Aiyleen Dardan BİNBİR ACI İran'da başlayan gerçek bir yaşamın nefes kesen öyküsü... A. Dardan bu kitapta yaşadığı büyük dramı sergilerken, din farkı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Aiyleen Dardan BİNBİR ACI İran'da başlayan gerçek bir yaşamın nefes kesen öyküsü... A. Dardan bu kitapta yaşadığı büyük dramı sergilerken, din farkı"

Transkript

1 Aiyleen Dardan BİNBİR ACI İran'da başlayan gerçek bir yaşamın nefes kesen öyküsü... A. Dardan bu kitapta yaşadığı büyük dramı sergilerken, din farkı yüzünden kendinin ve kocasının toplumdan nasıl dışlandıklarını da anlatıyor. Aiyleen İran'da yaşayan, kökeni Asurlulara dayanan Katolik bir ailenin kızıdır. On dört yaşındayken Şah'ın gizli servisi SAVAK'ta görevli Mansur'a âşık olur. Kızın ailesi bu aşkı asla kabul etmez, her ikisini de acımasızca cezalandırır. Ama hiçbir şey onların birleşmesini engelleyemez. İran Devrimi bu aşkın ortasına bomba gibi düşer. Artık İran'da kalmaları imkânsızdır. Yeni doğan

2 kızlarıyla birlikte Almanya'ya kaçmaya karar verirler. Ve Aiyleen kendini beklenmedik acılarla dolu yeni bir yaşamın içinde bulur... Her şeyden çok sevdiğim kızım Asal; Dilerim bu kitabı okuduktan sonra bazı kararlarımı neden vermiş olduğumu daha iyi anlarsın. Hayattaki en değerli dostum Margitta; Senin dostluğun kendimi yuvamda hissetmemi sağlıyor. Çok erken yitirdiğim anneciğim; Bilsen seni ne çok özlüyorum... Ve Helmut; Sen olmasaydın belki bu kitap da olamayacaktı. Sen gerçek bir dostsun. Hepinize teşekkürler yazıydı. Bunaltıcı sıcak, Tahran'ı adeta kavuruyordu. Bütün sabahı büyükbabamın cenaze töreninde geçirmiştik. Kadınlar kapkara giysileri ve başörtüleriyle, erkeklerse koyu renk takım elbiseleriyle iç karartıcı bir görüntü sergiliyorlardı. Orada toplanmış olan bütün yetişkin insanların tam bir yıl koyu renkli yas giysileriyle gezmek zorunda olduklarını düşününce içim daha da kararmıştı. Neyse ki bizler, yani ailenin büyük çocukları sadece kırk gün yas elbiselerini giyecektik. Bu kurallar zorunluydu, eğer biri bu kırk günlük süreye uymayacak olursa o kişi hakkında kötü konuşulmaya başlanırdı. İran'da cenaze törenleri hiçbir zaman sessiz sedasız geçmezdi. Kadınlar bağrışıp, ağlaşırlar, merhumun yapmış olduğu iyiliklerden söz ederler, ne iyi bir insan olduğunu anlatırlardı. Yine kadınlar arasından seçilen biri bu dini merasime öncülük eder, diğerleri de yakarışlarıyla ona katılırlardı. Hatta sırf dini merasimlerde ağlasın diye çağrılan, bu işi profesyonelce yapan kadınlar bile vardı. Tüm inilti ve yakarışların en üst seviyeye ulaştığı zaman tabutun mezara bırakıldığı andı. Mezarın çevresinde bulunan bazı insanlar sembolik olarak tabutun mezara koyulmasına engel olmaya çalışırlardı. Cenazeye katılanlara helva dağıtmaksa âdettendi. Şerbet, un ve tereyağından yapılan helvayı dağıtmalarının sebebi, bol enerji veren bir şey olmasıydı. Ayrıca helva merhumun yakınlarının ve ardından yas tutanların ilk günlerde üzüntüden bir şey yiyemeyecekleri düşünüldüğünden onları ayakta tutsun diye de verilirdi.

3 - 7 - Mezarlıktaki sıcak hava insanı bunaltıyordu. Annem yanımda durmuş, acılı gözlerle çevresine bakıyor, sürekli ağlıyordu. Ona sıkıca tütündüm. Irak'tan buraya Tahran'a taşınalı rveredeyse iki yıl olmuştu. Annemse büyükbabamı yirmi beş yıldır görmemişti. Bizim Tahran'a geldiğimiz yıl adamcağız seksenini geçmişti, oldukça da hastaydı. Cilt kanserine yakalanmıştı ve yaşama şansı yoktu. Yatalak olarak yaşadığı sürece gelini ona sevgiyle bakmıştı. Cenazeye katılanların neredeyse hepsi ağlıyorlardı. Bunca gözyaşının tek sorumlusu büyükbabam mı, diye düşündüm. Her birinin ayrı ayrı dertleri, yaraları vardı elbette. İran'da yapılan cenaze törenleri aynı zamanda herkesin kendi derdine yanıp ağladığı, içini döktüğü ortamlardı. Bu açıdan bakılırsa depresyonları atlatmak için iyi bir fırsat oldukları da düşünülebilirdi. Ölen kimsenin ardından onu yüceltmek, anmak geride kalanların yaşamlarını uzun bir süre daha meşgul edecekti. Bir günlük merasimle yetinilmez; üçüncü, yedinci ve kırkıncı günler tekrar biraraya gelinir. Ve her ölüm yıldönümünde aynı merasim tekrarlanırdı. Yani karalar giyilir ve ağlaşılır. Ölümü izleyen kırk gün içindeyse ölenin ve yakınlarının evinde televizyon ve radyo açılmazdı. Önümüzdeki yas tutma günlerini düşündükçe içim daha da kararmıştı. Neden bizim halkımız kendine zarar vermeye, acısına acı katmaya bu kadar meraklıydı? Neden doğumgünleri nadiren kutlanır ya da hiç kutlanmazdı da, acılar tekrar tekrar hatırlanırdı? Oysa kökenimiz olan Pers kültürüne bakıldığında neşe, güzellik dolu olduğu görülmektedir; müzik, şiir ve danslarla bir zamanlar ruhlar coşturulmuştur. Peki neden bunlar değişmektedir? Büyükbabamın evindeki yemekten sonra anneme eve gitmemiz gerektiğini bir göz işaretiyle hatırlattım. En büyük ablam Nali iki ay önce yeni bir işe girmişti ve cenazeye gelmek için işten izin istemeye cesaret edememişti. Her an eve dönebilirdi ama anahtarı yoktu. Hem bu sebepten, hem de annemi bu karanlık atmosferden çekip uzaklaştırmak için onu kolundan çekip dışarıya çıkardım Hiçbir şey anneciğimi ağlarken görmek ya da onun acı çektiğini izlemek kadar dokunmuyordu bana. Onun bu haline çok üzülüyor, ama bunu kardeşlerime belli etmemeye çalışıyordum. Bu yüzden her seferinde kendimi çatıdaki odaya kapatır, orada ağlardım. Ve Tanrı'ya bizleri tekrar güldürmesi için dua ederdim. Cenaze eviyle bizim evin arası taksiyle on beş dakikaydı. Eve vardığımızda Nali'nin suratının kireç gibi bembeyaz olduğunu farkettim,

4 çok şaşkın, garip bir haldeydi. «Bu ne hal böyle? Neyin var senin? Ne oldu?» diye heyecanla sordum. Nali çaresizlik içinde başını salladı. «Neler olmadı ki... Yalnız öncelikle soğuk bir şeyler içmem gerek.» Hızla mutfağa koşup bir bardak limonata getirdim. Annem ve ben korku içinde Nali'nin cevabını beklemekteydik. «SAVAK bugün beni büromdan aradı,» dedi ve derin bir nefes alarak ekledi. «Benimle görüşmek istiyorlarmış.» SAVAK! Sırf bu kelimeyi duymak bile pek çok İranlının dehşetle irkilmesine yol açardı. SAVAK, yani Gizli Polis Örgütümüz. Ülkede küçük bir azınlık olan biz Hıristiyanların SAVAK'la ne işi olabilirdi ki? Onları kızdıramayacak kadar küçük, zayıf bir azınlıktık. Annem dehşetle haykırdı. «SAVAK mı! Tanrım, bu da mı başımıza gelecekti. Neden bunca insan varken sen? Ne istiyorlarmış senden?» Ablam omuz silkti. «Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum.» Nali yirmi bir yaşındaydı ve sekiz haftadır yabancı ülkelerle beraber çalışan İran'ın en büyük bankası Bank Melli'de çalışıyordu. Arapça ve İngilizceyi çok iyi konuşabildiği için onu tercüme işlerinden sorumlu yapmışlardı. Sık sık Suudi Arabistan, Mısır ve diğer Arap ülkelerinden gelen misafirlerle ilgileniyordu. Bunun dışında ailemizde herkesin yabancı ülkelerle özel bağlantıları bulunuyordu. Babamın Hoechst firmasında çalışan iki Alman dostu; erkek kardeşimin İngiltere ve Amerika'yla çeşitli bağlantıları, üç kız kardeşim ve benim de Iraklı, Suudi Arabistanlı kız arkadaşlarımız vardı. SAVAK'ın telefonunun acaba bizim yabancılarla olan ilişkilerimizle bir ilgisi var mıydı? Annemi sakinleştirmeye çalıştım. «Anne, lütfen heyecanlanma. Ortada suçlayabilecekleri hiçbir şey yok. Büyük bir ihtimalle sıradan bir soruşturma yapıp geçiştireceklerdir.» Bu olayın aramızda kalması gerektiğini hepimiz biliyorduk. En yakın akrabalarımız bile bunu duymamalıydı, yoksa korkudan yanımıza yaklaşmazlardı. SAVAK, Nali'ye bir buluşma adresi vermişti. Verilen adres Tahran'ın kuzeyinde Niawaran adında bir yerdeydi. Ertesi gün öğleden sonra 3:00'te orada olmasını bildirmişlerdi. «Aiyleen, senin de Nali'yle beraber gitmeni istiyorum,» dedi annem. Böylece karar verilmiş oluyordu, ben de gidecektim. Henüz on dört yaşındaydım ve ailenin en küçüğüydüm, ama korku nedir bilmezdim. Öyle kolay kolay yola gelir biri değildim ve oldukça hazırcevaptım. Hatta Nali'yle gitme fikri hoşuma bile gitmişti, çünkü olacakları merak

5 ediyordum. Acaba konu neydi? Peki ya SAVAK hakkında denilen bunca laf doğru muydu? Ertesi gün saat tam 3:00'te Niawaran'daki binanın tam önündeydik. Binayı görünce düşkırıklığına uğradım, çünkü beklediğim gibi heybetli bir bina değildi. En ufak özelliği olmayan sıradan bir yerdi. Uzun boylu, esmerce bir adam bize kapıyı açtı. nazikçe isimlerimizi sordu. Elindeki kâğıda bir şeyler yazdıktan sonra arkasından gitmemizi işaret ederek bizi ufacık sade döşenmiş bir odaya götürdü. Oturmamızı söyledikten sonra kendi de bir köşeye ilişiverdi. Ben oturur oturmaz odayı incelemeye başlamıştım. Görülmeye değecek bir şey yoktu fakat odanın bir köşesinde iyi gizlenememiş bir kamera gözümden de kaçmamıştı. Nali'ye gözetlendiğimizi belli eder bir bakış fırlattım. Nali de, ben de olması gerektiği gibi siyahlar içerisindeydik. Ancak benim üzerimde süper mini bir etek vardı. Kamera arkasındakiler için her gün rastlanmayan bir şeydi herhalde bu... Bir çift güzel bacak onları keyiflendirmiş olmalıydı. Dakikalar hiç bitmeyecek gibi gelmeye başlamıştı ki. iyi görünümlü orta boylu, koyu renk gözlü bir adam girdi içeri. «Lütfen beni takip edin.» diyerek dostça bir tavırla yolu gösterdi. «Adım Kâzımi.» Ablama dönerek hafif alaycı bir ses tonuyla. «Küçüğün de burada olması gerekli miydi?» diye sordu. «Elbette,» diye atıldım hemen. «Benim de burada olmam gerekiyor.» Nali telaşlı bir ses tonuyla. «Yaşına göre çok olgun bir kızdır.» diye açıkladı. Başka bir odaya geçmiştik. Kâzımi rahat bir tavırla çalışma masasına oturdu. Masada sadece küçük bir İran bayrağı vardı. Ablam ve ben karşısındaki koltuklara oturduk. Oturduğumuz koltuklar ve çalışma masasının dışında oda bomboştu. Duvardaysa Şah Rıza Pehlevi'nin kocaman bir resmi asılıydı. Kâzımi çay ikram etmek istemişti, ancak kibarca onu reddettik. Zaten oda fazlasıyla sıcaktı. Adam bize vatan sevgisinden söz açtı, halkımızdan, halkımızın dış güçler tarafından nasıl tehdit edildiğinden bahsetti. Yumuşak, sıcak bir ses tonu vardı, konuşma tarzı kibar sayılabilirdi fakat yine de sıkılmıştık. Hem bu adam pek sempatik de görünmemişti bana. Sebebini bilmediğim bir sıkıntı vardı içimde, hoşnut değildim. Sabrımızın taştığını farketmiş olacak ki, konuşmasına kısa bir ara verdi. Ben de bu arayı fırsat bilerek, «Affedersiniz bizim eve dönmemiz gerekiyor. Gördüğünüz gibi matemdeyiz. Bu yüzden müsaade istesek iyi olacak,» dedim. «Pekâlâ,» diyerek ricamızı kabul etti. «Size son bir soru sormama izin verin, ülkenizi seviyor musunuz?»

6 Nali tereddütsüz başını salladı. Adam gözlerini bana çevirmişti. Cevabımı bekliyordu. Konuyu nereye getirmek istediğini anlamıştım. «Affedersiniz, vatan sevgisiyle neyi kastediyorsunuz?» diye sordum. Adam hafifçe gülümsedi, tabii ki bu soruyu bekliyordu. «Bildiğiniz gibi vatan sevgisi pek çok şekilde ifade edebilir. Örneğin halkımızın iyiliği, refahı uğruna kendini feda etmeye hazır olmak ya da ülkemizi korumak adına bir görev üstlenmek vatanını sevmek demektir. Yani insan bu yüce görevlerden sorumlu olanların, devlet hizmetlilerinin yanında yer alsın, onlarla birlik olsun. Vatan sevgisi önemli ölçüde sorumluluk bilinci gerektiriyor. Öyle sanıyorum ki. bu konuda hemfikiriz.» Hemen diğer sorumu yönelttim. «Kendini feda etmek, görev üstlenmekle anlatmaya çalıştığınız şey nedir?» Sorularımdan rahatsız olduğu belliydi. Olması gereken de buydu zaten, içim öfkeyle doluydu. Ona karşısında aptalların oturmadığını göstermeye çalışıyordum. Bu kedi fare oyununu daha fazla devam ettiremeyeceğimi kavrayınca doğrudan konuşmaya başladı. «Julia'nın ve sizin Tahran'daki Irak Lisesine devam ettiğinizi biliyoruz. Sizden istediğimiz bizlere burada ve orada bazı ufak tefek bilgiler vererek yardımcı olmanızdır.» Demek konu buymuş! Benden ve beş yaş büyük ablam Julia'dan kendileri için ispiyonculuk yapmamızı istiyorlarmış, hem de Iraklı öğretmenlerimiz hakkında. «Bizden nasıl böyle bir şey beklersiniz!» diye çıkıştım. Nasıl olur da iki gencecik kızı casusluk yapmaları için kandırmaya kalkışırlardı. Biz oraya bir şeyler öğrenmeye giden sıradan öğrencilerdik ve o okula gidebildiğimiz için mutluyduk. Bizi oraya aldıklarından dolayı onlara teşekkür borçluyduk. Casusluk yaparak mı teşekkür edecektik onlara! Midem bulanmaya başlamıştı. Kendime hâkim olmam gittikçe güçleşiyordu, ancak sakin olmalıydım. Bizden bir ses çıkmayınca Kâzımi sakin bir sesle, «Pekâlâ, görüyorum ki bize yardım edeceksiniz. Yalnız unutmamanız gereken bir şey var, okulunuza devam etmeniz konusunda bazı problemler çıkabilir. Ancak bizim de çok iyi ve başarılı okullarımız var Tahran'da. Ve sizin bankadaki işiniz...» diyerek Nali'ye döndü. «Eminim ki sizin için çok değerlidir. Neyse lafı fazla uzatmayalım, siz bu konuyu iyice düşünün, daha sonra sizinle yalnız görüşmek isterim.» Bunları söyleyerek ayağa kalktı, bizi soğuk bir tavırla uğurlarken tekrar arayacağını da eklemeyi unutmadı.

7 Evde annem, kız kardeşim Julia. Lida ve erkek kardeşim Ashor sabırsızlıkla bizi beklemekteydiler. Annem bizi soru yağmuruna tutuyordu. Ancak Nali ve ben eve dönerken onlara her şeyi anlatmamak konusunda anlaşmıştık. Kimseyi huzursuz etmek istemiyorduk, en çok da kız kardeşimiz Julia'nın tepkisinden çekiniyorduk. Julia Irak'la ilgili her şeye fanatik bir şekilde bağlı, Irak sevgisiyle dolu bir kızdı. Asla SAVAK'la birlik olmaz, bizim de böyle bir işe kalkışmamızı engellerdi. Evdekilere. SAVAK'ın çağırmasının nedeninin bizleri yakından tanımak ve bazı yabancı uyruklulara karşı daha dikkatli olma konusunda bizi uyarmak istediklerini söyledik. Okulda bizden yararlanılıyor mu diye de gözlerimizi dört açmalıydık. Tüm bunları sakin bir şekilde anlatmaya çalıştık. İçimizdeki öfke ve heyecana karşın, olanları soğukkanlılıkla anlatışımız evdekilerin de duyduklarından memnun kalmaları, bazı şeyleri ustaca sakladığımızı gösteriyordu. Ancak yüreğimiz tarifsiz bir öfkeyle dolmuştu. Nasıl olurda sevdiğimiz okulumuzu ispiyonlamamızı beklerlerdi? Nasıl bu kadar utanmaz olabilirlerdi? Henüz iki gün geçmişti ki, Kâzımi eve telefon etti. Bu kez evimize gelmek, bizi ziyaret etmek istiyordu. Onu gördüğümüz günden bu yana bu işten nasıl sıyrılacağımızı düşünüp durmuştum. Ancak bu öyle bir sıyrılış olmalıydı ki, ne bize, ne de ailemize bir zarar gelmemeliydi. Sonunda şöyle bir karar almıştım. Kâzımi'ye ve diğerlerine karşı birlik olmuş görünecek, hatta bu konuda gayet hevesli bir tip çizecektim. Elbette ki ona beklediği bilgileri verecek değildim, sadece okuldaki sıradan olayları anlatan aptal kızı oynayacaktım. Böylece o da kısa bir süre sonra benim fazlaca saf olduğumu ve bu yüzden de ispiyonculuk için doğru biri olmadığımı düşünecekti. Ailemizin kökleri bir Mezopotamya halkı olan ve İ.Ö yıllarından beri Önasya kültürüne öncülük etmiş Asurlulara uzanmaktadır. Asurlular yüzyıllardır Hıristiyandır. Ailem beni sıkı Katolik terbiyesiyle büyütmüş, sonra belli bir süre için rahibelerin eğitim verdiği bir Katolik okuluna yollamıştı. Bu okulla ilgili hoş anılarım olduğunu söyleyemem. Bugün bile o yılları düşündüğümde içim kararır, özellikle de rahibelerin tavırları askeri bir okulda okuduğum hissini verirdi. Her sabah ders başlamadan önce mendillerimiz kontrol edilir: temiz ve ütülü olup olmadıklarına, doğru katlanıp katlanmadıklarına bakılırdı. Sonra sıra ellerimizin kontrol edilmesine gelirdi. Eğer tırnakların içinde en ufak bir kir varsa hemen ceza verilirdi. Büyük tahta bir cetvelle elimize birkaç şaplak yemek zorunda kalırdık. Çocukluktan beri adalet konusunda ciddi bir hassasiyetim vardır.

8 Bu okul, hayatta söylenenlerle yapılanların birbirini tutmadığını görmemde ilk dersi vermiştir bana. Bir yanda Tanrı'nın önünde hepimizin eşit olduğu söylenirken, diğer yandan rahibelerin bunu kendileri için ayrıcalık olarak görmeleri beni öfkelendiriyordu. Atalarımın Asurlu olduğunu söylemiştim. Bugün ataları Asurlu olan insanlar dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış, vatansız bir halk olmanın ezikliğini duyarak yaşarlar. Her gittikleri yerde azınlık olmaya mahkûm olan Asurlular sık sık haksızlığa uğramışlar, zamanla bunu kaderleri olarak görmeye başlamışlardır. Buna rağmen yaşadıkları ülkelerde dürüst, devlete itaat eden, onurlu insanlar olarak yaşarlar, siyasete karışmamaya özellikle dikkat ederler. Annem ve babam birçok Asurlunun yaşadığı bir İran şehri olan Urmiye'de doğmuşlardır. Ancak evlenmeleri Irak'ta gerçekleşir. Babam Irak'taki Asurluların İran'dakilere oranla daha az haksızlığa uğratıldıklarını sebep göstererek gençliğinde Irak'a göç etmiş. Burada kumaş ve giysi ticareti yaparak hayatını kazanmış. Çin'den ve İngiltere'den ithal ettiği kumaşlarla hem kadın, hem de erkekler için giysiler üretmeye başlamış. Kısa zamanda başarılı olarak hatırı sayılır bir zenginliğe sahip olmuş. O sıralarda sadece Asurluların ve İngiliz askeriye mensuplarının oturduğu bir şehir olan Habania'da yaşamaktaymış. Annemse ailesinin yedi çocuğunun en büyüğüymüş. Babası zor bir yaşam geçirmiş. Çiftçilikle uğraşmış olan dedem işini hiç sevmezmiş. Aslında papaz olmayı düşlemiş olan dedem kilise için de çalışmış, zamanla vaazlar vermeye başlamış ve büyük saygı görmüş. Yani annemin evlendikten sonra katı bir Katolik olarak kalması babasına bağlanabilir. Altı kızını mümkün olduğunca çabuk evlendirmeye çalışan dedemin maddi sıkıntılar çektiği anlaşılıyor. On altı yaşına geldiğinde annemle Irak'taki erkek kardeşini ziyarete giden dedemin asıl niyeti ona uygun bir koca bulmakmış. Annem çok güzel bir kadındı, herkes onu hemen farketmişti. Vücudu incecik ve güzel, teni esmer ve ipeksi. saç lan parlak kahverengi, gözleri de kehribar sarışıydı. Saçlarıyla gözleri dikkat çekici bir kontrast yaratır, bakanları adeta büyülerdi. Pek çok erkek onunla evlenebilmek için can atmıştı. Nihayet kızına kocalık etmesi için babamı seçen dedem, aralarındaki yirmi yaş farkı önemsememiş, babamın zengin olmasını yeterli görmüş. Böylece annem Irak'ta yaşamaya başlamış. Annem babamı sevmemiş, hatta evliliğinin ilk yıllarında ondan ürkmüş. Babamsa kendinden yirmi yaş küçük ve alabildiğine güzel olan körpecik eşini çıldırasıya sevmiş ve onu eve hapsetmiş. Annemin tek başına dışarı çıkması yasak olduğu gibi evinde bile özgürce hareket etmesi mümkün olmuyormuş, çünkü babam sadece anneme bekçilik

9 yapsın diye zenci bir kadın tutmuş. Evliliklerinin ilk beş yılı içinde ağabeyim ve iki ablam dünyaya gelmişler, bu arada babamın işleri kötüleşmeye başlamış. Babam çevresinde bonkörlüğüyle tanınan bir adamdı, fakat o bonkörlüğü aşıp, aşırı müsrif davranmaya başlayınca kötü bir döneme girmişlerdi. Bu duruma son vermek için artık çok geçti. O şartlarda orada yaşamaktansa göç etmenin daha uygun olduğunu düşünen babam, Irak'ın kuzeyine Kerkük'e taşımış ailesini. İşte ablam Lida ve ben orada dünyaya gelmişiz. Annem pek çok kez babamdan ayrılmayı denemiş, bir keresinde 1960 yılında, ben üç yaşındayken beni de yanına alarak İran'daki ailesinin yanına dönmüş, kardeşlerime daha sonra oraya gelmelerini söylemişti. Annemi böyle bir adamla evlendirdiği için kendini suçlamaya başlayan dedemse annemin iran'da kendi yanında kalmasını istiyordu. Ancak annemin Katolik inançları her şeyin üstünde olduğundan -ki bu inançları kocasından ayrılma isteğinden bile daha güçlüydü- Irak'a geri dönmüştü. Tabii bunun en önemli nedeni de çocuklarını fazlasıyla özlemesi ve onlardan ayrı kalmaya dayanamamasıydı. Yaşamının sonuna kadar dinine bağlı kalan annem, bizleri de bu şekilde yetiştirmişti ve ben bundan dolayı ona minnettarım. Düşünüyorum da. bunca kötü olaya rağmen ayakta kalabilmemin sebebi inançlı oluşumdan başka ne olabilir ki? Habania'dan göç etmeden önce dükkânını elden çıkaran babam bir otelde aşçıbaşılık yapmaya başlamıştı. Sonuçta yine beraberce yaşıyorduk. Kerkük'teyken annemle olan ilişkileri düzelir gibi olmuşsa da, bu dönem uzun sürmemiş ve her şey eskisi gibi olmuştu. Geriye dönüp baktığımda ikisinin de bir kere bile olsun beraberce mutlu bir tablo oluşturduklarını hatırlamıyorum. Hatta öyle dönemler oluyordu ki aylar boyu birbirleriyle konuşmadıklarına, birbirlerini görünce yollarını değiştirdiklerine şahit oluyorduk. Annemin mutsuz evliliği beni hep üzmüştür. Daha çocukken bile onu öyle üzgün görmek içime dokunur, gizli gizli ağladığım olurdu. Annemin üzüntülü halinden dolayı babamı suçlar, kendimi babamdan iyice uzaklaştırırdım. Çok sonraları anladım ki bu mutsuz evliliğin tek suçlusu babam değildi. Ona haksızlık etmiştim... Babam üstün zekâlı bir adamdı, yedi dili oldukça iyi konuşabiliyordu. Yaşlılığında en büyük mutluluğu kitaplardan almış, özellikle İngiliz ve Rus Edebiyatıyla ilgilenmiş, bu dillerdeki eserleri orijinallerden okumuştu. Irak'ta İranlı olarak yaşamak kolay değildi. Ara sıra oturma izni yüzünden

10 resmi makamlar problemler çıkarırlardı yılı sonrası Baat rejimi iktidara geldiğinde- bu komünizm kokan bir Arap-Nasyonalist Partisidir ve bugün de önemli bir yerdedir- Irak'ta yaşamak bizim için daha da zorlaşmıştı. Oysa ki bizler, Irak'ı kendi vatanımız gibi görmüş, benimsemiştik. Evde Asur dilinde konuşur, okulda Arapça ve İngilizce öğrenirdik. İran'a ve iranlıların konuştuğu dil olan Farsçaya ait pek bir şey bilmezdik. Çevremizden ne duyuyorsak o kadar bilirdik biz de. Ağabeyim Ashor yirmi yaşına geldiğinde İran'a gitme düşüncesindeydi yılıydı. Irak'ta yaşamak eskisinden çok daha zordu. Yabancı uyruklulara karşı kötü davranışlar sözkonusuydu. Kendi inançlarından olmayan insanlara kötü gözle bakıyorlardı. İşte bu yüzden ağabeyim mesleki açıdan ilerleme şansı bulamıyordu, çünkü o birhıristiyandı. iran'a giderse durum daha farklı olacakmış gibi gözüküyordu. Ashor'un bir tek amacı vardı, o da mühendis olabilmek. Elbette ki babam İran'a gitme fikrini benimsememişti, buna karşın annem bu fikre sıcak bakıyordu, böylece ailesine daha yakın olabile çekti. İşte bu konu gündeme geldiğinde annem ve babam arasında uzun ve hararetli tartışmalar yaşandı. Tüm aileyi üzüntüye boğan tartışmalardı bunlar. Bir yandan Irak'a ait olmadığımızı hissediyor, diğer yandan da bizi neyin beklediğini bilemediğimiz İran'dan ürküyorduk. Sonunda ağabeyim kararını verdi ve bavulunu kaptığı gibi Tahran'a doğru uzun bir yolculuğa koyuldu. Kısa zamanda bizlere pek çok mektup yolladı. Bu mektupların hepsi de yüreklendirici mektuplardı. Böylece bizde Tahran'a gitmeye karar verdik. Annem yanımıza alamayacağımız şeyleri satmaya başlamıştı. Babamsa her şeyi oluruna bırakmıştı. Onu bizimle gelmesi için bir türlü ikna edemiyorduk. Kerkük' teki evini bırakmaya niyeti yoktu. Böylece aile bir kez daha parçalanıyordu. Irak'a ve oradaki dostlarımıza veda etmek zorunda kaldığımız o gün belleğimde hâlâ capcanlıdır. Ne gözyaşı dökmüştük Tanrım! Tüm dostlarımızı öylece ardımızda bırakmak ne kadar gücümüze gitmişti... Babam bile gözyaşlarını tutamıyordu. Hayatımda ilk kez onu ağlarken görüyordum. O asla duygularını dışavurmaz ve bu özelliğiyle de gururlanırdı. İşte şimdi orada durmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onu öyle görünce içimden bir şeylerin koptuğunu, neredeyse kalbimin paramparça olduğunu sandım. Aklım hep onda kaldı. Babam bir anda benim içim bambaşka biri oluvermişti, duyguları olan ve duygularını gösterebilen biri.

11 Tahran'daki ilk durağımız babamın kuzenlerinden birinin eviydi. Oraya varınca ilk iş olarak babama bir mektup yazdım. Ona karşı vicdanım rahat değildi. Bunca zaman onu yanlış değerlendirdiğimi, haksızlık ettiğimi düşünüyordum ve amacım hatamı düzeltmekti. Ona gönderdiğim mektupların hepsi sevgi ve şefkat dolu mektuplardı. Babamın sonradan dediğine göre onun da iran'a gelmesini sağlayan benim mektuplarım olmuş, her okuyuşunda onu ağlatan o sevgi dolu mektuplar. Diğer yandan bu mektuplar annemin bana gücenmesine neden olmuşlardı. İşte kendi ülkemizdeydik. Denildiğine göre ait olduğumuz yer burasıydı. Ama neden buna sevinemiyorduk? Bir günümüz gözyaşsız geçmiyordu. Ben ve kardeşlerim bu yeni çevrede kendimizi kaybolmuş Binbir Acı / F:2 gibi hissediyorduk. Bir kere burada konuşulan dili konuşamıyorduk, ayrıca kültürü de bize tamamıyla yabancıydı. Ve hiç arkadaşımız yoktu. Pek çok akrabamız bizi ziyarete geliyorlardı ama, onlar da bize yabancı görünüyorlar, samimi duygular uyandırmıyorlardı. Irak'ta sattığımız şeylerden elimize geçen para burada iyi yaşamamızı sağlayamıyordu. Hem çalışan, hem de okuyan ağabeyim Ashor bize destek olmaktaydı. En büyük ablam Nali o sıralarda liseyi yeni bitirmişti. Benden üç yaş büyük ablam Lida ise okulunu bitirmemişti. Okuldan nefret ediyordu ve inanılmaz düşgücü sayesinde her defasında dersi kaynatacak bir şeyler bulurdu. Lida uzun zamandır terzi olmayı kafasına koymuştu. Bu konuda oldukça yetenekliydi de. Benden beş yaş büyük olan ablam Julia'nın liseyi bitirmesine daha iki sene vardı. Ben de o sıralarda sekizinci sınıftaydım. Ben ve Julia, İran'daki bir okula verilmiştik. İkimiz için de korkunç bir olaydı bu, çünkü tek kelime Farsça anlamıyorduk. Ümitsizliğe kapılmış, tüm cesaretimizi yitirmiştik. Tek bir arzumuz vardı, Irak'a geri dönmek! Birkaç hafta sonra sevindirici bir haber duyduk. Denildiğine göre Tahran'da Arap diplomatların çocuklarının devam ettiği bir Irak Lisesi varmış. Yalnız bir sorunumuz vardı, biz İranlıydık. Okula yaptığımız ilk başvurularımız reddedilmiş ancak biz henüz pes etmemiştik. Nali ve ben bu okul için inanılmaz bir mücadele verdik, hatta Eğitim Bakanı Bayan Parsa'ya bile ulaştık. Herhalde çaresizlik gözyaşlarım bu iyi kadıncağızın bizi okula almasını sağladı. Daha sonraki yıllarda Humeyni rejimi tarafından mahkemeye bile çıkarılmadan idam ettirilecek olan bu kadının tek suçu Şah'ın bir bakanı olmasıydı. Irak Lisesinde geçirdiğim yıllar için hayatımın en güzel yılları diyebilirim. Kısa zamanda dostluklar kurmuştuk ve bu bizim kendimizi Irak'ta hissetmemizi sağlamış, yabaniliğimizi gidermişti.

12 SAVAK. Nali'yi aradığında hemen hemen iki yıldır İran'daydık ve yeni alışmıştık bu ülkeye. SAVAK adı huzurlu dünyamızda bir bomba gibi patlamıştı. Bunca emek sarfederek kurduğumuz düzenimiz şimdi yeniden mi yıkılacaktı? Kâzımi evimizi ziyarete geldiğinde Julia'yı komşulara yollamıştık. Onun her şeyi öğrenip kendini kaybetmesinden korkuyor. Kâzımi'yle karşılaştırmamak için elimizden geleni yapıyorduk. Ağabeyim Ashor o sırada bir yolculuğa çıkmıştı. Tanrı'ya şükür ki babam da evde yoktu. Annem, ben ve Nali. Bay Kâzımi'yi karşılayıp misafir salonuna aldık. İran'da misafiri ayrı bir odada ağırlamak âdettendir, bu misafirin kutsallığını ifade eder. Evde misafir olmadığındaysa oda kilitli kalırdı. Bu oda sürekli olarak temiz tutulur, beklenmedik misafirlere karşı hazırlıklı olunurdu. Kâzımi'yle benim ilgilenmeme karar verilmişti. Annem ve Nali bizi yalnız bırakarak başka odaya geçtiler. «Bizden istediğiniz şeyler konusunda iyice düşündüm,» diye söze girdim. «Ancak ablam Julia'nın da bizimle çalışmasını istemekten vazgeçmeniz gerekecek, çünkü o bu sene üniversiteye girme hazırlıkları içinde, dolayısıyla da çok meşgul. Fakat ben, ben size yardım etmeye çalışacağım. Yalnız bundan kimsenin haberi olmasın, Julia'nın bile!» «Pekâlâ,» dedi Kâzımi. «Mantıklı davranacağınızı biliyordum, her şeyin aramızda kalacağına da söz veriyorum.» «Peki benden asıl istediğiniz nedir? Yani somut olarak bir şeyler söyleyemez misiniz?» diye sordum. «Lütfen, sakin olun. vicdanınızı rahatsız edecek hiçbir şey olmayacağına garanti veririm. Bizim tek istediğimiz okulunuzdaki günlük olaylar hakkında fikir sahibi olabilmek. Öğretmenlerin, öğrencilere nasıl davrandıklarını, birtakım öğrencileri kayırıp kayırmadıklarını ya da kötü muamele yapıp yapmadıklarını öğrenmek o kadar. Eğer bu tarz şeylerle karşılaşırsanız bize haber verirsiniz. Örneğin tatil günleriniz... Diğer okullardan farklı mı? Ya da diğer okullarla ilişkiniz var mı? Öğretmenleriniz nasıl insanlar? Gördüğünüz gibi fazla bir şey istemiyoruz. Bir daha ne gün ve nerede buluşacağımızı ben size bildireceğim. Şimdilik hoşçakalın.» Konuşmamız boyunca adam sürekli bacaklarıma bakmış, ara sıra da gözlerini gözlerimin içine dikmeyi ihmal etmemişti. Onun varlığından rahatsız oluyor, içim sıkılıyordu. Neyse ki konuşma kısa sürmüştü de rahat bir nefes alabilmiştim. O günden sonra haftada bir buluşur olmuştuk. Bu buluşmalar araba gezintileri şeklindeydi. Yaklaşık bir saat otobanda öylesine,

13 amaçsızca dolaşıyorduk. Ona anlattıklarım önemsiz, kayda değmeyecek ayrıntılardı. Ancak tüm bunları anlatırken öyle esrarlı bir havaya bürünüyordum ki, bu olayların benim için önemli şeyler olduğunu sanıyordu besbelli. En azından ben öyle düşünüyordum. Anlattıklarım onu tatmin etmemiş olacak ki, okulda kimlere ve nelere dikkat etmem gerektiğini öğütlemişti. Birkaç hafta geçtiğindeyse okulla ilgili söylediklerime karşı olan ilgisinin büyük ölçüde azaldığını farkettim. Artık ailemle ilgili sorular yöneltmeye başlamıştı. Zamanla, düzenli olarak yaptığımız bu araba gezintilerine alışmıştım, hatta Mansur Kâzımi'ye bile. Onu nazik ve sevimli buluyordum artık. Kuşkusuz, tartışılmaz üstün bir zekâya sahipti ve bir centilmendi. Bana karşı oldukça kibar ve mesafeliydi. Doğrusunu söylemek gerekirse dış görünüşüyle fazlasıyla çekici bir adamdı. Ve sonunda öyle bir zaman geldi ki, bu gezintileri iple çeker olmuştum. Kâzımi aileye daha da yakın olabilmek için çaba gösteriyordu, bunda başarılı da oldu. Zamanla konuk etmekten zevk aldığımız biri oluvermişti. Ziyaretlerinin ilk yarım saatinde Kâzımi ve ben baş başa kalıyorduk. Bu süre içinde okulla ilgili haberleri veriyordum ona. Sonra da ailem, ben ve o, hep birlikte yemeğe oturuyorduk. Annem ona en sevdiği yemekleri hazırlamayı ihmal etmezdi. Kâzımi de en ufak bir sorun çıktığında yardımımıza koşarak bu iyiliklere karşılık verirdi. Anneme «Mader» (Ana) diyordu. Dediğine göre kendi annesi o küçük yaştayken ölmüştü. Tüm aile Kâzımi'ye ısınıverdi, Julia bile. Julia onunla hep açık ve net konuşur, lafını esirgemezdi. Kâzımi SAVAK'tan bahseder, Şah'ı ve İran'ı anlatır, yaptığı işe sempati duymamızı sağlamaya çalışırdı. Büyüleyici bir konuşması vardı, saatlerce onu dinleyebilirmişim hissine kapılırdım çoğu kez. Bu adama karşı olan duygularımın önceye oranla ne kadar değiştiğini farketmem epeyce bir zaman almıştı. Bir keresinde ciddi bir enfeksiyon geçirmiş uzun süre hasta yatmıştım. O günlerden birinde dok tor muayenesinden döndüğümde annemi elinde bir paketle beni beklerken bulmuştum. «Bay Kâzımi geldi. Bu paketi sana getirmiş. Ha, bir de 'Geçmiş olsun,' dileklerini iletmemi istedi.» Hemen paketi açmıştım. Stendhal'a ve Andre Gide'e ait iki kitap çıktı içinden. Büyük bir heyecanla kitapları karıştırmaya başladım, herhangi bir not ya da bir haber aramıştı gözlerim. Ama hiçbir şey bulamamıştım.

14 Ertesi gün Kâzımi'yi bürosundan arayarak ona teşekkür ettim. Andre Gide'in kitabının neredeyse sonuna geldiğimi de söylemeyi unutmadım. «Kitapların hoşunuza gitmesi sevindirdi beni,» diye karşılık verdi. «İkimizin yalnız olabileceği bir yerde buluşmak ve konuşabilmek isterdim. Acaba sizce bu mümkün mü? Hatta yarın! Yarın olsa çok sevinirdim!» Biraz duraladıktan sonra kalbim çarpa çarpa teklifini kabul etmiştim. Ertesi gün için sözleştik. Hemen Lida'ya koşarak bana yeni bir elbise dikmesini rica ettim. Mansur Kâzımi'yle buluşurken yeni bir elbise giymek istiyordum. Lida kırmızılı, beyazlı harika bir elbise yaratıvermişti. Elbette ki etekliği de o zamanın modasına uygundu, yani miniydi. Nereye gittiğimi evdekiler bilmemeliydi. Onlara bir kız arkadaşımla buluşacağımı söyleyerek evden çıktım ve biraz uzaklaştıktan sonra bir taksiye atlayıverdim. Kâzımi kararlaştırdığımız yerde beni beklemekteydi. Elinde bir gül ve küçük bir hediye paketi vardı. Zincir ucuna takılmak için küçük, altın bir takıydı hediyesi. Arabaya bindim. Her zamanki gibi otobana doğru yola koyulmuştuk. Kısa süren bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı. «Aiyleen, sizinle bir an önce görüşüp konuşmam gerekiyordu, bu yüzden sizden bu buluşmayı istedim. Gerçi bu benim için kolay olmadı, uzun bir süre kendimi tutmaya çalıştım ama başaramadım.» Birkaç kere yutkunduktan sonra konuşmasına devam etti. «Biliyorum, bu çok yanlış ve böyle bir şey asla olmamalıydı ama... Ben, ben size âşık oldum Aiyleen.» Sustu ve kısa bir süre için bana baktı. Ben hiçbir şey söyleyemiyordum. «Benim için öyle herhangi biri. alelade bir kız değilsiniz, inanın bana! Nasıl anlatsam bilemiyorum, siz: siz benim için kutsalsınız. Size en ufak bir şekilde acı vermeyi yüreğim asla kaldırmaz.» Benden hâlâ çıt çıkmıyordu. Kapıyı açtım ve oradan uzaklaşmaya başladım, eve doğru yürüyordum. Annemin sözleri aklıma gelmişti. Bu sözleri sık sık yineler, kafamızın içine kazırdı adeta. «Eğer bir gün bir erkek size aşkını itiraf ederse, sakın ona duygularınızı belli etmeyin. En ufak bir tepki göstermeyin, en önemlisi de ani cevap vermekten kaçının. Bırakın karşınızdaki erkek çırpınıp dursun, yoksa sizin çok kolay elde edildiğinizi düşünür.» Bu tür nasihatlar İranlı ailelerin hemen hemen hepsinde yapılırdı. Eve geldiğimde kafam karmakarışıktı. Ne yapmam gerekiyor diye düşündüm. Nasıl davranmalıydım acaba? İşin kötüsü ben de Mansur Kâzımi'ye âşıktım, olanları umursamıyormuş gibi yapamazdım. Bu sıradan

15 bir olay değildi. İşte problemler de burada başlıyordu. Kimseyle bu konu hakkında konuşamazdım. Tek yapmam gereken kendi başıma bunun altından kalkmaktı. Yasak bir aşktı bu. Ben Hıristiyandım, o ise Müslüman. Ben on dört yaşındaydım, o yirmi yedi. Ben yurtdışında doğmuş bir yabancıydım, o SAVAK'ta çalışan biriydi. Ne yönden bakarsam bakayım aramızda herhangi bir ilişkinin mümkün olmayacağını görmekteydim. İran gibi bir İslam ülkesinde bir Hıristiyanın bir Müslümanla evlenmesi, evlenen kız için ölümle eşdeğerdi. Baba ve erkek kardeşler zorbalık yapsın yapmasın o kız ailesi için ölmüş sayılırdı. Bir daha adı ağza alınmaz, hatta akrabaları tarafından «orospu» sınıfına sokulur, öylece bir kenara itilirdi. İşte tüm bunlar Mansur'a, «Hayır.» elemek için yeterliydi. Yapılması gereken en mantıklı şey onu reddedip bu olayı unutmaktı. Peki bunu nasıl başaracaktım? Mansur'a sırılsıklam âşıktım, ömrümde ilk defa aşkı tadıyordum. Ona beslediğim bu aşk ne zaman başladı bilmiyordum, bu aşkın sonunun nereye varacağını da. Ancak bir şeyi biliyordum, iflah olmaz derecede âşıktım. Şiirlerde, şarkılarda bahsettikleri, insan ruhunu alıp yıldızlara götüren şey bu olsa gerekti... Bir şey açıkça ortadaydı ki, bu aşk bana hem bedensel, hem de ruhsal olarak zarar veriyordu. Yetiştirilme tarzım ve aldığım eğitime göre, bir erkekle dolaşıp arkadaşlık eden bir kız, eğer onunla sırf el ele tutuşmuş olsa dahi yine de onunla evlenmeliydi. Yoksa büyük bir günah olurdu. Bizler katı düşünmeye ve mantığımıza göre karar vermeye alıştırılmıştık. Ancak bu öyle bir durumdu ki, hiçbir sözün, hiçbir kuralın hükmü geçmiyordu. Kendi kendime, «Ya onunla evlenirsin ya da rahibe olursun,» dedim. İçimde kazanlar kaynıyor, yangınlar çıkıyordu. Yalnız kimsenin bu olanlardan haberi olmamalıydı. Biri öğrenecek olursa en ağır cezalara mahkûm edilirdim. Mansur'la buluşmalarımız önceleri yarım saati, bir saati buluyordu. Genelde arabasında oturuyor, konuşuyorduk. Bir kere bile ısrarcı bir davranışta bulunmamış, elimi tutmaya bile kalkışmamıştı. Çok dikkatli olmamız ve kimsenin ilgisini çekmememiz gerekiyordu. Bazen buluşmalarımıza bir iki hafta ara veriyorduk. Ayrılıkları katlanılır kılmak için onunla bir formül geliştirmiştik. Mansur beni arıyor, hangi saatte evimin önünden geçeceğini haber veriyor, ben de o saatte balkona dikiliyordum ve birbirimize el sallıyorduk. Ben kendi içimde büyük savaşlar veriyordum. Yaptığımın doğru olduğunu gösterecek nedenler arıyor, ama bulamıyordum. Aileme yalan söylemekten nefret ediyordum. Mansur'la buluştuğumuz, bir gün

16 ortaya çıkacak korkusu ve suçluluk beni tüketiyordu. Mansur'la buluştuktan sonra eve geldiğimde annemin yüzüne bakamaz olmuştum. Giderek durum daha da dayanılmaz bir hal alıyordu, ancak yapabileceğim bir şey de yoktu Bu konu hakkında Mansur'la da konuşmuştum. O da korkularımın farkındaydı ve kendisi de korktuğunu itiraf ediyordu. SAVAK ilkelerine de aykırı bir ilişkiydi bizimkisi. Neredeyse bir yıldır tanışmamıza rağmen Mansur daha elimi bile tutmamıştı, buna yeltenmemişti bile. Belki de böyle davranırsa benim üzüleceğimden korkuyordu. Aileme karşı vicdanının rahatsız olduğunu ve kendini hainmiş gibi hissettiğini söylüyordu. O gün de beni arayacağını söyleyerek ayrılmıştı yanımdan. Sabırsızlıkla aramasını bekledim ama bir türlü telefon etmiyordu. Ertesi gün de ondan hiç haber alamamıştım. Üçüncü gün artık dayanamamış, bürosunu aramıştım. «Bay Kâzımi burada değil. İşiyle ilgili bir yolculuğa çıktı,» dedi telefondaki ses. Tam üç hafta boyunca durmadan ağladım. Üç sonu gelmeyen, boğucu, karanlık hafta! Ondan tek bir haber yoktu. Yavaş yavaş her şeyin bittiğini, onu bir daha asla göremeyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Bu düşünceler beni yiyip bitiriyordu. Saatlerce balkonda oturduğum, sokaklara boş boş baktığım günler oldu. Hep bir ümit vardı içimde, belki arabasıyla bir yerden çıkıverir ümidi. Doğal olarak ailem de bendeki değişikliği farketmişti. Benim için endişeleniyorlar, sürekli olarak soru yağmuruna tutuyorlardı. Neler olduğunu öğrenmek istiyorlardı. Ancak ben bu durumu kimseyle paylaşamazdım. Tek tesellim müzikti. Sonunda şiirler yazmaya, duygularımı kelimelere dökmeye başlamıştım. Kalemimle, kâğıdım benim dert ortaklarım olmuşlardı. Böylece biraz olsun rahatlayabiliyordum. Bir perşembe günüydü, okuldan yeni dönmüştüm ki telefon çalmaya başladı. Hemen koştum, bu onun sesiydi. Neredeyse bir çığlık koparacakken kendimi tuttum. Mansur sesimdeki ümitsizliği ve üzüntüyü hemen sezmişti. Bir saat içinde beni görmesi gerektiğini söyledi. Anneme arkadaşım Meryem'e gideceğimi söyleyerek hemen evden çıktım Mansur her zamanki gibi tam zamanında oradaydı. Ve yine her zamanki gibi elinde bir gülle beklemekteydi. Birbirimizi görür görmez sarılmıştık. İlk defa birbirimize sarılıyorduk. Mansur'un kalp atışlarını

17 duymak beni oldukça heyecanlandırmıştı. «SAVAK ilişkimizi öğrendi. Seninle buluşmamız tehlikeli olabilirdi. Senden uzak durmaya çalıştım ama başaramadım. Ayrıca ne olursa olsun seni kaybetmeyi göze alamam, senden asla vazgeçemem artık!» Sanki bir bulut ayaklarımın altına serilmişti ve beni gökyüzüne doğru çıkarıyordu. Mutluluktan sarhoş olmuştum. O korkunç üç hafta son bulmuştu. Artık mutluydum, sadece mutlu. Ülkemiz İran'da ve diğer Yakındoğu ülkelerinde evlenmeden önce bir kızın eline erkek eli değmesi, bir erkekle beraber görülmesi hazmedilir bir şey değildi. Böyle bir durumda erkek kızla evlenmek zorunda kalırdı. Bizler Hıristiyan olmamıza rağmen neredeyse Müslümanlardan daha hassastık. Biz azınlıktık ve birbirimizi tanırdık. Eğer bir kızın adı bir erkekle çıkmışsa o kızın başka biriyle evlenme şansı kalmazdı. Durum böyle olunca Mansur ve benim ne büyük bir tehlikede olduğumuz apaçık ortadaydı. Üstelik Mansur'un Müslüman olması işleri büsbütün zorlaştırıyordu. Asla birlikte görünmemeliydik. Bir yıldır süren buluşmalarımız arabayla gezmekten öteye gitmemişti. Zaman geçtikçe birbirimize daha çok yakınlaşıyor, bağlanıyorduk. Yalnız kalabileceğimiz, yakın olabileceğimiz mekânlar arar olmuştuk. Bunun için en iyi yerler terkedilmiş, ıssız bölgelerdi. İçimizdeki korku bizi rahat bırakmıyordu. 'Ya yakalanırsak!' korkusu. Bu korkunun sebepsiz olmadığını kısa bir süre sonra gördük zaten. Bir akşamüstü çalılıklar arasında park etmiş, öpüşüyorduk. Cinselliğe dair tek yaşadığımız bu masum öpücüklerdi zaten. Birdenbire arkamızda bir aracın belirdiğini farkettik. Aracın farları gözümüzü öyle kamaştırıyordu ki, ancak birkaç saniye sonra gelenlerin jandarmalar olduğunu anladık. İki jandarma jiplerinden inmiş bize doğru gelirlerken Mansur ani bir haraketle gaza basıp hızla oradan uzaklaşmaya başladı Tabii jandarmalar hemen araçlarına dönmüş bizi takip etmeye başlamışlardı. Ancak Mansur öyle hızlı sürüyordu ki, izimizi kaybettirmeyi başarmıştık. Bu tip olaylarda deneyimli olduğu belliydi. Tüm vücudum titriyordu. Bir yandan şansımız varmış diye seviniyor, diğer yandan da yakalansaydık başımıza neler gelirdi diye düşünüyordum. Şüphesiz bizi nezarete götürürler, daha on altı yaşımda olduğum için aileme haber verirlerdi. Sonrasını düşünmek bile korkunçtu. Mansur'un başıysa daha büyük belaya girebilirdi. Ne de olsa SAVAK'ta çalışıyordu ve böyle bir olay onun hayatını mahvedebilirdi. Jandarmalarla yaşadığımız bu kovalamaca bizi çok korkutmuştu. Bizim için ormanlarda, gizli yerlerde park etmek fazla riksliydi. Mansur'un yeni bir fikri vardı, birkaç saatliğine otelde oda kiralamak. Otelde oda kiralayacağımıza neden evine gitmediğimizi sordum. «Bu imkânsız,

18 » diye cevap verdi. «Ben orada tek başıma oturmuyorum. Benim dairenin diğer bölümünde bir iş arkadaşım oturuyor. Girip çıkarken bizi görür.» Anlattıklarına inanmıştım, o zamanlar bunun bir yalan olduğunu nereden anlayacaktım ki? Ona inancım sonsuzdu. Sarılıp öpüşmekten ileri gitmiyor olsak da otelde buluşma fikrine bir türlü ısınamamıştım. Oda kiralamak, hele hele otellerin o kişiliksiz atmosferlerinde buluşmak bana göre değildi. Alçaltıcı bir şey olarak görüyordum bunu. Ama buluşmamız için başka bir yol yoktu. Genellikle oteli seçen ve odayı tutan ben olurdum. Mansur da şüphe çekmemesi için bir süre sonra odaya gelirdi. Bir başka şanssız olay da o sıralarda yaşanmıştı. Bir gün Mansur yeterince beklemeden, hemen arkamdan odaya gelmişti. Bunun üzerine otelin bir çalışanı kapımızı çalmış, odayı terketmemizi söylemişti. Ve biz artık daha büyük otelleri seçmeye karar verdik, örneğin Sheraton'ı. İnsanın sinirlerini yıpratan bu saklambaç oyunu üç senedir sürmekteydi. Zaman geçtikçe yalan söylemek daha da zorlaşıyordu. Her defasında inandırıcı sebepler bulmak zorundaydım. Sırrımı bilen sa dece arkadaşım Meryem'di. Ve o da bana bu konuda hep yardımcı oluyordu. Mansur'la buluşacağım günlerde ona da haber veriyordum. Böylece sonradan gelebilecek sorulara karşı hazırlıklı oluyor, ağızbirliği yapıyorduk. iran gibi bir ülkede yirmi beş yaşına gelmiş bir kıza evde kalmış gözüyle bakılırdı. Bizim evde de evlilik konusunun gündeme gelmesine fazla şaşırmamıştık. Sonuçta evde dört kız kardeştik ve evlilik çağına gelmiştik. Nali yirmi dört, Julia yirmi iki, Lida on dokuz, bense on yedi yaşındaydım. Birçok yerden bizi isteyen taliplerimiz vardı, ama nedense şimdiye kadar hiçbirini beğenmemiştik. Tanımadığımız ailelerin bizlere görücü gelmeleri bize komik geliyordu. Hatta en büyük eğlencemizdi. Âdete göre kıza talip gencin annesi önce bir teyzeyle ya da büyükanneyle birlikte kızı görmeye gelir, eğer kızı beğenirlerse ardından tüm aileyle beraber tekrar gelirlerdi. Bu aşamadan sonra da kız tarafının üstleneceği nişan tarihi kararlaştırılırdı. Ardından damadın ailesinin yapacağı düğüne gelirdi sıra. Tabii hep beraberce düğün ve nişanda gelinin ve damadın ne giyeceklerine karar verilir, planlar yapılırdı. Kız bakmaya gelen anneler yaptıkları işi pek ciddiye alırlar, kızı tepeden tırnağa incelerlerdi. Öyle ki kız kendini panayırdaki bir at gibi hissederdi. Evet, gerçekten de her şey at pazarındaki gibiydi, her anne en iyiyi, en güzeli bulmaya çalışıyor, bu amaç uğruna inanılmaz oyunlar

19 oynanıyordu. Örneğin talip olunan kıza fındık verilir, bunu dişiyle kırması istenirdi. Bu test kızın dişlerinin sağlamlığını ölçmek için yapılırdı. Ya da kadın yere kazara bir şey düşürmüş gibi yapar, kızdan yere düşen şeyi bulmasını isterdi. Bu ise genelde bir yüzük olurdu. Bu test tahmin edileceği gibi göz testiydi. Bazen bize gelen bu garip kadınlardan bunalır, olmadık saçmalıklar yapıp, kahkahalar atarak onları kaçırırdık. Annem, ablalarımı fazla seçici olmakla suçluyor, neden iyi bir doktor veya bir bankacıyı reddettiklerini anlayamıyordu. Bu arada ailede sık sık tatsızlıklar çıkıyor, tartışmalar yaşanıyordu Babamın neşeli olduğu bir anı yakalayıp ona şu soruyu yöneltmiştim. «Sırf evlenmiş olmak için karşımıza çıkan ilk erkekle evlenmemiz mi gerekiyor?» «Hayır,» diye cevap verdi babam. «Önemli ve kalıcı olan tek şey sevgidir. Bir tek sevginin sözü geçer. Eğer birinin sizi gerçekten sevdiğine emin olursanız, o zaman benden de onay alır ve evlenirsiniz. Tabii bir şartla, bu kişi asla bir Müslüman olmamalı.» İşte bu son cümle kalbime bıçak gibi saplanıvermişti. Mansur'u düşünüyordum. En iyisi herhalde bu konuyu kapatmaktı. Ve sonunda, ailemizde uzun süredir tatsızlık yaratan evlilik sorunu çözülmüştü. Nali ve Lida diplomat aileleri için düzenlenen bir partiye gitmişlerdi. Gece geç bir saat eve döndüklerinde suratlarının aldığı o hali hiç unutamam, ikisi de İskoç kökenli olan iki genç adamla tanışmışlar ve karşılıklı olarak birbirlerine tutulmuşlardı. Gordon yirmi üç, Philip ise otuz yaşındaydı. Bunun üzerinden henüz üç ay geçmişti ki, iki düğünü birarada kutladık. Dört yüzün üstünde konuk davet edilmiş, masallardaki gibi bir düğün yaşanmıştı. Nali ve Lida eşleriyle Tahran'ın kuzeyindeki evlerine taşındılar. İkisinin beraber evden gitmesi kendimi yalnız hissetmeme neden olmuştu. Ancak itiraf etmeliyim ki, Nali'nin taşınması beni çok mutsuz da etmemişti. İkimizin arasında her zaman için soğuk bir savaş yaşanmıştı. Öte yandan Lida'yı ise çok özlüyordum, evine sık sık ziyarete gidiyor, bu arada bu ziyaretler bahanesiyle Mansur'u da daha sık görebiliyordum. Nali ve Lida gidince Julia'yla birbirimize daha da yakınlaşmıştık. Sonunda sırrımı Julia'ya açtım. Elbette ki şok olmuştu ve Mansur'la olan ilişkimi bitirmem için beni ikna etmeye çalışmıştı. Ne yazık ki bu imkânsızdı. Julia o sıralarda okulu bitirmiş, bir arkadaşı dolayısıyla Tahran'daki Suudi Havayollarında iş bulup, çalışmaya başlamıştı. Rezervasyon yapıyor, bilet kontrolüyle ilgileniyor, kayıp eşya bölümüne bakıyordu. İşinden çok memnundu, çünkü bu tam ona göre bir işti; değişik ve ilgi çekici. Okula devam eden bir tek bendim ve evlenmeyi henüz düşünmüyordum.

20 Mansur üniversiteyi bitirmişti, ben de onun gibi okumak istiyordum. Bazen kendini üstün gördüğünü belli eden davranışlarda bulunurdu. Bu beni çok rahatsız ederdi. Bir de sık sık çok iyi bir aileden geldiğini söyler, bununla böbürlenirdi. Ancak nedense beni hâlâ onlarla tanıştırmamıştı. Ben evde bebek muamelesi yapılarak büyütülmüş bir kızdım. Evin en küçüğü olduğum için herkes kendini benden sorumlu hissederdi. Günün birinde bir tanıdığımızın tavsiyesiyle İngiltere'de okumama karar verdiklerini duyunca oldukça şaşırmıştım. Bu benim için inanılmaz bir haberdi. Adeta bir devrim gibi bir şeydi. Hiç bilmediğim, yepyeni bir dünyaya gidecektim, hem de tek başıma! Bu gerçekten de gurur verici bir olaydı. Ama Mansur'dan ayrılacaktım. Lida İngiltere'ye gidişimden bir gece önce evde bir veda partisi düzenlemişti. Mansur da bu partiye davetliydi, ne de olsa o da ailemizin bir dostuydu. Parti güzeldi, ama ben bütün geceyi ağlayarak geçirmiştim. Beni üzen tek şey sevdiklerimden ayrılmak değildi. Emin olduğum bir şey vardı; o da hayatımın bir bölümü tamamıyla sona eriyordu. Ertesi sabah İngiliz Havayollarıyla Londra'ya uçacak, oradan da Aberdeen'e geçecektim. Yolculuğa çıkmadan önce birkaç dakika da olsa Mansur'la baş başa kalmayı istiyordum. Ama bunu nasıl başaracaktım? Neyse ki Julia'nın aklına bir fikir geldi de, bu arzum gerçekleşti. Parti sonrası bir arkadaşımızı eve bırakmamız gerekecekti, o sırada Mansur da bize katılmayı önerecek, böylece beraber olabilecektik yılının sıcak bir eylül akşamıydı. Arkadaşımızı evine bıraktıktan sonra eve dönerken, Julia bizi yalnız bıraktı. Mansur'la bir parka gittik ve konuşmaya başladık. Ona her gün mektup yazmam gerektiğini tembihliyor, bu konuda ona söz vermemi istiyordu. Söz vermeme ne gerek vardı, ona yazmazsam bu ayrılığa nasıl katlanabilirdim! Ağlamaktan gözlerim şişmiş, boğazım düğümlenmişti, tek kelime konuşamaz olmuştum. «Seni sık sık arayacağım,» dedi Mansur. «Ve söz veriyorum, birkaç ay içinde ziyaretine geleceğim.» Bunun üzerine oradaki birinden fotoğrafımızı çekmesini rica etmiştik. Bu fotoğraf beraberce çektirdiğimiz ilk fotoğrafımız olacaktı. Mansur kolunu omzuma attı ve beraber gülümsedik. Bu fotoğraf çekilirken ileride bunun bana neye mal olacağını bilmiyordum. Ertesi gün Tahran Havaalanında oturmuş uçağımı beklerken yapayalnız hissediyordum kendimi. Annem gözlerimin önünden gitmiyordu. Durmadan ağlayan zavallı anneciğim, benden ayrılacağı için çok üzülmüştü. İçimden evime, yuvama geri dönmek geçiyordu. Aberdeen'de gideceğim adres Lida'nın kaynanasının eviydi. Ancak

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM Bu zamana kadarki okul hayatım boyunca birçok öğretmenim oldu. Şu an düşündüğüm zaman, aslında her birinden bir şeyler öğrendiğimi ve her birinin hayatımın şekillenmesinde azımsanmayacak

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ VG&O 0-3 A.A. Vermulst, G. Kroes, R.E. De Meyer & J.W. Veerman AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ 0 İLA 3 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN ANNE-BABALARINA YÖNELİKTİR GENCIN ADI: TEDAVI ŞEKLI: DOLDURMA TARIHI:

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum» Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni «Okula Uyum» Hayatımızda yeni bir sayfa daha açılıyor. Bu başlangıç hem çocuğunuzun hem de sizlerin hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı... Çocuklar, okula

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin AŞKIN ACABA HÂLİ Varoluştan bu yana herhangi bir metoda uydurulup bu doğrultuda devam edilemeyen belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin hatlarla

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ Onur BİÇER Yüksekokulumuza 2006 yılında görevime başlamış olup 2008 yılında kazanmış olduğum muhasebe ve vergi uygulamaları (İÖ) Programını okuyup 2010 yılında

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

D Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değişkenlik gösterir mi, yoksa her zaman aynı mıdır?

D Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değişkenlik gösterir mi, yoksa her zaman aynı mıdır? Adı Soyadı: ROSENBERG BENLİK SAYGISI ÖLÇEĞİ D 1 MADDE 1 1. Kendimi en az diğer insanlar kadar değerli buluyorum. 2. Bazı olumlu özelliklerim olduğunu düşünüyorum. 3. Genelde kendimi başarısız bir kişi

Detaylı

Riksgränsen deki mültecilerin hepsi İsveç e sığınma başvurusu yapmış. Ancak çoğu,

Riksgränsen deki mültecilerin hepsi İsveç e sığınma başvurusu yapmış. Ancak çoğu, Kutup Mültecileri Kutup bölgesine yerleşen mülteciler hayatlarında ilk kez kar görüyor ve güneşin ortaya çıkmadığı günlerde namaz saatlerini nasıl saptayacaklarını keşfediyor. 31.05.2016 / 15:10 Kutup

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:. Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:. 2) Nerede doğdunuz? Yer:. Bölge:. Eyalet: Ülke:... 3) Tamamladığınız en yüksek okul derecesi nedir? a.

Detaylı

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor MİRKET NİNELER Tanıdığım en farklı iki kadın olan anneannem ve babaannem için... Çünkü onlar hep ayakta kalırlar. N. T. SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar Kadın ve erkek yaratılıştan bu yana birbirinin yarısı olarak kabul edilir. Bu elmanın birbirine hiç de benzemeyen iki yarısı, her anlamda birbirlerinden oldukça farklıdır.

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim.

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim. ROSENBERG BENLİK SAYGISI ÖLÇEĞİ Aşağıdaki cümleleri okuyarak sizin için uygun olan şıkkı işaretleyiniz 1. Kendimi en az diğer insanlar kadar değerli buluyorum. 2. Bazı olumlu özelliklerim olduğunu düşünüyorum.

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.11.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Rut: Bir Aşk Hikayesi

Rut: Bir Aşk Hikayesi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Rut: Bir Aşk Hikayesi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Akvaryumdaki Denizkızı

Akvaryumdaki Denizkızı Akvaryumdaki Denizkızı Daracık bir sokakta, küçücük bir akvaryumcu varmış. Gelip geçenler pek fark etmezmiş burayı. Oysa başlarını azıcık kaldırsalar neler göreceklermiş neler... Akvaryumcu yaşlı bir adammış.

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU Test, Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın tarafından geliştirilmiştir. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz. OKUL EV VE AİLE KİŞİSEL ÖĞRENME

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir? ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir? Ebeveynler için Notlar Bu kitapçık, yaklaşık 4 ila 12 yaş aralığındaki, psikoterapi düşünülmüş çocuklar

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

ILKYAR. -- Orda bir YIBO var...

ILKYAR. -- Orda bir YIBO var... Bu akşam kıymetli gönüllülerimizden sevgili Yezdan'in izlenimini paylaşıyoruz... Bu kadar emek, ve coşku ile ILKYAR'i sahiplenen ve ILKYAR'a gelecekte de hayatında önemli bir yer vereceğini düşündüğümüz

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı