ÖZET: Erişkin akciğer Langerhans hücreli histiyositozisi, insidansı yaşlarda tepe yapan,

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÖZET: Erişkin akciğer Langerhans hücreli histiyositozisi, insidansı yaşlarda tepe yapan,"

Transkript

1 Eur Respir J 2006; 27: DOI: / CopyrightERS Journals Ltd 2006 SERİLER NADİR GÖRÜLEN İNTERSTİSİYEL AKCİĞER HASTALIKLARI C. Vogelmeier ve U. Costabel tarafından edit edilmiştir Bu serinin ikincisi Erişkin akciğer Langerhans hücreli histiyositozisi A. Tazi ÖZET: Erişkin akciğer Langerhans hücreli histiyositozisi, insidansı yaşlarda tepe yapan, baskın olarak genç sigara içenlerde meydana gelen, etiyolojisi bilinmeyen, nadir görülen bir bozukluktur. Erişkinlerde Langerhans hücreli histiyositozisin akciğer tutulumu, genellikle tek bir sistem hastalığı olarak meydana gelir ve distal bronşiyolleri infiltre eden ve yıkımlarına yol açan, fokal Langerhans hücreli granülomlar ile karakterizedir. Toraksın yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografisi (HRCT) tanıda temel incelemedir ve tipik olarak nodüllerin, kaviteli nodüllerin ve kalın ve ince duvarlı kistlerin bir kombinasyonunu göstermektedir. Bronkoalveoler lavaj (BAL) sıvısında yüksek makrofaj sayısı, sık görülmekle birlikte yalnızca tütün dumanına maruz kalındığını gösteren non-spesifik bir bulgudur. BAL genç erişkinlerde görülebilen enfeksiyonları ve infiltrasyonla seyreden diğer akciğer hastalıklarını dışlamak için yararlıdır. Langerhans hücreleri BAL sıvısında saptanabilir, fakat ilk başlarda umulanın aksine, bu test çok düşük duyarlılığa sahiptir ve hastalığın tanısında nadiren yararlıdır. Akciğer Langerhans hücreli histiyositozis tanısının konulması, genellikle toraks HRCT yoluyla seçilen bir yerden cerrahi akciğer biyopsisi yapılarak Langerhans hücreli granülomların gösterilmesini gerektirir. Bununla birlikte, uygulamada akciğer biyopsisi kararı olguya göre verilir. Bugüne kadar hiçbir etkili tedavi bulunamamıştır ve akciğer Langerhans hücreli histiyositozis patogenezinde yer alan mekanizmaların daha iyi anlaşılabilmesine acilen gereksinim duyulmaktadır. Bu hastalığa sahip hastalar için spesifik tedavi stratejilerinin geliştirilmesine çalışılmalıdır. İLGİLİ KURUMLAR Pulmonology Dept, Saint Louis Teaching Hospital, Paris, France. İLETİŞİM ADRESİ A. Tazi Pulmonology Dept Saint Louis Teaching Hospital 1 avenue Claude Vellefaux Paris cedex 10 France Fax: abdellatif.tazi@sls.ap-hopparis. fr Geliş Tarihi: 25 Şubat 2004 Kabul Tarihi: 09 Kasım 2004 ANAHTAR SÖZCÜKLER: Bronkoalveoler lavaj, sitokinler, dendritik hücreler, toraks yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografisi, histiyositozis, Langerhans hücreleri. Langerhans hücreli (LC) histiyositozis (LCH) çok çeşitli klinik tabloları ve sonuçları bulunan, sıklıkla çok fazla sayıda LC nin granülomlar oluşturacak biçimde dokulara infiltrasyonu ile karakterize olan, nedeni bilinmeyen bir bozukluklar grubunu kapsamaktadır. Histiyosit Derneği tarafından geliştirilmiş olan LCH klinik sınıflaması, temel olarak tutulan organ sayısına dayanmaktadır [1, 2]. Akut dissemine (yaygın) LCH (Letterer Siwe hastalığı) baskın olarak genç çocukları ve daha seyrek olarak yaşlı yetişkinleri etkileyen ve kötü prognozlu, ciddi bir multi-sistem (çoklu sistem) hastalığıdır [3 6]. Multifokal LCH temel olarak büyük çocuklarda ve ergenlerde (adolesanlarda) görülmektedir (Hand Schüller Christian sendromu veya multifokal eozinofilik granülom) ve çeşitli fakat genellikle daha olumlu seyir gösterir [3 6]. Tek sistem hastalığı (eozinofilik granülom ve primer akciğer histiyositozisi) tek bir organ tutulumuyla (kemik, akciğerler veya deri) karakterizedir ve genellikle benign seyir göstererek kendiliğinden geriler [3 6]. Multi-sistem hastalıkta akciğer tutulumu nadiren klinik tablonun önüne geçer ve prognoz üzerine olumsuz etkisi bulunabilir [5]. İzole veya baskın akciğer tutulumu göğüs hastalıkları uzmanlarının yetişkinlerde ilgilendiği bir biçimidir ve ayrı bir hastalık olarak değerlendirilmesini gerektiren pek çok epidemiyolojik ve klinik özelliğe sahiptir [7 9]. EPİDEMİYOLOJİ Erişkinlerde akciğer LCH (PLCH) neredeyse yalnızca sigara içenlerde meydana gelen ve doğru epidemiyolojik verilerin bulunmadığı, nadir görülen bir bozukluktur. Diffüz biçimde akciğer infiltrasyonu bulunan 500 ün üzerinde hasta içeren ilk serilerde, cerrahi akciğer biyopsisi, olguların <%5 inde LCH göstermiştir [10]. Bir referans merkezinde değerlendirilen hastalarda COLBY ve LOMBARD, 6 yıllık dönem boyunca 274 sarkoidoz olgusuna karşılık 15 PLCH olgusu saptamışlardır [11]. Daha yakın zamanda, Belçika daki 20 göğüs hastalıkları merkezinde gerçekleştirilen 5 yıllık prospektif bir çalışmada, interstisiyel pnömonili 360 hastanın %3 ünde LCH saptan- European Respiratory Journal Print ISSN Online ISSN

2 AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ A. TAZI mıştır [12]. İki yüzün üzerinde yatağı bulunan hastanelerdeki taburcu tanıları çalışmasında, Japonya da bir yılı aşkın dönem boyunca 160 PLCH olgusu belirlenmiş ve hastalığın kaba prevalansı erkeklerde ve kadınlarda 100,000 nüfus başına sırasıyla 0.27 ve 0.07 olarak tahmin edilmiştir [13]. Bu araştırmanın bazı ön yargılar taşımasına ve ayrıntılı olmamasına karşın, bu veriler en azından PLCH nin seyrek olduğunu doğrulamaktadır. Bununla birlikte PLCH prevalansı olasılıkla eksik tahmin edilmektedir, çünkü bazı hastalar hiçbir belirti göstermez veya kendiliğinden düzelir ve ileri formlardaki histolojik bulgular nonspesifiktir. Hastaların değerlendirilmesinde toraks HRCT kullanılması, PLCH tanısı konulan hastaların sayısında artışa yol açabilir. Birkaç ailesel LCH olgusu bildirilmiştir [14], fakat akciğer hastalığı sporadik olarak ortaya çıkmaktadır. Siyah hastalarda PLCH nadiren bildirilmesine karşın [15, 16], ırksal farklılıklarla ilgili hiçbir doğru epidemiyolojik veri bulunmamaktadır. Asyalılarda PLCH nin klinik ve epidemiyolojik özellikleri ise yakın zamanlarda açıklanmıştır [13]. PLCH daha çok genç yetişkinleri etkilemekte ve yaşlarda en sık görülmektedir [6, 11, 13, 15 21]. Kadın hastalar özellikle ABD de biraz daha ileri yaşlı olabilir. [15]. Önceleri belirgin bir erkek baskınlığı bildirilmiş [17], fakat daha yakın tarihli çalışmalarda erkekler ve kadınlarda benzer oranlar bildirilmiş ve hatta özellikle ABD den gelen serilerde kadınların biraz daha baskın olduğu görülmüştür [6, 11, 15, 16, 19, 21]. Bu farklılıklar olasılıkla zaman içerisinde sigara içme alışkanlıklarındaki değişiklikleri yansıtmaktadır. Aslında, erişkin PLCH sinin en çarpıcı epidemiyolojik özelliği, hastaların % ünün sigara içen kişiler olmasıdır (sıklıkla 20 sigara gün -1 üzerinde sigara içmektedirler) [6, 11, 13, 15 22]. PLCH ile ilişkili başka hiçbir epidemiyolojik faktör tanımlanmamıştır. Lenfoma, en belirgin olarak da Hodgkin hastalığı için radyasyon terapisi ve/veya kemoterapi uygulanması sonrasında görülen PLCH olguları bildirilmiştir [23 25]. KLİNİK GÖRÜNÜM PLCH klinik görünüm itibariyle pleomorfiktir, yani farklı tablolar görülebilir [6 9, 11, 13, 15 21]. Yaygın akciğer tutulumuna karşın belirtiler oldukça siliktir veya belirti yoktur. Hastalar başlangıçta belirtilerini sıklıkla sigara içmelerine bağlarlar. Klinik belirtilerin başlaması ile tanı arasındaki süre çok değişkendir, fakat ortalama olarak 6 aydır [15]. Tanı genellikle aşağıdaki üç durumdan birisinde konulur. 1) Olguların yaklaşık %25 inde hastalık hiçbir belirti vermez ve rutin göğüs röntgenogramında saptanır. 2) Olguların yaklaşık üçte ikisinde solunum belirtileri, özellikle kuru öksürük ve biraz daha seyrek olarak eforda nefes darlığı bulunur ve bazı özgün olmayan bulgularla birlikte olabilir (asteni, ateş, gece terlemeleri ve kilo kaybı). 3) Olguların %10-20 sinde göğüs ağrısından sorumlu olan spontan pnömotoraks tanıya götürür. Pnömotoraks genç erkeklerde daha sık gelişir, hastalık seyrinde herhangi bir zamanda meydana gelebilir ve zorlu tedavi girişimleri gerektiren, iki taraflı ve/veya nüks eden tipte olabilir [6, 11, 13, 15 21, 26, 27]. Pnömotoraks, artan nefes darlığı yakınmaları bulunan her hastada mutlaka dışlanmalıdır. Diğer seyrek görülen klinik tablolar, eşlik eden kaburga lezyonlarından veya hırıltıdan kaynaklanan göğüs ağrısını içermektedir. Hemoptizi nadirdir ve diğer sebepler (sigara içicisi bu hastalarda özellikle akciğer kanseri) dışlanıncaya kadar PLCH düşünülmemelidir [8, 15, 16, 19, 28]. Erişkinlerdeki PLCH genellikle tek bir sistem hastalığıdır. Hastaların büyük çoğunluğunda diğer dokuların tutulumu açısından hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Akciğer dışı en sık görülen bulgular, kemik lezyonları (hastaların <%20 si), arka hipofizin infiltrasyonu sonucunda poliüri ve polidipsi ile birlikte diyabetes insipidus (hastaların %5 i) ve deri lezyonlarıdır [6, 13, 15 21]. Pnömotorakslı hastalarda kaburga lezyonları veya kor pulmonale belirtileri bulunan ilerlemiş hastalık bulguları görülmesi dışında, göğüs fizik muayenesi genellikle normaldir. Nadiren raller vardır ve parmaklarda çomaklaşma son derece nadir görülmektedir. Akciğer dışı tutulumu olmayan hastalarda diğer sistemlerin fizik muayene sonuçları tipik olarak normaldir. RADYOLOJİ Göğüs röntgenogramı Rutin inceleme olarak gerçekleştirilen göğüs röntgenogramı, olguların önemli bir oranında erişkin PLCH tanısına götürür [7 9]. Anormallikler hastalığın evresine göre değişmektedir. Retikülomikronodüler infiltrasyon en sık görülen biçimidir [7 9, 29]. Her iki akciğeri simetrik olarak tutan, baskın olarak orta ve üst akciğer alanlarında bulunan ve kostofrenik açılarda nadiren görünen infiltratlar içerisinde kistler görülebilir [29]. Solunum belirtilerinin hafifliği ile zıtlık oluşturacak biçimde sıklıkla infiltratlar yaygındır. Lenfanjiyoleyomiyomatozis haricindeki diğer pek çok yaygın infiltratif akciğer hastalıklarının aksine akciğer hacimleri normaldir veya artmıştır. Pnömotoraks veya daha nadir olarak da bir kostada litik lezyon görülebilir ve böylece değerli bir tanısal radyolojik bulgu sağlar. Pulmoner hipertansiyonlu hastalarda hiler genişleme görülmesine karşın, plevral efüzyon hastalığın bir özelliği değildir ve mediyastinal adenopati seyrek olarak görülür [7 9, 29, 30]. İleri hastalıkta nodüler lezyonlar çok azdır veya hiç yoktur. Bazen amfizem benzeri görünüm meydana getirerek, kistler temel radyografik anormalliği oluşturur. Son olarak, nadir olgularda göğüs röntgenogramı normal olabilir (ilk serilerde hastaların <%10 u) [31]. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi HRCT tetkiki, PLCH tanısında büyük bir gelişme sağlamıştır ve bugün bu tanıdan kuşkulanıldığında yapılması zorunlu olan bir tetkiktir [7 9]. HRCT, standart röntgenogramlarda kolay görülemeyen, nodüllerin kavitasyonu gibi parankimin basit lezyonları hakkında ek ayrıntılar sağlar [30, 32]. Benzer şekilde, standart röntgenogramlarda görülen retikülasyon, genellikle birleşen küçük akciğer kistleri tarafından meydana getirilir. HRCT, röntgenogramları normal olarak yorumlanan az sayıdaki hastada parankim anormalliklerinin gösterilmesine de olanak sağlamaktadır. Tipik HRCT görünümü, iyi sınırlı olmayan küçük nodülleri, kaviteli nodülleri, ince ve kalın duvarlı kistleri gösterir (Şekil 1). Bu değişiklikler akciğerlerin hem periferik hem de merkezi kısımlarını etkiler. Lezyonlar fokaldir, normal görünümlü parankim ile birbirlerinden ayrılmaktadır, genellikle üst ve orta akciğer sahalarında baskındır ve akciğerlerin bazal kısımlarında pek bulunmama eğilimindedir. PLCH de lezyonların bronşiyol merkezli gelişmesini yansıtan biçimde nodüllerin dağılımı sentrilobülerdir. Bu hastalık ilerledikçe, kistik lezyonlar baskın bulgu haline gelir (Şe- 220

3 A. TAZI AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ kil 2). Çoğunluğu 1 cm den küçük çapta olmasına rağmen büyüklükleri değişkendir. Bazen sentrilobüler amfizemi taklit ederek izole veya birbiri içerisine girmiş olabilirler. Seri BT taramalarını içeren izlem çalışmaları, radyolojik lezyonların zaman içerisinde nodüllerden kaviteli nodüllere, daha sonra kalın duvarlı kistlere ve sonuçta ince duvarlı kistlere doğru ilerlediğini göstermiştir [33]. Bu çalışmalar, kistler zamanla devam ederken veya büyürken, nodüllerin ve kaviteli nodüllerin çözüldüğünü de göstermiştir [33]. Diğer PLCH bulguları, buzlu cam görünümünü ve sigara dumanına maruz kalmaya ikincil olarak lineer dansiteleri veya amfizematöz bülleri içerebilir [30, 32]. Plevral sıvı çok nadirdir ve mediyastinal adenopati görülmemektedir. Bazı hastalarda pulmoner arter genişlemesi bildirilmiştir [30]. Son olarak, bu incelemeye gerek duyulan hastalarda cerrahi biyopsi yerlerinin seçimi için HRCT çok önemlidir. SOLUNUM FONKSİYONU Solunum fonksiyon bozuklukları değişkendir ve hem baskın olan anatomik lezyonlara hem de hastalığın süresine bağlıdır [7, 8]. Bununla birlikte, solunum fonksiyon bozukluğunun çok az olduğu veya hiç bulunmadığı hastalarda yaygın radyolojik değişiklikler görülmesi de nadir değildir. Solunum fonksiyonu hastaların %10-15 inde istirahatte normaldir [13, 16, 17, 19 21]. Karbon monoksit difüzyon kapasitesinde (DL, CO) azalma, hastaların %70-90 ında bulunan, en sık karşılaşılan fonksiyonel anormalliktir [13, 16, 17, 19 21]. Hastaların çoğunda obstrüktif fonksiyon bozukluğu görülebilir. Düşük vital kapasite (VC), total akciğer kapasitesinde (TLC) hafif değişiklikler ve yükselmiş rezidüel hacim (RV)/TLC oranı sık görülen solunum testi profilini meydana getirir. Hastaların ölçeklenebilen bir oranında hava akımı kısıtlılığı bulunmaktadır. Çoğu hasta, solunum fonksiyonlarında saptanan anormalliklere katkıda bulunabilecek bir özellik olarak sigara içicileri olsa da, hava yolu obstrüksiyonu düzeyi toplam sigara tüketimine göre beklenenin ötesinde görünmektedir ve olasılıkla PLCH lezyonlarının temelde bronşiyoler yerleşimini yansıtmaktadır. Hastaların %50 sinde akım volüm eğrisinde değişiklikler görülür ve PLCH başlangıç dönemindeki hastaların % unda ve ilerlemiş hastalığı bulunan hastaların çok daha büyük kısmında, birinci saniyede zorlu ekspirasyon hacminin (FEV 1 ) VC ye oranı düşüktür [13, 16 21]. Yaygın akciğer infiltratları bulunan bir hastadaki obstrüktif patern PLCH yi düşündürmelidir. Hastaların küçük bir kısmında saf restriktif fonksiyon bozukluğu bildirilmiştir [16, 19 21]. İstirahatteki kan gazı düzeyleri uzun süre boyunca normaldir; hastalığın erken dönemlerindeki eforlar, alveoloarteriyel oksijen gradyentinde yükselmeye ve hipoksiye neden olabilir [16, 18] ve PLCH hastalarındaki bu egzersiz kısıtlaması vasküler yetmezliğe başlanmıştır [16]. HRCT aracılığıyla belirlenen anormalliklerin derecesi DL, CO ile korele edilmiştir [30]. HRCT bulgularının ilerlemesi ile PLCH li hastalardaki solunum fonksiyonunu karşılaştıran ayrıntılı bir çalışma bulunmamaktadır. BRONKOSKOPİ VE BRONKOALVEOLER LAVAJ Bronşiyal ağaç genel bakıda normaldir veya yalnızca sigara içilmesine bağlı nonspesifik yangı gösterir. Bronş mukozası biyopsi örnekleri PLCH tanısında yardımcı değildir, fakat özellikle de atipik belirtileri bulunan hastalarda diğer tanıların dışlanması için yararlıdır. Öte yandan çok sayıda örneğin alınması ve kapsamlı olarak incelenmesi koşuluyla, gereğinde immünohistokimyasal tekniklerin de kullanılması sonucunda, transbronşiyal biyopsi PLCH tanısını koydurabilir [919, 34, 35]. Bu durumlarda transbronşiyal biyopsinin daha yaygın kullanıldığı ABD çalışmaları, parankim lezyonlarının fokal dağılımını yansıtan, yalnızca %10-40 arasında değişen tanısal verim elde etmişlerdir [19, 34, 35]. Ek olarak, akciğer kistleri bulunan hastalarda pnömotoraks riski de olasılıkla artmıştır. Bronkoalveoler lavaj (BAL) yoluyla elde edilen hücrelerin sayısı genellikle yüksektir ve belirgin alveoler makrofaj hakimiyeti ile birlikte 1 x 10 6 hücre ml -1 üzerinde hücre sayısı sık görülmektedir. Bu bulgu sigara dumanına maruz kalmayı yansıtmaktadır ve makrofaj sayısı günlük sigara tüketimi düzeyi ile kuvvetli korelasyon göstermektedir [22]. Sigara içmeyen hastaların küçük bir kısmında alveol hücre sayımları normaldir. BAL sıvısı diferansiyel hücre sayımları, eozinofil sayımlarında orta derecede nonspesifik artış gösterebilir (genellikle <%10)[7, 22]. Alveoler lenfositlerin oranı normal veya azalmıştır ve sigara içenlerde gözlendiği gibi CD4/CD8 oranı azalmıştır. ŞEKİL 1. Akciğer Langerhans hücreli histiyositozis bulunan bir hastanın nodüller, kaviteli nodüller, kalın ve ince duvarlı kistlerin tipik kombinasyonunu gösteren toraks yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi kesiti. ŞEKİL 2. Yer yer birleşmiş olan, çok çeşitli büyüklükteki akciğer kistlerini gösteren, ilerlemiş akciğer Langerhans hücreli histiyositozis bulunan bir hastada toraks yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi kesiti. 221

4 AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ A. TAZI CD1a ya (OKT6 veya eşdeğeri) karşı yöneltilmiş monoklonal antikorlar kullanılarak lavaj yoluyla elde edilen hücreler arasında LC lerin tanımlanmasının PLCH de tanısal test olarak yararlı olduğu daha önce ileri sürülmüştür [36-38], fakat daha yakın tarihli bulgular, bu yaklaşımın hayal kırıklığı yaratabildiğini ve duyarlığının düşük olduğunu belirtmektedir. Yalancı pozitif sonuçlar sık görülmektedir ve örnekler deneyimli bir sitolog tarafından incelenmelidir. Yaygın akciğer hastalığı olmadan da sigara içenlerden lavaj yoluyla %3 e varan LC yoğunlukları elde edilebilir. Alveoler hiperplazi (özellikle yaygın akciğer fibrozisi) ile birlikte yaygın interstisiyel akciğer hastalığı bulunan kişilerde artmış LC sayıları (%4 e kadar (yayınlanmamış veriler)) görülebilmektedir [7, 39]. Eğer erişkinlerde LCH tanısı için %5 LC eşiği kullanılırsa, testin özgüllüğü iyidir, fakat duyarlılığın oldukça düşük olduğu görülmektedir (Bu makalenin yazarlarının deneyimine göre <%25). PLCH li çoğu erişkinde, CD1a pozitif olan LC lerin oranı, akciğer hastalığı bulunmayan sigara içerenlerde elde edilenlere benzemektedir. Lavajdaki LC lerin sayılarında artış olan ve olmayan hastaların klinik özelliklerinin farklı olup olmadığı henüz bilinmemektedir. Pratikte BAL, erişkinlerde kesin PLCH tanısını nadiren koydurur, fakat daha çok yüksek alveol makrofaj sayıları göstererek ek yönelim sağlamaktadır. En büyük kullanım alanı, tipik radyolojik bulguları olmayan hastalarda ayırıcı tanı yapılmasıdır. Test, daha karakteristik lavaj bulguları olan interstisiyel akciğer hastalıkları tanısından uzaklaşmak için ve belirli olgularda karışıklığa sebep olabilen Pneumocystis carinii (son zamanlarda P. jiroveci olarak tekrar adlandırılmıştır) pnömonisinin kaviteleşen formları gibi belirli akciğer enfeksiyonlarını dışlamak için kullanılabilir. [40]. RUTİN LABORATUVAR TESTLERİ Standart laboratuvar testleri bilgi vermez. Sigaraya bağlı olarak periferik nötrofil sayılarında hafif artış bulunabilir, fakat eozinofil sayıları artmamıştır. Nadir hastalarda sistemik yangısal reaksiyon bulguları (örneğin artmış sedimantasyon hızı) bulunabilir, fakat tipik olarak görülmemektedir. Serum immün globülin düzeyleri normaldir. Çeşitli otoantikorlar ve dolaşımda immün kompleksler düşük düzeylerde bulunmuştur, fakat bunların hiçbir tanısal önemi yoktur. Nonspesifik yakınmaları bulunan hastalarda, HIV enfeksiyonunu dışlamak amacı ile serolojik testler gerçekleştirilmelidir. Anjiyotensin dönüştürücü enzim serum düzeyleri genellikle normaldir. baskınlık kurabilir [47]. Pulmoner vasküler lezyonlar venüllerde daha baskındır ve pulmoner veno-oklüziv hastalığa benzer bir tablo meydana getirebilir [47, 48]. AKCİĞER PATOLOJİSİ Distal bronş duvarlarında gelişen ve yıkıma neden olan gevşek granülomlar şeklinde organize olmuş aktive LC lerin birikimi, PLCH nin patolojik bulgusudur. Eozinofiller ve makrofajlar dahil olmak üzere lenfositler ve yangı hücreleri de bulunmaktadır. LCH deki LC lerin morfolojisi pek çok yönden normal dokularda bulunanlara benzemektedir [49]. Işık mikroskobu kullanılarak izlendiğinde, LC ler orta büyüklükteki hücrelerdir (15 mm çapında). Bunlar kıvrımlı düzensiz çekirdeğe sahiptir ve varsa bile çok az sayıda fagositik partikül içeren soluk zayıf eozinofilik sitoplazma göstermektedir. Membran antijeninin CD1a ya karşı yöneltilmiş monoklonal antikorlar ile immünohistokimyasal boyama yoluyla veya normal LC lerdekinden çok daha fazla sayıda olan Birbeck granüllerinin elektron mikroskopta görülmesiyle hücre tipi doğrulaması yapılmalıdır [50-52] (Şekil 3). Lezyonlarda bulunan LC lerin doğası, LCH lezyonlarındakiler dahil olmak üzere LC ler tarafından spesifik olarak eksprese edilen bir lektin olan langerine karşı oluşmuş antikor ile de doğrulanabilir [53, 54]. Geçmişte LC leri saptamak için yaygın olarak kullanılmasına karşın, hücre içi S100 proteininin pozitif boyanması bu hücrelere özgü değildir ve nöroendokrin hücreler ve bazı makrofajlar gibi diğer hücre tiplerinde de gözlenebilmektedir. LCH lezyonlarının görünümü, hastalığın evresi ve tutulumun olduğu dokuya göre değişmektedir. Akciğerde lezyonlar fokaldir, kötü sınırlıdır, normal akciğer parankimi ile belirgin şekilde ayrılmaktadır ve hava yolu duvarlarını yıkıma uğratarak terminal ve solunum bronşiyollerinde merkezlenmektedir [7, 8, 11, 15, 17, 19]. Bu özelliğin görülmesi sonucunda, PLCH yaygın infiltran akciğer hastalığına değil, bronşiyolite benzemektedir. Bununla birlikte granülomlar kötü sınırlıdır ve komşu alveol yapılarına yayılmaktadır. Ek olarak, bu alveoller sıklıkla bol miktarda makrofajlar içerir, böylece RB-İAH benzeri SIRADIŞI KLİNİK TABLOLAR Atipik PLCH formları çok seyrektir fakat büyük tanısal zorluklar ortaya çıkarmaktadır. İzole nodüller, belirgin asimetrik radyolojik anormallikler, kistik lezyonlarda hava-sıvı seviyeleri, fokal alveoler konsolidasyon, plevral efüzyon ve mediyastinal adenopati gibi çeşitli atipik radyografik bulgular rapor edilmiştir [41-45]. Son zamanlarda, toraks HRCT incelemesinde yaygın buzlu cam opasiteleri bulunan az sayıda olgu bildirilmiştir [46]. Buzlu cam görünümü, bu hastaların akciğerlerinde gözlenen sigaraya bağlı histolojik solunumsal bronşiyolit ile ilişkili interstisiyel akciğer hastalığına (RB-İAH) benzer değişikliklerin miktarını yansıtmaktadır [46]. PLCH şiddetli pulmoner arteryel hipertansiyon ile birlikte bulunabilir ve idyopatik pulmoner hipertansiyonda görülenlere benzer yakınmalar ve hemodinamik özellikler klinik tabloya ŞEKİL 3. Çok sayıda Birbeck granülü içeren Langerhans hücreli histiyositozis lezyonunda Langerhans hücrelerinin elektron mikrografı. Ölçek çubuğu = 50 nm. 222

5 A. TAZI AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ değişiklikler veya deskuamatif interstisiyel pnömoni benzeri görünüm meydana getirir [11, 16]. Tutulum olmayan alanlarda ise, nonspesifik şekilde sigara içilmesine bağlı anormallikler (respiratuvar bronşiyolitik intra-alveoler pigmentli makrofajların birikimi ve alveol duvarlarını infiltre eden lenfoid kümeler) sık olarak bulunmakla birlikte, akciğer yapısı normal görülmektedir. Patolojik özellikler zaman içerisinde değişmektedir ve aynı akciğer biyopsi örneğinde çeşitli aşamalardaki lezyonlar sıklıkla bulunmaktadır. Erken lezyonlar, aşamalı yıkıma uğrayan terminal ve solunum bronşiyollerinin duvarlarının eksantrik infiltrasyonundan sorumludur (Şekil 4). Bronşiyoller ile yakın anatomik ilişkisi nedeniyle, hastalığın birincil olarak bir vaskülit olmamasına karşın, komşu arteriyollere yayılım sık görülmektedir. Bu aşamada bol miktarda LC bulunmaktadır ve LC ler arasında yer alan ve lezyon periferinde bulunan, çok fazla sayıda lenfositler içeren sert merkezi granülom meydana getirmektedir. Temelde eozinofiller ve makrofajlar olmak üzere değişen sayılarda yangı hücreleri de yer almaktadır. Bronşiyol merkezli lezyon gelişiminin tek bir kesitte doğrulanmasını zorlaştıracak şekilde, bronşiyol epitelinin yıkımı hastalık sürecinin erken döneminde meydana gelmektedir. Seri kesitlerde lezyonların üç boyutlu yapılanması, distal hava yollarının duvarları boyunca yayılan granülomatöz bir manşet (cuff) göstermektedir [55]. Erken lezyonlar sıklıkla kaviteli görünmesine rağmen, bu kavite granülomatöz reaksiyon nedeniyle yıkıma uğrayan bronşiyolün lümeninden kalan kısımdır ve doku nekrozundan kaynaklanmaz. Sürecin sonraki bölümünde, LC ler daha az miktardadır ve eozinofilleri, makrofajları ve az sayıda nötrofilleri içeren yangısal hücrelerle ve lenfositlerle çevrelenmiş kümeler meydana getirir. Lenfoid yerleşimler sıklıkla periferik olarak, yeni başlamış fibröz reaksiyon ile ara yüzde görülmektedir. Son olarak, ilerlemiş hastalıkta çok az veya hiç LC bulunmaz, pigment veya lipid inklüzyonları içeren makrofajlar bulunur. Lezyonların yerini stellar fibrotik skarlar veya yapışık olduğunda balpeteği görünümü verebilen, fibröz halka ile çevrili yapışık ve komşu kistik kaviteler alır. Traksiyon amfizemi, ilerlemiş lezyonların kistik görünümüne katkıda bulunur. TANI Kesin LCH tanısı, hastalığa yakalanmış bir dokuda LC granülomunun tanımlanması ile konur. PLCH hastalarında transbronşiyal biyopsi LC granülomlarını gösterebilmesine karşın, histolojik kanıt daha sık olarak cerrahi biyopsi (genellikle video yardımlı torakoskopi) yoluyla elde edilir. Biyopsi örnekleri HRCT nin bol miktarda nodül gösterdiği yerlerden alınır. Lezyonlar fokal oldukları için, tanısal verimi artırmak amacıyla önlemler alınmalıdır: Yeterli materyalin bulunmasını sağlamak için örnekler yeterince büyük olmalı; spesifik lezyonlar için kapsamlı inceleme yapılmalı; ve mümkün olduğunda bir doku fragmanı LC lerin tanımlanmasını amaçlayan immünohistokimyasal çalışmalar için dondurulmalıdır. Hiçbir dondurulmuş doku bulunmadığında, örnekler, formalin içerisine fikse ve parafin içerisine gömülü LCH granülomlarında bulunan LC ler ile reaksiyon veren anti- CD1a O10 antikoru ile test edilebilir [56, 57]. Deskuamatif interstisiyel pnemoni benzeri veya RB-ILD benzeri biçimlerin özellikleri LCH lezyonlarını maskeleyebilir ve bu bulguların varlığı LCH ye spesifik patolojik değişiklikler için titiz araştırma yapılmasını önlememelidir [11, 19, 46, 58]. Hastalığı gösteren klinik belirtilerin bulunduğu hastalarda, tanıyı koymak için sıklıkla HRCT bulguları yeterlidir. Bununla birlikte, cerrahi biyopsi gereği deneyimli bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından her olgu için özel olarak tartışılmalıdır. BAL sıvısının yüksek makrofaj sayıları içerdiği, genç, semptomsuz sigara içicilerde saptanan, akciğer alanlarının üst yarısında baskın olan nodüler ve kistik görünüm, PLCH tanısı açısından çok az şüphe bırakmaktadır. Aksine, nadir saf nodüler formlar ile birlikte sistemik semptomlar ve kaviteli akciğer nodülleri bulunan hastalarda, mikobakteri enfeksiyonunu, diğer enfeksiyonları, sarkoidoz, Wegener granülomatozisi, kaviteli akciğer metastazları, bronşiyoloalveoler karsinomu, septik emboli veya kaviteli P. jiroveci pnemonisini içeren uzun bir ayırıcı tanı listesi bulunmaktadır. Kadınlarda, saf kistik PLCH nin lenfanjiyoleyomiyomatozisden ayırt edilmesi zor olabilir (batın ultrasonu ve bilgisayarlı tomografisi anjiyomiyolipomları gösterebilir, böylece lenfanjiyoleyomiyomatozis tanısı desteklenir) [59]. Pratikte, tipik belirtilerin görüldüğü ve çok az veya hiç yakınması bulunmayan hastaların başlangıç incelemesinde ön tanı konulması uygun görülmektedir ve HRCT nin bulunması bunun bir seçenek olduğu olguların sayısını artırmıştır. Nüks eden veya persistan pnömotorakslı hastalarda cerrahi plörodez sırasında cerrahi akciğer biyopsisi yapılabilir. Bu makalenin yazar grubu, izole yaygın akciğer kistik lezyonları bulunan kadınlarda, sistemik kortikosteroidler açısından değerlendirilen baskın nodüler lezyonları bulunan semptomlu hastalarda ve atipik şekilde gelen hastalarda da akciğer biyopsisi gerçekleştirmektedir. Tersine, yaygın yıkıcı lezyonları bulunan hastalarda, aşırı cerrahi risk bulunması nedeniyle akciğer biyopsisi yapılması doğru olmayabilir. Son olarak, akciğer belirtileri LCH ile uyumlu olduğu zaman, toraks dışı lezyonun biyopsisi, örneğin kemik biyopsisi tanıyı sağlayabilir. SEYİR VE PROGNOZ Hastalığın doğal seyri çok değişkendir ve her hasta için tahmin edilemeyecek özelliktedir [7-9]. Hastaların yaklaşık %50 si kendiliğinden veya glukokortikoid tedavisi ile makul bir sonuç elde etmektedir. Radyolojik anormallikler kısmen veya tamamen ortadan kaybolur ve semptomlar çözülür. Bununla birlikte, solunum fonksiyon testleri obstrüktif fonksiyon bozukluğunu gösterebilir. Hastaların yaklaşık %10-20 sinde erken şiddetli belirtiler bulunmaktadır, bu belirtiler nükseden pnömotoraks veya kronik kor pulmonale ile birlikte ilerleyici solunum yetmezliğinden dolayı meydana gelir. Son olarak, hastaların %30-40 ı çeşitli şiddette kalıcı semptomlar göstermektedir ve radyolojik nodüller kalın duvarlı ve daha sonra ince duvarlı kistlere dönüşerek, zaman içerisinde stabil kalır. Persistan stabil kistleri bulunan bu hastalarda hastalığın bariz sessizliğine karşın, akciğer parankiminde LC granülomları bulunabilir [60]. Böylece uzun süreli izlem zorunludur ve yıllar sonra solunum fonksiyonu bozukluğunda alevlenme gelişebilir veya nadiren nükseden nodül oluşumu karşımıza çıkabilir [61, 62]. Olumsuz sonuçları öngördüğü bildirilen faktörler, ileri yaşta PLCH başlaması, uzun süredir olan nonspesifik yakınmalar, nükseden pnömotoraks, toraks dışı lezyonlar (prognoz açısından hiçbir anlam taşımayan kemik tutulumu haricinde), görüntüleme çalışmalarında yaygın kistler ve tanıda şiddetli solunum fonksiyonu anormalliklerini (özellikle FEV 1 ve FEV 1 / 223

6 AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ A. TAZI PLCH ile sigara içilmesi arasında çok sıkı bir ilişki bulunması, sigara dumanının nedensel rolünü göstermektedir. Bu nedenle sigaranın bırakılması zorunludur. Bu hastalar sıklıkla yoğun sigara içen kişiler oldukları için, bir sigara bırakma programı gerekebilir. Sigara bırakıldıktan sonra hastalığın düzeldiği bildirilmiştir [68, 69]. Bununla birlikte, beklenen bir durum olmasına karşın, uzun dönemdeki sonuçlarda yararlı etki henüz kesinleşmemiştir ve sigara bırakılmasına karşın birkaç nüks olgusu bildirilmiştir [62]. PLCH hastalarında sık görülen olaylar olarak, sigaranın bırakılması birincil akciğer kanseri, kardiyovasküler hastalık ve sigara içilmesinde bağlı kronik obstrüktif akciğer hastalığı riskini tutarlı şekilde azaltmaktadır. Glukokortikoid tedavisi nonspesifik yakınmaları azaltmaktadır ve yakın zamanda başlayan semptomatik nodüler PLCH tedavisi için prednizon veya prednizolon, örneğin mg kg -1 gün -1 başlangıç dozunda, 6 12 ayda aşamalı olarak dozun azaltıldığı tedavi şeklinde ampirik çalışmalarda önerilmektedir [7, 8]. Bununla birlikte, PLCH de bu tedavinin kullanılması konusunda hiçbir kanıta dayalı veri bulunmadığı vurgulanmalıdır. Glukokortikoid tedavisinde yakınmalarda ve radyolojik anormalliklerde düzelmeler bulunabilmesine karşın, anlamlı solunum fonksiyonu düzelmesi sağladığı kanıtlanmamıştır [18]. Bazı çalışmalarda, olasılıkla hastalığın ağır formlarına yönelik seçim yapılması yüzünden, glukokortikoid tedavisinde kötü sonuçlar görülmüştür [20, 21]. Bu yazar grubu, bu tedavinin yangısal granülomatöz lezyonların çözülmesini hızlandırabileceği umuduyla, glikokortikoid tedavisini semptomatik nodüler hastalığı bulunan kişiler için saklamaktadır. ŞEKİL 4. CD1a ya yönelik antikor ile akciğer Langerhans hücreli histiyositozisin erken lezyonunun immün boyanması (hematoksilen-eozin). Bronşiyol duvarı infiltre olmuştur ve kısmen çok sayıda Langerhans hücreleri ile yıkıma uğramıştır. VC ve daha az oranda RV/TLC anormalliklerini) içermektedir [17, 20, 21]. Bir hastada sonucu tahmin etmek açısından bu kriterlerden hiçbirisi başarısızlık kanıtı değildir. Şiddetli pulmoner hipertansiyon kötü prognozu belirtmektedir [47]. Çoğu hastada hamileliğin PLCH seyrini etkilediği görülmemiştir. LCH ye bağlı diyabetes insipitus alevlenmesi bildirilmiştir [63-64]. Böylece, ciddi solunum yetmezliği bulunmadıkça, LCH hamilelik için bir kontrendikasyon değildir. LCH ile lenfoma arasındaki ilişkiye ek olarak, devamlı sigara içilmesinin bir risk faktörü olduğu PLCH li hastalarda yüksek oranda birincil akciğer kanseri bildirilmiştir; diğer çeşitli malignensiler de artmış oranlarda bulunmuştur [6, 21, 23, 24, 65-67]. TEDAVİ Birçok PLCH hastası kendiliğinden iyileştiği veya tedavisiz stabil bir durumda kaldığı için, bu durumda kullanılan çeşitli tedavilerin etkinliğinin belirlenmesi zordur. Ek olarak, PLCH nin düşük insidansı, kontrol grubu içeren tedavi çalışmaları için yeterli sayıda hastanın dahil edilmesi açısından bir engel oluşturmaktadır. Pratikte hiçbir etkili tedavi bulunmamaktadır ve hiçbir randomize çift kör çalışma yayımlanmamıştır. Hafif yakınmaları bulunan hastalar sıklıkla takip sırasında kaybedildiği için, mortalite oranının değerlendirilmesi zor olmaktadır. Bu nedenle, PLCH li hastaların izlem çalışmalarında mortalite olasılıkla olduğundan fazla tahmin edilmektedir [20, 21]. Ciddi multisistemik LCH hastalığında, glukokortikoid tedavisi ile kombine şekilde sitotoksik ajanlar (vinblastin ve daha seyrek olarak metotreksat) endikedir. İzole PLCH bulunan erişkinlerde bu ajanların yararlı olduğu konusunda hiçbir kanıt bulunmamaktadır. İnatçı sistemik LCH li hastalarda 2-klorodeoksiadenozinin yararlı olduğu gösterilmiş olmasına karşın, PLCH li erişkinlerde akciğer fonksiyonunda düzelme sağladığı kesin olarak gösterilmemiştir [70 72]. PLCH li hastalarda solunumsal durumun bozulmasının sık nedenlerinden birisi alt solunum yolu enfeksiyonudur ve dikkatli tedavi edilmelidir. Pnömotoraks drenaj gerektirir. Plörodez de gerekebilir [27]. Bir gün akciğer nakli için aday olabilecek genç hastalarda, plörektomiden kaçınılması en iyi yaklaşım olacaktır. Çok ciddi solunum yetmezliği veya ağır pulmoner hipertansiyonu bulunan hastaların pek çoğu, yaygın infiltran akciğer hastalığı bulunanlara benzer sonuçlarla, akciğer nakli yapılarak tedavi edilmişlerdir. [73, 74]. Bununla birlikte, olası risk faktörleri olarak sigara içmeye tekrar başlanması ve akciğer dışı tutulum ile birlikte, bir yıl içinde nakledilen organda hastalık nüksü bildirilmiştir [73 77]. PLCH hastalarında optimal izlem stratejilerini belirlemedeki engeller, bazı hastalarda sınırlı yakınmaların bulunmasını ve hepsinin üzerinde etkili tedavilerin eksikliğini içermektedir. Örneğin 3-6 ay aralıklarla, periyodik olarak fizik muayene, göğüs röntgenogramı ve solunum fonksiyon testleri gerçekleştirilmelidir. Göğüs röntgenogramında değişiklikler görüldüğünde, HRCT incelemesi yapılmalıdır. HRCT, PLCH doğal seyrinin izlenmesi için yararlı olmasına karşın, optimal sıklığı ve tedavi yaklaşımı üzerine etkisi henüz belirsizdir. Özellikle, HRCT ile saptanan akciğer anormalliklerinin şiddetinin DL, CO [30] ile korele olmasına karşın, HRCT ile zaman içindeki solunum fonksiyon testleri değişikliklerini karşılaştıran hiçbir çalışma bulunmamaktadır. Tipik olarak, obstrüktif solunum fonksiyonu bozukluğu, ilerlemiş hastalığı bulunanlarda büllöz benzeri görüntüleri oluşturan, birbiriyle birleşmiş kistik lezyonların kötüleşmesi ile ilişkilidir. Bununla birlikte, standart göğüs röntgenogramı akciğer kistlerinin görülmesi açısından düşük duyarlılığa sahip olduğu için, lezyonların belirgin radyografik stabilitesi veya 224

7 A. TAZI AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ kistlerin yerini nodüllerin alması nedeniyle düzelme, gittikçe ağırlaşan obstrüktif fonksiyon bozukluğu bulunan hastalarda nadir olmayan oranda görülebilir. Açıklanamayan nefes darlığı veya bunu gösteren radyografik değişikliklerin bulunduğu hastalarda, pulmoner hipertansiyon araştırılması için Doppler ekokardiyografi yararlıdır. PLCH aktivitesini belirlemek için hiçbir güvenilir kriter bulunmamaktadır. Yalnızca kistlerin görüldüğü hastalarda bile akciğer parankimi içerisinde granülomlar bulunabildiği için, aktif hastalığı belirlemede HRCT ye bütünüyle güvenilmez [60]. Tedavi stratejisindeki rolünü belirlemek için daha geniş çalışmalar gerekmesine karşın, yakın zamandaki ön sonuçlar, indiyum-111 pentetreotid (bir somatostatin analoğu) kullanarak yapılan sintigrafi çalışmasının lezyon aktivitesini belirlemede yararlı olduğunu göstermektedir [78 80]. PATOGENEZ LCH etiyolojisi bilinmediği için, hastalık patogenezi de yeterince anlaşılamamaktadır. Ek olarak, bu hastalık için hiçbir hayvan modeli bulunmamaktadır ve çeşitli LCH klinik biçimlerinin benzer histopatolojik özellikleri paylaşmalarına karşın, tüm LCH formları için benzer mekanizmaların geçerli olup olmadığı bilinmemektedir. Bununla birlikte, son zamanlarda dendritik hücrelerin (DC ler) biyolojisi ile ilgili bilgilerde olağanüstü ilerlemeler olmuştur. Bu bilgiler LCH ile potansiyel olarak ilgili mekanizmaların anlaşılmasında önemli bilgiler sağlamıştır [51, 52, 81, 82]. PLCH için üretilecek patogenetik hipotezler en az üç yönünü dikkate almalıdır: 1) LCH lezyonlarının bronşiyollerde selektif tutulumu ve buralarda başlangıçta LC lerin birikmesi; 2) LC granülomlarının infiltre ettiği bronşiyolleri tahrip etme yeteneği; ve 3) genel popülasyonda sigara içme prevalansı ile karşılaştırıldığında, düşük PLCH insidansının yanı sıra sigara içimi ile çok kuvvetli epidemiyolojik bağlantı. Örneğin hem fokal LC birikimine hem de bronşiyol duvarlarında LC lerin yıkıcı etkilerine yol açan bu farklı aşamalarda benzer bir mekanizmanın bulunabileceğine dikkat çekilmelidir. Langerhans hücre biyolojisi LC ler, kemik iliğinde üretilen, heterojen bir hareketli hücre popülasyonunu meydana getiren ve ana fonksiyonu T hücrelerine antijen sunulması olan DC nesline aittir [51, 52] lardan beri, çeşitli hematopoetik öncüllerin büyüme faktörleri ve sitokinlerin farklı kombinasyonlarıyla kültürlendiği çalışmalar, çeşitli DC alt setlerini tanımlamıştır [51, 52]. Miyeloid DC ler (DC1), granülosit-makrofaj koloni stimüle edici faktör (GM-CSF) ve tümör nekroz faktörü (TNF)-α varlığında CD34-pozitif miyelomonositik öncüllerden farklılaşmaktadır [83]. DC1, GM-CSF ve interlökin (IL)-4 e maruz bırakılan saflaştırılmış kan monositlerinden de elde edilebilir [51]. Bu öncüller özellikle transforme edici (transforming) büyüme faktörü (TGF)-β varlığında LC farklılaşmasında önemli rol oynayan LC lerin oluşumunu da sağlayabilir [84 86]. Daha yakın zamanda, insanlarda ve hayvanlarda, sağkalımı GM-CSF ye değil IL-3 e bağımlı olan, lenfoid öncüllerden (plasmasitoid DC ler veya DC2) türetilen bir başka DC alt seti tanımlandı [87]. Belirli koşullar altında, bu hücreler LC benzeri hücrelere farklılaşabilmektedir [88], fakat in vivo olarak DC ontojenliği ile birlikte bu farklılaşma yollarının kesin bağlantısı bütünüyle belirlenmemiştir. Dokuların çoğunda (örneğin lenfoid organlar, dermis, akciğer parankimi, vs.) bulunan DC lerin aksine, LC ler spesifik olarak hava yolları epitelini de içeren epidermis ve diğer mukozaların epitelinde lokalize olmaktadır [51, 52, 89]. Bu hücreler, spesifik organellerden oluşan sitoplazmalarının bulunmasıyla, Birbeck granüllerinin varlığıyla, yalnızca elektron mikroskobu yoluyla görülmesiyle ve ekzojen maddelerin internalizasyonunda yer almalarıyla, diğer DC lerden morfolojik olarak ayrılmaktadır. LC ler yapısal olarak Birbeck nodülleri ile ilişkili olan tip II mannoz lektin olan spesifik marker langerin (CD207) ekspresyonu yoluyla da tanımlanabilir [53]. LC lerin dolaşımdaki öncüllerinin yanı sıra, yakın zamanda dermal yerleşimli CD14- pozitif hücrelerin LC lere farklılaşabildiği gösterildi [90 92]. LC işleyişi ve farklılaşması için, özellikle GM-CSF, TGF-β ve CC kemokin CCL20 (makrofaj yangısal proteini (MIP)-3α) lokal salgılanması üzerinden farklılaşması için, epitelyal mikroçevre yaşamsaldır [51, 84, 85, ]. Hem epitel hücreleri hem de LC ler tarafından E kaderin ekspresyonu gibi diğer faktörler, bu hücrelere ev sahipliği yapan doku için önemlidir [ ]. Normal akciğerde LC ler iyi gelişmiş bir ağ meydana getirdikleri transbronşiyal epitel ile neredeyse bütünüyle sınırlıdır [50, 106]. Normal alveol epitelinde LC ler son derecede az bulunmasına rağmen, bu hücreler sigara içenlerin ve akciğerde yangısal değişiklikleri bulunan hastaların akciğerlerinde, alveol epitel hiperplazisi bölgelerinde bulunmaktadır [107, 108]. Ek olarak, akciğer kanserinde bol miktarda LC infiltratları bulunabilir [108, 109]. İlginç olarak, bu farklı patolojik durumlarda LC lerin varlığı, hiperplastik alveol hücreleri veya bronşiyal tümör hücreleri tarafından lokal GM-CSF üretimi ile yakın korelasyon vermektedir; böylece GM-CSF nin insan akciğerinde LC lerin oluşumunun ve/veya farklılaşmasının kontrol edilmesinde anahtar rol oynadığını güçlü bir şekilde göstermektedir [108]. Periferik dokularda bulunan diğer DC ler gibi, LC ler olgunlaşmamıştır ve temel olarak antijenleri alan fakat in situ bağışıklık yanıtını uyarmayan gözcüler olarak işlev görmektedir [51, 52, 89]. Çeşitli uyarımlara (özellikle lipopolisakkarid, TNFα ve IL-1β gibi proinflamatuvar uyaranlara) yanıtta, bu hücreler afferent lenf kanalları üzerinden, antijene spesifik T hücrelerini stimüle ettikleri bölgesel lenfoid organlara göç ederler [110, 111]. İkincil lenfoid organlara doğru yapılan bu göç, spesifik bağışıklık yanıtının uyarılması açısından çok önemlidir ve afferent lenf kanalları ile antijen tanıma yerleri arasındaki kemokin gradyentinden kuvvetle etkilenmektedir [51, 52, 97, 98, 101, 112]. Göçleri sırasında, LC ler Birbeck granüllerini kaybederler ve CC kemokin reseptörü CCR6 - CCR7 ekspresyonları, ikincil lenfoid dokularda üretilen kemokin olan CCL19 (MIP-3β) ya döner. Bu hücreler antijenleri yakalama yeteneklerini kaybederler ve ek sinyallere karşı, özellikle CD40 CD40 ligant (CD40L) etkileşimine karşı yanıt olarak, büyük miktarlarda IL12 salgılayabilen ve T lenfositleri etkin şekilde aktifleştirebilen, tamamen olgun DC ler haline gelirler [81, 113]. Önemli olarak, bağışıklık yanıtının tüm adımlarında mikro çevre DC fonksiyonu üzerinde kuvvetli etki meydana getirir ve etkili bağışıklık yanıtının veya toleransın ortaya çıkarılmasını etkiler (Şekil 5). Böylece, DC lere gelen sitokinler ve membran sinyalleri bu hücrelerin fonksiyonel olgunlaşmasını etkileyerek, etkili T-helper hücresi (Th) tip 1 yanıtına veya tersine Th2 lenfositlerin veya düzenleyici (regülatör) T-lenfositlerin 225

8 AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ A. TAZI aktivasyonu üzerinden bağışıklık yanıtını yönetir [81, 82, 113]. Böylece, sağlıklı hayvanlardan alınan akciğer DC leri izole edilerek T hücreleri ile enkübe edildiği zaman, bunlar tercihen Th2 yanıtını ve immün toleransı uyarır [106, 114]. Tersine, mikroorganizmalar tarafından yayılanlar gibi yangısal uyaran sinyallerin varlığında, GM-CSF veya TNF-α gibi sitokinler veya membran etkileşimleri (CD40 CD40L) bulunduğunda, bu hücreler birlikte stimüle edici moleküller eksprese eder ve etkili bir Th1 hücresiyle düzenlenen bağışıklık yanıtını uyarır [106, 114, 115]. Fonksiyonel yetenekleri ile uyumlu olarak, normal akciğerlerdeki LC ler dahil olmak üzere LC ler olgunlaşmamış DC lerin yüzey fenotipini eksprese ederler (Tablo 1). Özellikle, bu hücreler birlikte stimüle edici moleküller olan CD40, CD80 (B7-1) ve CD86 (B7-2) özelliklerini çok az veya hiç eksprese etmezler [50, 106, 114, 115]. İlginç olarak, alveoler epitel hiperplazisi bulunan yerlerde ve bazı akciğer kanserlerinde LC sayıları belirgin olarak artmasına karşın, bu hücreler CD80, CD86 ve CD40 açısından negatif olarak kalırlar [115]. PLCH de Bronşiyollerde LC birikimi PLCH de, patolojik sürecin bulunduğu bronşiyollerde çok sayıda LC bikrimi olur. Lezyonlar fokaldir, distal bronşiyollerden bazılarını tutar fakat diğerlerinde bulunmaz. Bu dağılım, olasılıkla sigara içilmesi nedeniyle uyarılan bronşiyol epiteli mikro çevresindeki değişikliklerin, bronşiyollerde LC birikimi açısından önemli olduğunu göstermektedir. Bu çok sayıda LC tarafından bronşiyollerin infiltrasyonu, LC öncüllerinin LC oluşturması, lokal LC proliferasyonu ve/veya apopitozu uyaran mekanizmalara karşı azalmış LC duyarlığı ile ilgili olabilir. a) Antijen prosedürü Hücre içi MHC II CD1a+ (LC) Langerin+ (LC) CD80-, CD86+/- CD40- CCR6+ Baskılayıcı sinyaller IL-10, TGF-β, VEGF, etc. b) T-cell aktivasyonu Yüzey MHC II CD40++ CD80++, CD86++ CD83+ DC-LAMP+ CCR7+ Aktifleştirici sinyaller IL-1β, TNF-α, CD40L, etc. ŞEKİL 5. a) Olgunlaşmamış ve b) olgunlaşmış dendritik hücrelerin (DC ler) yüzey fenotipinin ve baskılayıcı/aktifleştirici sinyal mikro-çevresinin karşılaştırması. MHC II: klas II majör histokompatibilite kompleksi; LC: Langerhans hücresi; CCR: CC kemokin reseptörü; IL: interlökin; TGF: transforme edici büyüme faktörü; VEGF: vasküler endotelyal büyüme faktörü; LAMP: lizozom bağlantılı membran proteini; TNF: tümör nekroz faktörü; CD40L: CD40 ligandı. Daha önce belirtildiği gibi, bronşiyol epitel hücreleri en belirgin olarak hematopoetik LC öncüllerinin proliferasyonunu ve farklılaşmasını düzenlediği ve in vitro olarak bunların ömrünü artırdığı bilinen GM-CSF olmak üzere pek çok mediyatörü meydana getirebilir [108]. Çok erken PLCH lezyonlarında, tutulan bronşiyollerin epiteli, aynı hastadaki tutulum bulunmayan bronşiyol epiteline göre daha büyük miktarlarda GM-CSF üretmektedir [116]. İlginç olarak, bol miktarda GM-CSF üretimi, deri LCH lezyonlarında da bulunmuştur ve bu lezyonlardaki LC ler GM-CSF reseptörü eksprese etmiştir [117]. Ek olarak, lepralı hastalarda intradermal GM-CSF enjeksiyonu, enjeksiyon yerinde çok sayıda LC birikimi ile ilişkilidir. Ayrıca GM-CSF genini fazla eksprese eden transgenik hayvanlardan alınan deri, kontrol hayvanlarından alınan deriye göre daha fazla epidermal LC içermektedir [95, 118, 119]. Son olarak, farelerin akciğerlerine GM-CSF transfeksiyonu, temel olarak akciğerdeki bağışıklık yanıtları sırasında makrofajlar üzerine etki ederek, miyeloid DC popülasyonunun farklılaşmasını ve aktivasyonunu teşvik etmektedir [120]. Hepsini bir araya topladığımızda, bu veriler özellikle akciğerlerde olmak üzere LCH lezyonlarında LC lerin birikiminde GM-CSF nin rolünü kuvvetle göstermektedir. Diğer mediyatörler hava yolu hücreleri tarafından üretilirler ve olasılıkla bu sürece katkıda bulunurlar.. Örneğin, PLCH li hastalarda bombesin analoğu olan peptitleri üreten pulmoner nöroendokrin hücrelerin hiperplazisi bildirilmiştir, fakat bu hücrelerin hastalık patogenezindeki rolü henüz aydınlatılamamıştır [ ]. Benzer şekilde, granülomatöz PLCH lezyonları, intraepitelyal LC farklılaşması için çok önemli olan TGF-β büyük miktarlarda üretmektedir [124]. Son olarak, yakın tarihli iki çalışmada, CCL20 (MIP-3α) nın kemik ve derideki LCH lezyonlarında üretildiği gösterildi [125, 126]. İlginç olarak, bir çalışmada bu granülomların LC leri hem CCR6 hem de şaşırtıcı şekilde CCR7 eksprese ettiği gösterildi [126]. PLCH için benzer çalışmalar rapor edilmemiştir. PLCH lezyonları tarafından bronşiyol epitelinin hızlı yıkımı, epitel dışı faktörlerin granülom içindeki LC lerin devamına katkıda bulunması gerektiğini göstermektedir. GM-CSF yi içeren LC ler, birçok mediyatör üretebilir ve otokrin ve/veya parakrin mekanizma üzerinden lezyonların devamına katkı yapabilirler [117, 122]. Ek olarak, akciğer LC granülomlarının immünohistokimyasal çalışmaları, bazıları (TNF-α ve IL-4 dahil) LC üremesini, devamlılığını ve farklılaşmasını in vitro olarak etkileyen birkaç sitokin tanımlamıştır, fakat bunların PLCH patogenezindeki kesin rolü henüz belirlenmemiş bir konu olarak kalmaktadır [121, 122]. Ciddi sistemik LCH li bir hastada anti-tnf-α yoluyla uyarılan dramatik düzelme bildirilmiştir [123]. LC konakçı mekanizmalarını ve adresinlerin veya spesifik adezyon moleküllerinin ekspresyonunu içeren, PLCH li hastalarda LC lerin selektif olarak bronş içi birikiminin diğer yönlerinin araştırılması gerekmektedir [127, 128]. LC lerin LCH lezyonları içerisinde proliferasyon yeteneği bir tartışma konusudur. PLCH granülomları içinde LC lerin bölünme hızı, normal bronş epitel hücrelerininkine benzer ve akciğer kanseri hücrelerinin bölünme hızından çok daha düşüktür. Bu durum PLCH lezyonları içinde LC birikiminde hücre bölünmesinin sınırlı rolünü göstermektedir [129]. Tersine, diğer yerlerdeki, özellikle deride ve kemikte, LCH lezyonları içindeki LC ler hücre döngüsü ile ilgili diğer peptitlerin yanı sıra Ki67 proliferasyon belirtecini de eksprese etmektedir [130]. LCH granülomları içinde LC lerin uzun süre devamı, apopitoz yoluyla hücre ölümünü uyaran mekanizmalara bağlanabilir görünmektedir [ ]. LCH ile ilgili ana nokta, hastalığın bir neoplastik süreç sonucunda mı, yoksa henüz tanımlanmamış olan bir uyarana karşı reaksiyon mu olduğudur. Çeşitli klinik seyirleri bulunan hastalardan alınan lezyonlar içindeki LC lerin neoplastik bir kökeni gösteren klonal proliferasyondan köken almalarına kar- 226

9 A. TAZI AKCİĞER LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZİSİ TABLO 1 Akciğer Langerhans hücreleri tarafından ortak stimülatör molekül ekspresyonu ile mikro-çevrelerinde üretilen sitokinler arasındaki korelasyon Alveoler hiperplazi Akciğer karsinomu LCH granülomu CD CD CD GM-CSF + +/ IL-1β IL LCH: Langerhans hücreli histiyositozis ; GM-CSF: granülosit-makrofaj koloni stimüle edici faktör; IL: interlökin. -: yok; +: biraz miktarda ekspresyon; ++: orta derecede ekspresyon; +++: kuvvetli ekspresyon. Veriler [114] ten alınmıştır. şın [ ], bir başka çalışma PLCH li hastaların akciğerlerinde LC lerin poliklonal genişlemesini ileri sürmektedir [136]. Böylece, PLCH bir veya daha fazla bilinmeyen uyarana karşı yanıtta yer alan reaktif bir süreç olarak görülmektedir. Özetle, her ne kadar akciğerlerdeki ve/veya kandaki öncüllerinden LC lerin ortaya çıkması olasılıkla daha baskın olsa da, PLCH lezyonları içerisinde LC lerin birikimine katkı yapan pek çok mekanizma bulunmaktadır. PLCH li hastaların periferik kanlarında artmış CD34-pozitif öncüllerin sayısı da bu hipotezi desteklemektedir [137]. LC Granülomları Nedeniyle Bronşiyollerin Yıkımı Akciğerlerde LC birikimi ile karakterize olan diğer durumlarda (örneğin alveoler epitelyal hiperplazi ve bazı akciğer kanserleri), LC ler doku yıkımını uyarmaz ve büyük sayılarda yangısal hücreler ile ilişkili değildir. Bunlar PLCH ile aralarındaki iki önemli farklılıktır [7]. PLCH de görülen bronşiyol yıkımı için olası bir açıklama, LC lerin bronşiyol epitel duvarı ve komşu akciğer dokusu üzerinde sitotoksik etkilerle birlikte lokal T hücreli immün yanıtı uyarmalarını sağlayan özel fonksiyonel durumlarıdır. Bu hipotezle uyumlu olarak, LC lerden ayrı olarak, T-hücreleri erken PLCH lezyonlarında bulunan ana hücre popülasyonunu meydana getirir. Bu T hücresi birikimi spesifik lezyonlar içerisinde selektif olarak meydana gelir ve granülomları ayıran tutulum olmamış parankimde T hücresi sayıları artmamıştır [138]. Antijen stimülasyonuna ikincil hücresel immün yanıtlarda olduğu gibi, bu T-hücreleri temel olarak CD4-pozitiftir ve erken aktivasyon belirteçlerinin yanı sıra αβ antijen reseptörlerini eksprese ederler [138]. Elektron mikroskop görüntülemesini kullanarak, PLCH lezyonları içindeki LC ler normal LC lerden çok daha fazla Birbeck granülleri, ekzojen maddelerin internalizasyonunda yer alan sitoplazmik organelleri içerir (Şekil 3) [138]. Deri aşırı duyarlık reaksiyonlarında görülenlere veya DC ler in vitro olarak T hücreleri ile birlikte enkübe edildiği zaman görülene benzer şekilde, bu durumdaki LC lerin, lenfositlerle yakın ve farklılaşmış membran temaslarına sahip oldukları görülür [138, 139]. Daha yakın zamanda, PLCH lezyonları içindeki LC lerin aktive edilmiş hücreler olduklarını gösteren özel bir yüzey fenotipini eksprese ettikleri gösterilmiştir [115]. Böylece, PLCH lezyonları içindeki LC ler, normal akciğerlerden veya alveoler epitelyal hiperplazi veya akciğer kanseri gibi diğer akciğer lezyonlarından salgılanan LC lerin yüzeyinde bulunmayan CD80, CD86 ve CD40 eksprese etmektedir [115]. Ek olarak, bu lezyonlarda CD40L eksprese eden T hücreleri bulunmaktadır ve LC ler ile lokal etkileşimlerin varlığını desteklemektedir [115]. Bununla birlikte bu veriler, bu LC lerin tamamen olgun DC ler olduğu ve T hücre proliferasyonunu uyarabildiği konusunda kesin bir kanıt değildir. Aslında, bu hücreler tarafından lokal IL-12 üretimi gösterilmemiştir ve in vitro çalışmalar için PLCH lezyonlarından yeterli sayıda LC izole edilmesindeki güçlük, bu hücrelerin fonksiyonel değerlendirmesine izin vermemiştir. Bununla birlikte, ilginç olarak, PLCH lezyonlarında LC leri çevreleyen mikro çevre lokal LC aktivasyonu için olanak sağlamaktadır (Tablo 1). Sitokin profili (GM-CSF, TNF-α ve IL-1β bulunması fakat IL-10 bulunmaması), in vitro DC olgunlaşmasını teşvik edenlere benzer olmakla birlikte, LC lerin olgunlaşmamış fenotip gösterdiği diğer patolojik durumlarda bunun tersi bir sitokin profili bulunmaktadır (IL-10 bulunur ve IL-1β bulunmaz) [51, 82, 114, 115, 140]. Özetle, LCH lezyonlarındaki LC ler sıra dışı bir yüzey fenotipi göstererek en azından bu hücrelerin kısmi olgunlaşmasını belirtmektedir. Özellikle bu lezyonlarda bulunan T hücrelerinin lokal aktivasyonu olmak üzere, PLCH granülomlarındaki bu hücrelerin fonksiyonel yeteneklerini kesin olarak değerlendirmek için ek çalışmalar gereklidir. Hava yolu epitel hücrelerine karşı yöneltilmiş olduğu varsayılan T hücre sitotoksitesinden ayrı olarak, TGF-β ve bazı metalloproteinaz tipleri gibi mediyatörler lokal olarak üretilmektedir ve zaman içerisinde lezyonlar değiştikçe görülen kist formasyonu ve fibröz reaksiyonu içeren doku remodeling inde yer alabilir [124, 141]. PLCH lezyonlarının kontrolsüz bağışıklık yanıtı sonucunda meydana geldiği hipotezi, bu cevabı bir veya daha fazla antijenin uyardığı anlamına gelmektedir. Bugüne kadar hiçbir aday antijen tanımlanmamıştır. Bazı granüloma LC lerinde mitokondi içi inklüzyonlar bulunması üzerine bir viral neden hipotezi ortaya atıldı; insan herpesvirüs 6 nın rolü bulunduğu ileri sürülse de doğrulanmadı [135, ]. LCH lezyonlarında geniş bir virüsler dizisinin genomları için yapılan testler olomsuz sonuçlar verdi [135, 144]. Sigara içimi ve PLCH Sigara içimi ile PLCH arasındaki yakın ilişki, bu hastalığın patogenezinde tütün dumanının rolünü kuvvetle belirtmektedir. PLCH yi tetikleme konusunda sigara içilmesinin rolü, ergenlikte veya erişkinlikte PLCH gelişen sistemik LCH li çocukların çoğunun bu olaydan önce sigara içmeye başlamış olduğu bulgusuyla birlikte yakın zamanda aydınlatılmıştır [145]. Ek olarak, bir hayvan modelinde çalışma yapan bir grup, tütün dumanına maruz kalan fare akciğerlerinde LC kümelerinin birikimini bildirmiş, fakat bu çalışma tekrarlanmamıştır [146]. Tütün dumanının PLCH lezyonlarının meydana gelişini nasıl tetiklediği ile ilgili ayrıntılar belirsiz kalmaktadır. Tütün dumanının bir bileşenine karşı bağışıklık yanıtı ileri sürülmüştür, fakat şaşırtıcı şekilde, tütün glikoproteinine karşı cevap olarak PLCH li hastalardan alınan kan lenfositlerinin proliferasyonunun, kontrollerle karşılaştırıldığında daha da azaldığı bulunmuştur [147]. Yakın zamanda, nikotinin DC fonksiyonu üzerine etkileri değerlendirilmiş ve hem uyarıcı hem de baskılayıcı etkileri rapor edilmiştir [148, 149]. Bununla birlikte, küçük çocuklarda ve bazen sigara içmeyen erişkinlerde tütün dumanının direkt etkisi PLCH nin meydana gelişini açıklayamaz. Bir başka olasılık, PLCH de bronşiyol epitel hücrelerinin bağışıklık 227

1/3 Üst Üst loblar AL süp. seg. 2/3 Alt. Gurney JW. Radiology 1988;167: Ventilasyon %30 Perfüzyon %5 Lenf akımı: TB,Sarkoidoz Silikoz, E.G.

1/3 Üst Üst loblar AL süp. seg. 2/3 Alt. Gurney JW. Radiology 1988;167: Ventilasyon %30 Perfüzyon %5 Lenf akımı: TB,Sarkoidoz Silikoz, E.G. O 2, ph: TB Gerilim: Amfizem V/Q=3:1 Ventilasyon %30 Perfüzyon %5 Lenf akımı: TB,Sarkoidoz Silikoz, E.G. 1/3 Üst Üst loblar AL süp. seg. 2/3 Alt Gurney JW. Radiology 1988;167:359-66 Sarkoidoz ve Langerhans

Detaylı

İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım Dr.Özlem Özdemir Kumbasar Bağışıklığı baskılanmış hastaların akciğer komplikasyonları sık görülen ve ciddi sonuçlara yol açan önemli sorunlardır.

Detaylı

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir IIP (İdiopatik İnterstisyel Pnömoniler) 2002 yılında ATS-ERS bir sınıflama

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Soliter Pulmoner Nodül Tanım: Genel bir tanımı olmasa da 3 cm den küçük, akciğer parankimi ile çevrili, beraberinde herhangi patolojinin eşlik

Detaylı

Erken Evre Akciğer Kanserinde

Erken Evre Akciğer Kanserinde Erken Evre Akciğer Kanserinde Görüntüleme Dr. Figen Başaran aran Demirkazık Hacettepe Universitesi Radyoloji Anabilim Dalı Kasım 2005 Mayıs 2006 Müsinöz ve nonmüsinöz tipte bronkioloalveoler komponenti

Detaylı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Meme kanserli hastalarda ana prognostik faktörler: Primer tümörün büyüklüğü

Detaylı

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek 56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek Sedimantasyon (77mm/saat) CRP 7.67(N:0-0.8mg/dl) Servikal lenf nodu

Detaylı

YAYGIN DANSİTE ININ BT İLE AYIRICI TANISI. Dr. Çetin Atasoy

YAYGIN DANSİTE ININ BT İLE AYIRICI TANISI. Dr. Çetin Atasoy YAYGIN DANSİTE ARTIŞININ ININ BT İLE AYIRICI TANISI Dr. Çetin Atasoy Ankara Üniversitesi Tıp T p Fakültesi Buzlu cam yoğunlu unluğu: u: Damar işaretlerinin seçilebildi ilebildiği i minimal yoğunluk artışı

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR Akciğer kanseri olmak her şeyin sonu değildir. Bu hastalığı yenmek için mutlaka azimli, inançlı ve sabırlı olmanız

Detaylı

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Metastatik Akciğer Tümörleri Giriş İzole akciğer metastazlarına tedavi edilemez gözüyle bakılmamalıdır Tümör tipine

Detaylı

TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013

TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013 TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013 Langerhans hücreli histiyositoz(lhh) Castleman Hastalığı (CH) Kimura Hastalığı Kikuchi Fujimoto -Histiyositik nekrotizan lenfadenit Rosai-Dorfman hastalığı Tanım Langerhans

Detaylı

Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi

Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Akciğer karsinomlarının gelişiminde preinvaziv epitelyal lezyonlar; Akciğer karsinomlarının gelişiminde

Detaylı

ININ BT İLE AYIRICI TANISI

ININ BT İLE AYIRICI TANISI YAYGIN DANSİTE ARTIŞININ ININ BT İLE AYIRICI TANISI Dr. Çetin Atasoy Ankara Üniversitesi Tıp T p Fakültesi Buzlu cam yoğunlu unluğu: u: Damar işaretlerinin i seçilebildi ilebildiği i minimal yoğunluk artışı

Detaylı

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır. HODGKIN LENFOMA HODGKIN LENFOMA NEDİR? Hodgkin lenfoma, lenf sisteminin kötü huylu bir hastalığıdır. Lenf sisteminde genç lenf hücreleri (Hodgkin ve Reed- Sternberg hücreleri) çoğalır ve vücuttaki lenf

Detaylı

6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize

6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize 6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize edildi. CD20 CD10 Bcl-6 Bcl-2 Ki-67 MUM-1

Detaylı

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir AMAÇ Radyolojik olarak algoritm Tanı ve bulgular Tedavi sonrası takip İnvazif Asperjilloz Akciğer

Detaylı

İnterstisyel Akciğer Hastalıklarında Radyoloji

İnterstisyel Akciğer Hastalıklarında Radyoloji İnterstisyel Akciğer Hastalıklarında Radyoloji Ağırlıklı olarak interstisyel mesafeleri tutan ve beraberinde çoğu zaman hava boşlukları veya hava yollarının da etkilendiği hastalıklardır. Akciğer parankimini

Detaylı

HODGKIN DIŞI LENFOMA

HODGKIN DIŞI LENFOMA HODGKIN DIŞI LENFOMA HODGKIN DIŞI LENFOMA NEDİR? Hodgkin dışı lenfoma (HDL) veya Non-Hodgkin lenfoma (NHL), vücudun savunma sistemini sağlayan lenf bezlerinden kaynaklanan kötü huylu bir hastalıktır. Lenf

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Mediastenin Nadir Görülen Tümörleri Tüm mediastinal kitlelerin %10 dan azını meydana getiren bu lezyonlar mezenkimal veya epitelyal kökenli tümörlerden oluşmaktadır. Journal of linical and nalytical Medicine

Detaylı

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ Cem Sezer 1, Mustafa Yıldırım 2, Mustafa Yıldız 2, Arsenal Sezgin Alikanoğlu 1,Utku Dönem Dilli 1, Sevil Göktaş 1, Nurullah Bülbüller

Detaylı

Toraks BT Angiografi Pulmoner emboli tanısı

Toraks BT Angiografi Pulmoner emboli tanısı Toraks BT Angiografi Pulmoner emboli tanısı 64 yaşında erkek hasta 10 yıldır KOAH tanılı ve diyabet hastası 25 gün önce göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı PaO2: 68.2; PaCO2:36 ; O2 satürasyonu: 94,4 FM;

Detaylı

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,

Detaylı

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ ÖĞRENİM HEDEFLERİ KOAH tanımını söyleyebilmeli, KOAH risk faktörlerini sayabilmeli, KOAH patofizyolojisinin

Detaylı

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Dr. Filiz Yenicesu Düzen Laboratuvarı Görüntüleme Birimi Meme Kanserinde Tanı Yöntemleri 1. Fizik muayene 2. Serolojik Testler 3. Görüntüleme 4. Biyopsi Patolojik

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ. Doç.Dr.Filiz Koşar

AKCİĞER KANSERİ. Doç.Dr.Filiz Koşar AKCİĞER KANSERİ Doç.Dr.Filiz Koşar Akciğer Kanseri Nedir? Kanserler genellikle ilk ortaya çıktığı dokuya göre adlandırılır. Akciğer kanseri ilk önce akciğerde başlar Akciğerler göğüs boşluğumuzun büyük

Detaylı

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire ÜST SOLUNUM YOLU Farenjit :Farenks mukozasının iltihabi bir hastalığıdır. Akut ve kronik olarak seyreder. Larenjit :Üst solunum yolunun bir parçası

Detaylı

TORAKS RADYOLOJİSİ. Prof Dr Nurhayat YILDIRIM

TORAKS RADYOLOJİSİ. Prof Dr Nurhayat YILDIRIM TORAKS RADYOLOJİSİ Prof Dr Nurhayat YILDIRIM PA AKCİĞER GRAFİSİNDE TEKNİK ÖZELLİKLER Film ayakta çekilmelidir. Göğüs ön duvarı film kasetine değmelidir. Işık kaynağı kişinin arkasında olmalıdır. Işık kaynağı

Detaylı

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik LAFORA HASTALIĞI Progressif Myoklonik Epilepsiler (PME) nadir olarak görülen, sıklıkla otozomal resessif olarak geçiş gösteren heterojen bir hastalık grubudur. Klinik olarak değişik tipte nöbetler ve progressif

Detaylı

Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli

Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD Doğal bağışıklık Edinsel bağışıklık Hızlı yanıt (saatler) Sabit R yapıları Sınırlı çeşidi tanıma Yanıt sırasında değişmez Yavaş yanıt (Gün-hafta)

Detaylı

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dinç Süren 1, Mustafa Yıldırım 2, Vildan Kaya 3, Ruksan Elal 1, Ömer Tarık Selçuk 4, Üstün Osma 4, Mustafa Yıldız 5, Cem

Detaylı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı

Detaylı

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD HÜCRE İÇİ MİKROBA YANIT Veziküle alınmış mikroplu fagosit Sitoplazmasında mikroplu hücre CD4 + efektör

Detaylı

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği Dr. A. Nimet Karadayı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği MEME TÜMÖRLERİNDE PATOLOJİ RAPORLARINDA STANDARDİZASYON Amaç, hasta

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

ENFEKSİYON SEKELLERİ

ENFEKSİYON SEKELLERİ ENFEKSİYON SEKELLERİ Postenfeksiyöz Bronşiyolitis Obliterans Prof. Dr. Deniz Doğru Ersöz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Ünitesi Bronşiyolitis Obliterans (BO) Alt solunum

Detaylı

ği Derne Üroonkoloji

ği Derne Üroonkoloji İNTRAVEZİKAL BCG UYGULAMALARI ÖNCESİ PPD. TESTİ ÖLÇUM DEĞERİ ILE IDRAR IL-2 VE IL-lO DÜZEYLERİ ARASINDAKİ KORELASYON AMAÇ Transizyonel hücreli mesane karsinomlarında transüretral tumör rezeksiyonu sonrası

Detaylı

Multipl Myeloma da PET/BT. Dr. N. Özlem Küçük Ankara Üniv. Tıp Fak. Nükleer Tıp ABD

Multipl Myeloma da PET/BT. Dr. N. Özlem Küçük Ankara Üniv. Tıp Fak. Nükleer Tıp ABD Multipl Myeloma da PET/BT Dr. N. Özlem Küçük Ankara Üniv. Tıp Fak. Nükleer Tıp ABD İskelet sisteminin en sık görülen primer neoplazmı Radyolojik olarak iskelette çok sayıda destrüktif lezyon ve yaygın

Detaylı

Vaka Sunumu Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde(KHDAK) Hedefe Yönelik Tedavi Seçenekleri

Vaka Sunumu Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde(KHDAK) Hedefe Yönelik Tedavi Seçenekleri Vaka Sunumu Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde(KHDAK) Hedefe Yönelik Tedavi Seçenekleri Dr. Deniz Tural Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Akciğer Kanserinde İnsidans

Detaylı

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser Nedir? Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisi. Sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle de bir halk

Detaylı

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Dr. Ayşegül Örs Zümrütdal Başkent Üniversitesi-Nefroloji Bilim Dalı 20/05/2011-ANTALYA Böbrek kistleri Genetik ya da genetik olmayan nedenlere bağlı olarak, Değişik

Detaylı

TİROİD NODÜLLERİNE YAKLAŞIM

TİROİD NODÜLLERİNE YAKLAŞIM NE YAKLAŞIM Prof. Dr. Sibel Güldiken TÜTF, İç Hastalıkları AD, Endokrinoloji BD PREVALANSI Palpasyon ile %3-8 Otopsi serilerinde %50 US ile incelemelerde %30-70 Yaş ilerledikçe sıklık artmakta Kadınlarda

Detaylı

Karsinoid Tümörler Giriş Sınıflandırma: Göğüs Cer rahisi rahisi Göğüs Cer Klinik:

Karsinoid Tümörler Giriş Sınıflandırma: Göğüs Cer rahisi rahisi Göğüs Cer Klinik: Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Karsinoid Tümörler Giriş Ender görülen akciğer tümörleridirler Rezeksiyon uygulanan akciğer tümörlerinin %0,4- %3 ünü oluştururlar Benign-malign

Detaylı

PNÖMONİLERİ GÜNCEL RADYOLOJİK YAKLAŞIM. Dr. Can Zafer Karaman ADÜTF Radyoloji AD

PNÖMONİLERİ GÜNCEL RADYOLOJİK YAKLAŞIM. Dr. Can Zafer Karaman ADÜTF Radyoloji AD PNÖMONİLERİ GÜNCEL RADYOLOJİK YAKLAŞIM Dr. Can Zafer Karaman ADÜTF Radyoloji AD GÖRÜNTÜLEMEDEN BEKLENENLER Pnömoni tanısını doğrulamak Sağaltımın etkinliğini denetlemek Pnömoniye neden ajanı belirlemek????

Detaylı

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Arş.Gör.Dr.Engin ŞENAY 02.02.2010 Pnömotoraks : Viseral ve parietal plevra yaprakları arasına hava girmesidir Künt Spontan Travmatik olabilir İyatrojenik

Detaylı

Dönem 3 Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri:

Dönem 3 Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Dönem 3 Konu: Solunum sistemi hastalıklarında semptomlar Amaç: Dönem 3 öğrencileri bu dersin sonunda solunum sistemi hastalıklarında öksürük,balgam çıkarma,nefes darlığı,gögüs ağrısı,hemoptizi gibi semtomları

Detaylı

TÜTÜN VE ASTIM. Kısa Ders 2 Modül: Tütünün Solunum Sistemine Etkileri

TÜTÜN VE ASTIM. Kısa Ders 2 Modül: Tütünün Solunum Sistemine Etkileri TÜTÜN VE ASTIM Kısa Ders 2 Modül: Tütünün Solunum Sistemine Etkileri Kısa Dersimizin Hedefleri KISA DERSİMİZİN AMACI: Öğrencileri tütünün astım üzerindeki zararlı etkileri ile astım hastalarına ve ebeveynlerine

Detaylı

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ N Emiralioğlu, U Özçelik, G Tuğcu, E Yalçın, D Doğru, N Kiper Hacettepe Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Genel Bilgiler Primer

Detaylı

Olgu sunumu. Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast.

Olgu sunumu. Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast. Olgu sunumu Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast. gokselkiter@yahoo.com 54y, K, Denizli, evhanımı Ani başlayan öksürük ve nefes darlığı 2,5 ay önce hiçbir solunumsal yakınma yok 10 gün

Detaylı

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI Tıp Fakülteleri Mezuniyet Öncesi İmmünoloji Eğitim Programı Önerisi in hücre ve dokuları ilgi hücrelerini isim ve işlevleri ile bilir. Kemik iliği, lenf nodu, ve dalağın anatomisi,

Detaylı

Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları. Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul

Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları. Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul Öğrenme hedefleri Adrenal bez kitlelerinin BT ile değerlendirilmesinde temel prensip ve bulguları öğrenmek

Detaylı

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE): Pulmoner Emboli Profilaksisi Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD m Pulmoneremboli(PE): Bir pulmonerartere kan pıhtısının yerleşmesi Distaldeki akciğer parankimine kan sağlanaması Giriş Tipik

Detaylı

SOLİTER PULMONER NODÜL

SOLİTER PULMONER NODÜL SOLİTER PULMONER NODÜL Dr. Sebahat Akoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp T p Fakültesi Göğüs s Hastalıklar kları AD Tanım 3 cm.den küçük üçük, tek, normal akciğer dokusuyla çevrili, adenopati ya da atelektazi

Detaylı

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ III. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE

Detaylı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı Tiroidit terimi tiroidde inflamasyon ile karakterize olan farklı hastalıkları kapsamaktadır

Detaylı

İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ

İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ Son 20 yılda IFH sıklığı arttı Hematolojik maligniteler Kompleks hastalar ve hastalıklar

Detaylı

OLGU 3 (39 yaşında erkek)

OLGU 3 (39 yaşında erkek) Yakınma OLGU 3 (39 yaşında erkek) Yaklaşık dört aydır öksürük, Kanlı balgam çıkarma, Göğüs ağrısı ve halsizlik yakınmaları Özgeçmiş Beş yıl önce çekilen akciğer radyogramında sağ üst ve alt zonda tespit

Detaylı

Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna

Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna Ameliyatın Riski Ameliyatın Riski Major akciğer ameliyatı yapılacak hastalarda risk birden fazla faktöre bağlıdır. Ameliyatın Riski

Detaylı

TRD KIŞ OKULU KURS 2, Gün G n 2. Sorular

TRD KIŞ OKULU KURS 2, Gün G n 2. Sorular TRD KIŞ OKULU KURS 2, Gün G n 2 Sorular Astma tanısıyla izlenen hastanın BT kesitlerinde her iki akciğerde periferal yerleşimli buzlu cam-konsolidasyon alanları saptanıyor. En olası tanınız hangisidir?

Detaylı

KANSER AŞILARI. Prof. Dr. Tezer Kutluk Hacettepe Üniversitesi

KANSER AŞILARI. Prof. Dr. Tezer Kutluk Hacettepe Üniversitesi KANSER AŞILARI Prof. Dr. Tezer Kutluk Hacettepe Üniversitesi Bir Halk Sağlığı Sorunu Şu an dünyada 24.600.000 kanserli vardır. Her yıl 10.9 milyon kişi kansere yakalanmaktadır. 2020 yılında bu rakam %50

Detaylı

Primer Kemik Lenfomaları Olgu Sunumu. Prof. Dr. Mustafa Benekli Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Ankara

Primer Kemik Lenfomaları Olgu Sunumu. Prof. Dr. Mustafa Benekli Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Ankara Primer Kemik Lenfomaları Olgu Sunumu Prof. Dr. Mustafa Benekli Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Ankara Olgu sunumu 49 y kadın hasta, Bir dış merkeze 2 aydır devam eden öksürük,

Detaylı

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ Prof.Dr.Ayşe Kılıç draysekilic@gmeil.com AMAÇ Lokomotor sistemin temel yapılarını ve çocuklarda görülen yakınmalarını, öykü, fizik muayene ve basit tanı yöntemlerini öğrenmek

Detaylı

İntertisyel pnömonilere patolojik yaklaşım. Dr Büge Öz İstanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

İntertisyel pnömonilere patolojik yaklaşım. Dr Büge Öz İstanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı İntertisyel pnömonilere patolojik yaklaşım Dr Büge Öz İstanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı İnterstisyel akciğer hastalıkları, histo-morfolojik olarak interstisyel inflamasyon,

Detaylı

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi =Evaluation of HIV Infection and Tuberculosis Concomitance= Behice Kurtaran, Selçuk Nazik, Aslıhan Ulu, Ayşe Seza İnal, Süheyla Kömür, Ferit

Detaylı

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Tümör (kanser), Vücudumuzun herhangi bir hücre veya hücre topluluğunun kontrolsüz bir şekilde çoğalması, büyümesi,

Detaylı

ANKARA MEME HASTALIKLARI DERNEĞİ BİLİMSEL TOPLANTISI

ANKARA MEME HASTALIKLARI DERNEĞİ BİLİMSEL TOPLANTISI ANKARA MEME HASTALIKLARI DERNEĞİ BİLİMSEL TOPLANTISI 27.11.2014 GEBELİK VE LAKTASYON DÖNEMİNDE MEME KANSERİ Dr.Pınar Uyar Göçün Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 41 y, kadın Sağ memeden

Detaylı

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır.

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır. Bölüm 9 Astım ve Gebelik Astım ve Gebelik Dr. Metin KEREN ve Dr. Ferda Öner ERKEKOL Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır. Erişkinlerde astım görülme

Detaylı

MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ

MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ Prof. Dr. Şahsine Tolunay Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı 17.10.2015 OLGU 43 yaşında kadın 2 çocuğu var Sol memede ağrı ve kitle yakınması mevcut

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Omurga-Omurilik Cerrahisi Omurga-Omurilik Cerrahisi BR.HLİ.017 Omurga cerrahisi, omurilik ve sinir kökleri ile bu hassas sinir dokusunu saran/koruyan omurga üzerinde yapılan ameliyatları ve çeşitli girişimleri içerir. Omurga ve

Detaylı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler MEME KANSERİ Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler KANSER NEDİR? Hücrelerin kontrolsüz olarak sürekli çoğalmaları sonucu yakındaki ve uzaktaki başka organlara yayılarak kötü klinik

Detaylı

MEME RADYOLOJİSİ DEĞERLENDİRME Kabul Şekli 1 (Bildiri ID: 39)/Meme Kanserinin Mide Metastazı Poster Bildiri KABUL POSTER BİLDİRİ

MEME RADYOLOJİSİ DEĞERLENDİRME Kabul Şekli 1 (Bildiri ID: 39)/Meme Kanserinin Mide Metastazı Poster Bildiri KABUL POSTER BİLDİRİ MEME RADYOLOJİSİ DEĞERLENDİRME Kabul Şekli 1 ( ID: 39)/Meme Kanserinin Mide Metastazı Poster 2 ( ID: 63)/lenfomalı iki olguda meme tutulumu Poster 4 ( ID: 87)/Olgu Sunumu: Meme Amfizemi Poster 6 ( ID:

Detaylı

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR? LENFOMA NEDİR? Lenfoma, diğer grup onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır.

Detaylı

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon Granülom / Granülomatoz reaksiyon Non-enfektif granülomatozlar: Sinir sistemi tutulumu ve görüntüleme Küçük nodül Bağışıklık sisteminin, elimine edemediği yabancı patojenlere karşı geliştirdiği ve izole

Detaylı

Astım hastalığı, kronik yani süreklilik gösteren ve ataklar halinde seyir gösteren bir hava yolu

Astım hastalığı, kronik yani süreklilik gösteren ve ataklar halinde seyir gösteren bir hava yolu Bölüm 21 Astımla Karışan Hastalıklar Dr. Alpaslan TANOĞLU ve Dr. Mustafa DİNÇ Astım hastalığı, kronik yani süreklilik gösteren ve ataklar halinde seyir gösteren bir hava yolu hastalığıdır. Hastalığın en

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit

Detaylı

26. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ HEMATOPATOLOJİ ANTALYA, Dr.Nazan Özsan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı İzmir

26. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ HEMATOPATOLOJİ ANTALYA, Dr.Nazan Özsan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı İzmir 26. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ HEMATOPATOLOJİ ANTALYA, 2016 Dr.Nazan Özsan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı İzmir 53 yaşında, E Eylül 2015 te karında şişlik batında asit gece terlemesi,

Detaylı

Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ

Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ OLGU 45 yaşında erkek hasta Yaklaşık 1,5 yıldan beri devam eden alt ekstremite ve gövde alt kısımlarında daha

Detaylı

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü Prof. Dr. Neşe Saltoğlu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik

Detaylı

ATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı

Detaylı

KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD

KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD OLGU 58 y E hasta 10.01.2017 de son aylarda eforla artan nefes darlığı, öksürük, yorgunluk Özgeçmiş: 10 yıldır

Detaylı

KOAH Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı

KOAH Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı KOAH Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı KOAH Zararlı gaz ve partiküllere karşı havayolları ve akciğerin artmış kronik inflamatuar yanıtı ile ilişkili ve genellikle ilerleyici özellikteki kalıcı hava akımı

Detaylı

Hisar Intercontinental Hospital

Hisar Intercontinental Hospital Varisler BR.HLİ.92 Venöz Hastalıklar (Toplardamarlar) Varis Hastalığı: Bacaklarımızda kirli kanı yukarı taşımak üzere görev alan iki ana ven sistemi bulunur. Yüzeyel ve derin ven sistemi olarak adlandırılan

Detaylı

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ Doç. Dr. Koray Ergünay MD PhD Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Viroloji Ünitesi Viral Enfeksiyonlar... Klinik

Detaylı

Onkolojide Sık Kullanılan Terimler. Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013

Onkolojide Sık Kullanılan Terimler. Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013 Onkolojide Sık Kullanılan Terimler Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013 Kanser Hücrelerin aşırı kontrolsüz üretiminin, bu üretime uygun hücre kaybıyla dengelenemediği, giderek artan hücre kütlelerinin birikimi..

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ AKCİĞER KANSERİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER

AKCİĞER KANSERİ AKCİĞER KANSERİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER AKCİĞER KANSERİ Akciğer kanseri; akciğerlerde anormal hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması sonucu ortaya çıkar. Kanser hücreleri akciğerlere, komşu dokulara veya vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.

Detaylı

TTOD MEME KANSERİ GÜNCELLEME KURSU 13-14 HAZİRAN 2015 İSTANBUL 08:25-08:30 Açılış 08:00-08:30 Pratiği değiştiren çalışmalar. (salonda kahvaltı ile)

TTOD MEME KANSERİ GÜNCELLEME KURSU 13-14 HAZİRAN 2015 İSTANBUL 08:25-08:30 Açılış 08:00-08:30 Pratiği değiştiren çalışmalar. (salonda kahvaltı ile) TTOD MEME KANSERİ GÜNCELLEME KURSU 13-14 HAZİRAN 2015 İSTANBUL 08:25-08:30 Açılış 08:00-08:30 Pratiği değiştiren çalışmalar. (salonda kahvaltı ile) 1. Gün 1. Oturum: Meme kanserine giriş, Patoloji ve Alt

Detaylı

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3 24 P. I. AĞRAS ve Ark. GİRİŞ Ürtikeryal vaskülit histolojik olarak vaskülit bulgularını gösteren, klinikte persistan ürtikeryal döküntülerle karakterize olan bir klinikopatolojik durumdur (1). Klinikte

Detaylı

Bir Hastada Astım Hastalığı İle Karıştırılan Yabancı Cisim Aspirasyonunda Röntgen Grafisinin Önemi: Ne Umduk,Ne Bulduk?'

Bir Hastada Astım Hastalığı İle Karıştırılan Yabancı Cisim Aspirasyonunda Röntgen Grafisinin Önemi: Ne Umduk,Ne Bulduk?' Bir Hastada Astım Hastalığı İle Karıştırılan Yabancı Cisim Aspirasyonunda Röntgen Grafisinin Önemi: Ne Umduk,Ne Bulduk?' Serdar Sedat IŞIK 1,2 1 T.C.Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Detaylı

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur. Polipler küçük ve çoğu zaman iyi huylu küçük tümoral oluşumlardır. Vücutta rahim ağzı, rahimin içi (endometrium), ses telleri ve barsaklar gibi pekçok değişik bölgede görülebilir. Endometrial polip rahimin

Detaylı

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız Dr.Levent Alpay Süreyyapaşa Egitim vearaştırma Hastanesi Mart

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

HEMATOLOJİ, İMMUNOLOJİ VE ONKOLOJİ DERS KURULU SINAV GÜNLERİ. 1. KURUL SORUMLUSU ve SINAV SALON BAŞKANI: 1. KURUL SORUMLU YARDIMCISI :

HEMATOLOJİ, İMMUNOLOJİ VE ONKOLOJİ DERS KURULU SINAV GÜNLERİ. 1. KURUL SORUMLUSU ve SINAV SALON BAŞKANI: 1. KURUL SORUMLU YARDIMCISI : KÜTAHYA SAĞLK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018-2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM III I. KURUL AKADEMİK TAKVİM VE DERS PROGRAMI 17.09.2018-19.10.2018-5 HAFTA DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Tıbbi Patoloji

Detaylı

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara H. K., 5 yaşında, Kız çocuğu Şikayet: Karında şişlik Özgeçmiş: 8 aylıkken karında

Detaylı

Adaptif İmmünoterapi. Prof.Dr.Ender Terzioğlu Akdeniz Üniversitesi Antalya

Adaptif İmmünoterapi. Prof.Dr.Ender Terzioğlu Akdeniz Üniversitesi Antalya Adaptif İmmünoterapi Prof.Dr.Ender Terzioğlu Akdeniz Üniversitesi Antalya Adaptif immünoterapi İmmün Sistemin kanser oluşumunda koruyucu rolü daha iyi anlaşılmıştır. Monoklonal antikor teknolojisi, Tümör

Detaylı

KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI

KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI AMAÇ Kanser ön ya da kesin tanılı hastalarda radyolojik algoritmayı belirlemek ÖĞRENİM HEDEFLERİ Kanser riski olan hastalara doğru radyolojik tetkik

Detaylı

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar? BÖBREK HASTALIKLARI Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Böbrekler ne işe yarar? Böbreğin en önemli işlevi kanı süzmek, idrar oluşturmak ve vücudun çöplerini (artık ürünleri) temizlemektir. Böbrekte oluşan idrar, idrar

Detaylı

Hücresel İmmünite Dicle Güç

Hücresel İmmünite Dicle Güç Hücresel İmmünite Dicle Güç dguc@hacettepe.edu.tr kekik imus Kalbe yakınlığı ve Esrarengiz hale Ruhun oturduğu yer Ruh cesaret yiğitlik Yunanlı Hekim MS 1.yy Kalp, pankreas, timus imus yaşla küçülür (timik

Detaylı