T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI MODERN FELSEFEDE ÖZNE-NESNE AYRIMI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI MODERN FELSEFEDE ÖZNE-NESNE AYRIMI"

Transkript

1 T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI MODERN FELSEFEDE ÖZNE-NESNE AYRIMI VE ÖZNELLİK KAVRAMI Yüksek Lisans Tezi Volkan Ay Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Erdal Cengiz Ankara-2003

2 T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI MODERN FELSEFEDE ÖZNE-NESNE AYRIMI VE ÖZNELLİK KAVRAMI Yüksek Lisans Tezi Volkan Ay Ankara

3 T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI MODERN FELSEFEDE ÖZNE-NESNE AYRIMI VE ÖZNELLİK KAVRAMI Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Erdal Cengiz Tez Jürisi Üyeleri: Adı ve Soyadı İmzası

4 Tez Sınavı Tarihi İÇİNDEKİLER Giriş Öznenin İlk Kurgulanma Dönemi: Eski Yunan Felsefesi Descartes'çı Kuşkucu Yöntem ve Cogitonun Temel Töz Olarak Kurulumu Öznelliğin Özne-Nesne Ayrımı Çerçevesinde Biçimlendirilmesi Öznenin Bilgi Kuramsal Bir Töz Olarak Belirleyiciliği Tekçi Töz Tasarımı ve Özne: Spinoza Felsefesi Tekçi Töz Anlayışından Özneye Sonsuz Töz ve Özne Öznelliğin Ruh ve Anlak (Intelekt) Olarak Kurgulanması: Leibniz Varolmanın ve Bilmenin Koşulu Olarak Yeter-Neden İlkesi Öznelliğin Kusursuz Örneği Olarak Monadlar: Algısallığın Kusursuzluğu ya da Tamalgı Bilginin Olanaklılığının Koşulu Olarak Özne: Kant Felsefesi Deney Nesnelerinin Kurucusu Olarak Özne Öznenin İşlevselliği: Algısal Verilerin Birleştirilmesi ve Öznenin Deneyselliği Öznenin Aşkınsallığı ve Deneysel Dünyaya Önceliği...96 Sonuç

5 Kaynakça

6 Giriş Modern felsefe, özne merkezli bilgi kuramı anlayışının belirginleştiği bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Geleneksel anlamıyla, özne-nesne arasındaki ilişkinin bir ürünü olarak tanımlanan bilgi, elde edilme sürecinde öznenin hem kendi yapısını, bir başka deyişle, kendi içeriğini belirlediği hem de nesnesini elde ettiği bilgi aracılığıyla konumlandıran, tanımlayan ve belirleyen öznenin ön plana çıktığı bir etkinlik olarak görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, öznenin hem bilginin kurucu öğesi hem de temel etmeni olarak görüldüğü modern düşüncenin oluşumunda belirli felsefe yaklaşımlarının bir incelemesini yapmak ve ele alınan yaklaşımlar arasında benzer bir özne tanımının ortaya çıktığını sergilemektir. Modern felsefenin genellikle Descartes felsefesinden başlatılmasının nedenleri arasında en önemli neden olarak sayılabilecek özne kavramı, bu çalışma içerisinde Descartes, Spinoza, Leibniz ve Kant felsefeleri bağlamında irdelenecektir. Sözü edilen dört yaklaşımın ele alınmasının temel amacı, özne merkezli bilgi kuramı anlayışlarının usçu felsefe geleneği içerisinde değerlendirilmesi gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Özne merkezli bir bilgi kuramı anlayışı, aynı zamanda kendine uygun bir varlık bilimi de ortaya koymaktadır. Çalışma bu yönüyle usçuluk ve idealizm arasındaki bağı da ortaya koymayı amaçlamaktadır. Descartes ın bilgi kuramı, özne-nesne ilişkisinde, öznenin ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve nesnenin bilgisinin nasıl ve ne tür bir yöntemle elde edildiğini içermektedir. Bu nedenle bilginin ortaya çıkış koşullarının belirlenmesinde Descartes ın felsefi dizgesi başlangıç oluşturabilecektir. Öznelliğin ilk belirtileri olması açısından, çalışmada Descartes ın dizgesinde özne-nesne ayrımının getirdiği 13

7 sorunlara değinilecektir. Bu sorunlardan biri, anlık-beden ayrımı olarak ortaya çıkmaktadır. Anlık-beden ayrımı, varlığa ilişkin bir ayrım olmakla birlikte, bu çalışmanın amacı açısından bilgi sorunu ile ilişkilidir. Bilen varlık olarak anlık, kendi dışındaki fiziksel dünyayı ve kendi bedenini nasıl bilebilecektir? Anlığın bedenle olan ilişkisinde en önemli sorunlardan biri, özne ve nesnenin birbirinden tümüyle ayrılması ve farklı yapılar sergilemesidir. Bu nedenle Descartes felsefesinde yapılan anlık-beden ayrımı, nesnenin nasıl bileneceği üzerine kurulmaktadır. Öte yandan anlık- beden ilişkisinde bedenin eylemlerinin nasıl açıklanacağı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Anlıkla olan ilişkisinde beden, anlığın yönletiminde mi yoksa anlıktan tümüyle ayrı olduğu için maddesel dünyanın mekanik yasalarına mı tabi olarak açıklanması gerektiği, sorunun özünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Descartes ile başlatılan modern felsefe incelemesi, geleneksel anlamıyla bilginin onun unsurlarının neler olduğunu belirleyebilmek için bilgi sorununun ilk ele alındığı Antik felsefe döneminin kısa bir değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Çünkü, Antik Yunan felsefesinde bilginin nasıl temellendirildiğini anlamak, modern felsefeyi kavramak açısından bir ipucu oluşturabilecektir. Descartes felsefesinde kuşku, bilgi söz konusu olduğu zaman, yalnızca bir araç olarak belirlenmekte, tüm bilgilerin dayanağı olarak anlaşılmaktadır. Kuşku süreci, öznenin dışındaki şeylere, kendi varlığına ve giderek tüm varolanlara yöneltilmektedir. Ancak, anlığın kendi varlığı söz konusu olduğunda kuşku etkinliği sona ermekte, doğru ve güvenilir bilgilerin ortaya çıkışı da bu noktadan sonra başlamaktadır. Bu nedenle, öncelikli olarak kanıtlanması gereken varlık, anlığın varlığı olmaktadır. Böylece düşünme sürecinde bilen öznenin varlığının önceliği belirmeye başlamaktadır. Düşünen varlığın, bilgisi edinilen nesneye önceliği, 14

8 düşünen benin tüm bilgilerin dayanağı olması demektir. Bununla birlikte anlık, yalnızca bilen bir özne değildir. Çünkü, kuşku sürecinde, doğru ve güvenilir bilgi elde etme amacı güden anlık, kendisinin dışındaki şeylere yöneldiği gibi kendine de yönelmektedir. Dolayısıyla, anlığın kendi varlığının kanıtlanması ve bunun bilgisine ulaşabilmesi için kendi varlığını bilgi nesnesi yapması gerekmektedir. İlk bilgi nesnesi peşinde olan özne, aynı zamanda nesne konumuna düşmektedir. Düşünüyorum o halde varım yargısında düşünmek, bir etkinlik olarak ortaya konulduğunda, bu etkinliğin gerçekleşeceği bir dayanak sağlanması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bilgiyi elde etme amacıyla yola çıkan anlık, öncelikli olarak kendi varlığının doğru ve güvenilir bilgisini kanıtlamak zorunda kalmaktadır. Çünkü, kesin ve güvenilir bilgi dayanağı olarak ortaya çıkan bir dayanağın kendi varlığının bilgisini ortaya koyması gerekmektedir. Descartes ın bilgi kuramının en önemli ayağını düşünen varlığın kanıtlanması süreci oluşturmaktadır. Düşünen bir varlık olarak anlık, kendisini, bilen, isteyen, acı çeken bir töz olarak tanımlamaktadır. Anlığın varlığının kanıtı, tüm bilgilerin ortaya çıkış koşullarını da verecektir. Bununla birlikte bir töz olarak anlık, karşısına yine bir töz olan fiziksel dünyayı almaktadır. Böylece varlık, ikili bir yaklaşımla ele alınacaktır. Descartes felsefesinde anlık ile beden ilişkisinde ortaya çıkan sorunların çözüm denemesi bu çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturan Spinoza felsefesinde ortaya konulmaktadır. Spinoza, Descartes ın anlık-beden ayrımına karşı çıkarak tek bir töz anlayışı ileri sürmekte ve bu yolla ikili töz anlayışından kaynaklanan sorunlara çözüm önermektedir. Bu çözüm önerisine göre, anlık da beden de birer töz olamazlar; çünkü, töz tanım gereği tek ve sonsuz olmak zorundadır. Bu durumda anlık ve beden, tek olan tözün iki faklı yüklemi olabilir. Buna göre anlık ve beden 15

9 arasındaki ilişki, kendinde olan varlığın yine kendisiyle olan ilişkisi biçimdedir. Böylece, anlık bedenin bilgisine aynı tözsellik içerisinde, bir başka deyişle Doğa nın ya da Tanrı nın bilgisi içerisinde ulaşmaktadır. Ancak Spinoza, bilginin oluşumunda anlığın yanında bedene de etkin bir rol yüklemektedir. Bedenin, kendi varlık yapısından gelen bir güç derecesi bulunmaktadır. Her şey, hem anlıkla hem bedenle olan ilişkisinde bilinmektedir. Ancak böylesi bir bilgi, şeylerin özünün bilgisini vermemektedir. Çünkü, Spinoza felsefesinde asıl olan, şeylerin özlerinin bilgisine ulaşabilmektir. Anlık ve bedenin bilgi edinme sürecinde etkin bir rol oynaması, daha çok insanın yaşam deneyimine dayanmaktadır. Bedenin şeylerle ilişkisinin bilgi edinme amaçlı oluşu Descartes felsefesine ters düşmektedir. Çünkü; Descartes a göre yalnızca tek bir bilgi edinme öğesi vardır: O da anlıktır. Bunun dışında herhangi bir öğenin bilgi edinme sürecinde rolü olamaz. Bu da Descartes felsefesinin anlığa yüklemiş olduğu anlamın bir sonucu olarak görünmektedir. Anlığın bilgi edinme süreci, kendisinin tüm şeylerden ayrılması sonucu ortay çıkmaktadır. Spinoza, insanın şeylerle ilişkisini, bedenin etkilenim derecesine göre kurmaktadır. Herhangi bir şeyden iyi ya da kötü yönde etkilenmesinde, bedenin farklı durumları anlığın şeyler hakkında yargı vermesini sağlamaktadır. Çalışmada ele alınan düşünce döneminin bir diğer önemli temsilcisi Leibniz dir. Leibniz in evren dizgesi, her şeyin birbirinden farklı olduğu, ancak bu farklılık içinde her bir şeyin, diğer şeyleri kendi açısından yansıtabildiği bir yapıyı anlatmaktadır. Leibniz in monadlar kuramı, evreni açıkladığı gibi öznenin konumu hakkında da bilgi vermektedir. Buna göre, monad, evrendeki şeylerin oluşturucu tinsel öğeleri olarak anlaşılmaktadır. Her bir oluşturucu öğe, diğerleriyle içsel bir ilişki kurmaktadır; her bir monad ancak kendi içinde diğerlerini yansıtabilmekte 16

10 böylelikle diğer monadları bir içsel ilke yardımıyla bilmektedir. Monadların dışarıya açılan pencereleri olmadığından her monad ancak kendi bakış açısından bir başka şeyi bilmektedir. Leibniz in sözünü ettiği monadlar, anlık söz konusu olduğunda insan varlığını da anlatmaktadır. Dolayısıyla insan, bir ilke ile bir başka varolanla ilişkisini kurmaktadır. İnsan usa dayanan ilkeler ve kavramlar ile varolana yönelmektedir. Usa dayanan ilkelerden biri önceden saptanmış uyum ilkesi olmaktadır. Bu ilke, Leibniz in felsefesinde evrendeki tüm olay ve durumların belirli düzenlilikler içindee var olduğunu anlatmaktadır: Her bir şey, diğeriyle ilişki içindedir. Ancak bu düzenli ilişkinin kurucu öğesi Tanrı olmaktadır. Tanrı tasarımı olan evren olanaklı tüm evrenler içerisinde en iyi olanıdır. Dolayısıyla evren mükemmel olarak tasarlandığı için her bir varlık da evreni kendi açısından yansıtabilmektedir. Leibniz in usa dayandırdığı ilkelerden bir diğeri de yeter-neden ilkesidir. Yeter-neden ilkesi, herhangi bir şeyin var olması için, yeter bir nedenin olması gerektiğini anlatmaktadır. Hiçbir şey nedensiz olmamakta; her şeyin bir nedene bağlanması bir zorunluluk olarak durmaktadır. Çünkü, herhangi bir şeyin nedene bağlanmaması, onun açıklanabilmesi için herhangi bir temelin olmaması anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, yeter-neden ilkesi, herhangi bir şeyin bilinmesinin koşullarını da açıklayabilmektedir. Buna göre herhangi bir şey bilinecekse o şeyin bilinmesinin yeterli nedenleri sağlanmış olmalıdır. Dahası anlık, herhangi bir şeyi bilebilmek için kendine yeterli nedenleri sağlamak zorundadır; tersi durumda bilmenin koşulları ortadan kalkmış olacaktır. Hem var olabilmek için yeter nedeni olması gereken beden ya da fiziksel dünya hem de bilmek için yeter neden sağlamak zorunda olan anlık, Leibniz felsefesinde önceden kurulmuş uyum ilkesine bağlı olarak tasarlanmaktadır. Aynı ilkeye bağlı anlık ile beden arasındaki ilişki, 17

11 monadların anlık ve bedensel yapılarının uygunluğundan ötürü birebir ilişki olarak ortaya çıkmaktadır. Bir başka deyişle, özne ve nesne arasındaki bağ, evrenin birer mikrokozmosu olan monadların bireysel bir töz (anlık) olarak bileşik tözlerin (beden) bilgisini içermesi; anlık ile beden arasındaki etkileşimin aynı ilkenin monadlar arasında aynı biçimde işlemesi biçimindedir. İncelemenin son bölümü Kant ın bilgi kuramına ayrılmıştır. Kant felsefesinde bilgi, Descartes ın dizgesinde olduğu gibi töz sorununa gidilerek açıklanmamaktadır. Kant felsefesi bilginin koşulları olan kavram, sezgi ve duyu ortaklığını açıklama denemesidir. Bilgi, anlama yetisinin ve duyumların birlikteliğini gerektirmektedir. Ancak şeylerin özne tarafından alınabilmesi ve daha sonra bilginin de olanaklılığının sağlanması için sezgilerin varlığı gerekmektedir. Sezgi, Kant felsefesinde zaman ve mekan formlarını anlatmaktadır. Buna göre şeylerin fenomen olarak ortaya çıkabilmelerinin koşulu, onların zaman ve mekan altında belirmeleri olmaktadır. Çünkü, bilgi edinme sürecinde özneye belirmesinin koşulu, zaman ve mekan sezgileri olmaktadır. Buna göre, tek başlarına alındıklarında zaman ve mekan da bilgi sürecinde anlam kazanabilmesi için şeylerle ilişkisinin kurulması gerekmektedir. Kant felsefesinde anlama yetisi, yalnızca şeylerin düşünülmesini sağlayan ve şeyler arasındaki bağıntıları sağlayan anlama yetisidir. Anlama yetisinin tüm kavramları a priori olarak özneye verilmiştir. Buna göre bilgi, zaman ve mekan ile alınan şeylerin anlama yetisi tarafından düşünülmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Kant, yalnızca fenomenlerin bilgisinin olanaklı olduğunu ve böylece zaman ve mekan koşullarının altına girmeyen hiçbir şeyin bilgisinin olnaklı olmadığını söylemesi ile bilginin sınırlarını çizmiş olmaktadır. Bilginin sınırı, öznenin de neyi ne kadar bilebileceğini göstermekte ve bilen öznenin yapısını belirlemektedir. Özne, bilgiyi oluştururken hem nesneleri alma ediminin koşullarını kendi kurmakta hem de 18

12 onları nasıl düşüneceğini kendisi belirlemektedir. Böylece bilgi, sentetik-a priori bir karakter kazanmakta; bir yanda anlama yetisinin kavramları diğer yanda ise zaman ve mekan sezgileri, sentetik- a priori bilgilerin ortaya çıkması için birleşmek zorundadır. Kant ın düşünen özneyi oluştururken üzerinde durduğu bir başka önemli unsur zaman sezgisinin kurucu bir işlevi olmasıdır. Kant, zaman ın düşünen öznenin kendi varlığının bilgisi için en temel koşul olduğunu düşünmektedir. Zaman bir içsel sezgi olarak hem öznenin varlığının bilginin koşulu olmakta hem de şeylerin bilinmesi ve algılanması için zorunlu bir unsur haline gelmektedir. Böylece özne, kendi iç yasalarıyla deneyim dünyasına yönelen ve gerçekliğin bilgisini elde ederken gerçekliği de kuran bir yapı haline dönüşmektedir. Özne ve öznellik kavramlarının Descartes ile başlayan, Kant ile doruğa ulaşan serüveninin bir tutarlılık sergilediği düşüncesi, çalışmanın son bölümünü oluşturan sonuç bölümünde dile getirilecektir. 1. Öznenin İlk Kurgulanma Dönemi: Eski Yunan Felsefesi Kesin ve güvenilir bilgi arayışı, felsefenin sistemli bir biçimde Eski Yunan felsefesinde ortaya çıkışından beri önemli bir uğraş olmuştur. Bilginin kesin ve güvenilir kılınmasının koşulları, bilgiyi elde etme süreci ve bu süreç içerisinde bilgi edinme araçlarının güvenilirliği ile ilgilidir. 19

13 Bilginin ne olduğu ve neyin bilgisinin olanaklı olduğu sorusu Eski Yunan felsefesinde, özellikle, Platon ve Aristoteles in felsefelerinde önemli bir yer tutmaktadır. Platon felsefesinde bilgiye ulaşma çabası, varlık anlayışıyla ilişkili kılınmaya çalışılmış; bilginin nesnel, zorunlu ve değişmeyen bir nitelikte olması için, duyumla algılanan dünyanın ötesine geçilmesi gerektiği savlanmıştır. Çünkü, Platon a göre, Algı ile bilgi elde edilemez. Çünkü, algılanmayan bir şey, algılanmadığı zaman hatırlanır. Oysa algılandığında varolan, algılanmadığında varolmayan şeyin bilgisi söz konusu olamaz. Algı ile bilgi aynı anlamda alınırsa, algılanmayan şey, bilinemez olur. 1 Algı, görünür dünyanın nesneleri üzerine gerçekleşir. Platon felsefesinde algılama etkinliği ile bilgi elde edilemeyeceği için görünür dünyanın nesnel ve zorunlu bilgisine ulaşılamaz. Platon, bilgiyi duyulur dünyada aramamaktadır; çünkü gerçeklik, duyulur dünyada bulunamayacaktır. Böylece, bilgi gerçekliğin bilgisi olacaksa algı ile bilgi arasında bir bağ kurulmaması gerekecektir. Platon felsefesindeki gerçeklik ve görünüşler dünyası ayrımı, bilgi ile algı ayrımı ile temellendirilmekte; bilgi gerçekliğe ilişkin, algı ise görünüşler dünyasına ilişkin kavramlar olarak ele alınmaktadır. Algı, değişenin, hiç aynı kalmayanın bilgisini sağlıyorsa kesin ve güvenilir bir bilgi kaynağı olamayacaktır. Değişmeyen, sürekli aynı kalan bir gerçeklik anlayışı, bilgiyi de kesin ve değişmez bir biçimde tanımlama anlayışını beraberinde getirmektedir. Değişen, kişiye göre olan bir bilgi yanılabilen, öznelere ve zamana karşı göreceli olan bir bilgidir. Ancak böyle bir bilgi anlayışı, Platon a göre, gerçeklikle ilişkilendirilemez. Platon, Protagoras ın görelilikçi yaklaşımını eleştirirken 1 Platon. Diyaloglar 2.Theaitetos. Çev., Macit Gökberk. Remzi Kitabevi s

14 Protagoras ın duyuların bize ulaştırdıkları verilerin doğru, bu nedenle gerçekliğin kendisi olmalıdırlar ilkesini benimsememekte ve buna karşın, duyulur dünya ile idealar dünyası arasındaki ayrımı ortaya koymaktadır. 2 Dolayısıyla, duyularla algılanan dünya, gerçekliği veremez. Bu nedenle, gerçeklik ve onun bilgisi, algı ile değil us ile ilgilidir. Platon felsefesinde bilgi, ideaların bilgisidir. Ancak bilginin nesnesi olan gerçeklik, algılanan dünyadaki tekil şeyler olamaz. Çünkü, gerçeklik, tekil şeylerde değil, değişmez nitelikteki idealarda aranmaktadır. Gerçekliğin idealarda aranmasının nedeni, ideaların algı alanının ötesinde olması ve değişim içermemesidir. Dolayısıyla gerçeklik, değişim içermez ve gerçeklik üzerine ortaya konan bilgi, dolaysız bir biçimde nesnel olur. Böylece gerçekliğin idea olduğu sonucuna varılır. İdealar, saltık bir yetkinlik içerirler ve her türlü tinsel somut varlığın bilgisinin temelinde yer alırlar. 3 İdealar saltık oldukları için yalnızca us ile bilinebilirler. Dolayısıyla, bilgi, usun nesnel olarak tümelleri bilmesi anlamındadır. Benzer biçimde Aristoteles felsefesinde de bilgi değişmeden kalan, kendisiyle sürekli aynı olan şeylere ilişkindir. Ancak, Aristoteles şeylerin bilgisini onların varolma ilkelerine ya da nedenlerine bağlayarak bilginin konusunu varlık ilkeleri ile ilişkilendirmektedir. Böylece, Aristoteles in bilgi sorununa yaklaşımı, bilmenin ilkesinin ne olduğuna dayanmaktadır. Bilmenin ilkeleri, aynı zamanda varlığın ilkesinin ne olduğu ile ilişkilidir. Gerçekliğin bilinmesi ya da gerçekliği bilme çabası, Aristoteles'e göre felsefenin de amacını oluşturmaktadır. Kuramsal bilginin amacı gerçekliktir. Nedenini bilmeksizin bir gerçekliği bilmek olanaklı 2 Şahin Yenişehirlioğlu Felsefe Diyalektik Bilgi Kuramı (Epistemoloji). Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları. Ankara s

15 olmayacaktır. 4 Dolayısıyla Aristoteles in bilmeye verdiği anlam, nedenlerin bilinmesidir. Ancak nedenlerin bilgisi, duyulara dayanmamaktadır. Çünkü duyular, hiçbir şeyin nedenini, örneğin ateşin neden sıcak olduğunu söylemezler; sadece onun sıcak olduğunu söylerler. 5 Dolayısıyla, nedenlerin bilgisi, duyumların dışında başka bir öğeye bağlanacaktır. Doğa, sürekli değişimin yaşandığı şeylerin alanıdır. Ancak bu durumda değişimin nedeni sorulabilecektir. Aristoteles, değişimin nedenini, değişen şeyin kendisinde bulmayacaktır. Çünkü, Dayanağın kendisi, değişimin nedeni olamaz. 6 Aristoteles e göre her türlü değişimin nedeni olan değişme ilkesi bilindiğinde bütün gerçekliğin bilgisi olanaklı olabilecektir. Aristoteles in gerçekliğin bilgisini ararken, nedenler üzerinde durması, bilmeyi, değişen nesneler üzerinde açıklamak istemesine bağlıdır. Her bir nesne konusunda ne için i kavramadıkça o nesneyi bildiğimizi düşünemeyiz, oluş ve yok oluş ve her türlü doğal değişme üzerine bu yapılmalıdır ki, onların ilkelerini araştırılan her nesneyi bu ilkelere götürmeyi deneyebilelim. 7 Dolayısıyla bilgi, varlığın ilk ilkelerinin araştırılmasının bilgisi olacaktır. Varlığın ilk ilkesinin bilgisi, değişimin bilgisini de beraberinde getirecektir. İlk ilkenin bilgisi ile değişimin bilgisi iki ayrı alanın, yani metafizik ile fizik alanlarının bilgileri olarak tanımlanmak zorundadır. Çünkü, fizik, değişimi ve devinimi konu alır. Oysa metafizik, varlık olmak bakımından varlığı 8 ele alır. Varlık olmak bakımından varlık ne anlama gelmektedir ve bunun gerçekliğin 3 A.g.y., s Aristoteles. Metafizik. Çev., Ahmet Arslan. Sosyal Yay. Kasım s A.g.y., s A.g.y., s Aristoteles. Fizik. Çev., Saffet Babür. Y.K.Y., İstanbul., s

16 bilgisi ile nasıl bir ilişkisi vardır? Böyle bir soru, varlığın ne olduğu sorusu ile aynı anlama gelmektedir. Varlığın ne olduğuna verilecek olan yanıt, varlık olmak bakımından varlığın ne olduğunu da aydınlatabilecektir. Varlık, var olan her şeyde ortak olan şeydir. Onların incelenmesi de varlık olmak bakımından varlığın bilimine aittir. 9 Eğer, tüm varlıkların bilinmesinde yatan bir ilke olacaksa, bu ilke tüm bilmenin de koşulu olabilecektir. Ancak ilk ilkenin, bir başka ilkeyi gerektirmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla bütün bilgilerin olanaklı olabilmesi için ve ayrıca varlığı bilebilmek için bilinmesi gerekli olan bir ilke ortaya çıkmaktadır. Bu ilke tüm bilgilerin çıkış kaynağı olacaktır. Aynı niteliğin, aynı zamanda, aynı özneye, aynı bakımdan hem ait olması hem de olmaması olanaksızdır. 10 İlke, herhangi bir şey üzerine yargı vermenin ve doğru bilgi oluşturmanın olanağı olarak da anlaşılabilir. Bilginin nesnesi üzerine Eski Yunan düşünmesindeki yaklaşımlar bilginin güvenilirliği ve kesinliği üzerine tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Kuşkucu ya da görecelikçi yaklaşımlar, bilginin elde edilme süreçlerinin sorgulanmasıyla bilginin olanaksızlığını sergilemek istemektedirler. Kuşkuculuk, bilgi kuramında, doğru bilginin olanaksızlığı savı ile ortaya çıkmıştır. Buna göre dış dünya, onu algılayan her insana göre değişmektedir. Her şeyin ölçüsü insandır, varolan şeylerin varlıklarının, varolmayan şeylerin yokluklarının ölçüsüdür. 11 Şeylerin bilinebilirliği için ölçü insan olduğunda, üzerinde anlaşılabilecek bir doğruluk, genel-geçerlik kalmamaktadır. Şeylerin algılanması için onları algılayacak bir varlığın olması zorunludur. Böyle bir 8 Aristoteles. Metafizik. Çev., Ahmet Arslan. Sosyal Yay. Kasım s A.g.y., s A.g.y., s Platon. Diyaloglar 2. Theaitetos. Çev., Macit Gökberk. Remzi Kitabevi. Haziran s

17 durumda da, kuşkucu için her bir insanın kendi algısı gerçektir; çünkü o daima insanın varlığına dayanır, benim için varolanın varolduğu, varolmayanın varolmadığı hakkında hüküm verilecektir. 12 Bir şeyin bilinmesi, onun algılanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bilgi, şeyleri algılayanın bilgisi olarak kendini göstermektedir. Ancak şeylerin algılanması, herkes için aynı olamayacağından göreli bir algılayan ve algılanan ilişkisi ortaya çıkacaktır. Platon, kuşkuculuğu bu noktada çürütmeye girişmektedir. Herhangi bir şeyin algısı ortadan kalktığı zaman algılanan şey hatırlanacaktır. Bilgisi elde edilen şey, o artık algılanmadığında, bilinemediği halde hatırlanmış olacaktır. Öyleyse bilgi ile algının aynı şey olduğu ileri sürülemez. 13 Algıya ilişkin yargılar, sanı adı altında toplanacaktır. Platon, algılarla ilgili yargıları sanı olarak adlandırır. Sanıların içinde de doğru sanı, bilgiye en yakın olanıdır. Ancak burada yine kuşkuculuğa karşı çıkış kaygısı olduğu söylenebilir. Bilinenlerle algılananlar arasındaki ilişki, doğru sanı olarak tanımlanmaktadır. İzlenimler, karşıladıkları algılarla doğrudan doğruya uzlaşırlarsa, sanı doğrudur. 14 Doğru sanı, algıyla ilişkisi içinde ele alınmaktadır. Oysa, algı, algılayan ve algılanan arasındaki ilişkide bilgiyi tanımlanamaz duruma getirmektedir. Böylece doğru sanı ve bilgi arasındaki fark ortaya çıkarılacaktır. Doğru sanılar, yaşadıkları kadar fayda veren güzel şeylerdir. Ama uzun zaman kalmazlar; insanın ruhundan kaçıp giderler. 15 Kuşkuculuk, insanı varlıkla ilişkisinde dış dünyaya bağlamakta, ancak böyle bir bağ, doğru bilgiye ulaşmaya olanak vermemektedir. Platoncu bilgi kuramı, bilginin ne olduğunu 12 A.g.y., 164d, s A.g.y., 164b, s A.g.y., 194b, s Platon, Diyaloglar 1. Menon 98a Çev., Adnan Cemgil. Remzi Kitabevi s

18 tanımlarken dış dünyadan edinilen tüm sanıların bilgi olamayacağı iddiasından başlar ve kuşkuculuğu bu açıdan eleştirir. Kuşkuculuk, duyumlardan yola çıkarak insanın bilgiyle ilişkisini kurmaktadır ama bu durum doğru bilgiye olanak vermemektedir. Platon a göre Bilginin neye ait olduğu değil, amaç bilginin özünü öğrenmektir. 16 Bilginin özü, ne olduğu tanımlanırsa bu durumda diğer tüm şeylerin bilgisi olanaklı olacaktır. Eski Yunan düşüncesinde bilginin olanaklılığına ilişkin ilk kuşkucu tavır Sofistlerden gelmektedir. Sofistler, bir çok şeyin doğanın bir parçası olmadığı düşüncesinden hareketle, doğa-insan uylaşımı arasına sınır çekmektedirler. Dolayısıyla, doğanın gerçekte olduğu gibi bilinip bilinemeyeceği sorgulanmaya başlanacaktır. Doğanın gerçekte olduğu gibi bilinemeyeceği, bunun insanın şeyler karşısındaki göreli ilişkisinden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır. Şeyler karşısında göreli bir ilişkinin ortaya çıkış nedeni, bir bilgi savında bulunmak için o şeyden kesin olarak emin olunmasının ve o şeye ilişkin yanılmanın olanaksız olduğunun temellendirilemeyişidir. Bilinen şeylere inanılmasının gerekçeleri, bilinir olarak kabul edilen şeyler tarafından verilebilirse kesin bilgi kanıtlanabilir. Oysa Sofist düşünce insana, bilgi ve bilgiye temel oluşturan varlık ile ilişkisinde nesnel değil öznel bir konum atfetmektedir. Böylece, bilen varlık ile bilinen varlık arasındaki ilişki, şeylerin gerçekte oldukları gibi bilinemeyeceği sonucuna ulaştırmaktadır. Bilginin ortaya çıkışında bilen varlık özne, bilinen varlık nesne olarak konumlandırıldığında öznenin, bilgide belirleyici oluşu Sofist düşünce ile başlatılabilir. İnsanın şeylere ilişkin kesin ve nesnel bir bilgiye ulaşamamasının en önemli nedeni, bilgide öznenin belirleyici oluşudur. Nitekim, bilinen şeyler, 16 A.g.y., 146d, s

19 nesnel bilginin oluşumunda sağlam bir temel sağlayıcı öğe olmaktan uzaktır. Çünkü, insan, doğadan ayrı bir varlık olarak ele alındığında bilgide gerçekliğin kendisi değil, bilen varlık belirleyici olmaktadır. Şeylerin gerçekte oldukları gibi bilinemeyişinin nedeni, şeylerin kendisinde aranmamaktadır. Bilgi, bilme savında olan özneye ait olmak durumundadır. Sofist düşünce, bilme savında olan özneye nesnel bilgiyi oluşturucu bir işlev yüklememekte, gerçeklik karşısında insanı gerçekliğin bilgisine ulaşamayan bir varlık olarak konumlandırmaktadır. Ancak Sofist düşüncenin önemi, şeyler ile ilişkisinde öznenin nesneden tümüyle ayrı bir yapıda olduğunu göstermesi ve bilginin olanaklılığı savını kanıtlamaya çalışan bilgi kuramsal yaklaşımlara temel sağlamış olmasıdır. Öznenin, nesneye yöneliminin koşulları ve nesnel bilginin nasıl ortaya çıktığı sorunu, sofist düşüncenin bilgi kuramının oluşumuna katkıda bulunduğunun göstergesidir. Doğru bilginin temellendirilmesinde kuşkuculuğa olan bir başka tepki de Aristoteles ten gelir. Aristoteles, kuşkuculuğu çelişmezlik ilkesine dayanarak eleştirir. Kuşkuculuğun bilgiye olan göreli tavrı, bir yargının aynı anda hem doğru hem de yanlış olabileceği sonucunu doğurmaktadır. Her insan, aynı şey üzerinde farklı yargılara varabileceği için bu durum doğru-geçerli bilgi için bir engel oluşturacaktır. Bu göreli durum, insanı şeyler karşısında merkeze alan bir tutum yaratacaktır. Ancak, şeylerin doğru bilgisine böylesi bir tavırla ulaşılamaz. Çünkü insanın düşünen olabilmesi için kendi dışında bir düşünülen varlığı düşünmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, hiçbir şey düşünülmesinden ötürü var olamaz. Doğruluğun göreli olduğunu düşünmek her varlığın düşünen özneye göreli olduğunu, düşünen insanın ise tür bakımından birbirinden farklı sonsuz şeylere göreli olacağını 17 söylemek demektir. Aristoteles, dış dünyada şeylerde 17 Aristoteles. Metafizik. Çev.,. Ahmet Arslan. Sosyal Yay s

20 meydana gelen değişimleri ve şeylerde birbirine karşıt olan niteliklerin var olduğunu kabul etmektedir. Ancak, bir şeye ilişkin bir yargının aynı durumda hem doğru hem de yanlış olamayacağı kesindir. Çünkü çelişmezlik ilkesi, böyle bir durumun gerçekleşmeyeceğini bize göstermiştir. Şeyler, bize birbirine karşıt niteliklerle görünürler; ancak onlar hiç olmazsa aynı duyuya aynı koşullarda ve aynı zamanda öyle görünmezler. Bunlar ise duyumun doğruluğu ile ilgili olarak zorunlu olan belirlemelerdir. 18 Kuşkuculuktan çıkış, doğru bilgiyi temellendirmede gerekli bir aşama olmuştur. Böylelikle Aristoteles, bilgiyi kurmada gerekli kuşkucu engeli aşmış olmaktadır. Varlığın ne olduğu sorusu, Aristoteles e göre, onun kategorilere ayrılması ile yanıtlanabilir. Bu nedenle, varlığın ilk kategorisi töz 19 olmalıdır. Aristoteles in, tözü varlığın ilk kategorisi olarak seçmesi, bilgiyi de aynı şekilde töze bağlaması ile ilişkili görünmektedir. Çünkü, töz bağımsız olarak var olabilir. Töz tanım bakımından da ilktir, çünkü her varlığın tanımında, onun tözünün tanımı zorunlu olarak içerilmiş bulunur. Nihayet her şeyi, onun niteliğini, niceliğini veya yerini değil, ne olduğunu bildiğimizde en tam biçimde bildiğimizde düşünürüz. 20 Töz, Aristoteles için varlığın ne olduğunu, bilginin nasıl kurulduğunu anlatabilecek bir varlık kategorisi olmaktadır. Varlığın doğasının ne olduğu tözün ne olduğu sorusuna verilecek yanıtla aydınlanacaktır. Töz, aynı zamanda bir dayanak (substratum) olarak da tanımlanabilir. Aristoteles te töz, bilginin üzerinde kurulmuş olduğu bir dayanaktır. Bir şeyin bilgisi, tözün ne olduğu açıklanmadığı sürece tanımlanmayacaktır. Çünkü şeylerin bilgisi töze bağlıdır. 18 A.g.y., s A.g.y., s

21 Bilgi özne-yüklem ilişkisi ile ortaya çıkmaktadır. Bir özne-yüklem ilişkisinde töz, her zaman özneyi göstermektedir. Özne, yüklem olmayan ve her zaman yüklemin kendisine bağlandığı dayanaktır. Bilginin olanağı ve şeylerin tanımlanması tözün ne olduğunun anlaşılması ile olanaklıdır. Çünkü, herhangi bir yargı, özneye yüklenen bir yüklem oldukça gerçekleşir. Dayanak (Substratum), Eski Yunanca da hypokeimenon 21 sözcüğü ile karşılanmaktadır. Sözcük, her şeyi temel olarak kendinde toplayanı, altta yatanı işaret etmektedir. Ancak Eski Yunan felsefesinde bu sözcük bilgi için temel sağlayan bir özne anlamına gelmemektedir. İnsanın özneye dönüşümü, tüm varlığın temelini sağlayacak bir temel bulma girişimiyle birlikte Descartes ile ortaya çıkacaktır. Aristoteles te töz, yüklemin kendisine bağlandığı bir dayanaktır ve yargı belirtmenin de temelini oluşturur. Çünkü, bir şey hakkında bilgi vermek demek, o şeye bir nitelik ya da form yüklemek demektir. Töz, Descartes felsefesinde de bilgiyle ilişkilidir. Ancak, töz ile doğru bilginin ilişkisini Descartes farklı bir biçimde kuracaktır. Modern felsefe, bilgi sorununa Eski Yunan düşüncesinden miras aldığı bilginin temeli ve bilgiye karşı kuşkucu yaklaşımların kaynağı konularında bir çerçeve çizmektedir. Örneğin bilgi, bilen ve bilinen arasındaki bağıntıda kurulurken özne-tözün kendi varlığının bilgisini tüm bilgilerin çıkış noktası olarak görmesi, Descartes ile başlamaktadır. Descartes a göre tüm apaçık ve doğru bilginin dayanağı, özne-töz olacaktır. Öte yandan Descartes ın doğru bilgiyi temellendirme çabası kuşkuculuğa olan tepkinin de bir sonucudur. Bilgi 20 A.g.y., s Martin Heidegger. Nietzsche nin Tanrı Öldü Sözü ve Dünya Resimleri Çağı. Çev., Levent Özşar. Asa Yay. 2001, s

22 kuramı söz konusu olduğunda Eski Yunan felsefesinin (Platon ve Aristoteles) doğru bilgiyi olanaklı görmeyen kuşkucu tutuma tepkisini, Descartes felsefesinde de buluruz. Bu anlamıyla Descartes, modern felsefenin habercisi sayılır. 29

23 2. Descartes'çı Kuşkucu Yöntem ve Cogitonun Temel Töz Olarak Kurulumu Descartes ın Düşünüyorum, o halde varım ilkesiyle bütün varolanların varlığını temellendirdiği dizgesi, hem bilgi kuramsal hem de varlıkbilimsel bir içerik taşımaktadır. Çünkü, ilke hem bilginin olanaklılığının ölçüsünü kuşku götürmez bir temel ile sağlamakta hem de bilginin nesnesinin varolma kanıtını göstermektedir. Cogito ergo sum ya da Düşünüyorum, o halde varım savı kuşku götürmez bir temel ilke olarak konulacaksa, ilkenin kendisi bütün kuşkulardan uzak bir sav olarak kuşkular içerisinden türetilmek zorunda olmalıdır. Bu nedenle, ilkenin elde edilmesini sağlayacak yöntem kuşkunun kendisi olacaktır ve bu yöntemle kuşku içerisinden kuşkulanılamaz bir usavurma süreci sergilenecektir. Bu kuşkucu usavurma süreci, Descartes için açık ve seçik olabilecek en temel bilginin elde edilmesini sağlayabilecek bir araç olacaktır. Descartes için kuşku yöntemi, kuşku edilemez olanın bilgisinin peşinde olan bir araçtır. Bu yönüyle Descartes, bilgi kuramının geleneksel sorunlarından birinin tam da merkezinde durmaktadır. Çünkü kuşku yöntemi, kuşkuculuğu aşıp kesin ve doğru bilgiyi amaçlamaktadır. Gerçekliğin varlığından kuşkulanmak, gerçekliği yeniden kurmak isteyen bir anlığın etkinliğidir. Bu nedenle, gerçeği arayanın yaşamında bir kez tüm nesnelerden gücü yettiği ölçüde kuşku duyması gerekmektedir. 22 Bu noktada Descartes kuşku yöntemini uygulamaya koymakta, kendi felsefesinin hemen tümünü belirleyecek olan adımını atmaktadır. 22 René Descartes. Felsefenin İlkeleri. Çev., Mesut Akın. Say Yay. 5. Basım s. 51.

24 Kuşku yöntemi, tüm kesin ve doğru bilgileri elde etmek için gereklidir. Descartes, yaşamı yönlendirmek için kuşkunun bir kenara koyulmasını; kuşkunun yalnızca bilgi kuramsal bir çerçevede kullanılması gerektiğini dile getirmektedir. Yaşamımızın yönlendirilmesine ilişkin şeylerde çoğu zaman ancak doğruya yakın kanılara göre hareket etmek zorunda olduğumuz açıktır. 23 Ancak burada yine kuşkuculara bir eleştiri söz konusudur. Çünkü kuşkucular, insanı her şeyin ölçüsü yapmakla kuşkuyu yaşamın içine ve kesin bilgi arayışına sokmuşlardır. Oysa Descartes ın kuşku yöntemi, yalnızca bilgi kuramsal bir etkinlikte kullanılabilecektir. Kuşku, doğru ve güvenilir bilginin en önemli koşulu ve Descartes ın yönteminin en önemli öğesidir. Ancak, kuşkucu tavır belli bir sonuca götüren, bilgiyi ararken insana gidilecek olan yolu gösterecek bir tavırdır. Yoksa kuşkulanmak için kuşkulanan ve her zaman çözümsüz olmayı isteyen kuşkularla aynı tutum değildir. 24 Öte yandan Descartes ın kuşku yöntemi, duyularımızla ilgili her yargıya da uygulanacaktır. Benzer bir biçimde kuşkucular da duyularla ilgili her yargının askıya alınması gerektiğinden söz ederler. Ancak, Descartes ın kuşkucu tavrı kuşkuculuğu bu noktada aşarak, kesin ve doğru bilginin olanaklılığını kanıtlamaya çalışacaktır. Kesin ve doğru bilgi onu kuracak olan dayanağın varlığına bağlıdır. Apaçık ve doğru bilgilerin bütününe ulaştıracak olan bu dayanağın kendi varlığının bilgisi de öncelikli olarak kanıtlanmak zorundadır. Çünkü, insan bilgisinin apaçık ve doğru olması, apaçık ve doğru bilgileri ortaya koyacak olan 23 A.g.y., s René Descartes. Yöntem Üzerine Konuşma. Çev., Afşar Timuçin. Cumhuriyet Yay. Kasım 1998 s

25 varlığın bilgisinin apaçık olması anlamına gelmektedir. Bu noktada insanın kendi varlığının bilgisine ulaşması için kuşku yöntemi işlemeye başlayacaktır. İçinde en küçük bir kuşku görünüşü taşıyan her şey, yanlış olduğu biliniyormuş gibi bir yana atılmalıdır. Açık olan bir şeyle karşılaşıncaya dek en azından bu dünyada açık hiçbir şeyin olmadığının açıklıkla bilinmesine dek bu yol izlenecektir. 25 Kuşku yöntemi, her şeyi göz önünde bulunduran, en küçük kuşku olanağını bile göz ardı etmeyen bir niteliğe sahiptir. Duyumlanabilir olan nesnelerin gerçekliğine ilişkin kuşku duymak duyumun yanıltıcı özelliğinden kaynaklanmaktadır. Duyumlarımızın bir çok kez bizi yanılttığını deneyimlerle gördüğümüz için, onlara isterse tek bir kez bile yanıltmış olsalar da fazla inanmamak gerekir. 26 Duyumlara ilişkin bu tür bir kuşkucu tavır, gerçekliğe ulaşmada önemli bir adımdır. Kuşkucu yaklaşımdan amaç, mutlak ve doğru bilgiye ulaşmaktır. Kuşkucu tavır, yalnızca duyumlanabilir nesneler üzerinde uygulanmakla kalmayıp var olan her şey üzerinde gerçekleşir. Ancak kuşkucu tavırdan amaç, kuşku duyulamayacak bir şeye ulaşmaktır. Kuşku duyulamayacak olan şey de doğru ve apaçık bir bilgi olacaktır. Öyleyse soru şöyle olmalıdır: Kendisinden en küçük bir kuşku bile duyulamayacak bir şeyin olmadığını nereden biliriz? 27 Her şeyden kuşku duyan varlık, kuşku duyuyor oluşunu yadsıyamaz. Çünkü kuşkuyu gerçekleştirecek olan bir varlığın olması zorunludur. Kuşku duymak, aynı zamanda düşünmek demektir. Bu noktada düşünen varlığı, gerçekliğin ve hatta kendi varlığının olmadığı konusunda kuşkuya düşürebilecek bir aldatıcı olanaklıdır. Eğer bir aldatıcı, beni aldatıyorsa, hiç kuşkusuz ben de varım; ve 25 René Descartes. Kurallar ve Meditasyonlar Çev., Aziz Yardımlı, İdea Yay s René Descartes. Felsefenin İlkeleri. Çev., Mesut Akın. Say. Yay. 5. Basım s René Descartes. Kurallar ve Meditasyonlar. Çev., Aziz Yardımlı. İdea Yay s

26 beni dilediği denli aldatsa bile yine de bir şey olduğumu düşündüğüm sürece, hiçbir zaman yok olmamı sağlayamaz. 28 Bir aldatıcının varlığı düşünüldüğü zaman, buna karşılık aldatılan bir varlığın da olacağı kesindir. Böylece Descartes şeylere ilişkin doğru ve apaçık bilginin temelini bulmuş olmaktadır. Bu, Düşünüyorum, o halde varım önermesinin tüm bilgilerin temeli olması, aynı zamanda, düşünen şeyin yani anlığın varlığının kanıtının bulunması anlamına gelmektedir. Bilgi, düşünen varlığı temel alan bir anlayışla ortaya konulmaktadır. Düşünmek ile var olmak birlikte olduklarına göre, var olma ancak düşünme ile gerçekleşmektedir. Düşünme bana ait bir yüklemdir. Yalnızca o benden ayrılmaz. Varım, Ego existo; bu açıktır. Ama ne süre? Düşündüğüm sürece; çünkü eğer düşünmeye bütünüyle son verecek olsaydım benzer olarak bütünüyle var olmaya da son verirdim. 29 Descartes, düşünen varlığı yani anlığı, bundan sonra hiçbir şeye bağımlı olmayan bir varlık olarak görecektir. Bu da anlığın bir töz olduğu anlamına gelmektedir. Tözü kavradığımızda, onu var olmak için ancak kendine gereksinen bir şey olarak kavrıyoruz. 30 Böylece anlığın varlığı, diğer tüm şeylerden ayrı bir varoluşa sahip olmaktadır. Nitekim, kuşku duyan bir ben olarak anlık, kendisini diğer varlıklardan ayıracaktır. Kendilerinden en küçük bir kuşku kırıntısı bulacağımız nesnelerden yaşamımızda bir kez bile kuşku duymadıkça, 28 A.g.y., s A.g.y., s René Descartes. Felsefenin İlkeleri. Çev., Mesut Akın Say Yay. 5. Basım 1997, s

27 onlardan ayrılabileceğimizi gösteren hiçbir belirti yoktur. 31 Anlığın şeylere yönelmesiyle birlikte bilgi ortaya çıkmaktadır. Descartes a göre varlığı kanıtlanan anlık, doğasının ne olduğu bilinmeyen bir töz olarak kalmayacaktır. Anlığın en önemli özelliği, düşünmesi olduğuna göre, bu düşünen varlığın ne olduğunu açık kılmak gerekir. Ben neyim? Düşünen bir şey. Bu nedir? Kuşku duyan, anlayan, doğrulayan, yadsıyan, isteyen, istemeyen, imgeleyen ve duyumsayan bir şey. 32 Bir töz olarak anlığın yönelimleri, onun ne olduğu hakkında bize ipucu vermektedir. Ancak anlığın, tüm yargıların kendisine bağlandığı bir töz olduğunu unutmamak gerekir. Doğruluğun ve yanlışlığın karar yeri anlıktır. Anlığın yargı vermede herhangi bir şeye ihtiyacı yoktur. Anlık, tek başına, diğer tüm şeylerden ayrıdır. Varlığı, herhangi bir kavramla açıklanamaz ve yine varlığı, diğer başka şeylere bağlanmaz. Bu nedenle anlık, düşünen tözdür. Ancak anlık, töz olmakla birlikte, tüm bilgilerin de çıkış yeridir. Descartes a göre, anlığın yöntemli işleyişinde doğru ve apaçık bilgiler edinmesi için iki önemli yetisi vardır. Bu iki yetinin ne olduğunu ve ayrıca bu yetilerle bilgiye nasıl ulaşıldığı açıklanırsa bir töz olarak anlığın ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Sözü edilen bu iki yeti; sezgi ve tümdengelimdir. 33 Descartes sezgiyi anlığın bilgi edinmedeki dolaysız bir işleyişi olarak tanımlamaktadır. Sezgi ile saf ve dikkatli bir anlığın öyle bir kavramını anlıyorum ki, anladığınız şey üzerine geriye hiçbir kuşkunun kalmayacağı denli kolay ve seçik olarak belirlenmiştir. 34 Anlığın kendi varoluşunun bilgisi de sezgiyle elde edilmektedir. 31 A.g.y., s René Descartes. Kurallar ve Meditasyonlar. Çev., Aziz Yardımlı. İdea Yay., 1997, s A.g.y., s A.g.y., s

28 Çünkü, Düşünüyorum, o halde varım önermesi herhangi bir çıkarım sonucunda elde edilmemiştir. Anlık, kendi özünü oluşturan düşünme ile kendi varlığının bilgisine dolaysız olarak ulaşmaktadır. Sezgi yetisi, anlığı, kendi varlığının bilgisine ulaştırdığından daha sonra elde edilecek tüm apaçık ve doğru bilgilere de dayanak olmaktadır. Descartes, kuşkucu tavrının sonunda kuşku duyulamayacak denli açık ve seçik bilgiye sezgi ile ulaşmaktadır. Böylece, anlık her şeyin doğru bilgisinin kendisine bağlı olduğu bir özne-töz olmaktadır. Çünkü anlık, hem bilen bir özne hem de bir tözdür. Ancak bu durum, bilen öznenin dışında var olan şeylerin ne olduğu ve doğası konusunda temel bir soruyu da beraberinde getirecektir. Descartes felsefesinde, anlığın bilgi edinmedeki diğer bir işleyişi, tümdengelimdir. Tümdengelim, sezgiden farklı olarak doğru bilgiye çıkarım yoluyla ulaşır. "Tümdengelimle onunla açıklıkla bilinen başka şeylerden çıkarılan tüm zorunlu sonuçları anlarız. 35 Sezgi ile ulaşılan yargıların dışında açık ve seçik olarak bilebileceğimiz şeylere tümdengelim yoluyla ulaşabiliriz. İnsan, bilen, isteyen, istemeyen, doğrulayıp yanlışlayan bir özne olmakla birlikte aynı zamanda bir "töz"dür. Descartes, bilen öznenin bir töz oluşunu şöyle ortaya koymaktadır: Anlık, bir tözdür, çünkü o kendinde varolabilen, yalnızca kendisiyle kavranabilen bir şeydir. Ancak anlık, öyle bir tözdür ki, özü düşünmek ile belirlenmiştir ve diğer tüm şeylerden bu yolla ayrılmaktadır. Ayrıca anlığın bilinmesi önceliklidir. Çünkü, bilen özne olarak insan, kendi anlığının var olduğunu, kendi dışındakilerden önce bilmektedir. Düşünme süreci başladığında, diğer bir deyişle kuşku etkinliği başladığında, kuşku duyulan varlık ve kuşku 35 A.g.y., s

29 duyan varlığın da varoldukları sonucu ortaya çıkar. Dolayısıyla, anlık, düşünmesi ile kendini varlığa getirmekte, öte yandan düşünme, düşünülen şeylerin varlıklarını da ortaya koymaktadır. Tüm özü ya da doğası düşünmekten başka bir şey olmayan ve varolmak için herhangi bir yere gereksinimi olmayan, herhangi maddesel bir şeye bağımlı olmayan bir töz olduğumu anladım. Öyle ki bu ben, yani kendisiyle neysem o olduğum ruh, bedenden tümüyle ayrıdır, hatta bedenden daha kolay tanınır ve beden olmadığında bile o, kendisi olmaktan çıkmaz. 36 Böylece anlığın kendi başına varolması, kendisini, bilen bir varlık olarak kurması olanaklı hale gelmektedir. İnsanın beden olmaksızın da varolabileceği, bize bilen özneyi bilgi kuramında merkeze alan bir tutumun sonucu olarak görünmektedir. Çünkü, doğru bilginin çıkış noktası ve doğruluğun karar yeri anlıktır. Kuşku yönteminin başlangıç ilkesi dünyadaki varlıkların gerçekliği olduğuna göre, tözsellik Descartes felsefesinde yalnızca düşünen varlığa ait bir özellik olarak tanımlanmayacaktır. Çünkü, düşünen varlığın dışında fiziksel varlık da gerçektir ve anlık gibi fiziksel varlık da bir "töz"dür. Öyleyse, düşünen varlık ve fiziksel varlık ayrımında şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır. Düşünen bir varlık olarak insanın fiziksel varlığı yani bedeni nasıl ve ne yolla bilinecektir? Böylece Descartes'ın bilgi kuramının en önemli sorununa ulaşmış oluruz. Bu durum aynı zamanda özne-nesne ayrımını da beraberinde getirmektedir. Çünkü, 36 René Descartes. Yöntem Üzerine Konuşma. Çev., Afşar Timuçin. Cumhuriyet Yay s

30 genel olarak maddesel varlığın doğası ve onun bilinebilirliği bir sorun olacaktır. Düşünen töz olarak anlık, bedeni ve dolayısıyla fiziksel varlığı nasıl bilecektir? Birbirinden tümüyle ayrı olan iki töz arasındaki ilişkinin nasıl sağlandığı modern felsefenin üzerinde durduğu önemli bir sorundur. Bu sorun, Descartes'tan sonra Malenbranche, Leibniz, Spinoza gibi düşünürlerin de ele alacağı bir sorundur. 37

31 2.1. Öznelliğin Özne-Nesne Ayrımı Çerçevesinde Biçimlendirilmesi Bilen varlık olarak insan, Descartes'a göre tüm doğru ve apaçık bilgilerin kaynağı ve temellendiricisidir. Her bilen varlığın karşısına bilinen bir varlığı aldığı düşünülecek olursa, nesne olarak fiziksel-cisimsel varlıkların ne olduğu sorusu ile karşılaşırız. Daha önce değinildiği gibi fiziksel varlık da bir töz olarak ele alınmaktadır. Ancak, fiziksel varlığın ne olduğunu, onun doğasını açıklamak gerekmektedir. Çünkü, iki töz arasındaki ayrım, kendilerinde ne olduklarına verilen yanıtla belirlenecektir. Descartes, "anlığın düşünmeye başlamasıyla birlikte, düşünen bir şey olduğundan ve bu düşünen şeyin varlığından, varlıkbilimsel bir ayrıma gidilmesinden söz eder. Anlık, düşünme etkinliğinde, bir şey olduğunu düşündüğünde, bu düşüncesi onun için gerçek bir düşünce olmaktadır." 37 Ancak, anlığın kendi varlığının gerçek bir düşünce oluşu, onun bir töz oluşu ile ilgili olmaktadır. Tüm doğru bilgilerin dayanağı olan anlığın varlığı, bir töz olarak düşüncenin varlığını da gerçek kılmaktadır. Dolayısıyla, anlığın kendi üzerindeki düşünmesi, kendini gerçek bir varlık olarak kanıtlamasıyla gerçekleşmektedir. Böylece, düşünme ile ben in varlığı bir ve aynı şeyi anlatmaktadır. Düşünme, her zaman ben in düşünmesi olduğuna göre, düşünmenin gerçekleşmesi, ben in varlığının gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Düşünmenin başlamasıyla birlikte, varlıkbilimsel açıdan yalnızca, anlığın varlığının kanıtı sunulmuş olsa da, kuşku etkinliği ben in varlığının dışındaki şeylere de yöneltildiği için maddesel 37 Andrea Christofidou. Descartes' Dualism: Correcting Some Misconceptions. Journal of The History of Philosophy April s

32 şeylerin varlığının ne olduğu sorunu ile karşılaşılmaktadır. Anlığın varlığının kanıtından sonra, ondan apayrı olan maddesel şeylerin varlığının nasıl kanıtlanacağı sorununa geçilmektedir. Anlığın varlığı, Descartes'a göre, maddesel şeylerin varlığından ve dolayısıyla, bedenden daha kolay bilinebilecektir. Çünkü, bilme ediminin kendisi anlığın varlığında gerçekleşmektedir. Ancak, bu durum anlığın varlığı ile düşünme arasında bir ayrım yapma anlamına gelmemektedir. Düşünme ve anlığın varolması aynı anda gerçekleşmektedir. Anlığın varlığının kanıtlanmasının ardından Descartes, maddesel şeylerin varlığını kanıtlamaya geçmektedir. Maddesel şeylerin varlığı, kuşku sürecinde anlıktan sonra ele alınır. Çünkü, Cogito düşünmenin ilk olarak gerçekleştirdiği bir bilgi deneyimidir. Tüm bilgilerin çıkış noktasının Cogito oluşunun nedeni de düşünen varlığın hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın kesin olarak kanıtlanmasıdır. Bir töz olarak anlığın en önemli niteliği düşünmesidir. Oysa, cisimsel şeylerin doğası, anlığınkinden çok daha farklı olacaktır. Cisimsel varlıklar, duyularla algıladığımız belli niteliklere sahip olan şeylerdir. Onlardan duyularla algılanan nitelikler bir yana bırakılırsa geriye ne kalmış olacaktır? Descartes, duyumların yanıltıcı olduğunu, cisimsel şeylerin gerçek doğasına, onların algıladığımız nitelikleriyle ulaşamayacağımızı belirtmektedir. Cisimsel şeylerin "anlık yoluyla olmanın dışında algılanamayan bir özellikleri vardır." 38 Öyleyse, Descartes a göre, cisimsel şeylerin neliğine ilişkin bilgi duyumlar yoluyla değil, anlık yoluyla elde edilebilir. Edinilen bilgi, cisimsel şeylerin bir töz olarak belirleyici özelliğinin uzam a sahip olmasıdır. Uzam, cisimlerin aynı zamanda 38 René Descartes. Kurallar ve Meditasyonlar. Çev., Aziz Yardımlı. İdea Yay s

33 duyularımızla algıladığımız, niteliklerin de varolması için gerekli bir koşuldur. Cisme verilebilen ya da dayatılabilen özellikler önce uzamı gerektirir; nitekim düşünen şeyde bulduğumuz tüm özellikler de çeşitli düşünce biçimlerinden başka bir şey değildir. Böylece, ne uzamlı bir şeyde bulunmayan bir şekli ne de uzamlı bir yerde meydana gelmeyen bir hareketi kavrayabiliriz. 39 Descartes, her iki töz için, onlara yüklenebilen niteliklerin, onların öz niteliklerinin varlığını gerektirdiğini söylemektedir. Öyleyse, bilen özne olarak insanın dışında varolan fiziksel varlığın bilinebilirliğinin Descartes tarafından nasıl kanıtlandığı söz konusu edilmelidir. Fiziksel şeyler, duyumlarla algılandığında, onlarda olan duyusal nitelikler ortaya çıkar. Oysa, aynı duyumlar, fiziksel şeylerin özünü vermemektedir. Bilgi, herhangi bir şeyin özünün bilgisi olarak tanımlandıkça anlığın etkinliği olmaksızın fiziksel şeylerin bilgisine ulaşılamayacaktır. Çünkü, "cisimlerin özünü, sertlik, ağırlık, renk vb. değil, yalnız uzam oluşturmaktadır." 40 Uzamın bilgisini de ancak anlık elde edebilir. Böylece, bir töz olarak fiziksel şeyler, duyumlarla algılanamasa da var olarak düşünülebilir. Descartes'ın fiziksel şeylerin özünü uzam olarak belirlemesi, modern felsefede hem solipsizm (tekbencilik) hem de ruh-beden ayrımı sorununu doğurmuştur. Fiziksel şeylerin özü eğer uzam ise ve uzam da yalnızca düşünce ile kavranıyorsa, bu durum, nesnelerin varlığının düşünülmeye bağlı olup olmadığı sorusuna yol açmaktadır. Öte yandan, düşünen varlık ile uzama sahip 39 René Descartes. Felsefenin İlkeleri. Çev., Mesut Akın. Say Yay. 5. Basım s A.g.y., s

34 olan varlık birbirinden tamamen ayrı birer töz iseler, bu iki töz arasındaki ilişkinin nasıl sağlanacağı bir sorun haline gelecektir. Fiziksel varlıkların özünün uzam olarak belirlenmesi, uzamın da duyumlarla değil, düşünce ile kavranıyor olması kuşkuculuk karşıtı bir tavırdır. Çünkü kuşkuculuğun çıkış noktası, nesnelerin duyumlarla algılanabilir özelliklerinin doğru bilgiyi olanaksızlaştırmasıdır. Anlık, karşısına aldığı fiziksel varlığın bilgisini kendisi edinmekte ve bunun için de duyumlara ihtiyacı olmamaktadır. Dış dünyanın doğru ve güvenilir bilgisinin temelini, fiziksel varlığın öz niteliği olan uzam oluşturmaktadır. Bu yüzden, cisimsel varlıklar, duyumlarla bilinip anlaşılamaz. Duyumlar, fiziksel varlıklara ilişkin doğru bilginin temeli olamaz. Descartes felsefesinin en önemli amacı, kesinliğe ulaşabilmektir. Bilgi için kesinliğe duyumlarla varılamaz. "Cisimler eğer sözcüğün sağın anlamında alınırsa duyular tarafından ya da imgelem yetisi tarafından değil ama yalnızca anlık tarafından algılanırlar; ve görülmeleri ya da dokunulmaları değil ama yalnızca anlaşılmaları yoluyla bilinebilirler." 41 İnsan, doğru ve kesin bilginin öznesi olarak düşünen bir varlıktır. Öte yandan düşünen bir varlık olmasının dışında bir bedene sahiptir. Kartezyen düşüncenin bu önemli ayrımı, Descartes ve Descartes sonrası bilgi kuramının en önemli sorunlarından biri olacaktır. Sorunun temelinde birbirinden ayrı iki farklı töz ün olduğu düşüncesi yatmaktadır. Düşünüyorum, o halde varım önermesi, doğru bilginin temelinde yatan ilk kesin ve doğru bilgiydi. Düşünen varlığın varolduğunun bilgisi, onun bir töz olduğunu açıklıyordu. Ancak, cisimsel şeyler, anlığın kavrayışının dışında, duyumlara da konu olabilen varlıklardır. Cisimler, 41 René Descartes. Kurallar ve Meditasyonlar. Çev., Aziz Yardımlı. İdea Yay. s

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi TURAN FEL 402 Çağdaş Felsefe II Ders Notları

Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi TURAN FEL 402 Çağdaş Felsefe II Ders Notları III. DERS Dünya-içinde-olmak, fiziksel zihinsel ayrımından önce gelir. Bu ayrım düşünseldir. Ponty ye göre, beden olarak insanın benliği, görüngübilimsel-ontolojik kendi-için-şey dir. Sartre da kendi-için-şey,

Detaylı

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS-

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS- BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS- Ömer Faik ANLI * Bilgi, bir şeyin bilgisi ise, o şeyin varlık nitelikleri ile bilginin nitelikleri arasında belirleyici

Detaylı

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar 2.Sanat ve Teknoloji 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 5.Işık ve Renk 6.Yüzey ve Kompozisyon 1 7.Görüntü Boyutu

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş 1www.ideayayınevi.com HAK KAVRAMI Giriş 1 Felsefi Tüze Bilimi Hak İdeasını, eş deyişle Hak Kavramını ve bunun Edimselleşmesini konu alır. Felsefe İdealar ile ilgilenir ve buna göre genellikle salt kavramlar

Detaylı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar 225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar Bilgi Nedir? Bilme edimi, bilinen şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey (Akarsu, 1988). Yeterince doğrulanmış olgusal bir önermenin dile getirdiği

Detaylı

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET Bu makale, Schelling in Kant eleştirisinden hareketle Kant ve Descartes ın felsefeleri arasındaki paralelliği göstermeyi amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda makale,

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe V. Descartes ve Kartezyen Felsefe Rönesans tan sonra düşüncedeki salınım birliğe kapalılığa doğru bir yol aldı. Descartes la birlikte bilgi felsefesi ön plana çıktı ve kapalı bir sistem meydana geldi.

Detaylı

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ Yakup ÖZKAN Giriş Varlıkbilimsel akıl yürütme felsefe tarihinde Tanrı nın varlığı üzerine geliştirilmiş en ünlü kanıtlardan biridir. Bu kanıt, en eksiksiz

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI Yakup ÖZKAN Giriş Kant (1724-1804) 1, felsefi dizgesinde akıl eleştirisini kuramsal (teorik/nazari/kurgusal) akılla sınırlamaz. Akıl eleştirisini daha

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N İnsan var olduğu günden bu yana, evrende olup bitenleri anlama, tanıma, sırlarını çözme ve doğayı kontrol altına alarak rahat ve

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ PROF. DR. EMRAH CENGİZ Bilim Tanımı, Nitelikleri ve Temel Kavramlar Bilim Tanımı Bilimsel

Detaylı

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları. Bütün dillerdeki bütün doğru lar ortak bir özü paylaşırlar mı?

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları. Bütün dillerdeki bütün doğru lar ortak bir özü paylaşırlar mı? BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları İnsana özgü olan dilin icadı, olanları bildirme, anlatma olanağıyla bağlantılıdır. Bu da bazen bildirilerin dileklerle süslenmesine

Detaylı

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal

Detaylı

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması Iğd Üniv Sos Bil Der / Igd Univ Jour Soc Sci Sayı / No. 9, Nisan / April 2016: 235-240 İnceleme Makalesi / Review Article İNCELEME / REVIEW İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve

Detaylı

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler İçindekiler xiii Önsöz ı BİRİNCİ KISIM Sofistler 3 1 Giriş 6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler 17 K a y n a k la r 17 Sofistlerin G enel Ö zellikleri

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 İÇİNDEKİLER Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 I. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 23 A. Eğitim ve Öğretim 23 B. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 24 II.

Detaylı

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTE- LERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET 1 KOLAYAOF

Detaylı

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN

Detaylı

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi Bilginin kaynağı deney(im)dir. (Empirizm) Bilginin kaynağı akıldır. (Rasyonalizm) Bilginin kaynağı hem akıl hem deney(im)dir. Bilginin Kaynağı sezgidir. b1) Bilginin

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri BİLİM TARİHİ Yrd. Doç. Dr. Suat ÇELİK Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim tarihi hangi bileşenlerden oluşmaktadır. Ders nasıl işlenecek? Günümüzde

Detaylı

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ bilimname II, 2003/2, 3-12 BİLGİ KURAMINA GİRİŞ Prof. Dr., Uludağ Ü. Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi kadir@uludag.edu.tr Epistemoloji, felsefenin en temel alanlarından birisidir. Bu çalışmada epistemolojinin

Detaylı

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

AŞKIN BULMACA BAROK KENT AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm

Detaylı

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur. Bu derste Immanuel Kant ın estetik felsefesi genel hatlarıyla açıklanmaya çalışılacaktır. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan Kant, kendi felsefe sistemini üç önemli çalışmasında toplamıştır.

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFE Felsefe, kavramlar yaratmayı içeren bir disiplindir.

Detaylı

İlk izlenimler önemli midir? Yoksa, sonraki bilgilerle aslında kolayca değiştirilebilir mi?

İlk izlenimler önemli midir? Yoksa, sonraki bilgilerle aslında kolayca değiştirilebilir mi? İZLENİM OLUŞTURMA İlk izlenimler önemli midir? Yoksa, sonraki bilgilerle aslında kolayca değiştirilebilir mi? Sosyal grupları tanımlayıcı birtakım özelliklere göre mi düşünürsünüz? Yoksa somut bir örneğe

Detaylı

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik Nitel Araştırmada Geçerlik ve Bilimsel araştırmanın en önemli ölçütlerinden biri olarak kabul edilen geçerlik ve güvenirlik araştırmalarda en yaygın olarak kullanılan iki en önemli ölçüttür. Araştırmalarda

Detaylı

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Hesap Yapan Beyin Uyaranların kodlanması, bilgilerin saklanması, materyallerin dönüştürülmesi, düşünülmesi ve son olarak bilgiye tepki verilmesini içeren peş peşe

Detaylı

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL FELSEFENİN ANLAMI Philla (sevgi, seven) Sophia (Bilgi, bilgelik) PHILOSOPHIA (Bilgi severlik) FELSEFE

Detaylı

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim. 4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim. Kazanımlar: 1- Immanuel Kant ın etik görüşünü diğer etik görüşlerden ayıran

Detaylı

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7. ÜNİTE:1 Felsefe Nedir? ÜNİTE:2 Epistemoloji ÜNİTE:3 Metafizik ÜNİTE:4 Bilim Felsefesi ÜNİTE:5 Etik 1 ÜNİTE:6 Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7 Estetik ÜNİTE:8 Eğitim Felsefesi 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

I. Ders. Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi TURAN FEL 402 Çağdaş Felsefe II Ders Notları. M. Merleau-Ponty ( )

I. Ders. Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi TURAN FEL 402 Çağdaş Felsefe II Ders Notları. M. Merleau-Ponty ( ) I. Ders M. Merleau-Ponty (1908-1961) Varoluşsal fenomenoloji, çıkış noktasıdır. Husserl in epokhe ve aşkınsal indirgeme sinden etkilenmiştir. Bu, bilincin görüngübilimsel açımlanışıdır. Psikolojideki davranışçı

Detaylı

TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI Dünya ile ilgili tüm bilgilerimiz algısal süreçlere dayanmaktadır. Bu nedenle algı konusu

Detaylı

Haberi okumak ve yazmak aslında ne demektir?

Haberi okumak ve yazmak aslında ne demektir? Haberi okumak ve yazmak aslında ne demektir? Çiler Dursun 1 - aslında sözcüğü, haber ile ilgili yaygın ön kabullerin yeniden gözden geçirilmesi gereğine işaret etmektedir. haber nedir? haberi okumak ve

Detaylı

Yapılandırmacılık ve Proje Tabanlı Öğrenme S

Yapılandırmacılık ve Proje Tabanlı Öğrenme S Yapılandırmacılık ve Proje Tabanlı Öğrenme S.233-237 Kaynak II; Eğitimde Program Geliştirme Yazar;Ö.DEMİREL Hazırlayan; İrfan ERDİN 2005-2006 Tablo ve Slaytları Düzenleyen; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ,M.A.Evren

Detaylı

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Uzaktan Eğitim Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Kurucuları: Max wertheimer, Wolfgang,Köhler, Kurt Koffka ve Kurt Lewin Gestalt kuramına göre bütün,parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalarına

Detaylı

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011 Doç. Dr. Doğan GÖÇMEN Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, 25-26 Mart 2011 «Her şey mümkündür.» «Zevkler

Detaylı

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Bilim ve Araştırma Yaşar ar Tonta H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tonta@hacettepe.edu.tr http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tonta/tonta.html Bilim Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen,

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

SOSYAL HİZMET YÖNETİMİ DERSİ İLETİŞİM DOÇ.DR.EDA PURUTÇUOĞLU

SOSYAL HİZMET YÖNETİMİ DERSİ İLETİŞİM DOÇ.DR.EDA PURUTÇUOĞLU SOSYAL HİZMET YÖNETİMİ DERSİ İLETİŞİM DOÇ.DR.EDA PURUTÇUOĞLU İLETİŞİM İnsan sosyal bir varlıktır ve yaşamını sürdürebilmesi için çevresiyle sürekli iletişim kurma ihtiyacı içerisindedir. İnsanın biyolojik

Detaylı

LEİBNİZ FELSEFESİNDE YALIN TÖZLER KAVRAMI

LEİBNİZ FELSEFESİNDE YALIN TÖZLER KAVRAMI LEİBNİZ FELSEFESİNDE YALIN TÖZLER KAVRAMI Yakup ÖZKAN Giriş Leibniz (1646-1716) felsefe tarihinin önemli düşünürlerinden biridir. Rasyonel yöntemi esas alan Leibniz çok geniş bir alanda düşünce üretmiştir.

Detaylı

ANTİKÇAĞ DA VARLIK VE BİLGİ PROBLEMLERİ ÜSTÜNE

ANTİKÇAĞ DA VARLIK VE BİLGİ PROBLEMLERİ ÜSTÜNE ANTİKÇAĞ DA VARLIK VE BİLGİ PROBLEMLERİ ÜSTÜNE Işıl BAYAR BRAVO ÖZET Antikçağ Yunan felsefesinin en önemli inceleme konuları olan varlık ve bilgi problemleri, her filozofta birlikte ele alınmıştır. Eski

Detaylı

BİLİMİN DOĞASI VE BİLİM TARİHİ «Bilim, Anlamı ve Kapsamı»

BİLİMİN DOĞASI VE BİLİM TARİHİ «Bilim, Anlamı ve Kapsamı» 2015-2016 BBDT-Sunu_1 BİLİMİN DOĞASI VE BİLİM TARİHİ «Bilim, Anlamı ve Kapsamı» Dr. Aysun Ö. KAPLAN Dersin Akışı Bilimin doğası kart oyunu sonuçlarının tartışılması Tercih edilen kartlar Bilim tanımlarında

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların

Detaylı

Bilgisayar II, 2013-2014 Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, 08-15 Nisan

Bilgisayar II, 2013-2014 Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, 08-15 Nisan FİLOZOF BEYİN Yücel KILIÇ İstanbul Kültür Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı Bilgisayar II: «Konular ve Sunumlar» İstanbul, 08-15 Nisan

Detaylı

UZAY VE ZAMAN NEDİR? İnsanın var olduğundan beri kendine sorduğu kendineve evrenedair en önemli soru!

UZAY VE ZAMAN NEDİR? İnsanın var olduğundan beri kendine sorduğu kendineve evrenedair en önemli soru! UZAY VE ZAMAN NEDİR? İnsanın var olduğundan beri kendine sorduğu kendineve evrenedair en önemli soru! Giordano Bruno, Galileo Galilei, Nicolaus Copernicus, Johannes Kepler, René Descartes ARİSTO (ARİSTOTELES)

Detaylı

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a BİLİMSEL YÖNTEM Prof. Dr. Şahin Gülaboğlu Mühendislik Fakültesi -------------------------------------------------------------------- BİLİM, ETİK ve EĞİTİM DERSİ KONUŞMASI 19 Ekim 2007, Cuma, Saat-15.00

Detaylı

Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi

Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi Öğretim hedefleri belirlendikten sonra öğrencileri bu hedeflere ulaştıracak içeriğin saptanması gerekmektedir. Eğitim programlarının geliştirilmesinde ikinci aşama

Detaylı

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü İyi ve kötü, yanlış ve doğru kavramlarını tanımlar, Etik bilincini geliştirmeye ve insanları aydınlatmaya

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FEL-101 Felsefeye Giriş Felsefenin temel problem, kavram, akım ve alt disiplinlerine genel bir giriş. FEL-103 Eskiçağda Felsefe Kredi (Teorik-Pratik-Lab.)

Detaylı

11. FELSEFE GRUBU FELSEFE SINIF TEST. Ünite 1: Felsefeye Giriş (Felsefeyle Tanışma)

11. FELSEFE GRUBU FELSEFE SINIF TEST. Ünite 1: Felsefeye Giriş (Felsefeyle Tanışma) 11. SINIF GRUBU Ünite 1: Felsefeye Giriş (Felsefeyle Tanışma) 1. Felsefeye yapılacak bir girişte önceden herkesin hemen dayanacağı bir tanım ileri sürülemez, örneğin felsefeye şu ve şu şeylerin bilimidir

Detaylı

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI Kemal ULUOAG* Özne olan insan ile nesne olan doğa arasındaki, insan etkinliklerinin temeli, insanın doğayı kendi denetimine alma çabasıdır. Insan etkinliklerinin ve çabasının

Detaylı

B. ÇOK DEĞERLİ MANTIK

B. ÇOK DEĞERLİ MANTIK B. ÇOK DEĞERLİ MANTIK İki değerli mantıkta önermeler, doğru ve yanlış olmak üzere iki değer alabilir. Çünkü özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü hâlin olanaksızlığı ilkelerine göre, önermeler başka bir değer

Detaylı

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma 3. Aile 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 5. Psikolojiye Giriş 1 6. Duyum ve Algı 7. Güdüler ve Duygular

Detaylı

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal Test 5 1. İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran felsefi disipline ne denir?

Detaylı

BİREYLEŞME İLKESİ Turgut Özgüney

BİREYLEŞME İLKESİ Turgut Özgüney A N A D O L U A Y D I N L A N M A V A K F I 1 BİREYLEŞME İLKESİ Turgut Özgüney Thomas Aquinas (1225-1274) bireyleşme ilkesi olarak maddeyi (materia) göstermiş, varlık bakımından değil bilme bakımından

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI FELSEFE

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI FELSEFE YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI FELSEFE CEVAP 1: (TOPLAM 7 PUAN) Galileo Galilei Dünya yuvarlaktır dediğinde, hiç kimse ona inanmamıştır. Bir dönem maddenin en küçük parçası molekül zannediliyordu. Eylemsizlik

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM FELSEFENİN AMAÇLARI VE DEĞERLERİ 7

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM FELSEFENİN AMAÇLARI VE DEĞERLERİ 7 İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM FELSEFENİN AMAÇLARI VE DEĞERLERİ 7 İKİNCİ KISIM YANLIŞ FELSEFİ TUTUMLAR DOGMATİZM, KRİTİSİZM, SEZGİCİLİK VE DOLAYSIZ ÖĞRETİLERİ 31 ÜÇÜNCÜ KISIM DİYALEKTİK MANTIK 73 DÖRDÜNCÜ KISIM

Detaylı

Eğitimde Program Geliştirme Süreci

Eğitimde Program Geliştirme Süreci Eğitimde Program Geliştirme Süreci ve Eğitim Durumlarının Düzenlenmesi Konu Başlıkları Eğitimde program geliştirme süreci Program geliştirme nedir? Eğitim programı nedir? Eğitim programının ögeleri arasındaki

Detaylı

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı, FARABİ DE BEŞ TÜMEL Yakup ÖZKAN Giriş Farabi (ö. 950) ortaçağın en önemli felsefecilerinden biridir. Eserlerinin arasında Mantık Bilimi ile ilgili olanları daha fazladır. Farabi, mantıkçı olarak İslam

Detaylı

BSS105 Bilim Tarihi DERS NOTLARI

BSS105 Bilim Tarihi DERS NOTLARI BSS105 Bilim Tarihi DERS NOTLARI Antik Yunan ın Post-modernleri : Sofistler e Gönderimlerle Görelilik ve Nihilizm Tartışması Ömer Faik ANLI * Doğruluk ve Gerçeklik günlük söylemlerde zaman zaman birbirleri

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Temel Kavramlar Dr. Seher Yalçın 3.2.2017 Dr. Seher Yalçın 1 Bilginin Kaynağı İnsanlar sürekli olarak kendilerini ve çevrelerini aydınlatma, tanıma, olay ve oluşumları açıklama

Detaylı

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir. Yapılandırmacılık, pozitivist geleneği reddetmekte; bilgi ve öğrenmeyi Kant ve Wittgeinstein'nın savunduğu tezlerde olduğu gibi özneler arası kabul etmektedir. Bu bakış açısından yapılandırıcı öğrenme,

Detaylı

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle algı ve algısal Gestalt Psikoloji Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal örgütlenme" konularında yoğunlaşmış

Detaylı

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse; Soruna yol açan temel nedenleri belirlemek için bir yöntem: Hata Ağacı Sorun hayatta olmanın, sorunu çözmeye çalışmak daha iyiye ulaşma çabalarının göstergesi. Sorunu sıkıntı veren, olumsuz olay ya da

Detaylı

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Doç.Dr. Haluk BERKMEN 1 / 9 Varlık hakkında eskiden beri varlık birçok düşünce üretilmiştir. konusu hakkında Felsefenin konuşmak temel Ontoloji demek konularından varlık bilimi biri yao Töz Nedir? Duyularla

Detaylı

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s.

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s. İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s. Yakup ÖZKAN İbn Sina hem felsefesi hem de etkisi bakımından İslam düşüncesinin en önemli şahsiyetlerinden

Detaylı

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam

Detaylı

PERFORMANS YÖNETİM SÜRECİ

PERFORMANS YÖNETİM SÜRECİ PERFORMANS YÖNETİM SÜRECİ Performans yönetimi hangi yöntem ya da yaklaşımı içerirse içersin aşağıdaki evrelerden oluşur: Değerlendirmenin ilk evresi yöneticilerin bireyin performansını ölçmek için gerek

Detaylı

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre değişimlerdir. Öğrenmede değişen ne???? İnsan ve hayvan arasında

Detaylı

DESCARTES IN CEVHER VE RUH ANLAYIŞINA LEIBNIZ İN ELEŞTİRİSİ

DESCARTES IN CEVHER VE RUH ANLAYIŞINA LEIBNIZ İN ELEŞTİRİSİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 15:2 (2010), SS.215-225 DESCARTES IN CEVHER VE RUH ANLAYIŞINA LEIBNIZ İN ELEŞTİRİSİ Leibniz s Criticism to Descartes s Understanding of Substance and Soul Fırat Üniversitesi

Detaylı

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ 1 SUNUM PLANI 1. Giriş 2. Dersin İçeriği Amaçları Beklentileri 3. Bilgi ve Bilim Kavramları 4. Bilimsel Yöntem 5. Bilimsel Düşünce Yöntemi 6. Bilimlerin

Detaylı

2. Klasik Kümeler-Bulanık Kümeler

2. Klasik Kümeler-Bulanık Kümeler 2. Klasik Kümeler-Bulanık Kümeler Klasik Küme Teorisi Klasik kümelerde bir nesnenin bir kümeye üye olması ve üye olmaması söz konusudur. Bu yaklaşıma göre istediğimiz özelliğe sahip olan bir birey, eleman

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. BERFİN KART

Yrd.Doç.Dr. BERFİN KART Yrd.Doç.Dr. BERFİN KART Fen-edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sistematik Felsefe Ve Mantık Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri 1999-2003 Lisans Hacettepe ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Felsefe Felsefe 2003-2006

Detaylı

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENLERİNİN YETİŞTİRİLMESİNDE DEĞİŞİM VE GEREKÇELER Öğrencinin performansını yükseltmek istiyorsanız kaliteli öğretmen yetiştirmek zorundasınız Alan bilgisi Genel eğitim ve kültür dersleri

Detaylı

FAKÜLTE İNSAN KAYNAKLARI KOMİSYONU

FAKÜLTE İNSAN KAYNAKLARI KOMİSYONU FAKÜLTE İNSAN KAYNAKLARI KOMİSYONU FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ BÖLÜMLERİNDE ÖĞRETİM ELEMANLARININ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA YÜKLERİ DAĞILIMI DURUM DEĞERLENDİRMESİ RAPORU ANKARA EYLÜL 13 GİRİŞ Üniversitemizde Fakülte

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ ANABİLİM DALI BAŞKANI VE AKTS KOORDİNATÖRÜ Prof. Dr. Saffet Babür Tel: (0216) 578 08 87 Faks: (0216) 578 08 99 E-mail: sbabur@yeditepe.edu.tr

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı 1.ÜNİTE - FELSEFEYLE TANIŞMA A-Felsefe Nedir? Felsefenin

Detaylı

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s. KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s. Evren Erman Rutli * Aristoteles ve Platon, hiç kuşkusuz felsefe

Detaylı

BÖLÜM I ARAŞTIRMANIN DOĞASI

BÖLÜM I ARAŞTIRMANIN DOĞASI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...... V BÖLÜM I ARAŞTIRMANIN DOĞASI... 1 1.1. GERÇEĞİ ARAMA YOLLARI..... 1 1.1.1.Deneyim..... 2 1.1.2. Mantık... 2 1.1.3. Bilimsel Araştırma... 3 1.1.4. Yansıtma... 4 1.2. BİLGİ EDİNME

Detaylı

FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI

FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI Neden önemlidir René Descartes? Hayır, bugün hemen her birimizin zihinlerinde kazılı olan Düşünüyorum öyleyse varım sözü nedeniyle değil Çünkü bu söz

Detaylı

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA Bilimin amacı: olguları tanımlamak, olgular arasında nedensellik ilişkileri kurmak, bu ilişkileri genelleyip yasalar biçimine dönüştürmek. Bu amaçları gerçekleştirmek

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Aylin Çankaya Doğum Tarihi: 23.04.1982 Ünvanı: Yrd. Doç. Dr. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Felsefe/Lisans Pamukkale

Detaylı