T.C TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI. Dr. Sernaz UZUNOĞLU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI. Dr. Sernaz UZUNOĞLU"

Transkript

1 T.C TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI Tez Yöneticisi Doç. Dr. Hakan KARAGÖL SİSPLATİNE BAĞLI BÖBREK DOKUSUNDA MEYDANA GELEN HASARI ÖNLEMEDE KARNİTİNİN ETKİNLİĞİNİN STANDART SİTOPROTEKTİF AJAN OLDUĞU BİLİNEN AMİFOSTİNİN ETKİNLİĞİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI (Yan Dal Uzmanlık Tezi) Dr. Sernaz UZUNOĞLU EDİRNE

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince engin tecrübe ve mesleki bilgi birikiminden yararlandığım Bilim Dalı başkanımız ve tez danışmanım Doç. Dr. Hakan Karagöl'e öncelikle teşekkür ederim. Aynı zamanda uzmanlık eğitimime katkı sağlayan tüm İç Hastalıkları ABD öğretim üyelerine; eğitimimdeki katkılarından dolayı Doç. Dr. Kazım Uygun'a, Uzman Dr. İrfan Çiçin e; çalışmaktan büyük zevk aldığım tüm çalışma arkadaşlarıma, tezimin hazırlanması aşamasında yardımlarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Ruşen Coşar Alas ve Yrd. Doç. Dr. Vuslat Yürüt Çaloğlu na teşekkür ederim. Ayrıca her zaman katkı ve desteklerini gördüğüm İÜ Onkoloji Enstitüsü öğretim üyelerine de teşekkür ederim. 2

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ... 1 GENEL BİLGİLER... 3 BÖBREĞİN FİZYOLOJİK ANATOMİSİ... 3 SİSPLATİN... 4 SERBEST RADİKALLER VE ANTİOKSİDANLAR... 7 AMİFOSTİN... 8 KARNİTİN GEREÇ VE YÖNTEMLER BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR EKLER 3

4 SİMGE VE KISALTMALAR ALP AMF CDDP DNA İP İV KAR KT RT SC SF SR : Alkaline Phosphatase (Alkalen Fosfataz) : Amifostin : Cis-dichlorodiamneplatinum (Sisplatin) : Deoxyribonucleic acid : İntraperitoneal : İntravenöz : Karnitin : Kemoterapi : Radyoterapi : Subcutaneous (Subkutan) : Serum Fizyolojik : Serbest Radikal 4

5 GİRİŞ VE AMAÇ Kanser, normal hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması, invaziv nitelik kazanarak uzak organlara yayılması ile ilerleyen ve sonuçta ölüme neden olan bir hastalıktır (1). Kemoterapinin (KT), özellikle 1950 li yıllardan sonra ivme kazanan gelişimi, başta hematolojik malignitelerde olmak üzere bazı ileri evre solid tümörlü hastalarda küratif tedavi yapılabilmesine olanak sağlamıştır. Kemoterapi ile tümör hücreleri tamamen yok edilir veya büyüme ve çoğalmaları önlenir. Ancak, normal hücre ile tümör hücresi arasında KT ajanının etki yeri açısından yapısal belirgin bir fark olmaması, tümör hücreleri kadar normal hücrelerin de KT ile hasarlanmasına ve sonuç olarak ciddi toksisite ile karşılaşılmasına neden olur (2). Kemoterapi ajanlarının kullanımı ile ilgili diğer bir konu bu ilaçlar ile doz arttıkça artan etkinliğin beraberinde toksisiteyi de arttırmasıdır. Bu durum sonuçta, yüksek dozlarda toksisite, düşük dozlarda ise yetersiz tedavi ikilemi yaşatmaktadır. Bu nedenle normal dokularda KT ile oluşan toksisitesini azaltmaya yönelik sitoprotektif farmakolojik ajanların geliştirilmesi önemlidir. Sitoprotektif ajanların kullanımı ile KT dozlarının yükseltilmesi ve böylece etkinliğin artması sağlanabileceği gibi, hastaların tedavi toleransları arttırılarak yaşam kaliteleri de iyileştirilebilecektir. Ayrıca, sitoprotektif ajanların kullanımı ile komplikasyonlar nedeniyle artan tedavi maliyetlerinde de önemli düzelme sağlanabilecektir (3). Sisplatin pek çok malign hastalığın tedavisinde kullanılan etkili bir KT ajanıdır (4). Bu ilacın renal toksisitesi en önemli doz kısıtlayıcı yan etkisidir. Renal toksisite primer olarak proksimal tübül hasarlanması ile oluşmaktadır. Sisplatinin proksimal tübül hücrelerine selektif hasarının hangi mekanizma ile gerçekleştirdiği tam olarak açıklanamamaktadır (5). Ancak, çeşitli mekanizmalar ileri sürülmüştür. Bunlar arasında oksidatif stres üzerinde en çok 1

6 çalışılan ve durulan mekanizmadır (6). Sisplatinin standart kullanımında diürez veya uzun süreli infüzyon ile toksisite minimuma indirilmeye çalışılır. Toksisite tam olarak önlenemeyecek ise doz azaltılır veya ilaç kesilir. Bu önemli ilaç ile tedaviye devam edilebilmesi amacıyla birlikte renal toksisiteyi önleyici ajanların kullanılması son zamanlarda önem kazanmıştır. Amifostin (AMF) dokudaki alkalen fosfotaz enzimi (ALP) tarafından fosforile edilerek aktif metaboliti olan serbest tiyole dönüşen öncül bir ilaçtır. Serbest tiyol, oksijen serbest radikallerini bağlayarak etki eder. Seçici olarak normal hücreleri KT nin ve radyoterapinin (RT) öldürücü etkilerinden koruduğu ve doz sınırlayıcı toksik etkileri azaltarak bazı kanser türlerinde tedaviyi daha etkin kıldığı yapılan bazı preklinik çalışmalarda belirlenmiştir (7-10). Karnitin (KAR), öncelikle mitokondride bulunan, mitokondrial toksik ajanlara karşı güçlü protektif etkilere sahip olduğu düşünülen bir maddedir. Endojen olarak böbrek, kalp, kas ve karaciğerde sentezlenebilen, ayrıca eksojen olarak da diyetle alınabilen suda eriyen küçük bir moleküldür (11). Karnitinin ortamdaki serbest radikalleri uzaklaştırıcı etkisi vardır. Sisplatine bağlı renal ve ince barsak toksisitesi, gentamisine bağlı nefrotoksisite ve kronik renal yetmezlik gibi çeşitli modeller üzerinde karnitinin böbrek dokusu üzerindeki koruyucu etkisi gösterilmiştir (12-14). Bizim bu çalışmamızda, amifostin ile karnitinin sisplatine bağlı böbrek hasarlanmasını önleme açısından etkinlikleri karşılaştırılmıştır. 2

7 GENEL BİLGİLER BÖBREĞİN FİZYOLOJİK ANATOMİSİ Böbrekler retroperitoneal bölgede bulunan her biri yaklaşık gr ağırlığında olan organlardır. Böbreğin makroskopik incelemesinde en dışta fibröz bir kapsül, kapsülün altında korteks ve en içte medulla bulunur. Kortekste, glomerüller, proksimal ve distal tubuluslar ve dış korteksteki nefronların henle kulpları bulunur. Medullada ise, toplayıcı kanallar, henle kulpları ve vasa rektalar bulunur. Medullada bulunan toplayıcı kanallar sırasıyla küçük kaliks, büyük kaliks ve pelvise açılır. Nefronun tubuler bölümü henle kulpuyla birbirine bağlanan proksimal ve distal tubulden oluşmaktadır. Toplayıcı kanallar tubuler sistemi izleyerek sonunda renal papillaların uçlarından renal kaliksler aracılığı ile renal pelvise açılırlar (15). Glomerül birbirine paralellik gösteren, birbiriyle anastomozları olan ve epitelyal hücrelerle kaplı kapillerlerden oluşan bir yumaktır. Bowman kapsülü adı verilen bir yapı içinde yer alır. Glomerüldeki kan basıncı bowman kapsülü içine sıvının süzülmesini sağlar ve bu sıvı, böbreğin kortikal kısmında yer alan proksimal tubul içine, oradan sonra ise böbreğin medüller kusmında bulunan henle kulpuna doğru ilerler. Henle kulpundan sonra sıvı distal tubule girer. Korteks düzeyinde sekiz kadar distal tubul birleşerek toplayıcı tubulü oluşturur. Toplayıcı tubuller, tubuler sistemi izleyerek sonunda renal papillaların uçlarından renal kaliksler aracılığıyla renal pelvise açılırlar (15). Böbreğin tüm tubuler sistemi çevresinde peritubuler kapiller ağ vardır. Bu kapiller sisteme kan, efferent arteriolden yani glomerülden geçmiş kandan gelir. Peritubuler kapiller ağın önemli bir bölümü kortekste olakla birlikte vasa rekta adı verilen uzantılar ile henle kulpunun derindeki kısımlarına da eşlik ederler (16). 3

8 Glomerül filtrat tubullerden geçerken su içeriğinin %99 u ve solüt içeriğinin değişen miktarı vasküler sisteme emilir. Az sayı ve miktardaki bazı maddeler de tubuller içine sekrete edilir. Bu işlemler sonunda tubuler içinde kalan su ve solütler idrarı oluşturur (15). SİSPLATİN Yapı ve Etki Mekanizmaları Sisplatin (cis-dimminedichloroplatinum II, CDDP) inorganik divalent, suda çözünebilen platinum içeren bir kompleksdir. İki değerlikli bir merkez atomuna bağlı iki amonyum ve iki klor bağı içerir (Şekil 1). Şekil 1. Sisplatinin kimyasal yapısı (4) Bileşik cis ve trans olmak üzere iki izomere sahiptir. Sadece cis formu sitotoksik özelliğe sahiptir. Sisplatin hücrelere difüzyon yolu ile girer. Klorid atomları, thioller gibi nükleofillerle reaksiyona girerek çok kısa zamanda yer değiştirebilir. Kloridin su aracılığı ile yer değiştirmesi sonucu pozitif olarak yüklenen molekül oluşur. Muhtemelen bu da ilacın nükleik asit ve proteinlerle reaksiyona giren aktif şeklinin oluşmasından sorumludur (17). Sisplatin, deoksiribonükleik asit (DNA) ile etkileşerek, zincir içi ile zincirler arasında ve en fazla da aynı DNA zincirindeki komşu guaninler arasında çapraz bağ oluşturur. Bu bağlar, DNA nın transkripsiyon ve replikasyonunu inhibe eder. Bu da kopma ve yanlış kopyaya neden olur. Ortaya çıkan DNA hasarı apopitozisi başlatır. Sisplatin ayrıca, hücre mitokondirisine zarar verir, ATPaz aktivitesini inhibe eder, hücreyi G2 fazında hapseder ve hücresel transport sistemini inhibe eder. Preklinik çalışmalar; platinum-adenosin-guanosin çarpraz bağ oluşumunun sitotoksisite açısından en önemli bağ olduğunu göstermektedir (18). Sisplatin mide bağırsak kanalından absorbe olmadığından sadece intravenöz (İV) veya intraperitoneal (İP) yolla uygulanır. İlacın %90 dan fazlası plazma proteinlerine bağlanır. 4

9 Böbrek, karaciğer, barsak ve testis gibi organlara yüksek oranda geçmesine karşın kan beyin bariyerinden geçişi çok azdır. İlk 6 saatte ilacın çok az bir kısmı böbreklerden atılır. 24 saate kadar %25 i elimine olur ve 5 güne kadar alınan dozun %43 kadarı idrarda saptanabilir. İlaç, hızlı enjeksiyon yerine infüzyon şeklinde verilirse, plazma yarılanma ömrü daha kısa ve elimine edilen ilaç miktarı daha çok olur. Biliyer ve intestinal atılımı çok azdır (17). Nefrotoksisitesi Sisplatinin toksik etkileri; nefrotoksisite, ototoksisite, nörotoksisite ve kemik iliği depresyonudur. Ancak, belli başlı doz kısıtlayıcı yan etkisi nefrotoksisitedir. Rutin hidrasyon ve mannitol kullanımına rağmen hala böbrek yetmezliği insidansı anlamlı derecede yüksek bulunmaktadır. Hastaneye yatırılan akut böbrek yetmezlikli hastaların %20 sinde sebep sisplatindir. Yoğun proflaktik önlemlere rağmen geri dönüşümsüz böbrek hasarı sisplatin ile tedavi edilen hastaların üçte birinde ortaya çıkmaktadır (19). Sisplatin toksisitesi kümülatif ve doza bağımlıdır. Ancak, mg\m² lik tek doz sonrası hastaların çoğunda üre ve serum kreatininde anlamlı ve geçici bir artış gözlemlenmektedir. Nefrotoksisite ile fonksiyonel olarak renal perfüzyon azalmakta, konsantrasyon defektleri ve nitrik oksit düzeyinde azalmayı içeren renal hemodinamide değişiklikler gelişmektedir. Morfolojik olarak özellikle proksimal tubullerin S3 bölümünde ve distal nefron hücrelerinde nekroz ve apoptozis ile proksimal, distal ve henle kulpu hücrelerinde büyük ölçüde harabiyete yol açmaktadır. Sisplatin enjeksiyonu sonrası oluşan sitotoksik yanıtlar renal inflamatuar ve fibroproliferatif olayları takiben gelişmektedir (19-21). Sisplatinin böbrek fonksiyonlarını ne yolla bozduğu tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak; bu toksisitede birden fazla olayın rol aldığı düşünülmektedir. Bu mekanizmalardan en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz; 1. Temel hasar yapıcı etkinin renal kan akımındaki azalma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Renal kan akımı azalması, glomerül filtrasyon hızı düşüşünden önce olur. Bu da ilacın tubuler nekroz oluşumuna yol açan primer etkisinin vaza rektada dolaşımı azaltmasından kaynaklandığı, bunun sonucunda da komşu S3 segmentlerinde hasar oluşturduğunu düşündürmektedir (22). 2. Sisplatin, renal vasküler yapıdan bağımsız bir in vitro sistem olan tübül kültüründe de apoptozis yolu ile tübüler hücre ölümüne yol açmaktadır. Bu, sisplatinin direkt olarak da tübüler hasara yol açabileceğini göstermektedir (22). 3. Sisplatin, renal hücreler içinde ATPaz aktivitesini anormal olarak azaltarak; mitokondrial hasara, hücre siklusunda duraklamaya ve hücresel transport sisteminin 5

10 bozulmasına yol açabilmektedir (20). 4. Sisplatin nefrotoksisitesinde, çok aktif bir renal endonükleaz olan DNAaz-1 enziminin önemli rolü olduğunu düşündüren bulgular vardır. Bu enzimin içinde yer aldığı kombine reaksiyonlar sonucunda apopitozis ve\veya nekrotik hücre ölüm gerçekleşmektedir (23). 5. Sisplatin, thiol grupları ve makromoleküller ile etkileşime girmektedir. Bu ajanın nefrotoksik etkileri; lipid, protein ve nükleik asit gibi hücresel makromoleküllerin oksidatif hasarına direkt olarak yol açan süperoksit anyon radikali, hidrojen radikali, singlet oksijen ve nitrik oksiti içeren reaktif oksijen radikalleri ile çok yakın ilişkilidir (24). Çeşitli proteinler (metallothionin) ve küçük moleküller (glutatyon, GSH) bu ajanların metabolizması için gereklidir. Platinum kompleksleri, hızlı bir bağlanma mekanizması ile bu bileşikleri detoksifiye eden GSH ın sistein parçasına karşı oldukça reaktiftirler (21, 25). Reaktif oksijen metabolitlerinin içinde yer alan sitokrom P 450 2E1 ün sisplatin nefrotoksisitesine sebep olduğu ve apoptozisi başlattığı ileri sürülmektedir (26). Nitrik oksit modülatörleri normal böbrek fonksiyonunun devam etmesinde önemli rol oynarlar. Sisplatin nefrotoksisitesinde nitrik oksit veya nitrik oksit sentez inhibitörlerinin rolü henüz tam olarak açık değildir. Saad ve ark. (27) nitrik oksit sentez inhibitör kullanımının sisplatin nefrotoksisitesini attırdığını rapor etmişlerdir. Srivastavata ve ark. (28) çalışmalarında, sisplatin tedavisi sonrası serum üre ve serum kreatinin düzeylerinin ve hedef organlardaki lipid peroksidasyonunun nitrik oksit sentaz enzim inhibitörü tarafından önemli ölçüde azaldığını ve bu nedenle böbrek nitrik oksit regülasyonundaki bozulmanın sisplatin nefrotoksisitesinin altında yatan mekanizmalarından biri olduğunu söylemişlerdir. Nitrik oksit prekürsörü L-Argininin nefroprotektif etkileri vardır ve sisplatin nefrotoksisitesi ile ilişkili biyokimyasal değişikliklerinin ve lipid peroksidasyonunun azaltılmasında etkili olduğu düşünülmektedir (20). Çetin ve ark (29), sisplatinin böbrekte ksantin oksidaz aktivasyonu yoluyla ve antioksidan savunma sistemini bozarak oksidan yükünü arttırarak hasarlanma oluşturduğunu göstermişlerdir. Melatonin, selenyum, vitamin E, N-asetil sistein gibi antioksidan ajanların sisplatin nefrotoksisiteni engellediği veya iyileştirdiği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir (20, 30-33). 6. Sisplatin nefrotoksisitesinde adenosin modülatörlerinin rolü çok net değildir. Sisplatin tedavisi ile hem böbrek hem de testiste Adenosin A reseptörlerinin ekspresyonunda artma gözlemlenmiştir. Ancak adenosinin bu reseptörlere etkisi tartışmalıdır. Bu reseptörlerin hem sitoprotektif hem de nefrotoksiksik etkiye sahip olduğu gösterilmiştir (20). 6

11 SERBEST RADİKALLER VE ANTİOKSİDANLAR Serbest Radikaller Oksijen, aerobik hücrelerde enerji üretimi için oksidatif fosforilasyon işleminde zorunlu olarak kullanılır. Ancak bu madde bazı kimyasal formlarda son derece toksiktir. Oksijen moleküllerinin büyük bir kısmı mitokondride oksidatif fosforilasyon sırasında sitokrom oksidaz enzimleri ile suya dönüşmekte ve adenozin trifosfat eldesiyle enerji üretilmektedir. Ancak oksijen molekülünden suya indirgeme sırasında %1-5 oranında bazı toksik reaktif oksijen serbest radikalleri oluşmaktadır (34,35). Serbest radikaller (SR), bir atom ya da molekül yörüngesinde eşleşmemiş bir elektron içeren yüksek oranda reaktif kimyasal türlerdir. Bu bileşikler organizmanın normal metabolik işleyişi sırasında ortaya çıkabileceği gibi, radyasyon, ilaçlar gibi çeşitli dış etkenlerin etkisiyle de oluşabilmektedir. Yaşam süreleri çok kısa olmakla birlikte diğer atom ve moleküllerle kolayca reaksiyona girebilmeleri nedeniyle son derece reaktiftirler (36). Biyolojik sistemlerde, önemli serbest radikallerin çoğu oksijene dayanır. Bedenimizde doğal metabolik yollarla SR ler oluşur, ancak radikal parçalayan (antioksidan) sistemlerle bu oluşan serbest radikaller bertaraf edildiğinden, herhangi bir sitotoksisite ortaya çıkmaz. Ancak, bu işleyişin radikaller lehine bozulduğu durumlarda patolojik olaylar ortaya çıkar. Bu zararlı etkileri, DNA nın tahrip olması, tiyollere bağlı enzimlerin yapı ve fonksiyonlarının bozulması, mukopolisakkaritlerin yıkımı, kollagan ve elastin gibi proteinlerin oksiredüksiyonunun bozulması sonucu kapillerlerde aterofibrotik değişikliklerin oluşumu vb. şeklinde sıralayabiliriz. Oluşan tüm bu hasarlara oksidatif stres adı verilir (36). Antioksidanlar Protein, karbonhidrat, lipid ve DNA gibi okside olabilecek maddelerin oksidasyonunu önleyen veya geciktiren maddeye antioksidan denir. Normal koşullarda, aerobik metabolizmanın ürettiği SR antioksidan maddeler tarafından sürekli olarak inaktive edilirler. Organizmada yer alan antioksidan savunma sistemleri inaktivasyon işlemini yapabildikleri sürece patolojik bir durum ortaya çıkmaz. Ancak denge antioksidanların aleyhine bozulduğunda potansiyel bir hasar meydana gelir ki buna oksidatif stres adı verilir. Oksidatif stres, lipid, karbonhidrat ve proteinler üzerine etki ederek, hücrede membran hasarı, karsinojenez veya mutajenez gibi olumsuz gelişmelere yol açabilir. Bu nedenle, SR ve antioksidanlar arasındaki dengenin korunması organizmanın canlılığını sürdürmesi açısından önemlidir (37). 7

12 Antioksidanların SR üzerine etkisi dört şekilde olur: 1. Serbest oksijen radikallerini tutma veya daha zayıf yeni moleküle çevirme şeklindeki toplayıcı etki. Antioksidan enzimler, trakeobronşiyal mukus ve küçük moleküller bu tip etki gösterirler, 2. SR e bir hidrojen aktararak aktivitelerini azaltma veya inaktif şekle dönüştürme şeklindeki bastırıcı etki. Vitaminler, flavanoidler bu tarz bir etkiye sahiptirler, 3. SR zincirlerini kırarak fonksiyonlarını engelleyen zincir kırıcı etki. Hemoglobin, seruloplazmin ve mineraller zincir kırıcı etki gösterirler, 4. SR ın oluşturdukları hasarın onarılması şeklinde onarıcı etkidir (38). Antioksidanlar, endojen veya eksojen kaynaklı olabilirler. Endojen kaynaklı antioksidanlar arasında süperoksid dismutaz, katalaz, mitokonrial sitokrom oksidaz, melatonin, transferin, hemoglobin, albümin sayılabilir. Askorbik asit, folik asit, α-tokoferol, allopurinol, demir şelatörleri, barbitüratlar gibi vitamin, ilaç ve gıdalarda bulunan çeşitli maddeler ise eksojen kaynaklı antioksidanları oluştururlar (37). AMİFOSTİN İnaktif bir ön ilaç olan ve WR-2721 olarak da bilinen amifostin, alkilleyici ajanları özellikle de sisplatin bazlı kemoterapiyi alan hastaları sitotoksisiteden koruyan önemli bir ajandır. Sisteamin analoğu fosforile olmuş bir ön ilaç olan amifostinin formül yapısı: H2N- (CH2)3-NH-(CH )2-S-PO3-H2 şeklindedir. Suda çözünebilen beyaz kristalize toz şeklinde, molekül ağırlığı Da olan bir moleküldür. Amifostin, vücuda girdikten sonra hızlı bir şekilde ALP tarafından defosforile edilerek aktif ve en önemli metaboliti olan WR-1065 formuna geçer. WR-1065 in oksidasyonu ile en yüksek oranda oluşan metabolit WR (simetrik disülfid) olup, az miktarda mikst disülfidler de oluşur (39). WR-1065 sitoprotektif etkilerini; sitotoksik ilaçların aktif formlarını direkt olarak detoksifiye ederek ya da bağlayarak, serbest radikalleri temizleyerek veya hidrojen bağışı sayesinde DNA hasarını onararak gösterir. Amifostinin karaciğer, böbrek ve ince barsakta WR-!065 ve diğer thiyol metabolitlerine dönüşerek bu dokuları KT ye bağlı DNA hasarından koruduğu düşünülmektedir (40). Amifostin normal dokuları tümör dokularına nazaran daha fazla koruyabilme yeteneğine sahiptir. Selektif sitoprotektif etkisi molekülün bir takım özelliklerine bağlıdır. Hücre membranına bağlı amifostin aktivasyonunu sağlayan ALP enzim konsantrasyonu, normal dokularda tümör dokularından 275 kat daha fazladır. Ayrıca, amifostin normal 8

13 dokulardan aktif transport ile absorbe edilirken tümör hücrelerinde pasif difüzyon yolu ile olmaktadır. Bu özellikler amifostinin normal dokuları neden tümör dokusundan daha fazla koruyabildiğini açıklayabilmektedir. Böbrek, tükürük bezi, kemik iliği, karaciğer, kalp, akciğer ve ince barsak dokularında amifostin tutulumu seçici olarak daha yüksek, beyin ve spinal kanalda ise konsantrasyonu daha düşük saptanmıştır (41). Amifostin ve metabolitlerinin, sitotoksik ajan-dna kovalan bağlanmasını ve SR lerin DNA ile etkileşimini engelleyerek, özellikle normal hücreleri akut ve geç yan etkilerden koruması, sekonder malignite riskinde de azalma yapacağı hipotezini güçlendirmektedir (39). Preklinik hayvan çalışmaları, amifostinin özellikle sisplatine bağlı nefrotoksisite ve nörotoksisite, siklofosfamide bağlı pulmoner toksisite gibi çeşitli KT ile ilişkili toksisitelere karşı koruyucu etkisinin olabileceğini göstermektedir (42,43). Amifostin; koruyucu etkinliğini ilacın antitümöral etkinliğini azaltmadan yapar. İlacın kısa aralıklarla KT ajanından 5-30 dakika önce verilmesi koruyucu etkinliğini arttırmaktadır (39). Amifostinin tolere edilebilen doz aralığı mg/m² olarak belirlenmiştir. Oral kullanıldığında aktif değildir. 15 dakikalık İV infüzyon sonrası ortalama maksimum plazma konsantrasyonu 0,1-0,235mmol/L dir (39). Farelerde amifostinin İV verilmesi, sonraki 15 dakika içinde aktif metabolit olan WR maksimum doku konsantrasyonuna ulaşması ile sonuçlanır. Dokulara çok hızla dağılmakla birlikte beyine geçişi kan beyin bariyeri nedeniyle çok azdır. Plasentadan geçişi kolay olmaktadır. Yapılan çalışmalarda ilacın eliminasyon yarı ömrü ise 8,8 dakika olarak saptanmıştır. Bu nedenle, maksimum yararın sağlanabilmesi açısından amifostin uygulaması KT den dakika önce olmalıdır (44). Amifostinin doz sınırlayıcı yan etkisi infüzyona bağlı hipotansiyondur. Amifostin, mg dozunda %40 ve daha fazla hastada hipotansiyona neden olur. Ancak, infüzyona ara verildiğinde 2-15 dakika içinde hızla düzelir. Hipotansiyon mekanizması net değildir. WR- 1065, nitrik oksit ve prostaglandin üretiminden, alfa adrenerjik reseptörlerden, siklik nükleotid ve kalsiyum kanal aktivitesinden bağımsız olarak küçük arterlerin düz kaslarında gevşemeye sebep olur (39). Amifostin uygulamasını takiben 2-3 gün sürebilen geçici bulantının da eşlik ettiği asteni gelişebilir. Uzamış dozlarda verilmesi sonucu asteni % 30 hastada gelişebilir. Bazı hastalarda asteni gittikçe kötüleşen progresif bir seyir gösterir (39,40). Ematojenik etkisi oldukça yüksek olan amifostin ilk 30 dakika içinde %10-40 hastada grade 2-3 bulantı kusmaya neden olur. Hipokalsemi amifostin tedavisinin nadir görülen bir komplikasyonudur ve paratiroid hormon sekresyonunun inhibisyonuna bağlıdır. Hipoglisemi, 9

14 1000mg ve üzeri amifostin tedavisi alan hastalarda verilişini takiben dakika sonra %1-2 oranında gelişebilir. Sıcak basması, hıçkırık, samnolans, infüzyon sırasında metalik tat, baş ağrısı, yüzde kızarılklık ve titreme de amifostine bağlı diğer yan etkiler arasında sayılabilir (39,40). Günümüzde halen bir çok klinik çalışma amifostinin KT ve RT alan, değişik tip ve farklı organ tümörü olan hastalar üzerinde sitoprotektan etkinliğini araştırmaktadır. Geniş spektrumlu sitoprotektif özellikleri olan amifostinin yapılan faz II ve faz III çalışmalar ile; siklofosfamid, karboplatin, mitomisin-c, fotemustin ve RT ye bağlı gelişen myelotoksisitede (45-48), sisplatine bağlı böbrek ve periferal sinir toksisitesinde (49), RT ye bağlı tükürük bezi, mukozal ve deri toksisitesinde seçici koruyucu etkinliği gösterilmiştir (50). Preklinik çalışmalar, amifostinin malign transformasyonu da engellediğini göstermektedir (51, 52). Amifostin bu özelliği ile KT ve RT ye bağlı gelişen ikincil malignitelerin önlenmesinde de büyük ölçüde yararlı olabilir. Preklinik ve klinik çalışma sonuçlarına göre Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi 1995 yılında amifostini, siklofosfamid ve sisplatin alan ileri evre over kanserli hastalarda sitoprotektan olarak kullanımını onaylamıştır. Yetişkinler için onaylanan doz; KT den 30 dakika önce, 15 dakikalık infüzyon şeklinde 910mg\m² dir. Hipotansiyon gelişmesi durumunda doz 740mg\m² ye düşülmelidir. Karboplatin gibi yarılanma ömrü uzun KT ilaçlarıyla kullanımında doz tekrarları gerekebilir (53). Amifostinin sitoprotektan etkinliği, yapılan çalışmaların pek çoğundan gelen sonuçlar doğrultusunda yaygın şekilde kabul görmüş ise de bu etkinlik bazı çalışmalarda gösterilememiştir. Örneğin, metastatik meme kanserli hastalarda Gradishar ve ark. (54) ile Ramnath ve ark. (55) tarafından yapılan 2 klinik çalışmada sisplatine eklenen amifostinin, oluşan toksisitede azalma sağlamadığı belirlenmişti. Sisplatin dışındaki diğer alkilleyici ajanlarla yapılan bazı çalışmalarda da amifostinin nefrotoksisiteyi önlemede etkisi gösterilememiştir (56). KT ajanlarına benzer mekanizmalar ile nefrotoksisite oluşturan bazı maddelerin toksisitelerini azaltmada amifostinin etkinliği araştırılmıştır. Bu maddelerden birisi gliseroldur. Barun ve ark. (57) tarafından ülkemizde yapılan bir çalışmada, gliserol ile tavşanlarda oluşan akut böbrek hasarlanmasını amifostinin beklenenin tam aksine daha da kötüleştirdiği, bu duruma direk etki ile renal vasküler pefüzyonu azaltarak yol açtığı belirlenmiştir. Ancak tüm bunlara rağmen amifostin, KT ve RT nin toksisitesini azaltmada halen umut verici bir ilaç olarak görülmekte ve klinikte kullanımı ile ilgili araştırmaları çeşitli kanser türlerinde ve farklı kemoterapi ajanları ile devam etmektedir. 10

15 KARNİTİN L-Karnitin (beta-hydroxy-gama-trimethylaminobutyrate), uzun zincirli yağ asitlerinin, enerji üretimi için beta oksidasyona uğrayabilmeleri amacıyla sitoplazmadan mitokondri iç matriks membranına taşınması için gerekli doğal endojen bir kofaktördür. Fizyolojik formu L izomeri yani levokarnitindir. Propionyl-L-carnitine ve acetyl-l-carnitene, L-karnitinin kısa zincirli esterleridir. Vitamin benzeri bir maddedir ve yapısal olarak aminoasitlere benzemektedir (58). L-Karnitin, endojen olarak lisin ve metioninden özellikle böbrek ve karaciğerde sentez edilir, eksojen kaynak ise diyetteki et ve süt ürünleridir. Normal fizyolojik şartlar altında, filtre edilen L-Karnitinin %90 ı proksimal tubulden reabsorbe edilmekte ve degredasyona uğramamaktadır. Sağlıklı bireylerdeki plazmadaki serbest karnitin düzeyi µmol\l dir. Toplam vücut karnitininin %90 nından fazlası iskelet kasında tutulur, çünkü kaslarda karnitin sentezi yoktur. Geri kalan kısmı ise karaciğer, böbrek ve kalp gibi organlardadır. %1 den azı ise plazma ve eritrositlerde bulunur (59). L-Karnitin, primer olarak mitokondride bulunmaktadır. Oksidatif stresin neden olduğu mitokondrial hasarı ve çeşitli hücre tiplerinin mitokondri bağımlı apoptozisini etkili bir şekilde inhibe eder. L-Karnitinin intrasellüler başlıca fonksiyonları (60): 1- Uzun zincirli yağ asitlerinin mitokondri membranına transferini sağlayarak yağ asiti oksidasyonunda kofaktör, 2-Karaciğerde, beta oksidasyon ile kısa zincirli hale gelmiş açil kısmının peroksizomların dışına çıkarılması, 3- Açil-CoA\Coa sülfhidril oranının ayarlanması 4- Dallı zincirli alfa keto asit oksidasyonunu kolaylaştırma Ayrıca, karnitin çeşitli metabolik amaçlar için kullanılabilir. Bunlar, ketogenezisin regülasyonu, mitokondrial enerji kontrol adaptasyonu, uzun zincirli yağ asiti transportu ve temizlenmesi. Hücre membran stabilizasyonunda, kas kontraktibilitesinde etkilidir. Karnitin sayesinde uygun miktarda mitokondrial uzun zincirli yağ asiti düzeyi sağlanarak; metabolik asidoz, hipoksemi veya bozulmuş glukoz toleransı gibi bazı durumlarda gözlenen beta oksidasyon down-regülasyonu önlenmektedir (61). L-karnitin sitosolik demir konsantrasyonunda azalma sağlayarak şelatör görevi görür ve lipid peroksidasyon son ürünlerinin birikimini engelleyerek oksijen SR lerinin temizlenmesinde antioksidan olarak rol oynar. SR temizleme özellikleri sayesinde, adenozin trifosfat yapımında artış ve mitokondrial fonksiyonlarda düzelme yaptıkları gözlenmiştir (62). Karnitin, çeşitli hastalıkların tedavisinde başarı ile kullanılır. L- karnitinin böbrek 11

16 üzerine koruyucu etkinliği kronik böbrek yetmezliği (63), sisplatine bağlı böbrek ve ince barsak hasarı (13), gentamisine bağlı nefrotoksisite (12), doksorubisine bağlı nefrotik sendrom (64) gibi çeşitli modellerde gösterilmiştir. Karnitin, paklitaksel ve sisplatine bağlı gelişen nörotoksisiteye karşı koruyucu etkinliğe sahiptir (65). Böbrek ve ince barsak karnitin taşıyıcıları açısından zengin dokular olduklarından sisplatinin sebep olduğu bu dokulardaki mitokondrinin oksidatif hasarı ve hücre ölümünün karnitin tarafından inhibe edilebileceği düşünülmektedir (13). RT nin plazma total antioksidan kapasitede azalmaya ve oksidatif streste artışa neden olduğu bilinmektedir. Karnitinin radyasyonun sebep olduğu SR ler ile oluşan hücresel hasarda modülatör bir rol oynadığı düşünülmektedir (13). Aleise ve ark. (59) karnitin ile sisplatine bağlı nefrotoksisite arasındaki ilişkiyi araştırdıkları çalışmada; sisplatin sonrası böbrek dokusunda total nitrat\nitrit düzeylerinde artış, total karnitin düzeylerinde ise azalma olduğunu bildirmişlerdir. Srivastavata ve ark. (28) çalışmalarında, sisplatin tedavisi sonrası nitrik oksit sentaz artışı ile beraber serum üre ve kreatinin düzeylerinin ve hedef organlardaki lipid peroksidasyonunun önemli ölçüde arttığını, bu durumun nitrik oksit sentaz enzim inhibitörü tarafından önlenebildiğini ve bu nedenle böbrek nitrik oksit düzeylerindeki değişikliğin sisplatin nefrotoksisitesinin altında yatan mekanizmalarından biri olduğunu söylemişlerdir. Yapılan bir başka çalışmada D-Karnitin verilerek karnitin eksikliği oluşturulan ratlarda sisplatine bağlı nefrotoksisitenin çok daha ağır şekilde ortaya çıktığı gösterilmiştir. Bu çalışmada sisplatinin, böbrek dokusunda hücreleri sitotoksisiteden koruyan glutatyon (GSH) düzeylerinde ve total karnitin düzeylerinde önemli ölçüde düşüşe sebep olduğu vurgulanmıştır (66). Çeşitli çalışmalarda sisplatinin hücre içi reaktif oksijen ve nitrojen türlerinin artışına sebep olduğu gösterilmiştir (23,26,35,67,68). Karnitinin böbreğin de içinde olduğu değişik organ ve dokularda antioksidan ve koruyucu etkileri gösterilmiştir (69). Karnitin ve esterleri oral yolla alındıklarında iyi tolere edilir. Oral olarak besinlerle alınan karnitinin biyoyararlanımı %54-87 gibi oldukça yüksek düzeydedir. Atılımı esas olarak renal yolla olmaktadır. Normal diyetle alınan L-karnitinin insandaki tüm vücut siklus süresi ortalama saattir (70). 12

17 GEREÇ VE YÖNTEMLER Bu çalışma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi (TÜTF) Medikal Onkoloji Bilim Dalı tarafından planlandı. Çalışma, TÜTF Etik Kurulu tarafından TÜTFEK-2008\003 protokolü ile tarihinde onaylandı ve Trakya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Merkezi tarafından tarihinde proje protokolü ile desteklendi (Ek1, Ek2). Ayrıca tarihinde ise ek iki grup için etik kurul onayı alındı (Ek3). ÇALIŞMA GRUPLARI VE DENEY Çalışmada, TÜTF Deney Hayvanları Araştırma Laboratuarı ndan sağlanan, ortalama ağırlıkları 213g olan, 24 haftalık Wistar Albino cinsi 54 adet erkek rat kullanıldı. Tüm ratlara deney süresi boyunca optimum koşullar altında (ısı;21±1ºc, bağıl nem oranı;%40-60, ışık periyodu 12\12 saat aydınlık\ karanlık, uygun havalandırma sistemi), günlük içme suyu ve %21 ham protein içeren pelet yemlerle (purina) beslenerek bakıldı. Aynı biyolojik ve fizyolojik koşullar altında tutulan bu 54 denekten; her biri 11 rat içeren 3 deney grubu kafesi ile her biri 8 rat içeren 3 kontrol grubu kafesi olmak üzere toplam 6 grup oluşturuldu. Gruplar şu şekillerde idi; Deney Grubu I (Grup I) Amifostin ardından sisplatin (AMF 200+CDDP) uygulanan 11 rat. Grup I deki ratlara 200 mg\kg dozunda amifostin ve amifostinden 30 dakika sonra 7 mg\kg sisplatin intraperitonel injeksiyon yoluyla verildi. 13

18 Deney grubu II (Grup II) Karnitin ardından sisplatin (KAR+CDDP) uygulanan 11 rat. Grup II deki ratlara 300 mg\kg dozunda karnitin ve karnitinden 30 dakika sonra 7 mg mg\kg sisplatin intraperitoneal injeksiyon yoluyla verildi. Deney grubu III (Grup III) Serum fizyolojik ardından sisplatin (SF+CDDP) uygulanan 11 rat. Grup III deki ratlara 5 ml serum fizyolojik ve serum fizyolojikten 30 dakika sonra 7 mg\kg sisplatin intraperitoneal injeksiyon yolu ile verildi. Kontrol grubu I (Grup IV) Yalnız amifostin (AMF200) uygulanan 8 rat. Grup IV deki ratlara tek başına 200mg\kg amifostin intraperitoneal injeksiyon yolu ile verildi. Kontrol grubu II (Grup V) Yalnız karnitin (KAR) uygulanan 8 rat. Grup V deki ratlara tek başına 300 mg\kg karnitin intraperitoneal injeksiyon yolu ile verildi. Kontrol grubu III (GrupVI) Yalnız serum fizyolojik (SF) uygulanan 8 rat. Grup VI daki ratlara tek başına 5 ml serum fizyolojik intraperitoneal injeksiyon yolu ile verildi. Tedavi öncesi tüm ratların ağırlıkları ölçüldü. Beş gün boyunca izleme alınan ratların izlem boyunca genel durum takibine devam edildi. Deneyin beşinci gününün sonunda tüm ratların deney sonu ağırlıkları tekrar ölçülerek hayvanlara yüksek doz anestezi ile ötenazi uygulandı. Ratların batın bölgesi ve torakal bölgeleri açıldı ve kan örnekleri sakrifikasyon uygulanan deney hayvanının kalbinden direkt ponksiyon yolu ile alındı. Sağ ve sol böbrek çıkartılarak ve dekapsüle edilerek histopatolojik inceleme için formalin içine konuldu. Çalışma sonucunda histopatolojik değişiklikler açısından literatür gözönüne alındığında beklenenden farklı olarak AMF(200)+CDDP kolunun SF+CDDP kolundan istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha nefrotoksik olduğunun belirlenmesi üzerine, bu durumunun en muhtemel nedeni olarak düşünülen Amifostin Dozunda Fazlalık ihtimalini ortadan kaldırmak için, etik kurul onayı da alınarak iki yeni çalışma kolu daha oluşturuldu. On bir rat içeren 1. ek koldaki (AMF25+CDDP) deneklere 25 mg\kg dozunda amifostin ve amifostinden 30 dakika sonra 7mg\kg sisplatin intraperitoneal injeksiyon yolu ile verilirken, 8 rat içeren 2. ek koldaki (AMF25).deneklere tek başına 25 mg\kg amifostin intraperitoneal yolla uygulandı. 14

19 ÖTENAZİ YÖNTEMİ Denekler, 250 mg\kg intramuskular (İM) Ketamin ( Ketasol, Richter Pharma AG, Avusturya) ve 250 mg\kg İM Xylazine (Rompun, Bayer Türk Kimya San.Ltd.Şti.Türkiye) uygulaması ile sakrifiye edildi. BİYOKİMYASAL İNCELEME YÖNTEMİ Kalbin direkt ponksiyonu ile alınan kan örnekleri, santrifüj cihazı ile dakikada 1500xg de 15 dakika çevrilerek serumları ayrılmıştır. Serum örneklerinde üre ve kreatinin düzeyleri T.Ü. Tıp Fakültesi Merkez Labaratuarında bulunan otoanalizörde spektrofotometrik olarak bakılmıştır. (Konelab, Prime 60i, Thermo Scientific, Finlandiya). HİSTOPATOLOJİK İNCELEME YÖNTEMİ Böbrekler formaldehit solüsyonunda 24 saat bekletildikten sonra vertikal olarak yarıya kesilerek doku takibine alındı. Doku takibi sonrası parafine gömülerek 4 mikron kalınlığında kesitler alındı. Hematoksilen-eozinde boyanarak ışık mikroskopisinde incelendi. Glomerüler hasar; mezengial proliferasyon, bazal membran kalınlaşması, fibrinoid değişiklik değerlendirilerek derecelendirildi. Tubuler hasar; vakuoler dejenerasyon, deskuamasyon, tubuler dejenerasyon, proksimal tubuler nekroz ve cast formasyonu değerlendirilerek derecelendirildi. Tubulointerstisyel inflamatuar infiltratlar iltihabi hücrelerin interstisyumda yaygınlığı ve tubulus epitelyum hücrelerine girip girmediği değerlendirilerek derecelendirildi. Hasarın derecelendirilmesi Tablo 1-3 de belirtildiği şekilde yapıldı. Nefrotoksisite sınıflaması, hasar dereceleri toplanarak elde edilen skorlama sistemi sonuçlarına göre yapıldı (Tablo 4). İSTATİSTİKSEL ANALİZ Veriler kodlanarak bilgisayara girildikten sonra istatistiksel analizleri Minitab paket programı (Lisans No: Wcp ) ile yapıldı. Gruplar arasındaki farkın istatistiksel önemlilik derecesini belirlemek için Kruskal-Wallis testi kullanıldı. p değerinin 0,05 in altında olması durumunda, gruplar arasındaki fark anlamlı kabul edildi. Tedavi öncesi ile tedavi sonrası kilo değerleri arasındaki farklılık Wilcoxon T testi ile değerlendirildi. Üre ve kreatinin değerlerinin Kolmogorov-Smirnov testi ile normal dağılım uygunluğu araştırıldı. Her ikisi de normal dağılıma uygunluk göstermediği için gruplar arası karşılaştırmalarda Kruskal-Wallis testi kullanıldı. Tanımlatıcı istatistikler median (%25-75) persantil olarak gösterildi. Çoklu karşılaştırma testi olarak Dunn testi kullanıldı. Glomerüler hasar, tubuler 15

20 hasar, tubulointersitisyel inflitratlar ve total nefrotoksisite skoru Kruskal Wallis testi ile karşılaştırıldı. Tablo 1. Glomerüler hasar (59) Hasar Derecesi Hasar Tanımı 0 Hasar yok 1 < % 25 den az glomerülde nonspesifik hasara ait değişikikler 2 % glomerülde nonspesifik hasara ait değişiklikler 3 % glomerülde nonspesifik hasara ait değişiklikler 4 > %75 den çok glomerülde nonspesifik hasara ait değişiklikler Tablo 2. Tubuler hasar (59) Hasar Derecesi Hasar Tanımı 0 Hasar yok 1 Tüm renal parenkim tubuluslarının %25 inden azında tubuler hasar 2 Tüm renal parenkim tubuluslarının %25-50 inde tubuler hasar 3 Tüm renal parenkim tubuluslarının %50-75 inde tubuler hasar 4 Tüm renal parenkim tubuluslarının %75 inden fazlasında tubuler hasar Tablo 3. Tubulointerstisyel inflamatuar infiltratlar (59) İnfiltrasyon Derecesi İnfiltrasyon Tanımı 0 Hiçbir bulgu yok 1 Lökositler interstisyuma sınırlı 2 Lökositler hem interstisyumda hem de tubuler epitelyal hücrelerde Tablo 4. Nefrotoksisiteyi belirlemede kullanılan total skorlama sistemi (59) Hasarlanma ve infiltrasyon derece toplamı Nefrotoksisite derecesi 0-2 Yok/Hafif 3-6 Orta 7-10 Yüksek 16

21 BULGULAR Deneklere çalışma başlangıcında belirlenen protokol doğrultusunda ilaç uygulaması yapıldı. Çalışma, ilaç uygulanan deneklerin 5 günlük takip sonunda sakrifiye edilmesi ile tamamlandı. Deney süresince gruplarda hiçbir ölüm görülmedi. Deney sonunda elde edilen histopatolojik veriler incelendiğinde, literatürle uyumlu olmayacak şeklide AMF(200)+CDDP kolunun SF+CDDP koluna göre daha nefrotoksik olduğu belirlendi. Bu duruma neden olabilecek faktörlerden biri olarak düşünülen amifostin dozuyla ilgili bir sorun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, etik kurul onayı da alınarak, 8 ratta tek başına 25mg\kg amifostin ve 11 ratta 25mg/kg amifostin+sisplatin uygulanmasını içeren yeni iki kol ile ek bir çalışma daha yapıldı. VÜCUT AĞIRLIĞINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER Çalışma başlangıcında tüm gruplardaki hayvanların ağırlıkları ölçüldü. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası ortalama kilolar sırasıyla şu şekilde bulundu; AMF(200)+CDDP grubunda 223 ve 213gr, KAR+CDDP grubunda 219 ve 215gr, SF+CDDP grubunda 230 ve 223gr, KAR grubunda 209ve 216gr, AMF(200) grubunda 201 ve 204gr, SF grubunda 194 ve 199gr. Bu sonuçlar incelendiğinde; deney grubundaki kollarda ratların kilolarında azalma, kontrol grubundaki kollarda ise artış olduğu görüldü (Şekil 2). Deney kollarında en fazla kilo kaybı AMF(200)+CDDP kolunda %4,5 ile görülürken, en az değişiklik KAR+CDDP kolunda %2 şeklinde oldu. SF+CDDP kolundaki kilo değişiklik oranı ise %3,1 idi. Kilo değişimleri açısından AMF(200)+CDDP kolu ile KAR+CDDP kolu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). 17

22 Tedaviye Bağlı Kiloda Görülen Değişiklikler 0,24 0,23 0,22 Kilo (kg) 0,21 0,2 Tedavi Öncesi Tedavi Sonrası 0,19 0,18 0,17 AS KS SS A K S Tedavi Türü Şekil 2. Tedavi öncesi ve sonrası tüm ratların ortalama kilo değişimleri AS: AMF(200)+CDDP, KS: KAR+CDDP, SS: SF+CDDP, A:AMF(200), K:KAR, S: SF. ÜRE SONUÇLARI Sakrifikasyon sonrası elde edilen serumlarda belirlenen üre değerleri Tablo 5 de sunulmuştur. Medyan üre değerleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 88(56-213)mg/dl, KAR+CDDP grubunun 60(49-100)mg/dl, SF+CDDP grubunun 57(53-82)mg/dl, AMF(200) grubunun 52(44-54)mg/dl, KAR grubunun 47(42-48)mg/dl, SF grubunun 44(41-47)mg/dl idi. Sonuçlar karşılaştırıldığında; AMF(200)+CDDP grubunun medyan üre değeri sayısal olarak KAR+CDDP ve SF+CDDP gruplarından yüksek olmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. AMF(200)+CDDP grubu, AMF(200), KAR ve SF gruplarından istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek üre değerlerine sahipti. KAR+CDDP grubunun üre değerleri, istatistiksel olarak sadece KAR ve SF gruplarından farklı idi. Aynı şekilde, SF+CDDP grubunun üre değerleri de istatistiksel olarak sadece KAR ve SF gruplarından anlamlı derecede yüksek bulundu. AMF(200), KAR ve SF grupları üre değerleri açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı istatistiksel farklılık olmadığı görüldü (Tablo 6). Grupların üre değerleri Dunn çoklu karşılaştırma testi ile istatistiksel olarak karşılaştırıldığından p değerleri verilmemiştir. 18

23 Tablo 5. Sakrifikasyon sonrası alınan serumda belirlenen üre değerleri GRUPLAR AMF(200)+CDDP (mg\dl) KAR+CDDP (mg\dl) SF+CDDP (mg\dl) AMF(200) (mg\dl) KAR (mg\dl) SF (mg\dl) Denek Denek Denek Denek Denek Denek Denek Denek Denek Denek Denek AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. 19

24 Tablo 6.Gruplar arasında üre değerleri açısından farklılıkların karşılaştırılması AMF(200)+ CDDP KAR+ CDDP SF+ CDDP AMF(200) KAR SF AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. +: Dunn çoklu karşılaştırma testi ile karşılaştırıldığında iki kol arasında istatistiksel anlamlı farklılık var, -: Dunn çoklu karşılaştırma testi ile karşılaştırıldığında iki kol arasında istatistiksel anlamlı farklılık yok. KREATİNİN SONUÇLARI Sakrifikasyon sonrası elde edilen serumlarda belirlenen kreatinin değerleri Tablo 7 de sunulmuştur. Medyan kreatinin değerleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 0,6(0,6-0,7)mg/dl, KAR+CDDP grubunun 0,6(0,5-0,7)mg/dl, SF+CDDP grubunun 0,6(0,6-0,7)mg/dl, AMF(200) grubunun 0,55(0,5-0,6)mg/dl, KAR grubunun 0,55(0,5-0,6)mg/dl, SF grubunun 0,5(0,5-0,58)mg/dl idi. Sonuçlar karşılaştırıldığında; AMF(200)+CDDP, KAR+CDDP ve SF+CDDP grubunun kreatinin değerleri SF kolundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. AMF(200)+CDDP, KAR+CDDP, SF+CDDP grupları arasında kreatinin değerleri açısından istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olmadığı görüldü. Yine, AMF(200), KAR ve SF gruplarının aralarında da kreatinin değerleri açısından istatistiksel fark olmadığı belirlendi (Tablo 8). Grupların kreatinin değerleri Dunn çoklu karşılaştırma testi ile istatistiksel olarak karşılaştırıldığından p değerleri verilmemiştir. 20

25 Tablo 7. Sakrifikasyon sonrası alınan serumda belirlenen kreatinin değerleri N AMF(200)+CDDP (mg\dl) KAR+CDDP (mg\dl) SF+CDDP (mg\dl) AMF(200) (mg\dl) KAR (mg\dl) SF (mg\dl) 1 0,7 0,7 0,6 0,6 0,5 0,5 2 0,6 0,6 0,6 0,5 0,5 0,5 3 0,6 0,6 0,7 0,5 0,5 0,5 4 0,6 0,6 0,5 0,5 0,5 0,5 5 0,7 0,6 0,6 0,6 0,6 0,5 6 0,5 0,7 0,7 0,6 0,6 0,6 7 0,7 0,5 0,6 0,6 0,6 0,6 8 0,6 0,7 0,6 0,5 0,6 0,5 9 0,6 0,5 0,6 10 0,5 0,6 0,6 11 0,6 0,5 0,6 AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. Tablo 8. Gruplar arasında kreatinin değerleri açısından farklılıkların karşılaştırılması AMF(200)+ CDDP KAR+ CDDP SF+ CDDP AMF (200) KAR AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. +: Dunn çoklu karşılaştırma testi ile karşılaştırıldığında iki kol arasında istatistiksel anlamlı farklılık var, -: Dunn çoklu karşılaştırma testi ile karşılaştırıldığında iki kol arasında istatistiksel anlamlı farklılık yok. SF 21

26 HİSTOPATOLOJİK BULGULAR İlaçlar verildikten 5 gün sonra sakrifiye edilen tüm ratların böbrek kesitleri ışık mikroskopisinde incelendiğinde şu sonuçlara ulaşıldı; Glomerüler Hasarlanma Tüm grupların glomerüler hasarlanma derecelerinin dağılımları Tablo 9 da verilmiştir. Bu tabloya bakıldığında glomerüler hasarlanmanın hiçbir grupta 1.dereceden kötü olmadığı görüldü (Tablo 9). Hafif mesangial proliferasyon dışında belirgin ışık mikroskopik değişiklik gözlenmedi. Medyan glomerüler hasar dereceleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 1(1-1), KAR+CDDP grubunun 0(0-1), SF+CDDP grubunun 0(0-0), AMF(200) grubunun 0(0-0), KAR grubunun 0(0-0), SF grubunun 0(0-0) idi. Gruplar karşılaştırıldığında, AMF(200)+ CDDP grubunda diğer gruplardan istatistiksel olarak daha kötü glomerüler hasarlanma olduğu belirlendi (p<0.001). Diğer gruplarda görülen hasarlanmalar ise kendi aralarında anlamlı bir farklılık göstermiyordu (Tablo 10) Tablo 9. Tüm grupların glomerüler hasarlanma derecelerinin dağılımları HASARLANMA GRUPLAR DERECESİ AMF(200)+CDDP (n) KAR+CDDP (n) SF+CDDP (n) AMF(200) (n) KAR (n) SF (n) AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. 22

27 Tablo 10. Glomerular hasarlanma açısından grupların karşılaştırılması AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. (+): p <0.001, (-): p>0.05. Tubuler Hasarlanma Tüm grupların tubuler hasarlanma dereceleri Tablo 11 de verilmiştir. Medyan tubuler hasar dereceleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 4(2-4), KAR+CDDP grubunun 1(1-2), SF+CDDP grubunun 2(1-2), AMF(200) grubunun 1(1-1), KAR grubunun 1(1-1), SF grubunun 0(0-1) idi. Gruplar karşılaştırıldığında, AMF(200)+CDDP grubunda diğer tüm gruplardan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha kötü tubuler hasarlanma olduğu belirlendi (p<0.001). Ayrıca, KAR+CDDP ve SF+CDDP gruplarında, SF grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha kötü tubuler hasarlanma olduğu görüldü (p<0.001). Diğer gruplarda görülen hasarlanmalar ise kendi aralarında anlamlı bir farklılık göstermiyordu (Tablo 12). 23

28 Tablo 11. Tüm grupların tubuler hasarlanma derecelerinin dağılımları HASARLANMA GRUPLAR DERECESİ AMF(200)+CDDP (n) KAR+CDDP (n) SF+CDDP (n) AMF(200) (n) KAR (n) SF (n) AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. Tablo 12. Tubuler hasarlanma açısından grupların karşılaştırılması AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. (+): p <0,001, (-): p>0.05 Tubulointerstisyel İnflamatuar İnfiltratlar Tüm grupların tubulointerstisyel inflamatuar infiltrat gelişim dereceleri Tablo 13 de verilmiştir. Medyan tubulointersitisyel inflamatuar infiltrat gelişim dereceleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 1(1-2), KAR+CDDP grubunun 1(0-1), SF+CDDP grubunun 1(1-1), AMF(200) grubunun 1(1-1), KAR grubunun 1(1-1), SF grubunun 0(0-1) idi. Gruplar karşılaştırıldığında, AMF(200)+CDDP grubunda AMF(200) grubu dışında diğer tüm gruplardan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha kötü derecede tubulointersitisyel inflamatuar infiltrat gelişimi olduğu belirlendi (p<0.01). AMF(200) 24

29 grubundaki tubulointersitisyel inflamatuar infiltrat gelişim derecele ise sadece SF grubundan istatistiksel olarak farklı bulundu (p<0.01). Diğer gruplarda görülen hasarlanmalar ise kendi aralarında anlamlı bir farklılık göstermiyordu (Tablo 14). Tablo 13. Tüm grupların tubulointersitisyel inflamatuar infiltrat gelişim derecelerinin dağılımları TUBULER GRUPLAR İNFİLTRAT GELİŞİM AMF(200)+CDDP (n) KAR+CDDP (n) SF+CDDP (n) AMF(200) (n) KAR (n) SF (n) DERECELERİ AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. Tablo 14. Tubulointersitisyel inflamatuar infiltratlar gelişimi açısından grupların karşılaştırılması AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. (+): p <0.01, (-): p>

30 Nefrotoksisite Total Skorlama Sonuçları Tüm grupların nefrotoksisite total skorları açısından dağılımları Tablo 15 de verilmiştir. Medyan nefrotoksisite skorlar değerleri (%25-75 persantil) sırasıyla; AMF(200)+CDDP grubunun 6(5-7), KAR+CDDP grubunun 2(1-4), SF+CDDP grubunun 3(2-3), AMF(200) grubunun 2(2-3), KAR grubunun 2(1,25-2), SF grubunun 1(1-1,75) idi. Gruplar karşılaştırıldığında, nefrotoksisite total skorları AMF(200)+CDDP grubunda tüm gruplardan istatistiksel olarak anlamlı derecede kötü bulundu (p<0,001). Ayrıca, KAR+CDDP ve SF+CDDP grupları, SF verilen gruptan istatistiksel olarak anlamlı derecede kötü skora sahiptiler (p<0.001). KAR+CDDP ile SF+CDDP grupları ise nefrotoksisite skorları açısından birbirinden istatistiksel olarak farklı değildi (Tablo 16). Tablo 15. Nefrotoksisite total skorları açısından grupların dağılımı Nefrotoksisite GRUPLAR Total Skoru AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF Yok/Hafif (0-2) Orta (3-6) Yüksek (7-10) AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. Tablo 16. Nefrotoksisite total skorları açısından grupların karşılaştırılması AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF(200)+CDDP KAR+CDDP SF+CDDP AMF(200) KAR SF AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin; KAR: Karnitin; SF: Serum Fizyolojik. (+): p <0.001, (-): p>

31 Şekil 3 te, AMF(200)+CDDP grubunda saptanan histopatolojik bulgular gösterilmiştir. Bu grupta; interstisyumda lenfositer infiltrasyon, tubulus lümenlerinde pembe eosinofilik materyal birikimi, distorsiyon ve rejeneratif değişiklikler dikkati çekmektedir. Şekil 3. AMF+CDDP grubu histopatolojik bulgular: a- Uzak büyütmede AMF+CDDP grubunda interstisyumda izlenen lenfositer infiltrasyon, tubulus lümenlerinde biriken pembe eosinofilik materyal (tubuler tiroidizasyon bulgusu), tubuler distorsiyon, b-yakın büyütmede tubuluslarda görülen rejeneratif değişiklikler, hidropik dejenerasyon ve tiroidizasyon bulguları dikkati çekmektedir (H&E x 50,100) Şekil 4 te ise KAR+CDDP grubunda tubuler distorsiyon ve hidropik dejenerasyon görülmektedir. Şekil 4. KAR+CDDP grubu histopatolojik bulgular: a- Tubuler distorsiyon, b- Hidropik dejenerasyonun devam etmekte olduğu görülmektedir (H&E x 50, 100) 27

32 EK İKİ GRUBUN DEĞERLENDİRME SONUÇLARI Amifostin(200)+Sisplatin grubunun üre sonuçlarının istatistiksel olmasa da en azından değersel olarak SF+CDDP grubundan daha yüksek saptanması (sırasıyla medyan 88, 57mg/dl), glomerüler hasar, tubuler hasar, tubuler interstisyel infiltrat ve nefrotoksisite total skoru yönünden AMF(200)+CDDP grubunun SF+CDDP grubundan istatistiksel olarak anlamlı daha kötü sonuç vermesi üzerine, bu durumunun seçilen amifostin dozuyla ilişkisi olup olmadığını anlamak için etik kurul onayı da alınarak iki yeni çalışma kolu daha oluşturuldu. Amifostin in 200 mg dozunda ratlarda hipotansiyona yol açarak renal perfüzyonu bozmak suretiyle tubuler hasara neden olabileceği düşünülerek bu yeni iki çalışma kolunda, literatürde ratlarda nefrotoksisiteyi engellediği gösterilmiş en düşük doz olan 25 mg\kg amifostin dozu kullanıldı. Tablo 17 de ek iki grubun medyan üre, kreatinin değerleri ve histopatolojik değişiklik dereceleri sunulmuştur. Bu ek iki grup ile yaptığımız çalışmada bulduğumuz üre, kreatinin ve histopatolojik değişiklik sonuçları, daha önceki AMF(200)+CDDP grubu sonuçları ile karşılaştırıldığında, amifostin dozunun 200mg/kg yerine 25mg/kg olarak verilmesinin sonucu istatistiksel olarak anlamlı düzeyde değiştirmediğini belirledik. Tablo 17. Ek iki grubun üre, kreatinin ve histopatolojik bulguları AMF(25)+CDDP) AMF(25) Üre (%25-%75 persantil) mg/dl 98(83-218) 42(35,25-42,75) Kreatinin (%25-%75 persantil) mg/dl 1,2(1,1-1,9) 0,6(0,6-0,6) Glomerüler hasar derecesi 1(1-1) 1(0,25-1) Tubuler hasar derecesi 3(2-3) 2(1-2) Tubulointersitisyel inflitrat derecesi 1(1-1) 1(1-1) Total nefrotoksisite skoru 5(4-6) 3,5(3-4,75) AMF: Amifostin; CDDP: Sisplatin. 28

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

ONKOLOJİDE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ ORGAN YETMEZLİKLERİNDE ETKİLEŞİM

ONKOLOJİDE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ ORGAN YETMEZLİKLERİNDE ETKİLEŞİM ONKOLOJİDE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ ORGAN YETMEZLİKLERİNDE ETKİLEŞİM İlaç etkileşiminde rolü olan organlar Böbrek Karaciğer Akciğer GİS Kalp Organ fonksiyonlarının değerlendirilmesi Böbrek (üre, kreatinin, GFR)

Detaylı

BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Böbreklerin işlevleri (fonksiyonları) Düzenleyici işlevler Endokrin işlevler Metabolik işlevler Ekskretuvar işlevler 2 Böbreklerin

Detaylı

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Gülay Bulut 1, Yıldıray Başbuğan 2, Elif Arı 3 Hamit Hakan Alp 4, İrfan Bayram 1 Yüzüncü

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3. Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ

Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3. Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3 1 Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ 2 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Biyokimya Anabilim

Detaylı

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi

Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Melatonin Tedavisinin Diyabetik Ratlarda Kontrast Nefropati Gelişimine Etkileri: IL-33 ve Oksidatif Stresin Rolü Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi 22.10.2015

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Doç. Dr. Fatih ÇALIŞKAN Sakarya Üniversitesi, Teknoloji Fak. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği EABD

Doç. Dr. Fatih ÇALIŞKAN Sakarya Üniversitesi, Teknoloji Fak. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği EABD BİYOUYUMLULUK (BIO-COMPATIBILITY) 10993-1 Bir materyalin biyo-uyumluluğunun test edilmesi için gerekli testlerin tümünü içerir. (Toksisite, Hemoliz, sitotoksisite, sistemik toksisite,...vs.) Hammaddelerin

Detaylı

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI VİH-YL 2007 0002 DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE

Detaylı

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu)

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya A.B.D. Yağ Asitleri Uzun karbon zincirine sahip

Detaylı

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin Propiverin HCL Etki Mekanizması Bedreddin Seçkin 24.10.2015 Propiverin Çift Yönlü Etki Mekanizmasına Sahiptir Propiverin nervus pelvicus un eferent nörotransmisyonunu baskılayarak antikolinerjik etki gösterir.

Detaylı

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI I. YARIYILI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI B 601 Temel Biyokimya I Zorunlu 3 0 3 4 B

Detaylı

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ)

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ) T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3

Detaylı

PLATİNLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ. Prof. Dr. Gülten Tekuzman Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Medikal Onkoloji Bölümü

PLATİNLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ. Prof. Dr. Gülten Tekuzman Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Medikal Onkoloji Bölümü PLATİNLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ Prof. Dr. Gülten Tekuzman Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Medikal Onkoloji Bölümü Sisplatin-DNA adduktları a. Monofonksiyonel olarak guanine bağlanmış sisplatin

Detaylı

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması Melis Demirci, Özlem Tünger, Kenan Değerli, Şebnem Şenol, Çiğdem Banu

Detaylı

Uzm.Dr. KÜBRANUR ÜNAL ANKARA POLATLI DEVLET HASTANESİ TBD BİYOKİMYA GÜNLERİ, SİVAS KASIM

Uzm.Dr. KÜBRANUR ÜNAL ANKARA POLATLI DEVLET HASTANESİ TBD BİYOKİMYA GÜNLERİ, SİVAS KASIM Uzm.Dr. KÜBRANUR ÜNAL ANKARA POLATLI DEVLET HASTANESİ SUNUM AKIŞI Giriş ve Amaç Materyal Metod Bulgular Tartışma Sonuç GİRİŞ ve AMAÇ Ramazan ayı Müslümanların güneşin doğuşu ve batışı arasında geçen sürede

Detaylı

Kimyasal Sistit Modelinde Human Chorionic Gonadotropinin Etkisi

Kimyasal Sistit Modelinde Human Chorionic Gonadotropinin Etkisi Kimyasal Sistit Modelinde Human Chorionic Gonadotropinin Etkisi Tanik S, Zengin K, Albayrak S, Atar M, Tuzcu N, Tuzcu M, Imamoglu A, Bakirtas H, Gurdal M 1. Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği M E T I N S A R I K A Y A, F U N D A S A R I, J I N I G Ü N E Ş, M U S T A F A E R E N, A H M E T E D I P K O R K M A

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR ANTİOKSİDANLAR Aktif oksijen türevleri (ROS) normal metabolizma sırasında vücudumuzun ürettiği yan ürünlerdir. Ancak bazı dış kaynaklardan da serbest

Detaylı

ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ «

ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ « ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ « Sunum planı Epidemiyoloji Farmakokinetik Klinik özellikler Tanı Tedavi Sonuç Epidemiyoloji

Detaylı

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 9.Hafta ( 10-14 / 11 / 2014 ) 1.)İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 2.) İLAÇLARIN VERİLİŞ YOLLARI VE ETKİSİNİ DEĞİŞTİREN FAKTÖRLER Slayt No : 13 1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

Detaylı

ALFA LİPOİK ASİT (ALA)

ALFA LİPOİK ASİT (ALA) ALFA LİPOİK ASİT (ALA) Bitki ve hayvan dokularında doğal olarak bulunan ditiyol türevi bir bileşiktir. Endojen olarak mitokondride oktanoik asitten sentezlenir. ALA mitokondrideki enerji üretiminden sorumlu

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 10.03.2009

Detaylı

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 GİRİŞ Demir ilaçları anemi tedavisinde (özellikle gebelerde ve çocuklarda) En sık 6 yaş altı çocuklarda

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar Aysun Manisalıgil, Ayşegül Yurt Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Fizik Anabilim Dalı Hücre ve Moleküller

Detaylı

İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları. Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı

İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları. Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı Glukoz Dengesi ve SDBH GFH 20 ml/dk nın altına indiğinde glukoz kontrolünde düzensizlikler baş göstermektedir.

Detaylı

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları Hayvan Beslemede Vitamin ve Minerallerin Önemi Vitaminler, çiftlik hayvanlarının, büyümesi, gelişmesi, üremesi, kısaca yaşaması ve verim vermesi için gerekli metabolik

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi?

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi? ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE FARMAKODİNAMİK FARKLILIKLAR 17.12.2004 ANKARA Prof.Dr. Aydın Erenmemişoğlu ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE 2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.-

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- 1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- Biyokimya sözcüğü biyolojik kimya (=yaşam kimyası) teriminin kısaltılmış şeklidir. Daha eskilerde, fizyolojik kimya terimi kullanılmıştır. Gerçekten de Biyokimya

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık ÖZEL FORMÜLASYON DAHA İYİ Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA İÇİN AGRALYX

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019) 2018-2019 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK 2018 01 MART 2019) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 36 Fizyoloji 22 4X2 30 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 24 Tıbbi Biyokimya

Detaylı

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Vücutta küçük miktarda bakır varlığı olmaz ise demirin intestinal yolaktan emilimi ve kc de depolanması mümkün değildir. Bakır hemoglobin yapımı için de

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon

Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon Zeynep Kendi Çelebi 1, Saba Kiremitçi 2, Bengi Öztürk 3, Serkan Aktürk 1, Şiyar Erdoğmuş 1, Neval Duman 1, Kenan Ateş 1, Şehsuvar

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) 2017-2018 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 31 Biyofizik 4-4 Fizyoloji 22 5X2 27 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 18 Tıbbi

Detaylı

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. DAĞILIM AŞAMASINI ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. Bu bağlanma en fazla albüminle olur. Bağlanmanın en önemli özelliği nonselektif

Detaylı

2. Renal tübülüslerde ise reabsorbsiyon ve sekresyon (Tübüler reabsorbsiyon ve Tübüler sekresyon) olur.

2. Renal tübülüslerde ise reabsorbsiyon ve sekresyon (Tübüler reabsorbsiyon ve Tübüler sekresyon) olur. BÖBREK Böbreklerimiz, omurganın her iki yanında, karın boşluğu içerisinde ve bel bölgesinin biraz yukarısında yer alırlar. Her insanda iki tane böbrek bulunur. Fakat sağlıklı tek bir böbrek de normal yaşam

Detaylı

BİYOLOJİK AJANLARIN DİĞER İLAÇLARLA ETKİLEŞİMLERİ. Mustafa ÖZGÜROĞLU Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

BİYOLOJİK AJANLARIN DİĞER İLAÇLARLA ETKİLEŞİMLERİ. Mustafa ÖZGÜROĞLU Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı BİYOLOJİK AJANLARIN DİĞER İLAÇLARLA ETKİLEŞİMLERİ Mustafa ÖZGÜROĞLU Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı İki ilaç etkileşime girdiği zaman ne tür ürünle karşımıza gelebilirler? Pozitif etkileşim

Detaylı

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU Mesude Angın 1, Ender Hür 1, Çiğdem Dinçkal 1, Cenk Gökalp 1, Afig Berdeli 1, Soner Duman

Detaylı

Fibrinolytics

Fibrinolytics ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri

Detaylı

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FARMAKOKİNETİK Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 İlaç Vücuda giriş Oral Deri İnhalasyon Absorbsiyon ve Doku ve organlara Dağılım Toksisite İtrah Depolanma Metabolizma 3 4 İlaçların etkili olabilmesi için, uygulandıkları

Detaylı

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 05-06 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: / Histoloji Embriyoloji Yrd. Doç. Dr. Bahadır Murat Demirel / Üyeler: / Tıbbi / Dersin AKTS

Detaylı

Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam

Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam Elif Arı Bakır 1, Alla Eldeen Kedrah 2, Yeşim Ahdab 2, Fulya Çakalağaoğlu 3, Hakkı Arıkan 1, Beyza Macunluoğlu 1, Aydın Atakan 1, Hüseyin

Detaylı

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar 5.111 Ders Özeti #12 Bugün için okuma: Bölüm 2.9 (3. Baskıda 2.10), Bölüm 2.10 (3. Baskıda 2.11), Bölüm 2.11 (3. Baskıda 2.12), Bölüm 2.3 (3. Baskıda 2.1), Bölüm 2.12 (3. Baskıda 2.13). Ders #13 için okuma:

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın Mitokondri, ökaryotik organizmanın farklı bir organeli Şekilleri küremsi veya uzun silindirik Çapları 0.5-1 μm uzunlukları 2-6 μm Sayıları

Detaylı

KEMOTERAPİ NASIL İŞLEV GÖRÜR?

KEMOTERAPİ NASIL İŞLEV GÖRÜR? KEMOTERAPİ NEDİR? Kanser hücrelerini tahrip eden kanser ilaçları kullanılarak yapılan tedaviye kemoterapi denir. Bu tedavilerde kullanılan ilaçlara antikanser ilaçlar da denir. Kanserin türüne göre kemoterapinin

Detaylı

FARMAKOKİNETİK KİŞİSEL VARYASYONLAR NEDENLERİ VE KLİNİK SONUÇLARI

FARMAKOKİNETİK KİŞİSEL VARYASYONLAR NEDENLERİ VE KLİNİK SONUÇLARI FARMAKOKİNETİK KİŞİSEL VARYASYONLAR NEDENLERİ VE KLİNİK SONUÇLARI Ercüment KARASULU Ege Üniversitesi İlaç Araştırma-Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma - Uygulama Merkezi ( ARGEFAR ) 24 MART 2010 İlaçların

Detaylı

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti Prospektüs ; berrak sarı renkli çözelti olup her ml'si 500.000 IU Vitamin A, 75.000 IU Vitamin D 3 ve 50 mg Vitamin E içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ uygun farmasötik şekli, içerdiği A, D 3 ve E vitamin

Detaylı

RENAL TÜBÜLER TRANSPORT MEKANİZMALARI RÜMEYZA KAZANCIOĞLU BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ NEFROLOJİ BİLİM DALI

RENAL TÜBÜLER TRANSPORT MEKANİZMALARI RÜMEYZA KAZANCIOĞLU BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ NEFROLOJİ BİLİM DALI RENAL TÜBÜLER TRANSPORT MEKANİZMALARI RÜMEYZA KAZANCIOĞLU BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ NEFROLOJİ BİLİM DALI TERMİNOLOJİ TRANSPORT TİPLERİ TÜBÜL SEGMENTLERİ AQUAPORİNLER TERMİNOLOJİ I Ekskresyon idrar ile

Detaylı

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi Boşaltım Sisteminin Görevleri Vücut sıvılarının hacmi ve içeriğinin korunması, kan basıncının dengede tutulması, ph ının dengede tutulması, su-tuz

Detaylı

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER Canlıların yapısında bulunan moleküller yapısına göre 2 ye ayrılır: I. İnorganik Bileşikler: Bir canlı vücudunda sentezlenemeyen, dışardan hazır olarak aldığı

Detaylı

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ Cem Sezer 1, Mustafa Yıldırım 2, Mustafa Yıldız 2, Arsenal Sezgin Alikanoğlu 1,Utku Dönem Dilli 1, Sevil Göktaş 1, Nurullah Bülbüller

Detaylı

Mide Tümörleri Sempozyumu

Mide Tümörleri Sempozyumu Mide Tümörleri Sempozyumu Lokal İleri Hastalıkta Neoadjuvan Radyoterapi ve İORT Prof. Dr. Ahmet KİZİR İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü 17 Aralık 2004 İstanbul Neoadjuvan Radyoterapi Amaç : Lokal ileri hastalıkla

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ 9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ Radyasyonun indirekt etkisi iyonlaştırdığı su moleküllerinin oluşturdukları serbest radikaller aracılığıyla olmaktadır. Çünkü

Detaylı

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi HİPERKALSEMİ Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi Tanım: Hiperkalsemi serum kalsiyum düzeyinin normalden (9-11 mg/dl) yüksek olduğunda meydana gelen

Detaylı

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları [Çocuklarda Akılcı İlaç Kullanımı] Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Nefroloji Ünitesi İlaç Metabolizması Esas organ

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler.

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. 1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. Bunlar; absorbsiyon, dağılım; metabolizma (biotransformasyon) ve eliminasyondur. 2. Farmakodinamik faz:

Detaylı

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler MBG 111 BİYOLOJİ I 3.1.Karbon:Biyolojik Moleküllerin İskeleti *Karbon bütün biyolojik moleküllerin omurgasıdır, çünkü dört kovalent bağ yapabilir ve uzun zincirler

Detaylı

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. 1 BESLENME BİLİMİ 2 Yaşamımız süresince yaklaşık 60 ton besin tüketiyoruz. Besinler sağlığımız ve canlılığımızın devamını sağlar. Sağlıklı bir

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI 9. Sınıf DOĞRU YANLIŞ SORULARI Nitel gözlemlerin güvenilirliği nicel gözlemlerden fazladır. Ökaryot hücrelerde kalıtım materyali çekirdek içinde bulunur. Ototrof beslenen canlılar

Detaylı

YAŞLILIK VE KANSER. Prof.Dr.A.Önder BERK

YAŞLILIK VE KANSER. Prof.Dr.A.Önder BERK YAŞLILIK VE KANSER Prof.Dr.A.Önder BERK Kanser ve diğer hastalıkların yaşla değişen sıklığı (%) YAŞ HASTALIKLAR 45 45-59 60-74 75+ Kanser 3,8 8,3 14,0 16,0 Kalp Hastalıkları 0,4 14,0 14,0 20,0 Periferik

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Şahin A. Sırmalı / Histoloji ve Embriyoloji Başkan Yardımcıları: Doç. Dr. Ayşegül Çört / Tıbbi Biyokimya / Üyeler: Prof. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / / Dersin AKTS

Detaylı

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit NEFRİT Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Genel Bilgiler Böbreğin temel fonksiyonlarından birisi idrar üretmektir. Her 2 böbrekte idrar üretimine yol açan yaklaşık 2 milyon küçük ünite (nefron) vardır. Bir nefron

Detaylı

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği 32. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi Dr. Cihan Heybeli

Detaylı

2013 NİSAN TUS DAHİLİYE SORULARI

2013 NİSAN TUS DAHİLİYE SORULARI 2013 NİSAN TUS DAHİLİYE SORULARI Doğru cevap: B Referans: e-tus İpucu Serisi Dahiliye Ders Notları Cilt 2 Sayfa: 10 Doğru cevap: A Referans: e-tus İpucu Serisi Dahiliye Cilt 1 Ders Notları Sayfa: 233

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

*Barsak yaraları üzerine çalışmalarda probiyotikler, yaraların iyileşmesi ve kapanması amaçlı test edilmiştir.

*Barsak yaraları üzerine çalışmalarda probiyotikler, yaraların iyileşmesi ve kapanması amaçlı test edilmiştir. * *Aşılama öncesinde ve beraberinde probiyotik kullanma veya aşının içine serokonversiyon oranını arttıracağına inanılan suşların eklenmesi ilgili çalışmalar son birkaç yılda hızla artmıştır. *Şimdiye

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3 ADIM ADIM YGS LYS 184. Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3 2) Geri Emilim (Reabsorpsiyon) Bowman kapsülüne gelen süzüntü geri emilim olmadan dışarı atılsaydı zararlı maddelerle birlikte yararlı maddelerde kaybedilirdi.

Detaylı

Levosimendanın farmakolojisi

Levosimendanın farmakolojisi Levosimendanın farmakolojisi Prof. Dr. Öner SÜZER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AbD 1 Konjestif kalp yetmezliği ve mortalite 2 Kaynak: BM Massie et al, Curr Opin Cardiol 1996

Detaylı

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ 2018 2019 EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA) 1901206HASTALIKLARIN BİYOLOJİK TEMELİ DERS KURULU-I DEKAN DEKAN YRD. BAŞKORDİNATÖR

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran Yağlı Karaciğer (Metabolik Sendrom) Modeli Geliştirilen Sıçanlarda Psikoz Yatkınlığındaki Artışın Gösterilmesi ve Bu Bulgunun İnflamatuar Sitokinlerle Bağlantısının Açıklanması Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: Yrd. Doç. Dr. Hakan Darıcı / Histoloji ve Embriyoloji / Üyeler: Doç. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / Dersin AKTS Kredisi: 9 Kurul Başlangıç Tarihi: 16

Detaylı

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dinç Süren 1, Mustafa Yıldırım 2, Vildan Kaya 3, Ruksan Elal 1, Ömer Tarık Selçuk 4, Üstün Osma 4, Mustafa Yıldız 5, Cem

Detaylı

Onkolojide Sık Kullanılan Terimler. Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013

Onkolojide Sık Kullanılan Terimler. Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013 Onkolojide Sık Kullanılan Terimler Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013 Kanser Hücrelerin aşırı kontrolsüz üretiminin, bu üretime uygun hücre kaybıyla dengelenemediği, giderek artan hücre kütlelerinin birikimi..

Detaylı

Böbreklerin İşlevi. D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D.

Böbreklerin İşlevi. D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D. Boşaltım Fizyolojisi Böbreklerin İşlevi D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D. scanan@baskent.edu.tr Böbrek İşlevi: Genel Bakış ş İdrar oluşumunun merkezi Homeostatik

Detaylı

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir.

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir. Biyokimya sınavı orta zorlukta bir sınavdı. 1-2 tane zor soru ve 5-6 tane eski soru soruldu. Soruların; 16 tanesi temel bilgi, 4 tanesi ise detay bilgi ölçmekteydi. 33. soru mikrobiyolojiye daha yakındır.

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Üriner Sistem Üriner sistemi iki böbrek, iki üreter, vesica urineria (idrar kesesi) ve üretra oluşturmaktadır Böbrekler kanın süzme işini yaparak idrarı

Detaylı