Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu. Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu. Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar"

Transkript

1

2 Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar

3 3 Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar Bir zamandır bu konuyla ilgili televizyonda ve çeşitli oturumlarda konuşuyordum. Çünkü bunu bilfiil yaşayan, gören, değer erozyonu konusuna tanıklık eden birisiyim. Mesleğimin bir bölümünü çocuklar ve gençler oluşturuyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi nde seneleri arasında genç ve ergen kliniğini kurdum ve orada idarecilik yaptım. Klinik şefliği yaptım 4 sene boyunca. Dolayısıyla gençlerin ne tür ruhsal sorunlarla boğuştuğunu ilk elden gözlemleme şansım oldu. Bildiğiniz gibi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Türkiye de ruhsal sıkıntıların ve rahatsızlıkların yükünü kaldıran bir hastane. Burada, benim oraya geldiğim 2004 senesi itibariyle yaş arası çocuklarımız yetişkin insanların içinde tedavi ediliyorlardı. Bu da bazen istenmeyen sonuçlara sebep olabiliyordu. Dolayısıyla hastane içerisinde bazı kişilerden çok güçlü direnç ve muhalefet olmasına rağmen ayrı bir klinik kurmamız gerektiğine karar verdik ve yaş kesimini hastanenin geri kalan bölümünden ayırdık. Bu yaş grubu için hastanemizde daha önce olmayan birtakım etkinlikler planladık. Mesela gönüllü bir ressam hanım -tanınmış bir ressam olan ve yurt dışında pek çok sergileri bulunan Seda Asal- çocuklarla resim çalışması yapmaya karar verdi ve bizim de teşviklerimizle haftada bir gelip onlarla resimler yaptı. Bu resimlerin neticesinde 2 tane video projesi ortaya çıktı. Bunlar dünyanın önemli festivallerinde de gösterildi. Çocukların ve

4 4 gençlerin, sanatla kendilerini ne kadar iyi ifade edebildiklerini gördük. Bunun üzerine bir başka dostumdan, Yıldız Teknik Üniversitesi nde Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Ester Roben den rica ettim. O da yine gönüllü olarak haftada bir gelip çocuklarla kitap okumaya başladı. Okunulan bu kitapların arkasından yorumlar ve tartışmalar yapılıyordu. Çocuklar bu tartışmalara bir süre uzak kaldılar ama yavaş yavaş tartışmanın içine girmeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle buluşturuyorduk. Bütün bunlardan sonra orada ergenlik ve genç kimliği oturdu ve bütün Türkiye den başvuru kabul edilmeye başlandı, bütün Türkiye ye yayıldı buranın verdiği hizmet. İyi şeyler yapıldı. Orada beni çok etkileyen hayat hikâyeleriyle karşılaştım. Neticede bu tür hastaneler, toplumun sosyo-ekonomik olarak daha yüksek kesiminden hasta almıyor. Oradaki hastalarımız, genellikle iktisadi bakımdan daha dezavantajlı insanların ve ailelerin çocukları oluyor. Bazen yatırılacak yer olmadığı için diğer insanlar da getiriyorlar çocuklarını ama orada öteki Türkiye nin hikâyesini görme imkânımız oldu. Bazen işte gazetelerden takip edersiniz. Fakat insanların hayatına karışmadığınız zaman, onlarla buluşmadığınız zaman, onlarla yüz yüze gelmediğiniz zaman insanların yaşadığı acının ve sıkıntının boyutunu asla anlayamazsınız. Bu tecrübeyi bir cümleyle özetlemek gerekirse Hep yüksek katmanlarda ahlâki dejenerasyondan bahsedilir ya Hani Yeşilçam filmlerinin temel bir özelliği ya da temasıdır; işte parayı bulan ahlaken yozlaşır, ondan sonra uyuşturucu partileri falan olur. Orada iktisadi bakımdan toplumun en dibinde yer alan, -bakın en dibinde diyorum; yoksul demiyorum- daha da dipte yer alan insanların da çok ciddi ahlaki dejenerasyona maruz kalabildiğini ben gördüm. Çok trajik hayat hikâyelerine tanıklık ettik. Şunu fark ettim; bazı insanlar kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadığında ahlâkı da umursamamaya başlıyorlar. Dolayısıyla bu ülkede yaşayan insanların peşinden koşması gereken şey belki de adalettir diye düşünüyorum. Gelirde adalet, yaşantıda adalet, sağlık hakkında adalet Bütün bunların toplumun en dibinde yer alan, en mülksüz, en dezavantajlı kesimlerine de ulaştırılması. Çünkü yaşama hakkının kutsal olduğunu söylüyoruz. Yaşama hakkının asla feda edilmemesi gereken bir şey olduğunu söylüyoruz. Sağlık hakkı da kutsaldır. Bu insanların sağlığa da ulaşmalarını sağlamalıyız. Eğitim hakkı da kutsal. O insanın eğitim basamaklarını tırmanarak toplum içinde saygın bir birey haline gelmesinin de önünü açmak lazım. Öbür türlüsü Hindistan daki kast sistemi olur. Herkes, içinde doğduğu kastın sınırları içinde yaşar ve gider ve bu da hiç adaletli olmaz. Şimdi ben burada hatırı sayılır bir tecrübe edindiğimi düşünüyorum. Ve şunu gördüm orada; toplumda, televizyonda, sokakta olan değişim ilk önce gençlerin üzerine yansıyor. Yani gençler bütün dünyada değişimin

5 5 taşıyıcısı oldukları gibi Türkiye de de değişimi biz yine onlar üzerinden okuyoruz. Mesela dünyada moda olan akımlar öylesine büyük bir hızla Türkiye ye geliyorlar ki şaşırıyorsunuz. Bir tane genç kız vardı; hiç unutmuyorum. Bunlar, 6-7 kişi, geçmişin Melami dervişleri gibi bir grup oluşturmuşlardı. Dünyadan el etek çekmişler, hiçbir şey yapmıyorlar. Gündelik başarıların veya herkesin peşinde koştuğu değerlerin peşinde koşmuyorlar. Mahsus paspal giyiniyorlar. İnsanlarla diyaloga girmiyorlar. Sadece kendi aralarındalar. Uyuşturucu da kullanmıyorlar. Bunlara siz nesiniz dedim. Biz grançız dedi. Böyle bir akım var mesela. Duymuş muydunuz? Granç çocuklar, dünyaya karşı ezik takılıyorlarmış. Mesela böyle bir akımın izlerini Bakırköy ün kafelerinde falan hemen görebiliyorsunuz. Bir de emolar var. Emolar -biraz genç diliyle konuşacağım bağışlayın- Kadıköy Reks Sineması nın önünde takılıyorlar. Sabahtan akşama kadar da ayaklarının üzerinde dikiliyorlar orada, Reks Sineması nın önünde. Bir gün geçerken bakarsanız belki birkaç tane görürsünüz. Özellikleri ise, normal besin yemeyip daha çok abur cubur yiyerek hayatlarını devam ettirmeleri. Emo kelimesi İngilizce emotional - dan türeme. Bunlar da aşırı duygusal, narin çocuklar yani. Onlar da fazla etliye sütlüye karışmıyor. En büyük zevkleri de Reks Sineması nın önünde ayakta dikilip arkadaşlarıyla sohbet etmek ve abur cubur şekerleme yemek. Bazılarının daha da emotional bir hobisi varmış. Hızmalarını, o taktıkları aksesuarları çekerek kanatıyorlarmış. Böyle şeyler işte. Mesela siyah giyiniyorlar ama siyah giyinen birkaç grup daha var gerçi. Heavy metalciler de mesela siyah giyiniyor. Kısacası gençler arasında birçok değişik akım var. Daha popüler çocuklar da var mesela. Onlar zamanımızın güç işaretlerini çok çabuk içine alan ve o güç işaretleriyle kendini iyi hisseden, kuvvetli hisseden çocuklar. Onlar ezikleri çok aşağılıyorlar, onlarla dalga geçiyorlar. Hep önde olmak istiyorlar. Kimileri onlara tiki diyor mesela. Bunlar da zamanın eğilimlerine çabuk adapte olan çocuklar. Gece hayatları var. Gece ikide üçte eve geliyorlar. Bir gün - benim ofisimde böyle şeyler olmaz ama- bir anne-baba, bir çocuğu ite-kaka ofisten içeri ittiler. Neye uğradığımı şaşırdım ben de. Çocuğu zorla benim ofisten içeri soktular. 15 yaşında bir genç kız. Görseniz 20 yaşında falan dersiniz. Yani fizik olarak 20 yaşında gösteren bir genç kız. Bu kızı anne babası şu şikâyetle getiriyor; Doktor bey, biz kızımızı zapt edemiyoruz. Her gece bir yolunu bulup evden kaçıyor. Swiss Otel in altında barlar varmış. Oralara gidiyor ve ancak sabah eve dönüyor. Ama defalarca kaçtı ve biz kontrol edemiyoruz. Artık bunu tedavi et. Siz burada ne yapabilirsiniz? Burada ciddi bir sosyal problem var. Çocuk da zaten kendi eylemlerinde herhangi bir sorun algılamıyor. Değiştirmek istemiyor kendisini.

6 6 Mesela son dönemlerde sayısız genç kız gördüm ki evinden kaçmayı itiyat haline getirmiş artık. Bunlar, öyle çok varlıklı ailelerin çocukları da değil. Mesela muhafazakâr ailelerin çocuklarında da böyle durumlara rastladım. Böyle bir modern hayat stili içinde yaşayarak, hani aşırı müsamahakâr bir ailenin çocuğu olup da daha fazlasını istiyor değiller. Çok enteresan ikilemlerle karşı karşıyalar çocuklar. Böyle evden kaçan genç kızlar grubu dikkatimi çekmeye başladı son zamanlarda. Yaygın olarak gelmeye başladı. Bunu da ben dış dünyanın albenisine, dış dünyanın çekiciliğine kız çocuklarının hiç direnememelerinden ve kendilerini, ailelerindense orada daha mutlu hissetmelerinden dolayı oraya koşmaları biçiminde yorumluyorum. Yani kimlik problemleri de ön planda burada. Buraya mı aitim oraya mı aitim, hangi dünyaya aitim? Ailemin değerlerini mi benimseyeceğim yoksa dış dünyanın bana sunduğu o albenili değerleri mi benimseyeceğim? O konuda bir sürü gencin kafası karışık. Bu kafa karışıklığı durumunun, günümüz gençlerini tanımlayan temel özelliklerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Zaman, çok hızlı akan bir zamandır günümüzde. Ben bir bilgisayarı evime 30 yaşımdayken aldım. Benim asistanlık yaptığım dönemde üniversite hastanelerinde bilgisayar, ender-i nadirattan olan bir şeydi. Bir üniversite hastanesinde çalışıyor olmama rağmen tek tük bazı odalarda vardı. Dolayısıyla biz onunla çok geç tanıştık. Bugün benim 3 yaşındaki oğlum ne kadar engellemeye, denetlemeye çalışsam da- abisinden bir şekilde öğrendiği için internet sitelerinde oyun oynuyor ve birçok şeyi kendince öğreniyor. Tabii denetlemeye çalışıyorum. Çünkü çocuklar yeni şeylerden ve hızlı akan görüntülerden o kadar etkileniyorlar ki ve o hızlı imgeler beynin dopamin devrelerini o kadar uyarıyor ki oyunu bırakamıyor çocuklar. Bilgisayarın ve televizyonun, insan beyni üzerinde bağımlılık yapıcı bir tesiri var. Dopamin devrelerinin bağımlılıkla alakası var. Hızla akan imgeler, çok gürültülü imgeler, çocukta dopamin devrelerini uyarıyor ve hep daha fazlasını istiyor beyin. Bu yüzden çok ciddi televizyon bağımlısı, internet bağımlısı bir gençlikle karşı karşıya geliyoruz. Bu kafa karışıklığı zamanın hızlanmasından, imgelerin hızlanmasından, pek çok şeyin hızla değişmesinden kaynaklanıyor benim kanaatime göre. İnsanlar kendilerini istinat edecekleri, sağlam istikrarlı değerler bulamamaya başlıyorlar. Bunun yanı sıra aile çözülüyor. Değer erozyonu, biraz da ailenin çözülmesinden kaynaklanıyor. Eğer aile stabil, kararlı bir organizma olarak varlığını devam ettirebilse çocuklar kendilerini oraya daha ait hissedecekler, daha yoğun olarak orada yer alacaklar. Oysa aile çözüldüğü ya da zayıfladığı zaman çocuk nereye ait olacağı sorusuna cevap bulamıyor. Bunun yerine sokaklara çıkıyor, televizyona bakıyor, televizyondan kendisine uygun rol devşirmeye gayret ediyor, oradan kendisine beğenebileceği bir karakter ediniyor ve onun ahlâkıyla ahlâklanıyor.

7 7 Günümüzde ergenlerle ilgili çok enteresan veriler var. Ergenlik çağında görülen depresyonlar, anksiyeteler, intihar davranışları, self-mütilasyon dediğimiz kendini yaralama davranışları 20 sene öncesine göre iki katına çıkmış durumda. 20 senede ne oldu da bütün bu ruhsal salgınlar iki kat artmaya başladı? Çok hızlı değişiyor her şey. Çocukların kafası karışıyor, anne babaların kafası karışıyor. Anne babalar nasıl anne babalık edeceklerinin bilgisini kaybediyorlar. Ne yapsınlar? Kendi anne babalarından gördükleri gibi mi davransınlar yoksa yeni bir şekilde öğrendikleri durumlara adapte olmaya mı gayret etsinler? Televizyonu kısıtlasınlar mı, izin mi versinler? İnternete günde kaç saat müsaade etsinler? İnternette hangi sitelere müsaade etsinler? Anne babalar da geçmişte olmayan birtakım sorunlarla yüz yüze gelmiş durumdalar. Bütün bunlar büyük bir sıkışma yaratıyor. Öte yandan çalışma hayatı, anne babayı hayli zorlayabiliyor. 40 sene kadar önce yapılmış bir çalışma var. Onun benzerini 1990 lı yıllarda yeniden yapıyorlar. Şöyle ki; anne ve babalar çocuklarıyla kaç dakika göz göze gelip konuşuyorlar? Gerçi özellikle çalışmayan anneler için çok sorun olmuyor ama babalarla ilgili bir problem var. Mesela göz göze gelerek konuşma süresi 40 yıl önce yarım saatken, bugün 10 dakikaya kadar düşmüş durumda. Hatta ABD de daha düşük, 6 dakika civarında. Mesela İngiltere de daha yüksek. Bu çok önemli bir şey... Bakın çocuklarımızın gözünün içine bakarak ne kadar konuşuyoruz? Onları gerçekten dinleyerek, gerçekten orada olarak ne kadar konuşuyoruz? Bunun çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Gençlerimiz, çocuklarımız yeterince işitilmeden, yeterince iyi bir anne babalık görmeden büyüyorlar. İyi yetişmeyen çocukları da sokaklar ve televizyon emziriyor tabiri caizse. Bütün besinlerini oradan alıyorlar. O yüzden anti-sosyal kişilik bozukluğu patlama yapıyor bütün dünyada. Anti-sosyal kişilik bozukluğu çok mühim bir konudur. Bu konuda daha önce çeşitli çalışmalar yapmıştım. Bu, vicdan eksikliğiyle kendini gösteren bir kişilik tipidir. Hata yapan ama hata yaptığını kabul etmeyen, eziyet eden fakat eziyet ettiği kişiyle ilgili en ufak bir empati göstermeyen, empati yoksunluğu bulunan bir hastalık. Annelerini babalarını kesen çocuklarla karşılaşıyoruz şimdi. Bir 20 sene önce bunu tahayyül edemezdik. Arkadaşlarına çok büyük kötülükler eden gençlerle karşılaşıyoruz. Bunlar tahayyül dışı şeylerdi geçmişte. Dolayısıyla bir değişim var zamanımızda. Bu hızlı değişim, çocukların kendi ruhlarını nereye dayayacakları, nereye istinat edecekleri, kendi köklerini nerede arayacakları şeklinde bir soru getiriyor akla. Bu da kafa karışıklığını getiriyor. Bir de zamanın ve kültürün ruhuna sinen bazı şeyler var. İşte Almanların zeitgeits dedikleri, zamanın ruhu dedikleri şeyler Zamanın ruhu, gerek anne babanın çocukları gerekse çocukların anne babalarını algıla-

8 8 Gençlerimiz, çocuklarımız yeterince işitilmeden, yeterince anne babalık görmeden büyüyorlar. İyi yetişmeyen çocukları da sokaklar ve televizyon emziriyor tabiri caizse. Bütün besinlerini oradan alıyorlar. O yüzden, anti-sosyal kişilik bozukluğu patlama yapıyor bütün dünyada. malarını değiştiriyor. Mesela günümüzde kuvvetli olanın genelde haklı olduğu yönünde bir genel görüş var. Ben, bu görüşün sosyal Darwinist bir perspektif olduğunu dile getiriyorum. Güçlü olan ayakta kalsın, güçsüz olan düşsün. Güçsüz olmasaydı kardeşim diyen bir görüş. Düşeni kolundan tutup kaldırmak yerine, bir diğerkâmlık, bir yoldaşlık ahlâkını yaymak yerine düşene bir tekme vuran, hatta insanlara dirsek atan, onların düşmesiyle yukarıya çıkacağını düşünen, üstte kalan yaşasın diyen bir anlayış. Bu, çok zalimce bir şey Evvela bizim dünya tasavvurumuzda, medeniyet tasavvurumuzda böyle bir şey yok. Bu, çok modern ve çok Batılı bir şey aslında Mesela bilinçdışının, gerek Nietzsche de gerek Freud da hep karanlık kuvvetlerin savaş alanı olarak resmedildiğini görüyoruz. Yani modern psikoloji bile insan hakkında karamsar. İnsanın kötücül bir varlık olduğunu, hep kötülüğe meyleden bir varlık olduğunu düşünüyor. Gizli önermeleri var bu konuda. Oysa biz kendi dünyamıza baktığımız zaman böyle kötü bir insan resmiyle karşılaşmıyoruz. Yüceleceği gibi düşebilir de insan bizim dünyamızda. Melekler arasına da katılabilir, aşağıların aşağısı da olabilir. Dolayısıyla insan hakkında toptan kötücü bir görüş yok. Uzakdoğu felsefelerine baktığınız zaman da insan ruhunun çalışmayla, çabayla birikebileceği, doğruya gidebileceği, iyiliğe gidebileceği yönünde bir zihniyet, bir anlayış olduğunu göreceksiniz. Biz bu Darwinist perspektiften hayata baktığımız zaman, hayatı büyük bir rekabet ve yarış iklimi olarak algılamaya başlıyoruz. O zaman çocuklar, değerli olan tek şeyin kendi benlikleri olduğunu düşünmeye başlıyorlar lerde bu akıma ABD de me generation diyorlardı; ben kuşağı yani. İşte bu ben kuşağı, benim gözlemlerime göre 30 sene rötarlı olarak Türkiye ye de gelmiş durumda. Yani bir ahlâki çerçeveye, bir dini çerçeveye, daha müteal, daha yüce bir çerçeveye kendini yaslayarak,

9 9 oradan ilham alarak konuşmak değil de benim için iyi olan iyidir felsefesiyle hareket etmek. Benim çıkarlarıma hizmet eden şey iyidir felsefesiyle hareket etmek. İşte bunun, Türkiye için çok zehirli bir anlayış olduğunu düşünüyorum. Gençlerimizi zehirleyen anlayışın bu olduğunu düşünüyorum. Sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek, kendi çıkarlarını öncelemek, arkadaşının veya kardeşinin düşüşünden adeta zevk almak, onlarla empatik bir bağ kurmamak. Eğer bu görüş Türkiye de yaygınlık kazanırsa yarınlarımızdan çok ciddi şekilde kuşku duymamız gerekir. Çünkü insanlar sokaklarda çok ciddi bir biçimde birbirlerini hırpalamaya başlayabilirler. Değer erozyonunun, en temelde zamanın ruhundan kaynaklanan bu rekabetçi ethos tan kaynaklandığını düşünüyorum. Rekabetçi sosyal Darwinist ilkelere, umdelere yaslanan ve yardımlaşmayı, feragati ve diğerkâmlığı değil, diğerinin sırtına basmayı, öne çıkmayı, ben demeyi öneren bu anlayış günümüzde gençleri giderek tesiri altına alıyor. Bu anlayış bize biraz küreselleşme marifetiyle sirayet ettiriliyor. Çünkü nasıl ki bütün dünyada değişimin taşıyıcısı gençlerse, küreselleşmenin de taşıyıcısının genç kuşak olduğu dile getiriliyor. Genç kuşaklar, özellikle tüketim kültürünün formlarını çok çabuk benimsiyorlar. Tüketim kültürünün birtakım ritüellerini hemen içlerine alıyorlar ve uygulamaya koyabiliyorlar. O bakımdan özellikle üçüncü dünya ülkelerinde, Batılı olmayan ülkelerde genç kuşakların bir çift kimlikli durum arz etmeye başladığı dile getiriliyor çeşitli psikoloji yazılarında. Bir yandan burada, bir yandan orada Yani ayağı bir yandan bu kültüre, diğer yandan öbür kültüre basıyor. Çift kültürel kimlik denilen, İngilizce de cultural identity denilen bir durumla malul gençler. Bu gençler iki cami arasında bînamaz kalıyorlar. Oraya mı aitler, buraya mı aitler? Hayatta karşılaştıkları zorlukları oradan alacakları birtakım formüllerle mi çözecekler, buradan alacakları formüllerle mi çözecekler? Bir sıkıntıyla bir zorlukla karşılaştıkları zaman, bu sıkıntıya, bu zorluğa karşı bir anlam üretmeleri gerektiği zaman hangi referans çerçevesine kendilerini istinat edecekler? Bütün bunlar önemli sorular. Çift kimliklilik, bazen bir avantaja dönüşebiliyor. Örneğin yurtdışında yaşayan Türklerdeki hem Türk hem Alman kimliği, onların bazı konularda daha iyi sıçrama yapmalarını sağlayabiliyor. Ama siz kendi ülkenizde hem Türk hem Amerikan olamazsınız. Yani siz, kendi ülkenizde kendi yerli değerlerinize kendinizi nispet etmiyorsanız giderek ayrıksı bir duruma düşersiniz. Giderek o yüzeysel kültür size bazı zor durumlarda yardım etmemeye başlar ve ruhsal sıkıntılarınız çok ciddi boyutlara varabilir. Küreselleşmenin ve pop kültürünün yaygınlaşması, gençlerin bunu neredeyse bir afyon gibi benimsemesi, giderek daha fazlasını istemeleri, tüketim kültürüne alıştıkça kendilerini ancak tüketerek hissetmeleri, güçlü

10 10 olan ayakta kalır imgesine sıkı sıkıya bağlanmaları değer erozyonunu tetikleyen etkenler arasında sayılabilir. Zamanın ruhu gençlerin ruhuna anında sirayet edebilir. Anne ve babaların bu konuda çok dikkatli olmaları lazım. Anne ve babalar, geleneksel kültürün taşıyıcısı olabilecek insanlar. Anne ve baba bir kenarda pasif olarak beklerse ya da durursa ve çocuklarının bütün bu sosyal kuvvetlerin pasif bir alıcısı haline gelmesini izlerse çocuğuna çok büyük bir kötülük yapmış olabilir. Bazı çocuklar bunu kendi içlerinde metabolize edebilirler, hallederler. Bazı çocuklar, doğuştan genetik olarak, psikolojik olarak kuvvetli doğarlar. Bazı çocuklar da genetik olarak, psikolojik olarak daha sorunlu bir gidişat gösterebilirler. İnsan davranışlarının bugün % 50 oranında genetik ve çevresel sebepler tarafından meydana getirildiğini biliyoruz. Genetik yapı insanda kuvvetli ise çevresel etmenler insanı o kadar değiştiremeyebilir. Fakat ruhsal sıkıntılara genetik bir yatkınlık varsa ve hem de çevresel şartlar kötü gidiyorsa, bu kabil gençler dışarının etkilerini çok çabuk içlerine alıp bir ruhsal rahatsızlığa tercüme edebilirler. Modern sinir biliminde çok heyecan verici gelişmeler oluyor. Bu gelişmelerden bir tanesi, beyin yapısının değişebildiğini bizim görebilmemiz. Beyin, önceden statik bir organ olarak kabul ediliyordu. Beyin ne yapsanız da aynı kalır diye kabul ediliyordu. Fakat nöro-bilimsel çalışmalarla şunu gördük ki; mesela şefkat gören çocuklarda, sevilen çocuklarda beyinde çok olumlu değişimler oluyor. Mesela çok daha güzel sinapslar, yolaklar oluşuyor. Şefkat görmeyenlerde ise beynin bazı anatomik bölgeleri gelişmeyebiliyor. Mesela başka insanların duygularını anlamaya, değerlendirmeye yönelik merkezler bazı çocuklarda gelişmeyebiliyor eğer kötü anne babalık görmüşlerse, eziyet görmüşlerse, travma görmüşlerse. Nöroplastist deniyor bu durumlara; nöronların esneyebilmesi, değişik formlara girebilmesi Özellikle kötü muameleye maruz kalmış çocuklarda, beynin duyguları anlama ve ifade ile ilgili kısımları az gelişiyor. Bu çocuklar hayatta biraz daha robotik, biraz daha duygularını ifade edemeyen, başkalarının duygularını anlayamayan çocuklar haline gelebiliyorlar. Beynin bu yapısının keşfedilmesiyle birlikte biz çocuk gelişiminin sonuçları hakkında da bilgi sahibi olmaya başladık. Dolayısıyla bugün beynin de mahrum kalabildiğini, bazı fonksiyonlarını yerine getiremeyebildiğini biliyoruz eğer bir yoksunluk durumu olursa çocuklukta. İşte, tıpkı beynin plastik olması ve dışarının değişimlerini aksettirebilmesi gibi genetik yapımız da aslında değişime açıktır. Genetik dediğimiz yapı da sabit durmuyor. Yani insanın genleri sabit değil. Hepimiz belli bir gen havuzuyla doğuyoruz. Hepimizin vücudunda belli genler var. Fakat bu genlerin dışa vurması, dışarı yansıması için belli yaşantılar gerekiyor. Yoksa o genler orada öyle sessizce uyuyor. Kendini hiç aşikâr etmiyor.

11 11 Kişiyi belli bir şeye zorlamayabiliyor. Ancak belli olaylarla, belli stress faktörleriyle, belli zorlayıcı unsurlarla bazı genler kendini açığa vuruyor. Dolayısıyla sadece genlerimizin tesiri altında değiliz. Genlerle çevrenin etkileşiminin de tesiri altındayız. Ne kadar olumsuz olaya maruz kalırsak o kötü şeylere yol açabilecek genlerin açığa çıkma riski o kadar yüksek oluyor. O yüzden çocuklukta belalardan travmalardan, şefkatsizlikten, zalimlikten korunmuş insanlarda ruhsal rahatsızlığa yakalanma riski azalmış olabiliyor. İşte değer erozyonu konusu, burada şöyle tartışılması gereken bir kavram oluyor; çocuklarımızı dış dünyanın tekinsizliğine ne ölçüde bırakacağız? Ne ölçüde çocuklarımız hayatı kendileri öğrenecekler? Bunlar, anne babanın önünde, cevaplanması gereken zor sorular olarak duruyor. Mesela bir sitede yaşıyorsanız sitenin hemen dışındaki bakkala çocuğunuzu gönderebilecek misiniz? Kaç yaşında göndereceksiniz? Sokakta kendi başına dolaşmasına izin verecek misiniz? Kapının önüne bırakacak mısınız? Günümüzün çocukları böyle bir problemle de karşı karşıyalar. Sokaklar 20 yıl öncesine göre hiç tekin olmadığı için evlerde büyüyen bir kuşakla karşı karşıyayız. Evlerde büyüdüğü için çocuk yeni şeyler istiyor, yeni uyaranlar istiyor ve bunu sağlayan iki şey var; bilgisayar ve televizyon. Hiçbir anne baba çocuğuyla saatlerce oyun oynayamaz. Bir süre sonra büyüklerin ilgileri dağılır. Çocuklar oyunlarda bazı şeyleri ısrarla tekrar tekrar yeniden yapmak isterler. Bıktırıcı olabilir. Onun için sabırlı olmak lazım. Dışarıya çıkıp oynayarak kurtlarını da dökemediğine göre problem var demektir. Bu sorular, benim de tam olarak cevabını bilemediğim sorular. Psikoloji literatüründe bir kavramdan bahsedilir; müsamahakâr otoriterlik. Herkesin kendi kıvamınca, kendi karakter ve meşrebince bunu tutturabilmesi lazım bana göre. Müsamahakâr otoriterlik şu demek; anne ve baba olarak çocuğunuz üzerindeki yaptırım gücünü asla kaybetmeyeceksiniz. Yani çocuğunuz, sizin yapma dediğinizi yapmamayı kabullenecek ve sizin onun lehine düşündüğünüzü baştan bilecek ve yapma dediğiniz zaman yapmayacak. Fakat bir yandan da ona kendi kendine bazı şeyleri deneyip yanılarak öğrenmek gibi bir imkân vereceksiniz. Eğer bu imkânı ona verebilirseniz zaten öbür türlü otoritenizi daha kolay kabul edecek demektir. Uzaktan izleyeceksiniz. Hayatın içine balıklama dalmayacaksınız. Ona sen tek başına hiçbir şeye karar veremezsin, zavallı aciz bir yaratıksın mesajı vermeden, uzaktan kiminle arkadaşlık ettiğini, kiminle girip çıktığını bilerek fakat büyük yanlış yapmadığı sürece müdahale etmeden... Çünkü çocukların büyük savruluşları bazen anne babalıkla ilgili kusurlardan kaynaklanıyor. Anne ve baba, çocuğun ya da gencin tamamen kendisine tabi olmasını isteyebiliyor. Böyle şeylerle çok karşılaşıyorum. Babanın veya annenin kuvvetli bir egosu var. Buna psikoloji dilinde enstrümental narsisizm deniyor. Aletli narsisizm Yani ben kendi narsisizmimi doyur-

12 12 mak için çocuğuma büyük yatırım yapıyorum. Diyorum ki, şu okulu kazanacaksın, piyano çalacaksın, bale yapacaksın. Efendim şunu da becereceksin, bunu da becereceksin. Bazı anne babalar çocuklarına o kadar yükleme yapıyorlar ki çocuklar yaşına geldiği zaman pilleri bitiyor hayatta. Bu da mesela ilerde büyük değer erozyonuna yol açabiliyor. Bu tür çocuklara hayatta anne babaların verdiği telkin şu; başar, başaramıyorsan bir hiçsin. Bu kaba, yanlış bir telkindir çocuğa. Çocukların hayatta başarmasını istediğimiz şey, sadece maddi başarılar. Mesela iyi insan olmayı başarmayı çocuklarına kaç aile öğretiyor? Diğerlerine yardımcı olmayı, fedakâr, feragat edebilen insanlar olmayı kaç aile öğretiyor günümüzde? Testlerden yüksek al, iyi üniversiteye gir, çok meziyetli ol ki sana baktıkları zaman beni alkışlasınlar. Buna hakkımız var mı? Çocuklarımızın müstakil bir kimlik sahibi olarak büyümelerine yardımcı olmamız lazım. Onların bizden farklı arzuları, beklentileri, hevesleri olabilir. Niye ben kendi narsistik ihtiyaçlarımı onun üzerinden karşılayayım ki? Böyle telaşlı bir anne baba popülasyonuyla, özellikle İstanbul da karşılaşıyoruz. Çocuklarını o kurstan bu kursa, ellerinden tutarak sürüklüyorlar. Çocuğum biniciliği de öğrensin, şunu da öğrensin bunu da öğrensin, yani hayatta komple bir insan olsun. Bırak çocuğun biraz da çocuk olsun. Kendince oyalansın, hayal kursun. Gölge etme bazen yani çocuğuna. Hatta çoğu zaman gölge etme. Çocuğu kendi ihtiyaçlarımız için bir vasıta kılmayalım. Bir başka şey de daha çok eğitimli anne babalarda gördüğüm bir yanlış ki ileride çocuklarda dünyayla ilgili büyük hayal kırıklığına yol açıyor bu durum. Ben, hormonlu çocuk diye bir tabir geliştirdim kendimce. Hormonlu çocuk yetiştirmek şu demek; Sen ağasın, paşasın, sen yaparsın, sen çok iyi yaparsın, sen diğer çocuklardan farklısın çünkü benim çocuğumsun ve ben de farklıyım diğerlerinden. Anne baba, kendi ihtiyaçları ile çocuğun ihtiyaçları arasına bir çizgi çekebilmeli. Çocuğu asla kendi ihtiyaçları için kullanmamalı. Farkında olmalı. Bu hormonlu çocuklar ağamsın paşamsın, şöyle iyisin böyle iyisin diye büyütülüyorlar. Ondan sonra gerçek hayata bir çıkıyorlar bir sürü illüstrasyon, bir sürü hayal kırıklığı Ondan sonra da hiçbir şey olamıyor çocuklar. Korumacılık, yaygın yanlışlardan bir tanesi Çocuklarımızın, bazı şeyleri kendi başlarına sınamalarına, denemelerine izin vermemiz lazım. Hayal kırıklığı yaşamalarına izin vermemiz lazım. Bazı anne babalar çocuklarına kıyamıyorlar. Hiç hayal kırıklığı yaşamasın, hiç üzüntü yaşamasın istiyorlar. Gerçek bir hayat deneyimi olmuyor ki o zaman. Fanusta bir bitki yetiştiriyorsunuz. Ondan sonra da gerçek hayatla ilgili çocuklar çok ciddi sıkıntılar yaşayabiliyorlar.

13 13 Yine ruhsal sağlıkla ilgili, çocukların ileride savrulmasına, değer erozyonuna yol açabilecek sorunlardan bir tanesi de aşırı eleştirel bir anne babalık. Burada da çocuk bir türlü anne babaya kendini beğendiremez. Ne yapsa beğendiremez. Hep eleştiri alır. Burada da çocuğun yine kendi anne babasının daha derin, çözümlenmemiş narsistik ihtiyaçları için kullanıldığını görüyorsunuz. Çocuğu hırpalayarak kendini yüceltiyor. Böyle de çok insanla karşılaştım. Bu tarzın bıraktığı etkiler çok daha travmatik oluyor. Daha kalıcı şeyler oluyor. Daha sonra bu insanlar hayatta çok ürkek, çok pasif, otoriteyle ilgili hep sorunlar yaşayan kişiler olabiliyorlar. En ufak bir şeyde heyecana kapılıp sanki ebeveynlerinden gördükleri o eleştiriyi karşılarında göreceklerini düşünüyorlar. Daha ürkek, daha pasif davranabiliyorlar. Hayata da çok ucundan katılabiliyorlar. Bu da önemli bir özgüven problemi yaratıyor onlarda. Bu da depresyon ve panik-atak gibi sorunlara çevrilebiliyor. Anne baba tutumlarından, zamanın ruhundan bahsettik. İçinde yaşadığımız kültürel iklim, zamanın ruhuna tesirde bulunabilir dedik. Televizyon mesela çok mühim bir şey Televizyonla çocukların irtibatındaki denge çok önemli Çünkü bugün en sıradan çizgi filmde bile ölçüsüz şiddet sahneleriyle karşılaşıyoruz. Bazı çizgi filmlerde çocuklara birtakım başka kültürel değerlerin verildiğini görüyoruz. Bunu birkaç yerde söyledim. Bana çok manidar geldiği için tekrar ediyorum. Bir arkadaşım anlatmıştı kendi çocuğuyla ilgili. Bir gün otururlarken birden aklına geliyor ve bir mezarlık resmi yapsana diyor çocuğuna. Çocuk hevesle gidiyor, ödevini hevesle çalışıyor yapıyor, 10 dakika sonra babasına getiriyor. Bir mezarlık ki hep haçlarla dolu Baba şaşırıyor ve oğlum sen böyle bir mezarlığı nerde gördün diyor. Televizyonda hep böyle baba diyor çocuk çünkü gerçek bir mezarlığa hiç gitmemiş. Yani bu ülkede, bu toplumda bir mezarlık görmemiş çocuk. O yüzden benim dile getirdiğim bir şey var. Bunu çeşitli toplantılarda, hükümet erkânından insanlara, bakanlara falan da anlatmaya çalıştım. Bir merhamet eğitimi programı koymak lazım okullara. Mesela çocukları lösemili çocukların yattığı koğuşlara, akıl hastanelerine, darülacezelere götüreceğiz. Çocukları hayatın kırılganlığının olduğu yerlere götüreceğiz. Bunu, çocukları üzmek için değil, gerçek hayattaki üzüntüyü, kederi görmeleri, yaşamaları için yapmalıyız. Bazı sorumlu anne babalar biliyorum ki gerçekten güzel şeyler yapıyorlar. Mesela çeşitli ailelere yardımda bulunuyorlar. Ziyaretler yapıyorlar İstanbul un varoş mahallelerindeki evlere. Bu ziyaretlere çocuklarını da götürüyorlar. Çocuklarının da oradaki çocuklarla arkadaş olmalarını sağlıyorlar. Dolayısıyla çocukların da bazı şeylerin kadir kıymetini bilmesi, elinde

14 14 olanlara kıymet vermesi bu sayede olabiliyor. Çocuğu maddi olarak bolluğa boğmak yanlış şeylerden birisidir. Çoğu zaman anne babalar, çocuklarına yeterince zaman ayırmadıkları gibi bir suçluluk duygusuyla çocuklarına bol bol oyuncak alırlar. Maddi şeylerle, bu eksiklik duygusunu telafi etmek isterler. Bir gün bir danışanım bana şöyle anlattı. Çok manidar geldi bana Dedi ki; Doktor bey! Ben çocukluğumda oyuncak açlığı içinde büyüdüm. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Çok yoksul bir çocukluğum geçti. Bir oyuncakla senelerce oynardık. Dışarıdan gelen bir oyuncak beni çok sevindirirdi. İşte ben belli bir varlık seviyesine geldim. Çocuğum belli bir oyuncakla oynayacak yaşa geldi. Bir gün Dubai ye gittiğim bir seferde, bir bavul dolusu oyuncakla geldim dedi ve ekledi çocuğum o bir bavul oyuncaktan sonra, bir daha oyuncaktan hiç hoşlanmadı. Hepsiyle oynadı ve 1 hafta sonra oyuncaktan bıktı. Bir daha oyuncak aldığım zaman oyuncakla hiç ilgilenmedi. Bazı şeyleri çok dengeli yapabilmemiz gerekiyor. Kendi ihtiyaçlarımızın kendi suçluluk duygularımızın, kendi ezikliklerimizin çocuğumuzla, genç çocuğumuzla ilişkimize yansımasının önüne geçmemiz gerekiyor. Hepimiz, neticede birtakım eksikliklerle, yanılgılarla malulüz. Kendi hatalarımız, hayat karşısındaki yenikliklerimiz, ezikliklerimiz, muzafferane edalarımız, şunlar bunlar çocuğumuzla olan ilişkimize yansımamalı. Çocuklarla olan ilişki, daha demokratik bir ilişki olmalı. Hele gençlerle olan ilişki, çok daha demokratik bir ilişki olmalı. Çocuk yanlışta ısrar ediyorsa elbette son sözü anne baba söylemelidir ancak gençlerin de, çocukların da görüşlerine itibar edildiği bir aile ortamı oluşturulmalı. Çünkü çocuğun ve gencin, kendi düşüncesinin dinlenildiğini hissettiği zaman davranışları farklılaşabilir. Böyle bir ortamda çocuklarımızı büyüttüğümüz zaman, işte bugün değer erozyonu diye yakındığımız istilaya da daha az düçar olur çocuklarımız. Çünkü bu değer erozyonu meselesi, giderek nesillerin arasını açmaya başladı. Merhamet eğitimine dönecek olursak İşte hayatın kırılganlığının cisimleştiği yerlere çocukları götürmek Yapılabilecek şeylerden bir tanesi de çocuklarımıza yerli hikâyeler anlatmak, bu toprağın hikâyelerini anlatmaktır. Çocuklarımızı bu toprağın hikâyeleriyle büyütmektir. Bizden önceki nesiller şanslıydı. Onlar görsel kültürün çok egemen olmadığı bir dünyada Hz. Ali cenkleriyle, Köroğlu savaşlarıyla, bir sürü halk hikâyesiyle büyüyebiliyordu. Hikâyeyi anlattığınız zaman çocuğunuz buradan çok ciddi ahlâki mesajlar alır. Ama siz kendi kültürümüzün, kendi toprağımızın

15 15 hikâyelerini anlatmak zorundasınız. Hatta ben şunu da öneriyorum; atalarımızın, dedelerimizin hikâyelerini anlatın. Ben bunu büyük oğlumda yaptım ve çok olumlu bir netice aldığımı düşünüyorum İnsanlar kaybettiği şeyleri çok ararlar. Psikoloji de bugünlerde mutluluk üzerine odaklanıyor, pek çok çalışma yapılıyor. Ve 3 tane kelime, formül olarak psikolog araştırmacıların kaleminden çıkıyor; Çalışmak, iyilik etmek ve şükretmek. Ve sonra yorumu yapan kişi diyor ki; yahu bunları zaten kutsal kitaplar 1000 yıldır söylüyordu. Atalarının, dedelerinin nereden geldiği, yani sizin büyükannelerinizin ve büyük dedelerinizin kökenlerinin ne olduğu, ne gibi zorluklar yaşadıkları çocuklarımıza bir kimlik duygusu veriyor. Ben buraya uzaydan ışınlanmadım diyor çocuk. Bir kökünün olduğunu anlıyor. Bu toprakların üzerinde bir tarihinin olduğunu anlıyor. Çünkü bugünün gençlerinde böyle bir problemle de karşı karşıyayız. Ahistorik, tarihsiz bir kuşakla karşı karşıya olduğumuz izlenimini ediniyorum bazen. Yani bu topraklarla hiçbir ünsiyeti, irtibatı yok. Hatta dedesinin nereden geldiğini, kim olduğunu dahi bilmiyor. Dedesinin bir ötesini ise hiç bilmiyor. Çünkü bu çocuklar, artık birbirleriyle bir araya geldikleri zaman bilgisayar oyunlarını, popüler kültür ikonlarını konuşuyorlar. Ben böyle anlatıyorum size ama benim de böyle mükemmel bir baba olduğumu asla düşünmeyin. Ben de bazen çok şaşırıyorum bazı şeyler karşısında. Bir gün bilgisayarı açtım. Bir baktım duvar kâğıdında 4 tane adam nişan almışlar, bir adama ateş ediyorlar. Aman Allah ım dedim nasıl bir şeyle karşı karşıyayız. Sonra anladım ki büyük oğlum şu an 11 yaşında- GTA San Andreas diye bir oyunun afişini yapıştırmış. Bu oyunda araba çalıyorsunuz, polis öldürüyorsunuz ve öyle puan kazanıyorsunuz. Çocuklar arasında muazzam popüler bir oyun. Böyle bir sürü kafa kesme, kafa koparma gibi şiddet içeren oyunlar var. Bunları takip edemiyorsunuz her zaman. Ben şahsen bu tıkınma kültürüne, fastfood kültürüne de çok karşı birisiyim. Fakat bazen çocukların McDonalds veya Burger King isteklerine karşı koyamıyorum. Zira zorluyorlar sizi. Bütün çocuklar arasında en popüler şey, orada beslenmek. Bazı şeyleri tam olarak engelleyemeyebiliyoruz tabii. Ama en azından çocuklarımızı bu toprağın, bu kültürün hikâyeleriyle yetiştirmeyi becerebilmemiz lazım. Değer erozyonu, biraz insanın içinde yaşadığı toplumun kültürüyle, değerleriyle organik bir ilişki kuramamasına da bağlı olabilir. Değer erozyonuna en çok sebep olacak şeylerden bir tanesini de şöyle belirteyim. Anne baba, sözleriyle başka bir yerde, yaptıklarıyla başka

16 16 bir yerde ise çocuklar, anne babadaki samimiyetsizliği anında algılarlar. Siz ele verirken talkını kendiniz salkımı yutuyorsanız, davranışlarınız ve sözleriniz tutarsızsa çocuk sizdeki samimiyetsizliği anında sezer ve sizi otorite olarak kabul etmemeye başlar. Ahlaktan bahsedecekseniz ahlaki tutarsızlık sergilememek zorundasınız. Çocuğunuz bu tutarlığı sizde görmek zorunda. Eğer bu tutarlılık ortaya çıkmaz ise sizin ona sağlam bir dayanak olabileceğinizi düşünmez ve babam annem yapabili-yorsa ben de yapabilirim diye düşünür ve o da kaypak bir zeminde hareket eder. O yüzden tutarlılık, anne baba açısından çok ama çok önemli. Bir de şunun önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuklar anne babalarına baktıkları zaman bir ideal, bir amaç görebilmeliler. Yani niye yaşıyoruz, niye uğraşıyoruz, gayret ediyoruz un bilgisini, anne babadan devşirebilmeli çocuklar. Anne babaya baktığı zaman sadece hedonist bir anne baba görürse kendine öyle bir yön tutar. Ama hayatta başka birtakım idealler, amaçlar, insanlık uğruna gerçekleştirilecek birtakım değerler olduğunu fark ederse onun da psikolojik gelişimi o meyanda olur. O yüzden anne baba, çocuğa hem tarihi hem kültürü aktardığı gibi değerleri ve idealleri de aktaran bir üst konumundadır. Bu fonksiyonlarını kaybetmemeleri lazım... Bir defa nasihat ergene işlemez. Onu söyleyeyim size. Yani nasihat etmekle, onlara birtakım yollar göstermekle hiçbir şey sağlayamazsınız. Bu tür davranış gösteren kişileri farklı ortamlara sokmak, belki kendilerinin davranışlarının tuhaf kaçtığı, başka insanların öyle davranmadığı, daha nazik olduğu, daha nazenin olduğu ortamlara sokmak yararlı bir şey olabilir. Yani kendi davra-nışlarının farklılığını hissedebilir o zaman. Günümüzde anne babaların en çok dikkat etmeleri gereken şeylerden bir tanesi de çocuklarının akranlarıdır. Bazen olmadık kötülükler, akranlar üzerinden aileye sızabiliyor. Bazen anne babalar çok iyi anne baba olsalar bile çocuklarının akranlarını çok iyi gözetmedikleri için -maalesef- çocukları çok kötü şeylere kapılıp gidebiliyor. Bu yüzden akranların etkisine karşı da çok uyanık olması gerekir anne babaların.

17 17 Ayrıca madde kültürü de maalesef- İstanbul da çok yaygınlaştı. Ben Bakırköy de çalıştığım dönemde Gaziosmanpaşa, Gazi Mahallesi gibi semtlerde, Tuzla daki Şifa Mahallesi gibi yerlerde exstasy gibi maddelerin çok kolay gidip alınabildiğini gördüm. Bakkallarda satılıyor bazı yerlerde. Maddeye alışan çocukların geri döndürülmeleri de çok zor olabiliyor. Çünkü neticede ergenlik, beynin olgunlaşma süreçlerinin tam olarak gerçekleştiği bir dönem değil. Beyin dediğimiz organ, 25 yaşına kadar olgunlaşma süreçlerine devam ediyor ve yaşındaki bir ergen, hayatta en doğru şeyleri düşündüğünü hissedebiliyor. Burada beynin olgunlaşmasını tamamlamasının bir payı var. Çünkü beynin karar verici lobları tam olgunlaşmamış oluyor. Bu yüzden ergenler çok fevri hareket edebiliyorlar. Yanlışlar yapabiliyorlar. Anne babaların, çocukların yaptıkları yanlışlarda, onların kolundan tutabilecek basirete sahip olmaları lazım. Çünkü bazen gençlikte işlenen yanlışlar, hayat boyu gölge gibi o kişiye musallat oluyor, o kişinin hayatını kâbusa çevirebiliyor. Benim değer erozyonu konusunda anne babaların ne yapması gerektiğiyle ilgili şu anda söyleyeceklerim bunlar. Bu konularda çeşitli yazılar da yazdım. Merak edenler için kitapların isimlerini vereyim. Ruh Hali adlı bir kitabım var. Burada ergenlikle ilgili problemlere değindim. Merhamet son kitabım. Bir de Yavaşla adlı kitabım var. Bu 3 kitapta gençlerle ilgili problemlere, anne babalarla ilgili sorunlara, modern aileyle ilgili sorunlara değinmeye gayret ettim. Oralara bakarsanız bir şeyler bulursunuz. Web sayfam da var: kemalsayar.com. Yine burada da anne babalara yardımcı olacak birtakım bilgiler var. Çok sık güncelleyemiyoruz ama orayı da halka faydalı bir site olacak şekilde yararlı bilgilerle donatmaya gayret ediyoruz. Hepinize sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

18 18 SORULAR Soru: Ben Bağcılar dan geldim. Genel olarak gözlemlediğim şu ki Türk toplumunun hamuru yumuşak. Dolayısıyla bozulmaya, yanlış yola gitmeye meyilli. Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar yanlış yetiştiriliyor veya değer erozyonuna maruz kalıyor. Çocukları biz yetiştirdiğimiz için siz bize yolları söylüyorsunuz, şöyle yaparsanız daha iyi olur diye Anne babaların, kendi eğitimleri yolunda bir şey kazanmaları lazım Çünkü biz çekirdek aileye indirgendik. Önceden nineler vardı, dedeler vardı. Çocuklar, onların elinde yetişirlerdi. Şimdi biz ayağımızın bastığı toprakla ilgili bir şeyler verelim ama nasıl? Yani dedeyi ancak bayramlarda gören, anneanneyi ancak bayramlarda bilen çocuk nasıl onlardan bir şey öğrensin? Biz kendimizi geliştirme yolunda aşama kaydetmeliyiz diye düşünüyorum. Katkılarınız için teşekkür ediyorum. Kemal Sayar: Çok teşekkür ederim. Çok önemli konulara değindiniz. Biz bir şey olacağız ki çocuklarımız bir şey olsun. Yani biz kimlik sahibi olacağız ki çocuklarımız kimlik sahibi olsun. Biz merhamet sahibi olacağız ki çocuklarımız merhameti öğrensin. Time Dergisi geçtiğimiz aylarda mutluluk üzerine bir özel sayı yayınladı. Mutluluğun formülü, bugünlerde psikoloji literatüründe üzerinde çokça durulan bir konu. İnsanlar kaybettiği şeyleri çok ararlar. Psikoloji de bugünlerde mutluluk üzerine odaklanıyor ve 3 tane kelime formül olarak psikologların kaleminden çıkıyor: Çalışmak, iyilik etmek ve şükretmek. Sonra yorumu yapan kişi diyor ki yahu bunları zaten kutsal kitaplar 1000 yıldır söylüyordu. İnsanların doğasında değişmeyecek şeyler var. Mesela

19 19 vermek, diğerkâmlık bütün psikoloji çalışmalarında en üstün şey. Hiçbir çalışmada verici insanların, diğerkâm yani öbürünü düşünen insanların daha mutsuz olduğu, global olarak bakıldığında gösterilmiyor. Hep mutlu insanlar, hep mutmain insanlar, kendinde olanı verebilen paylaşabilen insanlar. Yeni bir ahlâka, yeni bir seferberliğe ihtiyaç var. Bütün dünya bir merhamet azalmasından muzdarip aslında... İnsanın insana karşı çok zalimleştiği, çok kıyıcılaştığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye de bile acayip, korkunç şeyler oluyor. İnsanın aklı havsalası almıyor. Güncel bir konu olduğu için ona değinmek zorundayım. 78 yaşında bir adam bir ayıp yaptı, bir suç işledi. Başkaları başka suç işleyerek birtakım tazyiklerle onun başka bir şekilde yolunu açtılar, dışarı çıkmasını sağladılar. Fakat benim anlayamadığım bir şey var. Bu insan, yüzü kızararak evinde oturması gerekirken kahraman gibi o televizyondan bu televizyona dolaşıp konuşuyor. Basın böyle şeylere zaten heveslidir. Reyting malzemesi olacak şeylere zaten balıklama atlar. Fakat bu kişi bu yaşına rağmen hâlâ mı kendini bilemiyor? Hâlâ yaptığı birtakım işlerle ilgili bir suçluluk hissi duymuyor mu? Ne kadar feci şeylerle karşılaşıyoruz. Ondan sonra kötü de olsa kahramanlaşabiliyor insanlar. Yani böyle bir imaj oluşuyor. Mesela kendini doğuran, büyüten varlığa hançer dayayıp boğazını kesmek, ne demek? Bundan 3-5 ay önce böyle üç olay arka arkaya geldi. Bütün bunlarda, zamanın kültürünün çocukları ve gençleri içeriksizleştiren, onları zalimleştiren, sadece kendileri için yaşatan, onlara bir değer uğruna, bir ideal uğruna yaşamayı çok gören, bunu göstermeyen değişimin bir payı var. Durduk yere insanlar zalimleşmiyorlar. Bencillik, egoizm, hep bana felsefesi yerleştiği zaman topluma, şiddet meşrulaşmış oluyor. Bir başkası, nesne olarak algılanmaya başlıyor o zaman. Benim canımı yakmayan bin yaşasın, başkasının canını yakıyorsa hiç önemli değil. Empati duygusunun körelmesi, çok ama çok önemli bir şey Bunu siyasette de görüyorsunuz. Siyasilere bakıyorum da birbirleriyle ne biçim tepişiyorlar öyle yahu? Ne kadar kaba saba bir kavga bu... Bir zekâ gelsin istiyorum şu siyasete. İnsanlar birbirlerine söz oyunlarıyla takılsınlar. Bir zekâ gösterisi görelim. O ona hain diyor, o ona şerefsiz diyor. Ne kaba bir dövüş bu. Dolayısıyla mukaddes kavramların manası da kalmıyor böyle laflar etmekle. Herkesin birbirine şerefsiz dediği bir ülkede şerefin de bir manası kalmıyor. Gladyatör dövüşü gibi... Her yerde böyle bir vahşilik, bir kabalık, bir nobranlık görüyorsunuz. Bu rahatsız edici İnsanların arasında yumuşaklığa, şefkate ihtiyacımız var. Bu değer erozyonunu herkesin kendisine bakarak anlaması lazım.

20 20 Önce biz nerelerde aşındık, nerelerde kaybettik, nerelerde kendimizi aşırı derecede kendi egomuzun emrine verdik ya da başka insanların ıstırabını duymaz olduk? Bunu görmek lazım. Bir kavram çok ilgimi çekiyor. Aktüel dergisinde bununla ilgili bir yazı yazdım Radikal Empati diye. Empati yetmiyor artık. Radikal empati gerekiyor. Hakikaten uluslararası ilişkilerin çözümünde, insanlar arası problemlerin çözümünde Radikal empatiyi de şöyle açıklayayım. Sen bir acı çekiyorsun, ben bu acıyı çekmiyorum. Yani benim başıma gelmedi senin başına gelen. Fakat aynı benim acımmış gibi senin acını içimde yaşıyorum. Bu büyük bir oluş, büyük bir hedef. Fakat herkesin bu yönde hareketlenmesi lazım Bir de Türkiye de çok yanlış bulduğum -daha politik arenadan konuşacak olursam- bir kabile ahlâkı var. Adam yanlış bir şey yapmış kardeşim. 78 yaşında bir adam yanılabilir. Bunamış olabilir, şu olabilir, bu olabilir Daha niye çıkıp savunuyorsun bu adamı sen? Daha niye onun, zavallı bir çocuğa yaptığı bir zulmü, komplo falan diyerek haklılaştırmaya çalışıyorsun? Niye hâlâ kabile ahlâkıyla hareket ediyorsun? Niye biraz cesur olup kınayamıyorsun? Bunlara çok dikkat etmek lazımdır. Kötülük benim grubumdan çıkmışsa onun içinde mutlaka bir iş vardır dediğiniz anda siz de hataya düşebilirsiniz, biz de hataya düşebiliriz. Çok dikkat etmek lazım Kötülüğü gördüğü yerde kınamayı bilmek lazım Soru: Ben genç kızlarla ilgili soru sormak istiyorum. Genç kızların biraz erkeksileştiğini düşünüyorum zamanımızda. Hitap tarzlarında bile abi ya, baba ya gibi kelimeler görülüyor. Şöyle hanım hanımcık kız profili pek kalmadı. Bu duruma nasıl gelindi ve buna karşı ne yapmak gerekiyor? Kemal Sayar: Çocuklar, akranlarından ve televizyon dizilerinden çok etkilenebiliyorlar. Televizyon dizilerinden kendilerine hemen uygun bir rol modeli alıp onu adeta taklit ederek yaşıyorlar. Bir de ergenlerin çok bilinen bir psikolojik özelliği vardır. Ergenler, sanki dünyada onları izleyen hayali bir izleyici kitlesi varmış gibi hareket ederler. Mesela sadece annesiyle konuşuyordur ama sanki kendini izleyen bir 40 kişi varmış gibi konuşuyordur. Bunlar çok psikolojik özellikler. Mesela çoğu ergen, aynayla problemlidir. Aynanın önünde saatlerce vakit geçirir. Çünkü benlik imgesi çok önemlidir ergenlik döneminde. O benlik imgesinin de en önemli kaynağı bedendir, bedenin görünümüdür. Dolayısıyla ayna çok önemli bir uğraş alanını oluşturur. Ne yapılabilir? Bir defa ergene nasihat işlemez. Yani nasihat etmekle, onlara birtakım yollar göstermekle hiçbir şey sağlayamazsınız. Bu tür davranışlar gösteren kişileri farklı ortamlara sokmak, belki kendilerinin

21 21 davranışlarının tuhaf kaçtığı, başka insanların öyle davranmadığı, daha nazik olduğu, daha nazenin olduğu ortamlara sokmak yararlı bir şey olabilir. Kendi davranışlarının farklılığını hissedebilir o zaman. Ama şuna da bir şey diyemiyorum; eğer bir genç kız sadece erkeksi tavırlar gösterebilerek bir dış ortamda var olabileceğini düşünüyorsa buna da ne yapacaksınız? Belki de öyle çok sert ve haşin davranışlar gösteriyor olması sayesinde kendini ezdirmemeyi başarıyor. Bilemezsiniz. Her olguyu ayrı ayrı incelemek lazım. Hangi psikolojik dinamiklerle hareket ediyorsa ona göre bakmak lazım. Soru: Ben oğluma 5 yaşından beri, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum ama ona bir türlü sorumluluk duygusu aşılayamadım. Ders çalışmıyor. Hayatta televizyon, bilgisayar ve futboldan başka zevk aldığı bir şey yok. Biz gayret ettik, bir türlü veremedik bunu. Sizce ne yapmalıyız? Kemal Sayar: Evet, bu çok yaygın bir problem Bizim ailelerimizde şöyle bir özellik de var ki çocukları pek az sorumlulukla büyütüyoruz. Geçenlerde bir danışanım anlattı. Çocuklarını yurt dışında tanış bir ailenin yanına göndermişler ve o aile de çok varlıklı bir aile. Yani evlerinin içinde bir sürü görevlinin bulunduğu bir aile. Fakat çocukların temel bazı ödevleri var ve o ödevleri kendilerinin yapmaları gerekiyor. Mesela hafta sonu geldiği zaman çimleri oğlan çocuğunun biçmesi gerekiyor, bulaşıkları kız çocuğunun yıkaması gerekiyor. Aile işgücünü satın alacak güçte olduğu halde çocukların bu görevleri yerine getirmemesine asla göz yummuyorlar. Bu bize Amerikan tarzı gibi geliyor ama doğru bir şey yani. Her Amerikan tarzı kötü olacak diye bir şey yok. Çok doğru bir şey Yani bizim çocuklarımız ortalığı saçar savar, oyuncaklarını her tarafa dağıtır; ondan sonra anne gelir hepsini tek tek toplar. Belli alışkanlıkların kazandırılması lazım çocuklara. Mesela bu benim çok duyduğum bir yakınma annelerden. Diyor ki; kızımın oğlumun odasını leş götürüyor. Bizi odasına sokmuyor. Fakat odası çok berbat, çok dağınık. Bütün bunlar bizim iyi anne babalıkla değiştirebileceğimiz şeylerdir ve çocuklar ne kadar ekmek olursa o kadar köfte olacağını öğrenmeliler. Yani ne kadar verirsen o kadar alırsın. Çocuklara bunu baştan benimsetmemiz lazım. Çocuklar bizim toplumumuzda bazen o kadar şımartılıyorlar ki çocuk ne yaparsam yapayım, nasıl olsa annem benim nazımı çeker diyor. Dolayısıyla anne babanın otoritesi de kalmamış oluyor. Yani mesela televizyon ve bilgisayarın izlenmesi; derse çalışmak, odasını toplamak, evin birtakım kurallarına riayet etmek gibi bazı şeylere bağlı olabilir. -Ya sevmiyorum diyorsa Bir de bu laf var... Sizlerden çok duyuyorum bu lafları. O kadar çok

22 22 duyuyorum ki sevmiyorum, yapmıyorum ya da seviyorum, yapıyorum. Bakın kızım niye geç geliyorsun sokaktan? Gece ikide gelen bir kız vardı. Görseniz çıtı pıtı narin mi narin bir şey. İnsan kapının önüne bırakmaya korkar anne baba olarak. Ben böyle seviyorum diyor. Böyle hoşuma gidiyor diyor. Gece ikide gelmek benim hoşuma gidiyor. Veya sevmiyorum. Bakın hep kendi üzerinden tanımlama. Hep referans kendisi. Ben onu seviyorum, sevmiyorum. Yani daha geniş bir referans çevresi yok. Başka insanları düşünmek, anne babanın ne hissettiğini düşünmek yok. Bir gün değişin rolleri. Tamam bugün hadi öyle yapalım deyin, hatta birkaç gün Kabul edin bu teklifi. Üçüncü gün vazgeçecektir emin olun. Soru: Ergenlerin ve akranların dışarıdaki takibi nasıl olacaktır? Mesela ergen çocuğunuz size bir yerde olduğunu söylediğinde siz onun gerçekten orada olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Özellikle erkek çocuklarını kastediyorum burada. Kemal Sayar: Bir kere bütün arkadaşlarını tanımak gerekir. Yani dikkatinizden kaçan bir arkadaşı ya da sizden gizlediği bir arkadaş grubu olmamalı. Ama işte bu gece Ahmet in evinde çalışıyoruz, orada kalacağız diye sizden izin alıp Taksim deki barlarda dolaşıyorsa bir problem var demektir. Mutlaka check etmek lazımdır söylediklerini. -Nasıl check edebiliriz peki? Bana bunlar cep telefonu çağında biraz daha kolay yapılabilir gibi geliyor. Söylediği şeyler sizde bir güven uyandırmıyorsa zaten oraya gidip kontrol edebilirsiniz. Cep telefonu, bazı şeyleri kolaylaştırıyor. Mesela onun, olduğunu söylediği yerin yakınlarına gidersiniz ve şurada buluşup iki dakika görüşelim mi, ben de buradan geçiyordum dersiniz. Bunun sayısız derecede icat edilebilir yöntemi var. Fakat durduk yerde de şüphe izhar etmemek lazım. Hakikaten şüpheyi mucip durumlar varsa bu tür yöntemleri kullanmak lazım. Öbür türlü atlatma hikâyesine dönüşüyor bu ve gençleri tahrik ediyor. Ne kadar atlatırsam, o kadar başarı kazanırım diye anne babayı kandırma şekline de dönüşebiliyor. Soru: Az önce genetik özelliklerin insan karakterini yarı yarıya etkilediğini söylediniz. Bahsi geçen 78 yaşındaki yazarın zamanında katil olmasını bu bağlamda göz önüne koymak genetiğe fazla abartılı bir önem vermek değil midir? Eskiden de bir insanın soyuna sopuna bakılırdı ama sanki bu durum günümüzde biraz abartıldı mı dersiniz? Zamanında katil olan kişi bunu da yapabilir demek ne kadar doğru?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu'

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu' 'Yaşam, seçimler üzerine kurulu' Yeni yıl için yeni kararlar almak, yeni seçimler yapmak zorunda olanlar, Prof. Dr. Kemal Sayar'ın önerilerini okumadan adım atmasın. Psikiyatr olan Prof. Dr. Kemal Sayar

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları 1. Ay : İşte geldim, buradayım! 3. Ay : Harika bir oyuncağım var: Ellerim! 6. Ay : Ben bir enerji küpüyüm! 9. Ay : Güvenlik önlemlerini artırdınız mı? Emekliyorum! 12. Ay : Yürüyorum! Bağımsızım, Mutluyum,

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması Örnek Tarot Okuması Bir tarot okuması, bilinçaltına atılmış bir oltadır. Bizler yani tarot okuyucuları, sizin zihninize, bilinçaltınıza olta atarak, sebeplerini ve sonuçlarını zaten sizin biliyor olduğunuz

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

ilkokul Yeşilcan la Zararsız Teknoloji

ilkokul Yeşilcan la Zararsız Teknoloji ilkokul Yeşilcan la Zararsız Teknoloji Sunum İçeriği Bağımlılık Nedir? Teknoloji Bağımlılığı... Teknoloji Derken? Nasıl Bağımlı Olunur? Teknoloji Testi Teknolojiden Yararlanmak Ama Bağımlı Olmamak İçin...

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen İçin Açıklamalar Sınav Süresi: 13 Dakika G = Gözetmen A = Aday BİRİNCİ BÖLÜM (3 dakika) KAYIT CİHAZINI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert AÜ

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz? Nasıl öğrendiğinizi biliyor musunuz? Ve ne kadar verimli öğrendiğinizi İşte bu test ile ne kadar verimli bir öğrenmeye sahip olduğunuzu anlayacaksınız, eksikliklerinizi tespit edeceksiniz. Haydi iş başına.

Detaylı

Kanatları Kırılan Çocuklar Cuma, 02 Ekim :21

Kanatları Kırılan Çocuklar Cuma, 02 Ekim :21 İnsanlara yardım etmeyi millet olarak çok severiz. Bazen üzerimize vazife olmayan görevleri de kendimize yükleyerek, sırf iyilik olsun diye insanlara yardım etmeye çalışırız. Bunu bazen o kadar abartırız

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

İsmail Aybars Tunçdoğan tuncday@earlham.edu

İsmail Aybars Tunçdoğan tuncday@earlham.edu Konunun uzmanları, beden dilinin iletişimdeki rolünün, birçok zaman konuşmanın içeriğinin bile önüne geçtiğini iddia ediyorlar. Bir şeyi nasıl söylediğimizin, ne söylediğimizden daha önemli olabildiği

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül 2009 12:41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül 2009 13:10

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül 2009 12:41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül 2009 13:10 Bir Gencin Eroin Kullandığı Nasıl Anlaşılır? Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Anatolia Klinikleri nde Şef Yardımcısı Doç. Dr. Özkan Pektaş a bu soruyu sorduğumda söze şöyle başladı: Daha kırık kırık, çatallı,

Detaylı

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim SİVAS BELEDİYESİ İŞARET DİLİ EĞİTMENİ MUSTAFA EPİK. İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR. İŞBİRLİĞİ İÇİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR MUTLAKA BAŞARILI OLACAKTIR SORU- Bize kısaca kendinizi

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

Psikolog Seda BİLGEN IŞIK İÇİNDEKİLER: 1. TIRNAK YEME 2. ÇOCUKLARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI 3. SINAV KAYGISI 4. KAYNAKÇA

Psikolog Seda BİLGEN IŞIK İÇİNDEKİLER: 1. TIRNAK YEME 2. ÇOCUKLARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI 3. SINAV KAYGISI 4. KAYNAKÇA Psikolog Seda BİLGEN IŞIK İÇİNDEKİLER: 1. TIRNAK YEME 2. ÇOCUKLARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI 3. SINAV KAYGISI 4. KAYNAKÇA 1. TIRNAK YEME Tırnak yeme, her yaşta ve her iki cinste de görülebilen, zaman içinde

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Biraz düşünelim... Alışverişe gittiniz; her zaman akıllı ve anlayışlı olan oğlunuz istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde

Detaylı

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına 23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına Bodrum da 3 yıl önce kaptanlığa başlayan Gül Yavuz, 23 yıl yazılım sektöründe çalıştıktan sonra nasıl yat kaptanı olduğunu ve denizlerde kadın kaptan olmanın

Detaylı

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ Rehberlik Bilgi Bülteni Ekim 2014 IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ İLKOKUL ÇAĞI ÇOCUKLARDA RUHSAL OKUL SÜREÇLERİ KAYGILAR VE SORUMLULUKLAR EYVAH ÖDEVİM VAR! 1 Sevgili Velilerimiz, En değerli varlıklarımız olan

Detaylı

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak

Detaylı

Mehmet Teber m.teber@yahoo.com

Mehmet Teber m.teber@yahoo.com Tutarlı olmak için hepimiz bilinçli ya da bilinçsiz bir çaba gösteriyoruz. Bir davranışımızın diğer davranışımızla, bir sözümüzün diğer bir sözümüzle çelişmemesi için dikkat ediyoruz. Tutarlı olmak, biz

Detaylı

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ 19.12.2012 Ben de bilim insanı olmak istiyorum çünkü pes etmem! (7. Sınıf Aklımda bilim insanlarının da hep doğruyu tam olarak bilemeyecekleri kaldı. Bilim insanlarının

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Peki, nedir bu momofobi?

Peki, nedir bu momofobi? Günlük hayatta birçok işlerini telefonla halleden çocuklar, doğal olarak akıllı telefonlara bağımlı olmaları da normal olacaktır. Bu çocuklar kazara telefonlarını kaybederler ya da telefonları bozulursa

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) DİNLEME İSTEKLER (9) Metinleri dinleyelim

Detaylı

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. Başarıda İç Disiplin Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. İÇ DİSİPLİN NEDİR? Her zaman yaptığınız veya yapmak zorunda olduğunuz işleri iki şekilde yaparsınız:

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları 2013 / 2014 SAYI: 17 Haftanın Bazı Başlıkları Çocukla İyi Zaman Geçirmenin 10 Yolu VI. Geleneksel Piyano Resitali Miniklere Anlamlı Hediye Okul Küçük Erkek Basketbol Takımı mızdan Başarı Çocukla İyi Zaman

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK 10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK İnsanoğlu yaşam boyu farklı gelişme dönemleri yaşar. Çocukları daha iyi tanımak için onların içinde bulundukları gelişme döneminin özelliklerinin bilinmesi aileyi rahatlatır,

Detaylı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENĐ LĐSESĐ R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 2010 2011 Kız olursa Sarin, erkek olursa Masis Erkek olursa doktor, kız olursa öğretmen KENDĐNĐ TANIMA VE MESLEK SEÇĐMĐ Sevgili veliler,

Detaylı

ÖZEL ÇEKMEKÖY NEŞELİ ANAOKULU. PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK BÜLTENİ ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ GELİŞİMİ

ÖZEL ÇEKMEKÖY NEŞELİ ANAOKULU. PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK BÜLTENİ ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ GELİŞİMİ ÖZEL ÇEKMEKÖY NEŞELİ ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK BÜLTENİ ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ GELİŞİMİ Erken çocukluk dönemi fiziksel, duygusal, zihinsel, davranışsal ve iletişimsel temel becerilerin ve

Detaylı

Bağımlılık kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır.

Bağımlılık kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Nedir? Bağımlılık Bağımlılık kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Ne Zararı Var? Teknolojinin insan hayatına sağladığı

Detaylı

İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIMI VE GÜVENLİ İNTERNET HİZMETİ

İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIMI VE GÜVENLİ İNTERNET HİZMETİ İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIMI VE GÜVENLİ İNTERNET HİZMETİ İNTERNETİN ÖNEMİ ve Güvenli İnternet Hizmeti İnternet Dünyamızı değiştiriyor Ailenin yeni bir üyesi Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası Bir tıkla

Detaylı

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak (örneğin öğretmencilik oyununda) hem de kalem tutma ve yazı yazma becerisinin gelişimine katkıda

Detaylı

9. Sigarayı bırakma zamanı

9. Sigarayı bırakma zamanı 9. Sigarayı bırakma zamanı 1 9. Sigarayı bırakma zamanı Dünyada 8 saniyede 1 can alan, yılda 4 milyon kişinin ölümüne neden olan, dünyada her 10 erişkinden birinin ölüm nedeni sayılan sigarayı bırakmak

Detaylı

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013 Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013 2002 yılından beri Koç Üniversitesi nde lisans ve lisansüstü toplam 16 farklı dersi, 35 farklı şubede anlattım. 8-10 kişilik küçük sınıflara

Detaylı

SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler

SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM 0-18 yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler İYI SINIRLARI IYI BELIRLER, BÖYLECE BIZLER DE BÜYÜRKEN NASIL DAVRANACAĞIMIZI IYI BILIRIZ 5. SINIFTAKI

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Kullanılmayan beyinde kısmi ve genel büzülme meydana gelir. Bilim adamlarının araştırmaları,

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor: Uzm. Psikolog Nuray ÖZBEN AVŞAR Anne - baba - çocuk ilişkisinin son yıllarda hızlı bir değişim içerisine girmiş olduğu gözleniyor. Hızla gelişen dünya ile hayata bakış açıları her geçen gün gelişiyor ve

Detaylı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı On5yirmi5.com Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı Türkiye ve İstanbul çapında verilecek olan Yaz Kur an Kursu eğitimlerini İstanbul Müftü Yardımcısı Mehmet Yaman ile konuştuk Yayın Tarihi : 15

Detaylı

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir? ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir? Ebeveynler için Notlar Bu kitapçık, yaklaşık 4 ila 12 yaş aralığındaki, psikoterapi düşünülmüş çocuklar

Detaylı

PROJENİN BAŞINDAKİ VE ŞUANDAKİ SİMULTANE UYGULAMALAR, BAKIM UYGULAMALRI VE SOSYAL İLİŞKİLER YÖNETİMİ

PROJENİN BAŞINDAKİ VE ŞUANDAKİ SİMULTANE UYGULAMALAR, BAKIM UYGULAMALRI VE SOSYAL İLİŞKİLER YÖNETİMİ PROJENİN BAŞINDAKİ VE ŞUANDAKİ SİMULTANE UYGULAMALAR, BAKIM UYGULAMALRI VE SOSYAL İLİŞKİLER YÖNETİMİ 1. Kestirmeler haricinde 0-2 yaş arasında ki çocuklar uyumak için kendi yataklarını kullanıyorlar. Kurum

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 37 1) V. mümkün değildir I. II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız Yukarıda numaralandırılmış sözcüklerden anlamlı ve kurallı bir tümce oluşturulduğunda

Detaylı

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü BÜLTEN. Ayın Konusu

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü BÜLTEN. Ayın Konusu T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü NİSAN Ayın Konusu FARKLILIKLARLA YAŞAMAK İÇİNDEKİLER 1. FARKLILIKLARA SAYGI DUYMA 2. EMPATĠ

Detaylı

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Y jenerasyonunun internet bağımlılığı İK yöneticilerini endişelendiriyor. Duygusal ve sosyal becerilere sahip genç profesyonel bulmak zorlaştı. İnsan

Detaylı

Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi

Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi Yedi yaşındaki otizmli Eymen Şen, 10 okuldan geri çevrildikten sonra bir okul bulabildi. O tek örnek değil. Türkiye de 0-18 yaş arasında 350 bin otizmli çocuk var.

Detaylı

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU OKUL KORKUSU Her yıl milyonlarca çocuk okula başlayıp, neşeyle devam ederken

Detaylı

DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ

DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ Pek çok çocuk dikkat kontrolleriyle ilgili sorunlar yaşamasına rağmen, her bir çocuk bu konuda zayıf ve güçlü yanlarının oluşturduğu birbirinden farklı değişik modellere sahip

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur Bizden söylemesi Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur. 8-18 yaşları arasında bir çocuğum var.. Bu yaz en az 2 hafta İzmir,

Detaylı

Özel gereksinimli çocuklar

Özel gereksinimli çocuklar Özel gereksinimli çocuklar Spor becerileri yolu ile toplumsal yaşama uyum ve katılımlarını sağlamak Mutlu ve üretken bireyler olmalarına yardımcı olmak. Programımıza yaklaşık 70 sporcu devam etmektedir.

Detaylı

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN. biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde dünyaya

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN. biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde dünyaya Dicle AKSU ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN Günümüz istatistiklerine göre her beş saniyede yirmi bir bebek dünyaya geliyor. Her biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde

Detaylı

ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ. İLETİŞİM ve SÜRECİ

ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ. İLETİŞİM ve SÜRECİ ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ İLETİŞİM ve SÜRECİ İletişim Nedir? İletişim, yaşamımızın sesi soluğu olmakla birlikte, kendimizi özgürce ve bütünüyle ifade etme sanatıdır. İletişim hem iş, hem de özel hayatımızda

Detaylı

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?... ANKET-1 (LİSE) Türk İşaret Dilinde izlemek için tıklayınız. Ad Soyad:. Okul -Sınıfı:. 1. Okul başarınızı nasıl yorumluyorsunuz? Kötü Orta İyi Çok iyi 2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Sayın Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu TUSAF yönetimi başta olmak üzere, kongremizin

Detaylı

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ VELİ BÜLTENİ MAYIS -2012 ÇOCUK VE KİTAP "EĞİTİM YAŞAM İÇİNDİR" 2 ÇOCUK VE KİTAP Önceleri çocuk için kitap bir oyuncaktır.

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Anne babalar için çocuklarının ilk kelimelerini duymak heyecan verici bir deneyimdir. Duyduğu yeni kelimeleri

Detaylı

SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler

SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler SAĞLIKLI MEDYA ALIŞKANLIKLARI BIRLIKTE YARATALIM 0-18 yaş grubundaki çocukların aileleri için tavsiyeler İYI SINIRLARI IYI BELIRLER, BÖYLECE BIZLER DE BÜYÜRKEN NASIL DAVRANACAĞIMIZI IYI BILIRIZ 5. SINIFTAKI

Detaylı

Diğer: Diğer:... Diğer:...

Diğer: Diğer:... Diğer:... Anket Üniversite Bu anket formu, işitme engellilerin üniversite eğitimlerini desteklemeyi amaçlayan bir proje çerçevesinde sizlerin sorunlarını değerlendirmek için hazırlanmıştır. Ad Soyad: Devam ettiğiniz

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR.YAPTIĞIN İŞİ ADAM GİBİ YAPMAYI VE GELİŞİMİN ÖNEMİNİ ONUN HAYATINDA ÖĞRENDİM SORU-Bize kısaca kendinizi

Detaylı

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim.

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim. ROSENBERG BENLİK SAYGISI ÖLÇEĞİ Aşağıdaki cümleleri okuyarak sizin için uygun olan şıkkı işaretleyiniz 1. Kendimi en az diğer insanlar kadar değerli buluyorum. 2. Bazı olumlu özelliklerim olduğunu düşünüyorum.

Detaylı