Cumhuriyet Halk Partisi

Transkript

1 1 Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Kılıçdaroğlu TBMM de, Neymiş? Milletvekillerimizin dokunulmazlıklarını kaldıracaklarmış. Demokrasi için her türlü bedeli ödemeye hazırız. Senin dokunulmazlığın sen de kalsın. Bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırmazsan namertsin Tarih : AKP tarafından çözüm sürecine ilişkin Meclis Araştırması isteniyor. Tarihimizde ilk kez TBMM, bir terör örgütüyle muhata p kılınmak isteniyor. Böyle bir şeyi bizim kabul etmemiz mümkün değildir - Türkiye nin en temel sorununu çözerken halka doğruları söyleyeceksiniz. Halkı aldatmayacaksınız. AKP nin önergesinde, TBMM nin, süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek diyor. Bizim tarihimizde ilk kez TBMM, bir terör örgütüyle muhatap kılınmak isteniyor. Bu, hukukun kaldırabileceği bir şey değildir. Sağlıklı çalışan bir demokrasinin kaldırabileceği bir şey değildir. - Sürecin sonunda bir başarısızlık çıkarsa bunun faturasını 76 milyon yurttaş ödeyecektir. Büyük öfkeler, büyük hayal kırıklıkları sonunda çıkar - Bir topluma bu kadar büyük umutlar vereceksiniz, arkasından bir şey çıkmayacak. Bu Türkiye ye yapılacak en büyük ihanet - Sürecin ne olduğunu bilen var mı? Bir kitap düşünün; kitabın üzerinde İmralı süreci yazıyor, üstü çizilmiş, arkasından çözüm süreci üstü çizilmiş, sonra barış süreci. Kitabın yazarına bakıyorsunuz; Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan, kaleme alanlar. Kitabı önünüze koyuyorlar, kitap hakkında yorum yap diyorlar. Bir okuyayım diyorsunuz, hayır okumayacaksın. Okumadan nasıl yorum yapacaksınız, nasıl konuşacaksınız? Cumhuriyet Halk Partisi - 1 /

2 2 - Hukuk eğitimi almış hiç kimse Silivri de adil bir yargılama yapıldığını iddia edemez bin kişinin telefonu dinlendi davalarda. 3 bin kişi hakkında takibat yapıldı, bin 360 kişi ifade verdi. Dava görüşülürken 7 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi kanser oldu. Dava dosyasının tamamı 120 milyon sayfayı aştı. 228 yılda bir hakim bu dava dosyalarını okuyacak. Ama, bunlar oturup karar veriyorlar. - Özel yetkili mahkemelerin bağımsız olduğunu söyleyebilmek için hukuk cahili olmak gerekir. O mahkemeler siyasi otoritenin sopasıdır - İşine gelince, yargı bağımsız, işine gelince yargı bağımlı. Deniz Feneri davası ne oldu? Mahkemesi bile belli değil. Unutuldu gitti. Sorgulanan kim oldu? Olayı soruşturan savcılar. Neymiş? Yargı bağımsızmış. Sen onu benim külahıma anlat - Biber gazı, cop, o soğukta su. Herhangi bir olay olmasın diye milletvekili arkadaşlarımız, ilgili bakanlarla, yerel yöneticilerle, duruşma sırasında yargıçlarla görüştüler. Amaç ne? Amaç herhangi bir olay olmasın, dünyaya rezil olmayalım. Ama Türkiye yi dünyaya rezil ettiniz. Oraya gelen yabancılar, Bu ne biçim mahkeme, bu ne biçim duruşma dedi -Başbakan Erdoğan ın sık sık Hakkari de neden Türk bayrağı yoktu? diyor. Hakkari de senin il başkanlığın yok, CHP nin il başkanlığında Türk bayrağı var. İnsanda biraz utanma duygusu olur - Aklını kiraya veren insandan akil adam olmaz - Bir ülkeye demokrasi gelmeden barış gelmez. Hukuk olmayan bir ülkede barış olamaz - Milletin seçtiği 8 milletvekilini hapiste tutacaksınız, Benim ülkemde hukukun üstünlüğü var diyeceksiniz. Olmaz. Buna kimse inanmaz. - Demokrasi mi istiyorsun? Getir, yasaları çıkaralım. Darbe yasalarının arkasına saklanma, korkma, biraz yürekli ol. Demokrasi istiyorsan, çık adam gibi söyle: Ben de demokrasi istiyorum de. Gel yargıyı bağımsız kılalım. Toplumsal uzlaşma olmadan zaten demokrasi olmaz - Ekonomi konusunda herkes sıkıntılı. Trabzon da bir genç işsizlik nedeniyle kendini yaktı. Eğer bir ülkede bir genç, iş bulamıyorum diye kendini yakıyorsa, o ülkede sorun var demektir - İşsiz sayısı bu yıl 214 bin daha arttı, ancak Türkiye nin yakıcı gündemi, bu sorunların yeterince tartışılmasına olanak vermiyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu TBMM de CHP Grup Genel Kurulu nda sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında güncel olayları değerlendirirken AKP ye de hodri meydan dedi ve şunları söyledi; CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN; TARİHİNDE GRUP GENEL KURUL TOPLANTISINDA Cumhuriyet Halk Partisi - 2 /

3 3 YAPTIĞI KONUŞMA CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU Evet, sorumluluk duyan bir belediye başkanı, ülkesine karşı sorumluluk duyan, çocuklarına karşı sorumluluk duyan, kendi insanına karşı sorumluluk duyan bir belediye başkanının Cumhuriyet Halk Partisinin saflarına katılmasını onurla, gururla, sevinçle karşılıyorum. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonlarının başında izleyen değerli yurttaşlarım; hepinize en içten selamlarımı saygılarımı sunuyorum. Türkiye nin zor bir süreçten geçtiğini herkes kabul ediyor. Hangi siyasal partiden olursa olsun yurttaşlarımız Türkiye zor bir süreçten geçiyor. diyorlar. Çünkü Türkiye de sağlıklı çalışan bir demokraside olması gereken kurallar çalışmıyor. Bir iktidar, her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım, ben talimat veririm, herkes yerine getirir anlayışı içinde. Bu anlayıştan yola çıkıldığı zaman Türkiye nin önünde doğal olarak ciddi sorunlar birikiyor. Değerli arkadaşlarım, bundan üç veya dört hafta önce Silivri duruşmalarına değinmiştim. Hukuk eğitimi alan hiçbir kişi ama hiçbir kişi orada sağlıklı bir yargılama yapıldığını kabul etmiyor. Görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun hiçbir kişi, orada sağlıklı bir yargılama olduğunu kabul etmiyor. Türkiye nin her tarafından insanlar duruşmayı izlemeye gidiyorlar. Anayasaya göre duruşmalar aleni mi? Aleni. Yani Ankara Adliye Sarayının önünden geçerken herhangi bir yurttaş herhangi bir duruşmayı izleyebilir. Kimse Niçin geldin? diye soramaz. O duruşmaları da izlemek için Türkiye nin her tarafından yurttaşlar gitmişler. Sen misin gelen; bu, doğru değil arkadaşlar. Biber gazı, cop, o soğukta tazyikli su, hangi çağda yaşıyoruz? Kaldı ki herhangi bir olay olmasın diye, milletvekili arkadaşlarımız ilgili bakanlarla görüştüler, yerel yöneticilerle görüştüler, duruşma sırasında yargıçlarla görüştüler. Amaç ne? Amaç, herhangi bir olay olmasın, dünyaya rezil olmayalım, amaç bu. Ama Türkiye yi dünyaya rezil ettiniz. Oraya gelen yabancılar Bu ne biçim mahkeme, bu ne biçim duruşma? diyorlar. Daha önce de söylemiştim değerli arkadaşlarım, 60 bin kişinin telefonun dinlendi bu davalarda, 60 bin yurttaşın telefonu dinlendi, 3 bin kişi hakkında takibat yapıldı, kişi bu duruşmalarda ifade verdi; toplam 17 bin sayfa ve 19 iddianame hazırlandı ya da birleştirildi. Dava görüşülürken, sürerken 7 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi kanser oldu. Dava dosyasının tamamı 120 milyon sayfayı aşkın. 228 yılda bir yargıç veya bir hâkim bu dava dosyalarını okuyacak ama bunlar oturup karar veriyorlar. Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan bugün Mahkemeler bağımsızdır. demiş. Gerçekten komedi. Şunu önce bilmemiz gerekiyor: Sağlıklı işleyen bir demokraside sıkıyönetim mahkemeleri olmaz, devlet güvenlik mahkemeleri olmaz, özel yetkili mahkemeler olmaz. Bu mahkemelerin olduğu bir ülkede yargı bağımsız olmaz, önce bu gerçeği bilmek gerekiyor. (Alkışlar) İşine gelince Yargı bağımsız işine gelince Yargı bağımlı. Deniz Feneri davası ne oldu? Mahkemesi bile belli değil, unutuldu gitti. Sorgulanan kim oldu? Olayı soruşturan savcılar. Neymiş? Yargı bağımsızmış! Sen onu benim külahıma anlat. Bu ülkede herkes yargının bağımsız olmadığını gayet iyi biliyor. (Alkışlar) Bugün grupta konuşma yapmış, CHP milletvekillerini suçluyor Oraya niye gittiler? diye. Yasak mı getireceksin? Senin gücün yetmez. Milletvekilleri gidecekler oraya, duruşmayı da izleyecekler. Yargı gereğini yapacaktır. diyor, on beş dakika Cumhuriyet Halk Partisi - 3 /

4 4 sonrada savcı harekete geçiyor. Şu bağımsız yargıya bakın siz! Neymiş? Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıracaklarmış. Bizim dokunulmazlığa ihtiyacımız yok, demokrasi için her türlü bedeli ödemeye hazırız biz. (Alkışlar) Özel yetkili mahkemelerin bağımsız olduğunu söylemek için hukuk cahili olmak gerekiyor. O mahkemeler siyasi otoritenin sopasıdır; ne derlerse onu yaparlar. Şöyle karar verin derler, öğleden sonra o kararı verirler. O mahkemelerde görev yapan yargıçlara adı sadece yargıç, yargıç denmez; savcılara da savcı denmez. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir zaman dokunulmazlıkların arkasına saklanmadık. Senin dokunulmazlığın sende kalsın, bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırmazsan namertsin sen. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, malum bir süreç var. Son günlerde bir moda, Cumhuriyet Halk Partisi niye konuşmuyor? Oysa konuşuyoruz. Arkadaşlarımız televizyonlara çıkıyor, ben çıkıyorum, parti sözcümüz basın toplantısı yapıyor, grup başkan vekillerimiz konuşuyor ama Cumhuriyet Halk Partisi niye konuşmuyor? Aslında söyledikleri şu: Bizim duymak istediklerimizi niye söylemiyorsunuz? Kulaklarını kapatıyorlar, sadece kendilerinin duymak istediklerini Cumhuriyet Halk Partisinden duymak istiyorlar. Değerli arkadaşlarım, sizin duymak istediklerinizi değil, bu ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa biz ancak onu söyleriz, onun arkasında dururuz. CHP sürece niye destek vermiyor? Değerli arkadaşlarım, sürecin ne olduğunu bilen var mı? (Alkışlar) Şimdi, bir kitap düşünün. Kitabın üstünde şöyle yazıyor: İmralı süreci üstü çizilmiş, arkasından Çözüm süreci üstü çizilmiş, sonra barış süreci. Kitabı yazana bakıyorsunuz, kitabı kaleme alanlar Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan. Kitabı önünüze koyuyorlar, kitap hakkında yorum yap. diyorlar. Bir okuyayım diyorsunuz hayır, okumayacaksın. Peki, okumadan nasıl yorum yapacaksınız? Okumadan, bilmeden nasıl konuşacaksınız? Bu aynı zamanda şuna benzer: Herhangi bir roman, değerli bir yazarımızın romanı olsun, okumamışsınız, sizden zorla görüş istiyorlar. Okuyayım, ondan sonra görüş bildireyim diyorsunuz. Hayır, şimdi bildir, önemli değil. Süreç diyorlar. Süreç tamam, başlatmışsınız zaten, görüşünüz ne? Bilgimiz yok. Sorun nasıl çözülür? Değerli arkadaşlarım, bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi dışında çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşan başka bir siyasal parti var mı? Yok. (Alkışlar) Biz görüşlerimizi gayet net bir şekilde açıklamışız, kamuoyuyla paylaşmışız, kabul ederseniz etmezsiniz, eksik bulursunuz fazla bulursunuz o ayrı bir şey ama zorla bize Gelin, siz de bu işin içine girin. Bir açıkla diyorsun. Bir dinleyelim. Hayır. Bakın, değerli arkadaşlarım, son olarak adına Barış süreci. dediler. İsimde de anlaşamıyorlar bir türlü. Anket yaptırıyor sık sık, işte çözüm süreci tutmadı, barış süreci; İmralı süreci tutmadı, şunu yapalım diye. Çünkü ortaya koydukları bir hedef çözmek istedikleri bir sorunu henüz tam sağlıklı tanımlamış değiller. Kervan yolda düzülür mantığıyla gidiyorlar. Otuz-kırk yıllık bir sorun, arka planı bu kadar karmaşık olan bir sorun kervan yolda düzülür mantığıyla çözülmez, zaten sorunumuz da bu. Şimdi, CHP yi zorla gelin, bunun içine girin. diyorlar. Kimler söylüyor? AKP nin kalemşorları söylüyor. Medya üzerinden büyük bir baskı. Onlardan birisine geçen gün sordum. Biz AKP nin çözümünü bilmiyoruz, süreçte neyi önerdiğini bilmiyoruz, siz biliyor musunuz? Biz de bilmiyoruz. Siz destek veriyorsunuz, neye destek veriyorsunuz? Bilmiyoruz. Akılla mantıkla bağdaşır mı bu değerli arkadaşlarım? İnsan aklıyla bağdaşır mı? Önce ne olduğunu bileceksiniz. Bize sorduklarını Recep Tayyip Erdoğan a sormuyorlar. Bize diyorlar Niye konuşmuyorsunuz? Recep Tayyip Erdoğan Ben konuşmayacağım. diyor, kimse cesaret edip ona o soruyu soramıyor Niçin konuşmuyorsun? diye. Bir de Cumhuriyet Halk Partisi - 4 /

5 5 kendilerini basın mensubu kabul ediyorlar. Bu yapı, demokrasimizin önündeki en ciddi engellerden birisidir. Kalemi özgür olmayan, sorgulamayı özgürce yapmayan bir basın halkın basını değildir, bunu herkesin kabul etmesi lazım. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, sorun nedir biliyor musunuz? Sorun, milyonlarca yurttaşın umuduyla oynamaktır. Eğer bu sürecin sonunda bir başarısızlık çıkarsa bunun faturasını 76 milyon yurttaş ödeyecektir. Büyük öfkeler büyük hayal kırıklıkları sonunda çıkar. Bir topluma bu kadar büyük umutlar vereceksiniz, arkasından bir şey çıkmayacak. Bu, Türkiye ye yapılacak en büyük ihanettir. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bir Başbakan düşünün, CHP ile görüşmek zaman kaybıdır. diyen bir Başbakan düşünün. Niye bu Başbakan ısrarla ama ısrarla CHP de bu işin içinde olsun? diyor. Hani zaman kaybıydı görüşmek! (Alkışlar) Neden böyle söylüyor? Değerli arkadaşlarım, baktılar iş olmuyor, yeni bir sürecin içine girdiler. Nedir o süreç? Akil adamlar. Recep Tayyip Erdoğan oturdu, sanki kendi milletvekili listesini belirliyormuş gibi 63 akil adam belirledi. Akil adamlar çıktı piyasaya. Akil insanlarla ilgili olarak, değerli arkadaşlarım, size bir bilgi daha vermek isterim. 7 Haziran 2012, ATV de Sayın Başbakan konuşuyor. Diyorlar ki Cumhuriyet Halk Partisin bir önerisi var. Sorunu çözmek için Parlamentoda grubu olan partilerden eşit sayıda milletvekilleri bir uzlaşma komisyonu oluştursun, bunun paralelinde bir de akil insanlar olsun, eş güdümlü, eş zamanlı çalışsınlar bunlar. Ne diyorsunuz? Sayın Başbakanın verdiği yanıt ilginç. Zaten akil adam biziz. diyor. Parlamento içindeki gruplar arasında mutabakat demek ki sağlanmıyor. Akil insanlar grubuna gelince buna bağlı olarak da kendiliğinden düşmüş görünüyor. diyor. Türkiye de de terörle ilgili Parlamentomuzun içinde şu an elini taşın altına koymuş insanlar olarak kendilerini kastediyor- aldığı ilimle sevsinler ilmini- siyasetteki tecrübesiyle sevsinler tecrübeni- zaten hepimiz bir yerde akil adamlar grubunu oluşturmuş bulunuyoruz. diyor. Sen akil adamsan niye bunları seçtin ayrıca? Nedeni şu değerli arkadaşlarım: Diyordu ya Konuşmayacağım Konuş diyoruz Konuşmayacağım. Konuşmayacaksan ne olacak? Bana güvenin. diyor. Herhâlde büyük bir ihtimalle kamuoyu yoklaması yaptırdı güven çıkmadı. Şimdi, 63 adama şunu söylüyor, dönüp millete: Bana güvenmiyorsunuz, bari bu 63 kişiye güvenin. Geldiğimiz nokta bu değerli arkadaşlar. Bunu nasıl yapmak istiyor? Medyanın gücüyle yapmak istiyor. Medyayı tümüyle kontrolüne almış durumda. Her türlü baskıyı, her türlü yönlendirmeyi yapabilecek güçte. Adamlarını da bulmuş, akşam olunca doğru televizyona, doğru Recep Tayyip Erdoğan ı söylemeye, tekrar etmeye, bunları yapıyorlar. Biz bunları biliyor muyuz? Elbette biliyoruz. Değerli arkadaşlar, akil adamlar ne yapacak? Diyelim ki bir grup gitti Trabzon a veya gitti Mardin e veya gitti Edirne ye. Bizim insanımız hoşgörülüdür, hemen kahveye getirecek, onlara başköşede bir yer ayıracak, sandalyelerini verecek, önüne masalar koyacak Çaylar benden olsun diyecekler, çayları ısmarlayacaklar, akil adamlar oturmuş bizim vatandaşlarımız da bu tarafta. Buyurun, sizi dinliyoruz. diyecekler. Efendim, bu ülkede barışa ihtiyacımız var. Hep beraber evet, haklısınız. diyecekler. Efendim, bu ülkede huzura ihtiyacımız var. Herkes hep beraber evet, haklısınız. diyecekler. Arkadan bizim çarıklı erkânı harp elini kaldıracak, diyecek ki Çok güzel söylüyorsunuz, zaten aksini söyleyen yok da bunu nasıl yapacağız? Onu ben bilmiyorum. diyecek. Bilen var mı? Peki, bunlar nasıl akil adam? Konuyu bilmiyorsun, çözümü bilmiyorsun, neye gidiyorsun, ne anlatacaksın şimdi sen? Cumhuriyet Halk Partisi - 5 /

6 6 Değerli arkadaşlarım, neyi tartışacağız bu ülkede? Gidecekler şunu mu tartışacaklar? PKK Türkiye yi terk etsin. Nasıl terk etsin? Silahlı mı terk etsin, silahsız mı terk etsin? PKK lılar sınır dışına çıksın, silahlarını terk etsin diye bu ülkenin insanını nasıl ikna edeceksiniz? Ya, bu komik değil mi? Aksini söyleyen mi var? Böyle bir ikna metodu mu var? Çıkıyorsa, zaten çıksın. Bunların görevi ne? Bunların görevi, akil insanlar reklam bölümü, onu yapacaklar. Ne olursa olsun, biz, düşünen herkese saygılıyız görüşü ne olursa olsun ama kendisine akil insan deyip siyasi otoritenin propagandasını yapan insan akil insan değildir. Aklını kiraya veren insandan akil adam olmaz. (Alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bugün Sayın Başbakanın sık sık tekrar ettiği bir olayı ben de tekrar ediyorum. Efendim, Hakkâri de niye Türk Bayrağı yoktu? Sen Başbakan değil misin? Kafanda ülkeyi zaten bölmüşsün sen. Bu ayıp sana zaten yakışıyor. Sen kendi ülkende bir ilinde Burada Türk Bayrağı yoktur u nasıl söylersin sen? Bunu söylemek bölücülük değil midir? Hâlâ ne söylediğinin farkında değilsin sen. Hakkâri de senin il başkanlığın yok, Cumhuriyet Halk Partisinin il başkanlığında Türk Bayrağı var; inanmıyorsan git bak. (Alkışlar) Eğer ülkeyi bu hâle getirmişsen o şeref ancak sana aittir. Otur bir düşün bakalım, ülkeyi ne hâle getirdin on yılda. Bir düşünceyi dile getirirken insanda biraz utanma duygusu olur. Biz ne söyledik? Sorunu çözmek istiyorum. diyorsun. Çöz sorunu. Samimi ve dürüst olacaksın dedik. Samimi ve dürüst mü? Değil. Kişisel bir angajmanın olmayacak dedik. Kişisel beklentiler üzerine bu sorunu çözmeye kalkmayacaksın dedik. Kişisel beklentileri var mı? Var. Her gece başkanlık rüyası görüyor. Milletin kabul etmeyeceği bir taahhüdün altına imza atmayacaksın dedik. Pazarlık yapmıyoruz. Diyor. Şakır şakır pazarlık yapıyorsun. Millete bilgi vereceksin dedik, bilgi verdi mi? Vermedi. Değerli arkadaşlarım, bu düşüncede olan birisi Türkiye nin en köklü, en derin sorununu çözemez. Sorunu çözmek kolay bir şey değil, onu biz de çok iyi biliyoruz ama sorunu çözmek için yola çıkarken önce halka yalan söylemeyeceksin çünkü yalancıdan başbakan olmaz. (Alkışlar) Pazarlık yapmadık, asla böyle bir şey söz konusu değil. Diyor. Bu mektuplar, kusura bakma ama aşk mektubu değil herhâlde, nedir bu mektuplar. (Alkışlar) Pazarlık yapmamışmış! Oslo da görüşen kimdi? Değerli arkadaşlarım, eğer bu sorunu tek başına çözmeye kudreti yetseydi, zaten yandaşlarına baskı yapıp CHP ye gelin, bu işin içine girin diye bir baskı yapmazdı, kendisi oturur çözerdi. Neden CHP ye baskı yapıyor? İkili oynuyor. Ben sorunu çözecektim, CHP önümde engel oldu. demek için. Sen bu sorunu çözemezsin, CHP de önünde engel değil, çözüyorsan buyur çöz, elinden tutan mı var? Sana söyledik, buyur çöz. Neyine engel olduk biz senin? Değerli arkadaşlarım, yapılan pazarlıkları aslında dolaylı yollardan öğreniyoruz biz, ne pazarlık yaptıklarını öğreniyoruz. Bir televizyon programında yaptığı konuşmada eyaletlerden söz ediyor. Durup durduğu yerde bir Başbakan neden eyaletlerden söz eder? Neden federasyonlardan söz eder? Ne diyor bakın, tabii bizler için söylüyor bunu: Bunlar tarihi filan bilmiyorlar. Bunların tarih bilinci yok. Şimdi cumhuriyete savaş açmak derken bir defa dünyaya şöyle bir bakalım. Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu güçlenme alametidir. Gelelim bizim tarihimize. Dünya tarihini bildi, şimdi bizim Osmanlı tarihine geldi. Osmanlıya baktığımız zaman o güçlü Osmanlıda mesela çok daha enteresan, Lazistan eyaleti var, Cumhuriyet Halk Partisi - 6 /

7 7 Kürdistan eyaleti var, iniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş? Samimi söylüyorum, ne dünya tarihi ne Osmanlı tarihi konusunda küçük bir kırıntı kadar bilgisi varsa ben bu Genel Başkanlığı bırakırım. (Alkışlar) Tarih bilgisi, tarih bilinci Ne olduğunu bilmiyor. Pazarlık yapmış ya, pazarlığın gereği için kamuoyunu oluşturmaya çalışıyor. Bu eyalet sistemi ne kadar güzelmiş. diyor. Tam güçlü olacaklar, demokrasi gelecek, siyasi rekabet daha iyi olacakmış eyalet sisteminde! Buna ancak tarih cahili denir, başka bir şekilde bu tanımlanamaz. Değerli arkadaşlarım, herkesin çok iyi bilmesini istediğim üç temel kuraldan söz edeceğim. Yasama-yargı-yürütme gibi bizim demokrasinin var olan, devletin çatısını oluşturan kurallar dışında bu kuralları sağlıklı çalıştıracak üç temel kuraldan söz edeceğim. 1) Demokrasi bir ülkeye gelmeden barış gelmez. Eğer demokrasiyi getirecekseniz barışı da getirirsiniz. Daha iki hafta önce bu salonda 16 maddelik demokrasi manifestosu yayınladım, söyledik. Recep Tayyip Erdoğan ve onun yandaşları o demokrasi manifestosuyla ilgili olarak tek cümle söylediler mi? Hayır. Tek soru soruldu mu onlara? Hayır. Niye sorulmuyor? Ayrıcalığı mı var Recep Tayyip Erdoğan ın? Demokrasi dört yılda bir gidip oy verdiğimiz bir rejinim adı değildir. Demokrasilerde gazeteciler hapse atılmaz. Demokrasilerde üniversite öğrencileri hapse atılmaz. Demokrasilerde avukatlar hapse atılmaz. Demokrasilerde özel yetkili mahkemeler olmaz. Demokrasilerde yüzde 10 barajı olmaz. Demokrasilerde oy hırsızlığı olmaz. (Alkışlar) Demokrasilerde liderler milletvekili listelerini alıp vatandaşın önüne koymaz, demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasinin çalışmadığı yerde barış olmaz, hayaldir. İkinci önemli madde: Bir ülkede hukuk yoksa barış da yoktur. Hukukun üstünlüğüne inanacaksınız. Yargı bağımsız olacak. Hukuku katlettiğiniz yerde barış olmaz. Milletin seçtiği 8 milletvekilini hapiste tutacaksınız, benim ülkemde demokrasi, benim ülkemde hukukun üstünlüğü var diyeceksiniz, olmaz. (Alkışlar) Üçüncüsü: Toplumsal uzlaşma olmadan barış olmaz. Bir ülkede demokrasi yoksa, hukuk yoksa toplumsal uzlaşma yoksa o ülkede barış olmaz. Barışın üç temel ayağıdır bu. Şimdi söylüyorum, Sayın Başbakana söylüyorum: Demokrasi mi istiyorsun? Getir yasaları çıkaralım. Darbe yasalarının arkasına saklanma, korkma, biraz yürekli ol. Demokrasi istiyorsan çık adam gibi söyle, ben de istiyorum demokrasiyi. (Alkışlar) Yargının bağımsızlığı Gel, yargıyı bağımsız kılalım. Yargı üzerinde siyaset bir vesayet makamı olarak oturmamalıdır. Böyle bir şey olabilir mi? Toplumsal uzlaşma olmadan zaten demokrasi olmaz arkadaşlar. Toplumsal uzlaşma, farklı düşüncede olan insanların bir araya gelip ülkenin çıkarları için görüş birliğine varmalarıdır. Biz bunları söylüyoruz. Şimdi yine söyleyecekler Şu CHP yine konuşmadı. diyecekler. Söylüyorum, bizim söylediklerimiz eksik olabilir, yanlış da görebilirsiniz, çıksın Recep Tayyip Erdoğan bizim yol haritamız üzerinde konuşsun bakalım, demokrasi, hukuk ve toplumsal uzlaşma konusunda bir konuşsun bakalım görelim. Niye ona sormuyorsunuz Neden konuşmuyorsun Sayın Recep Erdoğan? diye. Değerli arkadaşlarım, önümüze şimdi bir önerge getiriliyor, bugün görüşülecekmiş herhâlde, Grup Başkan Vekili arkadaşlarım öyle söylediler. Olay ilk ortaya çıktığında Sayın Başbakan Bu işin muhatabı hükümettir. demişti. Süreci biz yönetiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi - 7 /

8 8 Parlamentoyla ilgisi yoktur. demişti. Doğru mu? Doğru. Sayın Cemil Çiçek e sordular, o da aynı şeyi söyledi. Yürütme organının işidir bu, Sayın Başbakan da aynısını söyledi. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin işi değil. Anayasa meydanda, Meclis İç Tüzük ü meydanda, böyle bir şey olamaz. Dolayısıyla bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi Meclisin sürece dâhil edilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Dedi. Doğru mu? O da doğru. Biz de kabul ediyoruz. Ama değerli arkadaşlarım, önerge sahibi ne diyor, önergeyi veren AKP li arkadaşımız ne diyor. Şunu söylüyor: Bu çözüm sürecine Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir araştırma komisyonu ile dâhil olması, diğer siyasi partilerimizin de bu sürece dâhil olması ve nihayetinde büyük bir sorumluluk gerektiren ve siyasi risk getiren bu süreçten herkesin elini taşın altına koymasını sağlamak ve siyasi sorumluluk almasını sağlamak için böyle bir komisyonunun kurulmasını öneriyoruz. Değerli arkadaşlarım, ne söyledim az önce? Türkiye nin en temel sorununu çözerken halka doğruları söyleyeceksiniz, halkı aldatmayacaksınız. Önergeden bir cümle okuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek. diyor. Değerli arkadaşlarım, bizim tarihimizde ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi bir terör örgütüyle muhatap kılınmak isteniyor. Bu, hukukun kaldırabileceği bir şey değildir. Sağlıklı çalışan bir demokrasinin kaldırabileceği bir şey değildir. Şimdi, Sayın Cemil Çiçek diyor ki: Bu bir araştırma önergesidir. Adı araştırma önergesi, metni oku Sayın Cemil Çiçek, önce metni oku, ondan sonra konuş. (Alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı olarak, bu süreçle Türkiye Büyük Millet Meclisinin irtibatının kurulmasını doğru buluyor musun, bulmuyor musun, bu da benim sana bir sorum. Çık, milletin önünde söyle bakalım. Değerli arkadaşlarım, böyle bir şeyi bizim kabul etmemiz mümkün değildir, doğru da bulmuyoruz böyle bir şeyi. (Alkışlar) Geçen hafta bugün ekonomi konusunda konuşacağımı söylemiştim. Ekonomi konusunda aslında bütün yurttaşlarımız sıkıntılı. İster protesto edilen senetlere bakın, ister kapanan iş yerlerine bakın, ister sanayideki düşüşe bakın, ister yatırımlardaki düşüşe bakın, ister enflasyondaki yükselişe bakın, isterseniz işsizliğe bakın bütün göstergeler ama bütün göstergeler sos veriyor, bütün göstergeler olumsuz. En son, dramatik bir olaydır, Trabzon da genç bir çocuk, işsizlik nedeniyle kendisini yaktı. Eğer bu ülkede bir genç iş bulamıyorum diye kendisini yakıyorsa o ülkede sorun var demektir, ekonomisinde sorun var demektir. Değerli arkadaşlarım, işsizlik bu yıl 214 bin kişi daha arttı, bırakın azalmayı arttı işsizlik. Eskişehir de sözleşmeli olarak 20 kişinin alınacağı yere kişi başvuruyor. Şanlıurfa da 40 kişinin alınacağı yere kişi başvuruyor. Ziraat Bankası kişi alacak, 500 bin kişi başvuruyor, işsizlik bu boyutlarda ama Türkiye nin yakıcı gündemi bu sorunları yeterince tartışmamıza olanak vermiyor. Tek tek bütün illeri gezeceğim, iş dünyasıyla toplantılar yapacağım, yapıyorum da, Ankara da yaptım, Adana da yaptım, Bursa da yaptım, önümüzdeki süreçte Gaziantep e tekrar gideceğim. Bizim ekonomik görüşlerimiz nedir, bu süreç nasıl düzelir, bunları bütün ayrıntılarıyla anlatıyorum. Hiçbir işveren, artık, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü yoktur. diye bir düşünce içinde değil. Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyacımız var. Üreten Türkiye üzerine inşa edilecek bu yeni ekonomi politikamız. Her alanda kan kaybediyoruz ve bunu yapacağız, herkese anlatacağız. Değerli arkadaşlarım, bugün, Dünya Romanlar Günü, 8 Nisan, bu hafta devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi - 8 /

9 9 Roman kardeşlerimiz aramızda. Onlara selamlarımızı, saygılarımızı sunuyoruz. (Alkışlar) Arkadaşlarım hazırlık yapıyorlar, İstanbul da görkemli bir Roman Günü düzenleyeceğiz ve onların sorunlarını dinleyeceğiz, çözümlerimizi yine onlara aktaracağız. Yine, Polis Teşkilatımızın Günü. En sorunlu alanlardan birisi polislik, 24 saat görev yapıyorlar bizlerin akşam rahat uyumaları, sokakta rahat gezmemiz için, bu çabayı gösteriyorlar. Polis kardeşlerime şunu söylemek istiyorum: Hatay Dörtyol da bir karakolda polisleri sıraya dizip bir suçlu muamelesi yapan AKP iktidarını sakın ola ki unutmayın, biz unutmayacağız ve bunun hesabını soracağız onlara. (Alkışlar) Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi - 9 /