Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3"

Transkript

1 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 1

2 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Gürol PEHLİVAN Yabancı Dil Danışmanları Prof. Dr. Metin EKİCİ - Mehmet Nuri ERDEM - Emine ERSÖZ Redaksiyon Yrd. Doç. Dr. Furkan ÖZTÜRK - Mehmet ERSAL - Mehmet ALTUNMERAL Gülcihan PEHLİVAN - Pınar ERSAL Sanat Danışmanı Özkan BİRİM Teknik Sorumlu Ramazan ÇELİK Yazışma Adresi 5527 sok. No: 41/11 Uncubozköy / MANİSA Elmek: medar.mevlana@gmail.com Baskı Tibyan Yayıncılık Basım Yayım Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. 1145/1 Sok. No: 55/A Yenişehir İzmir Tel: Faks: e-posta: tibyanyayincilik@gmail.com - web: Kültür Bakanlığı Sertifika No: Eylül

3 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 SÛFÎ ARAŞTIRMALARI SUFI STUDIES Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies Cilt/Volume: 2 Sayı/Issue: 3 Kış/Winter 2011 ISSN MANİSA Yılda iki sayı yayımlanan ulusal hakemli bir dergidir. Sûfî Araştırmaları-Sufi Studies Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği'nin yayın organıdır. 3

4 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 4

5 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 YAYIN KURULU Esin ÇELEBİ BAYRU (Uluslararası Mevlânâ Vakfı II. Başkanı) Prof. Dr. Rahmi KARAKUŞ (Sakarya Üniversitesi) Prof. Dr. Himmet KONUR (Dokuz Eylül Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Nuri ŞİMŞEKLER (Selçuk Üniversitesi Mevlânâ Araş. Ens. Md.) Yrd. Doç. Dr. Cahit TELCİ (Celal Bayar Üniversitesi) BİLİM KURULU Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ (Muğla Üniversitesi) Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Rami AYAS (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Osman BİLEN (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. İlhan GENÇ (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Turan GÖKÇE (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Ayşe İLKER (Celal Bayar Üniversitesi) Prof. Dr. Alimcan İNAYET (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa KARA (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Adnan KARAİSMAİLOĞLU (KırıkkaleÜniversitesi) Prof. Dr. Zeki KAYMAZ (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Yusuf Ziya KESKİN (Harran Üniversitesi) Prof. Dr. Atabey KILIÇ (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Aynur KOÇAK (Kocaeli Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet ÖGKE (Akdeniz Üniversitesi) Prof. Dr. Kazım SARIKAVAK (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet Hakkı TURABİ (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Ayşe ÜSTÜN (Uşak Üniversitesi) Prof. Dr. Emine YENİTERZİ (Mevlânâ Üniversitesi) Doç. Dr. Safi ARPAGUŞ (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Ziya AVŞAR (Bozok Üniversitesi) Doç. Dr. Gülgün ERİŞEN YAZICI (Onsekiz Mart Üniversitesi) 5

6 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Doç. Dr. Mehmet KIRBIYIK (Selçuk Üniversitesi) Doç. Dr. Mustafa SARI (Mevlânâ Üniversitesi) Doç. Dr. Ömer Faruk TEBER (Onsekiz Mart Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Gül GÜLER (Harran Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜLER (Harran Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Sezai KÜÇÜK (Sakarya Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. A. Yılmaz SOYYER (Süleyman Demirel Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Mustafa TATÇI (Gazi Üniversitesi) Yurtdışı Temsilcileri Prof. Dr. Amin ODEH (Ürdün) Prof. Dr. Ahmad Naseem SHAH (Hindistan) Prof. Dr. Elfine SIBGATULLİNA (Rusya Federasyonu) Dr. Seema ARİF (Pakistan) Dr. Güzel TYUMOVA (Tataristan) 6

7 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 İÇİNDEKİLER EDİTÖRDEN... 9 Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM MEHMED ALİ FETHÎ NİN HZ. ALİ DEN KIRK SÖZ TERCÜMESİ: TERCEME-İ KELÂM-I ERBA ÎN-İ HAZRET-İ ALİYYÜ L-MURTAZÂ Die Übersetzung der Vierzig Sprüche vom Khalif Ali von Mehmet Ali Fethi Âdem CEYHAN ISLAM AND THE ROLE OF SHRINES IN KASHMIR Keşmir de İslam ve Türbelerin Rolü Dr. G. H. MİR MUHYÎ-İ GÜLŞENÎ NİN SÎRET-İ MURÂD-I CİHÂN İSİMLİ ESERİ The Work of Muhyi-i Gülşeni s Siret-i Murad-ı Cihan Abdullah ARI ÇEVİRİ TASAVVUF KAVRAMININ VE ANLAMLARININ ETİMOLOJİK İNCELENMESİ Yazan: Dr. Amin Yousuf Oudeh Çeviren: Emine ERSÖZ 7

8 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 8

9 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 EDİTÖRDEN Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM "Sûfi" ile "sâfi" arasında köken ve anlam açısından çok yakın bir ilişki söz konusu. Sâfi olabilmek tortulardan ve bulanıklık oluşturan hallerden uzak kalmayı gerektiriyor. Sonuçta da arı-duru bir hal ortaya çıkıyor. Böyle bir hal âyineyi temiz ve pürüzsüz kılıyor. O zaman da ona yansıyan her ne olursa daha net gözüküyor. Sûfiliğin ana amacı ise o âyineyi Yüce Allah'ın cemal tecellilerine mazhar kılmaktır. Tıpkı Mesnevi'deki ayna hikayesinde olduğu gibi. Hikayeyi hatırlayalım: Çinli ve Rum ressamlar sanatlarında üstün olduklarına dair tartışırlar. Padişah kimin haklı olduğunu ortaya çıkarmak için tarafları yarışmaya çağırır. Ortası perdeyle ayrılmış bir odada ressamlar çalışmaya başlarlar. Çinliler padişahtan her türlü boya ve süs malzemesi desteği alırlar. Rumlar ise hiç boya istemez. Herkes işine koyulur. Çinliler rengarenk boylarla harika resimler yaparlar. Rumlar ise ellerindeki malzemelerle perdeyle ayrılmış odada Çinlilerin resim yaptıkları karşı duvarı önce temizlerler, sonra cilalayıp iyice parlatırlar. Nihayet padişah sonucu görmek üzere odaya girer. Çinli ressamların yaptıkları güzel resimleri görünce çok beğenir. Sonra Rum ressamların tarafına geçer. Rumlar iki oda arasındaki perdeyi kaldırırlar. Çinlilerin yaptıkları karşı duvardaki resimler olduğu gibi Rumların parlattığı duvara yansır. Resimler duvardakinden çok daha ihtişamlı ve göz alıcı görünür ve tabi yarışmayı Rum ressamlar kazanır. Hz. Mevlana Hak aşıklarını işte bu Rum ressamlara benzetir. Onlar gönüllerini hırstan, tama'dan, cimrilikten, kinlerden arındırarak bir ayna gibi saf ve tertemiz kılmışlardır. Başka bir ifadeyle Cemal tecellilerinin yansımasına engel olan bütün perdeleri kaldırmışlardır. Allah'ın hadsiz hesapsız tecelli- 9

10 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği leri, güzellikleri orada yansır, ışıldar durur. Sufi Araştırmaları Dergisine bilimsel araştırmaları ile katkıda bulunan değerli bilim adamlarımızı böyle nitelemek geliyor içimden. Onlar iki işi birden yapıyorlar. Biri üzeri zaman ve ihmal perdesiyle örtülmüş güzelliklerin üzerlerindeki perdeyi kaldırmaları, diğeri de bunu yaparken bu güzellikleri kendi âyinelerine yansıtıp kalemleriyle orada resmetmeleridir. Bu cümleden olmak üzere bu sayıya yazı veren Prof. Dr. Adem CEYHAN'a, Dr. G. H. Mir'e, Abdullah ARI'ya ve Emine ERSÖZ'e kalbî şükranlarımı sunuyorum. Tabii bu arada Gürol PEHLİVAN kardeşimin emeğini yad etmek en azından bir kadirşinaslıktır. Değerli bilim adamlarımızın sâfi gönüllerine sûfiliğe dair nice güzellikler yansımasını ve bu vesile ile bunlara mazhar kılmaya çalıştığımız dergimizin uzun zaman yaşamasını diliyorum. Sevgiyle kalın. 10

11 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 MEHMED ALİ FETHÎ NİN HZ. ALİ DEN KIRK SÖZ TERCÜMESİ: TERCEME-İ KELÂM-I ERBA ÎN-İ HAZRET-İ ALİYYÜ L-MURTAZÂ Die Übersetzung der Vierzig Sprüche vom Khalif Ali von Mehmet Ali Fethi Âdem CEYHAN * ÖZET Bu yazıda 19. asırda yaşamış mutasavvıf şair ve yazarlarımızdan Mehmed Ali Fethî nin ( ) Hz. Ali nin kırk sözü konusundaki Türkçe mensur eseri tanıtılmakta ve bahis konusu kitapçığın yeni harflere aktarılan aslı ve günümüz Türkçesine çevrilen metni sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Hz. Ali- Mehmed Ali Fethî- Tercüme- Erbaîn. ZUSAMMENFASSUNG In diesem Artikel wird das Buch Die Übersetzung der Vierzig Sprüche vom Khalif Ali von Mehmet Ali Fethi ( ) sowohl in der osmanischen als auch in der modernen türkischen Sprache dargestellt. Schlüsselwörter: Khalif Ali- Mehmed Ali Fethî- Übersetzung- Vierzig. * Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, MANİSA. 11

12 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği GİRİŞ İslâm tarih ve kültürünün Hz. Muhammed den sonraki en mühim şahsiyetlerinden biri olan Hz. Ali, tasavvuf tarihinde de müstesna ve itibarlı bir mevkıye sahiptir. Bazı tasavvuf erbabı, manevî bir miras olarak aldıkları irfanın, kendilerine Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali gibi ileri gelen sahabeler yoluyla Hz. Peygamber den intikal ettiğini ifade ederler. Hz. Ali nin subaşı, serçeşme-i evliyâ, şah-ı evliyâ gibi isim ve sıfatlarla yüceltilmesinin sebebi, eda ettiği bu manevî vazife dolayısıyladır. Şunu da ehemmiyetle belirtmek gerekir ki, asıl kaynak, Hz. Ali nin de öğreticisi, terbiye edicisi ve rehberi olan Hz. Muhammed dir. Her ne kadar Hz. Ali nin yaşadığı çağda tasavvuf adı kullanılmamışsa da anılan kelimeyle anlatılan ayne l-yakîn, hakka l-yakîn derecesindeki bilgilerin ve hâllerin, fiilen, yaşayış seviyesinde var olduğu, elde bulunan malûmata dayanılarak rahatlıkla iddia ve isbat edilebilir. Tasavvufî eserlerde Hz. Ali ye nisbet edilerek anılan bazı derin manalı, veciz sözler de İslâm dininin takva, güzel ahlâk ve farzlara ilâveten edilen nafile ibadetler sonucunda erişilebilen bu sırlı, Bâtınî yönüne işaret etmektedir. Ebû Nasr es-serrâc (ö. 378/988), tasavvuf ilminin ilk kaynakları arasında yer tutan el-lüma isimli kitabında, Cüneyd-i Bağdâdî nin şöyle söylediğini nakleder: Allah kendisinden râzı olsun, Emîru l-mü minîn Hz. Ali, eğer harplerle meşgul olmasaydı bizim bu tasavvuf ilmimize dâir pek çok incelikleri bize öğretirdi. Çünkü o, kendisine ilm-i ledün verilmiş biriydi. İlm-i ledün Kur ân da Hızır (a.s.) a hâs kılınmış bir ilimdir: Biz tarafımızdan ona bir ilim (ledün) öğretmiştik. 1 Ebû Nasr Serrâc, anılan eserinde, Allah ın Hz. Peygamber e üç çeşit ilim verdiğini belirterek bunlardan birinin de sahabenin bir grubuna açıklanan, başkalarına açıklanmayan ilim olduğunu ifade eder. Hz. Ali den rivayet edilen Allah Resûlü bana benden başka bir kimsenin bilmediği yetmiş bâb ilim öğretti sözünün bu tür ilimden olduğunu ilâve eder. 2 Taarruf adlı eserinde Hz. Ali yi büyük sûfîler arasında sayan Kelâbâzî (ö. 380 veya 384 / ), onun bazı veciz sözlerini de nakleder. 3 er-risâlesi tasavvufun esas kaynakları arasında bulunan Kuşeyrî ( / ) de anılan eserinde sırası geldikçe Hz. Ali nin hikmetli sözlerine ve menkıbelerine 1 Ebû Nasr Serrâc Tûsî, el-lüma İslâm Tasavvufu Tasavvufla İlgili Sorular-Cevaplar, haz. Hasan Kâmil Yılmaz, İstanbul , s (İktibas edilen ayet Kur an, Kehf, 18/65). 2 Ebû Nasr Serrâc Tûsî, a.g.e., s (Ayrıca bk. s. 373, 410). 3 Kelâbâzî, Doğuş Devrinde Tasavvuf- Ta arruf, haz. Süleyman Uludağ, 2. bs., İstanbul 1992, s. 59, 142,

13 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 yer verir. 4 Bu örnekler, herhâlde Hz. Ali nin tasavvuf tarihinde ne kadar mühim bir yer tuttuğunu göstermeye yeter. Edebiyat tarihimizde yer tutan eserlerden mühim bir kısmı, telif veya tercüme yoluyla meydana getirilen manzum yahut mensur ahlâk kitaplarıdır. 5 Ahlâk kitapları, muhtevalarına göre sınıflandırıldığında, Hz. Ali vecizelerinin tercümesi veya şerhi mahiyetindeki metinler de ahlâkî güzel sözler kategorisi içinde mütalâa edilir. 6 Türk edebiyatı tarihinde Hz. Ali vecizelerine ait eserler, umumiyetle Sad-Kelime-i Alî (Yüz Söz) ve Nesrü l-leâlî (İnci Saçısı) adıyla bilinen güzel söz derlemelerinin tercüme ve şerhi mahiyetindedir. Sad- Kelime-i Alî, meşhur Arap âlimi Câhız ın (ö. 255/869) Hz. Ali sözleri arasından seçtiği ve Reşîdüddîn Vatvat ın ( / ?-1182) Arapça- Farsça olarak tercüme ve şerh ettiği yüz vecizedir. Şiî alimlerden Tabersî nin (ö. 548/1154) derlediği rivayet edilen Nesrü l-leâlî ise, Hazret-i Ali ye ait civarındaki özlü sözü elifba sırasına göre ihtiva eden bir metindir. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla, 15. asrın ilk çeyreğinden 20. asır ortalarına kadar bu konuda meydana getirilen sahibi belli kırk kadar eserin, aşağı yukarı on beşi Nesrü l-leâlî, on beşi de Sad-Kelime-i Alî tecümesi ve/veya şerhidir. Hz. Ali nin 10, 40, 100, 200 gibi çeşitli sayılardaki vecizesini tercüme ve şerh eden edebî şahsiyetlerden takriben dörtte birinin 40, 69, 100 vb. sayıda hadis mütercimi olduğu da görülmektedir. Bu konuda dikkat çekici hususlardan biri de Hz. Ali nin bazı hikmetli sözlerini dilimize çeviren, Farsça yahut Türkçe olarak şerh eden kırk civarındaki edebî şahsiyetten dörtte birinin Halvetîlik, Gülşenîlik, Kadirîlik- Celvetîlik, Mevlevîlik, Rifâîlik gibi tasavvufî mekteplere mensup veya muhip (dost) oluşudur. Meselâ, Hz. Peygamber in 69 hadisini birer kıt ayla Türkçe ye çevirdikten sonra, Hz. Ali nin Sad-Kelime sinden onunu aynı şekilde tercüme eden Vardar Yeniceli Usûlî (ö. 940/1538), Gülşenî dervişidir ( ) yılında bazı kudsî hadis, hadis ve Hz. Ali vecizeleriyle Ebû Hanîfe, Üveys, Süfyân-ı Sevrî gibi İslâm büyüklerinin sözlerini tercüme ve şerh ederek eserine Cinânü l-cenân adını koyan Vâhidî nin de kendi beyanlarına da- 4 Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyrî Risâlesi, haz. Süleyman Uludağ, 4. bs. İstanbul 2003, s. 203, 268, 333, 341, Bu tür eserler hk. fazla bilgi için bk. Bursalı Mehmed Tâhir bin Rif at, Ahlâk Kitaplarımız, İstanbul 1325 (1909). 6 Agâh Sırrı Levend, Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1961, (2. bs.) Ankara 1988, s. 91, 96, Şairin hayatı ve eserleri hk. bilgi için bk. Âdem Ceyhan, Usûlî nin Hadis ve Vecize Tercümeleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, , c. XXX, İstanbul 2003, s

14 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği yanılarak- derviş olduğu sanılmaktadır. 8 Hz. Peygamber in kırk hadisini ve Hz. Ali nin kırk sözünü nazmen dilimize çeviren şairlerimizden Harîmî nin, 16. asır Osmanlı mutasavvıflarından, Türbe Şeyhi vasfıyla meşhur, Halvetî tarikatına mensup Bosnalı Ali Dede (ö. 1007/1598) 9 olduğu tahmin edilmektedir. 10 Hz. Ali nin yüz sözünden doksan beşini birer kıt ayla dilimize çeviren Aksaraylı Seyyid Hasan Rızâyî (d. 1007/1599-ö.?), elde bulunan eserlerinden anlaşıldığına göre, Kadirî ve Celvetî dir. 11 Nesrü l-leâlî yi ( ) yılları arasında Rişte-i Cevâhir (Cevherlerin ipi) adıyla tercüme ettikten sonra ârifâne bir sûretde şerh eden Konyalı Nesîb Yûsuf (ö. 1126/1714), Mevlevîdir. 12 Tasavvufî temayül veya mensubiyeti konusunda bilgi yahut fikir sahibi olduğumuz Sad-Kelime-i Alî mütercimlerinden biri de 19. asrın ikinci yarısının renkli kişilerinden olan ve İmamzâde Vehbi Molla diye tanınan Mustafa Vehbî (ö. 1294/1877) dir. Vefatından sonra Çamlıca Bektaşi Tekkesinde gömülüşüne bakarak Vehbî Molla nın Bektaşîlikle alâkası olduğu söylenebilir. 13 Yine 19. asrın tanınmış Mevlevî şeyhlerinden olan Osman Salâhaddin ( / ) de Nesrü l-leâlî yi 1297 ( ) yılında nesren Türkçeye çevirmiştir. 14 Akşehirli şeyhülislâm Hasan Fehmi Efendi nin oğlu olduğundan Akşehirlizâde sanıyla tanınan ve Hz. Ali nin Sad-Kelime sini Şemmetü l-esrâr (Sırlardan Bir Koklamalık, Cüz î Bir Miktar) adıyla çevirip izah eden Ali Haydar Bey in ( / ), en azından bir Mevlevî sempatizanı olduğu söylenebilir. Çünkü o, adı geçen eserini, H (M. 1880) yılında Manisa Mevlevîhanesi şeyhi İbrâhim Fahreddin Çelebi nin ricası üzerine ter- 8 Vâhidî, Cinânü l-cenân, Ankara Millî Ktp. 06 Mil Yz. A 6817; ayrıca, a.g.e, Dersaâdet 1313 (1897), s. 9. (Âdem Ceyhan, Türk Edebiyatında Hazret-i Ali Vecizeleri, Ankara 2006, s ). 9 Hayatı ve eserleri hk. bilgi için bk. M. Serhan Tayşi, Ali Dede, Bosnevî, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1989, c. 2, s Âdem Ceyhan, Harîmî nin Hz. Ali den Kırk Vecize Tercümesi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, yıl 2003, c. 1, Sayı 2, s Hasan Rızâyî nin hayatı ve eserleri hk. bilgi için bk. Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü n-nisâb fi n-niseb ve l-kunâ ve l-elkāb, Süleymaniye Ktp. Hâlet Efendi nr. 628, vr. 232b; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü l- ârifîn esmâ ü l-müellifîn ve âsârü l-musannifîn, nşr. Kilisli Muallim Rifat-İbnülemin Mahmud Kemal, İstanbul 1951, c. 1, s. 295; Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333 (1915), c. 1, s. 62; Mustafa Çağrıcı, Hasan Rızâyî ve Tezkiretü s-sâlikîn ile Mahmûdiyye Adlı Eserleri Tahkik ve Değerlendirilmesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek lisans tezi, İstanbul 2006, s Nesîb Yûsuf, Rişte-i Cevâhir, İstanbul 1257 (1842), s Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, ts., [1315/1897] c. 4, s. 619; Mahmud Cevad İbn eş-şeyh Nâfi, Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Târihçe-i Teşkilât ve İcrâatı, İstanbul 1338, s. 37, 112, a. mlf. a.g.e., (haz. Taceddin Kayaoğlu), Ankara 2001, s. 3-35, Bu tercümenin bir nüshası, Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. M. R. 759, vr. 43b-58b. 14

15 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 cüme ve şerh etmiştir. 15 Nesrü l-leâlî yi 1303 (1886) yılında Emsâl-i Alî (Hz. Ali nin Meselleri) adı altında çeviren Muallim Nâcî Efendi nin ( / ) de kendi açık ifadelerinden Mevlevî dostu olduğu anlaşılmaktadır. 16 Bir tercümesini burada söz konusu ederek sunacağımız Mehmed Ali Fethî Efendi ninse Halvetiyye nin Şâbâniyye kolundan olduğu bilinmektedir. Mütercimin elmizdeki kitapçığını tanıtmaya başlamadan önce, hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi vermek uygun olacaktır: Mehmed Ali Fethî kimdir? 19. asır Osmanlı âlim, mutasavvıf, şair ve yazarlarından biri olan Mehmed Ali Fethî, 1219 (1804) yılında, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Ruscuk ta doğdu. Eserlerinde seyyid olduğunu bildiren M. Ali Fethî nin babasının adı, Osman dır. Bundan dolayı Mehmed Ali, memleketinde Osman Beğzâde diye tanındı. Gençliğinde yüksek ilimleri tahsil etmek için Edirne ye geldi ve bu şehirde uzun müddet ikamet etti (1824) senesinde, yirmi yaşında İstanbul a giden Ali Fethî, bir müddet Dersaâdet te ilim öğretimiyle vakit geçirdi. Onun bu sıralarda, Aksaray Sinekli Bakkal da Kuşadalı Tekkesi adıyla bilinen dergâhta tasavvufî faaliyetlerle meşgul Kuşadalı İbrâhim Halvetî ye ( / ) 17 intisap ettiği anlaşılmaktadır (1829) de Ruscuk a dönen Ali Fethî, memleketinde bir müddet mektep hocalığı yaptı (1835) te yeniden İstanbul a geldi. Burada müderris olarak birkaç sene ilim talimiyle uğraştı (1840) yılında açılan Mekteb-i Maârif-i Adliye muallimliğine tayin edildi. Aynı yıl, Huzur Dersleri ne 18 muhatap olarak katılan Ali Fethî Efendi nin bu vazifesi, 1271 (1855) yılına kadar devam etti (1847) de bazı sebeplerden dolayı hocalık memuriyetini bırakıp Fatih Camii nde tefsir dersleri vermeye başladı (1851) senesi sonlarında Meclis-i Maârif-i Umûmiye, bir yıl sonra ise Encü- 15 Akşehirlizâde Ali Haydar, Şemmetü l-esrâr, 1. bs. Saruhan Sancağı Matbaası, 1297 (1880); 2. bs. (Merâsıdü l-hikem le birlikte) 1299 (1881). Bu iki eserin sadeleştirilmiş baskısı: Hikmetler ve Sırlar (s. nşr. Abdulkadir Akçiçek) İstanbul Muallim Nâcî, Sünbüle (Ömer in Çocukluğu, s de) İstanbul 1307, s (Bu konuda daha fazla bilgi için bk. Muallim Nâcî, Emsâl-i Alî, Hazret-i Ali nin Hikmetli Sözleri, haz. Âdem Ceyhan, İstanbul 2011, s ). 17 Hayatı ve faaliyetleri hk. bilgi için bk. Nihat Azamat, Kuşadalı İbrâhim Efendi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2002, c. 26, s Huzur dersleri, Ramazan aylarında padişahın huzurunda yapılan tefsir dersleridir. (Geniş bilgi için bk. Mehmet İpşirli, Huzur Dersleri, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1998, c. 18, s ). 15

16 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği men-i Dâniş azası arasına katıldı. 19 Anılan akademik encümen azalığına seçilmesine bir teşekkür ifadesi olarak 1268 (1852) de İlm-i Tabakāt-ı Arz adlı eseri Arapça dan Türkçeye tercüme etti. Ali Fethi Efendi, sultanın buyruğu üzerine, ( ) yılları arasında, İstanbul daki vakıf kütüphanelerinde karışık hâlde bulunan kitapların isimlerini, yazarlarını, hangi dilde yazıldıklarını ve hangi ilim dallarına ait olduklarını tesbite gayret etti. Dört yıl süren çalışması sonucunda el-âsâru laliyye fî Hazâ ini l-kütübi l-osmâniyye adlı eserini meydana getirdi. Padişaha sunduğu bu çalışmanın karşılığında terfî ettirilip ihsana nail olan Ali Fethî Efendi, takriben bir sene sonra, 1272 (1856) yılında Halep mollalığına tayin edildi. Devrinin tanınmış ilim adamlarından ve faziletli kişilerinden olan Mehmed Ali Fethî, 1274 senesi Rebîülevvel ayının yirmi ikisinde (10 Kasım 1857 tarihinde) İstanbul da vefat etti ve Eyüp te Mihrişah Valide Sultan haziresinde gömüldü. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi, Mehmed Alî Fethî, sadece zahirî ilimleri tahsil etmek ve öğretmekle yetinmemiş, tasavvufla da fiilen alâkadar olmuş bir kişidir. Rusçuklu Ali Fethî, Kuşadalı nın zamanımıza ulaşan mektuplarından anlaşıldığına göre, onun en fazla mektup yazdığı müridi 20 ve zikir telkin etmekle vazifelendirdiği kişilerdendir. Şiir ve nesirdeki maharetiyle çeşitli ilim dallarına ait vukufu, çağdaşları tarafından övülerek anlatılan Mehmed Ali Fethî nin hilye, hadis ve vecize tercümeleri, ayrıca bibliyografya ve jeoloji konusunda eserleri vardır. 21 Ali Fethî Efendi, şiirlerinde Fethî ve Alî mahlaslarını ayrı ayrı veya aynı manzumesinde birlikte kullanmıştır. Eserleri Mehmed Ali Fethî nin eserlerinden birkaçı basılabilmiş; diğerleri ise el 19 Bu müessese hk. bilgi için bk. Abdullah Uçman, Encümen-i Dâniş, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1995, c. 11, s Yaşar Nuri Öztürk, Kutsal Gönüllü Velî Kuşadalı İbrâhim Halvetî, İstanbul 1982, s Mehmed Ali Fethî nin hayatı ve eserleri hk. bilgi için bk. Fatîn Dâvud, Hâtimetü'l-eş'âr, İstanbul 1271/1855, s. 324; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., c. 4, s. 8-9; Bursalı Mehmed Tâhir, Aydın Vilâyetine Mensup Meşâyıh, Ulemâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli, İzmir, 1324/1908, s. 24; a. mlf. Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333 (1915) c. 1, s. 395; Bağdatlı İsmail Paşa, a.g.e., nşr. İbnülemin Mahmud Kemal- Avni Aktuç, İstanbul 1955, c. 2, s. 375; İbnülemin Mahmut Kemal, Son Asır Türk Şairleri, (3. bs.) İstanbul 1988, c. 1, s. 411; İnehânzâde Mehmet Nâil, Tuhfe-i Nâilî, 1949, c. 2, s. 753, nr. 3178; Ali Birinci, Mehmed Ali Fethi (Rusçuklu), Yapıtları ve Yaşamlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul, 1999 c. 2, s ; Hüseyin Şıra, Rusçuklu Ali Fethi Efendi, Hayatı, Eserleri ve Hilyesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, İstanbul 2008, s

17 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 yazması hâlinde kalmıştır. Matbu (basılmış) eserleri şöyle sıralanabilir: 1. İlm-i Tabakāt-ı Arz, İstanbul 1269 (1853), XV+142 s. Fransız jeologlarından Elie De Beaumont un ( ) yazdığı bu eser, önce Arapça ya tercüme edilmiş; daha sonra Mehmed Ali Fethi tarafından Türkçe ye çevrilmiştir. 2. Terceme-i Kelâm-ı Erba în-i Hazret-i Aliyyü l-murtazâ, (Beyoğlu Kışlak-ı Hümâyûnu Litografyası, 1276/1859, 8 s.). Yazımızın asıl konusunu teşkil eden bu tercümeyi, mütercimin diğer eserlerini saydıktan sonra ele alıp inceleyecek ve takdim edeceğiz. 3. Tercüme-i Nesâyıh-ı Eflâtûn-ı İlâhî, (İstihkâm Alayları Litografyası 1280/1864) Adından da anlaşılacağı üzere, ünlü Yunan filozofu Eflâtun un (m.ö ) bazı veciz sözlerinin Türkçe ye tercümesinden ibaret, sekiz sayfalık bir kitapçıktır. 4. el-âsâru l-aliyye fî Hazâ ini l-kütübi l-osmâniyye, yukarıda bir nebze bahsedildiği gib, İstanbul vakıf kütüphanelerinin isimlerini ve cetvellerini içine alan bir eserdir. 22 M. Ali Fethi Efendi nin basılmamış eserleri: 1. Mîlâd-ı Muhammediyye-i Hâkāniyye ve Hilye-i Fethiyye-i Sultâniyye (Hilye-i Sultânî), Müellif, bu eserini 1256 senesi Şâban (1840 Ekim) ayı sonlarında yazmaya başlamış ve 1259 yılı Ramazan ayının ilk günü (25 Eylül 1843 tarihinde) tamamlamıştır. Kısaca Hilye-i Sultânî olarak anılan kitabın Ali Fethî Efendi tarafından konan adı, Mîlâd-ı Muhammediyye-i Hâkāniyye ve Hilye-i Fethiyye-i Sultâniyye dir. Söz konusu metin, içinde yer yer manzum parçalar da bulunan, Türkçe mensur bir eserdir. 12 baptan ibaret eserde, adından da anlaşılacağı üzere, hem Hz. Peygamber in doğumuna, hem de fizikî yapısına ait konular hakkında bilgi verilmektedir Risâle-i Feyz-i Fezâ i1 ve Nûr-ı Nevâfil, (Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 2218). Bir mukaddime, bir bab ve bir hatime üzerine tertip olunmuştur. Eserinin başlangıcında beş vakit namazın farz oluşundan ve faziletlerinden bahseden yazar, müteakip fasıllarda nafile ibadetlerin hikmetini anlatmaya geç- 22 Bu eser hk. daha fazla bilgi için bk. Osman Ergin, Muallim M. Cevdet in Hayatı, Eserleri ve kütüphanesi, İstanbul 1937, s. 396, , ; Ali Birinci, Abdurrahman Nacim, Müteferrika, İstanbul 1996, Sayı 8-9, s Bu eser hakkında daha fazla bilgi edinmek için Hüseyin Şıra nın adı anılan yüksek lisans tezine bakılabilir. 17

18 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği mektedir Risâle-i Semâye-i Necât li Kesbi Merâtibihü d-derecât, (Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 3076), Kadı Iyâz ın eş-şifâ adlı eserinin 1. Kısım 2. Bab 24. Faslının sonunda yer alan hadisin tercüme ve şerhidir. Eserin, Zilka de 1263 (Ekim-Kasım 1846) tarihinde temize çekilmiş bir nüshası tercüme ve şerh zamanı hakkında bir fikir vermektedir Risâle-i Hayrü l-hasen li vusûli mehâsini el-müsteşârü mü temen, (İstanbul Üniversitesi Ktp. Nadir Eserler Bölümü TY 6656). Mukaddime, dört fasıl ve hatimeden ibaret olan eserde aklın fazileti, mahiyeti, artması ve eksilmesi gibi konular üzerinde durulmakta; elmüsteşârü mü temen (İstişare edilen, güvenilendir) hadisinin senedi, manası, vürud sebebi hakkında bilgi verilmekte; bu arada istişarenin faydalarından bahsedilmektedir. İlm-i Tabakāt-ı Arz (Arzın tabakaları ilmi, jeoloji) konusundaki eserinin baş tarafında yer alan tercüme sebebinden (s. 7), mütercimin bu kitabını 1269 (1852) yılından önce telif ettiği anlaşılmaktadır. Hz. Ali nin Kırk Sözünün Tercümesi Hz. Ali nin kırk vecizesinin tercüme ve şerhi konusundaki Türkçe eserler, Sad-Kelime-i Ali ve Nesrü l-leâlî adlı derlemelerin çeviri ve açıklamalarına göre daha az sayıdadır. Hz. Ali vecizeleri konusunda tesbit edebildiğimiz elli civarındaki Türkçe tercüme ve şerhten sadece üçü, kırk Arapça özlü sözün çevirisi mahiyetindedir. Mütercimi bilinmeyen bir metinle 26 on altıncı asır Osmanlı şairlerinden Bosnalı Ali Dede (ö. 1007/1598) olduğunu tahmin ettiğimiz Harîmî tarafından yapılmış kırk söz tercümesinde mevcut vecizeler, Nesrü l-leâlî isimli derlemede bulunan cümlelerdendir. Edebiyat tarihimizde varlığını bildiğimiz nadir sayıdaki kırk söz tercümelerinden biri de Ruscuklu Mehmed Alî Fethî tarafından meydana getirilmiştir. Fakat Mehmed Ali Fethî, vecizeleri Nesrü l-leâlî den almamış; kitapçığının başında anlattığına göre, önce Hz. Ali nin emir ve hutbelerinde yer alan hikmetli sözlerden binini tesbit etmiş; sonra bu vecizelerden kırk birini seçerek çevirmiştir. Böylece meydana gelen eser, 1276 (1859) yılında, yani mütercimin vefatından iki sene 24 Anılan eser hk. daha fazla bilgi için bk. Hüseyin Şıra, a.g.e., s Bu kitapçık hk. bilgi için bk. Hüseyin Şıra, a.g.e., s Kitâbu Hadîs-i Erbaîn, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Ktp. M. Cevdet Yazmaları M. C. K. 342, vr. 52b-62b. (Bu eser hk. bilgi için bk. Âdem Ceyhan, Türk Edebiyatı nda Hazret-i Ali Vecizeleri, a.g.e., s ). 18

19 sonra bastırılmıştır. Eserin sonunda bulunan: Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 (s. 8) BÀÈ» j «ÅÍf»A \¼v ÅIA fàya ÅIA ÆBÀR ÅIA ÓZN Ó¼ fàz fîn»a BÈÀUjM ÓN»A ÒÎmf»A PBÀ¼»A ÊhÇ ÁM ibaresindeki Seyyid sıfatı, mütercimin kendisini Hz. Ali neslinden kabul etmiş olduğunu gösteriyor. 27 İlmî gözlem ve araştırmalara göre, ferdin bazı karakteristik hususiyetlerinin teşekkülünde, bir ölçüde irsiyetin de tesiri vardır. Şu hâlde, Mehmed Ali Fethî yi böyle bir çalışmaya sevkeden psikolojik faktörler arasında onun bu bağlılığını da saymak yerinde olur. Mehmed Ali Fethî Efendi, hamd ve salât sözlerinden sonra, müminlerin emîri, önce ve sonra gelen evliyanın imamı, Hak yolunda giden dört halifenin sonuncusu, peygamberlerin iftihar vesilesi olan Hz. Muhammed in amcası oğlu manasındaki sıfatlarla takdim ettiği Hz. Ali nin sözlerini tercümeye başlıyor. Mütercimin çevirdiği vecizelerin birkaçı (meselâ 8, 15, 31: Å ÛÀ»A Ò»By ÒÀ Z»A f ÄÍÜ ¾B Ò BÄ»A,Á¼»A ÉÄ jña AfJ ɼ»A ¾giA AgA gibi) bazı hadis kitaplarında Hz. Muhammed in hadisi olarak rivayet edilen sözlerden, bir kısmı (3, 15, 20, 25, 28, 39) Hz. Ali nin Câhız tarafından seçilmiş Mie Kelime sinde, bir kısmı (2, 7, 11,14, 24, 26, 27, 30, 34, 35, 38, 41) Nesrü l-leâlî adıyla tanınmış derlemede, yarısından fazlası (1, 4, 5, 6, 8, 9, 10, 12, 13, 16, 17, 18, 19, 21, 22, 23, 29, 31, 32, 33, 36, 37, 40) ise Nehcü l-belâga da mevcut sözlerdendir. Vecizelerin sıralanışında elifba tertibi gözetilmemiştir. Fakat konularına dikkatle bakıldığında, mantıkî bir sıra takip edildiği, önce bilgi, sonra bu ilmin gerektirdiği iyi fiiller ve güzel ahlâkla alâkalı sözlere yer verildiği görülür: Kitapçığın baş tarafında Hz. Ali nin okumayı, düşünmeyi, bilgi almayı teşvik eden, ilmin ve âlimlerin değerini belirten bazı vecizeleri çevrilmiş; bunların ardı sıra konuşma adabına dair öğütleri, sonunda ise kanaat, Allah ın takdirine razı olmak, dostluk gibi hususlar hakkındaki birtakım özdeyişleri nakledilmiştir. M. Ali Fethî Efendi, vecizeleri çok kere kelimesi kelimesine aynen değil, genişleterek tercüme ediyor. Meselâ, Á¼»B ²jq Ü cümlesini, İlim gibi şeref yoktur şeklinde çevirmeyi, herhâlde söyleyenin maksadını anlatmaya yeter görmüyor; ancak faydalı ilmin sahibine şeref vereceğini düşünerek ilm e şerîf sıfatını ekliyor: İlm-i şerîf gibi izz ü şeref yokdur. Ayrıca o, günahları işleyen kişiye, ne kadar bilgili olsa da, bilgisinin gerektirdiği gibi 27 Mehmed Ali Fethî, Tercüme-i Nesâyıh-i Eflâtûn-ı İlâhî, 1280/1864, s. 2 de de kendisini Seyyid sıfatıyla tanıtır. 19

20 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği davranmadığından, âlim denilmesinin dince uygun bulunmadığı fikrindedir. (bk. 19. sözün şerhi). Mütercimin genişleterek tercüme edişine başka bir örnek: Âlimlerin meclisleri cennet bahçesidir manasındaki ÒÄV»A ÒyËi BÀ¼»A o»bv sözünü, Ali Fethî Efendi şöyle çeviriyor: Mecâlis-i dânişverân, mânende-i bâğ-ı cinân, güşâyende-i kulûb-ı ehl-i irfândır. Yani âlimlerin meclisleri, cennet bahçeleri gibi irfan sahiplerinin kalplerini açıcıdır. Mütercimin naklettiğimiz bu cümlesi, yaşadığı devrin bazı yazarları arasında değer verilen üslûba uygun olarak tercümesini yer yer seci li (...dânişverân... cinân... irfân) yaptığını da gösteriyor. Bu şekildeki çevirisi konusunda başka bir örnek: Kısaca İlim, imanla mamur olur şeklinde çevrilebilecek Á¼»A jà Í ÆBÀÍÜBI Ë sözünü Bünyân-ı metânet-unvân-ı ilm ü irfân, ancak nûr-ı îman ve tasdîk u iz ân ile mâmûr u âbâdân olur cümlesiyle ifade ediyor Onun tercüme tarzını ve üslûbunu göstermek için, birkaç vecizeye dair çeviri ve şerhini daha takdim edelim: ÆB iüaë `iaìv»a Ó jè B É ia Ë ÆBn¼»A Ó¼ ³Ë B Á¼»A yëa 13 Her mâlûmâtın evza ı, yani rütbe-i menâfi den aşağı kalanı, yalnız lisânda cârî olup ameliyyâtdan ârî olanıdır ve erfa ve a lâsı, erkân ve cevârihde âsârı rû-nümûd, yâni ilmîsiyle amelîsi cesed ile cân gibi yek-vücûd olanıdır. [Günümüz Türkçesiyle: Her bilinen şeyin en bayağısı, yani fayda derecesinden aşağıda kalanı, (sadece) dilde cereyan edip amelsiz olanıdır. En yükseği, yücesi ise, insanın başlıca aza ve el, ayak gibi uzuvlarında alâmetleri meydana çıkmış, yani ilmîsiyle amelîsi bedenle ruh gibi tek vücut olanıdır]. Á¼ M B ½³ ÆA Ë Á¼ M Ü B ½ M Ü 21 Bilmediğin şey i kāle alma, her ne kadar bildiğin şey kalîl ise de... Yâni izhâr-ı mâlûmât yolunda ibrâz-ı mechûlât eyleme ki, ekâzibden olmayasın. Zîrâ kizb ü dürûg, cehilden eşna dır demek olur. [Bilmediğin şeyi söyleme, her ne kadar bildiğin şey az olsa da... Yani bildiğin şeyleri gösterme yolunda bilmediğin şeyleri belirtme ki, yalancılardan olmayasın! Çünkü yalan ve gerçek olmayan söz, bilgisizlikten daha kötüdür]. ÉN Àm B ½ TfZM Ü 23 Her işitdiğin şeyi havâdis edip söyleme! Yâni her kulağına giren, ağzından çıkmasın! Zîrâ kulak iki olduğu cihetle mesmûâtı dâ imâ iki sınıf olur ki, biri sahîh ve savâb ise, dîgeri lâbüdd kizb ü hatâdır. Lisân ise birdir. Berheme-hâl mazhar-ı savâb olması lâzımdır. Her mesmûâtı söylemek, sahîhe 20

21 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 kizb ve savâba hatâ mezc eylemekdir. Anun-çün Her işitdiğini tekellüm eylemek, yalancılıkda kişiye kâfîdir diyü hadîs-i şerîfde vârid olmuşdur. [Her işittiğin şeyi haber edip söyleme... Yani her kulağına giren, ağzından çıkmasın! Çünkü kulağın iki olması sebebiyle işittikleri daima iki cins olur ki, biri gerçek ve doğru ise, diğeri mecburen yalan ve yanlıştır. Dil ise birdir. Onun mutlaka doğrunun çıktığı yer olması lâzımdır. Her işitilen şeyi söylemek, gerçeğe yalan ve doğruya yanlış karıştırmaktır. Onun için Her işittiğini söylemek, kişiye yalan olarak yeter. 28 diye hadis-i şerifte gelmiştir.] Görüldüğü gibi, Ali Fethî Efendi, bazı vecizeleri sırf tercüme etmekle kalmıyor, gerek duyduğunda açıklıyor; izahları sırasında seleflerinden Mustafa bin Şücâ, Hocazâde Abdülazîz Efendi ve Nesîb Yûsuf un yaptığı gibi, zaman zaman özdeyişlerin hatırlattığı ayet ve hadisleri de kaydediyor. (14, 18, 23. vecize). Onun tercümeden sonra kısaca izah ettiği vecizeler, kırk bir sözün yarısını teşkil eder. Mütercimin, bir vecizeyi şerh ederken insanın yaratılışına uygun bir işle uğraşması, meslek seçiminde çocukların ferdî kabiliyet, ilgi ve hünerlerini(n) göz önünde bulundur(ul)ması gerektiği yolundaki tavsiyesi (12), çağımız eğitimcilerinin de kabul ettiği bir esastır. Ali Fethî Efendi nin bu eseri, ilim ve âlimlerin faziletlerini anlatan kırk hadis derlemelerinin 29 bir benzeri veya devamı sayılabilir. İçine aldığı vecize miktarı bakımından Türk edebiyatı tarihindeki nadir örneklerinden biridir. Mütercimin eserine Terceme-i Kelâm-ı Erba în-i Hazret-i Aliyyü l-murtazâ adını vermesine ve başta kırk söz tercüme ettiğini yazmasına rağmen, kırk bir vecize çevirmesinin Allah ın biri sevdiğini bildiren bir hadisle alâkalı olduğunu tahmin ediyor ve bundan dolayı tezat sayılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Hâl tercümesinden ve eserlerinden zü l-cenaheyn (iki kanatlı) bir şahsiyet olduğu anlaşılan Mehmed Ali Fethî, bu kitapçığında Hz. Ali nin emir ve hutbelerinden -tarihî şahsiyetine uygun bulduğumuz- kırk bir sözü seçerek çevirmiş; bunlardan yarısını kısaca şerh de etmiş; böylece okuyanları faydalı ilim, güzel ahlâk ve yüksek meşrep sahibi olmaya özendirmek istemiştir. Eserin baskıları ve yazma nüshası: Mehmed Ali Fethî nin Terceme-i Kelâm-ı Erbaîn-i Hazret-i Alî isimli eseri, 1276 (1859) yılında, Beyoğlu Kışlak-ı Hümâyûnu Litorofyahanesinde sekiz 28 Ebû Dâvud, Edeb, Abdülkadir Karahan, İslâm-Türk Edebiyatında Kırk Hadis Toplama, Tercüme ve Şerhleri, (1. Bs. İstanbul 1954), 2. bs. Ankara 1991, s

22 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği sayfadan ibaret bir kitapçık şeklinde basılmıştır. Söz konusu tercüme, Reşehât-ı Aynü l-hayât ın son birkaç sayfasının kenarında tekrar yayımlanmıştır. 30 Aynı eserin Mustafa bin Ahmed tarafından 1322 ( ) senesinde istinsah edilmiş bir yazması da vardır: Terceme-i Kelâm-ı Erbaîn-i Hazret-i Aliyyü l-murtazâ R..A., Konya Mevlânâ Müzesi Ktp. nr. 7019, vr M. Ali Fethî Efendi nin bu kısa eserini, tercüme tarzını, üslûbunu göstermek ve karşılaştırmalı incelemelere imkân vermek üzere, takdim ediyoruz. Söz konusu tercümenin önce aslını, sonra günümüz okuyucusu tarafından kolayca anlaşılabilmesi için diliçi çevirisini sunacağız. Noktalama işaretleri ve vecizelerin sırasını gösteren sayılar, tarafımızdan eklenmiştir. Terceme-i Kelâm-ı Erba în-i Hazret-i Aliyyü l-murtazâ (Aslı) ÁÎYj»A ÅÀYj»A ɼ»A ÁnI `jqë ªjq Ðh»A fàz BÄJÎJY Ó¼ Ñ̼uË `jq Ë BÄ» ªjq ÅÀ» AfÀY Ý Ë Ü̳ Ë BJ¼³ ÅÎ jrnà»a ÉIBZuA Ë Aifu ÅÎYjrÄÀ»A É»A Ó¼ Ë Ve ba dü: Emîrü l-mü minîn, imâm-ı evliyâü l-evvelîne ve l-âhirîn, hâtimetü l-hulefâi l-erba ati r-râşidîn, ibn-i amm-i fahrü l-mürselîn Hazret-i Alî kerrema llâhü vechehu ve radıya llâhu anhu hazretlerinin eyyâm-ı hilâfet-i aliyyelerinde zebân-rîz-i Cenâb-ı Murtazaviyyeleri olan evâmir-i aliyye ve huteb-i seniyyelerinde münderic kelimât-ı kudsiyye-i hikmet-âmizlerinden tahrîc ve tertîbine muvaffak olduğum bin aded kelâm-ı maârif-nizâm-ı velâyetirtisâmlarından, bu defa kırk kelime-i neyyire tarh ve intihâb ve ihvân-ı dîne hediyye-i Aliyye-i Murtazaviyye olmak üzere icmâlen şerh ve tercümesi teberrüken istishâb olunmuşdur. Hemân Rabbimiz teâlâ ve tekaddes hazretleri ol zât-ı mukaddes-sıfâtın teveccühât-ı rûhâniyyeleriyle cümlemizin cenâb-ı şerâyi -işrâb-ı Muhammediyye de leb-i atşânımızı Bμ BIjr sırrına mazhar eyleye, âmîn yâ Rabbe l-âlemîn! (s. 3) ÉÈUË É¼»A Âj Ë ÉÄ É¼»A Óyi K»B ÓIA ÅIA Ó¼ ÅÎN ÛÀ»A jî A ¾B³ 1) L̼»A ÎIi ÉÃB ÆEj»A AÌÀ¼ M Siz Kur ân-ı azîmü ş-şânı taallüm eyleyin! Zîrâ rebî -i kulûb, ancak kelâm-ı Allâmü l-guyûbdur. Yâni eşcâr u çemen, zuhûr ve taayyünât ile revnakbahşâ-yı zemîn ü zamân olmakda hengâme-i rebî a muhtâc olduğu gibi, kalb-i 30 Ali Safî, Reşehât-ı 'Aynü l-hayât, Sarıgez (?) Taş destgâhı, 1291/1874, s (Bir nüshası: Süleymaniye Ktp. M. Ârif-M. Murad 158/17). 31 Bu nüshanın tavsifi için bk. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlâna Müzesi Yazmalar Kataloğu, Ankara 1994, c. 4, s

23 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 insân dahi zâtında meknûn ve meknûz olan maârif ve kemâlâtı izhâr ve ibrâz bâbında râz-ı Kur ân-ı Kerîm ile hem-râz olmağa muhtâcdır, demekdir. 2) ÆAj»A ÑÕAj³ ÆBÄV»A ÕB q Dâ -ı dilin devâsı, tilâvet-i Kur'ân-ı azîmü ş-şândır. 3) ÂÝmÜA Å Ý A ²jq Ü Dü âlemde dîn-i İslâm dan a lâ kadr ü şeref yokdur. 4) Á¼»A jà Í ÆBÀÍÜBI Ë Bünyân-ı metânet-unvân-ı ilm ü irfân, ancak nûr-ı îmân ve tasdîk u iz ân ile mâmûr u âbâdân olur. 5) Á¼»B ²jq Ü İlm-i şerîf gibi izz ü şeref yokdur. 6) ½ÈV»B j Ü Cehl ü nâ-dânî gibi mezellet ü meskenet ve fakr ü zillet yokdur. 7) É» ÑËj Ü ÅÀ» ÅÍe Ü Merd-i bî-mürüvvetde kemâl-i diyânet olmaz. (s. 4) 8) Á¼»A ÉÄ jña AfJ ɼ»A ¾giA AgA Hak sübhânehu ve teâlâ hazretleri, bir kulu erâzil ve edânîden etmek murâd buyurdukda, bâis-i izzet-i dâreyn ve sebeb-i rif at-i kevneyn olan ilm-i şerîfi andan hatr ve men edip cehele ve hazele zümresine ilhâk ve ilsâk eyler demekdir. 9) Êif³ ²j Å Á»B»A Âlim-i kâmil, ancak kendü kadrini bilen ârif-i vâsıldır. 10) f Bn ½ÇBU Å jîa fãb Á»B Âlim-i anûd ve mutaassıb, câhil-i halûk ve mütemellikdan hayırlıdır. 11) ÒÄV»A ÒyËi BÀ¼»A o»bv Mecâlis-i dânişverân, mânende-i bâğ-ı cinân güşâyende-i kulûb-ı ehl-i irfândır. 12) ªÌJñÀ»A Å Í Á» AgA ªÌÀnÀ»A ÄÍ ÜË ªÌÀn Ë ªÌJñ ÆBÀ¼ Á¼»A İlim iki nev idir: Birisi cevher-i tabîatdan münbais ve demîde ve bir nev i fem-i muallimden me hûz ve şinîdedir. İlm-i tabîî olmadıkca, üstâddan ahzolunan ilim, fevâ id-i tâmme ve menâfi -i âmme ifâde etmez. Yâni tabîat-ı şi riyye ve tabîat-ı inşâ iyyesi olmayan kesân, sa y ü ikdâm ile nazm-ı kelâma hüsn-i tâmm aldıramayıp ve inşâ-yı suhana intâk-ı merâm etdiremediği gibi, tabîat-i ilmiyyesi olmayan dahi her ne kadar bezl-i makdûr etse de ilm ü fazl ile kâm alamaz. 23

24 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Hâsılı, her hüner, iâne-i cevher-i tabîî ile resîde-i rütbe-i bâlâ-ter olur. Anun-çün bir tıfl-ı nev-resin mülâyim-i cevher-i tabîîsi bulunan maârifi fark ve temyîz edip isti dâd-ı zâtîsinin hilâfına uğraşdırmamağı hükemâ-yı maârifpîrâ hakāyık-ı hazâkat ve dakāyık-ı hikmetden addeylemişlerdir. (s. 5) 13) ÆB iüaë `iaìv»a Ó jè B É ia Ë ÆBn¼»A Ó¼ ³Ë B Á¼»A yëa Her mâlûmâtın evza ı, yâni rütbe-i menâfi den aşağı kalanı, yalnız lisânda cârî olup ameliyyâtdan ârî olanıdır. Ve erfâ ve a lâsı, erkân ve cevârihde âsârı rû-nümûd, yâni ilmîsiyle amelîsi cesed ile cân gibi yek-vücûd olanıdır. 14) ÒÀ Z»A ÆAfUË Å ÛÀ»A ÒÀÎÄ«Hikmeti bulmak, mü mine ganîmetdir. Yâni mâ-sadak-ı AjÎR AjÎa ÓMËA f ÒÀ Z»A PÛÍ Å Ë bulunmak, servet ü sâmân-ı ehl-i îmândır ki, vüs ati mesâlik-i insâniyyeye vesîle-i vesî a ancak hikmet-i vicdâniyyedir demek olur. 15) B Ä»A ½ÇA Å Ì»Ë ÒÀ Z»A hb Å ÛÀ»A Ò»By ÒÀ Z»A Mesâil-i hikemiyye güm-kerde-i mü min-i muvahhid olduğu, umûr-ı bedîhiyyedendir. Emir böyle ise, zâyi eylediğin cevher-i hikmet, zebân-ı ashâb-ı nifâk ve dest-i erbâb-ı dalâletde dahi bulunur ise, ahz ü istihsâline mübâderet eyle demekdir. 16) OÃB ÓN»A ÒÀ Z»A ha Gencîne-i hikmet, her ne mekânda bulunur ise, ahz ü istihrâcına müsâraat eyle, demekdir. 17) j N»B Á¼ Ü Endîşe-i âlâ-i İlâhiyye-âsâ ilm-i a lâ olmaz. Yâni vâsıta-i fikr-i sahîh ile bulunan nüket ve mezâyâ, gayrı bir şeyle bulunmaz demekdir. 18) ÒÎ Bu ÑAj j»a Suver-i mâlûmâtı rü yet ve müşâhede ve hakāyık-ı mümkinâtı mütâlâa ve muâyene içün efkâr-ı sâkıbe, merâyâ-yı sâfiyedir. ÒÄm ÅÎ Jm PeBJ Å jîa Ò Bm j hadîs-i şerîfinin sırrı dahi bu remz-i latîfdir. (s. 6) 19) ½À Á¼ ÅÀ ½À»BI ÆËj Á¼»A İlim ve amel, yek madde olmağla ittisâl ve mukārenetleri fevkalâde olup ilm-i yakîn lâbüdd amel kurbünü intâc ve ifâde eder. Bu takdîrce, âlim olan zât, elbetde âmil olur, demekdir. Binâberîn merd-i maâsî-karîne şer an âlim denilmez, her ne kadar mâlûmâtı var ise de... 20) ɼÈUB ÕAf A pbä»a Nâs-ı nâ-dân nâ-mâlûmları olan ulûm ve maârife düşmanlardır. 24

25 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 21) Á¼ M B ½³ ÆA Ë Á¼ M Ü B ½ M Ü Bilmediğin şey i kāle alma, her ne kadar bildiğin şey kalîl ise de... Yâni izhâr-ı mâlûmât yolunda ibrâz-ı mechûlât eyleme ki, ekâzibden olmayasın. Zîrâ kizb ü dürûg, cehilden eşna dır demek olur. 22) Á¼ M B ½ ½ M Ü ½I Á¼ M Ü B ½ M Ü Bildiğin şeyi söyleme; belki her bildiğin şeyi bile söyleme! Zîrâ kesreti makāl, vefret-i hatâ ve vebâl ile kasvet-i bâl îrâs eder, demekdir. 23) ÉN Àm B ½ TfZM Ü Her işitdiğin şeyi havâdis edip söyleme! Yâni her kulağına giren, ağzından çıkmasın! Zîrâ kulak iki olduğu cihetle mesmûâtı dâ imâ iki sınıf olur ki, biri sahîh ve savâb ise, dîgeri lâbüdd kizb ü hatâdır. Lisân ise birdir. Berheme-hâl mazhar-ı savâb olması lâzımdır. Her mesmûâtı söylemek, sahîhe kizb ve savâba hatâ mezc eylemekdir. Anun-çün Her işitdiğini tekellüm eylemek, yalancılıkda kişiye kâfîdir diyü hadîs-i şerîfde vârid olmuşdur. 24) ɻ̳ ÕjÀ»A ½ ½Î»e Kişinin suhan ve güftârı, aklının mihek ve mi yârıdır. (s. 7) 25) ¾B³ B Ó»A j ÃAË ¾B³ Å Ó»A j ÄM Ü Sözü söyleyen zâta bakma; kendi sıfâtı olan söze bak! 26) ¾BÀ»A pci ÆBn¼»A Ò³Üg Talâkat-i lisân, re s-i mâl-i insândır. Yâni belâgat-ı kelâm, sermâye-i ribh-i merâmdır, demek olur. 27) ɼÍÌñM ÂÝ»A KÎ Kelâmın aybı, uzadılmasıdır. Yâni kelâma yakışan, hüsn-i tâmm-ı ihtisârla ifâde-i merâmdır, demek olur. 28) LeÜA ÕÌm ²jq Ü Sû -i edeb ile izz ü şeref ictimâ etmez. 29) ÓÄÀ»A ºjM ÓÄ»A ²jqA Vüs at ve gınânın eşref ve a lâsı, emel ve ümniyyenin her birini terk eylemekdir. Yâni istenildiği gibi râhat ve gınâ bulmak, istek ile uğranılan renc ü anâdan 32 kurtulmakdır. 30) B ¼ Å M B ij s Kāni geçin, sultân olasın! Yâni hırs ve tama dan geçen, sultân gibi geçinir, demekdir. 32 Bu kelime aslî metinde sehven gınâ şeklinde yazılmıştır. 25

26 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 31) f ÄÍÜ ¾B Ò BÄ»A Hursend 33 ve kanâat, vâreste-i nefed ü nihâyet bir mâl-i izz ü saâdetdir. 32) ÊBÎÃe j A ɼ»A ÊB ÉÄÍf» ½À Å Dîni içün hıdmet edenin, emr-i dünyâsına Allâh Teâlâ kâfîdir. 33) ÉNÎÃÝ É¼»A \¼uA ÉMjÍjm \¼uA Å Gizlisini ıslâh edenin, âşikâresini Allâh Teâlâ ıslâh eder. Yâni içini pâk edenin, dışını Hak Teâlâ pâk eyler, demekdir. 34) `jnmb ¹J¼ñI ¹³ki (s. 8) Rızk-ı maksûmun seni tâlib ve sana müştâkdır; sen müsterih ol; tâat-i Rezzâka bak, demekdir. 35) ¹» if³ B ¹ÎMDÍ ²Ìm Senin için takdîr olunan şey, gelecekde sana gelir. Yâni hakkında mukadder ne ise, lâbüdd hâsıl olur, demekdir. 36) Byj»A ÅÍj»A Á à Rızâ -i kazâ -i Hazret-i Gaffâr, ne ra nâ karîn ve ne güzel yârdir! 37) KÎJY É» Å Í Á» Å KÍj»A Âlemde bî-kes ü garîb, yâr-i vefâdârdan bî-nasîb olandır... 38) ÒJZÀ»A ÔjñM KÎJZ»A ÑiBÍk Dostu ziyâret, muhabbete tarâvet verir. Yâni görüşmek, sevişmeği tâzeler demekdir. 39) ÕAj ÒJZ Ü Şân-ı mahbûbda şek ve mirâ, adem-i muhabbet îmâ eder. Yâni şekk ve şübhe ile muhabbet ve meveddet hâsıl olmaz demekdir. 40) Ò Aj ÆÝb»A Ò B Dostân-ı sadâkat-unvâna meyl ve itâat, ayn-ı kerâmetdir. 41) ÁYel Lh»A Ljr Tatlı suyun başı dâ imâ müzdehamdır. Yâni zihâm, menba -ı âb lezzet ve halâvetinden nâşî olduğu, nezd-i ulü l-elbâbda bî-irtiyâbdır. BÀÈ» j «ÅÍf»A \¼v ÅIA fàya ÅIA ÆBÀR ÅIA ÓZN Ó¼ fàz fîn»a BÈÀUjM ÓN»A ÒÎmf»A PBÀ¼»A ÊhÇ ÁM * * * 33 Sözün aslından anlaşıldığına göre, bu kelime hursendî olmalıdır. 26

27 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 (s. 2) Hz. Ali nin Kırk Sözünün Tercümesi (Günümüz Türkçesiyle) Rahman ve Rahim Allah ın adıyla (başlarım). Bize doğru yolu gösteren ve açıklayan Allah a hamd, İslâm ı tebliğ ve izah eden sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed e, onun gönlü açık ailesine, hak dinini kalbî, sözlü ve fiilî olarak kabul etmiş arkadaşlarına selâm olsun! Gelelim maksadımıza: Müminlerin reisi, evvel ve sonra gelen velilerin öncüsü, doğru yolda giden dört halifenin sonuncusu, peygamberlerin övünç vesilesi olan Hz. Muhammed in amcası oğlu Hz. Ali nin (Allah onun yüzünü ağartsın ve ondan razı olsun!) yüce halifelikleri günlerinde razı olunan dilinden dökülen yüksek emir ve hutbelerinde mevcut hikmetli, kudsî sözlerinden çıkarmaya ve düzenlemeye muvaffak olduğum bin adet velilik alâmetleri taşıyan, ilim ve irfan nizamlı cümlelerinden, bu defa kırk parlak sözü belirledim ve seçtim. Bunların, din kardeşlerine Hz. Ali nin hediyesi olmak üzere kısaca şerh ve tercümesi, makbul görülmüştür. Daima yüce ve münezzeh Rabbimiz hazretleri, o mukaddes sıfatlı zatın ruhanî teveccühleriyle cümlemizin Hz. Muhammed in dininden içmeye susamış dudaklarımızı, yüce meşrep (huy, hareket, meslek) sırrına mazhar etsin! Amin ey âlemlerin Rabbi! (s. 3) Müminlerin reisi Hz. Ali (Allah onun yüzünü ağartsın ve ondan razı olsun!) dedi ki: 1) L̼»A ÎIi ÉÃB ÆEj»A AÌÀ¼ M Siz, şanı yüce Kur ân ı öğrenin! Çünkü kalplerin baharı, ancak gayıpları bilen Allah ın kelâmıdır. Yani ağaçlar ve çimen, ortaya çıkma ve belli olmayla zemin ve zamana güzellik, tazelik vermekte bahar mevsimine muhtac olduğu gibi, insan kalbi de kendinde gizli ve saklı olan marifet ve mükemmellikleri göstermek ve meydana çıkarmak konusunda Kur ân-ı Kerîm sırrı ile sırdaş olmağa muhtaçtır demektir. 2) ÆEj»A ÒÖAj³ ÆBÄV»A ÕB q Gönül derdinin devası, şanı yüce Kur ân ı okumaktır. 3) ÂÝmÜA Å Ý A ²jq Ü İki âlemde İslâm dininden daha yüce değer ve şeref yoktur. 4) Á¼»A jà Í ÆBÀÍÜBI Ë İlim ve irfanın sağlam unvanlı yapısı, ancak iman nuru, doğrulama ve iz anla (anlayış, kavrayış ve itaatle) bayındır ve şen olur. 5) Á¼»B ²jq Ü Şerefli ilim gibi itibar ve ululuk yoktur. 6) ½ÈV»B j Ü 27

28 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Cahillik ve nadanlık gibi horluk, yoksulluk, fakirlik ve alçaklık yoktur. 7) É» ÑÚj Ü ÅÀ» ÅÍe Ü Mürüvvetsiz (insanlık, mertlik ve cömertliği olmayan) adamda tam dindarlık olmaz. (s. 4) 8) Á¼»A ÉÄ jña AfJ ɼ»A ¾giA AgA Yüce Allah, bir kulu rezil ve alçaklardan etmek istediğinde, dünya ve ahiret itibarının vesilesi ve iki âlem ululuğunun sebebi olan şerefli ilmi ondan esirgeyip cahil ve aşağılıklar zümresine katar, katıştırır demektir. İnatçı ve mutaassıp âlim, geçimli ve yaltaklanan cahilden (daha) hayırlıdır... 9) Êif³ ²j Å Á»B»A Olgun âlim, ancak kendi değerini bilen, (Hakk a) erişmiş olan âriftir. 10) f Bn ½ÇBU Å jîa fãb Á»B 11) ÒÄV»A ÒyËi BÀ¼»A o»bv Âlimlerin meclisleri, cennetlerin bahçesi gibi irfan sahiplerinin gönüllerini açıcıdır. 12) ªÌJñÀ»A Å Í Á» AgA ªÌÀnÀ»A ÄÍ ÜË ªÌÀn Ë ªÌJñ ÆBÀ¼ Á¼»A İlim iki çeşittir: Birisi, yaratılış cevherinden ileri gelen ve çıkan; bir çeşidi, ilim öğreten hocadan alınmış ve işitilmiş olandır. Yaratılıştan gelen ilim olmadıkça, üstattan alınan ilim, tam fayda ve umumî menfaat vermez. Yani şiir ve nesirle alâkalı kabiliyeti olmayan kimselerin çalışma ve devamlı gayretle sözü mükemmel güzellikte nazmedemediği ve nesirle söz söyleme konusunda maksadını konuşturamadığı gibi, ilmî kabiliyeti olmayan da her ne kadar çok gayret sarf etse de ilim ve fazilette muradına eremez. Kısacası, her hüner, yaratılışa bağlı cevherin yardımıyla daha yüksek dereceye erişir. Onun için bir yeni yetme çocuğun tabiî cevherine uygun bulunan bilgileri, hünerleri fark edip ve seçip onu kendi kabiliyetinin zıddına uğraştırmamayı, marifetleri süsleyen âlimler, ustalığın gerçeklerinden, akıl ve bilgeliğin inceliklerinden saymışlardır. (s. 5) 13) ÆB iüaë `iaìv»a Ó jè B É ia Ë ÆBn¼»A Ó¼ ³Ë B Á¼»A yëa Her bilinen şeyin en bayağısı, yani fayda derecesinden aşağıda kalanı, (sadece) dilde cereyan edip amelsiz olanıdır. En yükseği, yücesi ise, insanın başlıca aza ve el, ayak gibi uzuvlarında alâmetleri meydana çıkmış, yani ilmîsiyle amelîsi, bedenle ruh gibi tek vücut olanıdır. 14) ÒÀ Z»A ÆAfUË Å ÛÀ»A ÒÀÎÄ«28

29 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 Hikmeti bulmak, mümine ganimettir. Yani Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir 34 (ayetine) uygun bulunmak, inanan insanların servet ve zenginliğidir ki, insanlık yollarının genişliğine bol vesile, ancak vicdanî hikmettir demek olur. 15) B Ä»A ½ÇA Å Ì»Ë ÒÀ Z»A hb Å ÛÀ»A Ò»By ÒÀ Z»A Hikmet meseleleri, Allah ın birliğine inananın kaybettiği şey olduğu, açıkça belli işlerdendir. İş, buyruk böyle ise, kaybettiğin hikmet cevheri, nifak sahiplerinin dilinde ve sapıkların elinde dahi bulunursa, (onu) almaya ve elde etmeye giriş!.. demektir. 16) OÃB ÓN»A ÒÀ Z»A ha Hikmet hazinesi her nerede bulunursa, onu almaya ve çıkarmaya acele, teşebbüs et! demektir. 17) j N»B Á¼ Ü Allah ın nimetlerini düşünmek gibi pek yüksek ilim olmaz. Yani doğru fikir vasıtasıyla bulunan incelikler ve meziyetler, başka bir şeyle bulunmaz demektir. 18) ÒÎ Bu ÑAj j»a Bilinen şeylerin şekillerini görmek ve gözetlemek, mümkün olan gerçekleri düşünmek ve gözden geçirmek için delici, parlak ışıklı fikirler, temiz aynalardır. 35 ÒÄm ÅÎ Jm PeBJ Å jîa Ò Bm j (Bir saat tefekkür, yetmiş sene ibadetten daha hayırlıdır) hadis-i şerifinin sırrı da bu ince işarettir. (s. 6) 19) ½À Á¼ ÅÀ ½À»BI ÆËj Á¼»A İlim ve amel tek madde (aynı harflerden meydana gelen bir öz) olduğundan, bitişme ve kavuşmaları fevkalâde olup sağlam bilgi, mecburen amel yakınlığını netice verir, ifade eder. Bu takdirde, bilgi sahibi olan kişi elbette (o ilmin gerektirdiği gibi) amel edici olur, demektir. Bundan dolayı günahkâr kimseye dinin hükmünce âlim denilmez, her ne kadar bilgisi varsa da... 20) ɼÈUB ÕAf A pbä»a Bilgisiz insanlar, bilmedikleri ilim ve marifetlere düşmandır. 21) Á¼ M B ½³ ÆA Ë Á¼ M Ü B ½ M Ü 34 Kur ân, Bakara, 2/ Bu cümle, Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlıdır şeklinde ve bir sene yerine altmış sene ibadetten hayırlıdır biçiminde de rivayet edilmiştir. Anılan cümlenin hadis değil, meşhur mutasavvıf Seriyyü s-sakatî nin sözlerinden olduğu ifade edilmiştir. (Bilgi için bk. İsmâil bin Muhammed Aclûnî, Keşfü l-hafâ ve müzîlü l-ilbâs amme ştehere mine lehâdîs alâ elsineti n-nâs, Beyrut 1418, c. 1, s , hadis nr. 1004). 29

30 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Bilmediğin şeyi söyleme, her ne kadar bildiğin şey az olsa da... Yani bildiğin şeyleri gösterme yolunda, bilmediğin şeyleri belirtme ki, yalancılardan olmayasın. Çünkü yalan ve gerçek olmayan söz, bilgisizlikten daha kötüdür demek olur. 22) Á¼ M B ½ ½ M Ü ½I Á¼ M Ü B ½ M Ü Bildiğin şeyi söyleme; hattâ her bildiğin şeyi bile söyleme! Çünkü sözün çokluğu, hata ve günahın çokluğuyla kalbe katılık ve darlık verir demektir. 23) ÉN Àm B ½ TfZM Ü Her işittiğin şeyi haber edip söyleme!.. Yani her kulağına giren, ağzından çıkmasın! Çünkü kulağın iki olması sebebiyle işittikleri daima iki cins olur ki, biri gerçek ve doğruysa, diğeri mecburen yalan ve yanlıştır. Dil ise birdir. Onun mutlaka doğrunun çıktığı yer olması lâzımdır. Her işitilen şeyi söylemek, gerçeğe yalan ve doğruya yanlış karıştırmaktır. Onun için Her işittiğini söylemek, kişiye yalan olarak yeter 36 diye hadis-i şerifte gelmiştir. 24) ɻ̳ ÕjÀ»A ½ ½Î»e Kişinin sözü ve lâfı, aklının (derecesini ölçmeye yarayan) mihenk ve miyarıdır. (s. 7) 25) ¾B³ B Ó»A j ÃAË ¾B³ Å Ó»A j ÄM Ü Sözü söyleyen kişiye bakma; onun sıfatları olan söze bak! 26) ¾BÀ»A pci ÆBn¼»A Ò³Üg Dilin açıklığı (düzgün sözlülük), insanın sermayesidir. Yani sözün belâgati (yerinde, hâlin gereğine uygun olarak güzel söylenmesi), istenen şeyi kazanmanın sermayesidir demek olur. 27) ɼÍÌñM ÂÝ»A KÎ Sözün kusuru, uzatılmasıdır. Yani söze yakışan, kısaltmanın tam güzelliği ile maksadı ifade etmektir demek olur. 28) LeÜA ÕÌm ²jq Ü Huy kötülüğü ile izzet ve şeref bir araya gelmez. 29) ÓÄÀ»A ºjM ÓÄ»A ²jqA Genişlik ve zenginliğin en şereflisi ve yükseği, ümit ve isteğin her birini bırakmaktır. Yani istenildiği gibi rahat etmek ve zenginliğe erişmek, istekle uğranılan zahmet ve meşakkatten kurtulmaktır. 36 Ebû Dâvud, Edeb,

31 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 30) B ¼ Å M B ij s Kanaatkâr yaşa (ki) sultan olasın! Yani hırs ve tamahı terk eden kişi, sultan gibi geçinir demektir. 31) f ÄÍÜ ¾B Ò BÄ»A Tok gözlülük ve kanaat, tükenme ve son bulmadan kurtulmuş bir izzet ve saadet malıdır. 32) ÊBÎÃe j A ɼ»A ÊB ÉÄÍf» ½À Å Dini için hizmet edenin, dünya işine yüce Allah yeter... 33) ÉNÎÃÝ É¼»A \¼uA ÉMjÍjm \¼uA Å Gizlisini ıslah edenin, açıkta olanını yüce Allah ıslah eder. Yani içini temizleyenin, dışını yüce Allah temizler demektir. 34) `jnmb ¹J¼ñI ¹³ki (s. 8) Taksim edilmiş rızkın, seni isteyici ve sana (kavuşmaya) isteklidir. Sen rahat ol; yarattıklarının rızıklarını veren Allah a itaate, ibadete bak! demektir. 35) ¹» if³ B ¹ÎMDÍ ²Ìm Senin için takdir olunan şey, gelecekte sana gelir. Yani hakkında (Allah tarafından) takdir edilip yazılmış olan ne ise, mutlaka meydana gelir demektir. 36) Byj»A ÅÍj»A Á à Günahları örtücü ve affedici olan Allah ın kazasına razı olmak, ne güzel yakın ve ne güzel dosttur!.. 37) KÎJY É» Å Í Á» Å KÍj»A Âlemde kimsesiz ve garip, vefalı bir sevgiliden nasipsiz olandır 38) ÒJZÀ»A ÔjñM KÎJZ»A ÑiBÍk Dostu ziyaret, sevgiye tazelik verir. Yani görüşmek, birbirini sevmeyi tazeler demektir. 39) ÕAj ÒJZ Ü Sevilenin hâlinde (görülen) şüphe ve riya, sevgi ve dostluğun bulunmadığını ima eder. Yani şek ve şüphe ile sevgi ve dostluk meydana gelmez demektir. 40) Ò Aj ÆÝb»A Ò B Sadık dostlara sevgi ve itaat, kerametin ta kendisidir. 41) ÁYel Lh»A Ljr Tatlı suyun başı daima kalabalıktır. Yani kalabalığın, su kaynağının 31

32 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği lezzet ve tatlılığından ileri geldiği, akıl sahiplerinin yanında şüphesizdir. BÀÈ» j «ÅÍf»A \¼v ÅIA fàya ÅIA ÆBÀR ÅIA ÓZN Ó¼ fàz fîn»a BÈÀUjM ÓN»A ÒÎmf»A PBÀ¼»A ÊhÇ ÁM KAYNAKÇA Abdulkerim Kuşeyrî, Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyrî Risâlesi, haz. Süleyman Uludağ, 4. bs., İstanbul Akşehirlizâde Ali Haydar, Şemmetü l-esrâr, 1. bs. Saruhan Sancağı Matbaası, 1297 (1880); 2. bs. (Merâsıdü l-hikem le birlikte) 1299 (1881). Bu iki eserin sadeleştirilmiş baskısı: Hikmetler ve Sırlar (s. nşr. Abdulkadir Akçiçek) İstanbul Ali Safî, Reşehât-ı 'Aynü l-hayât, Sarıgez (?) Taş destgâhı, 1291 (1874). Azamat, Nihat Kuşadalı İbrâhim Efendi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2002, c. 26, s Azamat, Nihat Kuşadalı İbrahim Halveti, Osmanlı Araştırmaları, IV, 1984, s Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü l- ârifîn esmâ ü l-müellifîn ve âsârü l-musannifîn, c. 1, nşr. Kilisli Muallim Rifat-İbnülemin Mahmud Kemal, İstanbul 1951; c. 2, nşr. İbnülemin Mahmud Kemal- Avni Aktuç, İstanbul 1955 Birinci, Ali, Abdurrahman Nâcim, Müteferrika, İstanbul, Bahar-Yaz 1996, Sayı 8-9, s Birinci, Ali, Mehmed Ali Fethi (Rusçuklu), Yapıtları ve Yaşamlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul, 1999 c. 2, s Bursalı Mehmed Tâhir, Aydın Vilâyetine Mensup Meşâyıh, Ulemâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli, İzmir, 1324 (1908). Bursalı Mehmed Tâhir bin Rif at, Ahlâk Kitaplarımız, İstanbul 1325 (1909). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, I-III, İstanbul ( ). Çağrıcı, Mustafa, Hasan Rızâyî ve Tezkiretü s-sâlikîn ile Mahmûdiyye Adlı Eserleri Tahkik ve Değerlendirilmesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek lisans tezi, İstanbul Ceyhan, Âdem, Harîmî nin Hz. Ali den Kırk Vecize Tercümesi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, yıl 2003, c. 1, Sayı 2, s Ceyhan, Âdem, Türk Edebiyatında Hazret-i Ali Vecizeleri, Ankara Ceyhan, Âdem, Usûlî nin Hadis ve Vecize Tercümeleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, , c. XXX, İstanbul 2003, s Ebû Nasr Serrâc Tûsî, el-lüma İslâm Tasavvufu Tasavvufla İlgili Sorular-Cevaplar, haz. 32

33 Hasan Kâmil Yılmaz, İstanbul Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 Ergin, Osman, Muallim M. Cevdet in Hayatı, Eserleri ve kütüphanesi, İstanbul Fatîn Dâvud, Hâtimetü'l-eş'âr, İstanbul 1271 (1855) Gölpınarlı, Abdülbaki, Mevlâna Müzesi Yazmalar Kataloğu, IV, Ankara İnehân-zâde Mehmet Nâil, Tuhfe-i Nâilî, I-II, İpşirli, Mehmet, Huzur Dersleri, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1998, c. 18, s İsmâil bin Muhammed Aclûnî, Keşfü l-hafâ ve müzîlü l-ilbâs amme ştehere mine l-ehâdîs alâ elsineti n-nâs, I-II, Beyrut Karahan, Abdülkadir, İslâm-Türk Edebiyatında Kırk Hadis Toplama, Tercüme ve Şerhleri, (1. bs. İstanbul 1954), 2. bs. Ankara Kelâbâzî, Doğuş Devrinde Tasavvuf- Ta arruf, haz. Süleyman Uludağ, 2. bs., İstanbul Levend, Agâh Sırrı, Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1961, (2. bs.) Ankara 1988 s Mahmud Cevad İbn eş-şeyh Nâfi, Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Târihçe-i Teşkilât ve İcrâatı, İstanbul 1338, a. mlf. a.g.e., (haz. TaceddinKayaoğlu), Ankara Mehmed Ali Fethî, Tercüme-i Nesâyıh-ı Eflâtûn-ı İlâhî, 1280 (1864). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî yâhud Tezkire-i Meşâhîr-i Osmâniyye, I-IV, ts., [1315/1897]. Muallim Nâcî, Emsâl-i Alî, Hazret-i Ali nin Hikmetli Sözleri, haz. Âdem Ceyhan, İstanbul Muallim Nâcî, Sünbüle (Ömer in Çocukluğu, s de) İstanbul Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü n-nisâb fi n-niseb ve l-kunâ ve l-elkāb, Süleymaniye Ktp. Hâlet Efendi nr Nesîb Yûsuf, Rişte-i Cevâhir, İstanbul 1257 (1842). Osman Salahaddin el-mevlevî, (Tercüme-i Nesrü l-leâlî), Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. M. R. 759, vr. 43b-58b. Öztürk, Yaşar Nuri, Kutsal Gönüllü Velî Kuşadalı İbrâhim Halvetî (Hayatı Düşünceleri, Mektupları), İstanbul Şıra, Hüseyin, Rusçuklu Ali Fethi Efendi, Hayatı, Eserleri ve Hilyesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, İstanbul Tayşi, M. Serhan, Ali Dede, Bosnevî, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1989, c. 2, s

34 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Uçman, Abdullah, Encümen-i Dâniş, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1995, c. 11, s Vâhidî, Cinânü l-cenân, Ankara Millî Ktp. 06 Mil Yz. A Bu eserin baskısı: Dersaâdet 1313 (1897). 34

35 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 35

36 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 36

37 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 37

38 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 38

39 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 39

40 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 40

41 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 41

42 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği 42

43 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 ISLAM AND THE ROLE OF SHRINES IN KASHMIR Keşmir de İslam ve Türbelerin Rolü Dr. G. H. MİR * ABSTRACT The aim of this article is to show the importance of the shrines as a social, cultural, religious, economic and political phenomenon in Kashmir. However, to understand their significance in Islamic context, we should aware of the Buddhist and Brahmanist past of Kashmir since the mass conversion of people to Islam could not part them with their pre-conversion orientations and practices. Thus it is emphasized in the article that a true picture of history of Kashmir cannot emerge unless it is viewed in the background of shrines. Key Words: Islam, Kashmir, shrine, Buddism, Brahmanism. ÖZET Bu makalenin amacı Kaşmir de sosyal, kültürel, dini, iktisadi ve siyasi bir fenomen olarak türbelerin oynadığı rolü göstermektir. Bununla birlikte İslami bağlamda türbelerin önemini anlamak için, Kaşmir in Budist ve Brahmanist geçmişinin farkında olmalıyız; çünkü kitlelerin İslam a geçişi onları İslam öncesi yönelimlerinden ve uygulamalarından bir anda ayırmamıştır. Neticede, makalede, Kaşmir in tarihinin doğru bir resminin, türbele- * Sr. Project Officer, Directorate of Lifelong Learning, University of Kashmir, Srinagar 43

44 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği rin oluşturduğu arka plan olmaksızın ortaya çıkamayacağı vurgulanacaktır. Anahtar Kelimeler: İslam, Keşmir, türbe, Budizm, Brahmanizm. The shrines play a significant role in socio-cultural, religious, economic and political life of Kashmir. A comprehensive study of the role of the shrines in the history of Kashmir is an interesting phenomenon. The saints being exemplars of piety and spiritual excellence during their life time gained greater popularity after their death 1 which determined the construction of shrines and emerged as centres of pilgrimage frequented by all the people irrespective of caste or creed. The valley of Kashmir, abounds in a fairly large number of saintly memorials, commonly known as peer var - abode of saints, manifested profound impact on the life and society of Kashmir. However, before analyzing role of shrines, it is essential to say a few things about Islam itself as this is the predominant religion in Kashmir. The meaning of the term Islam is, in the main peace, purity, submission and obedience. In the religious sense, it implies a total submission to the will of God and obedience to His Law. Allah asks men in the Quran to enter into Islam completely 2. The submission to the will of Allah and obedience to His Law saves men from thousands of submissions on one hand and accrues true peace and an everlasting enjoyment on the other. The submission to the will of Allah and the obedience to His Law should not be on blind faith, nor on ignorance, nor on the surrender to fatalism, and nor on the loss of individual freedom. Thus the true name of religion is Islam. Allah declares the veracity and true religion of Islam unequivocally 3. Islam has been the religion of mankind from the descend of Adam to the earth. Adam was the first Prophet and he taught people to believe in the oneness of God and His Omnipotence, Omnipresence and Omniscience. Other Prophets followed him and they also went on preaching the same mission. From Adam (pbuh) to Prophet Muhammad (pbuh), God s prophets have directed mankind to Him. They were the media of the message to humanity. It is why Islam is not named after the name of its Prophet (pbuh), as for instance Christianity is after Christ (pbuh), and Buddhism after its founder, the Buddha. Some european orientalists do not like to call it Islam. They call it Muhmmadanism and the followers of Islam as Muhammadans. This is 1 Luislave Lebon, The Psychology of People quoted by H. P. fair Child, General Psychology, p. 346; cf. Pandharinath H. Prabhu, Hindu Social Organization. 2 Al Quran, Second Para (Sayaqool), Surah Bakr, aayat Al Quran, Third Para (Tilka-r-Rusul), Sura Al-Imran aayat-19. See also Al Quran, 5th Para, La-Yuhibul-Lahu, Sura Al-Mayidah, aayat-3. 44

45 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 absolutely a wrong assertion because Muhammad (pbuh) who propagated Islam said, I am not a new Prophet. I only preach and follow what is being revealed to me 4. The very first sentence of Quran says, This is a book which is beyond any suspicion God s words. This is guidance for those who fear God. Those who believe in the Oneness of God without seeing him. Those who offer Nimaz (prayers) and those who spend in the name of Allah from what has been given to them by Allah. Those who believe in the genuineness of what has been revealed to you and to all those people who came before you. They are the people who are free from punishment because they actually fear God 5. This extract of Quran has the significance that Islam is not a new religion. It is a continuous process which was completed by the last Prophet Muhammad (pbuh). There are numerous aayats in the Quran which say that all Prophets have preached the same doctrine and there is nothing new which Prophet of Islam (pbuh) is telling you. It is interesting to note that the Quraish of Mecca had nothing to say against Prophet Muhammad (pbuh) except that he is not telling us a new thing. He is telling us the tales of those who came before. He himself said I am confirming all that you have already with you in the form of Bible, Torah and other books of God 6. Now let us see what the message of all these Prophets has been. It has been that there is none but one God who deserves to be worshipped. Everybody is responsible to God for his deeds which will be judged by Him on the day of resurrection. The essence of the teachings of all these prophets has been given thus it is not worship that you turn your face towards east or west. But the real worship of Allah is that you believe in right earnest in the existence of Allah, the reality of the day of judgment, the existence of God s angles, the genuineness of all the Books revealed to different Prophets at different times, to spend in the name of Allah and help needy relatives, orphans, have-nots, those strained in the way, beggars and to free people from slavery, to offer Nimaz (prayers) to pay Zakat, to fulfil the promises when they are made to bear with fortitude the difficulties, and to be steadfast in wars. These are the people who have really confessed in the existence of God in the right sense 7. This is the essence of Islam, a religion which in itself is the essence of 4 Al Quran, 26th Para, Sura Ahqaf, aayat-8. 5 Al Quran, 1st Para, Sura Bakr, aayat 2 to 5. 6 Al Quran, 30th Para, Surah Aa la. 7 Al Quran, 2nd Para, Surah Bakr. 45

46 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği all true religions as declared in the Quran Quran is the consolidation of all Books revealed by Allah before Prophet Muhammad (pbuh) 8. These teachings of Quran have been supplemented by the Hadith and the Sunnah. We have been told to be good neighbours, to wish well to all, to be courteous, to be truthful and to be sympathetic to others. Islam was propagated in Arabia. It was a dynamic movement, and it spread far and wide to most parts of the world. With the passage of time, the real and simple teachings of Islam got adulterated by the philosophies of other countries which were conquered by muslim conquerors. Muslims came to Iran and they borrowed many practices from Zoroastrianism. They came to India and took up many things from Hinduism and Vandanta. Books of Greek philosophies were translated by Mamoon-ur-Rashid of Baghdad and that philosophy of Greece became part of Islam. Thus Islam in course of time lost its original simplicity and dynamism. The Muslims imitated others. In India, the idol worship was rampant. Islam was totally against it, but the Muslims took it in a different way. That is shrines of saints and relics of godmen thus came into being as a new cult. The saints and prophets who were only to be revered and obeyed came to be worshiped. This gave birth polytheism (shirk) and infidelity (kufr). They started calling themselves followers of saints and Sufis. There have been people who refused to be drawn to these new ideas and they were puritans who believed in Quran, Hadith and Sunnah in letter and spirit, but they were always a few and the majority became believers in saints rather than injunctions of Quran. Kashmir before Islam had been abode of Budhism and Brahamanism. The mass conversion of people to Islam could not part them with their preconversion orientations and practices. Hence the institution of shrines widely prevalent during Hinduism and their pilgrimage continued to be a sacred act within the indigenous traditions that is why Lawrence labelled Muslims of Kashmir as Hindus at heart 9. The entire corpus of beliefs and practices associated with the shrines strengthened their roots after conversion by putting an Islamic content into it 10. Coincidently the muslim shrines assumed important position in Kashmir and retained their traditional influence. They (muslims) could not do away with such traditions. A shining example can be put that the strategic replacement of singing of hymns (bhajan and keertan) in temples by collective loud recitations of Awradi Fathia in shrines and 8 Al Quran, 30th Para, Sura Baiynah. 9 Walter Lawrence, The Valley of Kashmir, p Imtyaz Ahmad, Ritual and Religion among Muslims in India, Delhi:Manohar Publications, 1984, p

47 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 mosques after every Fajr prayers contained praises to Oneness of God and salutations to Prophet Muhammad (pbuh). The shrines have widely recognized faith and reputation among the people and all the people looked at the shrines with awe and veneration. The unbounded faith made the people love and respect the shrines more than their lives. They would sacrifice anything dearest to them for the sake of saint and shrine. If the people in Kashmir had nothing to eat they would always donate one thing or the other to the shrine even if they had to sell some dearest household article 11. The faith in shrines and relics can be had from the fact that when holy relic (moe mubarak) of Prophet Muhammad (pbuh) was brought to Kashmir, the crowd to receive the relic was so large that many people were trampled to death in the stampede 12. When in December 1963, the sacred relic (moe mubarak) was found missing at Hazratbal shrine, the people throughout the valley got annoyed and frustrated against the ill act and forgot two times meals 13. Similarly when the holy relic (moe mubarak) of Syed Abdul Qdir Jeelnai (ra) popularly known as Dastageer Sahib was on its way to shrine of Khanqahi- Qadriya at Khanyar, the people showered thousands of rupees on the relic that many a people who had gathered around could enrich themselves by collecting the money 14. The shrines are as a means to ward off the evils and securing grant of favours both spiritual and mundane. The impact of shrines has been so overwhelming in building bridges within the community in tonning down the differences and respect for one another. It reinforced feeling for togetherness and concern for each others welfare in the face of forces of disintegration and divisiveness. The striking similarity in observance of exuberant rituals and traditions related to shrines promoted and strengthened the umbilical ties between the Hindus and the Muslims. The religious personality of Kashmir developed since times immemorial in a unique style. The shrines worked as beacons of love and brotherhood. Seldom in the history of mankind, so writes Sir J. Marshal, has the spectacle been witnessed of two civilizations so vast and so strongly developed, yet so radically dissimilar as the Hindus and the Muslims meeting and mingling together 15. The distinctive character of shrines is the reflection and manifestation of communal harmony in Kashmir which led Mahatma Gandhi to pronounce that he had found a ray of light only in Kashmir 11 Murasila Kashmiri Panditan 1872, p Peer Hassan Shah Khuihami, Tariqi Hassan, Vol 3rd, Translated into Urdu by M. Ibrahim Srinagar, 1960, p Mirza Kamaludin Shaida, Khalasatul Tawarikh, p Gh. Mohiud din Miskeen, Tariqi Kabeer, p S. M. Iqbal and K. L. Nirash (ed.), The Culture of Kashmir, New Delhi, 1978, p

48 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği when the entire subcontinent was in the grip of darkness of communal passion and hatred 16. The popular faith with Islamic concepts dominating the socio-cultural and religious life but interspersed with the local traditions Hindu and Buddhist elements of thought and cultural saga reflect the assimilative and synthesising potentialities of Kashmiri people through the ages and enrich the thought content and socio-cultural heritage of the valley. The shrines provided much needed opportunity to add something jubilant and joyous in the long dreary and dull life of Kashmir during the period of urs (fair) occasions. These sacred centres were thronged by great musicians Jugulars wrestlers, dancers to display their art and skill at large gatherings at shrines. The visitors got a chance to experience the magnetic performances of artists of different areas of Kashmir. People feel lucky to watch the dambali (folk dance) performed by professional dancers of different areas of Kashmir. One can not resist the temptation to dance with dambali faqirs and the dancers fell in ecstasy. The shrines of Baba Naseeb Din Gazi at Bijbehara, Lal Bab Sahib at Zakura and Khan Sahab at Baramulla attracted the people in streams and swarms to watch the Dambali. The shrine of Qamar Sahab at Ganderbal was visited by the people mostly on the occasion of festival. Shikaras and Doongas were engaged by the people on the eve of festival. They arranged tea and sumptuous dishes, organized musical concerts with the voluntary contribution. The people bonfired a bundle of leush (piece of timber with rich content of resin or turpentine) at night on the occasion of urs at Ashmuqam as a mark of jubilation commemorating the killing of a dev (demon) by Baba Zain-Ud-Din Wali (ra) of Aishmuqam. In course of time the custom spread to people among other areas of Maraz 17 (south Kashmir). In the villages where leush was not available people lighted sheaves of hay as a source of momentary recreation. The Ziarat of Mian Shah Sahib at Rainawari was equally venerated by both the communities and developed a spirit of cordiality. They gave themselves up to jollity and played with fireworks. A significant feature of this shrine was that people both the Hindus and the Muslims threw feasts on the seventh day of the dark fortnight in the month of Poh 18. Before the dawn of modern era the people particularly in rural areas lived in culture of silence and their contacts and communications were 16 Sheikh Muhammad Abdullah, Aatish-i-Chinar (Autobiography), Srinagar, 1986, pp In Pre-modern Times south Kashmir was popularly was known as Maraz and north Kashmir as Kamraz. 18 The tradition is quite contrary to the rishi cult of Kashmir. The rishis of Kashmir abstain meet eating. The people in locality of Mian Shah Sahab, Rainawari prepare fish particularly on this day, Srinagar Times, 26th January

49 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 extremely limited. The festive occasions provided a rare opportunity for the people to come out of their stagnant social environment and interact with the pilgrims from different areas thereby providing a platform for their cultural exchange in the face of bleak cultural life of Kashmir. Arthur Neve thus remarks that there are great days to which the people especially women and children look keenly forward; for not only is their display at the shrine, but the opportunity of showing of their best clothes and jewellery and of watching the shops of city and making their frugal purchases. A bundle on the man s back contains a few days rice and condiment, and the wife carries a fat cock as a present to the Mullahs 19. The shrines have given new face to the economy of people in Kashmir. The large gatherings and congregations on Fridays and festive occasions at shrines in Kashmir have promoted and intensified the commercial activities. The crowded streets are swarming with shops, stretching beyond horizon, selling colourful and attractive items. The purchase of any article from the premises of shrine on the occasion of urs in particular is considered as a Tabruk (gift) in the household. During urs the shrines provide artisans, craftsmen and other performers from across the valley a platform to display their exquisite work of art to a larger audience. The mobilization of mass support through mosques and shrines is a very significant feature in the history of Kashmir. The Kashmiris throughout the ages have suffered prolonged and severe economic depression, lifelong bondage and other socio-religious atrocities which thwarted their access and involvement to multiplicity of life. The constant oppression, social stagnation and cultural isolation had undercurrents of deep frustration among the people which added to their inability to express their thoughts and feelings and raise a voice against the oppression. The shrines and the mosques particularly the Jamia Masjid of Srinagar which were indeed the platforms to assemble for political purposes and to express their feelings against the excesses and exploitation. Thus the protests and demonstrations against heavy taxation, consequent destruction of industries, forced labour, a law severely punishing muslims for cow slaughter, shifting of market from Jamia Masjid to Mahraj Gunj 20, keeping muslims away from Govt. services and other such oppressions by officials of Maharajas during the Dogra rule 21 were the issues confronting the muslims. The people used to meet at the shrines and the 19 Christian W. Troll (ed.), Muslim Shrines in India, Delhi: Oxford University Press, 1992, p Gh. Nabi Khanyari, Wajeeut Tawarikh, research Library Srinagar, p Christian W. Troll, Op. cit, p

50 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği mosques particularly at Khankahi Moula and Jamia Masjid to protest against the atrocities. To conclude, the shrines played a very important role in the life and history of Kashmir and a true picture of history of Kashmir can not emerge unless it is viewed in the background of shrines. 50

51 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 MUHYÎ-İ GÜLŞENÎ NİN SÎRET-İ MURÂD-I CİHÂN İSİMLİ ESERİ 1 The Work of Muhyi-i Gülşeni s Siret-i Murad-ı Cihan Abdullah ARI ÖZET Muhyî-i Gülşenî, 16. yüzyılda yaşamış, Bâlaybelen adlı ilk yapma dili kurgulamış, İbrahim Gülşenî nin menâkıbını kaleme almış bir şahsiyettir. Makalemizde Muhyî-i Gülşenî nin hayatı, tasavvûfî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş, Sîret-i Murâd-ı Cihân isimli eseri muhtevâ, dil ve üslûp yönlerinden tanıtılmıştır. Anahtar Sözcükler: Muhyî-i Gülşenî, Siret-i Murâd-ı Cihân ABSTRACT Muhyî-i Gülşenî is a figure who lived in 16th century, purposed the first articicial language called Bâlaybelen, wrote up İbrahim Gülşenî s religious legend. In our article we information given about Muhyî-i Gülşenî s life, mystical personality and works, a work called his Sîret-i Murâd-ı Cihân is 1 Bu makale tarafımızca hazırlanan basılmamış yüksek lisans tezinden elde edilen veriler ışığında yazılmıştır. Abdullah Arı, Muhyî-i Gülşenî, Eserleri ve Sîret-i Murâd-ı Cihân (İnceleme Metin Sözlük), Manisa: Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2010, s. V+310. Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı Mezunu. 51

52 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği introduced aspects of content, language and stylistic. Key words: Muhyî-i Gülşenî, Siret-i Murâd-ı Cihân GİRİŞ Bu makale, Muhyî nin Sîret-i Murâd-ı Cihân isimli eserini tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla eserin giriş kısmında Muhyî-i Gülşenî nin hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi verildikten sonra Sîret-i Murâd-ı Cihân isimli eseri hakkında bilgi verilecektir. Daha sonra bu eserin dil ve üslûp özellikleri açıklanacaktır. En son kısımda ise eserin muhtevâsı ve tasavvûfî yönü ile ilgili bilgi verilecektir. H. 935 (m. 1529) yılında Edirne de doğan Muhyî nin asıl adı Muhammed dir. Daha çok şiirde kullandığı Muhyî mahlasıyla 2 tanınan Mehmed kendisini genellikle Derviş Muhyî, çağdaşları ise onu Acem Fethioğlu 3 olarak tanıtır. Bazı kaynaklarda ise ismi Muhyiddin Efendi 4 olarak geçmektedir. İncelediğimiz Sîret-i Murâd-ı Cihân isimli eserinde ise kendisini Derviş Muhyî-i Mısrî olarak tanıtmaktadır. 5 Gülşenî tarikatına mensup olduğu için de Muhyî-i Gülşenî olarak bilinir. Menâkıb daki bilgilerden (s ) dedesi Ebû Tâlib in İbrâhim Gülşenî nin müridi olduğu, Şîraz da ticaretle uğraşan Ebû Tâlib in Akkoyunlular dan Şîraz Valisi Sûfî Halîl in halka yaptığı zulümlerden kaçıp ailesiyle birlikte Kazvin e gittiği, babası Fethullah ın burada doğduğu, dedesinin kızılbaşlar tarafından öldürülmesi üzerine Edirne ye gidip yerleştikleri anlaşılmaktadır. Hulvî, Muhyî nin babasının Ekmekçizâde diye tanındığını, kardeşlerinin defterdarlık görevinde bulunduğunu söyler 2 Mahlası ile ilgili olarak bk. Onun Muhyî mahlasını seçiminde, İbn Arabî nin bilhassa Kitâb-ı Abâdile sinde teorik çerçevesini çizdiği Muhammed ümmetinin evliyası, Tanrı nın isimlerinden bir veya birden çok ismine mazhar olur; bu isimler vasıtasıyla varlığı terbiye eder. Bu isimlerin her biri peygamberlerde tam karşılığını bulur. Bunları keşf ehli alâ kalbi İbrâhîm, alâ kalbi Süleymân ( ) diye adlandırırlar şeklinde özetlenebilecek görüşleri etkili olur. Tanrı nın, dirilten, hayat veren anlamlına gelen Muhyî adı, İsa Peygamber de tam tecelli eder. O, bu isim marifetiyle ölüleri diriltir. Derviş Muhyî de ölü gönülleri diriltici olarak birçok çalışmasında kendi mahlasına vurgu yapar. Diğer ortak kardeşiyle ortak ad taşıyan Muhyî, kendisini bu şekilde ayırt eder. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), haz. Mustafa Koç, İstanbul: Klasik Yayınları, 2005, s Bk. Bağdatlı Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, İstanbul Üniversitesi Yazma Ktp. TY 2604, vr. 117a; Mehmed Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî, c. 2, haz. Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı, Ankara: Bizim Büro Yayınları, 2001, s Bk. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, c. 4, haz. Nuri Akbayır, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1996, s Derviş Muwyî-i Mı rî böyle beyân eyler ki Muhyî-i Gülşenî, Sîret-i Murâd-ı Cihân, Süleymaniye Ktp. Fatih Bölümü, No: 3496, vr. 1b. 52

53 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 (Lemezât, s. 557). 6 Muhyî nin Etmekçizâde Mehmed isimli bir erkek kardeşi ile ismi meçhul bir kız kardeşinin olduğu bilinmektedir den sonra Osmanlı askerî üssünün Belgrad a taşınmasıyla bir asırdır yüklendiği sınır şehri olma ağırlığından kurtularak sakin bir ortama kavuşan Edirne, Muhyî nin döneminde sultanlar için bir sayfiye şehri, ulema için yüksek hiyerarşi, idareciler için imtiyazlı bir yer olma özelliğini ifade ediyordu. 8 İşte böyle bir ortamda doğan Muhyî, sekiz-on yaşlarında evlatlık olarak verildiği Nakşibendî şeyhinin oğluyla birlikte Üç Şerefeli ve Beyazıt medreselerinde öğrenim görmüştür. Bu yıllarda Nakşibendîliğin Ahrârîlik koluna mensup olan Hâce Kasım ve Hâce Muhammed in tekkesine gidip gelmektedir. 9 Edirne deki eğitim-öğretim yıllarında Muhyiddin-i Arabî nin eserlerini okuyup anlamaya çalışmaktadır. İbrahim Paşa Camisi ndeki kütüphâneden Muhyiddin-i Arabî nin Fususü l-hikem isimli eserini alıp, Edirne Ulu Camisi nde bulunduğu sırada, Muhyiddin-i Arabî nin eserlerini yakmasıyla meşhur olmuş olan Çivicizâde Muhyiddin Mehmed Efendi ile arasında Muhyiddin-i Arabî ve eserleri hakkında münazara geçer. Muhyî, Çivicizade Muhyiddin Mehmed Efendi nin sorularını doğru yanıtlar ve münazara yerinden ayrılır. 10 Menâkıb da, 953 (1546) yılında Ebüssuûd Efendi ile Gülşenî şeyhi Muhyiddin Karamânî nin meclislerine devam ettiğini, Kanûnî Sultan Süleymân a yazdığı kasideleri Kapıağası Haydar Ağa vasıtasıyla sultana ulaştırdığını, Farsça ya hâkimiyeti sebebiyle ağanın kendisine küçük Acem, tarih düşürmedeki maharetinden dolayı Ebussuûd un sâhib-i târih diye hitap ettiğini (s. 382), Haydar Ağa nın evinde yapılan bir toplantıda şair Zâtî, Sehâbî, İbrâhim Gülşenî nin torunu Şehnâme-i Âl-i Osmân müellifi Ârifî Fethullah Çelebi ve o esnada henüz ağa olan Şemsi Paşa ile tanıştığını anlatır (s. 413). 11 Bu yıllarda Gülşenî şeyhi Muhyiddin-i Karamanî nin dışında Nakşî Hakim Çelebi, Ahrârî Nakşî şeyhlerinden Şeyh Ahte, Baba Haydar, Sultan Muhammed-i Laciverd-şûy, Hâce İsa-yı Fâzıl ve Hâfız Muhammed-i 6 Tahsin Yazıcı, Muhyî-i Gülşenî, DİA, 31, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2006, s Muhyî, Menâkıb da çün biraderüm Mı ra defterdâr olup ve diyü kâğıd emîni waqîrün hemşîre-zâdesi Mehmed Çelebi xaber virdi ki demesinden anlaşılmaktadır ki Muhyî nin bir erkek kardeşi ve bir kız kardeşi vardır ve bu kız kardeşinin Mehmed Çelebi isminde bir oğlu bulunmaktadır. Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, yay. Tahsin Yazıcı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1982, s. 123, Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Tahsin Yazıcı, a.g.m, s

54 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Semerkandî gibi sufilerle tanışır /m.1547 yılını da İstanbul da geçiren Muhyî, /m yılları arasında Edirne de bulunmuş ve 1552 yılının sonunda Edirne den ayrılarak ağabeyinin defterdarlık görevinde bulunduğu Kahire ye gitmiş ve orada kadı naipliğine tayin edildikten sonra, İbrahim Gülşenî nin oğlu Şeyh Ahmed Hayâlî ye intisap ederek naiplikten ayrılmak istemişse de Kadı Bâkî Efendi nin ısrarı üzerine bu isteğinden vazgeçmiştir. 13 Bu sıralarda şeyhinin kızıyla evlenen Muhyî, Cemâleddin-i Hazrecî adındaki bir bilginden astronomi dersleri almış, bir taraftan da Mısır a başdefterdar olarak atanan Bayezid Çelebi nin oğlu Bâlî Bey e Mesnevî okutmuştur. 14 Kısa bir zaman sonra halife olan Muhyî, Edirne ve İstanbul a gitmiş 15, İstanbul da bir süre kaldıktan sonra tekrar Mısır a dönmüştür. Muhyî nin Edirne de bulunduğu zaman zarfı içerisinde bazı sufilerle karşılaşmıştır. Bunlardan en önemlileri ve kendisini ömür boyu etkileyen Âşık Musa 16 ve Abdullatîf-i Câmî 17 dir. Edirne de Abdullatîf-i Câmî ye intisap eder ve bu Kübrevî şeyhinden Mesnevî dersi alır. Mısır a kadı olarak atanan Bâkî Efendi ile birlikte Kahire ye gider ve naip onlara Bâkî Efendi nin yanında çalışır. İbrahim Gülşenî nin oğlu Ahmed Hayâlî nin tekkesine gitmeye başlayan Muhyî, Abdullatîf-i Câmî ye intisap ettiğinden dolayı Ahmed Hayâlî ye intisap etme konusunda tereddüt etmektedir. Bir gece görmüş olduğu rüya ile birlikte bu tereddüt hali kaybolur Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, s Uğurtan Yapıcı, Edirneli Mevlevî ve Gülşenî Şâirler, Edirne: Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2009, s İncelemiş olduğumuz eserde Muhyî kendisinin İstanbul a h. 985 senesinde geldiğini kaydetmektedir: Derviş Muwyî-i Mı rî böyle beyân eyler ki çün Mı ırdan sene xamse ŝemânîn ve tis<a mi ede Qos an iniyyeye gelüp bk. Muhyî-i Gülşenî, Sîret-i Murâd-ı Cihân, vr. 1b 16 Konu ile ilgili olarak bk. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Konu ile ilgili olarak bk. Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), s de bahsi geçen rüya şudur: Rüyada gördüm ki merhum Abdullatîf-i Câmî abdest almış, namaza gider gibi müteveccih. Nazar ettim, merhum Şeyh Ahmed Hayâlî ibn Gülşenî mukabilinde muntazır durur. Şeyh Abdullatîf varıp muhabbetle kucakladı. Zevkten rüyada bir miktar kendimden geçtim. Rüyada kendime geldim; gördüm ki efendi yalnız kalmış, şeyh gitmiş. Efendi bana bakıp eyitti: Biri birden göresin. Ben de Merhum Şeyh Abdullatîf gitti, siz baki olun deyip ayağına düştüm. Bu hâlde uyandım. Sabah huzurlarına vardığımda selâmdan sonra buyurdular ki: Gör evvel âhırı bâtında zâhir Gelen birdir giden birdir kalan bir 54

55 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 Ahmed Hayâlî ye intisap ettikten sonra Muhyî Gülşenî hilafetini alır ve İbrahim Gülşenî nin türbesinde türbedarlık görevine başlar. Ömrünün geri kalanını Mısır da geçiren Muhyî, bu zaman dilimi içerisinde Yesevî şeyhlerinden Emîr Nûr Muhammed isimli sufi ile Kahire de tanışır te (1604) İmâm Şâfiî nin makamında uzlete çekildiği bilinen Muhyî nin vefat tarihini Hulvî 1013 (1604), Bursalı Mehmed Tâhir 1014 (1605) olarak verir. Eserlerini içeren mecmuada (aş. bk.) yer alan bir tarih mısraının ebced değerinin 1017 yi (1608) göstermesi onun bu tarihten sonra vefat etmiş olabileceğini düşündürmektedir. 19 Vefat ettiğinde Mehmed, Mustafa, Ahmed ve Hasan Çelebi adlarında dört oğlu bulunduğu bilinmektedir. 20 Biyografik ve tarihi kaynaklarda Muhyî, fazilet sahibi, ilim ve dünya hevesini bir kenara bırakıp tasavvuf yoluna giren bir insan 21 olarak tanıtılır. Ahdî ve Bâdî Efendi, Muhyî nin düzgün ve güzel şiirler söylediğini, şiire yatkın olup nazmın birçok çeşidinde eser verdiğini kaydetmekte, pek çok muvahhidane ve şairane şiirleri olan Muhyî nin nazım ve nesir olarak da kaleme aldığı rindane eserleri olduğunu ve bu eserlerin kusursuz olduğunu bildirmektedirler. 22 Tarih düşürmedeki mahareti dolayısıyla Ebüssuûd tarafından sâhib-i tarih diye adlandırılan Muhyî, kitaplarının yazıldığı tarihlere genellikle eserlerine verdiği isimle tarih düşürmüştür. Eğer eserinin isminde ebced hesabıyla tarih düşürmemişse, o zaman eserinin metninin içerisinde ebced hesabıyla tarih düşürmüştür. Muhyî nin büyüklü küçüklü ikiyüze yakın eseri olduğu bilinmektedir. Günümüze ulaşan eserleri hakkında kaynaklarda 23 ayrıntılı bilgi oldu- 19 Tahsin Yazıcı, a.g.m, s Ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, s. XI. 21 Şu kaynaklara bakılabilir: Bağdatlı Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, İstanbul Üniversitesi Yazma Ktp. TY 2604, vr. 117a; Gelibolulu Âlî, Künhü l-ahbâr ın Tezkire Kısmı, haz. Mustafa İsen, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1994, s. 325; Nev îzâde Atâî, Şakaik-ı Nu maniye ve Zeyilleri Hadaiku l-hakaik fi Tekmileti ş-şakaik, c. II, haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul: Çağrı Yayınları, 1989, s ; Kâtip Çelebi, Fezleke, c.i, İstanbul 1286, s ; Mahmud Celâleddin Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, haz. Mehmet Serhan Tayşi, İstanbul: M. Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1993, s ; Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, haz. Abdullah Tümsek, İstanbul: İnsan Yayınları, Uğurtan Yapıcı, a.g.e., s Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, yay. Tahsin Yazıcı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1982; Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen (İlk Yapma Dil), haz. Mustafa Koç, İstanbul: Klasik Yayınları, 2005; Tahsin Yazıcı, Muhyî-i Gülşenî, DİA, 31, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2006, s

56 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği ğundan biz burada isimlerini vermekle yetineceğiz; 1. Menâkıb-ı İbrahim Gülşenî Reşehât-ı Muhyî Nefhatü l-eshâr 4. Hedyü l-harameyn Ahlâk-ı Kirâm Tefsîru Sûreti l-kadr 7. Kitâb-ı Me âb 8. Hakka l-yakîn 9. Mevlevî 10. Risâle fi l-âkâid 11. Sîret-i Murâd-ı Cihân 12. Füyûzu l-velî 13. Risâle-i Beyne l-işâeyn 14. Silsiletü l->aşk 15. Şerh-i Hadîs-i Cibrîl 16. İhsânnâme Şerh-i Hadîs-i Erbaîn 18. Ahlâk-ı Kerîm 19. Hüsn ü Dil 20. Divan (Gazeller) 21. Kalbü Hakîkatü l-hakâik (Elfiyye) 22. Simsimiyyetü l-musavver 23. İttihâd-ı Esmâ be-hüviyyet-i Müsemmâ 24 Bu eser Tahsin Yazıcı tarafından neşredilmiştir: Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, Yay. Tahsin Yazıcı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, Bu eser Mustafa Koç tarafından makale olarak yayınlanmıştır: Mustafa Koç, 16. yy Osmanlı Coğrafyasında Karanlıkta Kalmış Nakşî-Ahrârî, Yesevî ve Kübrevî Şeyhleri, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 7 (Mart 2005), İstanbul: Dergâh Yayınları, s Bazı kaynaklarda bu eser, Hüde l-harameyni ve Huda l-haramayn olarak geçmektedir. 27 Bu eser hakkında yapılan yayınlar şunlardır: Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, haz. Abdullah Tümsek, İstanbul: İnsan Yayınları, 2004 ve Mustafa Koç, Ahlâk-ı Kirâm Yayımı: Akademik Rezalet!, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 8 (Ekim 2005), İstanbul: Dergâh Yayınları, s Mustafa Koç, 16. Yüzyıl da Kaleme Alınmış Bir Aşk Metni: Muhyî-i Gülşenî nin İhsânnâme Adlı Mesnevisi, Kutadgubilig Felsefe Bilim Araştırmaları Dergisi, 8, 2005, İstanbul: Dergâh Yayınları, s

57 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI Divan (Kasideler) 25. Gazâlenâme (Manzum) 26. Gazâlenâme (Mensur) 27. Hur uf-ı Âliyât 28. Mukattaât 29. Şerh-i Müstezâd-ı Muhyî 30. Risâle fî Esmâi l-hüsnâ 31. Anberiyye Risalesi (Risâle fî Havâssı Anber) 32. Mektuplar 33. Muhtelif Şiirler 34. Gül-i Sad-berg Bünyâd-ı Şi r-i Ârif Aynü l-hayât Şerhi 37. Tuhfetü l-hekîm 38. Hakâyıku l-hikem 39. Mevlevî 40. Tenezzülât-ı >Aşkıyye 41. Arûz-ı Kebîr 42. Sâka-i Kitâb 43. Meşâhidü l-vücûd ve Mevâcidü ş-şühûd 44. Risâle-i Vahdet 45. Hikâyetü l->âşıkîn 46. Vefr-i Muhyî 47. Bâleybelen Risâleleri: Bereme y-i Kâbe y-nele, Keveme y-vünâ e Neveme y-zünâ, Zimiye zeremâ Beniye neremâ, Lebeme yvelâ sir Kâbe y-mevlâ, İzhâr-ı Ezmâr-ı Mâ-tekaddem ve Keşf-i Estâr-ı Merci ün-ileyh-i Mübhem, Ye-Hameşem y-bezem de y- Ezenâ y-milîer, Tâfe bûyâ, Kereme y-âd, Zâte y-vekeşâ ve Hâte y-bekeşâ, Kitâb-ı Pîre Fân-beben, Masâdır-ı Elsine-i Erbaa 29 Bu eser ile ilgili olarak bk. Nihat Öztoprak, Klâsik Türk Edebiyatı nda Manzum Yüz Hadîsler, İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, 1993, s ; Bu eser ile ilgili olarak yapılan çalışmalar şunlardır: Muhyî-i Gülşenî, Bünyâd-ı Şi r-i Ârif transkripsiyon, gramer incelemesi-, haz. Murat Aşıcı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1989; Mustafa Koç, 16. yy da Yapılmış Osmanlı Türkçesi Gramer Çalışması: Bünyâd-ı Şi r-i Ârif, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 9 (Mart 2006), İstanbul: Dergâh Yayınları, s

58 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adlarında Bâlaybelen risaleleri ve Şâmilu l-luga üzerine yaptığı Bâleybelen notlamaları. 1. Sîret-i Murâd-ı Cihân Muhyî Mısır daki nâzır-ı nuzzârlık görevinin Cize kadısına verilmesi nedeniyle, kendisine yapılan adaletsizliğin düzeltilmesi ve eski görevinin iade edilmesini arzetmek üzere İstanbul a, Sultan III. Murâd ın huzuruna çıkar. Bu müracaatında 974/ yılında yazdığı akâid ve ahlâk konularını içeren Sîret-i Murâd-ı Cihân eserini sultana hediye olarak sunar. 31 Eserin adı, ebced hesabıyla yazılış tarihi olan, 974/ yılını göstermektedir. Eserin ahlâk kısmı; tehzib-i ahlâk, tedbir-i menâzil ve siyaset-i müdûn başlıkları altında bölümlere ayrılmakta ve hatime ile bitmektedir. Bu nüshanın en önemli özelliği müellif hattı olmasıdır. Eser bu yönüyle müstensihler tarafından yazılmış olan Sîret-i Murâd-ı Cihân ın diğer nüshalarında ayrılır. Ketebe kaydında Ketebehu mü ellifü l-waqîr Muwyî el-faqîr min fuqarâ e ş-şeyx Awmed İbnü şşeyx İbrâhim Gülşenî Qaddesa llâhu Sırrahu s-seniyyü. ibaresi de bu düşüncemizi doğrular niteliktedir. İncelemiş olduğumuz bu eser iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım akâid konularını içermektedir. İkinci kısım ahlâk bahislerini ele almaktadır. Bu kısım 3 makalede anlatılmaktadır. İlk makale tehzîb-i ahlâk hakkındadır. İkinci makale tedbîr-i menâzil hakkındadır. Üçüncü makale devlet yönetimi hakkındadır. Son olarak hâtime bölümüyle eser bitmektedir. Sîret-i Murâd-ı Cihân da konular âyet, hadis ve atasözleriyle izah edilir. Ayrıca Hz. İsa, İmâm Eş arî, Tirmizî, Ebu Mansur, Aristotales, Şiblî, Hamdullah Hamdî, Mevlânâ, İbrahim-i Gülşenî, Erdeşir Bâbek ve Abdullah-ı Ansârî gibi peygamber, din bilgini, mutasavvıf ve filozofların düşüncelerine yer verilir. Muhyî-i Gülşenî, Sîret-i Murâd-ı Cihân da çeşitli kaynaklar kullanır. Bu kaynaklar şunlardır; 1- Kur ân-ı Kerîm 2- Hadisler 3- Abdullâh-ı Ensârî nin ahlâk konulu kitapları 4- Meşâhidü l-vücûd ve Mevâcidü ş-şühûd isimli kendi eseri 5- Mevlânâ nın Mesnevî si Sîret-i Murâd-ı Cihân ın Süleymaniye Kütüphanesi görevlileri ile birlikte yapılmış olan nüsha tavsifi: 31 Muhyî-i Gülşenî, Sîret-i Murâd-ı Cihân, vr. 1b-3b. 58

59 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHÂNESİ FÂTİH BÖLÜMÜ NO: 3496 Kitabın Adı Müellifi Kitabın Dili Ölçüleri Varak Sayısı Satır Sayısı Sütun Sayısı Hattı İstinsah Tarihi - Müstensihi Cildi Kâğıdı Mürekkebi Tezhibi Mülahazat Sîret-i Murâd-ı Cihân (Pend-nâme) el-gülşenî Dervîş Muhyî-i Mısrî Türkçe 225X139,147X70mm. 110 yk. 11 str. 2 stn. Talik Müellif hattıdır. Bordo deri cilt. Şemseli, salbekli, tığlı, zencirekli, cetvelli, köşebentli, miklepli; Miklebi şemseli tığlı, zencirekli, cetvelli, köşebentli, şirazelidir. Kalınca ve âherlidir. Krem rengi, saman sarısı ve şeker rengi olmak üzere dört ayrı renk kağıt kullanılmıştır. Beyitler ve metin siyah, sözbaşları, başlıklar kırmızı mürekkeple yazılmıştır. 2a da: Sultan Murâd a yazılmış methiyenin başlığı ve şiirin içindeki sözbaşı altınla yazılmıştır. 1b de: Serlevhası tezhiplidir. Tezhibin içinde beyaz boya ile besmele yazılıdır. Baştan sona bütün sahifeleri altın cetvellidir. Kitabın başındaki numarasız varakta kitâbu fî ilmi l-hakâyık ve l-ahlâk ibaresi yazılıdır. 1a da: 2 adet mühür izi, vakıf kaydı, dairevi altın kontür içinde.. ibaresi yazılıdır. Kitabın cildi biraz yıpranmıştır. Muhyî nin Süleymaniye Kütüphanesi dışındaki diğer Sîret-i Murâd-ı Cihân tam ve muhtasar nüshaları şunlardır; 1- İstanbul Nuruosmaniye Kütüphânesi no:2261 de bulunan Ahlâk-ı 59

60 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Kirâm: Koyu kahverengi şirazeli, miklepli, üstü yeşil bez kaplı cilt içinde, 210X117mm ebadında olup. 159 varaktır. Satır adedi 17 dir. Yazı, talik olup, sözbaşları kırmızı mürekkeplidir. İlk iki sahife cevelleri yaldız, diğer cetveller kirmendir. Telif tarihinin de kaydedildiği (993) eserin istinsah tarihi (1091/1680) dir. Müstensih Muhammed b. Hüseyin el-kirmânî dir. 32 Bu eser, bir unvan, üç ihsan ve bir payan olarak bölümlere ayrılmış, Dr. Abdullah TÜMSEK tarafından çalışılmıştır Mısır da Hidiv Kütüphânesi nde bulunan mecmuanın 87b-146a varakları arasında bulunan Ahlâk-ı Kirâm: Muhyî nin 993/1585 yılında yazmış olduğu bu eser; bir unvan, üç ihsan ve bir payan bölümlerinden oluşmaktadır. Yazar, <unvân-i mabâdî adını verdiği birinci bölümde wikmet in gerçek anlamı ile terim olarak kullandığı zamanki anlamını oldukça açık bir şekilde anlatmaktadır. Üç iwsân adını verdiği bölümün I. iwsân ında tahžîb-i axlâq, II. sinde tedbîr-i menâzil, III. siyâset-i mudun ve qabâ il, xatime de ise, bir takım öğütler yer almaktadır. 34 Muhyî, bu eseri oğulları için kaleme aldığını zikretmektedir. 3- Mısır da Hidiv Kütüphânesi nde bulunan mecmuanın 241a-272b varakları arasında bulunan İcmâlî Ahlâk: Mısır Beylerbeyi Seyyid Mehmed Paşa ya sunulan bu eser, 1002/1594 yılında yazılmıştır. Sîret-i Murâd-ı Cihân ın üçüncü makalesi olan Medineler Tedbiri Beyanundadur isimli bölümün özeti şeklindedir İstanbul Üniversitesi Yazmalar Kütüphânesi no: 2769 da bulunan Ahlâk-ı Kirâm Muhtasarı: Mısır Beylerbeyi Seyyid Mehmed Paşa ya sunulmak üzere telif edilen bu eser, Sîret-i Murâd-ı Cihân ın üçüncü makalesi olan Medineler Tedbiri Beyanundadur isimli bölümün özeti şeklindedir. 45 varaktan oluşmaktadır Dil ve Üslup Özellikleri 2.1. Dil Özellikleri 16. yüzyılda kaleme alınmış bir eser olan Sîret-i Murâd-ı Cihân, Sultan III. Murâd a sunulmuş bir nasihatnâmedir. Bilindiği gibi 16. yüzyıl Eski Anadolu Türkçesi nden Klasik Osmanlı Türkçesi ne geçiş dönemidir. Sîret-i Murâd- 32 Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, s Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, haz. Abdullah Tümsek, İstanbul: İnsan Yayınları, Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî ve Şemleli-zâde Ahmed Efendi Şive-i Tarikat-ı Gülşeniye, s. XVII. 35 Ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, s. 62; Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen, s Ayrıntılı bilgi için bk. Muhyî-i Gülşenî, Ahlâk-ı Kirâm, s. 62; Muhyî-i Gülşenî, Bâlaybelen, s

61 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 ı Cihân da bu döneme ait bir eserdir. Eserde Eski Anadolu Türkçesi nin özellikleri dışında, Arapça ve Farsça terkiplerin varlığı da göze çarpmaktadır. Bu eser, Arapça ve Farsça kelimelerin fazla olmasına rağmen, akıcı bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Eserin dil özelliklerini şu şekilde değerlendirebiliriz: Ses Özellikleri Eski Anadolu Türkçesi nde tipik olarak görülen düz ünlüden sonra yuvarlak ünlü, yuvarlak ünlüden sonra düz ünlü sıkça görülür. Bu açıdan diyebiliriz ki; Sîret-i Murâd-ı Cihân da düzlük yuvarlık uyumu tam olarak görülmez. >Âqıbet çün ferîd qalursın Kimün içün bu mâlı alursın (b. 711) Her diyârun bir özge <âdeti var Her biri bir işi qılur muxtâr (b. 719) >Ulemâ bildügin görür bunlar Hem mü eŝŝirden anlar anlar eŝer (b. 738) Olmaq içün evvelâ nefs-i insânî ne cevher idügüni ma<lûm idüp ğâyet ve kemâli mefhûm ola (23b) Kelimelerin arkaik özellikleri, dil özellikleri ve vezin gereği metinde ünsüz düşmeleri gözlenmektedir. Oldı şâhid olarıla meşhûd Vechden anlar itdi ref<-i niqâb 37 (b. 76) Bularun a lı bu ki ber-maqdûr İki qudretle bulmaz istikmâl 38 (b. 183) 37 Ünsüz düşmediği şekli de vardır. Onlarun wâlini görüp her dem Bile ğam yiye vü evlâdur hem (b. 419). 38 Ünsüz düşmediği şekli de vardır. Dâyim ola bu xulqlar kârun Bunlar eżdâdı olmaya yârün (b. 472). 61

62 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Dâyimâ qıl tefaxxu a a<yânı Ki bulur mülk olarla noqsânı (b. 518) K ide, k ola, k anlara, k irmedi, k olasın, k evvelâ, k ey, k anda gibi sözler metinde vezin gereği birleşmiş şekilde yazılmıştır. Ravżaya irdükde bu oldı recâ K ide Xudâ xidmetin anun <a â (b. 16) Belki var niçe mu<cizâtı anun K irmedi enbiyâ ana çün şaqq (b. 153) Dürr anu çün girân-behâ oldı K evvelâ bawre âşinâ oldı (b.541) Kelime sonlarındaki q harflerinin ğ harfine dönüştüğü görülmektedir. Ondur onlar velîkin ehl-i xaber Ondan artuğı eyledi i<lâm (b. 290) İqtidâ-yı şer<a qıl emr ile nehyünde müdâm Olmağ istersen eger xalq-ı cihana muqtedâ (b. 820) Muntaźır olalar niçe müddet Bir ayağ üzre ola bin aqdâm (b. 310) Kelime sonlarında q harflerinin x harfine dönüştüğü görülmektedir. yoxsa ehl-i Waqda ixtilâf ve ğareż olmaz (66a) ammâ taf îline nihâyet yoqdur(68a) yoxsa şerden men< itmek gerek (71b) Şekil Özellikleri Sîret-i Murâd-ı Cihân da bazı eklerde Eski Anadolu Türkçesi özellikleri görülmektedir. Eyilerle ger itmesen owbet Bari kemlerden eylegil nefret (b. 539) 62

63 Edeb ile hem oluban mev ûf Olalar i<tidâl ile me lûf (b. 344) >İlm içün ger wased iderse kişi Cümleden aqbew olısardur işi (b. 649) Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 3 xaśmu <askeri e râfına śalıvirmegin <asker biri birini qırup śınmışlar (78b) ve anlardan evvelden ziyâde ıttıśâl ve qurbet göstermeye istemiyiser eger kendiler ziyâde gösterürlerse xidmetlerinde quśûr qomaya (95a) Arapça köke Türkçe ekin eklendiği de görülmektedir. vezâretden müşkül-rek iş olmaz (82b) Sîret-i Murâd-ı Cihân da terkipli cümleler oldukça fazla yer almaktadır. Bunların çoğu Arapça ve Farsça terkipli cümleler olup, hamd, senâ ve tevhid gibi konularda sık görülmektedir. Vâhib-i i âmâl-i i şehân-ı ı cihân Ekrem-i i xalq a<dal-i i >Oŝmâniyân (b. 5) Awd wd-i i pâk u vâwid-i i Xâlıq Vawdeti hem şümârdan a<lâ (b. 48) Xâ a âl-i i peyem-ber ü a wâb Ki olardur efâđil-i i aqvâm (b. 267) pes bunı daxi teqallüb-i i awvâl ve teğallüb-i i ricâl ve te âvül-i i rüzgâr ve neqâvet-i i edvâr ve tebeddül-i i mülk ü düvel ve teğayyür-i i milel ü niwal mütelevvin itmeyüp dâyim u qâyimdür (23a) Bağlaçlar Tek başına anlamı olmayan, anlamca birbiriyle ilgili cümleleri veya cümlede görevdeş sözcük ve söz öbeklerini bağlamaya yarayan kelimelere bağlaç denir. Bağlaçlar metinde akıcılığı sağlayan unsurlardandır. Sîret-i Murâd-ı Cihân da bağlaçlara sıklıkla rastlanmaktadır. arafeyne kimisi qâbil olur Ya<ni cehl-i basî e <âdil olur (b. 355) 63

64 Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği Kim ki bunlarla dâyim ide <amel Olmaya xalq içinde ana bedel (b. 811) İqtidâ-yı şer<a qıl emr ile nehyünde müdâm Olmağ isterse eger xalq-ı cihana muqtedâ (b. 820) ve eger kemlük üzre sülûk itdi ise andan śaqınmaq gerek ki <uqûq ile mevśûf olan wuqûq mürâ<âtını itmek muwâldür ba<dehu mâ-teqaddümde olan dostları ile geçen sîretini istifsâr itmek gerek ve evvelki imtiwâna bu wâli mużâf itmek gerek ki şükr-i ni<am ve küfrânı ne vechledür biline (87a) Üslup Özellikleri Redif Sözcük anlamı arkadan gelen dir. Uyak sözcüğünün revi harfinden sonra gelen harf, ek, takı ve sözcüklere denir. 39 Sîret-i Murâd-ı Cihân daki redif örnekleri şunlardır: Ašl-ı axlâq kim <adâletdür dür Wikmet ü <iffet ü şecâ<atdür (b. 387) Kim ki würriyet ile fâyıq ola Kesb ü arfı hemîşe lâyıq ola (b. 438) Aqrabâ-yı hemîşe yâd eyle Keremün <âleme ziyâd eyle (b. 455) Kafiye 40 Sîret-i Murâd-ı Cihân ın kafiyelerine Arapça ve Farsça kelimelerin hâkim olduğu görülmektedir. Kafiyeyi teşkil eden kelimelerin hangi dilden olduklarının örneklenmesi amacıyla Sîret-i Murâd-ı Cihân ın 1-10, 51-60, , beyitleri incelenmiş, yaklaşık 170 beyit tutan kısmın dillere göre dağılımı grafikte gösterilmiştir. 39 Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara: Türk Dil Kurumu, 2005, 8. Baskı, s Bu bölümü oluştururken şu makale örnek alınmıştır: Erol ÇÖM, Şemseddîn-i Sivâsî nin İbret-Nümâ Adlı Mesnevisi, Türkiyât Araştırmaları Dergisi, 24 (Güz 2008), Konya: Selçuk Üniversitesi Basımevi, s

65 Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI Kafiyenin dillere göre dağılımı 41 Grafikte de görüldüğü üzere, kafiye kelimelerinin ikisi de Arapça (A-A) olan beyitler % 50, ikisi de Farsça (F-F) olan beyitler % 12 ve biri Arapça diğeri Farsça (A-F) olan beyitler % 18 lik bir paya sahiptir. Buna göre Sîret-i Murâd-ı Cihân ın kafiye kelimeleri %80 lik büyük bir oranla Türkçe harici dillerdendir. Sadece Türkçe kelimelerden oluşan kafiyeler ise % 6 gibi küçük bir orandadır. Ancak, kafiyelerin %80 ini oluşturan, dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş bu kelimeler 16. Yüzyılda yaşayan Osmanlı tebaasının günlük hayatlarında kullandıkları kelimelerdendir. Aşağıda yer alan örneklerde de bu hususu görmek mümkündür: Türkçe kelimelerle yapılmış kafiyeler: itmez / gitmez (b. 406) saqın / yaqın (b. 703) çoq / yoq (b. 706) Türkçe Arapça kelimeler yapılmış kafiyeler: sen / Yemen (b. 3) 41 Kısaltmaların açılımı şöyledir: Arapça-Arapça (A-A), Arapça-Farsça (A-F), Arapça-Türkçe (A-T), Farsça-Farsça (F-F), Farsça-Türkçe (F-T), Türkçe-Türkçe (T-T). 65

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Gürol PEHLİVAN Yabancı Dil Danışmanları Prof. Dr. Metin EKİCİ

Detaylı

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Gürol PEHLİVAN Yabancı Dil Danışmanları Prof. Dr. Metin EKİCİ

Detaylı

ISSN SÛFÎ ARAŞTIRMALARI SUFI STUDIES

ISSN SÛFÎ ARAŞTIRMALARI SUFI STUDIES ISSN 2146-1449 SÛFÎ ARAŞTIRMALARI SUFI STUDIES Cilt/Volume: 5 Sayı/Issue: 10 Yaz/Summer 2014 Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM

Detaylı

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr.

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. Gürol PEHLİVAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muhammet ÖZDEMİR Yabancı Dil

Detaylı

Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Dr. Gürol PEHLİVAN. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muhammet Ö)DEMİR

Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Dr. Gürol PEHLİVAN. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muhammet Ö)DEMİR Sahibi: Mevlâ â Düşü esi Araştır aları Der eği adı a Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Dr. Gürol PEHLİVAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muhammet Ö)DEMİR Ya a ı Dil Da ış a ları

Detaylı

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr.

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK Editörler: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. Gürol PEHLİVAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muhammet ÖZDEMİR Yabancı Dil

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Kenan Erdoğan Unvanı Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri Manisa Daha Önce Bulunduğu Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi, Celal Bayar Üniversitesi

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 10 Sayı 1 Ocak-Haziran 2010 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI Sayfa 2 Kuşadası Kurşunlu Han-Kervansaray Kuşadası Güvencin ada Kalesi Sayfa 3 01-03 Nisan 2016 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Kuşadası ve Civarında Tasavvufî Hayat

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 15 Sayı 1 Ocak-Haziran 2015 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2015 (15/1) Ocak-Haziran

Detaylı

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. KİTABİYAT Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. Yayınlanalı yedi yıl olmuş. İlk yayınlandığını bir gazetede mütercim ile yapılmış

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 1 Ocak-Haziran 2012 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2012 (12/1) Ocak-Haziran

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 13 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2013 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2013 (13/2)

Detaylı

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i Yazar Mustafa Erdoğan ISBN: 978-605-9247-81-8 1. Baskı Kasım, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları

Detaylı

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19 Önsöz Kur an tefsirleri üzerine yapılan araştırmalar bir hayli zenginleşmesine karşın, yüzlerce örneğiyle sekiz-dokuz asırlık bir gelenek olan tefsir hâşiyeciliği, çok az incelenmiştir. Tefsir hâşiye literatürü;

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim 1984-1988

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim 1984-1988 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Âdem CEYHAN 2. Doğum Tarihi :11. 06. 1964, Harun 3. Unvanı : Profesör 4. Öğrenim Durumu : Doktora. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Marmara

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN 1302-3543

Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN 1302-3543 Ankara 2008 Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN 1302-3543 İmtiyaz Sahibi Aseray ltd. Şti. adına Aytekin Çelebi Editör Editör Yardımcıları Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Şimşek Dr. Vahit Göktaş Yayın

Detaylı

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) Ben seni sevdiğim için eğer bahâ derler ise İki cihân mülkün verem dahı bahâsı yetmeye (Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) İki cihân

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 14 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2014 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2014 (14/2)

Detaylı

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 CUMA-CUMARTESİ-PAZAR GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ KONGRE ve KÜLTÜR MERKEZİ KAMPÜS / GAZİANTEP

Detaylı

6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU

6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU 6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU 11-12 Kasım 2016, Antalya PROGRAM Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu Kampüs / ANTALYA SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Ahmet

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 2148-0494 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt/Volume: 4 Sayı/Issue: 7 Bahar/Spring 2016 Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı: 7 Bahar/2016

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi EROĞLU NÛRİ (d.?-ö.1012/1603) tekke şairi Açıklama [eç1]: Madde başlarında şairlerin mahlaslarının olmasına özen gösterilmeli. Ancak şairin tanıtıcı özellikleri virgülden sonra yazılmalı. Açıklama [eç2]:

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 14 Sayı 1 Ocak-Haziran 2014 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2014 (14/1) Ocak-Haziran

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır. 6.MEKTUP MEVZUU : a) Cezbe ve sülûk husulünün beyanı. b) Celâl ve cemal sıfatları ile terbiye almak. c) Fenanın ve bekanın beyanı. d) Nakşibendî tarikatına mensub olmanın üstünlüğü. Belâ ve musibet için

Detaylı

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 11 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı Adı Soyadı: Mustafa KARATAŞ Ünvanı: Doç.Dr. Ana Bilim Dalı: Hadis Ana Bilim Dalındaki Konumu: Öğretim Üyesi E-Posta: mkaratas@istanbul.edu.tr Web: www.mustafakaratas.com ÖĞRENİM DURUMU VE AKADEMİK ÜNVANLAR

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır. 45. MEKTUP MEVZUU : a) Şeyhinin vefatından sonra, Haniganın fukarasına (tekkenin dervişlerine) zahirî destek olması dolayısı ile teşekkür izharı.. b) Camiiyet-i İnsan (insanda her şeyin var olması) onun

Detaylı

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Kitâbü Takrîbi l-garîb Kāsım b. Kutluboğa (ö. 879 h. / 1474 m.) Tahkik Dr. Öğr. Üyesi Osman Keskiner TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 743 İSAM Yayınları 200 Klasik

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / 50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 GİRİŞ / Bilal Kemikli...9 1. Din Edebiyat İlişkisi...9 2. Tasavvuf: İrfan ve Hikmet...12 3. Türk-İslâm Edebiyatı: Konu ve Kapsam...16 4. Türk-İslâm Edebiyatının Kaynakları...18 a.

Detaylı

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Yayın Değerlendirme / Book Reviews 343-347 Yayın Değerlendirme / Book Reviews Divan-ı Hikmet Sohbetleri (Editör: Prof. Dr. Zülfikar Güngör.) (2018). Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı Yayınları.* Bülent Kaya**

Detaylı

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayın Kataloğu 2013 2 TAHRÎRU USÛLİ L-HENDESE VE L-HİSÂB EUKLEIDES İN ELEMANLAR KİTABININ TAHRİRİ Nasîruddin Tûsî (ö. 1274) Meşhur Matematikçi Eukleides in (m.ö.

Detaylı

1. Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu na teşriflerinizi bekleriz

1. Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu na teşriflerinizi bekleriz 1. 1. Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu na teşriflerinizi bekleriz Celalettin GÜVENÇ Şanlıurfa Valisi Sempozyum Onursal Başkanı Dr. A. Eşref FAKIBABA Şanlıurfa Belediye Başkanı Sempozyum Onursal Başkan

Detaylı

GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI II.Ö/İLA.7.YY. İstanbul Üniversitesi / İlahiyat Fakültesi I.Ö/ 7 ve II.Ö/1 I.Ö/8 ve II.Ö/2 II.Ö/ 4.

GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI II.Ö/İLA.7.YY. İstanbul Üniversitesi / İlahiyat Fakültesi I.Ö/ 7 ve II.Ö/1 I.Ö/8 ve II.Ö/2 II.Ö/ 4. II.Ö/İLA.7.YY TOPLANTI SALONU SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY Paleografi Doç. Dr. Nurettin GEMİCİ SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY Türk Tasavvuf Musikisi DİN FELSEFESİ I Doç. Dr. Recep ALPYAĞIL TOPLANTI SALONU SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY

Detaylı

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU 23-24 KASIM 2018 Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA Düzenleyenler Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Antalya İl Müftülüğü

Detaylı

Doç. Dr. Mustafa Alkan

Doç. Dr. Mustafa Alkan Doç. Dr. Mustafa Alkan, Manisa nın Kula ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Manisa da tamamladı. 1988 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu.

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

SAHABE2 İSLÂM MEDENİYETİNİN KURUCU NESLİ PROGRAM - DAVETİYE NİSAN SAHABE VE RİVAYET İLİMLERİ- TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI

SAHABE2 İSLÂM MEDENİYETİNİN KURUCU NESLİ PROGRAM - DAVETİYE NİSAN SAHABE VE RİVAYET İLİMLERİ- TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI İLAHİYAT FAKÜLTESİ İSLÂM MEDENİYETİNİN KURUCU NESLİ SAHABE2 - SAHABE VE RİVAYET İLİMLERİ- TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI PROGRAM - DAVETİYE 25-26 NİSAN 2015 C U M A R T E S İ - P A Z A R SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

Cilt: 4 Yıl: 2017 Sayı: 7 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Cilt: 4 Yıl: 2017 Sayı: 7 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Dergimiz İSAM Kütüphanesi tarafından taranmaktadır. www.isam.org.tr Sayfa Tasarımı Erşahin Ahmet AYHÜN Kapak Tasarımı Emin ALBAYRAK Baskı

Detaylı

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews Kitap Değerlendirmeleri Book Reviews HAK ÂŞIĞI VE HALK OZANI ÂŞIK YOKSUL DERVİŞ Cem ERDEM * İlmin Medinesi Ahmed-i Muhtar Onun kapıcısı Haydarı Kerrar Hakka girer burdan ervah-ı ebrar Erişir onlara fazl-ı

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 2148-0494 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt/Volume: 1 Yıl /Year: 1 Sayı/Issue: 2 Güz/Autumn 2013 Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 1

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı) TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV (Panel Tanıtımı) Mehmet DEMİRTAŞ * Bir şehri kendisi yapan, ona şehir bilinci katan unsurların başında o şehrin tarihî ve kültürel

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Metin 5. Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı

Metin 5. Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı 214 215 Metin 5 Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı Halkın muhayyilesi üzerinde kuvvetli intibalar bırakan her şahsiyet, hattâ daha hayatında iken menkıbesinin teşekkül ettiğini görür. O menkıbeler uzun

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 13 Sayı 1 Ocak-Haziran 2013 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2013 (13/1) Ocak-Haziran

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Sayı: 4 Yıl: 2016 ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Sayı: 4 Yıl: 2016 Dergimiz İSAM Kütüphanesi tarafından taranmaktadır. www.isam.org.tr Sayfa Tasarımı Erşahin Ahmet AYHÜN

Detaylı

İBRAHİM BEDRETTİN ELMALI SEMPOZYUMU

İBRAHİM BEDRETTİN ELMALI SEMPOZYUMU 8. DİYANET İŞLERİ REİSİ İBRAHİM BEDRETTİN ELMALI SEMPOZYUMU 6 7 Kasım 2015, Antalya P r o g r a m Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu Kampüs / ANTALYA SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Ahmet

Detaylı

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin)

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin) Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin) Yazar Sedat Kardaş ISBN: 978-605-2233-01-6 1. Baskı Şubat, 2018 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 266 Web:

Detaylı

SELANİK HORTACI CAMİSİ

SELANİK HORTACI CAMİSİ SELANİK HORTACI CAMİSİ BAKİ SARISAKAL SELANİK HORTACI CAMİSİ Portakapı Mahallesinde günümüzde Egnatia Caddesinin üzerinde Erken dördüncü yüzyılda inşa edilmiştir. İlk başta bir pagan tapınak ya da türbe

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de Çaturanga, dört çatu yol ranga anlamlarına gelir. Şatranc-ı Urefa,

Detaylı

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU XII. TEFSİR AKADEMİSYENLERİ KOORDİNASYON TOPLANTISI KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU (22-23 MAYIS 2015 / SİVAS) Editör Prof. Dr. Hasan KESKİN Yrd. Doç. Dr. Abdullah DEMİR Sivas 2016 Cumhuriyet Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Yasemin ERTEK MORKOÇ Unvanı Görev Yeri Daha Önce Bulunduğu Görevler Anabilim Dalı Yabancı Dili Akademik Aşamaları Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk

Detaylı

TASAVVUF KÜLTÜRÜ EĞİTİMİ PROGRAMI 23 Ocak-1 Mart 2017, İstanbul. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü

TASAVVUF KÜLTÜRÜ EĞİTİMİ PROGRAMI 23 Ocak-1 Mart 2017, İstanbul. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü TASAVVUF KÜLTÜRÜ EĞİTİMİ PROGRAMI 23 Ocak-1 Mart 2017, İstanbul Eğitim Programının İçeriği ve Ana Başlıklar Eğitim Programı, Türkçe ve Osmanlı Türkçesi olmak üzere çeşitli düzeyde dil çalışmaları, tasavvuf

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991 ÖZGEÇMİŞ ADI SOYADI: HALİM GÜL DOĞUM TARİHİ: 09/05/1964 ÖĞRENİM DURUMU: DOKTORA DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991 Y. LİSANS SOSYAL BİLİMLER ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Sayı :11611387/051.04/ Konu :Sempozyum UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü tarafından Üniversitemizin ev sahipliğinde

Detaylı

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 27 Aralık 1936 Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı nın yazarıdır. Vatan Şairi olarak anılır. Yahya Kemal Beyatlı

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser Yazar Ferhat Korkmaz ISBN: 978-605-9247-84-9 1. Baskı Kasım, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 252 Web: grafikeryayin.com

Detaylı

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

RESTORASYON ÇALIŞMALARI VAKIFLAR İSTANBUL I. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ 2010 YILI RESTORASYON ÇALIŞMALARI (01.01.2011 Tarihi İtibari ile) restorasy n 175 restorasy n 175 RESTORASYONU TAMAMLANAN ESERLER (2004-2010) S.NO İLİ İLÇESİ TAŞINMAZ

Detaylı

SON DÖNEM OSMANLI MÜTEFEKKİRLERİ ve AHLAK ANLAYIŞLARI

SON DÖNEM OSMANLI MÜTEFEKKİRLERİ ve AHLAK ANLAYIŞLARI SON DÖNEM OSMANLI MÜTEFEKKİRLERİ VE AHLÂK ANLAYIŞLARI T A R T I Ş M A L I İ L M Î T O P L A N T I -Program / Davetiye- 22-23 Ekim 2016 Cumartesi - Pazar Cumartesi Sabah: Düzce Ü. Cumhuriyet Konferans Salonu

Detaylı

Kelâm ve Mezhepler Tarihi II

Kelâm ve Mezhepler Tarihi II Türkiye de İslami İlimler: Kelâm ve Mezhepler Tarihi II ISSN 1303-9369 Cilt: 14 Sayı: 28 2016 Yılda iki defa yayınlanır Sahibi Bilim ve Sanat Vakfı Yazı İşleri Müdürü Salih Pulcu Editör Yunus Uğur ISSN

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846

ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846 ISSN 2146-7846 J ISSN 2146-7846 J Yayınlayan Kurum / Publishing Institution: Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / Bozok University Revelation Faculty Dil/Language: Türkçe, İngilizce, Arapça, Almanca,

Detaylı

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF.

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF. İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT 3 1 1 HADİS TENKİDİ PROF. DR. ADİL YAVUZ İLAHİYAT 3 1 1 KUR'AN TARİHİ (KIRAAT) YRD. DOÇ. DR. ALİ ÇİFTCİ İLAHİYAT 3 1 1 DİNLER TARİHİNDE

Detaylı

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi. ISSN:

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi. ISSN: HİKMET YURDU DÜŞÜNCE-YORUM Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi DOI NUMBER: 10.17540 Hakemli Bilimsel Dergi İmtiyaz Sahibi Ali Duman-Abdurrahman Kasapoğlu Yazı İşleri Abdurrahman Kasapoğlu-Mustafa Bulut-İbrahim

Detaylı

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik

T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Genel Sekreterlik Sayı :11611387/824.02/ Konu :Dergi UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde 2017 yılında "Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi" yayın hayatına

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 : abulut@fsm.edu.tr

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 : abulut@fsm.edu.tr AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Ali Bulut İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (01) 51 81 00 Mail : abulut@fsm.edu.tr. Doğum - Tarihi : 1.0.1973

Detaylı

FUAT SEZGİN VE İSLÂMÎ İLİMLER

FUAT SEZGİN VE İSLÂMÎ İLİMLER KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SİYER-İ NEBİ ARAŞTIRMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ I. ULUSAL GENÇ AKADEMİSYENLER SEMPOZYUMU FUAT SEZGİN VE İSLÂMÎ İLİMLER KAHRAMANMARAŞ 19 Nisan 2019 1 Kahramanmaraş

Detaylı

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN VAİZİN TARİHİ VAKTİ ADI VE SOYADI UNVANI İLÇESİ YERİ KONUSU İbrahim KADIOĞLU İl Müftü Yard. Akdeniz Ulu Camii 17 Haziran 2015 Çarşamba 18 Haziran 2015 Perşembe 19 Haziran 2015 Cuma Yunus GÜRER İl Vaizi

Detaylı

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...9 ÖNSÖZ...11 GİRİŞ...13 BİRİNCİ BÖLÜM BANDIRMALIZÂDE HÂŞİM BABA HAYATI VE ESERLERİ 1. HAYATI...15 2. ESERLERİ...17 2.1. Divan...17 2.2. Vâridât...17 2.3. Ankâ-yı Meşrık...17 2.4.

Detaylı

HİKMET YURDU DÜŞÜNCE-YORUM Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN:

HİKMET YURDU DÜŞÜNCE-YORUM Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 2 HİKMET YURDU DÜŞÜNCE-YORUM Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 Hakemli Bilimsel Dergi İmtiyaz Sahibi Ali Duman-Abdurrahman Kasapoğlu Yazı İşleri Abdurrahman Kasapoğlu-Mustafa Bulut-İbrahim

Detaylı

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. Adı Soyadı Ünvan Doğum Yeri Bölüm E-posta : Bülent AKOT Doç. Dr. Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. bulentakot@hotmail.com EĞİTİM BİLGİLERİ Derece Bölüm Program Üniversite

Detaylı

Bu sayının Hakemleri

Bu sayının Hakemleri Bu sayının Hakemleri Doç. Dr. Osman Aydınlı (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. Metin Bozkuş (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. İbrahim Görener (Erciyes Üniversitesi İlahiyat

Detaylı

Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi

Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Hz. Muhammed (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi I.BÖLÜM Dua Şehitler için Salâ Okunması Ehl-i Beyt Muhabbeti Sinevizyon Gösterimi Açılış Konuşmaları:

Detaylı

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Editörler Prof. Dr. İsmail Erdoğan - Doç. Dr. Enver Demirpolat İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Yazarlar Prof. Dr. İsmail Erdoğan Doç.Dr. Enver Demirpolat Doç.Dr. İrfan Görkaş Dr. Öğr.Üyesi Ahmet Pirinç

Detaylı

1- el-kavaidul- esasiyye lil- Lugatil-arabiyye (Arapça), Seyyid Ahmet el-haşimi.

1- el-kavaidul- esasiyye lil- Lugatil-arabiyye (Arapça), Seyyid Ahmet el-haşimi. القواعد كتب A-GRAMER KİTAPLAR 1- el-kavaidul- esasiyye lil- Lugatil-arabiyye (Arapça), Seyyid Ahmet el-haşimi. 2- Mebâdiul-arabiyye (I-IV Cüz ) Arapça, Muallim REŞİT, eş-şartuni. 3- Câmiud-durûsil-arabiyye

Detaylı