academic difficulty: The role of adaptive help seekng. Theory into Practice, 41, 2, Newman, R. S. (2002).What do I need to do to succeed When I don t understand what I m doing!?:developmental ınfluences on students adaptive help seeking. In A. Wigfield & J. S. Eccles (Eds.), Development of achievement motivation. London: Academic Press.

378 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 365 Newman, R. S. (2006). Students adaptive and nonadaptive help seeking in the classroom: Implications for the context of peer harassment. In S. A. Karabenick & R. S. Newman (Eds.), Help seeking in academic settings goals, groups and contexts. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Newman, R. S. (2008). Adaptive and nonadaptive help seeking with peer harassment: An integrative perspective of coping and self-regulation. Educational Psychologist, 43:1, Pajares, F. (2002). Gender and perceived self-efficacy in selfregulated learning. Theory Into Practice, 41, 2, Pajares, F., & Graham, L. (1999). Self-efficacy, motivation constructs, and mathematics performance of entering middle school students. Contemporary educational psychology, 24(2), Roeser, R. W., & Eccles, J. S. (1998). Adolescents' perceptions of middle school: Relation to longitudinal changes in academic and psychological adjustment. Journal of Research on Adolescence, 8(1), Ryan, A. M., Hicks, L., & Midgley, C. (1997). Social goals, academic goals, and avoiding seeking help in the classroom. The Journal of Early Adolescence,17(2), Ryan, A. M., & Patrick, H. (2001). The classroom social environment and changes in adolescents motivation and engagement during middle school.american Educational Research Journal, 38(2), Ryan, A. M., Pintrich, P. R. (1998). Achievement and social motivational influences on help seeking in the classroom. In S. A. Karabenick (Eds.), Strategic help seeking implications for learning and teaching. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Ryan, A. M., Pintrich, P. R., Midgley, C. (2001). Avoiding seeking help in the classroom: Who and why?.educational Psychology Review, 13, 2. Ryan, A. M., Shim, S. S. (2012). Changes in help seeking from peers during early adolescence: Associations with changes in achievement and perceptions of teachers. Journal of Educational Psychology, 104, 4, Ryan, A. M., Shin, H. (2011). Help-seeking tendencies during early adolescence: An examination of motivational correlates and consequences for achievement. Learning and Instruction 21,

379 366 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Skinner, E. A., & Belmont, M. J. (1993). Motivation in the classroom: Reciprocal effects of teacher behavior and student engagement across the school year. Journal of Educational Psychology, 85, Skinner, E., Furrer, C., Marchand, G., & Kindermann, T. (2008). Engagement and disaffection in the classroom: Part of a larger motivational dynamic?.journal of Educational Psychology, 100(4), 765. Skinner, E. A., Kindermann, T. A., Connell, J. P., & Wellborn, J. G. (2009). Engagement as an organizational construct in the dynamics of motivational development. In K. Wentzel & A. Wigfield (Eds.), Handbook of motivation in school (pp ). Malwah, NJ: Erlbaum. Vansteenkiste, M., Sierens, E., Soenens, B., Luyckx, K., & Lens, W. (2009). Motivational Profiles from a Self-Determination Perspective: The Quality of Motivation Matters. Journal of Educational Psychology, 101(3), Volet, S., Karabenick, S. A. (2006). Help seeking in cultural context. In S. A. Karabenick& R. S. Newman (Eds.), Help seeking in academic settings goals, groups and contexts. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Wang, M. T., & Holcombe, R. (2010). Adolescents perceptions of school environment, engagement, and academic achievement in middle school.american Educational Research Journal, 47(3), Wigfield, A., Eccles, J. S., Mac Iver, D., Reuman, D. A., & Midgley, C. (1991). Transitions during early adolescence: Changes in children's domain-specific self-perceptions and general self-esteem across the transition to junior high school. Developmental Psychology, 27(4), 552. Zusho, A., Karabenick, S. A., Bonney, C. R., Sims, B. C. (2007). Contextual Determinants of Motivation and Help Seeking in the College Classroom. In R.P. Perry and J. C. Smart (eds.), The Scholarship of Teaching and Learning in Higher Education: An Evidence- Based Perspective, Springer.

380 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 367 W.A.MOZART IN SOL MAJOR VE RE MAJOR FLÜT KONÇERTOLARINA GENEL BİR BAKIŞ AN OVERVIEW OF W.A. MOZART S G MAJOR AND D MAJOR FLUTE CONCERTOS Çisem ÖNVER ZAFER * Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Bu çalışma klasik dönemi hazırlayan akımları, klasik dönem müziğini ve klasik dönemde flütün gelişimini anlatmaktadır. Bu çalışma Wolfgang Amadeus Mozart ın KV.313 Sol Majör ve KV.314 Re Majör Flüt konçertoları hakkında bilgi vermektedir. Mozart ın Sol Major ve Re Major konçertolarının flüt sanatçıları ve öğrencileri için önemi büyüktür. Öyle ki bu iki konçertoyu çalmayan flüt öğrencisi yok denecek kadar azdır. Çünkü Mozart ın flüt müziğini Klasik Dönem üslubuyla birlikte gösterdiği bu eserler dönem müziğini anlamak ve icra performanslarını daha da yükseltmek için gereklidir. Bu çalışmada Wolfgang Amadeus Mozart ın içinde bulunduğu Klasik Dönem çerçevesinde, yazdığı G Dur ve D Dur Flüt Konçertolarına formal ve icra açısından genel bir bakışla yaklaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Wolfgang Amadeus Mozart, konçerto, Klasik dönem, müzik ABSTRACT: This study explains the currents preparing classical period, music in the classical period and the development of flute in the classical period. This study provides information on Wolfgang Amadeus Mozart s KV. 313 g major and KV. 314 d major flute concertos. Mozart s concertos in g major and d major are of great importance for the flute artists and students. Indeed, there are scarcely any flute students, who do not play these two concertos because these works in which Mozart reflects flute music with Classical Period style are essential to understand the music peculiar to the period and to improve their performance further. In this study, there is a formal and general overview in terms of performance in G major and D major flute concertos composed by Wolfgang Amadeus Mozart in the framework of the classical period in which Wolfgang Amadeus Mozart is included. Keywords: Wolfgang Amadeus Mozart, concerto, classical period, music * Araş. Gör., Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, cisemonverzafer@trakya. Edu.tr

381 368 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) GİRİŞ Müzik tarihinde klasik dönem, 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın başlarını kapsayan dönem olarak tanımlanmaktadır. Klasizme yöneliş Grek ve Roma sanatına duyulan ilgi sonucu başlamıştır. Johann Sebastian Bach ın1 ölüm tarihi 1750 ile başlayıp, Ludwig van Beethoven ın ölümü 1827 yılına kadar uzanan bu dönem, barok üslubun aksine, sadeliği, netliği ve akıcılığı temsil etmektedir. Bu dönemde polifonik stil yerini armonik stile bırakmıştır. Armonik stil; polifonik stil kadar dolgun olmasa da daha akıcıdır. Partilerden birinin diğer partilere oranla daha belirgin olmasını gerektiren armoni oldukça sadedir. Buna karşın her dönemde büyük besteciler polifonik stili tam olarak terk etmeyip, koral tekniği eserin tematik gelişim bölümünde derin bir anlatım aracı olarak kullanmışlardır. Müzikte klasizm bir başka anlamda da hafif olmayan ciddi müzikleri temsil etmektedir. Christoph Willibald von Gluck, Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven dönemin ilk akla gelen bestecilerindendir. Barok dönemden klasik döneme geçerken bazı akımlar gözlenir. Bunlar, rokoko, fırtına ve gerilim, Mannheim okulu ve aydınlanma akımlarıdır. İNCELEME Klasik Dönem Müziği ve Formları Müzik tarihinde, 18. yüzyılın ikinci yarısından. J. S. Bach'ın ölüm tarihi olan 1750'den başlayarak Ludwig Van Beethoven'in ölüm tarihi 1827'ye kadar geçen dönem, Klasik çağ olarak tanımlanır. Klasik dönem Gluck un operaları Haydn, Mozart ve Beethoven'ın müziğe kazandırdığı yeniliklerle tanınır. Müziğin yapısında dengenin, biçimin iyice sağlamlaştığı, piyanonun sesini duyurmaya başladığı, orkestra ailesinin kurulduğu, senfonik yapıtların filizlendiği, sonatın, kuartetin yalın bir anlatımla geniş halk kitlelerine seslendiği çağdır. Müzikte Klasik dönem yerine Klasik stilden söz etmek daha doğru olacaktır. Bu dönem, günümüze kadar güncelliğini yitirmemiş ve besteciler tarafından kullanılan bir stil olmuştur. Müzik tarihçileri genelde arasında yazılan yapıtları, Barok dönemi izleyip, Romantik dönemi doğuran çağı, Klasik olarak tanımlarlar. Bu dönem tüm bestecilerin, bir müzik parçasının nasıl inşa edileceğini araştırdıkları dönemdir yüzyılın ortalarında besteciler müziği sadeleştirerek eserin içerdiği manevi anlatımı nüanslar ve melodilerle güçlendirmeyi amaçlamışlardır. 1 Evin İlyasoğlu, Zaman İçinde Müzik, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003, s. 49

382 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 369 Barok dönede sıklıkla kullanılan sürekli bas tekniği azaltılarak melodiye daha da değer verilmiştir. Bu dönemde icracının doğaçlama yapması kısıtlanmıştır. Sadece konçertoların kadans kısımlarında yorumcuya özgürlük sağlanmıştır. Ayrıca besteciler eserlerini amatör yorumcuların aşırılıklarından korumak için süslemelerde sadeleştirme yoluna gitmişlerdir. 19. yüzyıldan itibaren armoni önem kazanmıştır. Ayrıca amatör çalıcıların da rahatlıkla seslendirebileceği eserler vermek besteciler için de önemli hale gelmiştir. Yine aynı dönemde enstrüman ve kişi sayısı arttırılarak orkestraların yapısı değiştirilmiştir. Piyano, klavsenin yerini almış ve dönemin en önemli enstrümanı haline gelmiştir. Konçerto Konçerto, form bakımından sonatın aynıdır. Birinci bölüm sonat allegrosu formunda, ikinci ağır bölüm sonattaki lied formunda, üçüncü hızlı bölüm ise genellikle rondo formunda yazılmıştır. Konçerto İtalyanca sözlük anlamında, karşıtlık, zıtlık taşıyan bir sözcüktür. Tek çalgının çalgı topluluğuna karşı durması, ondan ayrılıp kendi ses rengini duyurması ve yine toplulukla birleşmesidir. Sonatta olduğu gibi konçerto da Vivaldi den başlayarak çabuk-ağır-çabuk diziliştedir. Çoğu kez üç bölümden oluşur. Mozart tan başlayarak birinci bölüm Klasik Çağ sonat allegrosu İkinci bölüm şarkı (lied) formunda, üçüncü bölüm ise genellikle rondo formundadır. 19. yüzyıldan sonra bestelenen konçertolar ise dört bölümüdür. Solo konçerto tarihinde Vivaldi keman konçertolarının babası sayılır. 500 dolayında yazdığı konçertoların çoğu keman ile orkestra 40 a yakın fagot ve 30 kadarı flüt ve orkestra içindir. Mozart ise çalıcıya kendini gösterme imkânı sunan kadansları konçertolarında kullanmıştır. İcracı kadansı yorumlarken orkestra büyük bir saygıyla onu dinler ve kadansın bitmesiyle esas tema tekrar seslenir. Klasik Dönemde Flüt 18. yüzyılda çoğunlukla Alman bestecilerin kullandığı flüt, solo enstrüman olarak teknik özelliklerinin arttırılmasıyla 19. yüzyılda daha da önemli bir yer edinmiştir. Oda müziği ve solo olarak birçok nefesli enstrümandan daha çok eser yazılan flüt en çok keman, viyola ve viyolonsel ile birlikte kullanılmış, ayrıca yaylı dörtlülerde birinci kemanla aynı görevi almıştır. 0bua, klarnet ve fagot ile de üflemeli dörtlüler oluşturulmuştur. Cimarosa, Danzi, Haydn, Mozart, Boccherini, Hoffmeister bu enstrümanları beraber kullanan bestecilerden bazılarıdır.

383 370 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Barok dönemdeki klasik üflemeli grubu, enstrümanların zamanla arttırılan teknik kapasitelerinden faydalanmış, tahta nefeslilere yeni perdelerin, bakır nefeslilere ise pistonların eklenmesiyle daha da önem kazanmıştır. Sürekli basın yok oluşu ve Klavsen in yerini fortepiano nun alışı flüt sonatının da yok oluşunu işaret etmiş ancak solo enstrüman olarak flütün kullanımını azaltmamış, aksine konçerto solisti olarak rolünü arttırmıştır. Klasik dönem flüt konçertosu 18. yüzyılın son çeyreğinde Mannheim ve Viyana da doruğa ulaşmıştır. Ayrıca solo flüt için yazılan konçertoların yanı sıra iki flüt ve orkestra için de konçertolar yazılmıştır. Domenico Cimarosa ve Joseph Schmitt in konçertoları bu yapıya birer örnektir. Flütün fiziksel yapısı da klasik dönemde eski sistem flütün bütün evrimini kapsamaktadır. Üç perde, 1760 yılında eklenmiştir ve 18. yüzyılın son senelerine kadar geçerli olmuştur. Hemen sonra iki tane daha ve 1786 yılında ise iki perde daha eklenmiştir. Flütün fiziksel gelişimi, 18. yüzyılda hızlanmış ve 19. yüzyılın başlarındaki sekiz perdeli haline gelene kadar böyle devam etmiştir. Bu gelişmeler, flütte hızlı pasajları, süsleme işaretlerinin kullanımını, daha uzak ses aralıkları kullanımını geliştirilmiş, klasik orkestradaki yeni ve gelişmiş rolü için donanımlı hale getirmiştir. Wolfgang Amadeus Mozart ın Müziği Klasik dönemin en önemli bestecilerden biri de Mozart tır. Besteci Alman, İtalyan ve Fransız kültürlerinden etkilenmiş, kendini ulusalcılık sınırlarına yakın bulmamıştır. Bestecinin müzikteki dehası, kendini iyi tanıması sayesinde oluşmuştur. Opera müziğindeki sadeliği, senfonilerinin ağır bölümlerinde bile hatırlanan orkestrasyonlarındaki insan sesinin ruhunu yansıtması Mozart ın dehasına örnektir. Ezgilerindeki içtenliği, sadeliği ve hiçbir zaman geçmeyen çocuksuluğa önemli müzik özelliklerindendir. Eserlerinin tamamındaki formal bütünlük göze çarparken, türlü biçimleri yazma da gösterdiği ustalık ta Mozart müziğini anlamamızda büyük önem taşır. Evrensel değerleri savunmuş ve bunları müziğine yansıtmıştır. Kadını, sıradan insanı ve acıyı işlemiş, soylularla zaman zaman alay etmiş, dünyaya (bütün kötü yaşam çizgisine rağmen) iyimser bakmıştır. Hüznünü notaların derinliklerine gömmüştür. 2 Mozart hayatındaki tüm sıkıntılı ve zor dönemlere rağmen bunları müziğine yansıtmamış ve her müzik biçimi için eserler yazmıştır. Mozart eserlerinde doğadan esinlenmediği için eleştiriler almış olmasına rağmen 2 Mehmet Kaygısız, Müzik Tarihi, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999, s. 172

384 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 371 eserlerinin hemen hepsinde yalınlık ve dinginlik hakimdir. Mozart ın sahip olduğu melodi ve armoni zenginliğinin yanı sıra iç dünyasındaki zıtlıkların yansımaları da eserlerinde göze çarpar. Coşkulu ve neşeli başlayan eser bir anda ciddi ve trajik olabilmektedir. Mozart, Klasik kalıbın öz ve biçim dengesini özenle korur. Fransız Rokoko akımının zarif, güleç ve süslü anlatımını; Mannheim Orkestrası nın dengeli çalgı birleşimini, İtalyan şan geleneğindeki güzel şarkı söyleme ( bel canto ) anlayışını, Alman edebiyatından esinli Fırtına ve Gerilim akımının içe dönük karamsarlığını, Bach ve Handel in Barok birikimi ile birleştirmiş ve bütün bunların üstüne kendi dehasını eklemiştir. 3 Mozart bestelediği yapıtlarına opus sayısı vermemiştir. Günümüzde KV harfleriyle gösterilen sayılar, Avusturyalı bilim adamı ve bestecinin hayranı olan Ludwig von Köchel ( ) tarafından kronolojik olarak sıralanmış ve numaralandırılmıştır. 22 opera besteleyen Mozart İtalyan, Fransız ve Alman operalarından örnekler sunmuştur. Le nozze di Figaro ve Idomeneo İtalyanların opera buffa sına, Die Zauberflöte ve Die Entführung aus dem Serail ise Alman operalarına örnektir. Ayrıca Mozart ın insan sesine en güzel biçimi veren besteci olmasının yanı sıra operalarının içeriğindeki toplumsal öğelerle de kendini gösterir. Mozart, yaratıcılığının büyük bir bölümünü piyano bestelerine ayırmıştır. Haydn la gelişim gösteren sonat formu, Mozart ın dehasıyla zenginleşmiştir. Mozart ın en önemli katkısı konçerto formuna olmuştur. Başta piyano konçertoları olmak üzere, çalgı müziğinin her türünde dönemin en iyi örneklerini vermiştir. Mozart 25 piyano konçertosunun yanı sıra 7 keman konçertosu, 2 flüt, 1 obua ve 1 klarnet konçertosuyla birlikte, korno için 4 konçerto ve 1 konçerto rondo yazmıştır. Yine Flüt ve Arp için yazmış olduğu konçerto ile Flüt, Obua, Korno, Fagot için yazmış olduğu konçertant senfonisi en önemli yapıtları arasındadır. Mozart, oda müziğinde ise en çok yaylı çalgılar dörtlüsü yazmıştır. Hatta bu konuda Haydn ın başarısından etkilenen besteci Haydn Quartets adını verdiği eserlerini besteciye ithaf etmiştir. Mozart ın bu yapıtları 18. yüzyılın en değerli yapıtları olarak görülmektedir. Mozart Flüt, keman, viyola ve viyolonsel için 4 tane; obua, keman, viyola ve viyolonsel için de 1 tane dörtlü yazmıştır. Bunun yanı sıra beşlileri de önemli yapıtları 3 Evin İlyasoğlu, Zaman İçinde Müzik,Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003, s. 66

385 372 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) arasındadır. Özellikle KV.407 kornolu beşlisi günümüzde Mozart ın korno konçertolarından daha fazla ilgi görmektedir. Mozart ın senfonileri bestecinin başyapıtlarıdır. Mozart ilk senfonisini 1764 yılında 8 yaşında iken son senfonisini ise 1788 yılında 33 yaşında bestelemiştir. Senfonilerinde Haydn ve Christian Bach ın, diğer çalgısal eserlerinde Avusturya halk dans ve melodilerinin etkileri gözükür. 4 Bestecinin yazdığı 41 senfoni arasında en önemlileri KV.504 Re Majör Prag senfonisi, KV.550 Sol Minör senfoni ve KV.551 Do Majör Jüpiter senfonisi sayılabilir. 5 Bestecinin bu eserleri dışında, keman ve piyano için 35 sonat, 17 piyano sonatı, 70 e yakın parça, 15 dizi çeşitleme; beş fantezi; menuet ve rondo gibi önemli Mozart ın Müziğinde Flütün Yeri Mozart ın 1777 yılında annesiyle birlikte Paris e doğru çıktığı yolculukta Mannheim da dönemin en iyi flüt virtüözlerinden biri olan Johann Baptist Wendling le ve amatör flütçü Ferdinand De Jean ile tanışmasıyla flüt müziğine daha da yakınlık sağladığı düşünülebilir. De Jean, besteciden üç kısa ve basit konçertonun yanında birkaç flüt dörtlüsü istemiştir. Sonunda Mozart, konçertoların yalnızca ikisini ve üç dörtlüyü tamamlayabilmiştir. Mozart ın flütü sevmediği söylenegelmiştir. İlk etapta De Jean tarafından sipariş verilen eserler karşılığında çok az para alması, zamanının kısıtlı olmasından dolayı duyduğu sıkıntı, emeğinin karşılığını alamaması ve tabiî ki babasına açıklaması gereken bu durumlar sebebiyle besteci flütten soğumuştur. Bunlara rağmen Mozart ın flüt için yazmış olduğu eserler bestecinin stilini en iyi yansıtan eserler arasındadır. Bu durumda bestecinin enstrümanı sevmediğini düşünmek söz konusu değildir. Hatta eleştirmenler Die Zauberflöte ün yaratıcısının bu enstrümanı sevmediğinin düşünülmesinin büyük bir ironi olacağını belirtmişlerdir. Mozart ın yazmış olduğu ilk konçerto KV. 313 Sol Majör dür. İkinci konçertosu ise gerçekte, 1777 yılında Salzburg lu obuacı Giuseppe Ferlendis için yazılmış olan KV.314 Do Majör obua konçertosunun flüte uyarlamasıdır. Mozart Paris teyken Bunun yanı sıra amatör bir flütçü olan Guiness Kontu, Adrien-Louis Bonniéres de Souastre ile iyi derecede arp çalan kızı için KV.299 Do Majör Flüt ve Arp konçertosunu bestelemiştir ve 4 İsmail Lütfü Erol, Neden Klasik Müzik, Yurt Renkleri Yayınevi, Ankara, 2001, s Ahmet Say, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994, S. 306

386 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 373 bu eser, flüt repertuarın en ilginç yapıtlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca besteci üçü De Jean in siparişinin parçaları olmak üzere, flüt için dört dörtlü yazmıştır. Bunlar; KV 285 Re Majör, KV.285a Sol Majör, KV.285b Do Majör ve KV.298 La Majör dür. De Jean in siparişleri olan ilk üç dörtlüsünü 1777 Aralık ayıyla 1778 Şubat ayı ortasında, 22 yaşında Mannheim da bestelemiştir. Mozart KV.298 La Majör dörtlüyü ise yılları arasında Viyana da yazmıştır. Sol Majör Flüt Konçertosu No. 1(KV c) Mozart ın flüt için yazdığı ilk konçerto KV.313 Sol Majördür başlarında Mannheim da bestelenmiştir De Jean tarafından sipariş edilen eserler arasında ilk sırada yerini alır. Aslında amatör bir flüt çalıcısı olan De Jean kendisinin zorlanmadan çalabilmesi için özellikle kolay, kısa olmamıştır. Hatta Mozart Sol Major Konçertosuna o kadar güvenir ki bu eseri Paris e daha önemli yerlerde icra edilmesi için saklamayı düşünür. Mozart o sıralar aşık olduğu Aloisia Weber ile kısa bir konser turnesine çıkmıştır Ve bu turne onun De Jean ın siparişlerine yoğunlaşamamasına sebep olmuştur. Mozart bu arada sadece Sol Major Konçertoyu bitirebilmiştir. Ancak paraya ihtiyacı vardır ve siparişler karşılığında anlaştığı ücreti alabilmesi için alelacele 1777 de obua için yazdığı konçertoyu flüte uyarlayabilmiştir. Konçertonun bölümleri hızlı-yavaşhızlı tempolarında olup içinde tekdüzelik barındırmayan temalarla renklendirilmiştir. İlk bölüm Allegro Maestoso yazılmış, 4/4 lük ölçüde, Sol Majör tonda ve gösterişli bir yapıdadır. Major tonda başlayan bölüm minor tonda genişleyerek kendini gösterir. Bu bölümde üçlü aralıklar, triller ve noktalı sekizlikler kullanan Mozart, De Jean için zor bir bölüm yazmıştır. Örnek 1. Re Majör tondaki ikinci bölümde flütün geniş kullanımı göze çarpmaktadır. Mozart ın şiirsel anlatımı bu bölüme fazlasıyla yansımıştır.

387 374 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Besteci ikinci bölüme alternatif olarak K. 315 Do Majör Andante yi yazmıştır. Ancak De Jean için yeterince kolay olmadığından, günümüzde kullanılan ikinci bölüm yazılmıştır. Ve Do Major Andante kusursuz melodileriyle flüt repertuarındaki yerini almıştır. Kolay gibi gözükse de konçertonun ikinci bölümüyle kıyaslanabilecek kadar değerlidir. Örnek 2. Üçüncü bölüm yine Sol Majör tonda, 3/4 lük ritimde ve menuet biçimindedir. İçinde barındırdığı zengin melodiler ve müzikal renklerin yoğunluğuyla Mozart stilini tamamıyla gözler önüne sermektedir. Re Majör Flüt Konçertosu No. 2 (KV.314) Bu konçerto,1777 yılında Salzburg daki İtalyan obuacı Giuseppe Ferlendis için yazılmış Do Majör Obua Konçertosu nun flüte uyarlamasıdır. Ancak eserin bu obuacı tarafından seslendirilip seslendirilmediği kesin olarak bilinmemektedir. Mozart Mannheim da eseri dönemin ünlü obuacısı Friedrich Ramm a vermiştir. Mozart babasına yazdığı bir mektupta Ramm ın konçertoyu çok beğendiğinden ve her yerde seslendirdiğinden bahsetmiştir.

388 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 375 Mozart ın De Jean ın siparişi üzerine yazdığı Sol Major ve Do Major obua konçertosundan uyarladığı Re Major flüt konçertoları içinde barındırdıkları temalar ve orkestrasyon bakımından büyük benzerlikler taşımaktadır. Re Major Konçerto flüt için KV.314, obua içinse KV.285d numaralarını taşımaktadır. 6 Bu iki konçerto birbirine benzemesine rağmen Re major olan çok daha ünlü olmuştur. Mozart, birinci bölüme Allegro aperto ismini vererek aperto terimini müzik dünyasına kazandırmıştır. 4/4 lük ölçüde ve Re Majör tonundaki birinci bölüm hızlı ve uzun bir bölümdür. Çalıcı için oldukça zor pasajları içinde barındıran eserin orkestrasyonu da kolay değildir. Triller ve staccato pasajların kullanılmasıyla bölüm eserin karakterini yansıtmaktadır. Örnek 3. Bestecinin ilk flüt konçertosunda kullandığı hızlı dil pasajları bu konçertoda fazla kullanılmamıştır. İkinci bölüm çok ta ağır olmayan bir tempoda, Sol Majör tonda ve 3/4 lük ölçüde başlamaktadır. Besteci bu bölümde flüte daha fazla olanak sağlayarak orkestrayı arka planda tutmuştur. Yine triller ve kromatik seslerle renklendirdiği flüt partisinde Mozart ın diğer flüt eserlerinde kullandığı süslemeleri görebiliriz. Üçüncü bölüm 2/4 lük ölçüde ve rondo formundadır. Staccatolar ve triller enerjik bir yapıyla final bölümünü daha da güçlendirmiştir. 6 İrkin Aktüze, Müziği Okumak Cilt 4, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 1532

389 376 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Örnek4. SONUÇ 1750 yılında J.S.Bach ın ölümüyle başladığı kabul edilen Klasik Dönem; müzik tarihindeki en büyük gelişmelere ve yeniliklere sahne olmuştur. Bu dönemde fiziksel olarak ta gelişen flüt aynı zamanda iyi icracıların olması sebebiyle besteciler tarafından daha çok tercih edilmiştir. Flütün solo olarak daha çok kullanılmasının yanı sıra Mannheim orkestrasının sayesinde flüt oda müziği alanında da önemli bir yere sahip olmuş, diğer nefesli enstrümanların önünde yer almıştır. Ayrıca kemanla beraber birçok eserde kullanılmıştır. Wolfgang Amadeus Mozart ın flüt repertuarına armağanı olan Sol Major ve Re Major konçertoları bestecinin stilini fazlasıyla yansıtırken günümüzde hala popülerliğini korumaktadır. Gerek teknik gerekse müzikal anlamda Klasik dönemi ve Mozart müziğini anlamak isteyen tüm icracılar için önemli yer tutan bu iki eser sayesinde flüt müziğini seven birçok öğrenci de bulunmaktadır. Klasik dönemde ses kapasitesinin ve kıvraklığının da artması sayesinde daha çok kullanılan flüt bu dönemden sonra da solo enstrüman olarak müzik tarihinde yerini almıştır. KAYNAKÇA İlyasoğlu, Evin, Zaman İçinde Müzik, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003 Kaygısız, Mehmet, Müzik Tarihi, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999 Erol, İsmail Lütfü, Neden Klasik Müzik, Yurt Renkleri Yayınevi, Ankara, 2001 Aktüze, İrkin, Müziği Okumak Cilt 4, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2002 Say, Ahmet, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994 Barut, Burçin, Mozart ın Flüt Konçertoları, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2007

390 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 377 TÜRK HAKANLIĞI (KARAHANLILAR)'NIN DİNÎ SİYASETİ'NDE MÂTURÎDÎ ÂLİMLERİN ROLÜ THE ROLE OF MATURIDI SCHOLARS IN THE RELIGIOUS POLICY OF TURKISH KHANATE (QARAKHANİDS) Ömer Soner HUNKAN Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ:Türk Hakanlığı VIII. asırda İslâm ın coğrafyası dışında kurulmuş, X. asrın ilk çeyreğinde İslâm ı kabul etmiş ve bu din üzerinde yeniden siyasî birliğini temin ederek, XIII. asrın ilk yıllarına kadar siyasî varlığını devam ettirmiş bir Orta Asya Türk devletidir. İslâm ın batısı Kuzey Afrika da X. asrın hemen başlarında Şîa, Fatımîler nezdinde büyük bir güç olarak ortaya çıktı. Bununla da kalmadı, dâîleri İslam ın en doğusunda Mâverâünnehr de dahi hatırı sayılır bir nüfuz kazandı, hatta İslam ın bölgedeki Sünnî-Hanefî temsilcisi Sâmânî devletinin başındaki Emîr Nasr ( ) ın Şîa mezhebine geçip geçmediğinin tartışıldığı yahut şüphesine dayalı saray oyunlarının döndüğü bir ortam yaşandı. Ebû Mansûr Mâtürîdî (ö.944) bir yıl daha yaşasaydı, Sünnî İslâm ın en tepesinde bulunan Bağdâd daki Abbâsî Hilafeti nin Şiî Büveyhîlerin hâkimiyeti altına girdiğine şahitlik edecekti. Özetle, övünçle Hanefî mezhebinin kalesi olarak görülmüş Mâverâünnehr de düşecek miydi? Ebû Mansûr Mâtürîdî nin çalışmaları, öğretisi veya Hanefî-Mâtürîdî ekolü ve öğrencilerinin rolü bu noktada Mâverâünnehr de Hanefi mezhebine yeni bir ivme kazandırarak, çökme alametleri gösteren Sâmânî yönetiminden ziyade Seyhun ötesinde Türk Hakanlığı ülkesinde dalgalar halinde İslam a giren Türklerin mezhebî rengini belirlemek ve Sünnî İslam ın ihtiyacı olan taze kanı sağlamak olmalıdır. Bu makalede, söz konusu gelişmeler, hakanlığın dinî siyaseti ve Maverâünnehr deki Mâtürîdî âlimlerin rolü çerçevesinde detaylandırılarak irdelenecek, bazı sonuçlara varılmaya gayret edilecektir. Anahtar Kelimeler: Mâtürîdî, Serahsî, Saffarî, Karahanlılar, Mâverâünnehr ABSTRACT: Turkish Khanate is a Central Asian Turkish state established in the 8th century out of Islamic circle. It adopted Islam in the first quarter of the 10th century and achieved political unity thanks to Islam and survived until the first years of the 13th century. In the West of Islam- Northern Africa- Shiite emerged as a great power through Fatimids in the very beginning of the 10th century. Moreover its dai s gained a considerable influence even in Transoxiana, the eastern extremity Bu Makale, Uluslararası Maturidilik Sempozyumu, Mayıs 2015, Türkistan- Çimkent / Kazakistan da sunulan bildirinin genişletilmiş halidir. Doç.Dr., Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, osonerhunkan@trakya.edu.tr

391 378 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) of Islam. Even Sunni- Hanafi Islam s representative in the area, ruler of the Samanids - Amir Nasr ( )- was suspected to have adopted Shiism and court plots were practiced based on this suspect. If Ebû Mansûr Mâturîdî (death 944) had lived a year longer he would have witnessed the fall of Abbasid Caliphate in Baghdad to the hands of Shiite Buwayhids. In short, the proud stronghold of Hanafi, Transoxiana was to fall? In this point Ebû Mansûr Mâtürîdî s efforts, teaching or Hanefî-Mâtürîdî school s and its students role must have been giving a new acceleration to Hanafi School in Transoxiana and decide for the color of the Turks flooding into Islam beyond Seyhun in Turkish Khanate rather than in Samanid rule which showed signs of collapse. In this paper the developments which were mentioned in long abstract will be addressed in detail within the framework of religious policy of the Khanate and the role of Maturidi scholars in Transoxiana and some conclusion will be tried to be reached. Keywords: Mâtürîdî, Saraxî, Saffarî, Qarakhanids, Transoxiana GİRİŞ Türk Hakanlığı İslâm coğrafyası dışında İslâm ı kabul etmiş bir Orta Asya Türk devletidir. Batı komşusu Sâmânîler askerî yollardan hakanlık ülkesini ele geçiremedi. Fakat ülkeyi içerden fethetmek veya hiç yoktan onları tehlike olmaktan çıkarmak için İslam gibi sağlam bir vasıtaya sahiptiler. Sâmânîlerde bu vasıtanın taşıyıcısı olan dinî mümessillerden biri de İmâm Mâturîdî ve çevresidir. Dolayısı ile, ele alınan bu çalışmada Hakanlığın İslâm a girmeye başlamasından yıkılışına kadar devam eden süreçte dinî siyaset sınırları içinde ve kronolojik bir takiple İmâm Mâturîdî ve taraftarlarının hakanlıktaki rolünün izi sürülmektedir. Bu yapılırken, bazı İslam araştırmacılarının İmâm Mâturîdî, öğrencileri, taraftarları ile Mâturîdilik hakkında ortaya koydukları benzer yahut farklı görüşler mümkün mertebe göz önünde bulunduruldu. Bir ilahiyatçı kimliğine asla girmeden, tarihçi vasfı ile kaynakların izin verdiği ölçüde bu görüşlerin tarihi arka planının sorgulanmasına gayret edildi. Bu nedenle çoğu zaman doğrudan sadece Mâturîdî terimi yerine, temkinli bir tanımlama ile umumiyetle Hanefî-Mâturîdi ifadesinin kullanılarak, Mâturîdiliğin ne zaman ortaya çıkıp çıkmadığı, Mâturîdî bir çevrenin ne zamandan itibaren oluştuğu, İmâm Mâturîdî nin sûfîlik ile bağının olup olmadığı vb. konular alanın uzmanlarına bırakıldı. Buna karşın bilhassa Batı Türk Hakanlığı nda onların siyasetteki rolüne konu olan tarihi olaylar, sebep sonuç ilişkisi çerçevesinde ortaya konularak değerlendirilmeye çalışıldı. Tek Hakanlık Dönemi ( ) İmam el-mâturîdî (344/944) nin Samanî ülkesinde Maveraünnehr in Semerkand şehrinde yer alan meşhur Hanefî Okulu Daru l-cüzcâniyye de ilim tahsilinden sonra aynı okulda hocalık yapması ve menkıbevî hayatının

392 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 379 bir parçası olan Ribât-ı Gâziyân merkezinde fikirlerini yaymaya ve bunu Ehl-i Sünnet dışı inançlara karşı üstün kılmaya çalıştığı hayatının son dönemleri, hemen hemen Orta Asya da Seyhun ötesinde ilk Müslüman Türk devleti olan Türk Hakanlığı (Karahanlılar) ülkesinde ihtida hareketlerinin yoğunluk kazanmaya ve hakanlığın İslâm dairesi ile bütünleşmeye başladığı 921 ve 960 yılları arasına tekabül eder. 1 Bu ihtida sürecinde Türk Hakanlığı nda Satuk Buğra Han ( ) ve oğlu Baytaş Arslan Han ( ?) ın saltanatları söz konusudur. İhtidaya vesile olmada asıl pay Hakanlığın batı komşusu ve Mâturîdî nin ülkesi Samanilere aittir. Bu dönemde iktidarda, sırasıyla II. Nasr b. Ahmed ( ), I. Nûh b. Nasr ( ), I. Abdu l-melik b. Nûh ( ) bulunmaktadır. 2 İmam el-mâturîdî nin veya Maturidiliğin bu devirdeki Türklerin ihtida hareketinde bir rolü var mıdır? Bu sorunun cevabı herhalde İmam el- Mâturîdî ve taraftarlarının Maveraünnehr deki mutasavvıf, gâzi ve gezgin tüccar çevresi ile arasındaki ilişkilerde saklı olmalıdır. Zira, İmam el- Mâturîdî ile aynı devirlerde yaşayan Türk Hakanlığı nın ilk Müslüman atası Satuk Buğra Han, İslam a mutasavvıf bir şahsiyet olan Samanî emirleri ailesinden Ebû Nasr es-sâmânî vasıtası ile girmiş ve gazilerin yardımı ile devletin başına geçmiştir. Satuk Buğra Han tezkiresinde Ebû Nasr es- Sâmânî, hem kutb hem de üveys mertebesinde bir mürşid olarak tarif edilir. Mesleği ise ticarettir. 3 Halbuki, İmam el-mâturîdî nin sufî kimlikten çok kelâm ve hakikat ilmi ile ön plana çıktığı, eserlerinde ilk dönem mutasavvıflarının görüşlerine rastlanmadığı ve sufî tabakat yazarlarının onun biyografisine yer vermediği yönündeki İslam araştırmacıların görüşleri dikkate alındığında, İmâm el- Mâturîdî nin hakanlık coğrafyasındaki ihtidalarda pek bir rolü olmadığı sonucu çıkarılabilir. 4 Hatta buna İmam 1 Bkz. Tablo 1. 2 C. E. Bosworth, İslam Devletleri Tarihi, Trc.: E. Merçil ve M. İpşirli, Oğuz Yayınları, İstanbul 1980, s.127; Aydın Usta, Türklerin İslamlaşması Serüveni Sâmânîler, İstanbul 2013, s ; Ömer Soner Hunkan, Kazanlı Türk Bilgini Şehâbeddin Mercânî ve Gurfetü l-hevâkîn li Urfeti l-havâkîn e Göre Satuk Buğra Han ve Oğulları, 2009, s Tezkire-i Satuk Buğra Han, Müstensih: Molla Hâcı, Buğra Hanlar Tezkiresi, Nşr.: Abdurrahim Sabit, Kaşgar Uygur Neşriyatı, Kaşgar, 1988, s.30-31; M. F. Grenard, Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarihi, Trc.: Osman Turan, Ülkü, 74(1939), s ; 79(1939), s Bkz.: Sönmez Kutlu, Bilinen ve Bilinmeyen Yönleri ile İmâm Mâturîdî: 9.Sûfîliğe Bakışı, Türklerin İslâmlaşma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri, Ankara 2000; Türkler ve İslam Tasavvuru, İstanbul 2011; İmam Mâturîdî ve Maturidilik (Tarihi Arka Plan, Hayatı, Eserleri, Fikirleri, ve Maturdilik

393 380 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) Mâturîdî nin yaşadığı dönemde fikirlerinin pek bilinmediği veya araka planda kaldığı düşünceleri eklendiğinde bu sonuç daha da güçlenmektedir. 5 Bütün bunlara rağmen, onun doğrudan bir rolünden bahsedemesek de en azından onun çevresi ölçüsünde sınırlı bir etkiden bahsedilebilir. Nitekim hocalarından Ebû Bekr el-cüzcânî ve aynı zamanda bir gazi olduğu bilinen Ebû Nasr Ahmed el-iyâdî ile Dâru l-cüzcâniye Okulu mensuplarının Maveraünnehr de gaziler, esnaf ve tüccarlar arasında yürüttüğü faaliyetler bilinmektedir. 6 Bu gurupların da Seyhun ötesindeki Türklerin ihtidasında ve mezhebi renginin belirlenmesinde etkili olduğu şüphesizdir. Maturidî ekolü açısından bunu, hiç yoktan ileride Maturidiliğin Türkler arasında taban tutmasına vasıta olacak zeminin bölgede şimdiden hazırlanmış olduğu şeklinde değerlendirilebiliriz. Hakanlık ülkesinde iki yüz bin çadır halkın Müslüman olarak ihtida ettiği 960 yılında Balasagun da Hanlar Hanı Baytaş Arslan ın huzurunda bulunan ve bu toplu ihtida olayında etkisi olduğu düşünülen kelam ve usulün meşhurlarından Ebû l-hasan Muhammed b. Süfyân b. Muhammed b. Mahmûd el-edîb el-kâtib el-kelemâtî 7 nin kelamî açıdan hangi ekolün temsilcisi olduğunu yahut çağdaşı olan kelamcı İmam Mâturîdî ile arasında bir bağ olup olmadığını tespit edebilecek bir kaynağa sahip olsa idik, İmam Mâturîdî nin yaşadığı dönemde onun Hakanlık üzerindeki rolü konusunda daha net konuşabilirdik. Şu halde kaynakların suskun kaldığı dönemden değil de bilinenden bilinmeyene doğru giderek, İmam Mâturîdî nin hakanlık ülkesinde bir rolü olup olmadığına bakmakta fayda var. İslam kaynaklarında hakanlık hakkında teferruatlı haberler onların Samanî devletini ortadan Mezhebi), (Hzr. Sönmez Kutlu), Ankara 2003; Ashirbek Muminov, Ebû Mansûr Mâturîdî nin Semerkand daki Muasırları, Türkiye Türkçesine Çev.: Rysbek Alimov, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Uluslararası Sempoyum Tebliğler Kitabı, Nisan 2014 Eskişehir, (Hzr. Ahmet Kartal), İstanbul 2014, s. 34; Cağfer Karadaş, Semerkand Hanefî Kelam Okulu Mâtürîdîlik Oluşum Zemini ve Gelişim Süreci, Usûl, Sayı: 6 (2006/2), ; Ahmet Ak, İmam Mâturîdî nin Hayatı ve Görüşleri, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Uluslararası Sempoyum Tebliğler Kitabı, Nisan 2014 Eskişehir, (Hzr. Ahmet Kartal), İstanbul 2014, s Muminov, Ebû Mansûr Mâturîdî nin Semerkand daki Muasırları, s. 35; Abdullah Demir, Mâtürîdî Kelâm Ekolünde Mukallidin İmanı, UÜSBE, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2014, s. 5; Aksi görüş için bkz.: Cağfer Karadaş, Semerkand Hanefî Kelam Okulu Mâtürîdîlik Oluşum Zemini ve Gelişim Süreci-, Usûl, Sayı: 6, (2006/2), s Muminov, Ebû Mansûr Mâturîdî nin Semerkand daki Muasırları, s es-semʻânî, Ebî Sa d Abdülkerîm, el-ensâb, (Nşr.: M. E. Demec), X, Beyrut 1981, s

394 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 381 kaldırmaya teşebbüs ettiği 990 lı yıllardan itibaren başlar. Samanilerin merkezinin bulunduğu Maveraünnehr de bu yıllarda iki farklı dinî-siyasî çevrenin yer aldığı görülüyor. Bunlardan ilki Samanî devletinin menfaatlerine göre hükümler çıkaran ve resmî din adamları olarak nitelenen bürokratik ulema sınıfı, ikincisi ise devlete mesafeli duran ve gayri resmî din adamları sıfatını haiz sınıf. Bu son sınıfın, kaynağa göre her biri silahlı Maveraünnehr halkının ve gazilerinin fetva aldıkları, sözüne itibar gösterdikleri fakihlerden oluştuğu anlaşılıyor. İktidar sahibi Samanî emirlerinin Türk Hakanlığı na karşı Maveraünnehr i savunma çabalarına, ikinci gurubun keskin bir muhalefet ile hakanlığa karşı direnmenin farz olmadığı yönünde fetva vermeleri, bu gurubun Hanefî-(Maturidî) çevre ile aynı veya en azından bir ilişkisi olabileceğini akla getiriyor. 8 Zira, Ebû l- Yusr el-pezdevî ye göre Ebû Mansûr el-mâturîdî zâhid konumunda idi. Bazı İslam araştırmacılarına göre buradaki zahitlik yani zuhdu l-ulemâ, sûfî çevrelerle alakalı olarak değil, sultanla aralarındaki mesafeyi koruma (tebâuduhum ani s-sultân) olarak algılanmaktadır. 9 Hatta İmam el-mâturîdî, iktidar sahiplerine karşı keskin bir muhalefet çizgisinde idi. Meselâ, devrinin sultanlarına adil diyenin kâfir olduğunu belirten bir fetva vermiş ve şöyle demiştir: Hepimiz biliyoruz ki sultan zorbadır (cair). Zorbalık yapan kişi de kâfir olur. 10 Bu bilgilere Samanîler döneminde İmâm el-mâturîdî nin arka plana itildiği ve dolayısı ile ancak kırsal alanda taraftar bulabildiği düşünceleri de eklendiğinde, Türk Hakanlığı nın 992 yılından itibaren önce Buğra Han Harun ve ardından İlig Nasr komutasında Mâverâünnehr i fethi sürecinde onlarla işbirliği yapan ve mevcut iktidarı fitne olarak nitelendiren Maveraünnehr deki gayri resmi din adamları arasında Hanefî-Maturidî çevrenin mensuplarının da olabileceği izlenimi vermektedir. 11 Nitekim gayri resmî din adamlarının verdiği fetvaya göre, Türk Hakanlığı nı teşkil eden Türk kavminin sireti güzel, dinleri sahihtir (Hanefî ve Mâturîdî oldukları kastediliyor olabilir.). Dolayısı ile fitnenin yani Samanilerin ortadan kaldırılması evladır. 12 Bu bilgileri kaydeden tarihçi Hilalü s-sâbî, hakanlığın Maveraünnehr e sahip olmasının ve Sâmânîlerin çöküşünün en kuvvetli sebebinin bu fetva olduğunu düşünmektedir. Şu halde 8 Zahîrü d-dîn Ruzrâverî, Zeylü Kitâbi Tecâribi l-ümem, (ve devamı, Kıt atü min Târîhi Ebi l Hüseyn Hilâl b. el-muhsin b. İbrâhîm es-sâbî el-kâtîb, (Thk.: H. F. Amedroz), 8. Cüz, IV, Kahire, Tarihsiz, s Muminov, a.g.b., s Muminov, a.g.b., s Muminov, a.g.b., s Zahîrü d-dîn Ruzrâverî, 8. Cüz, IV, s. 374.

395 382 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) Mâverâünnehr in ilk fatihi Buğra Han Harûn un fetih sırasında paralarında üç ayete birden yer verip Zahîrü d-daʻve 13 unvanı kullanmakla, bölgenin gerçek fâtihi İlig Nasr ın ise, Zulme adalettir demek inananı dinden çıkarır. 14 görüşünü benimsemiş bu (Hanefî-Maturidî) çevrenin gönlünü Müeyyidü l-adl 15 unvanı ile kazanmaya ve onları etkilemeye çalıştıkları söylenebilir. Nitekim Maturidiliğin yaygın olduğu Semerkand ı hiçbir direnişle karşılaşmadan kolaylıkla feth etmesi bu minvalde anlamlıdır. Diğer taraftan Maveraünnehr de basılan pek çok parada yer alan hilal resminin iki ucu arasında sadece adl kelimesinin yer alması da dikkat çekicidir. Ayrıca Maturidilik öğretisinde önemli bir yeri bulunan Nesef şehrini fethin tamamlandığı 1005 yılında ziyaret eden Hakanlı İlig Nasr ın maiyetinde bulunan yahut o vakitte Nesef te hadis rivayet eden din adamlarının isimlerini İmam el-mâturîdî nin takipçilerinden Ebû l-hafs Necmüddîn Ömer, el-kand adlı eserinde zikretmektedir. Meselâ, Ebî Mervân Abdulmelik en-nesefî, Ebû Âmir Adnân ed-debî, Ebû Muhammed Abdu l- Azîz es-serahsî, Gazneli kâtip Ebi l-feth Ali Muhammed el-bustî ve Ebî Âmir Adnân es-sâbî el-herevî bunlar arasındadır. Nesefli âlimlerin Maturidiliğin yayılmasındaki rolü bilinmektedir. Buna göre İlig Nasr ın Nesef e gelişinin en azından olumsuz karşılanmadığı anlaşılmaktadır. 16 İrdelenmesi gereken bir diğer husus da İlig Nasr dan önce Maveraünnehr i ele geçiren Buğra Han Harûn un halîfe iddiacısı el-vâsıkî ile olan ilişkisidir. Bilindiği üzere 945 yılında Şiî Büveyhîlerden Muizzüddevle Ahmed ( ), Abbasalerin başkenti Bağdâd ı ele geçirmiş ve Abbasî hilafeti fiilî olarak ehemmiyetini kaybederek, dünyevî hâkimiyet emîrü l-umerâ unvanı ile taltif edilen Büveyhî hükümdarlarına terk edilmişti. 991 yılına gelindiğinde ise Büveyhî hükümdarı Bahâuddevle Fîrûz ( ), Bağdad da Abbasî halifesi et-tâî Lillah ı yerinden ederek, Kâdir Billah ı hilafet makamına getirdi. Bu durum, hem bu sırada Horasan ve Maveraünnehr i elinde bulunduran Samaniler hem de Seyhun ötesindeki Türk Hakanlığı tarafından kabul edilmedi ve başta Buğra Han Harun un 13 C. İşanhanov-B. Koçnev, Drevneyşie Karahanidskie Monety, İMKU, Vıpusk 15, Taşkent 1979, s Sönmez Kutlu, Bilinen ve Bilinmeyen Yönleri ile İmâm Maturîdî, sonmezkutlu.net. 15 Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanlığı (Karahanlılar), İstanbul 2007, s en-nesefî, Ebû Hafz Necmü d-dîn Ömer, el-kand fî Zikri Ulemâi Semerkand, Nşr.: M. Fâryâbî, Mektebetü l-kevser, es-suudiyye 1991, s. 250, 295, 397; Ömer Soner Hunkan, El-Kand fî Zikri Ulemâi Semerkand da Türk Hakanlığı (Karahanlılar), TÜEFD., 5/9 (Ocak 2015), s. 7-8.

396 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 383 olmak üzere buralarda basılan sikkelerde sabık halîfe et-tâî Lillah ( ) ın adı yazılmaya devam edildi. Dolayısı ile fırsattan yararlanmak isteyen ve Samaniler nezdindeki itibarını kaybeden eski Abbasî halîfelerinden el-vâsık ( ) soyundan Abdullah b. Osmân b. Abdu r- Rahîm b. İbrâhîm b. el-vâsık en azından Maveraünnehr ve Horasan taraflarında halife olma hayali ile Türk Hakanlığı ülkesine gelerek Harun Buğra Han ın sarayına yerleşti. Onu Maveraünnehr in fethine ve Samanî devletinin ortadan kaldırılmasına teşvik etti. Aynı zamanda Buğra Han ın yanına gelen ve el-vâsıkî ile ittifak eden bir diğer şahsiyet de Fakih Ebû l- Fazl et-temîmî idi. Hakanlıkla ittifak halinde olan Maveraünnehr in gayri resmî fukahası ve Semerkand merkezli Hanefî-Maturidî çevresi ile diğer müttefik halife iddiacısı el-vâsıkî ve fakih Ebû l-fazl et-temîmî arasında bir ilişkinin mevcudiyeti tespit edilememektedir. Bu mümkün olsaydı, hem bu olayda Maturidiliğin rolü hem de İmam el-mâturîdî nin imamet düşüncesi noktasında bazı sonuçlara varılabilirdi. 17 Türk Hakanlığı nın Maveraünnehr i tamamen fethettiği 1005 yılından ikiye ayrıldığı 1041 yılına kadar geçen süreçte bölgeyi, 1012 yılına kadar Arslan İlig Nasr b. Ali, Arslan İlig Mansur b. Ali , İlig Muhammed ve Arslan İlig Ali Tegin b. Harûn ile çocukları tarihleri arasında yönettiler. Onların saltanatlarının temel özelliklerinden biri, başta Karluklar ve Oğuzlar olmak üzere Çiğiller, Ezgişler, Yabakular vs Türk boylarının Maveraünnehr e yoğun bir şekilde göç ettiği, bilhassa bölgedeki Semerkand, Buhara ve Özkend in kırsal alanlarının tamamen Türk nüfusu ile dolup taştığı bir dönemdir. Şu halde bu dönemde Hanefî-Maturidî çevre ile kalabalık göçer Türk nüfusu arasında İslamlaşmanın önemli aktörlerinden Hanefî-Sufî çevrenin birbirleri ile doğrudan etkileşime geçmeye başladıkları önemli bir süreç yaşanmış olmalıdır. Muhtemelen İmam el-mâturîdî ye atfedilen bir menkıbe de bu etkileşimin tesiri oluştu. Buna göre, Şeyh Ebû l-mansûr Mâturîdî ve Ebû l- Kâsım Hakîm es-semerkandî, Rıbât-ı Gâziyân (Gaziler Rıbâtı) nda ilm-i hikmet okutuyorlardı. Şî a ehli, onlarla mezhep hakkında tartışıyor ve bu kötü mezhepler galip geliyordu. O zamanda Semerkand da ders okuttukları on yedi Mutezile ve Kerrâmiye medresesi vardı. Şeyh Ebû l-mansûr el- Mâturîdî mezkur rıbâtta Hızır (a.s.) ı gördü ve ondan bu konuda yardım istedi. Hak Teâlâ, Hızır ın duası üzerine ilm-i hikmeti ile onları aydınlığa kavuşturdu. Bu kötü mezhepler yenildi. Ehl-i Sünnet ve cemaat kuvvet 17 es-se âlebî, Ebû Mansûr. Yetîmetü d-dehr fî Mehâsini Ehli l-asr, Nşr.: M. Muhyü d-dîn Abdü l-hamîd, Mektebetü t-ticâriyye el-kübrâ, Kahire 1375 / 1956, IV/192.

397 384 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) kazandı. 18 Benzer bir menkıbe bölgenin yöneticisi İlig Nasr a aittir. Bizzat İlig Nasr dan başkasının yardımını kabul etmeyen ihtiyar bir şeyh Hızır (a.s.) çıkınca, İlig Nasr ın dünya ve ahirette bahtı açılmıştır. 19 Türk Hakanlığı nın Maveraünnehr i bölgenin muhtelif sınıfları ile kurduğu ittifaklar sayesinde fethetmesi, bölgeye gerek nüfus gerekse nüfuz olarak iyice yerleşme sürecinin yaşanması ve diğer taraftan Ceyhun u aşarak Horasan taraflarını da ele geçirme hedefini benimsemiş olması nedeni ile, Maveraünnehr i yönetim politikaları devlet ikiye ayrılıncaya kadar toplumun her kesimine geniş bir serbestlik tanıma ve hoşgörüye dayanmakta idi. Ayrıca dinî açıdan bakıldığında tek hakanlık döneminin hakanları Musa Baytaş Arslan Han, Arslan Han Ali, Togan Han Ahmed, Arslan Han Mansûr, Togan Han Muhammed ve Kadır Han Yusuf kaynaklarda dindar, derviş meşrepli, namazlarını cemaatle kılan, Kurân okuyucularına karşı cömert davranan ve içki içme adetleri olmayan gâzi payesine sahip Türkistan hanları olarak tarif edilir. Bu ortamın, hem Maveraünnehr de Maturidî ekolünün yavaş yavaş oluşmaya başlamasında hem de yeni şartların zorunlu kıldığı dönüşümde Hanefî-Sufîler arasında Maturidiliğin, Hanefî-Maturidî çevrede de sufîliğin yayılmasına zemin hazırladığı söylenebilir. Bu vasıtayla burada ayrıca, X. yüzyılda Seyhun ötesinde Türkler arasındaki toplu ihtidalarda kendilerine de bir pay çıkardıkları iması olarak algılanabilir. Sonuç olarak, Türk Hakanlığının İslam a girdiği 921 ve 1041 yılları arasındaki dönemde Türk Hakanlığı nda İmam el-mâturîdî ve Hanefî- Mâturîdî çevrenin rolünü şöyle değerlendirebiliriz. 1. İmâm Mâturîdî veya Hanefilik-Maturidilik ile tarihî-dinî kaynaklarda isimlerine rastlanan hakanlık devri âlimleri arasındaki ilişki tespiti, bu rolün mahiyetini net bir şekilde ortaya koyabilir. Ancak kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanamadığı anlaşılıyor. 2. Türk Hakanlığı nın İslam a girişinden sonra vukua gelen toplu ihtida hareketlerindeki rolü ise İmam el-mâturîdî ve Sufîlik arasındaki ilişkiyle sınırlıdır. Ancak, mevcut kayıtların yetersiz kalması veya Maturidiliğin henüz bu devirde ekol haline gelmediği gibi nedenlerle el- Mâturîdî ve öğrencilerinin yoğun ihtida ve göç hareketlerine, bölgenin siyasî gelişmelerine tamamen ilgisiz kaldıkları yahut dışında yer aldıkları söylenemez. Nitekim yukarıdaki bilgilerden hiç yoktan onlar Hanefîlik 18 en-nesefî, Ebû Hafz Necmü d-dîn Ömer, Kitâbü l-kand fî Târîhi Semerkand, Nşr.: V. Barthold, Turkestan, I, Petersburg 1898, s el-karşî, Cemal, Mülhakâtü s-surâh, Nşr.: V. Barthold, Turkestan, I, Petersburg 1898, s

398 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 385 kapsamında gaziler, tüccarlar ve esnaf vasıtası ile ihtida hareketlerinde rol oynadılar. 3. Maveraünnehr in fethinden itibaren Türk Hakanlığı ile karşılıklı uzlaşanlar arasında yer alarak, bir taraftan kendi ekollerinin oluşum ve dönüşümünü tekâmül ettirdiler, diğer taraftan da dinî açıdan müspet gördükleri bölgenin yeni hâkimleri Türk Hakanlığı hizmetine girmeye başladılar. Batı ve Doğu Türk Hakanlıklarında Maturîdî Alimlerin Rolü yılları arasında Balasagun, Taraz ve Kâşgar merkezlerinde Doğu Türk Hakanlığı, Semerkand başkent olmak üzere Batı Türk Hakanlığı kurularak hakanlık ikiye ayrıldı. Arslan Han Süleyman ( ) ın temsil ettiği Doğu Türk Hakanlığı nda öncelik gaza ve atlı çoban Türk boylarının İslamlaştırılması olduğu için burada devletle Hanefî-Maturidî birlikteliği sorunsuz devam etti. Tamgaç Han İbrâhîm ( ) in kurduğu Batı Türk Hakanlığı nda ise Hanefî-Maturidî âlimlerin rolü farklı gelişti. Zira Tamgaç Han İbrâhîm, hakanlığın batıda Ceyhûn nehrini aşamaması ve Horasan topraklarını ilhak edememesi nedeni ile hakanlığın mevcut sınırları ile yetinmek zorunda idi. Bu nedenle tek hakanlık döneminde Maveraünnehr deki bütün sınıflara tanınan geniş serbesti ve hoşgörüye dayanan yönetim anlayışı terk edilerek, merkezî otoritenin güçlendirilmesi yoluna başvuruldu. Bu çerçevede ekonomik gücü elinde bulunduran Maveraünnehr dihkanları başta olmak üzere, boy beylerine, ileri gelen komutanlar ve diğer gruplara verilen imtiyazlar kaldırıldı. Bu arada geçmiş hoşgörü ortamından bir hayli istifade ettiği anlaşılan ve Maveraünnehr de hatırı sayılır taraftar edinen İsmailiyye mensuplarına kesin bir darbe indirilerek, bölge onlardan temizlendi. Onlara karşı yürütülen operasyonda muhtemelen yardımları görülen Hanefî-Maturidî ekolü mensupları desteklendi. Nitekim Tamgaç Han İbrâhîm, 1066 yılı Haziran ında kendi adına kurduğu Tamgaç Han İbrâhîm Medresesi örneğinde olduğu gibi, Hanefî-Maturidî ulemaya ve öğrencilere tam destek verdi. Medrese vakfiyesine göre burada eğitim ve öğretimde yer alan müderris ve öğrencilerin Hanefî mezhebinden olması zorunlu idi. Kent ve kentleşmenin yaygınlaştığı bir ortamda merkezî otoritenin güçlendirilmesi daha fazla memura ihtiyaç duyulmasına neden olmuştu ki, bu memurlar da devletin dayandığı Hanefî medreselerin mezun öğrencilerinden tedarik edildi. 20 Artık Hanefî-Maturidî öğrenciler ve taraftarları vezirlik, kadılık, 20 Saffet Bilhan, 900 Yıllık Bir Türk Öğretim Kurumu Buğra Han Tamgaç Medresesi Vakıf Belgesi, AÜEBFD., XV/2 (Ankara 1982) s

399 386 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) hatiplik, katiplik, muhtesiplik, reislik, vaizlik v.s. bürokratik kadrolarını hızla doldurdular. Üstelik ülkede ticarî ve ekonomik gücü temsil eden dihkan sınıfının tasfiyesinden boşalan alanı da dolduran Hanefî-Maturidî uleması, birden bire toplumda ve devlette büyük bir güç ve nüfuzun sahibi oldular. Bu noktadan sonra hakanın statüsünün dahi tartışılır veya kararlarının eleştirilebilir olduğu sürecin başladığı ortamda Batı Türk Hakanlığı hakanları ile Hanefî-Maturidî âlimler arasında çetin bir mücadele ve çatışma başladı. 21 Halkın sevgisini ve takdirini kazanmış bulunan Tamgaç Han İbrâhîm, ulemadan Seyyid Ebû l-kâsım es-semerkandî yi idam ettirdi. Bu olay üzerine Vâiz Ebû Şucâ el-alevî hakanlığa layık değilsin diye tenkit ettiğinde halk, Tamgaç Han İbrâhîm in yanında yer aldı. 22 Burada hatırlanması gereken bir husus vardır ki o da İslam öncesi hakanların statüsüdür. Bu dönemde hakanlar sadece dünyevî hayatın değil, dinî hayatın da tek otoritesi idiler. Dolayısı ile Tanrı tarafından hakanlık tahtına oturtulan Türk hakanı, mutlak otoriteyi temsil ediyordu. Tartışılmaları yahut şikâyet edilebilecekleri başka bir üst merci yoktu. Halbuki Hârûn Buğra Han ın 991 yılında hilafet makamını tanıması ile halk açısından, fiilen olmasa da hukuken bir üst merci ortaya çıkmıştır. Bu durum hakanların mutlak otoritesini en azından hukuken sarsmıştır. Ayrıca bu, din-devlet ilişkisi açısından sentezlenemeyen ve günümüze kadar şöyle ya da böyle çatışma halinde kalan meselelerden biri olarak kalmıştır. Şemsü l-mülk Nasr b. İbrâhîm ( ) dönemine gelindiğinde bu kez Hanefî-Maturidî âlimlerin Buhara daki öncülerinden Ebû l-ibrâhîm İsmâil b. Ebî Nasr es-saffâr, önce hasedilmiş ve sonra öldürülmüştür. 23 Hakan dahi olsa sözünü esirgemeyen es-saffâr ın öldürülmesi her halde taht değişikliği sırasında kimin tarafında olduğu ile alakalı idi. Diğer taraftan Şemsü l-eimme es-serahsî yine Hakan tarafından bir nasihat sözü 21 Bu çatışma detaylı bir şekilde tarafımdan 2006 yılı XV. Türk Tarih Kongresinde sunulmuştur. Bkz.: Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanlığı (Karahanlılar) nda Hanedan ve Bürokrat - Ulema Çatışması: İlk Bürokrat Ulema İhtilali, XV. TTK, Selçuklu Devleti ve Beylikler Dönemi Tarihi, Ankara 2010, III/ Olayın tarihini el-avfî kaydetmemiştir. Bkz. el-avfî, Muhammed, Cevâmiü l- Hikâyât ve Levâmiü r-rivâyât, Nşr.: C. Şiâr, İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, Tahran 1374, s. 87; İbnü l-esîr, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, Ed.: M. Tulum, Bahar Yayınları (ofset), İstanbul 1991, IX/ es-semʻânî, el-ensâb, VIII/77; Muʻinü l-fukarâ, Târîh-i Mollâzâde der Zikr-i Mezârât-ı Buhârâ, Nşr.: A. G. Me ânî, İntişârât-ı Kitâbhâne-i İbn Sînâ, Tahran 1339, s. 20

400 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 387 nedeniyle kuyu hapsine attırılmış ve uzun yıllar çıkamamıştır. 24 Tamgaç Han Hızır ( ) ın saltanatında muhtesib, kadı v.s. makamlara getirilen Ebû Nasr Ahmed b. Süleymân el-kâsânî el-hanefî, Hakan ın halefi Han Ahmed ( ) devrinde vezirlik makamına getirilmiş, ancak yakınlarından birinin ataması nedeni ile öldürülmüştür. 25 Şartlar her geçen gün bürokrat ulemanın aleyhine gelişince, diğerleri gibi mallarının müsadere edilmesinden korkan Şafiî mezhebinin önderlerinden Tâhir b. İlk, hac bahanesi ile Maveraünnehr den ayrılarak Selçuklu başkenti Isfahan a geldi ve Selçuklu sultanı Melikşah ı bölgeyi almaya teşvik etti. 26 Sultan Melikşah ve Şafiî mezhebinden veziri Nizâmü l- Mülk kalabalık ordusu ile 1089 yılında Maveraünnehr i ele geçirerek, Batı Türk Hakanlığı nı ve ardından da Doğu Türk Hakanlığı nı himayesi altına aldı. Kendisinden bolca şikâyet edilen Han Ahmed esir edilerek, Isfahan a gönderildi. Ancak bölgede bir türlü istikrar sağlanamadı ve nihayet Han Ahmed, Semerkand a tahtına iade edildi (1092). Han Ahmed, tebdili kıyafet ile ulema kontrolündeki esnafı teftişle baskıyı artırınca, 1095 yılında asker destekli Hanefî-Maturidi ulemasının yaptığı bir ihtilal ile tutuklandı ve mahkemede zındık olduğuna hükmedilerek idam edildi. 27 Herhalde Han Ahmed kabristanda Ehl-i Sünnet dairesi içinde olmayanların tarafına defnedildi. Zira, el-caferî nisbesi taşıyan ve 1101 yılında vefat eden Seyyidü l-âlim ez-zâhid Ebî Bekr Zeyd el-caferî ez-zeynî, Han Ahmed in makberesi yanına defnedilmiştir. 28 Ayrıca, Hanefî-Maturidî âlimi es- Saffâr ın yakın arkadaşı kadı ve imam Ebî Usame el-kermînî nin 1095 yılında şehîd sıfatı ile öldüğü yönündeki en-nesefî (ö.1142) nin kaydı, Han Ahmed in idam hükmünü veren kişinin bu âlim olabileceğini akla getirmektedir. 29 Bu ihtilal ile de olaylar durulmamıştır arasında saltanat süren Kadır Han Cibril, önce Semerkand da kendisinin saltanat naibliğine getirdiği Ebû l-meâlî Muhammed b. Alevî el-bağdadî yi bir süre sonra idam ettirdi İbn Kutluboğa, Tâcü t-terâcim fi Tabakâti l-hanefiyye, Nşr.: el-hulv, Bağdâd 1962, s es-semʻânî, el-ensâb, X/ İbnü l-esîr, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, X/ İbnü l-esîr, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, X/206; Müneccimbaşı, Şeyh Ahmed, Câmiü d-düvel (Karahanlılar Fasikülü), Trc.: N. Lugal, İstanbul 1940, s en-nesefî, Kitâbü l-kand fî Târîhi Semerkand, s en-nesefî, Kitâbü l-kand fî Târîhi Semerkand, s İbnü l-esîr, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, IX/235.

401 388 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) Bütün bu olanlara kayıtsız kalmayan ve Horasan ın başşehri Merv de ikamet eden Selçuklu Melik Sencer, derinleşen bu sorunların kaynağı olarak görülen Hanefî-Maturidî âlimi Ebû İshâk İbrâhîm b. İsmâil ez-zâhid es- Saffâr ı ve ailesini Buhara dan Merv e sürgün etti. 31 Yerine Mervli Hanefî âlimi Abdulazîz b. Ömer b. Mâze yi Maveraünnehr e göndererek, Buhara da Hanefî taraftarlarının reisliği makamına getirdi. 32 Bu şekilde en azından Buhara da sorun kısmen çözüldü. Ancak, Hanefî uleması bu kez etkinliğini Batı Türk Hakanlığı nın merkezi Semerkand da yoğunlaştırdı. Şehirde herkesin akıl danıştığı Müderris Fakih eş-şerifü l-eşref b. Muhammed b. Ebû l-şucâ el-alevî es-semerkandî, Batı Türk hakanı Arslan Han Muhammed ( ) in aleyhine onun oğlu ve veliahdı II. Şemsü l- Mülk Nasr ı tahta çıkarma hayaline kapıldı. Fakat veliahdın kendisine meyletmemesi üzerine şehir reisi ile birleşerek onu öldürdüler. Bunun üzerine Arslan Han Ahmed diğer oğlu Türkistan hakimi Kadır Han Ahmed i Semerkand a çağırdı. Kadır Han Ahmed, derhal Müderris Fakih eş-şerîfü l- Eşref i öldürdü. 33 Bu olay kaynaklarda rastlanan mücadeleye dair son veridir. Hakanlık 1212 yılında tarih sahnesinden silininceye kadar siyasi merkez Semerkand olarak kaldı. Diğer taraftan Buhârâ daki siyasî bir imtiyazı bulunmayan Hanefî reisliği Moğol istilasına kadar Abdulazîz el- Mâze ailesinin yani Âl-i Burhân ın elinde devam etti ve ailenin son temsilcileri Hârizmşah ın annesi Terken Hatun tarafından Ceyhun nehrine attırılarak boğduruldular (1220). 34 SONUÇ XI. yüzyılın ikinci yarısına doğru Hanefî-Maturidî âlimler, hem Maturidiliğin ekol haline gelmesi, hem de devlet ve toplumda geniş bir nüfuzun sahibi olmak için gerekli ortamı bulmuştur. Nitekim Buhara kadısı Ebû l-usr el-pezdevî (ö.1089), Ebû l-yusr el-pezdevî (ö.1100), Ebû l-muîn en-nesefî (ö.1115), Mahmûd el-lamişî (ö.1128), Ömer e-nesefî (ö.1142), Alaaddin el-usmendî (ö.1157), Ali b. el-uşî (ö.1179) ve Nureddîn es-sabunî (ö.1184) Batı Türk Hakanlığı ülkesinde yetişmiş önde gelen Hanefî- Maturidî âlimleri arsındadır. 35 Hakanlıktaki dinî-ilmî seviyenin önemli kanıtı olan bu isimlere hatta fıkıh, tefsir, fetva v.s. dinî eserlerin ve âlimlerin 31 E s-semʻânî, el-ensâb, VIII/77; Muʻinü l-fukarâ, s Muʻinü l-fukarâ, Târîh-i Mollâzâde der Zikr-i Mezârât-ı Buhârâ, s İbnü l-esîr, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, X/ en-nesevî, Şehâbüddîn, Sîret-i Celâlü d-dîn Mengübernî, Nşr.: M. Mînevî, İntişârât-ı Benegâh ve Tercüme ve Neşr-i Kitâb, Tahran 1344, s.36; Ali Öngül, Burhan Ailesi, DİA, Cilt: 6, s Bkz. Tablo 2.

402 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 389 sayısındaki yüksekliğe bakılırsa, Maveraünnehr in İslamî ilimler açısından hak ettiği konumunu ve çevre ülkelere etkisini ortaya koyacak dikkatli yeni araştırmaları hak etmektedir. en-nesevî nin kaydına göre sadece Buhara da altı bin fakihe maaş verildiği veya himaye edildiği kaydı dikkate alınırsa fazla söze ihtiyaç kalmaz. 36 Bununla birlikte devlet ve toplum üzerinde büyük bir güce ve etkiye sahip Hanefî-Maturidî mezhebin elindeki bu devasa maddî gücü, Sünnî yahut gayr-i Sünnî başka mezheplerle paylaşmak istememesinden kaynaklanan tekelleşmenin dinî-fikrî-felsefî sahada bir gerilemeye sebep olacağı, dışardan başka düşünce ve inanç ithaline müsamahalı davranmayarak buna engel olacağı da âşikardır. Nitekim, Hanefî-Maturidî çevrenin kısa sürede elde ettiği bu güç, zuhdu l-ulemâ prensibi sınırlarını aştığı yerde hanedanla yani hakanlarla mücadeleyi mecbur kılmıştır. Bu sınırı aynı geleneğin bir mensubu olan Yûsuf Has Hâcib in meşhur eseri Kutadgu Bilig de net olarak görebiliyoruz. Hakan, ilminin yüksekliği ile maruf olan ancak kendi köşesinde münzevî bir hayat yaşayan Odgurmış adındaki âlime devlette önemli görevler vererek ilminden yararlanmayı arzu eder. Âlim ise hakana yakın olmanın pek çok menfaatlerine rağmen bir türlü buna yanaşmaz. Hakan defalarca ikna için vezirin oğlu Ögdülmüş ü gönderir. Nihayette âlim, bütün menfaatleri elinin tersi ile iterek vezirin oğluna yaptığı şu tavsiye konumuz açısından oldukça anlamlıdır: Beye veya taşan ırmağa komşu olma, kaleye yakın durma, ey dürüst kalpli insan en-nesevî, s. 36; A. Öngül, a.g.mad., s Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, Trc.: R. R. Arat, TDK Yayınları, Ankara 1991, s. 329, no: 4546.

403 390 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) EKLER: Tablo 1: Samanî Ülkesinde Yaşamış İmam El-Mâturîdî ve Çevresi İle Çağdaşı Olan Türk Hakanlığı Hakanlarının Kronolojik Karşılaştırması İMAM MÂTURÎDÎ VE ÇEVRESİ Ebû Bekr el-cüzcânî (IX. yüzyıl) EL- (Semerkand Cüzcâniye Hanefî Okulu) Ebû Nasr Ahmed el- İyâdî (?: 874 yahut 892) EBÛ MANSÛR EL- MÂTURÎDÎ (944) Hakîm es-semerkandî (945) Ebu l-hasan Rustuğfenî (961) SAMANÎLER TÜRK HAKANLIĞI (KARAHANLILAR) Nûh b. Esed ( ) Bilge Kadır Han ( 840 -?) İsmâil b. Ahmed ( ) II. Nasr b. Ahmed ( ) I.Nûh b. Nasr ( ) Abdu l-melik b. Nûh ( ) Abdu l-melik b. Nûh ( ) Bazir Arslan Han (? -915) Oğulcak Kadır Han ( ) Oğulcak Kadır Han ( ) Satuk Buğra Han ( ) Satuk Buğra Han ( ) Baytaş Arslan Han Musa ( ?)

404 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 391 Tablo 2: Batı Türk Hakanlığı nda Yaşamış Önde Gelen Bazı Hanefî- Maturidî Âlimler MATURİDÎ ÂLİMLER BATI TÜRK HAKANLIĞI (BATI KARAHANLILAR) Ebû l-usr Pezdevî (1089) Ebû'l-Yüsr el-pezdevî (1100) Ebû'l-Muîn en-nesefî (1115) Unvan, Meslek, Resmî Görev Kelamcı Buhara Kadısı Kelamcı Semerkand da Kadıyu l-kudât Kelamcı Hakanlık Mensupları Tamgaç Han Hızır ( ?) Han Ahmed ( ve ) Kadır Han Cibril ( ) Arslan Han Muhammed ( ) Mahmud b. Zeyd el- Lâmişî (1128) Kelamcı Arslan Han Muhammed ( ) Ömer en-nesefî (1142) Kelamcı Kılıç Tamgaç Han Hasan b. Ali ( ) Tamgaç Buğra Han İbrâhîm b. Süleymân ( ) Hakan Mahmûd b. Muhammed ( ) Alâuddîn es- Kelamcı Tamgaç Han İbrâhîm b. Semerkandî'nin (1145) Alâeddin el-üsmendî (1157) Muhammed ( ) Kelamcı Tamgaç Han İbrâhîm b. Muhammed ( ) Ali b. Osman el-ûşî (1179) Nureddin (1184) es-sâbûnî Kelamcı Kadı İmâm Şeyh Kelamcı İmâm Kılıç Tamgaç Han Muhammed b. Mesûd ( ) Kutluğ Bilge Han Abdu l- Hâlık b. Hüseyn (1179) Kılıç Tamgaç Han İbrâhîm b. Hüseyn ( )

405 392 Trakya University Journal of Social Science December 2016 Volume 18 Issue2 ( ) KAYNAKÇA AK, Ahmet İmam Mâturîdî nin Hayatı ve Görüşleri, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Uluslararası Sempoyum Tebliğler Kitabı, Nisan 2014 Eskişehir, Hzr.: Ahmet Kartal, İstanbul 2014, s BİLHAN, Saffet, 900 Yıllık Bir Türk Öğretim Kurumu Buğra Han Tamgaç Medresesi Vakıf Belgesi, AÜEBFD., XV/2 (Ankara 1982) s BOSWORTH, C. E. İslam Devletleri Tarihi, Trc.: E. Merçil ve M. İpşirli, Oğuz Yayınları, İstanbul DEMİR, Abdullah, Mâtürîdî Kelâm Ekolünde Mukallidin İmanı, UÜSBE, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa el-avfî, Muhammed, Cevâmiü l-hikâyât ve Levâmiü r-rivâyât, Nşr.: C. Şiâr, İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, Tahran el-karşî, Cemal, Mülhakâtü s-surâh, Nşr.: V. Barthold, Turkestan, I, Petersburg en-nesefî, Ebû Hafz Necmü d-dîn Ömer, el-kand fî Zikri Ulemâi Semerkand, Nşr.: M. Fâryâbî, Mektebetü l-kevser, es-suudiyye en-nesefî, Ebû Hafz Necmü d-dîn Ömer, Kitâbü l-kand fî Târîhi Semerkand, Nşr.: V. Barthold, Turkestan, I, Petersburg en-nesevî, Şehâbüddîn, Sîret-i Celâlü d-dîn Mengübernî, Nşr.: M. Mînevî, İntişârât-ı Benegâh ve Tercüme ve Neşr-i Kitâb, Tahran es-se ÂLEBÎ, Ebû Mansûr. Yetîmetü d-dehr fî Mehâsini Ehli l-asr, Nşr.: M. Muhyü d-dîn Abdü l-hamîd, Mektebetü t-ticâriyye el-kübrâ, Kahire 1375 / 1956, IV/192. es-semʻânî, Ebî Sa d Abdülkerîm, el-ensâb, Nşr.: M. E. Demec, I-XII, Beyrut, GRENARD, M. F. Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarihi, Trc.: Osman Turan, Ülkü, 74(1939), s ; 79(1939), s HÂCİB, Yûsuf Has, Kutadgu Bilig, Trc.: R. R. Arat, TDK Yayınları, Ankara HUNKAN Ömer Soner, El-Kand fî Zikri Ulemâi Semerkand da Türk Hakanlığı (Karahanlılar), TÜEFD., 5/9 (Ocak 2015), s HUNKAN Ömer Soner, Kazanlı Türk Bilgini Şehâbeddin Mercânî ve Gurfetü l-hevâkîn li Urfeti l-havâkîn e Göre Satuk Buğra Han ve Oğulları, İstanbul HUNKAN Ömer Soner, Türk Hakanlığı (Karahanlılar) nda Hanedan ve Bürokrat - Ulema Çatışması: İlk Bürokrat Ulema İhtilali, XV. TTK, Selçuklu Devleti ve Beylikler Dönemi Tarihi, Ankara 2010, III/ HUNKAN Ömer Soner, Türk Hakanlığı (Karahanlılar), İstanbul 2007.

406 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 393 İBN KUTLUBOĞA, Tâcü t-terâcim fi Tabakâti l-hanefiyye, Nşr.: el-hulv, Bağdâd İBNÜ L-ESÎR, el-kâmil fi t-târîh Tercümesi, I-XII, Ed.: M. Tulum, Bahar Yayınları (ofset), İstanbul İŞANHANOV C. - KOÇNEV, B. Drevneyşie Karahanidskie Monety, İMKU, Vıpusk 15, Taşkent 1979, s KARADAŞ, Cağfer, Semerkand Hanefî Kelam Okulu Mâtürîdîlik Oluşum Zemini ve Gelişim Süreci-, Usûl, Sayı: 6 (2006/2), s KUTLU, Sönmez. Bilinen ve Bilinmeyen Yönleri ile İmâm Mâturîdî: 9.Sûfîliğe Bakışı, KUTLU, Sönmez. Türklerin İslâmlaşma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri, Ankara KUTLU, Sönmez. Türkler ve İslam Tasavvuru, İstanbul KUTLU, Sönmez. İmam Mâturîdî ve Maturidilik (Tarihi Arka Plan, Hayatı, Eserleri, Fikirleri, ve Maturdilik Mezhebi), Hzr.: Sönmez Kutlu, Ankara MUʻİNÜ L-FUKARÂ, Târîh-i Mollâzâde der Zikr-i Mezârât-ı Buhârâ, Nşr.: A. G. Me ânî, İntişârât-ı Kitâbhâne-i İbn Sînâ, Tahran MUMİNOV, Ashirbek Ebû Mansûr Mâturîdî nin Semerkand daki Muasırları, Türkiye Türkçesine Çev.: Rysbek Alimov, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Uluslararası Sempoyum Tebliğler Kitabı, Nisan 2014 Eskişehir, (Hzr. Ahmet Kartal), İstanbul MÜNECCİMBAŞI, Şeyh Ahmed, Câmiü d-düvel (Karahanlılar Fasikülü), Trc.: N. Lugal, İstanbul ÖNGÜL, Ali, Burhan Ailesi, DİA, VI/ RUZRÂVERÎ, Zahîrü d-dîn Zeylü Kitâbi Tecâribi l-ümem, (ve devamı, Kıt atü min Târîhi Ebi l Hüseyn Hilâl b. el-muhsin b. İbrâhîm es-sâbî el-kâtîb, (Thk.: H. F. Amedroz), 8. Cüz, Cilt: IV, Kahire Tarihsiz. TEZKİRE-İ SATUK BUĞRA HAN, Müstensih: Molla Hâcı, Buğra Hanlar Tezkiresi, Nşr.: Abdurrahim Sabit, Kaşgar Uygur Neşriyatı, Kaşgar1988. USTA, Aydın. Türklerin İslamlaşması Serüveni, Sâmânîler, İstanbul 2013.

407 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 395 REKABET VE DEĞER ZİNCİRİ ÇERÇEVESİNDE LOJİSTİK KÜMELENME ÖRNEKLERİ OLARAK SİNGAPUR LOJİSTİK KÜMELENMESİ VE ANKARA LOJİSTİK ÜSSÜ SINGAPORE LOGISTICS CLUSTER AND ANKARA LOGISTICS BASE AS THE EXAMPLES OF LOGISTICS CLUSTERS IN THE FRAMEWORK OF COMPETITION AND VALUE CHAIN Kübra YILDIRIM 1 Demet EROL 2 Geliş Tarihi: Kabul Tarihi: (Received) (Accepted) ÖZ: Küreselleşme ile birlikte sayıları artan sanayi kümelenmelerini, artan üretim ve dış ticaret hacmi ile lojistik hizmetlere olan ihtiyacın artması sonucu lojistik kümelenmelerin oluşması takip etmiştir. Rekabet gücünü arttırmak isteyen ülkeler, lojistik kümelenmelerin kurulmasını ve teşvik edilmesini bir devlet politikası olarak uygulamaktadırlar. Ülkemizde ise; ilk kurulan lojistik kümelenmesi Ankara Lojistik Üssü olup; 2004 yılında Ülkemizde lojistik kümelenmelere yönelik herhangi bir yasal mevzuat, destek veya teşvik sisteminin bulunmaması sebebiyle sadece özel sektör tarafından kurulmuştur. Bu çalışmada, ilgili literatür taraması yapılarak; Singapur da yer alan lojistik kümelenmesi ile Ankara Lojistik Üssü örnekleri karşılaştırılmış ve Ankara Lojistik Üssü nün değer zinciri içerisindeki yerinin değerlendirilmesi için Ankara Lojistik Üssü Yönetim Birimi ile mülakat ve Üs içindeki 15 ile Üs dışında 1 taşımacılık, depolama ve dağıtım firması olmak üzere toplam 16 firma ile anket yapılmıştır. Ayrıca, yapılan çalışmalar ile Üssü n kümelenme modeli bağlamında bir lojistik kümelenme olup olmadığı, süreç bağlamında planlı bir şekilde oluşup oluşmadığı, değer zinciri bağlamında herhangi büyük bir kümelenmenin alt kümelenmesi mi yoksa başlı başına bir lojistik kümelenme mi olduğu, mekansal yayılım bağlamında Üssü n hizmet düzeyi ve ölçeğinin yanı sıra ilişkili aktörlerin kimler olduğu araştırılarak; Üssü nün kümelenme şeması ortaya konmuştur. Sonuç olarak, Ankara Lojistik Üssü nün Ülkemizde kurulacak lojistik kümelenmelere bir model teşkil etmesi beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Bölgesel kalkınma, kümelenme, lojistik kümelenmeler, Ankara Lojistik Üssü 1 Araş.Gör.Dr.Kübra YILDIRIM, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mimarlık Bölümü 2 Yrd.Doç.Dr.Demet EROL, Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

408 396 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ABSTRACT: With th globalization, increasing number of industry clusters was followed byt he emergence of logistics clusters which was an outcome of the increase in the volumes of production and Foreign trade as well as the demand for the logistic sservices. The countries, intending to increase their competitive strength, utilize the establishment and encouraging of logistics clusters as a statepolicy. In our country, the Ankara Logistics Base is the first established logistics cluster; it wa sfounded in 2004 by only the private sector, as there is not a legal regulation, supportor an incentive System for logistics clusters in the country. In this study, by conducting the respective Literature survey, the cases of Singapore logistics cluster and the Ankara Logistics Base are compared and an interview was made with the Administrative Unit of the Ankara Logistics Base to assess the position of the Base within the value chain and a survey was made with a total of 16 transportation, storageanddistributioncompanies, 15 of whichwerelocated inside the Base and 1 outside. Furthermore, the cluster schema of the Base is created by making a research to answer the questions whether the Base is a logistics cluster, whether it has been established in a plan in the process, whether it is a sub-cluster of a larger one in terms of the value chain or a logistics cluster on its own, what the service leve land scale of the Base is in terms of spatial distribution as well as who there late dactors are. As the result, the Ankara Logistics Base is expected to be a model for the logistics clusters, to be established in our country. Key Words: Regional development, cluster, logistics clusters, Ankara Logistics Base GİRİŞ Ülkemiz literatürü içerisinde şehir ve bölge planlama anabilim dalı kapsamında lojistik firmaların yığılma gösterdiği alanları ve lojistik kümelenmeleri inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu sebeplerle, özellikle literatüre katkıda bulunması hedeflenen bu makale içerisinde Singapur Lojistik Kümelenmesi örneği ile karşılaştırma yaparak; Üssün kümelenme modeli bağlamında bir lojistik kümelenme olup olmadığı ve bu kapsamda Ankara Lojistik Üssü bir lojistik kümelenme ise türünün ve özelliklerinin neler olduğu, içerisindeki aktörlerin kimler olduğu, içerisinde ne tür faaliyetlerin yer aldığı, içerisindeki firmalar ve bu firmaların sektörel dağılımları ile özellikleri, süreç bağlamında planlı bir şekilde oluşup oluşmadığı ve Singapur Lojistik Kümelenmesi ile benzerlikleri ve farklılıkları; değer zinciri bağlamında büyük bir kümelenmenin alt kümelenmesi mi yoksa başlı başına bir kümelenme mi olduğu ve bu kapsamda Üssü nün değer zinciri içerisindeki yeri ve hangi sektörlerle ilişkili olduğu ve Üssü n değer kazanıp kazanmadığı ve bulunduğu bölgeye değer kazandırıp kazandırmadığı; mekansal yayılım bağlamında hizmet

409 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 397 düzeyi, ölçeği, bölgesel etkisi ve aktörlerin etkisinin neler olduğu ve bu kapsamda Üssü n mekansal ilişkilerinin, mekandaki yayılımıın ve coğrafi hizmet ölçeğinin neler olduğu ve firmaların hizmet verdiği ülkelerin hangileri olduğu araştırılmış ve bunlara ek olarak Prof. Porter ın Elmas Modeli nden yola çıkarak rekabet avantajı bağlamında Üssü n içerisindeki firmalara hangi rekabet avantajlarını sağladığı, firmaların Üs içerisinde hangi rekabet avantajlarına sahip olduğu, Üssü n gerek çevresel gerekse sektörel olarak firmalara sağladığı faydaların neler olduğu araştırılmış ve yapılan analizler ve ampirik çalışmalarla incelenmiştir. Sonuç olarak, literatür taramasında Ülkemizde şehir ve bölge planlama anabilim dalı kapsamında lojistik kümelenmelere ilişkin yapılan herhangi bir çalışmaya da rastlanmamış olup; çalışma içerisinde kamu ve özel sektörün yanı sıra üniversitelerin ve diğer ilişkili aktörlerin de bulunması sonucu değer zincirinin tamamlanması ve aynı zamanda Kümelenme nin başkentte olması hususlarında Ankara Lojistik Üssü ne benzerlik gösteren Singapur Lojistik Kümelenmesi örnek olarak seçilmiştir. 1. KAVRAMSAL OLARAK LOJİSTİK KÜMELENMELER Dünya da sadece sanayi sektörü içerisinde değil; hizmet sektörü içerisinde de farklı kümelenmeler oluşmaktadır. Bu kümelenmelerden bir tanesi de lojistik kümelenmelerdir. Lojistik kümelenmelere ilişkin kavramsal tanımı, Massachusetts Institute of Technology Profesörlerinden Prof. Y. Sheffi 2010 yılında Logistics Intensive Clusters isimli yayınında lojistik yoğun kümelenmeler olarak, 2012 yılında ise Logistics Clusters: Delivering Value and Driving Growth isimli kitabında ise lojistik kümelenmeler olarak yapmıştır sonrası küreselleşme faaliyetleri ile endüstrinin gelişmesi sonucunda trafik yükünün ve ticaret hacminin gelişmesi ile oluşan çevre kirliliğinin artması ve şehirde yaşanan diğer olumsuzluklar sebebiyle Avrupa Ülkeleri nde oluşmaya başlayan ve sayıları gün geçtikçe artan lojistik kümelenmeler, Ülkemizde ise 2004 yılından itibaren oluşmaya başlamıştır. Günümüzde literatür içerisinde lojistik kümelenmelere ilişkin çok farklı kavramlar ve bu kavramlara ilişkin farklı tanımlamalar yer almaktadır. Bunlardan lojistik merkezler, lojistik köyler ve lojistik üsler en sık karşımıza çıkan kavramlardan bazılarıdır. Bu kavramlar içerisinde lojistik merkez kavramı yaklaşık 30 yıl önce ortaya çıkmıştır. Lojistik merkez kavramına ilişkin olarak kabul edilen belirli ve yaygın bir tanım bulunmamakta olup; bunun yerine lojistik merkezi tanımlamak için farklı özellik ve terimler kullanılabilmektedir (Rimiene ve Grundey, 2007).

410 398 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) 2.1. Lojistik Kümelenmelerde Değer Zinciri ve Rekabet Prof. Porter ın belirttiği üzere Elmas Modeli nde yer alan özel sektör, üniversiteler ve kamu kuruluşları ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin, odaların ve birliklerin belirli bir bir coğrafi mekanda yığılması değer zincirinin oluşmasında ve toplam katma değerin artmasında etkili olmaktadır. Prof. Porter ın bahsettiği sanayi kümelenmelerinde olduğu gibi lojistik kümelenmelerde de özel sektör, kamu ve üniversitelerin yanı sıra çeşitli sivil toplum kuruluşları ile dernekler, odalar ve birliklerin belirli bir coğrafi mekanda yığılması veya toplanması değer zincirini oluşturmakta ve bunların yönlendirici ve kolaylaştırıcı rolleri ile oluşturacakları fiziki altyapı, işbirlikleri, entegrasyonlar, mevzuat, yasal prosedür kolaylıkları, finansal destek ve teşvik gibi çeşitli destek ve teşvikler ile özel sektörün faaliyetleri ve üretilen toplam katma değer artmaktadır. Kümelenmelerin rekabet gücünü arttırmada büyük bir rol oynadıklarını belirten Prof. Porter, uluslararası rekabet analizi için 6 temel faktörün analiz edilmesi gerektiğini ve sektörlerin rekabet gücünün bu 6 temel faktör çerçevesinde göreceli olarak değerlendirilebileceğini ifade etmiş ve bu sebeplerle Elmas Modeli ni ortaya koymuştur. Bahsi geçen 6 temel faktör şunlardır: devlet, girdi koşulları, talep koşulları, firma stratejisi ve rekabet yapısı, ilgili ve destekleyici aktörler ve şans (InnoCentric, 2011). Bu bilgiler doğrultusunda Şekil 1 de görüldüğü üzere, kümelenmelerde rekabet gücünü kazanmak için yerel rekabet avantajları önemlidir.

411 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 399 Şekil 1. Yerel Rekabet Avantajları (Porter, 2011) 3. SİNGAPUR LOJİSTİK KÜMELENMESİ İNCELEMESİ 1990larda, Singapur işgücünü, özellikle mesleki ve yönetici işçileri, arttırmak için daha esnek göç politikaları oluşturmuştur (Yeoh, 2007) yılında, Singapur Ekonomik Kalkınma Kurulu (Singapore Economic Development Board), lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde yerel insan yeteneğini geliştirmek için girişim başlatmış ve 3 yıl sonra Singapur Ulusal Üniversitesi (National University of Singapore) ve Gürcistan Teknoloji Enstitüsü (Georgia Institute of Technology) işbirliği ile Lojistik Enstitüsü- Asya Pasifik (Logistics Institute-Asia Pacific) oluşturulmuştur (The

412 400 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Logistics Institute Asia Pasific Web Site, 2016). Singapur Denizcilik ve Liman İdaresi, Singapur u uluslararası denizcilik merkezi ve birinci küresel liman merkezi olarak geliştirmek, Singapur'un stratejik denizcilik çıkarlarını geliştirmek ve korumak görevleri ile 2 Şubat 1996 tarihinde kurulmuştur (The Maritime and Port Authority of Singapore-MPA Web Site, 2016) lerin başında, Singapur Denizcilik ve Liman İdaresi (Maritime and Port Authority of Singapore) denizcilik eğitiminin kalitesini ve verimliliğini artırmak amacı ile Singapur Politeknik ile işbirliği içinde Entegre Simülasyon Merkezi'ni (Integrated Simulation Center) geliştirmiştir. Bu çerçevede 2002 yılında Singapur Politeknik in içerisinde kurulan merkez, yük elleçleme ve makine dairesi gibi farklı simülatörlere sahiptir (Ministry of Transport Connecting Singapore Web Site, 2007 ve The Maritime and Port Authority of Singapore-MPA Web Site, 2016). Hükümet, aktif olarak ülkeyi bir lojistik merkez olarak teşvik etmektedir. Singapur Eknomik Kalkınma Kurulu lojistik faaliyetler kurmak isteyen firmaları kuvvetlendirmekte ve bölgede şirketlerin merkez kurabilmeleri için daha düşük kurumlar vergisi ve diğer işgücü, araştırma ve yenilik avantajları sunmaktadır. Singapur, Proctor & Gamble, DHL ve DELL için bölgesel bir merkez olmasının yanı sıra Unilever ve IBM için de stratejik bir merkezdir. Bunlara ek olarak, Dünya Bankası verilerine göre 2014 yılı Lojistik Performans İndeksi sıralamasında Singapur lojistik merkez olarak Asya da 1. sırada yer almaktadır (The Singapore Economic Development Board (EDB) Web Site, 2016 ve World Bank Web Site, 2016). Singapur, temelde üç anahtar kümelenme arasında birçok mal ve ürün için küresel ve Asyalı bir merkezdir. Bu kümelenmeler; enerji ve kimyasallar, metal ve mineraller ile tarımsal emtialar üzerinedir. Singapur, enerji ve kimyasallar alanında, Asya nın en büyük fiziksel petrol ticareti ve fiyat keşif merkezi olup; yine 10 milyon metreküp bağımsız petrol depolama kapasitesi ile Asya nın en büyük petrol konsantrasyon deposudur. Ayrıca bunlara ek olarak dünyanın en geniş yakıt ikmal limanını içermekte olup; aynı zamanda en iyi 30 petrol ve gaz firmasının %80 inden fazlasına ev sahipliği yapmaktadır. Metal ve mineraller alanında, baz metaller, demir cevheri ve kömür için anahtar merkez olup; en iyi metaller ve madencilik şirketlerinin %70 ten fazlasına ve en iyi 30 çelik şirketinin %60 dan fazlasına ev sahipliği yapmaktadır. Bunlara ilaveten 8 LME deposu yer almakta olup; küresel işlem gören demir cevheri swaplarının %90 ından fazlası için bir takas merkezidir. Son olarak tarımsal emtialar alanında, tahıllar, palmiye yağı, kauçuk ve şeker için Asya Pasifik merkezi olup; kauçuk için dünya fiyatlandırma merkezidir. Bunların yanı sıra, en iyi

413 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 401 tarımsal emtialar ticaret şirketlerinin %70 sinden fazlasına ev sahipliği yapmakta olup; küresel tarımsal emtia ticaretinde % 20 pay sahibidir (Singapore Government IE Singapore Web Site, 2016). Singapur konum olarak ise önemli Asya ticaret yollarının orta noktasında olup; Singapur Limanı bu konumu sebebiyle, doğal bir sevkiyat yerleşkesidir. Singapur Liman İdaresi, dünyada en modern ve verimli tesislerin yer aldığı Limanı, dünya standartlarında denizcilik altyapısına sahip bir liman haline getirmiştir (Sheffi, 2013). Modern Singapur Limanı 1819 yılında serbest bir liman olarak kurulmuş ve 1964 yılında Singapur Liman İdaresi yasal bir kurul olarak şekillendirilmiştir yılına, taşıma kapasitesi bir yılda 10 milyon TEU ya ulaşmıştır yılına gelindiğinde ise PSA Singapur dünyada kümülatif olarak 500 milyon TEU elleçleyen ilk liman olmuştur (The Port of Singapore Authority Web Site, 2016). Singapur Limanı, 2011 yılında milyon TEU, 2012 yılında milyon TEU ve 2013 yılında 32.6 milyon TEU hacmi ile dünyadaki en iyi 50 liman içerisinde 2.ci sırada yer almaktadır (World Shipping Council Web Site, 2016). Liman, iki ticari işletmeci tarafından işletilmekte olup bunlar; Jurong ve Singapur Limanları dır. Singapur Limanı ise 4 adet konteynır terminalini (Pasir Panjang Phase1 and Phase2, Tanjong Pagar, Brani and Keppel) içermekte ve bu beş terminal tek bir liman olarak çalışmaktadır. Singapur Limanı, pilotaj (kılavuzluk), römorkaj (römork hizmeti) ve su tedariği, çöp alma ve yakıt ikmali gibi diğer katma değerli faaliyetleri içeren hizmetleri de vermektedir. Ülke, yakıt ikmali hususunda dünyadaki en iyi limanlardan birisine sahip olup bu yakıt merkezi, ağırlıklı olarak devlet tarafından düzenlenen verimli, kaliteli ve şeffaf hizmeti ile bilinmektedir (Sánchez, 2015 ve 25). Dünya nın en iyi aktarma merkezi olarak Singapur günlük seferlerle 600 limana bağlanmaktadır. Rakipsiz bağlantısı sayesinde, ortalama 300 TEU 3 ile 1000 TEU arasında taşıma kapasitesine sahip olan birçok küçük gemi, konteynırları Singapur a getirmektedir. Bu konteynırlar nihai varış noktasına taşınmak üzere Singapur Limanı nda daha büyük gemilere yüklenmektedir. Çünkü, gemiler Singapur üzerinden aktarma gerçekleştirirlerse yapılan seferlerin sayısı önemli ölçüde azalmaktadır. Dolayısıyla, Singapur a gelen konteynırların yaklaşık %85 i buradan varacağı diğer limanlara aktarılmaktadır. Singapur Limanı nın görevi 3 1 TEU 20 feet lik koyteyneri ifade etmektedir. Detaylı bilgi için bknz.

414 402 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) dünyadaki geçiş noktası merkezler içerisinde tercih edilen liman işletmesi olmak ve başarılı ortaklıkların yanı sıra en iyi sınıf hizmetlerle tanınmaktır (Port of Singapore Web Site, 2016). Singapur Limanı bir lojistik park olup; Singapur-Jurong da birçok terminal işletmecisini barındıran nispeten daha küçük bir liman daha bulunmaktadır. Ayrıca, Singapur Hava Lojistik Parkı Changi Havalimanı tesislerinde birçok lojistik işletmeci yer almaktadır. Changi Havalimanın da, 60 ülkeye haftada uçuşla birlikte yıllık 1,9 milyon ton kargo işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu çerçeve içerisinde, şehrin içinde yer alan gümrük müşavirleri, ileticileri (forwarder), bilgi teknolojileri ve çeşitli lojistik hizmet sağlayıcılarının yanı sıra birçok işletmecisi ile tüm Singapur Adası, bir lojistik kümelenme olarak değerlendirilebilir. Bunlara ek olarak Singapur, lojistik sektörü ile ilişkili Asya-Pasifik Lojistik Enstitüsü nün (The Logistics Institute Asia Pacific) yanı sıra Singapore-MIT Alliance for Research and Technology nin bir parçası olan MIT-Singapore Ulaştırma Girişimi ni, Gürcistan Teknoloji Enstitüsü (Georgia Institute of Technology) ve Nanyang Teknik Üniversitesi ni (Nanyang Technical University) içermektedir. Ayrıca, Singapur da yer alan beş serbest ticaret bölgesinden dört tanesi limana bitişik konumlanmış olup; deniz yolu ile sevkiyatı yapılan yüklerle ilişkilidir. Diğer liman ise hava yolları ile taşınan kargolar ile ilişkilidir ve Changi Havalimanı nda bulunmaktadır. Bu serbest ticaret bölgelerinin tamamı, antrepo ticareti ile ürünlerin tasnifi, yeniden paketlenmesi ve yenilenmesi üzerine odaklanmıştır. Yine bu bölgelerde, diğer serbest ticaret bölgelerinde de olduğu üzere transit ve yeniden ihraç ürünleri, mal ve hizmetler vergisinden muaftır. Tüm bunlara ilaveten, malların serbest ticaret bölgesine ithalatında gümrük vergileri ertelenmiş olup; bu bölgelerde antrepo ticaretini kolaylaştırmak için çeşitli teşvikler de uygulanmaktadır. Ayrıca Singapur Hükümeti, Japonya, Hindistan, Kore, ABD, AB ve Avustralya ile ikili serbest ticaret anlaşmaları imzalamıştır (Sheffi, 2013). Son olarak, Singapur Limanı ile bağlantılı ve hizmet veren ulaştırma modlarına bakıldığında karayolu, denizyolu ve havayolu olduğu görülmektedir. Genellikle, endüstri kümelenmeleri kendi sektörleri ile ilişkili olan hükümet bağlantılı kuruluşlar ile yakın ilişki içerisindedir. Bir lojistik kümelenme için bakıldığında bu yakın ilişki, ağırlıklı olarak ticaret odaları gibi yerel ticaret dernekleri ya da birlikleri ile kurulmaktadır. Altyapıya bakıldığında ise; dünyadaki lojistik kümelenme örneklerinde de görüldüğü üzere, altyapı yatırımlarının çoğu, özellikle başlangıç aşamasında, yerel ve/veya merkezi yönetimler tarafından gerçekleştirilmektedir. Burada

415 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 403 karşılıklı bir etkileşim söz konusu olup; hükümetlerin kümelenmelere yatırımları arttıkça kümelenmeler büyümekte ve bu kümelenmeler birer cazibe merkezi haline gelerek hükümetlerin yatırımlarını arttırmalarında etkili olmaktadır. Yönetim konusunda ise devletin kümelenmelerin yönetimlerine karışmaması önemlidir. Singapur örneğinde hükümet sadece Singapur Limanı nın işletici yönetimini kontrol etmektedir. Burada yönetim daha çok özel şirketlerde olduğu gibidir. Singapur Limanı oldukça karlı bir kuruluş olup; ekonomik başarılarında hükümetin esnek politikaları etkilidir (Sheffi, 2013). Şekil 2. Singapur daki Lojistik Kümelenmeleri (Singapore Government IE Singapore Web Site, 2016 ve Muñoz ve Rivera, 2010). Tüm bu veriler çerçevesinde Şekil 2 de de görüldüğü üzere Singapur da lojistik kümelenmelerin oluşmasında etkin rol alan çeşitli altyapı unsurlarının ve aktörlerin olduğu görülmektedir. Lojistik kümelenme ile farklı endüstri grupları desteklenirken; ilgili endüstrilere de çeşitli

416 404 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ulaştırma modları ile ilişkili farklı lojistik hizmetler verilmektedir. Burada eğitim kurumları, araştırma merkezleri, liman yönetimleri ve lojistik park ile serbest bölgelerin Singapur da bulunması, lojistik kümelenmenin farklı sektörel kümelenmeler arasında hizmet veriyor olması ve bir ağ yapılanması içerisinde çeşitli kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde olması temelde Singapur daki lojistik kümelenmeyi işaret ederken; küresel ölçekte bakıldığında bu kümelenmenin farklı sektörlere bağlı olan daha büyük kümelenmelerin bir alt kümelenmesi olduğunu göstermektedir. Tüm bunlara ek olarak, Prof. Porter tarafından geliştirilen Elmas Modeli çerçevesinde Singapur daki lojistik kümelenmeyi değerlendirmek gerekirse; devlet faktörüne bakıldığında, lojistik ve ulaştırma sektörüne ilişkin güçlü yasal sistem ve işletme dostu vergi yapısının söz konusu olduğu görülmektedir. Ayrıca sektörün güçlü bir fiziki altyapısı vardır. Firma stratejisi ve rekabet yapısı faktörüne bakıldığında ise; büyük nakliyatçılar ve lojistik hizmet sağlayıcıların Singapur da ofisleri ve bölgesel merkezleri yer almaktadır 4. Ayrıca Singapur, farklı sektörlerdeki dünyanın en iyi firmalarının büyük bir kısmına ev sahipliği yapmaktadır. Girdi koşulları faktörüne bakıldığında; kümelenme çekirdeğinde fiziki altyapının ve kümelenme sayesinde sağlanan çeşitli lojistik hizmetlerin varlığı açıktır. Yine diğer faktörler olan ilgili ve destekleyici aktörler ile şans faktörleri içerisinde ilgili ve desteklenen sektörler göze çarpmakta olup; bu sektörler içerisinde de lojistik kümelenmeye hizmet veren ve bahsi geçen kümelenmenin de hizmet verdiği sektörler açıkça görülmektedir. Ayrıca bu faktör içerisinde ele alınması gereken kritik kurum ve kuruluşlar da kamu ve özel sektörün yanı sıra eğitim alanlarında yer almakta olup; bunlar Şekil 2 de gösterilmektedir. Son olarak Talep koşulları faktörüne bakıldığında ise; Liman dan talep edilen hizmetler ile yine Şekil 2 de yer alan ve verilmekte olan hizmetlerle talep yapısı ve Liman dan aktarılan ve taşınan yük miktarları ile de talebin hacmi belli olmaktadır. Son olarak, Singapur un rekabet edebilirliğe yolculuğu 50 yıl önce hükümetin yatırımların adresi olmaya karar vermesi ile başlamıştır (Hussain, 2015). Böylece hükümet, ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla ana dili İngilizce olarak kabul etmiştir lerde üretimden servis odaklı ekonomiye ciddi bir değişim başlamış ve limanın yenilenmesine, 4 Report of The Working Group On Logistics: Developing Singapore Into A Global Integrated Logistics Hub, /erc_svs_log_mainreport.pdf, pp 3,

417 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 405 teknolojisine, altyapısına ve kendi işgücü havuzunun büyümesine yatırım yapılmaya başlanmıştır (Migration Policy Institute Web Site, 2007 ve Sánchez, 2015) te Singapur, PORTNET i ve 1989 da EDI tabanlı bir sistem olan ve PORTNET ile bağlantılı olan TRADENET i kurmuştur yılında ise MARINETi ve son olarak 2000 yılında, Singapur Denizcilik Portalı nı (Singapore Maritime Portal) kurmuştur. Bu portal, PORTNET, MARINET ve TRADENET ten oluşan liman topluluğu ağını içermektedir (Sánchez, 2015 ve Inter-American Network of International Trade Single Windows Web Site, 2016). 4. ANKARA LOJİSTİK ÜSSÜ Ankara Lojistik Üssü 5 Yönetim Birimi ile yapılan mülakatta, Üssü n temel kurulma amaçlarının uluslararası rekabette avantaj elde edebilme ve güç birliği oluşturabilme çabaları çerçevesinde; Asya ve Ortadoğu nun doğal limanı pozisyonunda olan Türkiye üzerinden gerçekleşen ticari mal sirkülasyonunda, sektörün ihtiyacı olan altyapı eksikliğinin giderilmesi, Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan ve gelişmekte olan Ankara sanayisinin lojistik ihtiyacının karşılanması ve yine ihtiyaç duyulan bağlı birimlerin bir arada yer almasının oluşturduğu avantajlar ile uluslararası rekabet edebilirliğin sağlanması için lojistik maliyetlerin düşürülmesi, Ankara nın; transit, iç lojistik, ithalat ve ihracat ihtiyaçlarına çözüm getirmek ve coğrafi konumu itibariyle Anadolu nun merkez üssü olmasını sağlamak, Şehir içerisinde dağınık olarak, sağlıksız koşullarda yer alan Üs ortaklarının ve Ankaralı nakliyecilerin, şehir dışında, modern ve şehir hayatını olumsuz etkilemeyecek bir lojistik üs içerisinde bir arada sinerji oluşturarak faaliyette bulunmalarına imkan sağlamak, Düzenli, güvenilir ve denetlenebilir bir lojistik üssün oluşturulması ile Ankara nın yoğun ağır vasıta trafiğinden görmüş olduğu zarar ve çevre kirliliğinin önemli ölçüde azaltılmasını sağlamak ve Üste planlanan Gümrük İdaresi denetimi altındaki antrepo, depo ve diğer tesislerin hizmetleri sayesinde, yerli ve yabancı plakalı yük taşıyan ağır taşıtların şehir merkezine girmesini azaltmak olarak belirtilmiştir. 5 Detaylı bilgi için bknz. Ankara Lojistik Üssü Web Sitesi, Ankara Lojistik Üssü ne İlişkin Genel Bilgiler, Erişim Tarihi:

418 406 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Bunlara ek olarak, Ankara Lojistik Üssü, kuruluş ve gelişim aşamalarında devletten herhangi finansal bir destek ya da teşvik almamıştır. Ayrıca Üs, Avrupa standartlarında kurulmuş olan Türkiye nin ilk lojistik üssü veya lojistik merkezi olarak çeşitli ülkelerden gerek kamusal gerekse de özel sektörün ziyaret ettiği bir model haline gelmiştir. Örnek alınmaya başlanan bu modelde sektörle ilişkili paydaşlar işbirliği halinde olup; temelde birbirine rakip olan firmalar ise birlikte rekabet etmektedirler. Üs içerisinde yurt dışı ve yurt içi olmak üzere iki bölüm mevcuttur. Her iki bölüm de sadece özel sektör olarak kendine özgü yönetim kurulları tarafından yönetilmektedir. Günümüzde uluslararası alanda faaliyet gösteren yurt dışı bölümü yönetimi ile mülakat ve bu bölümdeki firmalarla anket yapılmıştır. Ancak yurt içi bölümünü oluşturan Ankara Yurt İçi Nakliye ve Lojistik Merkezi, henüz faaliyetlerine başlamamıştır. Üs içerisinde metrekarelik bir alan satın alan ve binası tamamlanmış olan Merkez, Ankara nın çeşitli ilçelerindeki yurt içi nakliye ve lojistik şirketlerinin Ankara Grup Nakliyatçılar Lojistik Yatırımlar ve Akaryakıt Tic. A.Ş. çatısı altında bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Bugün çoğunluğu Ankara Şaşmaz da yer alan bu yurt içi nakliye ve lojistik firmalarının Merkez içerisine taşınması beklenmektedir Ankara Lojistik Üssü nün Değer Zinciri İçerisindeki Yeri Ankara Lojistik Üssü Yönetim Birimi ile yapılan mülakat sonucunda elde edilen verilere göre Ankara da üretilen ürünlerin birçoğunun Ankara Lojistik Üssü aracılığı ile nihai noktaya ulaştırıldığı ifade edilmiştir. Burada değer zinciri içerisinde, çeşitli aktörler (kamu kurumları, gümrük birimleri, dernek ve birlik temsilcilikleri, üniversiteler) ile lojistik faaliyetlerin oluşturduğu katma değerin yanı sıra yer, zaman ve maliyet faydaları ile avantajları bulunmaktadır. Bu da Ankara Lojistik Üssü nün hem Ankara sanayisi hem de diğer şehirlerdeki sanayiler için önem teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, Prof. Porter ın Elmas Modeli nde de yer aldığı gibi aktörlerin işbirliği ve/veya ilişki içerisinde Üs te yer almasıyla değer zincirinin tamamlandığı görülmektedir. Üs içerisinde Atılım Üniversitesi nin Lojistik Simülasyon ve Uygulamalı Eğitim Merkezi, Ankara Gümrük Müdürlüğü, Gümrük Laboratuar Müdürlüğü, Saymanlık, İhracatçı Birlikleri, Gümrük Müşavirleri Derneği, Dış Ticaret Standardizasyon, Bilim ve Sanayi İl Müdürlüğü, TSE, ASO ve ATO nun temsilcilikleri ve UND gibi kurum ve kuruluşların yer alması ve bunlarla işbirliği ve/veya ilişki içerisinde olunması, Kazan İlçesi ndeki Başkent Üniversitesi Kazan Meslek Yüksek Okulu ile işbirliğinin olması ve lojistik altyapı hizmetlerine ek olarak lojistik, ithalat ve ihracata yönelik ticaret ile ilgili tüm faaliyetlerin aynı

419 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 407 lokasyonda gerçekleştirilmesi değer zincirinin tamamlandığını göstermektedir. Bu değer zinciri ile firmaların rekabet güçleri artmakta ve dolayısıyla lojistik sektörünün ve dış ticaretin gelişimi de ivme kazanmaktadır. Değer zincirine eklemlenmesi beklenen diğer bir halka ise Ankara Yurtiçi Nakliye ve Lojistik Merkezi çatısı altında bir araya gelecek olan yurtiçi lojistik firmalarıdır. Böylece uluslararası lojistik firmaları yurt içi lojistik firmaları ile aynı yerde olmanın avantajlarına da sahip olarak; özellikle yer, zaman ve maliyet konularında fayda ve avantaj sağlayacaklardır. Bunlara ek olarak, TAI nin Üssü n yakınında bulunması ve Ankara Uzay ve Havacılık İhtisas OSB nin Üssü n yakınında yer seçmesi ile Üssü n de içerisinde yer aldığı değer zincirinin gelişerek bölgede bir cazibe merkezi ve çekim noktası oluşturması ve bu cazibe merkezinin de bölgedeki ekonomik, fiziki ve çevresel kalkınmayı sağlayarak; bölgesel ve yerel kalkınmaya katkıda bulunması beklenmektedir Ankara Lojistik Üssü ndeki Firmaların Özellikleri Ankara Lojistik Üssü içerisindeki firmaların özelliklerine bakıldığında ise Tablo 1 ve 2 de de görüldüğü üzere, anket yapılan ve yapılamayan firmalar içerisinde taşımacılık firmalarının yönetim merkezlerinin ağırlıklı olarak Ankara Lojistik Üssü nde; depolama ve dağıtım firmalarının yönetim merkezlerinin ise ağırlıklı olarak İstanbul da yer aldığı görülmektedir. Anket yapılan firmaların Üsse gelmeden önce ilk kuruluş yerleri taşımacılık firmaları için genellikle Ankara iken; depolama ve dağıtım firmaları için Ankara, Kocaeli ve İstanbul dur. Bu firmaların ilk kuruluş tarihleri ise Tablo 3 te görüldüğü üzere; yılları arasında değişmektedir.

420 408 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 1. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının yönetim merkezlerinin bulunduğu yerler Taşımacılık Firmaları Depolama Dağıtım Firmaları Ve Dışarıdan Ankete Katılan Firma Toplam 16 Ankara da (Ankara Lojistik Üssü İçinde) Başka Şehirde Ankara da (Ankara Lojistik Üssü Dışında) Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran 10 0, , , ,0625 Tablo 2. Anket yapılamayan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının yönetim merkezlerinin bulunduğu yerler Taşımacılık Firmaları Depolama ve Dağıtım Firmaları Dışarıdan Ankete Katılan Firma Toplam 11 Ankara da içinde) (Üs Başka Şehirde Ankara da dışında) Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran 2 0,18 2 0,18 7 0,64 (Üs

421 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 409 Tablo 3. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının ilk kuruluş tarihleri Taşımacılık Firmaları Depolama Dağıtım Firmaları Ve Dışarıdan Ankete Katılan Firma Toplam öncesi Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran Sayı Oran 3 0, , , , , , ,0625 Tablo 4. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının hizmet verdiği sektörler Firma Sayısı İnşaat Gıda Makina Tekstil Otomotiv Uçak Sanayi Mobilya Tablo 4 te de görüldüğü üzere firmaların iş yaptıkları sektörler ağırlıklı olarak inşaat, gıda, tekstil ve otomotivdir. Anket yapılan bu firmalar içerisinde bir firma, tek bir sektöre hizmet verebildiği gibi hem tekstil hem de otomotiv sektörü gibi farklı sektörlere de eş zamanlı olarak hizmet verebilmektedir. Üs içerisinde yer alan taşımacılık firmalarının öncelikli faaliyet alanı uluslararası olup; depolama firmalarının öncelikli faaliyet alanı ise ulusaldır. Bu firmaların 2014 yılı ciro oranlarına bakıldığında Tablo 5 ve Tablo 6 da görüldüğü üzere faaliyet alanlarına göre ciro oranlarının farklılık gösterdiği görülmektedir. Anket yapılan Üs içerisindeki 12 taşımacılık, 3 depolama ve dağıtım firması ile 1 adet Üs dışından ankete katılan firma içerisinde faaliyet alanlarına paralel olarak ciro oranları taşımacılık firmalarında daha çok uluslararası alanda yüksek seviyelerde iken; depolama

422 410 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ve dağıtım firmalarında daha çok ulusal alanda yüksek seviyelerdedir. Örneğin depolama ve dağıtım firmaları arasında 1 adet firma ciro oranını belirtmemiş iken; diğer 2 firma %100 oranında yurt dışı ciroya sahip olduğunu belirtmiştir. Yine 12 taşımacılık firması içerisinde 1 firma %100 oranında yurt dışı cirosu oranına sahip olduğunu belirtmiştir. Tablo 5. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının 2014 yılı yurt dışı ciro oranları (%) Taşımacılık Firmaları Depolama ve Dağıtım Firmaları Dışardan Ankete Katılan Firma 29 ve altı Firma Tarafından Belirtilmemiş Tablo 6. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının 2014 yılı yurt içi ciro oranları (%) Taşımacılık Firmaları Depolama ve Dağıtım Firmaları Dışardan Ankete Katılan Firma 29 ve altı Firma Tarafından Belirtilmemiş

423 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 411 Tablo 7. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının kullandıkları ulaştırma modları Ulusal Taşımacılık Yapan Firma Sayısı Sadece Karayolu ile 12 5 Sadece Demiryolu ile 1 1 Sadece Havayolu ile 0 1 Sadece Denizyolu ile 0 1 Karayolu + Denizyolu ile 0 5 Karayolu + Demiryolu ile 2 2 Karayolu+ Demiryolu+ Denizyolu ile Karayolu + Denizyolu + Demiryolu + Havayolu ile Uluslararası Taşımacılık Yapan Firma Sayısı Anket yapılan firmaların taşımacılıkta kullandıkları modlara bakıldığında Tablo 7 de gösterildiği üzere, en çok karayolu ardından demiryolu ve denizyolu modlarının geldiği görülmektedir. Ankara Lojistik Üssü ne doğrudan hizmet veren taşımacılık modu karayoludur ancak firmalar tek modlu taşımacılık yaptıkları gibi farklı ulaşım modlarını kullanarak multimodal taşımacılık da yapmaktadırlar. Yine bir firma hem tekil ulaştırma modu ile taşımacılık yaparken hem de multimodal taşımacılık yapabilmektedir. Bu firmaların ulusal ve uluslararası alanlarda taşımacılıkta kullandıkları modlar farklılık gösterebilmektedir. Firmaların taşımacılık yaparken kullandıkları yurt içindeki ve yurt dışındaki limanlar ise, Tablo 8 ve Tablo 9 da gösterilmektedir. Bu limanlar içerisinde en fazla kullanılan yurt dışı limanlarının İtalya ve Rusya da ve en fazla kullanılan yurtiçi limanlarının ise İstanbul, Zonguldak, Samsun ve Mersin İlleri nde yer aldığı görülmektedir.

424 412 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Tablo 8. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının kullandıkları yurt içi limanları Taşımacılık Firmaları* Ambarlı 2 - Çeşme 1 - Derince 1 1 Dil İskelesi 1 - Gemlik 1 1 Haydarpaşa 2 1 Hopa 1 - İskenderun 1 - Mersin 2 1 Pendik 5 1 Samsun 2 - Taşucu 1 - Zonguldak 3 - Dışarıdan Ankete Katılan Firma Depolama Dağıtım Firmaları *3 taşımacılık firması kullandığı ulusal limanları belirtmemiştir. *** Depolama ve dağıtım firmaları tarafından kullandıkları ulusal limanlar belirtilmemiştir. *** ve

425 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 413 Tablo 9. Anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının kullandıkları yurt dışı limanları Illychevsk (Ukrayna) Taşımacılık Firmaları* 2 - Calais (Fransa) 1 - Dover (İngiltere) Novorossiysk (Rusya) Rostov (Rusya) 1 - St.Petersburg (Rusya) Tallinn (Estonya) Toulon (Fransa) Trieste (İtalya) 6 1 Dışarıdan Ankete Katılan Firma Depolama Dağıtım Firmaları *3 taşımacılık firması kullandığı ulusal limanları belirtmemiştir. *** Depolama ve dağıtım firmaları tarafından kullandıkları ulusal limanlar belirtilmemiştir. Tüm bu veriler doğrultusunda Şekil 3 te, anket yapılan firmalara malların/ürünlerin geldiği ve malların/ürünlerin teslim edildiği yerler gösterilmektedir. Ağırlıklı olarak uluslararası taşımacılık firmaları ile anket yapılabildiği göz önünde bulundurulduğunda Ankara Lojistik Üssü nde uluslararası nakliye hizmetlerinin verilmekte olduğu görülürken; ihraç ürünleri yurt dışından Avrupa Ülkeleri ne, ithal ürünler de Avrupa Ülkeleri nden yurt içine dağıtılmaktadır. Özetle, Ankara Lojistik Üssü nün sektörel ve lojistik konular çerçevesinde değer zincirindeki yeri Şekil 3 e ve Tablolara bakıldığında da görülmektedir. Bahsi geçen tablolarda, anket yapılan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmalarının servis ağları ve bu *** ve

426 414 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) ağlar içerisinde kullanılan limanlar gösterilirken; malların geldiği ve teslimatının yapıldığı ülkelerin ağırlıklı olarak Avrupa Ülkeleri olduğu görülmektedir. Şekil 3. Ankara Lojistik Üssü içerisindeki firmaların hizmet verdiği ülkeler (İzafet Web Sitesi, 2015 ve Ankara Lojistik Üssü, 2015) 4.3. Ankara Lojistik Üssü Kümelenme Şeması Literatürde bir lojistik kümelenme olarak ele alınan ve tanımlanan lojistik merkezlere örnek olarak Ankara Lojistik Üssü nün ileri vadede, gerek Ankara Uzay ve Havacılık İhtisas OSB gerekse TAI nin bölgeyle olan ve/veya olacak işbirlikleri ile birlikte Akıncı Bölgesi nde bulunan mevcut askeri havaalanının kargo nakliyesi için kullanılması ve içerisindeki yurt içi ve yurt dışı lojistik merkezler ile değer zincirinin daha da genişlemesi söz konusu olduğunda ölçek ve kapasite olarak daha büyük bir lojistik kümelenme olan bir lojistik köy olması beklenmektedir. Dünya Bankası verilerine göre Lojistik Performans İndeksi sıralamasında 2014 yılında 30. sırada 6 yer alan Ülkemizde Ankara Lojistik Üssü, bir lojistik merkez ve bir lojistik kümelenme olarak marka değeri oluşturmuştur. Bu anlamda, önemli bir teknik bilgi (know-how) sahibi olan Üsse, hem ulusal hem de uluslararası lojistik faaliyetlerin gerçekleştirildiği diğer bölgelerden bir teknik bilgi (know-how) paylaşımı için talepler gelmektedir. 6 Detaylı bilgi için bknz.

427 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2016 Cilt 18 Sayı 2 ( ) 415 Üs içerisinde yapılan mülakat ve anketlerden elde edilen verilerin değerlendirilmesi ve literatür örneklerinin incelenmesi sonucu oluşturulan Ankara Lojistik Üssü nün Kümelenme Şeması 7 Şekil 3 te görülmektedir. Buna ek olarak, Prof. Porter tarafından geliştirilen Elmas Modeli çerçevesinde Ankara Lojistik Üssü nü değerlendirmek gerekirse; devlet faktörüne bakıldığında, Ülkemizde henüz doğrudan lojistik kümelenmelere ait herhangi bir yasal bir mevzuatın, destek veya teşvik mekanizmasının olmadığı açık olup; Türkiye Lojistik Master Planı yapım sürecinde ilgili mevzuatın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda, Ülkemizde yeni lojistik merkezlerin oluşumları geçici bir süre için yasal olarak durdurulmuştur. Girdi koşulları faktörüne bakıldığında; Üs içerisindeki kümelenme çekirdeğinde fiziki altyapının, iletişim altyapısının, insan kaynaklarının ve sermayenin varlığını gösteren sektörle ilişkili firmalar ve karayolu faaliyetleri yer almaktadır. Talep koşulları faktörüne bakıldığında ise; Üs ten talep edilen hizmetler yine Şekil 3 te görüldüğü üzere verilmekte olan hizmetlerin yanı sıra Tablo 4 te Üssü içerisinde yer alan firmaların hizmet verdiği sektörlerden de belli olmaktadır. Firma stratejisi ve rekabet yapısı faktörüne bakıldığında ise; uluslararası nakliyatçılar ve lojistik hizmet sağlayıcıların birçoğunun merkezinin Üs içerisinde yer aldığı Tablo 1 de görülmektedir. Diğer faktörler içerisinde İlgili ve destekleyici aktörler ile şans faktörlerine bakıldığında; Şekil 3 te de görüldüğü üzere Üssü n, kamu sektörünün yanı sıra üniversiteler, çeşitli odalar ve kuruluşlarla işbirliği ve/veya ilişki içerisinde olduğu görülmektedir. 7 Ankara Lojistik Üssü nün Kümelenme Şeması Ankara Lojistik Üssü Yönetim Birimi ile yapılan mülakat ve Üs içerisinde yer alan taşımacılık, depolama ve dağıtım firmaları ile yapılan anketler sonucunda elde edilen verilere göre literatürde yer alan Dubai Multimodal Taşımacılık ve Lojistik Kümelenmesi, Panama ve Singapur daki lojistik kümelenmelerine ait şemalardan esinlenilerek oluşturulmuştur. Detaylı bilgi için bknz. Muñoz, D. & Rivera, M. L. 2010: 53 ve Muñoz, D. & Rivera, M. L. 2010: 22.

428 416 Trakya University Journal of Social Sciences December 2016 Volume 18 Issue 2 ( ) Şekil 4. Ankara Lojistik Üssü Kümelenme Şeması Üs içerisindeki firmalarla yapılan anket sonuçlarına göre; çeşitli kurum ya da kuruluşlarla işbirliği ve/veya ilişki içerisinde olan 4 firma bulunmakla birlikte bunlar; finansal alanda ve mevzuat konularında destek amaçlı çeşitli bankaların yanı sıra T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, KOSGEB ve T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile işbirliği ve/veya ilişki içerisinde olduklarını belirtmişlerdir. Anket yapılan 16 firmadan sadece 1 tanesi hiçbir derneğe üye olmadığını belirtirken; diğer firmalar üye oldukları dernekleri UND, ANGİAD, ORSİAD, ARLOD, ETÜDER, Demiryolu Taşımacılığı Derneği olarak belirtmişlerdir. Sektörle alakalı her hangi bir ulusal organizasyon ya da platformun üyesi olarak 3

BİTLİS YÖRESİ CİCİM DOKUMALARI

BİTLİS YÖRESİ CİCİM DOKUMALARI BİTLİS YÖRESİ CİCİM DOKUMALARI ÖZET Cicimler yüzü ve tersi farklı görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında süsleme yapmak için üçüncü bir iplik kullanılan dokumalardır. Cicimler halk arasında cecim,

Detaylı

Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Karapınar Yöresi Cicim Örnekleri

Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Karapınar Yöresi Cicim Örnekleri TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 519 Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Karapınar Yöresi Cicim Örnekleri The Samples Of Cicims From Karapınar Region At The Alaeddin Mosque In Konya Mustafa YILDIRIM * ÖZET

Detaylı

Konya Alaeddin Camii nde Bulunan Cicim Örnekleri

Konya Alaeddin Camii nde Bulunan Cicim Örnekleri TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 457 Konya Alaeddin Camii nde Bulunan Cicim Örnekleri The Samples of Cicims at the Alaeddin Mosque in Konya Mustafa YILDIRIM * ÖZET Bu çalışmada, Konya Alaeddin Camii ne çeşitli

Detaylı

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors Eğitim Fakültesi Dergisi, 2015; (29) SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun 2015 Sahibi / Owner Prof. Dr. Firdevs KARAHAN Editörler / Editors Doç.

Detaylı

Atatürk Üniveristesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi Journal of the Fine Arts Institute (GSED), Sayı/Number 34, ERZURUM 2015,

Atatürk Üniveristesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi Journal of the Fine Arts Institute (GSED), Sayı/Number 34, ERZURUM 2015, Atatürk Üniveristesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi Journal of the Fine Arts Institute (GSED), Sayı/Number 34, ERZURUM 2015, 182-195 NAHCIVAN DEVLET HALI MÜZESİ NDE SERGİLENEN KİLİM, CİCİM VE SUMAK TEKNİĞİ

Detaylı

Arş. Gör. Mustafa ÇELİK

Arş. Gör. Mustafa ÇELİK Arş. Gör. Mustafa ÇELİK Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Yönetimi Ana Bilim Dalı Evliya Çelebi Yerleşkesi (43100) KÜTAHYA Telefon: 0274 265 20 31-4593 Faks: E-posta:

Detaylı

Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: ISPARTA

Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: ISPARTA Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: 2146-2119 2 0 1 7 ISPARTA SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ Teknik Bilimler Dergisi Cilt:7 Sayı: 1 Yıl: 2017 SÜLEYMAN DEMİREL UNIVERSITY Journal of Technical Science Volume:7

Detaylı

ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER

ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER G.Ü. SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER 1 Yrd.Doç.Nursel BAYKASOĞLU **Yrd.Doç.Dr. Tomris YALÇINKAYA Türk kültüründe temizliğe verilen önem, temizlik

Detaylı

2011 - TABLO 7: TÜM ÜNİVERSİTELERİN GENEL PUAN TABLOSU

2011 - TABLO 7: TÜM ÜNİVERSİTELERİN GENEL PUAN TABLOSU 2011 - TABLO 7: TÜM ÜNİVERSİTELERİN GENEL PUAN TABLOSU Puanlarla ilgili açıklamalar tablonun sonunda verilmektedir. SIRA ÜNİVERSİTE 1 2 3 HACETTEPE ORTA DOĞU TEKNİK İSTANBUL 2010 Yılı Makale Puanı 1 Toplam

Detaylı

T.C. ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik. Sayı : E /08/2018 Konu : Sempozyum Duyurusu DAĞITIM YERLERİNE

T.C. ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik. Sayı : E /08/2018 Konu : Sempozyum Duyurusu DAĞITIM YERLERİNE T.C. ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Sayı : 26331761-000-E.1800021619 29/08/2018 Konu : Sempozyum Duyurusu DAĞITIM YERLERİNE Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Ekonomik

Detaylı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Sayı :11611387/051.04/ Konu :Sempozyum UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü tarafından Üniversitemizin ev sahipliğinde

Detaylı

TÜRK DİLİ EDEBİYATI ve ÖĞRETMENLİĞİ BAŞARI SIRALARI genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır.

TÜRK DİLİ EDEBİYATI ve ÖĞRETMENLİĞİ BAŞARI SIRALARI genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır. TÜRK DİLİ EDEBİYATI ve ÖĞRETMENLİĞİ 2012-2016 BAŞARI SIRALARI genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır. Üni Adı TÜRÜ PROGRAM ADI 2017 kont 2016 kont 2012 2013 2014 2015 BOĞAZİÇİ

Detaylı

Tablo 6. Toplam Akademik Performans Puan

Tablo 6. Toplam Akademik Performans Puan Tablo 6. Toplam Akademik Performans Puan ÜNİVERSİTE Makale Atıf Toplam Yayın Doktora Ogretim Uyesi/Ogrenci TOPLAM PUAN 1 HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 156.44 184.57 195.39 155.32 46.65 738.39 2 ORTA DOĞU TEKNİK

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Başak Gorgoretti 2. Doğum Tarihi: 04 Kasım Ünvanı: Yardımcı Doçent 4. Öğrenim Durumu

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Başak Gorgoretti 2. Doğum Tarihi: 04 Kasım Ünvanı: Yardımcı Doçent 4. Öğrenim Durumu ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Başak Gorgoretti 2. Doğum Tarihi: 04 Kasım 1976 3. Ünvanı: Yardımcı Doçent 4. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Müzik Öğretmenliği Gazi Üniversitesi 1999 Yüksek Lisans

Detaylı

28 Kasım 2016 Fırat Üniversitesi 26 Akademik Personel Alacak 11 Ocak Aralık 2016 Abant İzzet Baysal Üniversitesi 23 Akademik Personel Alacak

28 Kasım 2016 Fırat Üniversitesi 26 Akademik Personel Alacak 11 Ocak Aralık 2016 Abant İzzet Baysal Üniversitesi 23 Akademik Personel Alacak 28 Kasım 2016 Fırat Üniversitesi 26 Akademik Personel Alacak 11 Ocak 29 Aralık 2016 Abant İzzet Baysal Üniversitesi 23 Akademik Personel Alacak 12 Ocak 29 Aralık 2016 Abdullah Gül Üniversitesi 2 Akademik

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT

Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri Eğitim Fakültesi Temel Eğitim 1996-2000 Lisans Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bölümü

Detaylı

DEVLET ÜNİVERSİTELERİ Öğretim Üyesi Sayıları

DEVLET ÜNİVERSİTELERİ Öğretim Üyesi Sayıları ÜNİVERSİTE ADI DEVLET ÜNİVERSİTELERİ Sayıları Tarihi PROFESÖR Dolu Kadro Yüzdelik ı Doçent DOÇENT DOKTOR ÖĞRETİM ÜYESİ Doktor ABDULLAH GÜL ÜNİVERSİTESİ 21.07.2010 11 13,41 15 18,29 56 68,29 ADANA ALPARSLAN

Detaylı

Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014

Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014 Nilüfer ÖZER Tel: 0224 294 0951 e-mail: niluferyilmaz@uludag.edu.tr Bu EĞİTİM Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014 Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müzik

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Anadolu Üniversitesi 2003

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Anadolu Üniversitesi 2003 Adı Soyadı : Esra EREN Doğum Tarihi : 08.12.1980 Unvanı Öğrenim Durumu : Yrd.Doç.Dr. : Doktora ÖZGEÇMİŞ Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Anadolu Üniversitesi

Detaylı

genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır.

genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır. TARİH ve ÖĞRETMENLİĞİ 2012-2016 BAŞARI SIRALARI genctercih.com tarafından 2017 ÖSYS tercihleri için hazırlanmıştır. Üni Adı TÜRÜ PROG KODU PROGRAM ADI 2017 kont 2016 kont 2012 2013 2014 2015 2016 İSTANBUL

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. AYŞE ELİTOK KESİCİ

Yrd.Doç.Dr. AYŞE ELİTOK KESİCİ Yrd.Doç.Dr. AYŞE ELİTOK KESİCİ Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları Ve Öğretim Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri 1991-1996 Lisans Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Eğitim

Detaylı

Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE

Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Evliya Çelebi Yerleşkesi (3100) KÜTAHYA Doğum Yeri ve Yılı: Isparta/Yalvaç Cep Telefonu: Telefon:765031-58 E-posta:

Detaylı

T.C. MERSİN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Yazı İşleri Şube Müdürlüğü DAĞITIM

T.C. MERSİN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Yazı İşleri Şube Müdürlüğü DAĞITIM T.C. MERSİN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Yazı İşleri Şube Müdürlüğü Sayı : 15302574 Konu : Tuje Dergi Tanıtımı DAĞITIM İlgi : 12.06.2017 tarihli ve 42220545-441200 sayılı yazı. Üniversitemiz

Detaylı

ÖZEL BÜTÇELİ İDARELERİN FİNANSAL SINIFLANDIRMAYA GÖRE ERTESİ YILA DEVREDİLEN ÖDENEKLER CETVELİ

ÖZEL BÜTÇELİ İDARELERİN FİNANSAL SINIFLANDIRMAYA GÖRE ERTESİ YILA DEVREDİLEN ÖDENEKLER CETVELİ BÜTÇELİ İN FİNANSAL SINIFLANDIRMAYA GÖRE ERTESİ YILA DEVREDİLEN CETVELİ BÜTÇELİ 3801 YÜKSEK ÖĞRETIM KURULU 3802 ANKARA ÜNIVERSITESI 3.002.149,28 624,05 3.002.773,33 3803 ORTADOĞU TEKNIK ÜNIVERSITESI 159.780,73

Detaylı

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE Kasım/ November 2015, Cilt / Volume:1, Sayı / Issue:3 Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE ISSN: www.maliyearastirmalari.com Adres:, Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü,

Detaylı

Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi ART-E Kasım/Aralık 12 ÖZEL SAYI ISSN

Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi ART-E Kasım/Aralık 12 ÖZEL SAYI ISSN ISSN: 1308-2698 Sayı 10, Cilt 5, Kasım/Aralık 2012 1. ULUSLARARASI ARDA KANPOLAT TİYATRO FESTİVALİ VE KONGRESİ BİLDİRİLER ÖZEL SAYISI İmtiyaz Sahibi Prof. Dr. Şaban Sitem BÖLÜKBAŞI Editör Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Araştırma Görevlisi Okul Öncesi Öğretmenliği Gazi Üniversitesi 2005-2013

ÖZGEÇMİŞ. Araştırma Görevlisi Okul Öncesi Öğretmenliği Gazi Üniversitesi 2005-2013 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Döndü Neslihan Bay İletişim Bilgileri Adres: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Meşelik Yerleşkesi, 26480 ESKİŞEHİR Telefon: +90 222 239 37 50 / 1622 Mail: bayneslihan@gmail.com

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ October / Ekim 2015, Volume / Cilt:1, Issue / Sayı:2 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah.

Detaylı

ADANA İLİ KARAİSALI İLÇESİ EL SANATLARINDAN ÖRNEKLER. Prof.Dr. Taciser ONUK. Yrd. Doç.Dr. Feriha AKPINARLI

ADANA İLİ KARAİSALI İLÇESİ EL SANATLARINDAN ÖRNEKLER. Prof.Dr. Taciser ONUK. Yrd. Doç.Dr. Feriha AKPINARLI ADANA İLİ KARAİSALI İLÇESİ EL SANATLARINDAN ÖRNEKLER Prof.Dr. Taciser ONUK Yrd. Doç.Dr. Feriha AKPINARLI Çeşitli medeniyet ve kültürlerin beşiği olan, bünyesinde eşsiz tarihi eserleri saklayan ülkemiz

Detaylı

EĞİTİM FAKÜLTESİ Ortaöğretim Fen ve Ortaöğretim Fen ve ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM FAKÜLTESİ Ortaöğretim Fen ve Ortaöğretim Fen ve ENSTİTÜSÜ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ Adı Soyadı : SAFİYE ASLAN Doğum Tarihi : 15/05/1979 E-posta : safiyeaslan@gmail.com 1. EĞİTİM DURUMU Unvan Bölüm/Anabilim Dalı Fakülte / Y.Okul Üniversite Yıllar Lisans Kimya

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Yücel ÖKSÜZ Doğum Tarihi: 05 Şubat 1966 Öğrenim Durumu: Doktora/S.Yeterlik/ Tıpta Uzmanlık Psikolojik Danışma ve Rehberlik Doc. / Prof. ----------------------------

Detaylı

Baskı. Kitap Matbaacılık. Kapak Tasarım. Melih ÇOBAN. Aralık 2015 ISSN: 2146-5606. İsteme Adresi. Kalem Uluslararası Eğitim ve İnsan Bilimleri Dergisi

Baskı. Kitap Matbaacılık. Kapak Tasarım. Melih ÇOBAN. Aralık 2015 ISSN: 2146-5606. İsteme Adresi. Kalem Uluslararası Eğitim ve İnsan Bilimleri Dergisi Baskı Kitap Matbaacılık Davutpaşa Cad. No:123 Kat:1 Topkapı-İstanbul Tel: 0(212) 482 99 10 (pbx) Sertifika No: 16053 Kapak Tasarım Melih ÇOBAN Aralık 2015 ISSN: 2146-5606 İsteme Adresi Kalem Uluslararası

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İSTATİSTİK ANADOLU Yüksek Lisans İŞLETME / SAYISAL YÖNTEMLER ANADOLU 1999

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İSTATİSTİK ANADOLU Yüksek Lisans İŞLETME / SAYISAL YÖNTEMLER ANADOLU 1999 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı E-posta : Metin BAŞ : metin.bas@dpu.edu.tr Telefon : 2207 Doğum Tarihi : 30 Eylül 1971 Ünvanı : Yardımcı Doçent Doktor Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans İSTATİSTİK

Detaylı

ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ

ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ ÖZGEÇMĠġ Adı Soyadı : Melihan ÜNLÜ Doğum Tarihi (gg/aa/yy): Adres : Aksaray Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü Telefon : 03822882263 E-posta : melihanunlu@yahoo.com

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ/BİYOLOJİ EĞİTİMİ (DR)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ/BİYOLOJİ EĞİTİMİ (DR) YAKUP DOĞAN YARDIMCI DOÇENT E-Posta Adresi yakupdogan06@gmail.com Telefon (İş) Telefon (Cep) Faks Adres 3488142662-1713 3488142663 KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ/MUALLİM RIFAT EĞİTİM FAKÜLTESİ Mehmet Sanlı

Detaylı

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE ISSN:

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE  ISSN: 2016 Yaz, Cilt: 4 Sayı:3 2016 Summer, Volume: 4 Issue: 3 Genel Yayın Yönetmeni Editor in Chief Doç. Dr. Mehmet KURUDAYIOĞLU Yayın Yönetmenleri Editors Doç. Dr. Bayram BAŞ Doç. Dr. Bilginer ONAN Doç. Dr.

Detaylı

ÜNİVERSİTELER YÜKSEKÖĞRETİM VE SAĞLIK SEKTÖRÜ TAŞIT TAHSİS TABLOSU

ÜNİVERSİTELER YÜKSEKÖĞRETİM VE SAĞLIK SEKTÖRÜ TAŞIT TAHSİS TABLOSU MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ TOPLAMI EĞİTİM TOPLAMI ÜNİVERSİTELER YÜKSEKÖĞRETİM VE SAĞLIK Ü TABLOSU BÜTÇE TÜRÜ KURULUŞ TÜRÜ EĞİTİM (Yükseköğretim) MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ T-2

Detaylı

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE Kasım/ November 2015, Cilt / Volume:1, Sayı / Issue:3 RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE ISSN: www.maliyearastirmalari.com Adres:, Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü, Esentepe Kampüsü 54187 Sakarya/Türkiye

Detaylı

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı Evrak Tarih ve Sayısı: 05/01/2018-E.1618 T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı *BEKVBVEDP* Sayı :14065294/311.99/E. 1618 05/01/2018 Konu :Türkiye Burslusu Öğrencilerin Son

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII NOVEMBER 2011 NUMBER: 81 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU 26 GENEL KAMU HİZMETLERİ 46.581.31.864,62 Yasama ve Yürütme Organları, Finansal ve Mali İşler, Dışişleri Hizmetleri 2.6.921.129,4 Yasama ve yürütme organları hizmetleri 45.3,18 Yasama ve yürütme organları

Detaylı

Sayı - Issue - 8, 2015/1

Sayı - Issue - 8, 2015/1 Sayı - Issue - 8, 2015/1 Türkiye Sosyal Politika ve Çalışma Hayatı Araştırmaları Dergisi Turkish Journal of Social Policy and Labour Life Studies Sayı Issue 8 2015/1 ISSN: 2146-5177 Sahibi ve Yazı İşleri

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Recep Serkan Arık

Yrd. Doç. Dr. Recep Serkan Arık Yrd. Doç. Dr. Recep Serkan Arık Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Ana Bilim Dalı Evliya Çelebi Yerleşkesi (43100) KÜTAHYA Cep Telefonu: Telefon:

Detaylı

Coğrafi Bilimler Dergisi

Coğrafi Bilimler Dergisi Basılı / Print ISSN 1303-5881 Elektronik / Online ISSN 1308-9765 Coğrafi Bilimler Dergisi Cilt 15, Sayı 1, Nisan 2017 Volume 15, Number 1, April 2017 TÜCAUM Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi

Detaylı

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU 26 GENEL KAMU HİZMETLERİ 53.19.275.439,60 Yasama ve Yürütme Organları, Finansal ve Mali İşler, Dışişleri Hizmetleri 2.212.20.612,74 Yasama ve yürütme organları hizmetleri 532.56,17 Yasama ve yürütme organları

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE Sayı : 84093193-051.01- Konu : II. Uluslararası İnsan ve Toplum Bilimleri Kongresi UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE İlgi : 20/03/2018 tarihli ve 69392216-051.01-46290 sayılı yazı. Gazi Üniversitesi koordinatörlüğünde

Detaylı

ÜNİVERSİTE ADI 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) PROGRAM KODU

ÜNİVERSİTE ADI 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) PROGRAM KODU ÜNİVERSİTE ADI PROGRAM KODU PROGRAM AÇIKLAMASI GENEL KONT (5) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) YERLEŞEN 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) Abant İzzet Baysal

Detaylı

2015-2017 YATIRIMLARI VİZE TABLOSU KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL)

2015-2017 YATIRIMLARI VİZE TABLOSU KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL) KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL) 2015 2016 2017 800 0 800 884 0 884 975 0 975 A) DEVAM EDEN PROJELER I 800 0 800 a) 2015'den Sonraya Kalanlar 800 0 800 1998H050080 Açık ve Kapalı Spor

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Genel Sekreterlik KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Genel Sekreterlik KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE Evrak Tarih ve Sayısı: 03/05/2018-E.19545 T.C. Sayı : 82642947-051.04- Konu : ISVET2018 KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE İlgi : 02/05/2018 tarihli ve 38628632-051.04-69735 sayılı yazı. Üniversitemiz

Detaylı

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE ISSN:

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE  ISSN: Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE 2016 Güz, Cilt: 4 Sayı:4 2016 Autumn, Volume: 4 Issue: 4 Genel Yayın Yönetmeni Editor in Chief Doç. Dr. Mehmet KURUDAYIOĞLU Yayın

Detaylı

20. ENSTİTÜLERE GÖRE LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİ SAYILARI NUMBER OF GRADUATE STUDENTS IN THE VARIOUS GRADUATE SCHOOLS

20. ENSTİTÜLERE GÖRE LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİ SAYILARI NUMBER OF GRADUATE STUDENTS IN THE VARIOUS GRADUATE SCHOOLS 124 TÜRKİYE TOPLAMI T 20971 16738 4233 71398 50986 20412 10693 8329 2364 TOTAL FOR TURKEY K 6856 5444 1412 24797 17661 7136 3981 3173 808 E 14115 11294 2821 46601 33325 13276 6712 5156 1556 ÜNİVERSİTELER

Detaylı

Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Zili Dokumalardan Örnekler

Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Zili Dokumalardan Örnekler TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 297 Konya Alâeddin Camii nde Bulunan Zili Dokumalardan Örnekler The Samples of Zili at the Alaeddin Mosque in Konya Mustafa YILDIRIM * ÖZET Çalışma; Giriş, Dokuma Türleri,

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ

EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ KİLİM DOKUMA-2 Ankara, 2012 Bu modül, mesleki ve teknik eğitim okul/kurumlarında uygulanan Çerçeve Öğretim Programlarında yer alan yeterlikleri kazandırmaya

Detaylı

International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly.

International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly. International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly. Volume 1 December ISSN: 2198-4999 2013 International Journal of

Detaylı

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ(BOLU) İlköğretim Matematik Öğretmenliği MF-1 62 62 382,96 457,21 259,14 305,59 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ(BOLU) Matematik (İngilizce) MF-1 72 72 279,93 372,86 ABANT

Detaylı

7.1. Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

7.1. Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities) ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Mikail YALÇIN 2. Doğum Tarihi: 1985 3. Unvanı: Araştırma Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans İlköğretim Matematik Öğretmenliği Cumhuriyet Üniversitesi

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Özge ELİÇİN

Yrd. Doç. Dr. Özge ELİÇİN Yrd. Doç. Dr. Özge ELİÇİN Doğum Yeri : Gölcük Doğum Tarihi : 1983 Bildiği Yabancı Dil : İngilizce Tel : +90 (224 2942239) E-mail : ozgeelicin@uludag.edu.tr Yazışma Adresi: Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Detaylı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Evrak Tarih ve Sayısı: 25/05/2017-15469 T.C. Sayı :11611387/051.01/ Konu :Kongre KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ 5. Ulusal Kimya Eğitimi Kongresi 7-9 Eylül 2017 tarihleri arasında Üniversitemiz Eğitim

Detaylı

2016-2018 YATIRIMLARI VİZE TABLOSU KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL)

2016-2018 YATIRIMLARI VİZE TABLOSU KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL) KURULUŞ: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BİN TL) 2016 2017 884 0 884 999 0 999 1.110 0 1.110 2018 A) DEVAM EDEN PROJELER I 884 0 884 a) 2016'den Sonraya Kalanlar 884 0 884 1998H050080 Açık ve Kapalı Spor

Detaylı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Sayı :11611387/824.02/ Konu :Dergi UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde 2017 yılında "Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi" yayın hayatına

Detaylı

1 Nolu Örnek: Fotoğraf1

1 Nolu Örnek: Fotoğraf1 GAZİLER (BARDIZ) CAMİİ'NDEN Üç KİLİM Okl. Burisel HATİPOGLU Eski adı Bardız veya Barduz olarak yazılıp söylenen bu yer, Erzurum'un kuzeydoğusundaki ilçelerinden biri olan ve merkezden i 80 km. uzakta bulunan

Detaylı

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN 1302 8944 MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Yılda dört defa yayımlanır. ULAKBİM, ASOS, Arastirmax, Akademik Dizin: Akademik Türk Dergileri İndexi, uluslararası DIRECTORY of RESEARCH

Detaylı

Derece Program Üniversite Yıl. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Selçuk Üniversitesi ---

Derece Program Üniversite Yıl. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Selçuk Üniversitesi --- ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ Unvanı, Adı Soyadı: Arş. Gör. Dr. Elif YILMAZ Doğum Tarihi: 09.07.1987 Dili: İngilizce / ÜDS=66,250 (2009) Öğrenim Durumu: Derece Program Üniversite Yıl Lisans Yüksek Lisans

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. ISSN:

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. ISSN: The International Journal of Economic and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 5 Yıl/Year: 5 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn 2009 Cilt/Volume: 5 Yıl/Year: 5 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII JULY 2011 NUMBER: 80 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 45 2013/II İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

EK-3 ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

EK-3 ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl EK-3 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Mahir Kalfa 2. Doğum Tarihi : 08.04.1966 3. Unvanı : Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5. Çalıştığı Kurum : Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE Evrak Tarih ve Sayısı: 08/03/2018-E.10778 T.C. Sayı : 84093193-051.04- Konu : IV. Uluslararası Alevilik ve Bektaşilik Sempozyumu KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE İlgi : 28/02/2018 tarihli ve 22261011-010.07.02-35615

Detaylı

EĞİTİM FAKÜLTESİ Ortaöğretim Fen ve Ortaöğretim Fen ve ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM FAKÜLTESİ Ortaöğretim Fen ve Ortaöğretim Fen ve ENSTİTÜSÜ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ Adı Soyadı E-posta : SAFİYE ASLAN : safiyeaslan@gmail.com 1. EĞİTİM DURUMU Unvan Bölüm/Anabilim Dalı Fakülte / Y.Okul Üniversite Yıllar Lisans Kimya Öğretmenliği/ EĞİTİM FAKÜLTESİ

Detaylı

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s. 491-508 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 25.10.2017 20.11.2017 Öğr. Gör. Begül ÖZKOCA

Detaylı

Available online at

Available online at Available online at www.sciencedirect.com Procedia - Social and Behavioral Sciences 55 ( 2012 ) 1079 1088 *English Instructor, Abant Izzet Baysal University, Golkoy Campus, 14100, Bolu, Turkey (karakis_o@ibu.edu.tr)

Detaylı

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 ÖZGEÇMİŞ I. (Ana sayfada görünecektir.) Adı Soyadı (Unvanı) Miyase Koyuncu Kaya (Yrd. Doç.Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 E-posta: (kurum/özel) mkkaya@ybu.edu.tr Web sayfası

Detaylı

5 ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ http://www.adiyaman.edu.tr/ 6 ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ http://www.adu.edu.tr

5 ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ http://www.adiyaman.edu.tr/ 6 ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ http://www.adu.edu.tr LIST OF UNIVERSITIES IN TURKEY No University name Web addresses 1 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ http://www.ibu.edu.tr 2 ABDULLAH GÜL ÜNİVERSİTESİ http://www.agu.edu.tr 3 ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ http://www.acibadem.edu.tr

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU iii TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Rabia HOŞ tarafından hazırlanan " Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında

Detaylı

BEDEN EGiTiMi ve SPOR YÜKSEKOKULLARıNDAKi OKUL KÜLTÜRÜNÜN incelenmesi

BEDEN EGiTiMi ve SPOR YÜKSEKOKULLARıNDAKi OKUL KÜLTÜRÜNÜN incelenmesi Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe J. ofsport Sciences 2006,17 (3),100-111 BEDEN EGiTiMi ve SPOR YÜKSEKOKULLARıNDAKi OKUL KÜLTÜRÜNÜN incelenmesi Süleyman Murat YILDIZ', Müslim BAKIR2 'Balıkesir Üniversitesi

Detaylı

2014 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

2014 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI ABANT İZZET BAYSAL (BOLU) ABANT İZZET BAYSAL (BOLU) ABANT İZZET BAYSAL (BOLU) ABANT İZZET BAYSAL (BOLU) ABANT İZZET BAYSAL (BOLU) Türkçe Öğretmenliği 93 93 TS-2 389,78293 19.300 460,04419 351,98063 382,48539

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt/Volume: 1 Yıl/Year: 1 Sayı/Issue:1 Bahar/Spring 2005 ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr, ISSN: 1306-3553 (internet) AİBÜ İİBF The Journal of Economical and Social Research İmtiyaz Sahibi /

Detaylı

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ YILLARI BAŞARI SIRASI VE TABAN PUAN KARŞILAŞTIRMASI.

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ YILLARI BAŞARI SIRASI VE TABAN PUAN KARŞILAŞTIRMASI. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ 2012-2013 YILLARI VE TABAN PUAN KARŞILAŞTIRMASI. ÜNİVERSİTE ADI TÜRÜ PROGRAM Açıklaması Öğrenim T. OGR. SÜRE PUAN TÜRÜ 2012 2013-2013 T. Puan kont. yerleşen Boğaziçi Ü. İstanbul

Detaylı

Sayı Issue - 4, 2013/1

Sayı Issue - 4, 2013/1 Sayı Issue - 4, 2013/1 Türkiye Sosyal Politika ve Çalışma Hayatı Araştırmaları Dergisi Turkish Journal of Social Policy and Labour Life Studies Sayı Issue 4 2013/1 ISSN: 2146-5177 Sahibi ve Yazı İşleri

Detaylı

T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Personel Daire Başkanlığı. Üniversite Rektörlüklerine

T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Personel Daire Başkanlığı. Üniversite Rektörlüklerine T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Personel Daire Başkanlığı *BEKAJSUM* Sayı : 94779461-900 Konu : Toplantı Üniversite Rektörlüklerine Üniversitemizin ev sahipliğinde Yükseköğretimde Yapılan Yenilikler,

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Çocuk Gelişimi Konya Selçuk Üniversitesi

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Çocuk Gelişimi Konya Selçuk Üniversitesi ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Meral MELEKOĞLU 2. Doğum Tarihi: 22.05. 1979 3. Unvanı: Öğr. Gör. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Çocuk Gelişimi Konya Selçuk Üniversitesi 1997-

Detaylı

BAŞVURU BASLANGIÇ BAŞVURU BİTİŞ ÜNİVERSİTE

BAŞVURU BASLANGIÇ BAŞVURU BİTİŞ ÜNİVERSİTE ÜNİVERSİTE YIL 2015_2016 YATAY GE BAŞVURU BASLANGIÇ BAŞVURU BİTİŞ ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ 2015_2016 01.02.2016 ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ 2015_2016 18.01.2016 ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ 2015_2016 01.01.2016

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi The International Journal of Economic and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn 2008 Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Yasemin M. IŞIKÇI 2. Doğum Tarihi : 13.05.1977 3. Unvanı : Dr. Öğretim Üyesi 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5. Çalıştığı Kurum :Giresun Üniversitesi Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

Detaylı

EK - 4A ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı : Burak Yasin YILMAZ İletişim Bilgileri Adres

EK - 4A ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı : Burak Yasin YILMAZ İletişim Bilgileri Adres EK - 4A ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Burak Yasin YILMAZ İletişim Bilgileri Adres : Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları ve Öğretim ABD Meşelik Yerleşkesi

Detaylı

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN:

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN: The Journal of Economical and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 3 Yıl/Year: 2 Sayı/Issue:1 Bahar/Spring 2006 Prof. Dr. Nevzat YOSMAOĞLU nun anısına Cilt/Volume: 3

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Celal Deha DOĞAN. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ölçme ve Değerlendirme Bilim Dalı- Doktora

Yrd. Doç. Dr. Celal Deha DOĞAN. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ölçme ve Değerlendirme Bilim Dalı- Doktora Yrd. Doç. Dr. Celal Deha DOĞAN Öğrenim Durumu Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ölçme ve Değerlendirme Bilim Dalı- Doktora- 2005-2011 Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ölçme ve

Detaylı

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU

1.7 BÜTÇE GİDERLERİNİN FONKSİYONEL SINIFLANDIRILMASI TABLOSU 25 GENEL KAMU HİZMETLERİ 42.0.624.09,5 Yasama ve Yürütme Organları, Finansal ve Mali İşler, Dışişleri Hizmetleri 2.249.56.920,6 Yasama ve yürütme organları hizmetleri 445.82,86 Yasama ve yürütme organları

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 2148-0494 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt/Volume: 1 Yıl /Year: 1 Sayı/Issue: 2 Güz/Autumn 2013 Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 1

Detaylı

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2014 (15): 1

ISSN : 1307-4474. Ege Journal of Education 2014 (15): 1 ISSN : 1307-4474 2014 (15): 1 EGE EĞİTİM DERGİSİ Sahibi / Owner Prof. Dr.Süleyman DOĞAN Eğitim Fakültesi adına Editör (Editor) Doç. Dr. Dilek Yelda KAĞNICI Editör Yardımcıları (Asistant-Editor) Yrd. Doç.

Detaylı

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst. İBRAHİM ARAP e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620 KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : T.C Doğum Tarihi : 01.02.1972 Doğum Yeri : Mersin Medeni Durumu : Evli ÖĞRENİM 2004-2009 : Dokuz

Detaylı

FARABİ KURUM KODLARI

FARABİ KURUM KODLARI FARABİ KURUM KODLARI İstanbul 1. Boğaziçi D34-FARABİ-01 2. Galatasaray D34-FARABİ-02 3. İstanbul Teknik D34-FARABİ-03 Eskişehir 1. Anadolu D26-FARABİ-01 2. Eskişehir Osmangazi D26-FARABİ-02 Konya 1. Selçuk

Detaylı

Nidan Oyman Arş. Gör. Dr.

Nidan Oyman Arş. Gör. Dr. Özgeçmiş Nidan Oyman Arş. Gör. Dr. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İngilizce Öğretmenliği İstanbul 2006 Yüksek Lisans Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi 2010 Kişisel Bilgiler

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 47 2014/II İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız.

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız. TABLO ÜNİVERSİTE Tür ŞEHİR FAKÜLTE/YÜKSOKUL PROGRAM ADI AÇIKLAMA DİL 4 BAKÜ DEVLET ÜNİVERSİTESİ YDevlet BAKU Filoloji Fak. Azerbaycan Dili ve Edebiyatı TS-2 273,082 232,896 10 301.000 4 BAKÜ SLAVYAN ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

Sayı - Issue - 6, 2014/1

Sayı - Issue - 6, 2014/1 Sayı - Issue - 6, 2014/1 Türkiye Sosyal Politika ve Çalışma Hayatı Araştırmaları Dergisi Turkish Journal of Social Policy and Labour Life Studies Sayı Issue 6 2014/1 ISSN: 2146-5177 Sahibi ve Yazı İşleri

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Doktora Okul Öncesi Eğitimi Hacettepe Üniversitesi Devam ediyor.

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Doktora Okul Öncesi Eğitimi Hacettepe Üniversitesi Devam ediyor. ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Dilara YAYA 2. Doğum Tarihi : 26 Temmuz 1986 3. Unvanı : Araştırma Görevlisi 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Doktora Okul Öncesi Eğitimi Hacettepe Üniversitesi 2012

Detaylı