Dertlere derman için bilhassa Allah rızası için EL FATİHA

Transkript

1 1 ÖZEL EKOL KOLEJİ 1.SINIFLARA ÖĞRETİLECEK DUA ÖRNEKLERİ YOLCULUK DUASI Allah ım Yalnız Senden Yardım Diler Yalnız Sana Güvenirim Bu Yolculuğu Bize Kolaylaştır Uzaklığı Yakınlaştır Bizi Her Türlü Kötülükten Koru AMİN UYKU DUASI Yattım Allah ım Uyut Beni Nur İçine Daldır Beni Rahmetinle Koru Beni İmanla Uyandır Beni İndirdiğin Kur an ına Gönderdiğin Peygamberine İman Ettim LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RASULULLAH YEMEK DUASI Elhamdülillah Elhamdülillah Bu nimeti veren Allah Peygamberim Resulüllah Her yemekte derim Bismillah Artsın eksilmesin taşsın dökülmesin Gerisi kesilmesin daima afiyetle yensin Geçmişlerin ruhu için sağların selameti için Dertlere derman için bilhassa Allah rızası için EL FATİHA

2 2 ÖZEL EKOL KOLEJİ 2.SINIFLARA ÖĞRETİLECEK DUA ÖRNEKLERİ YOLCULUK DUASI Allah ım Yalnız Senden Yardım Diler Yalnız Sana Güvenirim Bu Yolculuğu Bize Kolaylaştır Uzaklığı Yakınlaştır Bizi Her Türlü Kötülükten Koru AMİN UYKU DUASI Yattım Allah ım Uyut Beni Nur İçine Daldır Beni Rahmetinle Koru Beni İmanla Uyandır Beni İndirdiğin Kur an ına Gönderdiğin Peygamberine İman Ettim LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RASULULLAH YEMEK DUASI Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah Yiyelim, içelim ama israf etmeyelim Çünkü Allah israf etmeyenleri sever El açtım Rabbim Sana; akıl, sağlık,doğruluk İyi huylar ver bana.yemessem büyüyemem Okuluma gidemem.güzel güzel yiyelim Bizi yaratan Allah a her zaman şükredelim AMİN

3 3 ÖZEL EKOL KOLEJİ 3.SINIFLARA ÖĞRETİLECEK DUA ÖRNEKLERİ YOLCULUK DUASI Allah ım Yalnız Senden Yardım Diler Yalnız Sana Güvenirim Bu Yolculuğu Bize Kolaylaştır Uzaklığı Yakınlaştır Bizi Her Türlü Kötülükten Koru AMİN UYKU DUASI Yattım Allah ım Uyut Beni Nur İçine Daldır Beni Rahmetinle Koru Beni İmanla Uyandır Beni İndirdiğin Kur an ına Gönderdiğin Peygamberine İman Ettim LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RASULULLAH YEMEK DUASI Ya Rabbi bize verdiğin bütün nimetlerden dolayı Sana şükrediyoruz Bizi şükredenlerden eyle nankörlerden eyleme Ya Rabbi fayda vermeyen ilimden korkmayan kalpten Doymayan gözden kabul olunmayan duadan sana sığınırız Senden sıhhat afiyet ve ahlakın en güzelini dileriz İşlerimize kolaylık kalplerimize genişlik sofralarımıza bereket ver Ya Rabbi bu sofraların hazırlanmasında emeği geçenlerin Kazançlarına bereket kendilerine sağlık huzur mutluluk ihsan eyle Geçmişlerimize merhamet eyle AMİN EL FATİHA

7 7 ÖZEL EKOL KOLEJİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ 1.DÖNEM KONU İÇERİKLERİ İSLAM IN ŞARTLARI İslam ın beş şartı vardır. Bu şartlar İslam ın temel ibadetlerini oluştururlar. Bunlar: 1.Kelime-i şahadet getirmek 2.Namaz kılmak 3.Zekât vermek 4.Oruç tutmak 5.Hacca gitmek 1. Kelime-i şahadet getirmek Allah ın birliğini ve Hz Muhammed in O nun kulu ve elçisi olduğunu bildiren şahadet cümlesini gönülden inanmak ve dil ile de söylemektir Kelimeişahadet şöyledir: Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülüh Anlamı: Ben şahitlik ederim ki Allah tan başka ilah yoktur; yine şahitlik ederim ki Hz Muhammed, Allah ın kulu ve elçisidir. Bir kimsenin yaptığı ibadetlerin kabul olması için bu birinci şartın yerine getirilmiş olması gerekir. 2. Namaz kılmak Namaz kılmak, akıllı ve ergen olan kadın-erkek her Müslüman a; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazı olmak üzere günde beş vakit namaz kılmak farzdır. Kur an-ı Kerim de namaz vakitlerinden açıkça bahsedilmediği gibi, nasıl kılınacağı da bildirilmemiştir. Namazın nasıl kılınacağını ancak hadislerden yani peygamber Efendimizden öğrenebiliriz. Aynı şekilde namazların vakitleri de Hz. Peygamber tarafından gösterilmiştir. Cebrâil (a. s) Hz. Peygamber e gelerek 5 vakit namazı bir gün ilk vakitlerinde, diğer bir gün de son vakitlerinde kıldırarak namazın vakitlerini göstermiştir Hz. Peygamber de ashabına bu vakitleri bildirilmiştir. Namazın Farzları Namazın dışındakiler ve içindekiler olmak üzere 12 farzı vardır. Bunlardan herhangi birinin eksik olması halinde namaz sahih (kabul) olmaz. Namazın dışındaki farzlarına, hazırlık şatları; içindeki (namaza başladıktan sonraki) farzlarına da rükünleri denir. Namazın Şartları Namazdan önce ve namaza hazırlık mahiyetindeki farzlara, namazın şartları denir. Bunlar altı tanedir: Hadesten Taharet: Namaz kılacak kişinin abdestsiz olması halinde abdest alması, yıkanması gerekiyor ise, gusletmesi, bunlara gücü yetmediğinde ise, teyemmüm etmesi gerekir. Necasetten Taharet: Namaz kılanın bedeninin dışında, elbisesinde ve namaz kılacağı yerde namaza mani pislik bulunmamasıdır. Setr-i Avret: Namazda avret mahallinin (başkalarının görmesi dinen yasak olan yerleri) örtülmesi demektir. Namazda erkeklerin en az diz kapağı ile göbeği arasını, kadınların ise, el, yüz ve ayağının dışındaki vücudunu örtmesidir. İstikbal-i Kıble: Namazı Kâbe ye yönelerek kılmak demektir. Kâbe yi görenlerin bizzat kendisine, görmeyenlerin ise o cihete (yöne) doğru yönelerek namazlarını kılmalarıdır. Vakit: Her namazı, vakti girdikten sonra kılmaktır. Niyet: Namaz kılan kişinin, hangi namazı kıldığını bilmesidir.

8 8 Namazın Rükünleri ( Kılınış Şartları) Namazın varlığı kendine bağlı olan ve namazın mahiyetini oluşturan farzlarına namazın rükünleri denir. Bunlar altı tanedir: İftitah Tekbîri: Namaza Allahu Ekber diye başlamaktır. Kıyam: Namaz kılarken, gücü yeten kimselerin ayakta durmaktır. Kıraat: Namaz kılarken, ayakta bir miktar Kur an-ı Kerim okumaktır. Rükû: Namazda ellerle dizleri tutarak eğilmektir. Secde: Namazda, ayaklar, dizler, eller ve alın ile burnun yere konulmasıdır. Kade-i Ahire: Namazın sonunda teşehhüt miktarı oturmaktır. Beş vakit namaz Sabah namazı: İkisi sünnet, ikisi farz olmak üzere dört rekâttır. Öğle namazı: Dördü ilk sünnet, dördü farz ikisi son sünnet olmak üzere on rekâttır. İkindi namazı: Dördü sünnet, dört farz olmak üzere sekiz rekâttır. Akşam namazı: Üçü farz ikisi sünnet olmak üzere beş rekâttır. Yatsı namazı: Dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet olmak üzere on rekâttır. Vitir namazı: Yatsı namazının arkasından üç rekât vitir namazı kılınır. Vitir namazı, vacip namazlardan olup yatsı namazından ayrı altıncı bir namazdır. Namazı bozan şeyler 1. Namazda konuşmak. 2. Namazda bir şey yemek veya içmek 3. Namazda birine selâm vermek veya birinden selâm almak. 4. Namazda göğsünü kıbleden çevirmek. 5. Namazda abdestin bozulması. 6. Namazda Kuran ı Kerim in manası bozulacak şekilde yanlış okumak 7. Namazda kendi işitecek kadar gülmek. NAMAZIN KILINIŞI Bu namazların kılınışları aynı olup sadece niyetleri değişmektedir. Örnek olarak sabah namazı farzının kılınışı şöyledir: Abdestli olarak kıbleye karşı dönülerek; Niyet ettim Allah rızası için sabah namazının farzını kılmaya diye niyet edilir ve eller kadınlar için el parmak uçları omuz hizasına gelecek kadar, erkekler ise kulak hizasına kadar kaldırılarak Allâhü Ekber diye tekbir alınır. Sağ el sol elin üzerinde olacak şekilde, erkeler göbeğin alt kısmında, kadınlar ise göğsün üst kısmında bağlanır. Sessizce Sübhâneke duası okunur. Sonra eûzü ve besmele çekilir ve ardından Fatiha sûresi okunur. Fatihadan sonra âmin denilir ve ardından; Bir sûre veya Kur ân dan herhangi bir âyet okunur. Allahu Ekber denilerek rükû ya eğilinir. Rükû da üç defa; Sübhâne Rebbiyel Azîm denilir. Sonra; Semi Allahü limen hamideh diyerek rükûdan kalkılır ayakta dururken; Rabbenâ lekel Hamd. denilir, Ardından; Allâhü Ekber diyerek secdeye varılır. Secdede iken üç defa; Sübhane Rabbiyel â lâ denir, ardından; Allâhü Ekber diyerek secdeden kalkılır ve tam oturur vaziyette birazcık durulur ardından tekrar, Allâhü Ekber diyerek ikinci secdeye varılır. İkinci secdede yine iken üç defa; Sübhane Rabbiyel â lâ denir, ardından; Allâhü Ekber diyerek secdeden ayağa kalkılır. Böylece bir rekât kılınmış olur. İkinci rek at için ayağa kalkınca Besmele çekilerek Fatiha sûresi okunur ardından yine bir Sûre okunur. Birinci rek âtta olduğu gibi rükû ve iki defa secde yapılır. İkinci secdeden sonra oturulur. Tahiyyat, Salli ve bârik duaları ile biliniyorsa Rabbenâ duası okunur. Ardından; Esselâmü aleyküm ve

9 9 rahmetullâh diyerek baş önce sağa, sonra yine; Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh diyerek baş sola çevrilir. Böylece iki rak atlık bir namaz kılınmış olur. Eğer kılınan bu namaz öğle, ikindi ve yatsı namazları gibi dört rek atlık bir namaz ise; ikinci rek âttan sonra oturunca sadece Tahiyyât duası okunur ardında; Allâhü Ekber diyerek üçüncü rek at için ayağa kalkılır ve besmele çekilerek ardından sadece Fatiha sûresi okunur ardından; Allâhü Ekber diyerek rükû ya varılır. Rükû ve secdelerden sonra dördüncü rek at için ayağa kalkılır ve aynen üçüncü rek attaki gibi hareket edilir. Dördüncü rek atın secdesinden sonra iki rek atlı namazda olduğu gibi oturulur ve Tahiyyat, Salli ve bârik duaları ile biliniyorsa Rabbenâ duası okunur. Ardından; Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh diyerek baş önce sağa, sonra yine; Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh diyerek baş sola çevrilir. Böylece dört rak atlık bir namaz kılınmış olur. Bu namaz akşam namazının farzı gibi üç rek atlı bir namaz ise üçüncü rek atın secdesinden sonra ayağa kalkılmayıp oturulur ve aynen son oturuş gibi hareket edilir. Sünnetlerin kılınışı da farz namazların kılınışı gibidir. Ancak sünnetlerin kılınışında bütün rek atlarda fatiha dan sonra sûre okunur. Yatsı namazının sünneti ile ikindi namazının sünneti kılınırken ikinci rek attan sonra tahiyyata oturulunca salli ve bârik duaları da okunur, ayağa kalkılınca da fatihadan önce sübhâneke okunur. Abdestin Farzları 1-Yüzü bir kere yıkamak. Yüz; alnın en üst tarafından saçın bittiği yerden çene altına kadar ve iki kulak yumuşakları arasında kalan yerdir. 2-Elleri ve kolları dirseklerle beraber bir kere her tarafına su değecek şekilde yıkamak farzdır. Parmaklarda dar olan ve altına su geçmeyen yüzük varsa, bunun oynatılması ve altına suyun geçirilmesi gereklidir. 3-Başın dörtte birini mesh etmek, 4-Ayakları topuklarıyla beraber bir kere yıkamak. Abdesti bozan şeyler 1- Vücudun her hangi bir yerinden kan ve irin gibi bir şeyin çıkması, 2- Ağız dolusu kusmak, 3- Küçük veya büyük tuvalet yapmak ve yellenmek, 4- Bayılmak, sarhoş olmak, 5- Namazda yanındaki kişinin işiteceği kadar gülmek, 6- Yatarak veya bir yere dayanarak uyumak, 7- Tükürdüğü zaman tükürüğünün yarısı veya fazlasının kan olması. Neleri yapabilmek için abdestli olmak gerekir? 1- Namaz kılmak, 2- Kâbe yi tavaf etmek, 3- Tilavet secdesi yapmak. GUSÜL ABDESTİ Gusül abdestinin üç farzı vardır. Bunlar: 1. Ağzın içini yıkamak, 2. burnun içini yıkamak 3. hiç kuru yer kalmayacak şekilde bütün vücudu yıkamaktı. Gusletmek isteyen kimse önce besmele çekerek niyet eder. Ellerini yıkar, vücudunda bir pislik var ise onu temizler, avret yerlerini yıkar. Sonra sağ eli ile üç defa ağzına su vererek iyice çalkalar, daha sonra üç defa burnuna su çekerek temizler ve namaz abdesti gibi abdest alır. Sonra da, hiç kuru yer kalmamasına dikkat ederek bütün vücudunu yıkar.

10 10 TEYEMMÜM Teyemmüm, abdest veya gusle yetecek miktarda su bulunmaması, suyu kullanmanın sağlık açısından tehlikeli oluşu, suyu elde etme araç ve gerecinin bulunmaması, su ile arasında yırtıcı hayvan, düşman gibi suyun kullanılmasını imkânsız kılan bir engelin bulunması, vücudunun yarısından fazlasının yaralı olması ve benzeri mazeretlerin bulunması halinde, abdest ve guslün yerine geçer. Teyemmümün farzları: 1. Niyet etmek 2. temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye eller vurularak yüzü ve kolları dirseklerle birlikte meshetmektir. Teyemmüm edecek kimse, ne için teyemmüm edeceğine niyet eder. Parmakları açık olarak ellerini temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye vurur, ileri ve geri hareket ettirerek kaldırır, hafifçe birbirine vurarak ellerini silkeler. Ellerinin içiyle yüzünün tamamını bir kere mesh eder. Sonra ikinci defa ellerini aynı şekilde vurur ve sol elin içi ile sağ kolunu dirseği ile birlikte mesh eder; daha sonra da sağ elinin içiyle sol kolunu aynı şekilde mesh eder. Teyemmümü bozan şeyler Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar. Ayrıca, abdest veya gusle yetecek suyun bulunması, hastalığın iyileşmesi, suyu kullanma imkânının elde edilmesi gibi teyemmüm etmeyi mubah kılan mazeretlerin ortadan kalkması da teyemmümü bozar. 3. zekât vermek Zekât, sözlükte temizlenmek, artmak anlamına gelir Zekat, İslam dininin belirlediği ölçüye göre zengin sayılan Müslümanların yerine getirmek zorunda oldukları bir ibadettir ZEKÂT VERMESİ GEREKEN KİMSELER 1- Müslüman olanlar, 2- Akıllı olanlar, 3- Ergenlik çağına gelmiş olanlar, 4- Hür olanlar yani köle olmayanlar, 5- Nisap miktarı mala sahip olanlar. ZEKÂT VERİLECEK MALDA ARANAN ŞARTLAR: 1. Malın koyun keçi, sığır, ticaret malı, altın, gümüş, para gibi artıcı nitelikte olması gerekir. 2. Zekât verecek kişi malının tam sahibi olması gerekir. 3. Zekât verilecek olan malın üzerinden tam bir yıl geçmesi gerekir. 4. Verilecek malın temel ihtiyacın dışında bir mal olması gerekir. 5. Zekât verirken yapılan ibadetin zekât olduğu niyetini taşımak gerekir. ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERLER 1- FAKİRLER: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan kimseler. 2- MİSKİNLER: Günlük yiyeceği olmayan kimselere denir. 3- BORÇLULAR: Borcundan fazla nisap miktarı mala sahip olmayanlar. 4-YOLCULAR: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan elinde bir şey bulamayan kimselerdir. 5- ALLLAH YOLUNDA BULUNANLAR: Allah yolunda savaşa katılanlar, Allah ın dinini üstün kılmak için cihada koşanlardır. 6-KALBİ İSLAMA ISINDIRILMAK İSTENENLER: Kalplerini İslam a ısındırmak veya zararlarını kaldırmak için verilen Müslüman olmayanlar kişiler. 7-ZEKÂT TOPLAMA MEMURLARI: Zekât toplamak için devlet başkanı tarafından vazifelendirilenlerdir. 8-KÖLELER: Köleler de zekât verilecek kimseler arasındadır. KENDİLERİNE ZEKÂT VERİLMEYEN KİMSELER

11 1. Anne, baba dede ve ninelere zekât verilmez. 2. Bir kimse oğluna, kızına ve torununa zekât veremez. 3. Zenginlere zekât verilmez. 4. Müslüman olmayanlara zekât verilmez. 5. Karı koca birbirine zekât veremez. ZEKÂT VERİRKEN GÖZETİLMESİ GEREKEN SIRA Önce kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı ve teyze daha sonra diğer akraba ve komşular, bunlardan sonra mahallede ki fakirlere zekâtı vermek gerekir. ZEKÂT VERİLMESİ GEREKEN MALLAR VE ZEKÂT MİKTARLARI: 1. ALTIN: En az 85 gram (80.18; 96 gram olarak da belirtilir) 2. GÜMÜŞ: En az 561 gram veya daha fazla olursa PARA: En az 85 (80.18; 96 olarak da belirtilir) gram altın karşılığı paranın 40 da biri 4. TİCARET MALLARI: En az nisap miktarı para değerinde veya daha fazla olan her türlü ticaret malının 40 da biri 5. KOYUN VE KEÇİ: 40 koyun veya keçiden 120 koyun ve keçiye kadar bir koyun veya bir keçi 121 koyun veya keçiden 201 koyun veya keçiye kadar iki koyun veya keçi 201 koyun veya keçiden 399 koyun ve keçiye kadar üç koyun veya keçi 400 den sonra her yüz için bir koyun veya keçi zekât olarak verilir. 6. SIĞIR VE MANDA: 30 sığır veya mandadan 39 a kadar olan sığır için 2 yaşında bir dana, 40 sığır veya mandadan 59 a kadar 3 yaşında bir dana 60 sığır veya mandadan 69 a kadar 2 yaşında 2 dana zekât verilir. 7. DEVE: 5 deveden 9 deveye kadar bir koyun veya keçi 10 deveden 14 deveye kadar için 2 koyun veya keçi 15 deveden 20 deveye kadar 3 koyun veya keçi zekât olarak verilir. 8. TOPRAK MAHSÜLLERİ: Toprağa diktiğimiz meyveler ve ektiğimiz sebze, buğday arpa gibi ürünleri zekâtıdır. Bu ürünler yetiştirilirken sulama, ilaçlama gibi masraflar yapılırsa üretilen ürünün yirmide birini, hiç masraf yapmadan sadece ekme ve ürünün kendiliğinden yetiştikten sonra elde ediliyorsa onda birisi zekât olarak verilir Buna Öşür de denir. ZEKÂT VERİLMESİ GEREKMEYEN MALLAR: Kişinin kendisi ve bakmakla yükümlüm olduğu kimselerin ihtiyacı olan şeylerden zekât vermek gerekmez. Bunlar başlıca şunlardır. Oturulan evler, ev eşyası, giyecekler, binek vasıtaları, ticaret için olmayan kitaplar, sanatkârların kullandığı aletler, giyecek ihtiyaçları, satılık olmayan, inci elmas ve zümrüt gibi süs eşyalarıdır. ZEKÂTIN FAYDALARI - Zekât toplumda yardımlaşma ve dayanışmayı kuvvetlendirir. - Zekât verenle zekât alan arasında gönül, sevgi köprüsü oluşturulur - Zekât kişiye başkalarını düşünmeye yönlendirir. - Allah ın bize verdiği nimetlere karşı zekât vererek şükür borcumuzu yerine getirmiş oluruz. - Zekât vermek Allah ın bize verdiği nimetleri artırmasına vesile olur. - Zekât vermek, kişinin ahlakının düzelmesine, cimrilikten kurtulmasına vesile olur. - Zekât hem zekât veren kişinin malını temizler, toplum içinde hırsızlık, gasp gibi kötülüklerin önüne geçilmiş olunur. 11

12 12 4.Oruç tutmak Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve sağlığı yerinde her Müslüman ın yılda bir ay (Ramazan Ayında) orucunu tutması farzdır. Oruç tutmamayı mubah kılan haller İslâm dini, kişileri güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Buna göre aşağıdaki durumlarda kişiler, oruç tutmakla yükümlü kılınmamış, daha sonra kaza etmeleri veya yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır. a) Yolculuk. Yolculuk, Ramazan ayında orucu tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Geceden oruca niyetlenip de, gündüz yolculuğa çıkan kimse, dilerse bu orucunu bozar, dilerse tamamlar. Ancak, orucunu tamamlaması daha iyidir. b) Hastalık. Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir. Tıbben oruç tutması halinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir. Hasta olan kimselerin hastalığı geçici olup daha sonra iyileşecekse, iyileştiği zaman hastalık halinde tutamadıkları oruçlarını kaza ederler. Bu oruca kaza orucu denir. c)gebelik ve Çocuk Emzirme. Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına bir zarar vermesi halinde, gebe olan kadınlar oruçlarını tutmazlar. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görmesi tehlikesi bulunması halinde oruçları tutmazlar. Böyle kimseler daha sonra bu mazeretlerinin kalkması halinde tutamadığı oruçlarını kaza ederler. d) Yaşlılık. Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler. Bu durumda olan kimseler, iyileşme umudu olmayan hastalarla aynı hükümdedirler. Oruca zaman niyet etme zamanı Oruç için niyetin vakti, akşam namazı vaktinin girmesiyle birlikte başlar. Ramazan, günü belirlenmiş adak ve nafile oruçlarda niyet, öğle namazına 1 saat kalana kadar devam eder. Bunların dışındaki, keffaret, kaza, günü belirlenmemiş adak oruçlarında ise imsak vaktine kadar niyet edilmesi gerekir. Ancak oruca imsaktan sonra niyet edilmesi durumunda, imsaktan itibaren oruç bozucu davranışta bulunmaması (bir şey yiyip içmemesi vb) gerekir. İMSAK İmsâk: Fecr-i sadıktan, güneş batıncaya kadar yemeden, içmeden ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durmak, demektir. Oruç yasaklarının başladığı fecr-i sâdık, yani tan yerinin ağarmasına, imsak vakti denir. Bununla yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip, orucun başladığı vakittir. Oruç yasaklarının sona erdiği, güneşin batma vaktine ise iftar vakti denir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti girmiş olur. Orucu Bozan Şeyler Orucu bozan şeylerin bir kısmı sadece kazayı gerektirirken, diğer kısmı hem kaza, hem de keffareti gerektirir. Sadece kazayı gerektiren şeyler Yolculuk, hastalık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kaza edilmesi gerekir. Ramazanda bir mazeret sebebiyle tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Kaza ve keffareti gerektiren durumlar Ramazan ayında oruca niyet edildikten sonra, bir mazeret olmaksızın, kasten yemek, içmek gibi orucu bozmak, keffareti gerektirir. Ayrıca bozulan orucun kaza edilmesi de gerekir. Orucu mazeretsiz olarak kasten bozmanın keffareti

13 13 Ramazan ayında tutulan orucun, mazeretsiz olarak kasten bozulması durumunda keffaret, ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. Oruç keffareti iki kamerî ay ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna gücü yetmeyen, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur. Unutarak yemek-içmek Unutarak yemek, içmek orucu bozmaz. Unutarak yiyen içen kişi, oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzındakileri çıkarıp ağzını yıkar ve orucuna devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur. Diş fırçalamak Diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macunun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur. Kan aldırmak orucu bozmaz. Kusmakla oruç bozulur mu? Kendiliğinden kusmakla oruç bozulmaz. Ancak kişinin kendi isteği ve müdahalesiyle meydana gelen kusma, ağız dolusu olması halinde, orucu bozar. Unutarak yemek, içmek orucu bozmaz FİDYE Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler ve iyileşme umudu bulunmayan hastalar, oruç tutmayıp, her gün için bir fidye verir. Fidye ise, bir fakiri, bir gün doyurmaktır.bu da, sadaka-i fıtır miktarıdır. Oruçlu İken Yıkanmak Ağız veya burnundan su girip yutmadıkça, oruçlu kimsenin yıkanması orucuna zarar vermez. Ağız ve burnundan su kaçırmamak şartıyla oruçlunun yıkanmasında bir sakınca yoktur. Astım Hastalığında Ağza Püskürtülen Sprey Astımlı hastanın kullanmak zorunda kaldığı sprey orucu bozmaz. Ancak, sprey kullanma zorunda olan astımlı hasta, Ramazan orucunu tutmayıp, tutamadığı günler sayısınca fidye verebilirler. İleride sağlığına kavuşursa, fidye vermiş olsa da, tutamadığı orucunu kaza eder. 5. Hacca gitmek Hac, yılın belirli günlerinde, ihrama girilerek Kâbe yi tavaf etmek ve Arafat ta bir süre bulunmak suretiyle yapılır. Hac ibadeti hem bedenen hem de malla yapılan bir ibadettir. Hac, hicretin dokuzuncu yılında farz kılınmıştır Haccın Farz Olmasının Şartları Bir kimseye haccın farz olması için şu şartların tamamını taşıması gerekir. 1- Müslüman olmak 2- Akıllı ve ergenlik çağına girmiş olmalıdır, 3-Özgür olmalıdır. 4-Zorunlu ihtiyaçlarından başka hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu âile fertlerinin geçinebileceği maddi güce sahip olmalıdır, 5-Hac yapmaya engel olacak bir sağlık sorunu bulunmamalıdır, 6-Yol güvenliği bulunmalı, yolda savaş, bulaşıcı hastalık gibi güvenlik sorunu olmamalıdır, 7-Müslüman olmayan ülkelerden birisinde yaşayan kimselerin, Müslüman olduktan sonra hac ibadeti diye farz bir ibadetin olduğunu bilmelidir, 8-Eşi ölmüş veya boşanmış kadınlar için gerekli olan iddet süresinin bitmiş olması gerekir, 9-Hapiste yatma, tutuklu veya esir olma, yurtdışına çıkma yasağı gibi hacca gitmesine engel olan bir durum olmamalıdır. 10-Haccın eda edildiği vakte yetişmek. Mesela, Bir kimse hac mevsimi gelmeden zengin olsa ancak hacca gitme zamanı gelmeden Malını kaybetme, herhangi bir kaza geçirmesi gibi) tekrar fakir olsa o kimseye hac farz olmaz. Haccın Farzları

14 14 Haccın farzları üçtür. Bunlar: 1-İhrama girmek 2-Kâ be yi tavaf etmek (ziyaret tavafını yapmak) 3-Arafat ta vakfesini yapmak İhram: Haccın şartlarından biri olarak ihram; hac ya da umre yapmaya niyet eden kişinin, başka zamanlarda yapılmasında dinen bir sakınca olmayan bazı fiil ve davranışları, hac veya umresini tamamlayıncaya kadar kendisine haram kılması, yasaklamasıdır. Buna " ihrama girme " de denir. İhrama giren kişi, bazı davranışlardan kaçınmaya özen gösterir. Bunlar: Tırnak kesmek, saç sakal tıraşı olmak, vücudun herhangi bir yerindeki kılları koparmak veya kesmek, saç sakal ve bıyıkları yağlamak, boyamak, saçlara biryantin veya jöle sürmek, kadınların oje ve ruj kullanması, vücuda veya ihram örtüsüne koku sürmek ve parfüm kullanmak, elbise giymek, çorap, topuklu ayakkabı giymek, Mekke ve çevresinin bitkilerini kesmek, koparmak, başkalarına zarar vermek, kavga etmek, kötü söz ve davranışlarda bulunmak bunlardan bazılarıdır Kadınlar normal giysilerini çıkarmazlar. Ancak ihram süresince elbise dışında yukarıda sayılan diğer yasaklar kadınlara da yasaktır İhramlı İçin Şunlar Yasak Değildir İhramlının yıkanması, kokusuz sabun kullanması, diş fırçalaması, diş çektirmesi, kırılan tırnağı ve zarar veren bir kılı koparması, kan aldırması, iğne yaptırması, yara üzerine sargı sardırması, kol saati, yüzük ve bilezik takması, kemer kullanması, omuza çanta asması, yüzü ve başı örtmeden üzerine battaniye, pike ve benzeri şeyler alması, palto ve benzeri giysileri giymeksizin omuza alması yasak değildir. Tavaf: Hacer-i Esved diye adlandırılan siyah taştan başlanarak Kâ be nin etrafında yedi kez dönmeye tavaf denir. Bu dönüşlerin her birine şavt denir. Remel: Tavafta kısa adımlarla, koşarak çalımlı, gösterişli bir şekilde yürümektir. Izdıbâ: Hac veya umrede, tavaf yaparken Peşinde sa y yapılacak tavaflarda erkeklerin sağ omuzunu ve sağ kolunu açık bırakmalarıdır. Tavaf bitince omuzların açık olan kısmı kapatılır. Kadınlar ızdıbâ yapmazlar Sa y: Safa tepesinden başlanarak dört kez Merve ye, üç kez de Merve den Safa ya gidilerek yapılan ibadettir. Hervele: Sa y yapılırken Safa ve Merve tepecikleri arasındaki iki yeşil ışıklı direk arasında, erkeklerin kısa adımlarla koşar canlı ve çalımlı bir şekilde yürürler. Buna "Hervele" denir. İMANIN ŞARTLARI İmanın 6 (altı) şartı vardır. Bunlar: 1.Allah ın varlığına ve birliğine, 2.Meleklerine, 3.Kitaplarına, 4.Peygamberlerine, 5.Ahiret gününe, 6.Kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâ tarafından yaratıldığına inanmaktır. İman Bakımından İnsanlar İman bakımından insanlar üçe ayrılırlar: 1.Mümin: İslâm dininin iman ve itikat esaslarını gerçekten kalben tasdik edip dili ile söyleyen(ikrar eden) kimsedir. Bunların yaptığı bu işe iman denir. 2.Kâfir: İslâm dininin iman esaslarına inanmayan Hz. Muhammet (sav) in peygamberliğini kabul etmeyen kimsedir. Bunların yaptığı bu işe küfür denir.

15 15 3.Münafık: Müslümanların arasında inandığını söylediği halde kalbi ile İslâm dininin iman esaslarına inanmayan kimsedir. Bunların yaptığı bu işe nifak denir. Dışı mümin, içi kâfir olanlardır. Konuştuklarında yalan söylerler, söz verdiklerinde tutmazlar, emanete hainlik ederler. 1. ALLAH'A İNANMAK Müslüman bir kimse yüce Allah ın varlığına, birliğine ve Kur an-ı Keriminde geçen bütün sıfatlarına her türlü şüphe ve tereddütten uzak olarak kesin bir şekilde inanır. Allah ın Sıfatları Yüce Allah'ı tanımak, O'nun sıfatlarını niteliklerini tanımaktır. Allah'a iman, O'nun sıfatlarını bilmekle olur. O, ancak sıfatları ile bilinir. O'nun gerçek zatını bilmek, insan aklının kavrayacağı basitlikte değildir. Yüce Allah, insanları O'nun zatınin gerçeğini bilmekle yükümlü kılmamıştır. Allah ın Zâtî Sıfatları 1-Vücûd: Allah ın var olması demektir. Onun varlığı kendindendir, var olması kendi zâtının varlığı gereğidir. Diğer varlıklar gibi kendisini var edecek bir başkasına ihtiyacı yoktur. Zaten başkasına muhtaç olan ilâh olamaz. Allah ın varlığı her şeyden öncedir. Hâlbuki etrafımızda gördüğümüz bütün varlıklar sonradan meydana gelmiştir. Sonradan var olanlar, adından anlaşılacağı üzere bir başkası tarafından var edilmişlerdir; yani bunlar var olabilmeleri için Allah ın kendilerini var etmesine muhtaçtırlar. Yüce Allah kendisinden olan bu varlığını devam ettirmek için de hiç bir yere ihtiyaç duymaz. Onun yok olduğu hiçbir an düşünülemez. 2-Kıdem: Allah ın varlığının ezelî olması, başlangıcının, evvelinin, öncesinin olmaması demektir. Hiçbir şey yok iken, bu evren yaratılmadan önce de O vardı. Allah ın varlığı şu anda, önceki tarihlerde başlamıştır, demek asla doğru olmaz. Böyle bir tarih vermek ancak sonradan olan varlıklar için söz konusudur. Çünkü onlar önce yok iken sonradan var olmuşlardır. 3-Bekâ: Allah ın sonsuza kadar, ebedî olarak var olması demektir. Allah ezelden beri var olduğu gibi sonraya doğru da, ebediyen var olacaktır. Onun için yokluk, yok olduğu an düşünülemez. Bu ancak sonradan bir başkası tarafından var edilenler için söylenebilir; çünkü onlar önce yok iken, sonradan var olmuşlardır. 4-Vahdaniyet: Allah ın bir ve tek olması demektir. O zâtında, sıfatlarında ve işlerinde bir olup eşi, benzeri ve ortağı olmayandır. İslâmiyet Allah ın tek oluşu inancı üzerine kurulmuş bir dindir ve bu özelliği ile diğer ilâhî dinlerle aynıdır. 5-Muhâlefetün li l-havâdis: Sonradan olanlarla benzememek demektir. Allah sonradan var olan varlıkların hiçbirine benzemez. Biz Onu nasıl düşünürsek düşünelim, O bu düşündüklerimizden, hatır ve hayalimizden geçen şeylerin hepsinden başkadır ve hiçbirisine benzemez. 6-Kıyam binefsihi: Varlığının kendisinden olması demektir. O varlığı için bir iken Allah kendi zâtının gereği olarak vardı. Varolması varlığını devam ettirmesi için hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah dilerse onları var eder, varlıklarını devam ettirir, dilerse yok eder. Allah ın Sübûtî Sıfatları 1-Hayat: Allah ın diri ve canlı olması demektir. Allah ezelî ve ebedî olan hayat ile diri ve canlıdır. Onun için ölüm, uyku, dalgınlık, gaflet gibi şeyler asla düşünülemez; çünkü bu ve

16 16 benzeri şeyler eksikliktir, güçsüzlüktür. O daima hayat sahibidir, her canlıya hayat veren Allah Teâlâ dır. 2-İlim: Allah ın her şeyi bilmesi demektir. Evrendeki hiçbir şey Onun bilgisinin dışında değildir. Allah ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Onun ilmi ezelîdir, sınırsızdır, hiçbir şey O nun ilminin dışında meydana gelmez. İnsanların ilmi ise, sonradan kazanılan, belli ve sınırlı bir ilimdir. 3-Semi : Allah ın her şeyi işitip duyması demektir. Onun işitmesine hiçbir şekilde sınır ve kısıtlama yoktur. İnsanlar belli şiddetteki sesleri işitebilirler. İşitmek için bir takım araçlara ve organlara sahip olmak gerekir. Arada hava olmasa, insanlar birbirlerini duyamazlar. Allah ın işitmesi doğrudan doğruyadır. Bu türlü araçlara, organlara ihtiyacı yoktur. 4-Basar: Yüce Allah ın her şeyi görüp gözetmesi olmak demektir. Onun görmesinden hiçbir şey uzak ve gizli değildir, göremeyeceği hiçbir şey ve yer yoktur. Onun görmesine uzaklık, yakınlık veya aşırı aydınlık gibi yaratıklarla ilgili şeylerin hiçbir şekilde etkisi olmaz. Her yerde olup biten her şeyi görür, bilir ve anında haberi olur. 5-İrade: Allah ın dilemesi, istemesi demektir. Allah, dilediği gibi hükmeder, istediğini yapar ve bunları yerine getirmek için hiçbir şeye muhtaç değildir. Hür serbest olarak dilediğini yapar, dilediğini yapmaz. Evrendeki her şey Onun bu sıfatı ile yaratılmakta ve meydana gelmektedir. 6-Kudret: Allah ın gücü olması, istediği her şeyi yapabilmesi demektir. Allah ın evrende dilediği gibi hükmetmesi, tercihini kullanmaya gücünün, kudretinin yetmesi demektir. Allah ın sonsuz, bitmek, tükenmek bilmeyen kudreti ve gücü vardır. Onun ezelî olan güç ve kudretinin dışında kalan hiçbir şey yoktur. Dilerse bu evren gibi daha birçok evrenler yaratmağa gücü yettiği gibi, yaratıkları bir anda yok etmeğe de gücü yeter. Yıldızlara, aya, güneşe bakarak bu gücün büyüklüğünü, sınırsızlığını, ebediliğini daha iyi kavrarız. 7-Kelâm: Yüce Allah ın konuşması ve söylemesi demektir. Allah ın konuşması, sese ve harflere ihtiyaç duymadan olur. Bu ezelî ve ebedî olan sıfatı ile peygamberlerine söylemiş emirler vermiş yasaklarını bildirmiştir. İşte böylece ilâhî kitaplar meydana gelmiştir. Yüce Allah ın konuşamaması, dilsiz olması asla düşünülemez. 8-Tekvin: Yüce Allah ın yoktan var edip yaratması demektir. Şu evrende var olan ve varlığını devam ettirmekte olan her şeyi O, ezelî ve ebedî olan tekvin sıfatının gereği olarak yaratmıştır. Allah ın yaratmak, yaşatmak, rızkları vermek, bol bol nimetler ihsan etmek, ödüllendirmek, cezalandırmak, affetmek, öldürmek, diriltmek gibi bütün işleri bu sıfatının gereğidir. Allah ın Fiilî Sıfatları Yüce Allah ın fiilî sıfatları pek çoktur; bunların hepsini saymak mümkün değildir. Ancak bunlara birkaç örnek vermekle yetinelim. Halk: Yaratmak demektir. Bütün varlıkları yaratan Hz. Allah tır. Hiçbir mahlukun herhangi bir şeyi yaratmağa gücü yoktur. İnşa: Yoktan var etmek demektir. Evrendeki tüm varlıkları yoktan var eden Yüce Allah tır. Yaratıklarınsa yoktan var etme gücü yoktur. İbda: Yüce Allah'ın, aslı ve benzeri olmaksızın icat etmesi demektir. İhya: Yüce Allah ın diriltmesi demektir. Bir yaratığa can verip onu yaşama ulaştırmak, diriltmek ancak Allah a mahsustur. İmâte: Yüce Allah ın öldürmesi, hayata son vermesi demektir. Bir yaratığa can veren Hz. Allah dilediği zamanda onun yaşamına da son verir.

17 17 Terzık: Yüce Allah ın rızk vermesi demektir. Allah (c.c.) Rab olmasının gereği sayısız çeşit ve ihtiyaçta olan mahlûkatın rızkını da yaratır. O, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için muhtaç oldukları besinleri yoktan var edip onlara sunar. 2. ALLAH'IN MELEKLERİNE İNANMAK Melek: erkeklik ve dişilik özelliği olmayan, yemeyen, içmeyen, uyumayan, doğmayan, kendileri istemedikçe görülemeyen, kanatlı, nuranî yapılı, latîf cisimli, muhtelif şekillere girebilen, rûhânî varlıklar olup, Allah a ibâdet ve itaatla meşgul olurlar. Allah'ın kendilerine verdiği her emri derhal ve aynen yerine getirip asla itaatsizlik etmezler. Meleklerin bazı özellikleri vardır, bunlar: -Melekler nurdan yaratılmış, yemek, içmek, uyumak, yorulmak, usanmak, gençlik, ihtiyarlık gibi halleri olmayan nuranî varlıklardır. -Meleklerde erkeklik ve dişilik özelliği yoktur -Melekler Allah a isyan etmezler, Allah ın emrinden çıkmazlar, hangi görev için yaratılış iseler onu aynen yerine getiriler, sürekli Allah a itaat ve kullukla meşgul olurlar. -Melekler, yorulma, usanma vb. bedensel özelliklerden arınmışlardır. -Melekler kanatlı, son derece süratli, güçlü ve kuvvetli varlıklardır. Bir anda, gökleri, yerleri yani bütün dünyayı kâinatı dolaşacak kabiliyette yaratılmışlardır. Meleklerin kanatlarının mahiyeti ( nasıl olduğu) hakkında bir şey bilinmemektedir. -Melekler, iradesi olmayıp Allah ın izni ve emri ile çeşitli şekil ve suretlere girebilirler. -Melekler gözle görünmezler. Çünkü melekler, nurdan yaratılan, ruhanî ve lâtif varlıklar oldukları için, kendilerine mahsus olan bu mahiyet ve hakikatleri onların insan gözüne görünmesine engel teşkil eder. Maddî olan insan gözü, melekler gibi nuranî, lâtif ve soyut varlıkları görebilecek şekil ve vasıfta yaratılmamıştır. Ancak Allah Teâlâ, hidayet rehberi olarak gönderdiği üstün vasıflı insanlar olan peygamberlerine bu kuvveti verdiğinden, yalnız onlar melekleri Allah'ın dilediği surette görebilirler -Melekleri, Allah ın izniyle insanlara görünmek istedikleri zaman asıl şekillerinde çıkıp, insan şekli gibi başka herhangi bir maddi şekle girerek insanlara görünebilirler. Melekleri, peygamberler asıl şekilleriyle görebilirler. -Gaybı ancak Allah bildiğinden melekler gaybı bilemezler. Ancak Allah tarafından kendilerine gayba dair bir bilgi verilmiş ise, ancak o kadarını bilebilirler. -Meleklerin sayısını ancak Allah bilir. -Melekler insani devamlı iyiliğe çağırırlar. -Meleklerden bazıları sürekli insanlarla beraber bulunur, insanın yaptığı iyilik ve kötülükleri yazarlar. Bunun için meleklerin varlığına inanan insan söz ve davranışlarına dikkat eder. -Melekler ölümlü varlıklardır. Meleklerin neden yaratıldığı Meleklerin hangi maddeden yaratıldıkları hakkında Kur ân-ı Kerim de herhangi bir bilgi yoktur. Fakat Hz. Peygamber bir hadislerinde, cinlerin ve şeytanların ateşten, Hz. Âdem in Kur an da bildirildiği gibi toprak ve çamurdan, melekleri de nurdan yaratıldığını haber vermiştir. Büyük Melekler ve Görevleri Cebrail (as); Allah'tan peygamberlerine vahiy getiren, elçilik yapan en büyük melektir. Mikail (as); Tabiat olaylarıyla ilgili görevleri bulunan melektir. İsrafil (as): Kıyametin kopması ve insanların öldükten sonra tekrar dirilmeleri için sura üflemekle görevli melektir. İkinci defa üfürdüğünde, bütün insanlar tekrar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere sevk edileceklerdir:

18 18 Azrail (as); Can almaya memur edilen melektir. Azrail, sadece insanların canını almakla görevli olmayıp bütün canlı varlıkların canını almakla görevlidir. Dört Büyük Melekten Başka Diğer Bazı Meleklerden Bazıları Şunlardır: Kiramen Kâtibîn: devamlı olarak insanlarla bulunan ve insanların iyilik ve kötülüklerini yazan melekler vardır. Bunlara "Kiramen Kâtibin=yazıcı melekler" denir. Bunlara Hafaza Melekleri de denir. Bunlardan birisi insanların sağında, diğeri ise solunda bulunur. Sağdaki melek, insanların yaptığı iyi işleri (sevapları), solundaki melek ise yaptığı kötü işleri (günahları) yazar. Böylece bu melekler tarafından her insana ait, iyiliklerin ve kötülüklerin yazıldığı Amel Defteri meydana gelir. Münker ve Nekir: Meleklerin bazıları da öldükten sonra insanlara kabirde sorular sorarlar. Bunlara da "Münker-Nekir" denir. Her ikisine birden "Münkereyn" de denir. Bu melekler, öldükten sonra kabirde insanlara soru sormakla görevlidirler. Hamele-i arş: Arşı taşımakla görevli meleklerdir. Cennet te görevli melekler: Dünyada iken iyi bir kul olarak yaşayıp sâlih ameller işlemiş olan kimseleri, güzel bir şekilde karşılayan melekler vardır. Cennet kapılarında bekçi olan pek çok olup bunlar, cennete girecek müminleri selâmla karşılayıp onlara hizmet ederler ve bu meleklerin başkanlarına; Rıdvan denir. Cennet in kapılarında görevli olarak bekleyen meleklere de; Hazene, Hazin,Teşrifatçı melekler denir. Cehennem de görevli melekler: Allah Teâlâ nın, günahkârları cezalandırmak için yaratmış olduğu Cehennemde de görevli melekler vardır. Cehennem de azap etmekle görevli meleklere Zebânî/Zebânîler denilmektedir. Cehennemde görevli olan meleklerin başına Mâlik denir. Kıyamet günü hesaplar görüldükten ve cennetlikler ile cehennemlikler birbirinden ayrıldıktan sonra Mâlik, onlar için ilk kez cehennemin kapısını açacaktır. Mukarrebûn: Allah ı tesbih ve anmakla görevli meleklerdir. Gece ve Gündüz (Nöbetçi) Melekleri: Bazı melek insanları gece ve gündüz (Sabah namazı vakti ile ikindi namazı vaktinde) nöbetleşe takip edip onları yalnız bırakmayarak iyi amellerini Allah a (c.c.) arz ederler. 3- ALLAH'IN KİTAPLARINA İNANMAK Yüce Allah insanoğluna kendi emir ve yasaklarını haber vermek ve onları hem bu dünya hem de ahiret âleminde mutlu kılmak için zaman zaman bazı kitaplar göndermiştir. Allah Teâlâ tarafından gönderilen dört büyük kitap vardır. Bunların isimleri ile hangi peygambere gönderildikleri aşağıda gösterilmiştir. 1.İncil, İsa peygambere 2.Tevrat, Musa peygambere 3.Zebur, Davut Peygamber 4.Kuran-ı Kerim de Hz. Muhammed Mustafa (sav) gönderilmiştir. Allah Teâlâ nın daha az sayfa ile gönderdiği kitaplar da vardır bunlar 100 sayfa olup gönderildiği peygamberler şunlardır: 10 sayfa, Âdem aleyhisselama, 50 sayfa, Şit aleyhisselama, 30 sayfa, İdris aleyhisselama, 10 sayfa, İbrahim aleyhisselama. Müslümanlar olarak bizler Allah'ın gönderdiği bütün kitaplara iman ederiz. Ancak daha sonra diğer kitaplar insanlar tarafından değiştirilip orijinali bozulduğu için bütün kitapların özünü içeren en son kitap olarak Kuran-ı Kerim gönderilmiştir.

19 19 4- PEYGAMBERLERE İNANMAK Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Yüce Allah her Müslümana, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır. -Peygamberler de bizim gibi insan olmakla beraber, onlar Allah'ın seçkin kullarıdır. İnsan çalışıp çabalamakla, istemekle Peygamber olamaz. Peygamberlik, Allah vergisidir. Bu nedenle: -Peygamberlik, Allah vergisidir, çalışmakla elde edilemez, -Peygamberler, insanlar arasından olur, yani peygamberler de birer insandır, ancak peygamberlere Allah Teâlâ tarafından vahiy gönderilir, -Peygamberler erkektirler, kadınlardan peygamber olmaz, -Peygamberlerin dili gönderildiği kavminin, milletinin dilidir, -Peygamberler de ölümlüdürler (yani onlar da ölürler), -Peygamberler de yaptığı işlerden/görevlerden sorumludurlar, -Peygamberlerin kesin sayısı bildirilmemiştir, -Peygamberlerin davetinden (çağırısından) uzak kalmış, haberi olmayan hiçbir millet yoktur, -Peygamberlerin ümmetlerine tebliğ ettiği emir ve yasaklarda farklılıklar olabilmektedir. Yani bir peygamberin tebliğ ettiği emir ve yasakla diğer peygamberin tebliğ ettiği emir ve yasakla farklılık olabilmektedir, -İsimleri Kur ân-ı Kerim de bize bildirilen peygamberlerin tamamına inanma, peygamberliği kabul etme mecburiyeti vardır. -Kur'an'da da belirtildiği gibi yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığıyla gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Peygamberlerde Bulunması Vâcib Olan Sıfatlar 1. Sıdk: "Doğru olmak" demektir. Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler. Eğer söyleyecek olsalardı kendilerine inanan halkın güven duygusunu kaybederlerdi. O zaman da peygamber göndermekteki gaye ve hikmet gerçekleşmemiş olurdu. Sıdkın zıddı olan yalan söylemek (kizb), peygamberler hakkında düşünülemez. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememişlerdir. 2. Emanet: "Güvenilir olmak" demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler. Emanet sıfatının zıddı olan hıyanet, onlar hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. 3. İsmet: "Günah işlememek, günahtan korunmuş olmak", demektir. Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası yüce Allah'ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına "Zelle" denilir. İsmetin karşıtı olan mâsiyetten (günah işlemekten) Allah onları korumuştur. Peygamberler örnek ve önder kişiler oldukları için, konumlarını zedeleyecek davranışlardan da uzaktırlar. 4. Fetânet: "Peygamberlerin akıllı, zeki ve uyanık olmaları", demektir. Bunun zıddı olan ahmaklık peygamberlikle bağdaşmaz. Peygamberler zeki ve akıllı olmasalardı hitap ettikleri kişileri ikna edemezler, toplumsal dönüşümü sağlayamazlardı. 5.Tebliğ: "Peygamberlerin Allah'tan aldıkları emirleri ve yasakları ümmetlerine eksiksiz iletmeleri ", demektir. Tebliğin karşıtı olan gizlemek (kitmân) peygamberler hakkında düşünülemez. Kur ân-ı Kerim de İsmi Geçen Peygamberler İlk peygamber Hz. Âdem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir. Bir âyet-i kerimede: Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davud, Süleyman Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammmed Mustafa (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem), Kur ân-ı Kerimde ismi zikredilen peygamberlerdir. Ayrıca Kur ân-ı Kerim de;

20 20 Lokman, Üzeyr ve Zülkarneyn ismindeki üç kişinin Peygamber mi yoksa Allah ın sevgili bir kulumu oldukları şüpheli olan kimselerden de bahsedilmektedir. 5- AHİRET GÜNÜNE İNANMAK Ölümle her canlının dünya hayatı son bulacaktır. Ancak ömrü sınırlı olan yalnız insan değil, insanı omuzlarında taşıyan dünya; onun içinde yer aldığı sistem ve bütün kâinatın da tıpkı canlılar gibi belli bir ömrü vardır. Bir gün gelecek kâinatın da ömrü tükenecek ve her şey yerle bir olacak ve düzen bozulacaktır. Bu yeryüzünün ve bütün kâinatın ömrünün sonu olacaktır. Kâinatın, bu müthiş olayı yaşayacağı güne kıyamet günü diyoruz. İnsanın ölümü, kâinat düzeninin bozulması ile kıyametin kopması her şeyin sonu değildir. Aksine, kıyametin ardından, bozulan düzen yeniden kurulacak, ölen herkes tekrar diriltilecek, ikinci ve sonsuz bir hayat başlayacaktır. Yüce Allah'ın kudreti ile gerçekleşecek olan bu ikinci hayata da "Ahiret hayatı" diyoruz. Ahiret hayatı, kıyametin kopmasından sonra, Allah ın, gelmiş geçmiş bütün in-sanları ve diğer canlıları tekrar diriltmesi ile başlayacaktır. İnsanın ölüp kabre konması ile kıyametin kopup insanların tekrar diriltilmesi arasında geçen zamana kabir hayatı, bu ara zamana da berzah âlemi denmektedir. Kıyametin Kopma Zamanı Her şeyi merak eden insan, kendi akıbetini doğrudan ilgilendiren kıyametin ne zaman kopacağını da elbette merak edecektir. İnsanın, hakkında bilgi sahibi olabileceği alan ve bu alan hakkında elde edebileceği bilgi sınırlıdır. İnsan bilgisinin ulaşamayacağı, yalnızca yüce Allah ın bilgisi dâhilinde olan işler de vardır. Yalnız Allah ın bildiği bu bilgilere gayb bilgileri, bunların bağlı olduğu alanlara da gayb konuları denir. Kıyametin kopacağı vakit de işte böyle gayb bilgilerinden birini oluşturmaktadır. Yani kıyametin ne zaman kopacağını sadece Allah Teâlâ bilir. Öldükten Sonra Dirilme (Ba s) Allah ın emri ile İsrafil adlı meleğin Sûr a ikinci defa üflemesi ile bütün ölüler tekrar diriltileceklerdir. İsrafil (as) ikinci defa suru üfürüp bütün ölülerin tekrar dirilmelerine; ba s denir. Haşr Haşr: Kıyamet gününde, İsrafil adlı meleğin ikinci defa suru üfürüp bütün ölülerin dirilmesinin ardından bütün yaratıkların bir arada toplanmasıdır. İsrafil (as) ikinci defa suru üfürünce bütün ölüler dirileceklerdir. Buna; ba s denir. İsrafil (as) ikinci defa suru üfürüp bütün ölülerin Yeniden dirilişin ardından, bütün mahlûkat, hesap vermek üzere bir arada toplanacaklardır. Bu toplanılacak yere de; Mahşer/mahşer yeri denir. Burada hesaplaşma olacak. Yani her haklı hakkını haksızdan alacaktır. Ameller tartılacak, sevap-günah miktarı belli olacak, herkes muhakeme olacaktır. Sırat Hesapların görülmesinden sonra herkes, cehennemin üzerinde bulunan ve mahiyetini bizim bilemediğimiz sırat üzerinden geçecektir. Günahı sevabından az olanlar buradan güvenli bir şekilde geçecek, diğerlerini cehennem kendine çekecektir. Cennet ve Cehennem Kıyamet gününün son merhalesi, en büyük mükâfat ile en büyük cezanın gerçekleşeceği merhaledir. O ana kadar tamamlanan işlemler sonunda, mümin olup sevapları günahlarından çok olduğu ortaya çıkanlar ebediyen içinde kalmak üzere cennete girerler. Günahları sevaplarından çok olan müminler cezaları miktarınca kalmak üzere cehenneme girerler. Cezaları bitince cehennemden çıkıp cennete girerler.

21 21 6- KAZA VE KADERE, HAYIR VE ŞERRİN ALLAH'TAN OLDUĞUNA İNANMAK İmanın şartlarından birisi de kaza ve kadere imandır. Yani itliğin ve kötülüğün Allah tarafından yaratıldığına inanmaktır. Her şeyi yaratan Allah Teâlâ dır. Takdir O'nundur, her şeye gücü yeten O`dur. İnsan sebeplere sarılacak, alınması gereken bütün tedbirleri alacak, takdiri Allah'a bırakacaktır. Kader: Allah Teâlâ nın ezelden ebede kadar kâinatta olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özelliklerini, nasıl ve ne zaman olacaklarsa onların tamamını, ezelî ilmiyle bilmesi ve takdir etmesine kader denir. Allah Teâlâ; ilmi, iradesi ve kudreti ile ezelden ebede, sonsuza kadar olmuş ve olacak şeylerin hepsini bilir. Her şey, Allah ın bu bilgisi çerçevesinde olur. Allah ın bilmesine ve her şeye bilgisi dâhilinde bir ölçü belirlemesine kader denir. Kaza: Allah Teâlâ nın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisinin Allah ın ezelî ilmi, irâde ve takdirine uygun olarak yaratmasına kaza denir. Kader ve kaza ya inanmak demek, hayır ve şer iyi ve kötü, acı ve tatlı, canlı ve cansız her ne varsa hepsinin Allah ın bilmesi, dilemesi, kudreti, takdiri ve yaratması ile olduğuna, Allah tan başka yaratıcı olmadığına inanmak demektir. Yüce Allah, insanları hür iradeleriyle seçecekleri şeylerin nerede ve ne şekilde seçileceğini ezeli yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir ve bu bilgisine göre diler. Allah bu dilemesine göre takdir buyurup zamanı gelince kulun seçimi doğrultusunda yaratır. Bu durumda Allah'ın ilmi, insanın seçimine bağlı olup, Allah'ın ezeli manada bir şeyi bilmesinin, kulun irade ve seçimi üzerinde zorlayıcı bir etkisi yoktur. Aslında insanlar, Allah'ın kendileri hakkında sahip olduğu bilgiden habersizdirler ve pratik hayatta bu bilginin etkisi altında kalmaksızın kendi iradeleriyle davranmaktadırlar. Yüce Allah bildiği için belli şeyleri yapmıyoruz. Bizim bu işleri yapacağımız, O'nun tarafından ezeli ve ebedi ve mutlak anlamında bilinmektedir. Allah, kulunu seçen ve seçtiklerinden sorumlu olan bir varlık olarak yaratmış, onu emir ve yasaklarla sorumlu ve yükümlü tutmuştur. Ayrıca Allah Teâlâ kulunun seçimine göre fiilin yaratılacağı noktasında bir ilahi kanun da belirlemiştir.

22 1 NAMAZLARDA OKUNAN DUA VE SÛRELERDEN BAZILARI Önemli Bir Açıklama Kur'an okumasını bilmeyenlere ezberlemede kolaylık olsun diye sûre ve duaların okunuşları Türk harfleri ile de yazılmıştır. Ancak, Kur'an alfabesindeki bazı harflerin Türk alfabesinde karşılıkları olmadığından sûre ve duaların yeni harflerle doğru olarak öğrenilmesi mümkün değildir. Bu sebeple sûre ve duaları, iyi bilen bir öğreticinin ağzından dinleyerek yanlışsız öğrenmek gerekir. Namazın farzlarından biri de Kur'an okumaktır. Manası bozulacak şekilde Kur'an'ın yanlış okunması halinde namazın bozulacağı düşünülürse, namaz surelerini doğru ezberlemenin önemi daha iyi anlaşılır. SÜBHÂNEKE Okunduğu yerler: 1) Her namazın ilk rek'atinde iftitah tekbirinden sonra, 2) İkindi ve yatsı namazının sünnetinde üçüncü rek'ate kalkınca fatihadan önce, 3) Teravih namazı dört rek'atte bir selâm verilerek kılınıyorsa üçüncü rek'ate kalkıldığı zaman fatihadan önce. 5) Cenaze namazında birinci tekbirden sonra. Okunuşu: Sübhâneke Allâhümme ve bihamdik vetebârakesmük ve teâlâ ceddük (ve celle senâük) ve lâ ilâhe ğayrük. Anlamı: Allahım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilâh yoktur. NOT: Parantez içindeki "Ve celle senâük" cümlesi cenaze namazında okunur.

23 2 ETTEHİYYÂTÜ Okunduğu Yerler: Namazların her oturuşunda okunur. ALLÂHÜMME SALLİ VE ALLÂHÜMME BARİK Okundukları Yerler: 1) Bütün namazların son oturuşlarında ettehiyyatü'den sonra, 2) İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünnetinin birinci oturuşunda ettehiyyatü'den sonra, 3) Dört rekatta bir selâm verilerek kılınan teravih namazının ikinci rek'atının sonundaki oturuşta "Ettehiyyatü"den sonra, 4) Cenaze namazında ikinci tekbirden sonra. Anlamı: Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini

24 3 yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin. Anlamı: Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

25 4

Daha göster