değil, ele geçmemek ("Akıl Tutulması"ndan) Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri
|
|
- Ayşe Nazmi
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1
2 Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için direnirken, acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir. MAx HORKHEIMER ("Akıl Tutulması"ndan)
3 İ Ç İ N D E 1\. İ L E -R Stigma Peykan Gençoğlu 3 Sömürgeleştirilenlerin Psikolojisi.Phil Brown 4 Diyojenin Feneri (şiir) B.Ç. 7 Sinema ve Psikiyatri Üzerine Onat Kutlar'la Söyleşi 8 Tütün Zararlısı Özgür Onbaşıoğlu ll Bulutlar (şiir) R.G.O. 12 Musl<:aterapi Kültegin Ogel 13 Lacan ve Antipsikiyatri Sherry Turkle 14 Av (şiir) Kaan Ozbayrak 1 7 Python Küçük İskender 18 Uçak ve Biz (şiir) D.Ç. 19 Sandrahuddin Fatih Altınöz 20 Kendi Alemimi Süslemek ].G. 21 Holivudomani (Balıkçı Kral) Yağmur Taylan 22 Bir Aydınlaı;ı.ma Ürünü: Özerk AlilaSahip Ozne Yurdaer Altınöz 23 Delilik Üzerine Konuşmalar 'ların Harel<:etleri Cornelius Castoriadis 26 Şizofrengi. Iki Ayda Bir Çıkar. l\isan Sayı :2 Sahibi ve Yazı İşleri.Müdürü: Ayşegül Akyapraklı Yayın {(urulu (in alphabelical ordcr) : Fatih Altınöz, Güno Bilger, Banu Büyükkal, Kültcgin Ögcl, Yağmur Taylan Yapım, tasarım : GrafYayıncılıkLimited, ((atkıda Bulunanlar: Hakan Atalay, Hush, Mehmet Şenol, Twinings, Camcl, Peykan Gençoğlu, Sinema Günleri, Küçük İskender, Pathcanlı Pasta, Nevzat Çalışkan, Nehir Büfe, lşıl Dirican, 1\izam Pide Salonu, Robert Plant, Berna Uluğ, Figen Şakacı, PTT, Tesla, Aerosmith, Mustafa Şafak, Özgür Onbaşıoğlu, Yurdaer Altınöz, R.G.Ö., D.Ç., Kaan Özbayrak, J.G., QuarkX, Yazışma Adresi : P.K. 187 Bakırköy, İstanbul.J Ad ve soyadları başharfleriyle belirtilen yazarlar, bir dönem tedavi amacıyla psikiyatri kurumlarında bulunmuşlardır. 2
4 STIGMA Damgalanmak yani Goffman'ca "stigma"ya maruz kalmak herhalde "zor zanaat" birey için. Eski Yunanda stigma terimi kişinin ahlaki düşüklüğünü ortaya koyan, bedenine kazınan dikkat çekici bir işarete gönderme yapı yormuş. O insanın köle, cani veya hain olduğunu gösteren işaretler ya bedenine kazınıyar yada dağianıyormuş ki, herkes bu kirlenmiş varlıktan kaçınabilsin. Gel zaman git zaman bu kavram fiziksel bir hastalığın görünür işaretlerini anlatır olmuş. Günümüz de ise stigma artık bedensel bir işaretten çok kötülüğün, aykınlığın kendisini anlatmaktadır. Toplum kişileri kategorize etme yollan nı kurumsallaştı n rken bu kategorilerin üyeleri için doğal ve sıradan kabul edilecek sıfatlan, özellikleri de öngörür.belirli ortamlarda toplumsal ilişkilerin rutinleri, bildik başkalaoyla fazladan dikkat veya düşünce gerekıneden iletişim kurmaya yarar. Karşınıza bir yabancı çıktığında önce onun kategorisi ve özelliklerini düşünürsünüz, yani "toplumsal kimliğini". Burada dürüstlük gibi kişisel özellikler kadar meslekle ilgili yapısal özellikler de devreye girer. Tabii ki bu süreçlerin farkında değilsinizdir, ta ki beklenenin dışında bir soru işareti ortaya çıkıncaya kadar. Yabancı karşınızdayken onu farklı kılan, diğerlerinden daha az arzu edilir özellikleri olduğunu duyuran bir yönü ortaya çıkarsa,zihninizde o artık tam bir insandan eksik bir insana indirgenir. İşte bu atıf "stigma" dır ve gündelik dilde zayıflık, dezavantaj, özgür gibi isimler alır. Damgalar çeşit çeşit; ırklara, u luslara ve diniere atfedildiğinde bu gruplann tüm üyelerine bulaşabilirken, akıl hastalan, hapisten çıkanlar, eşcinseller, alkolikler, işsizler, kanser Iiler şeklinde kategorize edilen insaniara da el atıyor. Tanımı gereği, stigmalı kişilere tam insan gözüyle bakılamıyor ; böylece onun yaşam şansını azaltmak için farkında olmasak ta elimizden geleni yapıyoruz. Bu kişilerin eksikliğine ve tehlikeli oluşuna ilişkin teoriler kurup, isimler veriyoruz. Gündelik konuşmalanmızda benzetme olarak salak, piç kurusu, manyak gibi sözleri asıllannı fazla düşünmeden kullanıyoruz, o anlık aşağılamalar için. Stigma'ladıklanmız hep huzursuzdur, belirsizlikler içinde yaşar. Kör, sağır, deli, sakat karşılaşacağı kişinin tutumunun ne olacağını önceden kestiremez, reddedilmek, kabul edilmek, aşağılanmak, ilgilenilmemek hepsi o labilir. Aynı durum erişkinler arasındaki ergen, beyazlar arasındaki karaderili-, ikinci kuşak göçmen, erkek dünyasındaki kadın için de geçerlidir. Düşük zeka kapasitesi olan kişinin karşılaştığı sorun hemen onun zihinsel eksikliğine bağlanırkeri, "normal zekalı" biri aynı sorrinla karşılaştığında herhangi bir d urumun göstergesi olarak kabul edilmez. Stigma, onu taşıyan kişinin yakınlanna da bulaşır. O yüzden görünür bir farklılığı olmayaniann yakınlan bu durumu çevreden saklar, saklayamayanlar ise ya toplumdan yada aykın kişiden yavaş yavaş uzaklaşır. Birçok ülkede insanlara akıl hastalanyla ilgili düşüncelerini sormuşlar. Çoğunluğu onlann iyi bakılmalannı, kapatılmamalannı söylemiş a ma iş onlarla özel ilişki kurmaya gelince, "işte onu yapamayız demişler". İşte Goffman bunlan söylemiş. Ey "normal" ler beğendiniz mi yaptığınızı? PEYKAN GENÇOGLU 3
5 ömürgeleştirilenlerin Psikolojisi Günümüzün egemen psikiyatri söyleminin hastalan sınıflandırmak, egemen çabasının da kendisini medikalize etmeye çalışmak olduğu düşünülürse, aşağıdaki yazı kimilerine "anakronik" gibi gelebilir. Ancak kendi kuramını ve uygulamasını yaratamayan ülkemiz psikiyatristinin "karmaşala- nn" yerini "nörotransmiter sistemlerinin", psikolojik olanın yerini "biyolojik olanın", "toplumsal olanın yerini" "istatiksel olanın" almasına karşın, egemen psikiyatri anlayışının önkabullerini sorgulaması gerektiğini düşü- nüyorum. Bu nedenle aşağıdaki yazı kimilerine oldukça "senkronik" gelebilir, gelmelidir. Fransa'nın Martinik sömürgelerinde doğan Franz Fanon Marksist bir psikolojinin geliştirilmesi için bize büyük katkılarda bulunmuştur. Ancak, psikolog ve psikiyatristlerden çok devrimciler tarafindan okunduğu için genellikle özgürleştirici psikolojiye katkıda bulunan biri değil de devrim tarihinde bir kişilik olarak algılanmıştır. Fanon, sömürgeleştirilmiş Cezayirdeki yaşantılanndan kalkarak yazdığı yazılarda ana hatlanyla "akıl hastalıklan "nın çoğunun toplumsal sistemden kaynaklandığını ve bu sistemin değiştirilmesiyle ortadan kaldınlabileceklerini anlatır. Bu yaklaşım, toplumu bir bütün olarak göremeyenler tarafindan indirgeyici bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir. B u tür insanlar dünyayı Fanon'un kullandığı diyalektik terimlerle göremezler ; politika ve psikolojinin asla biraraya gelmediği bölmelenmiş bir düşünceler dünyasında yaşarlar. Bu bölmeleme bir mistifikasyon aracı dır, Fanon bunu kırma yoluna gider. Onun Cezayirliler arasında gördüğü en ağır sorunlardan biri "bedene zarar verme" davranışıydı. Yeryüzünün Sefaleti'nde belirttiği gibi, sömürgeci baskı; yerlilerde çıkış bülamayan bir öfkeyi 4
6 diri tutmaktadır; sömürgecilik zincirlerinin sıkı bağlarıyla elleri kolları bağlanmıştır onların. Ama gördük ki sömürgeciler içsel olarak ancak bir sözde-hareketsizlik elde edebilirler. Yeriiierin kaslannda ki gerilim kana susamış patlamalarda, kabile savaşlannda, cemaatlar arası kan davalannda, bireyler arası kavgalarda düzenli olarak çıkış bulmaktadır.* Sömürgeleştirileni efendisi" yerine keiıdi kardeşlerine saldırtan şey onun yönerenlere göre güçsüz konumudur. Eldridge Cleaver, Birleşik Devletlerin gettolannda da aynısının görülebileceğini yazmıştır. Fanon, Kara Deri, Beyaz Maskeler' de Martinikierin "Fransız"laşma çabalarını; kendisinin de bir zaman giriştiği bir çabayı sorgular. Bu çabasının sonucunda psikiyatrist olmuş ve baskıya uğrayan yoldaşlanyla özdeşimini yitirmişti. Ama devrimin ortasındaki Cezayir'de kara bir psikiyatrist olması çok şeyi değiştirdi. Çok uzun süre baskıya uğrayan yaşamının başlıca kısmı olan baskıcıyla özdeşim değişmeye başladı ve enerji devrimci doğrultularda aktı. Fanon sömürgeleştirilmiş in: sanların yaşamlannda çok yer tutan söylen ve büyülerde saldırganlığın( sömürgecilere yöndtildiğinde iyi bir şey olan saldırganlığın) yer değiştirdiğini de görür. Zombiler "sömürgecilerden daha korkunç" hale gelirler ve böylece. Cezayir'linin zihninde ki sömürgeci iktidan etkili bir şekilde azalır. Diğer bir psikolojik tuzak ta sömürgeci psikolojinin, özellikle de "karmaşalar"ın kabullenilmesi dir: "engellenme karmaşası","savaşına karmaşası", "sömürgeleştirilme karmaşası", "tembellik karmaşası" gibi sayısı sonsuzu değin uzatılabilen karmaşalar. Sömürgeciliğin ilk dönemlerinde baskının bu içselleşmesi çok gizli olduğundan, genellikle ortaya çıkarılması da çok zordur. Birleşik Devletler' de kendimi hakkında kabullendiğimiz söylenlere çok benzer bu: Özgürleşme olmaklarının farkına varan3: ana-. babalara ya da. öğretmeniere karşı isyanımız n çözülmemiş bir karmaşaya bağlı olduğuna inanın. Baskının içselleştirihiıesi, çeşitli kimselerin "kitle neyrozu"(e.fromm) ya da "duygusa veba"..(w. Reich) adını verdikleri genel bir kültürel-toplumsal bilinç durumuna götürür. Henüz özgürleşmemiş bir çağdaki tarih 5
7 süreci, başkalannca denetlenen bir dünyada kendi aşağılığımızın ve güçsüzlüğümüzün her alanda bilinçsizce kabullenilmesine yol açar. Fanon da Reich gibi, insanlan sakatlayan, özgürlük mücadelesinden alıkoyan ailevi ve cinsel baskıdan sözeder. Bilincin derinlerine yerleşmiş bu tür yönlere karşı savaşmak, genellikle psikiyatristlerin ilgilendiği "akut" duygusal bunalımlada savaşmaktan daha zordur. Fanon da "akut" hastalara yardımcı olabilirdi ama "iyileşen hastaların dış koşullan bu hastalıklı düşünceleri sürdürüp beslediği için" bunun çare olmadığı kanısındaydı. Yani aynı baskı dünyasına geri dönrnek başlangıçtaki sorunlan mutlaka alevlendirir, bu nedenle Fanon değişikliğin aracı olarak devrimi görmektedir. Sömürgeleştiriimiş insan şiddet içinde ve şiddet aracılığıyla özgürlüğünü bulur. Fanon'un Aime Cesaire'in Les Arnı es Miraculeuses (Mucize Silahlar)'ından yaptığı alıntıda, köle efendisine vurduktan sonra şöyle der: "Vurdum, kan aktı:işte bugün anımsadığım tek vaftiz olayı bu".* B u devrimci şiddetin boşaltıcı(katartik) bir etkisi var mıdır? Şiddetin ulusal kurtuluş mücadelesininin esasını temsil eonesi, sömürgeleştirilene ilk kez kendi yaşamı üzerinde iktidar sağlaması anlamında, evet. Bu ne bir Fransızın öldürülmesinin Cezayiriileri bütün sorunlanndan kurtardığı anlamına gelir ne de Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin (FLN) zaferinin, bütün duygusal sorunların çözümü olduğunu gösterir. Fanon sadece duygusal sorunlann ya da "akıl hastalığı "nın (adına ne denirse densin ), başka bir toplum bağlamında bütünüyle düzeltilemeyeceğini söyleyen ilk ki- şidir. Bu görüş çok basit gibi görünebilir ve gerçekten sakıncaları gözden saklayan kodlanmış bir mddeki emperyalizm olgusunu da vardır. Cezayirliler Fransızlan psikolojiye dönüşmüştü. kovdular ama gerçek bir devrime Sömürgeleştirilenler sırtlanndaki erişemediler; bir yandan sosyalist emperyalist baskının bütünlüğü güçler ulusal burjuvazi tarafindan sayesinde kendi bütünlüklerini püskürtüldü, öte yandan tam bir keşfettiler: "Yerliler gerçekliği kültürel özgürlük elde edilemedi. keşfeder ve onu kendi töre kalıplarına, şiddet pratiklerine ve öz Fanon 'u Fransızlara karşı salt politik bir devrimden daha fazlası gürlük tasanianna dönüştürürilgilendiriyordu. Kültürel özgürlüğün, devrimci ayaklanmanın bir parçast fiddet arastnda bir ayrtm Artti' trl,çt psil,olojiyle trl,çt olduğunu görüyordu. Bu ayaklanma, yoktur. Psil,olojinin bütün bir sömürü sisteminin bir parçast babanın ev halkı olduğu artti( l,e,fedilmiftir. üzerinde egemenliğini sürdürdüğü, geleneksel Cezayir ata psil,olojinin almast gerel,lidir: Şimdi onun yerini yeni bir erkil yapısını kırmayı özgürlüğün psil,olojisi. da içeriyordu. Gençler devrimci güçlerin içindeyken ana-baba otoritesini ler"*. Artık ırkçı psikolojiyle ırkçı kabullenemiyor; kadınlar köleliğe yaklaşan bir uşaklık rolünü Psikolojinin bütün bir sömürü şiddet arasında bir ayrım yoktur. reddediyordu. Devrimci durum sisteminin bir parçası olduğu artık keşfedilmiştir. Şimdi onun ye dolaysız bir zorunlulukla cinsiyet rolleri ve aile otoritesinde çeşitli rini yeni bir psikolojinin alması değişiklikler yarattı. Fanon bütün gereklidir: özgürlüğün psikolojisı. bunların ve kültürel özgürlüğün öteki boyu tl arının sürece ği ni Fanon psikolojiyle politik mücadeleyi en yetkin bir şekilde birleş umuyordu am.a ulusal burjuvazinin denetleme tutkusu bu süreci tiren kişi olarak ayaktadır hala. sona erdirdi. B u bireşim yapay değil ; insan. Fanon, Cezayir devriminin bütünlüğünü daha çok anladıkça, ğini kavrayan, diyalektik bir bire praksisinin bu iki yönünün birli devrimci psikoloji tanımını daha şimdir. Psikol9jinin nasıl politik da çok açıklığa kavuşturdu. mücadeleden doğduğunu (ve Onun, sömürge egemenliğinin tersini) Fanon'un yazılan aracılığıyla anlamak olasıdır. O, kapita bütünselliği hakkındaki marksist anlayışından bakınca, Avrupalıların Afrikaltiara yakıştırdığı psiko karmaşıklığı aniayacak bir yönlizmin insan yaşamında yol açtığı lojinin nasıl bu egemenliğin öteki tem de sunar. Ve doğal olarak, yönü olduğunu kavraması akla devrimi niçin yaptığımızı anlamamızı sağlar. uygundu. Fransızlar, Cezayiriilere kendilerininkiyle aynı psikolojiyi uyguladıklarını iddia etmediler. Fransız ırkçılığının tamamı Hakan Atalay Ph il Brown' dan Türkçeleştiren (politik,cinsel,ekonomik) sırf te- 6
8 Adamlar aras1nda adam1n biri Güpegündüz adamlar aras1nda elinde fener Bir şeyler ar1yormuş Adamlar arasında adamlardan bir diğeri. Adı iskender Merakla dönmüs 1 Ne arad1ğ1n1 sormuş Adam adamları göstermiş Adam arıyorum demiş Tabii adam haklı Adam adama meraklı F E N E Ri 7
9 Onat 1\utlar'la Sinema Uzerine "Günümüzde artık Modem psikiyatri.size neyi çağnştınyor? Psikiyatri benim için herşeyden önce çağırmza damgasını vurmuş büyük bilim adamlaoyla çağnşım yapıyor.başta Freud. Onun dışında sanatçı olarale yani sinemayla uğraşan biri olarak, yüzyılımızın başından itibaren, dünya savaşından sonra dünya sanatında, bilinçaltinn çok çarpıcı bir biçimde ortaya çıkışıyla, tabi ki beni ilgilendiriyor. Sürrealistler, ondan sonra gelen çok çeşitli ressam, yazar, sinemacı kuşakların, Bunuel, Picasso, Breton gibi; ondan önce yüzyılımızın başında Dostoyevski olmak üzere daha sonra ki yıllarda insan zihninin karanlık bölgelerine ışık tutmaya çalışan büyük yazariann dünyasıyla tabii ki bize yalclaşıyor. Bu açıdan diyebilirim ki günümüzde artık psikiyatrinin bilgi alanına giren psikiyatrinin bilgi alanına. gıren herşey, kendisini sağlıklı gören insanların ilgi alanının dışında sayılamaz" herşey kendisini sağlıklı gören insaniann ilgi alanının dışında sayılamaz. Burada bir sınır bulanıklılığının olduğu çok a çıktır. Benim bu konuda üniversite yıllanmda çok hoş bir amın oldu. O zaman aynı yurtta kalan arkadaşianınızla çıkardığımız A dergisine çeviriler yapan çok değerli bir arkadaşımız vardı. Mühendis oldu şimdi. O birgün bana şunu söylemişti: Kendimde keşfettiğim bütün incelikli düşünce ve farklı d uygulann psikiyatri de bir hastalık adı var. Bu da bu a lanın ne kadar belirsizliklerle dolu olduğu nu gösteriyor. Bu konuda kendimi a matör uzman sayabileceğim bir bilgi birikimine sahip değilim. Birincisi gerçekten bir uzmanlık alanı. kolay bir iş değil ve hele hele geçen yan yüzyıl içinde elde edilen bilgiler göze alındığında zaten buna imkan yok. İkincisi de açıkçası, benim bu konu da çok spesifik tanımlar yapmaya gönlüm el vermiyor. Küçük bir anektot, kişiliğiyle çok ilgilendiğim hatta üzerine bir yazı yazmayı düşündüğüm bir yüzyıl başı figürü var: Lou Andreas Salome. Rus asıllı bir kadın. Sonra Avrupaya gelmiş. Güzel bir kadın. İyi bir eğitim görmüş. Sonra Nietzsche'nin sevgi-
10 lisi olmuş. Daha sonra Rilke'nin sevgilisi bir şeydir. Ama çirkin bir kadına ne kadar olmuş ve sonra da uzun yıllar Freud'un a çirkinsiniz demek doğrudur ama herhalde sistanlığıru yapmış. densizliktir. Ayrıca Dolayısıyla, akıllı yada sağlıklı insanla sağlıksız insan arasındaki h e m sırur da bence bir ölçü sorunudur. Burdaki ölçüde zamanla değişiyor. Bundan iki yüzyıl önce derhal deli "Eğer bir yazar, şair, sinemacı kendi içinde bir zenginlik bulzıyorsa ve bunları bir sanat ylıpı,tnıa döniiştiirerek kendi yaşanıını ve başkalarının ylışanunı zenginleştirebiliyorsa bu duı umda o insanın "acaba bende biı ı ahatsızlık mı.var?'' diyerek psikiyatriste gitmesi yanlıştır. " diye tırnarhaneye yatırılacakları bugün biz dahi diye başımızda taşıyabiliyoruz. Normal sözünün kökeninde normlarla uygunluk olduğu düşü-.... yin normal neyin a normal olduğunu kestir-... Şurası muhakkak ki insan u d' la hem de psikanalizle ilgili kitaplan var. Salome Rilke ile ilişki kurduktan kısa bir süre sonra Rilke'ye psikanaliz yapmaya başlamış. Mektuplarından öğrendiğimize göre Rilke'ye artık sana psikanaliz yapmaktan vaz.geçtim diyor. aklının kendi içinde bir denge oluşturduğu zamanlar ve o dengeyi kaybettiği zamanlar yeni bir dengenin de oluşması mümkün, oluşamaması da mümkün. Şizofreniden sözedilirken hep dağılrriış bir zihinden, bir kopuştan sözedilir. Gerçekten eğer dış dünya ile radikal bir kopuş meyda- "Çünkü artık eskisi kadar iyi şiir yazamına gelmişse bunun da pekala normal olabiyorsun" Bu da ilginçtir, zihnin bu anlamda leceğini söylemek mümkün değildir. Psikiyatrlann, ütülenmesi, temizlenmesinin de herhal doktorlann ve bu konuda düşünenlerin de bir şairin şair belleği imajinasyonu için üzerinde çok tartıştıkları birtakım çok iyi olduğu söylenemez. sınırlar söz konusudur. Bunları mutlak olarak Sizin için bu anlamda psikiyatrik a almamak gelişen bilgilerle yerlerini sü çıdan belirgin nonnallik- anormallik ayrunı rekli değiştirmek gerekir. Türkiye gibi bir var mı? toplumda, haskılann çok ağır olduğunu u İnsan karakteri ve insan toplumsallığı nutmamak lazım. Çünkü Türkiye otokrat hatta eti ği konusunda geçeri yıllarla birlikte bir yapıya sahip. Baskılar sert acımasız. Bireyin edindiğim bir kanı var. "Herşeyin bir öl teşekkülü özellikle bir rönesans yani çüsü olmalı " diye düşünüyorum. Bir yere aydınlanma yaşamadığımız için geçmişten kadar radikal olmak iyidir bazı konularda. kalan dogmatik düşüncelerk şekillenmiş. Ama radikalizmi mutlaklaştırdığınız zaman Hatta öyle ki, laik bir toplum olmaya başladığımız yararlı olinaktan çıkar ve sonuç elde edemeyebilirsiniz. bir dönemden bu yana bile eski İnsanın dürüst olması iyi dini dogmalann yerine başka inanç kaynaklarının adeta aynı tavır içinde gelişmiş ve ortaya konmuş olduğunu görüyoruz. Yani geçmişin şeyhleri yerini çağdaş birtakım önderiere bırakıyor. Geçmişin emirinin yada padişahırun yerini günün cumhurbaşkanı yada başbakanı kolaylıkla alabiliyor. Nitekim toplumumuzda ki tek bir lider imajının hep ağır basışının altında bu yatıyor. Biraz düşünürseniz pekala cumhurbaşkanının bir padişah gibi karşılandığını yada Demirel'de baba imajının bu kadar baskın biçimde görülüşünün bu geçmiş dönemle çok yakından ilgili olduğunu anlayabiliriz. Toplum babanın, padişahın yada emirin gösterdiğine inanmaya hazır bir toplum. Bu da tabi otokrat yapının ağırlığının demokrasiye, demokrasiye alışkanlığın, sivil bir toplum yaratışın çok zor olduğunu göstermiştir. Bütün bunlardan sonra baskının çok. ağır olduğunu söylemek isterim. Baskının çok ağır olduğu ortamlarda tabi ki ruhsal başkaldırılar ciddi oluyor ve bu nedenle de toplumumuzda ruh sağlığı yönünden gerçekten doğrudan doğruya kendilerine bağlı olmayan genetik veya başka nedenlerden ötürü de insanların akıl dengelerinin çokça bozulduğunu görüyoruz. Türk toplumunun farklı toplumsal yapılanmasından söz ediyorsunuz Sizce Türk psikiyatlan ile batılı psikiyatrlar a rasında ne gibi farklar olmalı? Evet çok önemli bir nokta. Ereğin üst ölçüde kutsallaştırıldığı toplumlarda, bildiğiniz gibi bireyin kendi içinde çatışması söz konusudur ve bu yüzden de bireyin iç dünyasında çatışmalar vardır. Kötülükle i yilik diyelim kendi içindedir. Bu aynı zamanda tabii ki hıristiyan düşüncesiyle de yakından bağlantılıdır. Bir defa insanın dünyaya düştüğü farz edilir. Yani cennetten düşüş. Şeytanla melek her an savaş i çindedir bireyin içinde. Profesör Şerif Mardin'in çok önemli bir saptaması var ; bizim insanlarımıza göre şeytan dışard ad ır, insan iyidir. Yani kötü _ birşey yaptığı zaman dışardan gelen bir et-
11 kiyle yapnğını düşünür. İnsarumızın bu çatışma konusunda batılı insandan farklı oluşunun bence psikiyatrlara sağladığı ciddi bir yarar var. Çünkü sonuçta akıl sağlığının bozulmasında bu iç çatışma söz konusu. Aynca bizim çağdaş romarumıza baktığuruzda, ilginç birşeyle karşılaşıyoruz, genellikle gerçekçi romanlar yazıldığını görüyoruz. Bunun tek nedeni Köy Enstitüleri değil bence, bizim insarumızın gerçekçi olduğunu düşünmekte mümkün. Bunu anlamak için herhalde İran'a bakmak yeterli. Bu ülkenin yazarlannın eserlerinde müthiş bir fantastik yapı hakim. Bizim insanımız ise toprakla çok yakındır. Psikiyatri kurumunun sizce "normalleştirici bir işlevi var mı? Bu bence psikiyatrinin kabalıati değil, psikiyatriste başvuranlann kabahati?yani e ğer bir yazar, şair,sinemacı kendi içinde bir zenginlik buluyarsa ve bunlan bir sanat yapıtma dönüştürerek kendi yaşamını ve başkalannın yaşamını zenginleştirebiliyorsa bu durumda o insarun "acaba bende bir ra-. hatsızlık mı var?" diyerek bir psikiyatriste gitmesi yanlıştır. Bunu artık Amerikalılar kafeteryaya gitmek gibi düşünüyorlar. Bence burada bir yanlışlık var, ama bu yanlışlık kurumda değil, bu yanlışlık o toplumda bu tür olayiann abartılmasından, olmazsa olmaz denmesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden bana kalırsa sanatçılar bu tür şeylere başvurmamalılar, eğer yaşamsal önemi yoksa tabi. Eğer akıllılarsa psikiyatrlannda bu gibi durumların zaten genelleşmiş olduğunu bilen bilinçli insanlar olarak bu kafaları ütülemek için uğraşınamaları lazım. Sinemayla ilgili bir soru. Gerçeküstücüler, örneğin Bunuel'in kendisinin tüm kurumlara karşı bir kişiliği olduğu halde, ki buna psikiyatri de dahil, filmleri birçok farklı kişiler tarafından farklı farklı yorwiılanıyor. Buradaki ikiliği nasıl açıklayabiliriz sizce? Ben Bunuel'in bu tavrını seviyorum. Nedeni şu: Biz sanatçılar aslında tıpkı yaşa- "Bundan önce de sözüm ona psil{olojil{ derinlil{ler taşıdığı söylenen filmler oldu ama açıl{çası daha çol{ haşl{alarına henzeme isteği göze çarpıyordu. Daha içtenlil{le l{endi ruhsal dünyasını yansıtmayı seçen tel{ yönetmen, Ömer l(avur. 11 ının kendisi gibi bir analiz olmayan ama o nun gibi bir başka dünya yaratırız. Şimdi bu dünya gerçek dünyadan yola çıkmıştır. Yaş am çok zengin ama tıpkı onun gibi bir yaşam tablosu yaratıyoruz. Onun içindeki unsurlan n şu yada bu şekilde yorumlanması doğrudan doğruya bizim işimiz değil diye düşünüyorum. Bu kişisel bir bakış açısı. Hatta günümüzde yaşamdan hareket etmeyen doğrudan bilginin bilgisi olan kitaplar da, birtakım anlayışlar da var. Başta &o yada bizde Orhan Pamuk gibi. Bana göre ise daha orijinal olan, daima yaşamdan hareket edendir. Bir de örneğin Dostoyevski de ruhsal çözümleme yapmıyor ama onun e serlerinden sayısız psikolog sayısız şey çıkanyorlar. Demek ki yaşatılan dünya ile gerçek dünya aslında birbiri için düşünülm ş şeyler sarıki. Birde bütün herşeyi açmaya çabalamak ta çok yararlı olmayabilir, o güzelliği zedeleyebilir. Bunun böyle olduğunun bilincinde olmak b ka şey herhalde. Bunuel bu anlattıklannın arkasında zaman zaman dengesizlikler, baskılar, şiddet, cinayet istekleri, büyük çökiintüler, cinsel saldırganlıklar olduğunu. Bunun böyle olduğunu biliyor. Zaman zaman görsel anlatımlada da belirtiyor. Ama bunları bilimin. otopsi masasına yarırmak istemiyor. Türk sinemasında psikolojiyi sinemayla ilintilendirebilnniş yönetmen var Tek bir isim söyleyebilirim: Ömer Kavur. Bundan önce de sözüm ona psikolojik derinlikler taşıdığı söylenen filmler oldu a ma açıkçası daha çok başkalarına benzeme isteği göze çarpıyordu. Daha içtenlikle kendi ruhsal dünyasım yansıtmayı seçen tek yönetmen Ömer Kavur. Gerçekten iletişimsizlik, korku, yaşam-ölüm ikilemi, cinsellik ve onunla ilgili korkular gibi temaların çok yetkin ve tutarlı bir biçimde perdeye yansıdığı tek yönetmen o. Zengin bir ruhsal dünyası olan biri. Passolini filmleri hakkında birkaç söz, son olarak. Psikiyatri ile çok yakın ilişkileri olan bir yönetmen. Çok zor bir yönetmen. Çok da zor bir yaşam çizgisi var. Babasıyla çok ciddi bir çekişınesi var, anneyle çok temel ödipal meseleleri var. Çok zengin bir kişilik, a deta nasıl psikiyatri zaman zaman zihnin kanalizasyonlarına dalıyorsa da, Passelini'nin dünyasında hem zihnin hem de toplumun kanalizasyonlarına açılan bir sinema. Hazırlayan: YAGMUR TAYLAN
12 ütün Zarariısı Ben bir kentsoyluyum ve tütünle özel bir bağım var. O'nu puro, pipo, sarma değil ama pratik yaşamaya herşeyden çok şartlandınldığımı kabullendiğimden beri yirmilik paketlerde ve bedelini ödediğiniz zaman hemen heryerde kolaylıkla karşınıza çıkan versiyonu ile tercih ediyorum. Bu yönüyle en az fast-food, toplu taşımaolık ve polis kadar kentli sayıyorum tütünü. Ve soranlara ihtiyacım olduğunu hissettiğim an başladım diyorum. Sigaraya ancak böyle başlanır. Karnım açken, yemekten sonra, sıkıntılıysam, yorgunsam, mutluysam içerim sigarayı. Kırgınsam, yalnızsam, dostlada birlikteysem, ihanete uğradıysam hep benle olsun isterim. En çok da sabahlan güne başlamadan isterim. Yanan alevin sigaranın ucuyla manın uğuru gibidir o ilk dumanlar. Sonrasını gün gösterir. Dikkatimi toplamak isterim. Dumanım beni çevreler benle. Yalnızlığımı, dağılıp atmosfere doğru yol alan beyaz bulutla unutmak isterim. Neşemde bana katılır, dostların arasında gizemli sözcükler taşır. Özgüdüğüm olur bazen. Ben bu dumanı izlemeyi ceğine hiç inanamam. Bilmek istediğimi de sanmam. Sigarasız bir dünyanın da insana neler verebildiği tartışmasını okuyucuya bırakarak, dumanımın benimle atmosfer arasındaki o çok özel yokuluğunu seçerim. Kadıniann sokakta sigara İçıneyişi kadar aynıncı olunabilen bir kültürde dumanlı özgürlüğün ne gibi bir şey olduğunu konuşmak ancak kişisellik olabilir. California tütünü ithal edilmesi, buna bilmem ne kadar döviz harcanıyor olması, tarımsal pokentlere göçtüğü son 3 yüzyılda sigaranın icad, imal ve ilah kılınması da o kadar çağdaştır. yirmilik paketler herşeyiyle kentlerindir, kendinindir. Duraklarda beklersiniz, ıslanırsınız, yalnızsınızdır, kahkahalarla güler ve her sabah erkenden işe gidersiniz. Eğer tiryakiyseniz, sizi sizinle paylaşahilecek en sadık kentlidir. Uzanın işte hep oradadır. buluşması, ciğerlerime çektiğim karmaşık bir güven duygusuna dönüşür. Güne başlal(argansam, yalnazsam, dostlarla birlillteysem, ihanete uğradaysam hep benle olsun isterim. En çoll da. sabahlara. giine baflamadan isterim. Yanan alevin sigaranan ucuyla IIU,Iulmllsa, ciğerlerime çe iğian tlarmaiak bir giiven du gusuna döniifür. çok severim. Kalbimde, damarlanmda, ciğerlerimde bu masum şeyin nasıl olupta onulr!'.az acılar taşıyabiletansiyelimizde tutun ekiminin ne oranlarda yer tuttuğu gibi başlıkları akademisyenlere bırakınayı, özel ve güzel günlerde ağzımda sigarayla dolaşabilmeyi en kutsal haklardan ilan ederim. Bana rağmen benim sağlığıını düşündüğünü iddia edenlere bıyık altından gülerim. Ben sigarayı en çok sek içerim. Tütünün batı uygarlığına taşınması, çağında nasıl büyük bir olaysa, Ben sigarasız kalmaktan hoşlanmam, hep stoğum olmalı. Elime geçen ilk paketi hızla açanm, bir tane sigara çıkarır, vefakar dostuma ödenmesi gerekli bir borcu alevle tutuştururum. Paketi elimin altına yerleştirir ve dünyaya öyle dalanm. Ne kadar sevdiğimi söylemez bana, nasıl çaresiz olduğumu hatırlatmaz, sevinç çığlıklanını duymaz belki, durmadan akıl vermez ama, istediğim an hep benle başlar. Sonrası O'nun bana benim ona tanıklığımdır. Ve ben tescilli bir kentsoylu olarak hep yakınımda olan bu kapris nedir bilmez dosta başvurduğumda delice karışır bana. Yirmilik paketierin kentlerden bana kalan en tahammül edilebilir şeylerden olduğunu bilirim. Bir de sigarayı bırakınayı hiç istemediğimi. Özgür Onbaşıoğlu ı ı
13 bulutlaf Bulutlar!... Bulutlar!.. Yürüyor, Bulutlar.... Ard 1nca gönlümü Sürüyor bulutlar!. Ne diye bu alem Bu cümbüş. Bu utlar Geliyor gönlüme Ba'zan Dar Buutlar!.. lnsan1 yaşatan, Ne şu var ne de bu, Yal niz aş klar ve aş klar la Sevgiler Umutlar!. Yaşamak!.. Ve hayat!... Mukaddes bir yalan Yal 1n1z bir yalan... Hepsi boş!... Hepsi boş!.. Al t1nlar,gümüş ler!... Züm rütler, Yakutlar!..... B u 1 u t 1 ar, b u 1 u t 1 ar.... Yürüyor bulutlar.. Ard 1nca gönlümü, Sürüyor bulutlar!.. (R.G.Ö.J 12
14 Hacılar. hocalar. muskalar ve üfürükçüler sadece ilgili profesyonelleri degil h erkesin tepkisin i çekiyor günü m üzde. Yeni bir olgu olmamakla birlikte, ısıtıldıkça gündemi sahipleniyor. üzüyor. tartıştınyor ancak süregen bir egri izlemeye de devam ediyor. Bilimden de, hekimlikten de, hatta fahişelikten de eski bir meslek bul Hayvanların büyücüsü oldugunu hiç duymadıgımıza göre, sadece insana özgü, insana bagımll bir yöntem. Muskaya çok kızabilirsiniz. Ama dikkat l Kokusundan yanına varamadı ınız muska niyeti ile yapılmış o garip suyu insanlar nasıl içiyorlar diye merak ederken, umutsuz, çaresiz bir gününüzde, şifa niyetine siz de onu içebilirsiniz. ıster realizm. ister rasyonalizm, isterseniz bilumum materyalizm külliyatını yutmuş olun, hiç farketmez. Birgün denize düşünce siz de muskaya sanlırsınz ve belki de rahatlar. gevşersiniz.bu ilkel ve büyüsel olgu kişiler arası hiçbir farklılık göstermedigi gibi. temelde kültürler arası farklılıklar da göstermez. Kimi zaman agaca bez baglamak. kimi zaman kilisede günah çıkarmak olarak çıkar karşımıza. Ve artık sadece bir muska. degil, muskaterapidir. Muska te melde kültürel farklılıklardan etkilenmez. Her kültür9e vardır. Ancak uygulamada farklılıklar su yüzüne çıkmaktadır: örnegin Tokat'lı Recep efendi günah çıkarma seansından hiç etkilenmeyecektir: Yani kuramda evrensel, uygulamada yöreseldir. Olgu, kişinin inkar ve yansıtma mekanizmalarını kullanarak. varlıgını dışarda algılamak ve dışarıdan. doga ötesi güçlerden kendi sorunlarına çare aramak v beklemek olarak açıklanmaktadır. (Örnegin kendinden çok hekime güvenmek) Terapistin kendisi halen en önemli tedavi edici ajan olma özelli ini sürdürmektedir: özellikle ülkemizde sözlerin ve davranışiann gücü insanların üstünde halen egemendir.birçok hekimin kendini korumak için yarattıgı narsisizm, hastaya tdir büyüsel güç olarak yansır ve ilişkide belirleyici olmaya başlar. Yazılan reçetenin o- ister realizm, ister rasyonalizm, isterseniz bilumum materyalizm kiilliyatını yutmuf olun, hiç farketmez. Bir gün denize diisünce siz de muskaya sarılırsınız... kunmaz olması. anlaşılmazııgı. hekim dilinin halkın anlayışından uzak olması veya gidilen hekimin adının degişikligi (Yabancı veya azınlık olması) ve tabelasında yeralan garip ve bilimsel(lj isimlerin çoklugu, tedavi ye gizemsel bir güç katar. Ilacın hekim öne risi ile günlük bölünmüş dozlarda alımı ve i çerken yaşanan törensellik. aslinda bir tur kombine tedavi yöntemidir. 1 Farmakotera pi + Muskaterapi). Çünkü kişi neden b e olması gerektigini kendisine anlatılmadıgı i çin bilemez. Günümüzde ilaçların etkinligi placebo ile karşiiaştırmaiı çalışmalarda saptanmaktadır: Placebo, amaca yönelik bir etken madde içermedigi halde iyilik saglaması yönünden muskaya benzer. Dolayısı ile mevcut ilaçlar muskaya göre daha etkin ve daha üstün bulunduklan için kullanımdadırlar. Psikoterapinin de placebodan farkı o lup olmadıgı tartışılagelmiştir: Hatta Fenichel Hac ziyaretlerinin veya katalik günah çıkarmanın iyileştirici gücü hala orta düzeyde b\r psikoterapistinkinden çok daha fazladı( demektedir. Tanrtlaşan veya tanrıtaştınlan psikoterapistin sagtayacagı yarar muskanın getirdigiyarar kadardır. Çünkü o da muska gibi ıtaatkarlıgının karşılıgında iyileşme vaad etmektedir. O zaman buna ancak bilimsel muskaterapi denebilir. Hekime ve uyguladıgı yönteme olan uzaklık, ilişkinin büyüsel komponentini artıracaktır: Muskadan farklı ve ilkel gizemden etkilenmeyecek bir tedavi ilişkisi ise aynı dili konuşan, anlaşabilen ve kişiler ve yöntemler aracılıgı ile olabilir. su adam psikoterapiden faydalanmaz. su adam ile nasıl psikoterapotik ilişki kuranz söylemi başvuranın degil, halka ıs!ah eçiilecek yerliler" gözu ile bakan uzmanın sorunudur. Yabancılaşmanın, hazır yiyiciligin, pratikte özgünleşememenin so nucudur: Halen ruh saglıgı hekimi olarak degi1. saykiyatrist veya saykolojist olarak yaşayanların çelişkisidir KULTEGIN ÖGEL 13
15 VE ANTiPSil(iYATRi 1968, Fransa'da psikiyatri ve antipsikiyatri için bir dönüm noktasıdır demek yanlış olmaz. Bir yandan psikanalizin yıldızı parlarken diğer yandan da eleştirel psikiyatri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Fransız psikanalizi özellilde Lacan'cı akım, psikiyatri için Lacan 'ın en önemli katkısı, bilinçdışı ve onun yasalarının sistematik keşfi olan psikanaliz biliminde, temel nesne olarak bilinçdışının özgüllüğü ve indirgenemezliği konusunda diretmesiydi. Lacan'ın çalışmalan antipsikiyatrik hareketi derinden etkiledi. ile değil politikayla evliycli. Bu nedenle Lacan psikiyatri kurumu tarafindan son yıllara Hareketin romantik kanadı, L<Jcan gibi, tırnarhane dek pek dikkate alınmamıştı. Düşünce dünyasına etkileri ise çok çarpıcıydı. Althusser, Foucault, Deleuze, Lacan asla delilite özür aramaz. Onun i in köt ü olan normalliğe bir de filizlenen delinin dili ile ilgileniyordu. "Öznenin ger Guattari gibi düşünürler için yeni u çekliği karfll yada bir fuklar açan bu yapısalcı psikanalist, Deleuze ve Guattari tarafından "fikirlerine karşı çıkmaya değer bulduklan tek psikanalist". ayr1callk veya mutlak iyilik değildir. Delilik basit e bir iletilim tarz veya isiekierin "ne tanık olarak ortaya konan delilik üzerine olarak tanımlanır Lacan'cı ifade tarz1d1r. ken, Althusser, klasik Politzeryen söylem ile eleştiriyi Lacan için geçersiz buluyordu. Althusser Fransız antipsikiyatrisi öylesine i- 14 çiçe geçmişti ki, hangisinin nerede bittiği, diğerinin nerede başladığının söylemek güçtür. Lacan, Ecrits (Yazılar) 'da "insan varlığı deliliğe gönderimde bulunmaksızın anlaşılamaz, insan özgürlüğünün sının olarak deliliği içinde taşımaksızın insan olamaz" der. Deliliği "aşağılık", " mantık yoksuniuğu " olarak algılayan geleneksel psikiyatrik teoriler Lacan'ın çalışmalannda yıkılır. Lacan okulu Freud'a dönüş bağlamında, psikanalizi normalleştirici psikiyatrik değerlerden temizler. Bu dönüş, Lacan için, bilinçdışı bilimi olarak psikanalizi ele almaktır. Amaç gerçeklik düzeyinin (öznenin gerçekliği) farkına varmaktır. Bu, toplumsal normların kabulu ile asla karıştırılamayacak bir uyanıştır. Lacan, sosyal problemierin psikiyatrik problemler gibi maskelenmesine çok kızar ve "tedavi","iyileşme'' gibi kavrarnlara meydan okur. Psikanalizi iyileşme ve uyum merkezli medikal ve psikiyatrik
16 Onun assosiyatif, 1iirsel tarza yalnazca okuyucuyu 10k etmek ya da yava,latarak daha iyi okumaya ağlamak değil çok daha önemli bir amac hedefler: Kendiliğe değin tüm sağduyu kavramlarana temelden sarsmak! den ayıran Lacan onu bir "bilgi araştjrma süreci " olarak sunar. Karlyerinin hemen tamamını, 1981 'de ölene dek, uyumcu ve bürokratize olduğu için Amerikan Psikanalizine saidırınakla geçirmiştir. Lacan için psikanaliz bir çağndır; analitik bir kurumun oturumlan yönetmek konusunda koyduğu bürokratik engellerle i lişkisi olmayan bir büyüme sürecidir. Lacan kendi psikanalitik o kuluna (Paris Freud Okulu) kabul ettiği kişilerde doktor olma koşulu aramadığı gibi, analist o labilmeleri için de herhangi bir program belirlemez. Lacan için analiz yapmanın tek kuralı hiçbir kural olmamasıdır. Katı bir eğitimle psikanalizin kurumlaştınlmasına yada egoyu güçlendirmeye yönelik teknikiere yüz vermez. Ona göre rutinleştirme psikanalizi psikanaliz olmaktan çıkarır ve aslında güçlendirilecek "sağlam" ego da yoktur. Ego teorilerine getirdiği köktenci eleştiriler antipsikiyatrik düşüneeye ö nemli katkılarda bulunmuştur. Kendi çalışmalannda egonun o luşumunu, "ben" ve "ben olmayan" ın kendilik (s elf) lisanında karman çorman olmasına yol a çan hatalı ve çarpık içe alımiann birleşimi olarak niteler. "Bütün" bir kendilik tümüyle bir yanılsamadır. Lacan asla deliliğe özür aramaz. Onun için kötü olan normalliğe bir karşıt yada bir ayrıcalık veya mutlak iyilik değildir. Delilik basitçe bir iletişim tarzı veya isteklerio ifade tarzıdır. Psikotik, toplumun ve dilin düzenine, sembolik boyuta girmeyi reddettiği için, onun iletişimlerini çözmek daha güçtür. Sembolik boyuta geçtiğimizde, anlam Iandırma ( signification) yasasına uymak zorunluluğu doğar. İşte Lacan'ın "bilinçdışı bir dil gibi yapılaşmıştır" sözüyle demek istediği tam da budur. İnsan "merkezsizleştirilmiştir" ( decentered). Levi-Strauss gibi Lacan için de insan kendini aşan bir yasanın öznesidir. Freud "Rüyalann Yorumunda", insanın kendi yaratmadığı, aslında insanı yaratan bir kanunla yönetildiğini ortaya koymuştur. Lacan, çalışmalannın o dağı olarak psikanalizde ve aslında genel anlamda insan söyleminin durumunu seçti. Ödipal karmaşanın çözümlenmesi ile özne onun "sembolik boyut" adını verdiği toplumun ve dilin söylemine girer. Babamızto kuralları ve kısıtlamalarını kabul ederek sembolik boyuta geçeriz ve onun aracılığıyla içimizdeki varlıklar o larak yaşamaya başlayan sosyal kurallan ve sosyal dili kabul ederiz. Lacan insan söyleminin durumundan ve Sembolik ile onun dil ve toplum yasalarından söz ettiğinde, düşünceyi özerk ve özgür iradesi olan bir varlık konumuna getirir. Lacan'ın "merke z sizleştirilmiş özne" görüşü, "cogito" ve insanın özgürlüğü çevresinde odaklanan varoluşçulara ve egodan aktif, özerk bir bü_tünlük gibi sözeden ego psikologlarına karşı çıkar. Lacan için kendiliğin kökeni, "gerçekliğe "değin kavram lanmızdan uzaktır, imgeseldir. Bebek çevresindeki insan şekillerinden etkilenir ve aynadaki görüntüsü imişçesine özdeşim ku rar. Kişi kendini ilk olarak bir diğerinde, anne veya ayna, görür. Kendiliğin ilk özdeşimi "ben" i tanıma eylemi olmak yerine, daha sonraki benlik oluşturm a çabalarını yabancılaşmayla tehdit e den bir "yanlış tanıma"dır. Ben daima bir başkasına benzer. Ayna özdeşimi, egonun varoluşunu sosyal belirlenıneden de önce kurgusal bir doğrultuya yöneltir1 birey yalnız başına bu yönden ayrılamaz. Kendilik yanlış tanımalar üzerine kurulu bir i çe alımlar zinciri ile şekillendiğine göre "bütün" bir kişilikten söz edilemez. "Normal" insan i çin bile ego tutarlı bir bütünlük değildir. Lacan 'a göre hepimiz bölünmüş benlikler taşıyoruz. Kendilik hakkında Lacan'ın fikirleri, R. D.Laing ile benzer titreşimler vermekle birlikte aralarındaki fa rklılık çok önemlidir. ltendilik yanlif tanlmalar üzerine kurulu bir i e alimlar zinciri ile fekillendiğine göre "bütün" bir kililikten söz edilemez. "Normal" insan i in bile ego tutarli bir bütünlük değildir. Laing için ycnidoğan, güvence ve bakıma gereksinmekle birlikte, şimdiden bir varlıktır ve özscl bir kendiliği var gibi görünmektedir. Lacan için ise, bebeğin tck bilebileceği, bir öznelliktir. Ayna evresinde çocuk,kendini gördüğüyle özdeşleştirir. Bu imge ancak çok sonraları "ben" öznesi ile birleşir. Ben'in bütünlüğü sözko- 15
17 nusu olduğunda, Lacan, çatısını "sıradan" düşünce ve "sıradan" dilleriı:_ı oluşturduğu varsayımlan aşağılar. Gerçekten de sıradan bir dil kullanarak köktenci bir antiego teorisi ileri sürülemez. Dilin zamir yapısı (ben, sen, o) öznelliğe değin beynimize kazınmış kültürel kavramlan yansıtır. Kartezyen kavramlar.konuşmaya ve yazmaya başladığımız andan itibaren "istiyorum", "yapıyorum", "arzu ediyorum" gibi fo r mülasyonlann tuzağına düşeriz. Lacan'ın psikanaliz görüşü yıkıcıdır, çünkü dilimizde kendiliğe ait tüm fo rmülasyonlan bir kenara atar ve her konuşan özneyi şizofrenin yaşadığı bölünmüş kendilikle yakın ilişkiye zorlar. Merkezsizleştirilmiş özne, Lacan ile, deliliğin "normallere" tümüyle yabancı olduğu görüşünü rededen antipsikiyatrik hareket arasındaki en önemli bağdır. Lacan'ın antipsikiyatriye sağladığı destek, eserlerinin içeriği olduğu kadar biçiminden de kaynaklanmaktadır. Onun assosiyatif, şiirsel tarzı yalnızca okuyucuyu şok etmek yada yavaşlatarak daha iyi okumayı sağlamak değil çok daha önemli bir amacı _hedefler: Kendiliğe değin tüm sağduyu kavramlannı temelden sarsmak! Günlük dil, özneler olarak yaşantılanmızı sağduyu çerçevesinde ele almaya zorlar. Kendimiz hakkında olağan düşünce a kışını alt_ üst etmek isteyen akıl teorileri, dilin hile ile kabul ettirdi normalleştirme ile savaşmak zorundadır. Bu savaşta kullanılabilecek ilk strateji, toplumda "kendi dilini kurma "nın kabul e dilebilir yolu olan matemetik modeller oluşturmaktır. Lacan'ın Ecrits 'ini okuyani ar, eserin bu türden "formalizasyonlarla" dolu Althusser, Foucault, Deleuze, Guattari gibi düfünürler için yeni ufuklar açan bu yap1salc1 psikanalist, Deleuze ve Guattari tarafindan '"fikirlerine karfl 1kmaya değer bulduklari tek psikanalist.. olarak tan1mlan1rken, Althusser, klasik Politzeryen eieitiriyi Lacan i in geçersiz buluyordu. olduğunu bilir. Sıradan dilin simge sistemine başvurmadan kendini ifade edebileceği, yine kendi buluşu olan simgeler, işaretler, tablolar kullanır. Son yıllarda, psikanalitik teorinin matematik modeli olarak "matem "leri gelişti rdi. Dil gibi yapılandığına inandığı bilinçdışının ögelerinin ve bağlantılannın şekle dökülebileceğini göstermekte bunlardan yararlanır. İkinci strateji günlük dili tümüyle gelenekiere aykın bir şekilde kullanmaktır. Sözcük oyunlan La can 'ın en sevdiği tarzdır. Aynca kendisinin açıkladığından başka tanımı olmayan ve o e sere özgü sözcüklerde üretir. :Oiğer displinlere ait teknik bir sözcüğü ödünç alması gerektiğinde ise terimleri normal tanımlanndan çok fa rklı anlamlarda kullanır. Üçüncü strateji, tümden yeni bir söylem yaratmaktır. Wittgenstein, Joyce ve sü rrealistlerin eserlerinde benzer çabalara rastlanır. Amaç okuyucuyu inandırmak değil, ona bir şeyler "yapmak"tır ; bir tür bilgiyi diğeri ile değiştirmek değil bilmenin doğasına ilişkin standart kavramlan reddetmektir. Bu savaşımda Lacan'ın başrol oynadığı açıktır. Bilinçdışına dair öne sürdüğü çarpıcı yaklaşımlar onu birçok eleştirinin boy hedefi haline getirmiştir. Onun hakkında söylenecek daha çok şey var, ancak Lacan okusaydı bunlann ne kadannı onaylardı, kuşkudayız. Lacan'cı söylem, bizler tarafından anlaşılınayı umursamadan gizemini koruyacağa benzer. SHERRY TURKLE Critical Psychiatry "French An ri psychiatry " Türkçesi: Banu Büyükkal 16
18 av Ürkütülmüf zamandan korktum: Nas11 da yineliyordui Ya r1 yolda buluftuk onlarla. Susmak yal'lflk alm 1yordu. Konu1tuk. Ya nimdaki bizden biriydi, av1n daha ba11nda vuruluyordu. Av sürmeliydi, bunu öne sürdüler. Biz çoktan soyunmu1tuk: Ya ğmura direnmeliydi. Ylld1r1ma, sise ulad1ğ1m1z umutla tan1d1k içierini ormanan Siste 1arabamaza beklettik. Geyik çevrilen gece, korkunç aniiaria dolup tafmlftt. Ertesi gün av bafladt. KAA N Ö Z BAY F<AK 17
19 oje şişesinin etiketini düşün. nasıl bir renkti arad ığımız. sim li bir çelik makasla kesilmiş etkisini uyandıran film parçacıkları.. küçük çocuk yanıldı ve babas1nı öldürdü sonra.. zorlu öğle uykuları.. gözkapaklarına astığı minik çanlar, gözlerini aralad1ğında onlar çalardı hep. televizyon haberlerinde spiker bunu herkese söyledi. Herkes birer vitrin mankenine sarıldı. herkes başkaları n1n elbiselerini giydi, külotlarını yırttı. herkes başkalarının mektuplarını çaldı a partman girişlerinden. herkes başkasını, başkasına yaşadı. kahve fincanım1 sehpanın kenarına vurarak kırd1m, ve kalk1p pcncereyi kapadım niye.. ahşap zeminde giizd delikanlılar uyuyordu, onları seyrettim, kelebek gibi seyrettim uzun. höyük kıyısına uzandı m, hana bir sigara yaksana.. bu guaj tüpleri ni sağa sola atarak, hana bağırarak yazı geri çağıramazsın, o tadıldı bitti. gazete küp ürlerini bi riktircrck kendi haberi ni bulmaya, onu yeni baştan yaratmaya çabalıyorsun. hak, fotoğrafların artık sarardı. sandık o daları yok artık. eritilmiş lalc batırılmış hatıralarla daha fazla uzağı görcmcyeceğiz belli ki. "tütün ve şarap yeteri kadar incitildi ve unutuld ular". bir karanlığa tığlanarak, serin gecelemeler umduğun şu acayip terasta, kurbağa ölülerine ve şair larvalarına bu denli hüzünlü davranma. kulaklar çekme, tck ayak üzerinde cezalara bırakma, falakaya yatı rma: hatı riama aşkı, mücevheri, tcmayülleri.. hatı rlama aşkı, sök onları. benim sesimi soğutma. ellcrim acıyor ve bu çıkmayan dar sokakta, pencereleri kapatan, perdeleri yasağa karşı örten adamın dudakları kanıyor. tırnakları çok sömürülmüş ve dişleri çürük. kadifeye ahududu likörü dökülüyor! pet şişede limon çiçekleri. mum kalemleri mi getirin hana, bu gece bütün ağzımı itiraf edeceğim. "bu çocuk hasta hanımefendi, derhal tedavi ol ması gerek. on iki yaşında ve.. " ben hiçbirini evlat cdinmedim. vücuduma irinler sıvazlanırken neden mütemadiyen ezanlar okuyorlar. saçlarımı ölmeden hen, sakın tutuşturmayın! - ben odeonda çıplak yatıyorum. ayakucumda, tay pantalonunu çıkartıyor. KüÇÜK İSKENDER 18
20 UÇAK VE BiZ Gökler kapılıyor semadan atlama Size güzel bir haber var Uçurtma Kökten patiatma u ağ1m Sana bir top YaPacaSim Sernalara sözle yine Yalwarmalar atacağım Ve bir gün yine uçak Bana dönünce en güzel Türkülerini fisiida Lisan Sapancadan dil Almancadan din biz Gelin yine diz dize Size bir masal a acağ1m Ue kendi kendimi U ak ile birlikte Çirkin yapacağım D. Ç. 19
21 ı n A)<Ut may asıllı şizofrenide S drahuddin diyoruz. Sandrah din. Sandrahuddin. Birlikteydiler. Dört kişiydiler 4. (Rom (en) rakamıyla da dört.) Metin yazarı, manken, fotoğrafçı, bilim adaj!lı ve işadamıydılar. (Beşmiş) En iyileriydiler. Birlik- Bilim adamı, laboratuarında (emrindeki otuzsekiz arkadaşıyla) (literatürde "o ve ark. geçer.) (aslında çoğuyla kavgal dı) ortaya çıkarmıştı Sand buddin'i. Manken fondaki gün batımı gökdelenlerinin ışıldayan görünümleri önünde kışkırtıcı tehessüm üyle poz vermiş ; fo toğrafçı çekmişti, tanıtım için. (Fo toğrafta mayasıllar görülmüyordu.) Birlikteydiler. Metin yazarı sloganı (hulantı). ((Hemen hemen gün hatımiarı için. Sandrahuddin" idi. İşadamı ilacı ü ten şirketin yönetim kurulu haşkanıydı. İşçiler paydos düdüğ nü izleyerek ve bulvarlardaki hillhoardların önünden sessizce geçerek varoşlardaki kondularına ilerlemekteyken, o, şöforüne "çek oğlum otele " demişti. Otel o gece için muhteşem davetliydi, davetliliydi. haç tüketicilerin hizmetine girdi, girecekti. Bu gece ise üreticiler i çindi. Salond aki bütün kuş s tü içre masalar onlarla doluydu. Onlarcaydılar. Yüzlerceydiler. İçerdeki bütün yürekler "mülk mülk" diyerek atmaktaydı. Sefahat dizboyuydu. Öyleydi. Gerçekten öyleydi. Sandrabuddin. Mayasılsız gün batımiarı için. Sandrahuddin diyoruz. Birlikteydiler. Büyük ekranda grafikler, rakamlar, tablolar Uyumları sağlanacaktı. Uydurulacaklardı. (Şu meşhur iş verimi, iş gücü kaybı istatistikleri böylelikle rezil ve/veya rüsva e dilecekti.) Sandrabuddin. Mayasıl ürkütücü. Akşam iki TV dizisi arası. Birlikteydiler. Smokinleri, takım elbiseleri, kravat iğneleri, mücevherleri, döpiyesleri, kariyerleri, ruhlarına döşeli yılansı kıvrımlı para olukları, "daha daha", "mülk, mülk" diyerek a tan yürekleriyle hirlikteydiler. Sandrabuddin. Mayasılsız gün Mehmettiler. dilerine mayasıllı şizofren dendiğinden yoktu haberleri. "bilimsel olarak" kanıtlamaya eşsiz katkılarda bulunmaktaydılar. Artık herşey farklı ola- 20
22 l(eg{ı{ i a [em i mi S üs Le m et]( sıkıntı, kafa yapısı gereği, ne olursa olsun beni bulmak çimdeki I ve bana ulaşmak niyetindedir. İçimdeki sıkıntının bu bana ulaşmak hıncı o kadar yoğundur ki, kendisini onun yürüdüğü bu yoldan ayırmak için gayret sarfeden birçok kaleme gelir olgulardan bile on! ann kendisine son derece inandıncı ve akıl çelici roller oynamalarına rağmen kendisi bundan etkilenmemekte ve yolundan şaşmamaktadır. Diğer taraftan içimdeki temel sıkıntı bana ulaşmak üzere yürüdüğü yolda, içimdeki hassasiyet yapısını kendisine en büyük koz olarak elde etmiştir ve saklamaktadır. Aynca ruh halimdeki ve düşünce yapımdaki devir değişimlerindeki depresyonlardan ve bozukluklardan da yararlanarak bana ulaşmayı hedef almaktadır. Buraya kadar anlattığımdan da anlaşılacağı üzere, sıkıntı tek olarak beni kendi alemimde etkilerneyi başardığı gibi, uzak ve yakın çevremdeki diğer bireylerle olan ilişkilerimde de kendisini göstermekte ve bu ilişkileri az çok sarsıntıya uğratabilmektedir. U zak çevremdekilerle olan anlık veya uzun süreli ilişkilerde yine kendisine en büyük koz edindiği hassas yapıyı yakalamakta ve bu hassas yapıyı bir hınç ve düşmanlık duygusuna dönüştürmektedir. Yakın çevreıncieki bireylerle ve bilhassa ailerole olan ilişkilerde ise, bu seferde yine aynı hassas yapıyı bir lakaytlık, tembellik ve boşvermecilik zihniyetierine dönüştürmektedir. Ben aslında ilk önce kendi alemimde rahat edip daha sonra da zamanın akış ve değişim çerçevesi içinde bu elde ettiği rahatlığı hayatın temel gereği olan cliğer kişilerle çeşitli ilişkilerde bulunarak süslemek niyetindeyim. Fakat ilk başta bahsettiğim sıkıntıdan kökünden kurtulma işini, kendi ümit edişim ve Allaha dua edişim dışında ne zaman kesin olarak gerçekleşebileceğini, zihnimin de düşünce rahatlığına ne zaman ulaşabileceğini bilmemekteyim. J.G. 21
23 Geçtiği miz günlerde Monty Pyton'ların aykırı(!) üyesi Terry Gilliam'ı n "The Fisher King -Balı kçı Kral" ad lı filmi geldi geçti vizyondan. Entellektüel alkı şlarla izlendi, ardı ndan bol bol sayı ki andı. Film gerçekten de büyüleyici görü ntü lerle açıl ıyor. Talkradio'co Jack( Jeff Bridges), kendisinin hazı rladığı bir radyo programı nı n yayı nlanması nı n ardı ndan 8 kişinin ölümüne sebep oluyor ve "fuck" diyor yüzlerimize bakarak. Pinokyosuyla soluk şehir ışıklarının ş ında küçük insanlar üzerine dertleşiyor. Evet, ne acı dı r "dün yayı fantazileri doğr u ı t u su nda yönetenlerden" biri deği lde "fa ntazyaları nı sadece düşlerinde yaşatmaya mahkum olanlardan" biri olduğunun bilincinde olmak. Kitle toplum u insanı n birçok yönüyle yaşa:jığ ı bu kaos Jack'de en uç biçimini bu lmuş gibi görünüyor:depresyon. Ve işte tam o sı rada "homeless deli" Parry (Robin Williams) çı kıyor sahneye, düş ülkesinden getirmiş olduğu sopası, yüksek mizacı ve aşk ı n d e ı i ı i ği i ı e. Par ry b ir an ı am da Cooper'ı n dedi(j gibi " az veya çok hepimiz de varolan deliliği n " izlerini taş ıyor. Bu haliyle 1800'1erden bu yana total del i ı iğih en iyi örneği sayı lan ve çok kez " madness- çı lgı n lı k " sözcüğü yle aynı şeyle ri çağr ı ş tı ran " man ik" bir tablo içerisinde. Ayrı ca kapitalist ethos'a pek sadı k değil; ken disine veri le n parayı hemen başk aları na veriyo r. Aş ık ama şu hepimize artık ezberletilmiş bulunan çağd:ış sevgi ilişkilerine de gelemiyor. Gilliam'ı n ilk bölümdeki biçemi de Parry'nin ka- hüzünle avdı nlattıöı.havu z barakterine koşut, Amerikan sineması nın sert limitlerini zorluyor. Kutsal kent ı ş ık ı a rı nı n altı nda, bir ortaçağ şatosu ve daha birçok ayrı ntıyla ku ru lu büyülü düşsel bir dünya sızıyor ru h lar ımıza, uygarlığın baskı sı ndan ku rtu luyor düşlerimiz, canlanı p hikayelere dönüşü yo rı ar. Parr y'nin düşsel dünyası herşeyi dönüştü rüyor, sanki büyülü bir tı lsım yayı lıyor gözlerinden. Derken tilmin ikinci yarı sı başl ıyor. Filmle aramı zda kuru lan hionotik-simbivotik sı - HOLIVUDOMANI: BALlKÇI KRAL nı rlar içerisinde iziense dahi gid işat deği şi k ı iği ni algılayabiliyoruz. Mazlum ve evsizleri terkederek eski işine geri dönen Jack'e içimizden "böyle de kazı k atı lmaz ki "demek geliyor. Kapıda homeless dostuna yüz vermemesi bu dramat ik kurmacayı pekiştiriyor, yani Jack'in bir süre sonra vahiy almış gibi ke ndini dı şa rı at arak eski dostları na koşması gerekmekte artı k. 1 nsan herşeye rağme n eski dostları nı u nutmamalı. Bu noktada biz izleyiciler de gevşemeye hazı r ız zaten. lik yarıyla birl ikte yükselen mizacı mız, böylesi bir dramatik ku rmacayla iç li dı şi! o ı maya pek de müsait. Bu ndan so nra ilk yarıda toplanan materyal, ikinci yarıda da kendini zaman zaman hissettiren ve küçücük bir darbeyle imgelemlerimizi harekete geçirebilecek güçteki temalar ( örneği n ; kentin ortası ndaki ortaçağ şatosundaki intihar etmekte olan ihtiyar adam gibi... ), her nedense bir bir harcanmaya başlanıyor. Hollywood tanrı ı a rı na ku rban ed iliyor. Bununla da kalı nmıyor, ilk yarıda göste rilen herşey sanki birer hataymış gibi teker teker onarılıyor, adama benzetiliyor. Bu tür sinemada milyonlarca kez yinelenmiş, esas itibariyle tilmin dramatik yapı sı nı kurgulamakta kullanı lıy ormuş gibi görünen ögeler yine çı kıyorlar sahneye. Bu noktadan so nra Jack'in iş hayatı, ilişk ileri nası l etkilene cek? Oralara girilmiyor, yine bu tarafa geliniyer. Bir ta raftan da iz leyiciye bu kutsal unutuşun, bu ezeli geri göndermenin acı sı nı hissettirmemek de laz ı m. O halde Jack sevgilisiyle barı şm a lı. Bir kez daha o muhteşem katharsis. Sinemadan yüzlerimizde aptal ifadelerle sokaklara dökülmeye hazı r ız artı k. Sonuç itibariyle film ilk yarıda bizden ödünç aldı ğı "deliliği mizi", transterme e- - derek ikinci yarıda geri veriyor. Gilliam entellektüel mirası nı, sinema yeteneği n i f i ı m i n s isli perdeler arkası ndaki " normalleşt ir i c i " işievin i saklamak içi n başa rı y la ku ll anıyor. Girilmedik kapı, el atmadı k konu bı rakmayan ulu Hollywood, bu kez de usta manevralarla zihinlerimiz in imge bombardı man ı yla henüz yeterince kirletilmemiş, ulaş ılması zo r derin katmanları na da ulaş maya, oraları da iptal etmeye çabalıyor. Film bazı la rı nda hayranlık yaratabilir ama bizler için kuşku larımızı perçinleyen yeni bir yapı taş ından başka bir anlamı yok. YAGMUR TAYLAN 22
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de
DetaylıSANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni
SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan
DetaylıKANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.
KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal
DetaylıFK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ
FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor
DetaylıSÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam
SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ
DetaylıDAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER
DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Davranış Bilimleri I. Fizyobiyolojik Sistem A Biyolojik Yaklaşım II. Psikolojik Sistem B. Davranışçı Yaklaşım C. Gestalt
DetaylıDuygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.
Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.
Detaylı> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik
KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...
DetaylıBu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!
SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak
DetaylıAŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın
Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye
DetaylıSevgili dostum, Can dostum,
Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.
DetaylıKızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri
1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya
DetaylıYaşam Boyu Sosyalleşme
Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında
DetaylıÖzgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?
Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,
Detaylı"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."
Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir
DetaylıYukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.
Evlilik öncesi cinsel ilişki, bir mesele olarak, pek çok insan açısından spesifik bir önem taşımamaktadır. Ancak, konuyla ilgili bana gelen sorular, psikolojik danışma seanslarında karşılaştığım hikâyeler,
DetaylıPetrus ve Duanın Gücü
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Petrus ve Duanın Gücü Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe Havari Petrus, ba kalarına sa hakkında anlatmak
DetaylıNURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.
Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci
DetaylıÜç duygusal/duyumsal çıkış
Şen Şen Bir Psikoterapi Mümkün Mü? İlker ÖZYILDIRIM Üç duygusal/duyumsal çıkış Cem yılmaz Sıkıcılaşan/ monotonlaşan psikoterapi dili Dertli olmak & derdi olmak Şen: Neşe, kahkaha, sevinç, coşku Kalabalık,
DetaylıSİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:
SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon
DetaylıSEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden
Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde
DetaylıİCAT NEDİR? İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ortaya koydukları tüm yeni gelişimler icattır.
İCAT NEDİR? İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ortaya koydukları tüm yeni gelişimler icattır. İCAT ETMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ NELER VAR? Öğretmenin söylediklerini yazabilen kalem icat etmek isterdim.
DetaylıBilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:
Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim
DetaylıTV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR
Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DetaylıΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ
ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:
Detaylı21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ
KIŞILIK KURAMLARı GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ Kişilik Nedir? Psikolojide kişilik, kapsamı en geniş kavramlardan biridir. Kişilik kelimesinin bütün teorisyenlerin üzerinde anlaştığı bir tanımlaması yoktur.
DetaylıSöylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.
Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece
DetaylıTaliban Esaretinden İslam a
Taliban Esaretinden İslam a 1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor: Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan
DetaylıBĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN
BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki
DetaylıHazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan
Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu
DetaylıYenişimdir Sözü Girişimdir Yönü İnsandır Özü:
Yenişimdir Sözü Girişimdir Yönü İnsandır Özü: Hoşgörü ile Yenişim ve Girişim Yaklaşımları Halil Kulluk Yönetim Kurulu Başkanı İntekno Şirketler Topluluğu Selçuk Üniversitesi - 16 Aralık 2013 Yeniliğe Doğru
Detaylı(PAT) ROSENHAN DENEYİ
Sen Deli Değilim! (PAT) ROSENHAN DENEYİ Dışarıda dolaşanlar mı daha deli, yoksa içerdekiler daha akıllı? Eminim bir çoğumuz kendi kendimizle başbaşa kaldığımızda,düşüncelere daldığımız zamanlarda acaba
DetaylıRamazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
Detaylıİçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15
İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam
DetaylıEvren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası
Monet, 1873 Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Zaman, çiçeği burnunda bir öğle vakti. Saçaklı bir güneş, taç yaprak beyazı bulutların arasından geçip cömertçe merhametini sunuyor bizlere. Çiçekli bir
DetaylıPSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II
PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ Psikolojik bozukluklar nasıl iyileştirilir? Tedavi için uygun kişi kimdir? En mantıklı tedavi yaklaşımı hangisidir? Bir terapi biçimi diğerlerinden daha iyi midir? Herhangi
DetaylıYAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik
YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik ERGENLİK ERGENLİK Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu geçiş dönemi cinsel olgunlaşmaya yönelik fiziksel değişimlerle başlar, bağımsız yetişkin
DetaylıİYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ
İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ Hayatın asıl etik anlamı, bizim iyi ve kötü sözcükleriyle tanımlayarak yol almaya çalıştığımız soyutluklardadır. Bu derece soyut ve kökenleri sıra dışı olan kavramlarla uğraşmak
DetaylıT.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ
T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ Kodu: KİT201 Adı: Kişilerarası İletişim Teorik + Uygulama: 2+0 AKTS:
DetaylıKÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU
KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,
DetaylıMERT YAVAŞCA RESILIENCE
MERT YAVAŞCA RESILIENCE Sergi Sponsorları MERT YAVAŞCA RESILIENCE 17.03-11.04.2015 Hafızasında Gerisi Gelmeyen Birkaç Hayal Vardı. A. Hamdi Tanpınar, Huzur Benim gibi insanlar der Hans Bellmer, hafızaya
DetaylıZengin Adam, Fakir Adam
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Zengin Adam, Fakir Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children
DetaylıYüreğimize Dokunan Şarkılar
On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma
Detaylıİnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler
İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd
DetaylıErgenlikte Kimlik Gelişimi. Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Ergenlikte Kimlik Gelişimi Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Ergenlik ruhsal bir süreç olmasına karşın, bu süreci başlatan olgu bedensel, başka bir deyişle fizikseldir. Hipotalamustan
Detaylıİletişim, hem güçlerimizin farkında olmak, hem de zayıflıklarımızın üstesinden gelmek demektir.
Abraham Lincoln, senin yaşındayken dedi babası çocuğuna, Okula gidebilmek için her gün 10 mil yürüyordu. Gerçekten mi? dedi çocuk ve ekledi: Tamam, fakat o senin yaşındayken de başkan oldu baba! İletişim,
DetaylıŞef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu
Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin
DetaylıLütfen her maddeyi dikkatlice okuyun. Soruları boş bırakmayın, kendinizi en yakın hissettiğiniz tek bir şıkkı işaretleyin. Ortaokulu bitirmiş
Lütfen her maddeyi dikkatlice okuyun. Soruları boş bırakmayın, kendinizi en yakın hissettiğiniz tek bir şıkkı işaretleyin. I Adınız soyadınız [..] II Doğum tarihiniz [ ] III Cinsiyetiniz? Kadın Erkek IV
DetaylıDil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri
Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan
DetaylıKİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3
KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?
DetaylıJORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN
JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ
DetaylıSeks. Psikolojiye Giriş. 2 zekice soru. Arasınav. Bizi Güdüleyen Nedir? Seks Ders 14
Psikolojiye Giriş Seks Bizi Güdüleyen Nedir? Seks Ders 14 2 Arasınav 2 zekice soru En yüksek puan 94 En yüksek %10 89 ve üstü En yüksek %25 85 ve üstü Zaman ölçümlerine bakmak bebeklerin zihinleri hakkında
DetaylıAnneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?
Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil
Detaylı7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ
7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik
DetaylıTURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI
TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa
DetaylıEĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI
3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri
DetaylıSosyal Ajan. Melek mi Şeytan mı? ÖYKÜ. Marka Uzmanı GİZEM. Kokusunda Davet var ÖZKAN
Sosyal Ajan Marka Uzmanı GİZEM Melek mi Şeytan mı? ÖYKÜ Kokusunda Davet var ÖZKAN Y eni yepyeni bir dergiyle karşınızdayız. Sosyal medyada tanımanız gereken, takip etmeniz gereken kişileri mercek altına
DetaylıBu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:
Uzm. Psikolog Nuray ÖZBEN AVŞAR Anne - baba - çocuk ilişkisinin son yıllarda hızlı bir değişim içerisine girmiş olduğu gözleniyor. Hızla gelişen dünya ile hayata bakış açıları her geçen gün gelişiyor ve
DetaylıÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ
ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ I- Açıklama Sizi tam olarak tanımladığına inandığınız her cümlenin yanına 1 yazın. Eğer ifade size uygun değilse, boş bırakın. Sonra her bölümdeki sayıları toplayın. Bölüm 1 Nesneleri
DetaylıANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER
rt O ku ao l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABALAR ve ERGENLER PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Babalar ve Ergenler Evet, yanlış duymadınız! Bu ayki bültenimizde ergenlerin gizli kahramanlarından
DetaylıAşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?
sağlık (/saglik) Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız? 04.10.2016 Salı 13:11 3 0 Uzman Psikolog Özge Genlik aşık olduğumuz kişiyi neden unutamadığımızı anlattı Aşık olduğumuz kişiyi unutmak yerine anlamlandırmamız
DetaylıTopluluk Zorlukla Kar ıla ıyor
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org
DetaylıFotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:
Kültür ve Sanat Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor: NESRİN AKÇA AKOĞUL Nesrin Akça Akoğul Eyüp Devlet Hastanesinde. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak görev yapan Nesrin Akça Akoğul. 1992 yılında fotoğraf
DetaylıAVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.
AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,
DetaylıÇocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for
Detaylı12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)
12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) ÜNİTE: 2-KLASİK MANTIK Kıyas Çeşitleri ÜNİTE:3-MANTIK VE DİL A.MANTIK VE DİL Dilin Farklı Görevleri
DetaylıAşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim
Aşk, üç harften oluşan, ancak herkes için ayrı bir anlam taşıyan dev bir sözcük. Yüzyıllarca şairlerin, filozofların, bilim adamlarının tanımlamaya çalıştığı, herkesin kendince yaşadığı, yaşamak istediği
DetaylıÖNEMLİ NOT: 2016 BÜTÇESİ HAZIRLAMA ÇALIŞMASI. NYC Nilgün Yetiş Koçluk ve Danışmanlık. Gözden Geçirme Tarihi:
ÖNEMLİ NOT: Bütçe kısıtlamalar için değil, sizi arzu ettiğiniz hayatı yaşamanız ve hedeflerinize ulaşmanız için yapıldığı zaman oldukça anlamlı ve faydalıdır. Bu çalışmayı yıl başında yapmanız ve 3 er
DetaylıGÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ
GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I.YARIYIL FL 101 FELSEFEYE GİRİŞ I Etik, varlık, insan, sanat, bilgi ve değer gibi felsefenin başlıca alanlarının incelenmesi
Detaylı...Bir kitap,bir mesaj!
...Bir kitap,bir mesaj! Bu dünyada ne yapıyorum sorusuna yanıt veren bir kitap Tüm soru ve şüphelerınize yanıt verebilecek bir kitap. Bu kitap sizin doğal olarak Tanrı dan ayrı olduğunuzu anlatacak, ancak
DetaylıİNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU
25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma
Detaylıİntikam. Ölüm Allah ın Emri
İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin
Detaylı10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)
10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının
DetaylıKAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ
KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ Sanat, günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır. Sanat, yalnızca resim, müzik,
DetaylıALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?
ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.
DetaylıWoyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.
Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE
DetaylıŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN
ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama
DetaylıO sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek
DetaylıA: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.
Karşınızdaki kişinin ismine bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bunun için söz konusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki
DetaylıTwi$er: @acarbaltas @BaltasBilgievi
Twi$er: @acarbaltas @BaltasBilgievi REKABETE HAZIRLIK KENDİ YILDIZINI YAKALAMAK Prof. Dr. Acar Baltaş Psikolog 28 Şubat 2014 MOTİVASYON Davranışa enerji ve yön veren, harekete geçiren güç Davranışı tetikleme
DetaylıESTETİK (SANAT FELSEFESİ)
ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik
DetaylıKulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.
33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,
DetaylıWeb adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)
Psikolojiye Giriş Web adresi Bu Senin Beynin! Ders 2 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Diğer şeyler Bağlantıya geçme Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Nasıl iyi yapılır Kitap inceleme (%20) Deneye
DetaylıDİKKAT VE DİKKAT TOPLAMA ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ
DİKKAT VE DİKKAT TOPLAMA ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ Dikkat, * *Dikkati konu üzerinde toplamadan çalışmayı sürdürmek boşuna zaman kaybıdır. Çünkü dikkat olmadan
DetaylıBİZ, MELEKLER - DRUNVALO
BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan
DetaylıGünün sorusu: Kişisel gelişim nedir?
Günün sorusu: Kişisel gelişim nedir? İnsanlar potansiyel ile doğar. Ancak dünyada bir iyiler ve bir de, daha da iyiler vardır. Yani insan fiziksel olduğu kadar nitelik olarakta gelişebilir. Kişinin herhangi
DetaylıNasıl Bir Zekâya Sahipsiniz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim. Ayın Testi
Ayın Testi Prof. Gardner yıllar boyu hâkimiyetini sürdüren, insanların tek bir zekâya sahip oldukları IQ denen zekâ anlayışını kırdı. Gardner'a göre insanların sahip oldukları çoklu zekâların her biri
DetaylıAsistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi
Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Başta ABD olmak üzere birçok ülkede tıp ve uzmanlık eğitiminde (psikiyatri dışı)temel
DetaylıBenjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological Study of Religion, London and Toronto: Associated University Press, 1989.
Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2002 KİTAP TANITIMI Yrd. Doç. Dr. Hasan KAYIKLIK Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological
Detaylıedersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları
RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki
DetaylıKendin Olmaktan Korkma
Beyza Çalış 1 21201421 Ölü Ozanlar Derneği/ N.H. Kleinbaum Kendin Olmaktan Korkma Ölü Ozanlar Derneği şimdiye kadar izlediğim en duygusal filmlerden biridir. Aralıksız olarak kalıplaşmaya karşı çıkar.
DetaylıTemel Kavramlar Bilgi :
Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba
DetaylıTÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI
TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
DetaylıK İ Ş İ L İ K. Kişilik kavramı Kişilik kuramları Kişiliğin ölçülmesi. Doç.Dr. Hacer HARLAK - PSİ154 - PSİ162
K İ Ş İ L İ K Kişilik kavramı Kişilik kuramları Kişiliğin ölçülmesi KİŞİLİK Personality Persona=maske Bireyin özel ve ayırıcı yanlarını içerir. Özel en sık ve en tipik Ayırdedici bireyi diğerlerinden ayırır.
DetaylıÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN. biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde dünyaya
Dicle AKSU ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN Günümüz istatistiklerine göre her beş saniyede yirmi bir bebek dünyaya geliyor. Her biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde
DetaylıBaşlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.
Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Yuhanna 1:1 Yaşam O ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Yuhanna 1:4 1 İsa şöyle dedi: Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla
DetaylıÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri
ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal
DetaylıAdı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?
ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa
DetaylıFarkındalık sadece içerden açılan bir kapıdır
Farkındalık sadece içerden açılan bir kapıdır Çalışanlarınızın zorlu gelişim yolculuklarındaki ilk ve en önemli basamağın farkındalık olduğunu artık biliyoruz, ancak nasıl oluyor da o evreye dokunmakta
DetaylıKÜRESEL AYNALAR BÖLÜM 26
ÜRESE AYNAAR BÖÜ 6 ODE SORU DE SORUARN ÇÖZÜER d d noktası çukur aynanın merkezidir ve ışınlarının izlediği yoldan, yargı doğrudur d noktası çukur aynanın odak noktasıdır d olur yargı doğrudur d + d + dir
Detaylı