Türkiye'de Cinsiyet Hallerinin Sınırları: Namussallaştırma 1 Nil Mutluer 2

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Türkiye'de Cinsiyet Hallerinin Sınırları: Namussallaştırma 1 Nil Mutluer 2"

Transkript

1 Türkiye'de Cinsiyet Hallerinin Sınırları: Namussallaştırma 1 Nil Mutluer 2 Toplumsal cinsiyeti 3 tartışmak; aynı zamanda cinsiyet, cinsellik, beden, norm ve yasağı da belli bir zaman, coğrafya ve etnisite, sınıf, yaş gibi özellikler bağlamında tartışmaktır. Zira, bu kavramlar iktidar mekanizmalarıyla olan içiçeliğinde bize iktidarın sadece egemene ait olmadığını; sürekli değişen güç ilişkilerinde herkesin iktidarı olduğunu ve bu yolla iktidarın çoğul olabileceğini de gösterir. Türkiye'de de toplumsal cinsiyetin norm ve yasağı farklı iktidarların ilişkisiyle şekilleniyor. Geleneksel erkek egemen anlayışa ek olarak, Türkiye Cumhuriyeti, modern tanımı altında kadın ve erkeğe atfedilen davranış ve değerleri tek tipleştirerek 'ideal yurttaş' yaratmayı amaçladı ve bu uğurda bir dizi reform gerçekleştirdi. Ancak, yurttaşlar kendi özgürlük ve iktidar alanlarında hem geleneksel hem de modern davranış ve değerleri, ikisini bir arada ve kendilerine göre yorumlayarak hayata geçirdiler. Böylece, tasavvur edilenin dışında kadınlık ve erkeklik halleri ortaya çıktı. 'Dışa atılan' cinsiyetler Cinsiyet, yasa ve yasakla özdeşleştirilen ve bir kurgu olarak anatomik öğeleri, biyolojik işlevleri, davranış, duyum ve hazları bir araya toplayan bir kavram. 4 Cinsiyet ve cinsellik birbirinden bağımsız düşünülemeyecek kavramlar. 5 Bu bir aradalık içinde cinsellik, insan cinselliğine ait genel bilinenle, üremeye ilişkin biyolojik olanın sınırına işaret ediyor. Böylece cinsellik herkesin bildiği tek bir gösteren ve evrensel bir gösterilen olarak 6 işleyebiliyor. Cinsiyet kavramı, iktidarın cinsellikle olan ilişkisinde bir yasağı imliyor: İktidarın olumladığını değil de, kendine bağımlı kılmayı hedeflediği değişmez düzenin alanı ve yasağını. Bu şekilde, Michel Foucault'nun sözleriyle cinsiyet düşüncesi 1 Bu yazıyı üşenmeden okyuan ve yorumlarını esirgemeyen Ahu Parlar, Alp Biricik, Ferhat Kentel, Gülnur Elçik, Mehmet Kentel ve Serkan Delice'ye çok teşekkür ediyorum. 2 Central European Üniversitesi (Budapeşte), Toplumsal Cinsiyet Bölümü doktora öğrencisi. 3 Gender kelime olarak Türkçe'ye cins, cinsiyet ; kavram olarak da toplumsal cinsiyet olarak çevriliyor. Kavram üzerinde çeşitli tartışmalar sürerken; çevirisinin cinsiyet, cinsellik, biyolojik, toplumsal olan ve benzeri diğer halleri açıklamakta yeterli olduğunu düşünmüyorum. Ancak, bu tartışma başka bir çalışmanın konusu olduğundan yazı boyunca gender kavramı yerine toplumsal cinsiyet kavramını kullanmaya devam edeceğim. 4 Michel Foucault, Cinselliğin Tarihi I (İstanbul: Afa Yayınları, 1986). 5 Aslında cinsellik ve cinsiyetin bir arada düşünülüp düşünülemeyeceği uzun bir tartışmaya dayanıyor. Michel Foucault ve Judith Butler'dan farklı olarak Gayle Rubin gibi düşünüler cinsiyet/ toplumsal cinsiyetin ve cinselliğin ayrı ele alınması gerektiğini vurguluyorlar. Konuyla ilgili detaylı bazı tartışmalar için bkz. Judith Butler, Againts Proper Objects, Elizabeth Weed, Naomi Schor (der.), Feminism Meets Queer Theory (Bloomington, Indianapolis: Indiana University Press, 1997); Diane Richardson, Patterned Fluidities: (Re)Imagining the Realationship between Gender and Sexuality, Sociology (Sage Publications, Vol 41 (3) 2007), s Foucault, a.g.y., sf. 159.

2 geliyor. 7 İktidar mekanizmalarını tartışmak için, egemenin söylemi kadar; onun yasaklarıyla dışarıda iktidarın 'iktidarını' oluşturan baştan savmayı mümkün kılıyor; iktidarı sadece yasa ve yasak olarak algılamamızı sağlıyor. Cinsellik yasakları ve kurallarıyla, cinsiyeti yapay bir kategori olarak yeniden üretiyor. Cinsiyet yeniden üretilirken de, erkek egemen heteroseksüel iktidar düzeninin üreme stratejileri, kadın ve erkeklere yüklediği sembolik değerler ve davranış normları, politik bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte cinsiyet, toplumsal cinsiyetin toplumsallaşmasının temel koşulu haline bıraktıklarının direniş stratejilerini de anlamak önemli. Norm ve yasak olan, iktidarın şekilleneceği alanlardaki ayrımcılıkları da ima ediyor. Iris Marion Young, cinsiyetçiliği, ırkçılığı, homofobiyi, etnisite ve yaş üzerinden gerçekleştirilen ayrımcılığı Julia Kristeva'nın dışa atma olarak çevirilebilevek abjection (dışlama, dışarı atma) kavramından yola çıkarak açıklıyor. 8 Kristeva'ya göre abject, kişinin dışladığı bedensel özellikleri temsil ediyor. Bu bedensel özellikler, vücudun ürettiği her türlü madde, sıvı, ölü beden olabilir. Abject, bedene ait olanlar ve dışarıya atılanların hassas bir ayrışma sınırı. Bu hassasiyet, kişinin kendisine ait olup da dışladığı varlığıyla yüzleşmesine dair korku ve iğrenmeyi temsil ediyor. Kristeva'ya göre ataerkillik, 'anne olan kadın bedenini' reddederek dışa atıyor. 9 Kristeva abjection kavramını, grup veya öznenin kendi sınırlarını tehdit eden herşeyi dışlamasına neden olan psikolojik bir tepki olarak açıklıyor. Young'un yaklaşımıyla, abject sadece kişinin dışladığı özellikleri değil; norma göre inşa edilen bedenlerin dışında anlaşılamayan bazı kimliklerin de anlaşılırlık sınırında inşa edildiği bilgisini de veriyor. Young, Kristeva'nın abject kavramından yola çıkarak egemen olan ırk, cinsiyet ve cinsel yönelimin egemen olamayanları önce ihraç edip (expulsion), sonra iğrendirttiğini (repulsion) ifade ediyor. Böylece, egemen olmayan etnik, ırk, cinsel yönelim ve cinsiyet bedenleri ötekileştirilmiş oluyor. 10 Bununla ilintili bir şekilde Judith Butler, tarihin bir dışa atma -abjection- tarihi olduğunu savunuyor. Bazı bedenler tarih içerisinde norm olarak inşa edilirken bazıları dışlanıyor. Beden, söylem içinde ve iktidar ilişkileri bağlamında cinsiyetli varlık olma anlamını da kazanıyor. 11 Öte yandan, dışlanan bedenlerden özellikle eşcinsellikle ilgili olanları anlamlandırmak üzerine 7 Detaylı bir tartışma için bkz. Zeynep Direk, Cinsiyetli Olmak: Sosyal Bilimlere Feminist Bakışlar (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007), sf., Iris Marion Young, Justice and the Politics of Difference (New Jersey: Princeton University Press, 1990) sf ; Julia Kristeva, Powers of Horror: An Essay in Abjection (New York: Columbia University Press,1982). Abject kelimesi Türkçe'ye rezil, bayağı, aşağı ve iğrenç olarak çevriliyor. 9 Hülya Durudoğan, Unes Femmes: Kristeva, Psikanaliz ve Kadın, der. Zeynep Direk Cinsiyetli Olmak: Sosyal Bilimlere Feminist Bakışlar, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007) sf Young, a.g.y.; Iris Marion Young, Abjection and Oppression: Dynamics of Unconscious Racism, Sexism, and Homophobia, 1988'de Northwestern Üniversitesi'ndeki sunumu Judith Butler'ın Gender Trouble: Feminism and the Subverison of Identity kitabının içinde sf Direk 2007, a.g.y. sf içinde Judith Butler, Bodies That Matter (New York, London: Routledge, 1993).

3 geliştirilen ve obiçim olarak tercüme edilebilecek queer kavramı, özellikle heteroseksüellik ve eşcinsellik ikilemini ve bu ikilemden türeyen cinsel kategorileşmenin temelini sarsıyor. 12 Kavram, norm olanları ve onların kuruluş ve inşa süreçlerini; dahası norm kavramının kendisini sorguluyor ve sorgulatıyor. Bu yolla, dışarıda bırakılanları ve norm olarak kabul edilenleri yeniden anlamlandırma imkanı da sağlıyor. 13 Müslüman, Türk, heteroseksüel erkekler cumhuriyeti! Türkiye'de cinsiyete yüklenen norm ve yasakları anlamak için iktidar ilişkilerinin nasıl şekillendiğini tartışmak gerekir. Cumhuriyetin inşası sırasında; bazı kültürel değerler modern kılıflara bürünerek yeni değerlerin arasında yer aldıysa da, bazıları gelenekselliklerine vurgu yapılarak tasfiye edildiler; 14 dışa atıldılar. Cumhuriyet dönemi modernleşme ideolojisini oluşturan ve bugüne kadar takip edenler bu yaklaşımla temel söylemlerini İmparatorluğun son dönemlerindeki modernleşme etkileşimini ve deneyimini belleklerden kazıyarak silmek üzerine kurdular. Kemalist reformların takipçileri, Osmanlı'yı gelenekle özdeşleştirmeye çalışırken Cumhuriyeti de modernlikle eş tutarak; gelenek ve modernite arasına kesin bir sınır koymayı hedefliyorlar. Böylece eski tarihi, bellek dışına atarak yeniye odaklanılmasını amaçlıyorlar. Oysa, kültürel şekillenmedeki ortak etkileşim yok varsayılamaz ve kalıplara sığdırılamaz. Zaten hem Osmanlı'nın 18. yüzyıl sonu ve 19.yüzyıl başı dönemlerindeki modernite etkisiyle ilgili yapılan çalışmalar hem de Müslümanlığın etkisinin Cumhuriyetin kuruluşunda sürüyor olması durumu; bize başka bir gerçeklik sunuyor. 15 Çekirdek aile anlayışının ortaya çıkarak yaygınlaşmasından (en azından İstanbul'da, belli bir sınıfta), mekân ve bedenin İslami düzenlenişindeki kutsallığın modern tıbbın bilgi sistemine göre evrilmeye başlamasına kadar; çeşitli modern eğilimler İmparatorluğun son dönemine damgasını vuruyor. 16 Bu bağlamda, 12 Queer teorisinin ortaya çıkışıyla ilgili bazı çalışmalar için bkz. Tim Edwards, Queer Fears Against the Cultural Turn, Sexualities, (Sage Publications, Vol 1 (4)), 1998), s ; Katherine Watson, Queer Theory, Group Analysis, (Sage Publications, Vol 38 (1), 2005), s ; Richardson, a.g.y. 13 Queer Türkçe'ye garip, tuhaf, yamuk gibi anlamlarda çevrilirken, Türkiye'de bazı akademisyenler ve aktivsitler kavramı obiçim, terso, kaçık olarak kullanıyor. 14 Eric Hobsbawn ve Terence Ranger geleneğin icadı (invention of tradition) kavramlarıyla, tarih boyunca geleneğe ait bazı öğelerin modern kurumlarca seçilerek, yeni davranış kalıplarını temsil edecek biçimde yeni anlamlar ve değerler bütünü olarak topluma yeniden sunulduğunu ifade ediyorlar. Eric Hobsbawn, Terence Ranger, Invention of Tradition (der.) (Cambridge: Cambridge University Press, 1983). 15 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi (İstanbul: İletişim, 1993). 16 Deniz Kandiyoti, Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar: Kimlikler ve Toplumsal Dönüşümler (İstanbul: Metis Kadın Araştırmaları, [1996] 1997), sf ; sf. 5 içinde Alan Duben ve Cem Behar, İstanbul Haneleri (İstanbul: İletişim Yayınları, 1996). Zafer Toprak, The Family, Feminism, and the State During the Young Turk Period, , Varia Turcica (İstanbul-Paris, v.13, 1991) sf : 442; Ferhunde Özbay, Gendered Space: A New Look At Turkish Modernisation, Gender and History (Blackwell Publishers, Vol 11(3), 1999),s ; Suraiya Faroqhi, Subjects of the Sultan: Culture and Daily Life in the Ottoman Empire (New York, London, I.B. Tauris, 2005).

4 modernitenin Türkiye coğrafyasındaki etkisi sadece Cumhuriyet dönemine indirgenemez. 17 Benzer şekilde, Müslümanlık ve belirli kültürel özellikler, laik cumhuriyet Türkiyesi'nde de egemenliğini koruduğundan Osmanlı dönemine karakteristiklerin belleklerden tamamen çıktığı, Cumhuriyet dönemine ya da hatta bugüne taşınmadığı da söylenemez. 18 Buna rağmen, Cumhuriyetin önde gelenleri ve haleflerinin modernite gelenek ikilemine vurgu yapmaya ihtiyaçları var: Zira bu yolla iktidarın değer sınırlarını çizerek güç ilişkilerinde norm olan ve dışarıda kalan davranışları kontrol etmeleri aktörleri belirlemeleri daha kolay. Toplumsal cinsiyete dair gerçekleri, coğrafyadan bağımsız; kültürel fotoğrafından, politik ikliminden ve iktidar mekanizmalarından ayrı düşünerek anlamak imkansızdır. Türkiye'nin bugünkü kültürel ve politik iklimini oluşturan önemli öğeler arasında, modernist Kemalist anlayışla biçimlenen milliyetçilik, Müslümanlık, militarizm ve heteronormativite 19 sıralanabilir. Bu öğelerin en eskilerinden olan Müslümanlık, 20 İmparatorluğun son dönemlerinde ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda modernizmin etkisiyle yeniden şekillenerek kültürel iklimin yapı taşlarından biri olmaya devam etti; halen de ediyor. Yüzyıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde barınan pek çok farklı kültür, egemen İslam kültürüyle etkileşim içine girmiştir. Bu etkileşim, gerek egemen Müslüman kültürün kendisinin, gerekse bünyesinde yer alan diğer kültürlerin değerlerinin sürekli değişmesine yol açtı. Diğer yandan, İmparatorluğun son dönemlerinde Osmanlı entellektüellerinin Avrupa'yla olan ilişkileri sadece modernitenin değil, milliyetçilik gibi ideolojilerin ve birçok düşüncenin de bu coğrafyaya taşınmasına neden oldu. Bu karşılıklı etkileşme sonucunda Cumhuriyet önderleri yeni 17 Kandiyoti, a.g.y., Ayrıca, Cumhuriyet sonrası dönemde kadınlarla ilgili konuların gündeme geldiği ve İmparatorluk döneminde kadınları hiçbir alanının olmadığı da gerçeklik taşımamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki kadın hereketiyle ilgili etraflı bir çalışma için bknz. Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi (İstanbul: Metis Kadın Araştırmaları, [1993] 1996); Fatmagül Berktay, Cunhuriyet'in 75 Yıllık Serüvenine Kadınlar Açısından Bakmak 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları,1998) s. 1-12; Şirin Tekeli, Birinci ve İkinci Dalga Feminist Hareketlerin Karşılaştırmalı İncelemesi Üzerine Bir Deneme, 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları,1998) s Türkiye'de laiklik ilkesinin egemen din olan Sunni Müslümanlıkla ilişkilenmesi, kuruluşundan bu yana gayrimüslim yurttaşların azınlık olarak görülmesi ve Alevi yurrtanşların da Sünniler arasında yok sayılmasından kaynaklanıyor. Vergi veren bu yurttaşlar dini pratiklerini gerçekleştirecekleri ibadethaneler, vs. için devlet kaynaklarından yararlanamıyorlar Türkiyesi'nde de bu ayrımcılık hukuk, politika alanında ve gündelik hayatta çeşitli şekillerle devam ediyor. Diğer yandan lakiklik Sünni Müslümanlıkla bu kadar etkileşim içinde olmasına rağmen Sünni Müslümanlar'ın üzerinde de baskılar var. 19 Burada heteronormativiteden kasıt heteroseksüelliğin biyolojik ve sosyal olarak norm olarak kabul edilmesidir. Detaylı bilgi için bkz. Luce Irigaray, Sex Which Is Not One (Ithaca, New York: Cornell University Press, 1985); Judith Butler, Gender Trouble: Feminism and the Subversion of Identity (New York, London: Routledge, {1990}1999). 20 Deniz Kandiyoti ve Ayşe Durakbaşa'nın da vurguladığı gibi Türkiye'de modernizm etkisi ancak yerel kültürle olan ilişkisiyle anlaşılabilir. Bu bağlamda, bu makalede yerel kültürün egemen öğesi Müslmanlık'a değinerek başlamayı anlamlı buluyorum. Kandiyoti, a.g.y.; Ayşe Durakbaşa, Cumhuriyet Döneminde Modern Kadın ve Erkek Kimliklerinin Oluşumu: Kadın Kimliği ve 'Münevver Erkekler', Ayşe Berktay Hacımirzalioğlu (der.) 75 Yılda Kadın ve Erkekler (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 1998).

5 rejimi, modern tek tip milliyetçilik üzerine inşa ettiler. 21 Gündelik hayatta eğitimden 22 medyaya kadar değişik mecralarda karşımıza çıkan militarist söylem ile kimlerin milletin ve vatanın sınırları içinde olduğu, kimlerin düşmanlaştırılarak dışa atıldığı normalleştirildi. Kişiler ve cemaatler gündelik hayatta devlet iktidarıyla ilişki içerisinde geliştirdikleri kendi iktidarlarıyla modern tek tipçi anlayışı çoğullaştırırken; aynı zamanda da, bu tek tipçi indirgemeci anlayış, Türkiye'de politik alanı biçimlendiren en önemli unsur haline geldi. Politik alanda yer alması beklenen Cumhuriyet insanına atfedilen modern milliyetçi değerler 'normal' olarak kabul edilerek, güç ilişkisinde egemen olan özellikleri temsil etmeye başladı. Buna göre 'ideal'/'normal' Cumhuriyet evladı Türk, Sunni Müslüman, eğitimli orta sınıf, gerektiğinde vatanı ve namusu için seve seve hayatını feda edebilecek cesarete sahip ve Atatürk ilke - inkılaplarına sıkı sıkıya bağlı olmalıydı. Bu 'ideal Türk'ün güç ilişkilerinde güce yakın olan bir cinsiyeti ve norm olarak kabul edilen bir cinselliği de vardı elbette. Cumhuriyet kendini her ne kadar kadınlara atfedilen sembolik değerler ve rollerin değişimi üzerinden üretmiş olsa da; Cumhuriyetin egemen güce yakın olan cinsiyeti erkek ve cinselliği de heteroseksüeldi. Cumhuriyetin kimlik sınırları bu denli kalın çizgilerle belirlenmiş olduğundan, daha kuruluşunda toplumun büyük bir bölümünü yok sayarak benimsenen ilkeleri değiştirme yönünde ne zaman muhalif bir talep gelse Cumhuriyet önderleri ve takipçileri, bu talebi, talepte bulunan kişi, kurum ve grupları yasaklı alana, dışa atarak yok etmek motivasyonuyla hareket eder. Erkek egemen heteronormatif değerler de yasaklarla belirlenen bu süreçte sürekli şekilleniyor. Erkek egemenlik bu coğrafyada yüzyıllar boyu var olmuş olsa dahi; modern milliyetçilik, erkek egemen denetim ve kontrol mekanizmalarını da yeniden şekillendirdi. 'İdeal' yurttaş kadın ve erkekler bu denetim mekanizmasının hiyerarşisindeki yeni görevlerinin başına geçtiler. Yine de, 'modern erkek egemenlik' geleneksele atfettiği özelliklerle ortaya çıkan erkek egemen uygulamalara, kendi iktidarına tehdit oluşturmadığı sürece ses çıkarmadı. Bu sessiz konsensüsün oldukça anlaşılır bir temeli var: Her ne kadar erkek de egemen iktidarın nesnesiyse de, modernleşme düşüncesi erkeği esas özne olarak alır. 23 Bununla birlikte, iki (hatta daha fazla) erkek egemenliğinin çıkar çatışması olmadığı alanda doğal ittifak yapması hiç de şaşırtıcı değil. Cumhuriyet, toplumsal cinsiyet anlayışını bu temel üzerine inşa etti. Türkiye coğrafyasında kadın ve bedeni üzerinden kutsallaştırılan doğurganlık, masumiyet ve 21 Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki milliyetçilikten Türk milliyetçiliğine geçişle ilgili etraflıca bir tartışma için bknz. Zürcher, a.g.y. 22 Ayşe Gül Altınay, Myth of Military-Nation: Militarism, Gender and Education in Turkey (New York: Palgrave Macmillan, 2004), sf ; Altınay, Human Rights or Militarist Ideals? Teaching National Security in High Schools, Human Rights Issues in Text Books: The Turkish Case (İstanbul: Türkiye Tarih Vakfı, 2004), s Altınay kitap ve makalede, orta öğretimdeki Milli Güvenlik Dersleri'nden yola çıkarak militarizmin gündelik hayatta nasıl benimsendiğini ve toplumsal cinsiyet hiyerarşisine nasıl vurgu yaptığını tartışıyor. 23 Durakbaşa, a.g.y., sf. 36; Gülnur Acar Savran, Özel/Kamusal, Yerel/Evrensel: İkilikleri Aşan bir Feminizme Doğru, Praksis Sınıf Tartışmaları (İstanbul: Praksis, 2003).

6 heteroseksüellik her dönemde genel ahlâkın ve toplumsal değerlerin sembolü oldu. Kadın bedeninin örtünmekle olan ilişkisi ve kamusal alandaki hareket kabiliyeti kadın üzerinden toplumun da modernlik seviyesini belirleyen koşul haline geldi. 24 Kemalist reformlar kadını erkeklerle eşitlemek niyetiyle yola çıksa da, aslında kadını erkek egemen değerin söylemi etrafında şekillendirerek bir anlamda erkekleştiriyordu. 25 Bu reformlarla, Cumhuriyet dönemi kadını, resmi geçit törenlerine, balolara ve iş hayatına katılımıyla değişimin sembolü olarak simgeleştirilmiş olsa da, kadın vurgusu cinsiyetsizlik le özdeşleştirildi. Bu cinsiyetsizlik yeni giyim tarzı ve eğitim gibi birçok alanda örtük şekilde öne sürüldü. Çarşaf yerine kadının bedenini daha fazla açıkta bırakan, ancak bir yandan da onu erkekleştiren çağdaş üniformamsı kıyafetler; örneğin tayyör tavsiye edildi. 26 Bu haliyle kadın, vatanı için bedeninin denetimine sahip, cinsel tevazunun sembolü iyi bir anne yi temsil ediyordu ve öyle de olmalıydı. 27 Böyle bir yaklaşım heteroseksüelliği temel alırken, eşcinsellleri; özellikle lezbiyenleri de iktidara en uzaktaki dışa atılan olarak görünmez alana itti. Kemalist ideoloji militarizmi, yurttaşların milletleri ve vatanlarına olan bağlılıklarını sağlamak amacıyla gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Ordunun misyonunu ve varoluşunu yücelten militarizm, ulus devlet inşasındaki toplumsal cinsiyet hiyerarşisinin içselleştirilmesinde de önemli rol oynadı. Milleti temsil eden kadın ve erkeğin, bedenlerini ve cinselliklerini vatanları uğruna denetlemeleri önem kazandı. Kadın, iyi bir Türk olarak gerektiğinde vatanı için ölebilmeli ve bu uğurda namusunu korumalıydı. Kadının, milletin sembolü olan bedenini namusu için nasıl koruması gerektiğine dair bir örnek Atatürk ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen arasında geçen bir diyalogta da görülebilir. 1938'de Dersim saldırılarına katılmak isteyen Sabiha Gökçen, Atatürk başına gelebilecekler konusunda kendisini uyarınca; Gerekirse sağ yakalanmam der. Atatürk de bunun üzerine Gökçen'e kendisini veya düşmanı öldürmesi için silahını şu sözlerle hediye eder:... o halde ben sana kendi kullandığım tabancayı vereyim Gökçen... Umarım kötü bir durumla karşılaşmazsın. Fakat herhangi bir zamanda senin şeref ve haysiyetine dokunacak bir olayla, bir durumla karşılaştığında hiç tereddüt etmeden bu silahı ya karşındakine karşı ya da kendi beynine boşaltmaktan asla çekinme! Nilüfer Göle, Modern Mahrem (İstanbul: Metis Yayınları, 1991); Aynur İlyasoğlu, Örtülü Kimlik: İslamcı Kadın Kimliğinin Öğeleri (İstanbul: Metis Yayınları, 1994); Durakbaşa, a.g.y.; Yeşim Arat, Türkiye'de Modernleşme Projesi ve Kadınlar, S. Bozdoğan, R. Kasaba (der.) Türkiye'de Modernleşme ve Ulusal Kimlik (İstabul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998). 25 Yeşim Arat'a göre bu erkekleşme haline karşın yeni reformlar kadınlara alan da açtı. 26 Deniz Kandiyoti'ye göre Atatürk fiilen çarşafı yasaklamadı. Örtünme üzerine yapılan çalışmalar tesettür ve çarşafın sadece dini nedenlerle değil, aynı zamanda kamusal alanın çeşitli yerlerinde rahatça var olabilmek için kullanıldığını vurguluyor. Detaylı çalışmalar için bknz. Kandiyoti, a.g.y.; İlyasoğlu, a.g.y. Durakbaşa, a.g.y. 27 Kandiyoti, a.g.y., sf ; Sirman, a.g.y., sf Bu alıntı Ayşe Gül Altınay'ın Vatan Millet Kadınlar derlmesindeki Ordu-Millet-Kadınlar: Dünyanın İlk Kadın Savaş Pilotu Sabiha Gökçen (İstanbul: İletişim,2000; s ) makalesinden yola çıkılarak Sabiha Gökçen, Atatürk'le Bir Ömür, Oktay Verel (yayına hazırlayan) (İstanbul: Altın Kitaplar, 1996) sf.117'de Dersim Harekatı ve Namusumu Koruyacak Silah bölümünde bulunmuştur.

7 Ayşe Gül Altınay'ın verdiği bu anlamlı örnek bize, kadın bedeninin vatanla özdeşleştirilerek ölüm pahasına korunması gereken bir alan olarak nesneleştirildiğini gösteriyor. Erkeğe yüklenen roller de, Deniz Kandiyoti'ye göre, Atatürk'ün sivil ve askeri üniformalı portrelerinde görselleştiriliyordu. Sivil aile babası olduğu kadar, sıra memleket menfaatlerini korumaya geldiğinde asker olabilen erkek. Bununla birlikte, Cumhuriyet reformlarında erkeğin giyim kuşamıyla ilgili bazı değişiklikler de olmasına rağmen, erkeğin içinden geçtiği dönüşüm esas olarak kadın üzerinden sembolleştirildi. Fes yerini şapkaya bırakırken, bıyık ve sakalların Batılı formlarda olması özendirildi. Modern görünümlü kadını takip eden 'ideal' şehirli erkek tipi yaratılırken, kırsal alandaki erkek tipi kadını ezen geleneksel ve 'geri' erkek tipi olarak konumlandırıldı. 29 Zorunlu askerlik, Türklüğün kültürel, milli ve ırksal bir özelliği olarak mitleştirilirken; kadın ve erkek arasında devlet tarafından şekillendirilen bu politik-askeri fark, 'doğal' bir kültürel farkmış gibi gösteriliyordu. 30 Erkek, vatanını korumak için yapması beklenen askerlik görevinden şeref duymalıydı. Zira, bugün hâlâ askerlik heteroseksüel erkekliğin, rüştünü ispat ettiği önemli bir alandır. Heteroseksüel erkekler 'sağlam' olarak nitelendirilerken, eşcinsel olanlar 'çürük' olarak konumlandırılarak değerler hiyerarşisinde dışa atılıyor. 31 Heteroseksüel erkek bedeni vatanı koruyabilecek sağlamlıkta tanımlanırken, eşcinsel erkek bedeni yasak eşcinsel alanda olduğu için; bir anlamda vatanın ideal erkek profiline ihanet ettiği için 'çürüklükle' özdeşleştiriliyor. Diğer yandan, erkek tipolojisi her ne kadar otoriter büyük aile babası duruşundan, duygusal çekirdek aile babası duruşuna evrilmişse de; erkekliğin ve erkek cinselliğinin Osmanlı'daki değişik yaşanış biçimlerine çok fazla vurgu yapılmadı. Kandiyoti'ye göre bu, erkeğin baba otoritesine karşı dönüşüm taleplerini kadın üzerinden ifade etmesinden ve gerçekleştirmesinden kaynaklanıyordu. Erkeğin özlem duyduğu, istediği eşle evlenmek ve sevgi evliliği yapmak gibi talepleri kadının özgürleşme taleplerinin içine yerleşiyordu. 32 Nükhet Sirman ise sevgi evliliği nin özendirilmesini Kandiyoti'den farklı bir şekilde açıklıyor. Sirman'a göre, hem akrabalık ilişkisi temelli toplumlarda hem de modern toplumlarda cinselliğin kontrolü önemli; ancak, cinselliği denetleyenler bu iki değişik toplumsal yapıda değişiyor. 33 Akrabalık 29 Kandiyoti a.g.y., Arat a.g.y. 30 Altınay, Myth of Military Nation, a.g.y.; zorunlu askerlik, milli kimlik ve erkeklik ilişkisini eleştirel bir şekilde ortaya koyan ilgili bir çalışma için bkz. Nadire Mater, Mehmedin Kitabı, (İstanbul: Siyah Beyaz Metis Güncel, 1998). 31 Ayrıca, eşcinsellik hala ordu tarafından 'psikoseksüel bozukluk' olarak tanımlanıyor. 32 Buna en iyi örnek, 17. yy.'da nefer olarak Yeniçeri Ocağı'na kaydedilen ve Yeniçeri Civeleği olarak adlandırılan yaşlarındaki genç oğlanlar. Ocak disiplinin bozulduğu dönemde yeniçerilerle birlikte onların bekar odalarında yatıp kalkıyorlar. Detaylı bilgi için bkz. Reşat Ekrem Koçu, Yeniçeriler (İstanbul: Doğan Kitapçılık, 2004); Kandiyoti, a.g.y. 33 Nükhet Sirman, Kinship, Politics and Love: Honour in Post-Colonial Contexts- The Case of Turkey, Shahrazad Mojab, Nahla Abdo (der.) Violence in the Name of Honour: Theoretical and Political Challenges (İstanbul: İstanbul

8 ilişkisi temeliyle güç ilişkilerinin de belirlendiği toplumlarda, güç hiyerarşisi ailenin ve/veya kanbağı ilişkisinin başındaki erkek etrafında şekilleniyor. Bu erkeğe kanbağıyla yakın olan özellikle evli erkekler daha fazla güce sahip. Akrabalık ilişkisi temelli toplumlarda, toplumun devamlılığı da üyelerinin cinsel davranışlarıyla sağlanıyor. Bu toplumlarda başta cinsellik olmak üzere birçok değerle özdeşleştirilen namus, hem birey üzerinden tüm grubun kimliği hem de toplumsal ilişkilerde içselleştirdiği bir davranış biçimi oluyor. Bu yüzden, bireyin cinselliği toplumun tümünü ilgilendiren bir konu haline geliyor. Bu noktada, cinselliğin denetimi bir yandan toplumun tümüne aitken, diğer yandan ailenin gücünü temsil eden erkekler cinsel denetimden ilk elde sorumlu hale geliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nda güç ilişkileri yarı akrabalık ilişkisi temelliydi, çünkü güç ilişkileri gücü elinde bulunduranla (en genel anlamda padişaha, saraya) gerek akrabalık ilişkisi gerekse kişisel yakınlığa göre belirleniyordu. Türkiye toplumu da yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim biçimiyle şekillenmişti ve cinsellik de yarı akrabalık ilişkisi temelli bir namus anlayışıyla denetleniyordu. Sirman'a göre ulus devlet cinselliği namus duygusuyla değil; sevgi duygusuyla kontrol etmeyi amaçladı. 34 Cumhuriyetin en küçük birimi olan çekirdek aile içinde bağlılığın sevgiyle temin edilmesi, aynı zamanda vatana bağlı nesillerin yetiştirilebilmesi açısından da önemliydi. Sevgi, namus kavramının yerine geçerek cinselliğin bireysel düzeyde kontrol edilmesini sağlayacaktı. Böylece cinsellik, sevgi evliliği yapan kadın ve erkek yurttaşın bireysel kontrol mekanizmaları sayesinde denetlenmeye başlandı. Bu yaklaşımla namus, 'demode' bir kavram olarak adlandırılıp geleneksel alana itilirken; sevgi kavramı namusla aynı işlevi görmesine karşın modern bir kavram olarak tanımlanıyor. 35 Türkiye'de namus erkek için dürüstlük, kadın için cinsellik anlamına geliyor. Böylelikle, aile içinde cinselliği denetlenmesi gereken kişi kadın oluyor. Ulus devletin toplumsal cinsiyet hiyerarşisi, sevgi evliliklerinde de erkeği kadının üstünde konumladı. 2002'deki değişikliğe kadar Medeni Kanun'da erkek evin reisi olarak yer aldı. 36 Ailenin reisi olan erkeğin cinselliğin denetiminde daha fazla söz sahibi olması, namus kavramının kadının cinselliğiyle özdeşleştirilerek bu sefer de kocası tarafından denetlenmesine yol açtı. Diğer yandan, namus gelenekselin alanına itilerek, namus adına işlenen cinayetler 'geri' toplumların işi olarak nitelendirilmiş olsa da, modern ulus-devletin erkek egemen hukuk sistemi 2002'ye kadar namus cinayetlerinde katillere ceza indirimi uygulamaya devam etti. Çok yakın zamanda, ancak kadın hareketinin etkin çalışmaları sonucunda değiştirilen bu yasalar, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004) sf Sirman, a.g.y. Cumhuriyet dönemindeki sevgi yeniden tanımlanan tutkuya değil, karşılıklı anlayış, ortak vatan sevgisi ve üremeye dayalı bir sevgi. Bunun en belirgin örnekleri Tanzimat dönemi romanlarında görülebilir. Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (İstanbul: İletişim, 1987). 35 Sirman, a.g.y. 36 TCK Kadın Çalışma Grubu, Kadın Bakış Açısıyla Türk Ceza Kanunu: TCK Tasarısı Değişiklik Talepleri (2003).

9 önemli bir gerçeğe işaret ediyor: Modern erkek egemen anlayış, geleneksel olarak adlandırıp dışladığı erkek egemenlikten sadece şeklen farklı! Osmanlı coğrafyasında yüzyıllar boyu cinsiyet ve cinselliğin sınırlarını, davranışlarını kontrol eden namus, Cumhuriyetle hem sivil hem de doğuştan asker olarak şekillendirilen her Türk yurttaşının vatanı için koruması gereken bir olgu şeklinde kurgulandı. Bu bağlamda, Sirman'ın da belirttiği gibi namus sadece kültürel değil, daha çok toplumsal düzenlemeyi kişisel bazda da organize eden politik bir olgu. 37 Namus, sosyal düzenin bir hiyerarşi içinde sürmesi için cinselliğin hem bireysel hem de toplumsal bazda kontrol edilmesini de sağlıyor. Namus, sadece cinsiyet ve cinselliğe ait olanı değil, aynı zamanda birey üzerinden toplumsalı da temsil ediyor. Bu noktadan yola çıkarak gerek ulus devlet gerekse 'geleneksel erkek egemen heteronormatif bakış açısının cinsiyet ve cinsellikle ilgili norm olarak kabul ettiğinin' de sınırına tekabül ediyor. Cinsiyete yüklenen anlamlar iktidarla son derece ilişkili... Namus da cinsiyetin sınırını çizerken bize iktidarın yasaklarıyla ilgili bilgi de vermiş oluyor. Namussallaşma Yukarıdaki tartışmaları takiben, namusun iktidar tarafından belirlenen ve anlamları sürekli değişen cinsiyet ve cinsellik sınırına karşılık geldiği ve bu sınırla hangi davranışların dışa atılarak cezalandırılacağını belirlediği söylenebilir. Türkiye'de gelenekselin, modern milliyetçilikle harmanlandığı iktidar açısından bu sınır, beden olabileceği gibi mekan, toprak veya ülkenin sınırı da olabilir. Kadının cinselliğini kocasına 'saklayarak' aile birliğini sağlaması gerekirken, erkeğin cinsel yönelimini de askerlikteki sağlamlıkla veya çürük olmamakla -abject olmamakla- kanıtlaması bekleniyor. Gündelik hayatta da kadının cinselliği adeta yok sayılırken, heteroseksüel erkeğin cinselliği ise abartılı bir şekilde konu edilebiliyor. Böylece norm olan 'ideal' vatandaşın bedeni, egemen erkek anlayış tarafından hem oluşturulmuş hem de denetlenmiş oluyor. Vatandaşlarının bedeniyle ülkesini temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nde namus ülke sınırını da temsil ediyor. Ülke sınırı dışındakiler potansiyel düşman olarak kabul edilirken, özellikle Müslüman olmayan yabancı kadınlar 'rahat cinsellikleriyle', yabancı erkekler ise 'kaypaklık' ve 'pısırıklıklarıyla' adeta 'namussuz' olarak kurgulanıyorlar. Yurttaş olup da kendini Türk olarak ifade etmeyen veya etmek istemeyenler vatan hainliği, Sünni Müslüman olmayanlar ise potansiyel vatan hainliğiyle suçlanıyorlar. Eğer dışa atılan (abject) iktidara direnerek hak ve özgürlük talebinde bulunursa ve iktidar bunu güç ilişkileri bağlamında bir tehdit olarak görürse, sınırını ve varlığını korumak için talepte bulunanı 37 Sirman a.g.y., sf. 54. Namus sadece Türkiye coğrafyasında var olan bir kavram değil. Detaylı tartışmaların bazıları için bkz. Shahrazad Mojab, Nahla Abdo, Violence in the Name of Honour, (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,2004).

10 namussallaştırıyor. Nasıl namusla ilgili bir konunun tabu sayılarak, iğrenilerek ve korkularak dışa atılıp yok edilmesi hedefleniyorsa, namussallaşan konuya da yok etme refleksiyle yaklaşılıyor. Namussallaştırılan bu konular sürekli değiştiğinden; bize, gerek devletin gerekse toplumun erkek egemen kodlarındaki değişimleri gösterebiliyor. Türkiye'de değişik erkek egemen iktidarların namussallaştırdığı değişik konular var. Kadınların evlenene kadar kız olarak konumlandırılması bunun en anlamlı örneklerinden biri. Erkekler oğlan olarak adlandırılabilecek çocuk yaşlardayken bile erkek çocuk olarak anılırken, kadınlar doğumlarından evlenene kadar kız olarak çağırılıyorlar. Toplumda ve resmi makamların söylemlerinde, kadının kadın olarak isimlendirilmesi için, resmi veya dini kurumların onayıyla evlenmesi gerekiyor. Bir başka deyişle, kadının bedeninin en mahrem ve erkek egemenlik tarafından korunması beklenen 'zarını', yani bir anlamda beden sınırını, ihlal edecek cinselliğin onaylanmış olması gerekiyor. 38 Kadının bedenini nasıl örttüğü de bir başka sınıra tekabül ediyor. Başörtünün devletçe bu kadar konu edilmesi, bir 'sınır ihlali' olarak kabul edilmesinden kaynaklanıyor: Modern kadın bedeni tahayyülünün sınırının ihlâli. Bu uğurda laiklik ilkesi gerekçelendirilerek genç kadınların üniversite öğrenim hakları ellerinden alınıyor. Diğer yandan, 'Türk olmayan' Kürtlerin tanınma talepleri 'Türk' vatanının sınırını ihlal edecek bir konu olarak algılanıyor. Güneydoğu Bölgesi'nde gidildiğinde sınıra yaklaşılırken hudut namustur cümlesinin askerlerce dağa taşa yazılması bunun en belirgin örneklerinden biri. Ötekileşen, yok sayılan ve hak talep eden Kürt beden karşısında normun sınırı vurgulanıyor. Şehrin heteroseksüel sınırını 'temizlik' adına korumak için İstanbul Ülker Sokak'ta travesti ve transseksüellere şiddet uygulanabiliyor. 39 Devletin bazı organları da Lambdaistanbul veya Kaos GL gibi eşcinsel sivil toplum kuruluş ve insiyatiflerine kapatma davası açabiliyor heteroseksüel sınırı korumak amacıyla... Sadece kültürel kimlikler değil, sınıf da namussallaşabiliyor. Taksim meydanı egemen ideolojinin güç alanını temsil eden 'namus' meselesi haline geldiğinden, meydana işçilerin ve aktivistlerin 1 Mayıs'ta girmesi polis şiddetiyle engellenebiliyor. 40 Tuzla'da tersanelerdeki iş cinayetlerinde ölen işçi bedenler neo-liberal ve neo-muhafazakar iktidarlarca görülmüyor ve devlet 38 Bekaret testleriyle ilgili eleştirel tartışmalar içib bkz. Dilek Cindioğlu Virginity Tests and Artificial Virginity in Modern Turkish Medicine, Women and Sexuality in Muslim Societies, Pınar İlkkaracan (der.) (Publication of WWHR, [2000] 2004), s ; Ayşe Gül Altınay, Talking and Writing Our Sexuality: Feminist Activism on Virginity and Virginity Tests in Turkey, Women and Sexuality in Muslim Societies, Pınar İlkkaracan (der.) (Publication of WWHR, [2000] 2004), s 'da İstanbul'da düzenlenen Habitat II'nin öncesinde Cihangir Ülker Sokak'ta travesti ve transseksüellere karşı uygulanan şiddet üzerine detaylı bir çalışma için bkz. Pınar Selek, Maskeler, Süvariler, Gacılar: Ülker Sokak, Bir Altkültürün Dışlanma Mekanı (İstanbul: İstiklal Kitabevi, 2001) Mayıs 2007 işçi bayramında İstanbul Valiliği'nce alınan 'güvenlik' önlemleri sonucunda, izin al-a-madan Taksim'e çıkan eylemciler güvenlik görevlilerince şiddete maruz kaldı.

11 politikalarının görülmezliğine mahkum ediliyor. Namussallaştırma sadece devlet tarafından uygulanmıyor. Toplumdaki erkek egemen zihniyet, namusa ait olanı güç ilişkilerinin değişik kesişim noktalarından yeniden tanımlıyor. Göçle birlikte şehre yerleşen bir kadının aile gelirine katkıda bulunmak için çalışması, yeni ortamında namusa ilişkin bir konu olarak algılanmazken; kaşını alması veya pantolon giymesi namus meselesi haline gelebiliyor. Başka bir şekilde kız çocukları veya kadınlar örtünmeye zorlanabiliyorlar. Türk olmayan veya kendisini Türk olarak tanımlamayan Türkiyelilere (Ermeni, Kürt, Rum, Yahudi gibi) fütursuzca cinsellikleriyle ilgili aşağılayıcı şakalar yapılabiliyor. Veya Bursa'daki Gökkuşağı Derneği'nin üyesi travesti ve transeksüellerin futbol taraftarı bazı müşterileri, dernek üyeleri eylem yapacağı zaman kamusal alanı kapayarak, travesti ve transseksüellere saldırmayı 'şehrin namusu' adına meşru görebiliyorlar. 41 Erkek egemen iktidarların değerleriyle şekillenen normun dışında kalanlar namussallaşarak dışa atılıp, ötekileştiriliyorlar. Her ne kadar ötekileştirilenler yok edilmeye çalışılsa da, onlar da değişik stratejilerle kendi iktidar alanlarını oluşturuyor. Bu iktidarların norm ve yasaklarının gündelik hayattaki karşılaşması sınır hallerine işaret ediyor. Cinsiyet halleri de, cinsiyetin, cinselliğin, bedenin, normun ve yasağın kesiştiği sınır hallerindeki değişik söylem ve performansları ifade ediyor. Sınırda olma, sınırın değişik taraflarındakiyle beslenirken bazılarını kabul ediyor, bazılarına itiraz ediyor ve böylelikle sürekli değişimi mümkün kılıyor. 41 Bursa'da Ağustos 2006'da, Gökkuşağı Derneği'ne ve travesti ve transseksüellere yapılan linç girişimiyle ilgili detyalı bilgi için bkz.

$QDKWDU.HOLPHOHU.H\ :RUGV

$QDKWDU.HOLPHOHU.H\ :RUGV 1. GİRİŞ Türkiye de son dönemde toplumsal yaşamı sekteye uğratan laiklik-islam eksenli siyasal kutuplaşma ve bu kutuplaşmada kadınların üstlendiği simgesel rol, Cumhuriyet in kuruluşundan bu yana geçerliliğini

Detaylı

TÜRKİYE DE SİVİL TOPLUMUN SERÜVENİ:

TÜRKİYE DE SİVİL TOPLUMUN SERÜVENİ: STGM tarafından yürütülen Sivil Toplumun Geliştirilmesi İçin Örgütlenme Özgürlüğünün Güçlendirilmesi Projesi, AB Komisyonu tarafından desteklenmektedir. TÜRKİYE DE SİVİL TOPLUMUN SERÜVENİ: İMKÂNSIZLIKLAR

Detaylı

KADINA YÖNELĐK ŞĐDDET EL KĐTABI

KADINA YÖNELĐK ŞĐDDET EL KĐTABI KADINA YÖNELĐK ŞĐDDET EL KĐTABI 1 ĐÇĐNDEKĐLER ÖNSÖZ KADIN DAYANIŞMA VAKFI 1. TOPLUMSAL CĐNSĐYET 1.1. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Đşbölümü 1.2. Cinsiyete Dayalı Đş 1.3. Toplumsal Cinsiyet Rolleri 1.3.1 Kadınların

Detaylı

İKTİDAR OLMA SÜRECİNDE ERKEKLERİN ERKEKLİKLE İMTİHANI

İKTİDAR OLMA SÜRECİNDE ERKEKLERİN ERKEKLİKLE İMTİHANI İKTİDAR OLMA SÜRECİNDE ERKEKLERİN ERKEKLİKLE İMTİHANI Men s Masculinity Put to Test in the Struggle for Power Doç. Dr. Şahinde YAVUZ* ÖZ Toplumsal cinsiyet çalışmaları içinde, kadın çalışmaları ağırlıklı

Detaylı

Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı

Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı Praksis 8 Sayfa: 255-306 Özel/Kamusal, Yerel/Evrensel: kilikleri Aflan Bir Feminizme Do ru * Gülnur Acar-Savran Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı evlerde bir takım kadınlar toplanmaya

Detaylı

TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ.

TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ. TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ Emel BAŞTÜRK AKCA Kocaeli Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü Kocaeli

Detaylı

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ BOĞAZİÇİ BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR PROJESİ TÜRKİYE DE FARKLI OLMAK Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileştirilenler Binnaz Toprak (Proje Sorumlusu) İrfan Bozan Tan Morgül Nedim Şener

Detaylı

NE OKUMAK DEĞİL, NASIL OKUMAK: FEMİNİST ELEŞTİRİ NESNESİ/KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT

NE OKUMAK DEĞİL, NASIL OKUMAK: FEMİNİST ELEŞTİRİ NESNESİ/KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT NE OKUMAK DEĞİL, NASIL OKUMAK: FEMİNİST ELEŞTİRİ NESNESİ/KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT Ayşegül YARAMAN Feminist eleştiri, topluma egemen olan modernist holistik kavrayışın tartışılmasından doğan kültürel çalışmaların

Detaylı

ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK VE BİRLİKTE YAŞAM ÜZERİNE BİR İSRAİL DENEYİMİ: SADAKA REUT / KARDEŞLİK Özgür Akarsu 02.01.2007 Sadaka Reut, İsrail de 1980 lerden beri topluluklar arası diyalog imkânlarını geliştirmeyi

Detaylı

Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği

Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği Nisan 2010 1 Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği 1. Baskı Nisan 2010, İstanbul İstiklal Caddesi,

Detaylı

DOĞU ANADOLU DA KADIN VE AİLE

DOĞU ANADOLU DA KADIN VE AİLE Bu makale, Bilanço 98: 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler de yayımlanmıştır: 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler, (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 1998), 173-192. DOĞU ANADOLU DA KADIN VE AİLE Pınar İlkkaracan Giriş

Detaylı

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Ankara, 2006 YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu

Detaylı

lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar

lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar Eğitimde Haklar Projesi, Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi tarafından Avrupa Birliği mali desteği ile yürütülmüştür. Bu yayında

Detaylı

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PERSPEKTİFİNDEN ÇOCUK BAKIM HİZMETLERİ: FARKLI ÜLKE UYGULAMALARI

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PERSPEKTİFİNDEN ÇOCUK BAKIM HİZMETLERİ: FARKLI ÜLKE UYGULAMALARI T.C. BAŞBAKANLIK Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PERSPEKTİFİNDEN ÇOCUK BAKIM HİZMETLERİ: FARKLI ÜLKE UYGULAMALARI UZMANLIK TEZİ Melek BÜTÜN DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK

Detaylı

1 Tan Morgül, Toplumsal Baskı ve Mahallenin Muhtarları, Birikim, Sayı 238, Şubat 2009, 93-101.

1 Tan Morgül, Toplumsal Baskı ve Mahallenin Muhtarları, Birikim, Sayı 238, Şubat 2009, 93-101. ÖNSÖZ Türkiye de Farklı Olmak: Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler başlıklı araştırmamız sonuçlarını kamuoyuna açıkladığımız 19 Aralık 2008 tarihinden itibaren konu hakkında yazılı basın

Detaylı

Her Yer Taksim Her Yer Direniş:

Her Yer Taksim Her Yer Direniş: Atılım Sosyal Bilimler Dergisi 3 (1-2), 31-45 Her Yer Taksim Her Yer Direniş: Kentsel Bir Hareketin Ulusal Yayılımı * Hayriye Özen Atılım Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Özgür Avcı

Detaylı

İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Sosyal Politika Yaklaşımı Işığında. Türkiye'de Ruh Sağlığı Politikaları: Tespitler ve Öneriler OLKAN ILMAZ

İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Sosyal Politika Yaklaşımı Işığında. Türkiye'de Ruh Sağlığı Politikaları: Tespitler ve Öneriler OLKAN ILMAZ İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Sosyal Politika Yaklaşımı Işığında Türkiye'de Ruh Sağlığı Politikaları: Tespitler ve Öneriler V Y OLKAN ILMAZ İstanbul Bilgi Üniversitesi Kasım 2012 İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı

Detaylı

Bir iletişim Biçimi Olarak Moda: "Modus u un Sınırları

Bir iletişim Biçimi Olarak Moda: Modus u un Sınırları Bir iletişim Biçimi Olarak Moda: "Modus u un Sınırları G. Senem Gençtürk-Hızal Fashion as a Way of Communication: Boundaries of "Modus" Özet Bir iletişim biçimi olarak moda, sembolik etkileşim aracılığıyla

Detaylı

Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler

Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Saha Araştırması - Eylül 2012 Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Saha Araştırması Eylül 2012 Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Saha Araştırması - 2012 Türkiye Ekonomik

Detaylı

Modern Türkiye'de Örtünme Sorunu Resmi Laiklik ve Popüler İslam

Modern Türkiye'de Örtünme Sorunu Resmi Laiklik ve Popüler İslam GÜNDÜZ Basım Yayım Dağıtım Ticaret ve San. Ltd. ştl. Modem Türkiye'de Örtünme Sorunu Resmi Laiklik ve Popüler İslam Bsabeth Özdalga Bklncl Baskı: Hcniran 1998 ISBN975-8304-01-1 Elisabeth Özdalga Modern

Detaylı

ÖZET SOSYAL HAKLAR VE ÖZEL OLARAK KORUNMASI GEREKEN KİŞİLER. Bülent KARA

ÖZET SOSYAL HAKLAR VE ÖZEL OLARAK KORUNMASI GEREKEN KİŞİLER. Bülent KARA ÖZET SOSYAL HAKLAR VE ÖZEL OLARAK KORUNMASI GEREKEN KİŞİLER Bülent KARA Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü Doktora Tezi230 sayfa, Aralık 2008 Danışman: Yrd. Doç. Dr. Yüksel METİN Bu tezin

Detaylı

TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU?

TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU? TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU? S. Alp Lİmoncuoğlu* Türkiye nin son 25 yılına damgasını vuran tartışmalardan biri türban sorunu dur. Çözümün yasama organına odaklanmış

Detaylı

Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var

Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var 477 Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var Fatih Altuğ, Mehmet Fatih Uslu, Ömer Faruk Yekdeş Sorular: Hazel Melek Akdik Monograf

Detaylı

Birleþmiþ Milletler Çocuk Haklarý Komitesi nin Çocuk Haklarýna dair Sözleþme ye iliþkin Genel Yorumlarý 2006 2008

Birleþmiþ Milletler Çocuk Haklarý Komitesi nin Çocuk Haklarýna dair Sözleþme ye iliþkin Genel Yorumlarý 2006 2008 Birleþmiþ Milletler Çocuk Haklarý Komitesi nin Çocuk Haklarýna dair Sözleþme ye iliþkin Genel Yorumlarý 2006 2008 ICC Çocuk Haklarý Serisi 4 International Children s center (ICC) Uluslararası Çocuk Merkezi

Detaylı

TÜRKİYE DE ULUSALCILIĞIN DEĞİŞMEYEN SİMGESİ: ONUNCU YIL MARŞI. THE UNCHANGING SYMBOL OF NATIONALISM IN TURKEY: 10 th ANNUAL MARCH

TÜRKİYE DE ULUSALCILIĞIN DEĞİŞMEYEN SİMGESİ: ONUNCU YIL MARŞI. THE UNCHANGING SYMBOL OF NATIONALISM IN TURKEY: 10 th ANNUAL MARCH ANADOLU ÜNİVERS İTES İ S OS YAL BİLİMLER DERGİS İ ANADOLU UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Cilt/Vol. : 9 - S ayı/no: 2 : 199 208 (2009) TÜRKİYE DE ULUSALCILIĞIN DEĞİŞMEYEN SİMGESİ: ONUNCU YIL MARŞI

Detaylı

Giriş... 5. Metodoloji... 7. Ayrımcılığın önlenmemesi: Hükümetin duyarsızlığı ve yasal korumaların eksikliği... 8. Hükümetin düşmanca tutumu...

Giriş... 5. Metodoloji... 7. Ayrımcılığın önlenmemesi: Hükümetin duyarsızlığı ve yasal korumaların eksikliği... 8. Hükümetin düşmanca tutumu... İÇİNDEKİLER Giriş... 5 Metodoloji... 7 Ayrımcılığın önlenmemesi: Hükümetin duyarsızlığı ve yasal korumaların eksikliği... 8 Hükümetin düşmanca tutumu... 8 LGBT hakları reformu yapılmıyor... 9 Yasaların

Detaylı

BİR SOSYAL POLİTİKA PROJESİ OLARAK KÖY ENSTİTÜLERİ

BİR SOSYAL POLİTİKA PROJESİ OLARAK KÖY ENSTİTÜLERİ Alternatif Politika, Cilt. 1, Sayı. 2, 194-226, Eylül 2009 194 BİR SOSYAL POLİTİKA PROJESİ OLARAK KÖY ENSTİTÜLERİ Ali BABAHAN * ÖZET Bu çalışma, temel olarak, erken Cumhuriyet döneminde hayata geçirilen

Detaylı

DOSYA. Değişen Dünyayı Anlamak İçin Önemli Bir Kavram: Yönetişim. Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü

DOSYA. Değişen Dünyayı Anlamak İçin Önemli Bir Kavram: Yönetişim. Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü Değişen Dünyayı Anlamak İçin Önemli Bir Kavram: Yönetişim Doç. Dr. Murat Okçu Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü GİRİŞ 1999 Marmara depremi hayatımızda çok ciddi acılar bıraktı. Ama bir

Detaylı

TOPLUMSAL BİR OLGU OLARAK ŞİDDET. Necmettin ÖZERKMEN 1

TOPLUMSAL BİR OLGU OLARAK ŞİDDET. Necmettin ÖZERKMEN 1 TOPLUMSAL BİR OLGU OLARAK ŞİDDET Öz Necmettin ÖZERKMEN 1 Bu çalışma temel olarak beş bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, şiddet olgusunun nasıl bir olgu olduğu; neden evrensel ve toplumsal bir olgu

Detaylı

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak dosya 30 TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012 mimarlığı sosyolojik olarak anlamak Mimarlığı sosyolojik Olarak Anlamak Dosya Editörü: Nilgün Fehim Kennedy, Dr, Bilkent Üniversitesi, Siyaset Bilimi

Detaylı