KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI OLAN HASTALARDA KOGNİTİF FONKSİYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
|
|
- Eren Önal
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÖROLOJİ ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Doç. Dr. Nilda TURGUT KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI OLAN HASTALARDA KOGNİTİF FONKSİYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Nilüfer BÜYÜKKOYUNCU EDİRNE
2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince mesleki bilgi ve deneyimimi arttırmada büyük destek ve yardımını gördüğüm değerli hocam Prof. Dr. Ufuk UTKU ya; Tezimin planlanması, yürütülmesi sırasında olduğu kadar uzmanlık eğitimimde de bilgi, ilgi ve yardımlarını esirgemeyen tez yürütücüm değerli hocam Doç. Dr. Nilda TURGUT a; Yetişmemde büyük emekleri olan değerli hocalarım Doç. Dr. Yahya ÇELİK, Doç. Dr. Talip ASİL, Doç. Dr. Kemal BALCI ya; Tezimim oluşmasında emekleri olan Prof. Dr. Muzaffer DEMİR, Prof. Dr. Tuncay ÇAĞLAR, Prof. Dr. Hakan KARADAĞ, Doç. Dr. Burhan TURGUT, Yrd. Doç. Dr. Gündeniz ALTIAY, Yrd. Doç. Dr. Hakan ERBAŞ a, istatistik değerlendirmede yardımcı olan Yrd. Doç. Dr. Necdet SÜT e ve birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum Nöroloji Anabilim Dalı tüm çalışanlarına teşekkür ederim. 2
3 İÇİNDEKİLER Sayfa GİRİŞ VE AMAÇ... 1 GENEL BİLGİLER... 2 KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI....2 HOMOSİSTEİN... 6 ANTİOKSİDANLAR KOGNİTİF FONKSİYONLAR KOGNİTİF TESTLER GEREÇ VE YÖNTEMLER BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR EKLER 3
4 SİMGE VE KISALTMALAR BOBKT BYTT HDÖ KDDÖ KOAH MTHFR RAS ROÜ SBS SÇT SMMT TAK : Blessed oryantasyon bellek konsantrasyon testi : Benton yüz tanıma testi : Hamilton depresyon ölçeği : Klinik demans derecelendirme ölçeği : Kronik obstrüktif akciğer hastalığı : Metilen tetra hidro folat redüktaz : Retiküler aktivatör sistem : Reaktif oksijen ürünleri : Sistatyon ß sentaz : Saat çizme testi : Standardize minimental test : Total antioksidan kapasite 4
5 GİRİŞ VE AMAÇ Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) hava akımı kısıtlanmasıyla karakterize bir hastalık olup, bu olgularda hastalığın ileri aşamalarında kogntitif problemler gelişebilmektedir (1). Yapılan çalışmalarda hipoksinin mental fonksiyonlar üzerine olan olumsuz etkilerinden söz edilmiş, hipoksik KOAH ı olan olgularda kognitif fonksiyonların bozulduğu ifade edilmiştir (2-4). Bu nedenle KOAH lı hastalarda pulmoner fonksiyonların bilinmesi kognitif fonksiyonlardaki bozukluğun erken dönemde tespitinde önem taşımaktadır. Literatürde KOAH gelişimi ile homosistein düzeyleri ve total antioksidan kapasite (TAK) arasındaki ilişki gösterilmiştir (5-7). Ayrıca kognitif bozukluk gelişimi ile homosistein düzeyleri ve TAK arasındaki ilişki bilinmektedir. Ancak KOAH lı hastalarda kognitif fonksiyon bozukluğu ile homositein düzeyleri ve TAK arasındaki ilişki araştırılmamıştır (8,9). Çalışmamızda hipoksisi olan ve olmayan KOAH lı hastalarda kognitif fonksiyonların değerlendirilmesi, bu hastalarda homosistein ve TAK düzeyleri saptanarak kognitif disfonksiyonla ile homosistein ve TAK arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Böylelikle kognitif fonksiyon bozukluğu saptanacak ve mekanizma ortaya konulacaktır. Yapılan çalışmalarda kognitif disfonksiyonu göstermede kullanılan testler sınırlı olup tezimizde Standardize Mini Mental Test, Saat Çizme Testi, Blessed Oryantasyon Bellek Konsantrasyon Testi, Benton Yüz Tanıma Testi, Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği gibi detaylı testler kullanılarak kognitif bozukluğun niteliğinin saptanması planlanmıştır. 1
6 GENEL BİLGİLER KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI Tanım Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH); hava akımı kısıtlamasıyla karakterize bir hastalıktır. Bu kısıtlanma akciğerlerin zararlı partikül ve gazlara karşı geliştirdiği anormal inflamatuar cevabı ile ilişkili olup, ilerleyici karakterdedir. Kronik inflamasyon hava yollarında yeniden yapılanma ve daralmaya yol açar. İnflamatuar süreç sonunda gelişen akciğer parenkim harabiyeti, küçük hava yolları ve alveollerde yıkıma yol açarak akciğerin elastikiyetini azaltır. KOAH daki kronik hava akımı kısıtlamasının sebebi, küçük hava yolu hastalığı (obstrüktif bronşiolit) ve buna eşlik eden parenkim yıkımıdır (amfizem) (10). Epidemiyoloji Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, dünyanın her yerinde görülmesine rağmen tütün ürünlerinin kullanımının yoğun olduğu toplumlarda daha büyük sağlık sorunu oluşturmaktadır (11). Amerika Birleşik Devletleri nde 1996 yılında 16 milyon KOAH hastası olduğu bildirilmiştir (12). Dünya Sağlık Örgütü 1998 verilerine göre tüm dünyada 600 milyon KOAH lı hasta bulunmaktadır. KOAH prevalansı erkeklerde 9/1000 ve kadınlarda 7/1000 olarak hesaplanmıştır (13). Ülkemizde yeterli resmi istatistik bulunmamakla beraber yaklaşık 2,5-3 milyon kadar KOAH hastası olduğu tahmin edilmektedir. KOAH daha ziyade orta ve ileri yaş hastalığıdır. Erkeklerde daha fazla görülmekte, bu durum erkeklerin kadınlara oranla KOAH a neden olan faktörlere daha fazla maruz kalmalarıyla izah edilmektedir. Günümüzde 2
7 sigara içme alışkanlığının kadınlarda da giderek artmasına paralel olarak morbidite ve mortalitede cinsiyete bağlı bu farkın gelecekte ortadan kalkacağı düşünülmektedir (14) yılında tüm dünyada KOAH en sık görülen 6. ölüm sebebi iken 2020 de 3. sıraya yükselmesi beklenmektedir. KOAH neden olduğu tıbbi harcamalar ve işgücü kaybı nedeniyle tüm ülkelerde ciddi boyutlarda ekonomik ve sosyal yük oluşturmaktadır. Risk Faktörleri Sigara içmek, KOAH gelişmesine katkıda bulunan en önemli risk faktörüdür (8). Ev içi ve ev dışındaki hava kirliliği, mesleki tozlar ve irritan uçucu kimyasal maddeler de KOAH riskine katkıda bulunurlar. Yaşlanma akciğer fonksiyon kaybına katkıda bulunan diğer bir faktördür. KOAH için spesifik bir gen bölgesi tanımlanmamış olmasına rağmen, bazı çalışmalarda genetik katkı gösterilmiştir (14,15). Patofizyoloji Kronik obstrüktif akciğer hastalığında, büyük ve küçük hava yolları, akciğer parankimi ve vasküler yapılar etkilenmektedir. Akciğerdeki harabiyet, çeşitli partikül, toz ve dumanın tetiklediği inflamatuar sürecin ve bunun sonucu olan proteolitik etkinin sonucunda gelişir. Akciğerlerin koruma ve tamir mekanizmaları da yetersiz kaldığında bu etkenler mukus hipersekresyonuna, vasküler yapılarda bozulmaya, havayolu daralmasına, fibrozis ve parankim yıkımına yol açarlar (17). KOAH da hava yollarında direnç artışının başlıca yeri küçük bronşlar ve bronşiyollerdir. Burada oluşan histopatolojik değişiklikler; submukozal müköz bezlerde ve goblet hücrelerinde genişleme ve sayıca artış, fokal sukuamöz metaplazi, inflamasyon, intraluminal mukusta ve kas kitlesinde artma, fibrozis, obliterasyon ve hava yollarında daralmadır. KOAH da hava yolu obstrüksiyonu ve aktif kas kontraksiyonundan sorumlu patolojik mekanizmalar; hava yolu epitel harabiyeti, kronik hava yolu inflamasyonu, hava yolu duvarında yapısal değişiklikler ve alveol kaybıdır. Hava yolları ve akciğer parankimindeki bu morfolojik değişiklikler kısmen irreverzibl hava akımı obstrüksiyonuna neden olurlar. Pulmoner vasküler yapıdaki temel bozukluk ise damar duvar kalınlaşmasıdır. Pulmoner arterlerde endotel disfonksiyonu hem sigara içimine bağlı olarak hem de KOAH daki inflamatuar mediyatörlere bağlı olarak gelişir (18). Bu yapısal değişiklikler nedeniyle pulmoner basınç artar. Sonuçta sağ ventrikül hipertrofisi ve dilatasyonu ile birlikte 3
8 kor pulmonale gelişir. KOAH daki inflamasyon temel olarak sürece katkıda bulunan çeşitli inflamatuar hücrelere ve bunlardan salgılanan değişik mediyatörlere bağlı olarak gelişir (13). KOAH daki inflamatuar süreç; başta nötrofiller, makrofajlar, sitotoksik T lenfositleri gibi inflamatuar hücrelerin sayı ve aktivasyonlarındaki artış ile karakterizedir. Aktive olan makrofajlardan tümör nekrozis faktör α, interlökin 8 ve lökotrien B4 gibi çeşitli inflamatuar mediyatörler ve reaktif oksijen radikalleri serbestleşmektedir. Öncelikli olarak aktif nötrofiller ve diğer inflamatuar hücreler yoğun bir şekilde akciğer dokusunda birikerek, salgıladıkları nötrofil elastaz ve diğer proteazlarla hem parenkim harabiyetine katkıda bulunurlar hem de mukus hipersekresyonuna sebep olurlar (13,17). KOAH patogenezinden sorumlu mekanizmalardan bir diğeri de antiproteaz sisteminin iyi çalışmaması veya bu sistemin en önemli enzimi olan α1 antitripsin eksikliğidir. Amfizemdeki esas patoloji elastaz, tripsin, kollajenaz gibi proteolitik enzimlerin alveol duvarını etkilemesidir. Akciğerlerin bağ dokusu kollajen, elastin ve proteoglikandan oluşur ki bu yapı lökosit ve makrofajlardan salınan proteolitik enzimlerle sürekli olarak yıkılır ve yeniden yapılır. Kanda α1- globulin fraksiyonunda proteaz inhibitörleri vardır. Bu iki sistem arasındaki denge bozulduğunda doku harabiyeti ve amfizem ortaya çıkar. Proteaz inhibitörleri arasında en önemlisi α1- antitripsindir. α1- antitripsin alt solunum yollarında kuvvetli bir doku yıkım proteazı olan nötrofil elastazın akciğer dokusunu harap etmesini önler (19,20). Kronik obstrüktif akciğer hastalığının patogenezinde sorumlu mekanizmalardan biri de oksidanlardır. Sigara dumanı veya nötrofillerden salgılanan başlıca oksidan moleküller; süperoksit anyon, hidrojen peroksit ve hidroksil radikalidir. Bu oksijen radikalleri akciğerde epitel ve endotel hücrelerinde hasara neden olurlar. Yine bu oksidanlar α1-proteinaz inaktivasyonunda, siklooksijenaz aktivitenin stimulasyonunda rol oynayarak ve mukus hipersekresyonuna neden olarak hastalığın progresyonuna katkıda bulunurlar. Akciğeri koruyan antioksidan sistem; süperoksit dismutaz, katalaz, glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz gibi enzimler ile A, C, E vitamini gibi kofaktörlerdir. Antioksidan sistemin savunması azaldığında ve/veya oksidan radikallerin miktarı arttığında akciğer hasarı meydana gelmektedir (20). Sonuç olarak artmış proteinaz enzimlerin etkisi ve oksidatif stres baskısı ile submukozal ve adventisyal dokuda artma, ödem, proteoglikan ve kollajen birikimi, müköz bezler ve goblet hücrelerinde yapısal genişleme ve sayısal artış, bronşiyal damarlarda artma ve hava yolu düz kas kitlesinde hipertrofi ve hiperplazi gelişir. İnflamasyon şiddetli ve uzun sürdüğünde kollajen depolanmasıyla birlikte irreverzibl elastikiyet kaybı, obstrüksiyon ve kollapsla sonuçlanabilen yeniden yapılanma gerçekleşmiş olur (10). 4
9 Klinik Bulgular Kronik obstrüktif akciğer hastalığı bulunan hastaların başlıca yakınmaları; öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığıdır. Hastalığın erken dönemlerinde çoğu hastada hiçbir semptom bulunmaz. KOAH hastalarının çoğu, semptomların ortaya çıkmasından önce en az 20 yıl boyunca günde bir paket sigara içen kişilerdir. Genellikle hekime ilk kez 50 yaş civarında başvururlar. Hastalarda sabahları daha da şiddetlenen ve çoğu zaman prodüktif karakterde olan, kronik bir öksürük bulunur. Balgam çıkarma başlangıçta sadece sabahları söz konusu iken, zamanla günün diğer saatlerinde de görülmeye başlar. Hastalarda başlangıçta ağır eforda, daha sonra günlük aktiviteleri sırasında ortaya çıkan nefes darlığı vardır. Daha ileri aşamalarda hipoksinin daha da şiddetlenmesi ile hiperkapni oluşmakta, bu durum sağ kalp yetmezliği ve ödem gelişimine neden olmaktadır (13). Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının Sınıflaması Kronik obstrüktif akciğer hastalığının sınıflandırılmasında, hava akımı kısıtlanma derecesinin spirometrik olarak belirlenmesi yanında, dispne ve egzersiz kapasitesi gibi klinik bulguların ve komplikasyonların da değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu özellikler dikkate alınarak hazırlanmış olan en son ve genel kabul görmüş sınıflandırma bulunmaktadır (Tablo 1) (10). Tablo 1. Kronik obstrüktif akciğer hastalığının şiddetinin sınıflandırılması (10) EVRE ÖZELLİKLERİ 0 RİSKLİ Normal Spirometri, Kronik öksürük ve balgam olabilir 1 HAFİF FEV1 / FVC < % 70, FEV1 = % 80 Kronik semptomlar var ya da yok 2 ORTA FEV1 / FVC < % 70, % 50 = FEV1< % 80 3 AĞIR FEV 1 / FVC < % 70, % 30 = FEV 1 < % 50 Kronik semptomlar var ya da yok 4 ÇOK AĞIR FEV 1 / FVC < % 70, FEV1 < % 30 veya FEV1 < % 50 + sağ kalp yetmezliği ve / veya solunum yetmezliği varlığı FEV 1: Birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar volüm, FVC: Zorlu vital kapasite Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ve Kognitif Fonksiyonlar Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan olgularda özellikle ekspiryumdaki hava akımı kısıtlanması pulmoner ventilasyonu azaltarak ölü boşluk hacminin artmasına ve 5
10 ventilasyon/perfüzyon dengesinin bozulması ile hipoksi ve hiperkapni gelişimine neden olmaktadır. Oluşan hipoksi kan vizkositesinde ve pulmoner vasküler rezistansta artışa ve serebral perfüzyonda azalmaya yol açmaktadır (19). Bazı KOAH lı olgularda hipoksiye sekonder olarak deliryum veya intellektüel aktivitelerde bozulma ve kognitif fonksiyonlarda değişiklik olabileceği saptanmıştır (21). Bu olgularda nöronal hasar gelişimi, hipoksinin oksidatif fosforilasyonu bozması ve serbest radikallerin oluşmasına neden olması ile açıklanmıştır (22). Ayrıca yaşlı KOAH lı olgularda kognitif fonksiyonların üç yolla etkilenebileceği belirtilmiştir. Bunlar; yaşla ilişkili olarak kan akımında azalma, hastalıkla ilişkili olarak arteryel oksijen içeriğinde azalma ve hem hastalık hem yaşla ilişkili olarak fiziksel aktivitede azalmadır (1). Birçok çalışmada orta ve ağır hipokik KOAH lı olgularda nörofizyolojik bozukluk olduğu gösterilmiştir. Bu grupta en çok yüksek kortikal fonksiyonların etkilendiği, ancak motor hız ve koordinasyonda da azalma olduğu belirtilmiştir (21,23,24). Ayrıca hafif hipoksisi bulunan olgularda dahi kognitif fonksiyonlarda bozukluk olabileceği tespit edilmiştir (24). HOMOSİSTEİN Homosistein, vücuttaki tüm hücrelerde, diyetle alınan metyoninden demetilasyon sonucunda oluşur. Sülfür içeren ve esansiyel olmayan bir aminoasittir. Homosistein, kofaktör olarak vitamin B 12 kullanılırsa remetilasyonla tekrar metiyonine veya vitamin B6 kullanılırsa transsülfürasyonla sisteine metabolize olur. İnsan plazmasında, homosisteinin yaklaşık %70-80 i temel olarak albumine olmak üzere proteinlere disülfid bağları ile bağlıdır. Geri kalan homosistein oksidlenerek dimerler (homosistin) veya sisteinle birleşerek mikst disülfidler oluşturur. Homosistein, çok küçük bir oranda (<%1) dolaşımda serbest olarak bulunur. İnsan plazmasında homosistein, hem indirgenmiş hem de yükseltgenmiş formda, serbest veya proteine bağlı olarak bulunur (Tablo 2). Homosistein sıvı fazda çok dayanıksız olup miktarı artınca oksidasyonla homosistine dönüşür (Şekil 1). Normal kişilerin idrarındaki homosistein tespit edilemeyecek kadar az miktardadır ancak, sistatyon ß-sentaz (SBS) eksikliğinde homosisteinin sistatyona dönüşümü azaldığı için miktarı artmaktadır. Metilen tetra hidro folat redüktaz (MTHFR) eksikliğinde homosistinüri meydana geliş sebebi, metiyonine geri dönüşümün azalmasıdır (25,26). 6
11 Şekil 1. Homosisteinin oksitlenmesi sonucu homosistin oluşması (26) Yapılan çalışmalar sonucu homosisteinle ilgili kimyasal tanımlamalar belirlenmiştir. Bu kimyasal tanımlamalar, sülfidrilli ya da redükte formdaki homosistein ve disülfidli ya da okside formdaki homosistein olarak adlandırılmıştır. Disülfidli formlar, reaktif sistein kalıntıları içeren proteinlerle ve sisteinle oluşur. Homosisteinin okside formları mikst disülfidler olarak da adlandırılır. Plazmadaki homosisteinin multipl formlarının isimlendirilmesinde henüz fikir birliği yoktur. Ancak total homosistein, indirgenmiş homosistein, proteine bağlı homosistein, serbest homosistein ve homosistein-sistein kompleksi gibi kavramlar genel olarak kullanılmaktadır. Total homosistein, plazma ve serumdaki tüm homosistein formlarını belirtmek için kullanılan kavramdır (26). Tablo 2. Total plazma homosistein bileşenleri ve yüzdeleri ( 26 ) İNDİRGENMİŞ HOMOSİSTEİN YÜKSELTGENMİŞ HOMOSİSTEİN PROTEİNE BAĞLI HOMOSİSTEİN SİSTİNLİ HOMOSİSTEİN %1 % 5-10 %80-90 %5-10 Sağlıklı bireylerde normal total homosistein düzeyi açlıkta 5-15 µmol/l arasındadır ( Tablo 3) (26). Eğer değerler μmol/l arasında ise hafif yükseklik, μmol/l arasında ise orta derecede yükseklik, μmol/l ise ciddi homosistein yüksekliği söz konusudur. 7
12 Tablo 3. Total plazma homosistein dağılımı (26) NORMAL ORAN HİPERHOMOSİSTEİNEMİ HAFİF ORTA AĞIR 5-15 mikromol/ L mikromol/ L mikromol/ L mikromol/ L Normal sağlıklı kişilerde günlük homosistein üretimi μmol kadardır. Total homosisteinin 1200 μmol/gün kadarlık kısmı plazmada sürekli bir döngü durumundadır. Homosisteinin yaklaşık 3-10 μmol/24 saat kadarlık miktarı idrarla atılır. Bu miktar total homosisteinin yaklaşık % 0,l kadarını oluşturur (25,26). Normal değerlerdeki total homosistein oranı, genetik veya sonradan kazanılan olmak üzere birçok faktörden etkilendiği bilinir. MTHFR mutasyonu gibi genetik faktörler, termolabilite, aktivitelerinde azalma ve özellikle düşük folatlı diyet sonunda açlık hiperhomosisteinemisine neden olur. Homozigot TT varyantı sık görülmekle birlikte özelikle beyaz ırkta %12 oranına ulaşmıştır. SBS geninde gerçekleşen mutasyonlar genellikle homosistinüriye neden olur (26). Homosistein Metabolizması Metyoninin demetilasyonu ile oluşan homosistein remetilasyon yolu ve transsülfürasyon yolu olmak üzere iki farklı metabolik yola girer: a) Remetilasyon yolu: Homosistein, 5-metil tetra hidrofolat varlığında B 12 vitaminine bağımlı metyonin sentaz tarafından metiyonine remetile olur. Ardından 5,10-metilen tetra hidro folat, MTHFR ile 5-metil tetra hidro folata indirgenir. Karaciğer ve böbrekte homosistein remetilasyonu, betain-homosistein metil transferaz aracılığıyla gerçekleşir ve tekrar metyonine dönüşümü sağlanır. Diyetle alınan metyonin, metyonin siklusunda, metil transferaz için metil grubu vericisi olarak yardım eden S-adenozil metyonin (SAM) e dönüşür (26,27). SAM; nükleik asidler, nörotransmitterler, fosfolipidler ve bazı hormonlar için metil donörüdür. Aynı zamanda, homosisteinin gireceği metabolik yolun belirlenmesinde de önemli bir regülatördür. SAM miktarı artarsa remetilasyon yolunun en önemli enzimi olan MTHFR enzimi inhibe olur ve fazla miktarda homosistein transsülfürasyon yoluna yöneltilir (25,26). Bu reaksiyonda oluşan diğer bir ürün olan S-adenozil homosistein (SAH), SAH 8
13 hidrolaz tarafından homosistein ve adenozine hidrolizlenir (26,27). Bu metabolik yolun substratı olan 5-metil tetra hidrofolat, termolabil MTHFR enziminin katalizlediği bir reaksiyonla metilen tetra hidro folattan (diyetle alınan folattan derive edilen) sentezlenir. Dolayısıyla folik asit eksikliklerinde remetilasyon yolu için gerekli substrat miktarı da azalmış olur (25,26). b) Transsülfürasyon yolu: Bu metabolik yolda homosistein kofaktör olarak B6 vitaminini kullanır. Bu yoldaki ilk enzim B 6 vitaminine bağımlı SBS dir. Sistatyonin, Vitamin B 6 'nın kofaktörlüğünde sistatyoninaz enzimi ile α-ketobutirat ve sisteine çevrilir, α-ketobutirat ise 2-metilsitrik asit ve metilmalonik asite parçalanır. Oluşan sistein, inorganik sülfata dönüştükten sonra idrarla atılır. Transsülfürasyon yolu, sınırlı doku dağılımı (karaciğer, böbrek, pankreas ve beyin) gösterir (25,27). Sistatyonin ß-sentaz enzimi bu yolun en önemli enzim olup, bu enzime ait homozigot defektler homosistein düzeylerinin (>100 Umol/L) artışına ve homosistinüriye neden olur. Heterozigot defektlerde ise parsiyel SBS eksikliği olmakta, orta düzeyde hiperhomosisteinemi ya da normal bir açlık homosistein düzeyleri saptanmaktadır. Özellikle metyonin yükleme testinden sonra hiperhomosisteineminin belirgin bir şekilde ortaya çıkması ile tanısı konulabilir. Kofaktör B 6 'nın eksikliklerinde ise parsiyel SBS eksikliğindeki tabloya benzer homosistein yükseklikleri görülebilir (25,26). SBS MS Metyonin sentaz MTHFR Metilen tetra hidro folat redüktaz SBS Sistatyon beta sentaz sistatiyonaz Şekil 3. Homosistein metabolizması (26, 27) 9
14 Hiperhomosisteinemi Nedenleri Total plazma homosistein düzeyi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu faktörler aşağıda özetlenmektedir. Yaş ve cinsiyet: Kadınların total homosistein düzeyi erkeklerden daha düşüktür ve total homosistein yaşla birlikte artış gösterir. Bu kısmen vitamin durumuna bağlı olmasına rağmen cinsiyet hormonlarının etkisinden de ileri gelmektedir. Renal fonksiyon: Total homosistein seviyesinin güçlü bir göstergesidir. Bu minör olan üriner atılımınından ziyade renal metabolizmayla ilgilidir. Yüksek total homosistein seviyeleri böbrek yetmezliğinde gözlenmiştir. Renal fonksiyonlardaki fizyolojik azalma yaşın etkisini kısmen de olsa açıklayabilir. Yaşam tarzı: Diyetle alınan vitamin B 6, B 12 ve folat düzeyleri ile plazma total homosistein ters orantılıdır. Folat ve kobalamin eksikliği hiperhomosisteineminin ana nedenleri arasındadır. Aşırı sigara, alkol ve kafeinli içecek alan kişilerde total homosistein yükselirken fizyolojik aktivite ile total homosistein seviyesi düşer. Kadınlarda bu tür hayat tarzı faktörlerinin etkisi, erkeklerden daha belirgindir. Kronik alkoliklerde, etanolün vitamin durumunu etkilemesi sonucu total homosistein seviyesi artarken orta derecede etanol tüketenlerde total homosistein seviyeleri düşmektedir. Genetik faktörler: Yeni doğanlarda, total homosistein metabolizması defektleri homosisteinüri ile seyreden ağır hiperhomosisteinemiye neden olur. SBS eksikliği en sık olmak üzere MTHFR defektleri, homosistein remetilasyonunun bozulmasına ve kobalamin metabolizmasındaki yeni doğan hatalarına bağlıdır. Folat ve kobalamin eksikliği hiperhomosisteineminin ana nedenleri arasındadır. Yüksek total homosistein seviyeleri pernisiyöz anemi, böbrek yetmezliği, hipotiroidizm, diabetes mellitus gibi hastalıklarda gözlenmektedir (26). Homosistein ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Homosisteinin KOAH patogenezindeki rolü çaşitli çalışmalarda araştırılmıştır. Plazma homosistein düzeyleri ile solunum fonksiyon testleri arasında korelasyon saptanmış olmakla beraber, pulmoner fonksiyonu normal sınırlara yakın olan KOAH lılarda da hiperhomosistinemi görülebileceği bildirilmiştir. Ayrıca ağır KOAH lılarda homosistein düzeylerinin düşük bulunabileceği ve ağır KOAH lı olgularda homosistein düşüklüğüne yol açan faktörün yine hipoksi olabileceği ileri sürülmüştür. Yine KOAH patogenezinde rol oynayan sigara ile homosistein arasında güçlü bir ilişki bulunduğu gösterilmiştir. Sigaranın 10
15 plazma homosistein konsantrasyonunu arttırdığı ve KOAH gelişimine sebep olduğu yapılan çalışmalarda saptanmıştır (28). Homosistein ve Kognitif Fonksiyonlar Plazma homosistein seviyeleri ile kognitif fonksiyonlar arasındaki ilişki araştırılmış, yüksek homosistein seviyeleri ile kognitif bozukluk arasında güçlü bir ilişki saptanmıştır Ayrıca yaş ile homosistein arasındaki ilişki araştırılmış, ileri yaş ile yüksek homosistein seviyeleri arasında ilişki bulunmuştur (29-33). Bununla birlikte homosistein seviyelerinin kognitif bozukluk üzerine etkili olmadığını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (34,35). ANTİOKSİDANLAR Reaktif oksijen ürünlerinin (ROÜ) oluşumunu ve bunların meydana getirdiği hasarı önlemek amacıyla kullanılan birçok savunma mekanizmaları vardır. Bu mekanizmalar antioksidan savunma sistemleri ya da antioksidanlar olarak adlandırılırlar. Süperoksit radikalleri enzimatik dismutasyonla temizlenirken, bunun yanında antioksidan olarak bilinen fakat enzim olmayan bileşikler de organizmada oksijen radikallerinin temizlenmesini sağlarlar. Bu açıdan en önemli kimyasal bileşikler A, C ve E vitaminleridir (36). Enzimler oksidanları tutarak daha zayıf bir moleküle dönüştürürler. Vitaminler ve flavanoidler gibi bileşikler, oksidanlara bir hidrojen aktararak onları etkisiz hale getirirler. Oksidanların oluşturduğu hasarı onaran antioksidanlar bulunmaktadır. Ağır metaller, hemoglobin, seruloplazmin ve E vitamini oksidanları bağlayarak zararlı fonksiyonlarına engel olurlar (36). Antioksidanların belirli etki şekilleri vardır; - Antioksidan enzimler ve küçük moleküller toplayıcı etki gösterirler. Bu etki, antioksidanların serbest oksijen radikallerini etkileyerek onları tutma veya daha zayıf yeni moleküle çevirmeleri ile olur. - Vitaminler, flavanoidler bastırıcı etkiye sahiptirler. Bastırıcı etki, serbest oksijen radikalleriyle etkileşme yoluyla onlara bir hidrojen aktararak aktivitelerini azaltma veya inaktif şekle dönüştürme olayıdır. - Hemoglobin, seruloplazmin ve mineraller zincir kırıcı etki gösterirler. Serbest oksijen radikallerini bağlayarak zincirlerini kırıp bunun sonucunda fonksiyonlarını engellerler. - Serbest radikallerin oluşturdukları hasarın onarılması işlemi ise onarıcı etki ile olur. 11
16 Antioksidanlar, peroksidasyon zincir reaksiyonunu engelleyerek veya reaktif oksijen türlerini toplayıp lipit peroksidasyonunu önlerler. Antioksidanlar, endojen kaynaklı olabildikleri gibi eksojen kaynaklı da olabilirler. Endojen antioksidanlar, enzim ve enzim olmayanlar olmak üzere iki sınıfa ayrılırlarken eksojen antioksidanlar ise vitaminler, ilaçlar ve gıda antioksidanları olmak üzere sınıflandırılırlar (37). Endojen Kaynaklı Antioksidanlar Enzim Olanlar Enzim Olmayanlar Süperoksit dismutaz Melatonin Ferritin Glutatyon peroksidaz Seruloplazmin Bilirubin Glutatyon S-Transferazlar Transferin Glutatayon Katalaz Hemoglobin Sistein Mitokondriyal sitokrom oksidaz Albümin Metyonin sistemi Ürat Laktoferin Hidroperoksidaz Eksojen Kaynaklı Antioksidanlar Vitamin Antioksidanlar İlaç Antioksidanlar Gıda Antioksidanlar Vitamin E Allopürinol,Oksipürinol Bütile hidroksitoluen Beta-karoten Pterin aldehit,tungsten Bütile hidroksianizol Askorbik Asit Adenozin, Lokal Anestezikler Sodyum benzoat Folik asit Difenilin iyodoniyum Etoksikin, Propilgalat, Barbitüratlar, Mannitol Süperoksit dismutaz Albümin, Sitokinler Şekil 4. Antioksidanların Sınıflaması (37) Total Antioksidan Kapasite ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Birçok hastalıkta olduğu gibi KOAH ta da oksitatif stres ile antioksidan kapasite arasındaki dengesizlik ve bunun KOAH gelişimi, hastalık şiddeti ve hastalık progresyonu üzerine olan etkileri araştırılmıştır. KOAH lı hastaların ekspire ettikleri havada ve bronşiyal lavaj materyellerinde oksidatif stres ürünleri saptanması ile bu konudaki araştırmalar hız kazanmıştır. Yapılan çalışmaların bir bölümünde hastalarda TAK da belirgin düşüklük gözlenirken, bir bölümünde tam tersi yüksek TAK seviyeleri saptanmış, bir kısmında ise değişiklik tespit edilmemiştir (38-43). 12
17 Kronik obstrüktif akciğer hastalarında patogenezde inflamasyonun yanında oksidatif stresin de önemli rol oynadığı bildirilmiş, oksidatif stres oluşumunda inflamatuar hücrelerden salınan ROÜ nün önemli rol oynadığı iddia edilmiştir (44). Akciğer dokusu antioksidan maddeler ve antioksidan enzimlerden zengin bir doku olmasına rağmen, sigaranın da katkıda bulunduğu yoğun oksidatif stres artışına karşı koruyuculukta yetersiz kaldığı bildirilmiştir. KOAH lı olgularda antioksidan tedaviler uygulanması gündemde olup, hastalığın ortaya çıkışının önlenmesi ve tedavisinde antioksidan süperoksidaz dismutaz mimetiklerin önemi deneysel çalışmalarda gösterilmiştir (45,46). Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda inhaler kortikosteroidler inflamasyonu baskılamada standart tedavi protokolünde yer almakta ve bu ajanlar antioksidan enzim aktivitelerini transkripsiyon fazında etkileyerek, oksidadif olayı baskılamakta ve dolayısı ile hastalık şiddet ve progresyonuna etkide bulunmaktadırlar (47). Ayrıca KOAH lı olgularda antioksidan tedavi ile ilgili arayışlar devam etmekte olup, He ve ark. (48) yaptıkları çalışmada makrolid antibiyotiklerin bronş epitel hücrelerindeki oksidan-antioksidan dengesini etkilediğini, oksidanların tetiklediği glutatyon sentezini baskıladıklarını göstermişlerdir. Total Antioksidan Kapasite ve Kognitif Fonksiyonlar Total antioksidan kapasite ile kognitif fonksiyonlar arasındaki ilişki araştırılmış, kognitif disfonksiyonu bulunan olgularda total antioksidan kapasite istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düşük bulunmuştur (49). Alzheimer hastalığında oksidatif stresin önemli rol oynadığına ilişkin görüşler bu hasta grubunda alfa tokoferol veya selegiline ile antioksidan tedavinin faydalı etkilerinin gösterilmesi ile daha da güçlenmiş ve total antioksidan kapasiteyi artırmaya yönelik girişimlerin kognitif fonksiyonlar üzerine olumlu etkide bulunabileceği iddia edilmiştir. Önemli antioksidanlar arasında yer alan askorbik asit ve beta karotenin yüksek plazma düzeyleri ile yüksek kognitif performans arasındaki ilişkinin ortaya konulması, kognitif bozukluğu olanlarda antioksidan tedavi kullanımı tedavi seçenekleri arasına girmesine olanak sağlamıştır. Ancak total antioksidan kapasite kognitif disfonksiyon arasında ilişki bulunmadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur (50-52). Hiperhomosisteinemi ve Total Antioksidan Kapasite Son yıllarda yapılan çalışmalarda homosistein düzeyleri ile total antioksidan kapasite arasında ilişki bulunduğuna dair ipuçları bulunmuştur. Homosistein artışı oksidatif stresin oluşumunu artırarak hidrojen peroksit oluşumunun artmasına, en önemli antioksidan enzimler 13
18 olan; glutatyon peroksidaz, süperoksit dismutaz ve katalaz aktivitesinin azalmasına yol açmaktadır. Ayrıca oksidatif stres ve hiperhomosisteinemi arasındaki ilişki artmış lipit peroksidasyonuyla da doğrulanmıştır. Askorbik asit homosisteinin sebep olduğu endotelyal disfonksiyonu önlemektedir. Vitamin E ile de insanlarda hiperhomosisteinemi ile meydana gelen endotelyal disfonksiyon önlenmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda hiperhomosisteineminin oksidatif stresle ilişkili bir mekanizmayla endotelyum bağımlı vazodilitasyonu da bozduğu bildirilmektedir. Homosistein plazmaya geçtiği zaman ROÜ oluşturarak hızlıca oksitlenmektedir. Homosisteinin oksitlenmesi sadece hidrojen peroksitin oluşumunu arttırmayıp, aynı zamanda intraselüler endotelyal antioksidan enzimleri bozarak hidrojen peroksitin degradasyonunu da azaltmaktadır. Okside homosisteinin lipit peroksidasyonunu da arttırdığı bildirilmektedir (53). KOGNİTİF FONKSİYONLAR Kognitif fonksiyonlar bilinç, dikkat, oryantasyon, algı, bellek, yargılama ve iç görü şeklinde ayrı başlıklara ayrılmaktadır. Son yıllardaki teknolojik gelişimler özellikle moleküler düzeydeki bilgi birikimi kognitif işlevlerin fizyopatolojisinin aydınlatılmasına katkılar sağlamıştır. Bilişsel işlevler bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Bu işlevlerin ilk adımı olan algının başlaması ve tamamlanması için bilincin açık olması gerekmektedir. Algının bir sonraki aşaması ise alınan bilginin işlenmesi ve belleğe yerleştirilmesidir. Bu süreçte başta talamus olmak üzere subkortikal bölgelerdeki sinaptik etkileşimin rolü büyüktür. Uyarım sürdüğünde hücre içine alınan aminoasitlerden protein sentez edilerek bilgi saklanmaktadır. Bu sistemik aktivasyonun sürdürülmesinde başta asetilkolin ve norepinefrin olmak üzere çeşitli nörotransmitterler rol oynamaktadır (54). Bilinç Bilinç bireyin kendisinden ve çevresinden haberdar olma durumudur. Nörolojik açıdan bilinçlilik durumundan başka bilincin içeriği de önemlidir. Bilincin içeriği duyular, emosyonlar, anılar ve tasarımlardır. Bunlar serebral korteks ve talamus aktivitesine dayanmaktadır. Zira bu yapıların lezyonu bilinçlilik durumuna dokunmadan içeriğini değiştirirler. Oysa beyin sapında yer alan retiküler aktivatör sistem (RAS) doğrudan doğruya bilinci etkilemektedir. RAS uyku-uyanıklılık ve komaların oluşumunda rol oynayan başlıca anatomik bölgedir. Bilinçle ilgili en önemli nörotransmitter asetilkolindir (54). 14
19 Oryantasyon Kişinin bulunduğu yeri, çevresini, zamanı ve kendisiyle ilgili durumları gerçeğe uygun bir biçimde değerlendirme, farkına varma, uzaydaki konumunu belirleyebilme yeteneğidir. Oryantasyon yetisi zaman, yer ve kimlik olmak üzere üç bölümde incelenir. Oryantasyonu normal bir insan o anda nerede bulunduğunu, saati, günü, haftayı, ayı, mevsimi, yılı ve kendisinin ne durumda olduğunu belirtecektir. Bu bilgilerde eksiklikler, yanılmalar, gerçeğe uygun olmayan cevaplar alınıyorsa o kişinin oryantasyonunda bozukluklar olduğu kanısına varılır. Deliryum ve demansı bulunan hastalarda oryantasyon bozulabilir. Öncelikle zamana daha sonra yere karşı oryantasyon bozulur. Kişiye oryantasyonun bozulması nadir olup, bu durum çok ağır olgularda ortaya çıkar (54,55). Dikkat Bir yaşantının belirli bölümlerine, bir konu ya da nesneye karşı zihinsel süreçleri yoğunlaştırabilme ve bunu sürdürebilme becerisidir. Dikkat, spontan (istemsiz) ve volanter (istemli) dikkat olmak üzere ikiye ayrılır. Spontan dikkat herhangi bir gayret, çaba harcamaksızın kendiliğinden ortaya çıkan dikkattir. Volanter dikkat ise belirli ve ilgi duyulan konu ya da nesneler üzerine istemli olarak dikkatin yöneltilmesidir. Aşırı heyecanlanma, zihinsel ve bedensel yorgunluklar, keder, sıkıntı, öfke sırasında ve depresyon, anksiyete, şizofreni ve bazı organik ruhsal bozukluklarda dikkat azalır. Manik hastalarda, hezeyanlı, hallusinasyonlu, paranoid hastalarda belirli obje ya da durumlara karşı dikkat artması görülebilir. Yine bazı obsesif hastalarda dikkat artışı gözlenebilir. Ayrıca bazı nevrotik hastalarda, hastanın bazı durum ve objeleri görmemezlikten gelmesi şeklinde seçici dikkatsizlik görülebilmektedir. Dikkat muayenesi kolaylıkla yapılabilir. Hastanın gözünü kapatması istenip görüşme odasında neler olduğu sorularak spontan dikkat, herhangi bir sözcük verilip bunun harflerini geriye doğru sırayla sayması istenerek volenter dikkat muayenesi yapılabilir (54,55). Bellek Dikkat ve algılama gibi zihinsel eylemlerin yardımıyla çeşitli bilgilerin kazanılmasına, saklanmasına, gerektiğinde bilinç alanına getirilerek kullanılmasına ve geçmişle bağlantı kurulmasına yarayan dinamik bir süreçtir. Unutma da bir ölçüde gereklidir. Yeni bilgiler için unutma önemli görev üstlenmektedir. Unutma sayesinde gereksiz anılardan ve onların yükünden bir ölçüde kurtularak yeni bilgiler öğrenmemiz kolaylaşır. Genel olarak bellek; 15
20 kayıt etme, saklama ve hatırlama olmak üzere üç alt başlıkta değerlendirilir. Kayıt etme; algılama yoluyla kazanılan bilgi ve izlenimlerin tutulması bunların eski bellek işlevleriyle birleştirilip tanınmasıdır. Saklama; kayıt edilmiş bilgi ve anıların depolanmasıdır. Hatırlama ise bellekte kayıt edilip saklanan anı ve bilgilerin gereğine ve yerine göre bilinçli olarak yeniden anımsanmasıdır. Belleğin çalışması incelendiğinde ilk aşamada kısa sürede bilginin alındığı (1-25 sn) daha sonra bir dizi işlemle depolamanın başladığı ve tamamlandığı (5-7 saatte) dikkati çekmektedir. Bu işlemler açısından bakıldığından belleği üçe ayırarak incelemek mümkündür (54,56). a) Anlık (çok yakın bellek): Bilginin hemen kaydedilmesidir. Hastaya üç ayrı kelime veya karışık rakamlar söylenerek ya da renkler gösterilerek bunları tekrarlaması istenir (kırmızı, masa, saat gibi). Hasta üç dört denemeden sonra bunları tekrarlayamıyorsa bu durum kaydedilir ve anlık bellekte defisit olduğundan söz edilebilir (54). b) Yakın Bellek: Anlık bellek muayenesi için verilen ve hatırlanmasının istenileceği belirtilen üç kelimelik bilgilerin 5 dakika sonra tekrarlaması istenilerek yakın bellek değerlendirilebilir ya da yakın geçmişte yaşadıklarıyla ilgili sorularla muayene yapılabilir (54). c) Uzak Bellek: Yıllar önce öğrendiği bilgi ve anılarla ilgili sorular sorularak değerlendirme yapılabilir. İlkokuldaki öğretmeninin adı, çocuklarının sayısı, herkes tarafından bilinen tarihi olaylar hakkındaki sorulara hastanın verdiği cevaplar değerlendirilir (54). Bellek Bozuklukları a) Artması (hipermnezi): Bellekte tutma ve hatırlama işleminin gereğinde çok fazla olması halidir. Hipomani, mani ve deliryumda, hayatı tehdit eden korku durumlarında, kafa travmalarında, temporal lobların uyarıldığı bazı ameliyatlar sonrasında, amfetamin, hallusinojenik ilaç alımında, epilepsinin aura devrelerinde ve hipnoz durumlarında görülebilir (54). b) Azalması (hipomnezi, amnezi): Belleğin bilgi ve anıları saptama, tutma ve meydana çıkarma gücü azalmıştır. Bilgi ve anıların hatırlanmasında kısmen ya da tamamen yetersizlik söz konusudur. Anterograd ve retrograd amnezi olmak üzere iki bölümde incelenmektedir. Anterograd amnezi; neden olan etkenin başlamasından sonraki olaylarla ilgili bellek kaybıdır. Bu durum Wernicke - Korsakoff sendromunda ortaya çıkar. Retrograd amnezide ise çeşitli travmalar, toksinler, beslenme bozukluğu, kafa travması, elektro konvülsif tedavi sonrasında görülür. Bazen anteroretrograd amnezi ile bir arada bulunabilir. 16
21 Bu amnezilerdeki düzelmeler kronolojik sırayla olur. Hastalar kazaya en yakın anıları en son hatırlarlar (54). Amnezi demansların önemli bir bulgusudur. Demanslarda genellikle anlık ve yakın bellek bozuklukları görülür. Uzak bellek ise ilerlemiş vakalarda bozulabilir. Bazı bozukluklarda da bellek bozuklukları görülebilir. Organik nedenler daha çok kayıt ve saklama belleğini etkilerken, psikojeniklerde ise hatırlama belleğinde bozukluklar görülür. Organik ya da psikojenik amnezilerin ayırıcı tanısı için iyi fizik muayene ve etyolojik araştırma gereklidir. Unutulmaması gereken hususlardan birisi de psikojenik kökenli amnezilerde iyileşme birdenbire olurken, organik olanlarda durum tam tersine oldukça yavaştır (54). c) Paramnezi: Hatalı, çarpık anımsamanın olduğu, gerçekle, hayalin birbirine karıştırıldığı bellek bozukluğudur (54). Algı Dış ve iç uyaranların farkına varılıp, alınıp değerlendirilmesidir. Yaşadığımız dünya ile ilişkilerimizin temelini algılarımız oluşturmaktadır. Algı normalde objeden gelen etkinin beş duyu organında tenbih yaşatması, duyu organından kalkan iletim yollarıyla beyindeki her duyuya özel bölgelere varması ve oralarda oluşan sembollerin önceki bilgilerle birleşerek bir anlam kazanması yoluyla oluşmaktadır. Bellek, dikkat gibi kognitif fonksiyonlarla birlikte işlev görmektedir. Algı bozuklukları organik ve psişik kökenli olabilmektedir (54). Yargılama ve İçgörü Kognitif fonksiyonların en üst öğesi olan yargılama; olayları ve fikirleri birbiriyle kıyaslayarak ilişkilerini anlama, onlardan doğru ve gerçeğe uygun sonuçlar çıkarma yeteneğidir. Yargılama objektif ve subjektif yargılama alanları şeklinde incelenmektedir. Objektif yargılama kişinin dış çevrede olup bitenleri doğru olarak kavrayabilmesidir. Subjektif yargılamaya içgörü de denilmektedir, kişinin kendi gözlemini yapabilmesi, kendisini anlaması olarak tanımlanmaktadır. Zeka geriliklerinde, ağır depresyonda, şizofreni, mani, delüzyonel bozukluklarda ve çeşitli organik ruhsal tepkilerde yargılama bozmaktadır (54). 17
22 KOGNİTİF TESTLER Hastaların kognitif fonksiyonlarının değerlendirmesinde birçok test kullanılmaktadır. Bunlardan en sık kullanılan ve uygulaması kolay olan testler; 1. Standardize Mini Mental Test 2. Saat Çizme Testi 3. Benton Yüz tanıma Testi 4. Blessed Oryantasyon Bellek Konsantrasyon Testi dir. Kognitif testler yapılmadan önce depresyon varlığını dışlamak amacıyla hastalara depresyon değerlendirmesi yapılmalıdır. Kolay ve en sık uygulanan ölçek Hamilton depresyon ölçeği dir (57). Hamilton Depresyon Ölçeği (HDÖ) Hamilton depresyon ölçeği, hekimlerin hastalardaki depresyonun şiddetini ölçmek için kullanabilecekleri son bir hafta içerisinde yaşantılanan depresyon semptomlarını sorgulayan 17 soruluk bir testtir. Depresyon'un derecesini ölçmek için en yaygın olarak kullanılan ölçektir. Daha çok depresyonun melankolik ve fiziksel semptomları üzerinde durur. Ölçeğin uykuya dalma güçlüğü, gece yarısı uyanma, sabah erken uyanma, somatik semptomlar, genital semptomlar, zayıflama ve içgörü ile ilgili maddeleri 0-2, diğer maddeleri 0-4 arasında derecelendirilmiştir (57). Standardize Mini Mental Test (SMMT) Hastaların kognitif fonksiyonlarını değerlendirmeye yönelik kolay uygulanabilen mini mental test ile yönelim, dikkat, hafıza, motor beceri ve dil kullanımı değerlendirilir. 30 puan üzerinden yapılan değerlendirmede 25 puan alan deneklerde şüpheli, 20 puanın altında ise belirgin kognitif bir bozukluğun varlığını gösterdiği düşünülür. Mini mental durum muayenesi çeşitli bozuklukların hem ayırıcı tanısında hem de tedavi takibinde kullanılabilir. Uygulama kolaylığının olması da ayrı bir avantajıdır (58). Cerrahpaşa Geriatrik Psikiyatri ekibi tarafından Türkçe standizasyonu da yapılmış olup, aynı ekip tarafından önerilen okur-yazar olmayanlar için de bir modifikasyonu mevcuttur (58). SMMT nin duyarlılığı 0,91, özgüllüğü 0,95 dir. Türkiye Alzheimer hastalığı prevalansı ile ilgili bir tez çalışmasında 24 puanlık sınırın demansı belirlemedeki duyarlılık ve özgüllüğü %75 olarak belirlenmiştir (59). 18
23 En yüksek puanın 30 olduğu SMMT, 10 puanlık zaman ve mekan oryantasyonu, 3 puan kayıt ve 3 puan hatırlama olmak üzere 6 puanlık bellek, 5 puanlık dikkat, 8 puanlık dil ve 1 puanlık görsel-mekansal işlevleri ölçen maddelerden oluşmaktadır (59). Blessed Oryantasyon Bellek Konsantrasyon Testi (BOBKT) Blessed oryantasyon bellek konsantrasyon testi uygulaması 5 dakika kadar süren 6 maddeden oluşan 28 puanlık bir testtir (60). Toplam 28 puana ulaşmak için her maddedeki hata sayıları belirlenmiş ağırlıklı katsayılar ile çarpılır. İki zaman oryantasyonu maddesinden sonra (yıl ve ay), 5 unsurluk bir hayali isim-soyad ve adres bellek maddesi olarak ezberletilir. Gecikme süresi içine yine bir zaman oryantasyonu (günün saati) ve iki dikkat maddesi (20 den geriye 1 er sayma ve ayları geriye sayma) yerleştirildikten sonra adres serbest hatırlamayla puanlanır. Türkçe standardizasyonu gerçekleştirilmiş olan bu testin 8 puanlık sınır değerinin duyarlılık ve özgüllüğü %89 gibi yüksek değerlerde bulunmuş ve eğitim yılıyla korelasyon göstermediği saptanmıştır (59,64). Bu özellik uygulaması çok kolay ve kısa olan bu testi geniş bir eğitim aralığında kullanıma imkan vermektedir. Klinik Demans Derecelendirme Ölçeği (KDDÖ) Tüm demans tiplerini evrelendirmek için kullanılabilecek bir testtir. Hasta ve yakınıyla ayrı ayrı görüşme yapılır. Toplam 6 eksen ( bellek, oryantasyon, yargılama-problem çözme, ev dışında işlevsellik, ev yaşamı-hobiler, kişisel bakım) değerlendirilir ve 5 puan üzerinden (0,0,5,1,2,3) derecelendirilir. Evreye karar vermede bellek ekseni öncelik taşırmaktadır (61). Saat Çizme Testi ( SÇT ) Saat çizme testi ilk kez 1983 yılında Boston afazi bataryasının bir parçası olarak Goodglass ve Kaplan tarafından kullanılmıştır. Testin pek çok farklı puanlama yöntemi kullanılmaktadır. SÇT entelektüel ve algısal beceriler hakkında genel bilgi verebilen, sağlıklı yetişkinleri bilişsel bozukluğu olanlardan ayırt etmek için yaygın olarak kullanılan, kolaylıkla ve kısa sürede uygulanan bir bilişsel tarama testidir. Testin ölçtüğü kognitif özellikler; kavrama, planlama, görsel bellek ve yeniden yapılandırma, görsel-mekansal beceriler, motor planlama ve yöntem, sayısal bilgi, soyut düşünme, uyarıcının fiziksel özellkleri tarafından yaratılan eğilimin ketlenmesi, konsantrasyon ve engellenmeye karşı tolerans şeklinde sıralanabilir (62). 19
24 Tablo 4. Saat çizme testinin puanlaması (65) Kapalı olarak çizilmiş bir daire 1P Rakamların doğru yerde ve pozisyonda olması 1p 12 rakamın tümünün bulunması 1p Akrep ve yelkovanın doğru pozisyonda olması 1p Benton Yüz Tanıma Testi (BYTT) Yüzlerin tanınması insanlar için en büyük önem taşıyan karmaşık kortikal fonksiyonlardan biridir. Bu konuda sağ hemisfer dominant olmakla birlikte sol hemsifer de belirgin bir rol oynamakta ve yüzleri tanıma bozukluğu ancak bilateral lezyonlarda kalıcı olmaktadır. Yüzleri tanıma bozukluğunun temelde birbirinden bağımsız, en az iki ayırt edici özelliği mevcuttur. Birincisi, aşina olunan yüzleri tanımadaki başarısızlık (prosopagnozi), ikincisi de yüz tanıma kapasitesini tayin etmek için geliştirilen testlerle gösterilen, aşina olunmayan yüzlerin tanınmasındaki başarısızlıktır. Yüz tanıma bozukluğu, sağ posterior serebral arterin sulama alanı olan oksipital lobun parietal ve temporal bölgelere yakın lezyonlarından sonra gelişebilmektedir. Değerlendirme esnasında kullanılan test kitapçığında; numarası yazılmamış olan sayfalarda, birer adet yüz resmi bulunmaktadır. Resim, sayfanın tam ortasında yerleştirilmiştir. Numarası yazılmış olan sayfalarda ise altı adet yüz resmi bulunmaktadır. Bu sayfadaki resimler birden altıya kadar numaralandırılmıştır. Denekten istenen görev, numarası yazılmamış olan sayfadaki yüz resmini, diğer sayfadaki altı resim arasından tanımasıdır.yüz resimleri 1/4, 2/4 ve 3/ 4 oranında ışıklandırma yoluyla karartılarak belirsizleştirilmiştir. Bu test yüz tanıma ve görsel algılamayı ölçen bir testtir (63). 20
25 GEREÇ VE YÖNTEMLER Çalışmaya Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'ne KOAH akut atak (evre 3 ve evre 4) ile yatırılan, arter kan gazı incelemesinde po2 değerleri %80 nin altında olan ve hipoksik olarak tanımlanan 28 olgu (Grup 1) alındı. Grup 2, Göğüs Hastalıkları polikliniğine ayaktan başvuran 28 stabil KOAH lı olgudan oluşturuldu. Grup 2 de invaziv bir yöntem olduğu için arter kan gazı bakılmadı ve bu hastaların pulse oksimetri (Nihon-Kohden monitor) ile oksijen saturasyonu değerlendirilerek, oksijen saturasyonu %92 ve üzerinde olan hastalar çalışmaya dahil edildi. KOAH ve KOAH akut atak tanısı GOLD kılavuzuna göre semptomlar, fizik muayene, laboratuar bulguları ve solunum fonksiyon testi parametreleri göz önüne alınarak konuldu (10). Çalışma grubu ile yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyi bakımından uyumlu 25 sağlıklı olgu kontrol grubu (Grup 3) olarak belirlendi. Çalışmanın yapılabilmesi için Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulundan onay alındı (Ek 1), ayrıca çalışmamız Trakya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklendi (Proje no: 869, Ek 2). Tüm olgular çalışma hakkında bilgilendirilip yazılı onayları alındı (Ek 3). Hasta ve kontrol gruplarına kognitif fonksiyonları değerlendirmek için SMMT, SÇT, KDDÖ, BYTT, BOBKT testleri yapıldı, homosistein ve total antioksidan kapasite ölçümü için kan alındı. Hastalar eğitim durumlarına göre eğitimli ve eğitimsiz olarak ikiye ayrıldı. Eğitimli grupta ilkokul ve ortaokul mezunları yer alırken, eğitimsiz grup beş yıldan daha kısa süre ilkokula gidenler ve hiç eğitim almayanlardan oluşuyordu. Serebrovasküler hastalığı, kardiyovasküler hastalığı, diyabet, üremi ve diğer metabolik-endokrin bozuklukları, B 12 ve folat eksikliği, demansı, major depresif sendromu ve 21
26 diğer psikiyatrik hastalıkları, serebral travması, interstisyel akciğer hastalığı olanlar, antioksidan ajan alanlar, kognitif fonksiyonları etkileyebilecek herhangi bir ilaç (lityum karbonat, propranol, eritromisin, antihistaminik, simetidin, psikotrop veya sedatif ajanlar) ve alkol kullanımı olanlar çalışmaya alınmadı. Kontrol grubu hayatları boyunca hiç sigara içmemiş kişilerden kuruldu. Hastalardan yaklaşık 10 saat açlıktan sonra ön koldan venöz kan örnekleri alındı. Alınan kanlar santrifüj edildikten sonra -80 C de saklandı. Homosistein ve total antioksidan kapasite düzeylerinin belirlenmesi hastanemiz Merkez Laboratuarında yapıldı. Serumda homosistein, Axis Homocysteine EIA kiti kullanılarak ELİSA yöntemi ile ölçüldü (Axis- Shield Diagnostics Ltd, United Kingdom). Total antioksidan kapasite ise Antioxidant Assay kiti (Cayman Chemical Company, Ann Arbor, MI, USA) kullanılarak ölçüldü. Bu protokolde suda ve yağda çözünen antioksidanlar ayrılmamış; vitaminler, proteinler, lipidler, glutatyon, urik asit gibi maddelerden oluşan total antioksidan kapasiyete bakılmıştır. Bu kit antioksidan özelliğini 2,2 -Azino-di-[3-ethylbenzthiazoline sulphonate] ın oxidasyonunu inhibe ederek gösterir. Açığa çıkan redukte ABST miktarı 750 veya 405 nm de absorbsiyon okunarak monitorize edilebilir. ÇALIŞMADA KULLANILAN TESTLER Hamilton Depresyon Ölçeği ( HDÖ) Kognitif testlere başlamadan önce tüm hastalara ve kontrol grubuna Hamilton depresyon ölçeği uygulandı (Ek 4). Yedinin üzerinde puan alan hastalar çalışmaya alınmadı. Ardından hastalara standardize mini mental test, saat çizme testi, benton yüz tanıma testi, kısa blessed oryantasyon bellek konsantrasyon testi uygulandı. Kognitif bozukluğun şiddetini derecelendirmek için klinik demans derecelendirme ölçeği kullanıldı. Standardize Mini-Mental Test (SMMT) Bu test eğitimlilere ve eğitimsizlere ayrı olarak uygulandı (Ek 5, Ek 6). En yükek puanın 30 olduğu SMMT uygulamasında hastaların oryantasyonu, kayıt hafızası, dikkati ve hesap yapma yeteneği, hatırlaması, lisanı, görsel-mekansal işlevleri değerlendirildi. 22
27 Blessed Oryantasyon Bellek Konsantrasyon Testi (BOBKT) Altı maddeden oluşan bu testte hastalara hangi yılda, hangi ayda olduğumuz, saatin kaç olduğu soruldu. Beş kelimeden oluşan bir adres söylendi ve testin sonunda tekrar etmesi istendi. Ayları geriye doğru sayması istendi ve yirmiden geriye doğru birer birer saydırıldı. Toplam 28 puana ulaşmak için her maddedeki hata sayıları belirlenmiş ağırlıklı katsayılar ile çarpıldı (Ek 7). Klinik Demans Derecelendirme Ölçeği (KDDÖ) Hastalar bellek, oryantasyon, yargılama-problem çözme, ev dışında işlevsellik, ev yaşamı-hobiler, kişisel bakım olmak üzere 6 eksende değerlendirildi ve her bir eksen 5 puan üzerinden (0,0,5,1,2,3) derecelendirildi (Ek 8). Saat Çizme Testi (SÇT) Hastadan boş bir alana bir saat resmi çizmesi, rakamları doğru konumda olacak şekilde yerleştirmesi, ardından saatin akrep ve yelkovanı on biri on geçeyi gösterecek şekilde çizmesi istendi (Ek 9). Bizim çalışmamızda test 4 puan üzerinden değerlendirildi. Testin kesme değeri 2 puan olarak kabul edildi Benton Yüz Tanıma Testi (BYTT) Değerlendime esnasında kullanılan test kitapçığında; numarası yazılmamış olan sayfalarda, birer adet yüz resmi bulunmaktadır. Resim, sayfanın tam ortasında yerleştirilmiştir. Numarası yazılmış olan sayfalarda ise altı adet yüz resmi bulunmaktadır. Bu sayfadaki resimler birden altıya kadar numaralandırılmıştır. Denekten istenen görev, numarası yazılmamış olan sayfadaki yüz resmini, diğer sayfadaki altı resim arasından tanımasıdır. Yüz resimleri 1/4, 2/4 ve 3/ 4 oranında ışıklandırma yoluyla karartırılarak belirsizleştirilmiştir (Ek 10). İstatistiksel Analiz Çalışmamızdaki verilerin istatiksel analizi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalında Statistica 7.0 paket programı kullanılarak yapıldı. Numerik değerler ortalama±sd olarak ifade edildi. İki grup karşılaştırmalarında normal dağılım gösteren değişkenler için Student t testi, normal dağılım göstermeyen değişkenler için Mann Whitney U testi kullanıldı. Kategorik verilerin karşılaştırılmasında Ki- 23
28 kare testi kullanıldı. Korelasyon analizinde Pearson veya Sperman analizi uygulandı. p<0.05 değeri istatiksel anlamlılık sınır olarak kabul edildi. 24
ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK
ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık
DetaylıDemans ve Alzheimer Nedir?
DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun
DetaylıYAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy
YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek
DetaylıYeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi
Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune
DetaylıKOAH Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı
KOAH Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı KOAH Zararlı gaz ve partiküllere karşı havayolları ve akciğerin artmış kronik inflamatuar yanıtı ile ilişkili ve genellikle ilerleyici özellikteki kalıcı hava akımı
DetaylıKRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ
KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ ÖĞRENİM HEDEFLERİ KOAH tanımını söyleyebilmeli, KOAH risk faktörlerini sayabilmeli, KOAH patofizyolojisinin
DetaylıSOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire ÜST SOLUNUM YOLU Farenjit :Farenks mukozasının iltihabi bir hastalığıdır. Akut ve kronik olarak seyreder. Larenjit :Üst solunum yolunun bir parçası
DetaylıMaskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi
Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim
DetaylıSOLUNUM FONKSİYON TESTLERİNDE TEMEL KAVRAMLAR
SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİNDE TEMEL KAVRAMLAR ÖĞRENİM HEDEFLERİ SFT parametrelerini tanımlayabilmeli, SFT ölçümünün doğru yapılıp yapılmadığını açıklayabilmeli, SFT sonuçlarını yorumlayarak olası tanıyı
DetaylıDoç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri
Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi
DetaylıDÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ
DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın
DetaylıYARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger
YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük
DetaylıRomatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi
Kahramanmaraş 1. Biyokimya Günleri Bildiri Konusu: Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi Mehmet Aydın DAĞDEVİREN GİRİŞ Fetuin-A, esas olarak karaciğerde
DetaylıRENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ
RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden
DetaylıLİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel
LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan
Detaylı¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı
Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları
DetaylıAlevlenmelerin en yaygın nedeni, trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir. Şiddetli alevlenmelerin üçte birinde neden saptanamamaktadır
Toraks Derneği, Göğüs Hastalıkları Uzmanları ve solunum hastalıkları alanında çalışan diğer uzmanlık dallarındaki hekimler tarafından 1992 de kurulan bir ulusal uzmanlık derneğidir. Toraks Derneği nin
DetaylıATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı
DetaylıAmino Asit Metabolizması Bozuklukları. Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD
Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Genelde hepsi kalıtsal ve otozomal resesifir
DetaylıZeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri
Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından
Detaylı15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ
15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden
DetaylıFolik asit(vitamin-b9)
Folik asit(vitamin-b9) Emilimi metabolizması ve fonksiyonları Emilimi,metabolizması,fonksiyonları Homosistein metabolizması Eksikliğinde trombotik ve artriel hastalıklar Emilim için folik asit besinlerde
DetaylıKOAH PATOGENEZİ VE FİZYOPATOLOJİSİ
İlknur BAŞYİĞİT Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Kocaeli, Türkiye e-mail: ilknur.basyigit@gmail.com PATOGENEZ Zararlı partikül ve gazlara karşı hava yollarında ve akciğer
DetaylıHücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin
Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler
Detaylıhs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması
hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması Tuncay Güçlü S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü 16-18 Ekim 2014, Malatya GİRİŞ Kronik
DetaylıŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Mehmet Emin Demirkol Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı AMAÇ Bu çalışmada
DetaylıKansız kişilerde görülebilecek belirtileri
Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın
DetaylıProf. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya
Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya Modern toplumlarda uykudan alacaklı olmak artık sıradan bir olaydır. Bunun karşılığında
DetaylıSolunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"
Solunum Fizyolojisi Solunum: O 2 'nin taşınarak hücrelere ulaştırılması, üretilen CO 2 'in uzaklaştırılması." Bu işlevin gerçekleştirilebilmesi için üç sistem koordinasyon içinde çalışır:" " Solunum sistemi"
DetaylıSolunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir
Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması Dr. Ahmet U. Demir Solunum fizyolojisi Bronş Ağacı Bronş sistemi İleti havayolları: trakea (1) bronşlar (2-7) non respiratuar bronşioller (8-19) Gaz değişimi: respiratuar
DetaylıYÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Dr.Adalet ARIKANOĞLU DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ
YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR Dr.Adalet ARIKANOĞLU DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ TANIM:İnsanda yüksek serebral fonksiyonların anatomik ve fonksiyonel özellikleri ile bu fonksiyonların çeşitli beyin hastalıkları sonucu
DetaylıALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD
ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmıştır. İlerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl
DetaylıArter Kan Gazı Değerlendirmesi. Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı
Arter Kan Gazı Değerlendirmesi Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Asit-Baz Dengesine Farklı Yaklaşımlar Seifter JL: N Engl
DetaylıPrediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi
Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi Giriş: Kronik Böbrek Hastalığı (KBH); popülasyonun
DetaylıT.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER
T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER PSH 501 - Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Temelleri
DetaylıKOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?
KOAH NE DEMEKTİR? KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? Hastalar için özet bilgiler KOAH nedir? KOAH, hastalığın belli başlı özelliklerinin tanımını içinde barındıran Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı teriminin
DetaylıYÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D
YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ TANIM:İnsanda yüksek serebral fonksiyonların anatomik ve fonksiyonel özellikleri ile bu fonksiyonların
DetaylıÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA
ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri
DetaylıYaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011
Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını
DetaylıÇocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül
Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR
DetaylıYetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR
Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları
DetaylıORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI
ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen
DetaylıMETABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS
METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları
Detaylıİskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ
İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki
DetaylıERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM
9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot
DetaylıAKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015
AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu
DetaylıKronik Böbrek Hastalarında Eğitim Durumu ve Yaşam Kalitesi. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi
Kronik Böbrek Hastalarında Eğitim Durumu ve Yaşam Kalitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi Giriş: Kaliteli yaşam; kişinin temel ihtiyaçlarını karşıladığı,
DetaylıYüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı
Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:
DetaylıİNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak
İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak
DetaylıSerbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları
Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.
DetaylıGEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI
GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan
DetaylıLABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU
LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak
DetaylıHAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ
HAFİF TRAVMATİK BEYİN HASARI (mtbi) ve GENEL TEDAVİ İLKELERİ Doç.Dr. Cemil ÇELİK Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Sunumun Hedefleri Genel Bilgiler mtbi
DetaylıHemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki
Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent
Detaylıher hakki saklidir onderyaman.com
Andropoz: Yaşlanan Erkek: Tarihsel yaklaşım Yaşlanma ile beraber gonadal (testis) fonksiyonlarda azalma ve bu durumun kişi üzerine etkileri antik çağlardan beri bilinmekte ve araştırılmaktadır. Örneğin
DetaylıBİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA
BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA ESER ELEMENTLER İnsan vücudunda en yüksek oranda bulunan element oksijendir. İkincisi ise karbondur. İnsan vücudunun kütlesinin %99 u sadece 6 elementten meydana gelir. Bunlar:
DetaylıLÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:
LÖKOSİT WBC; White Blood Cell,; Akyuvar Lökositler kanın beyaz hücreleridir ve vücudun savunmasında görev alırlar. Lökositler kemik iliğinde yapılır ve kan yoluyla bütün dokulara ulaşır vücudumuzu mikrop
DetaylıT. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI
I. YARIYILI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI B 601 Temel Biyokimya I Zorunlu 3 0 3 4 B
DetaylıI. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ)
T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3
DetaylıYETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ
YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler
DetaylıTip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü
Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes
DetaylıTÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM
TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI VE PASİF ETKİLENİM TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ Başlıca tütün ürünleri nelerdir? SİGARA ELEKTRONİK SİGARA PİPO PURO NARGİLE ESRAR
DetaylıYaşlılarda düzenli fiziksel aktivite
Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği
DetaylıOlgular. Kan Gazı Değerlendirilmesi Sunum planı. AKG Endikasyonları
Sunum planı Olgularla Kan Gazı Değerlendirilmesi Dr. Ayhan ÖZHASENEKLER Acil Tıp Uzmanı Diyarbakır Devlet Hastanesi Neden Arteryel Kan Gazı ( AKG)? Değerlendirilen Parametreler Neler? Asit-Baz Dengesi
DetaylıUzm.Dr. KÜBRANUR ÜNAL ANKARA POLATLI DEVLET HASTANESİ TBD BİYOKİMYA GÜNLERİ, SİVAS KASIM
Uzm.Dr. KÜBRANUR ÜNAL ANKARA POLATLI DEVLET HASTANESİ SUNUM AKIŞI Giriş ve Amaç Materyal Metod Bulgular Tartışma Sonuç GİRİŞ ve AMAÇ Ramazan ayı Müslümanların güneşin doğuşu ve batışı arasında geçen sürede
DetaylıBİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI
BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği
DetaylıSİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2
SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2 Bilgiyi işlemede büyük rol oynar HİPOKAMPUS Hafıza, öğrenme, bilişsel haritalama ve dikkat ile yakından ilişkilendirilmiştir Bu bölgeye zarar gelmesi öğrenme ve hatırlamada
DetaylıSolunum Sistemi Fizyolojisi
Solunum Sistemi Fizyolojisi 1 2 3 4 5 6 7 Solunum Sistemini Oluşturan Yapılar Solunum sistemi burun, agız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronslar, bronsioller, ve alveollerden
DetaylıCerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu
Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış
DetaylıDoç. Dr. Orhan YILMAZ
Yazar Ad 145 Doç. Dr. Orhan YILMAZ İnsanda yaş ilerledikçe tüm organlarda görülebilen yaşlanma işitme organında da görülür ve bu arada işitme duyusu da gün geçtikçe zayıflar. Yaşlılığa bağlı olarak gelişen
DetaylıTam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count
TAM KAN SAYIMI Tam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count Tam kan sayımı kanı oluşturan hücrelerin sayılmasıdır, bir çok hastalık için çok değerli bilgiler sunar. Test venöz kandan yapılır. Günümüzde
DetaylıYoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon
Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor
DetaylıSolunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer
Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,
DetaylıBÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...
BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4
DetaylıYakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre
DetaylıBakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.
Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Vücutta küçük miktarda bakır varlığı olmaz ise demirin intestinal yolaktan emilimi ve kc de depolanması mümkün değildir. Bakır hemoglobin yapımı için de
DetaylıDr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR
Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR ANTİOKSİDANLAR Aktif oksijen türevleri (ROS) normal metabolizma sırasında vücudumuzun ürettiği yan ürünlerdir. Ancak bazı dış kaynaklardan da serbest
DetaylıToksisiteye Etki Eden Faktörler
Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında
DetaylıLAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER
LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
DetaylıSu / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta suyun önemi anlatılıyor ve yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.
Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta suyun önemi anlatılıyor ve yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor. 1- Hiçbir şey susuz yaşayamaz. 2- Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını
DetaylıKANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.
KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal
DetaylıYazar Ad 41 Prof. Dr. Haluk ÖZEN Cinsel hayat çocuk yaştan itibaren hayatımızın önemli bir kesimini oluşturur. Yaşlılık döneminde cinsellik ayrı bir özellik taşır. Yaşlı erkek kimdir, hangi yaş yaşlanma
DetaylıÜniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?
Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor? Ebru Turgut 1, Yunus Emre Sönmez 2, Şeref Can Gürel 1, Sertaç Ak 1 1 Hacettepe
Detaylı18.Esri Kullanıcıları Toplantısı 7-8 Ekim 2013 ODTÜ-ANKARA
ALZHEIMER ÇOCUKLARı (2012-2075 YıLLARı ARASı ALZHEIMER HASTA SAYıSı DEĞIŞIMI VE DAĞıLıŞı) Feride CESUR Yenimahalle Halide Edip Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Coğrafya Öğretmeni İÇERİK Çalışmanın Amacı Alzhemer
DetaylıBipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017
Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017 AÇIKLAMA 2012-2017 Araştırmacı: yok Danışman: yok Konuşmacı: yok Olgu 60 yaşında kadın, evli, 2 çocuğu var,
DetaylıKilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar
Diyet denilince aklımıza aç kalmak gelir. Bu nedenle biz buna ''sağlıklı beslenme programı'' diyoruz. Aç kalmadan ve bütün besin öğelerinden dengeli biçimde alarak zayıflamayı ve bu kiloda kalmayı amaçlıyoruz.
DetaylıKaraciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım
Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım Dr. Sıtkı Sarper SAĞLAM DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU 04.10.2011 1 Netter in Yeri: DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU
DetaylıBöbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi
Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa
DetaylıBu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır
Doç. Dr. Onur POLAT Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Öğrenim Hedefleri; Şokun genel tanımını Şoktaki genel fizyopatoloji ve kompanzasyon
DetaylıBUNAMA (DEMANS) NEDİR?
BUNAMA (DEMANS) NEDİR? Bunama, genellikle 60 yaşın üzerindeki bireylerde çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan, başta hafıza olmak üzere zihinsel işlevlerin zayıfladığı, uzun süreli bir sağlık sorunudur.
DetaylıHücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.
METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara
DetaylıSolunum Fonksiyon Testleri. Prof Dr Mustafa Erelel İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları
Solunum Fonksiyon Testleri Prof Dr Mustafa Erelel İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Solunum Fonksiyon Laboratuvarı Göğüs Hastalıklarının En Gürültülü Yeri İyi ventile edilmiş Nem %2080 Isı 1430
DetaylıAmeliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna
Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna Ameliyatın Riski Ameliyatın Riski Major akciğer ameliyatı yapılacak hastalarda risk birden fazla faktöre bağlıdır. Ameliyatın Riski
DetaylıSunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV
Sunu planı NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON DOÇ. DR. HAKAN TOPAÇOĞLU İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neden Endikasyonlar Kontrendikasyonlar Hasta seçilmesi Komplikasyonlar Solunum yetmezliği IMV
DetaylıYAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024
YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA Hücre yapısını ve organelleri oluşturan moleküler yapılarından başlayıp hücre organelleri,hücre,doku,organ ve organ sistemlerine
DetaylıZeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da
Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü
DetaylıKARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK
KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK Uzun süreli immobilizasyon sonucu: - Nitrojen ve protein dengesi bozulur. - İskelet kasının kitlesi, kasılma kuvveti ve etkinliği azalır. - İskelet kaslarında
DetaylıKEMOTERAPİ İLE İLİŞKİLİ KOGNİTİF BOZUKLUKLARDA
TFD Nörolojik Fizyoterapi Grubu Bülteni Cilt/Vol:3 Sayı/Issue:10 Ekim/October 2017 www.norofzt.org KEMOTERAPİ İLE İLİŞKİLİ KOGNİTİF BOZUKLUKLARDA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI Kemoterapi ile ilişkili kognitif bozukluklar
DetaylıEpilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;
Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak
Detaylı