UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ UFUK UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UFUK ÜNİVERSİTESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ UFUK UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UFUK ÜNİVERSİTESİ"

Transkript

1 ISSN: UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ UFUK UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Journal of Ufuk University Institute of Social Sciences Yıl / Year: 2 Sayı / No: 4 Yıl / Year:

2 UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Sahibi Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına: Rektör: Prof. Dr. Aral EGE Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Mehmet TOMANBAY Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Editör Doç. Dr. Türkmen DERDİYOK ISSN: Yardımcı Editörler Öğr.Gör.Dr. Güner KOÇ AYTEKİN Arş. Gör. Hazel BAŞKÖY Arş. Gör. Ayşe Gözde GÖZÜM Arş. Gör. Çağlar DOĞRU Arş. Gör. Mehmet Gökhan UZUNER Arş. Gör. Ozan MUTLU Danışma Kurulu Hakem Kurulu Prof. Dr. Oya AKGÖNENÇ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Örsan AKBULUT (TODAİE) Prof. Dr. Emine AKYÜZ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Emine AKYÜZ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Orhan AYDIN (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Aslıhan ALHAN(Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Semih BÜKER (Ufuk Üniversitesi) Doç.Dr. Emel ERDOĞAN BAKAR (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Halil CİN (Ufuk Üniversitesi) Doç.Dr. Murat BASKICI (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Cenap ERDEMİR (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Mine GENCEL BEK (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Cengiz ERTEM (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Gülden BİLAL (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Şanal GÖRGÜN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Yasin CEYLAN (ODTÜ) Prof. Dr. Sadi GÜNDOĞDU (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Haydar ÇAKMAK (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Coşkun İKİZLER (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Nezahat DEMİRAY (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Tuğrul İNAL (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Çiler DURSUN (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Naim İNAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Şefika Şule ERÇETİN(Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet KOCAMAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Azize ERGENELİ (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Erdoğan ÖNER (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Çağrı ERHAN (Ankara Üniversitesi) Doç. Dr. Enver ÖZCAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Hamiyet Sezer FEYZİOĞLU (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Osman Metin ÖZTÜRK (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Turgut GÜMÜŞ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Gülsev PAKKAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Nazife GÜNGÖR (Arel Üniversitesi) Prof. Dr. Refia PALABIYIKOĞLU (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Gülden GÜVENÇ (Işık Üniversitesi) Prof. Dr. Sevim SÖNMEZ (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr.Eda KARACAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Erdinç TOKGÖZ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet KOCAMAN (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Şeref ÜNAL (Ufuk Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Elif G. KÜÇÜKALİOĞLU (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Özkan ÜNVER (Ufuk Üniversitesi) Prof.Dr. Müslüme NARİN (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. İrfan Baki YAŞAR (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Cemal OĞUZ (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Mehmet OKYAYUZ (ODTÜ) Prof.Dr. M.Tuba ONGUN (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Cemal ÖZTAŞ (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Osman Metin ÖZTÜRK (Ufuk Üniversitesi) Yerel Süreli Yayın Prof. Dr. Gülsev PAKKAN (Hacettepe Üniversitesi) Basım Yeri: Başkent Klişe Matbaacılık Prof. Dr. Mehmet SEYİTDANLIOĞLU (Hacettepe Üniversitesi) Bayındır Sokak 30/E Kızılay/Ankara Yrd. Doç. Dr.Meltem ANAFARTA ŞENDAĞ(Ufuk Üniversitesi) Basım Tarihi: Prof. Dr. Deniz BÜYÜKKILIÇ ŞEREN (Gazi Üniversitesi) Doç.Dr. Burak TANGÖR (TODAİE) Prof. Dr. İlhan TOMANBAY (Hacettepe Üniversitesi) Prof.Dr. Emel ÜLTANIR (Ufuk Üniversitesi) Prof.Dr. Gürcan ÜLTANIR (Ufuk Üniversitesi) Prof. Dr. Özkan ÜNVER (Ufuk Üniversitesi) Dergimizin temel amacı; bilimsel normlara ve bilim etiğine uygun, sosyal bilimler alanında tercih edilen nitelikli ve özgün çalışmaları yayımlayarak akademik alana katkıda bulunmaktır. Dergiye gönderilen yazılar, derginin yazım kurallarına uygun olarak hazırlanarak değerlendirme sürecine girmek üzere elektronik posta adresine gönderilmelidir. Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Tüm hakları mahfuzdur. Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi yılda en az bir kez yayımlanan hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan makalelerin dil ve bilim sorumluluğu yazara aittir. Dergide yer alan makaleler kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Elektronik ve mekanik (fotokopi dâhil) herhangi bir şekilde izinsiz kullanılamaz ve çoğaltılamaz. Yönetim yeri: Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Dr. Sadık Ahmet Caddesi No:35 Balgat Ankara Tel: Faks: veya İnternet Adresi: 2

3 UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Yıl : 2 No: 4 Yıl: 2013 İÇİNDEKİLER Sunuş Türkmen DERDİYOK Bir Türk Beldesinde Kalkınma ve Çağdaşlaşma: Çayırhan William A. MITCHELL Çeviren: Çağlar DOĞRU Yılları Arasında Yapılan Genel Seçimlere Yönelik Seçmen Davranışları Üzerine Bir Araştırma Kemal YILDIRIM Kentsel Dönüşümde Finansal Alternatifler Niyazi ERDOĞAN Çalışma Hayatında Güncel Bir Sorun Olan Tükenmişlik Sendromunun Çalışanların Mesleğe ve Çalıştıkları Kuruma İlişkin Görüşleri Perspektifinden Değerlendirilmesi Elvan OKUTAN Güvenceli Esneklik: Karşılıklı Önkoşullar Nihan KALKANDELER İlköğretim Okullarında Bilgisayar Dersine Yönelik Yöneticilerin ve Öğretmenlerin Görüşleri (Antalya İli Örneği) İlhan GÜNBAYI, Gülay TÜRKMEN Türkiye de Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) Uzmanlarının İstihdam Olanaklarının İnsan Kaynakları Uzmanlığı Açısından Değerlendirilmesi Selim ÖZÇAY İnsan Haklarının Korunması Amacıyla Devlet İktidarının Sınırlandırılması ve Siyasal Katılmanın Buna Etkisi Deniz ACARAY Ekonomi Biliminde Avusturya İktisat Okulu ve Hayekçi Düşünce Üzerine Güner KOÇ AYTEKİN Yayım Alanı, Yazım Kuralları ve Yazıların Değerlendirme Süreci

4 JOURNAL OF UFUK UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES Year: 2 No: 4 Year: 2013 CONTENTS Presentation Türkmen DERDİYOK Çayırhan: Development and Modernization In A Turkish Village William A. MITCHELL Translator: Çağlar DOĞRU An Investigation On Voter Behaviors At The General Elections Held Between Kemal YILDIRIM Financial Alternatives In Urban Renewal Niyazi ERDOĞAN Evaluating The Burnout Syndrome Which Is A Current Problem Of Working Life From The Perspective Of Opinions Of The Employees On Their Profession And Where They Work Elvan OKUTAN Flexicurity: Mutual Prerequisities Nihan KALKANDELER Teachers And Principals Views On Computer Technology Classes In Compulsory Schools (A Sample of Antalya Province) İlhan GÜNBAYI, Gülay TÜRKMEN Psychological Counseling And Guidance In Terms Of Employment Opportunities Human Resources Specialization Of Experts In Turkey Selim ÖZÇAY Restriction Of State Power In Order To Protect Human Rights And The Effect Of Political Participation To This Deniz ACARAY On The Austrian School Of Economics And Hayekian Thought Güner KOÇ AYTEKİN Guidelines for Contributors

5 SUNUŞ Dergimizin bu sayısı 2013 yılında çıkarılan ikinci sayıdır. Dergimize olan ilgiye teşekkür ederiz. Bu sayımızda üç makale hakemsiz yayına sunulmuştur. Bunlardan ilki bir çeviridir. William A. Mitchell tarafından yapılan bir çalışmada; Türkiye nin kalkınma ve çağdaşlaşmasının kırsal alanlarda da görülüp görülmediği, yılları arasında küçük bir kırsal yerleşim yeri olan Çayırhan da yaşanan değişimler ve bu değişimlerin sonuçları analiz edilerek ortaya konmuştur. Bu çalışmanın çevirisi Çağlar DOĞRU tarafından yapılmıştır. İkincisi; Kemal YILDIRIM tarafından yapılan bir çalışma olup, bu çalışmada; yılları arasında yapılan toplam 17 genel seçim sonuçları seçmen davranışları bakımından analitik olarak incelenmiş; okuyucuya seçmen profilindeki değişimlerle ilgili ilginç sonuçlar sunulmuştur. Üçüncü olarak Niyazi ERDOĞAN tarafından ele alınan Kentsel Dönüşümde Finansal Alternatifler adlı çalışmaya yer verilmiştir. Bu sayımızdaki hakemli çalışmalar, farklı disiplinlerde olmak üzere altı makaleden oluşmaktadır. Çalışma Hayatında Güncel Bir Sorun Olan Tükenmişlik Sendromunun Çalışanların Mesleğe ve Çalıştıkları Kuruma İlişkin Görüşleri Perspektifinden Değerlendirilmesi Elvan OKUTAN tarafından kaleme alınmıştır. Nihan KALKANDELER tarafından ele alınan çalışmada, günümüzde giderek artan tartışma ve uygulama alanı bulan Güvenceli Esneklik sistemi tartışmaya açılmıştır. İlhan GÜNBAYI ve Gülay TÜRKMEN çalışmalarında, Antalya daki İlköğretim Okullarında Bilgisayar Dersine Yönelik Yöneticilerin ve Öğretmenlerin Görüşleri incelenmiş, elde edilen bulgular tartışılmıştır. Selim ÖZÇAY makalesinde, Türkiye de psikolojik danışma ve rehberlik mesleğinin okul psikolojik danışmanlığı istihdamının dışında, bir diğer istihdam alanı olan insan kaynakları uzmanlığı açısından değerlendirilmesini yapmıştır. İnsan haklarının korunması amacıyla devlet iktidarının sınırlandırılması ve siyasal katılmanın buna etkisi Deniz ACARAY tarafından ele alınan makalede incelenmiştir. 5

6 Güner KOÇ AYTEKİN tarafından ele alınan Ekonomi Biliminde Avusturya İktisat Okulu ve Hayekçi Düşünce Üzerine adlı makalede, günümüzde de önemini koruyan Hayek in iktisat teorisi ile ilgili görüşleri üzerinde durulmuş; Avusturya Okulu ve metodolojisi, Hayekçi paradigmanın temel özellikleri, piyasa düzeni ve rekabet konuları irdelenmiştir. Derginin okuyuculara faydalı olması dileğiyle Saygılarımla, Doç. Dr. Türkmen DERDİYOK Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Editörü 6

7 BİR TÜRK BELDESİNDE KALKINMA VE ÇAĞDAŞLAŞMA: ÇAYIRHAN * William A. MITCHELL** Çeviren: Çağlar DOĞRU*** Diğer toplumlarda olduğu gibi, Türkiye de de, geleneksel yaşam kalıplarından çağdaş yaşam kalıplarına hızlı bir şekilde geçiş yaşanmaktadır. Yaşanan yeniliklerin psikolojik, sosyal, ekonomik, kültürel ya da politik boyutları ayırt edilmeksizin, çağdaşlaşma yayılımı öncelikle kendisini kentlerde göstermektedir. Bu noktada akıllara şu soru gelebilir: Türkiye nin kalkınma ve çağdaşlaşması kırsal alanlarda da görülmekte midir? Bu soruyu cevaplandırmak amacıyla, bu yazıda öncelikle, yılları arasında küçük bir kırsal yerleşim yeri olan Çayırhan da yaşanan değişimler ortaya konulacak ve ardından bu değişimlerin sonuçları analiz edilecektir. Çayırhan, İç Anadolu Bölgesi nde, Ankara nın yaklaşık 120 km. kuzeybatısında yer alan tarım ve balıkçılık ile uğraşılan bir beldedir. Denizden yüksekliği yaklaşık 700 metre olan bu belde, kıvrımlı ve kırıklı dağlar tarafından çevrelenmiştir. Beldeye yaklaşık 2 km. uzaklıkta bulunan Sarıyer Barajı nın yapımından dolayı büyük bir baraj gölü oluşmuştur. Civarındaki topraklar esas olarak, Pliyosen Çağı nda oluşmuş alüvyon birikintileridir. Beldenin etrafındaki arazi tamamen ağaçsız olup, yerleşim yeri dışında, boşluk ve yalnızlık hissi duyulmaktadır. Ankara dan Çayırhan a seyahat ederken, etrafta ardı ardına traktörler ve biçerdöver makineleri görülmektedir. Yolculuk esnasında, tahta sabanlar ve arabaları nadiren göze çarpmakta iken çelik sabanları her yerde görmek mümkün olmaktadır yılında, elverişsiz yollarda otomobil ile en az 3 saat süren ulaşım, 1968 de yapımına başlanan yeni asfalt yol ile birlikte 1.5 saat süren keyifli bir hal almıştır. Yeni yapılan yol ile birlikte Çayırhan, Ankara- İstanbul arasında yer alan otobanda çok yakında önemli bir konuma sahip olacaktır. Çayırhan ın girişinde, yeni kurulmuş olan (1970) Belde Turist Komitesi tarafından hazırlanmış Hoşgeldiniz Levhası yer almaktadır. Yakın yerleşim yerlerindeki insanlar, beldede bulunan göldeki sosyal tesisleri keşfetmesiyle, buraya yüzmek ve piknik yapmak için *Bu makale, The Professional Geographer Dergisi Cilt 23, Sayı 3, Temmuz 1971 de yayınlanan Çayırhan: Development and Modernization In a Turkish Village başlıklı makalenin izin alınarak yazılan İngilizce aslından çevirisidir. **USAF Academy, Colorado ***Arş.Gör., Ufuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, caglardogru@ufuk.edu.tr 7

8 gelmeye başlamışlardır. Göl üzerinde bulunan bir bina, tadilat ve tamirat yapılarak gecelik konaklama imkanı da olan bir kafeye dönüştürülmüştür. Yaz ayları boyunca, ziyaretçiler, her haftasonu yaklaşık 120 km. uzaklıkta bulunan Ankara dan buradaki sosyal tesisleri kullanmak için gelmektedirler. Çayırhan daki değişimin en açık gözlemlenebilen boyutlarından birisi nüfustur yılında yaklaşık 600 olan nüfus, neredeyse iki katına çıkarak olmuştur. Böylece, Çayırhan artık resmi olarak kaza ya da nahiye olarak adlandırılabilmektedir. Göreceli büyüklüğü ve konumu sayesinde, Çayırhan, Ankara dan Nallıhan ile Adapazarı istikametinde yolcuların tercih ettiği bir dinlenme noktası haline gelmiştir. Öyle ki, beldede yolculara hizmet sunan yeni bir çay salonu açılmıştır. Ayrıca, Çayırhan da bulunan tek otomobil olan Köy Kooperatifi ne ait araç ile Nallihan ve Beypazarı na önceden planlanmaksızın gidilebilme imkanı da doğmuştur. Çayırhan a yaklaşık 2 km uzaklıktan, kömür çıkarılmaktadır. Beldede çıkarılan kömürü tartan bir istasyon ve bir işyeri binası inşa edilmiştir. Beldeye göç eden maden işçilerinin ve diğer insanların evler inşa etmesiyle birlikte, evlerin sayısı 95 ten 202 ye kadar artmıştır. Değişimin daha ileri bir göstergesi olarak, beldede bir muayenehanenin tamamlanması ve 1970 yılının Sonbaharının başından itibaren Nallıhan dan gelecek olan bir doktorun haftada bir gün Çayırhan da çalışması gösterilebilir. Beldede bulunan yapılara bir de sinema salonu ilave edilmiştir. Bununla birlikte, yakın zamanda yeni bir fırının açılmasıyla, artık Beypazarı ndan ekmek satın alma zorunluluğu kalmayacaktır. İç Anadolu Bölgesi nin genelinde tarımda makineleşme görülmektedir. Çayırhan da bu gelişmeye ayak uydurmuş olup, 1960 yılında 2 olan traktör sayısı 1970 yılında 14 e kadar yükselmiştir. Bununla birlikte, bir kooperatif biçerdöver makinesi de kullanılmaktadır. Yeni çeşit Meksika buğdayının da kullanılması ile birlikte hasat artmaya devam etmektedir. Sulanan sebze bahçelerinin öneminin artmasıyla, gölden bu alanlara su çekmek için gaz motorlu pompalar kullanılmaya başlanmıştır. Bir zamanlar yakıt kaynağı olarak kullanılan hayvan gübresi, artık tarlalarda gübre olarak kullanılmaktadır. 8

9 Şekil 1: 1960 Yılında Çayırhan Şekil 1 ve Şekil 2 incelendiğinde, 1960 ile 1970 yılları arasında Çayırhan da önemli ekonomik değişimler yaşandığı açıkça görülmektedir. Şekil 2: 1970 Yılında Çayırhan 9

10 Ancak, Çayırhan tatlı su gölüne olan yakınlığı ve büyük pazarlara ulaşımını sağlayan asfalt yolu ile tipik bir kırsal yerleşim yeri değildir. Bunun nedenleri ise şunlardır: Çayırhan ın yakınında bulunan göl, buradaki balıkçılara ekonomik fırsatlar sunmuş ve yabancıları beldeye çeken bir cazibe merkezi olmuştur. Ayrıca, yeni yapılan asfalt yol, belde içinden geçişte ve belde sakinlerinin kullanımıyla birlikte trafiğin artmasında açık bir etki yaratmıştır. Bu yol, yolculara sadece mal ve hizmet sunma değil fakat aynı zamanda, özellikle Ankara ve Beypazarı gibi kentsel ve kırsal yerleşim yerleri ile yoğun bir bağlantı ve iletişim kaynağı olmuştur. Ekonomik modellerde değişimi açıklamada önemli bir unsur olarak, yakında bulunan kömür madeninin sağlamış olduğu istihdam fırsatları yer almaktadır. İç Anadolu genelinde tarımda makineleşmenin artması ve geleneksel ekinlerin çeşitlendirilmesi ile daha fazla hasat elde edilmesi de oldukça katkıda bulunmuştur. Ancak bu yönleri ile, Çayırhan çağdaşlaşma için yapılacak diğer yeniliklerin, yakın gelecekteki gelişmeleri daha kolay kabul etmeye zemin oluşturmasının dışında, diğer beldelerden büyük olasılıkla farklı değildir. Roos ve Frey in yaptığı bir çalışmaya göre, yenilik yapma arzusu, bölge ya da coğrafya farklılıkları gözetmeksizin, tüm ülke genelinde tekdüze olma eğilimindedir. (Roos, Frey, 9-10,1967) Eğer bu doğru ise, Türk köyleri arasında gözlemlenen farklı kalkınma düzeyleri, bireylerin ruhsal özelliklerinin dışındaki unsurlar tarafından açıklanmalıdır. Böylece, kaynakların coğrafi olarak eşit olmayan bir biçimde dağılması ile yenilikçilik güdüsünün açıklanmasında, asfalt yollar, özel ekonomik fırsatlar ( tatlı su gölü, kömür madeni gibi) ve çağdaş iletişim kanallarının coğrafi etkileri önemli birer açıklayıcı unsur haline gelmektedir. Hükümet teşviklerinin esasen etkin olduğu hususu da sosyal planlamacılar için muhtemelen göz önüne alınmalıdır. Dolayısıyla, kömür madenlerine yapılan yatırımları, kaynakları ve yeni ürün çeşitlerini kontrol altında tutmak, köylülerin yenilikçilik eğilimleri üzerinde işlem yapmaktan daha kolay olduğu kanısına varılabilir. Sezgisel açıdan bu çalışma, kırsal çağdaşlaşmayı, örneğin otoban yollar gibi ulaşıma duyarlı ve büyük kent merkezleri odaklı bir yayılım sürecinin ufak bir uzantısı olarak ele almaktadır. (Craig, 1970) Tarımsal yenilikçilik yayılımı, kentsel alanlarla kurulan bilgi ve iletişim bağlantılarına yüksek oranda bağlı olsa da, kentsel pazarlara ulaşım gibi daha geleneksel coğrafi unsurlara da bağlıdır.(wolpert, , 1964). Bu çalışmanın bulguları, sadece mekansal kuramın uygulamaları için değil fakat aynı zamanda, onların kalkınma sorunları üzerine uygulamaları için de ilgi çekicidir. Mekansal olarak karşılıklı bağımlılığın ve onun Türkiye de yer alan çeşitli bölge ve sektörlerdeki tamamlayıcılarını vurgulayan kuramsal yaklaşımların altı çizilmektedir. Başlangıç sorusuna dönülecek olursa, kalkınma süreçlerinin ön planında kentsel alanlar bulunmaktadır. Ancak, kentsel ve kırsal alanların arasındaki karşılıklı bağımlılık ve bağlantılar, çağdaşlaşmanın yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Etkileşimlerin en yoğun olduğu kırsal alanlar en hızlı çağdaşlaşmayı yaşamaktadır. Yollar, diğer iletişim kanalları ve kömür maden ve rezervleri, gelişen toplumlarda daha büyük mekansal ya da coğrafi etkinlik yaratacak olan ve kendi bölgesel kaynaklarıyla yapılmış olan yatırımları temsil etmektedir. 10

11 KAYNAKÇA Craig, W. W., Systematic Power Relations and Social Change in Rural Peru: A Non- Marxian View, Rocky Mountain Social Science Association Yıllık Toplantısında Yapılan Sunum, 1 Mayıs 1970 Roos, L, Frey W. F., The Propensity to Innovate Among Turkish Peasants, Rural Development Research Project Rapor No.7, Massachusetts Institute of Technology, Cambridge, 19 Ekim 1967, s.9-10 Soja, E, The Geography of Modernization in Kenya, Syracuse Geographical Series No.2, Syracuse University Press, 1968 Wolpert, J, The Decision Process in Spatial Context, Annals of the Association of American Geographers, Cilt 54, Aralık 1964, s

12 12

13 YILLARI ARASINDA YAPILAN GENEL SEÇİMLERE YÖNELİK SEÇMEN DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Kemal YILDIRIM ÖZET Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok partili döneme geçmesiyle birlikte yılları arasında toplam 17 genel seçim yapılmıştır. Türkiye'nin bu çok partili döneminde, ilki 27 Mayıs 1960'da (askeri darbe) olmak üzere; 12 Mart 1971'de (muhtıra), 12 Eylül 1980'de (askeri darbe), 28 Şubat 1997'de (post modern darbe) ve 27 Nisan 2007'de (e-muhtıra) yapılan askeri müdahalelerle halk iradesine dayanan demokratik düzen kesintiye uğratılmıştır. Bu çalışmada, çok çalkantılı geçen bu sürece ilişkin halkın partilere olan yaklaşımları ile oy verme davranışları genel hatlarıyla incelenecektir. Bu amaçla, 1950 yılı dâhil olmak üzere yapılan 16 genel seçime katılan partiler ve aldıkları oy oranları ayrıntılarıyla ele alınmış olup, bu süreçte ortaya çıkan kitle partilerine yönelik seçmen davranışları ideolojik temelde gruplandırmalar yapılarak irdelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Genel Seçim, Seçmen Davranışları, Seçim Sonuçları, Siyasi Partiler. ABSTRACT AN INVESTIGATION ON VOTER BEHAVIORS AT THE GENERAL ELECTIONS HELD BETWEEN 1950 AND 2011 After a multi-party period of about 25 years, 17 general elections were held in Turkey between 1946 and Within this period, the democratic system based on the public s will was interrupted by memorandums and military coups of which the first one was on 27th of May, 1960 (military coup), second on 12th of March, 1971 (memorandum), third on 12th of September, 1980 (military coup), fourth on 28th of February, 1997 (post-modern coup), and the last one on 27th of April, 2007 (e-memorandum). In this study, outlines of peoples approaches to the political parties and their voting behaviors will be examined. For this purpose, parties which attended the 16 general elections since 1950, and their vote percentages were investigated. Voting behaviors intended for the mass parties have been grouped and analyzed on the ideological basis. Keywords: General Election, Voter Behaviors, Election Results, Political Parties. Prof.Dr., Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi, kemaly@gazi.edu.tr. 13

14 1. GİRİŞ Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok partili döneme geçmesiyle birlikte ilki 1946'da, sonuncusu 2011'de olmak üzere bugüne kadar toplam 17 genel seçim yapılmıştır. Bu çalışmada, 1950 yılı dâhil olmak üzere yapılan 16 genel seçime katılan siyasi partiler ve aldıkları oy oranları ayrıntılarıyla ele alınmış olup, bu süreçte ortaya çıkan kitle partilerine yönelik seçmen davranışları ideolojik temelde gruplandırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, Türkiye'nin çok partili döneme geçişi bakımından büyük önem arz eden yıllarına ait gelişmeler daha detaylı, yıllarına ait gelişmeler ise daha yüzeysel olarak ele alınmış olup, daha çok seçmen davranışlarını kapsayan seçim sonuçlarına odaklanılmıştır. 2. GENEL DEĞERLENDİRME 4 Haziran 1945'de Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun Mecliste kabul edilmesinin ve eski başbakanlardan Celal Bayar ve arkadaşları Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü'nün verdiği demokratikleşme yolunda bazı isteklerin yer aldığı "Dörtlü Takrir" olarak anılan önergenin reddedilmesinin ardından, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile bağlarını tamamen koparan bu muhalif kanat, 7 Ocak 1946'da Celal Bayar'ın genel başkanlığında Demokrat Partiyi (DP) kurmuştur. DP kuruluşunun hemen ardından kamuoyuna açıkladığı programında, demokratikleşmeyi öne çıkararak, ekonomik ve siyasal alanlarda liberal politikaları savunacağını beyan etmiştir. Bunun üzerine CHP, DP'nin kuruluşunu olumlu karşıladığını, bu yeni partinin hükümeti ve yönetimi denetleyecek önemli bir araç olacağına inandıklarını bildirmiştir. Bu olumlu koşulları iyi değerlendiren DP, CHP tabanından da önemli katılımlarla birlikte kısa zamanda geniş bir alanda örgütlenmesini tamamlamıştır (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 100). İlk çok partili genel seçim, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nün isteğiyle 5 Haziran 1946'da çıkarılan 4918 sayılı Kanun ile birlikte 21 Temmuz 1946'da adli denetim dışında, açık oy, gizli sayım ve çoğunluk sistemi esasına göre tek dereceli olarak yapılmıştır. Demokratik koşullarda serbest seçimlerin yapılmasına olanak sağlayan ilk Milletvekili Seçimi Kanunu ise 16 Şubat 1950'de çıkarılmıştır (Tuncer, 2003 ve 2006, s.168) seçimine altı parti (Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Milli Kalkınma Partisi, Liberal Demokrat Parti, Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi ve Yalnız Vatan İçin Partisi) katıldı (Çufalı, 2012, Cilt 1, s.1). Bu seçimde İsmet İnönü'nün genel başkanlığını yaptığı CHP 395, "yeter söz milletindir" yazan afişleriyle halkın karşısına çıkan Celal Bayar ın genel başkanlığını yaptığı DP 66, bağımsızlar ise 4 milletvekilliği kazanmıştır. Özellikle 1946'dan itibaren Türkiye'de, ekonomik ve siyasi alanlarda önemli değişimler yaşanmaya başlamıştır. Bunlardan ilki, 7 Ocak 1947'de yapılan DP'nin 1. Büyük Kongresinde Genel Başkan Celal Bayar'ın tek parti yönetiminin sakıncalarını vurgulayarak, kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan anayasaya aykırı antidemokratik yasaların değişmesini, cumhurbaşkanlığı ile parti başkanlığının birbirinden ayrılması gereğini partisinin acil istekleri arasında sıraladığı konuşmasıdır. 18 Aralık 1946 tarihinde bütçe görüşmelerinde Başbakan Peker, Menderes in konuşmasını eleştirirken ağır ifadeler kullandı ve Celal Bayar ı halkı isyana teşvik etmekle suçladı (Çufalı, 2012, Cilt 1, s. 7). Bunun üzerine bunalımı sona erdirmek için Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Recep Peker ve DP Genel Başkanı Celal Bayar ile görüşmelerinin ardından, 12 Temmuz Beyannamesi olarak anılan bildiriyi 14

15 kamuoyuyla paylaşmıştır. Aşağıda bir kısmı verilen bildiriyle, çok partili demokratik düzenin geri dönülemez bir sürece girdiği vurgulanmıştır (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 118). "İhtilalcı bir teşekkül değil, bir kanuni siyasi partinin metotlarıyla çalışan muhalif partinin, iktidar partisi şartları içinde çalışmasını temin etmek lazımdır. Bu zeminde ben, devlet reisi olarak, kendimi iki partiye karşı müsavi derecede vazifeli görürüm. Muhalefet teminat içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır. İktidar, muhalefetin kanuni haklarından başka bir şey düşünmediğinden müsterih bulunacaktır. Büyük vatandaş kitleleri ise iktidarın bu partinin veya öteki partinin elinde bulunması ihtimalini vicdan rahatlığı ile düşünebilecektir." Türkiye, 11 Mart 1947'de Uluslararası Para Fonu'na ve Dünya Bankası'na üye oldu, 1947 Nisan'ında da Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı anlaşmasına katıldı. Bu dönemde Türkiye, ABD'nin Avrupa'nın yeniden yapılandırılması için vereceği destek programından faydalanmak istedi, fakat ABD başlangıçta Türkiye'ye kredi vermekte çekingen davranarak hazırlanan devletçi kalkınma stratejisi planını desteklemek istemedi. Ancak, 12 Mart 1947'de ABD Başkanı Harry S. Truman'ın ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmasında "Sovyetler Birliğinin Avrupa'ya doğru genişlemesinin ve burada nüfuz kazanmasının önlenmesinde" Türkiye ve Yunanistan'ın kilit durumda olduğunu vurgulaması ve bu kapsamda bu iki ülkenin sivil ve askeri personeline ABD'de eğitim verilmesini ve her iki ülkeye toplam 400 milyon dolarlık yardım yapılmasını istemesi ve bu amaçla Kongre'den yetki alması koşulları değiştirmiştir. Bu karardan bir yıl sonra yürürlüğe konulan Marshall yardım planıyla, ulusal bütünlüğünden ve tam bağımsızlığından biraz daha uzaklaştırılan Türkiye'yi NATO üyeliğine götüren süreç de başlamış oldu. Türkiye Marshall Planı kapsamında, yılları arasında ABD'den 354 milyon ABD Doları yardım ve kredi aldı (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s ). 17 Kasım 1947'de yapılan CHP'nin 7. Kurultayı'nın ardından 10 Şubat 1948'de Meclis Grubu devlet denetiminde din eğitimi verilmesini kabul etti, ayrıca din bilginleri yetiştirmek üzere İlahiyat Fakültesi kurulması da benimsendi. 4 Haziran 1948'de çıkarılan yasayla ilkokullarda din derslerinin seçmeli olarak verilmesine başlandı ve 15 Ocak 1949'da da yurt genelinde imam-hatip kursları açıldı. 20 Temmuz 1948'de parti üyelerinin çoğunluğunu Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Enis Akaygen, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner ve Sadık Aldoğan gibi DP'den ayrılanların oluşturduğu seçkin bir grup Millet Partisi (MP) adıyla yeni bir parti kurdular (Çufalı, 2012, Cilt 1, s.12). 16 Şubat 1950 de CHP Hükümetinin muhalefetin isteklerini de dikkate alarak hazırladığı yeni seçim yasası, TBMM de kabul edildi. Yasayla, siyasi partilerin sandık kurullarında temsilci bulundurmasının önü açıldı ve seçimlerin gizli oy ve açık tasnif sistemiyle tek dereceli, genel ve eşit oyla yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca, muhalefetin ısrarına karşın bu yasada nispi temsil yerine çoğunluk sistemi benimsendi (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 132, 164). 14 Mayıs 1950'de yapılan TBMM 9. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 1'de verilmiştir. Bu seçimde, Celal Bayar ın başkanlığındaki DP %52,67 oyla 415 milletvekili, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %39,45 oyla 69 milletvekili, Yusuf Hikmet Bayur'un başkanlığındaki MP %3,11 oyla 1 milletvekili çıkarmış, 2 kişi de bağımsız olarak toplam 587 milletvekili seçilmiştir. 15

16 Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 8,905,743 Toplam Kullanılan Oy : - Toplam Geçerli Oy : 8,051,650 Katılım Oranı: ( % ) 90,40 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Türk Milliyetçiliği Muhafazakârlık CHP DP MP 3,176,561/39,45 4,241,393/52,67 250,414/3,11 3,176,561 / 39,45 4,491,807 / 55,78 Bağımsızlar 383,282 (%4,76) oy alarak 2 vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%9,6) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1950 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 1'de verilen sonuçlara göre, 1950 genel seçiminde Cumhuriyet tarihinde ilk kez liberal ve milliyetçi sağ partilerin %55,78 oy aldığı görülmektedir. Yeni seçim yasasında yer alan çoğunluk sistemi, 1950 genel seçiminde iktidar partisini hüsrana uğratarak, DP nin %52,67 oyla milletvekillerinin %70,6 sını almasını sağlamıştır seçimiyle birlikte devletin yönetim kademelerinde ve yönetme biçiminde önemli değişimler yaşanmaya başlanmıştır. DP nin 1950 seçimini kazanmasıyla İsmet İnönü cumhurbaşkanlığından ayrılmış ve yerine 22 Mayıs 1950 de Celal Bayar gelmiştir. Adnan Menderes Başbakan, DP nin kurucularından Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Refik Koraltan ise Meclis Başkanı olmuşlardır yılları, Türkiye nin dış ticaret açığının 5 katına çıkması sonucu ilk kez dış borçlanmaya gitmek zorunda kaldığı, Kore Savaşı'nda 721 şehit verilmesinin üzerine NATO üyeliğine kabul edildiği bir dönemdir (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 165, 168). 2 Mayıs 1954'de yapılan TBMM 10. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 2'de verilmiştir. Bu seçimde, Adnan Menderes in başkanlığındaki DP %57,61 oyla 502 milletvekili, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %35,35 oyla 31 milletvekili, Osman Bölükbaşı nın başkanlığındaki Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) %4,85 oyla 5 milletvekili çıkarırken, 3 kişi de bağımsız olarak toplam 541 milletvekili seçilmiştir. DP'den 4 aday, iki seçim çevresinden seçilmiş, o tarihte uygulanan seçim yasası gereği, bu çevrelerden birinin milletvekilliğini tercih etmiştir. 9 milletvekili de DP listesinden bağımsız olarak seçilmiştir. Ayrıca, Türkiye Köylü Partisi (TKP) ise %0,63 oy almıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 10,262,063 Toplam Kullanılan Oy : 9,095,617 Toplam Geçerli Oy : 8,941,660 Katılım Oranı: ( % ) 88,63 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milliyetçilik CHP DP CMP 3,161,696/35,35 5,151,550/57,61 434,085/4, TKP ,011/0,63 3,161,696/35,35 5,151,550/57,61 491,096/5,48 3,161,696 / 35,35 5,642,646 / 63,09 Bağımsızlar 137,318 (%1,53) oy alarak üç vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%12,87) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1954 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 2'den, 1954 genel seçiminde daha önce merkez sol partiye (%4,1) ve bağımsızlara (%3,23) oy veren seçmenlerin önemli bir kısmının, bu seçimde merkez sağ ve milliyetçi partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde, bir önceki seçime göre CHP'nin oy oranı %35,35'e düşmüş, DP'nin ise %57,61'e yükselmiştir. 16

17 1954 seçiminin ardından kurulan DP Hükümeti döneminde; adalet mekanizmasının bağımsızlığını ve üniversite özerkliğini büyük ölçüde zedeleyen 60 yaşını ya da 25 hizmet yılını dolduran yargıç ve profesörlerin çıkarılan yasayla emekliye sevk edilmesi, adaylık başvurusu reddedilen kişilerin o seçim döneminde başka bir partiden aday olamaması ve siyasi partilerin karma listeyle yapacağı ittifakların yasaklanması gibi bir dizi anti demokratik uygulamayı içeren seçim yasası yürürlüğe girmiştir (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s ). 15 Ekim 1955 de DP içinden 19 kişilik bir milletvekili grubu basın yayın organlarına yönelik ağır baskıların uygulandığını belirtmişlerdir. DP Haysiyet Divanı tarafından bu vekillerden dokuzunun partiden ihracına karar verilmesi üzerine, diğer on milletvekili de partiden istifa ederek, 20 Aralık 1955 de Turan Güneş, Ekrem Alican, İbrahim Öktem, Fethi Çelikbaş gibi muhalif milletvekilleri Hürriyet Partisini (HP) kurmuşlardır (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s ). Daha sonra DP den önemli milletvekili katılımlarıyla ana muhalefet partisi konumuna yükselen HP, 1957 seçimi öncesinde CHP ve CMP ile güç birliği yapmasını engelleyen anti demokratik seçim yasası nedeniyle tek başına girdiği seçimlerde istediği başarıyı yakalayamamış (%3,83) ve 24 Kasım 1958 de kendini feshederek, partinin tüm mal varlığını CHP ye devretmiştir. 27 Ekim 1957'de yapılan TBMM 11. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 3'de verilmiştir. Bu seçimde, Adnan Menderes in başkanlığındaki DP %47,87 oyla 424 milletvekili, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %41,09 oyla 178 milletvekili, Osman Bölükbaşı nın başkanlığındaki CMP %7,13 oyla 4 milletvekili ve Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu nun başkanlığındaki HP ise %3,83 oyla 4 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 12,078,623 Toplam Kullanılan Oy : 9,250,949 Toplam Geçerli Oy : 9,133,412 Katılım Oranı: ( % ) 76,58 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milliyetçilik CHP DP CMP 3,753,136/41,09 4,372,621/47,87 652,064/7,13 - HP ,597/3,83-3,753,136 / 41,09 4,723,218/51,7 652,064/7,13 3,753,136 / 41,09 5,375,282 / 58,83 Bağımsızlar 4,994 (% 0,05) oy almıştır. DP aldığı % 47,87'lik oyla milletvekillerinin % 69,51 ini almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (% 24,38) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1957 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 3'den, 1954 genel seçiminde bağımsızlara ve merkez sağ partilere oy veren seçmenlerin bir kısmının (%5,74) bu seçimde merkez sol partiye, ayrıca daha önce merkez sağ partilere oy veren seçmenlerin %3,83'ünün kendini merkezde tanımlayan HP'ye ve %1,65'inin ise milliyetçi partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde, İnönü'nün "kendi kendimize yetelim, borçlanmayalım" söylemini iyi anlatması, tutarlı ve kararlı politikaları sonucunda seçmenlerin %5,74'ünün yeniden CHP'ye döndüğü görülmektedir. Ayrıca, bu süreçte yaşanan ekonomik buhran, yolsuzluk iddiaları ve milletvekili istifalarıyla sarsılan DP'nin politikaları nedeniyle seçmenlerin bir kısmının sandığa gitmediği anlaşılmaktadır seçiminde muhalefet partileri, iktidar partisinden daha fazla oy almasına karşın çok az milletvekili çıkarabilmişti. Bu durum muhalefeti oluşturan CHP, HP, CMP ve TKP'nin güç 17

18 birliği yapma arayışına yol açtı. Ancak güç birliğine giderken ortaya çıkan görüş ayrılıkları dört muhalefet partisini iki gruba böldü, HP, CHP çatısı altında birleşmeyi savunurken, CMP ve TKP ise CHP dışında bir üçlü birleşmeyi savununca sonuç alınamadı. Bunun üzerine çoğunluk sisteminin oy oranı düşük partilere şans tanımadığını gören CMP ve TKP 16 Ekim 1958'de Cumhuriyetçi Köylü ve Millet Partisi (CKMP) altında birleşti (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 333). Bu dönem Türkiye ekonomisindeki canlanmanın sona erdiği, hammadde talebinde ciddi düşüşlerin yaşanmasıyla ihracatın olumsuz yönde etkilendiği, buna karşın ülke içinde izlenen popülist politikaların yarattığı iç talep genişlemesine dayalı büyümenin devam ettiği bir süreçtir. Buna bağlı olarak ithalatın arttığı, ödemeler dengesinin bozulduğu ve dış borcun ciddi şekilde artmasıyla geri ödemelerde gecikmelerin yaşandığı ve Türkiye'nin dış borç ve yardım bulmada zorlandığı bir dönemdir. Bu zor dönemde Türkiye 31 Temmuz 1959'da Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik başvurusunda bulunmuş (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 338, 363), fakat günümüze kadar geçen onca yıla rağmen aday ülke statüsünden öteye gidilememiştir ve 1960, iktidar ve muhalefet partileri arasındaki ilişkilerin iyice bozulduğu, ülkenin bir çok yerinde gösterilerin yapıldığı, çok gergin yıllardır. 27 Mayıs 1960 sabahı 38 subayla birlikte Cemal Gürsel'in Türkiye siyasal yaşamına ve demokrasisine derin izler bırakan askeri müdahalesi yaşandı. 6 Ocak 1961'de Kurucu Meclisin ilk toplantısının ardından Milli Birlik Komitesi ilk genel seçime katılacak siyasi partilerin 13 Şubat'a kadar kuruluş işlemlerini tamamlamaları gerektiğini duyuruldu. Bu süreçte, birçok siyasi parti kuruluş çalışmalarına başladı ve kapatılan DP'nin programını benimseyen Adalet Partisi (AP) ve daha önce Bayar- Menderes yönetimine muhalif kişilerden oluşan Yeni Türkiye Partisi (YTP) kuruldu. Kurucu Meclisin 27 Mayıs'ta kabul ettiği yeni anayasa, 9 Temmuz'da yapılan halkoylamasından sonra yürürlüğe girdi. Daha sonra Kurucu Meclis, seçimin 15 Ekim'de yapılmasını kararlaştırdı (Ersel vd., 2003, Cilt 2, s. 354, 380). 15 Ekim 1961'de yapılan TBMM 12. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 4'de verilmiştir. Bu seçimde, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %36,72 oyla 173 milletvekili, Ragıp Gümüşpala nın başkanlığındaki AP %34,78 oyla 158 milletvekili, Osman Bölükbaşı nın başkanlığındaki CKMP %13,95 oyla 54 milletvekili ve Ekrem Alican ın başkanlığındaki YTP ise %13,72 oyla 65 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 12,925,395 Toplam Kullanılan Oy : 10,522,716 Toplam Geçerli Oy : 10,138,035 Katılım Oranı: ( % ) 81,41 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milliyetçilik Türkçülük CHP AP CKMP 3,724,752/36,72 3,527,435/34,78 1,415,390/13,95 - YTP - - 1,391,934/13,72-3,724,752/36,72 4,919,369/48,50 1,415,390/13,95 3,724,752 / 36,72 6,334,759 / 62,45 Bağımsızlar 81,732 (%0,8) oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%21,56) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1961 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 4'den, 1957 genel seçiminde merkez sol partiye oy veren seçmenlerin oylarının bir kısmının (%4,37) bağımsızlara ve milliyetçi partilere, ayrıca bir önceki seçimde oy 18

19 kullanmayıp bu seçimde oy kullanan seçmenlerin (%2,82) önemli bir kısmının da milliyetçi partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde CHP'nin de, 29 Eylül'de kapatılan DP'nin içinden çıkan AP ve YTP'nin de oylarının düştüğü, buna karşın DP'nin milliyetçi kesiminin desteğini alan CKMP'nin oylarının ise %6,82 oranında arttığı görülmektedir. 15 Ekim 1961'de, askeri cunta döneminde 11 ay süren Yassıada yargılamalarında Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'a idam cezası verilmesi, sonraki yıllarda çok tartışılan kararlar oldu. İnönü hükümetleri döneminde üst yargı organlarını ve geniş halk kitlelerini kucaklayan birçok demokratik yasa hayata geçirildi Anayasası'yla modern hukuk devletinin temel taşlarından biri olarak öngörülen Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Hâkimler Kurulu'nun kurulmasına ilişkin kanunlar 22 Nisan 1962'de, sendika kurma, toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt hakkına ilişkin esasları düzenleyen 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu 15 Temmuz 1963'de kabul edildi. Kıbrıs Rum çetelerinin, Türklere karşı şiddet eylemlerini arttırması sonucu 8-9 Ağustos 1964'de Türk Hava Kuvvetleri Erenköy ve Masura'yı bombalayarak sınırlı müdahalede bulundu Kasım 1964'de AP'nin 2. Büyük Kongresinde Ragıp Gümüşpala'nın ölümü ile boşalan genel başkanlığa Süleyman Demirel seçildi. 13 Şubat 1965'de bütçe görüşmelerinin tıkanması nedeniyle İnönü Hükümeti istifa etti, yerine Senato çoğunluğunu sağlayan Suat Hayri Ürgüplü hükümeti kuruldu. 11 Kasım 1965'de Ürgüplü'nün istifasının ardından Demirel hükümeti TBMM'den güven oyu aldı. Bu kısa süreçte; Özel Öğretim Kurumları Kanunu, Devlet Personeli Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu çıkarıldı ve nüfus planlaması çalışmalarına başlandı (Ersel vd., 2003, Cilt 3, s. 18, 53, 72, 92, 96, 116, 117, 119, 126, 127). 10 Ekim 1965'de yapılan TBMM 13. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 5'de verilmiştir. Bu seçimde, Süleyman Demirel in başkanlığındaki AP %52,87 oyla 240 milletvekili, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %28,74 oyla 134 milletvekili, Osman Bölükbaşı nın başkanlığındaki MP %6,26 oyla 31 milletvekili, Ekrem Alican ın başkanlığındaki YTP %3,72 oyla 19 milletvekili, Mehmet Ali Aybar ın başkanlığındaki Türkiye İşçi Partisi (TİP) %2,96 oyla 14 milletvekili ve Alparslan Türkeş in başkanlığındaki CMKP %2,24 oyla 11 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi SOL PARTİLER Sosyalizm 19 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP TİP AP MP 2,675,785/28,74 276,101/2,96 4,921,235/52,87 582,704/6, YTP CKMP ,514/3,72 208,696/2,24 2,675,785/28,74 276,101/2,96 5,267,749/56,59 791,400/8,50 2,951,886 / 31,70 6,059,149 / 65,09 Toplam Seçmen Sayısı: 13,679,753 Toplam Kullanılan Oy : 9,748,678 Toplam Geçerli Oy : 9,307,563 Katılım Oranı: ( % ) 71,26 Bağımsızlar 296,523 (%3,18) oy alarak bir vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%31,96) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1965 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 5'den, 1965 genel seçiminde daha önce merkez sol partiye oy veren seçmenlerin bir kısmının sosyalist partiye, bağımsızlara ve merkez sağ partilere, ayrıca milliyetçi partinin oylarının önemli bir kısmının da (%5,45) merkez sağ partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde CHP'nin oylarının bir hayli düştüğü, buna karşın Demirel'in getirdiği rüzgârın etkisiyle AP'nin bir önceki seçimde YTP'ye ve CKMP'ye yönelen oylarını da geri alarak

20 yeniden yükselişe geçtiği, Bölükbaşı'nın CKMP'den ayrılarak kurduğu MP'nin oylarının %6,26'ya çıktığı görülmektedir Ekim 1966'da, CHP'nin 18. Kurultayı'nda partinin genel sekreterliğine seçilen Bülent Ecevit'in oluşturduğu "ortanın solu" hareketi parti içinde bazı düşünsel ayrılıklara neden oldu. Bunun üzerine Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları 30 Nisan'da partiden istifa ettiler. Feyzioğlu, partiden kopan 48 milletvekili ve senatörle 12 Mayıs 1967'de Güven Partisini (GP) kurdu. 1 Mart 1968'de AP, Meclis çoğunluğuyla daha önce milli bakiye yönteminin uygulandığı seçim sistemini değiştirdi, yerine barajlı nispi temsil yöntemini getirdi. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, 11 Ağustos 1969'da düzenlediği basın toplantısında dile getirdiği "toprak işleyenin, su kullananın" sözü geniş kitlelerde büyük heyecan yarattı. CHP'nin 1969 seçim bildirgesinde toprak ve su ağalığına karşı Türk köylüsünün sömürülmekten ve yoksulluktan kurtarılacağı beyan edildi (Ersel vd., 2003, Cilt 3, s. 145, 164, 213). 12 Ekim 1969'da yapılan TBMM 14. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 6'da verilmiştir. Bu seçimde, Süleyman Demirel in başkanlığındaki AP %46,53 oyla 256 milletvekili, İsmet İnönü nün başkanlığındaki CHP %27,36 oyla 143 milletvekili, Turhan Feyzioğlu nun başkanlığındaki GP %6,57 oyla 15 milletvekili, Osman Bölükbaşı nın başkanlığındaki MP %3,22 oyla 6 milletvekili, Alparslan Türkeş in başkanlığındaki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) %3,02 oyla 1 milletvekili, Hüseyin Balan ın başkanlığındaki Birlik Partisi (BP) %2,80 oyla 8 milletvekili, Mehmet Ali Aybar ın başkanlığındaki TİP %2,68 oyla 2 milletvekili ve Ekrem Alican ın başkanlığındaki YTP %2,17 oyla 6 milletvekili çıkarmıştır. Tablo 6'dan, 1969 genel seçiminde GP'ye (%6,57) ve bağımsızlara (%2,44) gelen oyların bir kısmının bir önceki seçimde oy kullanmayan ve daha önce merkez sol partiye oy veren seçmenlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bir önceki seçime göre CHP, AP ve YTP'nin oyları düşmüştür. Buna karşın, CHP'de 11, 12 ve 13 dönem milletvekilliği yapmış Feyzioğlu'nun kurduğu merkezde yer alan GP %6,57 oy oranıyla, merkez sol ve sağa yönelen demokrat oyların bir bölümünü de alarak, 15 milletvekili ile meclise girmeyi başarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi SOL PARTİLER Sosyalizm 20 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP TİP AP MP 2,487,006/27,36 243,631/2,68 4,229,712/46,53 292,961/3,22 BP - YTP MHP 254,695/2,80-197,929/2,17 275,091/3, GP ,818/6,57-2,741,701/30,16 243,631/2,68 5,025,459/55,27 568,052/6,24 2,985,332 / 32,84 5,593,511 / 61,51 Toplam Seçmen Sayısı: 14,788,552 Toplam Kullanılan Oy : 9,516,035 Toplam Geçerli Oy : 9,086,296 Katılım Oranı: ( % ) 64,34 Bağımsızlar 511,023 (%5,62) oy alarak on üç vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%38,56) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1969 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. İnönü'nün yaşına bağlı olarak yorgunluğunun hissedildiği bu seçimde, CHP'nin yanında demokrasi vurgusunu öne çıkaran GP'nin, sol ve sosyalist söylemi öne çıkaran TİP'in ve BP'nin de meclise girdiği görülmektedir. 10 Şubat 1970'de Demirel Hükümetinin Meclise sunduğu "1970 Mali Yılı Bütçesi"ne muhalefet partili milletvekillerinin yanında 41 AP'li milletvekilinin de ret oyu vermesiyle hükümet düşmüş ve ardından 2. Demirel hükümeti

21 kurulmuştur. Daha sonra 12 Mart Muhtırasıyla Nihat Erim'in ara rejim hükümeti, Ferit Melen ve Naim Talu Hükümetleri kuruldu. 14 Mayıs 1972'de yapılan CHP'nin 5. Olağanüstü Kurultay'ında Ecevit'in genel başkanlığa seçilmesi üzerine İnönü CHP'den istifa etti (Ersel vd., 2003, Cilt 3, s. 238, 265, 290). 14 Ekim 1973'de yapılan TBMM 15. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 7'de verilmiştir. Bu seçimde, Bülent Ecevit in başkanlığındaki CHP %33,29 oyla 185 milletvekili, Süleyman Demirel in başkanlığındaki AP %29,82 oyla 149 milletvekili, Ferruh Bozbeyli nin başkanlığındaki Demokratik Parti (DP) %11,89 oyla 45 milletvekili, Necmettin Erbakan ın başkanlığındaki Milli Selamet Partisi (MSP) %11,8 oyla 48 milletvekili, Turhan Feyzioğlu nun başkanlığındaki Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) %5,26 oyla 13 milletvekili, Alparslan Türkeş in başkanlığındaki MHP %3,37 oyla 3 milletvekili ve Mustafa Timisi nin başkanlığındaki Türkiye Birlik Partisi (TBP) %1,13 oyla 1 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 16,798,164 Toplam Kullanılan Oy : 11,223,843 Toplam Geçerli Oy : 10,723,658 Katılım Oranı: ( % ) 66,81 Ekon. Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP AP MSP MHP 3,570,583/33,29 3,197,897/29,82 1,265,771/11,8 362,208/3,37 TBP DP - MP 121,759/1,13 1,275,502/11,89-62,377/0,58 - CGP ,343/5, ,692,342 / 34,42-5,037,742/46,97 1,265,771/11,8 424,545/3,95 3,692,342 / 34,42 6,728,058 / 62,72 Bağımsızlar 303,218 (%2,82) oy alarak altı vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%36,16) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1973 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 7'den, 1969 genel seçiminde GP ve bağımsızlara oy veren seçmenlerin oylarının bir kısmının bu seçimde merkez sol partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde, Ecevit'in halkçı yaklaşımı yanında getirdiği gençlik ve dinamizmin de etkisiyle CHP'nin oyları yaklaşık 6 puan yükselmiştir. Diğer taraftan, bu dönemde AP'nin içinden ayrılarak kurulan yeni partilere rastlanmaktadır. Buna göre, liberal kesimi temsil eden Demirel'in AP'sinin %29,82, eski DP'nin devamı söylemiyle AP içinden kopan muhafazakâr kesimin kurduğu DP'nin %11,89 ve yine AP'nin içinden kopan İslamcı kesimin kurduğu MSP'nin %11,80 oranında oy aldığı görülmektedir. 26 Ocak 1974'de Bülent Ecevit'in başbakanlığında CHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu. 1974'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs Barış Harekâtının ardından 13 Şubat 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Daha sonra Ecevit hükümetinin istifasının ardından, Demirel "Milliyetçi Cephe Hükümeti" diye anılan AP-MSP-CGP-MHP koalisyon hükümetini kurdu (Ersel vd., 2003, Cilt 3, s. 342, 364). 5 Haziran 1977'de yapılan TBMM 16. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 8'de verilmiştir. Bu seçimde, Bülent Ecevit in başkanlığındaki CHP %41,38 oyla 213 milletvekili, Süleyman Demirel in başkanlığındaki AP %36,87 oyla 189 milletvekili, Necmettin Erbakan ın başkanlığındaki MSP %8,56 oyla 24 milletvekili, Alparslan Türkeş in başkanlığındaki MHP %6,41 oyla 16 milletvekili, Turhan Feyzioğlu nun başkanlığındaki 21

22 CGP %1,87 oyla 3 milletvekili ve Ferruh Bozbeyli nin başkanlığındaki DP %1,85 oyla 1 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi SOL PARTİLER Sosyalizm 22 Ekon. Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP TİP AP MSP MHP 6,136,171/41,38 20,655/0,13 5,468,202/36,87 1,269,918/8,56 951,544/6,41 TBP - CGP ,540/0,39-277,713/1, DP ,484/1, ,194,711/41,77 20,655/0,13 6,020,399/40,59 1,269,918/8,56 951,544/6,41 6,215,366 / 41,9 8,241,861 / 55,56 Toplam Seçmen Sayısı: 21,207,303 Toplam Kullanılan Oy : 15,358,210 Toplam Geçerli Oy : 14,827,262 Katılım Oranı: ( % ) 72,41 Bağımsızlar 370,035 (%2,49) oy alarak dört vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%30,01) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1977 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 8'den, 1973 genel seçiminde CGP'ye (%3,39), bağımsızlara (%3,96) ve merkez sağ partilere oy veren seçmenlerin bir kısmının bu seçimde merkez sol partilere yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde, "ne ezen ne ezilen, hakça bir düzen" diyen Ecevit, halktan karşılık görerek partisinin oyunu 8 puan birden artırmış ve CHP'nin yeniden %40'ların üzerine çıkmasını sağlamıştır. Diğer taraftan, AP'den daha önce istifa edip DP'yi kuran Sadettin Bilgiç, Mutlu Menderes, Nilüfer Gürsoy öncülüğündeki milletvekillerinin 1975 yılında AP'ye dönmesiyle, muhafazakâr seçmenin DP ve MSP'ye giden oylarının %7'sinin geri döndüğü anlaşılmaktadır. Bu seçimle birlikte, MSP (%8,56) ve MHP'de (%6,41) kalmaya kararlı bir oy tabanının tutunmaya başladığı görülmektedir genel seçiminde %41,38 oy alan Ecevit'in kurduğu hükümet, Meclis'ten güvenoyu alamayınca, yerine 21 Temmuz 1977'de Demirel'in başbakanlığında AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti kuruldu. Demirel'in koalisyon hükümetinin ardından, Ecevit'in başbakanlığında CHP-CGP-DP ve AP'den ayrılan 11 milletvekili ve bağımsızların da desteklediği hükümet kuruldu. 5 Ocak'ta göreve başlayan Ecevit'in koalisyon hükümeti, ağır ekonomik krizin aşılabilmesi amacıyla kredi bulmak ve vadesi gelen dış borçların ertelenebilmesi için olağanüstü çaba sarf etti. IMF, Türkiye'ye 450 milyon dolar kredi vermeyi kabul etti. Ardından 25 Kasım 1979'da Demirel'in başbakanlığında AP-MSP-MHP azınlık hükümeti kuruldu (Ersel vd., 2003, Cilt 3, s ). Bu süreçte, ordunun yönetime el koyması gibi pek çok anti demokratik olay yaşandı. Milli Güvenlik Konseyi faaliyetlerini durdurduğu partileri 16 Ekim'de çıkardığı bir yasayla temelli kapattığını bildirdi. MGK 1 Mayıs Bahar ve 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramlarını kaldırdı. Üniversitelere sıkı bir düzen getirmek için 4 Kasım'da YÖK kuruldu. Çok tartışılan 1982 Anayasası 7 Kasım'da halkoylamasıyla kabul edildi. MGK yeni kurulan partilerin kurucu üye listelerini incelemeye aldı ve bunlardan bir bölümünü veto etti. En çok vetoyu Sosyal Demokrat Parti (SODEP) ve Doğruyol Partisi (DYP) kurucu listeleri gördü; SODEP'in Genel Başkanı Erdal İnönü dahil 21 kurucu üyesi, DYP nin de birçok kurucu üyesi 23 Haziran da MGK tarafından veto edildi. Bu yüzden iki parti de MGK nın 99 sayılı kararı uyarınca onaylanmış 30 kurucu üyeyi tamamlayamadıkları için seçimlere katılamadı. Refah Partisi (RP) ile Muhafazakâr Parti de MGK'nın kurucularını sürekli veto etmesi ve kurucu sayılarının 30'u aşamaması nedeniyle seçimlere katılamadı seçimine MGK nın onayını

23 alan Halkçı Parti (HP), Anavatan Partisi (ANAP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) katıldı (Ersel vd., 2003, Cilt 4, s. 10, 66-67). 12 Eylül askeri darbesinin ardından 6 Kasım 1983'de yapılan TBMM 17. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 9'da verilmiştir. Bu seçimde, Turgut Özal ın başkanlığındaki ANAP %45,14 oyla 211 milletvekili (ANAP Bingöl'de üç milletvekilliğini de kazanmasına rağmen bir adayı veto edildiği için milletvekili sayısı 212'den 211'e düştü), Necdet Calp'in başkanlığındaki HP %30,46 oyla 117 milletvekili ve Turgut Sunalp in başkanlığındaki MDP %23,26 oyla 71 milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Toplam Seçmen Sayısı: 19,767,366 Toplam Kullanılan Oy : 18,238,362 Toplam Geçerli Oy : 17,351,510 Katılım Oranı: ( % ) Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milliyetçilik HP ANAP MDP 5,285,804/30,46 7,833,148/45,14 4,036,970/23,26 5,285,804 / 30,46 11,870,118 / 68,4 Bağımsızlar 195,588 (%1,12) oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%12,22) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1983 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 9'dan, 1983 genel seçiminde merkez sol partinin bir önceki seçime göre oyunun %11,31 oranında azaldığı, buna karşın liberal ve milliyetçi sağ partilerin oylarının ise %14,35 oranında arttığı görülmektedir. Oy oranlarındaki bu farklılıklar, 1977 genel seçiminde kayıtlı seçmen sayısının 21,207,303 kişiden, 1983 genel seçiminde 19,767,366 kişiye düşmüş olmasından kaynaklanmış olabilir. Halbuki 1983 genel seçiminde seçmen sayısının 24 milyon civarında olması gerekirdi (Bakınız Tablo 18). Bu seçimde seçmen kütüğünde olup da sandık seçmen listesinden düştüğü anlaşılan 5 milyona yakın seçmenin, 17,351,510 geçerli oyun olduğu bir durumda seçimlere etkisi kaçınılmazdır. Bu olağanüstü koşullarda yapılan 1983 genel seçiminde, dört eğilimi kucaklayacağını iddia eden ANAP'ın ve milliyetçi söylemi öne çıkaran MDP'nin kapatılan AP, MSP ve MHP'li seçmen tabanının seçeneksizlik nedeniyle ağırlıklı olarak oylarını aldığı görülmektedir. Diğer taraftan, bir önceki seçimde kapatılan CHP'ye oy veren seçmenlerin Halkçı Partiye (%30,46) yöneldiği ve diğer kısmının da önemli bir bölümünün kütükten düşerek seçim dışı kalmış olabileceği düşünülmektedir. Daha sonra 26 Eylül 1985 de HP ve SODEP in birleşmesiyle oluşan Sosyal Demokrat Halkçı Partinin (SHP) genel başkanlığına kurultay delegelerinin tamamına yakınının oyunu alan Erdal İnönü seçilmiştir. Hemen ardından Bülent Ecevit'in genel başkanlığında 14 Kasım 1985 de Demokratik Sol Parti (DSP) kuruldu. Seçimlerde istediği başarıyı yakalayamayan MDP 4 Mayıs 1986 da kendini feshetti. Kapatılan AP'nin yerine 23 Haziran 1983'de Doğru Yol Partisi (DYP) kuruldu (Ersel vd., 2003, Cilt 4, s. 68, ). 29 Kasım 1987'de yapılan TBMM 18. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 10'da verilmiştir. Bu seçimde, Turgut Özal ın başkanlığındaki ANAP %36,31 oyla 292 milletvekili, Erdal İnönü'nün başkanlığındaki SHP %24,74 oyla 99 milletvekili ve Süleyman Demirel in başkanlığındaki DYP %19,13 oyla 59 milletvekili çıkarmıştır. 23

24 Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Laiklik Toplam Seçmen Sayısı: 26,424,868 Toplam Kullanılan Oy : 24,651,483 Toplam Geçerli Oy : 23,971,629 Katılım Oranı: ( % ) 93,28 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık SHP ANAP RP MÇP 5,931,000/24,74 8,704,335/36,31 1,717,425/7,16 701,538/2,92 DSP DYP - IDP (MP) 2,044,576/8,52 4,587,062/19,13-196,272/0,81 7,975,576/33,26 13,291,397/55,44 1,717,425/7,16 897,810/3,73 7,975,576 / 33,26 15,906,632 / 66,33 Bağımsızlar 89,421 (%0,37) oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%9,28) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1987 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 10'dan, 12 Eylül'de kurulan MDP'nin 1983 genel seçiminde aldığı oyun merkez sağ partilere ve İslamcı partiye yönlendiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 1983 genel seçiminde listelerden düştüğü belirlenen yaklaşık 5 milyona yakın seçmenin önemli bir kısmının 1987 genel seçiminde sandık seçmen listelerine eklendiği görülmektedir. Partilerin aldığı oy oranları incelendiğinde, listelere eklenen bu seçmenlerin (%2,8) önemli bir kısmının merkez sol partilere oy veren seçmenlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu seçimde, ANAP ve DYP'nin oluşturduğu merkez sağ partilerin %55,44 oy oranıyla iyi bir çıkış yaptığı, diğer muhafazakar sağ partilerden RP'nin %7,16 oy aldığı, Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisinin (IDP) ise oylarının bir miktar düştüğü, buna karşın SHP (%24.74) ve DSP'nin (%8,52) oluşturduğu merkez sol partilerin oy toplamlarının ise 12 Eylül askeri darbesinin ardından yapılan 1983 genel seçimine göre yaklaşık 3 puan arttığı görülmektedir. 25 Eylül 1988 de yapılan halkoylamasında Turgut Özal ın yerel seçimlerin bir yıl öne alınması isteği red edildi. Bunun üzerine muhalefet partileri hükümetin güvenoyu bunalımı yaşadığını ileri sürdü. 26 Mart 1989 da yapılan yerel seçimde DSP %9,03 oy aldı, SHP ise %28,7 oy alarak birinci parti oldu. 06 Ekim 1990 da SHP Parti Meclisi Üyesi, eski senatör ve milletvekili Doç. Dr. Bahriye Üçok öldürüldü. 15 Haziran 1991 de Mesut Yılmaz ANAP genel başkanlığına seçildi (Ersel vd., 2003, Cilt 4, s. 232, 274). 20 Ekim 1991'de yapılan TBMM 19. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 11'de verilmiştir. Bu seçimde, Süleyman Demirel in başkanlığındaki DYP %27,03 oyla 178 milletvekili, Mesut Yılmaz ın başkanlığındaki ANAP %24,01 oyla 115 milletvekili, Erdal İnönü'nün başkanlığındaki SHP'nin listesinden seçime giren SHP - Demokrasi Partisi (DEP) ittifakı %20,75 oyla 88 milletvekili, Necmettin Erbakan'ın başkanlığındaki RP'nin listesinden seçime giren RP - MÇP - IDP ittifakı %16,87 oyla 62 milletvekili ve Bülent Ecevit'in başkanlığındaki DSP %10,74 oyla 7 milletvekili çıkarmıştır. Tablo 11'den, 1991 genel seçiminde daha önce merkez sol partilere oy veren seçmenlerin bir kısmının Sosyalist Parti'ye (SP) yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde, RP ve ittifak yaptığı partilerin önceki seçim dönemleri oy ortalamalarına bakıldığında RP'nin %9,17 ve MÇP, MP ve IDP'nin ise %6,5 oy potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. 24

25 Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Laiklik Sosyalizm 25 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş, İslamcılık Türk Milliyetçiliği Muhafazakârlık SHP - DEP SP DYP RP - MÇP - IDP 5,066,571/20,75 108,369/0,44 6,600,726/27,03 4,121,355/16,87 DSP - ANAP - 2,624,301/10,74-5,862,623/24,01-7,690872/31,49 108,369/0,44 12,463,349/51,04 4,121,355/16,87 7,779,241/31,93 16,584,704 / 67,91 Toplam Seçmen Sayısı: 30,025,531 Toplam Kullanılan Oy : 25,203,497 Toplam Geçerli Oy : 24,416,666 Katılım Oranı: ( % ) 83,94 Bağımsızlar 32,721 (%0,24) oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%18,61) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1991 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. 12 Eylül 1980 de kapatılan CHP, 9 Eylül 1992 de yapılan 25. Kurultayı'nda yeniden aktif siyaset yaşamına dönme kararı aldı ve CHP genel başkanlığına Deniz Baykal getirildi. 31 Mart 1992 de Halkın Emek Partisi (HEP) kökenli 14 milletvekili SHP den istifa etti. 11 Eylül 1993 de SHP nin genel başkanlığına yeniden aday olmayan Erdal İnönü nün yerine Murat Karayalçın genel başkan seçildi. 27 Mart 1994 yerel seçiminde RP %19,1 oy aldı, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazandı. 05 Nisan 1994 de Çiller hükümeti döneminde alınan bir dizi ekonomik kararla Türkiye'de yakın tarihinin en büyük mali krizi yaşandı. 18 Şubat 1995 de CHP ile SHP birleşti ve genel başkanlığına Deniz Baykal getirildi (Ersel vd., 2003, Cilt 4, s. 356, 426, 437). 24 Aralık 1995'de yapılan TBMM 20. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 12'de verilmiştir. Bu seçimde, Necmettin Erbakan'ın başkanlığındaki RP %21,38 oyla 158 milletvekili, Mesut Yılmaz ın başkanlığındaki ANAP'ın listesinden seçime giren ANAP - Büyük Birlik Partisi (BBP) ittifakı %19,65 oyla 132 milletvekili, Tansu Çiller in başkanlığındaki DYP %19,18 oyla 135 milletvekili, Bülent Ecevit'in başkanlığındaki DSP %14,64 oyla 76 milletvekili ve Deniz Baykal'ın başkanlığındaki CHP %10,71 oyla 49 milletvekili çıkarmıştır. Ayrıca bu seçimde, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) listesinden seçime giren HADEP - Türkiye Komünist Partisi (TKP) - Birleşik Sosyalist Parti (BSP) ittifakı %4,17, Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) %0,48, Yeniden Doğuş Partisi (YDH) %0,34 ve Yeni Parti ise %0,13 oy almışlardır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Atatürkçülük Sosyalizm Kürt Milliyetçiliği Ekon. Liberalizm Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık DSP İP HADEP-SİP-BSP ANAP - BBP RP MHP 4,118,025/14,64 61,428/0,22 1,171,623/4,17 5,527,288/19,65 6,012,450/21,38 2,301,343/8,18 CHP - - DYP - MP 3,011,076/10, ,396,000/19,18-127,630/0, YDH ,889/0, YDP ,484/0, YP 36,853/0,13 7,129,101/25,35 61,428/0,22 1,171,623/4,17 11,189,514/39,78 6,012,450/21,38 2,428,973/8,63 8,362,152 / 29,74 19,630,937 / 69,79 Toplam Seçmen Sayısı: 34,243,595 Toplam Kullanılan Oy : 29,189,146 Toplam Geçerli Oy : 28,126,993 Katılım Oranı: ( % ) 85,23 Bağımsızlar 133,895 (%0,47) oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%17,86) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1995 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi.

26 Tablo 12'den, 1995 genel seçiminde daha önce merkez sol partilere oy veren seçmenlerin bir kısmının sosyalist partiye ve etnik milliyetçi sol partinin içinde yer aldığı ittifaka yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçimde de, daha önce genel seçimlerinde merkez sol partilere oy veren ortalama %36,68 oranındaki seçmenlerin oylarının merkez sol partilere yansımadığı görülmektedir. Bir önceki seçime göre, merkez sağ partilerin %11,26'lık, merkez sol partilerin ise %6,14'lük oy kaybına uğradığı, RP'nin ise büyük bir atakla %9,17'lik oy ortalamasını 21,38'e çıkardığı görülmektedir. Bu sonuç, sağ partilerin içindeki İslamcı kesimin bu seçimlerde, daha önce çıkan ekonomik krizler, yolsuzluk iddiaları gibi çeşitli kaygılarla "adil düzen" diyen milli görüşe yönlendiğini göstermektedir. Mesut Yılmaz ın başbakanlığında kurulan Anayol Hükümeti 12 Şubat 1996 da güvenoyu aldı, fakat ömrü uzun sürmedi, ardından Necmettin Erbakan ın başbakanlığında Refahyol hükümeti kuruldu. Daha sonra, 28 Şubat 1997 de Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) yaptığı 8,5 saat süren toplantıda laik devlet ilkesine aykırı hareketlerin arttığına vurgu yapılarak, bir dizi önlem önerildi. Ardından Erbakan ın istifasıyla düşen Refahyol hükümeti yerine, Mesut Yılmaz'ın ANAP, DSP ve Demokrat Türkiye Partisinden (DTP) oluşan ANASOL-D koalisyon hükümeti kuruldu. 06 Temmuz 1997 de Türkeş in ölümünün ardından MHP genel başkanlığına Devlet Bahçeli getirildi. Anayasa Mahkemesi 16 Ocak 1998'de Refah partisinin kapatılmasına karar verdi. Kapatılan RP'nin yerine Fazilet Partisi (FP) kuruldu. 16 Şubat 1999'da Başbakan Ecevit, PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın yakalanarak, Türkiye'ye getirildiğini açıkladı (Ersel vd., 2003, Cilt 4, s , 542, 547, 579, 616). 18 Nisan 1999'da yapılan TBMM 21. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 13'de verilmiştir. Bu seçimde, Bülent Ecevit'in başkanlığındaki DSP %22,18 oyla 136 milletvekili, Devlet Bahçeli'nin başkanlığındaki MHP %17,97 oyla 129 milletvekili, Recai Kutan'ın başkanlığındaki FP %15,40 oyla 111 milletvekili, Mesut Yılmaz ın başkanlığındaki ANAP %13,22 oyla 86 milletvekili ve Tansu Çiller in başkanlığındaki DYP %12,01 oyla 85 milletvekili çıkarmıştır. Ayrıca bu seçimde, Halkın Demokrasi Partisi (HDP) % 4,75, BBP %1,45, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) %0,79, DTP %0,57, Liberal Demokrat Parti (LDP) %0,40, DP %0,29, Barış Partisi (BP) %0,25, MP %0,25, İşçi Partisi (İP) %0,18, Emeğin Partisi %0,16, YDP %0,14, Değişen Türkiye Partisi (DTP) 0,12, SİP %0,12 ve Demokrasi ve Barış Partisi (DBP) %0,07 oy almışlardır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Atatürkçülük Sosyalizm Komünizm Kürt Milliyetçiliği 26 Ekonomik Liberalizm Muhafazakârlık Demokrasi SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık DSP ÖDP HDP ANAP FP MHP 6,919,670/22,18 248,553/0,79 1,482,196/4,75 4,122,929/13,22 4,805,381/15,40 5,606,583/17,97 CHP İP - DYP - BBP 2,716,094/8,70 57,607/0,18-3,745,417/12,01-456,353/1,45 BP EP - DTP - MP 78,922/0,25 51,756/0,16-179,871/0,57-79,370/0,25 DEĞİŞEN TP SİP - LDP ,175/0,12 37,680/0,12-127,174/0, DBP - DP ,620/0,07-92,093/0, YDP ,787/ ,751,861/31,25 420,216/1,32 1,482,196/4,75 8,311,577/26,63 4,805,381/15,4 6,142,306/19,67 11,654,273 / 37,32 19,259,264 / 61,7 Toplam Seçmen Sayısı: 37,561,314 Toplam Kullanılan Oy : 32,722,167 Toplam Geçerli Oy : 31,184,496 Katılım Oranı: ( % ) 87,11 Bağımsızlar 270,265 (%0,86) oy alarak 3 milletvekili çıkarmışlardır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%16,98) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 1999 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi.

27 Tablo 13'den, 1999 genel seçiminde merkez sol partilere oy veren seçmenlerin oylarının bir kısmının bir önceki seçimde sağ partilere oy veren seçmenlerden oluştuğu ve ayrıca sosyalist partilerin %1,32 ve etnik milliyetçi sol partinin de %4,75 oy aldığı, ayrıca daha önce ( ) merkez sol partilere oy vermiş seçmenlerin önemli bir kısmının tekrar sol partilere döndüğü anlaşılmaktadır. Bu seçim öncesinde, liberal sağ partilerin ekonomik ve siyasi alanda ve 28 Şubat sürecinin de etkisiyle çok yıpranması ve Çiller'in dışarıdan desteğiyle 11 Ocak 1999'da kurulan Ecevit'in azınlık hükümeti döneminde Öcalan'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi gibi olağanüstü gelişmeler yaşandı. Tüm bu gelişmeler ışığında girilen seçimde rüzgârı ve bazı kitlesel yapıları arkasına alan Ecevit, daha önce merkez sağa yönelen demokrat oylarının da bir kısmını alarak 1999 genel seçiminde birinci parti olmayı başardı. Ayrıca, bu seçimde merkez sağa oy veren seçmenlerin önemli bir kısmının da MHP ve RP'ye yöneldiği görülmektedir genel seçiminde, CHP %8,7 oy alarak barajı aşamayıp Meclis dışında kaldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Genel Kurulu'nda 05 Mayıs 2000'de yapılan oylamada Türkiye Cumhuriyetinin 10. Cumhurbaşkanlığına seçildi. 30 Eylül 2000'de yapılan 11. Olağanüstü Kurultay'da CHP'nin genel başkanlığa 1 yıl önce istifa ederek ayrılan Deniz Baykal yeniden getirildi. 14 Ağustos 2001'de kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım, Bülent Arınç gibi önde gelen isimler yanında, MSP - RP - FP, ANAP (Turgut Özal'a yakın isimler) ve AP - DYP kökenli isimlerinde yer aldığı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kuruldu. 02 Kasım 2002'de yapılan TBMM 22. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 14'de verilmiştir. Bu seçimde, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki AKP %34,28 oyla 363 milletvekili ve Deniz Baykal'ın başkanlığındaki CHP %19,38 oyla 178 milletvekili çıkarmıştır. Ayrıca bu seçimde, DYP - DTP - Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) ittifakı %9,54, Genç Parti (GP) %7,24, Demokratik Halk Partisi (DHP) %6.21, ANAP %5,13, Saadet Partisi (SP) %2,49, DSP %1,21, YTP %1,15, BBP %1,02, YP %0,93, İP %0,50, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) %0,47, ÖDP %0,33, LDP %0,28, MP %0,21, TKP %0,18 oy almışlardır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyalizm Komünizm Kürt Milliyetçiliği 27 Ekon. Liberalizm İslami Demokrasi Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP İP DHP AKP SP MHP 6,113,352/19,38 159,843/0,50 1,960,660/6,21 10,808,229/34,28 785,489/2,49 2,635,787/8,35 DSP ÖDP - DYP - DTP - ATP - BBP 384,009/1,21 106,023/0,33-3,008,942/9,54-322,093/1,02 YTP TKP - GP - BTP 363,869/1,15 59,180/0,18-2,285,598/7,24-150,482/0, ANAP - MP ,618,465/5,13-68,271/0, YP ,909/0, LDP ,331/0, ,861,230/21,74 325,046/1,01 1,960,660/6,21 18,105,474/57,40 785,489/2,49 3,176,633/10,05 9,146,936 / 28,96 22,067,596 / 69,94 Toplam Seçmen Sayısı: 41,407,027 Toplam Kullanılan Oy : 32,768,161 Toplam Geçerli Oy : 31,528,783 Katılım Oranı: ( % ) 79,13 Bağımsızlar 314,251 (%0,99) oy alarak dört vekil çıkarmıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%23,86) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 2002 Genel Seçimi Sonuçları: TBMM resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi.

28 Tablo 14'den, 1999 genel seçiminde merkez sol partilere oy veren seçmenlerin bir kısmının bu seçimde sosyalist sol partilere, etnik milliyetçi sol partiye ve GP'ye yönlendiği anlaşılmaktadır. Bu seçim öncesinde, yaşlılık ve hastalıkla ciddi form düşüklüğü yaşayan Ecevit'in koalisyon hükümeti; 1999 depremi, 2001 yılı ekonomik krizi, DSP'nin parçalanması gibi çok ciddi sorunlarla karşılaştı. FP kapatıldıktan sonra içinden çıkan SP ve AKP, işadamı Cem Uzan'ın kurduğu GP, DSP içinden kopan İsmail Cem'in kurduğu YTP, bu puslu havanın üzerine gelmiştir. Bu olağanüstü dönemde, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin erken seçim açıklamasının ardından, merkez sağ ve merkez sol partilerin adeta çöktüğü bir sürece girilmiştir. Milli görüşün içinden gelen AKP, konjonktürün getirdiği olanaklarla ve daha önce merkezde yer almış adaylarla ve söylemlerle %34,28 oy almıştır. Diğer taraftan üç eğilimden %7,24 oy alan GP'nin, DYP (%9,54) ve MHP'nin (%8,35) %10 seçim barajının altında kalmasında önemli oranda etkisinin olduğu ileri sürülmüştür Seçiminden sonra, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının Siirt seçimini iptal etmesinin ardından 9 Mart 2003'de yenilenen ve yalnızca 4 partinin katıldığı yenilenen Siirt seçiminde, AKP 3 milletvekilliğini de kazandı. Böylece Recep Tayyip Erdoğan'da Siirt seçimi vesilesiyle TBMM'ne girmiş oldu. Bu dönemde, özellikle yaşlılığına ve hastalığına bağlı olarak çok yıpranan efsane lider Ecevit'in oy oranının %1,21'e düşmesi çok konuşuldu. Ayrıca, 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23.20'de Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın kamuoyunda e-muhtıra diye adlandırılan laiklikle ilgili yaptığı açıklamasının, 2007 genel seçim sonucuna etkileri ve seçimde yapıldığı ileri sürülen seçim hilelerinin de çok konuşulduğu olağanüstü bir süreç yaşanmıştır. 22 Temmuz 2007'de yapılan TBMM 23. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 15'de verilmiştir. Bu seçimde, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki AKP %46,58 oyla 341 milletvekili, Deniz Baykal'ın başkanlığındaki CHP'nin listesinden seçime giren CHP - DSP ittifakı %20,87 oyla 112 milletvekili, Devlet Bahçeli'nin başkanlığındaki MHP %14,27 oyla 71 milletvekili, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk un eş başkanlığındaki Demokratik Toplum Partisi (DTP) ise kendilerine katılan 20 bağımsız milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi SOL PARTİLER Atatürkçülük Sosyalizm Komünizm Kürt Milliyetçiliği Ekon. Liberalizm İslami Demokrasi Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP İP DTP AKP SP MHP 7,317,808/20,87 128,148/0,36 1,678,032/4,78 16,327,291/46,58 820,289/2,34 5,001,869/14,27 HYP TKP - DP - ATP 179,010/0,51 79,258/0,22-1,898,873/5,41-100,982/0,28 - ÖDP - GP - BTP - 52,055/0,14-1,064,871/3,03-182,095/0,51 - EP - LDP ,292/0,07-35,364/0, ,496,818/21,38 285,753/0,79 1,678,032/4,78 19,326,399/55,63 820,289/2,34 5,284,946/15,06 9,460,603 /26,95 25,431,634 / 72,52 Toplam Seçmen Sayısı: 42,799,303 Toplam Kullanılan Oy : 36,056,293 Toplam Geçerli Oy : 35,049,691 Katılım Oranı: ( % ) 84,24 Bağımsızlar 1,835,486 (%5,23) oy alarak 26 vekil çıkarmıştır. 22 bağımsız vekil DTP'ye geçmiştir. Mesut Yılmaz, Seyit Eyüboğlu, Muhsin Yazıcıoğlu ve Kamer Genç bağımsız seçilmişlerdir (157,454-%0,45). Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş (%18,11) seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 2007 Genel Seçimi Sonuçları: TUİK resmi sitesi, TESAV sitesi, Vikipedi sitesi. 28

29 Tablo 15'e göre, 2007 genel seçiminde merkez sol parti aldığı oy oranıyla, 1946'dan buyana en düşük seviyeye inmiştir. Daha önce merkez sol partiye oy veren seçmenlerin bir kısmının sosyalist sol partilere, etnik milliyetçi sol partiye ve GP'ye yönlendiği düşünüldüğünde, yaklaşık %6 civarında oyun merkez sol partilere yansımadığı görülmektedir. Bu seçimde, içinde geçersiz oylarında bulunduğu seçmenin iradesinin sandığa yansımadığı, ayrıca 2009 yerel seçim öncesinde açıklanan seçmen sayılarıyla bu seçimde seçmenin listelerden düştüğü ortaya çıkmıştır. Sonuç itibariyle, merkez sol partinin oylarının adeta dip yapmasında, bu 14 milyona yakın seçmenin iradesinin 2007 genel seçiminde sandığa yansımamasının etkisi kaçınılmazdır. Bu koşullarda yapılan seçimde, merkez sol partinin oyu %20,87'ye gerilemiş, merkez sağ partilerin %53,11'e ve milliyetçi sağ partilerin oyları ise %14,55'e yükselmiştir. Liberal İslamcı parti AKP, milli görüşün yanında merkez sağdan da büyük miktarda oy alarak oylarını %46'ya yükseltmiştir. 10 Mayıs 2010 tarihinde Deniz Baykal'ın istifasıyla boşalan CHP'nin genel başkanlığına, 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan CHP Kurultayı'na tek aday olarak giren Kemal Kılıçdaroğlu, delegelerin tamamına yakınının oyunu alarak seçilmiştir. 12 Haziran 2011 de yapılan TBMM 24. yasama dönemi milletvekili genel seçimi sonuçları Tablo 16'da verilmiştir. Bu seçimde, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki AKP %49,83 oyla 327 milletvekili, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlığındaki CHP %25,98 oyla 135 milletvekili, Devlet Bahçeli'nin başkanlığındaki MHP %13,01 oyla 53 milletvekili, Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ın eş başkanlığındaki Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 36 bağımsız milletvekili çıkarmıştır. Tablo Genel Seçimi Sonuçları Atatürkçülük Sosyal Demokrasi Sosyal Liberalizm SOL PARTİLER Sosyalizm Komünizm Kürt Milliyetçiliği Ekon. Liberalizm Muhafazakârlık İslami Demokrasi SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakârlık Türk Milliyetçiliği Ülkücülük Muhafazakârlık CHP TKP BDP AKP SP MHP 11,155,972/25,98 64,006/0,15 2,344,464/5,46 21,399,082/49,83 543,454/1,27 5,585,513/13,01 DSP EP - DP HAS P BBP 108,089/0,25 32,128/0,07-279,480/0,65 329,723/0,77 323,251/0, DYP - HEPAR ,607/0,15-124,415/0, LDP - MMP ,222/0,04-36,188/0,08 11,264,061/26,23 96,134/0,22 2,344,464/5,46 21,758,391/50,67 873,177/2,04 6,069,367/14,13 13,390,197 / 31,91 28,700,935 / 66,84 Toplam Seçmen Sayısı: Toplam Kullanılan Oy : Toplam Geçerli Oy : Katılım Oranı: ( % ) 83,16 Bağımsızlar 2,819,917 (%6,57) oy alarak otuz altı vekil çıkarmıştır. BDP bağımsız adayları yaklaşık 2,344,464 oy almıştır. Bu seçimde, geçersiz oy kullanmış ve sandığa gitmemiş seçmen bulunmaktadır. Kaynak: 2011 Genel Seçimi Sonuçları: YSK resmi sitesi, Resmi Gazete sitesi, TUİK resmi sitesi, Vikipedi sitesi. Tablo 16'dan, merkez sol partilere gelen oyların bir kısmının sosyalist sol partilerden, GP'den ve merkez sağ partilere oy veren seçmenlerden geldiği ve diğer kısmının ise ağırlıklı olarak bir önceki seçimde listelerden düştüğü için oy kullanmayan ve daha önce merkez sol partiye oy veren seçmenlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Sonuçta, CHP'nin 2011 genel seçiminde, 2007 genel seçimine oranla oylarını 5 puanın üzerinde arttığı görülmektedir. 29

30 Bu seçimde, içinde geçersiz oylarında bulunduğu seçmenin iradesinin sandığa yansımadığı, ayrıca yapılan araştırmalarda 2013 sandık seçmen listesinde açıklanan seçmen sayılarıyla bu seçimde seçmenin listelerden düştüğü ortaya çıkmıştır. Sonuç itibariyle, 11 milyonun üzerinde seçmenin iradesinin 2011 genel seçim sonuçlarına yansımadığı görülmektedir. SONUÇ Yukarıda ele alınan yılları arasında yapılan genel seçim sonuçlarının ideolojilere göre gruplandırılan partilere dağılımı Tablo 17 de verilmiştir. Tablo Genel Seçim Sonuçlarına Göre Kitlesel Yapıların Oy Potansiyelleri (%) Genel Seçim Yılları Atatürkçülük Sos. Demokrasi Laiklik Sos. Liberalizm SOL PARTİLER Sosyalizm Komünizm Kürt Milliyetçiliği Sol Partiler Eko.Liberalizm İslami Demokr. Toplamı Muhafazakârlık SAĞ PARTİLER Milli Görüş İslamcılık Muhafazakâr. Milliyetçilik Sağ Partiler Ülkücülük Muhafazakâr. Toplamı Bağımsızlar Sandığa Gitmeyenler ve Geçersiz Oylar , ,45 52,67-3,11 55,78 4,76 9, , ,35 57,61-5,48 63,09 1,53 12, , ,09 51,07-7,13 58,83 0,05 24, , ,72 48,5-13,95 62,45 0,80 21, ,74 2,96-31,7 56,59-8,5 65,09 3,18 31, ,16 2,68-32,84 55,27-6,24 61,51 5,62 38, , ,42 46,97 11,8 3,95 62,72 2,82 36, ,77 0,13-41,9 40,59 8,56 6,41 55,56 2,49 30, , ,46 45,14-23,26 68,4 1,12 12, , ,26 55,44 7,16 3,73 66,33 0,37 9, ,49 0,44-31,93 51,04 16,87-67,91 0,24 18, ,35 0,22 4,17 29,74 39,78 21,38 8,63 69,79 0,47 17, ,25 1,32 4,75 37,32 26,63 15,4 19,67 61,7 0,86 16, ,74 1,01 6,21 28,96 57,4 2,49 10,05 69,94 0,99 23, ,38 0,79 4,78 26,95 55,63 2,34 15,06 72,52 0,45 18, ,23 0,22 5,46 31,91 50,67 2,04 14,13 66,84 1,11 14,52 Ort. 31,75 1,09 5, ,43 9,78 9,95 64,25 1,68 21,04 Kaynak: Genel Seçimleri Sonuçları: TBMM, YSK ve TUİK resmi sitelerindeki verilerden üretilmiştir. Tablo 17'ye göre, merkez sağ partilerin ortalama %49,43, merkez sol partilerin %31,75, girilen seçim yılı ortalamaları itibariyle İslamcı partilerin %9,78, milliyetçi-ülkücü partilerin %9,95, etnik milliyetçi partilerin %5,07 ve sosyalist sol partilerin ise %1,09 oy potansiyeline sahip oldukları görülmektedir. Bu sonuçlara genel olarak bakıldığında, merkez solda yer alan partilerin oylarının 1957 (%41,09) ve 1977 (%41,77) yıllarında %40'ın üzerine çıktığı (Grafik 1), buna karşın merkez sağda yer alan partilerin oylarının 1995 (%39,78) ve 1999 (%26,63) yıllarında %40'ın altına düştüğü görülmektedir (Grafik 2). 30

31 3,11 2,49 2,34 2,04 5,48 3,95 3,73 7,13 8,5 6,24 8,56 6,41 7,16 8,63 11,8 10,05 13,95 16,87 15,4 15,06 14,13 Yüzdelik Değerler 21,38 19,67 23,26 26,63 40,59 48,5 45,14 39,78 52,67 51,7 57,61 56,59 46,97 55,27 55,44 51,04 57,4 55,63 50,67 0,13 0,44 0,22 2,96 2,68 1,32 1,01 0,79 0,22 4,17 4,75 6,21 4,78 5,46 Yüzdelik Değerler 21,74 21,38 25,35 26,23 28,74 39,45 35,35 36,72 30,16 30,46 41,09 34,42 41,77 33,26 31,49 31, Atatürkçülük / Sosyal Demokrasi Sosyalizm / Komünizm Kürt Milliyetçiliği Grafik Genel Seçim Sonuçlarına Göre Sol Partilerin Aldığı Oylar (%) Ekonomik Liberalizm Milli Görüş / İslamcılık Milliyetçilik / Ülkücülük Grafik Genel Seçim Sonuçlarına Göre Sağ Partilerin Aldığı Oylar (%) Grafik 1 ve 2'ye göre, merkez sol partilerin oylarının dramatik bir şekilde düşerek 2002 (%21,74) ve 2007 (%21,38) yıllarında %20'ler ve 1995 (%25,35) ve 2011 (%26,23) yıllarında ise %25'ler civarında kalması şaşırtıcıdır. Öte yandan merkez sol partilerin 2002 ve 2007 genel seçimlerinde alacağı oyların bir kısmının ağırlıklı olarak soldan oy aldığı düşünülen etnik milliyetçi partilere, bir kısmının da GP'ye gittiği ileri sürülmektedir. Sonuçta, merkez sağ partilerin %57,61, merkez sol partilerin %41,09, İslamcı partilerin %21,38, milliyetçiülkücü partilerin %19,67 ve etnik milliyetçi partilerin ise en fazla %6,21 oranında oy alabildikleri görülmektedir. Bu sonuçların ışığında, partilerin beklentilerin altında aldığı oy oranları ile 1950'den 2011 yılına kadar yapılan 16 genel seçim öncesinde sandık seçmen listelerine eklenen yeni seçmen artış sayıları arasında bir bağ olup olmadığına bakılmış olup, her seçim öncesinde listelere eklenen yeni seçmen sayıları baz alınarak yıl bazında seçmen artış oranları hesaplanmış ve sonuçlar Tablo 18'de ve karşılaştırılan seçmen sayıları ise Grafik 3'de verilmiştir. 31

32 Tablo Genel Seçimi Seçmen Sayılarının Artış Oranları Genel Seçim Seçmen Sayısı Yeni Seçmen Seçmen Artış Oranı Yılları Toplamı Sayısı (%) Değerlendirme ,905, ,262,063 1,356,320 15,22 / 4: 3,81 Seçmen sayısı %0,54 artmış ,078,623 1,816,560 17,70 / 3: 5,90 Seçmen sayısı %2,63 artmış ,925, ,772 7,01 / 4: 1,75 Seçmen sayısı %1,52 azalmış ,679, ,358 5,84 / 4: 1,46 Seçmen sayısı %1,81 azalmış ,788,552 1,108,799 8,11 / 4: 2,03 Seçmen sayısı %1,24 azalmış ,798,164 2,009,612 13,59 / 4: 3,40 Seçmen sayısı %0,13 artmış ,207,303 4,409,139 26,25 / 4: 6,56 Seçmen sayısı %3,29 artmış ,767,366-1,439,937-6,79 / 6: -1,13 Seçmen sayısı %4,40 azalmış ,424,868 6,657,502 33,68 / 4: 8,42 Seçmen sayısı %5,15 artmış ,025,531 3,600,663 13,63 / 4: 3,41 Seçmen sayısı %0,14 artmış ,243,595 4,218,064 14,05 / 4: 3,51 Seçmen sayısı %0,24 artmış ,561,314 3,317,719 9,69 / 4: 2,42 Seçmen sayısı %0,85 azalmış ,407,027 3,845,713 10,24 / 3: 3,41 Seçmen sayısı %0,14 artmış ,799,303 1,392,276 3,36 / 5: 0,67 Seçmen sayısı %2,60 azalmış ,237,343 7,438,040 17,38 / 4: 4,34 Seçmen sayısı %1,07 artmış. Kaynak: Genel Seçimleri Sonuçları: TBMM, YSK ve TUİK resmi sitelerindeki verilerden üretilmiştir. Tablo 18'de verilen sonuçlara bakıldığında, seçim yılları bazında sağlıklı bir azalışın / artışın olmadığı açıkça görülmektedir. Özellikle 1961, 1965, 1983 ve 2007 yıllarında seçmen sayılarında büyük oranda azalışların, 1957, 1977 ve 1987 yıllarında ise önemli oranda artışların olduğu göze çarpmaktadır. Bu azalış ve artışların nereden kaynaklandığı bilinmemektedir. Normalden farklı olan bu durum, seçim sonuçlarıyla ilişkilendirildiğinde seçmen sayılarını tartışmalı hale getirmektedir. Tablodaki karşılaştırmalı hesaplamalardan seçim yılları itibariyle artan yeni seçmen sayıları ortalamasının %3,27 civarında olduğu anlaşılmaktadır. Bu ortalama değere 1973, 1991, 1995 ve 2002 yıllarında eklenen yeni seçmen sayısı oranları çok yakın bulunmuştur. Grafik genel seçimleri seçmen sayılarının yıllık artış oranları (%) 32

33 Yukarıdaki sonuçlar özetlenecek olursa, yılları arasında yapılan 16 genel seçimde Türk seçmeninin ortalama %81,18'inin (merkez sağ: 49,43 + merkez sol: 31,75) merkezde yer alan partilere oy verdiği görülmektedir. Bu merkezde yer alan partilerin genel değerlendirmesi aşağıda özetlenmiştir. İlk olarak, 1946'dan itibaren Cumhuriyet Halk Partisinden kopan ve büyük çoğunluğunu siyasi ve ekonomik liberalizmi savunan demokratların oluşturduğu, milliyetçi ve İslamcı kesimlerinde içinde bulunduğu sağ partiden, ilk olarak 1948'de milliyetçi kesimin ve 1973'de de İslamcı kesimin ayrılarak sağ bloğu oluşturduğu görülmektedir. Sağ bloğun içindeki muhafazakar kesimi temsil eden milliyetçi ve İslamcı partilerin oylarının 1995 seçiminde %30,03'e, 1999'da ise %35,07'ye yükseldiği, fakat 2007'de %17,4'e, 2011'de ise %16,17'ye düştüğü görülmektedir. Diğer taraftan, 1946'dan 2002 yılına kadar sağ bloğun içinde liberal demokratların egemen olduğu merkez sağ partilerin ortalama %49,43'lük oy oranlarının 1995'de 39,78'e ve 1999'da ise %26,63'e düşmesi, partilerin kapanması, genel başkanlarının siyasetten çekilmesi gibi birçok nedene bağlı olarak zayıflamaları sonucu, 1973'de merkez sağdan kopan İslamcı kesimin 2002'den itibaren yeniden bir kısım liberalle birlikte merkeze yönlendiği ve özellikle 2007'den itibaren konjonktürel durumunda getirdiği avantajla merkez sağa hakim olduğu görülmektedir. Bir başka önemli sonuçta, sağ bloğu oluşturan partilerin 2007 seçiminde oylarını %72,52'ye çıkararak pik yaptığını, 2011 seçiminde ise %66,84'lük oranla inişe geçtiğini göstermektedir. İkinci olarak, özellikle çok partili sisteme geçtikten sonra 1946'dan itibaren büyük çoğunluğunu sosyal demokratların oluşturduğu, sosyalist ve komünist kesimlerinde içinde bulunduğu merkez soldan, ilk olarak 1965'de sosyalistlerin ve 1995'de de etnik milliyetçi kesimin ayrılarak sol bloğu oluşturduğu görülmektedir. Bu bloğun içinde yer alan ortalama %31,75 oy almış merkez sol partilerin, 1983'den itibaren oylarının 1995'de %25,35, 2002'de %21,74, 2007'de %21,38 ve 2011'de ise %26,23 seviyelerine inmesine karşın, 2007'ye oranla 2011'de oylarını yaklaşık 5 puan artırarak çıkışa geçtiği görülmektedir. Özellikle 2011 seçimi öncesinde merkez solun oy kaybı; sol seçmenlerin sandık seçmen listelerinden düşürülmesi, seçimlere bilinçli olarak katılmamaları, ideolojik kitlelerin nüfus artış oranlarındaki farklılıklar gibi pek çok nedenden kaynaklanmış olabilir. Şekil 3'de görüleceği üzere 1950'den itibaren seçmen sayılarındaki olağanüstü eksilmeler veya artırımlar, seçimler öncesi açıklanan seçmen sayılarını tartışmalı hale getirmektedir. Örneğin, 1977 genel seçimi seçmen sayısı 21,207,303 kişiyken, aradan altı yıl geçmesine rağmen 1983 genel seçiminde seçmen sayısı 19,767,366 kişiye düşürülmüş ve ardından 1987 genel seçiminde seçmen sayısı 26,424,868 kişiye çıkarılmıştır. Aynı şekilde 2002 genel seçiminde seçmen sayısı 41,407,027 kişiyken, aradan beş yıl geçmesine rağmen 2007 genel seçiminde seçmen sayısı 42,799,303 kişi olarak açıklanmış ve ardından 2011 genel seçiminde ise seçmen sayısı 50,237,343 kişiye çıkarılmıştır. Sonuç olarak, halkın milli iradesinin tam olarak sandığa yansıyabilmesi için seçmen yaşındaki tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mutlaka listelere eklenmesi sağlanmalıdır. KAYNAKÇA Çufalı, M. (2012), Türk Parlamento Tarihi VIII. Dönem ( ), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, No: 146, TBMM Basım Evi, s

34 Ersel, H., Kuyaş, A., Oktay, A. ve Tunçay, M. (2003), Cumhuriyet Ansiklopedisi / (I. Cilt , II. Cilt , III. Cilt , IV. Cilt ), Yapı Kredi Yayınları / 4. Basım. Resmi Gazete sitesi Yılı Genel Seçiminde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları, 26 Ekim 2012'de adresinden alındı. TBMM resmi sitesi Milletvekili Genel Seçimleri Sonuçları, 26 Ekim 2012'de adresinden alındı. Temiz Seçim Platformu sitesi , 2009, 2010, 2011 ve 2013 yıllarına ait sandık seçmen listelerinin karşılaştırılması rapor özeti, 15 Eylül 2013'de adresinden alındı. TESAV sitesi Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları, 26 Ekim 2012'de atfedilmiş veriler adresinden alındı. TUİK resmi sitesi Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları, 26 Ekim 2012'de adresinden alındı. Tuncer, E. (2003), Osmanlı dan Günümüze Seçimler ( ), Ankara: TESAV Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı. Tuncer, E. (2006), Türkiye'de Seçim Uygulamaları / Sorunları, Anayasa Yargısı, No: 23, s Vikipedi Özgür Ansiklopedi sitesi Türkiye Genel Seçimleri, 26 Ekim 2012'de adresinden alındı. YSK resmi sitesi Yılı Genel Seçiminde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları, 26 Ekim 2012'de adresinden alındı. 34

35 KENTSEL DÖNÜŞÜMDE FİNANSAL ALTERNATİFLER Niyazi ERDOĞAN* ÖZ Gelişmiş Ülkeler güçlü Sermaye Piyasaları sayesinde, tüm diğer uzun vadeli fon ihtiyacı olan kişi ve kuruluşlar gibi, konut sahibi olmak isteyen bireylerle konut üreten kesimin finansman ihtiyacını bu konudaki uzman finansal kurumlar aracılığı ile çözmüşlerdir. Özelliği itibariyle konut finansmanının uzun vadeli, maliyetleri diğer kredilerden daha düşük ve sürdürülebilir bir kaynak olması gerekir. Bu tür kaynaklar ise etkin sermaye piyasaları aracılığı ile sağlanabilir. Ülkemizin mevcut finansal sistemi ve finans piyasalarındaki etkileşim ve kırılganlıklar nedeniyle gerek Devlet yönetimi ve gerekse konut sektörünün etkin firmaları hane halklarının konut sahibi olmalarını sağlayacak finansman modelleri üzerinde çalışmaktadırlar. Kentsel Dönüşüm ise sadece kentte oturan hane halklarının daha çağdaş ve daha güvenli konutlarda yaşamalarını sağlamak yanında, ülke ekonomik büyümesinde önemli paya sahip inşaat sektörüne iş olanakları sağlamayı da kapsayan Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biridir. Projenin başarısı, konut finansmanını olabildiğince tabana yayılmasını sağlayacak ve yerli-yabancı tasarruf sahiplerinin ilgi duyacağı İkincil Piyasaların kurulması ve etkin çalışmasına bağlıdır. Anahtar Kelimeler: Kentsel dönüşüm, konut finansmanı, ikincil piyasalar, ipoteğe dayalı krediler ve Devlet destekli krediler. ABSTRACT FINANCIAL ALTERNATIVES IN URBAN RENEWAL Developed countries had solved the financial requirements of the individuals that demand for house and the constructors like all other corporations that require long term funds thanks to the strong Capital Markets. Mortgage loans must be paid in long run, have less interest and must be sustainable. Those kinds of funds can be provided by effective capital markets. Due to the interaction and fragile environment of our Country s financial structure both Government and important companies in house construction sector are searching for financial models that will lead for the individuals to own houses. Urban renewal will provide household to live in modern and more secure houses, besides it is one of the biggest projects in Republic history that will enable new job opportunities. The success of the project depends on the establishment and effective operation of Secondary Markets that will enable house finance to spread to the base. Key words: Urban renewal, house finance, secondary markets, mortgages, Government supported loans. 35

36 1. GİRİŞ Mali piyasaların işlevi, fon sahiplerinin birikimlerini mali sistemin aracıları (Bankalar, Sermaye Piyasaları, Aracı kurumlar v.b.) vasıtasıyla fon talebinde bulunan kesime (bireysel, kurumsal, kamu kuruluşları v.b.) hukuki ve idari bir düzen içinde aktarmaktır. Mali piyasaların bu işlevlerini başarıyla sürdürmeleri, global piyasalar yanında ulusal piyasaların kırılgan olmaması, örneğin enflasyon ve faiz oranlarının makul seviyelerde *Yrd.Doç.Dr. T.C. Ufuk Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Dr. Rıdvan Ege Kampüsü, İncek, Ankara, bulunması, yatırımcıların getiri beklentileri için öngörülebilir verilere sahip bulunması ve kendisini güven içinde hissetmesi gerekir. Küresel finansal piyasalardaki gelişmelere paralel olarak artan kırılganlıklar ve dalgalanmalar fon sahiplerinin uzun vadeli yatırım arzularını olumsuz etkilenmekte, sermaye piyasalarının yeterli derinliği ulaşmasını engellenmektedir. Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, gerek organize piyasaların etkin olmaması gerekse gerek kaynağın vadesi ve maliyeti açısından teşvik unsurları taşıması gerekliliği nedenleriyle konut finansmanı sadece mevduat bankaları tarafından yapılabilmektedir. Bankalar kaynaklarının çok küçük bir kısmını Konut Kredisi olarak Bireysel Bankacılık ürünü olarak kullandırmaktadırlar. Örneğin Avrupa Birliği nin 25 ülkesi ortalama Konut Kredilerinin GSMH ına oranı yüzde 45 ler, Konut Kredilerini toplam Kredilere oranı yüzde 35 ler seviyesinde, Estonya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Letonya gibi ülkelerde bu oranlar Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar yüksek iken, ülkemizde her iki yüzde 10 ların çok altındadır. Son yıllarda devletimizin Kentsel Dönüşüm politikası çerçevesinde gerçekleştirilen büyük konut projeleri ve yeni şehirleşme planları ile gayrimenkul finansmanı için alternatifler yaratılması çalışmaları hız kazanmış olmakla birlikte, uzun vadeli ve düşük faizli/maliyetli fon piyasalarının oluşturulması, bu piyasaların yatırımcılar için cazip hale getirilmesi genel ekonomik konjonktürün stabilitesine bağlı olduğu için o kadar kolay olmayacaktır. Ancak sebat ve cesaretle ikincil sermaye piyasalarının oluşturulması için gerek kamu ve gerekse özel sektör olarak çabalarını sürdürmelidirler. 2. KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ VE ÖZELLİKLERİ Konut sorunu çözümü açısından, potansiyel konut talebinin ödeme gücü yaratılarak efektif talebe dönüştürülmesi önem kazanmaktadır. Hane halklarına konut satın almak amacıyla ihtiyaç duydukları kaynakların temin edilmesi Konut Finansman Sistemleri aracılığıyla gerçekleşir. Sistem ile, ülkedeki konut finansman ihtiyacının en etkin şekilde karşılanması amaçlanmaktadır. Konut finansman sistemi, fon kaynakları, aracı kurumlar ve kaynağı kullananlar olmak üzere üç ana unsurdan oluşur. Kaynakların en önemlisi bireysel tasarruflar olup, bu tasarrufların sisteme çekilmesini sağlayanlar, başta bankalar olmak üzere konut finansmanlarına uzmanlaşan kuruluşlar, kooperatifler, mukavele esasına göre çalışan kurumlar ve diğer kamu kuruluşlarıdır. 36

37 Dünya da uygulanmakta olan konut finansman sistemi Birincil Piyasada kredi verenler ile bu kredilerin mevduat ya da menkul kıymetleştirerek ipoteğe dayalı veya ipotek teminatlı menkul kıymetler yoluyla sermaye piyasalarından fonladığı ikincil piyasaları kapsamaktadır. İpoteğe dayalı menkul kıymetler ABD de gelişmiş ve dünyaya yayılmıştır. İpotek teminatlı menkul kıymetler ise kıta Avrupasında yaygın olarak kullanılan bir araçtır. Etkin işleyen bir konut finansman sistemi, kişilerin konut sahibi olmaları için uzun vadeli ve düşük maliyetlerle fon yaratan kurumlar, araçlar ve süreçlerden oluşmaktadır. Böyle bir sistem ancak formel bir yapıya sahip olunmakla gerçekleşebilir. Bu ekonomik ve finansal şartların sağlanmasından sonra, kredi verenler, mevduat yanında ipoteğe dayalı ve ipotek teminatlı menkul kıymetler ile kaynak yapılarını çeşitlendirmekte ve yeni kaynaklara ulaşmaktadırlar. Ülkemizde ise uzun yıllar süren ekonomik istikrarsızlık yüksek enflasyon ve bunun sonucu olan yüksek faizler nedeniyle uzun vadeli borçlanmanın mümkün olamaması nedeniyle sağlıklı bir konut finansmanı gelişememiştir. Son yıllarda istikrar kazanan ekonomik yapı ve gerekse sosyal koşulların gelişmesiyle konut sektöründe arz ve talebin yükselmesi kişilerin konut edinimi için gereken kaynakları finansal sistemden sağlamalarının yolunu açmış ve konut finansmanına ilişkin bir dizi düzenleme yapılmıştır. Gelişmiş bir Konut finansman sistemi, bir taraftan konut ihtiyacı bulunan hane halkının bu ihtiyaca kavuşmasını sağlarken, bunun yanında konutların kiralanmasını inşa ve islahını kolaylaştırması ve ekonomik katma değer yaratma işlevi de bulunmaktadır. Bunlar özetle; - Öncelikle hane halkının tasarruflarının konut finansman sistemine kazandırılması, - Mali tasarrufların teşviki, - Kaynakların konut sektörü ile diğer sektörleri arasındaki uygun dağılımının kontrolü, - Konut yanında sosyal tenis taleplerinin etkin bir şekilde yönlendirilmesi, Toplu konut yatırımlarının planlanması ve inşasında etkin yöntemler geliştirilmesi, - Projelerin mali ve ticari açıdan değerlendirilmesinde yeni yöntemlerin bulunması, - Mali kaynaklarının öncelikle düşük gelirliler olmak üzere tüm kesimlere yayılması - Fonların etkin ve planlı bir şekilde yeniden dağıtılması, - Gerek ülke içi ve gerekse de yabancı kaynakların ekonomik ve sosyal önceliği olan alanlara yönlendirilmesi, işlevleridir. 3. ÜLKEMİZDE KENTSEL DÖNÜŞÜM VE FİNANSMANI Kentsel dönüşüm, bir taraftan Devlet eliyle (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ) gerçekleştirilirken son finansal krizin yarattığı parasal genişleme programları ile gelen yabancı kaynaklar ile özel kesimce de önemli projelerin gerçekleştirilmesine neden olmuştur. Konut finansmanı uzun vadeli kaynaklara dayalı olduğundan mali piyasalardaki finansal enstrümanların çeşitlenmesi, piyasaların etkin çalışması ve her şeyden önce gerek global gerek ulusal ekonominin stabilitesine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki 2007 yılında ABD ekonomisinde baş gösteren finansal kriz, bankaların yüksek getiri amacıyla, bankacılık kuralları ve risk koşulları dikkate alınmadan verilen Subprime (eşik altı) mortgage kredileri & konut alım kredileri) nin hane halklarının borç taksitlerini ödeyememelerinden kaynaklanmıştır. Kriz sadece çok sayıda ABD bankasının batmasına neden olmakla kalmamış, gerek ABD ekonomisini gerekse Globalleşme nin getirdiği sirayet etkisiyle tüm ülkelerin ekonomilerini olumsuz etkilemiş, aradan uzun süre geçmesine rağmen krizin etkileri halen devam etmektedir. 37

38 Özetle, bir taraftan uzun vadeli kaynak ve kullandırım özelliğine sahip konut finansmanı, ekonomik şartlar çerçevesinde oluşan kırılganlık ve dalgalanmalara karşı hassasiyetli, öte yandan krediyi kullanan kesimin gelirlerinin ve harcamalarının etkileyecek ekonomik ve (enflasyon, piyasa, likidite, döviz kuru riski, vb.) diğer riskler (doğal afet vb.) bulunması sistemin etkin çalışmasını zorlaştırmaktadır. Bir taraftan yatırımcı (fon sahipleri) çok yakın geçmişte yaşadığı ekonomik olumsuzlukların yarattığı güvensizliğin etkisiyle fonlarını likit veya likit e yakın araçlarda tutmayı tercih etmekte diğer yandan başta bankalar olmak üzere aracılara gelen fonların ortalama vadesi de çok kısa olmaktadır. Bu husus, zaten tasarruf oranı yüzde 12 lere düşmüş ülkemizde bankalarımızın kullandırdığı konut kredileri bilançolarının çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır. O nedenle de kentsel dönüşüm için yabancı sermayeye ihtiyacı olduğu açıktır. Son finansal krizin ABD ve AB ülkelerindeki Gayrimenkul pazarlarında olumsuz etkileri hissedildiği halde Türk Bankacılık Sisteminin güçlü olması, ipotekli konut kredisi sistemi, Dünya Çapında adını duyurmuş güçlü inşaat şirketlerinin varlığı, hükümetin kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili finansal çözümler konusundaki düzenlemeler ile ilgili çalışmaları, geçmişe oranla öngörülebilir enflasyon oranları ve tutarlı fiyatlar sonucunda kurumsallaşmış ve küreselleşme yolunda olan, gayrimenkul sektörü, deprem gibi doğal afetlerin getirdiği kalite standartlarının yerleştirilme kararları, bu sektörün diğer alt sektörlerle birlikte istihdam ve büyüme konusunda yüksek değer yaratması, ülkemizde Gayrimenkul Piyasası ve buna dayalı finansal alternatifler konusunda önemli fırsatlar yaratacağına inanıyorum. 4. SERMAYE PİYASASI YASASINDA KONUT FİNANSMANI İLE İLGİLİ MEVZUAT 4.1. Sermaye Piyasası Yasası - Türkiye Büyük Millet Meclisi nce tarihinde kabul edilen 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu nun Beşinci Bölümü nde, Konut ve varlık finansmanı için gerekli finansmanın sağlanmasına yönelik gayrimenkule dayalı piyasalarla ilgili olarak Konut ve Varlık Finansmanı ile İpotek Finansmanı Kuruluşları başlığında; - Konut ve Varlık Finansmanı (Md. 57) - Konut ve Varlık Finansmanı Fonları (Md. 58) - İpotek ve Varlık Teminatlı Menkul Kıymetler (Md. 59) - İpotek Finansman Kuruluşları (Md. 60) - Kira Sertifikası ve Varlık Kiralama Şirketleri (Md. 61) gibi konu ve kurumların mahiyetleri ve çalışmaları hakkında açıklamalar bulunmakta olduğundan burada daha detay verilmemiştir Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği tarih sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen yenilikler, gayrimenkul sertifikalarının hukuki altyapısının günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi de piyasaların şeffaf, etkin, güvenilir ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin sağlanması amacıyla, gayrimenkul sertifikalarına ve bunların ihracına ilişkin usul ve esasları, Sermaye Piyasası Kurulunun 38

39 VII-128,2 sayılı Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği ile yeniden düzenlenmiş, tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Tebliğle özetle; - Gayrimenkul sertifikalarının halka arz veya halka arz edilmesinin nitelikli yatırımlara satılmak suretiyle ihraç edilebileceği ve her iki durumda da bu sertifikaların Borsa da işlem görmesinin zorunlu olduğu, - Konut veya ticari alan teslimini tercih etmeyen (tali edimi seçen) yatırımcılara asgari gayrimenkul sertifikalarının ihraç değerinin ödenmesi yükümlülüğü, - İhraççılara arsa sahibi olma şartı, - Gayrimenkul Sertifikaları halka arzda asli ve tali edimlerinin yerine getirilmesi için banka garantisinin şart olması (TOKİ ve İller Bankası A.Ş. ve bağlı ortaklıklarınca, ihraç edilecek olanlar hariç) - Sertifikaların ihracında elde edilen fonların inşaat ilerleme raporunda belirlenen projesi tamamlanma oranına kadar ihraççıya ödeneceği, şartları getirilmiştir. 5. KONUT FİNANSMANINDA SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI 5.1. İpotekli Sermaye Piyasası Araçları İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler, İpoteğe dayalı Menkul Kıymetler, İpotek Finansmanı kuruluşları tarafından ihraç edilen hisse senedi dışındaki sermaye piyasası araçları ve konut finansmanından kaynaklanan alacaklara dayalı olarak veya bu alacakların teminat altında ihraç edilen diğer sermaye piyasası araçlarıdır. İpotek teminatlı menkul kıymetler, ihracatçıların genel yükümlülüğü niteliğinde olan ve oluşturulan teminat havuzundaki varlıkların karşılık gösterilerek ihraç edilen borçlanma senetleri olup, bankalar ve ipotek finansmanı kuruluşları tarafından ihraç edilebilmektedir Kira Sertifikası Varlık Kiralama Şirketi olarak tanımlanan ve aracı kurumlar, bankalar ve diğer anonim şirketler tarafından, kira sertifikası ihraç etmek üzere kurulmuş bir anonim şirketin, satın almak veya kiralamak suretiyle devraldığı varlıkların finansmanını sağlamak amacıyla düzenlediği ve sahiplerinin bu varlıklardan elde edilen gelirlerden payları oranında hak sahibi olmalarını sağlayan menkul kıymettir. Kira sukuk u olarak da tanımlanabilir. (SPK, Seri IV, No. 43 Nolu Tebliğ) 5.3. Alternatif Bir Finansman Aracı Olarak Sukuk - İslami bono ya da kira sertifikası olarak bilinen sukuk genellikle gayrimenkul kira gelirleri karşılığında çıkarılır ve vadesinin sonunda da senedin nominal bedeli üzerinden geri alınacağı garanti edilir. - Tahvil belli bir faizi garanti ederken, Sukuk tanımlanmış Gayrimenkul geliri olan kira yı garanti eder. Aralarındaki önemli fark Sukuk la tanımlanmış bir kira geliri olduğu için tahvile göre riski azdır. Çünkü tahvil de belirli bir varlık karşılığında taahhüt söz konusu değildir. 39

40 - Faiz almak istemeyen duyarlı bir yatırımcı için Sukuk Alternatif bir yatırım aracı olarak değerlenmektedir. - Batılı banka ve finans kuruluşlarınca (Citibank, HSBC, Deutsche Bank, Standart Chartered vb) yaklaşık otuz yıldır sukuk ihraç işlemleri yapmaktadırlar. Ülkemizde de Hazine Müsteşarlığı 18 Eylül 2012 tarihinde Citigroup, HSBC ve Liquity House kuruluşlarına yetki vererek 2018 vadeli 1,5 milyon dolarlık yıllık yüzde 2,8 kira getirili sukuk satışa çıkarmış ve yaklaşık beş kat talep almıştır. Hazine yaklaşık aynı vadeli dolar tahvilini yüzde 6,25 lık bir faizle borçlanmıştır. Tasarruf oranının gittikçe düştüğü ülkemizde, halkın tasarrufunun kentsel dönüşümüne, dolayısıyla da ekonomiye katma değer yaratılması açısından faiz e duyarlı kesimin fonlarını değerlendirebilecekleri Sukuk önemli bir finans alternatifi olarak görülmektedir. 6. ALTERNATİF BİR FİNANSMAN MODELİ OLARAK GAYRİMENKUL SERTİFİKALARI Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 05/07/2013 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği (tebliğ) yeniden düzenlenmiştir. Gayrimenkul Sertifikası, belirli bir gayrimenkul projesini gerçekleştirmeyi üstlenenler tarafından inşa edilecek veya edilmekte olan gayrimenkul projelerinin finansmanında kullanılmak üzere ihraç edilen menkul kıymetlerdir - Tebliğ de Gayrimenkul sertifikalarının halka arzedilerek veya halka arzedilmeksizin nitelikli yatırımcılara satılmak suretiyle ihraç edilebilecektir. Her iki durumda da gayrimenkul sertifikalarının borsada işlem görmesi zorunlu hale getirilmiştir. Konut veya ticari alan teslimini tercih etmeyen (tali edimi seçen) yatırımcılara asgari olarak gayrimenkul sertifikalarının ihraç değerinin ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir. - Gayrimenkul sertifikaları TOKİ ve İller Bankası ve bağlı ortaklarınca ihraç edilecek veya bunlara ait arsalar üzerinde gerçekleştirilecek projelerin finansmanı dışındaki sertifikalar için banka garantisi zorunluluğu getirilmiştir. - Banka garantisinin kapsamı, itfa bedeli olarak adlandırılan proje bitiş tarihindeki ortalama alan birim satış fiyatının yatırımcılara ödenmesini içermektedir. Ancak bu bedel her durumda gayrimenkul sertifikasının ihraç değerinin altında olmayacaktır. - Gayrimenkul sertifikaları ihracından elde edilen fonlar inşaat ilerleme raporlarında belirtilen projenin tamamlanma oranına göre ihraççıya aktarılacaktır. Gayrimenkul piyasasındaki yetkililerin büyük çoğunluğu, Gayrimenkul sertifikalarının, şeffaf, güvenilir ve kurumsal temellere sahip olmaları dolayısıyla, yurtdışı gayrimenkul ve türevlerine yatırım yapan fonların ilgisini çekeceğini ve ülkemize ciddi finansman akışını sağlayacağını belirtmektedirler. Gerçekten de ülkemizde sadece bankacılık kesimince finanse edilen gayrimenkul projelerinin, menkul kıymetleştirme (seküritizasyon) yoluyla Sermaye Piyasası imkanlarından 40

41 yararlanması bu piyasanın derinlik kazanmasının konut finansmanı için önemli bir alternatif finansman kaynağı haline gelmesi çok önemlidir. 7. BELEDİYELERE FİNANSMAN ALTERNATİFİ OLARAK DIŞ KAYNAKLI PROJE KREDİLERİ - Finansman kaynağı yaratılması gereken projenin ölçeği büyüdükçe ülke içindeki alternatiflerin yetersiz kalması halinde Dünya Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası (EIB), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Uluslar arası Finans Kurumu(IFC) gibi uluslar üstü kuruluşlara başvurulabilmektedir. - Dünya Bankası nın kentsel yenileme ve gelişim projelerini, yoksulluk, sosyal koruma, çevresel yönetim, belediye hizmetleri, afet önleme ve yönetimi başlıkları altında şimdiye kadar desteklediği projeler bulunmaktadır. Örneğin 2009 yılında İstanbul Belediyesi Altyapı Projesi ile imzalanan İstanbul Belediyesi Altyapı projesi anlaşmasında yılları arasında sağlanmak üzere 336 milyon dolarlık bir kredi sağlanmıştır. Bu proje kentsel dönüşüm programı fizibilite çalışmaları ve microzonation için finansman desteği de bulunmaktadır. - İzmir Belediyesi ve 2012 yılında Uluslar Arası Finans Kurumu (IFC) den Kentsel altyapı dönüşümü için 59 milyon dolarlık kredi temin etmiştir. - Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Türkiye deki faaliyetlerine 2009 yılında başlamış, Enerji de bağımlılığın ortadan kaldırılması, özel sektörün altyapıya dahil edilmesi ve ekonominin dayanak noktası olan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin finansmana erişimlerini kolaylaştırmasına yardımcı olmak üzere gelmiştir. - Avrupa Yatırım Bankası (EIB), kentsel gelişim ve yenilemeyi ilgilendiren konularla ilgilenmektedir. Örneğin 2012 Aralık ayında onaylanan 300 milyon Avro luk krediyi İstanbul daki depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için devletimize verilmiştir. SONUÇ Ülkemizde konut finansmanının gelişmemesinin tek nedeni bu finansman için gerekli uzun vadeli ve konut sahibi olmak isteyen bireylerin uzun yıllar ödeyebileceği tutar ve maliyetli fonlara ulaşılamaması, bunun için gelişmiş ülkelerin sahip olduğu sermaye piyasalarının gelişmemesidir. Tasarruf oranı bir hayli düşük olan ülkemizde, faizlerin de hızla düşmesiyle bireysel yatırımcılar tercihini ya tüketimden ya da döviz ve altın gibi ekonomik katma değer yaratmayan varlıklara kullanmaktadırlar yılında başlayan Global Finansal Kriz sonrası, ABD ve AB ve Japonya da uygulanan parasal genişleme programları ve o ülkelerdeki faizlerin sıfır lara gerilemesi ile fonlar bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkelere kısa vadeli portföy yatırımı şeklinde gelmiş ve konut yapımcıları da bu döviz girişlerinden yaralanarak projeler geliştirmişlerdir. Özellikle ülkemize konut yatırımı yapma arzusunda bulunan, büyük kısmı Körfez Ülkelerine ait bu yabancı fonların konut finansmanı ile ilgili sistemlerin oluşmasına katkısı sınırlıdır. Kentsel Dönüşümün Finansmanı denince, Devletin riskli yapı sahiplerine ve bu yapılarda oturan kiracılara sunduğu finansal destekler anlaşılmaktadır. Devlet bu uygulamalarda 41

42 Konut yapım kredisinden yıkım kredisine, riskli yapı kredisinden kira yardımına kadar beş farklı alanda finansal destek sağlamakla kalmayıp, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bankalarla yaptığı anlaşmalarla, Kentsel Dönüşüm Kredisi kullanacak vatandaşlara konutta yüzde 4, işyerinde ise yüzde 3 faiz desteği sağlamakta, Konut Kredilerinde 120, İşyeri Kredilerinde ise 84 aya kadar uzun vadeli geri ödeme imkanı sağlamaktadır. Bakanlıkla anlaşma yapan Bankalarımızın Web sayfalarında konu ile detaylı açıklamaları bulunmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın resmi sitesinde Kentsel Dönüşümle ilgili mevzuat ve kredi kullanım için gereken hususları detaylı olarak verilmektedir. Dahası, Bakanlıkça Riskli Yapı Tespiti Lisans Belgesi verilmiş kurumlar da internet sitelerinden konu ile ilgili gerekli bilgiler vermektedirler. Bankaların kredi politikalarının Merkez Bankası para politikalarından plasman açısından olumsuz etkilendiği dönemlerde ise konut yapım firmaları stoklarını eritmek ve likiditelerini arttırmak maksadıyla konut sahibi olmak isteyenlere özellikle faiz, vade ve teslim şartlarıyla ilgili alternatifler sunmakta bir anlamda finansmanı kendileri sağlamaktadırlar. Konut finansmanlarında çözüm, gelişmiş ülkelerde yıllardır denenen ve temelde gayrimenkule dayalı menkul kıymetlerin ikincil piyasalarda çok geniş tabanlı yatırımcı kitlesiyle buluşturan bir Sermaye Piyasalarının oluşmasına bağlıdır. KAYNAKÇA Akçay, B,. Altyapı Yatırımlar Finansmanında Kamu Sektörü, Sunum, SPK. 7. Arama Konferansı,2006 Berberoğlu M.G, Teker S., Konut Finansman ve Türkiye ye Uygun Model Önerisi, İTÜ İşletme Dergisi Cilt 2, Sayı 1 Aralık 2005 Ertuğrul E., Genç Ö., Netyapı Yatırımlarının Finansmanı, T. Kalkınma Bankası, Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü, 2007 Hepsen A., Garyri Menkul Piyasaları, Literatür Yayınları, 2010 Oy, O. Türkiye de Mortgage Uygulaması, Konut Finansman Sistemi ve Ana Hatlarıyla Gayrimenkul Mevzuatı, Beta Yayınları, Haziran 2007, İstanbul Topaloğlu M, Önal Y.B., İpotekli Konut Finansmanı ve Hukuku,Mortgage (Tutsat)

43 ÇALIŞMA HAYATINDA GÜNCEL BİR SORUN OLAN TÜKENMİŞİLİK SENDROMUNUN ÇALIŞANLARIN MESLEĞE VE ÇALIŞTIKLARI KURUMA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ PERSPEKTİFİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ Elvan OKUTAN Öz Tükenmişlik sendromu son zamanlarda çalışma hayatında yaşanan önemli bir sorun olarak karşımıza sıklıkla çıkmaktadır. Çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma dair düşünceleri onların tükenmişlik sendromu yaşayıp yaşamamaları ile yakında ilgilidir. Bu düşünceden hareketle bu çalışmanın amacını, çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerine göre tükenmişlik düzeylerinin farklılığının tespit edilmesi oluşturmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmada bireylerin mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerine ve bireylerin tükenmişlik düzeylerine de yer verilmiştir. Tükenmişlik daha çok insanlarla yoğun bir şekilde çalışanlarda ortaya çıkan bir sendrom olmasından yola çıkarak araştırmanın evreninin katılım bankası çalışanları olmasına karar verilerek bu kapsamda özel bir katılım bankasında görev yapan 714 çalışandan anket yöntemi ile bilgi toplanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Maslach Tükenmişlik Envanteri (MTE) nden yaralanılmış ayrıca katılımcıların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerini tespit etmeye yönelik araştırmacının kendi hazırlamış olduğu kişisel bilgi formunu içeren anket kullanılmıştır. Araştırmada toplanan veriler SPSS programı kullanılarak çeşitli analizler yoluyla ile incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda çıkan bulgular ise katılımcıların düşük tükenmişlik düzeyinde olduğunu göstermiştir. Ayrıca bulgular doğrultusunda çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerinin genel değerlendirmesi yapıldığında, çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin olumlu düşünceleri olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda çalışanların mesleği ve çalıştıkları kurum ile ilgili olarak olumlu düşünceleri tükenmişlik seviyelerinin düşük çıkmasını doğrular niteliktedir. Anahtar Kelimeler: Tükenmişlik Sendromu, Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı, Mesleğe ve Çalışılan Kuruma İlişkin Görüş EVALUATING THE BURNOUT SYNDROME WHICH IS A CURRENT PROBLEM OF WORKING LIFE FROM THE PERSPECTIVE OF OPINIONS OF THE EMPLOYEES ON THEIR PROFESSION AND WHERE THEY WORK Abstract Recently, the burnout syndrome frequently appears as an important trouble experienced in working life. The opinions of the employees on their professions and where they work are closely related whether they are experiencing burnout syndrome or not. From this point of view, the objective of this study is to determine the differences of the burnout levels of the employees in accordance with their professions and where they work. Furthermore, the opinions of individuals on their profession and employer and their burnout levels are taken into consideration in the study. Beginning from the approach that burnout is a syndrome which is extensively experienced by the people who are constantly and intensively dealing with other people, it has been decided to choose the employees of a participation bank as the universe of the study and within that scope, information has been collected from 714 employees working in a private participation bank by means of survey management technique. The Maslach Burnout Inventory (MBI) has been used as the data collection tool of the study and a survey including the personal information form prepared by the researcher has been used in order to determine the opinions of the participants on their profession and where they work. The data collected in that research has been examined through various analysis by using SPSS software. The findings acquired at the end of the research have shown that the participants are at low burnout level. On the other hand, when the general assessment of the opinions of employees on their profession and where they work has been performed, it has been determined that the employees have positive opinions and approach on their profession and where they work. In this sense, the positive opinions and approach of the employees on their profession and where they work confirm their low level burnout level. Key Words: Burnout Syndrome, Emotional Burnout, Depersonalization, Personal Accomplishment, Opinion on the Profession and Job Yrd. Doç. Dr. Sakarya Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, elvany@sakarya.edu.tr 43

44 1. GİRİŞ Çalışama hayatında bireylerde uyum ve dengeyi bozan, zorlanma yapan, fiziksel, çevresel, ruhsal, toplumsal ve psikososyal etkenler vardır. Organizmada bu etkenlere karşı gelişen olumsuz değişiklikleri çeşitli tepkiler vermektedir. Bu tepkilerden biri olan tükenmişlik sendromu 1970 li yıllarda göze çarpmış ve insanlarla birebir ilişki içinde çalışmayı gerektiren meslekleri icra edenlerde sık görülen bir durum olarak (Freudenberger, 1974) ifade edilmiştir. Tükenmişlik üç faktörlü bir yapı olarak ele alınmaktadır. Bunlar; duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarının azalması şeklinde belirtilmektedir. Tükenmişlik; işi gereği insanlarla yoğun bir ilişki içerisinde olanlarda görülen bir tür sendromdur ve erken teşhis edilip, mücadele teknikleri uygulamaya konulmadığı takdirde, kişinin sosyal-psikolojik ve fiziksel hayatına zararlı hatta yıkıcı etkiler yapabilen bir özelliği sahiptir. İşte yaşanan tükenmişlik sadece hizmet veren bireyi değil, hizmet alan bireyi, çalışma arkadaşlarını, çalışılan kurumun işleyişini ve toplumu etkilemektedir. Ancak bireyin mesleğine ve çalıştığı kuruma ilişkin görüşlerine göre tükenmişlik sendromu farklılık göstermektedir. Çünkü mesleğini seven çalıştığı kurum hakkında olumlu düşünceleri olan bireylerin bu tür psikolojik sorunlara karşı daha güçlü olacağı düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle bu araştırmayla, çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kurama ilişkin görüşlerinin, çalışma hayatında önemli bir tehdit unsuru olan tükenmişlik sendromuna etkisi incelenmek istenmiş ve araştırmanın amacı, bireylerin tükenmişlik düzeylerini belirlemek, bireylerin mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görülerini tespit etmek ve çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma dair görüşlerine göre tükenmişlik düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek olmuştur. 2. TÜKENMİŞ SENDROMU İLE İLGİLİ LİTERATÜR İNCELEMESİ 2.1.Tükenmişlik Kavramı Kişilerin işlerinde yaşadıkları ilişkilerin zorlaşması ve buna bağlı olarak bir şeylerin ters gittiği yolundaki inancının artması ile gelişen süreç, bizi modern çağın önemli bir sosyal problemi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Tükenmişlik (Burnout) olarak bilinen bu mesleki tehlike, ilk olarak 1970 li yıllarda Amerika da özellikle insanlara hizmet verilen alanlarda çalışanlarda görülmeye başlamıştır. Tükenmişlik kavramı, örgütsel stres üzerinde uzun yıllar çalışmış olan klinik psikolog Freudenberger tarafından ilk kez ortaya atılmıştır (Freudenberger, 1974: 159). Freudenberger daha çok insanlarla yüz yüze ilişkide bulunarak çalışan kişilerde gördüğü bu durumu tükenmişlik olarak adlandırmış ve ilk kez gönüllü sağlık çalışanları arasında görülen yorgunluk, hayal kırıklığı ve iş bırakma durumunu açıklamak için kullandığı tükenmişlik kavramını başarısız olma, yıpranma, enerji ve güç kaybı veya karşılanamayan istekler sonucunda bireyin iç kaynaklarında tükenme durumu olarak tanımlamıştır. Literatür incelendiğinde tükenmişliğin psikolojik bir olgu olduğu görülmektedir. Tükenmişliğin ne olduğu ve tükenmişliğe nasıl çözüm üretileceği konusunda çok çeşitli görüşler bulunmasına rağmen, tükenmişliğin standart bir tanımı bulunmamakla birlikte günümüzde kabul gören en yaygın tükenmişlik tanımı, konuyla ilgili çalışan araştırmacılar arasında en önemli isim olarak bilinen bununla birlikte kendi adıyla anılan ve araştırmalarda en çok kullanılma özeliği taşıyan Maslach Tükenmişlik Ölçeğini geliştiren Christina Maslach a aittir. Maslach tarafından, işlerinde insanlarla yoğun bir ilişki içerisinde bulunan 44

45 bireyler arasında cereyan eden duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı hissi (Maslach, 1982: 3) şeklinde tanımlanan tükenmişlik bu tanımda; işi gereği sürekli olarak diğer insanlarla yüz yüze çalışan kişilerde sıklıkla ortaya çıkan üç boyutlu (duygusal tükenme, duyarsızlaşma, düşük kişisel başarı) bir sendrom olarak kabul edilmektedir. Tükenmişlik kavramının, alan yazınında çok farklı tanımlamalarına rastlanmaktadır. Bununla birlikte birçok tanımda şu ortak noktalara rastlamak mümkündür. Bunlar: Tükenmişlik insanlara yardım hizmeti sunan mesleklerde ve duygusal taleplerin yoğun olduğu ortamlarda uzun süre çalışan idealist ve insanlara hizmet verme yönünde yoğun isteğe sahip meslek elemanlarında görülür. Tükenmişlik; duygusal, zihinsel ve fiziksel yorgunluk durumlarını ifade eden ve zaman içerisinde, sinsice gelişen bir süreçtir (Çokluk; 223: 111). Tükenme insanların bir anda içinde bulunduğu veya bulunmadığı durumu değil bir süreci ifade eder şeklinde belirtilebilir. Tükenmişlik sendromu ile ilgili olarak sosyal hizmet uzmanlığı ve sağlık çalışanları gibi iş tanımları gereği başkalarına sosyal yardımda bulunmakla yükümlü meslekler üzerinde ilk araştırmalar yapılmakla birlikte daha sonraları yapılan ampirik araştırmalarda öğretmen, polis, subay, gardiyan, kütüphaneci, ofis çalışanları, yönetici gibi işleri diğer kişilerle yoğun etkileşim gerektiren meslek gruplarıyla da çalışılmıştır (Maslach ve diğ., 2001; Maslach ve Schaufeli, 1993). Ancak günümüzde yapılan çalışmalara bakıldığında, tükenmişlik sendromunun hemen hemen tüm sektörlerde ve meslek gruplarında yaşandığı, modern insanın işlerinde daha çok tükendiği görülmektedir. Araştırmalarda tükenmişliğin bireysel boyutta yaşanan bir olgu olduğu, çalışma yaşamında farklı zamanlarda ortaya çıkan, süreklilik gösteren, olumsuz duygusal tepki özelliği taşıyan bir durum olduğu görülmektedir. Bu özellikleri ile tükenmişlik belli bir dinlenme sürecinden sonra kaybolan geçici yorgunluk durumundan farklılığını ortaya koymaktadır. Bireyin enerji kaynaklarının stres yapıcı koşullar altında azalmasını ifade eden tükenmişlik, çalışma yaşamının değişik evrelerinde ortaya çıkabilir (Torun, 1997: 47) Tükenmişlik sürekli bir değişken olduğundan bireyi tükenmiş veya tükenmemiş şeklinde sınıflamaya tutmak doğru değildir. Çünkü tükenme azdan çağa doğru giden doğrusal bir olgudur. Bununla birlikte tükenmişlik süreci, yavaş yavaş gelişen ve genellikle bireyin kendisinin kolayca farkına varamadığı bir süreçtir. Bu sendrom, yoğun iş temposunun oluşturduğu stresten ya da yoğun çalışma temposundan farklıdır. Aynı zamanda tükenmişlik durumunu açıkladığı zannedilen ama yanlış olduğu kanıtlanmış bazı durumlar da vardır. Bunlar (Akça, 2008:113): Tükenmişlik tembeller tarafından işten kaçmak için kullanılan yeni bir terim değildir. Yüzyıllardır kullanılmaktadır. Eğer kişi işini severek yapıyorsa tükenmesi mümkün değildir. Bireyler tükenmişliklerini kolayca fark edebilirler ve birkaç günlük dinlenme ile kolayca toparlanabilirler. Ruhsal ve fiziksel bakımdan sağlam kişiler asla tükenmezler. Tükenmişlik sendromu mesleğe bağlıdır. Araştırmacıların bazıları tükenmişliğin uzun süreli stresle başa çıkamamanın bir sonucu olarak değerlendirmekte ve stresin tükenmişliğe dönüştüğünü ifade etmektedirler (Köse ve Gülova, 2006: 255).Tükenmişliğin kronik duygusal gerginliğe karşı bir tepki olması ve strese benzer belirti ve etkilere sahip olması bakımından bir tür stres olarak kabul edilebilir. Ancak tükenmişliği stresten farklı kılan; tükenmişliğin sosyal kaynaklı olması ve stresin bir sonraki aşaması olarak karşımıza çıkmasıdır. 45

46 2.2.Maslach ın Üç Boyutlu Tükenmişlik Modeli Tükenmişlik konusunda birçok araştırma yaparak, çalışmalarını bu konuya vakfeden ve büyük katkılarda bulunan Maslach tükenmişlik konusunda daha sonraki tükenmişlik inceleme ve araştırmalarına kaynak teşkil eden birçok eser yayınlamıştır. Yine Maslach, 1986 da Jackson la birlikte bu üç boyuta ilişkin tükenmişlik düzeyini ölçebilmek için 22 maddeden oluşan Maslach Tükenmişlik Envanterini ni (Maslach Burnout Inventory) geliştirmiştir. Maslach tükenmişliği; işi gereği insanlarla yoğun bir ilişki içerisinde olanlarda görülen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı sendromu şeklinde tanımlar (Maslach, 1982: 3). Bu boyutlar, bir anlamda tükenmişliği yaşayan bireyin hayatında gerçekleşen değişimleri ifade etmektedir. Bu durumda kişide meydana gelen değişimler; gelir; bireyin kronikleşmiş bir yorgunluk yaşaması, işinden uzaklaşma ve kendi içine kapanması ve giderek artan bir şekilde işinde başarısız olduğunu hissetmesi şeklinde kendini göstermektedir (Maslach ve Leiter, 1997: 17) Duygusal Tükenme Tükenmişliğin bu boyutunda kişiler ruhsal ve fiziksel yönden tüm kuvvetlerini, harcadıklarını, enerjisiz kaldıklarını, tükendiklerini ve yorulduklarını hisseder. Kendisini güçsüz, kullanılmış hisseden birey, rahatlamak, yorgunluğunu gidermek ve kendine gelmek konusunda da başarısızdır. Sabah kalktığı zaman en az akşam yattığı kadar yorgun hisseden bu bireylerin yeni bir iş ya da diğer insanlarla karşılaşamayacak kadar enerjileri azalmıştır. Burada tükenmişlik iş taleplerinin ya da büyük değişikliklerin oluşturduğu strese verilen ilk tepkidir (Maslach ve Leiter, 1997: 17; Maslach, 1982: 3) Duyarsızlaşma Tükenmişliğin kişiler arası boyutunu temsil eden duyarsızlaşma boyutunda birey işlerine ve işlerindeki insanlara karşı uzak ve mesafeli bir tutum sergiler ve işinden soğuduğunu hissettirir, işindeki ilişkilerini azaltır (Maslach ve Leither, 1997: 18). Tükenmişlik yaşayan kişi diğer kişilere karşı adeta bir nesne gibi davranır ve kişilere karşı duyarsızlığını tavırları ile belli eder Kişisel Başarı Kişisel başarı; kişinin yaptığı işte başarılı olması ve kişinin kendini yeterli bulması durumunu gösterirken, kişisel başarısızlık ise, kişinin kendini olumsuz değerlendirmesi ve kişisel başarı eksikliğidir. Tükenmişliğin bu boyutunda bireyler, kişisel olarak başarısızlık hissi yaşamaktadırlar. Kişisel başarıda azalma, bireyin kendisini olumsuz değerlendirme eğilimine girmesi (Cordes ve Dougherty, 1993: 623), bireyin işinde başarılı olduğu düşüncesinin azalması olarak tanımlanmaktadır. Kişiler başarsızlık hissi yaşadıklarında, yetersiz olduğunu hisseder ve hiçbir işi başaramayacağını düşünür. Kişi yaptığı işleri küçümser, önemsiz olarak değerlendirir ve kendi yeteneklerine güven duymaz. Kabiliyetlerine ve muvaffakiyetine inancını yitirmesi sonucunda, etrafındaki insanların da kendisine inancı kalmamaktadır (Maslach ve Leiter, 1997: 18). Tükenmişliğin üç boyutlu yapısı pek çok araştırmacı ile desteklenmekte ancak tükenmişliğin özünde duygusal tükenme boyutunun bulunduğu, duyarsızlaşma ve kişisel başarının düşmesinin buna eşlik eden değişkenler olduğu ileri sürülmektedir (Çokluk, 2003: 46

47 113; Ergin, 1993: 144). Tükenmişliğin üç alt boyutu birbirinden bağımsız gelişen süreçler olmayıp aksine birbiriyle ilişkili süreçlerdir. Tükenmişliğin üç boyutunun sonuçlarına genel olarak bakıldığında, kişi kronikleşmiş bir yorgunluk yaşar, işinden soğur, kendi kabuğuna çekilir, giderek artan bir şekilde kendini işinde yetersiz hisseder. Enerji yerini duygusal tükenmeye, birlik duygusu yerini duyarsızlaşmaya, yeterlilik ise yerini yetersizliğe bırakır (Maslach ve Leiter, 1997: 24). Tükenmişlik düzeyinin yüksek olması; duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma değerlerinin yüksek ve kişisel başarı puanının düşük olmasını gerektirir. Tükenmişlik seviyesinin düşük olması; duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma değerlerinin düşük ve kişisel başarı puanının yüksek olmasını gerektirir (Izgar, 2001: 91; Kaçmaz, 2005: 29). 3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Çalışmanın bu kısmında araştırmanın evrenine, araştırmada kullanılan veri toplama aracının ne olduğuna, araştırma sorularına ve araştırmanın ön kabul ve sınırlılıklarının neler olduğuna değinilecektir. 3.1.Araştırmanın Evreni Araştırma da evren olarak tükenmişlik temelini insan merkezli çalışılan mesleklerinden almakta olduğu gerekçesinden yola çıkarak bir katılım bankası çalışanları oluşturmuştur. Çünkü banka çalışılanları daha fazla ilgi ve yüz yüze ilişki gerektiren bir meslek olarak etkileşime girilen ve hizmet verilen bireylerin birer canlı olması nedeniyle hizmet verenlerde ayrıca bir sorumluluk uyandırmakta ve yıpranma daha fazla yaşanmaktadır. Ayrıca bankacılığın insanlarla yüz yüze çalışılan bir meslek grubu olması yanında yoğun çalışma temposu, uzun ve düzensiz mesai saatleri gibi olumsuz çalışma koşullarına sahip olması nedenleriyle çalışanlarının tükenmişlik yaşaması açısından bir risk oluşturma gerçeği bu araştırmanın evrenini oluşturma gerekçesidir. 3.2.Veri Toplama Aracı Araştırmada veri toplama aracı olarak, geçerlilikleri ve güvenirlikleri kanıtlanmış Maslach Tükenmişlik Envanteri (MTE) nden yaralanılmış ayrıca katılımcıların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerini tespit etmeye yönelik araştırmacının kendi hazırlamış olduğu kişisel bilgi formunu içeren anket kullanılmıştır. 3.3.Araştırmanın Soruları Bu çalışmada cevap aranacak sorular aşağıdaki gibi ifade edilebilir: 1. Çalışanların Tükenmişlik Düzeyleri (Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı alt boyutlarında ) nedir? 2. Çalışanların Mesleğe ve Çalıştıkları Kuruma İlişkin Görüşleri nasıldır? 3. Çalışanların Tükenmişlik Düzeyleri (Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma, Kişisel Başarı alt boyutlarında) Çalışanların Mesleğe ve Çalıştıkları Kuruma İlişkin Görüşlerine bağlı olarak farklılaşmakta mıdır? 47

48 3.4.Araştırmanın Ön Kabulleri ve Sınırlılıkları Bu araştırmanın ön kabulleri ve sınırlılıkları ise çalışmanın katılım bankasında görev yapan 714 çalışan ile sınırlı olması ve araştırmada kullanılan Maslach Tükenmişlik ile araştırmacı tarafından hazırlanan çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerini tespit etmeye yönelik sorular Kişisel Bilgi Formu ile toplanan verilerle sınırlı kalmasıdır. 4.BULGULAR VE TARTIŞMA Bu bölümde, analiz sonuçları ve bulguların değerlendirilmeleri yer almaktadır. Bu bağlamda, katılımcıların tükenmişlik düzeyleri yanı sıra, meslek ve çalıştıkları kurum ile ilgili görüşlerini ortaya koyan dağılımların verilmesi, mesleğe ilişkin görüşlerin bulunduğu ifadelerin içerik analizi ile değerlendirilmesi, gruplar arası farklılıkların testin de t-testi ve one-way ANOVA analizleri yer almaktadır Katılımcıların Tükenmişlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi Araştırmanın bu kısmında katılımcıların tükenmişlik düzeyleri Izgar (2001) de verilen referans değerlere göre değerlendirilmektedir. Tablo 1: Maslach Tükenmişlik Envanteri Referans Puanları Tükenmişlik Alt Boyutları Yüksek Normal Düşük Duygusal Tükenme 27 ve üzeri Duyarsızlaşma 13 ve üzeri Kişisel Başarı ve üzeri Kaynak: Izgar (2001) Tablo 2: Katılımcıların Tükenmişlik Düzeyleri Tükenmişliğin Alt Boyutları Sayı Ortalama Standart Sapma Duygusal Tükenme ,03 6,121 Duyarsızlaşma 714 4,29 3,276 Kişisel Başarı 714 8,11 4,037 Katılımcıların duygusal tükenme alt boyutunda aldıkları ortalama puan 12,03 dir. Bu puan duygusal tükenmişlik boyutunda düşük düzeyde yer almaktadır. Yani katılımcıların duygusal tükenme düzeyi düşüktür. Katılımcılar duyarsızlaşma alt boyutundan 4,29 ortalama puan almışlardır. Bu durum katılımcıların duyarsızlaşma boyutunda düşük düzeyde yer aldıklarını göstermektedir. Bu bağlamda, katılımcıların duyarsızlaşma düzeylerinin düşük olduğu söylemek mümkündür. Kişisel başarı alt boyutunda aldıkları ortalama puan ise 8,11 dir. Bu durum katılımcıların kişisel başarılarının yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyutlarından alınan düşük puan ile kişisel başarı boyutundan alınan yüksek puan, katılımcıların tükenmişlik düzeylerinin düşük olduğunu göstermektedir. 48

49 4.2. Katılımcıların Mesleğe ve Çalıştıkları Kuruma İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi Araştırmanın bu kısmında katılımcıların mesleği ve çalıştıkları kurum için düşüncelerinin yer aldığı bulgular verilmektedir. Tablo 3 ve Tablo 4 katılımcıların mesleğe ilişkin görüşlerini, Tablo 5, Tablo 6 ve Tablo 7 katılımcıların kuruma ilişkin görüşlerini vermektedir. Tablo 3: Katılımcıların Kendilerini Ekonomik Olarak Değerlendirme Düzeyleri f % Üst 20 2,8 Orta ,6 Düşük ,6 Toplam Katılımcıların çoğu (76,6 sı) kendilerini ekonomik olarak orta düzeyde algıladıklarını belirtmektedirler. Bu durum bankacılık sektörü çalışanların toplumdaki ekonomik yeri itibari ortalama bir gelir düzeyinde olduğu düşüncesiyle mantıklı bir sonuç olabileceği söylenebilir. Tablo 4: Mesleği İsteyerek Seçme Durumu f % Evet ,6 Hayır ,4 Toplam Katılımcıların çoğu (%75,6) mesleklerini isteyerek seçtiklerini ifade etmektedir. Tablo 2 de de görüldüğü üzere katılımcıların tükenmişlik düzeylerinin de düşük düzeyde çıkması bu durum ile bir paralellik göstermektedir. Mesleğini isteyerek yapan kişiler tükenmeye karşı daha dirençli davranabilmektedirler. Tablo 5: Amirlerden Takdir Görme Durumu f % Her zaman ,0 Ara sıra ,0 Hiç 82 12,0 Toplam Amirlerden takdir görme durumuna göre katılımcıların verdikleri cevaplar değerlendirildiğinde %57 si amirlerinden ara sıra takdir gördüklerini, %31 i amirlerinden her zaman takdir gördüklerini ifade ederken, %12 lık bir azınlık amirlerinden hiçbir zaman takdir görmediklerini ifade etmektedir. Genel bir değerlendirme yapıldığında araştırma yapılan katılım bankası çalışanlarının amirlerinden takdir gördükleri belirtilebilir. Bu ise çalışanların tükenmişlik yaşamamalarında oldukça önemli bir faktördür. 49

50 Tablo 6: Çalışma Arkadaşlarıyla İletişim f % İyi ,2 Orta 84 12,2 Zayıf 4,6 Toplam Katılımcıların %87,2 lık oranının çalışma arkadaşları ile iletişimlerinin iyi olduğu görülmektedir. Çalışanların tükenmişlik düzeylerinin düşük olmasında (Bknz Tablo 2) çalışma arkadaşları ile iletişimin iyi olması oldukça önemli bir faktördür. Katılımcıların hem tükenmişlik düzeylerinin düşük çıkması hem de çalışma arkadaşları ile iletişimlerinin iyi olması bu durumu doğrular bir niteliktedir. Tablo 7: İş Yaşamından Memnun Olma Durumu f % Memnunum ,1 Kısmen memnunum ,3 Memnun değilim 18 2,6 Toplam Çalışanların %61,1 i iş yaşamından memnun olduklarını, %36,3 ü ise kısmen memnun olduklarını belirtmektedirler %2,6 lı bir azınlık ise iş yaşamından memnun olmadığını belirtmiştir. Bu durumda katılımcıların çoğunun iş yaşamından memnun oldukları söylenebilmektedir. Çalışanların iş yaşamından memnun olmaları ise tükenmişlik düzeylerinin düşük çıkması (Bknz Tablo 2) ile doğru orantılı olduğu düşünülmektedir. Mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin tutumlarla ilgili sorulan soruların genel bir değerlendirilmesi yapıldığında katılımcıların genel olarak olumlu bir tablo çizdikleri belirtilebilir. Katılımcıların çoğu kendilerini ekonomik olarak orta düzeyde görmekte, mesleğini isteyerek seçmiş, amirlerinden takdir gören, çalışma arkadaşları ile iletişimi iyi ve iş yaşamından memnun kişilerdir. Katılımcıların tükenmişlik düzeylerinin düşük çıkmasında bu sayılan faktörlerin yeri oldukça önemlidir Katılımcıların Mesleğe İlişkin Görüşlerinin İçerik Analizi ile Değerlendirilmesi Bu kısımda katılımcıların mesleğe ilişkin görüşlerinin yer aldığı açık uçlu soruların değerlendirilmesi yapılmaktadır. Sorulan açık uçlu soruların değerlendirilmesi müdürlere ve müdürlerin altındaki pozisyonda çalışanlara göre olmak üzere iki ayrı kategoride içerik analizi yapılarak elde edilmiştir. Bulgular aşağıdaki tablolarda yer almaktadır Müdür Pozisyonunda Çalışanlar Açısından Mesleğe ve Kuruma İlişkin Görüşlerin Değerlendirilmesi Müdür pozisyonunda çalışanlar açısından mesleğe ilişkin görüşler Tablo 8 ve Tablo 9 da, kuruma ilişkin görüşler ise Tablo 10, Tablo 11 ve Tablo 12 de verilmektedir. 50

51 Tablo 8: Müdürlere Göre Mesleğin En Tatmin Edici Yönleri f % İnsanlara Faydalı Olabilmek 23 30,7 İnsan İlişkileri ve Etkin İletişim 22 29,4 Başarı Duygusu 13 17,4 Yoğun Tempolu Çalışmak 10 13,3 Kariyer Hedefi 5 6,6 Meslek İtibar 2 2,6 Toplam Müdür pozisyonunda çalışanlara göre mesleğin en tatmin edici yönleri %30,7 lık oranla insanlara faydalı olabilmek düşüncesidir. Bunu %29,4 lük bir oranla insan ilişkileri ve etkin iletişim takip etmektedir. Daha sonrasında ise başarı duygusu (%17,4), yoğun tempolu çalışmak (%13,3), kariyer hedefi (%6,6) ve mesleki itibar (%2,6) gelmektedir. Tablo 9: Müdürlere Göre Mesleğin En Yıpratıcı Yönleri f % İnsanlarla Uğraşmak 23 31,6 Genel Müdür ve Yardımcılarının İlgisizliği 18 24,7 Stres 17 23,8 Yoğun Tempolu Çalışmak 10 13,6 Hedef Baskıları 5 6,8 Toplam Tablo 9 dan da anlaşılacağı üzere müdürler mesleğin en yıpratıcı yönünün insanlarla uğraşmak (%31,6) olduğu görüşünü bildirmişlerdir. Bu görüşü %24,7 lık bir oranla genel müdür ve yardımcılarının ilgisizce tavırları takip etmektedir. Daha sonrasında ise mesleğin en yıpratıcı yönü olarak stres (%23,8), yoğun tempolu çalışmak (%13,6) ve hedef baskıları (%6,8) gelmektedir. Tablo 10: Müdürlere Göre İş Yaşamından Memnun Olmama Nedenleri f % İş Yaşamından Memnunum Yoğun Çalışma Temposu 15 19,8 İnsan İlişkileri 14 18,5 Genel Müdürlüğün Keyfi Uygulamaları 12 15,7 Toplam Müdürlerin %46 lık bir çoğunlukla iş yaşamından memnun oldukları görülmektedir. Bu çoğunluğun dışındaki kalanların %19,8 i yoğun çalışma temposundan, %18,5 i insan ilişkilerinden ve %15,7 si ise genel müdürlüğün keyfi uygulamalarından dolayı iş yaşamından memnun olmadıklarını ifade etmişlerdir. Tablo 11: Müdürlere Göre Meslekteki Çalışmalarını Olumsuz Etkileyen Faktörler f % Kurumsal Yapının Tam Oturmaması 24 31,6 Stres Altında Çalışma 24 31,6 Adaletsizlik 12 15,8 Prosedür Yoğunluğu 11 14,5 Takdir Görmemek 5 6,5 Toplam

52 Müdürlere göre meslekteki çalışmalarını olumsuz etkileyen faktörler incelendiğinde, müdürlerin % 31,6 sı kurumsal yapının tam oturmamasını, diğer %31,6 sı da stres altında çalışmayı mesleki çalışmalarını olumsuz etkileyen faktörler olarak görmektedirler. Mesleki çalışmalarını olumsuz etkileyen diğer faktörler ise adaletsizlik (%15,8), prosedür yoğunluğu (%14,5) ve takdir görmemek (%6,5) olarak ifade edilmektedir. Tablo 12: Müdürlerin İşlerinden Beklentileri f % Başarılı Olmak 33 43,5 İyi Bir Kariyer 27 35,5 Kurumsal Bir Ortam 9 11,8 Huzurlu Çalışma Ortamı 7 9,2 Toplam Müdürlerin çoğu (%43,5) işlerinden beklentilerinin başarılı olmak ve kişisel gelişim sağlamak olduğunu ifade etmişlerdir. Buna benzer şekilde %35,5 i de iyi bir kariyer beklentileri olduğunu belirtmiştir. Kurumsal bir ortam (%11,8) ve huzurlu bir çalışma ortamı (%9,2) müdürlerin diğer beklentileridir Müdürün Altındaki Pozisyonda Çalışanlar Açısından Mesleğe İlişkin Görüşlerin Değerlendirilmesi Müdür altındaki pozisyonda çalışanların mesleğe ilişkin görüşleri Tablo 13 ve Tablo 14 de, kuruma ilişkin görüşleri Tablo 15, Tablo 16 ve Tablo 17 de verilmektedir. Tablo 13: Mesleğin En Tatmin Edici Yönleri f % İnsanlarla İlişkiler ,2 Kariyer Hedefi 90 15,3 İnsanlara Faydalı Olabilmek 61 10,3 Maddi Kazanç 53 9,0 Sosyal Haklar 53 9,0 Saygın Meslek Oluşu 52 8,8 Çalışma Ortamı 45 7,7 Başarma Duygusu 34 5,8 Çalışma Koşulları 33 5,7 Aktif Çalışmak 27 4,6 Dini İbadetlerin Rahatça Yapılabilmesi 12 2,0 Hafta Sonu Tatilleri 9 1,6 Toplam Katılımcılara mesleklerinde neyi en tatmin edici bulduklarını belirleyebilmek amacı ile sorulan açık uçlu soru içerik analizi ile değerlendirilmiş çıkan sonuçlar Tablo13 de verilmiştir. Katılımcıların %20,2 si insanlarla ilişkide bulunmayı en tatmin edici yön olarak bulurken, %15,3 ü kariyer hedefinin olabilmesini tatmin edici faktör olarak görmektedirler. Bunu insanlara faydalı olabilmek (%10,3), maddi kazanç (%9,0), sosyal haklar (%9,0) ve saygın meslek oluşu (%8,8) izlemektedir. 52

53 Tablo 14: Mesleğin En Yıpratıcı Yönleri f % İnsan İlişkileri ,2 Yoğun Çalışma Temposu ,7 Stres 98 16,6 Amirlerin Baskıları 62 10,5 Hedef Baskıları 42 7,1 Maaşların Az Olması 21 3,6 Adaletsizlik 19 3,3 Hoşgörüsüzlük 12 2,1 Çalışma Ortamı ve Çalışma Şartları 12 2,1 Hata Yapma Olasılığı 10 1,8 Toplam Bulgulara göre; insan ilişkilerini katılımcıların %30,2 lık bir oranı yıpratıcı bir faktör olarak görmekte, %22,7 si ise yoğun çalışma temposunu mesleğin en yıpratıcı yönü olarak değerlendirmektedir. Mesleğin diğer yıpratıcı yönleri ise stres (%16,6), amirlerin baskıları (%10,5) ve hedef baskıları (%7,1) olarak sıralanmıştır. Tablo 15: İş Yaşamından Memnun Olmama Nedenleri f % İnsan İlişkileri 75 13,7 Stres 74 13,5 Maaşların Az Olması Yönetici ve Personel İlişkileri 63 11,5 Adaletsizlik 62 11,3 Çalışma Şartları ve Terfi Sorunu 60 10,9 Çalışma Ortamı 41 7,4 Yoğun İş Temposu 38 6,9 Hedef Baskıları 37 6,7 Kariyer Açısından Bulunulan Konum 34 6,1 Toplam Katılımcıların %13,7 si insan ilişkilerini iş yaşamında memnun olmadıkları bir durum olarak nitelendirirken %13,5 i ise stresin olumsuz bir faktör olduğunu ifade etmişlerdir. Katılımcıların memnun olmadıkları diğer durumlar ise maaşların az olması (%12), yönetici ve personel ilişkileri (%11,5), adaletsizlik (11,3) ile çalışma şartları ve terfi sorunu (%10,9) olarak sıralanmaktadır. Tablo 16: Meslekteki Çalışmaları Olumsuz Etkileyen Faktörler f % İnsan İlişkileri ,2 Yönetici ve Personel İlişkileri ,8 Yoğun Çalışma Temposu 84 14,8 Stres 80 14,0 Adaletsizlik 74 12,9 Çalışma Ortamı 49 8,6 Maaşların Düşük Olması 35 6,2 Terfi Edilememek ve Takdir Görmemek 21 3,6 Çalışma Şartları 11 1,9 Toplam

54 Katılımcıların %20,1 i insan ilişkilerini çalışmalarını olumsuz etkileyen faktör olarak görmektedir. %17,7 si ise yönetici ve personel ilişkilerini mesleki çalışmalarını olumsuz etkileyen faktör olarak nitelendirmektedir. Mesleki çalışmaları olumsuz etkileyen diğer faktörler ise yoğun çalışma temposu (% 14,7), stres (%14,0) ve adaletsizlik (%12,9) olarak bulunmuştur. Tablo 17: İşten Beklentiler f % Maddi ve Manevi Tatmin ,9 Kariyer Sahibi Olmak Yükselmek ,3 Takdir Görmek ve Terfi Edebilmek 60 9,5 Eğitim Alarak Kişisel Gelişimi Sağlamak 58 9,2 İnsanlarla İyi İletişim Kurmak ve Topluma Faydalı Olmak 56 8,9 Başarılı Olmak 55 8,6 Çevre Edinme ve İş Arkadaşları İle İyi İletişim 54 8,4 İşim Beklentilerimi Karşılıyor 43 6,7 Adalet 41 6,4 Anlayışlı Çalışma Arkadaşları ve Yöneticiler 39 6,1 Toplam Tabloya göre katılımcıların %6,7 si işlerinin beklentilerini karşıladığını ve işten bunun dışında her hangi başka bir beklentisi olmadığını ifade etmişlerdir. Bunun dışında katılımcıların %18,9 u maddi ve manevi tatmin sağlamayı 17,3 ü kariyer sahibi olma ve yükselmeyi, %9,5 i takdir görme ve terfi edebilmeyi (%9,5), %9,2 si eğitim alarak kişisel gelişim sağlamayı beklemektedir Mesleğe İlişkin Görüşlere Göre Tükenmişlik Düzeyi Farklılıklarının Belirlenmesi Bu kısımda katılımcıların mesleğe ilişkin görüşlerine göre tükenmişlik boyutlarının farklılıkları istatistiksel olarak test edilmiş ve bulgular değerlendirilmiştir. Katılımcıların kendilerini ekonomik olarak hangi düzeyde algıladıklarına göre Tükenmişlik Envanterinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutları arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla Tek Yönlü Anova (varyans) analizi uygulanmıştır. Sonuçlar Tablo 18 de verilmiştir. Tablo 18: Ekonomik Olarak Kendilerini Değerlendirmelerine GöreTükenmişlik Düzeyi Farklılıkları Tükenmişlik Alt Boyutları Eko. Düzeyi Algı Ort. Std Sap. Duygusal Tükenme 1-Üst 2-Orta 11,20 11,72 4,262 5, Düşük 13,38 6,935 Duyarsızlaşma 1-Üst 2,70 2,408 2-Orta 4,25 3,199 3-Düşük 4,60 3,606 Kişisel Başarı 1-Üst 6,35 2,641 2-Orta 8,10 4,047 3-Düşük 8,42 4,095 F Sig. Farklı Grup 4,464,012 3,040,048 2,337,097 Sig 3-2, ,040 Tabloda koyu olarak verilen değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 54

55 Tablo incelendiğinde katılımcıların kendilerini ekonomik olarak değerlendirdikleri gruplara göre tükenmişlik ölçeğinin Duygusal Tükenme ve Duyarsızlaşma boyutları açısından aralarındaki farklar p<0.05 önem düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Anlamlı bulunan farkların hangi ekonomik algı düzeyi gruplarındaki çalışanlar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Tukey HSD testi uygulanmıştır. Farklılık kaynağının duygusal tükenme alt boyutunda düşük düzeyde olan grup ile orta düzeyde olan grup arasında olduğu tespit edilmiştir. Grup ortalamalarına bakıldığında duygusal tükenme alt boyutunda kendilerini düşük ekonomik düzeyde algılayanların ortalamaları, orta düzeyde algılayanlara göre yüksektir. Yani kendilerini düşük ekonomik düzeyde algılayan çalışanlar daha fazla duygusal tükenme yaşamaktadırlar. Duyarsızlaşma alt boyutunda ise düşük düzeyde olan grup ile üst düzeyde olan grup arasında olduğu tespit edilmiştir. Kendilerini düşük ekonomik düzede algılayanların ortalamaları üst düzeyde algılayanlara göre daha yüksektir. Bu bağlamda ekonomik olarak düşük düzeyde algılama hissinin duyarsızlaşmayı artıran bir durum olduğu söylenebilmektedir. Genel bir değerlendirme ile düşük ekonomik düzeyde olma hissi çalışanların tükenmişlik düzeyini artıran bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Katılımcıların mesleği isteyerek seçme durumuna göre Tükenmişlik Envanterinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutları arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla t-testi uygulanmıştır. Bulgular Tablo 19 da yer almaktadır. Tablo 19: Mesleği İsteyerek Seçme Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyi Farklılıkları Tükenmişlik Boyutları İstek Ortalamalar t sig Duygusal Tükenme Evet 10,93-8,891,000 Hayır 15,45 Duyarsızlaşma Evet 3,99-4,516,000 Hayır 5,27 Kişisel Başarı Evet 7,70-4,788,000 Hayır 9,36 Tabloda koyu olarak verilen değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Tablo incelendiğinde, her üç tükenmişlik boyutu açısından mesleğini isteyerek seçenler ve seçmeyenler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Mesleği isteyerek seçmediğini ifade edenlerin duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı boyutunda daha yüksek ortalamalar aldığı yönündedir. Bu durum mesleğini isteyerek seçmeyenlerin daha fazla tükenmişlik yaşadıklarını göstermektedir. Katılımcıların amirlerden takdir görme durumuna göre Tükenmişlik boyutları arasındaki farklılıklar Tablo 20 de verilmiştir. 55

56 Tablo 20: Amirlerden Takdir Görme Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyi Farklılıkları Tükenmişlik Alt Boyutları İçerik Durumu Ort. Std Sap. F Sig. Farklı Grup Duygusal 1-Her Zaman 9,78 5, Tükenme 2-Ara sıra 12,50 5,982 36,970, Hiç 16,05 6, Duyarsızlaşma 1-Her Zaman 3,57 2, Ara sıra 4,45 3,269 11,161, Hiç 5,45 3, Kişisel Başarı 1-Her Zaman 6,82 3, Ara sıra 8,53 3,775 20,829, Hiç 9,65 4, Tabloda koyu olarak verilen değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Sig,000,000,000,004,000,028,000,000,044 Tablo 20 incelendiğinde katılımcıların amirlerden takdir durumlarına göre tükenmişlik ölçeğinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutları açısından aralarındaki farklar p<0.05 önem düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Anlamlı bulunan farkların, hangi sıklıkla takdir görme gruplarındaki çalışanlar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Tukey HSD testi uygulanmıştır. Farklılık kaynağının duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında ara sıra takdir gören grup ile her zaman gören, hiç görmeyen grup ile her zaman ve ara sıra gören gruplar arasında olduğu tespit edilmiştir. Grup ortalamalarına bakıldığında amirlerden takdir görme durumu artıkça duygusal tükenme hisselerinin azaldığı, duyarsızlaşma durumlarının düştüğü ve kişisel başarı hislerinin artığı yönünde sonuçlara varılmaktadır. Bu bağlamda, amirlerden takdir görme derecesi azaldıkça çalışanlar daha fazla duygusal tükenme yaşamakta, duyarsızlaşmaları artmakta ve de kişisel başarı hisleri de düşmektedir. Katılımcıların Tükenmişlik düzeylerinin çalışma arkadaşlarıyla iletişim durumuna göre farklılıkları incelendiğinde Tablo 21 deki bulgulara ulaşılmıştır. Tablo 21: Çalışma Arkadaşları İle İletişim Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyi Farklılıkları Tükenmişlik Alt Boyutları İletişim Durumu Ort. Std Sap. 56 F Sig. Farklı Grup Duygusal 1-İyi 11,52 6, ,000 Tükenme 2-Orta 15,69 5,406 20,016,000 3-Zayıf 17,75 5,377 Duyarsızlaşma 1-İyi 4,07 3, ,000 2-Orta 5,87 3,303 11,471,000 3-Zayıf 4,50 4,655 Kişisel Başarı 1-İyi 7,64 3, ,000 2-Orta 10,79 3,784 40,615, ,000 3-Zayıf 18,25 6, ,000 Tabloda koyu olarak verilen değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bulgulara göre, katılımcıların çalışma arkadaşlarıyla iletişim seviyeleri açısından tükenmişlik ölçeğinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutlarına ilişkin gruplar arasında anlamlı farklar bulunmuştur. Tukey HSD sonucuna göre, farklılık kaynağının duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyutları için orta düzeyde olan grup ile iyi düzeyde olan grup arasında olduğu tespit edilmiştir. Kişisel başarı alt boyutunda ise orta düzeyde olan grup ile iyi olan grup, zayıf Sig

57 düzeyde olan grup ile iyi düzeyde olan grup ve orta düzeyde olan grup arasında olduğu tespit edilmiştir. Grup ortalamalarına bakıldığında çalışma arkadaşları ile iletişimi iyi olanlar duygusal olarak daha az tükenmekte ve daha az duyarsızlaşma yaşamaktadırlar. Bu duruma uygun olarak da arkadaşlarla iletişim derecesi iyiye doğru gittikçe kişisel başarı hisseleri de yükselmektedir. Katılımcıların iş yaşamından memnun olma durumuna göre Tükenmişlik Envanterinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutları arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla Tek Yönlü Anova (varyans) analizi uygulanmıştır. Sonuçlar Tablo 22 de verilmiştir. Tablo 22: İş Yaşamından Memnunluk Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyi Farklılıkları Tükenmişlik Alt Boyutları Duygusal Tükenme 1Memnunum 9,52 4,753 2-Kısmen Memnunum 15,49 5,252 3-Memnun Değilim 25,06 5,116 Memnunluk Ort. Std Sap. F Sig. Farklı Grup Duyarsızlaşma 1Memnunum 3,56 2,813 2-Kısmen Memnunum 5,26 3,414 3-Memnun Değilim 8,67 4,298 Kişisel Başarı 1Memnunum 7,25 3,820 2-Kısmen Memnunum 9,29 3,820 3-Memnun Değilim 12,50 5, ,33,000 42,730,000 33,897,000 Tabloda koyu olarak verilen değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur Sig,000,000,000,000,000,000,000,000,002 Tablo 22 incelendiğinde katılımcıların iş yaşamından memnun olma durumlarına göre tükenmişlik ölçeğinin Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutları açısından aralarındaki farklar p<0.05 önem düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Tukey HSD testi bulgularına göre, farklılık kaynağının duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında kısmen memnun olan grup ile memnun olan grup ve memnun olmayan grup ile memnun olan grup ve kısmen memnun olan grup arasında olduğu tespit edilmiştir. Aralarında farklılık çıkan grup ortalamalarına bakıldığında iş yaşamından memnun olmamanın derecesi artıkça duygusal tükenmeleri yükselmekte, duyarsızlaşmaları da artmaktadır, buna paralel olarak da kişisel başarı hislerinin düşmekte olduğu anlaşılmaktadır. 5.SONUÇ VE ÖNERİ Araştırmaya katılanların tükenmişlik düzeyleri değerlendirildiğinde duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeylerinin düşük, kişisel başarılarının yüksek olduğu görülmektedir. Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt ölçeklerinden alınan düşük puan ile kişisel başarı boyutundan alınan yüksek puan, düşük tükenmişlik düzeyini ifade etmektedir. Buna göre katılımcıların düşük tükenmişlik düzeyinde olduğu söylenebilir. Çalışanların mesleğe ve çalıştıkları kuruma ilişkin görüşlerinin genel değerlendirmesi yapıldığında katılımcıların çoğunun mesleğini isteyerek seçmiş, iş yaşamından memnun, amirlerinden takdir gören ve çalışma arkadaşlarıyla iletişimleri iyi olan kişiler olduğu görülmektedir. Bu bağlamda çalışanların mesleği ve çalıştıkları kurum ile ilgili olarak olumlu düşünceleri tükenmişlik seviyelerinin düşük çıkmasını doğrular niteliktedir. Araştırma bulguları mesleğini isteyerek seçenlerin daha az tükenmişlik yaşadıklarını ve 57

58 iş yaşamından memnun olanların tükenmişlik seviyesinin düşük olduğunu göstermektedir. Katılımcıların çoğunun mesleğini isteyerek seçtiğini ifade etmesi ve katılımcıların çoğunun iş yaşamından memnun olduğunu ifade etmesi ile katılımcıların tükenmişlik düzeylerinin düşük çıkması bir biri ile örtüşen bulgulardır. Bu bağlamda bu kişilerin tükenmişliğe karşı daha dirençli olması beklenen bir bulgudur. Sonuçlar amirlerden takdir görme derecesi artıkça tükenmişlik seviyesinin düştüğünü göstermektedir. Bu bulguya benzer şekilde çalışma arkadaşları ile iletişimleri iyi olanların da tükenmişliklerinin düşük olduğu yönündedir. Genel bir değerlendirme ile çalışanların çoğunun mesleki ve çalıştıkları kurum ile ilgili olarak olumlu görüş bildirmeleri ve katılımcıların tükenmişliklerinin düşük olması birbirlerini destekleyen bulgulardır. Bu bağlamda katılımcıların tükenmişliğinin düşük çıkmasını, katılımcıların bu olumlu düşüncelerinin onları tükenmişliğe karşı daha dirençli olmaları sağlaması ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Banka çalışanlarının rolü çok çeşitli bireylerle çalışabilme yetisine sahip olmaktır. Dahası, banka çalışanlarının sosyal, atik, yaşam dolu olması bu rolüne olumlu katkılarda bulunacaktır. İşini seven, işine karşı heyecan duyan, enerjik ve güler yüzlü çalışan bireylerin tükenmişlik yaşama olasılıkları daha düşüktür. Bu nedenle, tüm bunların üzerine şu sonuca varılabilir: işlerine değer veren, başkalarıyla iş birliği yapmaktan mutluluk duyan ve davranışlarında pozitif olan çalışanların tükenmişliğe düşme ihtimalleri çok daha düşük olacaktır. Tükenmişlikle başa çıkabilmek için önce bu kavramın, örgütsel ve bireysel düzeyde ne denli önemli olduğunun bilinmesi, neyi ifade ettiğinin anlaşılması, bu kavrama nelerin sebep olduğu ve sonuçlarının neler olabileceği, örgütsel ve bireysel anlamda hangi önlemlerin alınabileceği, nasıl bir strateji izleneceği ciddiyetle ele alınmalıdır. Örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri, ayakta kalabilmeleri için insana verilmesi gereken önemin farkında olmaları, insanın yönetim için olmazsa olmaz en önemli kaynağı olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Tükenmişliğin bireyleri, örgütleri ve toplumları tehdit eden ciddi bir tehlike olması ve bireylerin örgütlerde yaşamış oldukları tükenmişlik sendromunun birincil olarak bireyi, sonrasında örgütü ve dolayısıyla toplumları olumsuz olarak etkilediği kaçınılmaz bir gerçektir. Dolayısıyla çalışanların bu psiko-sosyal tehlikeden korunmaları gerekliliği, bireysel, örgütsel ve toplumsal refah için önerilmektedir. Bu durum yapılan araştırma sonucu ile beraber değerlendirildiğinde, çalışanların mesleğe ve kuruma ilişkin düşüncelerinin olumlu olması ve tükenmişlik yaşamamaları arasında bağlantı olabileceği düşüncesinden hareketle çalışanların mesleklerini severek yapabileceği, işinden ve çalıştığı kurumundan memnun bireyler olarak çalışmaları tükenmişlik sendromuna yakalanma olasılığını azaltan bir durum olarak değerlendirilmekte, tükenmişlik sendromundan korunmak için kurum içerisinde olumlu bir çalışma ortamının oluşturulması önerilmektedir. Ayrıca buna benzer çalışmaların diğer meslek grupları ve farklı kurumlarda gerçekleştirerek yapılması önerilmektedir. KAYNAKÇA Akça, F. (2008), Örgütlerde Tükenmişlik ve Stres, Editörler: Mahmut Özdevecioğlu ve Hikmet Karadal, Örgütsel Davranıştan Seçme Konular, İlke Yayınevi, s Cordes, C. L. & Dougherty, T. W. (1993), A Review and an Integration of Research on Job Burnout, Academy of Management Rewiev, Vol. 18, No. 4, s Çokluk, Ö. (2003), Örgütlerde Tükenmişlik, Editörler: Cevat Elma ve Kamile Demir, Yönetimde Çağdaş Yaklaşımlar, Ankara: Anı Yayıncılık, s Ergin, C. (1993), Doktor ve Hemşirelerde Tükenmişlik ve Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Uyarlanması, VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çalışmaları, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları. Freudenberger, H. J. (1974), Staff Burn-out, Journal of Social Issues, Vol. 30, No. 1, s Izgar, H. (2001), Okul Yöneticilerinde Tükenmişlik, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kaçmaz, N. (2005), Tükenmişlik (Burnout) Sendromu, İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi, Vol. 68, No. 1, s Köse, S. & Gülova, A. A. (2006), Tükenmişlik (Burnout): Türkiye deki Genel Cerrahlara Yönelik Bir Araştırma, 14. Yönetim ve Organizasyon Kongresi, Erzurum, s Maslach, C. (1982), Burnout, The Cost of Caring, Engelewood Cliffs, Prentice Hall. N.J.. Maslach, C. & Schaufeli, W. B. (1993), Historical and Conceptual Development of Burnout, Editörler: Wilmar B. Schaufeli, C. Maslach & T. Marek, Professional Burnout Recent Development in Theory and Research, Washington: Taylor & Francis, s Maslach, C. & Leither, M. P. (1997), The Truth About Burnout, San Francisco: Jossy-Bass. Maslach, C., Schaufeli, W. B. & Leither, M. P. (2001), Job Burnout, Annual Review of Psychology, Vol. 52, s Torun, A. (1997), Stres ve Tükenmişlik, Editör: Suna Tevruz, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Türk Psikologları Derneği ve Kalder Derneği Ortak Yayını, s

59 GÜVENCELİ ESNEKLİK: KARŞILIKLI ÖN KOŞULLAR Nihan KALKANDELER ÖZ Mutlak Esneklik tek taraflı menfi değerleri yüceltirken; Güvenceli Esneklik, mağdur olanı da koruma altına alıp onun menfaatlerini gözetebilen bir düzen yaratmaktadır. "Esneklik" ve "Güvence" kavramlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulan güvenceli esneklik, işten çıkarmalar söz konusuyken bile işsiz kalanlara yüksek düzeyde güvence sağlanan bir sistem olarak özetlenmektedir. Güvenceli esneklik kavramı, şiddetlenen küresel rekabet ortamında işverenlerin tercihini yansıtan "esnek çalışma" (çalışma saatlerinin değişkenliği, belirli süreli sözleşme, parça başı ücret, çağrı üzerine çalışma, tele çalışma vb.) sistemi ile işçilerin tercih ettiği ve savunduğu, kanunla korunan güvenceli çalışma arasında bir ara noktayı temsil etmektedir. Çalışma yaşamında esneklik, kuralların sadece katı özelliğini ortadan kaldırıp diğer yandan onların koruyucu niteliğini yok etmemeli, işçinin aleyhine olan katı uygulamaları değişime uğratmalıdır. Aksi halde, mutlak esnekliğe odaklanıp bunu bir dayatma olarak kabul etmek ve ettirmek işçi açısından hiçbir fırsat yaratmayacağı gibi işçiyi koruma ilkesinin terk edilmiş olması işçiyi tehditkâr bir ortamda örgütsüz ve güvencesiz bırakmak demektir. Bu bağlamda esneklik ve güvence kavramları arasında olması beklenen paralelliği ele almak ve Türkiye nin bu yöndeki yaklaşımını değerlendirmeye çalışmak güvenceli esnekliğin oluşturduğu gündemin nabzını tutmak ve sağduyulu olmak açısından bir işaret olacaktır. Anahtar Kelimeler: Güvence, Esneklik, Güvenceli Esneklik, Esnek Çalışma. ABSTRACT FLEXICURITY: MUTUAL PREREQUISITIES While Absolute Flexibility is exalting one-sided negative values; Flexicurity, safeguards the interests of the victim and oversees his benefits and creates a system. Flexicurity was created by bringing together the concepts of "Flexibility" and "Assurance". Even if there are unemployed workers from layoffs, it can provide a high level of assurance for them. In an intensified global competition, the concept of flexicurity symbolizes a middle point behind the employers preference for flexible working (the variability of hours of work, fixed-term contract, piece-rate, on-call work, tele-work, etc.) and the choice of workers that is protected by the law. Work life flexibility, not only eliminates the hard feature of the rules but also save their protective nature and also change the hard applications of rules which are against the benefits of workers. Otherwise, focus on absolute flexibility and accept it as an enforcement or an imposition can t create an opportunity for workers and also leaving the principle of production of workers means leaving them unorganized and under precarious position. In this context, handle the expected parallelism between the concepts of flexibility and security and work with assessment of Turkey's approach in this direction can be a sign of taking a pulse of the current points of flexibility and a sign of common sense. Key Words: Security, Flexibility, Flexicurity, Flexible Working. 1. GİRİŞ Yeni Dünya düzenine uyum çerçevesinde, sanayileşmiş ülkeler ilk sırada olmak üzere, modern işletmelerdeki tipik çalışma düzeni; yani belirli bir yerde, belirli günlerde ve belirli saatlerde çalışma, yerini birçok ülkede esnek çalışma düzenine bırakmaya başlamıştır. Teknolojik gelişmeler, uluslararası rekabet ve yaygın işsizlik, standart çalışma sürelerini ve çalışma biçimlerini kısmen geçersiz hale getirmiştir. Bu yetersizlik karşısında yeni kavramlar Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, n.kalkandeler@gmail.com 59

60 ortaya çıkmış ve gruplandırılmıştır. Esnek çalışma sürelerinin uygulanmasıyla ortaya çıkan esnek çalışma türleri ise a tipik istihdam biçimi olarak adlandırılmıştır. Geleneksel çalışma şekillerinden pek çok yönüyle ayrılan yeni çalışma şekilleri hızla yayılmaktadır. Bir yandan bu yeni çalışma şekillerinin yasal çerçeveye kavuşturulması, uygulanmaya başlanan esnek çalışmaların hukuki temele dayandırılması ve diğer yandan da işçinin korunması ihtiyacı duyulmaktadır. Ancak esnek çalışma türleri ve işçinin korunması arasındaki paralelliğin sağlanabilmesi, ülkemizin içinde bulunduğu kayıt dışı ekonomi şartlarında güç görünmektedir ve işçi için bir tehdit niteliği taşımaktadır. Çalışma yaşamında esneklik, kuralların sadece katı özelliğini ortadan kaldırıp diğer yandan onların koruyucu niteliğini yok etmemelidir. Başka bir deyişle, koruyucu nitelikteki iş hukuku normunun sadece katı özelliği, değişime uğramalıdır. Aksi halde, mutlak esnekliğe odaklanıp bunu bir dayatma olarak kabul etmek ve ettirmek işçi açısından hiçbir fırsat yaratmayacağı gibi işçiyi koruma ilkesinin terk edilmiş olması işçiyi tehditkar bir ortamda örgütsüz ve güvencesiz bırakmak demektir. Bu araştırmada esnek çalışma ve esneklik uygulamalarının etkilerine yer verildikten sonra esneklik ve güvence kavramları arasında olması beklenen paralellik ele alınacak ve Türkiye nin bu yöndeki yaklaşımı değerlendirilecektir. Bireysel çabaların toplumsal bilince dönüşmesi yönünde Türkiye yapıcı adımlar atabilmekte midir yoksa geleneksel katı yapısıyla esnekliği menfi değerlere mi büründürmektedir? 1.1.Problem Bu araştırmada ele alınacak problem; sürekli değişimin ve rekabet edebilirliğin gereklerini karşılama ve uygulama sürecinde işçi ve işverenin karşılıklı çıkarlarının ne ölçüde birbirine hizmet ettiği üzerine şekillenmektedir. Çalışma hayatında esneklik, işverene değişen piyasa koşullarına uyum sağlama ve rekabet etme imkanı verirken, işçiye de çalışmak istediği şartlarda çalışma imkanı vermektedir. İlk tahlilde herhangi bir olumsuzluk ya da mağduriyet dikkat çekmese de esnek çalışmanın her iki tarafın da sürekli lehine yönelik olmadığı durumlar yaşanmaktadır. Evren (2007)'e göre; işçi ve işveren tarafı arasındaki çalışma ilişkilerinin daha az kurala bağlı olarak gerçekleşmesi bir nevi kuralsızlık ortamının doğmasına ortam hazırlamaktadır. Söz konusu kuralsızlığın işçi aleyhinde güvensizliğe dönüşmesi ise işçinin geleceği adına bir kaygı ve mağduriyet halini almaktadır. Çalışma saatlerinin değişkenliği, geçici nitelikli sözleşmeler, parça başı ücret vb. uygulamalar ile işverenin tercihi haline gelen esneklik, işçinin de kendi hak ve menfaatleri adına güvence talebini karşılar nitelikte olmalıdır. Aksi halde tarafların karşılıklı korunan çıkarlarından bahsedilmesi mümkün değildir. Koray (2005)'a göre; çalışma yaşamında esneklik, işçi ve işveren arasındaki ilişkileri farklılaştırarak bölünmüş bir işgücü yapısı ortaya çıkarmaktadır. Bu farklılaşmış düzenin yasal çerçeveye kavuşturulması ve esnekliğin güvenceli halde sürdürülmesi ile işçi adına iyileştirilmiş bir süreç oluşturabilmektedir. Zengingönül (2003: )'e göre; işçinin işini koruma garantisinin ilerisinde, işe yönelik becerilerinin geliştirilmesi, yeni iş olanaklarının sağlanması, gelir, istihdam ve yaşam güvencelerinin temin edilmesi adına güvenceli esnekliğin yasal nitelikte işçiyi de gözetmesi beklenmektedir. Bu bağlamda incelendiğinde ülkemiz göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. 60

61 1.2.Amaç & Önem Güvenceli esnekliğe ilişkin yapılan bu çalışmada ele alınacak problemin daha iyi anlaşılması adına birtakım sorular üzerinden gidilecek ve konu açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır. Şöyle ki; çalışma hayatına ilişkin arayışların neler olduğu, esnek çalışmanın işçi ve işveren adına eş nitelikli fayda sağlayıp sağlamadığı ve tarafların ne yönde etkilendiği, olası olumsuz etkilere karşılık güvenceli esnekliğin nasıl bir uygulama getireceği ve ne ölçüde iyileştirici olduğu üzerinde durularak Türkiye'deki İş Hukuku bakımından konu irdelenecektir. Toplumsal yapıda bir yer edinmek ve hayata tutunabilmek adına çalışmanın gerekliliği ve önemi aşikar olduğundan, hayatını insani şartlarda sürdürebilmek, sorumluluklarını yerine getirebilmek ve geleceğini kaygısız şekilde kontrol altında tutabilmek için işçinin haklarının gözetilmesi ve çalışabilirliğinin güvence altında olması gerekmektedir. Düzen içinde değişimin vazgeçilmezliği nasıl uyumu beraberinde getiriyorsa; işçinin emeği de güvenceyi gerekli kılmaktadır. Bu gereklilikler üzerinden gidildiğinde değişim algısıyla birlikte gelen esnek çalışmanın, çalışanlar adına kaygı yaratmaması ve güvence temelinde uygulanmasının önemi üzerinde durulması gerekmektedir. 1.3.Yöntem Bu çalışma nitel araştırma ve çeşitli dokümanların analizi ile nitel veri toplama yöntemiyle oluşturulmuştur. Çalışmada odaklanılan güvenceli esnekliğe ilişkin parçadan bütüne gidilerek ayrı ayrı esneklik ve güvence algıları üzerinde durulmuştur. Gerçekçi ve bütüncül bir biçimde konu değerlendirmesi yapılarak çalışma hayatı içinde aktif rol sahibi olan işçi ve işverenin karşılıklı çıkar ve beklentilerine esneklik ve güvence kavramları üzerinden gidilerek yaklaşılmıştır. Bu sayede çalışma olgusunu, parçası oldukları düzenin gerekliliklerini, nasıl algıladıkları yorumlanmaya çalışılmıştır. Neden ve nasıl sorularına yanıt aramaya odaklanarak güvenceli esnekliğin değerlendirilmesi yapılmıştır. 2.Kavramsal Çerçeve Esneklik kavramı, geniş bir tanım alanına sahip olmakla birlikte temel olarak değişebilirliğin bir ifadesi olarak anlaşılmaktadır. Bu araştırma kapsamında çalışma hayatında esneklik ele alınacağından esneklik dendiğinde Rodgers (2007)'a göre; değişikliklere cevap verebilme ve uyum sağlama yeteneğinden bahsedilmektedir. Bu değişim ile ekonomik, sosyal ve teknolojik alanda yaşanan değişim ve ilerlemeler kastedilmektedir. Çalışma hayatında esneklik; çalışma süreleri, çalışma biçimleri, ücret, istihdam edilen işçi sayısı, istihdam edilen işçilerin işlevleri, işletmedeki ürünlerin veya hizmetlerin üretileceği yer ve üretici kişiler gibi konuların belirli sabit kalıplara oturtulmadan, çalışma hayatının taraflarına özellikle işçi ve işverene rahat hareket edebilme serbestisi tanınması olarak da tanımlanabilir (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu:1999). Çalışma ortamındaki işçi ve işveren ilişkilerine odaklanılarak değerlendirildiğinde esnek çalışma, çalışma hayatına devletin daha az müdahalede bulunması ve bu alandaki düzenleyici 61

62 kuralların azaltılarak işçi ve işveren kesimine daha fazla hareket alanı bırakılması olarak görülmektedir (Süral:2007). Yönetimde, iş tanımında, çalışma biçimlerinde karşımıza çıkan esneklik Zengingönül (2003: )'ün değerlendirmesine göre; çalışma hayatında istihdamı arttıran, sosyal refahı genişleten bir araç olarak görülebileceği gibi, küresel kapitalizmin bir unsuru olarak işgücü piyasalarına, örgütlenmeye ve içinde kuralsızlaştırmayı barındırdığından emeğin hak ve menfaatlerine zarar veren bir uygulama olarak da değerlendirilmektedir. Çelebi (2007:61-65)'ye göre güvence ise; işçinin emeğini ve geleceğini koruma garantisini anlatmaktadır. Bunun yanı sıra güvence, işçileri, çalışma hayatları boyunca ilerlemelerini sağlayacak becerilerle donatmak ve yeni iş olanakları bulmalarını sağlamakla da ilgili bir kavramdır. Aynı zamanda, işgücü piyasasındaki geçişleri kolaylaştırmak üzere uygun işsizlik yardımlarının sağlanmasını, vasıfsız ya da yaşlı çalışanlar başta olmak üzere tüm çalışanlara eğitim fırsatı sağlanmasını da içermektedir. İstihdam edilebilirlik ile doğrudan ilişkilendirilen güvence; gelir güvencesini, süreklilik arz eden istihdam güvencesini, yaşam güvencesini, bilgi ve becerilerin devamlılığını sağlama güvencesini kapsamaktadır. Güvence kavramı, özellikle geçici işlerde belirli süreli iş akitleriyle istihdam edilen işçiler için sosyal güvencenin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Kuzgun (2012)'a göre; esneklik ve güvence kavramları, son dönemde bilhassa Avrupa Birliği tarafından hem işletmelerin rekabet gücünü artıran, hem de işsizliği engelleyen bir yöntem olarak görülmektedir. Burada adı geçen güvence kavramı iş güvencesi kavramından farklıdır. İşçinin yapmakta olduğu işin devamı, hem bireysel hem de toplumsal açıdan iş barışı için zorunludur. Ancak gelişen iş koşullarıyla beraber, isletmenin verimliliğini sürdürmesi de ayrı bir zorunluluk olduğundan iş güvencesi hükümlerinin yumuşatılması gereği ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Türkiye nin katı kurallar barındıran yapısıyla birlikte, olması beklenen bakış açısını değerlendirmek de ayrıca gerekmektedir. Türkiye için işgücü piyasasında esnekliğin, küreselleşmenin getirdiği bir sistem olarak ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Rodgers (2007)'a göre; güvenceli esneklik kavramının işçi ve işveren açısından farklı anlamlar taşıması, bu kavramın işgücü piyasasının esnekleştirilmesinde ve çalışma ilişkilerindeki önemini arttırmaktadır. İş sözleşmesinin iki tarafa da hak ve borçlar yükleyen sözleşme olması nedeniyle, güvenceli esneklik kavramının işçi ve işveren açısından bir bütün olarak ele alınıp, yorumlanması gerekmektedir. İşveren açısından işletme düzeyinde ele aldığımızda, güvenceli esneklik kavramı işverenin üretimin organizasyonunda ve işgücü talebinde esneklik ihtiyacının karşılanmasının amaçlanmasına karşılık; işçinin güvence ihtiyacının karşılanmasında denge sağlanması olarak tanımlanmaktadır. 3. Çalışma Hayatına Yönelik Arayışlar Tatlıoğlu (2012)'na göre; çalışma hayatında esneklik ihtiyacı, küreselleşmenin piyasalara getirdiği rekabet ortamında doğmuştur. Kozlu (2008)'ya göre; gerek küreselleşmenin, gerek çalışma hayatında esneklik arayışlarının, esas itibariyle sermayenin dayatmasından doğduğu paylaşılan bir görüştür. Bu durumda esnekliği bir ihtiyaç olarak 62

63 gören ve yoğun şekilde talep eden, işveren kesimi olmuştur. Tabii ki esneklik kavramının teorideki görünüşü, işçilerin de umutla baktığı ve çok şey beklediği bir düzen olarak algılanmıştır. Ancak uygulamadaki esneklik, umutları ortadan kaldırmış ve hayal kırıklığı denebilecek bir tablo yaratmıştır çünkü işçinin korunması ilkesi ikinci plana atılmış ve mutlak bir esneklik kavramına yoğunlaşılmıştır. Küreselleşme ve izlenen neo-liberal politikalar sonucunda esneklik, varlığını sadece bir kavram olarak göstermemiş aksine geleneksel anlamda var olan her şeye yeni bir şekil verme boyutuna ulaşmıştır. Şöyle ki; geleneksel istihdam şekilleri, çalışma süreleri, yasal süreçler ve yasal anlamdaki uygulamalar esneklik kavramıyla birbiri ardına değişime uğramıştır. Ansal (1986:57)'a göre; işverence, esnekliğin uygulanması kar patlamalarına zemin hazırlayacaktır çünkü işyerinde sendika ve toplu sözleşme olmayacaktır. Büyük ihtimalle herkes asgari ücretle çalışacaktır. İşletme vergi, prim, sosyal ve yan yardımlardan kurtulabileceği gibi, fazla mesai ücreti ve ücretli tüm izinler ortadan kalkacak, hatta yemek ve servis uygulamalarına bile gerek duyulmayabilecektir. Bunun faturası ise, sosyal devlet ilkelerinin ortadan kaldırılması, örgütsüzleşme, düşük ücret, çalışanların dayanışması yerine çatışması, yüksek işsizlik, kayıt dışı ekonomi, toplumda yüksek güvensizlik duygusu ve bunların sonucu olarak kaos içinde olan bir toplumdur. Böyle bir ortamda da, yasalardan, kurallardan, demokrasi ve toplumsal barıştan söz etmek mümkün olmamaktadır. Belki de esnekliğin neden olacağı en önemli tehlike buradadır. Kısaca esneklik demek, ülkemiz koşullarında kuvvetli bir biçimde sendikasız, toplu sözleşmesiz bir çalışma yaşamı anlamına gelmektedir. Bu gerçek işverence arzu edilen bir durum olsa da işçi açısından fayda sağlamaktan uzak adeta bir tehdit niteliğindedir. Ansal (1999)'ın başka bir değerlendirmesine göre; Teknolojik gelişme ve yüksek rekabet nedeniyle gündeme gelen esneklik anlayışı ve esnek çalışma süreleri gereksizdir. demek de oldukça yanlış olur. Uluslararası rekabet piyasası içinde olduğumuz gerçeği göz ardı edilemez, ancak olması gereken sadece rekabete ayak uydurmak ve mutlak esneklik anlayışını gözetmek olmamalıdır. Özellikle teknolojik ve bilimsel gelişmelerin sonuçları tüm insanlığa hizmet eder nitelikteyse, tabii ki gelişmeye ve yeniliğe karşı geri bir tutum içerisinde olmak ve geleneksel yapıyı yanlış ve eksikleriyle sürdürmek doğru olmaz. Ama olması gerekenlerin isabetli şekilde gerçekleşebilmesi için; o İşçiyi koruma ilkesi ön planda tutulmalı o İş güvencesi ihmal edilmemeli o İşyerinin devamlılığına özen gösterilmeli o Hak ve menfaatler hiçe sayılmamalıdır. Bu sayılan önceliklerle esneklik arasında bir denge oluşturulması gerekmektedir. Aksi halde İş Kanunumuzun esnekleştirilmesine kadar yayılan ve etkisini bırakan esneklik anlayışı tam bir ihlal halini alacaktır. (Ansal:1999) Çelik (2003)'e göre; 1475 sayılı İş Kanunumuzun katı olduğu düşünülen hükümleri 4857 sayılı İş Kanunumuz ile yeniden ele alınmış ve eski katı hükümler yerini esnek 63

64 hükümlere bırakmıştır. Kısmi süreli çalışma, kayan iş süreleri, çağrı üzerine çalışma, vardiyalı çalışma, telafi çalışması, yoğunlaştırılmış iş haftası gibi esnek çalışma şekillerine cevap veremeyen 1475 sayılı İş Kanunu, bu çalışmalara cevap verir niteliğe kavuşturulmuş ve ilk başta işçi açısından da olumlu bir görünüş sergilemiştir. Ancak bu olumlu görünüş süreç içinde sadece teoride kalmış ve uygulamada işçinin korunması ve iş güvencesi ikinci plana atılıp ihmal edildiği için esneklik ve çalışma sürelerinin esnekleştirilmesi sadece işverenin çıkarına hizmet eder bir hale gelmiştir. 4. Esneklik & Esnek Çalışma Sürelerinin Ortaya Çıkışı Pennings ve Süral (2005) bir çalışmasında, esnekliğin, çok geniş bir kavram olduğu ve bu konudaki tartışmalara aşina olmayanlar için farklı anlaşılmaların söz konusu olabileceğini vurgulamışlardır. Şöyle ki, esnekliğin, işverenlerin işçileri diledikleri gibi çalıştırabilecekleri bir özgürlük ortamı anlamına geldiği korkusu söz konusu olabilmektedir. Kavramın bu şekilde yorumlanması şüphesiz ki verimli değildir ve esneklik hiçbir AB üyesi devlette böyle yorumlanmamaktadır. Esnekleştirme, çalışma kural ve düzenlemelerini inceleyerek bunların aşırı kısıtlayıcı olup olmadığını ve bunları yürürlükten kaldırmanın işgücü arz ve talebinin daha iyi bir şekilde ayarlanmasına yol açıp açmayacağını ortaya çıkarmayı içeren bir süreci ifade etmektedir. İşverenler sadece tam zamanlı sürekli işçi çalıştırabiliyorsa, talepte yaşanacak aşırı artış ve düşüşlerle başa çıkmak için gerekli esnekliğe sahip olmayabilirler. Ancak, işverenler ayrıca kalıcı olarak fazla personel alımı riskine girmek konusunda da isteksiz olabilir. Süreç içinde işgücünün, işgücü piyasasının taleplerine uyarlanabilme yetisini arttırma çabaları çerçevesinde esnek çalışma biçimleri Avrupa Birliği üyesi devletlerde giderek yaygınlaşmıştır. Bu, istihdamı arttırma ve bu yolla rekabetçiliği iyileştirerek yoksulluğu ve sosyal dışlanmayı azaltma güdüsüyle yapılmaktadır. Kutal (2008)'ın bir değerlendirmesinde belirttiği şekilde esnek çalışmaya aynı zamanda a tipik çalışma da denmektedir. Küreselleşmenin piyasalara getirdiği rekabet ortamında çalışma hayatı için esneklik, bir ihtiyaç halini almıştır. Çalışma hayatında esneklik ihtiyacı, ödünç iş ilişkisi, çağrı üzerine çalışma, tele çalışma gibi yeni çalışma biçimlerini gündeme getirmiştir. Bu yeni çalışma biçimleri yanında, birçok ülkenin yasal düzenlemelerinde yer alan, fakat yoğun şekilde uygulanmayan belirli süreli sözleşme, kısmi süreli sözleşme ve evde çalışma gibi çalışma biçimleri de yaygınlaşmıştır. Ayrıca, geçici işçi statüsünde istihdam da günümüzde sık rastlanan bir çalışma biçimi haline gelmiştir. Buna karşılık, küreselleşme öncesinde olağan çalışma biçimi olan belirsiz süreli sözleşmelerle tam gün çalışanların sayısında bir azalma yaşanmaktadır. Yavuz (1995)'a göre; belirsiz süreli sözleşmelerle, tam gün istihdam edilen işçilere çekirdek işçi, esnek çalışma biçimleri ile istihdam edilenlere çevre işçileri denilmektedir. Çevre işçilerinin çalışma koşulları giderek kötüleşme eğilimi göstermektedir. İşçilik maliyetlerini düşürme çabalarının getirdiği esneklik arayışları, 20. yüzyılın son çeyreğinde çalışanlar açısından örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı ve iş güvencesi gibi bazı sosyal hakların, çevre işçileri açısından kullanılmasını olanaksız kılmıştır. 64

65 Türkiye de esneklik arayışlarının nedenleri arasında 1475 sayılı İş Kanununun esnekliğe olanak tanımayan katı hükümleri ve yaşanmakta olan ekonomik krizin etkileri de vardır (Kutal:2008). Ayrıca Süral ve Pennings (2005)'e göre; esnekliğe yönelik güçlü talepler, piyasayı sarmış olan ve uyum sağlanması gereken rekabet koşullarına karşı rekabet kabiliyetini korumakta güçlük çektiklerinden yakınan işveren kesiminden gelmiştir. İşverenlerin yasaları, toplu iş sözleşmelerini esneterek gerçekleştirdikleri esneklik uygulamaları ve esnekliğe yönelik talepleri giderek artmıştır. İşverenler esneklik taleplerini, işyeri yoksa işçi de yoktur, yüksek maliyetler ancak esneklikle aşılabilir, esnek davranılmadığı takdirde kriz ve darboğazlar aşılamayacaktır bu durumda esneklik tek çözüm olacaktır. gibi gerekçelere dayandırmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)(2007)'nün değerlendirmesine göre; esneklik arayışının günlük hayatta kendine olumlu bir yer edineceği kanısı mevcuttur. Buna göre; işgücü piyasasının esnekleştirilmesi, işletmelerin daha fazla kişi istihdam etmesine ve daha etkin, daha verimli olarak çalışmasına imkân yaratacaktır. Ayrıca kişilerin kendilerine en uygun işleri bulmasına ve sorumluluk alarak çalışmalarına neden olacaktır. İçinde yaşadığımız dünya düzeninde bu olumlu yeri edinebilmek çok kolay olmamıştır. Karakoyunlu (1995:35)'ya göre; göz ardı edilemeyen bir gerçek vardır ki; Dünya hızla değişmekte ve küreselleşmektedir. Dünya da geçerli ekonomik sistem pazar ekonomisi olmuştur. Pazar ekonomisinin en önemli kurumu da rekabettir. Ülkemiz de piyasa (pazar) ekonomisi ni benimsemiştir. Buna göre; Rekabet edebilmek = Başarı Rekabet edememek = Piyasadan silinmek demektir. Bu değerlendirme karşısında diyebiliriz ki; piyasa (pazar) ekonomisi rekabeti, rekabet de esneklik konusunu gündeme getirmiştir. Çünkü, madem rekabetçi piyasa modelini seçtik, o zaman her şekilde rekabetçi piyasanın kurallarına uygun hale gelmeliyiz. anlayışı baskın çıkmıştır. TİSK (1999)'in bir değerlendirmesine göre diyebiliriz ki; esneklik arayışının temelinde, İş Hukukunda çalışma ilişkisinin düzenlenmesine ve işçinin korunmasına ilişkin hükümlerin, teknolojik gelişme ve rekabetin gerektirdiği esnekliğe imkân tanımaması yatmaktadır. Atasayar (1994:315)'a göre; çalışma ilişkilerinde gelişim sürecini: 1. Klasik Liberal görüşün hâkim olduğu, akit serbestisinin, serbest teşebbüs hakkının sınırsız kabul edildiği birinci dönem. 2. Müdahale dönemi olarak adlandırılan, işçiyi koruma amacı taşıyan İş Hukuku normlarının konulduğu ikinci dönem. 3. İş Hukukunda esneklik arayışlarının geliştiği üçüncü dönem olmak üzere üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Esneklik arayışıyla birlikte esnekliğe yönelik yapılan yorumlara bakılacak olursa ortaya çıkan sonuç şu ifadelerle ortaya konabilir. Karakoyunlu (1995)'ya göre; İstihdamın teşvik edilmesi ve işsizliğin azaltılması için esneklik, Türk çalışma mevzuatına kazandırılmalıdır. Küreselleşen rekabet ortamında katı mevzuatlar bırakılmalı, yeni üretim ve yönetim teknikleri uygulanmalıdır. Değişen teknoloji ve üretim yöntemlerine uyum 65

66 sağlayabilmesi için insan gücü esnek kullanılabilmelidir. Değişken bir istihdam modeline uyum sağlayabilecek esnek bir İş Hukuku oluşturulmalıdır. MESS (1996:43)'in değerlendirmesine göre; İş Hukukunun ortaya çıkan köklü değişikliklere uyum sağlamak amacıyla mevcut kurum ve kurallarını yenileyerek daha esnek bir düzene kapı açması zorunludur. Gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek ve çalışma hayatındaki çağdışı yaklaşımları terk ederek bir uzlaşma içinde esnek yaklaşımların önü tıkanmamalıdır. Güzel (1995:194)'e göre; Rekabet koşulları işçi lehine oluşturulmuş İş Hukuku kurallarını etkisiz kılmaktadır. Bir anlamda İş Hukuku, Rekabet Hukukuna uyum sağlamak durumundadır. 5.Esnek Çalışma Sürelerinin İşçiler & İşverenler Açısından Etkileri Kullanımı giderek yaygınlaşan esnekliğin ve esnek çalışma düzeninin etki alanında yer alan işçi ve işverenin bakış açılarının ve beklentilerinin çatışması ve bir taraftan değişim sürecine uyum sağlanırken, diğer yandan gözetilmesi gereken işçi haklarının ikincil planda kalması yaman bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. Özveri (1999)'ye göre; işçinin yıllık iznini kendi istediği zaman kullanabilmesi, çalışma ortamında bilgi ve becerisini arttıracak bir eğitimden geçirilmesi, işletmenin yönetimine çeşitli biçimlerde katılması, çalışma saatlerinin düzenlenmesinde görüşünün alınması gibi düzenlemeler işletme çatısı altında işçi lehine esneklik getirecek uygulamalar olarak anlaşılmaktadır. Diğer yandan işverenin istediği ise, işçiyi istediği zaman işten çıkarabilmek, pozisyonunu dilediği gibi değiştirmek, hatta pozisyon harici çalıştırabilmek, fazla mesailerde işçinin rızasını alma şartını ortadan kaldırmak, mevzuat ve toplu iş sözleşmesi gereği işçi lehine olan düzenlemeleri devre dışı bırakmaktır. İşçi ve işveren açısından baktığımızda karşımıza çıkan gerçek; işverenlerin gereksinimlerine göre tasarlanmış esnekliğin acımasız bir şekilde dayatılacağıdır. Bu durum, işverenin gereksinimine göre, sadece gerek duyduğu zamanda ve isteğine bağlı olarak hatta en yetersiz sayılabilecek sözleşmeyle ortaya bir çalışma düzeni çıkarılacağını ve bu keyfi düzene göre iş sağlanacağı anlamına gelmektedir. Tuncay (1995)'a göre; esnek çalışma süreleri daha çok işverenlerin talep ettiği ve bu talep sırasında işçilere de çok fazla imkânın vaat edildiği bir özelliğe sahiptir. Esnek çalışma ile işçilerin bir süre sonra sömürülmesi gerçeği her ne kadar yapılması kolay bir yorum bile olsa getirdiği faydalar da ele alınmalıdır. Ama bu faydalar esneklikle işçileri bir arada düşündüğümüzde ve sonuçları geçen zamana yaydığımızda sadece kısa süreli parlak bir tablo olarak kalmıştır. Bu parlak tabloda ele alınan esnek çalışmanın işçi ve işveren açısından olumlu etkilerini şu şekilde maddelendirebiliriz İşçiler Açısından Etkileri: ILO (2000)'nun değerlendirmesine göre; esnek çalışma ile işçi, çalışma ortamına hakim olabildiği sürece kendi çalışma hayatının kalitesi de artmaktadır. İşçi, zamanını kullanmak adına iş hayatı ve özel hayatı arasında denge kurabildiğinden yaşam kalitesi de 66

67 aynı şekilde artmaktadır. İşçi verimli olduğu zamana göre iş saatlerini şekillendirebilmektedir. Bu gibi olumlu etkilerinin yanı sıra birtakım olumsuz etkilerin de varlığı söz konusudur. Şöyle ki; işçi esnek çalışma sürelerine tabi olduğundan, kısa süreli ücretli izinlerden, sosyal sigorta sistemlerinden, sosyal yardımlardan ve birtakım yan ödemelerden faydalanamamaktadır. Çalışma sürelerinin esnekliği, düzensizlik ve belirsizlik yaratabildiğinden işçiler için düzen arayışı gündeme gelmektedir. Küçük (2004:89-102) ise esnek çalışma sürelerinin işçiler üzerindeki olumlu etkilerine ağırlık vererek bazı başlıklar altında ele almaktadır. i.biyolojik zaman: Çalışma sürelerinin ve işe başlama zamanın belirlenmesinde işletmeye uygunluk değil, işçinin verimli olduğu zaman yani biyolojik zaman esas alınmaktadır. ii.zamana hakim olma: Çalışma sürelerinin ve şeklinin esnekleşmesiyle işçiler kendi ihtiyaçları ve özel durumlarına göre çalışma programlarını belirleyebileceklerdir. Böylece işçiler zamana hâkim olacak ve serbest zaman kazanacaklardır. iii.işe gidiş dönüş zamanı: İşe gidiş ve dönüşte yolda geçen sürenin azaltılması da esnek çalışmanın diğer bir önemli faydasıdır. vi.çalışanların özel ve aile hayatı: Kişiler esnek çalışma ile programlarını özel ve aile hayatına göre ayarlayabilmektedirler. v.işe geç gelme: Esnek çalışma ile işe geç gelme en aza indirilecek hatta ortadan kaldırılacaktır. Çünkü işçinin işyerine geldiği vakit işe başlama zamanı kabul edilecektir. vi.özel vasıflı uzman işçiler ve fazla çalışma: Esnek çalışmanın uygulanması ile fazla mesai ücretinin ödenmesi sağlanabilecektir. İşveren vekilleri ve özel vasıflı işçiler mesai sonrası veya diğer zamanlardaki çalışmaları karşısında fazla çalışma ücreti alabileceklerdir. vii.sosyal faaliyetler ve özel işler: İşçiler esnek çalışma sayesinde sosyal ilişkilere ve özel işlerine daha rahat zaman ayırabilmektedirler İşverenler Açısından Etkileri: ILO (2000)'nun aynı konuda işverenler açısından yaptığı değerlendirmeye göre; işçilerin çalışma vakitlerini, verimli olduğu zamanları dikkate alarak ayarlayabilmeleri, iş sürecini ve üretimi olumlu etkileyeceğinden bu durum işverenin kazancına olumlu etki etmektedir, zaman ve maliyet kaybı ortadan kalkmaktadır. Esnek çalışma, üretime ara vermeden faaliyetlerin kesintisiz sürmesini sağladığından, işveren, telafisi zor zararlardan kurtulmaktadır. Fakat işveren açısından olumsuz etkiler de yok sayılmamalıdır. Şöyle ki; normal çalışma düzeninden esnek çalışmaya geçişte söz konusu olan adaptasyon süreci birtakım maliyetleri beraberinde getirmektedir. İşçilerin işe geliş ve işten çıkış saatleri sabit olmadığından bu durum ek bir planlama, yönetim ve denetim zorluğu yaratabilmektedir. 67

68 Küçük (2004:89-102)'e göre; esnek çalışmanın işverenler açısından olumlu etkileri aslında yine işçilerin davranış ve çalışma şekilleriyle oluşan dolaylı etkilerdir ve bu dolaylı etkiler şu başlıklar altında ele alınmaktadır. i.biyolojik zaman: İşçilerin verimli olduklarında çalışma zamanlarını seçmiş olmaları dolayısıyla işletmede verimlilik olacaktır. ii.gecikme ve işe gelmeme:işçiler kendileri zamanlarını belirleyeceği için devamsızlık yapmaları da azalacaktır. iii.işe başlamadan önceki ve sonraki konuşmaların azalması: İşçiler işe değişik zamanlarda geldiklerinden işe başlamada ve iş aralarında konuşmalardan dolayı verimlilik azalmayacaktır, duraklama olmayacaktır. vi.fazla çalışmanın azalması: Esnek çalışmanın yapılan araştırmalarda fazla mesaiyi azalttığı tespit edilmiştir. Örneğin Almanya da binden fazla işçi çalıştıran kimya fabrikası da fazla mesaisinde %70 lik bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Esnek çalışma ile fazla mesainin azalması çalışanlar için bir gelir kaybı olurken işveren için bir avantaj olmaktadır. v.ekonomik açıdan üretim araçlarının tam kapasite ile kullanılması ve ana maliyetlerin azalması: Esnek çalışma ile işletmelerden faydalanma ve işçilerin çalışma süreleri arttırılmaktadır. Böylece üretim araçlarının tam kapasite ile çalışmaları sağlanmakta duran varlıkların ana maliyetleri azalmakta ve rekabet gücü artmaktadır. vi.teknik Zorunluluk Olarak Ara Verilmemesi: Bazı işlerde (örneğin demir çelik mikro işlem ve süt endüstrisi gibi) üretime ara vermek olanaksızdır. Esnek çalışma ile bu sağlanmakta ve zararlar azaltılmaktadır. vii.işçi Temininin Kolaylaşması ve İşgücü Devrinin Azalması: Esnek çalışmanın uygulanması ile işin insancıllaşması ve çalışma şartlarının iyileşmesi sağlandığından, bu gibi işyerleri tercih edilmektedir. Esnek işletmeler personel temininde zorluk çekmemektedirler. Ayrıca esnek çalışma işletmelerdeki işgücü devrinin azalmasına neden olmaktadır. vii.işin tamamlanması: Birçok işletmede mesai bitiminde işlerin yarım kalması önemli bir sorun oluşturmaktadır. Esnek olmayan bir işletmede paydostan sonra işler yarım kalabilmektedir oysa esnek işletmede, işler tamamlandıktan sonra işten ayrılınmakta ve dolayısıyla tatminsizlik olmamaktadır. Ronnen (1981)'e göre; esnekliğin olumlu etkileri işçiye etki ettiği gibi işverene de etki etmektedir. İşçi kendine yansıyan olumluluklardan sadece kendisine fayda sağlamaya çalışırken; işveren yine işçisinden beslenebilmekte ve işçinin sağladığı fayda işverenin faydası halini alabilmektedir. Oysa işverenin, esnekliği daha fazla verimlilik ve kâr elde etme olarak görmesiyle işçinin çalışma sürelerinde meydana gelen artış, onun bir süre sonra emeğini haddinden fazla sarf etmesi anlamına gelmektedir. Esnek çalışma süreleri gerçekte kim için olumlu ya da başka bir deyişle esnek çalışma süreleri kime yarıyor diye sorulduğunda, Uslu (2008)'ya göre; esnek çalışma sürelerinden 68

69 olumlu yönde fayda elde etmenin oranını işçi ve işverenin adil bir şekilde paylaşmadığı görülmektedir. İşveren her şeyden önce verimliliğe ve kâra ulaşmada, bununla beraber uluslararası rekabette yer edinmede, ilk yapılması gereken şey olarak maliyetleri düşürmeyi hedef almış ancak işgücü maliyetlerinin bir anda düşürülmesi mümkün olmadığı için farklı aşamalarla hedefine ulaşmayı seçmiştir. Bunun için yapılması gereken şey de işçinin yıllar boyu uğruna mücadele ettiği temel haklarının değişmesi hatta ortadan kaldırılması olmuştur. Özelleştirmeler, özelleştirmenin beraberinde getirdiği işsizlik, taşeronlaşma, sendikasızlaştırma, sosyal güvenlik kurumlarının tasfiyesi şeklinde oluşan ve devam eden zincirin halkalarının arasına yasaların ve üretimin esnekleştirilmesi de girmiş ve gündeme oturmuştur. (Uslu:2008) Özetle söylenebilir ki, esnek çalışmanın getirdiği olumlu fayda işveren için bir anlam ifade etmektedir, çünkü işveren en başından üretimi ve çalışma yaşamını kendi yararına düzenlemek istediği için ne yapacağını bilerek hareket etmiş ve hedeflediği faydayı ele geçirmiştir. Oysa olması gereken ve beklenen, işverenin faydası kadar işçinin de faydalanmasının sağlanması ve güvenceli esneklik kavramının da olası hal alabilmesidir. 6. Yeni Bilinç: Güvenceli Esneklik Centel (1994: )'e göre; çalışma ilişkilerinin esnekleştirilmesi; işçilere tanınmış bulunan güvencelerdeki katılığı ortadan kaldıracak ve bir anlamda tanınmış güvenceleri esnekleştirecektir. Bu durumda katılığa karşı esnekliği savunmak, insanlara bir noktaya kadar cazip görünebilmektedir. Bu cazibe ile standart ya da tipik çalışmanın katılıkları karşısında kişisel yaşamlarında da katılıklarla karşılaşan çalışanlar için çalışma yaşamının esnekleştirilmesi karşı çıkılması zor bir durum halini almaktadır. İşçi, kendi zamanının efendisi olabileceği düşüncesiyle olumlu beklentiler içine girmektedir. Oysa çalışma saatleri ve biçimleri esnekleştirilirken, kazanılmış hakların da iyice esnekleşerek kayıp gitmesi tehlikesi esnek çalışmanın yararları ve cazibesini bir anda silip götürmektedir. Artık bir kaygıya dönüşme meylini taşıyan esnek çalışma bu haliyle esnek çalışma saatlerini de içeren tipik olmayan istihdam hatta a tipik istihdam şeklindeki diğer bir ifadeyle desteklenerek daha isabetli bir hal almaktadır. 7. Güvenceli Esneklik & Tipik Olmayan İstihdam Biçimleri Zengingönül (2004)'e göre; işletmelerin küreselleşen ekonominin getirdiği yeni koşullara, özellikle de yeni çalışma biçimlerine uyum sağlamasındaki yasal zorlukların giderilmesi gerekmektedir. Sosyal güvenlik sistemimizin de düzenleme boşluklarını gidererek esnek çalışmaları kapsaması ve teşvik edici nitelikte olması, esnek çalışmaların kayıt dışına kaçmasını önleyerek Sosyal Sigortalar Kurumunun gelir kaybını da azaltacaktır. Süral (2004:15-22)'a göre; var olan düzenlemeler, esnekliğin teşvikine değil, tipik çalışmanın Sosyal Güvenlik Kurumuna esnek (a tipik) çalışma biçimi olarak bildirilmesinin, bir diğer deyişle, suiistimallerin önlenmesine yöneliktir. Süral ın çalışmasında ele alındığı üzere, söz konusu a tipik çalışma şekillerinin başlıcaları ise şunlardır; 69

70 7.1.Kısmi Çalışma Tipik olmayan istihdam biçimlerinden ilki kısmi çalışmadır. Kısmi çalışanlar; çalışma süreleri, benzer işi yapan tam zamanlı işçilerin çalışma süresinden daha az olanlardır. Kısmi çalışanlar çoğu kez, belirledikleri sürenin üstünde çalışırlar. Bazı kısmi çalışanlar ise çağrı üzerine veya sıfır saatle çalışma üzere anlaşma yaptıklarından dolayı çalışma sürelerini, dolayısıyla ücretlerini önceden bilmezler. Bu durum da, zamanla çalışanın haklarına yönelik bir güvencesizliği su yüzüne çıkaracak bir durumdur (Süral:2004) Eve İş Verme Süral (2004)'a göre; evde çalışanların çoğunluğu düşük ücretli, düzensiz çalışan geleneksel yapıya sahip çalışanlardır. Bu çalışanlar içinde kadınlar ağırlıklıdır. Sermaye yoğun işler işletme çatısı altında yapılırken emek yoğun işlerin taşeron sistemi ile eve iş verme şekline dönüşmesi gibi bir uygulama söz konusudur. Bilgisayar ve yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile işyerinde değil de, kendi isteğiyle evde çalışan ve çoğunluğu erkek olan tele-işçiler ise evde çalışanlar arasında küçük bir grup teşkil eder. Erdoğdu (1994:326)'ya göre; ev işinde çalışanlar, tipik olmayan çalışanlar arasında özellikle korunmaya muhtaç kesimi oluşturmaktadır. Bunun nedeni çalıştıkları ortamın izole edilmiş olması ve statülerinin belirsizliğidir. Ayrıca bu şekilde çalışanlar asgari ücretin altında ücret almaktadırlar, çalışma saatlerinin uzunluğu ve iş güvencelerinin olmayışı da onlar adına başka bir dezavantajdır. Özellikle iş sağlığı ve iş güvenliği açısından oldukça olumsuz koşullara sahip bu çalışma grubu için yasa belirli sınırlar çizmelidir. Şöyle ki; Erdoğdu (1994:328)'ya göre; evde çalışan işçi ile işverenin yazılı bir sözleşme yapması zorunlu kılınmalı, taşeron ve aracıların sorumlulukları belirlenmelidir. Ev işinde de eşit işe eşit ücret politikası uygulanmalıdır. Aynı zamanda ev işlerinde tehlikeli ve kimyasal madde kullanımı düzenlenmeli, gerekirse iş sağlığı iş güvenliği üzerine eğitim verilmelidir. Yıllık ücretli izin hakkına kavuşturulması gereken ev işçilerinin sosyal güvenlik kapsamında olması ve hatta sendikalara üye olabilmesi de mümkün kılınmalıdır. 7.3.Geçici İşler Süral (2004)'a göre; bu tür istihdama belirli süreli sözleşmeye dayalı çalışma da denir. Bu tür çalışma da belirli bir işin veya sürenin tamamlanması esası vardır. Bu kategoride istihdam edilenler işten çıkarma hallerinde ilk hedeftir ve kıdem tazminatı alamazlar. İşverenler de bu tür istihdamı işten çıkarmada sağladığı kolaylık için tercih etmektedir. Ayrıca bu tür istihdam ile işverenlerin mevsimlik açıkları kapatmaları mümkün olacağından deneme ve seçme süresini de uzun tutarak yedek kadronun azaltılmasında kendi lehlerine geçici işleri ve bu işlerde istihdamı kullanmaktadırlar. Geçici işçilik daha çok düşük vasıflı ve düşük ücretli çalışma türü olduğundan güvencesizlik had safhadadır Kendi Hesabına Çalışma Süral (2004)'a göre; kendi hesabına çalışmanın temelinde yatan düşünceye baktığımızda özellikle genç çalışanlar, kısa vadede sağlık, uzun vadede ise emeklilik gibi hakların kaybını önemsemeyip sadece bugün için elde edecekleri parasal avantajın cazibesine kapılmaktadırlar. Günü kurtarmak olarak tabir edilebilecek bu istihdam türünde kişiler, 70

71 resmen bağımsız olmakla birlikte birer işçidir ve bütün işçiler gibi sosyal anlamda korunmaları gerekir Taşeron İşçiliği Erdoğdu (1994:328)'ya göre; taşeronlaşma dünyada ve ülkemizde, işçileri çalışma mevzuatının, koruyucu mevzuatın ve toplu iş sözleşmelerinin kapsamı dışında bırakmak için kullanılmaktadır. Az sayıda işçi çalıştıran taşeron işyerlerinde sendikalaşma ve toplu sözleşme aracılığıyla hak almak çok zordur. Tipik olmayan şekillerde emeğini arz eden taşeron işçiler arasında kaçak işçilik yaygın olarak görülen bir durumdur. Ülkemiz açısından da mevzuat dışı tutulabilmeleri işveren cephesinde avantaj olarak görünen taşeron işçiler esnek çalışma biçimine sahip olsalar da güvenceden uzaktırlar. Süral (2005)'a göre; tipik olmayan istihdamda toplu sözleşme güvencesi açısından karşımıza çıkan durum dahilinde, sendikalaşma oranı düşüktür. Koruyucu mevzuat da değerlendirmeye dahil edilirse; tipik olmayan istihdam altında çalışanlar feshe karşı korunma, kıdem tazminatı, yazılı sözleşme hakkı, analık sigortası ve analık halinde işe dönme hakkı, mazeret izni, iş sağlığı ve iş güvenliği gibi haklardan yoksundurlar ve üstüne üstlük işçi konumunda olduklarını kanıtlama konusunda ispat yükümlülüğü kendilerine ait olup bu ispat oldukça zor gerçekleşir. Görünen bu tabloyu sonuca bağlamak gerekirse, bu haliyle tipik olmayan istihdam teşvik edilmemelidir, işçilere farklı istihdam biçimleri arasında özgür seçim hakkı sağlanmalıdır, tipik olmayan istihdam esnekleştirilmemeli; koruyucu mevzuatın kapsamı dahilinde ele alınmalı ve işçi lehine düzenlenmelidir, yeni bir anlayış ve çalışma düzenine göre, çalışma zamanı da yeniden yapılanma sürecine alınmalıdır. 8. Güvence & Esneklik Dengesi Esnekliğin ve esnek çalışma biçimlerinin ortaya çıkması kaçınılmaz bir gerçektir ve bu anlamda olması gereken, mutlak esneklik anlayışından uzaklaşmak ve esneklik ile güvencenin dengesini sağlayabilmektir. Çakır (2009)'a göre; bu dengeyi anlayabilmek adına hem esnekliğin hem de güvencenin boyutlarına değinmek gerekirse esnekliğin boyutları şu şekilde sıralanmaktadır; Dışsal sayısal esneklik: İşe alma ve işten çıkarılmaların kolaylaştırılması. İçsel sayısal esneklik: İş sürelerinin kolaylıkla değiştirilebilmesi (yarı-zamanlı ya da fazla çalışmanın kullanılabilmesi) Fonksiyonel esneklik: Çalışanların iş organizasyonu içerisindeki görevlerinin değiştirilebilmesi ve birden çok işte görevlendirilebilme. Ücret esnekliği: Ücretlerin ekonomik koşullara ya da bireysel performansa göre belirlenebilmesi olarak sıralanabilir. Çakır (2009)'a göre; güvencenin boyutları ise şu şekilde sıralanmaktadır; İş güvencesi: Aynı işte kalabilme güvencesi. 71

72 İstihdam güvencesi: İstihdam edilebilme güvencesi (aynı işverenle olması gerekmez) Gelir güvencesi: İşsizlik, hastalık, kaza vb. durumlarda gelirin korunması. Kombinasyon güvencesi: Çalışanın özel ve sosyal aktiviteleriyle işin bütünleştirilmesi olarak sıralanabilir. Gündoğan (2007)'a göre; hem esneklik hem güvencenin boyutları dahilinde işçi ve işveren cephesinde her iki tarafın da çıkarlarını besleyebilecek bir dengeden bahsedebilmek için tarafların karşılıklı olarak bu süreçten olumlu etkilendiklerini söyleyebilmek gerekir. İşçilerin esneklikten yana çıkarları, daha çok iş imkânı yaratma, ek gelir için kısmi süreli ve geçici çalışma imkânı, iş-yaşam dengesini sağlama olarak değerlendirilirse, aynı anda işverenin çıkarları ise hızlı işgücü değişimlerine uyum sağlanması, hızlı değişen taleplere cevap vererek pazar pozisyonun gelişmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gündoğan (2007)'a göre; esneklik adına işçi ve işverenin çıkar dengesinden bahsettikten sonra güvence üzerine de her iki tarafın çıkarından bahsetmek gerekmektedir. İşçinin güvence ihtiyacı göz ardı edilmemesi gereken bir ihtiyaç olup çıkarları arasında, iş güvencesinin sağlanması, istihdam edilebilirliğin korunması ve geliştirilmesi, kazanılmış hakların sürekliliğinin sağlanması gelmektedir. İşveren de aynı şekilde güvenceden pay sahibi olmaktadır. Sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı için rekabet gücünün artırılması, vasıflı işgücüne erişim, çalışanların sadakat duygusunun geliştirilmesi de işverenin gözettiği çıkarların başında yer almaktadır. Çakır (2009)'a göre; esneklik ve güvence dengesinin etki alanında iki yönlü kazançlı çıkmanın varlığı aranmaktadır. Şöyle ki, esneklik güvence dengesi çalışanların işgücüne katılımlarını ve onların kariyerlerini geliştirerek sosyal dışlanmayı önleyecek olan iş, istihdam, gelir ve kombinasyon güvencesini sağlarken, aynı zamanda firmaların değişen koşullara uyum sağlama, verimlilik ve rekabet edebilme yeteneklerini güçlendiren sayısal, fonksiyonel ve ücret esnekliğine sahip olma dereceleri anlamına gelmektedir. İçli (2006)'ye göre; söz konusu denge adına önemli bir örnek Danimarka Modelinde dikkat çekmektedir. Danimarka da başarılı bir dengenin önemli göstergeleri; çok düşük düzeydeki genç işsizliği; düşük düzeydeki uzun dönemli işsizlik; düşük düzeydeki yapısal ve genel işsizlik olarak sıralanmaktadır. Bredgard, Larsen ve Madsen (2005)'e göre; Danimarka da oldukça yüksek iş devir oranları olmasına rağmen çalışanlar kendilerini güvende hissetmektedir çünkü, işsizlik oranı düşüktür ve bunun yanı sıra yeni bir iş bulmak kolaydır. Ayrıca, her yıl mevcut işlerin %10 u ortadan kalkarken bundan daha fazlası yaratılmaktadır. Göreli olarak uzun süreli ve cömert bir işsizlik ödeneği vardır. Aynı zamanda aktif işgücü piyasası politikaları da büyük öneme sahiptir. Gündoğan (2007)'a göre; Danimarka 1995 yılında içinde bulunduğu sorunların üstesinden gelebilmiş ve gelişme gösterebilmiş bir ülkedir. Danimarka da genç işsizliğinin yüksek oluşu ve birçok niteliksiz genç işçi bulunması, işsizlik ödeneğinin kamu fonundan ödenen eğitim yardımından daha yüksek olması ve eğitime geçiş konusundaki teşviklerin yetersizliği sorun olarak kalmamış ve 25 yaşın altındaki tüm niteliksiz genç işçilere ödenen işsizlik ödeneği %50 ye kadar azalmış ve eğitime geçiş yardımı sağlanmıştır. Bu gelişmenin sonucu olarak da, işsizlikte düşüş, istihdam ve eğitimde artış sağlanmıştır. 72

73 9.Türkiye Gerçeğiyle Güvenceli Esneklik Güvenceli esneklik adına iyi bir nitelik taşıyan Danimarka Modelinin ardından ülkemiz Türkiye nin birtakım gerçeklerine değinmek gerekmektedir. Alpagut (2008)'a göre; yüzyılın yatılı misafiri Sanayi Devrimi ve kökeni, 1960 larda ortaya çıkan dönüşüm ve hızlı değişimlere dayanan, aynı zamanda politik sonuçları beraberinde getiren, ağırlıklı olarak, ekonomik bir süreç olarak adlandırılan Küreselleşme, insanlık tarihini derinden etkileyen iki gelişmedir. Bu iki gelişmenin ardından kabulü ve uygulaması zor olan Güvenceli Esneklik, 1990 lı yıllarla birlikte küreselleşmenin zorunlu sonucu olarak yerini almıştır. Yüksel (2003)'e göre; güvenceli esneklik, katı kuralları içinde barındıran çalışma hayatının bu katılıklardan arındırılması, hukuki yapının esnek bir biçime sahip olması ve bunlara ek olarak da çalışanlar için insani; yani güvenli koşulların sağlanması ve güvencenin oluşturulmasını ifade eden bir stratejidir. Alpagut (2008)'a göre; güvenceli esneklik aynı zamanda Avrupa Birliği İstihdam Politikasının temel unsurlarından birini oluşturmakta, hatta yönünü belirlemektedir. Avrupa Birliği ne üye ülkelerde yasal düzenlemelere yansıyabilen güvenceli esneklikle hedef, iş güvencesine ilişkin yasal düzenlemelerin yumuşatılması olmuştur. Eskiye dönünce karşımıza çıkan tam zamanlı çalışmanın ardından, bugün yüz yüze olduğumuz yarı zamanlı çalışma, geçici iş ilişkisi, kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, belirli süreli sözleşme, esneklik kapsamında ele alınmakta ve iş sürelerinde esneklik, güvenceli esnekliği gerekli kılmaktadır. Peki Türkiye de çoğu mantığa aykırı olan bu kavram, Avrupa Birliği üyeliğine talip olan mantığın içinde ne kadar süre aykırılığını koruyabilir? Alpagut (2008)'a göre; esneklik kadar işçiler için yeterli güvence sağlanması gereğini vurgulayan Avrupa Birliği İstihdam Raporunda, istihdam ve büyümenin gerçekleştirilmesi için üye devletlerce alınması gereken önlemler şu şekilde belirtilmektedir: -- Belirsiz süreli ve tam gün çalışmaya dayalı standart iş sözleşmeleri çerçevesinde sözleşme koşullarını; iş süreleri, ücret oluşturma mekanizmaları ve işçilerin mobiliteleri gibi hususlarda esneklik yönünde denetlemek ve gerektiğinde işçi ve işverenler bakımından tercih edilebilir kılmak için bu yönde uyarlamak, -- Diğer sözleşme türlerini gözden geçirerek işçi ve işverenlerin gereksinimlerini dikkate alacak farklı seçenekler sunmak, -- Ödünç işçi temin eden büroların kurulması ve yayılması için engelleri kaldırarak bunları iş pazarında etkin ve cazip kılmak, -- İş sürelerinin esnekleştirilmesi, -- Kısmi süreli çalışmanın teşviki, -- İş pazarında mobiliteyi artırmak için sosyal güvenlik sistemini uyarlamak. 73

74 Alpagut (2008)'un değerlendirmesiyle öne çıkan bu tedbirler, işçiler arası bir bölünmeyi gündeme getirmemelidir. Şöyle ki; her türlü korumadan yararlanan işçiler ve bunların dışında kötü çalışma koşulları içinde daha az korumadan yararlanabilen işçiler olarak bir ayrım yapmaksızın çalışma yaşamının barındırdığı katı düzenlemeleri bertaraf etmek anlamında esneklik ve güvencenin bir arada bulunduğu bir yapıyı öngören güvenceli esneklik ön planda yerini almaktadır. Avrupa Birliği İstihdam Politikası ufkumuzu genişletirken başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemizi gerektiren Türk Hukuk yapısı ise ikiye bölünmüşlüğün resmini çizmektedir. Öyle ki, esneklik ve kuralsızlık birbirine karışmaması gerekirken iç içe geçmiştir. Kuralsızlık var oldukça hayat bulan kayıt dışı istihdam da hesaba katılırsa yeterli esneklikten yoksun hukuki yapımız dikkat çekmektedir. Bu tablo karşısında; tam istihdam, çalışma kalitesi ile verimliliğin arttırılması ve sosyal birlikteliğin teşviki hedefini taşıyan Avrupa Birliği istihdam Politikasının çekirdeğinde yer alan güvenceli esneklik ve Avrupa Birliği ni model alarak Türk zihinlerini birleştirmek mümkün olabilir mi? sorusu akıllara takılmaktadır. Munck (2003:33)'a göre; kaçınılmaz olan ezeli rekabet, ulusal iş piyasası anlayışlarının Avrupa nın ötesine geçip uluslar üstü piyasaya dönüşmesi, sermayenin ucuz işgücü arayışıyla hareket etmesi ve bu yönde fayda sağlayacağı ülkelere kayması, yaşlanan nüfusla birlikte artmakta olan yüksek yapısal işsizlik oranları, sadece istihdam politikasına yönelik değil aynı zamanda çalışma ilişkileri ve iş hukuku düzenlemelerine yönelik değişimini de beraberinde getirmiştir. Kimine göre değişim, kimine göre çağın büyük dönüşümü olma adayı ve kimine göre yeni dünya düzenine karşı mücadele sonuç vermeyecek bir süreçtir. Bu durumda olması gereken durağanlık değildir. Sermaye ve emeğin, biri gerçek zamanlı bir akışkanlıkta, öteki ise can sıkıcı bir durgulukta birbirinden ayrışmış iki farklı şekilde var olduğundan kaçınılmazlık ve mecburiyetçiliği de hesaba katarak uyum sağlamak esas alınmalıdır. Wilthagen (2004: )'e göre; küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin, hem işletmeler hem de işçiler açısından ortaya çıkardığı yeni koşullarda, işletmeler piyasaya tutunabilmek için yaptıkları üretimi ve sunduğu hizmeti hızlı biçimde uyarlama ve geliştirme baskısı altındadır. Bu durumda üretim teknikleri yanında işgücü uyumu da gerekmektedir. Böylece bir yandan işletmeler diğer yandan da çalışanlar, değişime hazır ve yeterli olmak zorundadır. Durum böyle olunca yeniden yapılanma günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Bu gerçeklikler ve aynı yola çıkan farklı yorumlar karşısında Türkiye, güvenceli esneklik gerçeğini göz ardı etmemelidir. Günümüzün değişken piyasa koşullarında, katılık ve hareketsizlik, sonun başlangıcını; esneklik ise, rekabet edebilirliğin ve istihdam edilebilirliğin olmazsa olmaz koşulunu oluşturmaktadır. Artık Türk sanayisi esnek çalışmayı yasalara rağmen değil, yasalar çerçevesinde uygulayabilmelidir. 74

75 10. Türk İş Hukuku Bakımından Güvencenin Sorgulanması Konuya Türk İş Hukuku bakımından yaklaştığımızda yeni bir anlayış karşımıza çıkmaktadır. Adı geçen yeni anlayış, iş güvencesinden istihdam edilebilirlik güvencesine geçiştir. Bu durumda işin daha az korunması ve esas korumanın çalışana yönelik olması ortaya çıkmaktadır. Dur (2009)'a göre; çalışanın yaşam boyu aynı işyerinde istihdam edilmesine dayalı iş güvencesi sisteminin yerine, işgücü değişimine dayalı, işten çıkarmadaki kolaylıkları ortadan kaldıran ya da azaltan ve istihdama iş değiştirme olanağı sağlayan yeni bir sistemin benimsenmesi güvenceli esneklik adı altında değerlendirilmektedir. Bu yeni anlayış, iş güvencesinin göreceli olarak ikinci planda olduğu ama sosyal güvence ve iş bulma kolaylığının gelişmiş olduğu bir düzeni öngörmektedir. Burada adı geçen iş bulma kolaylığı; yaşam boyu öğrenim, sürdürülebilir eğitim, niteliklerin ihtiyaçlar ve gereklilikler dahilinde güncellenmesi ve bu şekilde değişime uyum sağlayabilme, bunlara ek olarak da iş arayan ve işverenlerin desteklenmesi yönünde hükümet tedbirlerinin sağlanmasını mümkün kılmaktadır. Bu çerçevede feshe karşı koruma sistemlerini de ele alan Dur (2009)'a göre; daha yumuşak bir vasıta bulunamadığı takdirde fesih yoluna başvurulması yani feshin sadece alternatifsizlikten dolayı son çare olması gereği ortaya konmaktadır. Bu gereklilik dahilinde işveren fesihten önce başka alternatif tedbirlerin bulunup bulunmadığını araştırmak zorundadır. İşçinin işyerinde başka bir işte çalıştırılmasına olanak verilmesi, eğitime tabi tutulması, iş koşullarında değişiklik yoluna gidilmesi, ücret ve ikramiyenin azaltılması, ücretsiz izin veya kısa çalışma, fesih karşısında başvurulabilecek tedbirler niteliğindedir. Kıdem tazminatı ve esneklik bağlantısına da değinmek gerekirse, Alpagut (2008)'a göre; işçinin rızası olmaksızın işin kaybı ve işçinin işyerine bağlılığının karşılığı olarak değerlendirilen kıdem tazminatı, 1936 tarihli İş Kanunundan bu yana çeşitli değişimlere uğramış ve zaman içersindeki gelişim, işsizlik sigortası ve iş güvencesi kurumlarının işlevinin kıdem tazminatına atfedilmesi yönünde olmuştur. Alpagut (2008)'un bu konudaki diğer bir değerlendirmesine göre; kıdem tazminatının işveren açısından ciddi bir maliyet olarak değerlendirildiği şüphesizdir. Buna ek olarak, bir devlet memurunun ikramiyesi nasıl bir işleve sahipse kıdem tazminatı da aynı şekilde ciddi bir işleve sahiptir. Bu sebeple de fonda biriken para hem işveren hem de işçi cephesinde olumlu etkiler yaratmaktadır. İşverenin ödeme aczine düşmesi ya da iflas etmesi gibi bir durumda fon devreye girdiğinde kıdem tazminatının elde edilememesi gibi bir ihtimal de ortadan kalmaktadır. Olur da iş sözleşmesi sona ererse, uyuşmazlıkları önleyerek işçinin istifası halinde kıdem tazminatı alamaması gibi bir durumdan doğacak adaletsizlikleri de gidermesi mümkün görünmektedir. Limoncuoğlu (2010)'na göre; güvenceli esneklik konusunda Türk Hukuku değerlendirildiğinde; Türkiye bakımından sorulması gereken ilk soru; esneklik gereksiniminden söz edilip edilemeyeceğidir. Bu noktada ülkemizde istihdam açısından bir bölünmüşlük karşımıza çıkmaktadır. Bölünmüşlüğün ilk alanını kayıt dışı istihdam, diğer alanını da kayıtlı istihdam teşkil etmektedir. Kayıt dışı istihdamın varlığı söz konusu 75

76 olduğunda esneklik ve kuralsızlaştırmanın iç içe geçtiği anlaşılmaktadır. Durum böyle olunca da esneklik ve güvencenin bir arada gerçekleşmesi söz konusu olamamaktadır. Limoncuoğlu (2010)'na göre; Türkiye de ciddi denebilecek bir istihdam politikasının, eğitim ve istihdamı arttırmaya yönelik sosyal güvenlik politikasının var olup olmadığı da sorulması gereken diğer bir sorudur. Türkiye için güvenceli esneklikten bahsetmenin zor olmasının yanı sıra istihdamı arttırmaya yönelik sürdürülebilir istihdam politikasının varlığından söz etmek de ihtimal dahilinde görünmemektedir. Alpagut (2008)'a göre; aktif işgücü piyasasına yönelik tedbirler içerisinde yer alan ve kayıt dışı çalışmanın önüne geçilmesi açısından Avrupa Birliği tarafından da önerilen istihdam yüklerinin (vergi ve sigorta maliyetlerinin) belirli seviyelere çekilmesi, mali teşviklerin uygulanması güvenceli esnekliğin gerçekleştirilmesinde önemli unsurlardır. Fakat Türk Hukukunda bu konuya ilişkin etkin bir politikanın varlığından da söz etmek mümkün olmamaktadır. Güvenceli esneklik ve Türkiye adına çeşitli yaklaşımları da ele alacak olursak karşımıza bir imkânsızlıklar tablosu daha çıkmaktadır. Ansal ve Necef (1999); istihdam yükü açısından batılı gözlemcilerin değerlendirmelerini ele almıştır. Bu değerlendirmelere göre; işçilerin iş istasyonları arasında adeta koşar gibi gidip gelmeleri ve işi tamamlamaya çalışmaları hayret veren bir ortam oluşturduğu gibi, esnek çalışmanın oluşturduğu iş yoğunluğundan dolayı işçiler açısından bir cennet olamayacağı açıktır kanısına varılmıştır. Karşılaşılan bir sonuç da; esnek çalışmanın getirdiği iş yoğunluğu ortamında ölüm vakalarının giderek artmasıdır. Bu ve benzeri gerçekleri ele alan tabloları yansıtmak sadece var olan sorunu ve eksiklikleri gözler önüne sermek olur ancak bu gerçekler Türkiye nin esneklik ve güvenceyi aynı anda kendi bünyesine uyarlamakta oldukça zorluk çekeceğinin göstergesidir. Esnek çalışma sürelerinin sağlayacağı avantaj ve dezavantajlar üzerine Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu ; Esneklik mal ve hizmet piyasalarının içinde bulunduğu durumda var olan derin ve sürekli belirsizliğe karşı bir ilaçtır. Bu durum işveren açısından büyük önem taşır. şeklinde düşüncesini dile getirmiştir. Bu düşüncesine ek olarak Selamoğlu, Ancak taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam göz ardı edilmemesi gereken bir konudur ki bu gibi durumlarda esneklikten değil kuralsızlaştırmadan bahsetmek mümkün olur. diyerek düşüncelerini aktarmaya devam etmiştir. Esnek çalışma sürelerine yönelik olarak düşüncelerini aldığım Selamoğlu, esnekliğin olumsuz olarak nitelendirilebilecek yönlerine de değinmiş ve Esneklikle birlikte örgütlülük haline birlikte bakılacak olursa, bu durumda esneklik cephesinden örgütlülük haline karşı bir olumsuzluk olduğu karşımıza çıkar. Esneklik sosyal hakları güvence altına alan bir düzen getirmez, hatta sosyal haklara aykırı demek yerinde olur. Böylece esnekliğin kişilere sunacağı varsayılan serbest zaman imkânı ifadesi oldukça isabetsiz ve desteksizdir. Hatta, esnek çalışmanın işçi açısından bir tehdit olduğunu söylemek mümkündür. demiştir. Doç. Dr. Sayım Yorgun esneklik ve güvenceyi aynı karede şu şekilde ele almıştır; Yorgun, bazı düşünürler ve akademisyenlerin esnekliği mutlak bir esneklik olarak T.C. Kocaeli Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi T.C. Kocaeli Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi 76

77 değerlendirmesinin eleştirel gözle bakılması gereken bir konu olduğunu ve mutlak esnekliğin yanlış bir yaklaşım olduğunu dile getirmiştir. Yorgun a göre; Mutlak esneklik demek işçinin korunmaması, işçinin korunmasız bırakılması demektir. Deregülasyon altında da bu vardır. düşüncesi geçerlidir. Şöyle ki, deregülasyonda işçiyi koruyucu yasal mevzuatın ortadan kaldırılması söz konusudur. Yorgun, Ben esnekliği ihtiyaç olarak görüyorum ama bu esneklik ihtiyacıyla işçinin de yarınından emin olma, iş güvencesine sahip olma kavramının da birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum demiştir. Yorgun başka bir gerçeği gözler önüne sererek; Türkiye deki yapı özellikle kayıt dışılık olarak karşımıza çıkar. Bu yüzden, Türkiye de esneklik arayışı hep işçinin aleyhine bir düzenleme olmuştur. Bunun giderilmesi için de önce kayıt dışı ekonominin engellenmesi gerekir. Bu gerekliliğe rağmen Türkiye de işverenler yasaların çok katı olduğunu söyler ancak bir ülkede ekonominin yarısı kayıt dışıysa o ülkede bırakın esnekliği, koruyucu hiçbir hükmün varlığından söz edilemez. demiştir. Yorgun, iş sağlığı ve iş güvenliği açısından bir değerlendirme yapmasını talep ettiğimde; Türkiye de iş güvenliği açısından baktığımızda esnek istihdam, özellikle işyeri ile işçi arasındaki bağın çok güçlü olmadığı bir ilişkiyi gözler önüne serer. Esnek çalışma süreleri iş sağlığı ve iş güvenliği açısından bir tehdittir. Esnekliğin olduğu yerde, iş güvenliğine yönelik tedbirlerin daha elastik olduğunu, işçinin işyerine adapte olamadığını, o işyerinin kurallarını öğrenmede, sahiplenmede güçlük çektiğini ve sorumlulukların yeterince yerine getirilmediğini düşünüyorum, bu açıdan bakılınca da olumsuz bir ilişki olduğunu söyleyebilirim. demiştir. Bu yorumlara ek olarak Türkiye nin istihdam durumunu anlatan senaryolar; istihdam oranının düşüş kaydettiğini, kayıt dışı istihdamın ciddi bir şekilde artış gösterdiğini, genç işsizliğin yükseldiğini, işgücüne katılma oranının düştüğünü, yaşlıların ikinci planda kaldığını ve pasifize edildiğini gösteriyorsa, ya da senaryoyu milli gelir üzerinden değerlendirdiğimizde asgari ücretteki artışın insani olmamakla beraber sadece bir nebze artabildiğini, sosyal güvenlikten yoksun olanların oranında bir düşme olduğunu görebiliyorsak, Türkiye nin güvenceli esneklik resmini çizmek ve sadece bir ütopya olarak kalmaya yüz tuttuğunu görmek kaçınılmaz bir gerçek olacaktır. Bu olumsuz senaryolar, Türkiye de esneklik ve güvence dengesini ortaya koyan bir modelin varlığını ortaya koymaktan oldukça uzak gözükmektedir. Genel olarak içinde bulunduğumuz durum ve yapılması gerekene değinmek gerekirse; 4857 sayılı iş kanunu ile işveren ve işçi arasında varılan anlaşma neticesinde özellikle esnek iş düzenlemelerinin uygulanması ve iş güvencesi kurallarından oluşan yasal bir yapının olması Türkiye adına önemli bir adımdır. Yapılmasına ihtiyaç duyulan ise, iş güvencesi ile işgücü piyasası esnekliği arasında denge sağlanmasıdır. SONUÇ Teknolojik alanda meydana gelen gelişmelerin, hem işletmeyi hem de işçileri etkileyip değiştirici etki yaptığı gerçektir. Bu gerçekler rekabete ayak uydurmayı zorunlu hale 77

78 getirmişken esneklik anlayışını ve esnek çalışma sürelerini de kaçınılmaz hale getirmiştir ancak her ne kadar amaç, şartlara ayak uydurabilmek ve uyum sağlayabilmek olsa da, işçinin varlığı ve ihtiyaçları da yok sayılmaması gereken niteliktedir. Esnekleşme ihtiyacının amacını aşması ve kuralsızlaştırma olarak algılanması çalışanların insana yaraşır yaşama hakkını da tehdit etmektedir. Kayıt dışı ekonominin göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşması, kontrollerin yetersiz olması işçileri sağlıksız ortamlarda çalışmaya muhtaç bırakmaktadır. Günümüz dünyasında tüm kazanılmış haklar hedef alınarak yapılan tüm saldırılara ve esneklik adı altında işçinin korunması ilkesine yönelik ihlallere karşı durulmalı ve insani hedefler dahilinde güvence hedefi yükseltilmelidir. Esnek çalışma süreleri ile verimlilikte artışların olacağı, maliyetlerin azalacağı, çalışanların motivasyonunun artacağı ve iş tatmininde yükselişlerin gözlemleneceği ve çalışanların kendi zamanlarını kendilerinin kontrol edebileceğine yönelik adeta bir cennet vaat eden görüşler beklentileri boşa çıkarmış olsa da, işçilerin haklarının savunulması ve insanca çalışma şartlarının oluşturulması için esneklik ve güvence aynı karede gerçekleştirilebilmeli ve Türkiye adına imkânsız görülen güvenceli esneklik mümkün kılınmalıdır. Esneklik gerçeğinin ve uygulanmasının kaçınılmaz oluşu yanında güvenliğin; insana yakışır ücret, yaşam boyu öğrenime erişim, çalışma koşullarında iyileşme, adil olmayan işten çıkarmalara ve ayrımcılığa karşı koruma, işini kaybetme halinde destek ve iş değiştirirken kazanılmış sosyal hakların aktarılması hakkı olduğu bilinçlere kazındığında, Türkiye adına bir güvenceli esneklik modeli oluşturmak mümkün olabilecektir. Zira, güvence ve esneklik madalyonun iki yüzü ve karşılıklı ön koşullar olarak görülmelidir. KAYNAKÇA Alpagut, G. (2008), AB nde Güvenceli Esneklik ve Türkiye deki Yasal Düzenlemeler, TİSK Akademi, C.3/1. Ansal, H. (1986), Esnek Üretimde İşçiler ve Sendikalar, İstanbul: Birleşik Metal İş Sendikası Yayınları, s. 57. Ansal, H. (1999), Post-Fordizm de Üretim Esnekleşirken İşçiye Neler Oluyor?, İstanbul: Birleşik Metal İş Yayınları. Ansal, H. ve Necef, Ş. (1999), Japon Post-Fordizmi ve Türkiye de Uygulanması. Atasayar, K. (1994), Çalışma Hayatında Esneklik, İzmir: Yaşar Eğitim Vakfı Yayını. Bredgard, T., Larsen, F. & Madsen, P. K. (2005), The Flexible Danish Labour Market - A Review, Carma Research Papers, Aalborg University, April. 78

79 Centel, T. (1994), Türkiye de Yeni İstihdam Türleri ile İş İlişkilerinin Esnekleştirilmesi, s Çakır, Ö. (2009), Avrupa Birliğinde Güvenceli Esneklik ve Eğilimler, Sosyo-Ekonomi, Temmuz/Aralık, C. 2. Çelik, A. (2003), Yeni İş Yasasının Anlamı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 48, Eylül/Ekim. Çelebi, S. (2007), Bir Sosyal Politika Konusu ve Çalışma Hakkının Karşılığı Olarak İstihdam, Mercek, s Dur, V. (2009), Esnek Güvence Kavramı ve Türk Sosyal Güvenlik Mevzuatındaki Yeri. Erdoğdu, S. (1994), Türk İşçileri Açısından İş Hukukunda Esneklik, İzmir: Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı. Evren, G. (2007), Esnek Çalışma ve İstihdama Etkileri, Ankara: Seçkin Yayıncılık Gündoğan, N. (2007), İşgücü Piyasasında Esneklik-Güvence Dengesi: Danimarka Modeli, Çimento İşveren, C. 21, s Güzel, A. (1995), Esnekliğin Ortaya Çıkışı ve Gerekliliği, Çalışma Hayatında 21. Yüzyılın Yeni Ufukları MESS Yayınları, No: 222, s İçli, E. (2006), Güvenceli Esneklik Alanında Ülke Uygulamaları, MESS Yayınları, Haziran. Kozlu, Ç. (2008), Esnek Çalışma ve Güvencesizlik, Marksist Tutum Dergisi, Haziran. Kutal, G. (2008), Türkiye de Çalışma Hayatında Esneklik Uygulamaları. Kuzgun, K. İ. (2012), Güvenceli Esneklik Kavramı Ve Türkiye de Güvenceli Esnekliğin Belirleyici Değişkenleri, Sosyal Güvenlik Dergisi, C. 2. Küçük, F. (2004), Esneklik ve İnsan Kaynakları, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3. ILO, (2000), Flexicurity: The Response to Globalisation and Demographics by Combining Flexibility and Security, Employment and Social Affairs, European Employment Strategy. ILO, (2007), Flexicurity-Equality at Work, The Magazine of World of Work, No: 59. Karakoyunlu, E. (1995), Türk Çalışma Hayatının Sorunları ve Çözüm Önerileri Toplantısı, İstanbul: TİSK Yayınları. Koray, M. (2005), Sosyal Politika, (3. Baskı), Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 79

80 Limoncuoğlu, A. (2010), Türk İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Güvenceli Esneklik, İzmir. Özveri, M. (1999), Esneklik, Ankara: TÜRK-İŞ Eğitim Yayınları, No:34. MESS Yayınları (1996), Endüstri İlişkilerinde Son Durum. Munck, R. (2003), Emeğin Yeni Dünyası Küresel Mücadele, Küresel Dayanışma, İstanbul: Kitap Yayınevi. Rodgers, G. (2007), Labour Market Flexibility and Decent Work, New York: DESA Working Paper, No. 47. Ronnen, S. (1981), Flexible Working Hours, New York: Mc Graw-Hill. Süral, N. (2004), Esnek Çalışma Süreleri ve Modelleri, İİBF/ODTÜ. Süral, N. (2007), 4857 Sayılı İş Kanunumuzda Esneklik Açılımları, TİSK İşveren Dergisi, Özel Ek, Ankara: TİSK Yayınları. Süral, N. ve Pennings, F. (2005), Türk İşgücü Piyasasının Esnekleştirilmesi ve Modernleştirilmesi Tatlıoğlu, E. (2012), Güvenceli Esneklik Çerçevesinde Esnek Çalışmanın Uygulanabilirliği, Electronic Journal of Vocational Colleges. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu - TİSK. (1999), Çalışma Hayatında Esneklik, Ankara: TİSK Yayınları, Yayın No: 190. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu - TİSK. (1999), Çalışma Hayatında Esneklik Gereksinimi, Kamuoyunda Esneklik. der. MESS. İstanbul: MESS Yayınları. Tuncay, A. C. (1995), Çalışma Süreleri ve İstihdam Türlerinde Esnekleştirme, Çalışma Hayatında Yeni Gelişmeler-Esneklik, Ankara: Çimento Müstahsilleri İşverenleri Sendikası Yayını. Uslu, H. F. (2008), Flexicurity: A Deliberate Ambiguity?. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Wilthagen, T. & Tros, F. (2004), The Concept of Flexicurity : A New Approach Regulating Employment and Labor Markets, Vol. 10, No: 2, s to Yavuz, A. (1995), Esnek Çalışma ve Endüstri İlişkilerine Etkisi, İstanbul: Filiz Kitabevi. Yüksel, N. (2003), Çalışma Hayatında Esnekleşme İhtiyacı, İşveren Dergisi, Cilt: 40, Sayı: 5, s Ankara: TİSK Yayınları. 80

81 Zengingönül, O. (2003), Sosyal Politika-Esnek Çalışma Biçimleri Paradoksunda Avrupa Birliği Örneği, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 4, s Zengingönül, O. (2004), İş Güvencesine İstihdam Açısından Bir Yaklaşım, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 1. 81

82 82

83 İLKÖĞRETİM OKULLARINDA BİLGİSAYAR DERSİNE YÖNELİK YÖNETİCİLERİN VE ÖĞRETMENLERİN GÖRÜŞLERİ (ANTALYA İLİ ÖRNEĞİ) İlhanGünbayı Gülay Türkmen ÖZ Bu makalede Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim okullarında bilgisayar dersine yönelik yöneticilerin ve öğretmenlerin görüşleri belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla araştırmacılar tarafından 5'li Likert tipi 15 maddelik ve dört faktörlü bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçeğin yapı ve ölçüm geçerliliği için açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Araştırmanın evrenini yılında Antalya ili 5 merkez ilçesinde görev yapan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 178 ilköğretim okulunda çalışan 4935 yönetici ve öğretmen oluşturmuştur. Anket, Antalya ilinin 5 merkez ilçesinde yer alan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 44 ilköğretim okullarında görev yapmakta olan 119 okul yöneticisi ve 1059 öğretmen olmak üzere 1178 katılımcıya uygulanmıştır. Elde edilen verilerin sonuçlarına göre, yöneticilerin ve öğretmenlerin yaşı ve hizmet yılı arttıkça bilgisayar dersinin önemine dair olumlu görüş düzeyinin azaldığı, yine yaş değişkeninde bilgisayar sınıfının yeterliliği boyutunda düşük yaş grubundaki öğretmen ve yöneticilerin görüşlerinin, yüksek yaş grubunda olan yöneticilerin ve öğretmenlerin görüşlerinden daha olumlu olduğu bulunmuştur. Araştırmada yöneticilerin ve öğretmenlerin bilgisayar dersine yönelik görüşlerinde en yüksek oran bilgisayar öğretmeninin kendini geliştirmesi, en düşük oran ise bilgisayar dersinin gereksinimleri karşılaması boyutlarında saptanmıştır. Anahtar Kelımeler: Bilgisayar teknolojisi, İlköğretim Okulları, Öğretmenler, Okul Müdürleri TEACHERS AND PRINCIPALS VIEWS ON COMPUTER TECHNOLOGY CLASSES IN COMPULSORY SCHOOLS (A SAMPLE OF ANTALYA PROVINCE) ABSTRACT The aim of this study was to analyze the views of teachers and administrators on computer technology classes in compulsory education. In order to analyze the views of teachers and administrators on computer technology classes in compulsory education, a likert typed 5 scaled questionnaire consisting 15 items was developed by the researchers. The exploratory factor analysis and confirmatory factor analyses were done to test structural and measurement validity of the scale. The study population consisted of 4935 teachers and school directors serving 178 public elementary schools within the city of Antalya and its districts during the academic year. Questionnaires filled out by 1178 participants 1059 of whom were teachers and 119 administrators serving at 44 public compulsory schools were evaluated. According to the findings of the study, the older the teachers and administrators got and the longer they served, the less they thought of the importance of the computer technology classes, hence younger and teachers and administrators with less seniority had more positive thoughts on the course than those older ones and the ones with more seniority. In the study, teachers and administrators perceived self development as the highest and meeting the requirements as the lowest in terms of their views on computer technology classes. Key Words: Computer technology, Compulsory education schools, teachers, principals 1. GİRİŞ Büyük ve yoğun insan toplulukları, aşırı hareket, dinamizm, hızlı değişme, bilimsellik ve ileri teknoloji çağımızı karakterize eden başlıca niteliklerdir Bilim ve Bu çalışma Akdeniz Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından desteklenmiştir ve bu makale 2011 de savunulan İlköğretim Okullarında Bilgisayar Dersine Yönelik Yöneticilerin ve Öğretmenlerin Görüşlerinin Belirlenmesi (Antalya İli Örneği) başlıklı yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Anabilim Dalı Akdeniz Üniveritesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi ve Denetimi Programı. 83

84 teknolojinin etkisiyle siyasi düzeyde teknokrasi, sosyal yaşamda toplumlararası bütünleşme, ekonomik alanda uluslararası örgütlenme ve rekabet yönünde büyük gelişmeler günümüzde çok yoğun bir şekilde yaşanmaktadır (Alkan, 2005, s. 9). Günümüzde toplumsal, siyasal, ekonomik, endüstriyel, teknoloji gibi her alanda hızlı bir değişim yaşanırken insanoğlu da bu değişim sürecinde kendine bir yer edinebilmek amacıyla, yeni kaynaklar yaratarak, teknolojiye sahip olabilme çabası içerisine girmiştir. Bunun için de insanoğlu kendisini gelişen ve değişen toplum düzeni içerisinde bilgiye değer veren, bilgiyi kullanmasını bilen ve bilgi üretebilen bir birey olarak yetiştirme eğilimindedir. Bu bağlamda bilgiyi arayan, bilgiye ulaşmanın yollarını bilen, ulaştığı bilgiyi sadece kullanmakla kalmayıp, bu bilgilerden yeni bilgiler üreten insan toplulukları bilgi toplumunu meydana getirmektedir (Numanoğlu, 1999a, 1999b, s ). Bilgi toplumuyla, temeli bilgi ve bilgi teknolojilerine dayanan, hizmet sektörü öncülüğünde, nitelikli insan faktörünü öne çıkaran, yaşam boyu öğrenmeyi gerekli kılan, bilginin ve bilgi teknolojilerinin toplumun her alanında kullanılabilmesine olanak tanıyan, bilgi ve iletişim teknolojileri ile toplumu ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal açıdan sanayi toplumu yapısından farklı kılan toplumsal bir yapı anlaşılmaktadır (Daştan, 2008, s. 9). Bilgi toplumu; bilginin temel olduğu, insan gücünün büyük oranının bilişim teknolojisi alanında çalıştığı, sosyo-ekonomik ve kültürel yapılarında buna göre şekillendiği bir toplumsal süreç olarak da tanımlamaktadır (Aytaç, 2006, s.11). Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu günümüzde, çevre sürekli gelişmektedir. Buna paralel bir şekilde değişen bir çevrede yer alan örgütlerdeki bilgiler de sürekli değişmektedir. Her değişen bilginin elde edilmesi, kullanılması, paylaşılması, depolanması ve yenilenmesi gerekmektedir. Diğer yandan da Bilişim Teknolojisi (BT) de çok hızlı bir şekilde değişim göstermektedir. Her yenilenen teknolojiden ise, bilginin elde edilmesi, kullanılması, paylaşılması, depolanması ve yenilenmesi aşamalarında yararlanılması, değişen çevre koşullarına daha hızlı adapte olunmasını sağlayacaktır. Bu anlamda bilgi yönetiminde BT den faydalanılması, örgütlere hız ve kolaylık sağlayacaktır (Türkoğlu, 2007, s. 22). Bilgisayar teknolojisi dünyada 1970 lerden itibaren hizmet sektöründe verimliliği artırmak amacıyla etkin bir biçimde kullanılmakta ve bilgisayar teknolojisinin kazanım ve kullanıma gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde büyük kaynaklar ayrılmaktadır (Duby, 1994, s ; Malouf, 2001, s.10-12). Günümüzde bilgiye ulaşmak eskiden olduğu gibi uzun ve maliyeti yüksek uğraşları gerektirmemektedir. Bilgisayar ve internet sayesinde her türlü bilgiye anında ulaşılabilmekte ve bu durum da yönetim için gerekli bilgiyi elde etmenin ve kullanmanın maliyetini düşürmektedir (Aydoğan, 2002, s. 61). Bilgisayarların eğitim kurumlarına girmesi ve kullanılması pek çok kolaylık sağlayacaktır. Bu konuda, öncelikle eğitim kurumlarında bulunan yöneticilerinin teknoloji becerileri ve entegrasyonu konusunda bilgi ve yeterlikleri etkili öğretimsel liderlik rolleri bakımından son derece önemlidir (Macaulay, 2008, s ). Bilgi çağının gereklerine göre, eğitim sisteminde meydana gelen bu değişimlerin okullardaki uygulayıcısı olacak, eğitim çalışanlarının bu değişim sürecine uyum sağlamaları için gerekli yönlendirmeyi yapacak ve yeni eğitim anlayışına göre ihtiyaç duyulan öğrenme ortamlarını hazırlayacak olan okul yöneticilerinin konuyla ilgili yeterlikleri, okulun bilgi üretme merkezi olması bakımından da son derece önemli olduğu söylenebilir (Ergişi, 2005, s. 4). Bilgisayarlar öğretim ortamlarının, farklı etkinliklerle zenginleştirilmesi ve örgencinin başarıya ulaşmasında önemli bir etken olarak kabul edilebilir. Öğretme ve öğrenme etkinliklerinde görsel öğeler kullanılarak yapılan anlatımın sadece kelimeler kullanılarak yapılan bir anlatıma göre üç kat kadar daha fazla etkili olabilmektedir (Aytaç, 2006, s. 160). Bilgisayar teknolojisi hem görsel hem de işitsel unsurları bir arada sunarak, öğrencinin daha yüksek düzeyde öğrenmesinde etkili bir araçtır (Mercan, Filiz, Göçer, ve Özsoy, 2009, s ). Bilgisayar 84

85 teknolojisi sayesinde dersleri grafik, tablo, animasyon, ses, hareket ve görüntü ile besleyerek, daha fazla öğrenci kitlesine ulaşıp daha etkili çalışmalar yapılabilir (Şimşek, 2002, s ). Keser (1988) bir eğitim aracı olarak bilgisayarların eğitim açısından üstün yönlerini sekiz maddede özetlemiştir: (1)Etkileşimli bir araçtır, öğrenci bilgisayar karsısında denetim yetkisini kullanmayı öğrenir, (2) Büyük bir esnekliğe sahiptir, etkin bir pekiştiricidir, sabrı sonsuzdur, (3) Yazı tahtası, ders kitabı kadar geneldir. Yazı, çizim, grafik, sayı, renk, ses, vb. çok çeşitli bildirim simgesini durgun ya da hareketli olarak kullanabilir ve çeşitli kaynaklardan yararlanabilir, (4) Uygun biçimde hazırlanmış her çeşit programı kullanabilir, (5) Ders yazılımlarında çok değişik sürprizlere yer verilerek eğitimi zevkli ve ilgi çekici hale getirebilir, (6) Bireysel öğretimde ve grup öğretiminde kullanılabilir, (7) Programlı öğretimin dayandığı ilkelerin uygulanmasına hizmet edilebilir, (8) Öğrencinin sorulara verdiği cevapları kaydeden, istenildiği an sonuçları bildirebilen essiz bir sınav aracıdır ve soru da üretebilmektedir (Keser, 1988, s.73). Eğitimde bilgisayardan çeşitli alanlarda faydalanılmaktadır. Bu alanlar beş temel grupta toplanabilir: (1) Eğitim araştırmaları, (2) Eğitim hizmetlerinin yönetimi (yürütülmesi), (3) Ölçme değerlendirme ve rehberlik- danışmanlık hizmetleri, (4) Bilgisayar eğitiminde ve öğrenme- öğretme süreçleri (Hızal, 1989, s. 27). Ülkemizde ve yurt dışında okullarda görevli yönetici, öğretmen ve öğrencilerin bilgisayar teknolojisine ve bilgisayar teknolojisi derlerine karşı tutumları inceleyen birçok araştırma yapılmıştır. Yurt içi ve yurt dışı kaynaklar incelendiğinde araştırmalarda daha çok; çeşitli öğretim kademelerindeki öğrencilerin, öğretmen ve yöneticilerin bilgisayar kaygısı, bilgisayara yönelik tutumları, bilgisayar okur-yazarlığı ve bilgisayar kullanma becerisini etkileyen çeşitli faktörlerin ele alındığı, göze çarpmaktadır. Bilgisayar dersine yönelik araştırmalarda ise; bilgisayar öğretmenlerinin meslekleri ile ilgili görüşleri, bilgisayar derslerinde öğrenme-öğretme süreçleri, bilgisayarın öğrenciler üzerindeki sosyal etkileri gibi konuların yanı sıra öğretmen adaylarına verilen bilgisayar dersleri, bilgisayar derslerinde bilgisayar destekli öğretimin uygulanışı, bireysel ve grupla öğretim yöntemleri, geleneksel ve on-line yürütülen derslerin karsılaştırılması, internet öğretimi gibi konuların ele alındığı görülmektedir ( Salahia, 1991; Rozen ve Weil 1995; Durndell ve Haag 2002; Erkan 2003; Çelik ve Bindak 2005; Link ve Marz 2006, Bektaş 2006; Toprakçı, 2007; Li 2007; Kural, 2007; Uslu 2008; Şen 2009; Berkant ve Efendioğlu, 2010; Tekindal, Ertekin, ve Tekindal, 2010; Ursavaş, 2010; Günbayı ve Cantürk, 2011). Bu çalışmada ise Antalya ili merkez ilçe örnekleminde, bilgisayarların eğitime katkısı irdelenerek ilköğretim okullarında yürütülen bilgisayar dersine yönelik öğretmen ve yönetici görüşlerinin belirlenerek alt boyutlar ve kişisel değişkenler açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda araştırmanın Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim okullarında bilgisayar derslerine yönelik yöneticilerin ve öğretmenlerin görüşleri nelerdir? olarak ifade edilen problem cümlesine aşağıdaki alt problemler çerçevesinde yanıt aranmıştır: 1. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim okullarında görev yapan müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerin bilgisayar derslerine ilişkin görüşleri nedir? 2. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim okullarında görev yapan müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerin bilgisayar derslerine ilişkin görüşleri Cinsiyet Yaş Hizmet süresi değişkenlerine göre anlamlı farklılık göstermekte midir? Bu araştırmada günümüzde uygulanmakta olan ilköğretim bilgisayar dersine yönelik öğretmen ve yönetici görüşlerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Son yıllarda eğitimde 85

86 bilgisayarın kullanılmasıyla ilgili araştırmalar ivme kazanmıştır. Ancak henüz Türkiye de bilgisayar öğretimi ile ilgili araştırma sayısı oldukça azdır ve bu nedenle yapılan her araştırma ayrı bir önem taşımaktadır. Bu araştırmanın bilgisayar öğretiminde karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi ve gereken gelişmenin sağlanabilmesi için yapılan araştırmaları destekleyeceği ve alana katkı getireceğine inanılmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle bilgisayar derslerine yönelik öğretmen ve yöneticilerin görüşlerini belirlemeyi amaçlayan kullanışlı ve güvenilir bir ölçek geliştirilmesi amaçmış ardından da bu ölçeğin uygulanması yapılmıştır. 2.YÖNTEM Araştırma, örneklem grubundaki yönetici ve öğretmenlerden toplanacak görüşlere dayalı betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini, Eğitim Öğretim yılında Antalya ili 5 merkez ilçesinde bulunan 178 devlet ilköğretim okulunda görev yapmakta olan 4935 ilköğretim okulu yöneticileri ve öğretmenleri oluşturmaktadır. Bu evren içindeki tüm ilköğretim okullarına anket uygulanması planlanmış, ancak maliyetin yüksekliği ve zaman darlığı nedeniyle evrenin tamamına ulaşmak mümkün olmadığından örnekleme yoluna gidilmiştir. Örneklem grubunun oluşturulmasında tabakalı örnekleme yönteminden yararlanılmıştır. Bu nedenle Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından oluşturulan 11 eğitim bölgesi evrenin tabakaları olarak tanımlanmıştır. Resmi ilköğretim okullarında görev yapan öğretmen sayısının en az 30 olması kararlaştırılmıştır. Bu nedenle her bir tabakadan basit tesadüfî örnekleme yöntemiyle öğretmen sayısı 30 un üzerinde olan 4 okulun örnekleme girmesi kararlaştırılmıştır. Her eğitim bölgesinden farklı okulların ele alınması, örneklemdeki okulların heterojen bir yapı göstereceği öngörüsünden kaynaklanmıştır. Sonuç olarak, Eğitim öğretim yılında Antalya ili merkez ilçe sınırları içinde bulunan 11 farklı eğitim bölgesinden seçilen 44 devlet ilköğretim okulunda görev yapmakta olan 36 okul müdürü, 83 müdür yardımcısı 517 sınıf öğretmeni ve 542 branş öğretmeninden oluşan 1178 kişi araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. İlköğretim okullarında bilgisayar dersine yönelik yöneticilerin ve öğretmenlerin görüşlerinin belirlenmesine ilişkin literatür taraması yapılarak 51 maddelik taslak bir ölçek oluşturulmuştur. Maddelerin geliştirilmesi sürecinde Bektaş (2006) ın bilgisayar dersine yönelik öğretmen görüşlerini ölçmek için geliştirdiği Likert tipi ölçekten 34 madde, Çakallı (2009) nın ilköğretim okulu yöneticilerinin bilgisayar tutumları ve eğitimde bilgisayar kullanımına yönelik karşılaştıkları sorunları (Samsun ili örneği) ölçmek için geliştirdiği ölçekten 3 madde, Peşkersoy (2004) un ilköğretim okulu yönetici ve öğretmenlerinin resim-iş dersi ve öğretmenine karşı tutumlarını ölçmek için geliştirdiği likert tipi ölçekten esinlenerek 2 madde, araştırmacılar tarafından da 11 madde eklenerek oluşturulmuştur. Madde havuzunda yer alan maddeler uzman görüşüne sunulmuştur. Uzman görüşü ile envanterin kapsam geçerliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Alan yazın ve uzmanlardan elde edilen bilgiler ışığında uygun olmayan maddeler elenerek, bilgisayar dersine yönelik ilköğretimde yöneticilerin ve öğretmenlerin görüşlerini belirlemeye yönelik 40 maddelik taslak bir anket oluşturulmuştur. Maddeler, ayrıca iki Türk Dili Uzmanı tarafından anlaşılırlık, okunabilirlik ve cümle uzunluğu bakımından incelenmiştir. Hazırlanan ankete, ölçeğin uygulanacağı çalışma grubunun özelliğine ilişkin yönerge ve cevaplama seçenekleri eklenmiş ve ölçme aracının son şekli verilmiştir (Balcı, 2001, s. 142). Geçerlilik ve güvenilirlik hesaplamalarında maddelerin kendi aralarındaki korelâsyon değerleri hesaplamaları sonucunda her bir maddeye ait madde puanı ile ölçek puanı arasındaki korelasyon katsayıları -,103 (m6) ile,473 (m30) arasında değişmekte olduğu bulunmuştur. Bu doğrultuda maddelerin korelasyon değerlerine bakılarak 0,20 nin altında kalan 22 madde ölçekten çıkartılmıştır. Geriye kalan 18 maddenin Cronbach Alpha İç Tutarlılık Katsayısı 86

87 0,833 olarak hesaplandığı için; bu aşamada ölçekte yer alan 18 maddenin gerekli iç tutarlılığı sağladığı kabul edilmiştir. Tablo 1: Maddelerin Faktör Yük Değerleri, Toplam Varyansı Açıklama Oranları ve Cronbach Alpha İç Tutarlılık Katsayı Değerleri ile İlgili Veriler Madde No Boyutlar ve İfadeler α Açıklanan Varyans 1.Boyut: Bilgisayar Sınıfının Yeterliliği,724 30, Bilgisayar laboratuarının temizliği yapılırken mutlaka bilgisayar öğretmeni gözetiminde yapılmalıdır. 16 Bilgisayar laboratuarı öğrencilere ders dışında da kullandırılmalıdır. 18 Laboratuardaki bilgisayarlar yerleşim planı açısından eğitim öğretime en uygun şekilde dizayn edilmiş olmalıdır. 20 Bilgisayar laboratuarındaki tüm öğrenci bilgisayarlarında mutlaka internet olması gerekir. 23 Bilgisayar dersinin sınavları uygulamalı yapılmalıdır. 2.Boyut: Bilgisayar Öğretmeninin Kendini Geliştirmesi,756 10,226 2 Bilgisayar öğretmenleri sertifika programları ve seminerlerle kendilerini geliştirmelidir. 5 İyi bir bilgisayar öğretmeni olmak için mesleğin gerektirdiği uzmanlık bilgisine sahip olmak gerekir. 7 Bilgisayar öğretmeni yeni teknolojik gelişmeleri sürekli olarak takip etmelidir. 3.Boyut: Bilgisayar Dersinin Önemi,686 7, Bilgisayar dersi öğrenciyi bir nebzede olsa rahatlatır. 44 Bilgisayar dersi öğrencilerin problem çözme, beklenmeyen durumlarda ortama hâkim olabilme grup içerisinde çalışabilme gibi yeteneklerini geliştirdiğini düşünüyorum. 41 Günümüz bilgisayar çağıdır bu nedenle bilgisayar dersi günümüz gereksinimlerini karşılamak açısından önem teşkil etmektedir. 47 Bilgisayarlarla çalışmayı bilmek, iş bulma olasılığını arttıracaktır. 4.Boyut: Bilgisayar Dersinin Gereksinimleri Karşılaması,519 6, Bilgisayar dersinin eğitim programı çağın gereksinimlerine uygundur. 42 Bilgisayar dersi içerik açısından öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermektedir. 30 Okul müdürü bilgisayar laboratuarının tüm branşlarda kullanılması için branş öğretmenlerini yönlendirmektedir. Toplam Varyansı Açıklama Oranı %54,752 Faktör Yükü Elde edilen verilerle ölçeğin faktör yük yapısının belirlenmesi için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizinin açımlayıcı faktör analizi ve doğrulayıcı faktör analizi olmak üzere iki temel yöntemi vardır (Büyüköztürk, 2010). Bu çalışmada, bilgisayar dersine yönelik öğretmen ve yönetici görüşlerini belirleme envanterine ilişkin faktör analizi iki şekilde de gerçekleştirilmiştir. Açımlayıcı faktör analizi ile veri toplama aracını oluşturan,704,690,632,630,494,799,774,732,716,711,677,586,760,743,589 87

88 değişkenler arasındaki ilişkilerden yola çıkılarak faktör yapısını belirlemek ve maddelerin güvenirliği hakkında bilgi sahibi olmak amaçlanmaktadır (Büyüköztürk, 2006; Şencan, 2005). Açımlayıcı faktör analizi ile elde edilen değişken gruplarının hangi faktör ile yüksek düzeyde ilişkili olduğunu test etmede, belirlenen k sayıda faktöre katkıda bulunan değişken gruplarının, bu faktörlerce yeterince temsil edilip edilmediğinin belirlenmesinde doğrulayıcı faktör analizinden yararlanılır (Özdamar, 2004, s ). Maruyama (1997) ya göre doğrulayıcı faktör analizi(dfa), daha önceden tanımlanmış ve sınırlandırılmış bir yapının, bir model olarak doğrulanıp doğrulanmadığının test edildiği bir analizdir. Çalışma grubunda 1178 veri bulunduğu için, maddelerin faktör yük değerlerinin 0.30 un üzerinde olan değerler açımlayıcı faktör analizine tabi tutulmuştur (Hair, Anderson, Tahtam ve Black, 1998, s.112). Varimax analiz metodu uygulanarak yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucunda, dört boyuttan (bilgisayar sınıfının yeterliliği, bilgisayar dersinin önemi, bilgisayar dersinin gereksinimleri karşılaması ve bilgisayar öğretmeninin kendini geliştirmesi) ve 15 maddeden oluşan bir ölçek elde edilmiştir. hesaplanan KMO uyum ölçüsü değeri 0,878 dir. Bu değer kritik değer olarak kabul edilen 0,70 in oldukça üzerindedir. Aynı veriler için hesaplanan Bartlett Küresellik Testi ise X 2 = 4121,541 p=0,000 olup 0,001 düzeyinde manidardır. Bütün bu değerler ölçme aracının geçerliliği açısından kabul edilebilir düzeydedir. Yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucunda toplam varyansı açıklama oranı yüzde 54,752 olarak hesaplanmıştır. Tablo 1 incelendiğinde, ölçekte yer alan 15 maddenin dört boyut altında toplandığı görülmektedir. Birinci boyut içinde yer alan ifadeler bilgisayar sınıfının yeterliliği ile ilişkilidir. Bu boyut, beş maddeden oluşmakta ve maddelerin faktör yük değerleri 0,494 ile 0,704 arasında değişmektedir. Bu boyutun açıkladığı varyans oranı yüzde 30,087 dir. İkinci boyut içinde yer alan ifadeler bilgisayar öğretmeninin kendini geliştirmesi ile ilişkilidir. Bu boyut, üç maddeden oluşmakta ve maddelerin faktör yük değerleri 0,732 ile 0,799 arasında değişmektedir. Bu boyutun açıkladığı varyans oranı yüzde 10,226 dır. Üçüncü boyut içinde yer alan ifadeler bilgisayar dersinin önemi ile ilişkilidir. Bu boyut, dört maddeden oluşmakta ve maddelerin faktör yük değerleri 0,677 ile 0,716 arasında değişmektedir. Bu boyutun açıkladığı varyans oranı yüzde 7,593 dür. Dördüncü boyut içinde yer alan ifadeler bilgisayar dersinin gereksinimleri karşılaması ile ilişkilidir. Bu boyut, üç maddeden oluşmakta ve maddelerin faktör yük değerleri 0,589 ile 0,760 arasında değişmektedir. Bu boyutun açıkladığı varyans oranı yüzde 6,847 dır. Bilgisayar dersine yönelik ilköğretim yöneticilerinin ve öğretmenlerinin görüşlerini belirlemek için geliştirilen ölçeğinin, açımlayıcı faktör analizi gerçekleştirildikten sonra, açımlayıcı faktör analizi ile belirlenen faktörleşme yapısının doğrulanması amacıyla doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. Tablo 2 ve Şekil 1 deki ölçeğin DFA sonuclarını incelediğimizde, uyum indeksleri [χ2=230.92, sd=84, P<0,001], (χ2/sd)= 2.75, RMSEA=0,039, RMR=0,044, GFI=0,97 ve AGFI=0,96 olarak bulunmuştur. Uyum indeksleri incelendiğinde, χ2/sd değerinin kabul edilebilir bir değere sahip olduğu ve RMSEA, RMR, GFI ve AGFI değerlerinin ise iyi uyum gösterdikleri gözlenmiştir. Sonuç olarak ölçeğin dört faktörlü yapısı, doğrulayıcı faktör analizi ile de desteklenmiştir. Tablo 2: Modelin Uyum İndeksleri ve Benimsenen Ölçüt Değerler Değerler χ 2 /Sd RMSEA RMR GFI AGFI Model ,039 0,044 0,97 0,96 Ölçüt 2-3* 0,05** 0,05** 0,95 0,95-1,00** 1,00** * Kabul edilebilir uyum ** İyi uyum (Schermelleh, Moosbrugger ve Müler, 2003:52). 88

89 Şekil 1: Bilgisayar Dersine Yönelik İlköğretim Okul Yöneticilerinin ve Öğretmenlerinin Görüşlerini Belirleme Anketinin Doğrulayıcı Faktör Analizi Modeli Veri toplama aracında Tamamen Katılıyorum ( 5 ), Katılıyorum ( 4 ), Kısmen Katılıyorum ( 3 ), Katılmıyorum ( 2 ), Hiç Katılmıyorum ( 1 ) şeklinde sıralanan belirli bir ifade ya da probleme katılma derecesine dayanan Likert tipi beşli derecelendirme ölçeği kullanılmıştır. Anlamlılık testlerinde α =0,05 düzeyi aranmıştır. Ancak α = 0,01 ve α = 0,001 düzeyinde ortaya çıkan anlamlı farklılıklar da gösterilmiştir. Verilerin analizinde SPSS 10.0 istatistik paket programından yararlanılmıştır. Frekans, yüzde dağılımı, aritmetik ortalama, standart sapma değerlerine yer verilmiştir. Parametrik testlerden bağımsız ve iki değişkenli örneklemler için t-testi, bağımsız ve iki değişkenden fazla örneklemler için tek yönlü varyans analizi (One Way ANOVA) (Büyüköztürk, Çokluk ve Köklü, 2010; Büyüköztürk, 2010) kullanılmıştır. Araştırmanın güvenirlik analizinde, Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısından; yapı geçerliği için de açımlayıcı faktör analizinden ve iç geçerliliği için birleşik güvenirliğinden faydalanılmıştır. Araştırmada doğrulayıcı faktör analizi, birleşik güvenirliği (yapı güvenirliği ve açıklanan varyans değeri) ve yapısal eşitlik modellemesi için LİSREL 8.54 istatistik paket programı kullanılmıştır. Demografik özelliklere (cinsiyet, görev, hizmet süresi, yaş ) ve veri toplama araçlarında yer alan maddelere ilişkin betimsel analizler, frekans ve yüzde dağılımları incelenmiştir. Frekans ve yüzde dağılımları, istatistiğin ham verilerinin özetlenmesi ve takdiminde en yaygın metottur. Frekans tablolarına göre tasnif edilmiş veriler; a) İlgili değişkenin dağılışı hakkında fikir verir. b) Verilerin bilhassa hangi değerler etrafında veya gruplarda toplandığı daha kolayca görülebilir (Yıldız ve Bircan, 1994, s. 10 ; Büyüköztürk, Çokluk ve Köklü, 2010, s ). 89

BİR TÜRK BELDESİNDE KALKINMA VE ÇAĞDAŞLAŞMA: ÇAYIRHAN *

BİR TÜRK BELDESİNDE KALKINMA VE ÇAĞDAŞLAŞMA: ÇAYIRHAN * BİR TÜRK BELDESİNDE KALKINMA VE ÇAĞDAŞLAŞMA: ÇAYIRHAN * William A. MITCHELL** Çeviren: Çağlar DOĞRU*** Diğer toplumlarda olduğu gibi, Türkiye de de, geleneksel yaşam kalıplarından çağdaş yaşam kalıplarına

Detaylı

1950-2011 YILLARI ARASINDA YAPILAN GENEL SEÇİMLERE YÖNELİK SEÇMEN DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

1950-2011 YILLARI ARASINDA YAPILAN GENEL SEÇİMLERE YÖNELİK SEÇMEN DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA 1950-2011 YILLARI ARASINDA YAPILAN GENEL SEÇİMLERE YÖNELİK SEÇMEN DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Kemal YILDIRIM ÖZET Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok partili döneme geçmesiyle birlikte 1946-2011

Detaylı

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Hükûmetler

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Hükûmetler Cumhuriyet Döneminde Kurulan ler Sıra No Göreve Başlama Görevden Ayrılma lerin Ömrü Yıl Ay Gün e Katılan Partiler in Sona Eriş Nedenleri 1 29.10.1923 06.03.1924-4 7 CHP Diğer İsmet İNÖNÜ 2 06.03.1924 22.11.1924-8

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu...

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu... V İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ......XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi... 2 1921 ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu... 4 I. BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİNDE İKİNCİ MECLİS Meclis-i Umumî...

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM X. DÖNEM ( )

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM X. DÖNEM ( ) IX İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM X. DÖNEM (1954 1957) A. 1954 SEÇİMLERİ... 3 Seçim Sonuçları... 3 Meclis Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi... 4 X. Dönemde

Detaylı

DP lilerin Seçim Kanununda Değişiklik Önerisinin TBMM ye Sunulması. 20 Eylül 1946 Basın Kanununda Değişiklik Yapılması

DP lilerin Seçim Kanununda Değişiklik Önerisinin TBMM ye Sunulması. 20 Eylül 1946 Basın Kanununda Değişiklik Yapılması 21 Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçimleri 5 Ağustos 1946 Meclis Başkanlığı Seçimi 5 Ağustos 1946 Cumhurbaşkanlığı Seçimi 7 Ağustos 1946 Recep Peker Hükûmetinin Kuruluşu 1 Eylül 1946 İl Genel Meclisi

Detaylı

Öğr.Gör. İbrahim Ersin TURGUT, Öğr.Gör.Dr.Cumali ERDEMİL Pamukkale Üniversitesi Buldan Meslek Yüksekokulu ieturgut@pau.edu.tr, cerdemil@pau.edu.

Öğr.Gör. İbrahim Ersin TURGUT, Öğr.Gör.Dr.Cumali ERDEMİL Pamukkale Üniversitesi Buldan Meslek Yüksekokulu ieturgut@pau.edu.tr, cerdemil@pau.edu. 1980 Lİ YILLARDA YAPILAN GENEL SEÇİMLERİN TÜRKİYE DE VE DENİZLİ GENELİNDEKİ SEÇİM SONUÇLARI VE BULDAN İLÇESİ SEÇİM SONUÇLARI İLE KARŞILAŞTIRILMASI Öğr.Gör. İbrahim Ersin TURGUT, Öğr.Gör.Dr.Cumali ERDEMİL

Detaylı

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM TBMM VIII. DÖNEM ( )

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM TBMM VIII. DÖNEM ( ) V İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... XIII GİRİŞ... 1 Muhalefetin İstekleri... 1 Demokratikleşme Adımları... 1 Milletvekilleri Seçimi Kanunu... 2 Hükûmetler... 2 Milletvekili Ara Seçimleri... 2 CHP ve DP nin Kurultay

Detaylı

Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ

Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ Ekonomik Analiz (EKO 505) (İşl.Yön.-1/Ulus.Tic.Fin.-1 Ortak Ders) Prof. Dr. Mehmet TOMANBAY D / 8 49 Temel İşletme Bilgileri (İŞL 501) (İşl.Yön.-1/İKY.-1

Detaylı

İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ

İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ Temel İşletme Bilgileri (İŞL 501) Yrd. Doç. Dr. Halil SEVAL Finansal Muhasebe (İŞL 503) Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AKTAŞ Sayısal Yöntemler (İŞL 50) Prof.

Detaylı

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM ( ) ARA DÖNEM ( )

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM ( ) ARA DÖNEM ( ) XI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... XI KISALTMALAR... XXIII I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM (1957 1960) ARA DÖNEM (1960 1961) A. TBMM XI. DÖNEM (27 Ekim 1957 27 Mayıs 1960)... 3 XI. Dönem Askerî Müdahaleyle

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM ( )

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM ( ) IX İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM XI. DÖNEM (1957 1960) A. TBMM XI. DÖNEM (27 Ekim 1957 27 Mayıs 1960) XI. Dönem Askerî Müdahaleyle Kesintiye Uğradı... XI. Dönemde

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ KOŞULLARI Demokrasi Kültürümüzün Yetersizliği Bedeli ödenmeden demokrasiye girmiş olmamızın sıkıntılarını çekiyoruz. Art

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM IX. DÖNEM ( )

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM IX. DÖNEM ( ) IX İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XVII I. BÖLÜM TBMM IX. DÖNEM (1950 1954) A. 1950 SEÇİMLERİ... 3 Seçim Sonuçları... 3 Meclis Başkanlığı Seçimi... 4 Cumhurbaşkanlığı Seçimi...

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI DERS ÖĞRETİM ÜYESİ GÜN SAAT DERSLİK EKO 101 Ekonomi I Doç. Dr. Enver ÖZCAN Çarşamba 10:00-12:50

Detaylı

İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ

İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ Temel İşletme Bilgileri (İŞL 501) Yrd. Doç. Dr. Halil SEVAL Finansal Muhasebe (İŞL 503) Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AKTAŞ Sayısal Yöntemler (İŞL 50) Prof.

Detaylı

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... 3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... Seçime Doğru Giderken Kamuoyu: 3 Kasım 2002 seçimlerine bir haftadan az süre kalmışken, seçimin sonucu açısından bir çok spekülasyon bulunmaktadır.

Detaylı

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ 12 Eylül Darbesi 1973 seçimlerinden 1980 yılına kadar gerçekleşen seçimlerde tek başına bir iktidar çıkmadığından bu dönem hükümet istikrarsızlığı ile geçen bir dönem olmuştur.

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

MAHALLİ İDARELER SEÇİMİ 29.03.2009

MAHALLİ İDARELER SEÇİMİ 29.03.2009 TÜİK MAHALLİ İDARELER SEÇİMİ 29.03.2009 İl Genel Meclisi Üyeleri Büyükşehir Belediye Başkanlığı Belediye Başkanlığı Belediye Meclisi Üyeleri ISSN????-???? TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU MAHALLİ İDARELER SEÇİMİ

Detaylı

Türkiye de Seçim Sistemi TBMM de Eşit Temsili Sağlıyor mu?

Türkiye de Seçim Sistemi TBMM de Eşit Temsili Sağlıyor mu? Türkiye de Seçim Sistemi TBMM de Eşit Temsili Sağlıyor mu? 1.BÖLÜM TBMM DE EŞİT TEMSİL EDİLİYOR MUYUZ? DEMOKRASİ NEDİR? Demokrasi; Halkın serbest ve eşit siyasal katılımını sağlayan, Özgür muhalefeti mümkün

Detaylı

EK 1. 21 Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Çoğunluk Sistemi

EK 1. 21 Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Çoğunluk Sistemi EK 1 21 Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Çoğunluk Sistemi Cumhuriyet Halk Partisi() 397 85,4 Demokrat Parti (DP) 61 13,1 Bağımsızlar (DP Listesinde 4 0.9 Yer Alarak Seçilen)

Detaylı

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU Erol Tuncer TESAV Vakfı Başkanı 26 Ekim 2013 (Ülke Politikaları Vakfı nın düzenlediği Açık Oturum) I.TARİHÇE İki dereceli seçim sistemi: 1877 den 1943 seçimlerine kadar Tek dereceli

Detaylı

Tekirdağ da Genel Milletvekili Seçimleri

Tekirdağ da Genel Milletvekili Seçimleri Tekirdağ da Genel Milletvekili Seçimleri 1946-2015 ARAŞTIRMA-İNCELEME Seçimlere Katılım Oranları Siyasi Partilerin Aday Listeleri Seçim Sonuçlarının Türkiye Geneli ile Karşılaştırılması DÜN BUGÜN YARIN

Detaylı

Hazırladığımız bu özel dosyada, 1954'ten 2002'ye kadar yapılmış tüm

Hazırladığımız bu özel dosyada, 1954'ten 2002'ye kadar yapılmış tüm Hazırladığımız bu özel dosyada, 1954'ten 2002'ye kadar yapılmış tüm seçimlerle ilgili istatistikleri ve oy dağılımlarını bulabilirsiniz. 3 Kasım 2002 Seçim Tarihi: 3 Kasım 2002 Nüfus: 67.803.927 Đl: 81

Detaylı

T O P L U M S A L E K O N O M İ K S İ Y A S A L A R A Ş T I R M A L A R V A K F I

T O P L U M S A L E K O N O M İ K S İ Y A S A L A R A Ş T I R M A L A R V A K F I 1943 1945 Yılları Kronolojisi 28 Şubat 1943 Milletvekili Genel Seçimleri 8 Mart 1943 M. Abdülhalik Renda Meclis Başkanı İsmet İnönü Cumhurbaşkanı 9 Mart 1943 II. Saracoğlu Hükûmeti 29 Ağustos 1943 Milletvekili

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI TABLOLAR

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ I İÇİNDEKİLER SUNUŞ......IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ A. SEÇİM DÖNEMİNE GİRİŞ... 3 Cumhurbaşkanlığı Seçimi... 3 Erken Seçim Kararı... 4 B. SEÇİM DÖNEMİNDEKİ YASAL DÜZENLEMELER... 5 C. SEÇİM

Detaylı

MINISTERS OF FINANCE (FINANCE DEPUTIES) AND THEIR TERMS OF OFFICE (*) ( 1920 2007 )

MINISTERS OF FINANCE (FINANCE DEPUTIES) AND THEIR TERMS OF OFFICE (*) ( 1920 2007 ) MINISTERS FINANCE (FINANCE DEPUTIES) AND THEIR S FICE (*) ( 1920 2007 ) Presidents of the Republic / Ministers of Finance Term of Office PERIOD GRAND NATIONAL ASSEMBLY GOVERNMENT Mustafa Kemal 23.04.1920

Detaylı

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, 24 Kasım 2011 Perşembe günü Üniversitemiz Merkez Kampüsü Hünkar Salonu nda, hem Üniversitemizin

Detaylı

İŞLETME YÖNETİMİ -- 2.YARIYIL DERSLERİ

İŞLETME YÖNETİMİ -- 2.YARIYIL DERSLERİ İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ -- 1.YARIYIL DERSLERİ Finansal Muhasebe (İŞL 503) Doç.Dr. Mehmet Ali AKTAŞ Sayısal Yöntemler (İŞL 507) Prof. Dr. Özkan ÜNVER Temel İşletme Bilgileri (İŞL 501) Dr.Öğr.Üyesi.

Detaylı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Editörler Doç.Dr. Gülay Ercins & Yrd.Doç.Dr. Melih Çoban TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Yazarlar Doç.Dr. Ahmet Talimciler Doç.Dr. Gülay Ercins Doç.Dr. Nihat Yılmaz Doç.Dr. Oğuzhan Başıbüyük Yrd.Doç.Dr. Aylin

Detaylı

ÖĞRENCİ DERS SEÇME FORMU

ÖĞRENCİ DERS SEÇME FORMU Anabilim Dalı : İŞLETME Dönemi : GÜZ ( ) BAHAR ( X ) Bilim Dalı: İşletme Yönetimi TEZLİ ( ) TEZSİZ ( ) Tezsiz:6.750 TL Tezli: 9.150 TL Adı Kredisi Öğretim Üyesi Alıyorum İŞL 501 Temel İşletme Bilgileri

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ 1950-1960 GÜLSEMA LÜYER DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ 1950-1960 1950 Seçimleri ve Demokrat Parti nin İktidara Gelişi Siyasal Gelişmeler Ekonomik Gelişmeler Dış Politika Toplumsal-Kültürel

Detaylı

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Türkiye Cumhuriyeti nin 9. Cumhurbaşkanı, 40 yılı aşkın siyasi hayatında kendi deyimiyle altı kez gittiği başbakanlığa yedi kez gelen parti lideri, Devlet Su İşleri nin

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi : Kurumsallaşma ve Liderlik Siyasal parti: Halkın desteği sayesinde siyasal iktidarı kullanarak kamu hayatını

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

T.C. UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI D / 1

T.C. UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI D / 1 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI İŞLETME YÖNETİMİ BİLİM DALI HAFTALIK DERS PROGRAMI D / 1 D / 1 D / 5 D / 9 Finansal Muhasebe (İŞL 503) Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AKTAŞ Finansal Muhasebe (İŞL 503)

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

Türkiye de Seçim Uygulamaları/ Sorunları Işığında Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İlkelerinin İşlevselliği

Türkiye de Seçim Uygulamaları/ Sorunları Işığında Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İlkelerinin İşlevselliği Türkiye de Seçim Uygulamaları/ Sorunları Işığında Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İlkelerinin İşlevselliği Erol TUNCER Seçim sistemlerinin belirlenmesinde temsilde adalet ve yönetimde istikrar (fayda)

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ Metin ÖZ Samsun, 2017 S E Ç İ M S İ S T E M L E R İ N İ N S E Ç M E N İ R A

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII KISALTMALAR... XIII. I. BÖLÜM 2007 den 2011 e DOĞRU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII KISALTMALAR... XIII. I. BÖLÜM 2007 den 2011 e DOĞRU VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM 2007 den 2011 e DOĞRU A. 2007 SEÇİMİ ÖNCESİ ve SONRASINDAKİ GELİŞMELER... 3 2007 Seçimi Öncesi Gelişmeler... 3 22 Temmuz 2007

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ EĞİTİM İŞ DENEYİMİ

ÖZGEÇMİŞ EĞİTİM İŞ DENEYİMİ ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER Adı Soyadı : Nihan Demirkasımoğlu Unvan : Araştırma Görevlisi Dr. Bölüm : Eğitim Yönetimi ve Politikası Telefon : +903123633350 / 3017 E-posta : demirkasimoglu@ankara.edu.tr nihansal@yahoo.com

Detaylı

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966 1-) 1921 Anayasası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Milli egemenlik ilkesi benimsenmiştir B) İl ve nahiyelerde yerinden yönetim ilkesi kabul edilmiştir. C) Yasama ve yürütme kuvvetleri

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII 24 HAZİRAN 2018 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII 24 HAZİRAN 2018 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII 24 HAZİRAN 2018 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ A. 1923 ten GÜNÜMÜZE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ... 5 B. 10 AĞUSTOS 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ... 6 C. CUMHURBAŞKANLIĞI

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

TESAV Yayınlarından alınmıştır

TESAV Yayınlarından alınmıştır TESAV Yayınlarından alınmıştır Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ) Anadolu Partisi (ANADOLU) Anavatan Partisi (ANAP) Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Barış Partisi (BP) Barış

Detaylı

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI 21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI Erol TUNCER / Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) Başkanı - 1 Kasım 2007 I. 1961 den Günümüze Halk Oylamaları 1961 den günümüze kadar 5 kez halkoylamasına

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX BIRINCI BÖLÜM ANAYASA HUKUKUNUN KISA KONULARI 1. 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası nın Hazırlanış ve Kabul Ediliş Süreçlerindeki Farklılıklar...1 2. Üniter, Federal ve Bölgeli

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII. I. BÖLÜM HAZİRAN 2015 ten KASIM 2015 e DOĞRU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII. I. BÖLÜM HAZİRAN 2015 ten KASIM 2015 e DOĞRU VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII I. BÖLÜM HAZİRAN 2015 ten KASIM 2015 e DOĞRU A. HAZİRAN 2015 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ... 3 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri... 3 TBMM nin Açılması...

Detaylı

İngilizce 2012 Bahar KPDS İngilizce 2002 Güz ÜDS 80

İngilizce 2012 Bahar KPDS İngilizce 2002 Güz ÜDS 80 Doç.Dr. ELİF ALADAĞ Eğitim Fakültesi Türkçe Ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi Eğitim Bilgileri 1994-1998 Lisans Gazi Üniversitesi 2001-2003 Yüksek Lisans Gazi Üniversitesi 2003-2007

Detaylı

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... I İÇİNDEKİLER... III I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER A. YEREL YÖNETİMLER... 3 İl Özel İdareleri... 3 Belediyeler... 3 Büyükşehir Belediyeleri... 4 Köy İdareleri... 4 Mahalle Muhtarlıkları...

Detaylı

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı TÜRK ANAYASA DÜZENİ 2016 Bahar dönemi Ara sınavı 1. Divan-ı Hümayun hangi Osmanlı padişahı döneminde kurulmuştur? A) I. Osman B) Orhan C) II. Murat D) III. Selim E) II. Mahmut 2. Divan-ı Hümayunun kaldırılmasıyla

Detaylı

PROF. DR. TANEL DEMİREL

PROF. DR. TANEL DEMİREL PROF. DR. TANEL DEMİREL KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : Türkiye Cumhuriyeti Cinsiyeti : Erkek Medeni Durumu : Evli Doğum Yeri ve Tarihi : Fatsa/Ordu, 08. 09. 1968 Adres : Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Detaylı

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ 1992 SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt IX, Sayı 2, Aralık 2007 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences Vol. IX, Issue 2, December 2007 Sahibi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ Editörler Prof.

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU XI İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU A. SON GENEL YÖNETİM KURULU NUN SEÇİLMESİ... 3 Cumhuriyet Senatosu Üçte Bir Yenileme ve Milletvekili Ara Seçimleri...

Detaylı

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU Ekim, 2017 1 Araştırmanın Amacı ve Önemi Bu araştırma Gezici Araştırma Merkezi tarafından, KKTC genelinde sosyal, ekonomik, politik konular ile ilgili seçmenin düşüncesini

Detaylı

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU DERSİMİZİN TEMEL KONUSU 1 1. TÜRK HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARINI TANIMAK 2. TÜRKIYE DE NELER YAPABİLİRİZ SORUSUNUN CEVABINI BULABİLMEK DERSİN KAYNAKLARI 2 SİZE GÖNDERİLEN MATERYAL: 1. 1982 Anayasası: https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII. I. BÖLÜM 2011 den 2015 e DOĞRU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII. I. BÖLÜM 2011 den 2015 e DOĞRU VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII I. BÖLÜM 2011 den 2015 e DOĞRU A. 2011 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ... 3 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimleri... 3 TBMM nin Açılması... 4 Bağımsız

Detaylı

SOSYAL DEMOKRASİ VE SORUNLARI *

SOSYAL DEMOKRASİ VE SORUNLARI * SOSYAL DEMOKRASİ VE SORUNLARI * * Erol TUNCER Sosyal Demokrasi Derneği Genel Başkanı Ülkemizin önemli sorunları var. Hak ettiği yönetimlere bir türlü kavuşamayan Türkiye, toplumsal, ekonomik, siyasal alanlarda

Detaylı

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri 24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri 22-23 Mayıs 2018 Mediar Gazi Üni. Teknopark Gölbaşı / ANKARA 0850 532 77 35 bilgi@mediar.com.tr www.mediar.com.tr İçindekiler I. Amaç, Evren, Örneklem

Detaylı

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem ÖZETLE Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem MiLLETiN ONAYIYLA Mevcut Anayasa da Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin başıdır. Sistemin işleyişi, devletin bekası ve vatanın bütünlüğü, Türkiye

Detaylı

Prof. Dr. Orhan ŞENER. Görevi Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı ( dan itibaren)

Prof. Dr. Orhan ŞENER. Görevi Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı ( dan itibaren) Prof. Dr. Orhan ŞENER Görevi Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı (2.11.2010 dan itibaren) İlgi Alanları Kamu Ekonomisi, Siyasal Maliye, Uluslararası Vergileme, Sanat

Detaylı

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) GAU AKADEMİK PERSONEL AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU Prof.Dr. Meltem DİKMEN CANİKLİOĞLU Kastamonu 01/08/1962 Profesör 07/12/2010 (DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) İzmir Ekonomi

Detaylı

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX GİRİŞ...1 1. DEMOKR AT PARTI İKTIDARININ SONUNA DOĞRU...9 1.1. DP nin Muhalefete Karşı Tutumu...9 1.1.1.

Detaylı

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...VII GİRİŞ...XII I. BÖLÜM GENEL BİLGİLER A. YEREL YÖNETİMLER...3 İl Özel İdareleri...3 Belediyeler...3... Köy İdareleri...4 Mahalle Muhtarlıkları...4 Yerel Yönetim

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL A N A L İ Z 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi Furkan BEŞEL Ekim 2015 7 HAZİRAN DAN 1 KASIM A 7 Haziran 2015 te yapılan 25. Dönem milletvekili genel seçiminde 53.741.838 kayıtlı

Detaylı

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET Birinci Kısım ANAYASA HUKUKUNUN GENEL ESASLARI Bölüm 1 ANAYASA HUKUKUNUN BİLGİ KAYNAKLARI I. Anayasalar II. Anayasa Mahkemesi Kararları III. Bilimsel Eserler IV. Kaynak Tarama Bölüm 2 ANAYASA HUKUKU KAVRAMI

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Cevdet İlhan Günay 2. Doğum Tarihi: 0 Nisan 1951. Ünvanı: Profesör Dr.. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Hukuk Ankara Üniversitesi 1972 Y. Hukuk Ankara Üniversitesi

Detaylı

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4. Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları 1. T.C. Anayasası, 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar 3. Milli Eğitim Şuraları 4. Kalkınma Planları 5. Hükümet Programları Milli Eğitim Temel Kanunu

Detaylı

Kişisel Bilgiler. Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi :

Kişisel Bilgiler. Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi : Kişisel Bilgiler Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi : Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa İş Telefonu : +90 (414) 318 3545 Faks : +90 (414) 318 3534 Fakülte

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 10. Hafta Ders Notları - 19/04/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 29 EKİM TÖRENLERİ Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 1923 Cumhuriyet ilân edildi. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk

Detaylı

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Amaç MADDE 1 KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Cevdet İlhan Günay 2. Doğum Tarihi: 0 Nisan 1951. Ünvanı: Profesör Dr.. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Hukuk Ankara Üniversitesi 1972 Y. Hukuk Ankara Üniversitesi

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 15.02.2016 Türk Hukukunun Bilgi Kaynakları - Mevzuat, Yargı

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Doğum Yeri/Tarihi Unvanı :Servet AKYOL : Merzifon/1976 :Dr. İletişim: E-Posta :sakyol@akdeniz.edu.tr Telefon :(242) 227 44 00/6421 Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

Detaylı

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 10. Hafta Ders Notları - 09/04/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 10. Hafta Ders Notları - 09/04/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 10. Hafta Ders Notları - 09/04/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013 Başkent Pekin Yönetim Şekli Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 Nüfus 1,35 milyar GSYH 8,2 trilyon $ Kişi Başına Milli Gelir 9.300 $ Resmi

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 155 KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 KARADENIZ TECHNICAL UNIVERSITY INSTITUTE of SOCIAL SCIENCES JOURNAL of SOCIAL SCIENCES Year:

Detaylı

TÜRK SİYASAL HAYATI I-II

TÜRK SİYASAL HAYATI I-II Editörler Doç.Dr. Betül Karagöz Yerdelen & Yrd.Doç.Dr. Mehmet Tan TÜRK SİYASAL HAYATI I-II Yazarlar Doç.Dr.İlhan Aksoy Yrd.Doç.Dr. Celal Fatih Türe Yrd.Doç.Dr. Gürbüz Özdemir Yrd.Doç.Dr. Kubilayhan Erman

Detaylı

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst. İBRAHİM ARAP e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620 KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : T.C Doğum Tarihi : 01.02.1972 Doğum Yeri : Mersin Medeni Durumu : Evli ÖĞRENİM 2004-2009 : Dokuz

Detaylı

Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü 2013-2014 Bahar Dönemi TÜRK ANAYASA DÜZENİ Dersi Ara Sınavı ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR 1/7 3 Nisan 2014 Saat:

Detaylı

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015 R A P O R 1 Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL Mayıs 2015 Sunuş 4.264 kişi ile yüz yüze görüşme şeklinde yapılan anket bulgularına dayanan bu rapor, Mart- Nisan 2015 tarihinde Sakarya ilinin

Detaylı

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT HUKUK Soru Bankası ÇTHT G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU 1.. Federal devletin tüzel kişiliği yoktur.. Federe devletlerin ayrılma hakkı yoktur.. Federe devletlerin uluslararası

Detaylı

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ 2011 2012 BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI Anlatım soruları: 1- Osmanlı ve Türkiye de bugüne kadar yürürlükte bulunmuş anayasaların nasıl

Detaylı

Cinsiyet Eşitliği ~ Türkiye de Kadın ~

Cinsiyet Eşitliği ~ Türkiye de Kadın ~ Benim için İnsan Hakları Cinsiyet Eşitliği ~ Türkiye de Kadın ~ 1 AKIŞ Genel Durum Neredeyiz? Siyasi Hayat Çalışma Hayatı Kadına Yönelik Şiddet Eğitimde Kadınlar 3 GENEL DURUM Neredeyiz? İnsani Gelişme

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı