Ata Govşudov ( )

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Ata Govşudov (1903-1953 )"

Transkript

1 Ata Govşudov ( ) Yazar, şair ve dramaturg olan Ata Govşudov, yaratıcılık kaleminin gücünü 1922 yılında yazdığı "Zakaspiy Frontı" (Gizil Pulun Gulları) adlı dramasını yazmakla gösterdi. Fakat o yaratıcılık işine yirminci yılların ikinci yarısından itibaren tam olarak girişir. O, yirminci-otuzuncu yıllarda "Sen Gışın", "Kesyer Hem Atyar", "Hıtayda, Luvan Çayının Kenarında" gibi lirik eserlerini, "Yolumı Düzetdim", "Azaşan Izmı Tapdı", "Vatan Ogh" gibi nesirlerini ve "Perman" romanını yazar. Yazar çeşitli devirlerde hikaye, deneme, makale ve manzum eserlerinin onlarcasını yazmıştır. Onların içinde "Gandım Avcının Maşgalası", "Gaçar Aga", "Dordepel", "Yelli Ödenin Öylcnişi", "în Sonkı Arçın" DERMAN Birinci kitap BUYSANÇLI GALA Mılayım güyz paslının bir günüdi. Buysançlı burçları asmanda mağallaklap görünyen galanın içi adatı coşgunlı hereket bilen gaynayardı, şatlıkh şovhun ilen yanlanyardı. Gış bolsun, yaz bolsun, tomus bolsun, güyz bolsun - parhı yok, bu galada şu coşgunlı hereket, şu şatlıkh şovhun hemişe birsidırgm dovam edyerdi. Bu gala guş gelse, ganatı gırlıp, gulan gelse, toynağı gırlıp, üstünden guş hem uçup bilmeceğe, dervesinden döv hem sekip bilmeceğe menzeyerdi. Hamala, "heh!" diyende, yetmiş beş dervezesinin her birinden yüz mün demir donlı Göroğh gılıcmı sırıp çıkaycak yalı buysançlıdı. Emma bu gala daşından görnüşi yalı arkayın deldi. Onun ilatı ayak üstündedi, gicesi-gündüzi teşvişdedi. Gala onçaklı lap ederlik uh hem deldi. Onun boyı beş mün edimdi, ini iki yarım mün edimden azacık govrakdı. Zamanında Ahalin ulı galalarının biri hasaplanyan galalardandı. Galanın ganatlanının berkliği onun arassa ak-şırkı toyun palçıkdan salınmağından anlanılyardı. Emma garnlar öz galalarının aslı sağtının berkliği hakında ovnuk gürrün edenlerinde, mum şeyle düşündirerdiler: "Biz bu galanı saldırmak üçin velayatdan /Horezminden/ ussa çağırdık. Ussalar bilen hak-hasap gcpleşildi. Ussalar işini gu- gibi mensur eserleri, "Kerim Dosov", "Düşman Ot İçinde Görsün Özüni", "Adına Şöhrat", "Hat ve Gogap" gibi lirik eserleri, "Partizan Aman" poeması, "Huday Yolı" denilen "Mehür", "Sahetli Günüfv Gopgunı", "Tanrı ve Onun Gulları" gibi hicvi makaleleri vb. de vardır. O "Perman" dan başka "Mehri-Vepa" ve "Köpetdagın Eteğinde" ro manlarını da miras bıraktı. Yazar, Türkmen halk edebiyatını da iyi bilirdi; öğrenmişti. O, Türkmen masallarını ve "Göroglı" destanını neşretmişti; bu konuda makaleler, incelemeler yazmıştır. Onun öz sanatı da halk edebiyatıyla yoğrulmuştur. Yazar Türkmen edebiyatını temellendircnlerden, şe killendirenlerden biridir. / PERMAN MAĞRUR KALE Ilık sonbahar mevsiminin bir günüydü. Mağrur, burçları gökyüzünde sivrilen, seçilen kalenin içi her günkü gibi coşkun bir halde kaynamaktaydı ve neşeli seslerle yankılanıyordu. Kış olsun, bahar olsun, yaz olsun, güz olsun hiç farkı olmaksızın bu kalede şu coşkulu hareket, şu neşeli sesler daima hiç kesilmeden devam ederdi. Bu kaleye kuş gelse kanadı kırılır, at gelse toynağı kırılır; üstünden kuş da uçamayacağa, kapıdan dev de sekemeyeceğe benziyordu. Sanki "Haydi" deyince yetmişbeş kapısının herbirinden yüzbin demir elbiseli Köroğlu, kılıcını sıyırıp çıkacak gibi heybetliydi. Ama bu kale dışında göründüğü kadar asude değildi. Onun halkı ayak üstündeydi ve gecegündüz endişe içindeydi. Kale o kadar da çok büyük değildi. Onun boyu beşbin adımdı; eni ikibinbeşyüz adımdan biraz fazlaydı. Zamanında Ahal'ın büyük kalelerinden biri sayılırdı. Kalenin duvarlarının sağlamlığı onun temiz krem rengi saf balçıktan yapılmasından anlaşılıyordu. Yaşlılar kendi kalelerinin sağlamlığı hakkında çeşitli sohbetlerinde bunu şu şekilde dile getirirlerdi: "Biz bu kaleyi yaptırmak için vilayetten-harezm'den usta çağırdık. Ustalarla hesapta anlaşıldı. Ustalar işini bitirdikten sonra ücretlerini cemaat ödeyecek, tâ

2 tarandan son, muzzunı ccmağat tölcmeli, te gala salnıp gutarılyança, ussalann iycek-içceklerinem ccmağat çekmeli edildi. Ussalar ak palçıkdan galanın bir gorunı goyup çıkdılar. Şol günün özünde hemişe yarım gice çenli oynamağa endikeden cahil yiğitler teze salnan gorun üstünde ılgaşıp oynapdırlar. Ertir görseler, ol gor depelenip, aşak çökcrilipdir. Bu sapar ussalar seslerini çıkarman, işlerine başladılar. İkinci gon galdırdılar. Yene cahillar onı hem edil önki yalı edipdirler. Ussalar bu gezeğem seslerini çıkarmadılar. Ahırı ussalar üçünci gezekden son aksakgalların yanına gelip dat etdilcr. Aksakgallar yiğitlere keyindiler. Emma yiğitler öz oyunlarının galanın ganatları üçin peydalıdığı-zıyanlıdığı hakda pikirem etmeyerdiler, oynasalar bolyardı. Sonun içinem olar keyelen vağtı seslerini-üynlerini çıkarman, enselerini tünnerdişip gidyen yalı edyerdiler-de, aksakgallar gitdiği, önküdenem beş beter ılgaşmağa başlayardılar. Ön dine şovhun edip oynayan bolsalar, indi şovhun turuzman oynayardılar. Garagol, yoknasız yiğitlere buyrup bolmadı. Ussalar hem yapışan işlerinden el çekmediler. Şeyle basalanıp, zınç yalı bolan la lay öz gövrümini gineldip, gün-günden berkeyerdi. İndi ussalaram oğlanlara zat diyenokdılar. Gayta her gün işden son oğlanların erccllik bilen oynayışlarına sın edip, "Değme, oynasınlar, bizin salan galamız daşdan hem berk bolar. Bu oğlanların oynı üçin ulı behbitdir" diyişyerdiler. Şeydip, ussaların hem oğlanların kömeği bilen gala sanıp gutarıldı. Bu gala "Gökdepe galası" diyen at galdı. Bu Ahalin buysanyan galası boldı. Ussalarm çeken zehmetine ilin-günün özi ınsap edip, iki esse artık hak töledi. Ussalaram köp hoşal boldular. Galanın ganatlarınm şeyle berkliği aydışlarıça bardı. Ol indi köne galalar hatarına giripdi. Emma salnıp başlananından yiğitlerin depeşeği astında galip, zınç bolan ganatlarınm heniz hem opurılan yeri yokdı. Bu gün hem yiğitler hemişeki adatları boyunca galanın gündoğar gapdalına yığnanıpdılar... "Dik, dep, hanı, kimin gezeği? İne, menin gezeğim! Yok, yok, gezeğine dur! Sen on gezek dağı depdin. Men heniz bir saparam depemok!" diyşip, gala ganatlarınm üstünde hemişeki şovhunlarına, hemişeki cedelli depeşeklerine baylapdılar. Yüni yeten yiğitler gala ganatmın üstünde telpek goyup, may alıp ılgayardılar, yüzünin uğruna el değirmen dırmaşıp, telpeği depyerdiler-de, yene arkanlığma düşyerdiler. Şeydip gezekme-gezek gaytalayardılar. Kebirine "Bir elini urdun" diyyerdiler, başga birine "Arkanlığma düşende, sağ- kale yapılıp bitirilinceye kadar, ustaların yiyecek ve içecekleri de cemaat tarafından karşılanacakşekilde anlaşıldı. Ustalar ak balçıktan kalenin bir burcunu inşa ettiler. O gün sürekli gece yarısına kadar oyun oynayan gençler yeni yapılan duvar parçasının üstünde koşup oynamışlardı. Ertesi gün gördüler ki, o duvar parçası tepelenip aşağı çökertilmişti. Bu seferlik ustalar seslerini çıkarmadan işlerine başladılar. İkinci sırayı çıktılar. Gençler yine ilk duvara yaptıkları gibi yaptılar. Ustalar bu defa da seslerini çıkarmadılar. Nihayet ustalar üçüncü defadan sonra ihtiyarların yanına gelip şikayet ettiler. İhtiyarlar gençleri azarladılar. Fakat gençler oyunlarının kale duvarları için faydalı mı, zararlı mı olduğunu düşünmüyorlardı; oyun oynasınlar yeterdi. Bu yüzden onlar azarlandıkları zaman seslerini-ünlerini çıkarmadan omuzlarını silkip umursamaz gibi yapmışlar da ihtiyarlar gidince öncekinden beş beter tepişmeye başlamışlardı. Sadece önceleri gürültü çıkarıp oynuyor idiyseler şimdi gürültü çıkarmadan oynuyorlardı. Karakol, nasihatten anlamayan gençlere ses çıkarmadı. Ustalar da yaptıkları işten el çekmediler. Bu şekilde basılıp sıkıştırılıp sağlamlaştırılan balçık duvar heybetini gittikçe arttırıp, günden güne sağlamlaşıyordu. Artık ustalar da oğlanlara birşey demiyordu. Aksine hergün işten sonra gençlerin alışılagelen oynayışlarına bakıp "Değme oynasınlar; bizim yaptığımız kalemiz taştan da sağlam olur. Bu gençlerin oyunu kale için çok faydalıdır" diye konuşuyorlardı. Bu şekilde ustaların gayretleriyle ve oğlanların yardımıyla kale yapılıp bitirildi. Bu kaleye "Göktepe Kalesi" adı verildi. Bu Ahal'ın gurur duyduğu kalesi oldu. Ustaların çektiği zahmeti herkes takdir edip iki hisse fazla ücret ödediler. Ustalar da pek hoşnut oldular. Kalenin duvarlarının sağlamlığı söylendiği kadar vardı. O şimdi eski kaleler sınıfına girmişti. Fakat yapılmağa başlandığında yiğitlerin tepişmeleri altında kalıp sağlamlaşan duvarlarının hâlâ yıkılan yeri yoktu. Bugün de gençler her zamanki adetleri üzere kalenin dolu tarafına toplanmışlardı. "Dik, tep, haydi! Kimin sırası? İşte, benim sıram! Y ok, yok sıranı bekle! Sen on defa fazla teptin. Ben hâlâ bir sefer bile tepemedim!..." diye konuşup kale duvarlarının üstünde her zamanki tartışmalarına her zamanki münakaşalı tepişmelerine başladılar. Tüyü yeni biten gençler kale duvarının üstüne şapka koyup sırayla yürüyorlar, yüzlerinin uğrunda el değirmeden gelişigüzel tırmanıp şapkayı tekmeliyorlardı ve tekrar sıraya giriyorlardı. Bunu defalarca tekrarlıyorlardı. Aralarından birine "Bir elini vurdun" diyordular, başka birine "Arkana dü-

3 dm dik düşüp bilmedin" diyyerdiler. Öz gövresine erk edip bilemeyenlerden hasaplanyan ağrasyüzli bir yiğit: - Hanı bizem bir sınanıp göreli, diyip, süsüşcek goç yalı mayalıp, götinceklep gitdi. Emma onun ullakan gara gözleri galanın ganatının çür başındaki telpekdedi. Görnüşine göre, yiğit bu çık mağa dine birinci gezek smanışyan borh, daşındakılar yerli-ycrden: - Hanı, senem bir sınanıp gör bakalı, diyşip, mamsızlık bilen gığırışdılar. Olar öz yüreklerinden "bu galanın gap bilinden aşaklığına patlap gaçar" diyip, pikir edyerdiler. Şeyle masgaraçılığı-da gıcitlı gülki bilen, şerebeli yomaklar bilen garşılamağa tayyarlanyardılar. Emma ol tamaları puca çıkdı. Yiğit ok yalı atılıp, galanın depesine dırmaşdi-da, onun depesindeki telpcği depip, ızına böküp düşdi. Oğlanların hemmesi genirgenmek bilen dimdı. Dine çetde duran biri: - Çopan eğirtdir! diyip, sovallı dımışlığa coğap berdi. Onun dereğine başga biri köpçüliğin gülüp, keypden çıkmağına sebep boldı. Ol öz içinden "Şu depenson, men depip belmenmi?" diyip, öz yüreği bilen cedelleşip duran bolmağa çemeli, may alıp ilgadı velin, galanın gap bilinden aşak pöklep gaytdı. Töverek-daş el çarpıp gülüşdi. Kimdir biri: - Sen goşunı hayda, goşunı... Orağını or, diyip, gığırdı. Ol yiğidin yüzi çapadı yalı gızardı. - Sizin bilen düz yerde eşekden-e böküşip bi lerin, diyip, ol ısgınsız seslendi. - "Hemedan daş bolsa, kedi yakın" getir-eyt eşekleri, diyip, biri gığıdı. Heniz dine uluların bolşuna tomaşa edip, höveseklik bilen olardan görelde görüp duran yetgincekler dumlı-duşa pıtrap, sen-men yok, öylerin gapdalında duran eşekleri çözüp, idip getirip başladılar. Bulardan "Siz eşeği nire ekidyersiniz, neme üçin ekidyersiniz?" diyip sorayanideyen-de yokdı. Aslında şunun yalı iş üçin eşek, göle, iş yabısı yalı mallan sorağsız-ideğsiz alıbermek ozaldan dessur bolup galan bir zat bolara çemeli. Bular altı sanı eşeği ha tara yanaşdırap duruzdılar. Sağda-solda toyçı yalı üyşüp duran yiğitler "Bök-de bök" boluşdılar. Kimdir biri önüni başlap, altı aşeğin üstünden yenillik bilen atılıp geçdi. Onun ızı kesilmen, biribirinin ızından tovusyardılar. Bir tapgır bökülenden son, hatara duran eşekleri sekize yetirdiler. Bu sapar kebiri ahırkı eşeğin üstüne düşüp galdı. Eşeğin sanı ona yctirildi, so on ike yetirildi. Her sapar cübütden artdırıldığıça, tovusyanlar-da serken düzgün dik düşmedin" diyorlardı. Kendi gövdesine mukayyet olamayanlardan sayılan ağırbaşlı bir yiğit: -Haydi biz de bir deneyip görelim deyip toslayacak koç gibi sıraya girip onların arkasına düştü. Yalnız onun iri kara gözleri kale duvarının en başındaki şapkadaydı. Yiğit, tırmanmaya ilk defa deneyeceği esnada çevredekiler yerlerinden: -Haydi, sen de bir dene gör bakalım" deyip kinayeli olarak bağırıştılar. Onlar içlerinden "Bu kalenin tam ortasından aşağıya düşüp kalır" diye düşünüyorlardı. Böyle maskaracılığı da alaylı gülümsemeyle, iğneli sözlerle karşılamağa hazırlanıyorlardı. Fakat o beklentileri boşa çıktı. Yiğit ok gibi atılıp kalenin tepesine tırmandı ve tepedeki şapkayı tekmeleyip sonra hoplayarak aşağıya indi. Oğlanların hepsi hayretler içinde susup kaldılar. Yalnız kenarda duran biri: "En büyük çoban" deyip sualli sessizliğe cevap verdi. Onun arkasından başka biri topluluğun gülüp kendilerinden geçmelerin esebep oldu. O öz içinden "Bu tekmeledikten sonra ben tekmeleyemem mi?" deyip, içinden mücadele ederken sıraya girdi, fakat kalenin tam ortasından aşağıya düştü. Etrafındakiler el çırpıp gülüştüler. İçlerinden biri: "-Sen tarlanı sür, tarlanı... orağını biç" diye bağırdı. O gencin yüzü utancından pancar gibi kızardı. "-Sizinle düz yerde eşekten atlayabilirim" deyip, o sessizce seslendi. "-Halep oradaysa arşın burada, getir gel eşekleri" diye biri bağırdı. Henüz sadece büyüklerin haline bakıp hevesle onlardan örnek alan gençler etrafa dağılıp sen ben kavgasına girmeden evlerin yanında duran eşekleri çözüp dürterek getirip oyunlarına başladılar. Bunlardan "Siz eşeği nereye götürüyorsunuz; niçin götürüyorsunuz?" diye soran eden de yoktu. Aslında böyle işler için eşek, dana, at gibimalları sorup soruşturmada alıvermek eskiden adet olup kalan bir şey olmalı. Bunlar altı eşeği dizip yanaştırıp durdular: Sağda-solda düğün yerindeki kalabalık gibi duran yiğitler "Atla da atla!" diye bağırıştılar. Kimdir biri önce başlayıp, altı eşeğin üstünden kolayca atlayıp geçti. Onun arkası kesilmeden, birbiri ardına atlıyorlardı. Bir grup atladıktan sonra sırada duran eşeklerin sayısını sekize çıkardılar. Bu sefer bazıları en sondaki eşeğin üstüne düşüp kaldılar. Eşeğin sayısı ona çıkarıldı; sonra onikiye çıkarıldı. Her sefer çift arttırılanda atlayanlar da git

4 kem-kemden azalyardı. Birden bu böküşmeği-de taşlap, "tut-da tut!" bolşup, göreşe yazdılar. Ağır mereke göye uh toy mehellesi yalı teğelendi. Ortada bolsa güyçli pclvanlarınkı yalı göreş baryardı. Bu uh üyşmek mehellenin tamamı otuz yaşdan bcrdeki yiğitlerdi. Gala cemağatının in şatlıklı coşun bilen gaynayan şovhunı hem şol toparmkıdı. Çünki bu topar özlerinden kiçi yaş ösdürimleri, belki, yanı içde-deşda oynamağa yaran beş-altı yaşlılarıda özlerinin canlı hem ccdelli gızık işleri bilen höveslendiryerdiler. Kebir vağtlarda "ulular" diylip hasaplanyan otuz beş, kırk yaşlıların hem buların işine gatışyanı seyrek deldi. Hatda seğsen-toğsan yaşlı garrılarınam gövni göterilip, olara tomaşaban bolyan vağtları köp bolyardı. Emma gamlar hatarma geçirilyen topar köplenç vağt hemişeki öz adat edinen yerine yığnanyardi. Gocalar yılın yılı pasıllarında - novruz garından son, te güyzün çiğreklice günlerine çenli galanın ilerki dervezesinin iç ağzına üyşerdiler. Bir gezek yıl gatı gurak gelipdi. Sonda kimdir takva ınmçının biri: - Ay, adamlar, belki, pelimizin-niyetemizin ters yeri bardır. Gelin cemağat bolup namaz okalın, pelimizden gaydalın, diyip, bir gep tapdı. Köpçülik bolsa: - He, gelin, pelimizden gaytsak gaydalın, ce mağat balup namazam okalın. Onun yalı bolsa meteidemedinelin. Imamam senin özün bolarsın, diyip, şu maslahatı tapan adamın yakasından tutdı. imam bolcağın makullap görkezen yerinden meteit salınmalı boldı. Galanın ilerki dervezesine yakın bir yerde bir günün içinde meteit hezir boldı. Bu meteit ini-boyı elli-altmış edim inedördül sekidi. Munun üstünde yağındanyağmırdan, günden taşa-da yokdı. Dine gün giç öylene sanandan son, galanın beyik ganatınm keleğesi sekinin hemme yerini örtyerdi, meteit ilki salnan günlerinde gamların köpçüliği ürç edip diyen yalı ona geldi. Hatda oların her haysı bir keçeni özüne namazlık edinip, sekinin üstüni tutuşlaym düşek bilenem örtdüler. Emma bir hepde geçip-geçmenke meteidin cemağatı kemelip başladı. Sonun bilen birlikde sekinin üstünin düşeği hem ayrılıp başladı. Bir nece gün geçenden son, imamın ızında dine üç adam galdı. Ahırı imamın özi hem halis iren bolmağa çemeli, bir gün: - İndi namazı her kim öz öyünde akaysın, diyip, yanındaki üç ıhlasgerine hem ruğsat berdi. imamın öz başlan işindan şeyle tiz irmeğinin öz scbepcağazı bardı. Ana, şol dervezeni vağtlıvağtında açıp-yapyan derveban neme, şona-da gide azalıyordu. Birden bu zıplamayı bırakıp "Tut da tut!" deyişip güreşe tutuştular.sanki mahallede büyük bir düğün varmış gibi kalabalık oldu. Meydanda güçlü pehlivanların güreşini andıran bir müsabaka başladı. Bu büyük kalabalık mahallenin otuz yaşının altındaki yiğitlerden oluşuyordu. Kale cemaatinin en neşeli coşkuyla kaynayan eğlencesi bu grubundu. Çünkü bu grup kendilerinden küçük çocukları, belki, daha yeni içeride-dışarıda oynamaya başlayan beş-altı yaşındakileri de canlı ve çekişmeli ilginç işleriyle heveslendiriyorlardı. Bazen "büyükler" diye hesaplanan otuzbeş, kırk yaşındakilerin de bunların içine ekanşması az değildi. Hatta seksen doksan yaşındaki ihtiyarların da canı çekip onlara seyirci olmaları çok görülürdü. Fakat ihtiyarlar sınıfına dahil edilen grup çoğu vakit her zamanki adet edindikleri yere toplanırdı. İhtiyarlar yılın sıcak zamanlarında nevruz karından sonra, tâ güzün hafif ayazlı günlerine kadar kalenin ileriki kapısının iç ağzına toplanırlardı. Bir defa yıl çok kurak gelmişti. O zaman bir takva sahibinin biri: -Ay adamlar, belki kalbimizin-niyetimizin ters bir yeri vardır. Gelin, cemaat olup namaz kılalım; niyetimizden, yaptıklarımızdan dönelim"- deyip bir söz söyledi. Çoğunluk ise: -Evet,gelin,günahlarımızdan, yaptıklarımızdan döneceksek dönelim, cemaat olup namaz da kılalım. Hal böyleyse mescid de kuralım. İmam da sen kendin olursun"- deyip bu fikri bulan adamın yakasından yapıştı. İmam olacak adamın gösterdiği yerde mescid yapılmaya başlandı. Kalanın dış kapısına yakın bir yerde, bir günün içinde mescid hazır oldu. Bu mescidin eni-boyu elli-altmış adım kadar ve kare şeklindeydi. Bunun üstünde yağmurdan-yaştan, güneşten koruyacak bir örtü de yoktu. Yalnız güneş öğle vaktini geçtikten sonra, kalenin büyük duvarlarının gölgesi sekinin her tarafını örtüyordu; mescidin ilk yapıldığı günlerde ihtiyarların çoğunluğu belli bir hevesle mescidi doldurdu. Hatta herhangi bir keçeyi kendine seccade yapıp getirip, sekinin üstünü baştanbaşa döşekle de örttüler. Fakat bir hafta ya geçti ya geçmedi mescidin cemaati azalmaya başladı. Bununla birlikte sekinin üstündeki örtüler de ayrılmaya başladı. Bir kaç gün geçtikten sonra, imamın arkasında sadece üç adam kaldı. Nihayet imamın kendisi de çok yorulmuş olmalı ki bir gün: -Şimdi namazı herkes "söz evinde kılsın" deyip yanındaki üç ihlaslı adama da ruhsat verdi. İmamın kendi başlattığı işten böyle çabuk bıkmasının gerçek bir sebebi vardı. İşte, şu kapıyı

5 odun getiren bir gucak odun, un üvedip gelen bir cam un, argışdan gelen bir kersen buğday beryer. Yiğitlerin olcasının onun gelen saparı gabat geleyse-he onunki hasam getiryer. Emma meteit salıp, cemagat namazının imamı bolup, uh derde galip, sesini boğazında gaynadıp, mollaların azan aydışına menzetcek bolup, görge galip yören bir adam velin hiç kimin gözüne-de ilenok. Onson imamın öz işinden eli sovamazmı? imam bir gezek Atalık ağanın yanında keyinip, bu gürrüni diline hem aldı. Her neme-de bolsa, bu seki "Pirgulmın meteidi" diyen ada eyc bolup, imamın adına yadığer galdı. İndi bu yeri gamlar hekem edinipdirler. Cahan yayrap, gün doğandan te il yatara çcnli günün nevağtı bolsa hem bu sekinin tövereğinin adamsız bolyan vağti yokdı. Sekinin üsti tutuşhğına artlatgı, düzzim çızıklan bilen bezelip taşlanıpdı. Göçer çöpleri dağaşar yatardı. Adamlar bu yara üyşüp, düzzim, küşt oynayardılar, donlarını düşenişip, seke yaplanışıp, her hili gızıklı gürrünler, şorta sözler adışyardılar. Dervezeden gelip-geçip duran yolağçıların her haysısının öz görnüş mısalasma göre menzetme, yomaklar tapıp, gülüşyerdiler, değişyerdiler. Hemişe adat boyunca bu yağday sekinin tövereğinin mehellesinin has köpelip, şatlıkh gürrünçiliğin gızıp, şovhunın asmana göterilyen mahalı gün öyleden ağandan son bolyardı. Yaşulular gelsin, aksakgallar gelsin-tapavudı yok, şol şorta sözler, gülşükli gürrünler dovam edyerdi. Bu gün hem şol hemişeki günlerin biri yalıdı. Gün ikindee yakınlaşipdı. Birden ağır merekenin şorta sözli şovhunı yatdı. Değişme, gülki gömüp duran yüzler çınlakay sıpata girdi. Süzülen gözler merekenin bir çetinden gelyen orta boylı bir adama baka dikildi. Daşından göreymeğe bu adamda ne gabara ardı, ne dabara. Hatda onun yüz keşbindede ağır mehellenin sussunı basarlık aksakgal, kethudalık, peşenelilik sıpatı yokdı. Asılında onun görnükli eğin- başı-da yokdı. Köne ağar çekmeninin içinden kirli biz köyneği görünyerdi. Ayağında ağzı bir gulaç mıtgal balağı, köne kövşi, başında bolsa çüri sarı telpeği bardı. Onun gadam urşı hem beyleki sıpayı gocalannka menzemeyerdi. Ayaklan gıbırdıklap, çaltlık bilen biri-birinin önüne geçyerdi. Elleri dek durman hereket edyerdi. Ol sol elindeki bir dövüm çörekden sağ eli bilen dövüp alıp, çörek iyip yörep gelyerdi. Ol edimini hayallatman, merekenin gırasından geldi-de: - Salavmaleykim, yiğitler! diydi. Salamına coğap berlerine-de salın bermen, sözünin ızını yetirdi. - Aman-esenlikmidir hemme? Sonra ol tapır-tupur sekinin bir çetinde oturdı-da, galanca çöreğini ağzına atdı. vakti-vaktinde açıp-kapayan kapıcı ne, buna odun getiren bir kucak odun, un öğüdüp gelen bir leğen un, pazardan gelen bir çanak buğday verir. Yiğitlerin ganimeti gelirken rastlasa onun payı hesaplanır. Fakat mescit yapıp, cemaat namazının imamı olup, ulu derde kalıp, sesini boğazında kaynatıp, mollanın ezan okuyuşuna benzetecek olup, ölüp giden adam hiç kimsenin gözüne de göründüğü yok. Böyle olunca imamın öz işinden eli soğumaz mı? İmam bir seferinde Atalık ağanın yanında şikayetlenip bu hususu diline de aldı. Her ne olsada, bu seki "Pirgulunun Mescidi" denilen ada sahip olup, imamın adına yadigar kaldı. Şimdi bu yeri ihtiyarlar mesken etmişlerdir. Cihan aydınlanıp, gün doğduktan... ta halk yatıncaya kadar günün hangi vakti olursa olsun bu sekinin etrafının adamsız olan vakti yoktur. Sekinin üstü tamamiyle artıklar, oyun çizgileri ile bezenip bırakılmıştı. Göçer çöpleri savrulup yatardı. Adamlar buraya toplanıp dokuz taş, satranç oy nardılar. Elbiselerini döşeyip, sekiye uzanıp çeşit çeşit ilginç sohbetler ederler, fıkralar söylerlerdi. Kapıdan gelip geçen yolcuların herbirinin kendi görünüşüne göre benzetmeler bulup, gülüşüp birbirleriyle itişip eğlenirlerdi. Sürekli, adet boyunca bu durum, sekinin etrafındaki mahallenin iyice çoğalıp, neşeli sohbetin kızışıp, seslerin göklere yükseldiği yeri gün öğleyi geçince olurdu. İhtiyarlar gelsin, aksakallar gelsin farkı yok; o fıkralar; komik sözler devam ederdi. Bugün de bu her zamanki günlerin biri gi biydi. Saat ikindiye yaklaşmıştı. Birden kalabalık fıkrah sohbeti durdu. Yapılan şakalar, gülüp duran yüzler birden ciddileşti. Süzülen gözler kalabalığın bir tarafından gelen orta boylı bir adama bakakaldi. Dışından bakıldığında bu adamda ne görünüş vardı, ne de neşe. Hatta onun yüzünde kalabalığın ruhunu okşayacak arif, aksakal, kethudalık, güzel bir sıfatı da yoktu. Esasında onun görkemli omuzu ve başı da yoktu. Eski beyaz ça panın altından kirli bez gömleği görünüyordu. Ayağında ağzı bir karış yırtık pantolonu, eski kundurası, başında ise sivri san şapkası vardı. Onun adım atışı da terbiyeli, nazik ihtiyarlarınkine benzemiyordu. Ayaklan küçük adımlarla, hızlıca yürüyüp birbirinin önüne ge çiyordu. O adımlannı yavaşlatmadan kalabalığın kenarına geldi ve: "-Selamünaleyküm, yiğitler!" dedi. Selamının alınmasını da beklemeden, sözünün devamını getirdi. "Sağlık-sıhhatte mi hepiniz?" Sonra o paldır-küldür sekinin bir tarafına oturdu da, kalan çöreğini ağzına attı.

6 - Gadam ağa, armaveri, işler bilen nedişyersin? diyip, dımıp oturan mcrekenin içinden kimdir biri ona habar gatdı. - Bar bol, diyip, Gadam ağa gısgacık coğap berdi-de, özünin çüri sarı tclpeğini tirscğinin as tına dikip gı sardı. Bir gapdalda oturan peşeneli aksagal: - Gadam, bu gün dünk-dünkün gelmedi-de, diyip, gülki aralaş aydan sözünde bir hili yan sılamak chenini sızdırdı. Emma Gadam ağa ona üns hem bermedik yalı etdi. Özünin hemişeki yönekeyliğini saklap: - Biçem del, Atalık kethüda, diydi. Onson ara bir dem saldı-da, sözünin üstüni yetirdi. - Şol biçem del, Atalık. Men bu gün sora ge tirmeğe gidipdim. Hava, ol bu gün deri yasamak üçin sora yığmağa gidipdi. Sonun üçin hem onun deri dövyen sokusınm dünk-dünki çıkmandı. Gadam ağanm gürrünçiliğe gelmeği bilen töverekdeki küşde, düzzime kellelerini gızdırıp oturanlar hem oyunlarını taşladılar. Galanın ikinci tarapmda özlerinin tovşuşmak, göreş tutmak yalı hünerleri bilen gızığışıp duran yiğitler hem bu merekenin bir çetine gelip eğrilişdiler. Bu yönekey adam belçik-değişme gürrünlerin manıh-çınlakay gürrünlere övrülmeğinin alamatı bolmağa çemeli, ona bolan şeyle garayış adamlar arasında adata övrülip galıpdı. Bu adama yönekey göz bilen garasan, dine öz zehmetinden başga dünyenin işine düşünmen yören bir pukaradır diyip guman edyersin. Emma hırıdar göz bilen garanmda velin, ol adamda niçik-de bolsa bir gizlin yatan buysancınbardığmıduyyarsın. Ar-namıs üçin gidip, iş bitirip gelen yiğitler Gadam ağanm yanma gelip, "om ey tdik, mum bey t- dik" diyşip, batırçılık hakda, eden işleri hakda yolbaşçı ata hökmünde ona gürrün edip bererdiler. Gadam ağa bolsa: - Biçen del... Hava, şol kem bolmandır... İş bitiripsiniz, özi biçem del, diyip, gısgacık coğap gaytarardı. Bir ağız geplese-de, "biçem del" diyen söz leri goyman aydardı. Ol muna halis endik edipdi, asla "biçem delsiz" geplemizdi. İki edim gapdalından geçip baryan düyeni görkezip, "Gadam ağa, ine şu düye gidip baryar" diysenem, açık görüp duran zadı hakda-da "Biçem del..." diyerdi. Baskı gürrüninden son sessiz dımıp oturan atalık kethüda gürrünçiliğin bir gabat gelen yerinde: - Gadam aksakgal, han ağanın işinde biz başarmadık. Bizin şol işi şeyle etmeğimiz gabahat boldı, diyip, bolup geçen bir hakda söz açın, orta gürrün atdı. Gadam bolsa hemişeki adatlanışı yalı: - Biçem del, Atalık, diyip, sözünin ızını ye tirmen goydı. "-Gadam ağa, nasılsınız, işleriniz nasıl gidiyor?" deyip susup oturan kalabalığın içinden biri ona hal hatır sordu. "-Var ol" deyip Gadam ağa kısaca cevap verdi de sivri kalpağını dirseğinin altına koyup yana eğildi. Bir tarafta oturan nurlu bir aksakal: "-Gadam, bugün çanlarının sesi çıkmadı lan!" deyip gülümsiyerek söylediği sözüne bir çeşit yansılama ahengini sızdırdı. Fakat Gadam ağa, onu kale almamış gibi yaptı. Kendinin her zamanki sakinliğini koruyup: "-Önemli değil, Atalık kethüda" dedi. Ondan sonra bir nefes aldı da sözünün kalanını tamamladı. "Bir şey yok Atalık. Ben bugün ot toplamaya gitmiştim. Evet, o bugün barut yapmak için ot toplamaya gitmişti. Bu yüzden onun barut dövdüğü dibeğinin sesi çıkmadı. Gadam ağa'nın sohbete gelmesiyle etrafta satranç oynayıp kafalarını yoranlar da oyunlarını bıraktılar. Kalenin öbür tarafında da atlama, güreş tutma gibi hünerleriyle eğlenen yiğitler de bu kalabalığın bir yanma gelip çöktüler. Bu saf adam sakalı, alaylı sözlerin manâlı gerçek sözlere çevrilmesinin alâmeti olmaya uygun, ona böyle bakış insanlar arasında adet olup kaldı. Bu adama saf bir gözle baksan, yalnız öz zahmetinden başka dünyanın işini düşünmeyen, anlamayan bir gariptir diye tahmin edersin. Fakat dikkatli bir göz ile bakınca da o adamda nedir bir gizli bir sıkıntının var olduğunu hissedersin. Ar-namus için gidip iş bitirip gelen yiğitler Gadam ağanın yanma gelip, "onu öyle ettik, bunu böyle ettik" deyip bahadırlık hakkında, yaptıkları işler hakkında yolbaşçı at hükmünde ona söylerdiler. Gadam ağa ise: "Belki... Evet, şu az olmamış... îş bitirmişsiniz, belki" deyip kısacık cevap verirdi. Azıcık söylese de "belki ihtimalki sözünü mutlaka söylerdi. O bunu kendine âdet edinmişti. Asla "belki"siz konuşmazdı. İki adım karşısından geçen deveyi gösterip "Gadam ağa, işte şu deve gidiyor" deseniz bile açıkça gördüğü şey hakkında da "Belki..." derdi. Baştaki sözünden sonra susup oturan Atalık kethüda, sohbetin uygun gelen bir yerinde: "Gadam aksakal; Han ağanın işini biz yapamadık. Bizim o işi öyle etmemiz kabahat oldu" deyip olup geçen bir hususta söz açıp araya söz attı. Gadam ise her zamanki adeti üzere: "-Belki, Atalık" deyip sözünün devamını ta mamlamadan sustu.

7 Atalık Gadamın adatma belet hem bolsa, yaha onun "biçcm del" diymcsini özüne pcydalı mamda düşündi, ya-da öz gürrünini yollı etmek isledi, ol has gızığıp gürlep başladı: - Gadam aksakgal, zelelin yarpısmdan gaytmağam bir peyda. Şindizem bolsa biz han ağanın üstüne tövellaçı adam iberelin. Ol bizin bilen den bolmaz, rehimdardır. Belkcm eden etmişlerimizi geçirer. Han handır. Ol uli bir yurdun hanı, biz neme, beş öyli teke. Gadam ağa bolsa yene: - Biçem del, Atalık, diyip, gısgacık coğap berdi. Gadamın endiğine nebclet adamlar üçin bu söz "tövellaçı ibormek gerek" diyyen mamda düşünilcckdi. Emma belet adamlar Gadamın özündeki buysancı bilen ne hanın, ne-de şanın önünde bil büküp, baş eğmeceğine manyardılar. Aksakgallardan kimdir biri özünin yoğın sesi bilen gürledi: - Atalık, ozalında bir iş etmezlik gerek. Ede ninden son onun ızında durmak gerek... Asılında hana tövellaçı iberip-zat edip yöressi bizineden etmişimiz yok ahırı. - Ol eden işinden başga sana neme etmiş gerek? Hanın iberen zekatçılannı öldürenini öldürip, urup-yencip, talan goyberdin! Bu etmiş delmi? Bir abraylı hanın ibejen adamlarını şeytmek bolarmı? diyip, atalık yarım gahar bilen gepledi. Atalığın garşısana çakan aksakgal dikelip oturdı-da: - Atalık, ol abraylı han dal, eğer ol abraylı patışa ya-da soltanam bolsa, iberen adamlarının gelip edyen işi şo bolsa, gözlerinem çıkararın, diyip, has gaharlı, has gızıp gepledi. Hanın porsı beğleri gelip, hem-e senin erkini alsın, hemem ak sakgal kethüdalarını yencip, üstüne-de "palta ha kimi ber" diyip, nsva etsen... Yöne hanın porsı beğlerinin bu işine Ahal ili çıdamaz. Muna kim çıpasa, şol çıdasm. Bir nece ay mundan ozal Hıva hakinin salgıt yığnayan beğleri gelip, şu galada düşdüler. Öz başlarına ak öy tutdurıp, her gün bir isek goyun soydurıp, keypi-sapa sürmek bilen meşgul bolup başladılar. Her galanın aksakgalını çağırıp, b yap başına üsti galla yükli beş ineri getirmeği getirmeği buyurdılar. Aksakgalları yendp-yencip, ile peçan edip, ızından hem "palta hakimi ber" diyip, talap etdiler. Aksakgallann içinde hemmesinden köteği köp iyen Gadam aksakgal boldı. Onı bir sapar "Bize bu gün goynı giç öldürip berdiniz" diyip yençilcr. Yene bir sapar "Siz gurbakganızı köp gurruldatdmız. Olar bizi yatırmayar" diyip yenç- Atalık, Gadam'ın adetini bilse de, ya onun "belki" demesini özüne faydalı mânâda düşündü, ya da öz sözünü devam ettirmek istedi; o iyice coşup gürlemeye başladı: "-Gadam aksakal, zararın yarısından dönmek de faydadır. Şimdi bile olsa biz Han ağanın üstüne inandırıcı bir adam gönderelim. O bizimle denk olmaz, merhametlidir. Belki yaptıklarımızı bağışlar. Han handır. O ulu bir yurdun hanı; ya biz beş evli Teke. Gadam ağa ise yine: "Belki, Atalık" deyip kısacık cevap verdi. Gadamın adetim bilmeyen adamlar için bu söz "Elçi, af dileyici adamlar göndermek gerek" mânâsında anlaşılacaktı. Fakat bilen adamlar Gadamdaki gururu bilenler ne Hanın, ne de şahın önünde bel büküp, baş eğmeyeceğine inanırlardı. Aksakallardan biri kalın sesiyle gürledi: -Atalık, baştan bir işi yapmamak gerek. Ettikten sonra da onda durmak gerek... Aslında Hana elçi gönderecek kadar bizim edip-etmişimiz yok. "-O yap tığın şeyden başka sana nasıl bir suç gerek? Hanın gönderdiği zckatçıların öldürdüğünü öldürdün; vurup çarpıp gönderdin! Bu suç değil mi? Hürmetli bir hanın gönderdiği adamları böyle yapmak olur mu?" deyip Atalık yarı kızgın bir halde konuştu. Atalık'in karşısına çıkan aksakal doğrulup oturdu da: "-Atalık, o hürmetli han değil, eğer o hürmetli padişah ve sultan olsa; gönderdiği adamlarının gelip yaptıkları işi buysa gözlerini bile çıkarırım" deyip, çok kızgın, çok kahırlı konuştu. "Hanım pis beyleri gelip hem senin erkini alsın, hem de aksakal kethüdalarım vurup üstüne de "Balta hakkımı ver" deyip rüsva etsin... İşte Han'ın kötü beylerinin bu işine Ahal ili dayanamaz. Buna kim dayanırsa, o dayansın. Bir kaç ay bundan evvel Hıva hanının vergi toplayan beyleri gelip, şu kalede indiler. Kendilerine akev tutturup, her gün bir şişek koyun soydurup, keyfü-sefa sürmekle meşgul olmaya başladılar. Her kalenin aksakalını çağırıp, oraya üstü buğday yüklü beş deveyi getirmeyi buyurdular. Aksakalları vurup dövüp, perişan edip arkasından da "Balta hakkımı ver" diye talepte bulundular. Aksakalların içinde hepsinden dayağı çok yiyeni Gadam aksakal oldu. Onu bir seferinde "Bize bugün koyunu geç kesip verdiniz" deyip dövdüler. Yine bir seferinde "Siz kurbağalarınızı çok guruldattmız, onlar bizi yatırmadı" deyip döy-

8 diler. Başga bir gezek "Bize salgıtdan ayratın sılağ etmediniz" diyip yençdiler. Garaz, onı bir nece sapar suva salma etdiler. Bu bolşa galanın yiğitleri çıdap durup bilmediler. İçlerinden bir edermen tapılıp, maslahatı bir yere çuğdamladılar. Bir sapar hanın beğleri yene Gadam ağanı yençmeğe duran vağtları üstlerine döküldiler. Hanın beğlerini yasavullanna çenli gollarmı arkasına dandılar. ît yencen yalı yençdiler. Hanın baş beğinin hem mürzesinin kellesini aldılar. Beyleki beğlerine ve yasavullanna "Barın-da hana habar berin, eğer dağı-duvara "salgıt" diyip adamibereyse, barıp, galasını gum bilen kesek ederis" diyip, sıpbımguduz edip kovup goyberdiler. Atalık bilen aksakgalların yankalaşıp, gaharlanışyan gürrünler şol bolup geçen vakanın üstündedi. Sonun içinem aksakgal "ol abraylı han del, abraylı patışa-soltan bolsa-da, iberen adamlarınınedyen işi şo bolsa gözlerini çıkarann" diyende Gadam ağa: - Hava, şol biçem del... Asıl boluşları govı bolmadı. Beyle işi oğlanlar götermez. Ol öyi köyenler şom bilmediler, diyip, yönkey bir sovukganlılık bilen sözledi. Ol aksakgal adam bilen Atalığın arasındaki başlan cedelli yanka-yanka uzağa çekdi. Gadam aksakgal bolsa dımıp, din salmağını dovam etdi. Şol vağt merekenin çetinde eğrilişip oturan yiğitleri içinden kimdir biri: - Bizin eden işimize puşmanımız yok. Kimdekim hanı şeyle govı göryen bolsa özi öteğitsin, diyip, gığırdı. Onun günleç sesi galanın gatlağında yanlanıp gitdi. Bi yaş yiğit Çopandı. Hemme kişinin gözi sona tarap dikildi. Ağır mehellede dım-dırslık peyda boldı. Şeyle bir tukat ümsümlik aralaşdı velin, hezir galanın daş ağzında topar gurap, şovhun turzup, cağıldaşıp oynap yören çağalar bolmadık bolsadı, ya-da galanındervezebenı minnere çıkan azançı yalı bolup, dervezenin çep tarapmdakı burca çıkıp, çağalara baka gığırmadık bolsadı, onda bu gala obası göçüp, guğarıp galan köne veyrana menzecekdi. Dervezeban burcun süyr depesinde dim-dik bolup durşuna, bir zatlar diyip, hosala berip, galanın daş ağzında oyna gızığan çağaları gorkuzmakçı bolyardı. - Gün gidip, garankı düşüp baryar. Ayak yığnandı, gala girin! diyip, ızlı-ızına gaytalap gığırdı. Galanın gayrakı dervezesinden giren süri sığırlar dumlı-duşa yayrap molaşdılar. Galanın gündoğar ganatının düybündeki tamdırm ağzından mövç urup çıkıp başlan yalın sütüni sırık boyı asmana uzalrı. Ol yalın pessccik öy hem oraçaların üsti aşa görünyerdi. Galanın yokarsma yokacık düler. Başka bir seferinde "Bize vergiden ayrıca hediye etmelisiniz" deyip dövdüler. Nihayet, onu bir nice defa ıslattılar. Bu duruma kalenin yiğitleri dayanamadılar. İçlerinden bir kahraman bulunup, sözbirliği ettiler. Bir sefer hanın beyleri yine Gadam ağayı dövmeye başladıkları zaman üstlerine çullandılar. Hanm beylerinin komutanlarına kadar hepsinin kollarını arkasına bağladılar. İt döver gibi dövdüler. Hanın baş beyinin de katibinin kafasını ko pardılar. Diğer beylerine ve hizmetkârlarına "Giden de Han'a haber verin, eğer bir daha "vergi" diye adam gönderirse, varıp kalesini paramparça ederiz." deyip, rezil edip kovup koyverdiler. Atalık ile aksakalların tartışıp kızıştıkları sohbetleri, bu olup geçen vakanın üstündeydi. Bu yüzden aksakal "O hürmetli, iyi han değildir, hürmetli padişah-sultan olsa da, gönderdiği adamlarının ettiği iş bu olunca gözlerini çıkarırım" deyince Gadam ağa: "Evet, bu belki... Esasında yaptıkları; halleri iyi olmadı. Böyle işi oğlanlar dayanamaz. O evi yananlar bunu bilmediler, deyip tam bir soğukkanlılıkla söyledi. O aksakal adam ile Atalık'm arasında başlayan münakaşa uzun sürdü. Gadam aksakal ise susup dinlemesine devam etti. O sırada meclisin kenarında toplanıp oturan yiğitlerin içinden biri: "Bizim yaptığımız işten pişmanlığımız yok. Her kim Hanı böyle iyi görüyorsa o defolsun", deyip bağırdı. Onun gür sesi kalenin duvarlarında yankılanıp gitti. Bu genç yiğit Çoban'dı. Herkesin gözü ona doğru dikildi. Ağır mecliste sessizlik oldu. Öyle bir sessizlik oldu ki, o sırada kalenin dış kapısında toplanıp gürültü yapıp, cağıldaşıp oynayan çocuklar olmasaydı, ya da kalenin nöbetçisi minareye çıkan müezzin gibi olup, kapının sol tarafındaki burca çıkıp çocuklara doğru bağırmasaydı, o zaman bu kale obaları göçüp ıssız kalmış eski viraneliğe benzeyecekti. Nöbetçi burcun tepesinde dim dik dururken bir şeyler deyip, vehim verip kalenin dış ağzında oyuna dalan çocukları korkutmak istiyordu. "-Güneş batıp karanlık basıyor. Toplanın, kaleye girin! deyip, arka arkaya bağırdı. Kalenin öteki kapısından giren sürü halindeki sığırlar sağa-sola dağılıp böğürüştüler. Kalenin doğu tarafındaki fırının ağzından çıkmaya başlayan alev sütunu sırık gibi gökyüzüne yükseldi. Bu alev küçücük evlerden ve kulübelerden daha yüksek görünüyordu. Kalenin üstüne incecik

9 tüsse buludı yazıldı. Acımtık gonursayan yovşanın ısı burunlara urdı. Bu ağır merekcnin dımışhğı bir meydan dovam etdi. Çünki şeyle bir yaş yiğidin, akıl yaşıha bcylcde dursun, heniz otuz yaşma-da yetmedik bir yiğidinağır merekede geplemeği aslında görlen nısak deldi. Onun üstesine-de Atalık yalı bir emeli boynunda göterip yören abraylı aksakgala beyle gınır cogap gaytarmak has hem gen-tan görmeli morta aydılan bir zat boldı. Bu aksakgahn adı başga bolsa-da, il arasında onun adını Atalık diyip tutyardılar. Sonun üçin bizen onun adını Atalık diyip tutcak. Atalık hum yalı çişdi. Darayı yalı gızaran gözlerini hayallık bilen şol yiğide baka dikdi. - Senin yalı merekede lal bolar, gürrün dinler, diyip, hemle urdı. - Atalığın garşısına gatı söz aydan çopan yiğidinem yüzi ağırdı, hırsızdı, aydan hırsız sözlerindenem beterdi. Atalık yakımsız söz aydanda ol yene-de nemedir bir zatlar diymeğe çemelendi. Emma burcun üstünde somalıp duran dervezebana baka iki gözlerini dikip, pikir edip otu ran Gadam aksakgal, ol tarapdan üstüni sovdı-da, Atalık bilen Çopanın gürrüninin arasına düşdi: - Ay, Atalık, bir hasapdan sankem doğn. Se bebi, han ağa sana atalık emelini bağış etdi. Sen ondan hak-heşdek alyarsın. Elbetde, sen onı hak lamaksın, Atalık. Emma hak-heşdek alyan sen, han ağanın beğlerinin köteğini iyyenem biz bolyarıs, Atalık. Sen şonam unutma... Onsonam, hanha göryermin? diyip, Gadam aksakgal burcun üstünde dim-dik bolup, alış göz'etimleri hazarından geçinrip duran dervezebana baka golunı salgadı. Özünin gürrünihi parahatlık bilen dovam etdi. - Hanha şol adama hiç kim buyranak. Ol özözünden meyil tapıp, şol dervezeni saklayar. İşine-de gatı cür, berk. Hiç kim ona hak-da berenok. Men yovşan yığıp gelyen bolsam, islesem, bir gucak taşlap geçyen, işlemesem, taşlamok. Un üvep, değirmenden gelyen bolsam, islesem, bir kese un beryen, işlemesem, beremok. Ol şeyle-de dökmede, alımsak gözi bilen garanok. Emma gice-gündiz yatman diyen yalı bitiryen işini bir gör. Özün bir gicesine çıdap bilmersin, Atalık... Gi~ cenin haysı bir vağtı bolsa bolaysın, ol "Hay, yağı çozdı, atlan hov!" diyip, galanı örüzyer. Eli sırma gılıçlı yapbıldak atlarını minip depyenlerem Hıva hanının nekerleri del. Ya-da senin elin sırma gılıçlı baryanını göremok. Eli sırma gılıçlı gidyenler ine, şu yiğitler, Atalık. Şu yiğitlerin lal bolan yerinde bizin neme işimiz bar. Goy, biz üstesine günem bolalı. Ol şeyle diyip, yerinden turdı-da, köne do num silkişdirip, eğnine atıp, merekeden çıkıp gitdi. duman bulutu yayıldı. Pelinin siyah ve acımsı dumanı, kokusuyla burunları yaktı. Bu ağır meclisin sessizliği bir süre devam etti. Çünkü, böyle bir gencin, akıl yaşı bir tarafa henüz otuz yaşına da varmamış bir gencin mecliste ko nuşması görülmüş şey değildi. Üstüne üstlük "Atalık" gibi bir görevi de boynunda taşıyan iti barlı bir aksakala böyle öfkeli bir cevap vermek, daha da şaşkınlık verici bir şeydi. Bu aksakalın adı başka olsa da, il arasında onun adını "Atalık" derlerdi. Bunun için biz de onun adını Atalık diyeceğiz. Atalık çok kızdı. Kıpkırmızı kızaran gözlerini yavaşça bu yiğide doğru dikti. "-Senin gibiler mecliste konuşmaz, sohbet dinler" diye bağırdı. Atalık'ın karşısında katı sözler söyleyen çoban yiğidin de yüzü bozardı, kızardı; söylediği sözlerden daha beter oldu. Atalık hoş sözler söyleyince o yine de cevap vermeye çalıştı. Ama burcun üstünde duran kapı nöbetçisine bakarak düşünüp duran Gadanın aksakal, o taraftan dikkatini çekti de, Atalık ile Çobanın konuşması arasına girdi. -Ay Atalık, bir yönden seninki doğru. Sebebi, Han ağa sana atalık işini bağışladı. Sen ondan maaş alıyorsun. Elbette sen onu haketmelisin, Atalık. Fakat maaş alan sen, han ağanın beylerinin dayağını yiyen biz oluyoruz, Atalık. Sen bunu da unutma... Ondan sonra görürüm? deyip, Gadam aksakal burcun üstünde dimdik duran kapı nöbetçisine bakarak el salladı ve konuşmasını sakince sürdürdü: "-Bak, bu adama hiç kimse emretmiyor. Kendi kendine gönülden kapıyı koruyor. İşini de iyi yapıyor. Ona hiç kimse hak da vermiyor. Ben pelin toplayıp gelsem, istesem, bir kucak bırakıp giderim istemesem bırakmam. Un öğüdüp değirmenden gelmekte olsam, istesem bir kase un veririm, istemesem vermem. O böyle değil, hiçbir şeye menfaat karşılığında bakmıyor. Ama gece-gündüz yatmadan yaptığı işi bir gör. Sen bir gece dayanamazsın. Gecenin hangi vakti olursa olsun, "düşman saldırdı, atlan!" diyerek kaleyi ayağa kaldırıyor. Elinde yalınkılıç, çıplak atlarını koşturanlar Hive Ham'nın askerleri değil. Seni yalın kılıç hiç görmedim. Elde yalın kılıç gidenler, işte bu gençler Atalık. Bu gençlerin sustukları yerde bizim ne işimiz var? Bırak, biz sağır ve dilsiz olalım" deyip yerinden kalktı. Eski kaftanını silkeleyip omuzuna attı ve topluluktan ayrıldı. Birkaç ak-

10 Başga bir nece aksakgallar hem turup, onun ızma düşüp gitdilcr. Atalık yer sınçgan oturdı. Az salımdan son ol hem turdı. Atalık öylerin arasına yctip-yetmcnkc, onun ızında gülki aralaş şovhun başlandı. Gara sakgallardan kimdir biri: - Yiğitler, yuvaş, yuvaş, ayıp bolar, diyip, olan köşeşdirmckçi boldı. Yiğitlerin biri: - Yak, Gadam ağa şu gczek onard-ov, diyip, göçgünli seslendi. - Hiç vağt Gadam ağanın şeyle onaran yeri yokdur. "Biçcm del" diyip, içini yakar. - Belki, hanın emeldarlarınm uran gamçılannm avısıen damından giden deldir? "Palta hakimi ber" diyen gıcıtlı sözler-dc gulağına gelip durandır? diyip, başga biri onun sözünin üstüni yetirdi. - Yok, cüda beyle-de deldir, diyip, üçünci biri ara goşuldı. - Siz Gadam ağanın hesiyetini bilcnizok. Bu-ha bir yönekey gala gürrünçiliği, ol bir yurt maslahatında, Ahalm ehli aksakgallarmm üyşen yerinde, mundan hem beterini edipdir. Şu günki yalı bir aksakgal hedoğrıgürrün aydanda, "Eğer şeyle bolcak bolsa, onda bu maslahatda yokluğımız" diyipdir-de, Gadam ağa köne donum silkip, turup gidiberipdir. Maşlaha tam sonun bilen gutanpdır. Şunun şol köne donum silkdiği, onson tüy s gazabına tutanı şol. Yene kimdir biri gülüp, şeyle diydi: - Yene şu mahal yanma barıp, "Gadam ağa, yanı gaharın gatı geleydi öydyen? diysen, ol hökman "Biçem del, gelse-de gelendir" diyip coğap berer. Gadam aksakgalın sadalığı, gönümel-doğruçıllığı, sıpayıçılıksızlığı yiğitlere bir meydan gürrünboldı. Dervczeban burcun üstünde dim-dik bolup, dumlı-duşı sınlap durka, onun nazarı alıs-daşda, günbatar-demirgazıkda yer bilen göğün sepgidinde görünyen gara nokadm üstünde saklandı. Ol hetden aşa gen galmak bilen, şol gara nokadı gözümden yitireymeyin diyyen yalı, nazarını sondan sovmayardı. Az salımdan son ol: - Çapar! diyip, birden gığınp goyberdi. Bu söz onun ağzından atanlıkda sıpan söze menzeyerdi. Emma ol gatı çaslı çıkıpdı. Dine galanın ağzına yakın yerde üyşüp oturan mereke del, hatda ga lanın bu başından o başına çenli dervezebanm bu sözüni eşitmen galan adam yok bolsa gerek. "Çapar" sözi bir neçe mertebe gaytalandı. Oturan mereke gürpe örüp, ayak üstüne galdı. Galanm daş ağzında halka guran duran çağalar urdunp, gala girdiler. Kekiliğin cüycelerinden bosup, çöpe-çöre, dağa-daşa sinişi yalı dargap, öylerin araşma sinip gitdiler. Yiğitler yerli-ycrden gala ganatına, burca dırmaşıp çıkdılar. Hemme gözler dcrvezcbanın diken yerine bakan dikildi. Ol gara nokadın bir atlı sakal daha kalkıp, onun arkasından gittiler. Atalık, yerinde kala kaldı. Biraz durduktan sonra o da kalktı. Atalık evlerin araşma varmadan arkasından gülüşmeler ve bağırışmalar başladı. Orta yaşlılardan biri: -Gençler yavaş, yavaş ayıp olur" deyip onları yatıştırmak istedi. Gençlerin biri: -Vay, Gadam ağa bu sefer halletti deyip keyifle söylendi. "-Hiç bir vakit Gadam ağa'nın böyle düzelttiği yeri yoktur. "Belki, ihtimal" deyip içini yakar. "-Belki, Han'ın adamlarının vurduğu kamçıların acısı vücudundan gitmemiştir". "Balta hakkımı ver" şeklindeki iğrenç sözler de kulağına gelip duruyordur?" deyip başka biri onun sözünü tamamladı. "-Yok, hiç öyle değildir" deyip üçüncü biri araya girdi. "-Siz Gadam ağanın karakterini bildiğiniz yok. Bu sıradan bir kale sohbeti, o bir yurt istişaresinde, Ahal'ın bütün aksakallarının toplandığı yerde, bundan daha da beterini yapmıştır. Bu günkü gibi bir aksakal yanlış bir söz söyleyince, "Eğer böyle olacksa biz bu işte yokuz" demiş ve eski kaftanını silkeleyip kalkıp gidivermiş. Kengeş de onunla bitmiş. Onun o eski elbisesini silkisi, onun çok kızdığının işareti. Yine birisi gülerek şöyle dedi: -Yine tam o sırada yanma varıp "Gadam ağa, herhalde çok kızdın? desen, o kesinlikle "Belki, ihtimal; gelmişse gelmiştir" diye cevap verir. Gadam aksakalın sadeliği, dürüstlüğü, efendiliği gençlere bir süre sohbet konusu oldu. Kapı nöbetçisi burcun üstünde dimdik durup dört tarafı gözetirken, bakışlarını uzakta, kuzeybatıda yerle göğün birleştiği yerde görünen kara noktanın üstünde sabitleştirdi. O haddinden fazla şaşırmakla birlikte, kara noktayı gözümden kaçırmayayım der gibi bakışını ondan çevirmiyordu. Bir süre sonra o: "-Haberci!" diye birden bağırdı. Bu söz onun ağzından istemeyerek çıkan söze benziyordu. Fakat o çok güçlü çıkmıştı. Sadece kalenin ağzına yakın yerde yığılıp oturan topluluk değil, hatta kalenin bu başından o başına kadar nöbetçinin bu sözünü işitmeyen adam kalmasa gerek. "Haberci" sözü bir kaç defa tekrarlandı. Oturan topluluk sözü kesip ayağa kalktı. Kalenin dışkapısında halka kuran çocuklar, koşup kaleye girdiler. Kekliğin yavrularından kaçıp çöre-çöpe, dağa-taşa saklanışı gibi, dağılıp evlerin arasına sindiler. Gençler dört taraftan kale duvarına, burca tırmandılar. Bütün gözler kapı nöbetçisinin gözlerini diktiği yere dikildi. O kara noktanın bir atlı olduğu

11 bolduğı indi meşe melimdi. Ol atlı atılan yalı bolup gelyerdi. Yeri gıratlap, yaşcak bolup duran günün aşağında sağrısı yaldırap görünyen dor at ayağında barını edip, yerleylep uçyan guş yalı süynyerdi. Gadam aksakgalam, beyleki aksakgallaram eyyem galanın ağzına gelipdiler. Gadam aksakgal gelyan atlı hakında bir nece zatları onap-çenep, öz yüreğinden pikir övüryen bolmağa çemeli, tiz-tizden sakgalını sıpalayardı: - Biçem del... Behbit bola, diyip, ol özbaşına hünürdedi. Köp garaşmalı bolmadı. Derlep, gök-çüp bolan dor at dazlap dervezenin ağzına gelip saklandı. Ağır mereke onun daşma aylandı. Atdan tovsup düşüp, Gadam aksakgalm önünde söm bolup, gürrün berip duran yiğit Hurberdidi. Ol kebir sözleri aydanda gözlerini gırpıcıkladyardı... Daşrakdan seretsen, onun gözünin hiç bir kemi yok yalı görünyerdi. Emma yakından sine sın edeninde, onun gözünin az-kem şulludığı bildiryerdi. Ol yiğit sorara zat goyman, hemme vakanı gısgacık akdıp çıkdı: - Hiva hanının nökerleri dandanlar gelip döküldi. Elbetde, bir belct habar beripdir, Gadam ağa. Yoğsa olar ilin gışlağa çıkanını nirden bilyer?.. îl sennere gabalıp yatır. Tövcreğe mergenleri atdılar. Mergenlerin okı-da, derisi-de yeterlik del. Kakam dağının çaklaşma göre, gelen yığın beş mün atlı, gonrat hem hürgenç adamları. Serdarları hem Veli kel lakamlı bir adam bolara çemeli. Gadam aksakgal Hurberdinin gürrünini dıkgat bilen dinledi: - Biçem del... Hıva hanının hemişe işi soldur. Veli kel yalı oynatgı garakçını tapar-da "sen ser dar, sen batır" diyen bolup, oynar-da, parahat otu ran ili çapmağa iberer. Hıva hanı oynatgılara "ser dar, atalık" lakamını dakan bolup, ili taladıp, gün göryer. Ol şonı resim edinipdir. Şol biçem del, diyip keyindi. Sonra Nurberdee yüzlendi. - Oğlum, sen atın derini gaytar, ot-iymini ber. - Gadam ağa, Aşgabat tarapına gitmeyinmi? diyip, Nurberdi yene atlanmağa hıyal edyenini anlatdı. - Yok, yok. Bu gapdala. artık apaçık belliydi. Atlı ok gibi geliyordu. Yerle bir olup köpüren günün altında sağrısı panldayıp görünen doru at, ayağına yiyeceğini almış yer arayıp uçan kuş gibi hareket ediyordu. Gadam aksakal ve diğer aksakallar da hemen kalenin ağzına gelmiştiler. Gadam aksakal gelen atlı hakkında bir nice şey düşünmüş, içinden fikri etmiş olmalı ki, tez tez sakalını sıvazlıyordu: "İhtimal, belki Behbit'tir" deyip o kendi kendine mırıldandı. Çok geçmedi. Terleyip gömgök olan doru at çarçabuk kapının ağzına gelip durdu. Büyük kalabalık onun etrafına toplandı. Attan atlayıp inen, Gadam aksakalın önünde dimdik durup konuşmaya başlayan genç Nurbcrdi'ydi. O bazı sözleri söylerken gözlerini kırpıştırıyordu. Uzaktan baksan, onun gözünün hiç bir eksiği yok gibi görünüyordu. Fakat yakından iyice bakınca, gözünün biraz hastalıklı olduğu anlaşılıyordu. Genç sorulmasına fırsat vermeden olan biteni kısaca anlattı: "-Hive hanının askerleri sabah erkenden saldırdı. Elbette, bilen biri haber vermiştir, Gadam ağa. Yoksa yoksa onlar elin kışlağa çıktığını nereden bilecekler? El halkı tepelere sığındı. Çevreye nişancılar koydular. Ama okları da, barutları da yeterli değil. Kakam'dan anlaşıldığına göre, gelen grup beşbin atlı, Gonrat ve Hürgenç adamları. Serdarları da Veli Kel lakaplı biradam olmalı. Gadam aksakal Nurberdi'nin konuşmasını dikkatle dinledi: -Mümkün... Hive Hanı'nın her zamanki işi budur. Veli Kel gibi aptal haydutu bulur da "Sen serdarsın, sen kahramansın" deyip huzur içinde yaşayan eli basmaya gönderir. Hive Hanı ahmaklara "serdar, atalık" unvanını verip eli talatıp gün görür. O bunu adet edinmiştir. Bu mümkün, deyip yakındı. Sonra Nurbendi'ye döndü. "Oğlum, sen atının terini kurut, yemini ver." "Gadam Ağa, Aşkabat tarafına gitmeyeyim mi?" deyip, Nurberdi yine atlanmaya niyetli olduğunu söyledi. "Yokyok. Bu tarafa.

12

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir? 1) İnsanlar, dağlar gibi yerlerinden kımıldamayan cansızlar değildir. Arkadaşlar, tanışlar birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsun ve buluşmaları ne kadar güç olursa olsun, günün birinde bir araya

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Bayram Gurbanov (1910-1984)

Bayram Gurbanov (1910-1984) Bayram Gurbanov (1910-1984) Bayram Gurbanov 4O'lı yıllarda edebiyat sahasına çıktı. O ilkokuldan sonra, meslek lisesinin marangozluk bölümünde okur, orada öğretmenlik yapar. Aşgabat'ta açılan ilk özel

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 Düzenleyen Administrator Salý, 15 Haziran 2010 Mersin Gazetesi KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 YAZIK Abidin GÜNEYLÝ-Mersin Küfürün adýný günah koymuþlar Etsem bana yazýk etmesem

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4

Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4 Bal kuşunun intikamı Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4 Bu hikaye bal kuşu Ngede ile Gingile adında aç gözlü bir genç adamın hikayesi. Bir gün Gingile avlanmaya gittiğinde Ngede

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe Hanna, Elkana adındaki iyi bir

Detaylı

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve arkadaş olmuşlar. Birlikte gezip birlikte dolaşmaya başlamışlar. Yine

Detaylı

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür. GÜZEL SÖZLER (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür. Yiğit ise sadece bir kere.. 1 / 23 * Âlimin benzer misali,

Detaylı

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý. Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý. Aðaçlar gördüm yeryüzü yaþýnda; Gölgesinde yaz uyur, kýþ uðuldar baþýnda.

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Fiilden İsim Yapma Ekleri

Fiilden İsim Yapma Ekleri Fiil kök ve gövdelerinden, isimler yapmakta kullanılan eklerdir. Bu eklerin sayıca çok ve işlek olması, Türkçenin fiilden isim yapmaya elverişli bir dil olduğunun da göstergesidir. 1. -gan, -gen; -kan,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak bir kasabada, bir meyve ağacı varmış. Bu ağaç çok lezzetli meyveler verirmiş. Meyveler o

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

MAYIS 2017 EĞİTİM PROGRAMI ŞİRİNLER & YILDIZLAR SINIFLARI

MAYIS 2017 EĞİTİM PROGRAMI ŞİRİNLER & YILDIZLAR SINIFLARI DERİNSU ANAOKULU MAYIS 2017 EĞİTİM PROGRAMI ŞİRİNLER & YILDIZLAR SINIFLARI HAZIRLAYAN; SEZİN TOPALOĞLU ÇORAPTAN KUKLA YAPIYORUZ ARKADAŞIMIZA HEDİYE EDİYORUZ. Çoraptan Köpek Kukla Yapımı Malzemeler: 1 adet

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var:

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var: 1 2 Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var: Kadınlar hayatlarını güzelleştirecek, beraber eğlenebileceği, güzel sohbetler edebileceği, bakışlarıyla kalp yakan, hayat

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ SAKARKÖY Uzun boy lu bir can lı ol ma yı ben is te me dim. Ben, doğ du ğum da da böy ley dim. Za man la da ha da uzadım üs te lik. Bü yü düm. Ben bü yü dük çe di ğer can lılar kı sal dı lar, kü çül dü

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI Güneşli bir günün sabahında, Geyikçik uyandı ve o gün en yakın arkadaşı Tavşancık ın doğum günü olduğunu hatırladı. Tavşancık arkadaşlarına her zaman yardımcı oluyor, ben

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Tanrı nın Güçlü Adamı

Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar im on, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe 60. Hikayenin 14.si www.m1914.org

Detaylı

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi al mak için ka fası nı sok tu. Ama içer de ki za rif

Detaylı

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden. BEYAZIN PEŞİNDEKİ TATİL Geçen yıllarda Hopa da görev yapan bir arkadaşım Adana ya ziyaretime gelmişti. Arkadaşım Güney in doğal güzelliğine bayılıyorum deyince çok şaşırmıştım. Sevgili okuyucularım şaşırmamak

Detaylı

Cornelia, şarkı söylemek isteyen kaz

Cornelia, şarkı söylemek isteyen kaz 1. Sol taraftaki kapağı sadece çiftlikleri görene kadar açın. Kaz Cornelia uyandığında, gecenin karanlığı ile kaplı dağları günün kuş tüyü hafifliğindeki ışıklar aydınlatmaya başlıyordu. Orta ve sağ kapağı

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Bir Prens Çoban Oluyor

Bir Prens Çoban Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Bir Prens Çoban Oluyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin 10.si

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ /CHP içindeki Brütüsleri soran Ertuğrul Akbay a Kemal Kılıçdaroğlu bu cevabı verdi: Benim tek güvencem partililerim ve halkım. Tarih : 05.01.2012 Partililerim ve halkım bana sahip çıkıyor diyen

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di -gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di ne: Sen gü neş li so kak lar da do laşı yor sun, is

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

nevi den ( Mes 9şirli) r H i k â y ele

nevi den ( Mes 9şirli) r H i k â y ele 9 Mesnevi den (şiirli) H i k â e y r l e ÖNSÖZ Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Mevlânâ Celâleddîn Sevgili Okur, Medeniyetimizin temeli olan değerlerimizi Hz. Mevlânâ mızın Mesnevi sinden

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!. HEY GİDİ KOCA SİNAN.. MEKANIN CENNET OLSUN!.. Kanuni Sultan Süleyman devri.. O vakitler İstanbul da su sıkıntısı var.. Problemi çözmek için Sultan Süleyman, Mimar Sinan ı makama çağırır ve Mimarbaşı, milletin

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası Yerli Malı Haftası Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İlk Kilisenin Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde. 1. a) Bende yapışık, sende yapışık Çam ağacı çamda yapışık. b) Sende de var, bende de var Bir kuru çöpte de var. c) Arifsiniz, zarifsiniz Kendinizi neden bilirsiniz? 2. a) Ağzı var, dili yok Canı var,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar lk Kilisenin Do u u Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 55.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:... OA TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR İsim:... Cinsiyet:... Doğum Tarihi:... Bugünün Tarihi:... Anketi Nasıl Dolduracaksınız? Aşağıda bazı ifadelerin listesi bulunmaktadır. Lütfen her ifadeyi çok

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK YENİ YIL Bizlere kutlu olsun. Sizlere kutlu olsun. Eski yıl sona erdi, Yepyeni bir yıl geldi. Bu yıl olsun mutlu bir yıl, Bu yıl

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR ÖTÜKEN Ârif Nihat Asya BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Şiirler: 1 BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Servet Asya ya Armağanımdır. DESTAN O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış.

Detaylı

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ 3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ 3 YAŞ BİRİMİ EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMU SEVERİM Biz anasınıfı çocuklarıyız, Hem çalışırız,hem oynarız. Çok severiz biz okulu, Yaşasın yaşasın anaokulu. BAY MİKROP Bay mikrop

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu yıl olsun

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı