wacky, whacky : (İNG.,PSYCH.,SOSY.) <va ki> : Mantıksız, kaçık, sapık

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "wacky, whacky : (İNG.,PSYCH.,SOSY.) <va ki> : Mantıksız, kaçık, sapık"

Transkript

1 V <İngilizce sözcükler için, yeri geldiğinde, Türk Alfabesinde yeri olmayan W ye V harfinin alfabetik dizisinde, telaffuz edildiği gibi, orijinal W sini kullanarak yer veriyoruz> (Türkçe okuyanlar, (v) ile (w) arasındaki telaffuz farkını iyi bilmelidirler. Ben size pratik bir nokta vereyim: (V) yi telaffuz etmek için, alt dudağı içeri çeker ve adeta onu üst-yukarı dişlerle hançerlersiniz;(very); (W) Türkçedeki (v) sesine çok benzer, onu telaffuz etmek için, iki dudağınızı birbirinden hafifçe ayırırsınız, diliniz arkadan gelir ve ileriye sufle eder, sözcük de dişinizin ucundan yumuşakça kayar (Wake);, ağzınız kapanmaz... Good luck! Dr.İ.E.) * Vaaz etmek, vazetmek; Vaaz vermek : Din adamlarının seremonilerde verdiği ders ve yorumlar; Bir kimsenin onları anımsatırcasına uzun uzadıya söylev vermeleri; Nasihat etmek Bk.: Çölde vaaz vermek Sevgili Paul, 7 Ocak 2010 Aile sofrasının paradigmatik <dizibilim> versiyonunda üç evre var gibi görünüyor: 1) Birinci evrede, bebeklikten çıkıp sofrada bir sandalye sahibi olursun; o sandalyede senden daha büyüklerin nasıl davrandıklarını gözlemleyerek birkaç yıl geçirirsin. 2) İkinci evrede, sofranın düzenine, toplumla ve özelde aileyle ilgili her tür yanlışı ve riyakarlığı simgelediğini düşündüğün sofra adabına başkaldırmaya başlarsın. Bu başkaldırı, tabağını alıp yatak odasına giderek yemeğini orada yediğin ya da buzdolabından yemek aşırdığın bir noktaya kadar ilerleyebilir. 3) Üçüncü evrede -senin anlattığın evrede- sofrayı bir kaynaşma, bütünleşme yeri olarak yeniden keşfedersin ve hatta başkaldırma evresini yaşayan çocuklara sofranın değerlerini vazetmeye başlarsın. <John> (P. Auster-J.M. Coetzee, Şimdi ve Burada-Mektuplar , sa:134) <Sir Leigh Teabing> Vaaz verir gibi bir sesle, Kutsal Kase, dedi, İnsanların çoğu bana onun yerini sorar. Korkarım bu soruyu asla cevaplayamayacağım. (D. Brown, Da Vinci Şifresi, sa:257) Bir fakih, babasına dert yanıyordu Vaizlerin o güzel sözleri beni hiç etkilemiyor. Çünkü onlarda, sözlerine uygun davranışlar göremiyorum. Kur anda buyurulmuştur ya: Halka iyilik etmeyi emreder de, kendi kendinizi unutur musunuz?... Hani körün biri, bir gece çamura düşüp: Müslümanlar! demiş, yoluma bir kandil tutun! Yolsuz bir kadın da bunu duyunca: Ey kör, demiş, kandille neyi göreceksin?. İşte tıpkı bunun gibi, va az meclisi bezci dükkanına benzer, para vermeyince mal alamazsın. (Sa di, Gülistan, sa:120-1) Vacip : (MÜSL.) Farz kadar kesin bir delile dayanmamakla birlikte, dinimizde yapılması emredilen görevlerdir: Kurban kesmek, v i t i r namazı kılmak gibi. Yapan sevap kazanır, yapmayan günahkar olur; inkar eden dinden çıkmaz. (Kemal Güran, Müslümanın El Kitabı, sa:151)

2 wacky, whacky : (İNG.,PSYCH.,SOSY.) <va ki> : Mantıksız, kaçık, sapık waddle : (İNG..DAVR.,KOLL.) <vo dl> : Badi-badi, bebek gibi paytak paytak yürümek va de-mecum : (LAT.,KOLL.) : <vade mekum> : Bir kimsenin yanında taşıması gereken önemli kitap; Elkitabı; LAT.: go with me! : Benmle gel! vade retro : (LAT.): Defol git!, Hz. İsa nın İ n c i l den alınma, şeytana <ve kötü niyetlere geri çekil diye haykıran> hitap eden benden uzak dur, defol! sözleri Salvatore sarardı, daha doğrusu, bronzlaşmış, yabanıl yüzü külrengi oldu. Derin bir reverans yaptı; aralık dudaklarının arsından bir vade retro mırıldandı; tutkuyla haç çıkardı ve sık sık dönüp ardına bakarak kaçıp gitti. (U. Eco, Gülün Adı, Çev.: Şadan Karadeniz, sa:65-6) Ne ki beni bir sapmaya sürükleyip yalnış tarihlemeleri, coşkuları, yalanlamaları ve arkeolojinin öteki hastalıklarıyla beni üzmüş olan bir cilde <kitap> rastladığım her defasında: -Yürü! diyorum kendisine acımsı bir neşeyle, yürü bakalım! Seni gidi sahtekar, hain, yalancı şahit, benden uzak ol. vade retro; hak etmediğin altın yaldızlı kapağınla, yıpranmış ünün ve güzel maroken elbisenle kitap manyağı bir satıcının vitrinine girebilsen de, beni baştan çıkardığın gibi, onu da baştan çıkaramayacaksın, çünkü o seni asla okumayacaktır. (A. France, Sylvestre Bonnard ın Suçu, sa:179) Vadesi yetmek : Vadesi gelmek, ölüm anı Bir yaylım ateş... Kıydılar babayiğite... Öyle bir aslanı analar kırk senede doğurmaz. Biz bu asker ocağında neler görük Efendi Ağa! -Demek, Yakup Cemil in böylece vadesi mi yetti? -Elbette... Şüphen mi var? Alnına bir kere böyle yazılmış. (K. Tahir, Esir Şehrin İnsanları, sa:249) waffle : (İNG.,DAVR.,PSYCH.) <vo fıl> : Saçmalamak, boş laf etmek gevezelik Vaftiz : Hıristiyanlık dininde, belirli bir yaşa gelen çocuğun, o dinin ilkelerine sadık kalacağının tesbiti ve kaydı için yapılan dini tören AÇIK DENİZLER Kötülük sızıntıları getirdi bu hükümlüleri Tekdüze çürümesine hücrelerin; Savaş gemileri yaralar Sandsfoot manzaramızı Zehirli politikalardan dolayı. Yine de hızlı devinir gezinti teknemiz Onaylayan yürek gibi, uzanan, Kutsal vaftizden, bu sızan serpintiye kadar, Bağlar beni özgür denizlere. (Jack Clemo< >-Nice Damar; Şiir Atlası, Cevat Çapan, Cumhuriyet Kitap, ) Annesi ismi ağza alınmayacak biri, kendisinden utanılacak bir kadındı. Vaktiyle dansözmüş, fingirdek, albenili biriymiş; soylu ama uğursuz ve dinsiz bir aileden geliyormuş; Goldmund un babası, kendi ifadesine göre, sefalet ve rezaletin batağından çekip almıştı onu, dinsiz biri olabileceğini düşünerek vaftiz ettirmiş... derken onunla evlenmiş, onu saygın bir kadın yapmıştı. (H. Hesse, Narsiz ve Goldmund, sa:69) Ölüm döşeğindekilerin affedilmeleri gerektiğinden emin değilim. Her insan ömrü sona ererken sayacı sıfırlamak; bazılarının zulmünü ve açgözlülüğünü, bazılarının da merhamet ve fedakarlığını sahte bir sofulukla kar ve xarar hanelerine kaydedip geçmek fazla basit bir çözüm olurdu... Benim bakış açıma göre, suçun cesasız kalması da adaletsizlik kadar ahlak bozucudur... Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında yeni din Roma İmparatorluğu nda yayılırken, bazı patricilerin <nüfuzlu yurttaş> Hıristiyanlık ı mümkün olduğunca geç kabul

3 ettikleri anlatılır. Vaftiz olduklarında tüm günahlarının silineceği söylendiği için, sefih hayatlarını sürdürüp ancak ölüm döşeğinde vaftiz olurlarmış... Bununla beraber, ölüm anının zorunlu bir adabı vardır. Eğer insanlığımızı korumak istiyorsak, o anın saygınlığına el sürülmemelidir. (A. Maalouf, Doğu dan Uzakta, sa:17) vagrant : (İNG.,KOLL.) <veg rınt> : dilenci, serseri, düşük sınıftan biri Vaha : Çöllerde konak yerleri olarak seçilmiş yeşillik alanları Dünya bir vaha ve biz biz burada onu çevreleyen sonsuzluğun içindeyiz. Vahalarda insan vaktini kervanı yükleyip boşaltmakla geçirir. Buradan bakıldığında kervanlar ufukta bir siluet olarak gözüküyorlar. Uzaktan seyrettiğinde kervandan güzeli yoktur. Ama yaklaştığında gürültülü ve pistir, deveciler kavga eder ve hayvanlara kötü davranılır. (A. Maalouf, Doğu dan Uzakta, sa:284-5) Die Wahrheit ist eine Perle; wirf sie nicht vor die Saue! : (ALM.,DEĞ.TAŞ,KOLL.) <Di Var hayt ist ay ne Per le; virf zi nih t for di Zo ye!) : Gerçek bir incidir; onu domuza atma! = Truth is a pearl; don t throw it to swine Wahrheit und Dichtung : (ALM.,EDEB.,KOLL.) <Var hayt und Dik tun> : Gerçek ve Poetri = Truth and Poetry Vah vah : Bazı tarikat mensuplarının kitle halinde ayin yaptıklarında zikirlerindeki sergiledikleri haykırışlar; yakın birinin ciddi rahatsızlığı ya da ölümü haberi söylendiğinde, insanın verebileceği en doğal tepki HABERİ BİLİYOR MUSUNUZ? GARCİA LORCA ÖLECEK KADINLAR KOROSU : Yaz kış şu şarap Gel, gel işte dans Meyveler ve aşk korularda KADIN : Haberi duydunuz mu? Garcia Lorca ölecek! KADINLAR KOROSU : Vah vah vah vah vah vah vah (R. Desnos< >, hayır, aşk ölmedi, sa:76) EY İNCİ DOLU ÜLKE yarından itibaren Haçik in dükkanındaki zulada birkaç gram birinci kalite halis maldan birkaç nefes çekip birkaç kase dalavereli Pepsi cola içtikten sonra ve birkaç ya Hak ya Hu ve vah vah ve hu hu savurduktan sonra mütefekkir fazıllar ve münevver faziletliler ve lay lay lom mektebi müdavimleri arasına resmen katılabilirim (Furuğ-Ferruhzad-< >, yeryüzü ayetleri-yeniden doğuş, sa:59) VAHİY : (DİN) (İNG.: Revelation; FR.: Révélation) : Peygamberlere gelen tanrısal haber ve kelam V a h i y, İSLAM aleminde, KUR AN ın bildirdiğine göre, O k u! Anlamına gelen ifadeyle başlamıştır. Tanrısal bir nitelik taşıyan ana düşünce, vahiy yoluyla PEYGAMBER e bildirilir, onu, yalnızca O bilir. V a h i y le ilgili en önemli problem,din felsefesi açısından; herşeyiyle t i n s e l bir nitelik arzeden; sıfatları açısından, insan ve doğa ya özgü sıfatlarla ifade edilemeyen mutlak bir V a r l ı k olarak TANRI yla O ndan tümüyle farklı bir varlık olan insan arasındaki iletişimin zorluğunu açıklayabilme problemidir. Ahmet Cevizci; Felsefe Sözlüğü, sa:169)

4 Vahiy; Vahiy gelmek, inmek : Müslümanlıkta, Tanrı nın buyruklarının Hazreti Muhammede bildiriliş şekli; Bir kimsenin gaipten bazı yüksek duygular algılayabilip onları yaşayabilmesi Tüm bunlar, Bing on altı yaşındayken vahiy inmişçesine bir anda geliverdi aklına. Bir öğleden sonra Lut Gölü Ruloları hakkındaki bir kitabı karıştırırken, parşömen metinlerin yanı sıra, kazılarda çıkarılan tabaklar, ilkel çatal kaşıklar, hasır sepetler, çanak çömlekler, testiler gibi, en ufak zarar görmemiş buluntuları gösteren bazı fotoğraflar gördü... Resimdeki nesneler iki bin yıllık ama son derece yeni, son derece çağdaş görünüyordu... İki bin yıl önce Roma İmparatorluğunun ücra <uzak> bir köşesinde yaşayan insan, bugünkü ev araç gereçlerini tıpatıp aynısını tasarlayabilmişse, o insanın aklı, yüreği ya da iç dünyası kendisininkinden nasıl farklı olabilirdi? (P. Auster, Sunset Park, sa:74) Ama nasıl sorarım size, gece gündüz üstümde sürünen, boğulan ve soluk soluğa kalan, tırmalayan ve itip kakan, beni vahyin derinliklerine, daha derinlerine çeken sıçanlar, köpekler ve kaplumbağalarla yaşayıp yaşayamayacağımı? Biz vahiy için yaratılmamışız, diye haykırmak istiyorum, ne sen ne de ben, Philip im, gözü güneş gibi yakan vahiy için yaratılmamışız. (J.M. Coetzee, Romancının Romanı, sa:253) Vah kuzucuk vah : Esasında masum bir kişi için acıma ve takdir karışımı bir his ifadesi olmakla beraber, bazı kez acımasızca suçlu birisi için alay yolunda da kullanılabilir Ama yapmadığın ne kalıyor geriye? Şimdi de suçsuz olduğunu mu söylüyorsun? Vah kuzucuk vah, yumuşakbaşlılık örneği! Anlattıklarını işittiniz; bir zamanlar ellerini kana bulamış, ama şimdi masummuş! Belki de biz yanıldık. (U. Eco, Gülün Adı, sa:539) Vahlanmak, Vah vah etmek : Yakınmak, şikayet etmek, ağlayıp inlemek; Bir dost ya da yakının hastalık veya ölümü konusunda insanın verdiği en doğal üzüntü sayhası Bk.: Ahlanıp vahlanmak PROMETHEUS Ama düşünemezdim böylesi işkenceler içinde Çürüyüp gideceğimi kayalar başında, Bu ıssız, bu sarp yerde tek başıma. Ama bu halime vahlanmayı bırak, in yere de, Daha neler gelecek başıma onu öğren. (Aiskhylos, Zincire Vurulmuş Prometheus, sa:53) Dilpesent boşandı: -Ah küçük Hanım cığım, ben bozulmayayım da kimler bozulsun? Ölmediğime çok şükür. Gün, güneş gördüğüm yok. Bu evin içinde bittim. -A... vah vah... Bir kere gelip gözükmüyorsun a dadı... -Salıveriyor mu yavrum? Ah efendimin gülü... -A, zavallı Saadet e bak, kızcağız sarartma olmuş. İğne ipliğe dönmüş, gel kızım seni öpeyim. (H.R. Gürpınar, Gulyabani-Melek Sanmıştım Şeytanı, sa:358) Bir sabah Ayşe kız bana seyirtti, soluk soluğa: Elifbemi çaldılar, dedi. Kimden şüpheleniyorsun? dedim. O esma Dudu nun kara eniği Amet ten dedi. Vah, vah! diyerek ona bir elifbe daha verdim. Fakat aradan iki gün geçmeden onu da aşırmışlar. (Halikarnas Balıkçısı, Ege den Denize Bırakılmış Bir Çiçek, sa:199) HECTOR - Bir saniye gecikseydim, kadıncağız öbür dünyayı boylamıştı. MAZZINI - Vah vah. Demek ölmesine ramak kalmıştı. Bereket tam zamanında imdadına yetiştiniz. Ellie ciğim, Mr. Hushabye bana akıllara zarar... (G.B. Shaw, Kırgınlar Evi, sa:33)

5 -Bilmez miyim? Bizim Rıdvan Bey... Geçenlerde öldü... diye duydumdu... Doğru mu? -Evet! -Vah vah... Allah rahmet etsin!.. İyi adamdı. Yiğitliğine yiğitti, verimkarlığına verimkar... (K. Tahir, Yol Ayrımı, sa:162) Vahşi; Vahşice gülmek : Yabanıl, yerli; Yabanıl, intikam alıcı bir şekilde gülmek Yerlilerin de can taşıyan insanlar olduğu ancak 1537 de Papa III. Paul tarafından ilan edildi. Ancak, tartışma yüzyıllarca sürdü. Bu, bazen Locke ve Rousseau da olduğu gibi soylu vahşi olarak ortaya çıkıp, bağımsız bir Amerika da demokrasinin kuramsal temellerini attı; bazen de, yerlileri ortadan kaldırma kampanyası sırasında, o ölmez inanç en iyi Kızılderili, ölü Kızılderili dir şeklinde kendini gösterdi. (P. Auster, Cam Kent, -New York Üçlemesi 1-, sa:49) Yazık! Gün oldu, bir şeyler yapmak isteyen tüm insanlara gülünç sayıklamaların elindeki bir oyuncak gözüyle baktı; uzun uzun vahşice gülerdi. Gün olur, genç bir anneye, bir ablaya dönerdi. (A. Rimbaud, Cehennemde Bir Mevsim, sa:128) Vah zavallı : Çok yazık, Tanrı korusun, Tanrı yardımcısı olsun Vah zavallı Baudolino, diyordu Niketas yolculuk hazırlıkları sürerken, en güzel çağında karından ve çocuğundan yoksun kalmışsın. Ya ben ne yapayım, yarın benim ve sevgili karımın canını bu barbarlardan biri alabilir. (U. Eco, Baudolino, sa:247) Oysa durumun gerektirdiği ciddiyetle yanıtlıyorum: iyidir, teşekkür ederim, bu sabah çok erken kalktı, doğru kumsala indi, kahvaltı bile etmedi. Vah zavallı hanımefendi, diye yanıtlıyor o hep İspanyolca, aç acına denize, olacak iş mi! Bir el çırpıyor, kocakarı koşa koşa geliyor. (A. Tabucchi, Gittikçe Geç Olmakta, sa:29) waif : (SOSY.,İNG.,KOLL.) <vey f> : Kimsesiz çocuk; kaybolmuş çocuk ya da hayvan; sahibi belirsiz eşya Vaiz; Vaiz adam : Halka camide (ya da dini başka bir yapıtta) vaaz veren adam, imam ya da başka bir dini lider, dini nitelikte v a ı z veren adam BAY BAŞKAN, BIRAK BEBEKLER ÖLSÜN Vaiz adam! Mucize adam! Defet kötü ruhları gövdemden! Varoş bebekleri ölüyor AIDS ten, koleradan Çokuluslu ilaç şirketleri Götürüyor milyarları pahalı ilaçlarla. Vaiz adam! Mucize adam! Def et ülkemin kafatasından şeytanı! Varoş bebekleri ölüyor protein yetersizliğinden, bir deri bir kemik kalmaktan- Zenginler, kanının son damlasını çekiyor Ana Afrika nın. (Vonani Bila<d.1972>-İlyas Tunç; Şiir Atlası, Cevat Çapan, Cumhuriyet Kitap, ) Bir fakih, babasına dert yanıyordu: Vaizlerin o güzel sözleri beni hiç etkilemiyor. Çünkü onlarda, sözlerine uygun davranışlar göremiyorum. Kur anda buyurulmuştur ya: Halka iyilik etmeyi emreder de, kendi kendinizi unutur musunuz?... Hani körün biri, bir gece çamura düşüp: Müslümanlar! demiş, yoluma bir kandil tutun! Yolsuz bir kadın da bunu duyunca: Ey kör, demiş, kandille neyi göreceksin?. İşte tıpkı bunun gibi, va az meclisi bezci dükkanına benzer, para vermeyince mal alamazsın. (Sa di, Gülistan, sa:120-1)

6 Vak anüvis : Osmanlı İmparatorluğu döneminde, devrin tarihini yazan tarihçi Aslında bütün tarih kurumları da birer kurgudur. Sadece olayları sıralamakla yetinen, işin içine hiç yorum katmayan vakanüvis ler bile, bir kurguya imza atmak zorunda kalırlar. Çünkü tarih bir anlatıdır ve ne kadar nesnel davrandığını öne sürerse sürsün, bütün anlatılar öznel bir bakışı yansıtır. Bundan kurtuluş yoktur. (Ö. Zülfü Livanwli, Edebiyat Mutluluktur, sa:179) Vakar : Ağırbaşlılık, onur RÜYA insanlar birbirinin kulağına eğilip fısıldıyor: ah, o; bu görkem, bu güç, bu vakarla dünyada tektir şüphesiz yüce bir şehzadedir (Furuğ-Ferruhzad-< >, yeryüzü ayetleri-duvar, sa:40) wake : (DİN,DEN.,İNG.) <vey k> : Bir klisenin yıllık kutlama töreni; İrlanda da geceleri ölüleri bekleme adeti; beklerken verilen ziyafet; Ölü yü ziyaret; DEN.: Geminin dümen suyu Vakit gelmek çatmak : Bu dünyadan göçmek vakti gelmek Ben yalnızca bir şeye inanıyorum, o da çöküştür. Bir uçurumun üstündeyiz, bir arabanın içinde gidiyoruz ve atlar ürkmüştür. Çöküş üzreyiz, biz hepimiz ölmemiz, ölüp yeniden dünyaya getirilmemiz gerekiyor, bizler için büyük dönence vakti gelip çattı. (B. Zeller, Hermann Hesse, sa:111) Vakitlice : Erkenden, daha önceden Neden bunu benden daha vakitlice istemedin? İlham perisi geleceğin önceden haber vermiyor ki, dedim. Ama dur bekle bakalım, dedi kadın, her zamanki gibi herhangi bir erkekten daha bilgiç edasıyla, piyasayı şöyle adamakıllı bir yoklayabilmek için hiç değilse iki gün beklememi istedi. (G.G. Marquez, Benim Hüzünlü Orospularım, sa:10) Vakit öldürmek : Boş şeylerle beklenilen bir zaman birimini geçirmek Ertesi sabah gazete gönül maceramızın başarısız olduğunu yazdı. Uçağa binip New Orleans a uçmuştum. Eşyalarımı toparlayıp otobüs terminaline doğru yürüdüm. New Orleans a vardım, yasal bir oda tutup vakit öldürdüm. (Ch. Bukowski, Büyük Zen Düğünü, sa:36) Scarlet salona ve kütüphaneye göz atınca Rhett in her iki yerde de olmadığını hemen gördü ve bu durum karşısında yüreği sızladı. Ya evde yoksa ya da Güzel Watling in evine gittiyse veyahut akşam yemeklerine gelmediği zaman yine buna benzer yerlerde vakit öldürüyorsa... (M. Mitchell, Rüzgar Gibi Geçti, Cilt:II, sa:1306) Belli bir amacı olmadan çıkmıştı evden; sigara alacak, körfezdeki o ağır okaliptüs ve çiçek kokularını ciğerlerine dolduracak, vakit öldürecekti biraz. (J.-P. Sartre, Yaşanmayan Zaman, sa:86) Başlangıçta gazete parası bile artıramıyorlardı. Müzik ve okuyacak herhangi bir şeyleri olmayınca Mabel, kendisine acı çektirecek ve gözlerini sımsıcak yaşlarla dolduracak her türlü düşünceden kaçınarak vakit öldürüyordu. (J.M. de Vasconcelos, Çıplak Sokak, sa:93)

7 Vakitsiz (ölmek) : Genç yaşta, beklenmedik bir şekilde (ölmek) Koca, koca değildi ki. Gece içer eşşekler gibi, gündüz içer. Geberdi gitti o yüzden vakitsiz. Ne bok yiyecektim bohçacılık etmeyip. Üç oğlan, iki kız başımda. (N. Meriç, Sular Aydınlanıyordu, sa:26) Vaktaki : Ne zaman ki, gördüler ki Saat ikiye doğru Cemil geldi. Kapı çalınır çalınmaz hepsi birden Seniha zannıyla aşağıya koşmuşlardı. Vaktaki karşılarına Cemil çıktı; Servet Bey hiddetinden sesi kesilmiş, oğlunun üzerine atıldı: Söyle, ablan nerede? diye haykırdı. (Y.K. Karaosmanoğlu, Kiralık Konak, sa:124) Vakti gelmiş : Ölüm vakti gelmiş, son nefesine yakın Beni kurtarın, sevgili Beyefendi, kocamı kurtarın! Ona henüz vaktinin gelmediğini söyleyin, devlerle meleklerin vaktinin daha gelmediğini söyleyin. Pirelerin çağında olduğumuzu söyleyin. (J.M. Coetzee, Romancının Romanı, sa:254) Bay Antoninho Verdureiro henüz yaşıyordu, ama artık yapılacak bir şey yoktu. Ne doktor bir şey yapabilirdi, ne rahip, ne de ermişler. Artık vakit gelmişti, böylece manav dükkanında ve Pazar yerinde başkalarını daha fazla soyamayacaktı. (J.M. de Vasconcelos, Çıplak Sokak, sa:45) Vaktini boşa harcamak : Zamanını iyi ayarlayamamak, değerince kullanamamak... kendini biraz geri çekti ve yine yüksek sesle, Buna bir son vermeli! dedi. Sonra sesini yükseltmesinin neden olduğu bu hiç de hoş olmayan ruh halinden kurtulmak için hafif hafif öksürdü, geriye döndü ve başını öne eğerek, elleri arkasında odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başladı. Buna bir son vermeli! diye tekrarladı. Buna bir son vermeli! Miskin miskin dolaşıp vaktimi boşa harcıyorum, bataklığa saplanıyorum, bu gidişle Christian dan da budala bir insan olacağım! (Th. Mann, Buddenbrooklar, sa:416) Vaktini doldurmuş : İşinin doruğuna varmış; Yaşlanmış (miadını doldurmuş), ölüme yakın... artan yaşlılıkla birlikte azalmayan aç kalma becerisinin artık doruğunda bulunmayan, vaktini doldurmuş bir cambazın, alçakgönüllü, sakin bir sirk görevine sığınmak stediği söylenemezdi... (F. Kafka, Ceza Sömürgesi, sa:85) Vaktini keyfince geçirmek : Zamanını istediği gibi kullanmak MACBETH - Herkes akşamın yedisine kadar vaktini keyfince geçirsin ki buluşmak daha tatlı gelsin; yemek vaktine kadar biz kendi başımıza kalacağız; şimdilik, Tanrıya emanet olun. (W. Shakespeare, Macbeth, sa:42) Vakur : Onurlu, ağırbaşlı, kendine özgüveni olan kimse İNANALIM SOĞUK MEVSİMİN BAŞLANGICINA ve pörsümüş tecrübelerin köhne meclisinde ve sessizliğin bilgisiyle donanmış bu gurup vakti yola koyulup giden sabırlı vakur

8 derbeder o adama nasıl dur emri verilebilir (Furuğ-Ferruhzad-< >, yeryüzü ayetleri-inanalım soğuk mevsimin başlangıcına, sa:104) Dün akşam, Reha Bey bana oturduğumuz birahanede muharrir <yazar> Ahmet Rasim Beyi de tanıttı; köşede bir arkadaşı ile ağır ağır, vakur, fakat pek babacan bir tavırla demlenmekte olan, burnundan takma gözlüklü, kırçıl saçlı, kırçıl ve pos bıyıklı, tıknaz ve çok sevimli bir adamı göstererek: -İşte, dedi, bu, muharrir Ahmet Rasim Beydir. Kendisi ile henüz muarefemiz <görüşme, arkadaşlık, temas> yok... Yok ama, dikkat ediyorum, ikide bir, yan gözle bizim masayı süzüyor. İster misin yarınki Şehir Mektupları nda bizim masa da aynen çıksın. (O.C. Kaygılı, çingeneler, sa:158) Ferdinand huzursuz olmuştu. Kim bu yabancı diye sordu kendi kendine... Şimdi, yakın mesafedeki daha gevşek sis tabakasının arasından onu tanımıştı: Postacıydı bu. Her sabah sekiz çan vuruşuyla harekete geçerek buraya tırmanırdı; beyazlamış kızıl denizci sakalıyla kaba hatlı yüzünü ve mavi gözlüğünü görüyordu. Adı Nussbaum du <Fındık ağacı!>; sert el kol hareketleri ve ciddi bir tavırla mektup tomarlarını vermeden önce çantasını, büyük, siyah deri çantasını sağ tarafına atışındaki ağırbaşlılıktan ötürü Ferdinand ona Fındıkkıran derdi. Adamın binbir zorluka, adım adım, çantasını sol taraftan omzuna atıp ufak adımlarla vakur bir biçimde yürümek için çaba sarf ederek gelişini izlerken elinde olmaksızın gülümsedi. (S. Zweig, Hayatın Mucizeleri-Mecburiyet, sa:144) Valdezyenler : (İng.) Waldenses : (DİN) <Voldensez> : M.S yıllarında, Katolik kilisesinin sert kurallarına karşı çıkan birçok kitleler gibi, örneğin Katarlar, Peter Valdo isminde zengin bir tüccarın vaazlarıyla, Güney Fransa da kurulmuş bir mezhep yılında yasaklandı ve kişiler, zulmedilerek Almanya ve Bohemya ya dağıtıldı. Daha sonraları, 1848 de, re-organize olma faaliyetlerinin reddedilmesine karşın, bugün dahi, Kuzey İtalya ve Güney-Kuzey Amerika da kısmen faaliyetlerini göstermektedirler Katarlarla Valdezyenler çoğu kez birbirine karıştırılır. Valdezyenler, kilise içinde tinsel bir reform yapılmasını öngörüyorlardı. Katarlar ise, başka bir kilise, başka bir Tanrı ve sağtöre anlayışı öngörüyorlardı. Katarlar, dünyanın birbirine karşıt iyi ve kötü güçlere ayrıldığına inanıyorlardı; bu nedenle de kusursuz insanların saf inançlılardan ayrıldığı bir kilise kurmuşlardı; kendilerine özü ayinleri ve töreleri vardı; neredeyse bizim Kutsal Ana Kilise miz gibi çok katı bir hiyerarşi kurmuşlardı; hiçbir erk biçiini ortadan kaldırmayı bir an bile düşünmüyorlardı. Bu da bizlere, yöneticilerin, toprak sahiplerinin, feodal beylerin de niçin Katarlara katıldıklarını açıklar. Dünyayı düzeltmeyi de düşünmüyorlardı; çünkü onlara göre, iyiyle kötü arasındaki karşılık hiçbir zaman ortadan kaldırılamazdı. Oysa Valdezyenler ve onların yanı sıra Arnold cular ve Yoksul Lombard lar, tam tersine yoksulluk ülkesine dayalı farklı bir dünya kurmak istiyorlardı; toplum dışına itilmişleri aralarına alarak topluca, ellerinin emeğiyle yaşamalarının nedeni buydu. Katarlar, kilisenin ayinlerini yadsıyorlardı. Valdezyenler ise, ayinleri değil, yalnızca papaza günah çıkartmayı yadsıyorlardı... Akılcı açıdan söylemek lazımgelirse, sorgucular, çelişik öğretileri bir araya getirdikleri için haksızdırlar; başkalarını haksızlığına göre de haklıdırlar; çünkü, söz gelimi, bir kentte Arnold cu bir akım ortaya çıktığı zaman, başka yerlerdeki Katarlar ya da Valdezyenler de oraya yönelirler... Valdezyenler şiddete karşıdırlar, Fraticello lar da öyle... (U. Eco, Gülün Adı, sa:230-1) Vale : Büyük otel girişlerinde, şık ve çarpıcı kılığıyla kapıları açıp buyur eden teşrifatçı; valizleri taşıyan genç; iskambil oyununda oğlan <F> Biz yağmurdan kaçarak hızlı hızlı Pera Palas ın lobisine girerken, Süleyman valelere profesörün eşyalarını veriyordu. Ama Wagner kemanını kendi taşıyordu. O kutuyu yanından hiç ayırmıyordu. (Ö.Z. Livaneli, Serenad, sa:29) vale : (LAT.,KOLL.) <va le!> : Elveda be well (İNG.: İyi ol!) Valhalla : (İSKANDİNAV. MYTH.) : Baş Tanrı O d i n in ikametgahı. O bilindiği gibi, ölüm (ve savaş, şiir) tanrısı olup, Y e r a l t ı nın hakimiydi; yaşadığı mekan ise, V a l h a l l a,yaşanan bir mekandan ziyade bir mezarlık ı andırırdı.

9 V a l h a l l a konusundaki bilgilerin çoğu, Prose Edda da toplanmış şiirlerden gelir. Bu sarayda, genel olarak, ODİN, savaşta ölmüş kahramanlarla birlikte yemek yerdi. Maamafih, o mekanın haşmeti, bir tek şiirden: Grimnismal, gelir. Birçok kapıları olan, zincir ya da halkalardan yapılı zırhlar, kurt ların ve kartalların kol gezdiği bir orman-salon du. Vahşi hayvanlar pek sık olarak kudretlerini gösterirken, kapıılar ölüme açılan pencerelerdi. Amma, ölü ruhların ölmüş ebeveynleri tarafından nasıl sevinçle karşılaştıklarına da sahne oluyordu. Öbür Dünya, sık sık, mezarlığın süslenmesi olarak sembolize edilirdi. Daha sonraları, İ z l a n d a (Iceland)da, bazı ailelerin ölülerinin gizli bir H o l y f e l l Dağından gelip, çocuklarına, torunlarına kavuştukları hakkında bir inanç belirmişti. Üst Dünya da bu tür günlük olaylar olurken, y e r a l t ı n d a da garip olaylar da olmaktaydı. Olaf Tryggvason un adamlarından birinin söylediğine göre, günün birinde büyük bir tümseğin içine girmiş ve orada on iki siyah ve on iki kırmızı derili adamın sürekli olarak kıyasıya bir dövüş içinde olduklarını görmüş. Garip olan şuymuş ki eğer yaralanan biri olursa, bu ancak ziyaretçi tarafından onarıabiliyormuş. Süpernatürel bir kudret tarafından kontrol edildiğine inanılan bir yeraltı savaşıymış bu, ve başında da kahraman HEDDO varmış. En önemli problem de şuymuş: HEDİN ve HİLD adındaki iki aşık, babaları HİLD ve aşığı HİLD arasında olan anlaşmazlıktan dolayı bir türlü saadete erememişler ve, akşam ölen kişilerin, sarayın bir Valkyrie si sayesinde (O ölüleri her akşam Valhalla dan alıp sabah yeniden canlandırarak birbirleriyle savaşmasını sağlayan mabude) bu pantomim oluşmaktaymış. Sözüm ona bu, GOTLAND Taşlarında serdedilen, iki ordu nun arasında kalmış bir kadın ın temsilinin tekrarından ibaretmiş. (H.R. Ellis Davidson; Scandinavian Mythology, Library of the Worlds Myth and Legends, Peter Bedrick Books, 2nd Ed., New York 1988) (Çev.:İ.E.) Valide Sultan : Osmanlı Sarayında Hükümdarın annesi O gün, iki soylu hanımı erkeklerin bakışlarından koruyaan itinayla sarılmış kumaş perdeleri kaygılı yelkenler gibi dalgalandıran hafif bir esinti çıkmıştı. Rüzgar, kadınların süslü giysilerine, geniş eteklerine, uzun mintanlarına ve yüzlerinin etrafına sarılmış iffet örtüsüne de sataşıyordu. Bu rüzgar bir alamet olsa gerek diye düşündü Valide Sultan. (S. Rushdie, Floransa Büyücüsü, sa:121) Valla, (sümme) bil(l)a; Vallah(a) : Vallahi de, billahi de; Allah sizi inandırsın ki Babası, anası ölmüş. Yanlarına almışlar kızı. On yedisinde evermişler. Gerdek gecesi sabaha karşı bozuk çıktı diye geri göndermiş kocası. Hele sürtük, kim bozdu seni kız? Bilmiyom der bu, söylemez. Dövdük falan, valla bilmiyom der. (Y. Atılgan, Anayurt Oteli, sa:15) Analarınız, babalarınız nasıl? Heç görünmüyorsunuz? Valla iş kayıt, köy yüklü, biliyorsun... Yük olsun, alemin yükü yok mu? Kusura bakman, gelemedik işte... Eee, düğünleri yapıyonuz mu? Bizi çağırmayı unutmayın... (F. Baykurt, Anadolu Garajı, sa:58) Irazca durakladı: Nesi var acap? dedi. Valla ana, löbet gelmiş gibi yanıyor. Öyle terlemiş ki! Irazca içinden: Tabii terler! dedi. Onun çektiğini bir Allah biliyor bir de kendi... (F. Baykurt, Irazca nın Dirliği, sa:51) Gız eşşek! dedi Irazca. Gız sen benim huyuma ne eyi alıştın? Ben seni böyle görünce oğlumdan fazla seviyorum valla. Gelsinler, gelip görsünler! Gız benim bicecik gelinim, gız haspam!... Valla Haçça, heç çıkası gelmiyor a duşun altından insanun... Bekle Allahım bekle, bir türlü çıkmaz eşşek sıpası! Dedim: Ulan Acıpayamlı, vallaha teğmen geliyor! (F. Baykurt, Yılanların Öcü, sa:76) Ben onları seyre dalmışken kalabalık ayaklanır gibi oldu. İçeri beyaz saçlı, küçük, şirin bir adam girdi. Hepimizi selamladı başıyla. Kadınların yüzleri, gözleri parladı. Valla benim bile kalbim küt küt atmaya başladı. (P. Celal, Melahat Hanımın Düzenli Yaşamı, sa:39)

10 Bak sen şu Alamanların tekniğine, göz açıp kapayıncaya kadar harika bir kent kurdular. Şu ilerdeki eve bak, tıpatıp benim evime benziyor, aynısını yapmışlar valla! (U. Eco, Baudolino, sa:252-3) -Valla abi, onun astarı yüzünden pahalıya geldi... Bir iki kaza atlattık. Şanzıman filan değiştirdik, baktık olmayacak, satıver anasını dedik, okuttuk... Bu iş daha güvenceli.... Oyunun en heyecanlı anı, evden uzaktaki bir komşunun pencere camını kırdığımız zamanlardı. Ondan sonra kaç babam kaç, ardımızdan Hızır baba yetişemezdi valla. (İ. Ersevim, Bir Doğumun Hikayesi-Velet; Prova, sa:55;107) Birkaç gün sonra, Tıp tarihi dersinden sonra bir araya geldiğimizde, Kevser sürpriz denebilecek bir haber getirdi. Aile meclisi; Valla evlenmek için daha hazır değilsiniz, ama isterseniz aranızda bir yüzük takabilirsiniz, demiş. Yani, ailece bir kutlama yok, ne evet ne hayır diyorlar, ama mesajı da veriyorlar: Dostlar, bu denizde yalnız başınıza seyrediyorsunuz.! (İ. Ersevim, İsmayil, sa:236) EGERTON - Sir Keeper bulunamadı Majesteleri... Bulunamayınca heyeti bugüne erteledik... MAMA - Ahhh... Ağzından bal akıyor. Valla... (D. Fo, neredeyse kadın: elizabeth, sa:64) Şarapçı uyandı: -Daldım ki daldım, diye iç geçirdi. Kurt Mıstık: -Niye? Bardağı sıkıntıyla dördüncü kez doldurup önüne sürdü: -Valla bilmiyorum... Anlaşılmıştı. Anlaşılmıştı ama, bu çok büyük bir rüyaydı. Cenab-ı Allah ın bir işareti. Derhal namaza başlamalıydı! -Kurban olduğum, sizin namaza başlamanızı istiyor mücerret... -Bu ürya, bu üryaya pardon vallaha! (O. Kemal, Üç Kağıtçı, sa:20;167) Ama o Doğu bloku terk ettikten sonra, hasta, görevli hemşireye giderek o hemşirenin kendisi hakkında nasıl iyi rapor verdiği ni merak ettiğini söylemiş. Hemşire yanıtlamış: Sen neden bahsediyorsun? Sen onun bu koğuşta çalışmadığını biliyorsun! Hasta cevap vermiş, Valla bana hakkımda iyi rapor yazacağını vaat etti, ben de ona ayakkabılarımı verdim! (J. Laing, Sistemde 50 Yıl, sa:117) Düşündüm de, dedim, belki senin amcaoğlunu rektöre çıtlatabilirim. Aynadan bana baktı. Konuyu anlaması bir iki saniye sürdü. Sonra, ani bir gülümseme belirdi yüzünde. Hay Allah senden razı olsun abla. Sevinçli sesini yakınan bir tona döndürerek devam etti. Üç çocuğu var, işsiz. Boyunca sevaba girersin valla. (Ö.Z. Livaneli, Serenad, sa:59) Gözleri pırıl pırıl bir başkası beni parmağıyla gösterdi. Ne harika! Hala yüzü kızaracak kadar zerafet sahibi. Onun bu saygısızlığı üzerine zaten kızarmış olan yüzüm büsbütün kızardı. Müthiş bir gece olsa gerek, dedi o birinci sekreter, kıskandım valla! Sonra da bana öyle bir öpücük kondurdu ki, suratımda kıpkırmızı izi kaldı. (G.G. Marquez, Benim Hüzünlü Orospularım, sa:46) Harika vallahi! Oysa ben, eşşek gibi çalıştım ömür boyu hanımefendiciğim. Eşşek gibi. Ah ah ah, müdüroğlu müdür kocanız, sizi Avrupalarda gezdirdi. Ne güzel! (N. Meriç, Sular Aydınlanıyordu/Sevdican, sa:104) En sonunda: Buralarda yıkık duvarlar, kenarlı geniş kiremitler, oymalı taşlar gördünüz mü? diye sordum. - Valla, hiç dikkat etmedim böyle şeylere! dedi açıkça. Buna karşılık at konusunda bilgili olduğunu gösterdi. Benim atı eleştirdi; hani pek de güç bir iş değildi bu.. Sonra, ünlü Kordoba harasından gelen kendi atının soyunu-sopunu sayıp döktü. (P. Mérimée, Carmen, sa:43)

11 N oldu sana? Hasta mısın ki? Yo... Neye öyle durup batırsın? Hiç. Deyiver, deyiver. Bir şey yok vallaha. Benzin solmuş. Gece uykum kaçtı da. (Ö. Seyfeddin, Yalnız Efe-Hoca nın Ölümü, sa:45) İşin ucunda Şeytan Adası nı boylamak bize yazılı! Aman Abdullah! Elden çıkıyorsun oğlum. Gürültüye getiriyorlar. Valla, sümme bila iftiradır. Tahsin Paşa babacığım... Ayaklarını öpeyim! diye haykırdım. (K. Tahir, Esir Şehrin İnsanları, sa:111) Meliko, kendisini tutanların arasında gözlerini kapatıp bir elini ileriye doğru uzatarak haykırdı: -Bıraksın!. Vereceğim. Vallah billah vereceğim, bıraksın! Gavurun çırpınışını görenler, eğlenceyi yeter görünce araya girdiler. (K. Tahir, Esir Şehrin Mahpusu, sa:101) Dadal Efendi keyifle göz kırptı: -Beni sorarsan komiser bey kardaşım... Saray şoförü Dadal Efendi derler. İnanmazsan, telefonun kulağını büker, Yalova yı bulur, Saray ı istersin. -İstağfurullah kardeşim... Emret... Emriniz... Buyur geç... Vallah billah olmaz. Kahvemizi içmeyince hiç olmaz.... Valla Murat, orasını bilmem!.. Bildiğim, bu hürriyetin, en büyük kurtarıcı, en büyük devrimci Gazi tarafından getirilmek istendiğidir. Demek, kapalı düzenin zararlı olduğu anlaşıldı. (K. Tahir, Yol Ayrımı, sa:78,81) Kaç kişiyi öldürdün peki sen? Valla yarım düzine kadar dört ya da beş kişi! Yine atıyorsun, ha Grego? Hepsi kapıya döndüler. Joel durmuştu, kollarını kavuşturmuş, Gregorao ya bakıyordu. (J.M. de Vasconcelos, Yaban Muzu, sa:16) Vallahi; Vallahi (de) billahi (de), Tallahi : Allah seni (sizi) inandırsın ki, yemini billah Ayının inine kaçırdığı köykü kızı gibi büzüldü: -Enayi, dedi, eşek hoşaftan ne anlar. -Oh, ne ala! Küçükhanım Karagümrüklü Bitirim İsmail gibi konuşsun. Biz şöyle lise dörtten herhangi bir Turgay Bey gibi laf edelim; terbiyesiz olalım, iyi vallahi! (S.F. Abasıyanık, Kayıp Aranıyor, sa:10) Ellerim benim olmaktan çıktı. Kafam huzurlu bir iklime çekildi. Düşünmekten durdum. Neden sonra sevilmeye alışmamış bir insan ruhuyla ellerimi yanaklarından çektim. -Yok, dedim. Heyecanlanma! Bu paranın, sana verdğim bu paranın ne önemi olabilir. Bırak, yapma, utanıyorum. -Bana verdiğin para için değil. Vallahi para için değil. Dinim hakkı için! İnan vallahi para için değil. Dinim hakkı için! (S.F. Abasıyanık, Sarnıç-Bir Karpuz Sergisi, sa:33) B. KATİBİ - Hayır aşağıya, Elazığ a gitti. Vali bey çağırtmış... Nahiye müdürü hastalandı da ona vekalet ediyor. NECMETTİN - Çok sürer mi gelmesi? B. KATİBİ - Vallahi efendim ne söylesem boş, bazen hemen gelir, bazen de akşama kadar gelmez.. (C.F. Başkut, Harput ta Bir Amerikalı, sa:66) Kızını okula yollamıyor dürzü! Öğretmen bu sefer gatti istiyor. Okul harici tek döl gomamaya azmi cezmi kast etti herifçioğlu. Vallahi eferim! Biz olsa yılarız Durana dan. O yılmıyor. Aşkolsun!.. (F. Baykurt, Onuncu Köy, sa:5)

12 Dün biraz kafayı çekmiştim. Çizmeleri başka bir odaya bırakmış olabilirim. Hem de tam söylediğim gibi. Afanisi Yegoriç, ben onları başkasının odasına koydum vallahi. Boyanacak o kadar çok çizme var ki, kafası dumanlanınca şeytan bile çıkamaz işin içinden. (A. Çehov, Korkunç Bir Gece, sa:93-4) PİŞÇİK - İki yüz kırk ruble... İpotek faizlerini ödeyeceğim... L. ANDREYEVNA - Para yok bende cancağızım. PİŞÇİK - Vallahi iade edeceğim iki gözüm... Çok bir şey değil ki... (A. Çehov, Vişne Bahçesi, sa:121) Sevdiğim bir tane meftun senindir Dertli aşka feda can-ü tenindir Sorarlarsa şu mehpare kimindir Vallahi benimdir, billahi benimdir (Meftun: Tutkun, aşık; Can-ü ten: Can ve vücut; Mehpare: Ay parçası güzel) (Aşık Dertli-Prof.Dr. M.F. Köprülü, Türk Sazşairleri III, xıx.-xx. yy., sa:663-4) -Eh, zararı yok, kızma ruhum; görüyorum, ölümüm senin hoşuna gitmiyor, kızma; sözüme aldırma. Haydi ruhum, sen soyun yat. Ben de sen yatıncaya dek burada oturayım. -Yo yo, daha yatmam ben; sonra... -Yaa! Kızma, kızma! Ama burada gerçekten fare var. -Bak işte, hem kediler, hem fareler! Vallahi, size ne oluyor bilmiyorum. (F. Dostoyevski, Başkasının Karısı, sa:47) -Gelmedi anam babam, vallahi, billahi gelmedi! -Yalan! Korkudan saklıyorsun ama ben biliyorum nerede olduğunu!.. (F. Dostoyevski, Karamazov Kardeşler, Cilt:III, sa:46) Bir kaç büyük sofiyi alıp yere vurdu. Tokatlı şeyhzade ve daha bir kaç kişi tabhaneye (Kış odası, hastane) kaçtılar ve şeyh Bahaeddin: Vallahi benim haberim yoktu. Bu benim kabahatim değildi, af buyurun diyerek çaresiz kalmış bir adam gibi yere kapanıp kapanıp ağlıyordu. (A. Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri, Cilt:II, sa:348) -Çok kalma emi, vallahi dört gözle yolunuzu bekliyeceğiz. -İnşallah... İşlerimi yoluna koyayım da... Eylül sonuna kalmaz, dönerim. -Enişte, enişte, n olur, mektup yazmamazlık etme. (İ. Ersevim, Bir Doğumun Hikayesi-Baba, sa:68) nasıl?... Vay velet vay. Benim orta okuldaki oğlum bu yumurcağı görseydi vallahi. Hımmm. Okuman Feyzi Bey benden önce atıldı: Çok iyidir Fehmi. Hem büyük hem küçük harfleri su gibi okur! Fehmi Bey in gözleri faltaşı gibi açılmıştı. (İ. Ersevim, İsmayil, sa:38) Ve Pécuchet sağlık yeleğini çıkarma varsayımı karşısında ürpererek başını öne eğdi. Beni geçirin, dışarının havası sizi serinletir, dedi Bouvard. En sonunda, Pécuchet, Vallahi beni büyülüyorsunuz! diye söylenerek çizmelerini yeniden ayaklarına geçirdi. (G. Flaubert, Bilirbilmezler-Bouvard ile Pécuchet, sa:21) Bizim zeytinliğe vardık. -Lahitler, deyip çığrındı taze, Yunan vallahi billahi Erdinç, erken Yunan hem de... Kocası ağırdan aldı. Bozburun a uzanan bükün oraya baktı. Ben de baktım kadın kızım. De ki bir şeyler görüyordu bakışı. Yüreğim hop etmişti. (Füruzan, gecenin öteki yüzü, sa:12-3) Julie çok iyi anlıyor sorunun ciddi olmadığını; ama ne diye sarsılsın?

13 -Nasıl olur, enişte! Hiç madolyon görmediniz mi siz? Anthime hemen kıvırıyor yalanı: -Görmedim vallahi, yavrum, diyor; ahım şahım birşey değil; ama herhalde bir işe yarıyordur. (A. Gide, Vatikan ın Zindanları, sa:14) D. MARZIO - Buyurun oturun, birer kahve içelim. EUGENIO - Kahve! (Otururlar.) RIDOLFO - Oyun mu oynuyoruz sinyor Eugenio? Benimle alay mı ediyorsunuz? EUGENIO - Aziz dostum, kusuruma bakma; vallahi şaşkına döndüm. (C. Goldoni, Kahvehane, sa:23) LELIO - Ne dersin Arlecchino? İyi olmadı mı? ARLECCHINO - Bu kadar martavalı nasıl kıvırdınız, şaştım vallahi! Şeytan gelsin, siz onu da aldatırsınız. (C. Goldoni, Yalancı, sa:23) Annemi yakında gönderirsin, değil mi paşa baba?.. Vallahi bu kış onu senden ayıramazdım. Fakat hastalık, sağlık insan için... Ya hasta düşersem diyorum... Yalnız hasta olmak, hatta belki... söylemeye dilim varmıyor ama... (R.N. Güntekin, Bir Kadın Düşmanı, sa:43) Bu sefer: -Hepsi gelsinler, ziyanı yok, sen olmaz. Sen Allah aşkına git. Vallahi ağlayacağım, iyice yalvarmaya başladım. (R.N. Güntekin, Çalıkuşu, sa:107) O sırada, saman ambarından inen Aferin Memiş, Vallahi bayan hanım efendi... Bir buçuk yıl önce doğduydu, ben güderim onu. Pek uysaldır. Bugüne dek huylandığını bilmem dedi. (Halikarnas Balıkçısı, Ege den Denize Bırakılmış Bir Çiçek, sa:59) Hasan efendi bir az duraksayan bir tavır takındı. Dilinin altındaki baklayı çıkarmak istiyor fakat cesaret edemiyordu: Bir şey daha var ama... sizi biraz üzer diye korkarım... O nasıl şeymiş öyle? Vallahi dedikodu... mahalle dedikodusu beyefendi... (O. Hançerlioğlu, Karanlık Dünya, sa:42) Başkan: -Hakkın var, doktorcuğum. Gerçekten biraz daha iyiyim. Vallahi de billahi de daha iyiyim. Sol yanımda şiş bulunmadığını söyle. Hemen kalkıp sucukla birkaç pasta yiyeyim, dedi (O. Henry, New York u Nasıl Sevdi?, sa:89) Arasıra, kocasıyla pek samimi dakikalarında: Vallahi kıskandığım için değil, diyordu. Bir kadın karşısında senin gibi kırılıp dökülen bir yabancıya rasgelmiyorum. Demek ki, bu saray merasimperdazlığı (törenciliği) ya pek eski zamanlara ait bir şey olacak, ya da... (Y.K. Karaosmanoğlu, Ankara, sa:117) Herkes sanıyordu ki, ben bilerek, ben isteyerek göz yumuyorum; vallahi billahi herkes böyle sandı... O kızıl saçlı kız, bir ateşin önünde dimdik duran bir cadı gibi, beni yerden yere, çukurdan çukura sürüklenir gördükçe, otuz iki dişini birden gösteren bir gülüşle gülüyor ve mutluluk, cildinin deliklerinden fışkırıyordu. (Y.K. Karaosmanoğlu, Kiralık Konak, sa:187) Binbaşı, birdenbire bana döndü: -Ya siz, ne yapacaksınız, diye sordu. -Ben mi? Vallahi bilmiyorum. Ben de bu köylüler gibi oldum. Her şeyi kadere bırakıyorum. (Y.K. Karaosmanoğlu, Yaban, sa:131) Yahu, koca sülalede, Nazmiye ne oldu acaba, diye biri olsun, ağzını açıp bir şey söylemedi... Suat, halasını sever, bilirsin. Bir şey yapamadığımızı görünce hepimize gücendi, küstü vallahi... Pes doğrusu...

14 (B. Karasu, Troya da Ölüm Vardı, sa:58) -Yook, dedi, rica ederim, ben böyle şeylere gelemem, zaten sinirli bir kadınım... Beni bunun için mi çağırdınız buraya? Şimdi de orta boylu, tıknazcası lafa karıştı: -Canım, bilader, elbette aranızda bir geçmiş var ki, bu çocuk, sana kafa tutuyor, sen de işin farkında değilmiş cahillikten gelmesene ya... Yemin ettim: -Vallahi, billahi, tallahi hiç bir şey bilmiyorum ve bu bey arkadaşınızı da nereden tanıdığımı bir türlü hatırlayamıyorum!... (O.C. Kaygılı, çingenerler, sa:265) -Bana bak bakkal eskisi! -Vallahi şaka yapmıyorum ha, şerefsizim aramış. -Aramışsa benim evim var, yerim var... Sen bırak onu bunu da, ne oluyor kızın askı işi? -Oğlanın kaatları gelmemiş daha. Malum ya? Taa Erzurum dan gelecek kayıtlar. Ama eli kulağında, bugün yarın gelir! (O. Kemal, Üç Kağıtçı, sa:143)... Ve güzelim dünya Hasan Ağa... Senin gibi olmak Hasan Ağa, olabilmek. Yunuslar Hasan Ağa, vallahi de billahi de yunuslar... Bırak yakamı Hasan Ağa... İki elim yakanızda, bu dünyada da, öteki dünyada da... (Y. Kemal, Bir Bulut Kaynıyor, sa:312)... bütün ovaların köylüleri bizim yatağımız. Tümü bizim yatağımız. Siz de biliyorsunuz, bizim yatağımız. Büyük, esas yataklarınız kim? Herkes, vallahi billahi herkes! (Y. Kemal, Çakırcalı Efe, sa:124)... Ve güzelim dünya Hasan Ağa... Senin gibi olmak Hasan Ağa, olabilmek. Yunuslar Hasan Ağa, vallahi de billahi de yunuslar... Bırak yakamı Hasan Ağa... İki elim yakanızda, bu dünyada da, öteki dünyada da... (Y. Kemal, Denizler Kurudu, sa:208) Her köyde onu tanıyorlardı. Bir köyde bir aydan fazla duramıyordu. Birisinde, ben İnce Memedim dedi. Vallahi de billahi de benim o İnce Memed. Hiç kimse inanmadı. (Y. Kemal, İnce Memed, Cilt:II, sa:68) ADAM - Vallahi böyle yüksek bir düşünce ne kadar alkışlansa yeridir! Efendimiz, hiç şüphe etmem ki, şurada burada eski hukuk geleneklerimizde, ayıplayacakları bazı şeylere raslayacaklardır. (H. von Kleist, Kırık Testi, sa:18) Ona en iyi bisikleti almaya gittiğimde içimden gelen deneme isteğine dayanamadım, mağazanın önündeki rampada şöyle birkaç tur attım. Yaşımı soran satıcıya yaşlılara özgü bir işveyle yanıt verdim: Doksan biri bitiriyorum. Görevli, tam istediğim şeyi söyledi: Vallahi yirmi yaş daha küçük gösteriyorsunuz. (G.G. Marquez, Benim Hüzünlü Orospularım, sa:71) Albay Laporte: -Vallahi, dedi, yaşlıyım, damlalıyım (*Gut hastalığı) ve bacaklarım kazık gibi kaskatıdır ama bir kadın, güzel bir kadın bana iğne deliğinden geçmemi buyursa, tıpkı bir cambaz çemberden geçer gibi atılıvereceğimi umarım. Ben öyle öleceğim işte. Kanımda var, ne yapayım? (G. de Maupassant, Tombalak-Albayın Görüşleri, sa:64) ARGAN - Evet, Safram iyi sökmüş mü? TOINETTE - Vallahi ben öyle şeylere karışmam; ona burun sokmak Mösyö Fleurant a düşer: çünkü çıkarı onda. ARGAN - Biraz sonra yine tenkıye (*şırınga) yapacağım; söyle de sıcak su bulundurmayı unutmasınlar. (Moliere, Hastalık Hastası, sa:18)

15 Yaa! Nereden anladın bunu?.. Vallahi, insan böyle şeyleri nasıl anlar bilemiyorum. Belki şu nişanlanmadan, belki halinden tavrından... (O. Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları, sa:196) / Hocam, peki laiklik dinsizlik mi demektir? / Hayır. / O halde dinlerinin gereğini yerine getiren mümin kızlarımız niye laiklik bahanesiyle derslere alınmıyor? / Vallahi oğlum, bu konuları tartışmakla bir yere varılmıyor. Bütün gün İstanbul televizyonlarında bu konular konuşuluyor da ne oluyor? (O. Pamuk, Kar, sa:45) Necib, Ya Hacer? dedi. -Hacer mi! Görürsün. O da kocasına bir yalı tutturacak... Sonra gülerek: Fakat Fatin... Vallahi onu boşar da öyle bir halt etmez... dedi. (M. Rauf, Eylül, sa:47) Gün görmüş, tecrübeli bir ihtiyar vardı kervanda: Dostlar, dedi, ben hırsızlardan sizin bu koruyucunuzdandan korktuğunuz kadar korkmuyorum. Bir hikaye vardır: Arabın biri biraz para biriktirmiş. Geceleri Luriler den <İran Roman ları> korktuğu için evde yalnız başına uyuyamazmış. Dostlarından birini evine götürmüş, onunla kendini yalnız hissetmesin diye. Adam birkaç gece sonra, parayı çalar çalmaz savuşup gitmiş! Sabahleyin bakmışlar, Arap feryat ediyor. Ne oldu? demişler; paranı hırsız mı aşırdı?, Yok, vallahi!, demiş, bekçi aşırdı! (Sa di, Gülistan, sa:154) UŞAK - Efendim, babanız kitaplarınızı bırakıp ablanızın odasını toplamaya yardım etmenizi arzu ediyorlar: yarın düğün var diye. BIANCA - İkinize de Allahaısmarladık muhterem üstatlarım; gitmem lazımmış. (Bianca yla uşak gider.) LUCENTIO - Vallahi küçük hanım, benim kalmama da gerek kalmadı. (Çıkar.) (W. Shakespeare, Hırçın Kız, sa:67) Onun tüm askerliği, bir işgörmeden gevezelik etmektir. Yine de, efendim, o seçildi. Yararlılığımı Rodos ta, Kıbrıs ta, diğer Hıristiyan ve barbar topraklarında kumandana gösterdiğim halde, ben hasıraltı edildim. Bir kayıt sekreterinin gerisinde kalmaya mahkum edildim. Bu matematikçi, vakti gelince onun asistanı oluyor, bense, Allah nazardan korusun, Mağripli efendimizin çavuşu kalıyorum. RODERIGO - Vallahi ben celladı olurdum, daha iyi. (W. Shakespeare, Othello, sa:4) CAIUS - Ne oluyor bilmiyorum ama, Almanya dukası mıdır nedir, büyük hazırlıklar yapıyormuşsunuzdur onun için. Vallahi sarayda beklemiyorlar, duka falan yok. Size iyilik yapayım diye söylüyorum hani. Allahaısmarladık. HANCI - Tut ulan alçak. Koş. Yardım et şövalye. Hapı yuttum. Koş, çabuk yakala. Ulan, koş teres. Bittim. (W. Shakespeare, Windsor un Şen Kadınları, sa:122) Bir an sonra, Prens Paolo, arabasına binip en yakın nedimleriyle yalnız kalınca, gülerek: In fatto, e vero che costuri e un grand frate! <Ita.: Vallahi, bu adam gerçekten yaman bir keşiş!> demekten kendini alamamış, böylece Papa nın birkaç gün önceki sözünün doğruluğunu sanki doğrulamıştı. (Stendhal, İtalya Hikayeleri, Cilt:1, sa:30)... karı kocadan birini yalnızca bir yerde karşısına alsa da kulağından tutup güler yüzle şu sıradan soruyu sorsa ona; dese ki, Şimdi onu bunu bırak da, karının ya da kocanın suçu nedir, onu söyle! Vallahi karşısındaki ne bir yanıt verebilir, ne de bir neden gösterebilir. (A. Strindberg, Düş Oyunu, sa:33) GÜZELLEME <1954> Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü

16 Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi (C. Süreya< >, Üvercinka <1957>-50 yaşında-, sa:14) Kolunu uzatıp mendili sallayarak parfümü havalandırdı, sonra o ustaca ve zarif hareketle mendili burnunun ucundan geçirirken derin bir solukla kokuyu emdi. Havayı kesik kesik dışarıya üflerken bir tabureye oturdu. Birdenbire -az önce, öfkeyle bağırıp çağırırken kıpkırmızı olmuştu- sarardı. İnanılır gibi değil, diye mırıldandı alçak sesle, vallahi inanılır gibi değil, diye mırıldandı: Amor ile Psyche ydi bu, en ufak bir kuşku yoktu. (Patrick Süskind, Koku, sa:87) Karısının kederli hayaline yüreği parçalanarak yalvardı: Bana sakın kızmayın Nermin! Suç benim değil. Başka türlü davranılabilirdi, sanmayın! Bir kere daha söylemiştim. Hatırlarsınız. Vallahi bugün, iki yol yoktur. (K. Tahir, Esir Şehrin Mahpusu, sa:63) Anna nın yüzü bir an gevşedi, bakışındaki alycı kıvılcım söndü. Ama seviyorum sözü gene sinirlendirdi onu... Dünyada aşk diye bir şeyin var olduğunu duymamış olsaydı, kullanmazdı bu sözü. Aşkın ne olduğunu bile bilmez. -Aleksey Aleksandroviç, vallahi bir şey anlamıyorum. Ne istediğini açık söyle... (L. Tolstoy, Anna Karenina, Cilt:I-II, sa:285) Dadı annesine getirdi bebeği. Agafya Mihaylovna da, şefkatten yüzünün kasları gevşemiş, dadının peşisıra geldi. Sesi bebeğin bağırmasını bastırıyordu. -Tanıyor, tanıyor! Vallahi de billahi de tanıdı beni, Katerina Aleksandrovna, anacığım! (L. Tolstoy, Anna Karenina, Cilt:III-IV, sa:672) Lejnev: -Hayır kardeşim, sorun bu değil, diye dinginlikle söze başladı, buna belki de inanmazsın, ama o bunu iyi bir düşünceyle yapmış olacak, vallahi. (I. Turgenyev, Rudin, Cilt:II, sa:30) Tanrım! Tanrım! diye bir kez daha haykırdı düşüncelerinin bitiminde, yani ben artık, ne kadar iğrenç olduğunu düşünürsem düşüneyim, karşı cinsin fikirlerine saygı mı göstermeliyim? Etek giyiyorsam, yüzme bilmiyorsam, bir denizci tarafından kurtarılmam gerekiyorsa, vallahi öyle yapmalıyım! diye haykırdı. Bunun üzerine bir karamsarlık çöktü üstüne. Yaradılıştan açık yürekli ve her türlü aldatmacaya karşı olduğundan yalan söylemek onu sıkıyordu. (V. Woolf, Orlando, sa:107) walloon : (COĞR.,FR.) <vo lun> : Güney Belçikalı, orada konuşulan Fransızca wallop : (DAVR.,SOSY.,-slang-) <vo lıp> : Dayak atmak, dövmek, pataklamak (Argo) Walpurgis Night : (MYTH.,TAR.) : Cadılar Bayramı; Sebt günü nün <Cumartesi> Almanya da, Harz dağlarının bir doruğu olan Brocken da yapıldığı 1 mayıs arifesi şenliği. O tarihteki festival gününde, insanları büyü den koruyan ayinlerin yapıldığı eski bir p a g a n f e s t i va l i : Azewalburga ile çatışmaktadır. vamoose : (İSP.,KOLL.) <va mus> : Çekip gitmek; vamos (ESP.) = let us go! (İNG.) Gidiyoruz vamp : (İNG.,DAVR.,KOLL.) <vamp> : Erkeği baştan çıkaran, erkek peşinden koşan kadın Vandal : Sanat eserlerinin istilacısı, tahripçisi, yağmacısı (İ.S. 5. y.y. da Doğu Almanyadan kopup gelerek Roma İmparatorluğu topraklarına, İspanya ya saldıran Vandal lardan alıntı. Başbuğları Alarik idi.) Sonra vandal herif küstahça aptallıklarını parlak tuvalin üzerine saçıyor. Doğu ipeklerini kirli griler kaplıyor. Çok mutlu olmalısınız, Mösyö! diye haykırıyor Cézanne. Portre yaparsanız kuşkum yok ki, sandalyenin bacaklarına koyduğunuz gibi burnun ucuna da pırıltılar koyarsınız. (P. Gauguin, Mahrem Günlük, sa:170)

17 wa nderlust : (ALM.,DAVR.,KOLL.) <vonder lust> : Çok yolculuk, seyahat etme tutkusu Vantrilog : <ven tır log> : Karnından konuşan, başkalarının sözlerini, ağzını açmadan aynı tonda tekrarlayabilen hünerli kimse Naruz un sabrının nedeninin sezgiyle doğru olarak oranlayabilen Balthazar ın aklına kışkırtıcı bir düşünce geldi: Sesimi Clea nın sesine benzetebilirim - nereden bilecek? Onun sesiyle söyleyeceğim birkaç söz onu avutur. Birinci sınıf bir vantrilog ve mimciydi. Ama bu ses başka bir ses karşılık verdi: Hayır. Ne kadar acı olursa olsun, insan bir yazgıya yalanlarla burnunu sokmamalı. (L. Durrell, Mauntolive-İskenderiye Dörtlüsü 3, sa:341-2) Vapur bacası gibi sigara içmek : Günde paketlerce sigara içmek; Baca gibi tütmek ; 1940 larda, yatılı olarak, ahşap, her an yangın çıkabilecek leyli meccani yatakhanelerinde kaçamak sigara içen gençlerle aramızda alay ya da şaka konusu olurdu; mamafih o günlerde okulda, özellikle yatakhanede sigara içenlerin derhal kayıtları silinirdi Ben, bazı bazı, insan gibi, akıllı uslu konuşabilirim; ama babam uluyor, kişniyor ve şarkı söylüyordu ; ağzından pek seyrek, insanca bir söz çıkardı. Bütün tutkunluklar vardı onda, ama hepsini kılıçla kesti attı. Vapur bacası gibi sigara içerdi. (N. Kazancakis, Zorba, sa:288) war : -isim- Savaş, harb, muharebe; mücadele, askerlik; <vor>: war baby: harbde doğan çocuk, savaş çocuğu;war bride : harb gelini; war chest : savaş dolayısıyla ihtiyaç için geride ekstra toplanan para; war cloud : harb bulutu, harbin geleceğine işaret olan bulut; war cry : harb narası; war dance : ilkel kabilelerde savaşa başlamadan önce yapılan başlangıç raksı; War Department : Milli Savunma; war god : harb mabudu; war horse : harb atı; harbci adam; war loan : savaş dolayısyla borçlanma; war of nerves : sinir harbi; war paint : savaş dolayısıyla yerlilerin yüzüne sürdükleri boya; -Argo-slang-: en iyi elbise ya da süs; warpath : Amerikan yerlilerinin savaşa giderken seçtikleri yol; warship : savaş gemisi; war to the knife : sonuna kadar savaş; war whoop : savaş narası; warworn : savaş yordunu; be at war : savaşta ol!; civil war : iç savaş; declare war on : savaş ilanı; drift into war : savaşa sürüklenmiş, çekilmiş; has been in the wars : çok savaşlar görmüş; man-of-wars : savaş gemisi; private war : şahıslar arasında cenkleşme; the dogs of war : savaş afetleri; tug-of-war, wage war with : biri ile savaş halinde olmak (Yeni Redhouse Lügatı) Vara yoğa : Konusu ne olursa olsun hiç düşünmeden, uslamlamadan (Çıkışmak, gülmek, kavga etmek, 0saldırmak, tartışmak vb.) DÖRDÜNCÜ PERDE -... Kleopatra bir kapının önündeki koltukta, ötekiler yerdedir. Kleopatra nın kadınları hep gençtir. En sevdiği nedimeleri Charmian ile Iras, dikkati çeker. Charmian ince yüzlü, yüz çizgileri keskin, teni pişmiş toprak renginde, elleri ayakları düzgün ve zarif, hareketli, cin gibi bir kızdır. Iras tombul, iyi huylu, biraz saf, gür kızıl saçlı, vara yoğa gülmeye hazır bir yaratık. (G.B. Shaw, Sezar ve Kleopatra, sa:113) Öyle yumuşak gülümsüyorlar ve öyle güven veren bakışlarla bakıyorlardı ki, Efsun çok utandı. Ağlamaya başladı. -Çocuk işte... dedi içlerinden biri, vara yoğa ağlıyor. (A. Tunç, Ömür Diyorlar Buna, sa:74-5) Vardakosta : Varda,Vardiya (nöbet, gözetleme, uyarma) ve kosta (Coast-kıyı) sözcüklerinden oluşmuş bileşik bir kelime: Kıyıları gözleyen muhafaza gemileri; Şık, iyi giyi nmiş, iri kadın Tavan arasında, Gordon unkine bitişik odada uzun boylu, vardakosta bir ihtiyar kadın oturmaktaydı; biraz kafadan kontaktı ve yüzü, genellikle kirden bir zenci yüzü gibi simsiyahtı. O kiri nerden bulduğunu asla anlayamıyordu Gordon. (G. Orwell, Aspidistra, sa:233)

18 Vardıya (vardiya, vardiye) : Gemilerde, hastanelerde ve benzeri yerlerde tutulan genellikle sekizer ya da on ikişer saatlik nöbetler, posta, rotasyon, şift Deborah bir süre koğuşta aylak aylak gezindi. Vardiya değişimi yapılırken, kısa bir süre yalnız kalmak amacıyla banyoya girmek için izin istedi. Banyonun içindeki kalorifer sönüktü, ama Deborah alışkanlıkla eski radyatöre doğru gidip üzerine oturdu. (J. Greenberg, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, sa:207) KEENEY, ona kulak asmayarak. - Tayfa güzellikle iş başı edecek mi? Yoksa zor mu kullanacağız? YARDIMCI KAPTAN - Kendi istekleriyle çalışacaklar... Şimdi hepsi kuzu gibi yumuşak... KEENEY - Öyle ise hemen iş başı et... İki vardiyayı birden... (Korkunç bir azim ve inatla.) Şu buz sahrasının ötesinde sürülerle balina var... Onları ele geçireceğiz. (Eu. O Neill, Yağ, sa:36) Bay Teal bu akşam gelmedi, diye açıkladı Longfellow. Belki de hastalanmıştır, diye ekledi hemen. Sanmam, dedi Fields moral bozukluğuyla. Kayıtlara göre Teal dört aydır tek bir vardıya bile kaçırmamış. Zavallı çocuğun başını belaya soktum Holmes. Hem de o kadar sadık birini. (M. Pearl, Dante Kulübü, sa:399) Var gücüyle : Tüm kuvvetiyle, olanca gücüyle Bk.: Var kuvvetiyle Onu nazik ama kayıtsız dinlediğim zamanlar, beni kendisine inandırmak için var gücü ile çabalayan bacanağım, şimdi sesimin kısılmasından kuşkulanmış, bunda gerçek bir içtenlik belirtisi bularak korkmuştu. Etkisi, insanın yalancılığıdır çünkü. Bunları konuşurken ben, bir an önce yeryüzüne çıkmak istiyordum. - Kuzum sana ne oluyor bu akşam, dedi. Giderayak konuşulacak şeyler mi bunlar, kapı önünde? Bir boş vaktinde gel. (M.C. Anday, isa nın güncesi, sa:55)... Yangın vaaar!.. Bütün bedenimde bir ürperti, yatağım sarsılıyor, ben de içinde tir tir titriyorum. Yangın var! Dum, dum, dum!.. Yatağımdan doğrulmuş, kulak kesilmişim, var gücümle dinliyorum. (A. Erhat, Gülleyla ya Anılar, sa:13) Bağırıp çağıranlar mı arasın, şaşkınlıktan donakalanlar mı arasın? Tartarin de kaldırıyor başını, bir de bakıyor ki: deve! Deve efendim, deve, trenin ardından var gücüyle koşup duran, trenle atbaşı giden başa çıkılmaz deve! Tartarin in birdenbire keyfi kaçtı. Gözlerini kapayarak köşeye büzüldü. (A. Daudet, Taraskonlu Tartarin, sa:136) Çabucak yerine atlayarak hayvanları, evinin önüne varıncaya kadar, var güçleriyle koşturdu. Çünkü şeytanın oyununa gelmiş olmaktan başka bir şey düşünemiyordu ve aklını başına toplamazsa yaşamının tehlikeye gireceğini sanıyordu. (E. Mörike, Stuttgart Cücesi, sa:119) İçini ateş basmıştı. Buzdolabından soğuk su almak için yerinden kalkıp mutfağa yöneldi. Tezgahın üzerinde kurumaya bıraktığı Leonardo bardaklarından aldı eline, birdenbire durdu, bir süre dalgın gözlerle evirip çevirdiği bardağı var gücüyle duvara fırlattı. Bardağın duvarda tuzla buz oluşunu, mutfak karoları üzerine saçılışını seyrederken bir çocuk gibi bütün vücuduyla ve yüksek sesle ağlamaya başladı. (M. Mungan, Kadından Kentler, sa:63) Lucien anlamak için işi ciddi tutuyordu, ama pek çok şeyi yakalayamıyordu ve şaşırmıştı, çünkü Rimbaud oğlancıydı. Bunu Bergere e söyledi; Bergere katıla katıla gülerek Niçin şaştın, dostum? dedi. Lucien çok sıkılmıştı. Kızardı ve bir dakika süresince var gücüyle Bergere den nefret etti. (J.-P. Sartre, Duvar-Bir Yöneticinin Çocukluğu, sa:181) Opladen deki bölük komutanlarının babaları hep Protestan Bayer kimyagerlerinin oğulları olurlardı. Ama Bay Tronkenburg, Doğu Almanya dan gelmişti bize. Aksansız konuşan bir Saksonyalı. Eğer aksanı varsa, o da Ren aksanıydı. Bunu hemen bir küstahlık saydım. Aileden gelen Ren aksanını aslında hiç kullanmasam da, var gücümle giriştim, ona gösterdim. Taklitçiliğini yüzüne vurmak için. Farkına bile varmadı. (M. Walser, Fink in Savaşı, sa:10)

19 Var hızınla : Tüm gücüyle, alabildiğine hızlı, son süratle SOĞUK BOĞAZLAR Telgraf çekeceksin dünkü postayla Bildireceksin kırlangıçlarla öldüğümüzü Postacı, kederli postacı, koltuğunun altında bir tabut Götür mektubumu çiçeklere var hızınla (R. Desnos< >, hayır, aşk ölmedi, sa:25) Varı(m) yoğu(m) : Eldekilerin tüm mevcudu, maddi manevi mülkiyet Bu başladığı tümceyi bitirmeden: -Hani İlkçağ sanatçılarının söyledikleri gibi; ölüler dünyasına gidip seni ta oralarda arayacağım, dedi. Venüs nerede yaşıyor acaba? Onu o denli aradık, ama güzelliklerine parça parça rastladık; işte hepsi bu... Kendisinde tanrılık olan o kusursuz, tam doğayı, yani ülküsel olanı bir an görebilmek için varımı yoğumu vermeye hazırım. Ey gökten inen güzellik! Doğar doğmaz Orpheus gibi ben de sanatın cehennemine inip oradan yaşamı getireceğim. (H. de Balzac, Bilinmeyen Başyapıt, sa:31) Pansiyonlarda kaldığım sürece dikiş dikerek kızımı aramayı sürdürdüm ve bekledim. Bekledim. Ama kızımdan hiç bir haber alamadım. Sonunda umudumu yitirerek ve varımı yoğumu tüketerek Lizbon a gitmek üzere yola çıkan bir ticaret gemisine bindim. (J.M. Coetzee, Düşman, sa:11) Evet, dörtnala yol almak gerekiyordu ama meteliksizdi; daha doğrusu varı yoğu iki yirmi kapeklikten ibaretti!.. (F. Dostoyevski, Karamazov Kardeşler, Cilt:III, sa:19) Sediola ismini verdikleri tek kişilik bir araba ile Vicenza dan (Padua) buraya dört saatte geldim. Bütün varım yoğum da beraber. (J.W. von Goethe, İtalya Seyahati, Cilt:I, sa:78) DİONYSOS A İLAHİ <Homeros İlahileri nden> Böyle dedi dümenci, ama kaptan azarladı onu sövgülerle: Çılgın mısın be adam, gözle rüzgarı ve yardım et yelkenlerin açılmasına. Bizimle kalacak o. Ya Mısır a ya Kypros a ya da Hyberborenlere gidiyor, belki de daha uzaklara. Ama konuşacak sonunda, verecek adlarını bir bir dostlarının varı yoğu ne? kardeşleri kim? Onu kader yolladı bize. (Homeros, antikçağ anadolu şiiri antolojisi, sa:100-1) Kendini sadece felsefeye verdiği için Atina nın dilini Roma nın dilinden daha yararlı görmüş. Önemli konularda olsa olsa yalnız Seneca ya da Cicero dan cümleler söyler. Memleketi Portekiz miş. Gençliğinde varını yoğunu kardeşlerine bırakmış ve dünyayı dolaşma sevdasıyla yanıp tutuşarak, Amerigo Vespucci ile kader birliği etmiş. (Th. More, Utopia, sa:15) Hatta onlardan biri olan, hastaneden topal olarak çıkan, evde yiyecek lokması olmayan Tina bile, vara yoğa gülüyordu ve bir akşam ötekilerin peşinden koşarken, uyumanın eğlenceyi çalan bir sersemlik olduğunu söyleyerek, oracıkta durup ağlamaya başlamıştı. (C. Pavese, Güzel Yaz, sa:7)

20 FEDYA - Yokum. Ben bir ölüyüm. (Artemiyev masalarına iyice eğilerek onları dinler.) Dinleyin, size şunu söyleyebilirim. Çok oldu... Benim asıl adımı da bilmezsin. Olay şöyle oldu: karıma çok eziyet ediyordum. Bütün varımı yoğumu yedim çekilmez oldum. O vakit onu koruyacak biri çıktı... (L. Tolstoy, Yaşıyan Ölü, sa:134) Varını yoğunu (Varlarını yoklarını) satıp savmak (vermek) : Şartlar altında, tüm varlığını elden çıkarmak GIACINTA - Başımın belası, hep böyle kafasızca işler yaparsın. Çok merak ediyorum, geri çevirip almadığın şu mektubu görmek için varımı yoğumu verirdim. (C. Goldoni, Yazlık Dönüşü, sa:73) BİRİCİ KİŞİ - (KONUŞMACI nın çevresindeki üç kişiden biri.) Hastalık varsa, bu kimsenin suçu değil. KONUŞMACI - Bu yüzde yüz böyledir demiyorum... Kimin işine yarıyor bu kadar ölü? Bunun kimin işine yaradığını aramak gerek. İKİNCİ KİŞİ - Kimsenin işine yaramıyor, çünkü ölenlerin varlarını yoklarını yakıyorlar. (Eu. Ionesco, Toplu Oyunları - 1, Ölüm Oyunları, sa:212) Önemli konularda olsa olsa yalnız Seneca ya da Cicero dan cümleler söyler. Memleketi Portekiz miş. Gençliğinde varını yoğunu kardeşlerine bırakmış ve dünyayı dolaşma sevdasıyla yanıp tutuşarak, Amerigo Vespucci ile kader birliği etmiş. (Th. More, Utopia, sa:15) Evleneceksin. Yoksa lanetlerim seni. Varımı yoğumu <Tanrı hakkı için!> satıp savar, har vurup harman savurur, kıymık bırakmam sana!. (A. Pushkin, Erzurum Yolculuğu ve Biyelkin in Öyküleri, sa:174) Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden; Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu, Sevginin haksızlığı nefretin sillesinden. (W. Shakespeare< >, Tüm Soneler, no:40, sa:121) Varil tip : Aşırı şişman, şişko (Argo) Yok, aşırı şişmanlardan değilim, hani o göbeği dizlerine inenlerden. Biraz iri yapılıyım, hepsi bu; yani biraz, hani varil tip derler ya, öyle. Hani şişman, sevimli, hareketli tipler vardırr, partilerin gözbebeğidirler, işte onlardan. Şişko derler bana, Şişko Bowling. (G. Orwell, Daralma, sa:8) Variole : (FR.,TIP) <va riyol> : Çiçek hastalığı Varium et mutabile semper femina : (LAT.,CİNS.,KOLL.) <var ium et muta bile sem per femi na) : Kadın değişken ve oynak bir mahluktur = Woman is a changeable and fickle thing (VERGIL, Aeneid, IV, 59) Var kuvvetiyle çalışmak : Tüm gücüyle, olabildiğince gücüyle çalışmak Biri çok sarışın, narin bir adamdı. Öteki uzun boylu, esmer ve sıska... Bir tanesi kısa boylu, kalın enseli ve zaman zaman birdenbire kızacağı yerde sararan bir şişman. Dördüncüsü ise her gün tesadüf edilen hamallar gibi sıradan, hiç kuvvetli gözükmediği halde yorulmaz birisi. Şimdi bu dört amele var kuvvetleriyle çalışıyorlardı. (S.F. Abasıyanık, Şahmerdan, sa:12) Varla yok arası : Varlığı ya da yokluğu belirsiz, az belirli, az farkedilir Uzunca bir dönem, Ernest in uzak bir tanıdığı, Mösyö Antoine diye biri, başına hep koyu renkli bir melon şapka giyip boynuna da gömleğinin içinen kareli bir mendil bağlayan, Malta kökenli, pazarda balık satan,

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Zengin Adam, Fakir Adam

Zengin Adam, Fakir Adam Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Zengin Adam, Fakir Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

CİN ALİ İLE BERBER FİL

CİN ALİ İLE BERBER FİL ....... CiN ALl'NIN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin To'Ju ' 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İlk Kilisenin Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır? TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2) Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Elişa, Mucizeler Adamı

Elişa, Mucizeler Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Elişa, Mucizeler Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ o /i@ ( ) (1 il )..... CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 -

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1 by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe. Sitti Cemili ve Meryem im Ben çocukken pek çok Arapça hikâye dinledim anneannemden. Sitti Cemili den anneanne diye bahsetmek de tuhafmış. Arapça da onun adı Sitti yani benim ninem. Söylemeden geçemeyeceğim,

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna www.scriptural-truth.com APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA Susanna Susanna tarihçesi [Daniel] Çünkü buna değil Daniel, başlangıcından dışında ayarlanması Bel anlatım ve ejderha olarak İbranice.

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce ÖDEV- 3 ADI SOYADI:.. HAYAT BİLGİSİ Tırnaklar, el ve ayak parmaklarının ucunda bulunur. Tırnaklar sürekli uzar. Uzayan tırnakların arasına kir ve mikroplar girer. Bu yüzden belli aralıklarla tırnaklar

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Mucizeleri

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Mucizeleri Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Mucizeleri Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası Yerli Malı Haftası Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

B A Ş I N D A O N B E Ş A DA M ÖLÜ A YO HO HO VE. Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Arkasında bir sandıkla ağır ağır hana doğru gidiyordu.

B A Ş I N D A O N B E Ş A DA M ÖLÜ A YO HO HO VE. Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Arkasında bir sandıkla ağır ağır hana doğru gidiyordu. Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Arkasında bir sandıkla ağır ağır hana doğru gidiyordu. iri ve güçlü bir adamdı. Yanağında, bir kılıç darbesinin bıraktığı çizgi şeklinde yara izi vardı. B A Ş I N D A O

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Beterin Beteri Var Mehmet işten çıkarılır. Eve gelip durumu bildirince, hanımı içeri almaz. Gidecek yeri olmadığından Şeyhin dergahına gider. Bu sırada şeyh talebeleriyle sohbet etmektedir. Bu arada börek

Detaylı

Tanrı dan gönderilen Adam

Tanrı dan gönderilen Adam Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı dan gönderilen Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 5-6 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eşyaları ı ta ıyalı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aileyi ta ıyalı. ölü leri i ta

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 163 FEDAKÂRLIK VE DUYARLILIK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 09 1 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu yıl olsun

Detaylı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14 Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright 2015. YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright 2015. YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE 1. SINIF TÜRKÇE Bu kitabın bütün hakları Hacer KÜÇÜKAYDIN a aittir. Yazarın yazılı izni olmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright 2015 YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı