SAKARYA DA GÜNDOĞDU SAKARYA İLKÖĞRETİM OKULU YIL:2012 SAYI:1

Transkript

1 SAKARYA DA GÜNDOĞDU SAKARYA İLKÖĞRETİM OKULU YIL:2012 SAYI:1

2 1 7/ C SINIFI ÖĞRENCİLERİ VE SINIF ÖĞRETMENİ EDİTÖR CENNET KARINSIZ TASARIM DÜZENLEME İRFAN BOZ YAYIN İNCELEME KURULU FATİH ÖZERLİ (MÜDÜR YARDIMCISI) CENNET KARINSIZ (TÜRKÇE ÖĞRETMENİ) CEVDET DOĞAN (SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ) ENGİN ARIK (MÜZİK ÖĞRETMENİ) SERHAT AYDIN (BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ) İRFAN BOZ (GÖRSEL SANATLAR ÖĞRETMENİ) İÇİNDEKİLER KONULAR EDİTÖRDEN İSTİKLAL MARŞI GENÇLİĞE HİTABE BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK OKUL MÜDÜRÜMÜZ OKULUMUZUN TARİHÇESİ MİSYON VİZYON VE İLKELERİMİZ OKUL KADROMUZ SAKARYA TÜRKÜSÜ KONUŞMA SANATI BİLİM VE TEKNOLOJİ BİYOGRAFİ (ALİ KUŞÇU) NASRETTİN HOCA ÖĞRENCİ ANILARI BAKIŞ AÇISI BAYRAK ŞİİRİ HAYVANLAR ALEMİ BİTKİLER ALEMİ REHBERLİK AZMİN ZAFERİ BİYOGRAFİ (CAHİT ARF) BİLMECELER ANA SINIFLARIMIZ BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ BABAMA MEKTUP MATEMATİK ÖĞRETMENLERİMİZİN DİLİNDEN SAYFA NO

3 2

4 3

5 4

6 5 Değerli okuyucular; Yepyeni umutlar, büyük bir heyecan ve sevinçle sizlere Sakarya da Gün Doğdu diyerek merhaba diyor okulumuzun çıkarmış olduğu derginin mutluluğunu yaşıyoruz. Birçok ilkleri yaşadığım okulumuzda şimdi de bir dergi çıkarmanın ilkini yaşıyorum. Bu dergiyle sizlere yeni umutlar, yeni sevinçler, yeni tatlarla yepyeni bir başlangıcın ilk aşamasında sesimizi duyuracağız. Her konuda birlik ve beraberlik içinde çalışmayı esas edinen bütün öğretmen ve öğrencilerimize dergimizin hazırlanması ve basılmasında büyük emeği geçen, bize manevi katkıda bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Halil İbrahim ÖZÇELİK Okul Müdürü

7 6 OKULUMUZUN TARİHÇESİ Okulumuz 4 Aralık 1985 yılında Sakarya İlkokulu olarak eğitim öğretim hizmetine başlamıştır.1997 yılına kadar ilkokul olarak hizmet veren okulumuz, ilköğretimin sekiz yıla çıkarılmasıyla 1997 yılında Sakarya İlköğretim olarak eğitim vermeye başlamış olup halen bu şekilde hizmet vermektedir. Okulumuzun bulunduğu arazı 1973 yılına kadar Nusratiye Mahallesi nin içinde yer almış olup, İl Genel Meclis ve belediye encümen kararıyla bu tarihten itibaren Nusratiye Mahallesinden ayrılarak Siteler Muhtarlığı kurulmuştur. Zamanla çevrenin genişlemesiyle İl Genel Meclisi nin tarihli kararıyla Siteler, Gündoğdu, Yeni Pazar, Çilek, Çay Mahallesi olarak beş mahalleye ayrılmıştır. Okulumuz Gündoğdu Mahallesinde 4940 metrekarelik arazi üzerine kurulmuş olup, mülkiyeti İl Özel İdareye aittir. Üç blok betonarme binadan oluşan okulumuz, 23 derslik, 2 Teknoloji Sınıfı, 1 Ana Sınıfı, ders araç gereç odası, rehberlik odası, laboratuvar, Görsel Sanatlar Atölyesi, müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı, öğretmenler odası, mutfak, soyunma odası, kantin, arşiv, öğretmen ve öğrenci tuvaletleri gibi bölümlerden oluşmaktadır.

8 7 SAKARYA İLKÖĞRETİM OKULU OLARAK VİZYONUMUZ Öğrencilerimizi Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri ve Amaçları kapsamında, bireysel Özelliklerine uygun olarak bilgili, becerikli, kendine güvenen ve idealleri olan bireyler olarak yetiştirmektir. MİSYONUMUZ Cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı çağdaş, barışçıl düşünen, araştıran, sorgulayan, çözümler Ortaya koyan, güzellikleri paylaşmasını bilen, milli birlik ve bütünlük içinde bilimsel, kültürel ve sosyal faaliyetlere katılan bireyler yetiştirerek onlara çağın gelişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek bilgi ve beceriyi kazandırmayı sağlamaktır. İLKELERİMİZ SAKARYA İLKÖĞRETİM OKULU OLARAK BİZLER; 1) Öğrencilerimize birey olarak sevgi ve saygı duyar, tüm çalışmalarımızda öğrenci merkezli davranırız. 2) Gelişim için değişimi zorunlu görürüz. Bu nedenle mevcut durumumuzu iyileştirmek için İmkânlarımızı sürekli zorlarız. 3) Öğrencilerimiz arasındaki bireysel farklılıkları dikkate alırız, eksiklikleri tespit etmek amacıyla değil gidermek amacı ile çalışırız.

9 8 MÜDÜR HALİL İBRAHİM ÖZÇELİK MÜDÜR BAŞYARDIMCISI BEKİR ÖZEL MÜDÜR YARDIMCILARIMIZ FATİH ÖZERLİ KAYA BUDAK MERYEM ELDEN SINIF ÖĞRETMENLERİMİZ AYHAN KAYA MELEK KAYA MEDENİ URUT BİRSEN KURT ÜZEYİR İSLİM CAN CANÖZLER GÜLAY ONAÇ EMEL DÖLEK AYŞE ÇAKIR CELAL AYNACI NECLA KOÇ İRFAN BEŞTEPE AYLİN GÜLEŞCİ TUFAN YILMAZ ÖZLEM ÇAPRİ F. SARAÇOĞLU HATİCE YİRCİ A. KÜLTÜROĞLU ÖZDEN ZAN E. GANİOĞLU SELDA KÜBLÜ ŞADİYE KARALTI Y. GÖZAYDIN Z. SARAÇOĞLU YUNUS ALABAŞ OLCAY ARIK CENGİZ ÖZATEŞ ESİ YILMAZ DİLBER AYDIN ZELİHA DÜNDAR BRANŞ ÖĞRETMENLERİMİZ CENNET KARINSIZ FATMA KÜÇÜK MURAT DÜNDAR DERYA NUR RAMİZ BAYSAL İBRAHİM BALDAN HALİL GÜLTEKİN NESLİHAN NUR FATMA BEKAR BİLUN YILMAZ MEHMET BEDEL TAYLAN AKÇAY CEVDET DOĞAN SERHAT AYDIN NEVZAT TAN EBRU ŞAHİN ENGİN ARIK İRFAN BOZ AHU ÖNER ŞEHRİBAN SİM ANA SINIFI ÖĞRETMENLERİMİZ SERAP DEMİRCİ EMİNE KAÇAN EMİNE GEYİŞMEN DUYGU İSLİM

10 9 SAKARYA TÜRKÜSÜ İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakarya nın, Türk tarihi vurulur. Eyvah, eyvah, Sakarya m, sana mı düştü bu yük? Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!.. Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal. Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan. Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler. Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya! İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? Kafdağı nı assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl! Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz! Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!.. Necip Fazıl KISAKÜREK (1949) 7/C öğrencileri: Evin YILDIRIM & Yusuf SEVGİ

11 10 KONUŞMA SANATI İnsan yaşamı etkileyen her dönüm noktasının kendine göre bir parıltısı vardır. Bu ışık kimi kez bizi aydınlatır kimi kez de gözlerimizi kör eder. Bunlardan birisi de konuşma şeklimizdir. İlk karşılaştığımız bir kişiyi ilk önce görünüşünden daha sonra ise konuşmasından tanımaya çalışırız. Konuşmasının etkililiği bizim o kişi hakkındaki düşüncelerimizi yönlendirir. Yani ona değer vermemizi iyi bir etki bırakmasını sağlar. Konuşma, insanın aklını diliyle kullanma sanatıdır. Yani konuşma bir sanattır. Bu sanatı tüm insanların en güzel şekilde yerine getirmesi zordur. Fakat insanların bu bilinçle olup konuşmalarına biraz dikkat etmeleri onları iyi bir yola yönlendirir. Kişinin değeri sözünden anlaşılır. Yani insanları yoksulluğuna, zenginliğine, güzelliğine çirkinliğine verilen değer konuşma olmadıktan sonra yetersizdir. Öyleyse; Lüzumsuz söz yanan ateş gibidir; Onu ağızdan çıkarmamalısın sonra yanarsın, Dilin söylediği iyi söz ise akarsu gibidir; Nereye akarsa arada çiçek açar. (Yusuf Has HACİP) Cennet KARINSIZ Türkçe Öğretmeni

12 11 BİLİM VE TEKNOLOJİ 20. yüzyıl bilim ve teknolojisinin gelişmesinde Altın çağını yakalamış, insan hayatında vazgeçilmez bir rahatlık sağlamıştır. Bilim hiçbir zaman durağanlık göstermemekle birlikte bilimin sınırları genişlerken; dünyanın sanıldığı kadar büyük olmadığı gerçeği ortaya çıktı. Günümüzde bilim olağanca hızıyla ilerlemekle birlikte, insan hayatının olmazsa olmazları arasına girmeyi başarmıştır. Bilimin sonucu olarak ortaya çıkan teknoloji hayatımızı her alanda kolaylaştırmayı başarmıştır. Bilim ve teknolojinin ortaya çıktığı tarihten itibaren insanların içinde yaşadıkları dünya ile yetinmemişlerdir. Uzayı merak etmişler, uzayın sırlarını çözmek amacıyla gizemli bir yolculuk, sistemli bir çalışma içerisine girmişlerdir. Sıvı yakıtla motorların bulunması ile uçaklar ulaşım aracı olarak kullanmaya başlanmış, insanlara uzak gibi görünen mesafeler ortadan kalkmıştır. Uzayın keşfiyle birlikte insanoğlunun hayatında önemli değişiklikler oldu. Bu değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz: a)uzay bilimi demek olan astronomi sadece gözlemlere dayalı iken deneysel bir bilim haline geldi. b)güneş, gezegenler ve diğer gök cisimleri hakkında daha gerçekçi bilgiler elde edildi. c)uzayda çekilen uydu fotoğraflarıyla ile dünyanın gerçek boyutları ölçüldü. d)uydu fotoğraflarından yararlanılarak meteorolojide hava tahminleri doğru olarak yapılmaya başlandı. Bizimde uzayda TÜRKSAT adını verdiğimiz bir uzay aracımız bulunmaktadır. Bu sayede uzayın tüm olanaklarından yararlanmaktayız ve kolayca haberleşmekteyiz. 19.yüzyılda etkiletişim ağları kurulmaya insanlar arasındaki etkileşim gelişmeye başladı. 20.yüzyılda ise kitlesel yayın teknikleri ortaya çıktı. 1. Dünya Savaşından sonra radyo, 2. Dünya Savaşından sonra televizyon hayatımıza girdi. Düzenli TV. Yayınları 31 Ocak 1968 günü gerçekleşmiştir. Faydaları: a)ufkumuzu genişletmiş, bakış açımızı değiştirmiştir. b)eğitim yönünden önemlidir. c)tv çok çeşitli bir eğlence aracıdır. İnsanların birçok ihtiyacını bir arada gerçekleştirir. Zararları: Son on yılda TV de izlenen programlar neden ile işlenen suçlar artmıştır. Özellikle çocuklar üzerinde etkili olan haydut, dolandırıcı, nedeni ile çocuklarımızın geleceği tehlikeye girmiştir. Tarihte ilk ses kaydı 1877 yılında Thomas Edison tarafından yapılmıştır. 20. yüzyıldaki en büyük gelişme hiç kuşkusuz bilgisayar teknolojisinde yaşanmıştır. İnternet ağının kurulması sonucunda bilgisayar ve internet; evimize, işyerimize hatta günlük hayatımıza girmeyi başarmıştır. Bilgisayar teknolojisi beraberinde çok büyük yenilikler ve kolaylıklar getirmiştir. Örneğin bilgisayar hayatımıza girmeden önce para yatırma işlemleri için saatlerce sıra beklerken bilgisayarın hayatımıza girmesiyle birlikte işlemlerimizi kısa sürede halledebilmekteyiz. Biliyoruz ki bu teknoloji burada kalmayacak insanlar yaşadığı sürece teknolojide ilerleyecektir. Şu an bize hayal gibi gelen çoğu araçlar hayatımıza girecek ve hayatımızı kolaylaştırmaya devam edecektir. Mehmet ÖZER 7/C

13 12 ALİ KUŞÇU 15. yüzyılda yaşamış olan önemli bir astronomi ve matematik bilginidir. Babası Timur'un ( ) torunu olan Uluğ Bey'in ( ) doğancıbaşısı idi. "Kuşçu" lakabı buradan gelmektedir. Ali Kuşçu, Semerkand'da doğmuş ve burada yetişmiştir. Burada bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmi ( ) ve Gıyâsüddin Cemşid el-kâşi (?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır. Ali Kuşçu bir ara, öğrenimini tamamlamak amacı ile, Uluğ Bey'den habersiz Kirman'a gitmiş ve orada yazdığı Hall el-eşkâl el-kamer adlı risalesi ile geri dönmüştür. Dönüşünde risaleyi Uluğ Bey'e armağan etmiş ve Ali Kuşçu'nun kendisinden izin almadan Kirman'a gitmesine kızan Uluğ Bey, risaleyi okuduktan sonra onu takdir etmiştir. Ali Kuşçu, Semerkand'a dönüşünden sonra, Semerkand Gözlemevi'nin müdürü olan Kadızâde-i Rûmi'nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçmiş ve Uluğ Bey Zici'nin tamamlanmasına yardımcı olmuştur. Ancak, Uluğ Bey'in ölümü üzerine Ali Kuşçu Semerkand'dan ayrılmış ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına gitmiştir. Daha sonra Uzun Hasan tarafından, Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacı ile Fatih'e elçi olarak gönderilmiştir. Bir kültür merkezi oluşturmanın şartlarından birinin de bilim adamlarını bir araya toplamak olduğunu bilen Fatih, Ali Kuşçu'ya İstanbul'da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif eder. Ali Kuşçu, bunun üzerine, Tebriz'e dönerek elçilik görevini tamamlar ve tekrar İstanbul'a geri döner. İstanbul'a dönüşünde Ali Kuşçu, Fatih tarafından görevlendirilen bir heyet tarafından sınırda karşılanır. Kendisi için ayrıca karşılama töreni yapılır. Ali Kuşçu'yu karşılayanlar arasında, zamanın ulemâsı İstanbul kadısı Hocazâde Müslihü'd-Din Mustafa ve diğer bilim adamları da vardır. İstanbul'a gelen Ali Kuşçu'ya 200 altın maaş bağlanır ve Ayasofya'ya müderris olarak atanır. Ali Kuşçu, burada Fatih Külliyesi'nin programlarını hazırlamış, astronomi ve matematik dersleri vermiştir. Ali Kuşçu'nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih'e sunulduğu için "Fethiye" adı verilen astronomi kitabıdır. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer'in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer'e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıklarını vermektedir. Döneminde hayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri küçük bir elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için yazılmıştır. Ali Kuşçu'nun diğer önemli eseri ise, Fatih'in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır. Metin ERTAŞ 7/C

14 13 NASRETTİN HOCA ( ) Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü, babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır. Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur. Seher ÖNEN 7-C

15 14 UĞUR UN ANISI demiştim. İlkokula yeni başladığım yıldı. Ben evde televizyon izliyordum. Arkadaşlar dışardan beni çağırdı. Gittim oyun oynadık. Sonra eve döndüm. Annem içerde evi temizlerken onun parfümünü gördüm ve aldım. Arkadaşım yakalım dedi. Bende tamam dedim. Arkadaşım evinden çakmak getirdi. Sonra ben parfümü sıktım arkadaşım da yaktı parfüm yandı, benim ve arkadaşımın yüzü yandı. Eve gittim yüzümü yıkadım. Babam bana kızdı, tekme attı. Annemde beni sağlık kabinine götürdü. Yüzüme merhem sürdüler. Sonra annemle beraber izin almak için okula gittim. Yüzümü gören arkadaşlarım çok korktu, bir daha hiç dışarı çıkmayacağım Uğur KILIÇ 7/C FERİDE NİN OKULA YAZILIŞI Kayıt yaptırmak için okula gittiğim ilk gündü. Çok heyecanlıydım. Yanımda ablam vardı. Okul Müdürünün odasına gitmemizi söylediler. Korkularım giderek artıyordu. Müdürün kapısını çalarak yavaşça içeri girdik. Karşımda kocaman bir adam oturuyordu. Bana bazı sorular sordu korkudan zor cevaplıyordum. Sonra adam sanırım beni sevmek için ayağa kalktığında o güne kadar yaşadığım en büyük korkuyu yaşadım çünkü adamın boyu o güne kadar hiç görmediğim kadar uzundu. O günden sonra bahçede koridorda ne zaman müdürü görsem kaçtım. FERİDE YAMAÇ 7/C

16 DİLARA NARİNCAN 7/C 15

17 16 ESRA TIRAŞÇI SİBEL ÖZTÜRK 7/C

18 17 HAYVANLAR ÂLEMİ BAYKUŞ Gece avlanan yırtıcı kuşlardır. Ömrü yıldır. Boynunu 300 derecelik alan içinde rahatça çevirirler. Görme ve işitme kabiliyetleri son derece hassastır. Çok az ışıkta avlarını yakalayabildikleri gibi zifiri karanlıkta da işitme duyularıyla yerini tespit ederek yakalar. Kulakları en küçük hışırtıyı işitebilecek duyarlılıktadır. Hassas kulaklarıyla, gecenin sessizliğinde uçan pervanenin kanat sesi veya bir tohumun çiğnenişi, hatta tam sessizlikte düşen iğnenin sesini bile işitebilirler. LEOPAR Gizlenmekteki mahareti yüzünden parsı bulmak aslan veya çitayı bulmaktan daha zordur. Parslar, bulundukları yere çok iyi uyum sağlar. Gündüz tehlike sezdiğinden gece avlamayı tercih eder. Gündüz öğle sıcağında sık otların veya bir ağacın dalında uyumayı terci ederler. Ağaca çıkmada çok ustalardır. Cüssesine göre çok güçlü olduğu için yakaladığı geyik, domuz gibi ağır avları bile ağaca çıkarabilir. Sesi güçlü bir homurtuya, gıcırtılı bir kükremeye benzer. Halime BEKİZ 7/C

19 18 BİTKİLER ALEMİ Bitkiler fotosentez yapan, ökaryotik, ağaçlar, çiçekler, otlar, eğreltiotları, yosunlar ve benzeri organizmaları içinde bulunduran çok büyük bir canlılar âlemidir. Bitkiler, topluluk halinde yaşarlar. Bitkilerin bir bölgede oluşturdukları örtüye bitki örtüsü denir. Flora, bir bölgede yetişen bütün bitki türlerinin hepsine denir. Herhangi bir bölgenin yaşam koşullarında gelişen, benzer ekolojik yapı içeren bitki topluluğuna vejetasyon denir. Bunlar 4 sınıftır: Ormanlar, çalılar, otlar, tundra. Bitkilerinin yetişmesini etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar ekvatora uzaklık, denizden yükseklik, arazi eğim, ışık nem, yıllık yağış miktarı, toprak içeriği, canlı faktörlerdir. Bitkiler, fotosentezle ekolojik dengeyi sağlamada temel rol oynadıklarından, canlılar dünyasında çok önemli yerlere sahiptirler. Bitkiler âleminin e yakın türü mevcuttur itibariyle bitki türü tanımlanmıştır. Bunlardan si çiçekli bitkilerden, i de yosunlardan olarak tanımlanmıştır. Bitkiler genelde ototrof organizmalardır ve enerjilerini güneş ışığından alırlar. Birçok bitki kloroplastları sayesinde fotosentez ile organik bileşiklerini üretir. Bitki hücreleri genellikle kareye benzer şekildedir. Bitkiler ( Cryptogamae) ve tohumlu bitkiler (spermatophyta) olmak üzere iki büyük gruba ayrılır: Tohumsuz bitkiler ilkel bir gruptur sporla çoğalırlar. Bu bitkilerin çoğu kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi organ farklılaşmalarını belirgin olarak göstermezler. Bitkinin tümü aynı yapıda, yapraksı ya da şeritsidir ve bu yapıya tallus denir. Talluslu tüm bitkilere (Thallophyta) denilmektedir. Daha gelişmiş olan ve organ farklılaşmaları gösteren bitkilere ise (Kormophyta) bu tip yapıyı da kormus denir. Suyosunları (algler) karayosunları (bryophyta) ciğerotları, boynuzotları, yapraklı karayosunları ve vasküler bitkileri (fosil türler ve ereltiyotları gibi) içeren gruptur. Tohumlu bitkiler bulundukları tohum la tohumsuz bitkilerden ayrılırlar. Üreme ve yayılma organı olan tohum, iki şekilde oluşturulabilir. Ve tohumlu bitkiler buna göre iki bölüme ayrılırlar: Açık tohumlu Bitkiler Gymnospermae: Tohum taslakları, meyve yaprakları tarafından örtülmeden açıkta tohum meydana getiren bitkiler. Açık tohumlu bitkileri genellikle ağaçlar ya da ağaççık formundaki odunsu bitkiler oluşturur Genellikle herdem yeşil olup, yaprakları çoğunlukla iğnemsi şekilde bu yüzden de kuraklığa dayanıklıdır. Kapalı tohumlu bitkiler-angiospermae Tohum taslakları, meyve yapraklarının birleşmesiyle oluşan odacık içinde kapalı olarak tohum geliştiren bitkiler. Kapalı tohumlular, açık tohumlulara göre daha gelişmişlerdir. Genellikle otsu, odunsuve çalı formunda olurlar. Çoğunun kültürü yapılır ve ekonomik önemleri vardır. Kapalı tohumlular, iki çenekliler (Magnoliopsida, Dicotyledoneae) ve bir çeneklile (Liliopsida, Monoctyledoneae) olmak üzere 2 sınıfa ayrılır. HİDAYET KURTAY, ZELİHA İPEK 7/C

20 19 MERHABA yalnızca birkaçı. Psikolojik danışma ve rehberlik servisi olarak okul içerisinde en çok gözlediğimiz sıkıntılardan biri olan iletişim problemleri hakkında görüş ve önerilerimi paylaşmak istedim. Gelişen teknoloji ile birlikte insanlar daha çok bireysel yaşamlarına dönerken sosyalleşme konusunda da sıkıntıları artmaya başladı. Fark edersiniz ki, artık çevremizdekilerle eskisi gibi iletişim kuramıyor, bir şeyleri paylaşamıyor bu isteklerimizi bile çoğu zaman yüz yüze konuşmak yerine sanal ortamda (telefon, internet, vs.) paylaşmayı tercih ediyoruz. Birbirimizin duygularını, ifadelerini, mimiklerini anlamadan paylaşımda bulunmak, bizi karşımızdaki kişiyi anlamak yerine bazen ona karşı olumsuz tutumlar geliştirmemize neden olabiliyor. Kişilerarası iletişim kurarken dinlememek, yargılamak ya da sevgi ve ilgiyi şiddet kullanarak göstermek, yapılan iletişim hatalarından Aile ve arkadaşlarla iletişim kurarken kullanılan birçok iletişim engeli, sosyal yaşamımızı olumsuz yönde etkilemekte. Arkadaşınızın sizden izinsiz bir eşyanızı aldığını öğrendiğinizde vereceğiniz ilk tepki yanına gidip sen kendini ne sanıyorsun da benim eşyamı alıyorsun, çabuk geri ver onu diyerek onu itmek, ona vurmak, vb. tepkiler olabilir. Bunun yerine alternatif yönleri düşünmek ve yaşadığınız duygunun yoğunluğunu fark edip ne yaparsanız olayı daha yapıcı bir şekilde çözebileceğinizi düşünmek gibi bir mantıksal sürece girebilirsiniz. Örneğin; bu durumu öğrendiğinizde arkadaşınıza duygunuzu da açıklayarak ve zarar vermeden şu anda çok öfkeliyim, çok sevdiğim bir eşyamı bulamıyorum ve onu senin aldığını öğrendim, bunun doğru olup olmadığını ve bunun nedenini öğrenmek istiyorum diyerek konuşmaya yönlendirerek hem süreci daha sağlıklı atlatmış olursunuz hem de yapıcı bir şekilde çözüme ulaşabilirsiniz. İletişim kurarken şakalaşmak amacıyla da olsa birbirinize vurmak bazen istemeden de olsa zarar verebilir ve haksız yere şiddet görmek kimsenin memnun olmayacağı bir durumdur. İletişim kurarken önemli olan sevginizi de, öfkenizi de, sevincinizi de, hayal kırıklığınızı da kısacası tüm duygularınızı karşı tarafa sözel ifadelerle açık bir şekilde iletebilmektir. Karşıdaki kişiye senin yüzünden oldu, sen nasıl bir insansın, hep böyle yapıyorsun gibi suçlayıcı cümleler kurmak yerine sen kitabımı izinsiz aldığın zaman huzursuz oluyorum ve sinirleniyorum, bir dahaki sefere izin almanı tercih ederim gibi hem hangi davranışından rahatsız olduğunuzu, hem ne yapmasını istediğinizi hem de duygularınızı belirttiğiniz bir cümleyle daha açık bir iletişim kurduğunuzda anlaşılmanız daha kolaylaşacak, davranışın tekrarında azalma olduğunu gözlemleyeceksiniz. Sevginizi el kol hareketleriyle zarar verebileceğiniz ya da görebileceğiniz davranışlar yerine, sözle ve zarar vermeyeceğiniz bir şekilde ifade edebilirsiniz. Birine onu sevdiğimizi, onunla vakit geçirmekten keyif aldığımızı ya da mutlu olduğumuzu söylemek, olumsuz duygularda olduğu kadar olumlu duyguları da ifade etmek bizi daha da olumlu ve mutlu hissetmeye sevk edecektir. Şanslıyız ki hissediyoruz ve bunu paylaşabiliyor, ifade edebiliyor olmamız yaşayabileceğimiz en güzel şey.. Birbirinizle açık iletişim kurarak daha iyi ve mutlu hissedeceğiniz günlere Not: İletişim ve diğer konularda bizden her zaman yardım talep edebilirsiniz. Ahu ÖNER & Şehriban SİM Okul Psikolojik Danışmanları Berivan DEMİR & Merve GELEN

21 AZMİN ZAFERİ Bu yazıya başlamadan önce çok düşündüm nasıl yazsam nasıl anlatsam diye ama sonradan anladım ki her şeyi olduğu gibi anlatmak ve yazmak. Çok küçük yaşlarda bir hemşirenin bana ateşliyken yaptığı bir iğne sonucunda her iki ayağımı hissetmemekle başlıyor yaşam mücadelem. Kimine göre bu durum hayata küsüp eve kapanmakla kimine göre çok asabiyetle devam ediyor. Ben de ise tam tersine hayata bağlanmak ve mücadele etmekle geçti. Size tüm hayatımı anlatıp canınızı sıkmayacağım bu yüzden asıl konumuza geçelim. Bundan bir buçuk yıl önce bir arkadaşın tavsiyesiyle spora başladım. Yalnız benim basket yapmamı istiyorlardı ben ise bireysel sporları seviyordum çünkü bir kişinin yaptığı hata tüm takımı etkiliyordu ben ise kimsenin kaderiyle oynamak istemiyordum, bireysel spor olan atletizmi seçtim. Hiç yürüyemediğim yerlerden artık koşarak geçiyordum. Yürüyemeden koşmak nasıl bir duygu bilir misiniz? Çok çalışıyor saatlerce yaz sıcağında güneşte antrenman yapıyordum. Yarışlara katılıp dereceler almak istiyordum yalnız bunlar için çok para gerekiyordu en ufak masraf eldivenlerim idi o bile yurt dışından geliyordu ve 150 dolaraydı bunu almam mümkün değildi beni çalıştıran hoca İstanbul da yapılan bu yarışa bu durumda katılamayız dedi. Avrasya maratonu dünyaca katılımı olan bir yarış, onların arasında 42 kilometreyi bitiremezsin diyordu ben ise umudumu hiç kaybetmeden çalışıyordum. Çarşıdan inşaat eldiveni alıp onu güçlendirmek için arabaların iç lastiği ile iyice sarıp sarmaladım çok kullanışlı olmamakla beraber yine de idare ediyordu. En azından ellerim artık şişmiyordu, eldiven işini halletmiştim artık. Ama İstanbul a gidiş geliş ve konaklama işini nasıl yapacaktım? O yarışta olmayı çok istiyordum unun için çok mücadele gerekiyordu. Yarışa üç gün kalmıştı ben yine antrenman yapıyordum. Dilberler Sekizi bilir misiniz? Bilmem. Adana da Seyhan ırmağı kenarında çok güzel bir yokuştur. Yarış bisikletimle yukarı çıkıyordum derken beyaz bir otomobilin yukarda çıkacağım yerde durduğunu fark ettim. İçinden üç kişi indi. Orta yaşlı üç bey vardı, birini daha önceden tanıyordum. Bizim derneğin yönetim kurulundan Vahap Bey, diğerleri ise onun arkadaşlarıydı. Bu bisiklet neyin nesi? Sen burada ne yapıyorsun Leyla? Dedi. Ben de burada yarışlara hazırlandığımı, Pazar günü umutla çalıştığımı söyledim. Neden gidemeyeceğimi sorduğunda maddi anlamda sıkıntılarım olduğunu söyledim. Ertesi gün arkadaşlarım Fevzi ve Aynur, bana uçak bileti almam için borç para getirdiler. Bende 60 lira, Aynur da 100 lira, Fevzi de 50 lira toplamda 210 liramız vardı. Uçağa hiç binmediğim için uçak bilet fiyatlarını da bilmiyordum. 49 lira olduğunu duymuş bu parayı temin etmeye çalışıyordum. Bilet almak için arkadaşlarla gittik. Gişedeki bayandan İstanbul için bilet istedik ve bize bir biletin 212 lira olduğunu söylediğinde eşekten düşmüşe döndük. Fiyatın çok olduğunu 49 lira diye duyduğumu söyledim. O ise bana diğer firma reklamı olduğunu söyleyince kafama dang etti demek ki daha başka hava yolları firmaları da var dedim kendi kendime. Sonra diğer firmalara bakmaya karar verdik fakat kimse fiyatın 49 lira olduğunu söylemedi en sonunda arkadaşlarla lobide oturduk arkadaşlarımın bana teselli vermesi gerekirken ben onlara teselli verir hale geldim. Fevzi, şimdi ne yapacağız? En iyisi buranın müdürü ile konuşalım belki yapacak bir şey vardır deyip duruyordu neyse zor zoruna müdürün yanına çıktık ama yapacak bir şeyin olmadığını söyledi dünya başımıza yıkılmıştı artık son noktayı müdür koymuştu. Belki inanamayacaksınız ama derken telefonum çaldı arayan Vahap Bey yokuşta çalışırken beni gören beyin beni görmek istediğini söyledi. Ben o an havalara uçmuştum bir umut ışığı olduğunu düşündüm. Yanılmamıştım gerçekten bana sponsor olmak istediğini söyledi. Sözü çok fazla uzatmayacağım yarışa 10 yıllık bir bisikletle, yamalı eldivenlerle, tam 7 yıldızlı boğaza karşı lüks bir otelde katıldım o coşkunun azmi ve hevesiyle 3. oldum kim bilir belki şartlar daha uygun olsaydı çok daha güzel dereceler getirirdim. İlk aradığım kişi Vahap Bey sonra da çok sevdiğim ailem oldu. Yanımda olan tüm sevdiklerime teşekkür ediyorum. 20 Saygılarımla. Leyla GÖKALP

22 21 CAHİT ARF IN HAYATI VE ESERLERİ Cahit Arf (d. 1910, Selanik ö.26 Aralık 1997,İstanbul),Türk Matematikçi. Kendi adıyla bilinen teoremleri dünya çapında tanınmasını sağlamıştır yılından itibaren 10 Türk Liralık banknotların arka yüzünde resmi bulunacaktır. YAŞAMI: Cahit Arf 1910 yılında Selanik kaylar (şehir) kayla kazasında doğdu. Yükseköğrenimini Fransa da Ecole Normale Superieure de tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesinde Fen Fakültesi nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya ya gitti. Türkiye ye döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen fakültesi nde profesör ve ordinaryus profesörlüğüne yükseldi ve 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji nde Matematik dersleri vermeye başladı yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu. Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslar arası bir sempozyum 1990 da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf in onuruna Silivri de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslar da 1984 te İstanbul da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerinde bir makale sunmuştur. Cahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle vefat etmiştir. ÇALIŞMALARI Cahit Arf, cebir konusunda çalışmalarıyla dünyaca ün kazanmıştır. Sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözüle bilirliğini konusundaki yaptığı çalışmalar cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan değişmezlere ilişkin Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmaları matematik dünyasının ünlü matematikçileri arasında yer almasını sağladı. Matematik literatürüne (Arf halkaları, Arf değişmezleri, Arf kapanışı) gibi kavramların yanı sıra Hasse-Arf Teoremi ile anılan teoremler kazandırmıştır. Matematiği bir meslek dalı olarak değil, bir yaşam tarzı olarak görmüştür. Öğrencilerine her zaman Matematiği ezberlemeyin kendiniz yapın ve anlayın demiştir. Hakkında yazılmış bir yazıda şöyle denmiştir: Bir zamanlar integrali bilen kimselerin matematikçi, üstel fonksiyonu bilenlerin ise büyük matematikçi sayıldığı ülkemizde derin matematik konularının tartışılacağı hayal bile edilemezdi. Cahit Arf Türkiye de matematiğin o günlerden bu günlere gelmesinde en büyük rolü oynamıştır. Hasan AYKUT & Ahmet KARATAŞ

23 22 BİLMECELER Farelerin sütü niye içilmez? (Altına kova sığmadığı için.) Ektim nohut, Yaprağı armut, Kendisi palamut. (Patates) Sürahi bardağa ne demiş? (Sen olmasan içimi kime boşaltırdım.) Kolu kara olana ne denir? (Karakol) Elma neden diskoya gider? (Kurtlarını dökmek için.) En çok u su olan ilimiz hangisidir? (Bolu) Hangi tene krem sürülmez? (Antene) Cumali KAYAN 7/C

24 ANA SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ 23

25 24 BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?...»Bir kilo limonda, bir kilo çilekten daha fazla şeker olduğunu,» Timsahların renk körü olduğunu,» Sadece erkek kanaryaların öttüğünü,» Yarım kilo bal yapabilmek için arıların iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorunda olduklarını,» Tarantulaların iki buçuk yıl hiçbir şey yemeden yaşayabildiklerini,» İncilerin sirkede eridiklerini,» Havuca rengini veren bir karotenin olduğunu,» Venüs ün saat yönünde dönen gezegen olduğunu,» En fazla asfaltlı yola sahip olan ülkenin Fransa olduğunu,» Sihirli sözcük olan Adrakadabra nın ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylendiğini,» Eyfel Kulesi nin tepesine çıkabilmek için basamak çıkmak gerektiğini,» Türkiye nin kişi başına alkol tüketiminde dünya 3. sü, sigara tüketiminde ise dünya 4. sü olduğunu,» İnsanın kendi dirseğini yalamasının imkânsız olduğunu,» İdrarın zifiri karanlıkta parladığını,» İnsanların eğer şiddetli hapşırırlarsa kaburgalarını kırabileceklerini,» Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,» Dünya nüfusunun % 50 sinin hiç telefonla konuşmadığını,» 1 saat boyunca kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını % 700 arttırdığını,» Çakmağın kibritten önce bulunduğunu,» Parmak izleri gibi dil izlerinin de insana özel olduğunu,» Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların % 23 ünün makinelerin üzerine oturarak kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlardan kaynaklandığını,» Hindistan da sokakta tuvaletini yapmanın yasal olduğunu,» Çin de yere tükürmenin serbest; ama balgam üzerine basmanın yasak olduğunu,» Rusya da erkek erkeğe dudaktan öpüşmenin sevgi ve saygı ifade ettiğini,

26 25»2.500 metre derinlik ve 300C sıcaklıkta yaşayabilen bakterilerin olduğunu,» Bağırsaklarımızda 400 den fazla bakterinin olduğunu ve bu bakterilerin Bağırsaklarımızdaki sayılarının hücre sayılarımızdan daha fazla olduğunu,» Denizatlarında annenin yumurtayı babaya verdiğini ve babanın da o yumurtayı 6-8 hafta kesesinde taşıdıktan sonra, kesesinde yavru bir denizatı doğurduğunu,» Günde bir metre boy atan sarmaşıkların olduğunu,» İnsana yemek için saldıran tek hayvanın ayı olduğunu,,» Kurtların yiyeceklerini 30 km taşıyıp yavrularına götürdüğünü,» Kir kurtlarının en sevdiği yiyeceklerin kavun olduğunu,» Pirhanaların üç ısırışta insan elini bileğinden koparabileceğini,» Soğuk iklimde yaşayan tatlı su kaplumbağası türü olan kaplumbağaların, sonbaharda derin bir nefes alarak girdikleri sudan, ilkbaharda çıktıklarını ve bu kaplumbağaların üç ay oksijensiz hayatta glikolizden enerji sağlayarak kalabildiklerini ve bunların kalp atışlarının dakikada bir olduğunu,» Dişi mavi balinaların 34m boyunda olduklarını ve günde kalori aldıklarını,» Edison un ampule konulacak maddeyi bulabilmek için deneme yaptığını,» Birinci Dünya Savaşı nda tane atın kullanıldığını,» Polonya Kralı August un 350 tane çocuğunun olduğunu,» Yapılan bir deney sonucunda sigara içindeki katran maddesinin bir farenin sırtına sürüldükten sonra, farenin sırtındaki o bölgede kanser oluştuğunu,» Peru da hiç umumi tuvaletin olmadığını,» Bugüne kadar kaydedilen en büyük dalganın,1971 yılında Japonya nın Ishigaki Adasındaki 85 metre yüksekliğe ulaşan dalga olduğunu,» Açık bir gecede 1000 den fazla yıldızı görebilmenin mümkün olduğunu, Merve İRMAK & Kübra KARATAŞ

27 26 BABAMA MEKTUP Bilmem ki nasıl anlatsam? Ama anlatılmaz ki ancak yaşanır. Anlatsam da beni anlaya- bilen olacak mı? Ama sadece şunu biliyorum baba, bu acı hiç yaşanmamalı. Çünkü sensizlik çok zor. Hayat gerçekten çok garip. Daha geçen yıllara kadar bizimleydin. Gideceğin aklımın ucundan bile geçmezdi. Âmâ oysaki insanın düşünemediği şeyler başına geliyormuş. Ve bazen bu geliş ani üzüntüye de sebep olabilir. Geçenlerde oturup düşünürken arkadaşım aklıma geldi. O da babasızdı. Çok üzülüyor ve ağlıyordu. Bense hep onu teselli ederdim. Anlamazdım, bilmezdim nasıl bir acı çekiyor. Elimden gelse onun acısını dindirmek isterdim ama yapamazdım. Sadece teselli ederdim. Bana o sırada şunu söyledi: Sen çok şanslısın, baban hayatta, onu istediğin zaman öpüp koklayabiliyorsun. Ama ben öpüp, koklayamıyorum. Anlayamazsın acımı, ancak yaşarsan anlarsın. Bu yüzden bırak da ağlayayım demişti. O öyle söyleyince koşup sana sarılmıştım beni bırakma demiştim. Ama şimdi yoksun sen. Hiç düşünemedim bir gün gideceğini. Hep yanımda olacakmışsın gibiydi. Ama yanılmışım. Bazen etrafımda baba diyen çocukları görünce aklıma sen geliyorsun. Zaten hiç aklımdan çıkmıyorsun. Keşke yanımda olsaydın da sana da baba deyip, sarılabilseydim diyorum ama olmuyor. Çok özlüyorum seni. Ama yıkılmayacağım hep ayakta kalacağım. Hayatın tüm gerçekleri bu. Ne yapsak ne etsek değiştiremeyiz. İstesek de, istemesek de. Ama sana olan sözümü tutuyorum baba. Bana hep ayakta kalacaksın, hiç yıkılmayacaksın, hep sabırlı olacaksın demiştin. Sözümü tutuyorum. Her zamanda tutacağım. Biliyorum ki sen hep benimlesin beni hep bir yerden izliyorsun. Seni çok seviyorum baba belli etmesem de sen hep benimlesin canım babam Seni çok özleyen kızın Semra! Semra ERDEMCİ 7/C

28 27 MATEMATİK Üçgen, beşgen, altıgen Bizlere derler çokgen Karedir onun adı Eşittir açıları Sıra üçgen beşgende Bunları öğren sende Tam sayılara gelince Eksi, artı her yerde Rasyonel sayılar birer birer Çözeriz tekrar tekrar Denklemlere gelince Bilinmeyeni bul bence Sırada cebirsel ifadeler İşte bunlar zor işler Oran orantıda Bulunur bilinmeyenler Çember kolaydır bence Uğraştırır kimi yerde İşte şimdi açılar Ardından da doğrular Matematik denince Akla gelir eğlence Matematiği öğrensene Lazım olur her yerde Matematik hayatta Adeta bir bulmaca Sonra lazım olsa da Ulaşmasın sen ona Mehmet ÖZER 7-C

29 28 ÖĞRETMENLERİMİZİN DİLİNDEN Esra BİLMEZ: - İlk öğretmenler gününü hangi okulda yaşadınız? Cevap: Sinop/Durağan/ Oluk başı İ.Ö.O. Esra BİLMEZ: - Velilerden biri ile zıt olursanız öğrenciye de zıt gider misiniz? Cevap: Asla. Esra BİLMEZ: -İleride çocuklarınızın öğretmen olmasını ister misiniz? Cevap: Hayır. Bekir ÖZEL Berfin YILMAZ: -İlk hangi öğretmeninizden azar işittiniz neden? Cevap: İlkokula giderken okul değişikliği yapmıştım öğretmenimin kızı ile konuşuyorduk ikimizi de çok kötü azarladı. Berfin YILMAZ: -Çocuğunuzun geleceği için ne tür faaliyetler yaparsınız? Cevap: Aslında çok şey yapmak isterdim ama çocuğum ne kadarını alır bilmem. Berfin YILMAZ: - Mesleğinizde en çok önem verdiğiniz şey nedir? Cevap: Dürüstlük, doğruluk, disiplin Dayak cennetten çıkma (şaka şaka) Cennet KARINSIZ Esra YILMAZ: - Öğretmenlik yemini ettiniz mi? Cevap: Evet. Esra YILMAZ: - Mesleğiniz en zor yönü nedir? Cevap: İnsanları anlamaya çalışmak. Esra YILMAZ: - Sizce özel hayatınızda rehberlik yaparken zorlanacak mısınız? Cevap: Zorlanmam. Şehriban SİM Merve İRMAK:- Nerelisiniz? İlkokula nerede gittiniz? Cevap: Osmaniye-Mersin ticaret ve sanayi odası eğitim vakfı İ.Ö.O. Merve İRMAK:-Öğretmenlik mesleği dışında ne olmak isterdiniz? Cevap: Okul Öncesi Öğretmeni Merve İRMAK:-Öğretmenler gününde öğretmeninize ne aldınız? Cevap: Çiçek, kalem Fatma KÜÇÜK

30 29 Halime BEKİZ: -Kaç yıldır öğretmenlik yapıyorsunuz? Cevap:6 yıldır. Halime BEKİZ: -Öğretmenlik ile ilgili kısa bir anınızı anlatınız. Cevap: İlk öğrencilerim bana İngilizce olarak yüzlerce mektup yazmışlardı. Çok duygulanmıştım. Halime BEKİZ:- Öğretmenlik mesleğini neden seçtiniz? Cevap: İngilizceyi seviyorum öğretmek hoşuma gidiyor. Bilun DİNÇER Ömer AYDIN: - Öğretmenler gününde ne yapmak isterdiniz? Cevap:(Öğretmenler gününde 1 maaş ikramiye vermelerini isterim.) Öğretmenlik mesleğinin ne kadar önemli olduğu üzerinde durulmasını isterim. Ömer AYDIN: En çok sevdiğiniz arkadaşınız kim? Bahseder misiniz? Cevap: En çok sevdiğim arkadaşım Serhat Hoca dır. Çünkü kendisini çok beğeniyorum, çok saygı duyduğum bir arkadaşım. Gerek hal ve davranışları olsun, gerekse ruh yapısı ile çok iyi bir insan. Ömer AYDIN: - Mesleğinizi sever misiniz? Cevap: Çok seviyorum. Çocuklara bir şeyler öğretmek hoşuma gidiyor. Nevzat TAN Merve GELEN: - Öğretmenim basketbolcu olmayı hiç aklınızdan geçirdiniz mi? Cevap: Hayır düşünmedim. Merve GELEN: - Öğretmenlik mesleğini nasıl seçtiniz? Cevap: İngilizceyi sevdiğim için seçtim. Merve GELEN: - İlk öğretmeninizi hatırlıyor musunuz? Cevap: Evet, Hülya ETLİK. Neslihan NUR

31 30 Mehmet Ali ABBASOĞLU: - Öğretmenlik sizce zevkli bir meslek mi? Cevap: Evet Mehmet Ali ABBASOĞLU: - En çok yapmaktan hoşlandığınız şeyler nelerdir? Cevap: Spor yapmak ve bir ağacın gölgesinde, kitap okumak. Mehmet Ali ABBASOĞLU: - Öğrencilerle uğraşmak sizin için zor oluyor mu? Cevap: Evet (Bu kadar mı?) Serhat AYDIN Pelin KARATAŞ:-Öğretmenliğin güzel ve zor tarafları nelerdir? Cevap: Zor tarafı çocuklar üzerinde davranışsal değişiklikleri oluşturmak güzel tarafı ise yetiştirilen bireylerin toplum için çalışması insanlar içi faydalı bireyler olabilmesi ve bunları toplumun faydalı alanlarında görebilme. Pelin KARATAŞ: - Kitap okumaktan hoşlanır mısınız? Cevap: Evet hoşlanırım. Çünkü kitapların dünyayı insanları toplumu anlamada en büyük yardımcısı olduğunu bilirim. Pelin KARATAŞ: - Mesleğinizin en çok hangi yönünü seviyorsunuz? Cevap:Topluma faydalı, toplumun bilinç düzeyini yükseltmeyi seviyorum. Kaya BUDAK Neslihan ÇETİNKAYA: - Sizce öğretmenlik zor bir meslek mi? Cevap: Bazen zor, Bazen kolay. Neslihan ÇETİNKAYA: - Bir öğrenci sizin için ne ifade ediyor? Cevap: Saygı, sevgi, gelecek ifade ediyor. Neslihan ÇETİNKAYA: - Keşke başka bir meslek seçseydim dediğiniz oldu mu? Cevap: Hiç olmadı. Taylan AKÇAY

32 31 Esra TIRAŞÇI: - Niçin öğretmenlik mesleğini seçtiniz? Cevap: Severek yapacağımı ve kişilik özelliklerime uygun olduğunu düşündüğüm için. Esra TIRAŞÇI: - Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Cevap: Marangoz. Esra TIRAŞÇI: - Göreve başlayan bir öğretmenin öğrencileri ile beraber ideali ne olmalıdır? Cevap: Öğrencilerinin iyi bir eğitim olarak sosyal hayatta kendine güvenen ayakları üzerinde durabilen bir konumda görmek. Cevdet DOĞAN Yusuf ÇEKİN: - Büyünce öğretmen olmamı tavsiye eder misiniz? Cevap: Hayır (Şu sebepten dolayı hayır dedim öğretmenliği hakkıyla eda edebilmek için çok sabırlı ve hoşgörülü bir kimliğe sahip olmak gerekir ayrıca ders anlatmayı bir ders olarak değil de zevk haline dönüştürmek gerekir. Öğrencilerle iyi iletişim sağlandığı takdirde mesleğiniz gözünüze çok eğlenceli görünür. Bu özelliklere sahip değilseniz öğretmenliği tavsiye etmem. Hele matematik öğretmenliğini. Yusuf ÇEKİN: - En çok sevdiğiniz öğrenci tipi nasıldır? Cevap: İlk başta dürüst olacak öğrenci. Çalışkan ve saygılı öğrencileri çok severim. Yusuf ÇEKİN: - Öğretmenlik mesleğini nasıl seçtiniz? Cevap: Aslında tekstil mühendisliğini istiyordum. Puanım yetmeyince matematik öğretmenliğini seçtim.(gülerek puanım yetti onu aldım ha ha ha ) Meryem ELDEN Elif TEKİN: - Öğretmenlik mesleğini kendi isteğinizle mi seçtiniz? Cevap: Evet Elif TEKİN: - Ailenizde sizden başka öğretmen varmı? Cevap: Yok Elif TEKİN: - Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Cevap: Avukat Fatih ÖZERLİ

33 32 Meral İLHAN: - Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Cevap: Doktor Meral İLHAN: - İlkokuldayken öğretmenler gününde Öğretmeninize ne aldınız? Cevap: Çiçek, gül Meral İLHAN: - İlkokulunuzu hatırlıyor musunuz? Cevap: Hayır İbrahim BALDAN Seher ÖNEN: - Sosyal zekânız çok mu güçlü? Mesleğinizi isteyerek mi seçtiniz? Cevap: Evet sosyal zekâma güvenirim mesleğimi isteyerek seçtim. Seher ÖNEN: - İlkokul öğretmeninizi hatırlıyor musunuz? Cevap: Zümrüt DURAN. Seher ÖNEN: - İlkokul numaranızı hatırlıyor musunuz? Cevap: 4770 Derya NUR Berfin ÖNDER: - Bu mesleği seçmeseydiniz başka hangi mesleği seçerdiniz? Cevap: Pilot. Berfin ÖNDER: - Nerelisiniz? Cevap: Bitlis /Adilcevazlıyım Berfin ÖNDER: - Bize kısa bir anınızı anlatır mısınız? Cevap: Kısa bir anım yok ki hepsi uzun. İrfan BOZ Tuğçe GÜLEÇ: - Siz öğrenciyken öğretmenler gününde öğretmeninize ne aldınız? Cevap: Mendil ve çorap aldım. Tuğçe GÜLEÇ: - Resim yapmayı seviyor musunuz? Cevap: Sevmiyorum. Tuğçe GÜLEÇ: - Okula gitmek istemediğiniz zamanlara olur muydu? Cevap: Tabi ki olurdu hatta okuldan kaçtığım zamanlar bile olurdu. Fatma BEKAR

34 33 Zeliha İPEK: - Evde kendinize şarkı söyler misin? Cevap: Evet. Zeliha İPEK: Bize kısaca bir türkü söyler misiniz? Cevap: Bahçede yeşil çınar Boyum boyuna uyar Ben seni gizli sevdim Bilmedim âlem duyar. Zeliha İPEK: Müzik öğretmenliği dışında hangi mesleği seçerdiniz? Cevap: Müzisyen Engin ARIK Sibel ÖZTÜRK: - İlkokul numaranız kaçtı? Cevap: 40. Sibel ÖZTÜRK: - İlk öğretmeninizi hatırlıyor musunuz? Cevap: Evet, hatırlıyorum. Sibel ÖZTÜRK: - Öğretmenlik mesleğini sizin için anlamı nedir? Cevap: En kutsal meslek. Halil GÜLTEKİN Dilara NARİNCAN: - Size organizatör diye bilir miyiz? Cevap: Diyebiliriz. Dilara NARİNCAN: - Bu mesleğin isteyerek mi seçtiniz? Cevap: Evet Dilara NARİNCAN: - Boş zamanlarınızda kitap okumayı sever misiniz? Cevap: Boş zamanımda oldukça kitap okurum.(hadi afiyet olsun) Mehmet BEDEL