Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz."

Transkript

1

2 Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz. Nogaytürk 0 2

3 NOGAY TÜRKLERİNİN SESİ OLMA ÇABASINDAYIZ EDİTÖR Hakan BENLİ İrtibat e - postası : nogayturkdergisi@hotmail.com Adres : Plevne Mah. Pazar Sk. 34 / 9 Sincan ANKARA İrtibat Telefonu : Dergimiz Nogaytürk, basın ahlak ve ilkelerine uymaya söz vermiştir. Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayınlanmayan yazılar iade edilmez. Dergimizde yayınlanan reklamlardan ücret alınmamıştır. NOGAYTÜRK DERGİSİ YURTİÇİ VE YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİ Temsilcilerin iletişim bilgileri için nogayturkdergisi@hotmail.com ADANA: İSTANBUL: ANKARA Dr.Fatih KARAYANDI Cemil AKDAĞ Emre ORAK POLATLI (Merkez) : -Tatlıkuyu Köyü : KONYA Kevser KIZILDAĞ Özgür NAYMAN Merkez : Hakan BENLİ - Eryaman : Erdem GÜNAY - Batıkent: Elif YILMAZ - Keçiören : Asım PEKCAN Erhan ÇAĞDAŞ Balgat : Derya POLAT Demetevler : Eyüp TANATAR - Sincan : Yahya ALTINKAYA - Etlik : M.Burak TAŞKIRAN Ş.KOÇHİSAR ( merkez ) : Turhan BAYAR - Akin Köyü : Adem ESENBAY - Doğankaya Köyü : Elif YILMAZ - Şeker Köyü : Kasım KIZILTAŞ GÖLBAŞI ( merkez ) : Abdulhamit ÖZCAN - Ahiboz Köyü : Z.Sebla ALSAÇ HAYMANA-Cingirli Köyü : Yavuz ÇİFTÇİ Nogaytürk 0 3 Merkez : Serkan TANDOĞDU KULU ( merkez ) : Hakan BENLİ - Seyitahmetli Köyü : Murat BENLİ - Ağılbaşı (Mandıra)Köyü : Recep DEĞİRMENCİ - Boğazören Köyü ( Köstengil ) : Engin GÜNER - Kırkkuyu Köyü : Selman YILMAZ AMASYA : ESKİŞEHİR : YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLER K.K.T.C : HOLLANDA : AVUSTURYA : ALMANYA : Kader TANATAR Cihan TANRIBAK C.Giray ERGİN Mehmet PEKCAN Hacer TAŞYARAN Rukiye TEKER Fatih POLAT

4 İ Ç İ N D E K İ L E R NOGAYTÜRK DERGİSİ Künye ve Temsilcilikler NOGAYTÜRK DERGİSİ İçindekiler EDİTÖRDEN Hakan BENLİ RÖPORTAJ : Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu bizi Gazi üniversitesindeki makaımnda ağırladı. Halaçoğlu, Nogay Türkleri ve dergimiz hakkında görüşlerini dile getirdi. Sayfa : NOGAY KÜLTÜRÜ Nogay Atasözleri - 2 Hasan BENLİ MAKALE Kırım dan Anadolu ya Yapılan Göçler : Sebepler ve Sonuçları Dr. Hacı Murat ARABACI TARİH SAYFASI Kafkas Mehmet Usta ( Candevir Candavur ) Dr. Fatih KARAYANDI YAZAR SAYFASI İsmail ÖZGÜN AKP Balıkesir Milletvekili Kendilerine özgü gelenek ve göreneklerini hâlen devam ettirmekte, aralarında kaybolmaya yüz tutmuş Nogay diliyle konuşmaktadırlar. Hamurlu yemeklerden sonra et suyu olan Sorpa içmeleri geleneksel özelliklerindendir. Misafirperverdirler, aman dileyip hanelerine başvuranları baş tacı edip ölümüne korumaktadırlar. Sayfa : MAKALE Türkiye de Kırım Tatarları ve Nogaylar - 2 Prof.Henryk JANKOWSKI M. Aziz SÜTBAŞ YAZAR SAYFASI Yağmur Duası Necdet ÖZEN ERTENGİ Kıs Kelmeden Hakan BENLİ YAZAR SAYFASI Nogay Folklorü Celal ÇAĞDAŞ Nogaytürk 0 4

5 İ Ç İ N D E K İ L E R YAZAR SAYFASI Nogaylar Kültür Zengini İdiler Akif KARA MAKALE Prof. Dr. Ufuk TAVKUL Nogayların göç sahalarının geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinmektedir. Doğuda Altay dağları bölgesinden batıda Tuna nehri havzasına kadar uzanan geniş bir alan Nogayların göç sahasını oluşturmaktaydı. Nogayların esas kitlesi İdil ırmağının doğusunda, Yayık ve Emba ırmaklarının civarlarında yaşamaktaydı ve bunların bir kısmı daha doğuda Sır-Derya ya kadar uzanırlardı Sayfa : YAZAR SAYFASI Nogay Kültüründe Büyük Mehmet TAŞKIRAN NOGAY KÜLTÜRÜ Kavetoyun Sosyolojik Faydaları Celal ÇAĞDAŞ ŞİİR Bizden Değil Mehmet TAŞKIRAN ŞİİR Bizden Değil Mehmet TAŞKIRAN MAKALE Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ Kuban boylarının Rusların eline geçmesinden sonra, Nogayların büyük bir kısmı yukarıda belirttiğimiz üzere 1777 de, Suvorov un komutasındaki kuvvetler tarafından öldürüldüler. Sağ kalanlar Yukarı Kuban ve Kama boylarına gittiler. Bir bölümü de Türkiye ye göçtü. Diğer yandan Tuna bölgesindeki Nogaylar da, Trakya üzerinden Türkiye ye girip, Eskişehir bölgesine yerleştiler Sayfa : AHLAK Doç. Dr. Halil ALTUNTAŞ Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İman ve emanet kelimelerinin aynı kökten gelmekte oluşu bile emanet konusunun din nazarında önemli bir yeri olduğunun işaretidir. Ey man edenler Allah ve peygamberlerine hainlik etmeyin. Bile bile aranı zdaki emanetlere de hainlik etmeyin." ( Enfal, 27-28) ayetleri de bunu açıkça ortaya koyuyor. Sayfa : Nogaytürk 0 5

6 E D İ T Ö R D E N Hakan B E N L İ Hayatta her bir şey için emek vermek gerekiyor. Her ne için uğraşıyorsanız ve emek veriyorsanız mutlaka maddi bir karşılığının olması da gerekmiyor. Sizin yaptığınız işten, üstlendiğiniz yükümlülükten aldığınız vicdani rahatlık yeterlidir. Sorumluluk üstlenerek, elinizden gelen her ne ise onu yapma gayreti azımsanacak bir özveri değildir. Bu dergi gerçekten hiç azımsanmayacak bir özverinin eseri!... O özveriyi yapan ben değilim... Özveriyi yapanlar bu dergi için yazılar yazan, araştırmalar yapan, çizimler hazırlayan, fotoğraflar çeken; usanmadan bir şeyler yapma gayretinde olan genç arkadaşlar! İnanın çoğu kere gereksiz yere bu dergiyi hazırladığımızı düşünüyorum. Boşa emek verdiğimizi, kimsenin okumadığını, ilgilenmediğini ve belkide alaya aldıklarını düşünüyorum. Ama her seferinde yanılıyorum. Buna seviniyorum. Yanıldığıma... Aslında yanıldığım düşündüklerim değil Zira düşündüğüm gibi bize alayla yaklaşan pek çok kişi var. Yanıldığım; emeklerimizi boşa çıkarmayan, dergiyi okuyan, ilgilenebilen, alaya almadan ciddi ciddi oturup yazılar, şiirler yazan, çizimler yapan birilerinin olduğuna seviniyorum. Ve sevindiğim şey, bunu alaya alanlara inat devam ettirebilmeleri Bunlar her seferinde daha bir şevk veriyor bize, yine ve yeniden yapabiliriz diyoruz. Kültürümüz adına ne yapabilirsek, ne kurtarabilirsek azmiyle yeniden yola çıkıyoruz. İnanın artık çevremdeki hemen herkesin sana mı kaldı demesine aldırmıyorum. Biliyorum ki yüzbinler içinde yüz kişi olmasak, olamasak bile sana mı kaldı, sen mi kurtaracaksın diyenlere kulak tıkayanlar var. Bu bile başlıbaşına bir şevk kaynağı. Anlayabilene Çok kişi olmamamız önemli değil. Haşa bile dinini yayarken tek başına mücadele eder. bir peygamber Bizim yaptığımız ise acizane, kendi kültürümüz adına, yaşana bilecek ne var ise yaşatmaya çalışmak, yaşananları mümkün mertebe kayıt altına almak ve bu dünyada biz de varız, biz Nogay Türküyüz diyebilmek adına. Sevgiyle kalın. Nogaytürk 0 6

7 TEL : CEP : KONYA KULU Nogaytürk 0 7

8 N O G A Y K Ü L T Ü R Ü Hasan BENLİ Calgızdın bir işi de yarımaydı, kosulganlar min işte de arımaydı. Calgızdın künü karangı, cayavdın künün sorama. Calgızdın yayı kalsa da tabılmas, ıruvludun ogu kalsa da tabılır. Caman arba col bızar, caman adam üy bızar. Caman arba col bızar, caman elşi el bızar. Caman avıldın agası bolma, carlı avıldın bayı bolma. Caman aygır anasına kas, caman adam coldasına kas. Caman aytkan, sözunu eki aytar. Caman evlat ataga sögus keltirır. Caman kisidın sözu aşşı, yabagı tondun biytı aşşı. Caman söz bas kazıgı, caksı söz can azıgı. Caman tamak carlı eter, caman nepis kor eter. Caman ulga da caksı ulga da mal cıyma. Camanda altın toktamas. Camandan caksı tuvar, ozbaga; caksıdan caman tuvar, tozbaga. Camandı caksı desen, börku kara kazanday bolur. Camandı körmey, caksıdın basın bilip bolmas. Camandın avuzundan caksı söz şıkpas. Camandın tayagı segız, birevu tiymese bırevu tiyer. Cangı elek şüyde bolur, cangı kelin üyde bolur. Cangı şelektın bavu cogar Carımas yardan kulatır, atkan cerden uyatır. Cartı teri cabınsam da sosu dunyada cüreyım. Catkandıkını turgan cer. Cavga iynanma, suvga tayanma. Caz cennet, kıs kıyamet. Cazda cılandan korkkan, kısta arkandan korkar. Cazda mıyın kaynatpagan, kısta kazanın kaynatpas. Cazda tentek oyga konar, kısta tentek kırga konar. Cazda tırnagan, küzde cırlar. Cazlıktın künu, yarlılıktın künu. Cel espese, şöp bası kıymıldamas. Cemistın iygisıne kurt tuser. Cetimdın karnı ceti kabat. Cetimge ceti kisi bas. Cılagandan sorama, külgenden sora. Cibek tüyumune berk, cigit sözune berk. Cigit ölse de sözu ölmes. Nogaytürk 08

9 N O G A Y K Ü L T Ü R Ü Hasan BENLİ Cigit ölur, danı kalar. Cigittın asılından sorama, işinden sora. Col anası tuyak, suv anası bulak, söz anası kulak. Col kuvgan kaznaga colugur, söz kuvgan belege colugur. Colavşı colda kalmas. Cuvurtun aşagan kutulur, şölmegın calagan tutulur. Dos asabı könulden. Dos bergendın tısına karama. Dos doska kerek, asabı durus kerek. Dos üyunde olturup ket, duşpan üyunden turup ket. Doska bergen borışka. Dosun berse kım, uvusunga cım. Dosundun asını duşpanday ce. Dosundun bekisimen müyüz kes, duşpanındın bekisimen kiyiz kes. Dosunga mungkir kazba, özun tüsersın. Duşpan ayakka, dos baska karar. Duşpan külüp üyretır, dos ursusup üyretır. Eki ölşe, bir kes. Eki sıyırdın ayranı köp, eki bikedın vayranı köp. El agasız bolmas, ton yakasız bolmas. El almagan, elli cıl catar. El bolgan cerde batır da bolur. El kaznası eski söz. Elde amanşılık bolsa, elşi avurur. Eldın avuzuna elli arşın böz cetpes. Eldın işi altın besik. Elli cıldan el cangırır. Elşidin keşikkeni kayır. Epsizdı elşilikke cibersen, soramay aytpas. Er aytpas, aytkanından kaytpas. Er iygisı burunlu bolur. Er kadirin el biler. Er kayratlansa, ekev bolur. Er öturuk söylemes, ep öturuk söyler. Er şıragı eki köz. Er tamırından er tamırı köp bolur. Er tarıkpay molıkpas. Er yanılıp kolga tüser, kus yanılıp torga tüser. Er yanılmay bolmas, at sürinmey bolmas. Erden ozuv bar, elden ozuv cok. Erdin atını ya atı şıgarar, ya bikesı şıgarır. Erekte avızın cappagan, köpur avızda sözun tappagan. Eri baydın eli bay. Erinşektin ertengısı bıtpes. Erte turgan erdın ırıskı artık. Esaplı dosttun malı bir, antlı dosttun canı bir. Esitken yanlış, körgen kerti. Nogaytürk 09

10 N O G A Y K Ü L T Ü R Ü Hasan BENLİ Et etke, sorpa betke Et kanlı bolsun, cigit canlı bolsun. Gemıge mingendın tilegı bir. Hatun karıganın bilmes, eşek arıganın bilmes. Hatundan hatun bar, torgay etinı as etken; hatundan hatun bar, baytal etin tas etken. Hatunlardan hatun bar, kara suvdu as eter; hatunlardan hatun bar, kumar közdi yaş eter. İnısı bardıng tınısı bar. İşip toymagan, calap toymas. İşlese kulday, tursa biydey. İytlı konak oramga sıymas. İyttey kabıp, attay tevip. Kaderdın bergen attın tisine karanmas. Kadıdın kabırından kırk adım alıs. Kadir bilmes kardaştan, kedir bilgen yat caksı. Kalgan işke kar cavar. Kamşıdı silke almagan, özüne tiygistır. Kan şıkkandı karga bılır, can şıkkandı molla biler. Kancıgadın batkanın, kaptal bilmes, at bılır; atadan caksı ul tuvganın kardaş bilmes, yat bılır. Kar küregen aslık kürer. Karama özune kara sözune. Kardaştın azarı bolsa da beteri bolmas. Not : Burada yayınlanan atasözlerinin bir kısmı Hasan BENLİ tarafından derlenmiştir. Nogaytürk 10

11 M A K A L E Dr. Hacı Murat ARABACI Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü 1783 DEN 2. DÜNYA SAVAŞINA KADAR ( SEBEPLERİ VE SONUÇLARI ) Osmanlı Devleti ve Rusya açısından son derece mühim olan Kırım Harbi, neticeleri itibarıyla Kırım Türkleri için olağanüstü büyük bir felaket getirmiştir. Eğer savaşta ölenlerin, iç bölgelere göç edenlerin, Sibirya ya sürülenlerin, açlık sırasında ölenlerin vb. sebeplerle kayıp olanların sayısını göz önünde bulundurursak, Kırım Savaşı sebebiyle yerli Tatar halkının 3/4 ünün yok olduğunu ya da evini terk ettiğini belirtmek mümkündür * Makalenin 1. Bölümü dergimizin 2. sayısında yayımlandı. Göç etmeyip Kırım da kalan Türk nüfusun asimile edilebilmesi için kültürel propagandaya ağırlık verilmiştir. Rus olmayanlara Ortodoks kilisesi vasıtasıyla Rus kültürü benimsetilmeye çalışılmış, özellikle din adamları üzerinde baskılar artırılmış ve bir çok camii ya tahrip edilmiş ya da kiliseye dönüştürülmüştür. Yerli halkın, yeni gelen Hıristiyan göçmenlere yardım etmeleri mecbur kılınmıştı. B. Kırım dan Anadolu ya Yapılan Göçler, Muhacirlerin İskanı ve Göçlerin Sonuçları 1. II. Dünya Savaşı na Kadar Yapılan Göçler Kırım ın sömürgeleştirilmesi konusunda, Rusya da iki farklı yaklaşım ortaya çıktı. Bunlardan, Kırım ı ilk olarak işgal eden ve bu esnada 30 bin kişiyi katleden sertlik yanlısı general Potemkin ve taraftarlarının politikaları daha ağır bastı. Onlara göre Türkler temizlenirse bölge ancak Rus Yurdu olabilirdi. Bunun için öncelikle, yılları arasında deniz kıyıları, iskeleler ve limanlara yakın olan bölgelerdeki halk eza ve cefaya maruz kaldılar. Bunlar da dayanamayarak Osmanlı Devleti ne göç etmek zorunda kaldı (Saydam, 1997; 64). Her ne kadar daha evvel göçlerin başlangıç tarihini 1783 olarak zikretmiş isek de, esasen halk daha evvelden yerlerini boşaltmaya yüz tutmuş ve Kırım dan göçler bu tarihten önce başlamış idi ye doğru Kırım dan göç edenlerin sayısı 50 bin i bulmuştu. Hollandalı seyyah Woonsel Rusların Tatarlara ya ölmek, ya da gitmek arasında tercihe zorladıklarını ifade eder. Öyle ki Kırım ın ilhakı olan 1783 tarihinin hemen öncesinde 40 bin nüfuslu Bahçesaray şehri, 6 bin kişi kalmıştır. Seyyaha göre Sudak ta ise sadece 37 aile kalmıştır (Vozgrin, 2000; 472) 1. 1 Bazı yazarlara göre 1783 öncesi göç edenlerin sayısı 20 bin ila 30 bin arasında olarak tahmin edilmektedir. Bkz. Justin McCarthy, Kırım Tatarlarının Göçü,

12 M A K A L E Dr. Hacı Murat ARABACI Halkın topyekün fakirleştirilmesi, açlık tehlikesini ortaya çıkması gibi sebeplerin üzerine bir de, 1775 de Rus harbinde Ruslara yardım ettikleri için Osmanlı Devleti tarafından cezalandırılmaktan korkan Yunanlılar, Rusya tarafından Kırım a yerleştirildi. Üstelik gelir gelmez de Türk e ve İslam a olan kinlerini Kırım Türklerinden çıkarmaya çalıştılar. Öyle ki Ruslar kendi halinde Türkleri Yunanlılardan korumak için tedbir almak zorunda kaldılar (Vozgrin, 2000; 472). Nihayet, Kırım Türkleri için Ak Topraklar dedikleri Anadolu ya doğru yola çıkmaktan başka çare kalmadı yılları arasında kişi yurdunu terk etti bu sayı yaklaşık olarak nüfusun %33 üne tekabül etmektedir (Bala, 1993; 757). Yalnızca Tavrida vilayetinden arasında 120 bin Nogay Türk ü tehcir edilmişti. Bu dönemde Osmanlı-Rus harbinden sonra imzalanan Yaş anlaşmasıyla bir kısım toprakların Rusya ya bırakılması göçleri tetikleyen başka bir unsurdur. Felaketin görgü şahidi olan V. Zuyev şöyle yazıyordu: Son karışıklık Kırım ı öyle bir hale soktu ki, kendi sakinleri ve köylerinin üçte ikisinden fazlasını kaybetti ve nereye gidersen git, yalnız kasaba ve köylerin enkazına rastlanıyordu (Firuzoğlu, 1999; 688). Bu göçler esnasında yol emniyeti meselesi de ayrı bir husustur. Mesela Rus saldırıları yüzünden yerlerini terk etmek zorunda kalan Yedisan bölgesinden kara yoluyla göç edenlere Zaparak kazaklarının saldırıları yüzünden, Müslümanlar kara yolundan vazgeçerek, Kırım limanları, Tamaya ve Sucukkale den deniz yoluyla hareket etmişlerdir (Firuzoğlu, 1999; 688). [31] Ayrancı Bucağı nda olduğu gibi, Tatarların Türklere çok yakın olduğu güney Kırımdan geldiği söylenir. Önceki dipnotlara da bakınız. Nogaytürk 12 Çizim : Ali Rıza AĞAR

13 M A K A L E Dr. Hacı Murat ARABACI 19. Yüzyıla girildiğinde, 1812 ve 1828 yıllarında yine Rus baskısı ve Osmanlı Rus Harbi münasebetiyle yeni göç dalgaları yaşanmıştır. Rumeli bölgesinden gelenler de dahil olma üzere 1812 yılında Osmanlıya sığınan göçmenlerin sayısı 200 bini 2 bulmaktadır (Eren, 1966; 33). Bu dönemde Osmanlı Devleti nin kendisine sığınan bu muhacirlere yönelik müspet tutumu ve bir takım imkan ve imtiyazlar sağlaması, kendi vatanlarında mağdur ve mazlum durumuna düşen Müslümanlar için göç etmeyi cazip hale getirmiştir Kırım Harbi öncesi ve sonrasında Kırım dan ikinci büyük kitle göçü yaşandı yılında yavaş bir seyirle başlayan göç, 1860 ve 1863 yılları da büyük bir dalga haline geldi. Savaş sonrasında Kırımlıların, Osmanlılara sevgi besledikleri ve yardım ettikleri gerekçesiyle kuzeye sürgüne gönderilecekleri haber yayıldı. Böyle bir yardım söz konusu olmuş mudur diye bakıldığında, Aslında, Kırım Tatarlarının, Kırım Savaşı sırasında Osmanlılara ettiği yardım, olabilecek en düşük seviyede idi. Çünkü Tatarlar tümüyle silâhsızlandırılmış idiler ve Ruslara karşı etkin bir ayaklanmaya girişmek umutları yoktu. Böyle iken, savaştan hemen sonra, Rus hükümeti orada Tatar varlığını istemediğini açığa vurdu. 1856'da Çar Alexandr, Tatarların göç etmesinin kolaylaştırılmasını buyurdu. Başta psikolojik baskı olmak üzere, pek çok yıldırma taktiği Tatarlara uygulandı: Hıristiyanlığı yayma derneklerinin oluşturulması, kuzey illerine kitlesel sürgün uygulamalarına girişileceği dedikodularının yayılması, eğitimde ve yönetim işlerinde kullanılan dilde Ruslaştırma ve benzerleri. Daha da somut eylemler olarak, Tatar topraklarına yeni vergiler yüklendi, araziler zorla sahiplerinin elinden alındı (McCarthy, 2006; 1-2) yılında da bu konuda yeni bir emir geldi. İslam dinine inanan deniz kıyısı sakinlerinin tümünün iç vilayetlere göçürülmesi emredildi. Kırımlılar bu emirname üzerine baskı ve soykırımdan korkarak büyük bir kaçışa başladılar. Tatarların bu göçü devlet adamları için son yılların en mutlu olaylarından biri idi (Firuzoğlu, 1999; 689). Kitleler halinde Kırım dan kaçış başlamış, sadece 1860 yılında 784 Türk köyü boşalmıştı. Bütün Kırım da boşalan köylerin toplam sayısı 687 olup bunların 315 i tamamen boşalmıştı yılları arasında toplam sayının 800 bini bulduğu bu sayının 200 bininin Nogay Türk ü olduğu tespit edilmiştir (Kazas, 1994; 19). Bu göçler sonucunda 1783 te Kırım daki Türk nüfus %98 iken 1897 deki nüfus sayımına göre Türk nüfus % 35 e düşmüştür. Kırım Türkleri bu göç sırasında yollarda büyük kayıplar vermiştir (Firuzoğlu, 1999; ). Osmanlı Devleti ve Rusya açısından son derece mühim olan Kırım Harbi, neticeleri itibarıyla Kırım Türkleri için olağanüstü büyük bir felaket getirmiştir. Eğer savaşta ölenlerin, iç bölgelere göç edenlerin, Sibirya ya sürülenlerin, açlık sırasında ölenlerin vb. sebeplerle kayıp olanların sayısını göz önünde bulundurursak, Kırım Savaşı sebebiyle yerli Tatar halkının 3/4 ünün yok olduğunu ya da evini terk ettiğini belirtmek mümkündür (Vozgrin, 2000; 476). Ancak bu sayının tamamı Osmanlı topraklarına ulaşamamıştır. Göç edenlerin büyük bir bölümü yolda hayatını kaybetmiştir. Salgın hastalıklar bilhassa verem ve çiçek salgını, soğuk, açlık ve can güvenliğinin olmayışı bilhassa yaşlıların, çocukların ve kadınların yollarda hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Bir hatıratta şöyle denilmektedir; Çerkes ve Kırım Tatarı köylülerin anlattığına göre, devlet memurları muhacirleri gemilere bindirdikten sonra, gemi kaptanları göçmenlerin varını yoğunu soyup, gemiyi denizin ortasında batırır ve kendileri sağlam bir gemi ile kaçarlarmış (Özenbaşlı, 2004;70). Göç edenlerin sayısı itibarıyla konuya baktığımızda, bilhassa bu dönemde göç edenlerle ilgili kesin rakamlara ulaşmak pek mümkün değildir. Bunun en mühim sebepleri ise; bu insanların göç etmeden önceki kesin nüfuslarının bilinmemesi, Osmanlı Devletinin bu göçmenlere geldikleri yere ve etnik yapılarına bakmaksızın kayıtlarda hepsini toptan muhacir olarak zikretmesi, 2 Elvira Kazas a göre verilen bu rakamları ihtiyatla karşılamak gerekir. Çünkü bu rakamlar Rusya tarafından verilmekte olup, maksatlı olarak az gösterilmektedir. Özenbaşlı da aynı kanaattedir. (Kazas, 1994; 12 ve Özenbaşlı, 2004; 59-60).

14 M A K A L E Dr. Hacı Murat ARABACI Foto Grafik : Ahmet ÖZİL yahut Osmanlı kayıtlarında kişi sayısı değil de bazen gemi sayısı olarak, bazen de hane sayısı olarak gelenlerin zikredilmesi, kesin sayı tespitini imkansızlaştırmaktadır. Bunun yanı sıra bir de Rusya nın dünya kamuoyundan tepki almamak için göç edenlerin sayılarını mümkün olduğunca azaltarak ifade etmesi ve nihayet bu muhacirlerin Osmanlı topraklarına ulaşamadan yolda salgın hastalık, kaza vs. sebeplerden ölmeleri ve ölenlerin sayısının da bilinmemesi kesin sayı tespitini imkansız kılmaktadır (Saydam, 1999; ve Kazas, 1994 ; 22) den sonra Kırım dan yapılan göçler, karakteri itibarıyla artık kitle göçü değildir. Bu göçler daha çok öncekilerin devamı niteliğinde olup, hepsi aynı anda yekûn olarak yapılmış bir hadise değildir. Bundan sonraki göçler bir ya da birkaç yılda değil; az, ancak süreklilik arz eden bir yapıdadır. Şurası da var ki, bu göçlere bireysel göç demek de mümkün değildir. Muhacirler, bazen birkaç bin, bazen birkaç yüz, bazen de birkaç haneden oluşabilmektedir. Mütemadiyen oluşu sebebiyle zaman içerisinde bir yekun teşkil etmektedir yılında Kırım da Yalta, Akmescit, Gözleve bölgelerinden 150 binden fazla Tatar ın aileleriyle birlikte Osmanlı Devleti ne gitmek üzere, Rus idaresindeki Kırım valiliğinden pasaport talebinde bulunmuşlardır (Erkan, 1996; 44, 55 ve 72). Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti ne göç eden Kırım Türkleri, sayı itibarıyla daha çok Balkanlar dan bilhassa Romanya ve Bulgaristan dan gelmişlerdir Berlin Antlaşması ile, Dobruca (Köstence ve Tulca sancakları) Romanya ya bırakılmıştır. Besarabya nın kendisine verilmesine karşılık Rusya, Romanya nın bağımsızlığını tanımayı kabul etmiş, Romanya ya Dobruca ve ve güneyinde bir arazi parçası verilmiştir. Bu hadise bölge sakini Türkleri etkilemiştir. Şöyle ki, mevcut idare tarafından bölgeye yeni Rumen göçmenler iskan olunmuş, bu da Türklerin huzurunu bozmuştur. İlaveten toprak mülkiyeti rejiminde yapılan değişikliklerden sonra fakirlik ve sefaletin baş göstermesi ile, zaten gayrı Müslim bir idare altında yaşamak istemeyen Dobruca daki Müslüman Türkler göç etmeye başlamıştır. Bunu takip eden yıllarda ise, Türklerin siyasi haklardan mahrum bırakılması, Türklere yapılan baskı ve zorlukların artması göçlerin devamına yol açmıştır yılından 1886 yılına kadar Dobruca dan göç eden Türklerin sayısı kadardır (Kocacık, 1999; 657 ve Ülküsal, 1987; 42-43). Nogaytürk 14

15 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK Dergilerinizi açtım, inceledim. Bu dergi onların kendi kimliklerini tam olarak öğrenmelerine yol açacak nitelikte. Mesela siz koymuşsunuz, bir Nogayca deyişi koymuşsunuz. Onun yanına Türkiye Türkçesi ile açıklamasını koymuşsunuz. Zaten birbirinden farkı olmadığını gösteriyorsunuz siz. Bunları zaten yapmışsınız, o bakımdan iyi bir yoldasınız o yönüyle. Fotoğraf : Hakan BENLİ NOGAYTÜRK : Türk Tarih Kurumu nda başkanlık yaptığınız dönemler içerisinde Nogay Türklerine yönelik araştırmalar oldu mu? Oldu ise bunları bizimle paylaşabilir misiniz? HALAÇOĞLU : Türk Tarih Kurumu ndayken hiçbir Türk grubuyla ilgili çalışmaya girmedik. Sadece eski Çin Han Hanedanlığı belgelerini Türkiye ye Türk Tarih Kurumu na getirttik. Ki, bu belgelerin tarihi M.Ö lü yıllara dayanır. Göktürklerin bile bilgisi vardır. Onların Türkçe ye çevirisini yaptık ekipler kurarak.. Bu bir, ikincisi, özellikle Tanrı Dağları nda, Türkistan da arkeolojik kazılar yaptık. Yine M.Ö. ait Türk Kurgan mezarları var. Kurganlar açtık. Dört yıl kadar orada çalıştıktan sonra Uş bölgesine geçtik. Dört yıl kadar da Uş bölgesinde arkeolojik kazılar yaptık. Nogaytürk 15

16 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK Doğrudan doğruya öyle bir şeye girmedik. Fakat elimizde bunların çalışmaları vardı. Özellikle Kafkas halklarına ait. Karadeniz in kuzeyinden Avrupa tarafına gelip giden Türklerle ilgili bir takım çalışmalar planlamıştık fakat yasa sebebiyle yapamadık. Çünkü bu konunun uzmanları da çok fazla yok bizde. NOGAYTÜRK : Peki Hocam, T.T.K arşivlerinde Nogay Türkleri ile ilgili bir bölüm var mı dır? Özel olarak açılmış veya Nogay Türklerine yönelik geçmişte yapılan araştırmalara ait bir departman diyebileceğimiz böyle bir yer var mı dır? Var ise bu bölümde ne gibi çalışmalar yapılmaktadır.? HALAÇOĞLU : T.T.K. nda öyle bir şey yok. T.T.K. nda Türk Tarih Atlası yapılıyordu ama bu tarih atlası M.Ö. yani Hunlardan başlayan ve günümüze kadar gelen bir atlas. Türk halklarının yaşadığı bölgeler işaretlenmiştir Tabi Kuban bölgesi de vardır, Nogaylar da vardır onun içerisinde. Haritalarda Nogayların da adı geçiyor yani. Kuban bölgesinde Kırım Tatarları da vardı, Nogaylar da vardı: Ama asıl Nogayların Anadolu da bulunduklarına dair herhangi bir kayıt yok. Eski Tarih, 16.yy. da falan, biliyorsunuz.. Nogaylar 19.yy. da Kırım harbinden sonra Anadolu ya geldiler, oradaki baskılar sebebiyle. Ki, bunları Anadolu nun değişik yerlerine yerleştirdiler ki, en büyük grubun zannediyorum ki, 1863 lerde Ceyhan bölgesine geldiği şeklinde kayıtlı. Ahmet Cevdet Paşa, çünkü 1865 de oraya gittiğinde orada Kozanoğulları veya Davutağaoğulları olarak bilinen, Avanos Dağları bölgesindeki bir takım Türk aşiretlerinin ıslahına çalışmaktaydı. O sırada işte Ceyhan da Yılankale ile Hemitel Kalesi arasında, Ceyhan nehirinin iki tarafına 3000 ( Üç bin ) civarında Nogay muhacirlerinden yerleştirildiğine, Nogayların bu bölgede köyler kurarak o bölgeyi imar ettiklerine, ziraate açtıklarına, hatta ektikleri buğday ve arpadan çok büyük verim elde ettiklerine ; 1 e arasında ürün elde ettiklerini hatta bu ürünü kaldırmakta güçlük çektiklerini, ayrıca o bölgede bulunan diğer Türk aşiretlerinden, göçebe aşiretlerden, bazılarının baskılarına maruz kaldıklarını, buna karşın kendilerini silahla koruduklarını, bunları kaydediyor yani. Buradan yola çıkacak olursak benim düşüncem Nogayların o tarihlerde, biliyorsunuz 1863 lerde büyük göçler var. Diğer kafkasyadan göçler de var, Balkanlardan Tatarların yaptığı göçler de var. Bunların bütün hepsinin kaydının Osmanlı arşivlerinde olması lazım. Nogayların o tarihte, irade dediğimiz tasnifte, devlet arşivlerinde, dahili iradede bunlar yer almaktadır. NOGAYTÜRK : Bu durumda gerek Osmanlı gerekse cumhuriyet Türkiyesi içerisinde Nogayları kayıp bir toplum olarak kabul edebilir miyiz? HALAÇOĞLU : Tabi Şimdi şöyle, Nogaylar Türklerin Kıpçak koluna mensuptur, biliyorsunuz. Kırım Tatarlarıyla birlikte akıncı gurubunu oluşturan birlikler içerisinde yer alırlar. Yani neredeyse at üzerinde doğup, at üzerinde yaşadıkları için, hızlı hareket etmeleri gerektiğinden, Kırım dan Avusturya tarafına olsun Rusya tarafına olsun bir takım harekatların içerisinde yer aldıkları için o bölgeden pek fazla dışarı çıkamamışlardır. Ama Kırım ın kaybedilmesinden sonra 1774 den itibaren direnmelerine rağmen, baskılara maruz kalmışlar. Kırım Tatarları da aynı şekilde sürgün edildiler biiyorsunuz. Muhtemelen oradaki baskılara dayanamayıp, önemli miktarda Türkiye ye göç etmek durumunda kaldılar. Ve bunların sayıları ne kadardır, sayı olarak bilemiyoruz ama Kuban bölgesinde yaşayan Nogayların da ne kadar olduğu pek bilinmiyor. Dolayısıyla Türkiye ye gelen Nogaylarla ilgili tek net bilgi Ahmet Cevdet Paşa tarafından veriliyor. O Ceyhan bölgesine üç bin aile ki, her birinde beş nüfus olduğunu düşünürseniz en azından on beş bin kişilik bir topluluğun geldiği ve aradan geçen yüz yirmi, yüz otuz yıl sonunda bu gün bunların aşağı yukarı bu günkü nüfusunu göz önüne alırsanız, en az yüz bin Nogay Türkü nün olması lazım. NOGAYTÜRK : Buna bağlantılı olarak bir sorumuz daha olacak; T.T.K. olarak, Nogay Türkleri ile ilgili bir araştırma yapılmak istenmesi Nogaytürk 16

17 durumunda, özellikle gençlerin, istemesi durumunda, başvurabileceğimiz kaynaklar nelerdir? HALAÇOĞLU : O dönemde yazılmış Osmanlı Vakaünistlerin yazmış oldukları kitaplara bakmak lazım. Tarih- i Cevdet e bakmak lazım, Fiki Zat- ı Maruzata bakmak gerekiyor. Onun dışında o dönemdeki diğer ülkelerdeki ve Osmanlı vakaünislerin yazdığı kitaplara, tarihçileri yazdığı kitaplara bakmak gerekiyor ama en önemlisi tabi ki Osmanlı arşivlerine bakmak gerekiyor. Osmanlı arşiv kayıtlarında kimlerin hangi bölgeden hangi sayılarda geldikleri vardır. Dolayısıyla Nogayların Kulu ve Ş.Koçhisar bölgesinde yedi köy var diyorsunuz, komin hayatı yaşamışlar belli ki, ama herhalde Ceyhandakilerde, bakın birbirinizden haberiniz olmuyor. Dernekler kurmuşsunuz, şimdi bu dernekler bunları ortaya çıkaracaktır. Ama biraz önce de baktım sizin dergilerinize, Nogaytürk e, Nogay türkçesi ile Türkiye türkçesi arasında çok fazla bir fark yok. Aslında çok büyük bir ayrıcalık yok çünkü sebebi de şuydu, Osmanlı döneminde zaten iç içe yaşandığı için aynı devlet içerisinde yaşandığı için, asyadaki mesela Kazak türkçesi ile Nogay türkçesi birbirine yakın olmasına rağmen Türkiye türkçesi ile de anlaşılabilecek bir nitelik taşıyor. Dolayısıyla bunların araştırılmasının tek en büyük kaynağı, bana göre, vakaünist tarihçileriyle Osmanlı devlet arşiv kayıtlarıdır. Osmanlı Cevdet i İrade de muhtemelen bunların, bu gelenlerin, Kuban bölgesinden şu kadar Nogay muhaciri geldi ve şuralara yerleştirildi diye muhakkak kayıtları vardır. Bu konu ile ilgili araştırma yapacakların muhakkak İstanbul daki Osmanlı arşivlerindeki Cevdet i İrade tasniflerine bakması gerekiyor. NOGAYTÜRK : Peki Hocam, tarihçi kimliğiniz ile şunu sormak istiyorum; Nogayları, Türkiye de gerek üniversite çevresinde, gerek T.T.K., gerek Türk toplumlarına yönelik araştırmalar yapan kurumların Nogay Türklerine yönelik araştırmalarını yeterli görüyor musunuz? daha neler yapılabilir yani? R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK HALAÇOĞLU : Böyle bir şey yapılmıyor zaten. Çünkü Türkiye de kimsenin Nogay dan haberi yoktur. Siz şimdi buradan gidin Ankara nın en merkezi yeri olan Kızılay a, sorun, Nogaylar kimdir? diye, Nogay ne demektir? diye sor, kimse bilmez. NOGAYTÜRK : Doğru.. HALAÇOĞLU : Türkiye de bilim adamlarından çok azı, belki dilciler, bilirler ama Türkiye de ne kadar Nogay vardır, yoktur onu da bilmezler. Doğrusunu isterseniz ben de bilmiyorum Türkiye de ne kadar Nogay vardır. Ama sadece şu, o bölgede çalışma yaptığım için, Ceyhan bölgesine üç bin civarında Nogay yerleştirildiğini biliyorum ama başka bölgelerde ne kadar Nogay vardır onu da bilmiyorum. Haberim bile yok. NOGAYTÜRK : Afedersiniz Hocam, benim bahsettiğim demografik yapı olarak değil, kültürel olarak, araştırmalar yönünden HALAÇOĞLU: Bunu sosyologlar ve halk bilimcilerin yapması gerekir ama onlarında böyle çalışması yok. Benim bildiğim bir iki küçük çalışma var bildiğim kadarıyla ama bu gün Türkiye de gerçekten yaşayan insanların, tabi çeşitli etnisiteler üzerine çalışmalar yapan batılılar da var, Türkiye den de var. Şimdi bunlara baktığınız zaman aslında Türkiye de etnisite üzerine yapılan, Nogaylar üzerine yapılan, içerisinde Nogaylarında olduğu çalışma hemen hemen hiç yoktur. Sadece bir çalışmada belli bir ölçüde Nogaylar belirtilmiş ama Türkiye aslında Türklerin değişik halklarının, guruplarının, boy ve aşiretlerinin, uruglarının, bunların harman olduğu yerdir. Yani dünyanın hiçbir Türk ülkesinde böyle bir harman yoktur. Yani burada Oğuzda çoktur Anadolu da ama Kıpçak ta çoktur. Göktürklerde vardır hatta ta Cengiz zamanından kalma Moğollar da vardır ama tamamen Türkleşmiş onlar. Ancak Nogayların Türkleşecek bir şeyleri yoktur zaten, Türktür onlar. Ama kültürlerinde hangi ölçüdedirler, ikisini, Türkiye de yaşayan Nogayların kültürü ile Nogaytürk 17

18 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK bölge. Nogaylar o bakımdan orada bir sigorta, bir sibop olarak bulunuyor. Haliyle oradan Anadolu ya herhangi bir göç yok. Onun için kırk bir bin iki yüz doksan beş ( ) cemaat ve aşiret ismi arasında Nogay hiç geçmiyor. Fotograf : Hakan BENLİ Kuban daki, Nogayların kültürünün karşılaştırmasını yapacak, araştıracak olan bilim, halk bilimidir. Bu da ancak gezerek, görerek yapılır. Bu saha çalışmasını yapacak elde veri tabanı yoktur. Hangi bölgelere giderek Nogayların gelenek ve göreneklerini devam ettirip ettirmediklerini inceleyeceksiniz?.önce bunu bileceksiniz. İşte sizin çıkardığınız Nogaytürk Dergisi, ayrıca derneklerinizin bu konuda ortaya koyacağı sonuçlar zannediyorum birçok araştırmacıya veri tabanı oluşturacaktır, malzeme olacaktır. Ondan sonra gündeme gelebilir, yani unutulmaması lazım. NOGAYTÜRK : Sizin son olarak yakın zamanda yayımlamış olduğunuz, boylarla ilgili altı ciltlik eserinizde tesadüfen de olsa Nogaylar ile ilgili yapmış olduğunuz bir saptama oldu mu acaba? HALAÇOĞLU : Hayır. Benim yaptığım o çalışma 1453 ile 1650 yılları arasında olan bir çalışma. Yerleşik olanlarla da ilgili değil o, göçerler üzerine bir çalışma. O tarihte tabi Nogaylar orada yok. Çünkü zaten Kırım bölgesi stratejik bir bölge. O bölgeden herhangi bir şekilde içeriye göçün zaten istenmediği bir durum. O bakımdan Kuban Bölgesi de tam Kırım ın karşı tarafında Kafkasya tarafında biliyorsunuz. Kuban Nehrinin bulunduğu bölge ve Nogaylar orada yaşıyorlar. Yaşadıkları bölge, yurt orası. Haliyle çok stratejik bir bölge ve Rusların en çok baskı yaptıkları, Kafkasyaya doğru baskı yaptıkları NOGAYTÜRK : Hocam bu soruyu dolaylı olarak yanıtlamıştınız ancak ben yine de sormak istiyorum. Bir tarihçi bir araştırmacı kimliğiniz ile kaybolmakta olan bir kültürü araştırmak, kayıt altına almak isteyen amatör araştırmacılar için ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?. HALAÇOĞLU : Öncelikle sizlerle temas kurması lazım gelir. Bütün Nogaylar değil sadece, Türkiye deki diğer kültürlerde de öyle. Onlar da bilinmiyor. Kendileri de unutuyor neredeyse ama bu kimliksizlik anlamına gelir bir müddet sonra. Kimlik aslında kültürünüzdür. Bu kültürü yaşatmadığınız takdirde yavaş yavaş kozmopolit bir hüvviyete bürünür. Şimdi bizim Fransızlarla aramızdaki en büyük fark nedir? kültür yapımızdır., anlayışımızdır, felsefemizdir, dünya görüşümüzdür. Bu dünya görüşünü devam etirmenin en önemli yolarından birisi de geleneklerini devam ettirebilir bir toplum olmak zorunda Türkiye. Şimdi her ne kadar Nogaylar Kafkasya dan göç etmiş olsalar da veya Tatarlar Kırım dan göç edip gelmiş olsalar da aslında Orta Asya dan daha önce gelmiş olan bizlerle kültür farklılığı çok fazla büyük boyutlarda değil. Osmanlı zamanında bile mesela Nevruz çok kutlanılan bir Türk bayramı. NOGAYTÜRK : Bizde Sabantoy deriz HALAÇOĞLU : Ama Sabantoy zaten düğün anlamına gelir. Şimdi burada Saban nedir? NOGAYTÜRK : Karasaban dan geliyor. HALAÇOĞLU : Aslında nedir? Tarlaların sürülmeye başlandığı bir dönem anlamına gelir.yeni bir gün, yeni bir Nogaytürk 18

19 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK başlangıç anlamına geliyor muhtemelen çünkü ben pek bilmiyorum bunu. Şimdi bakın, Tamga olsun, sizin taşlarla ilgili düşünceleriniz olsun, tamgalarınız olsun hepsi aşağı yukarı aynı. Aynı tamgaları kullanıyorsunuz. Aynı yazılar olsun Kiril alfabesi kullanıldığına bakmayın, kirilden önce ne kullanıyordunuz harf olarak Dolayısıyla Osmanlı da Arapça kullanmıştır zamanında ama geleneklerimize, adetlerimize baktığımız zaman hiçbir problem yaşamazsınız. Belki de bu yüzden Anadolu ya gelen bu değişik Türk gruplarını pek kimse dikkate almamış. Batılılar da şimdi bunu işlemek istemiyorlar. Anadolu da şu kadarda Nogay var dediğimiz zaman yüz bin de, iki yüz bin de Nogay var dediğiniz zaman batılılar için problem teşkil etmeyecek bir grup niye incelensin. Anadolu da etnisite meydana getirmeyecek bir grup, kendini Türk hisseden bir grup niye incelensin. Türklüğünü niye ortaya çıkarılsın adamların?. Yani sizinle ilgili araştırma yapmak isteyen sizden başka yazılmış olan o dönemin tarihlerini, hatıratı, ondan sonra Osmanlı Arşivlerini muhakkak görmek zorundadır araştırmalarını bu yönde yapmak isteyen kişiler NOGAYTÜRK : Az önceki cevaba istinaeden şunu da sormak istiyorum. Hocam madalyonun iki yüzü var. Tamam Nogaylar Türkiye içerisinde herhangi bir karışıklığa mahal vermeyecek bir toplum oldukları için batılılar tarafından araştırılmamışlar. Bu tür bir şeye maruz kalmadılar ama madalyonun diğer yüzünde Türkiye de gerek üniversiteler gerek toplum bilimciler, halk bilimciler, sosyologlar tarafından, akademik araştırmalar yapan çevreler tarafından Nogayların bilinmeyişinin nedeni sizce ne olabilir? HALAÇOĞLU : Sadece Nogaylar değil ki, diğer gruplar için de aynı. NOGAYTÜRK : Onlar adına da sormuş olalım.. HALAÇOĞLU : Çünkü henüz yavaş yavaş bu konular Türkiye de revaç görmeye başladı, ilgilenilmeye başlandı. Arkadaşlarımız var, Mustafa Aksoy var Marmara Üniversitesi nden, güzel araştırmalar yapıyor, halk bilim yapıyor. Başka arkadaşlar var buna benzer. Düşünsenize yani, Anadolu aşiretleri ilk defa benim tarafımdan, büyük ölçüde araştırmalar yapan yayınlar oldu geçmişte, Yavuz Hoca Oğuzlar ve Türkmenler diye bir kitap yayınladı ama sonra Cevdet Türkay tarafından bir kitap çıkarıldı fakat daha köklü daha sistemli bir araştırma 2009 yılında çıktı. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı 1923, 2009 yılında çıktı. Bir de bunun öncesi var yani. Osmanlı döneminde yaşanan, aldığı büyük göçler var yani Anadolu ya. Bunlarla ilgili hiçbir ciddi araştırma yapılmadı. Sanıyorum bu geçmiş dönemdeki, Osmanlı dönemindeki değişik etnisitelerin Anadolu da çıkardıkları bir takım isyan hareketleri ve devletin en zor döneminde bulunduğu dünya savaşı esnasında çıkardıkları isyanlar sebebiyle Anadolu da tek yapıya bağlı, tek kültüre bağlı, tek bir millet oluşturma çabası vardı. Türk Milleti bunun adı da. Bundan dolayı da Türkleri kendi içerisinde bir takım guruplara bağladığınız takdirde birliği ve millet olma şuurunu sağlayamayacağınız düşüncesi ile bunların üzerinde pek bir gidilmedi, araştırma yapılmadı. NOGAYTÜRK : Cumhuriyet dönemi içerisinde de sendrom yaşandı. aynı HALAÇOĞLU : Evet, cumhuriyet döneminde de aynı şey oldu. Haliyle ve dolayısıyla bir eğilme olmadı amaben şunun muhakkak incelenmesi düşüncesindeyim Türkiye nin hangi köşesinde yaparsanız yapın kültür değerlerini muhakkak ortaya çıkarmak lazım. Bu kültür zaten ismi Nogay da olsa Tatar da olsa, ismi Avşar da olsa ismi genelde Türk de olsa, ne olursa olsun ister Karadeniz de deyin ister Akdeniz de deyin hatta Nogay dan geçmiş muhacir deyin adınıza, bunların kültürel geçmişlerini araştırdığınızda aynı köke dayandığını aynı kökten sulandığını ve çıktığını, aslında bunun bir bütün teşkil ettiğini, daha bir, Nogaytürk 19

20 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK birbirlerine sarılmaları gerektiği sonucunu ortaya koyarsınız. NOGAYTÜRK : Şimdi size sormak istediğim bir soru daha var. Bunu da sizin ağzınızdan duymak istediğimiz için dile getirdik. Dergimiz mümkün olduğunca yeni yetişen genç nesillere kendi kültürlerini, kendi değerlerini, kendi kimliklerini öğrensinler; merak etsinler, araştırsınlar duygusunu aşılayabilmek için yayınlanıyor. Olaki, yayınlanacak olan sizin sarf ettiğiniz değerli sözlerden sonra- araştırma yapmak isteyen bir genç arkadaşa, nerelere başvurmasını, hangi kurumlardan destek alabileceğini, nerelerden araştırma yapabileceğini, Türkiye nin bu konudaki en önemli kurumlarından birinin başkanlığını yapmış biri olarak belirtebilir misiniz? HALAÇOĞLU : Şimdi bununla ilgili değişik kurumlarımız var elbette. Özellikle Halk bilimi açısından değerlendirirsek yani bunu, Tübitak dahil olmak üzere Türk Tarih Kurumu, bunun dışında bir takım dernekler var, vakıflar var. Bunların desteği ile yapılabileceği gibi asıl bunun yapılma alanı bana göre, üniversitelerde mastır ve doktora çerçevesinde olmalı. O takdirde hem tamamen bilimsel bir çalışma yapılır ortaya konulan çalışmalarda, sonuçlarda haliyle bu kültürü, Nogay kültürünü, Anadolu nun diğer kültürel; aynı kökten gelen kültürü ile mukayesesi de yapılmak suretiyle ortaya konabilir. Çünkü bu sıralarda Türkiye üzerinde çok değişik oyunlar oynanıyor ve gittikçe ayrılıkçılığa doğru Türkiye de çeşitli halklar vardır, etnisiteler vardır gibi nitelendirilen politikalar var. Bunun önüne geçmek aslında çok önemli. Hepimiz biliyoruz, Kuban Bölgesi nden gelen Nogaylar Kıpçak ve kullandıkları Nogay Türkçesi de Türkçe. Onun ikinci bir şeyi yok. Ama ihtimal ki, bir takım kişilerin de yanlış yöne çekmelerininde önüne geçmek gerekir. Ve özellikle Nogayca yerine Nogay Türkçesi denmesi çok daha önemli. Fakat, ama dediğim gibi, doktora ve mastır bazında üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde, halk bilimi bölümlerinde, sosyoloji bölümlerinde rahatlıkla araştırması yapılabilir. NOGAYTÜRK : Daha ziyade ağız alışkanlığı bizimki, Nogayca olarak, kısaltma olarak Şüphesiz ki, sizin vurguladığınız gibi bir durum da yoktur Nogayla ile ilgili.. Nogaylar, aslında bu cümleyi sarf etmekte pek doğru değil, biz zaten Türküz. Gerçekten tarihin kabul ettiği bir gerçek. HALAÇOĞLU : Zaten öyle bir durum söz konusu değil. NOGAYTÜRK : Allah a şükür zaten öyle bir durum söz konusu değil. HALAÇOĞLU : Ben bunu o açıdan söylemedim. Şimdi dışarıdan bazı kişilerin o yöne çekmemesi açısından NOGAYTÜRK : Şimdi şöyle bir anekdot anlatayım olayı açıklamak açısından; internette, MSN de genç bir arkadaşla konuşuyoruz, kendisi lisede, lise son sınıfta okuyor. Ben buna sordum, dedim ki Seniz deden, baban nereden gelmiş? kendisi Nogay, Biz Kore den gelmişiz dedi. Nogaytürk 2 0

21 R Ö P O R T A J NOGAYTÜRK HALAÇOĞLU : Kore den.. NOGAYTÜRK : Evet, yani bunu söyleyen bir lise öğrencisi, üniversiteye hazırlanan veya hazırlanacak olan birisi. Yani bizim kaygılarımız bunları giderebilmek, yani ben şuyum diyebilsin. HALAÇOĞLU : Oradaki problem nereden kaynaklanıyor? Liseye giden bir genç kendisinin Nogay olduğunu biliyor fakat nereden geldiğini bilmiyor. Bu ailenin suçu. NOGAYTÜRK : O merakın, bilginin aşılanması gerekiyor HALAÇOĞLU : Dergilerinizi açtım, inceledim. Bu dergi onların kendi kimliklerini tam olarak öğrenmelerine yol açacak nitelikte. Mesela siz koymuşsunuz, bir Nogayca deyişi koymuşsunuz. Onun yanına Türkiye Türkçesi ile açıklamasını koymuşsunuz. Zaten birbirinden farkı olmadığını gösteriyorsunuz siz. Bunları zaten yapmışsınız, o bakımdan iyi bir yoldasınız o yönüyle. Dolayısıyla o yönde bir sıkıntı yok ama dediğim gibi Nogaylar kimdir, nereden geldiler? Bunların bilinmesinin, özellikle gençler tarafından bilinmesinde fayda var. Sadece Nogaylar tarafından değil, birinin Avşar ötekinin bilmem ne olduğu, bunların hepsinin aynı kökten olduğunun muhakkak bilinmesi lazım ve öteki kişinin de Nogayı kendisinden ayrı görmemesi için bilmesi lazım. NOGAYTÜRK : Hocam aslında konumuz ile direkt ilgisi yok ama kısmet olursa bizim şöyle bir hedefimiz de var. Nogaylarla, bizim bir köyümüz var, Seyitahmetli Köyü, bir Nogay Köyü. Orada eski bir okul var, şu an kullanılmıyor. Kısmet olursa orayı müze haline getirmek yönünde bir düşüncemiz var. HALAÇOĞLU : Çok da güzel olur. NOGAYTÜRK : Yani Nogalar ile, ayrıca bunu henüz derneklere falan da açmış değiliz. Ayrıca dergiyi birkaç arkadaş çıkartıyoruz, derneklerden bağımsız olarak yayınlıyoruz. Amacımız da dernekleri ateşleyebilmek, hem muhalefet etmek hem de yaptıkları çalışmalara destek olabilmek. HALAÇOĞLU. Herkes uğraşabilmeli. Şu an hali vakti yerinde olan kişiler de vardır, zengin olan kişiler de vardır. Bu derneklere onların da katkısı olmalı muhakak ki Niye olmasın yani.. NOGAYTÜRK : Müzede en azından Nogayların el sanatları, üzerinde tamga işaretleri olan mezar taşları gibi HALAÇOĞLU : Eski dönemde yaptıkları işlemeler veya eşyalarda orada sergilenebilir NOGAYTÜRK : İnşallah kısmet olursa yapmayı düşünüyoruz Hocam. HALAÇOĞLU : İnşallah NOGAYTÜRK : Hocam ben gerçekten çok vaktinizi aldım neredeyse üç saattir sohbet ediyoruz. Bizi kırmadınız, teveccühünüz için teşekkür ediyorum. HALAÇOĞLU : Estağfurullah, başarılar diliyorum. NOGAYTÜRK : Teşekkür ediyorum. HALAÇOĞLU : En önemlisi gençlerimizin hepsinin iyi bir eğitim görmesi, ülkelerine faydalı olmalarıdır. Nogaytürk 2 1

22 T A R İ H S A Y F A S I Dr. Fatih KARAYANDI Ölüm döşeğindeyken çocuklarını toplar ve onlara ''Buradan gideceksiniz. Ağabeyiniz sizi, o Türk ve Müslüman memleketine götürecek. Yoksa burada yaptığınız silahlar onları vuracak, ben günah kazanacağım'' der. Aile bu vasiyet üzerine evlerini, tarlalarını olduğu gibi bırakıp Ceyhan bölgesine gelir ve buraya yerleşiyor. Bakınız 1907 Ceyhan doğumlu Halil Candevir, babası Kafkas Mehmet ustanın işgal günlerinde Kuvay-i Milliye ye olan katkılarını nasıl anlatmaktadır. (1) Kaymakam İbrahim Bey ile babam giderek Kurtkulağı'ndaki topu görmüşler. Babam çalışabileceğini söylüyor ve ray demirlerinden topa kızak yapıyor. Topu öküzleri koşup Papak'ta Topraktepe'ye getiriyorlar. Topun üzerine oturtulan iskeleti yoktu. Onu da babam yaptı. Babamın top başına gittiğini ihbar etmişler. O bir daha Ceyhan'a dönmedi. Çokçapınar'dan Mahmut diye jandarma yazılan bir tanıdığımız vardı. O dışarı haber götürüp getiriyordu. O bizi aldı, Ceyhan'dan dışarı kaçırdı. Önce Çiftlikat, Papak, oradan da Cihanbekirli'ye götürdüler. Kafkas Mehmet Usta ailece demircilik ve silah ustalığı ile uğraşan bir Nogay sülaleden gelir. Babası Kafkasya'nın Oğluş suyunun kenarında yaşamakta ve silah fabrikasında usta olarak görev yapmaktaymış. Bir ara gelip Ceyhan ve yöresini gezmiş ve bu bölgeyi görmüştür. Öteki top Kürekgediği'ndeydi. Osmaniye'deki Fransızlar Kürekgediği'ne gelecekmiş. Akşam üzeri Fransız geliyor diye haber geldi. Dürbünle Osmaniye'den çıktığını görüyorlar. Oradan top sıkınca, Fransız gelmedi. Babam beni de götürmüştü, topun başında bir çavuş vardı. Topun üzerine biniyor, ileri geri oturarak topu hedefe ayarlıyordu. Hedefi bulunca ''tamam'' diyorlar, hemen atlıyor topun üzerinden ateşliyorlar. Bir zaman sonra Fransız çıkarma yaptı. Papaktaki topu aldı. Ağzına mermi koyup bozdu. Biz oradan kaçtık. Cihanbekirli'ye geldik. Cihanbekirli'den sonra Mercimekteki Abdulhamit'in çiftliğine gittik. Çiftlikte bize yer verdiler. Babam işe başladı. Patosları çeviren islim makineleri vardı. Onları tamir etti. Ekinleri biçtiler. Ağabeyim (İbrahim Canver) islim makinesinin direksiyonunda durur, makineye kumanda ederdi. Ben ateşçiydim. İstopları açar kapatırdım. Küçüktüm ama babam öğretmişti. Çeteler Ceyhan yakınlarına gidip silah sıkarlardı. Nogay İnce Ali, Dayım Battal Gazi Davut Fransızları taciz ederdi. Nogaytürk 22

23 T A R İ H S A Y F A S I Dr. Fatih KARAYANDI Mercin Harbine bütün çeteler gelmişti. Mercin değirmeninin orada boğaz var. Fransız süvarisi Mercin'de daraldı mı çukura inerdi. Babam da siperde otomatik silahıyla çıkanı vurdu. Kafkas Mehmet Efendi'nin diğer oğlu olan 1903 doğumlu İbrahim Canver kardeşi Halil Candevir'in söylediklerine ek olarak şunları anlatmıştır; Oradaki (Mercimek) bütün makineleri yapan, tamir eden babamdı. Bir zaman bende ona yardım ettim. Un öğüttük, oradaki fırını onarıp çetelere ekmek çıkardık. Babam çok iyi ustaydı. Yeni tüfek bile yapabilecek kabiliyetteydi. Çetelerin silahının da bakımını yapıyordu. Nogayca soyadı Candavur ( Yanda- vur) olan Kafkas Mehmet Usta Ceyhan Kuvay-i Miliye hareketine yukarıda anlatıldığı üzere hem lojistik hem de savaş gücü olarak katkı koymuş, tamir ettiği Topraktepe topuyla da o zamanlarda Ceyhan'da yankı uyandırmıştır. Ancak topun nişangahı olmadığından gelişigüzel atışlar yapmaktadır. Hatta bir atış sırasında Yılankaleyi vurmuştur. Bu nedenle topa Ceyhanlılar tarafından ''Deli Top'' adı verilmiştir. 1- Fatma Sayman ve ark, Anılarla Milli Mücadelede Ceyhan, Ceyhan Belediyesi Yayınları,s: , Ceyhan-1987 Nogaytürk 23

24 M A K A L E Dr. Aziz SÜTBAŞ Professor Henryk Jankowski tarafından yapılan çalışma aynı başlıkla Türk Dilleri Araştırmalarında görülenin biraz eklenmiş bir versiyonudur. [Türkçe Diller Üzerine Araştırmalar] 10 (2000): , Yayınlayan: Sanat Kitabevi, Ankara, Türkiye. Bu yazının bir Polanyaca versiyonu Rocznik Tatarów Polskich de yayınlanmıştır. (Polonyalı Tatarlar Dergisi), sayı. 6, 2000, İzin alınarak Şubat 2002 de ICC Web sitesine gönderilmiştir Ankara ili a) Şereflikoçhisar ilçesi -Akin, Agın, 232 yaşayan, 75 hane -Şeker Köyü, Şeker, bazı Nogaylar da Seker derler -Doğankaya, aynı zamanda Karakaya ve Abdülgedigi. b) Ankara merkez ilçesi -Ahiboz, Ayboz ~ Aboz şeklinde telaffuz edilir (kısmen Nogay) [26] -Ballık -Taşpınar [27] -Günalan, diğer adı Koloz ~ Holos [28] c) Bâlâ ilçesi -Ahmetçayırı [29] d) Haymana ilçesi -Cıngırlı (önceleri Nogay köyü iken, şimdi Nogaylar dört hanede yaşamaktadır) Birkaç ailenin Cihanbeyli nin Böğrüdelik (Konya İli) köyünden geldiği söylenir. Aksaray ili Aksaray merkez ilçesi -Alaca, eski Hamidiye. [30] Teberdar (1994: 27) Ayrancı Bucağındaki yaşlı insanlar tarafından hala işe yarar bir şekilde Kırım Tatarcası konuştuğunu rapor etmiştir. Bu bölgenin Ereğli ilçesinin batısında Karaman'ın doğusu, Karapınar ın güneyi ve Mersin in kuzeyinde yerleşik olduğunu söylemektedir. [26] Bavbek e göre (1993:8), köy 1860 tan beri vardı. [27] Bavbek e göre (ibid), köy Romanya dan gelen Tatarlar tarafından (i.e ) yılları arasında kurulmuştur. [28] Bavbek in görüşüne göre (ibid), Günalan 1908 yılında Romanya dan gelen yerleşimciler tarafından kurulmuştur. Bu köyün Taşpınar ve Ballık gibi Gölbaşı gölü üzerinde, Ankara ya yakın ve çekici bir yerde olması, şehirleşme ve ikamet edenlerin değişmesinin hızlı bir sürecini getirmiştir. [29] Köy hakkında bakınız Elmacı (1996:30-31). [30] 1899 yılında kurulan köy hakkında, bakınız Doğan ve Gökdemir (1995: 39-40). Köyde yerleşik Tatarlar Güney Kırımdan gelmiş olması nedeniyle, Türkçeye çok yakın olan dilleri hızla Türkçe ile yer değiştirmiştir. Sadece birkaç yaşlının ana dillerini hatırladıkları bildirildi Nogaytürk 24

25 M A K A L E Dr. Aziz SÜTBAŞ Türkiye nin güneyinde Adana civarında Ceyhan ilçesinde de Kırım Tatar köylerinin bulunduğu bildirilmiştir: Çakaldere, Toktamış, Küçük Kırım ve Büyük Kırım. Kırım Tataları tamamen unutulmuş olduğu söylendiğinden oralara gitmedim. [31] Ankara nın doğusundaki Kırıkkale ilindeki birkaç bölgede dilin kaldığına dair herhangi bir delil yoktur. Tatar köyleri Keskin'de (Yoncalı, Polatyurtu ve Üçkuyu) ve Karakeçili ilçesinde (Sulubük) tür. Bunun için bak (1994: 26-27). Ersoy ve Aydın (1998) Tatar ve Nogayların Kırşehir ili Kaman ilçesi Darıözü köyünde iyi korunduğunu iddia etmektedirler. İlaveten bir Tatar köyü olan Derince Kocaeli (İzmit) ilinin Gebze ilçesinde bulunmaktadır. Geçmişte İstanbul yakınlarında üç Tatar köyü vardı: İzzettinköy, Sazlıbosna ve İmrahor. Buna karşın, günümüzde Sazlıbosna daki yaşlı neslin sadece birkaçı hala dili konuşmaktadır. İstanbul un kenar mahallelerinin kontrolsüz yayılması ve burayı içine alması sonuçta büyük bir gecekondu bölgesine çevirmesi nedeniyle İmrahor da Tatar bulamadık. Günümüzde Tatarların çoğu köylerinin yakın olduğu, iş ve okul bulabildikleri ilçe ve şehir merkezlerinde yaşmaktadırlar. Dağılım ilçeden ilçeye değişmektedir. Yeni yerlerinde Tatarca sadece evde özellikle yaşlı insanlar tarafından konuşulmaktadır yılında, Eskişehir ilindeki onbir köye (Karaçay, Güneli, Aktepe, Esence, Şerefiye, Yıldızören, Mesudiye, Işıkören, Ilıcabaşı, Karakaya ve Yaverören) ve 1998 de diğer üçüne (Kalkanlı, Aksaklı ve Canköy (Yenikent)) gittim. Başlangıçta daha önce oldukça iyi çalışılmış olduğundan Polatlı da geniş bir çalışma yapmayı düşünmüyordum. Aynı zamanda Eskişehir deki insanlar Polatlı nın küçük, hepsinin bir arada ve dilin diğer bölgelere göre daha iyi korunmuş bir bölge olduğunu söylediler. Sonuçta bölgeyi ziyaret etmeye ve bu önerileri detaylandırmaya karar verdim. Bulduklarım söylenenlere oldukça tersti. Bütün köyler boşaltılmış, evler yarı terk edilmiş ve hiçbir hayat işareti yokmuş gibi görünüyordu. Şehirde oturan Tatarlar, memleketlerinde bıraktıklarını sadece bazen ziyaret ediyorlardı. Asimilasyon belki de Ankara ya olan yakın mesafeden (bir saatlik yol) ve elverişsiz tarım şartlarından dolayı Eskişehir dekinden daha güçlü görünüyordu. Ankara yakınındaki Tatar köylerinden Ballık ve Taşpınar'a (Polatlı daki Taşpınarla karıştırılmamalıdır) gittim, orada Tatarca konuşabilen birisi ile karşılaşmak oldukça zordu. Köylülerin yakın ilçe olan Kulu da oturduğu, Kırkkuyu hariç tüm Nogay köylerine gittim. Son olarak benim çalışmamda İzettinköy, Sazlıbosna, ve İmrahora ilaveten Çorum ili Alacahüyük yakınında küçük bir köy olan Kalecikaya ele alınmıştır. İlaveten Eskişehir, Alpu, Mahmudiye, Çifteler, Polatlı, Kulu, Ankara ve İstanbul olmak üzere bütün şehirlerdeki rehberlerimle birlikte çalıştım. 3. Türkiye deki Tatarların Etnik Kökeni Benim çalışmamdaki topluluk Tatarlar, Nogaylar ve Gipsiler olarak ayrılabilir. Tatar topluluğu en genişidir. Onlar kendilerine tatar demektedirler, örneğin: Men Tatarman 'Ben Tatarım', dilleri Tatarcadır. Dobruca veya Kırım dan gelmişlerdir. Sadece birkaçı Türkiye ye başka ülkelerden gelmişlerdir, örneğin bir tanesi Almanya dan gelen eski Alman askeri. Kökeni ve alışkanlıkları ayrıt edilmeksizin çoğunluğu kendilerini Kırım veya Tatar olarak görmekte ve her ikisinin de bir millet olduğunu düşünmektedirler. Sadece birkaçı için daha geniş bir duygu olarak Türk olmak daha önemlidir. [31] Ayrancı Bucağı nda olduğu gibi, Tatarların Türklere çok yakın olduğu güney Kırımdan geldiği söylenir. Önceki dipnotlara da bakınız. Nogaytürk 25

26 M A K A L E Dr. Aziz SÜTBAŞ Foto Grafik : Ahmet ÖZİL Temas halindeki Tatarlar ve Nogaylar arasındaki ilişkiler ulasal olarak belirgin değildir. Zararlı, saldırgan türden yaklaşımlar yoktur. [32] Çoğunluk olarak Alpu da yaşayan Gipsilerin durumu farklıdır. Onlar şehir merkezinin ayrı bir bölgesinde yaşamaktadırlar. Başkaları ile kendileri hakkında konuşurlarken Tatar olduklarını söylerler. Tatar Gibsileri tarif ederken Gipsilerin kendilerinin bu terimi kabul etmedikleri iddiası ile beni uyardılar. Gipsiler ve Tatarlar iş sahasında birbirleri ile temas halindedirler ve normalde davetlerinde ve sosyal olaylarında birbirlerini davet etmemektedirler. Her iki etnik grup arasındaki ilişkiler iyidir. Tatar dilini oldukça iyi sürdürdükleri için Gipsilere gitme konusunda Tatarlar tarafından cesaretlendirildim ve onlarla konuştum. 4. Dil İncelenen topluluk yukarıda açıklanan gruplar açısından dil olarak homojendir denilebilir. Eskişehir Tatarları ve Nogaylarının konuştukları dil çok farklı değildir. Bunun yanında Nogayların söyledikleri şiirlerin dili Nogayların bazı farklı karakterlerini göstermektedir. Nogay özellikleri Tuz Gölü Nogaylarının günlük konuşmalarında oldukça belirgindir. Halen topluluğun büyük çoğunluğu çift dil kullanmaktadır. Sadece yaşlılar Türkçelerinin iyi olmadığını söylerler, ancak doğrusu Türkçe oldukça iyi anlaşmaktadırlar. Tatarlar nispeten Tatarcadan Türkçeye kaymaktadırlar. İletişim durumu dil kayması açısından tipiktir. Dil karışması olayında olduğu gibi büyükanne ve büyükbaba kuşağı dilin en iyi yorumuna sahiptir. Onlar normalde kendi aralarında ve çocukları ile konuşurken tatarca konuşurlar. Onların çocukları olan Kırk-elli veya daha fazla yaşlardaki ve çoğunluğu emekli toplum ebeveynlerini hedef almadıkça Türkçeyi tercih ederler, onlara öncelikle tatarca konuşurlar. Onların çocukları ve torunları birçoğu tatarca anladıkları halde bazı yaygın tatarca ifadeler, selamlamalar ve yemek isimleri hariç, birbirleri ile ve ebeveynleri ile konuşurken sadece Türkçe konuşurlar. Bu durum tatil boyunca köyde ne kadar süre ile kaldıkları vb. gibi aile durumlarına göre değişir. Büyük ve büyük büyük ebeveynlerinin Türkçe yorumlarının sınırlı olması ve gençlerle Türkçe konuşmaya çalışmalarının bir önemi yoktur. Bunu tatarca konuşmaktan dolayı okullarda engellenmemeleri amacıyla yaptıklarını söylemektedirler. Doğal olarak dil tercihi sosyal faktörlere de bağlıdır. Eğitimli insanlar tüccar, zanaatkâr ve işçilere göre daha fazla asimile olmuştur. Onların sadece bir kaçı Tatarca konuşmayı tercih etmektedir. İletişim dili tatarca olan sadece birkaç aile ile karşılaştım. Bu ailelerin üyeleri Tatarca konuşamayan ve zorlukla anlayan ileri gelenlerine konuşurken Türkçeyi kullanan gençler hariç, diğer tatarlarında Tatarca konuştuğunu ifade etmektedirler. 32] İleri gelenlere göre büyük şehirlerde politik ve etnik görüşlerin belirgin bir şekilde değişebilmesi açısından bu kabul edilemez. Nogaytürk 26

27 M A K A L E Dr. Aziz SÜTBAŞ Öğretmenler de dahil bir tek Tatar bile dil kaymasını durduracak veya geri çevirecek bir çalışma yapmamıştır. Tatarca dil kursu sağlayan hiçbir okul veya diğer bir kuruluş yoktur. Bu durumda hiç kimsenin dil öğretimi için yazı kitapları, sözlükler ve diğer araçları düşünme ihtiyacı olmadığı görülmektedir Sonuç olarak, Tatarca sadece evde ve yaşlı Tatar nesil arasında konuşulmaktadır. Hiçbir yazılı standart yoktur. Türkçeye kayma gönüllü ve herhangi bir politik yüklenme olmaksızındır. Tatarlar başka alternatiflerinin olmadığını ve daha önce kendilerinin olduğu gibi çocuklarının da profesyonel kariyerlerinin engellenmiş olmasını istemediklerini söylemektedirler. Bayar ve Bayara göre insanlar çocuklarını daha iyi okullarda okutabilmek için köylerini terk etmiştir. Günümüzde bu sadece bir tercih değil aynı zamanda zorunluluktur. Çünkü ayrılan genç nüfus ile okullar kapanmıştır. [33] Köy okullarındaki eğitim standartlarının oldukça düşük olması açısından hiç kimse buna itiraz etmemektedir. Genç Tatar ve Nogayların çoğunluğu mezuniyetten sonra köylerine dönmemektedirler. Özellikle Tatarcanın daha prestijli ve baskın Türkçe tarafından oldukça etkilenmiş olduğu güncel durumda Tatarca ve Türkçe benzer dillerdir. Konuşma esnasında kaymanın her şekli olmakta ve görülmektedir. Kayma; bir kelime, deyim, cümle ile sınırlı olabilir veya daha uzun bir konuyu içerebilir. Türkçeden kalıpsal veya pragmatik birçok kopya vardır. Türkçe etkisinin en az görüldüğü Tatarcaya televizyon veya Tatarca konuşmayan diğer insanlar tarafından bozulmayan yaşlılarla konuşma esnasında karşılaşılmaktadır. Köylerde yaşlı insanlar, normalde anlayan ve bazılarının cevap bile veren bazı yöresel tatar olmayanları da tatar olarak göstermektedirler. Bunun yanında bilinmeyen birisi ancak Tatarcadan döndükten sonra Tatar olarak gösterilirdi. Benzer durumlar Nogaylar arasında da görülmektedir Günümüzdeki Kırım Tatarlarcasının lokal diyalektten oldukça farklı olduğu yaygın bir görüştür. Anlaşılamama durumları sıktır. Tatarlar, ne Rusçadan (Kırım da olduğu gibi) ne de Türkçe den (Türkiye de olduğu gibi) etkilenmediği için en iyi Tatarcanın Dobruca da konuşulan olduğunu söylemektedirler. Elbette ki bu fikir, Kırım dan Dobruca ya olan geçmişteki göçlerin yarımadanın kuzey ve orta kısımlarından ve Kerç ten olmasına rağmen, konuşulan dilin Kırım ın kuzeyinden oldukça farklı olması nedeniyle biraz yanıltıcıdır. Bunu ispatlamak için Ayrancı Bucağındaki durumu gösterebiliriz (yukarıya bakınız). Kısacası, dil kaymasının devam eden ve kaçınılmaz bir süreç olduğunun söylenmesi gerekir. Güncel hayat ve olayların bütün şekillerinden etkilenmektedir. Tatarca dilinin kalanları örnek Tatar mutfağı içeren kültürün kalanları süresinde yaşayacaktır. [34] Tatar dili festivallerde ve sahnelerde duyulan şarkılarda ve söylemlerde yaşayabilir. [33] Akin, ziyaret edilen köylerden çocuklar için okulun açık olduğu tek köydür. [34] 16. yüzyılın sonlarında etnik dilleri Yerel Slav dili ile yer değiştiren Polanya-Litvanya Tatarları tarafından kullanılan bazı yemek adlarının korunması iyi bir paralelliktir (Cazma ve bielusz, et vb. ile doldurulmuş bir çeşit pasta). Nogaytürk 27

28 Y A Z A R S A Y F A S I Necdet ÖZEN Bu halkların bunlar ve benzeri gelenekleri olduğunu öğrendikten sonra bir anda on yaşlarında çocukluğumun o güzel günlerinde köyümde yine kurak giden bir mevsimde yaşadığım bir yağmur duası uygulaması gözümün önüne geldi. Tarihte en az beş kez soykırıma uğramış biz Nogay Türk leri Önasya ve Avrupa coğrafyasının birçok yerleşim yerlerinde dağınık olarak yaşamaktayız.yaşadığımız güzel yurdumuza atalarımızın gelerek yerleşmeleri ortalama yüz yirmi yılı geçmiş veya bir kısmının gelişi daha da fazla olmuş ise de bazı geleneklerimizi devam ettirmekte olduğumuzu düşünerek Karadeniz ve Hazar denizi kuzeyi ile bu iki deniz arasında kalan coğrafyada yaşamakta olan ve bu gün için bilebildiğimiz en çok Nogay ın bulunduğu bölgedeki halkımızın da bizim dinimize göre dua ve yemek verme gibi yöntemlerin dışında yağmur duasını nasıl yaptıklarını merak edip öğrenmek istedim. Çünkü yurdumuzun İç Anadolu bölgesinde olan kendi köyüm ve diğer Nogay Türk lerinin yerleştikleri köylerin kurak iklim kuşağında olmaları ve her yıl bahar aylarında mutlaka yağışa bağımlı bulunmaları nedeniyle yağmur duasına çıktıkları görüldüğünden ve yine Nogay bozkırı olarak adlandırılan Karadeniz kuzeyi bölgesinde yoğun olarak yerleşen soydaşlarımızın da adı üstünde bozkır kuşağında bulunmaları nedeniyle İslam öncesi inançları devam ettirmiş olabilecekleri düşüncesi ile mevcut yayınları okuduğumda, Nogay lar ve Nogay olmayanlarında, biz Nogay larda olduğu gibi İslamiyet in kabulünden önceki dönemlerden kalma inançları olup bunları çeşitli etkinliklerle uyguladıkları anlaşılıyor. İşte bunlardan biride kurak ve yağışsız geçen ilkbahar mevsiminde dinimize göre yapılan yağmur duasının dışında uygulanan etkinliklerdir.bunun örnekleri halen yurdumuzdaki topluluklarda ve orta asyadaki diğer Türk topluluklarında da çeşitli şekillerde görülmektedir. Örneğin; Başkurt ve Uygur larda birbirlerine su serpme, okunmuş küçük taşların akarsuya bırakılması gibi. Yine Karadeniz kuzeyi halklarından Adige ler ile Karaçay, Malkar ve Kumuk larda, yaşlı kadın ve çocukların bir küreğe kadın elbisesi giydirip güzelce süsledikleri ve bu kuklaya Karaçay ların (kürek biyçe) adını verdikleri.bu kuklanın çocuklar tarafında köy içinde dolaştırılıp her evin avlusuna girişte, kuklanın yere vurularak şöyle söyledikleri: Biz küyebiz,ölebiz (Biz yanıyoruz,ölüyoruz) Cavun cavsa süyebiz (Yağmur yağarsa seviyoruz) Kürek biyçeden cavun tileybiz (Kürek bikeden yağmur diliyoruz) Her evden de et,ekmek,yumurta gibi yiyecekler toplayıp güle oynaya akarsu kıyısına gelip kuklayı suya atıp birbirlerine su serptikleri anlaşılmaktadır. Bu halkların bunlar ve benzeri gelenekleri olduğunu öğrendikten sonra bir anda on yaşlarında çocukluğumun o güzel günlerinde köyümde yine kurak giden bir mevsimde yaşadığım bir yağmur duası uygulaması gözümün önüne geldi. Sanırım Mayıs ayının ilk haftası ve oldukça sıcak bir gündü.benim yaşımdaki çocuklar ve kızlar köyümüz camisinin avlusunda toplandık.içimizde en büyüğü on iki,en Nogaytürk 28

29 Y A Z A R S A Y F A S I Necdet ÖZEN küçüğü de dokuz yaşlarında idi. Öğlen namazından çıkmış yaşlılardan bir tanesi bize hitaben: -Havalar kurak gitti iki gün sonra yağmur duasına çıkacağız,sizde bu gün (Sıtkadım) söyleyeceksiniz dedi.içimizde bulunan kızlardan o ailenin ilk çocuklarını (tonguş) bir kenara ayırıp onlara gittiğiniz her evde sıtkadım söylerken sizlere kova ile su atarak ıslatacaklar diğerleri sıtkadım söylerken sizlerden bir tanesi ıslatılacağı için her evde sadece biriniz öne çıkarsınız, geriye kalanlarda yine hep birlikte sıtkadım söyleyecekler ve şimdi size vereceğim bu torbaya da o evden verilen un,yumurta gibi yiyecekleri dolduracaksınız diye tembihliyerek bizi gönderdi.biz çocuklar hep birlikte evlerin avlusuna girdik ve kızlardan birisi öne çıktı ve biz hep bir ağızdan, bu gün sadece bir kıt sı aklımda kalan şu tekerlemeyi uyumlu,türkü şeklinde seslendirip söyledik. Kökte bulut kaynaydı (Gökte bulut kaynıyor) Cerde şeşek caynaydı (Yerde çiçekler dalgalanıyor) Ne dep ne dep kaynaydı (Ne diye,ne diye kaynıyor) Cavaman dep kaynaydı (Yağacağım diye kaynıyor) Abilim sıtkadım (Abilim sıtkadım) Sıtkadım keldi körünüz (Sıtkadım geldi görünüz) Körümlüğün beriniz (Göz hakkını veriniz) Abilim sıtkadım (Abilim sıtkadım) Bu şekilde her evde hep bir ağızdan söylediğimizde,o evin hanımı veya yetişkin kızı evden su kovası ile çıkarak öne çıkan kıza kovadaki suyu serperek ıslattı.sonrada yumurta,un,buğday gibi yiyecekleri getirdiğimiz torbaya koydu.köyü dolaşıp bitirdikten sonra cami avlusuna geldik ve oradaki yaşlı amca ıslanan kızları evlerine gönderip entarilerini değiştirip gelmelerini söyledi.toplanılan gıdaları da köyün korucusuna verip bakkala gönderdi ve korucu bu gıdaları bakkala satmış olacak ki bir torba kuruyemişle geldi. Bu sırada tonguş kızlarda entarilerini değiştirip kurulanmış olarak geldiler.korucu bir çay bardağını alıp torbadaki kuru yemişleri birer bardak doldurarak hepimize dağıttı.yemişleri daha sonra yiyebileceğimiz söylenerek yine bu yaşlı kişi ve köyün hocası başımızda olduğu halde topluca köyün mezarlığına gittik. Mezarlığın etrafını üç defa dolaştıktan sonra hoca dua okudu ve bizde ellerimizi avuçlarımız yere bakacak şekilde kaldırıp duaya hep bir ağızdan amin dedik.sonrada verilen kuruyemişleri yiyerek güle oynaya evlerimize gittik. Aradan iki gün geçtikten sonra köyümüzün çeşmelerinden birinin yakınına adamlar tarafından küçük bir kanal kazıldı.bunun içine odunlar konulup ateş yakılarak üzerine arana tabir ettiğimiz büyük kazanlar yerleştirilip kesilen koyun etleri ile yemekler pişirildi ve bu yemekler hep birlikte yenildi. Köyün yukarısındaki bayıra çıkılıp yine saf tutarak bütün köyün erkekleri dizildi ve hocanın yağmur duasını okumasını müteakip biz küçük çocuklar tarafından toplanılan okunmuş küçük çakıl taşlarını alarak köyün merasından akan Porsuk çayına götürüp attık. Kurak bir iklim kuşağındaki köyüm ile civar köylerde yağmur duası her yıl yapılmakta ise de bu sözünü ettiğim ve Kafkas milletlerinde yapılan ve yine benim köyümde uygulanan gelenekle nerdeyse birebir örtüşen bu geleneğin bizde artık uygulanmadığı görülmektedir. Bu gün dahi özlemini derinden duyduğum bu geleneğimiz yarım asırdır uygulanmamaktadır.acaba onlarda yağmur yağdırma etkinlikleri halen yapılmakta mıdır? Bir geleneğin özlemi ile kaleme aldığım bu kısa yazımı tüm Nogay Türk lerine ithaf eder,sav bolup savlukman kalsınlar derim. NOT = Sıtkadım sözcüğünün ne anlama geldiğini bu gün dahi bilemediğim için yurdumuz Türkçe si karşılığını belirtemedim. Aynı sözcük Romanya Nogay larında SÜTKADIM olarak telaffuz edilmektedir. Nogaytürk 29

30 E R T E N G İ Hakan BENLİ Kıs boldumu en caman şiy üydün şatısının akmasıydı. Karda cavunda persan etetandı. Onun üşün havalar aruv ekende üydün şatısını çorak akelip cangıdan aktarırdık. Arandın,samanlıktın, agıldın, aşenedin sonra anbardın şatılarınıda aktarıp şıgardık. Bakşada terin bir kuyuga kireşlerdi töküp üstüne su kuyup onu aruv etip tinlendirirdik.bu kireşminende üylerdi sıvap appaşık eterdik. Birde bu kireşti agaşlardın, tereklerdin üstüne cagardık, tırtıllar böcükler agaşga şıgıp meyvelerdi cemesin dep Fotoğraf : Doğan BENLİ Sıyakta aruv bir ayaz bardı. Terezeler şıgır şıngır sallanıbyatırdı. Belli ki tavlarga kar cavyatırı. Bir eki künge kalmaz avılga da cavardı. Avıldın colları kapanır, şeşmeler tonmaga baslardı. Cazdın sıcak künlerinde hem harmanmınan uğraşatandılar hem de kıslık kereşlerini casaytandılar. Kıstan baslap agıldaki, arandaki mallardın astındaki pisliklerdi kolarbalarına kürep bakşada tüz bir cerge tögetandılar. Bu töktükleri pislik cerden bir karıs cogarda bolyaktay tüzeltip cayatandılar. Bütün bir kıs, bahar ve cazda tökülgen pislikler cazın küneşte aruv etip kuruganda bunu belmen dört köşe etip kesetandılar. Bu tezekleridi kıs boldumu cagatandılar. Cazın bundan baska,taze pisliklerdi bikeler kollarını sıvazlap tasga, duvarga capıştırıp kurutatandılar. Nogaytürk 30

31 E R T E N G İ Hakan BENLİ Bu capaşalardı da kıs bolganda cagıp üydü cılıtatandılar. Agaşlardın pıtanma zamanında kestiklerini kurutup, kişikiy kişikiy tuvrap bir yerge ciyatandılar. Köyde kömür cagılmaytandı. Üyler kerpişten boldugu üşün cazda serin boladı. Kıs kelgende zobada tezekdi cagtımıydı üydün işi fırınday bolurdu. Bazı künler kapılardı ya da terezelerdi aşardık, köp sıcak boldu dep. Aruv canadı mubarek. Cokluk künleri avıllarda. Gayma bolmazdı. Bişiy alınyagı zaman hep harmanga dep alınırdı. Harman zamanı kelgende herkesti bir telaş alatandı. Harman demek iş demekti. O mahsüller tarladan orakman, şalgıman şalınır, elmen toplanırdı. Tarladı aruv etip tırnavuşlarman tırnaytandılar. Üken üken atkılarman o saplar sallarga toldurulup harman yerine cıgılırdı. Adamı bolgan bıryaktan salman saplardı tasırken anav yaktan düvenmen aydaytandı. Parası bolgan patos tutardı. Düvenmen aydangan sap saman bolduktan sonra yabalarman celde atılırdı. Samanman maksüldü ayırdıktan sonra samanlardı sallarga yüklep samanlıkga cıgardık. Cerde kalgan maksüldü kuşlarga cedirmeden şinikmen ölşüp şuvallarga tolturatandık. Keliyik cıldın tugumluklarını ayırıp kalganını satmaga, un yasatmaga, bulgura dep ayırıp anbarga göz göz arpa biyday, mercimek, nogut, kimyon dep ayırıp salırdık. Vakit geşirmey satılyak maksüldü atarbasına cüklep guluköyüne aketetandılar. Satıldıktan sonra uyerdeki borşlardı ödep kıs üşün may, seker, şay, kiyim, gazmayı,tütün yada cigare baska ne kerek bosa onlardı alıp aruv etip cıynardık.üyge toz sekerden baska fabrikadan kocaman kocaman şıkatan şekilsiz şay sekerlerinden de alatandık. Bu sekerdi kesmek üşün özünün kanşıları bardı.her üydede tabılmaytandı. Guluköyüne birde un yasatmak üşün ketilatandı. Arbaga şuvallarga doldurulup salınatan biydaydı cüklep,atlarmınan akırın akırın ketilirdi. Erttemen namazman turulurdu gene. Termenlerde sıra köp bosa bazen eki üşgün kelinmaytandı. Termenge bardımıydı sıraga kirilip ya parasımınan yada biyday Nogaytürk 31 karşılıgı un üyütülürdü. Birde köylerde bazı üylered termen tası bolurdu. Un bu termen tasında üyütülürdü. Yada Üken ağaş tokmalarmınan işi oyuk üken taslarda soga soga un yasalırdı. Bu ayttıgım pek zor bolurdu. Köyde bakal bolmadıgına ya cakındaki köyge yada guluköyüne ketilatandı. Köyden birövü ketiyik bosa herkes şinikmen biyday,nogut akelip berirdi, aldıryanı aytardı.ketiyik bolgan bir gün avelinden atarbasını hazırlardı.digerşiklerini maylar, epkelerini camar,atlardı tımar eterdi. Erttemen namazman turup, eptegini cer colga şıgardı.guluköyunda kırgavesine barıp alyaklarını alıp, satyaklarını satıp ekindige kalmadan colga şıgatandılar. Kisiler en köp cigare üşün ketetandılar.açık tütün, cigare yapragı, zengin bolgan ya da maksülü aruv şıkgan birinci yada harman cigaresi alırdı özüne. Harman sonu üstü kapalı atarbasıman gıdıratan satıcılar kelirdi köyge. Arblarında leblebili seker, keşiboynuzu, tahin, helva, kapkacak bolurdu.ballarga cam bilyalar,büskütler, gofretler,cüzüm, incir, pındık fıstıklar akelirdi. Köydeki tutas kisiler,bikeler caslar, gızlar, ballar toplanır alganlarga, satılganlarga karardı. Kıyır şıyır eterlerdi ballar, maga navdu al anavdu al dep. Şenlik bolurdu bulay künler. Harmandan sonra kısga bişiy kalmazdı. Bazen harman sonu sonbahardı tabardı. Cazın köp iş bolurdu köyde. Hem cazdın isleri yasalırdı hem de kısga hazırlık yasamak kerekti. Dallardaki meyveler, yemişler boldugu zaman bunlar toplanırdı. Kaysılar, zerdaliler, erikler, elmalar, vişneler, kirazlar, bademler, hepsi cerge tökülgenlerdi kirpiler, kuşlar, böcükler cedigi üşün tezden künlük toplaytandık.terekleri şırpıp kutuklarga şuvallarga telezlerge salatandık. Bunlardı üydün şatısına şıgarıp,damga caydığımız naylonlardın şapıtlardın üstüne cayardık.bazılarının şekirdeklerini şıgarıp caratandık. Olayca kurutup şır etetandık. Bu şırlardı kısta sekermen kaynatıp şır yasaytandık. Şırdı eptek cedikten sonra tatlı dep ya da sıpraga tek as dep salatandık.

32 E R T E N G İ Hakan BENLİ Kıs boldumu en caman şiy üydün şatısının akmasıydı. Karda cavunda persan etetandı. Onun üşün havalar aruv ekende üydün şatısını çorak akelip cangıdan aktarırdık. Arandın,samanlıktın, agıldın, aşenedin sonra anbardın şatılarınıda aktarıp şıgardık. Bakşada terin bir kuyuga kireşlerdi töküp üstüne su kuyup onu aruv etip tinlendirirdik.bu kireşminende üylerdi sıvap appaşık eterdik. Birde bu kireşti agaşlardın, tereklerdin üstüne cagardık, tırtıllar böcükler agaşga şıgıp meyvelerdi cemesin dep Bundan baska,mahsüller toplandıktan sonra köylüler üşer beşer toplanıp şayırlıkta üken kazanlarga su salıp biydaydı kaynatırdık. Bu biydaydı tabak tabak toldurup üyerdeki ballarga, kisilerge, caslarga dagıtırdık. Kazandakilerdi naylunlarga cayıp cayıp kuruturduk.kuruttuktan sonra bulgurlardı alıp şuvallarga dolturup salırdık anbarga. Bir arüv pilavı boladı bulgurdun. Kısın kümesteki tavuklardan köküslerden kesip bulgur pilavının üstüne salıp ciytandık. Hayvanlardan savdugumuz sütlerdi takta tuluklarda sallap sallap sarımay yasardık. Kiminde makine bar edi. Bizde makinaga şegetandık.baharda menim ensüydüğüm agızdı. Hayvan ballarını tuvurduktan sonraki sütümen yasadığımız tatlıdı.sonra peynir basardık üken kaplarga. Caz kış cenedi sosu. Sona koyun tulukarında şökelek yasap salırdık. Onu en köp sıcak bazlamadın arasına sarımaydı cagıp onunda üstüne şökelek töküp cemesini süyetandı ballar. plastik kaplarga bidonlarga salıp cıynastıratandık. Bir de bostan zamanı bar, o ta şenlik bolatandı köyde. Cazda bostandan toplangan tomatisler, kambalalar,kabaklar, balkabakları, biberler, patlıcanlar, gülilanlar ondan sona, kavunlar, karbuzlar gayri aklınga ne keletan bosa hepsini toplardık. Kimini cerdik kimini kuruturduk. Kıs üşün birde turşu yasap salırdık. Üken bidonlarda şeşit şeşit turşulardı yasardık. Bugünkündey herşiy hazır yasalıp satıladığı üşün o zamanlar bütün bunalr köylerde kıs hazırlığı bolup yasalırdı. Birde kısta cemek üşün domatislerdi, kavunlardı biraz ayırıp samanlıkta samandın işinde saklaytandık. Ne üşün bolsada, o cerdin havasından bolsa kerek bızılmaytandı mübarekler.kısta onlardı cemek ayrı bir tatdı bizim üşün. Bostandan topladıgımız balkabaklarınıda zobadın üstünde kaynatırdık, işine şeker kuyup. Üyde ciyik bişiy kalmadımı ya şır ya da kabak pisirip eptekmen ciytandık. Bakşada bir aruv aşatan güller bolurdu. Bu güllerdi toplar,saplarından ayırıp cuvar sonrada kazanda kaynatıp reşil etetandık. Bu reşillerdi kavanozlarka kuyup caz kış ciytandık. Bundan baska bakşadaki zerdalimen, kirazman, vişnemen de reşiler yasap salırdık.gene bakşadaki ceviz agaşından cevizlerdi toplar, işindeki cevizdi şotlarman kabıgını sındırıp şıgartırdık. Bademlerdi de tutas olay eterdik. Birde bademdi tuzlap cemesi aruv bolatandı. Bav zamanı kelgende cüzümlerden evel capraklarını toplap alırdık.kısga capraklarını sarıp cemek üşün.onlardı aruv etip şeşerdik, kart bolmıyak, taze bolyak ki pisgende avuda dagılsın. Capraklardı üken kaplarga tüzgün tüzgün tizip tuzlu suga basıp saklardık.cüzümler boldugu zamanda onlardı toplardık. Sulu sulu cemesi bek aruv boladı cüzümdü. Gene kısta cemek üşün cüzümlerdi komsularman barabar üken kazanlarda kaynatıp, işine seker, toprak katıp pekmez yasaytandık.bu pekmezlerdi gene tutas konu kamşuga dagıtıp özümüzge taslaganımızdı Nogaytürk 32 O şıgardıgımız cevizmen, bademmen barabar yanına biyday, nogut, cüzüm katıp aşure yasaytandık. Kayzaman aşure etilse ballar bayram eterdi. Kıs kelgende en süydügüm şiylerden birövüde talkandı.darıdı aruv etip ügüttükten sonra sekermen karıstırıp suvman toguduktan sonra cemesi baska bolatandı. Köyde cakın komsular, kısım akrabalar toplanıp şuval şuval unlarmınan herkesge caymalar aşılırdı. Bu yer hepsinden ta şenlik bolurdu. Bikeler toplanır, kenşekler, cas gızlar toplanır biryaktan hamur yasalır, biryaktan

33 E R T E N G İ Hakan BENLİ Fotoğraf : Tacettin BATTAL cayma aşılır anav yaktan şacda cayma pisirilirdi. Bir tek cayma ma, bazlamalar,kalakaylar,taba börekler, kasıkbörekler, lokumlar yasalırdı.tandır bar bosa tandır eptekleri yasalırdı. Üş dörtgün sürdügü bolurdu bunun. Köy cerinde kıstın pittigi künden kıstın basladığı künge gadar kıs hazırlıgı yasalırdı. Cangurlardan sonra kar cavdumuydu, köydün tutas colları kapanıp kalırdı. Adam boyu kar cavardı. Aksamdan kün aşık bolurud.gece cavardı,ertemen bir karagansım üytebedin boyu gadar kar cavgan.kapıdı aşarsın üyge kar tolar. Mallarga karamak üşün, helaga ketmek üşün,samalıkga,aranga, kümesge, şeşmege ketmek üşün karlardı kürüp kürüp atardık. Üydün aldını pitirdikten sonra köydün işindeki collardı aşmaga uğraşırdık. Bir hafta geşmeden karapsın ki gene aynı bolgan.hadi babam birtta Sıyakta aruv bir ayaz bardı.terezeler şıgır şıngır sallanıbyatırdı. Belli ki tavlarga kar cavyatırı.bir eki künge kalmaz köyge de cavardı.köydün colları kapanır,şeşmeler tonmaga baslardı. Nogaytürk-33

34 Y A Z A R S A Y F A S I İsmail ÖZGÜN AKP Balıkesir Milletvekili Kendilerine özgü gelenek ve göreneklerini hâlen devam ettirmekte, aralarında kaybolmaya yüz tutmuş Nogay diliyle konuşmaktadırlar. Hamurlu yemeklerden sonra et suyu olan Sorpa içmeleri geleneksel özelliklerindendir. Misafirperverdirler, aman dileyip hanelerine başvuranları baş tacı edip ölümüne korumaktadırlar. Kazak Türkleri, efsanelerinde kökenlerini Nogaylara ve Özbeklere dayandırırlar. Karakalpaklar 15.asırda Volga dan Aral ın güneyine gelmiş bir Nogay topluluğudur. Hatta Kırım Türklerinin askeri gücünün çoğunluğunu asırlar boyunca Nogaylar oluşturmuştur. Nogay Han'ın ölümünden (1299) sonra başlamak üzere çeşitli dönemlerde de göç vermiştir. Bu göçlerin en büyüğü Osmanlı-Rus savaşından sonra 1860 yılında 180 bin Nogay ın göç etmesidir. 600 bin Nogay çeşitli zamanlarda Türkiye'ye göç etmiştir. Büyük bir kısmı zamanın Konya vilayetine yerleşmiştir. İlk zamanlar Osmanlı fermanına uygun olarak yerleşik köylere 30 ar haneyi geçmeyecek şekilde iskân edilip yerleşik düzene geçmeleri için iki haneye bir öküz ve hane başına bir kile buğday tohumluk devlet tarafından verileceği sözü verilmişse de zamanın zor şartları nedeniyle çoğunlukla bu gerçekleştirilememiştir. Romanya dan göç etmiş Nogaylar ın bir kısmı gümüş ve bakır işlemeciliği, el sanatları ürünleri, takı ve süs eşyası, boncuk, yüzük, kolye ve bilezik yapımı ile uğraşmışlardır. Grafik : Kübra ERGİN Günümüzde bu mesleklerin bir kısmını artık icra etmemektedirler. Kendilerine özgü gelenek ve göreneklerini hâlen devam ettirmekte, aralarında kaybolmaya yüz tutmuş Nogay diliyle konuşmaktadırlar. Hamurlu yemeklerden sonra et suyu olan Sorpa içmeleri geleneksel özelliklerindendir. Misafirperverdirler, aman dileyip hanelerine başvuranları baş tacı edip ölümüne korumaktadırlar. Nogaytürk 34

35 Y A Z A R S A Y F A S I İsmail ÖZGÜN AKP Balıkesir Milletvekili sonra ana yurtları olan Kırım ile Tuna arasındaki bölgeden ceza olarak doğuya İdil (Volga) ırmağının öte yakasına doğru sürülüp, Hazar Bozkırı nın Yayık(Ural) ile Çim(Emba) ırmakları arasında bırakıldığı görülür. 4 Bir grup Nogay da Bizans yoluyla Anadolu'ya geçmiştir. Bu Nogayların birinci soykırım ve sürgün hayatı olmuştur. Nogaylar'a özgü olan dillerini muhafaza etmeye çalışmışlardır ve günümüzde de bu dili kullanmaya devam etmektedirler. Geleneksel yemekleri kazanbörek, şırbörek (çiğbörek), koyankulak (tavşan kulağı), inkal, tavabörektir ve tamamı hamurdan yapılmaktadır. Ekmek olarak da kendilerine has kalakay, tavaöptek, şöyünöptek adlarında ve tandırda pişen çeşitli şekillerde ekmekleri tüketmektedirler. Yağda kızartılan bavursak adında ekmekleri de vardır. İçeceklerinin en önemlisi ise ayakşay dır. Halk arasında Tatar Çayı veya Nogay Çayı olarak bilinir. 3 Rus kaynakları incelendiğinde, bu kalabalık topluluğun Nogay'ın ölümünden Nogay Türkleri yaşadıkları yerlere göre Kuma ve Kuban Nogayları olmak üzere ikiye ayrılırlar. Ayrıca Kuban Nogayları da kendi aralarında Tahtamış, Mansur, Karamurza, Kıpçak ve Navruz Nogayları olmak üzere beş topluluğa ayrılır. Bu ayrılığın esas nedeni prens ailelerinin iç kavgaları olup; dış etkenler değildir. 5 Tarihte büyük bir coğrafyaya yayılan Nogaylar, topluluğa Volga boyundaki Türkleri de dâhil etmişlerdir. Böylece genişleyen hanlık Rusya yı rahatsız etmiş; sonuç olarak da pek çok kez Rus işgaline maruz kalmıştır. Bugün ise; Nogay Türkleri Kuzey Kafkasya daki özerk Cumhuriyetlerde dağınık halde yaşamaktadırlar. Kuzey Kafkasya da Türkiye nin yapacağı en önemli adım eğitimdir. Bölgeye eğitmenler gönderilmesiyle hem sosyo-ekonomik yardım yapmış hem de kültürel ve tarihi bağlarımızı güçlendirmiş oluruz. Ancak Rusya Federasyonu içinde sadece özerk olan bu Cumhuriyetlere eğitmenler gönderilmesi, okullar açılması kolay değildir. Sonuçta onlar bağımsız değildi Adolf Berje, Kafkasyalı Dağlı Kavimlerin Kısa Tasviri, Ç. Murat Papşu, Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 1999, ss

36 Y A Z A R S A Y F A S I İsmail ÖZGÜN AKP Balıkesir Milletvekili ve her ne kadar özerk olsalar da Rusya nın egemenliği altındadır. Eğitimde yardımcı olabilmemiz için oradaki çocukların ve gençlerin Türkiye de okutulması gerekir. Böylece hem Rusya hem Türkiye hem de Kuzey Kafkasyalılar için daha sağlıklı bir sonuç ortaya çıkacaktır. Ek olarak Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerindeki üniversiteler ile Türkiye deki üniversiteler arasında işbirliği ve değişim programları hazırlanabilir. 6 İlişkiler bunlarla sınırlandırılmayıp; bakanlıklar yoluyla, her türlü kültürel, ticari, ekonomik, sosyal faaliyetlerde işbirliği yaparak ve ilişkiler arttırılarak bölgeyle olan bağlar sıkı bir halat gibi güçlendirilmelidir. Bölge bugün birçok sorunla baş başa kalmıştır. Oysa Kuzey Kafkasya nın en büyük ihtiyacı barış tır. Bu sebepten dolayı Türkiye, arabuluculuk ve barış yapıcılığı rolü üstlenerek bölge halkının güvenini kazanma yoluna gitmelidir. Türkiye gerek küresel gerekse bölgesel güçlerle ortak hareket etse bile bu ortak hareketin çerçevesi aşılmadan dış politika stratejisi geliştirilmelidir. 6 Işıl YASA,

37 Y A Z A R S A Y F A S I Celal ÇAĞDAŞ Düşünelim bir kere Türkiye de bile kaç nine torununa masal anlatabiliyor,kaç anne bebeğine doğru düzgün ninni söyleyebiliyor veya hangi düğünde karşılıklı mani söylenebiliyor. Merhaba değerli Nogay Türk okuyucuları. Yazıma başlarken önce başlıkta geçen folklor kelimesini açıklamak istiyorum. Folklor çoğu zaman günlük kullanımda yanlış olarak halk oyunları yerine kullanılmaktadır. Ancak folklor halk oyunlarını da kapsayan daha geniş anlamlı bir kelimedir. Türkçe karşılığı; halkbilim dir. Sözlük tanımını ise belli bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini; geleneklerini, törelerini, inanışlarını, müziğini, oyunlarını, masallarını, efsanelerini, türkülerini, geleneksel tiyatrosunu, halk hekimliğini, konut yapımını, araç-gereçlerini vb. inceleyen bilim dalı olarak yapabiliriz. Şimdi ise günümüz Nogay folklorüne (bizim köylerimizde yaşanan) kısaca göz atalım: Kültür ürünlerimizin maalesef çok azını saklayabilmişiz. Giyim-kuşam: Bugün Nogaylar arasında yaşlısından gencine Nogaylara has kıyafet diyebileceğimiz bir kıyafete rastlamak mümkün değildir Herhalde sandıklarımızı karıştırsak bile bulmak mümkün olmayacaktır. Gelenekler: Gelenek konusu biraz daha geniş kapsamlı olduğu için aklıma gelenleri sıralamak istiyorum. Düğün geleneklerimizin bir kısmı halen devam etmekte, ancak düğün anlayışımızda hızla dejenere olmakta, pek çok geleneğimiz maalesef unutulup yok olmaktadır. KAVETOY, CAS KÖSTERME, CENGE ŞIKBA, KART OYNATBA Benim bildiğim bugün unutulan bazı düğün gelenekleridir. Yine Türkiye de bugün yaşanan sünnet geleneğinden farklı bir sünnet geleneğimiz yok. Nogay müziği: Nogayların eskiden beri kullandıkları müzik aleti KOBUZ (akordeon) ne yazık ki bugün çalabilen bir elin parmaklarını geçmez. Kopuza eşlik edip kanakiy tepebilecek Nogayları ise mumla arar olduk. Nogay edebiyatı: İçler acısı Şınlar tedavülden kalkmış, ertenğiler artık masal olmuş. Ninnileri, cırları bilen yok. Nogay yemekleri: Yukarıdaki karamsar tabloyu yok edebilecek bir maddeye geldik galiba. Şırbörek, kazanbörek, kassıkbörek, tababörek, bılamık, ınkal, bazlama, gözleme, kalakay, bavursak Bir anda sayabildiğim hamur işleri, tabi ki diğer yemek çeşitleri de var. AYAKŞAY da halen zevkle içilmektedir. Nogay dili: Benim umutlu olduğum konulardan biri de dil konusudur. Çünkü Nogayların çoğu Nogaycayı bugün bilmekte ve kullanmakta, bazı gençlerimiz ve çocuklarımız da konuşamasa bile en azından konuşulanı anlamaktalar. Tabi ki burada Nogayca ne kadar doğru kullanılmaktadır? Şeklinde bir soru gelebilir. Dilbilim açısından dilin yapısına göre doğru kullanılması yeterlidir. Yani cümle yapısına uyuluyor mu, yapım ve çekim ekleri doğru kullanılıyor mu buna dikkat edilirse yeterlidir. Çünkü kelimeler değişebilir, önemli olan yapıyı bozmamaktır. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: - Terezenin aldından karıyorum, demek yanlıştır. Bana göre tereze yerine pencere desin ama ekleri doğru kullansın, daha doru olur. Penceredın aldından karayman. (Pencerenin önünden bakıyorum Nogaytürk 37

38 Y A Z A R S A Y F A S I Celal ÇAĞDAŞ Deyimler: Zamanın şartlarına göre deyimlerimizin de kullanıldığını görüyoruz; otga suvga tusbek, urunup berınmek, aşuvlanmak, betı benzı atbak, şontayını aşbak, şoşalan tutbak, şemırşegı batmak, kasını kabağını tüymek gibi deyimlerimizi sayabiliriz. Mecazlar: Nogay dilinde jargon diyebileceğimiz, özellikle çaktırmadan anlatılmak istenen kavramlar için kullanılan mecaz anlamlı kelimelere rastlamaktayız; Atası baska : Nogay olmayan (Nav atası baska esıtbesın.) Kara tentek : Bardak çay,demli çay (Kara tentek asayık.) Üş barmak : Cimri Kuşelekler kansıdı : Acıktık At ceter me,kul töger me : Oğlan mı kız mı (Bala tuvuptu,at ceter me,kul tuger me?) Tepreş: Yine kaybolup giden geleneklerimizden biri, ben kırkın üzerindeyim ve bu geleneğe yetişemedim. Anlatıldığına göre bahar mevsiminde bütün köy halkının katıldığı, salıncakların kurulduğu, yarışların yapıldığı, büyük küçük herkesin eğlendiği kır gezisiymiş. Netice olarak bugün bize has pek çok değerimiz yitip gitmiş. Yaşatmak için suni çabaların da maalesef yetmeyeceğini düşünüyorum. Zaten yukarıda saydığım pek çok kültür öğesini de korumak zamanımıza göre çok zor. Çünkü bu sadece biz Nogayların değil bütün toplulukların da ortak problemidir. Düşünelim bir kere Türkiye de bile kaç nine torununa masal anlatabiliyor,kaç anne bebeğine doğru düzgün ninni söyleyebiliyor veya hangi düğünde karşılıklı mani söylenebiliyor. Ancak bizim yapabileceğimiz var olan kültür öğelerimizi bir an önce kayıt altına almak, yazıya geçirmek ve olabildiğince yaşamak yaşatmaktır. Nogaytürk 38

39 Y A Z A R S A Y F A S I Akif KARA Hıdırelleze ayrı bir saygı mı diyelim, adet mi diyelim, hıdırellez günü gelmeden tarlaya gidip ekinlere bile bakılmazdı, bereketi kaçar diye. Hıdırellez kutlamalarıda bir ayrı idi. Yine kız erkek, harman yerine çıkar, yumurtalar boyanır, nişanlı oğlan evinden kız evine giden kuzular pişer, kız erkek o kuzular yenir şenlikler yapılırdı. Nogay halkı tarihten gelen bir kültür zengini idiler, şimdilerde yok olmaya başlayan...nogay kültürünün az bir kıvılcımını bizim nesilden olanlar göre kaldi. Bu kültürün başlangıcı elbette Orta Asya da bulunan ana yurtlarıdır. İslamiyetin orta asyada gelişip büyümesine büyük katkı sağlayan Nogaylar, İslamiyetten aldıkları bir çok meziyeti de kendi yaşantılarına uyguluyarak ta Anadolu ya, şimdiki iskan ettiği topraklara, köy ve kasabalarına taşımışlar. Bu kültür zenginliği içerisinden bazılarını bizim nesil uygulamamak kararı almıştı. Şimdilerde zaten ortadan kalktığı için burda onlardan zikr etmiyeceğim ama kaybolması ile büyük üzüntü duydugum Nogay kültüründen bazılarını buraya aktaracağım. Başta sıralayacağım Nogayların misafirperverlikleri, düğün ve taziye ziyaretleri hariç, kış günleri asker ugurlama yani Allah kavustursun ve teskere alıp gelenlere de gözaydın ziyaretleri... Yine kış günlerinde harman veya tohum ekme zamanı meydana gelen hayırlı bir iş için kışın baslaması ile yanına aldığı üç dört arkadaşı ile bir köyden bir köye hayırlı olsun demeye gidip geldikleri evin akraba ve hısımlarında da misafir olarak 4-5 gün kaldıklarına çok kez şahit olmuşuzdur. Bu bir misafirperverlik kültürü idi. Çünkü bırakın gelen misafirleri ağırlamayı, bir de onların o zamanın en hızlı vasıtası olan at arabasının atlarını yemlemek, sulamak şimdiki deyimle ayrı bir zahmetti. Aslında misafire bir hürmetti. İkincisi bayramların coşku ile kutlanması... Büyük küçük ev ev dolaşır bayramlaşırdılar. Ne büyük küçük, ne zengin fakir... Hele kimsesiz ve yetimlere ayrıca bir hoşgörü ve hürmet vardı. Gençler hakeza, köyün kızları ile beraber, sanki bacı kardeş gibi eğlenilir, şenlikler yapılırdı. Mesela küçük bir örnek, kurban bayramında köyün gençleri arefe günü gecesi köyün harman yerine üç bir tarafa, üç bir diğer tarafa kuvvetli ve sağlam kirişlerle o zaman (ceysek) yani salıngaç kurarlardı. Bayram gezisi bitincede oraya toplanır, bir kız bir erkek, salıngaç teperlerdi yani beraber sallanırlardı. Ne bir dedikodu ne bir kıskançlık vardı. Şimdi olsa cinayet cıkar. Cenazeye saygı hakeza, köyde bir cenaze olunca köyden ne büyük ne küçük hiç kimse, ne tarla ve bahçeye gider, ne köy dışına... Cenaze kalkana kadar. Cenaze kalkıncada etraf köylerden gelen misafirlere komşular, taksim eder, bir kahvaltı verilip uğurlanırdı ve cenaze evinde köyün büyükleri en az üç gün oturur, gelip gidenle ilgilenirlerdi. Düğünler öyle şimdiki gibi ayak üstü uğrayıp ot alır gibi hayırlı olsun, Allaha ısmarladık değil, en az bir gece o duğun olan köyde misafir kalınırdı. Ben şahsen sekiz arkadaş, bir Nogay köyünde dört gece misafir kaldığımızı bilirim. O Ramazan ayındaki iftar sofraları ayrı bir kültürdü. Şimdiki gibi değil. Ramazan ayında yoksul ve gariban yetimler gözlenirdi. Peygamberimizin Doğum günü, yani Mevlid kandilinin Nogay halkında ayrı bir yeri vardi. Bütçesi müsait olanlar bir kurban kesip bütün köyü davet ederek bir anma günü yapar, Kuran ve mevlid okuyarak Peygamberimizin doğum günü yad edilirdi. Bütçesi müsait olmayan ev hanımları da aside veya bavursak yapıp mevlid kandilini kutlama niyetine komsularına ikram ederlerdi. Nogaytürk 39

40 Y A Z A R S A Y F A S I Akif KARA Hıdırelleze ayrı bir saygı mı diyelim, adet mi diyelim, hıdırellez günü gelmeden tarlaya gidip ekinlere bile bakılmazdı, bereketi kaçar diye. Hıdırellez kutlamalarıda bir ayrı idi. Yine kız erkek, harman yerine çıkar, yumurtalar boyanır, nişanlı oğlan evinden kız evine giden kuzular pişer, kız erkek o kuzular yenir şenlikler yapılırdı. Şimdiki gençler inanmaz ama Koyun çobanlarının yaptığı çoban yüzü şenliği bile şimdiki düğünlerden şendi. Hepsini kast etmiyorum ama şimdiki düğünlerde midesine iki şişe birayı indirip sağa sola yalpa yapmayı şenlik zanneden gençler oynsamasını bile beceremiyorlar. Damadın amca ve dayısının damat için hazırladığı kavetoy masrafını şimdi oğlan babası düğünde yapmıyor. Kulu dan hazır yemek getirtip, uzaktan gelen karnını bile doyuramıyor. Düğün değil resepsiyon sanki. Sözün kısası, asırlık Nogay Kültürü öyle bir iki sayfaya sığdıracak gibi az olmadığından, bu sefer bana ayrılan sayfaya bu kadarlıkla yetiniyorum. Hepinize sağlık ve afiyetler. Grafik : Kübra ERGİN Nogaytürk 40

41 Y A Z A R S A Y F A S I Mehmet TAŞKIRAN Bu davranışlar Sosyolojik etkileşimde SEVGİDE SERBESTLİK, SAYGIDA MECBURİYET vardır sözünün gereklerinden harekettir. Büyük çocuğu sevmez ama ailesine olan saygısı kızgınlığına fren olur, Çocuk da büyüğe saygı duymasa da aile terbiyesindeki büyük kavramına saygı göstermek için yaramazlığına dur diyebilirdi. Bugün konuma Nogay Kültüründe Büyük Kimdir? diye başladım. Evet, ataerkil ve göçebe bir boy olan Nogaylarda Ailenin yaş olarak en büyüğü, ailedeki herkesin AKA sıdır. Yani torunlar veya onların çocukları içinde kendi babalarına, Baba diye hitap etmek AKA ya saygısızlık olarak addedilir ve bu asla yapılmazdı. Ailenin gelinleri de aynı saygıyı göstermek durumunda kalırlardı. Gelinler kocalarına AKA nın veya ailedeki büyük erkeklerin yanında konuşmaz ve eşiyle bir yabancı gibi dururlardı. AKA nın eşi de aynı saygıya muhataptır. Çocuklar yine kendi annelerine anne demez AKA nın eşi ailenin hepsinin ANA sı olarak kabul edilir. Bütün çocuklar ona ana diye hitap ederlerdi. Peki kendi babalarına ne diyordu bu çocuklar? Tabiki ABİ, annelerine de ABLA veya Yenge derlerdi. Bazı ailelerde ise.bilhassa tek erkek çocukları olanlarda çocuklar, babalarına ŞOKA-AMCA diyebiliyorlardı. Bu davranış biçimleri biz NOGAY lara has bir görüntü gibi gelse de bazı diğer soylarda da görülürdü. Peki bu davranışın NOGAY SOSYOLOJİSİNE katkısı neydi? Ben 50 yaşımdayım, çocukluğumda köyümüzün bir büyüğü haksız olarak da olsa bizi azarlasa veya amiyane tabirle tokatlasa, eve gidip ailemize şikayet etme lüksümüz yoktu, çünkü bunu yaparsak aile büyüğünden de bir azar işitir veya iki tokatta ondan yerdik. Bu olumsuz görünen tablodaki sosyal etkileşime bir bakalım; 1.Çocuk büyüğüne saygısızlık yaptığında başta kendi ailesi tarafından cezalandırılacağını bilerek kim olursa olsun büyük gördüğü zaman gayri ihtiyari saygılı olmak durumunda olurdu. Bu da küçük, büyük arasında saygı, sevgi bağını devamlı canlı tutardı. karşı ailenin kendisine olan saygısının zayıflayacağını ve bununda kendi sosyal pozisyonunu horlatacağını düşünerek kendine yakışanı toplumu onore edici ve sosyal pozisyonunu daha da sağlamlaştırıcı davranış biçimini seçerek, ocuğu hem yanlışını gösterir,hem de hareketinin ailesine vereceği zararın ne olacağını eğitsel olarak anlatırdı. Bu davranışlar Sosyolojik etkileşimde SEVGİDE SERBESTLİK, SAYGIDA MECBURİYET vardır sözünün gereklerinden harekettir. Büyük çocuğu sevmez ama ailesine olan saygısı kızgınlığına fren olur, Çocuk da büyüğe saygı duymasa da aile terbiyesindeki büyük kavramına saygı göstermek için yaramazlığına dur diyebilirdi. O eski kalabalık ailelerde huzur ve bir arada yaşama becerisinin ana temeli budur. Ne zamanki başka büyükler karşısında aileler çocuklarına SORUMSUZLUK desteği vermeye başladılar, NOGAY lar da büyük kavramı AKA kavramı ATA olarak değişirken içeriğini de değiştirdi. ATA sadece dede olarak bir varlık sayılır oldu. Şimdi, Kendi sokağınızı bir dinleyin, gençler sizin veya anne babanızın sevmediği OTOTEYBİNDE çalanın dahi anlamadığı gürültülü, kısıtlı maddiyatın içinde çabalayıp akşamı yorgunlukla bulmuş biraz dinlenmek isteyenleri rahatsız eden kaç tane araba, köşelere öbeklenmiş MAFYAVARİ, pejmürde siyahlar içinde veya satanist görünümlü kirli sakallı ŞEHİT KANLARININ hayat verdiği bu güzel ülkeyi görsel kirlilikle rahatsız eden kaç grup göreceksiniz?... 2.Büyük eğer bir çocuğu haklı durumda da olsa paylamak veya iki tokat atma durumuna düşerse Nogaytürk 41

42 Y A Z A R S A Y F A S I Mehmet TAŞKIRAN Burada önemli olan Siz NOGAY gençleri veya TÜRKİYE nin evlatları olarak bunları tasvip ediyor musunuz?... Büyük ATATÜRK ün işaret ettiği MUASSIR MEDENİYET kavramı sadece şekilden ibaret midir? Şu benim ve sizlerin birbirimizi cismen tanımadan, ismen iletişim kurduğumuz BİLGİSAYAR ı veya İNTERNET i bulanlara bu işaret ettiğim gurupların katkısı var mı? ATATÜRK ün gençliğe hitabesine konu olan gençlik bunlar mı? Benim için en önemlisi SİZ BU YAZIYI OKUYUP YORUMLAYACAK GENÇLER YUKARIDA İŞARET ETTİĞİM NOGAY KÜLTÜRÜNDE BÜYÜK için yaptığım açılıma anlam verebilip kanıksar mısınız veya o işaret ettiğim AYKIRI gurupları tasvip edip bizim kültürümüzün bu potada eriyip kaynaşmasını ister misiniz? Şimdiden yorum ve görüşleriniz için teşekkür eder hepinize aydınlık gelecekler temini ederim Foto Grafik Ahmet ÖZİL Nogaytürk 42

43 N O G A Y K Ü L T Ü R Ü Celal ÇAĞDAŞ Bizim köylerde çeşitli gelenek ve adetler vardır. Bunlardan çoğunu duyduğumuzda veya uygulamasını gördüğümüzde hemen düşünmeden saçma der, gereksiz görürüz. Bazen sebebini sorar, aldığımız cevapları kabul etmeyiz. Bu şekilde davrana davrana pek çok adetimiz unutulup gitmiş. Kavetoy adeti de bu gün unutulup gitmiştir. Bilmiyorum belkide zaman onu gerektirmiştir. Ben burada yetişebildiğim kadar, bildiğim kadar bu adetten bahsedeceğim. (Benden daha büyükler elbetteki daha iyi bilirler, paylaşırlarsa memnun olurum.) Kavetoy düğünün sonunda, gelin geldiği günün akşamı yapılan bir törendir. Daha iyi anlatabilmek için CASŞIGARBA merasiminden başlamak istiyorum. Bizim köylerde on beş yirmi sene öncesine kadar damat düğün evinde pek ortalıkta görünmez, eğlencelere direkt katılmazdı. Düğünün genellikle ikinci günü damadın arkadaşları davet edilir, yemek verilir. Yemekten sonra damat hazırlanır, kuyövbası nın (sağdıç) nezaretinde evde bulunan büyüklerin özellikle anne babanın elini öper ve evden çıkar. Bu evden çıkışın verdiği mesaja benim yorumum büyükler daha iyi bilir- artık sen bu evin daimi bir ferdi değilsin, kendin artık bir hane sahibi oldun, demektir. Avluda gençlerin arasına karışır, halaya durur. Halay çekerken yengelerden biri hazırladığı tepsiyle gelir. Damadın boynuna POŞU bağlar, damadın üzerinden şeker, fıstık, para gibi nesneleri saçar (çocuklar kapışır). Halay çeke çeke davul zurna eşliğinde daha önceden hazırlanan eve gelinir. Bu evin avlusunda yapılan eğlenceden sonra eve girilir. Sağdıç damadın boynundaki poşuyu alarak evin köşesine (törüne) asar. Artık CAS KÖSTERME merasimine kadar o evde kalırdı. Cas şıgartılgan ev genellikle damadın yakın akrabalarından birinin evi olurdu. Damat kendi misafirlerini (okuntu gönderdiği başka köylerin caslarını) burada ağırlardı. Bunun faydaları hem düğün evindeki kalabalık bölünmüş olur, hem de gençlerin yapabileceği bazı olumsuz davranışlar ortalıkta aleni yapılmamış olurdu. Mesela içki içiliyorsa gizlice bu evde içilirdi. Kağıt oynanacaksa burada oynanırdı. Gelin indiği gün köyün gençleri ev ev dolaşılarak her hanenin en büyük erkek çocuğu davet edilirdi. Akşam yemeği bu evde yenir, çaylar içilir ve cötgürme zamanı (para atma) gelirdi. Ortaya bir tepsi konur, üzerine damadın duvardaki poşusu serilir, herkes ortadaki görevli kıdımli gençlere para verir, veren kişinin ismi söylenerek paralar poşunun üzerine atılırdı. Bu işlemin sonucunda damada verilmek üzere hatırı sayılır bir para birikirdi. Bunun sosyolojik faydası yeni evlenen, eş sahibi olan, aile reisi sayılan damat eşinin ve kendisinin ihtiyaçları için babasından veya başkasından harçlık istemek zorunda kalmazdı. Misafir gençler çay faslını fazla uzatmadan evden ayrılırlar, sağdıç ve damat yalnız kalır, ortalık çekildikten sonra gelinin yanına giderlerdi. Gerdek faslından sonra tekrar damat kavetoy evine dönerdi. Sabahleyin öğlene doğru damadın yakın arkadaşlarıyla birlikte baba evine gelir ve CAS KÖSTERME merasimi başlardı. Yemek faslından sonra damat annesinin, babasının ve diğer büyüklerin ellerini öper ve normal hayatına başlardı. Neticede bütün işler belli bir edeple yapılır ve yeni çiftler evlilik hayatına alıştırılırdı. Nogaytürk 43

44 M A K A L E Prof. Dr Ufuk TAVKUL Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Nogayların göç sahalarının geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinmektedir. Doğuda Altay dağları bölgesinden batıda Tuna nehri havzasına kadar uzanan geniş bir alan Nogayların göç sahasını oluşturmaktaydı. Nogayların esas kitlesi İdil ırmağının doğusunda, Yayık ve Emba ırmaklarının civarlarında yaşamaktaydı ve bunların bir kısmı daha doğuda Sır-Derya ya kadar uzanırlardı. Kafkasya pek çok etnik halk topluluğunu bir arada barındırırken, pek çok kültüre de evsahipliği yapan bir coğrafya parçası olarak tarih boyunca insanların ilgisini üzerine çekmiştir. Değişik dillerde konuşan ve görünüşte farklı etnik kökenlere sahip görünen, ama Karadenizden Hazar denizine kadar uzanan topraklarda hayat tarzı, âdetgelenekler, dünya görüşü, folklor açısından ortak bir kültüre sahip olan çok çeşitli halklar topluluğu Kafkasya Halkları olarak tanınmışlar ve yüzyıllarca süren komşuluk ve etnik karışım neticesinde birbirleriyle etnik açıdan da akraba topluluklar halini almışlardır. Etnik ve kültürel açıdan Kafkasya Halklarını meydana getiren halkları Karadenizden Hazar denizine doğru sıralayacak olursak, Abhazlar, kendilerine Adige adını veren Şapsığ, Abzeh, Bjeduğ, Hatkoy, Natuhay, Besleney, Kabardey gibi Çerkes boyları, Ubıhlar, Abazalar, orta Kafkaslardaki yüksek dağlık arazide yaşayan Karaçay- Malkar ve Osetler, doğu Kafkaslardaki Çeçenler ve İnguşlar ile Dağıstan da yaşayan Kumuk, Avar, Lezgi, Lak, Dargı gibi halklardır. Binlerce yıldır bir arada yaşayan bu halkların dışında Kafkasya ya son birkaç yüzyıl içinde getirilip yerleştirilen pek çok etnik grup vardır. Bunların büyük bölümünü Ruslar ve Rus Kazakları oluştururken, Kafkasya nın değişik yörelerinde küçük Ermeni ve Rum kolonilerine, Stavropol civarında Türkmenlere ve Kafkasya nın bazı bölgelerinde Nogay Tatarlarına da rastlanmaktadır. Etnik ve kültürel açıdan Kafkasya Halkları grubuna dahil olmayan, ancak coğraf açıdan Kafkasya nın kuzeyindeki bozkırlarda yaşamaları sebebiyle Kafkasya çevresinde yer alan Türk boyları arasında sayılan Nogay Tatarlarının günümüzde yaşadıkları müstakil bir özerk bölge veya cumhuriyetleri yoktur. Kafkasya civarında yer alan Nogaylar Dağıstan Cumhuriyeti nin Nogayskiy rayonunda (ilçesinde) ve Mahaçkala şehrinde, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti nin Nogaytürk 44

45 Adige-Hablskiy rayonu ile Çerkessk şehrinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Stavropol eyaletinin Neftekum, Açıkulakskiy ve Kayasulinskiy rayonlarında da Nogaylar bulunmaktadır. Çeçenistan ın kuzeyinde de birkaç Nogay köyü yer almaktadır. Kafkasya ve çevresindeki Nogay köylerini şöyle sıralamak mümkündür: Dağıstan ın kuzeyinde Nogay Bozkırı olarak adlandırılan bölgede yer alan Nogayskiy rayonunda Terekli-Mekteb (ilçe merkezi), Üysalgan, Karagas, Orta-Tübe, Çervlenıe Burunı, Borançı, Künbatar, Nariman, Bajigan, Lenin avul, Kalinin avul, Yangı avul, Sulu-Tübe, Karasuv, Kumlı, Batırmurza, Yujno-Suhokumsk köyleri bulunmaktadır. Ayrıca Dağıstan ın Lenin rayonunda yer alan Nogay köyleri As-avul, Meyt-avul, Kum-avul, Glavsulak, Babayurt rayonunda yer alan Nogay köyleri Tamaza- Tübe, Keme-Tübe, Novaya Kosa, Toksanak, ve ilçe merkezi Babayurtovskoe köylerinden ibarettir. Kızlar rayonunda yer alan Nogay köyleri ise Mongol-avul, Yementey-avul, Kıstırılgan, Makar-avul, Novo-Vladimirovka, Boranbay, Sangişi, Oguzer ve Kızlar köyleridir 7. Stavropol eyaletinin Neftkumskiy rayonunda yer alan Nogay köyleri Abram-Tübe, Tukuy-Mekteb, Koyasula, Mahmud-Mekteb, İlyas-Kışlav, Kunay, Biysey, Yamangoy, Nukus, Artezian, Kara-Tübe, Biyaş, Açıkulak köyleridir. Çeçenistan ın kuzeyindeki Şelkovskiy rayonunda uzanan bozkırlarda yer alan Nogay köyleri Sarısuv, Karşıga, Krasnıy Vostok, Şestoy Sovhoz, Şelkovskiy avul, Çervlenaya köyleridir 8. M A K A L E Prof. Dr. Ufuk TAVKUL Kafkasya çevresinde konuşulmakta olan Nogay Türkçesi üç diyalekte ayrılır. Kara Nogay diyalekti Dağıstan ın kuzeyindeki geniş düzlüklerde yer alan Nogay bölgesinde, Kuma ve Terek ırmaklarının aşağı kısımlarında konuşulur. İkinci diyalekt Asıl Nogayca olarak adlandırılır ve Stavropol bölgesinin Açıkulak, Neftekumsk gibi Nogay yerleşim yerlerinde konuşulur. Ak Nogay diyalekti ise Kuban ırmağının aşağı kısımlarında, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içindeki Nogaylar ile Mineralnıy Vodı bölgesi sınırları içindeki Kanglı köyünde yaşayan Nogaylar tarafından konuşulur. Kara Nogay ve Asıl Nogay diyalektleri birbirine oldukça yakınken, Ak Nogay diyalektinde Karaçay Türkçesinin etkisi görülmektedir. Nogayların Kafkasya ya Yerleştirilmeleri Nogayların göç sahalarının geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinmektedir. Doğuda Altay dağları bölgesinden batıda Tuna nehri havzasına kadar uzanan geniş bir alan Nogayların göç sahasını oluşturmaktaydı. Nogayların esas kitlesi İdil ırmağının doğusunda, Yayık ve Emba ırmaklarının civarlarında yaşamaktaydı ve bunların bir kısmı daha doğuda Sır-Derya ya kadar uzanırlar Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Nogay köyleri bu cumhuriyetin kuzeyindeki düzlüklerde bulunan Adige-Hablskiy rayonundaki Adil-Halk, İkon-Halk, Kuban-Halk, Kızıl Togay, Erkin-Yurt, Erkin Halk, Kızıl-Yurt ve Erkin Şahar köylerinden oluşmaktadır 9. 7 İ.H. Kalmıkov. Nogaytsı.-Çerkessk, 1988, s. 5 8 Kalmıkov 1988, s. 5 9 Ufuk Tavkul. Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde Etnik Yapı. Birleşik Kafkasya, 1 (4), 1995, s. 26

46 M A K A L E Prof. Dr. Ufuk TAVKUL Nogay kabilelerinden yedisi Şırın, Arın, Kıpçak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıt Yedisan adıyla biliniyorlardı. Kazan Hanlığı nın Ruslar tarafından ele geçirilmesine kadar Nogay kabilelerinin göç sahasının kuzeyde Kama ırmağına kadar uzandığı bilinmektedir. 16. yüzyıl ortalarında Devletgerey Han ın hâkimiyeti devrinde Nogay kabilelerinin Kırım Hanlığı içinde göç sahası bulmaları bir mesele halini aldı. Astarhan ın Ruslar tarafından alınmasıyla Nogay kabilelerinin bir çoğu 16. yüzyıl ortalarında İdil ırmağının batı tarafına göçe zorlandılar yılları arasında ortaya çıkan kıtlık ve açlık bu göç hareketini aşağı İdil sahasında hızlandırdı 10. Bu sırada Nogayların başı sayılan Yusuf Mirza ile veliahdı İsmail Mirza arasında ortaya çıkan siyas çekişme Nogayları ikiye böldü. Nogayların Rus himayesinde bulunması siyasetini takip eden İsmail Mirza ya karşılık Rus aleyhtarı olan Yusuf Mirza arasında başlayan mücadele 1555 yılında Yusuf Mirza nın öldürülmesiyle sonuçlandı. Yusuf Mirza nın oğullarının İsmail Mirza ya karşı mücadeleyi devam ettirmeleri neticesinde Nogaylar birbirine düşman iki zümreye bölündüler. Rus aleyhtarı olan Nogay kabileleri 10 Kurat 1972, s yıllarında İdil ırmağının batısına göç ederek Kırım Hanı Devletgerey Han a sığındılar. Devletgerey Han bu Nogaylara Kafkasya nın kuzey düzlüklerinde hâkimiyeti altında bulunan Kabardey ülkesi ile Azak kalesi arasında göç sahası tahsis etti. Bu bölgeye yerleşen Nogaylar Kiçi (Küçük) Nogay Ulusu adıyla tanındılar 11. Nogayların bir kısmının Kafkasya ve çevresindeki topraklara Ruslar tarafından yerleştirilmeleri 18. yüzyılın ikinci yarısında gelişen siyas olaylar neticesinde gerçekleşti yılında başlayan Rus-Türk savaşı sırasında İkinci Katerina Yedisan ve Bucak Nogaylarının mirzaları ile bir anlaşma yaparak Osmanlı devleti ve Kırım hanlığına karşı Nogayları kendi tarafına çekti. 6 Temmuz 1770 tarihinde yapılan anlaşma gereğince Nogay Tatarlarının Ruslara karşı savaşmayacakları kararlaştırıldı. Yedisan ve Bucak Nogay Tatarlarının beyleri Can Membet bey bu ihanetin karşılığında Ruslardan 3000 ruble mükafat aldı ve Nogaylar Osmanlı devleti ve Kırım hanlığına karşı Rusya nın hizmetine girdiler yılı başında St. Petersburg a gelen bir Nogay heyeti Çariçe İkinci Katerina dan Nogay Hanlığının yeniden kurulmasını ve Rusyanın himayesi altına girmesini talep ettiler. Rusya kendi siyasetine uygun bulduğu bu talebi kabul etti ve Can Membet beyin idaresinde bir Nogay Hanlığı kurulması için Nogay mirzaları ile görüşmeler yaptı. Ancak bazı Nogay kabilelerinin Can Membet beyin hanlığını kabul edecekleri şüpheli görüldüğünden, Rus hükümeti dört Nogay kabilesinin Kafkasya daki Kuban ırmağı boylarına nakledilerek başlarına Kırım hanlarının soyundan, yani gereylerden bir sultanın getirilmesi için harekete geçti yılı sonlarında dört Nogay kabilesi Tuna havzasından alınarak Kafkasya çevresinde, Kuban ırmağı boylarında Ruslar tarafından yerleştirilip yaşamaya başladılar Kurat 1972, s Kurat 1972, s Kurat 1972, s. 287 Nogaytürk - 46

47 M A K A L E Prof. Dr. Ufuk TAVKUL 1782 yılında General Suvarov komutasındaki Rus ordusunun katliamına uğrayan Kuban çevresindeki Nogaylar Kafkasya nın Karadeniz sahillerinden Kabardey topraklarına kadar uzanan Osmanlı hâkimiyetindeki bölgenin idarecisi Ferah Ali Paşa ya sığınarak, Osmanlı arazisine yerleşmek istediklerini bildirdiler. Ferah Ali Paşa Nogayların hem Ruslar, hem de Çerkesler ile aralarında düşmanlık olduğundan, onların Ruslarla Çerkesler arasına yerleştirilmelerinin Osmanlı devletinin menfaatleri açısından uygun olacağını düşünerek bu talebi olumlu karşıladı. Çerkezistan bölgesinin kuzeyine yerleştirilecek olan Nogay kabileleri dört gruba ayrıldı ve kadarı Kabardey bölgesinin batısında, Abzeh ve Besleney Çerkeslerinin arasına yerleştirildi kadar Nogay Kemirguey Çerkeslerinin bölgesine, kadar Nogay Hatukay Çerkeslerinin bölgesine, kadarı da Anapa limanına yakın bir bölgeye yerleştirildi. Nogaylara bu bölgelerde yaşayabilmeleri için yerleşik hayata geçmeleri ve ziraatla meşgul olmaları, Çerkeslere ve Ruslara saldırmamaları şart koşuldu 15. Böylece Kafkasya çevresinde yer alan Nogay Tatarlarının yerleşik hayatları başlamış oldu. Nogay Tatarlarının Etnik ve Sosyo-Kültürel Problemleri Ekim 1917 tarihinde Çarlık Rusyası nın yıkılışıyla sonuçlanan Bolşevik ihtilali öncesinde Nogaylar Kafkasya nın kuzeyinde yer alan geniş düzlüklerde, Nogay bozkırı olarak adlandırılan bölgede yaşıyorlardı. Kafkasya halklarının 1918 yılında kurdukları Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti nin Sovyetler tarafından ortadan kaldırılmasının ardından, 1921 yılında kurulan Dağlılar Cumhuriyeti nin idar sınırları içine Rus Kazakları ve Nogaylar da dahil edildiler. Batı Kafkasya da Kuban bölgesinde yaşamakta olan Nogaylar, 1922 yılında Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi nin kurulmasıyla bu bölgenin idaresi altına alındılar. Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi 1926 yılında ikiye bölünerek Karaçay Özerk Bölgesi ve Çerkes Özerk Bölgesi adı altında iki farklı idar yapıya ayrıldı. Kafkas dağlarının üzerinde yer alan dağlık bölge Karaçay Özerk Bölgesi ni oluştururken, kuzeydeki ovalık bölgeler Çerkes Özerk Bölgesi ni meydana getiriyordu. Bu bölgedeki geniş düzlüklerde yaşamakta olan Nogaylar da bu suretle Çerkes Özerk Bölgesi idaresi altına alındılar ve burada oluşturulan Abazin-Nogay ilçesi idaresine bağlandılar. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet hükümeti ve rejimine karşı ayaklanan Karaçay halkının 2 Kasım 1943 tarihinde Kafkasya dan Orta Asya ve Sibirya ya sürülmeleri bölgenin etnik ve idar yapısında meydana gelecek karışıklıkların temelini attı. Karaçaylıların 1957 yılından itibaren Sovyet hükümeti tarafından affedilerek Kafkasya ya geri dönmeye başlamalarıyla birlikte, sürgün öncesinde müstakil olan Karaçay Özerk Bölgesi yeniden kurulmadı ve bu bölge Çerkes Özerk Bölgesi ile birleştirilerek, Stavropol Eyaletine bağlı Karaçay- Çerkes Özerk Bölgesi kuruldu. Bu sırada Abaza ve Nogay etnik gruplarının yaşadığı Abazin-Nogay ilçesi de lağvedildi ve Nogaylar Adige-Hablskiy ile Prikubanskiy adlı iki idar bölgeye bağlandıl 14 Ali Barut. Nogayların Kuzey-Batı Kafkasya da yerleşmesi (1782). Emel, (225), Mart-Nisan 1998, s Kurat 1972, s. 287 Nogaytürk - 47

48 N O G A Y T Ü R K SADECE İSTANBUL DA DEĞİL ANKARA, İZMİR, KONYA VE TÜRKİYE DEKİ TÜM İL VE İLÇELERDE UYUŞTURUCU DENEME/ KULLANIM YAŞI 15 E VE DAHA DA AŞAĞISINA KADAR DÜŞTÜ. SİGARA VE ALKOL DENEME/ KULLANIM YAŞI DA UYUŞTURUCUYLA AYNI. 15!.. Nogaytürk - 48

49 M A K A L E Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ Kuban boylarının Rusların eline geçmesinden sonra, Nogayların büyük bir kısmı yukarıda belirttiğimiz üzere 1777 de, Suvorov un komutasındaki kuvvetler tarafından öldürüldüler. Sağ kalanlar Yukarı Kuban ve Kama boylarına gittiler. Bir bölümü de Türkiye ye göçtü. Diğer yandan Tuna bölgesindeki Nogaylar da, Trakya üzerinden Türkiye ye girip, Eskişehir bölgesine yerleştiler Bugün Nogay Türklerinin isimlerini aldıkları sanılan Nogay, bir şahıs adı olup, yılları arasında Altun Orda da büyük nüfuz kazanmış bir emir idi. Berke (Bereke) Han ın saltanat devresinde onun en önde gelen kumandanıydı ve İslamiyeti de bu zamanda seçmişti. O, yıllarında Hülagu nun yönetimi altındaki İran Mogollarıyla savaştı ve Altun Orda tahtına istediği şehzadeyi geçirdi. Nogay ın karargâhı Hazar yakınlarındaki Saraycık şehri kabul edilir. Bu arada Bizans a korku salmış, Sırp ve Bulgaristan işlerine karışmıştır. Bizans imparatoru Mihail Paleolog u haraca bağlayarak, kızını aldı. Dolayısıyla onun tarihi kişiliğine baktığımızda, çok kudretli bir şahsiyet olduğu anlaşılır. İlim adamları Nogay zamanında, Kıpçak bozkırlarına yerleşen Türklerin İslamlaşmasının hızlandığını, bir müddet geçtikten sonra ona tabi olan il ve uruglara Nogay adı verildiğini de söylerler 1. Herne kadar Nogayların menşei ile alâkalı farklı düşünceler var ise de, bize göre kabilenin esas kütlesi bölgeye Hunlarla birlikte gelip yerleşen Ogur boylarıyla, sonradan onlara katılan Oguz, Peçenek, Kuman-Kıpçak, Kanglı gibi Türk kabilelerinden müteşekkildir. Bu uruglar 15. yüzyılın ortalarında Aşağı İdil ve Yayık sahasında göç etmekte olup, kendi beylerinin idaresindeydiler ve Rus vesikalarında da ilk defa Nogay Ordası ismi bu sıralarda geçer. Nogay ailelerinin yedi tanesi Yedisan Nogayları diye anılmaktadır. Bunlar; Şırın, Arın, Kıpçak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıt. Onlar, Şırınlar başta olmak üzere Kırım taraflarına yerleşmişlerdi. Geri kalanları Aşağı İdil boyuna inmişler, bir süre sonra ise aralarından Mangıt ailesi Nogay gibi adlandırınmıştır 1. Her ne kadar Nogayların menşei ile alâkalı farklı düşünceler var ise de, bize göre kabilenin esas kütlesi bölgeye Hunlarla birlikte gelip yerleşen Ogur boylarıyla,, AÜ. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Nogaytürk 49

50 M A K A L E Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ sonradan onlara katılan Oguz, Peçenek, Kuman-Kıpçak, Kanglı gibi Türk kabilelerinden müteşekkildir. Bu uruglar 15. yüzyılın ortalarında Aşağı İdil ve Yayık sahasında göç etmekte olup, kendi beylerinin idaresindeydiler ve Rus vesikalarında da ilk defa Nogay Ordası ismi bu sıralarda geçer. Nogay ailelerinin yedi tanesi Yedisan Nogayları diye anılmaktadır. Bunlar; Şırın, Arın, Kıpçak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıt. Onlar, Şırınlar başta olmak üzere Kırım taraflarına yerleşmişlerdi. Geri kalanları Aşağı İdil boyuna inmişler, bir süre sonra ise aralarından Mangıt ailesi Nogay gibi adlandırınmıştır 2 Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Nogay birliğinin teşekkülünde Kuman-Kıpçak, Peçenek, Kanglı ve Oguz gibi bütün Türk boyları yer alıyordu. Kanaatimizce bazılarının yaptığı gibi onları doğrudan doğruya Mogollara bağlamak bir hatadır. Nogay Hanlığı İdil den İrtiş e ve Hazar Denizi nden Aral Gölü ne kadar uzanan sahaları kapsıyordu. Onlar çoğu zaman Kazan Hanlığı ile iyi münasebetlerde bulundular. Nogay mirzalarından Yusuf un kızı Söyüm Bike, Safa Gerey ile evlenerek, Kazan ın en ateşli milliyetçileri arasında yer aldı. Kazan Hanlığının 1552 de Rusya nın eline geçmesinden sonra, Nogay göçerlerinin hareket sahası daraldı ve buna binaen geçim sıkıntısı başladı. Bu sırada Nogaylar birkaç zümreye ayrıldılar. Kafkasya nın kuzeyindekilere Küçük Orda, Emba Gölü civarındakilere Altıul Ordası, İsmail Mırza nın idaresindekilere de Büyük Nogay Ordası deniyordu. Bu sırada denize düşen yılana sarılır misali, bazı beyler rahat yaşamanın Ruslarla işbirliği yapmaktan geçtiğini sanarak, Moskova ya yanaştılar. Bu kişilerin başında Yusuf Mirza nın kardeşi İsmail geliyordu. Halbuki Yusuf hiçbir suretle Ruslarla anlaşmayı düşünmedi. O daha çok Osmanlı yanlısı bir politika izledi. Yusuf ile İsmail arasında çıkan anlaşmazlık Nogay boylarını ikiye böldü. Birbirlerine düşman oldukları gibi, Kazanlıları da çekemiyorlardı. Bu durum her zaman olduğu gibi Rusların işine yaradı. Ruslar İsmail Mirza ya bazı hediyeler vererek ve destekleyerek kuvvetlenmesine sebep oldular te Yusuf Mirza tuzağa düşürelerek öldürüldü 3 Fakat mücadeleyi oğulları devam ettirdi. İsmail e karşı gelen boylar Kırım topraklarına sığındılar yılları arasındaki kıtlık ise Nogay boylarının büyük bir kısmının İdil in batısına geçmelerine neden oldu. Bu felaketde onbinlerce insan ve hayvanın öldüğü söylenmektedir. Devlet A.N.Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s.281; Z.V.Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, 3. baskı, İstanbul 1981, s.263; L.Rasonyi, Tarihte Türklük, 2. baskı, Ankara 1988, s ; Ş.Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1989, s.5; A.Temir, Nogay Hanlığı, Türk Dünyası El Kitabı, C. I, 2. baskı, Ankara 1992, s.435; M.Kafalı, Ötemiş Hacı ya Göre Cuci Ulusu nun Tarihi, Ankara 2009, s.54. Bir başka görüş de; topluluğun adını 14. asrın ikinci yarısında ismine rastladığımız Togay Temür neslinden gelen Kara Nogay dan aldığı yolundadır. Bakınız, D.D.Paşaoğlu, Nogaylar, Nogay Göçleri ve Türkiye deki İskanları, Doktora Tezi, Ankara 2009, s.22. Nogay adının Mogolcada köpek manasına geldiği ve Kasar ve Kotuz adlarının da hayvanlarla alâkalı olduğu gibi birtakım fikirler ileri sürülüyorsa da (bakınız, Golden, a.g.e., s.270), bunlardan özellikle Kasar ın farklı bir anlamı vardır. 2 Kundur Türklerinin de Nogayların bir kolu oldukları, yaşadıkları yerden dolayı kendilerine Kara-ağaç Türkleri de dendiği söylenmektedir. Bakınız, H.H.Howorth, On the Westerly Drifting of Nomades, from the Fifth to the Nineteenth Century, Part IV. Circassians and White Khazars, The Journal of the Ethnological Society of London, 2/2, London 1870, s.186; A.Caferoğlu, Türk Kavimleri, Ankara 1983, s.47; Paşaoğlu, a.g.t., s.46; Kafalı, Ötemiş Hacı ya Göre, s Ş.Günaltay, Mufassal Türk Tarihi, C. I, İstanbul 1339, s ; Kurat, a.g.e., s ; F.Ünal, Geçmişten Günümüze As-Tarhan (Astrahan/Hacı Tarhan), Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 15/38, Erzurum 2008, s.239. Aslında o da pek suçsuz sayılmazdı. Yeri geldiğinde hepsi Rus çarına yaltaklanmadan geri durmadılar. Nogaytürk 5 0

51 M A K A L E Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ Gerey Han bunlara Kuban boyu ve Azak çevrelerinde yaylak bölgesi gösterdi. Küçük Nogay Ulusu olarak adlandırılan bu birliğin başında Kırım hanının oğullarından biri bulunacaktı. İdil Nehrinin doğusunda kalanlara da Büyük Nogay Ulusu denmiştir 4. Büyük Nogay Ulusu nun başında İsmail Mirza bulunduğu müddetçe, Rusların güdümünde kaldı da Astarhan a Rusların girmesinde İsmail Mirza nın da rolü büyük oldu. Ama ondan sonra gelen beyler İsmail in bu siyasetini sürdürmediler. Onlar Moskova ya karşı Osmanlı Türkiyesi ve Kırım ile münasebete geçmeye çalışmışlardır. Küçük Nogay Ulusu ise, coğrafi durumu icabı tamamen Kırım ve Osmanlı politikasına tabi olmuştu. Bilindiği üzere 1588 de Osmanlı Devleti nin Astarhan ı kurtarmak için yeni bir sefere karar vermesi, Nogay beyleri arasında sevince sebep olmuş ve onlar da Ruslara karşı savaşmaya hazırlanmışlardı. Fakat seferin yapılamaması onları hayal kırıklığına düşürdü yılında Nogay ilinde meydana gelen yeni bir açlık yüzünden, Nogayların birçoğu yeniden İdil in sağına ve Kuban mıntıkasına göç etmek zorunda kaldılar 5. Onlardan boşalan yerlere de Rus köylüler yerleşti. Rusya da 1603 den sonra baş gösteren karışıklıklar ve tabii felaketler, diğer Türk boylarında olduğu gibi, Nogaylar arasında da ümit doğurmuştu yılında Terek Nehri üzerindeki bir Rus kalesinin yıkılması ve Rusların Kafkasya dan kovulmaları üzerine, Nogaylar da Rus zulmünden kurtulabileceklerdi. Bazı beyler bağımsızlıklarını açıklayarak Osmanlı Türkiyesi ve Kırım dan yardım istediler. Maalesef bir destek gelmediği gibi, yeni baş gösteren Kalmuk taarruzu da Türk kavimleri için afet oldu 6 Hemen hemen hiç ziraatla uğraşmayan Nogaylar devamlı konar-göçerlerdi. Esas gıdaları kımız ve et idi. Unlu yiyeceklere pek rağbet etmeyen bu Türk boyu kaynaklarda gözü karalığıyla tanınmaktadır. Romen kaynakları onların gayet dürüst insanlar olduklarını yazarlar. Kıpçak Bozkırlarıyla, Karadeniz in her iki tarafında rastlanılan Nogayların bir devlet yapısını andıran siyasi organizasyonlarının olmayışı onların en büyük zaaflarından birisidir. Bunun da sebebi belki Çingizli an anesine bağlı oluşlarıdır. Çünkü Emir Nogay ın doğrudan Çingiz sülalesinden gelmediğini bilmekteyiz. Bununla birlikte 1770 te Ruslar, Bender kalesini kuşattıklarında Yedisan Nogayları, Ruslarla anlaşmaya razı olduklarını açıkladılar. Bunun üzerine 6 Temmuz 1770 te Nogaylar ile bir Rus generali vasıtasıyla dostluk anlaşması yapıldı. Buna göre, Yedisan ve Bucak Nogayları Kırım hanı ve Osmanlı Devleti nden ayrı hareket edeceklerdi ki, bu ihanetin karşılığı olarak Can Membet Bey, Ruslardan 3000 ruble rüşvet aldı. Kırım Hanlığının önemli bir gücünü oluşturan Nogayların düşman safına geçmesi, hanlığa da büyük bir darbe indirmişti. Can Membet Bey, kurulacak olan bağımsız Nogay ulusunun başında olacaktı, fakat diğer Nogay aileleri buna yanaşmıyorlardı. Sonunda 1771 de dört Nogay urugu Kuban boyunda, Rusların gösterdiği bir sahada yaşamağa razı oldular. Bu Nogaylar daha sonra Rus generallerinden Suvorov tarafından bir katliama maruz kaldılar 7. Bu sıralarda Kabartay bölgesi ve Karadeniz in Kafkas sahilleri Osmanlı hakimiyetinde olup, Ferah Ali Paşa idaresindeydi. Nogaylardan bir heyet Ferah Ali Paşa nın yanına gelerek, Kabartay ülkesinde yerleşmek istediklerini bildirmişler, Ali Paşa Çerkezler ve Ruslar arasında iskan edilecek olan bu Türklerin ileride zarara uğrayacaklarına kanaat getirerek, onların Osmanlı sahasında oturmalarına izin vermiştir. Bunlara yerleşik hayata geçmeleri, Çerkezlerle savaşmamaları ve Ruslara karşı dikkatli olmaları söylendi. Buna bağlı olarak Anapa yakınlarında kadar Nogay Türkü Kurat, a.g.e., s.282; Temir, a.g.m., s Kurat, a.g.e., s Kurat, a.g.e., s.284. Bu arada 1699 yılında imzalanan Karlofça Andlaşmasının hükümlerinden birisi Bucak Nogaylarının Ten Nehrinin öbür tarafına götürülmesi üzerinedir. Bakınız, Ekrem, a.g.e., s.92. Nogaytürk 5 1

52 M A K A L E Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ iskan edildi. Nogaylardan, her Cuma bin askerin Anapa da hazır bulunmaları şart koşuldu 8 Böylece birçok Nogay mirzası Osmanlı ordusuna bey olarak katıldı. Kuban boylarının Rusların eline geçmesinden sonra, Nogayların büyük bir kısmı yukarıda belirttiğimiz üzere 1777 de, Suvorov un komutasındaki kuvvetler tarafından öldürüldüler. Sağ kalanlar Yukarı Kuban ve Kama boylarına gittiler. Bir bölümü de Türkiye ye göçtü. Diğer yandan Tuna bölgesindeki Nogaylar da, Trakya üzerinden Türkiye ye girip, Eskişehir bölgesine yerleştiler. Maalesef Türk boyları içerisinde kendilerine ait bir vatanları olmayan tek grup Nogaylardır. En azından bugün Nogay yurdu diye anılan bir bölge yoktur. Nüfuslarının günümüz itibarıyla civarında olduğunu sanıyoruz. Başlıca kalabalık olarak bulundukları yer Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti arazisidir. Ayrıca yoğun olarak Karaçay-Çerkez Cumhuriyetinde ve Stavropol eyaletinde yaşamaktadırlar 9 Türkiye gibi bazı ülkelerde de Nogay Türklerine rastlanılır. Bugün bazı Türk boylarının, toprak meseleleri yüzünden birbirleriyle kanlı-bıçaklı hale gelmeleri, vatansız durumdaki Nogayların hali ibret olmalıdır. Nogay Türkçesi, Türk dilinin Kıpçak grubuna giren bir kol olup, Kara Kalpak ve Kazak Türkçesine yakınlık gösterir. Nogay Türkçesi üç ana kısma ayrılır. Bu kollar arasında ufak-tefek farklar bulunur. Bunlar; 1- Ak Nogay Kolu, Karaçay-Çerkez Muhtar Cumhuriyeti topraklarında konuşulur. 2- Asıl Nogay Kolu, Stavropol eyaletinin Açikulak ve Koyasula bölgelerinde yayılmıştır. 3- Kara Nogay Kolu ise, Dağıstan Muhtar Cumhuriyetinde yaşayan Nogaylar arasında geçerlidir 10 Nogay Türkçesi sahasında başlangıçta yalnızca folklor örnekleri toplanmıştır te M.Osmanoglu nun Arap harfleriyle birtakım Nogay Türkçesi metinleri yayınladığı bilinmektedir. Daha sonra P.A.Falev, arasında Nogay Halk Edebiyatı mahsullerini derledi. Son yıllarda Nogay Türkçesi üzerinde N.A. Baskakov un çalışmalarına şahit olduk. O, Nogay Türkçesinin kollarını incelemiş, bundan başka Nogayca-Rusça, Rusça-Nogayca sözlükler hazırlamıştır Kurat, a.g.e., s ; M.A.Ekrem, Romen Kaynak ve Eserlerinde Türk Tarihi, Ankara 1993, s Kurat, a.g.e., s Caferoğlu, a.g.e., s.45; C.Yücel, Dış Türkler, İstanbul 1976, s.70; N.Güllüdağ, Nogay Türkleri ve Edebiyatı, Yeni Türkiye, 3/16, Ankara 1997, s Caferoğlu, a.g.e., s.47; J.Benzing-K.H.Menges, Türk Dillerinin Sınıflandırılması, Tarihi Türk Şiveleri, Haz. M.Akalın, 2. baskı, Ankara 1988, s.5. KAYNAKÇA Benzing, J-Menges, K.H., Türk Dillerinin Sınıflandırılması, Tarihi Türk Şiveleri, Haz. M.Akalın, 2. baskı, Ankara 1988 Caferoğlu, A., Türk Kavimleri, Ankara 1983 Ekrem, M.A., Romen Kaynak ve Eserlerinde Türk Tarihi, Ankara 1993 Howorth, H.H., On the Westerly Drifting of Nomades, from the Fifth to the Nineteenth Century, Part IV. Circassians and White Khazars, The Journal of the Ethnological Society of London, 2/2, London 1870 Kafalı, M., Ötemiş Hacı ya Göre Cuci Ulusu nun Tarihi, Ankara 2009 Kurat, A.N., IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972 Nogaytürk 5 2

53 A H L A K Doç. Dr Halil ALTUNTAŞ İman ve emanet kelimelerinin aynı kökten gelmekte oluşu bile emanet konusunun din nazarında önemli bir yeri olduğunun işaretidir. Ey man edenler! Allah ve peygamberlerine hainlik etmeyin. Bile bile aranı zdaki emanetlere de hainlik etmeyin." ( Enfal, 27-28) ayetleri de bunu açıkça ortaya koyuyor. Emanet kelimesi bize iki temel anlam çağrıştırıyor: Güvenmek ve güvenilir olmak. Birincisi ihtiyaçtır, diğeri ise bir erdem. Güvenme ihtiyacını her zaman taşırız da, güvenilir olmak erdemi için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Kendimizi yoklayalım, biraz ince düşünelim; emanet duygusunu göz ardı ettiğimiz, bize güvenenleri yanılttığımız irili ufaklı nice olay la karşılaşacağız. Emanet konusunda küçük kaçamak lar yaparken düşünmeyiz ki, bu nitelik yoksa ihanet vardır ve güvenilir olmayan insan hain dir. Oysa hainliği vatana ihanet sınırlarına hapsetmiş bir anlayış hâkimdir sanki bize. İhanetin diğer alanları unutulmuş, normalleşmiştir adeta. Söz gelimi, aile yuvası eşlerin birbirine sadık kalacağı ön-kabulü üzerine kurulur. İşler değişip taraflardan biri yan çizince ortaya çıkan durum düpedüz ihanettir. Ancak bakın, nasıl da aldatma ve birlikte olma gibi nitelemelerle hafife alır olduk bu ağır ahlaki depremi. Konuğuna Eşini hiç aldattın mı? sorusunu yönelten program sunucusunun rahatlığına bakınız. Emanet deyince genelde aklımıza, koruması için birine geçici olarak bıraktığımız şey gelir. Hukuk ağırlıklı bir yaklaşım söz konusudur bu bağlamda. Emanetin bir de ahlaki boyutu var ve bunu güvenilir olmak temelinde ele almak mümkün. İfade edelim ki gündelik-hukuki anlamı ile emanet algısını besleyen kaynak da budur. Bir kimseye koruması için bıraktığımız şeye emanet deyişimiz, onu teslim alanda var olduğunu kabul ettiğimiz güvenilir olma niteliği ile ilgilidir. Gerçekten de emanet duygusu insanın yapısında vardır ve vicdan dediğimiz ruh dünyası olgusundan beslenir. O sebeple her normal insan kendisine güvenilmesini ve başkalarına da güvenebilmeyi ister. Bu iki yönlü talebin gerçekleşmesi halinde toplumsal organizasyon sağlam bir desteğe kavuşmuş olur. Bireylerin birbirlerini kabullenmeleri böyle bir düzlemde mümkün olur. Nogaytürk 5 3

54 A H L A K Doç.Dr.Halil ALTUNTAŞ İman ve emanet kelimelerinin aynı kökten gelmekte oluşu bile emanet konusunun din nazarında önemli bir yeri olduğunun işaretidir. Ey man edenler Allah ve peygamberlerine hainlik etmeyin. Bile bile aranı zdaki emanetlere de hainlik etmeyin."( Enfal, 27-28) ayetleri de bunu açıkça ortaya koyuyor. İşte bunun içindir ki emanet duygusunu yitirmek diğer bir ifade ile ihanet münafıklığın temel göstergeleri arasında sayılmıştır.(buhari, İman, 24 ) İnsan bir yandan emanet duygusunu yüceltirken diğer yandan onu çeşitli zaafların kurbanı kılabilmektedir. Kur an, insanın emanet konusunda yaşadığı genel zaaf haline şöyle dikkat çekiyor: Şüphesiz, biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. (Ancak insan çok kere, yüklendiği bu emanete riayet etmemektedir.) Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir. (Ahzâb: 33/72) Burada insanın yüklendiği ifade edilen emanet çeşitli şekillerde açıklana gelmiştir. Bu açıklamaların ortak peydasını, akıl ve irade sahibi olmanın gerektirdiği sorumluluk olgusu şeklinde çerçevelemek mümkündür. İnsan, iyi ve kötü arasında seçim yapabilme yeteneğini olumlu yönde kullanmadığı zaman, hem kendisine hem de başkalarına, çevresine zulmetmiş olur. Ayette insan türünün bu özelliğine dikkat çekilerek onun genelde emanete riayet konusunda vefasızlığa yatkın olduğuna işaret edilmektedir. Buradan hareketle diyebiliriz ki emanet duygusu yaratılıştan gelmekle beraber bütün ahlaki nitelikler gibi onun da zamanın olumsuz şartları içinde bastırılıp yok olabilmesi söz konusudur.hz. Peygamber bu yok oluşun, insan uykuda imiş gibi, farkında olmadan azar azar gerçekleştiğini haber vermektedir. (Buhari, Rikak, 35) İşte böyle bir düşüş yaşamamak için emanet duygusunun daima aktif tutulması gerekiyor. Bu noktada yapılması gereken şeylerden biri de uygun şartlar oluşturup insana güvenmektir. Güvenen kişi kendi içinde taşıdığı olumlu yapıyı güvendiği kimseye de yansıtır. Birine güvendiğinizi belli edin; ona, bu yolda büyük bir enerji aşılamış olacaksınız. Güven büyük bir güçtür diyor. Muhammed İkbal, Birinin benim bir teorime güvendiğini görünce bu teorinin gerçekliğine olan güvenim sonsuz artmaktadır. (Muhammed İkbal, Yansımalar-Gençlik Notları, [İkinci Baskı, Kaknüs, İstanbul, 2007] s. 25) Aslında, koruması için birine bırakılan emanet belli bir maddi değer kadar emaneti bırakanın karşısındakine beslediği güven duygusunu da temsil eder. Bu yüzden, emanete hiyanet eden kimse emanet sahibinin sadece malını zayi etmemiş, onun ruh dünyasına da tecavüz etmiştir. Bu yönü ile emanet duygusu kişinin dokunulmazları arasında önemli bir yer işgal eder. Emanet niteliği öylesine önemlidir ki, müslüman gördüğü hıyanete misli ile karışık vermek yolu ile de olsa onu zedeleyecek bir davranış sergileyemez. Şu hadis-i şerif tam da bunu söylemiyor mu: Sana emanet bırakanın emânetini geri ver. Sana ihânet edene ihânet etme (Ebû Davud, Buyu', 81) Toplumu ayakta tutan temel dinamiklerden birisidir emanet duygusu. Kur'an'ın peygamberleri güvenilir elçiler olarak sunması, hatta bu niteliklerini bizzat onların dili ile yansıtması oldukça anlamlıdır. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim sözü Kur'an'da birçok peygamberin dilinden defalarca zikredilir. Bu vurgu, peygamberlik görevinde başarılı olmanın güvenilir olmakla sıkı sıkıya bağlantılı olduğuna işarettir. Hz. Muhammed (a.s.) daha peygamber olmadan önce, içinde yaşadığı putperest cahiliye toplumu tarafından bile Güvenilir Muhammed diye anılıyor, dürüst kişiliği ile saygı görüyordu. Getirdiği dine var güçleri ile karşı çıkan müşriklerin, güvenilir olması ciheti ile Hz. Peygamber e toz kondurmamış olmaları bu duygunun insan ilişkilerindeki etkinliğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Resülullah bu yönü ile, toplumun içine düştüğü bütün çürümüşlüklere, kötülüklerle ve acımasızlıklara rağmen yine de erdemli olunabileceğini ortaya koymuş ve Hak bildiğin yolda tek başına yürüyeceksin ilkesini hayata geçirmiş oluyordu. Muhammed (a.s.) peygamber olduğu için güvenilir değildi. Belki güvenilir olması onun peygamber olarak seçilmesinin alt yapı taşlarından birini oluşturuyordu. Nogaytürk 5 4

55 A H L A K Doç.Dr.Halil ALTUNTAŞ Esasen bir alışverişler serisi olan ticari hayat emanet duygusunun en çok arandığı alanlardan biri. Müşterinin satıcıya, ortağın ortağa duyduğu güven bunun için satıcı nezdindeki en aziz emanettir. Onun içindir ki bir kutsi hadisteki ifadesi ile Allah Teala Birbirlerine ihanet etmedikleri sürece iki ortağın üçüncüsü benim (Beyhaki, es-sünenü s-suğrâ, [I-X, Haydarabat, Birinci Baskı, 1344] II, 78) buyurur. Ticari hayatta emanet duygusu eksikliği ya da yokluğu ne boyutlarda evrakçılığa, hak ihlallerine, hukuki problemlere sebep oluyor, hep birlikte yaşayıp görüyoruz. Açık hesap çalışmak diye bir şey vardı esnaf dilinde, değil mi? Hoş, bu yara günümüz toplumuna has bir şey de değil. İnsan zaaflarının egemen bulunduğu her dönemde bu böyle olmuştur. Hz. Peygamberin sırdaşı Huzeyfetu bnu'l-yeman ın (öl. 36/656 veya 657) şu yakınması bize bunu söylüyor: Ben öyle günler gördüm ki, hanginizle alış veriş yaptığıma aldırmazdım. Muhâtabım müslüman idiyse, bana karşı hile yapmasına dindarlığı mâni olurdu. Muhatabım yahudi veya hıristiyan idiyse, onu da yöneticisi bana hile yapmaktan alıkoyardı. Fakat bugün sizden sadece falanca falanca ile (gönül huzuruyla) alış veriş yapabilirim. (Buhari, Rikak, 35) Toplumsal hayat son noktada bir iş bölümü organizasyonudur. Böyle bir organizasyonda işlerin iyi gitmesi için herkesin üstlendiği görevi bir emanet olarak algılaması, onu en güzel ve en verimli bir şekilde yerine getirmesi gerekir. Hz. Peygamber (a.s.) toplumun her kesiminden sorumlu kişilere ve onların sorumluluk alanlarına çoban benzetmesi ile gönderme yaparak bu kişilerin emanete riayet etmesinin toplum açısından taşıdığı hayati önemi hatırlatır. ( Buhâri, Ahkam, l) Bu noktada özellikle kamuyu ilgilendiren iş ve görevlerin özel bir hassasiyetle ehil ellere bırakılmasının önemini vurgulamak gerekiyor. Kıyametin ne zaman kopacağını soran sahabiye Hz. Peygamber emanete riayetin yok olacağı zamanı işaret emiş; bunun ne zaman olacağı sorusuna ise İşler liyakatsiz kimselerin eline bırakıldığı zaman cevabını vermiştir. ( Buhari, İlim, 2) Liyakatli el, işi olması gerektiği en güzel ve en yararlı şekilde yapan eldir.islam ahlakının ihsan ve itkan adı altında emrettiği tutum budur. İhsan ve itkan bilinci iş hayatında emanet duygusunun hayata yansıtıldığının göstergesidir. Görev ihmalleri, yetkilerin kötüye kullanılması, zimmet ve rüşvet olaylarına karışmak emanete hıyanetin hemen hiç eksik olmayan örnekleridir. Oysa mümin kesinlikle bilir ki Kim emanete hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelecektir. Sonra hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tam olarak verilecektir. (Âl-i İmran, 3/161) Bu açık uyarıya rağmen ne yazık ki emanet vadisinin en netameli alanlarından biri de kamu malı alanıdır. Kamu malına karşı sergilenen genel tecavüzcü yaklaşımı atasözümüz iğneleyici bir söz kalıbı ile ne de güzel gözler ifade ediyor: Devletin malı deniz, yemeyen domuz. Bu söz, toplum içinde harama çeken bir damarın, Kur an ın getirdiği emanet duyarlılığı ilkesine ne kadar yabancı olduğunu gözler önüne sermektedir. Hatırlatalım ki on dokuzuncu yüzyıla kadar İstanbul vilayeti yönetiminin adı şehremaneti idi. Anlamlı bir isimlendirme değil mi? Buraya kadar her şey tamam da, insan her şeyden önce kendine karşı emin olmak durumundadır. Dünyaya gelirken beraberimizde getirdiğimiz ve çok kere bilinicinde olmadığımız nice nimetler var; beden, sağlık, gençlik ve maddi imkanlar gibi. Bunların her biri insana bırakılmış birer ilahi emanettir. Ömrümüzün her anının emanetçisiyiz. Allah ın Resulü, uzun bir ömür yaşadığı halde ebedi mutluluğu kazanmayı başaramayan kimsenin mazeretlerinin geçersiz olacağı uyarısında bulunur. (Buhâr, Rikâk, 4) Bu emanetlerden doğan sorumluluğun hesabı Allah a verilir. Kıyamet gününde insanın, ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede eskittiğinden, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiklerini ne kadar uyguladığından hesaba çekilmedikçe mahşer yerinden ayrılamayacaktır. (Tirmizi, Kıyamet,1) Hazırlıklı olmak gerekiyor. Nogaytürk - 5 5

56 Ş İ İ R Mehmet TAŞKIRAN Ali yi gördüm HAKK divanında, Bana dedi O nun indinde, Fitne için İslam dininde, Sen,ben diyenler bizden değil, Biz Kur-an ile amel kıldık, O nun dediğin mutlak bildik, İktidar için bizde ayrık, Oldu diyenler bizden değil. Çıkmam peygamberin izinden, Hem de Kur-anımın sözünden, Hak dinini kendi gözünden, Gördü diyenler bizden değil. Ömer,Osman,Bekir dördümüz, Mümine emirdik hepimiz, Daima bir olan sözümüz, Ayrı diyenler bizden değil. Demediğim o beyanlarda, Adımı deyip meydanlarda, Bilmediğim filan zamanlarda, Geldi diyenler bizden değil. Kul Mehmed der benim meramım, İslam uğruna can verenim, Hak bilmeze ALLAH selamım, Verdi diyenler bizden değil. Bilin ki Allahın dini tek, Getiren peygamberidir hak, Kürsüden vaaz ile nifak, Doğru diyenler bizden değil. Savm, salatı ayrı bildiğim, Hacc için külfettir dediğim, Üç Halifeye küskünlüğüm, Vardı diyenler bizden değil Ankara, Dört halifedir dinin gözü, Peygamber sıraladı bizi, Zülfikardan gayrı bir sazı, Çaldı diyenler bizden değil Hasan,Hüseyin benim ardım, İslama nefer olsun derdim, Bir Onmaza da Ali yurdum, Vardı diyenler bizden değil. Nogaytürk 5 6

57 TEL : CEP : KONYA KULU

58 N O G A Y T Ü R K

59

60

61

62 NOGAYBİKE İÇİNDEKİLER EDİTÖRDEN Hakan BENl İ Deneme ÖZLEM Kevser KIZILDAĞ Edebiyat Bekir Sıdkı Çobanzade Meryem BAŞKURT Ertengi Kutsuz Kutlime Necdet ÖZEN Şiir Galiba Erhan ÇAĞDAŞ Çocuk Avrupa da Yaşayan Nogay Çocuklarının Dil Sorunu Rukiye TEKER Nogay Mutfağı Nogay Katlaması Hasane Bayar AYSUL 1 5 Dergimiz Nogaytürk, kısıtlı imkanlar ile kendi çapında farklı bir şeyler yapmak arzusunda. Bunu dergimizi takip edenler fark ediyor olmalılar. Her sayımızda farklı bir içerik, farklı bir sunumla dergimizi zenginleştirmek ve sizlere daha güzel bir dergi sunmak arzusundayız. Dergimizin geçen sayısında dergiye ek olarak NogayBülten i eklemiştik. Bu sayımızda NogayBülten i dergiden ayrı olarak tasarladık. Bu sayımızda yine dergimiz içerisinde anne, kadın ve çocuklar ile ilgili yazıları NogayBike Dergisi nde toparlayacağız. Bu sayıda basit bir içerik ile sunacağımız bu eki gelecek sayıda neredeyse tam bir dergi formatında sunmayı ümit etmekteyiz. Gelecek sayıda genç kızlarımıza, kadınlarımıza, annelerimize ve çocuklarımıza, kendilerinin yazmış olduğu yazılar ile ulaşmak istemekteyiz. Dolayısıyla genç kızlarımızdan, Nogay kadınlarımızdan ve çocuklarımızdan bu dergi için yazılar yazmasını içeriğini kendilerinin doldurmasını diliyoruz. Sevgiyle kalın. Nogaybike 0 2

63 D E N E M E Kevser KIZILDAĞ Karanlığı uykuya yatırdığım gecenin şu deminde yadıma geçmişime duyduğum özlem düştü. Özlemeyi bile unuttuğum şu günlerde hasretle yazıyorum. Velhasıl çocukluğumu özlüyorum Karanlığı uykuya yatırdığım gecenin şu deminde yadıma geçmişime duyduğum özlem düştü. Özlemeyi bile unuttuğum şu günlerde hasretle yazıyorum. Velhasıl çocukluğumu özlüyorum. Masumiyetin hüküm sürdüğü o yılların el değmemiş,can yakmamış duygularını özledim.evimizin bahçesinde ip atlayıp, seksek oynadığım anların neşesini,koşarken düştüğümde kanayan dizimin acısına teslim oluşum gözümün önüne geldi.oyun oynarken hayatın tüm dertlerini unutmanın yanında,ekmek almayı da unutup yemek saatini kaçırmayı özledim.kaçırdığım her yemek saatini annemin yüzünde öfke şeklinde yakaladığım anların anıları yok şimdi.çocukluğumda dizlerimde yara bere hiç eksik olmazdı.olsun,canım sağolsun.yara dediğin nedir ki bir çocuğun hayatında.iki güne kalmaz iyileşen,kabuk bağlayan bir hadise.kabuk bağlayan yaralarımla oynamayı özledim.bu oyun bedenimi acıtır,canımı acıtmazdı.annem çok kızardı.iz kalırmış Keşke her yaranın bıraktığı acının bakiyesi bir iz olsaydı Artık yaralarımla oynamıyorum.kabuk bağlamayan yaralar bedenimde iz bırakmıyor ama yüreğimde açtığı izler canımı çok acıtıyor... NogayBike 0 3

64 D E N E M E Kevser KIZILDAĞ Çocukluğumun geçtiği sokakları özledim Güvenle oynadığımız bu sokakların ruhu vardı sanki. Bizimle birlikte yaşar, bizimle birlikte yaşlanırlardı. Bir çoğumuzun ilk okulu olmuştur bu sokaklar. Şimdiki zaman diliminde hiçbir gencin cv sinde yazmaz bu okulun adı. Dışarıdan bitirmesi, alttan üstten ders alması yoktur bu okulların. Öğretmeni, tahtası, tebeşirleri olmadığı gibi Genel okul müfredatı geçerli değildir burada. Çünkü burada öğretmen, tecrübedir. Önce imtihan eder sonra ders verir.. Bundan dolayı sokak okulunu başarıyla bitirenler hayata 1-0 galip başlardılar. Adam olmanın yolu bu sokaklardan geçerdi. Şimdiki gibi dersler teorik anlatılmaz, pratik de bizzat yaşanırdı.ayşe teyzenin bahçesinden gizli elma almanın cehenneme, Fatma Teyzenin bahçesinden izin alarak kopardığımız üzümün bizi cennete götüreceğini ilk olarak burada öğrendik. Yastığa başımızı koymadan vicdanımızı dinlemeyi, merhameti burada öğrettiler bizlere. Şimdiki çocukların korku değil sevgi endeksli terbiye sistemi bu sokaklarda geçmezdi. Bizler korkardık. Önce Allah dan sonra anne-babamızdan. Korkumuz sevgidendi. Bir yanlış iş yaptığımızda, bir suç işlediğimizde mahallenin ağabeylerinin anne- babamız kadar bizi azarlamaya, kulak çekmeye, ceza vermeye hakları vardı. Zılgıtı yerdik, dayak yerdik lakin birbirimizi yemezdik Anne yarısı Teyzelerim...Fatma Teyzemi,Emine Teyzeyi,Zeynep Teyzeyi unutmak ne mümkün. Okuldan dönerken yemek kokusu bizi Emine Teyzenin evine götürür, kapıyı çalmak için teklif beklemezdik. Allah ne verdiyse aynı sofraya diz kırar, asla kalp kırmazdık.. Her birimizi bir araya getiren hayatın sürüklediği noktalardı. Kadere isyan etmeyi değil kadere rıza göstermeyi hep beraber öğrendik. Ayrıgayrı nedir bilmedik. İnsan olmanın ortak paydasına komşuluk hakkını eklemiştik bizler. Şimdi her şey var lakin ağzımızın tadı yok Teknolojinin bu kadar nimeti hayatımızı sarmış, hayatımızı kolaylaştırmışken bizler neden bu kadar mutsuzuz.. Artık kimseyi özlemiyoruz. Merak etmek bir tuş yakınlığında yok oldu hayatımızda. Cep telefonlarımız beklemeyi, sinirlenmeyi, telaşlanmayı ortadan kaldırdı Birbirimize anlatacak hikayelerimiz yok artık.çünkü sürekli konuşuyoruz.bizler dinlemeyi unuttuk Şimdi birde 3G Teknolojisi çıktı ki sormayın kalan dertlerimizi de o halleder.. Ben insanım Benim değerlerim, duygularım var. Her geçen gün kaybettiğim bu hissiyatlarımla bu dünyada yaşamak gittikçe ağır geliyor. Muhabbetler yüz yüze,göz göze değil tele konferaslarla yapılıyor.emine Teyzemin böreğinin yerini hamburgerlerin almasını hazmedemiyorum. Zaten kimsenin kapısını da artık teklifsiz çalamıyoruz Herkesin randevu defterleri dolu Aynı apartmanda ayrı ayrı yaşıyoruz. Merdivenlerde karşılaşıp birbirimize selam vermeyi komşuluk sayıyoruz. Her şeyin çıldırtan bir hızla geliştiği şu dünyada insanlığımız yerinde sayıyor farkında bile değiliz... Evet özledim.. Hemde çok özledim Sokağımızdaki günleri özledim. Velhasıl; çocukluğumu özledim NogayBike 0 4

65 E D E B İ Y A T Meryem BAŞKURT Latin alfabesine geçiş için uğraşmış, ayrı alfabe kullanmak zorunda bırakılan Türk ülkelerinde alfabe ortaklığı sağlanması amacıyla çalışmalar yürütmüştür. Bu kadar çalışmanın yanında eser vermeyi de ihmal etmeyen şairimizin yazdığı kitap, makale ve edebi tenkitleri 140 tan fazladır. Bilim adamlığı da şairliği de birbiriyle kıyaslanamayacak kadar kuvvetlidir. Sadece bir yönünü ortaya çıkarmak diğer alandaki başarılarına haksızlık etmek olacaktır. 15 Mayıs 1893 tarihinde Kırım ın Karasubazar şehrinin Argın köyünde doğmuştur. Şairin asıl ismi Ebubekir dir. Peygamber isimleri taşınması ağır isimlerden kabul edildiği için bu isimler başka isimlerle birlikte kullanılırdı. Karasubazar Rüşdiyesi nin müdürü Yusuf Ziya Efendi tarafından Bekir e Sıdkı ismi bu nedenle verilmiştir. Çobanzade yi takma isim olarak 1916 yılında kullanmaya başlamıştır. Babasının ismi Abdül Vahhab, annesinin ismi Çobanzade nin Bir İzin Beriñiz şiirinde geçen şekliyle Zaydabay dır. Çobanzade, Karasubazar daki Cemiyet-i Hayriye nin desteğiyle kurulmuş rüşdiyeye 1904 te (ya da 1905 te) başladı ve 1908 de (yahut 1909 da) okulu birincilikle bitirdi. Rüşdiyeden mezun olduktan sonra Cemiyet-i Hayriye onu eğitimine devam etmesi için İstanbul a yolladı. Kırım Talebe Cemiyeti nin yardımıyla İstanbul Sultanisi (Galatasaray Mekteb-i Sultanisi) ne kaydoldu. Okul bittikten sonra Kırım a döndü. 1. Dünya Savaşı sebebiyle Ruslar tarafından askere çağırıldı. Ancak Rus ordusuna hizmet etmek istemediği için Rusya dan kaçarak tekrar İstanbul a geldi. Burada İstanbul Üniversitesi NogayBike 0 5 Filoloji Fakültesi ne başladı. Öğrenciliğinin her döneminde başarısıyla dikkatleri üzerine toplayan Çobanzade, bölümünde de hocasının dikkatini çekti ve onun teşvikleriyle Budapeşte ye gitti. 12 Ekim 1916 da Peter Pazmany Üniversitesi ne kaydoldu. Tahsilini tamamladıktan sonra Şarkiyat Akademisi nde işe kabul edildi, bu esnada Codex Comanicus u inceledi. Türk Filolojisi, Arap Edebiyatı ve Macar Edebiyatı tarihi alanlarında doktorasını tamamladı. Doktorasını verdikten sonra, Budapeşte de öğretim görevliliğine başladı. Buradaki görevini ardından Kırım ın Akmescit şehrine yerleşti. Milli Fırka nın Milli kurtuluş merkezi toplantılarına katıldı. Kırım da öğretmen okulu açılması için çaba sarfetti de Totayköy de açılan öğretmen okulunda Tatar Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. O dönemde Akmescit te kısmen kurulmuş olan üniversitede Türkoloji profesörü oldu. Kırım a gelen Samed Ağamalioğlu, Çobanzade yi Latin harflerinin kabulü için kurulan komiteye rehberlik etmesi için ikna etti te Bakü Üniversitesinde görev yapmaya başladı. O günlerde 1. Dünya sebebiyle Ruslar

66 E D E B İ Y A T Meryem BAŞKURT tarafından askere çağırıldı. Ancak Rus ordusuna hizmet etmek istemediği için Rusya dan kaçarak tekrar İstanbul a geldi. Burada İstanbul Üniversitesi Filoloji Fakültesi ne başladı. Öğrenciliğinin her döneminde başarısıyla dikkatleri üzerine toplayan Çobanzade, bölümünde de hocasının dikkatini çekti ve onun teşvikleriyle Budapeşte ye gitti. 12 Ekim 1916 da Peter Pazmany Üniversitesi ne kaydoldu. Tahsilini tamamladıktan sonra Şarkiyat Akademisi nde işe kabul edildi, bu esnada Codex Comanicus u inceledi. Türk Filolojisi, Arap Edebiyatı ve Macar Edebiyatı tarihi alanlarında doktorasını tamamladı. Doktorasını verdikten sonra, Budapeşte de öğretim görevliliğine başladı. Buradaki görevini ardından Kırım ın Akmescit şehrine yerleşti. Milli Fırka nın Milli kurtuluş merkezi toplantılarına katıldı. Kırım da öğretmen okulu açılması için çaba sarfetti de Totayköy de açılan öğretmen okulunda Tatar Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. O dönemde Akmescit te kısmen kurulmuş olan üniversitede Türkoloji profesörü oldu. Kırım a gelen Samed Ağamalioğlu, Çobanzade yi Latin harflerinin kabulü için kurulan komiteye rehberlik etmesi için ikna etti te Bakü Üniversitesinde görev yapmaya başladı. O günlerde 1. Dünya Savaşı öncesindeki rahat dönem yoktu ve Kırımlı gençler Türkiye de okuyamıyorlardı. İşte Çobanzade Bakü de olduğu yıllarda pek çok öğrencinin Azerbaycan da okumasını sağladı. İlk ve ikinci evliliğini de bu dönemde yaptı.1937 ye kadar Bakü de kaldı. Bilim alanında, edebi ve dil alanlarında bu kadar etkin olan bir kişinin Rus baskısıyla karşılaşmaması düşünülemezdi, öyle de oldu. Çobanzade, 1934 yılından itibaren yoğun baskı altına alınmaya başladı. Bu baskıların neticesinde tutuklandı ve 13 Ekim 1937 de kurşuna dizildi. Çobanzade bütün Türk lehçelerinin yanı sıra Arapça, Farsça, Macarca, Fransızca, Almanca, Rusça, İngilizce, Ermenice ve Gürcüce biliyordu. Çobanzade, İsmail Bey Gaspıralı gibi Türkçenin bütünlüğüne inanmış ve bu uğurda çaba göstermiştir. Daha önce Kırım Tatarcanın çöl ağzıyla yazdığı şiirleri üzerinde düzeltmeler yapmış, şiir dilini 1928 de basılan Boran isimli şiir kitabında İstanbul Türkçesine yaklaştırmıştır. Gaspıralı nın görüşlerini hayatına uygulamaya çalışan Çobanzade, her fırsatta Gaspıralı yı övmüştür. Latin alfabesine geçiş için uğraşmış, ayrı alfabe kullanmak zorunda bırakılan Türk ülkelerinde alfabe ortaklığı sağlanması amacıyla çalışmalar yürütmüştür. Bu kadar çalışmanın yanında eser vermeyi de ihmal etmeyen şairimizin yazdığı kitap, makale ve edebi tenkitleri 140 tan fazladır. Bilim adamlığı da şairliği de birbiriyle kıyaslanamayacak kadar kuvvetlidir. Sadece bir yönünü ortaya çıkarmak diğer alandaki başarılarına haksızlık etmek olacaktır. Öz tuvğan tilimde cırlap ölermen diyor Çobanzade ve öyle de yapıyor. Öz dilinde eserler ortaya koyuyor, edebiyatımızın mihenk taşlarından oluyor. Bu sözlerin geçtiği Tuvğan Til şiirinin kıymeti, dilimizin yok olmaya yüz tuttuğu bu günlerde daha da çok anlaşılıyor. NogayBike 0 6

67 E D E B İ Y A T Meryem BAŞKURT TUVĞAN TİL Seni men Qırımda, Qazanda taptım, Cüregim qaynağan, taşqanda taptım... Cat elde muğayıp, açınıp cürgende, Ümüdim, hayalım şay tüşüp cürgende, Moynuña sarıldım, dertimni aytıp, Bir guzel sözüñmen özüme qaytıp... Cırlarıñ bolmasa, maneñ bolmasa, Curt degen sözüñmen cürek tolmasa, Ah, nasıl cürermen ğurbet yaqlarda, Tanışsız, bilişsiz yat soqaqlarda?.. Bilmiymen Türükmi, Tatarmı adıñ, Bek yaman tatlısıñ, Tañrıdan tadıñ. Türük de, Tatar da seniñ sözleriñ, Ekisi eki çift muñlu kozleriñ... Viyana ögünde, Qazaq içinde Barabar cırladıq Hindlerde, Çinde... Añlasın bir seni, düşman da süyer, Bir canıq sözüñmen cüregi iyer... İstiymen özüñni er yaqta körmek, Er yerde inciñden destanlar örmek... Quşlarğa, qaşqırğa üyretsem seni, Sen bolsañ öksüzniñ köñülden süygeni. Camige, mihrapqa, sarayğa kirseñ, Deñizler, çöllerniñ çetine erseñ... Seniñmen düşmanğa yarlıqlar yazsam, Qaruvlı sözüñmen köñlüni qazsam... Qabrimde melekler sorğu sorasa, Azrail tilimni biñ kere torasa,- Öz tuvğan tilimde ayt maña dermen, Öz tuvğan tilimde cırlap ölermen... Köñlümni qayğılar kemirip turğanda, Halqımnı tınışsız yıldızı urğanda, Tuvğan til, başqası aqlıma kelmiy, Bir buyuk sırımsıñ, düşmanlar bilmiy... Budapeşte, Çizim : Hansaray- Bahçesaray / Ramiz NETOVKİN NogayBike 0 7

68 E R T E N G İ Necdet ÖZEN Kün köterilip üyle avganson ekindige tuvra kündün iykki kızdırgan vaktında köydün kıbla betindeki arman cerlerden birevindin kenarındakı şalaştın aldına oturgan on oneki caslarında tizden coğarsı balaklı ıstan kiygen,ıstanındın askıları şapraz baylavlı üstündeki anteri kıska kollu,ayakkapları karalastik bolmay aruv ayakkap bolgan,şaşları taravlı bir bala şalaştın az tömeninde kapısı küntuvarga karagan bir üyden kolunda eski bir kuman bolgan kart bir akaydın şıkkanın kördü.oturgan cerinden turmay bu akayga tuvra merak etip indemiy şalaştın duvarına cavurnun süykep karadı.kart akay aldında bir şöküş alıp kumandın sümeğin taptap cerinden şıgardı.sorada kumandın işine kişkene taslardan bir avuş tolturup kişkene bir temircol temirine catkızıp aldında kumandın avzun,artındanda sümek şıkkanson kalgan tesikti bir şöküşmen aruv etip taptap tıkadı.sorada kumandı koluna alıp coğarga tuvra sallaganıman işindeki taslar tögülmiy şıngır şıngır etip ses şıgardı.indemiy buga karagan kişkene bala aaaa dep ses şıgarganıman onu canı körgen kart o yaka karap,baladı tanımaganga: -Koş keldin balam,bu köydekilerge usamaysın,kimlerden bolasın,kimge keldin? Dedi. -Men özüm bu köyden tuvulman,anamman atamda bu köyden tuvul erek bir şerdenmiz ama naşayyem bu köylü eken.özü bek kartaydı,ince maraz dep aytadılar ogada tutulgan,bek avuruydu.meni köyüme aketiniz degenge,özündün köyde cıllarman kapavlı üyün kağıp cıyıp eki kün eveli anamman onu akeldik.mende tarsıgıp şıktım köydü kıdırayım degende seni kördüm.o yasagan NogayBike 0 8

69 E R T E N G İ Necdet ÖZEN şiyin ne boladı atam? -Bu yasaganım birşiy tuvul balam,kişkene casımdanberi koy kozu bagıp bu casıma keldim.kartayganga endigi koy bagamayman ama bari kozu bagayım dedim. On cıl bar belkim kozu bagaman ama endiği cuvuruklayık takatım kalmadı.kozulardı kaytarmak üşün mınavdı yasadım aldılarına tuvra atkanda ses şıgaradıya onlarda ürküp menim degen yagıma keledier.mende cuvuruklamaktan kurtulaman onun üşün yasadım dedi. -Atam mende üyde tarsıgaman,akranım nede tabalmadım,sen kozulardı kırga şıgarganda mende senimen keliyimmi?senin atın ne üyge barganda kim dep aytayım.kozu bakmaga ketiyikmen degende Naşayyem belki sorarda dedi. -Menim casımda köyde bek kimse kalmadı ama Naşayyen sorasa Akmırza lardan Kökşebay dep aytadıekenler dersin.bu kün ekindide kozulardı kırga aketiyikmen ama mına kiyimlerin canı.akelgen bolsanız biraz taga eski uzun ıstanman uzun köylek bersin anan,birde lastik ayakkap tabsan, kırda cürmesi taga aruv bolur.ertengi kün kelde men seni aketiyim balam dedi Kökşebay akay.sorada mende senin atındı üyreniyim ne eken? Dedi. -Menim atım Samedin dedi bala, süyünüp cuvurup üylerine ketti.üydün töründe bir tapşanda catkan arık,cavurnunda kökreginde süyekleri sayılganday zayıp,zayıplıktan betindin eki cagı işine şögüp,elmacık süyekleri şıkkan kurtkadın kasına barıp şonkayıp oturup kollun alıp betine aketip süykep -Bu kün aruvsünya naşayyem dedi.uyklapyatkan kurkta cerinden turamay basın torununa tuvra aylandırıp: -Aruvmen,balam sen kayttin,köydü kıdırdınmı?dedi. -Kıdırdım,yarında üyle avganson kart bir akayman kırga kozu bakmağa ketiyikmiz dedi.o ara anası Gülzade kirdi üyge.ogada ayttı,kozu bakmaga ketiyigin Samedin.Ama bu üstündeki kiyimmen ketilmiyiginde aytkanıman anası Gülzade bavuldan başka kiyiyklermen cizlavet lastik ayakkap şıgardı. -Mınavlar kaydan esine tütsüde kasına aldın anay dedi Samedin -Mende bilmiymen balam,köyde kalayık bolup senide akeliyik bolganda anam ayttı, mende bavulga saldım dedi Gülzade.Ertengi kün boldu üyle avmayburun Samediy Kökşebay dın üyüne bardı kapıdı şaldı.kökşebay kozulardı sayaga kapap üyle uykusuna catkan edi.kapı şalınganıman turup aştı,karasa tinevinki bala : -Kel işkerge balam,kartlık işte biraz cantayayım degen edim uyklap kalgaman dedi.sorada üydün ayatında peşuvzundun kasından eki sıra taktaga tizilgen şanak,tabaktay birşiyer alıp ocaktı caktı, oyşaktın üstüne tenciredi cerlestirip işine süt tolturdu,bir tencireden ötmek şıgarıp eki ayakka tuvrap pisken süttü ayaklarga kuyup, birevin Samediy ge berdi.anavbirevsinde özü kasıklap işti..bılay şiyler körmegen Samediy oga karap kaldı.akırında ekevi sayadın kapısın aşıp kozulardı şıgarıp kırga tuvra aydadılar.akşamga tuvrada kaytarıp akeldiler.akşam koy şobanıda koylardı akelgende kozulardın cuvurup anaların tabamız dep camraganı,koylardında kozuların tapkanı Samedin din bek oşuna ketti.ertengi künlerdende gene Kökşebay man kozu bakmaga kettiler.araları bek tüzeldi.birevi seksen,anavbirevside oneki casında bolsada ekevi bir akranday bolup anlaştılar.bir kün Samedin, köşebay kartka: -Atam, senin biken balan yokmu iş körünmiydiler sende aytmadın dedi: -Yok balam,men üylenmedim.eki karındasım baredi olar üylenip erekteki köylerge kettiler.atam anamda erte vakıt anyaka köşkenge men calgız kaldım.mal maşatımız, tarlamızda bolmaganga kişkene casımda kozu baktım.öskensonda koy şobanlığı yasadım.kartaygansonda gene kozu şobanlığına aylandım.şimdigide kozu bagıp cüremen dedi. -Caslık vakıtında iş süygenin nen bolmadımı atam dedi Samedin.Cerge oturup közlerin kökke taman tigip,dalıp ketti Kökşebay kart. -Caslık vakıtlarımda boldu,süygenim nem bolmazmı;boldu işte aytayım balam. 0naltı onyedi caslarında edim.bu köyde bir üydün bir kızı baredi.onlarda şoban cürgen edim,koyların bagataganedim. NogayBike 0 9

70 E R T E N G İ Necdet ÖZEN Vakıtları begaruv malları köp, tarlaları neleri baredi.bulardın başka balaları nesi bolmay menim akranım bir kızları baredi.caslık işte men bu kızdı süydüm.o da meni süydü.barlı kisidin kızı bir carlı şobanga barmaz,baraman desede anası atası bermez derler ama bu kız menimen üyleniyik boldu.atası anasınada makıl edi, meni işkiyev alayık boldular.o kış menim atamman anamdı şakırdılar.birevlermen kelip ayttırınızda beriyik dediler.köydün kartlarıman bikeleri cıyılıp kelip ayttırdılar.sözümüz kesilip cavluğumuz alındı.cazga şıgıp arman sonu toy yasayık edik.mendiy carlıga barlı kisidin kızındın berilgenine onun tuvganları bek razı bolmadılar.o kış onun atası Sülüyman akay avurup anyaka köştü.onun ketivi yakın bolganga arman sonu toy yasıyalmadık.atasındın ketkeni taga canı öşek eterler dep tüsündü üykenlerimiz.bek keşikmiy anası Şeripe totay da avurup anyaka köşevuydu.o gadar mal mülkmen calgız kalavıydı bu kız.o vakıtlar ükümet nikası degen şiy canı şıkkan edi.bu kızdında menimde casımızda taga tolmagan bolayık eki emmiysi onu şerge aketip makemeden birşiyler yasatkanlar.köydün kartları cıyıldı,ükümetten birevler keldi.üyündeki öteberilerin nesin saydılar.olardı satıp parasın bankaga catkızdılar.emmiyleri menimen üylengenine razı bolmaganga aldında koyların sattılar.aranda bolgan atlarıman sıyırlarında sattılar.onu emmiylerinden birevi üyüne aldı.biz üylenemiz cavluğun aldık desekte,kanı paran nemen toy yasayıksın degenge,babamdında vakıtı bolmaganga üstüne baramadık.satılgan bu mal maşattın paraların aralarında bir aruv etip ölesip cediler.bırkaş cıl sora bu kız casın nesin tolturgan bolayık gene üylenirmiz dep damelenip beklesekte bu seper aytılayık öşekten korkup aketip erek bir şeerge berip üylendirdiler.o ketkenson şerde bargan akayıda köydü bilmegenge kelip leşperlik yasayık vakıtıda yok edi eralde,kalgan tarlaların gene amcaları ucuz ucuz anavga mınavga satıp az paradı akayına ciberip özleride aralarında öletsiler.diytkanda bu kızdın köyde bir üyü kaldı.üyün cıkmay,akayı,sorada kiyevi birkaş cılda bir kelip,sılap karap keter boldular.olar kelip karaganga üy cıgılmay kaldı.özüde şeerge kelin bolup ketkenson iş kelmedi.akayındın ölgenin nesin tuyduk ama özün körmedik.o gadar maldın iyesi bolup köy cerinden kor bolup ketkengemi ne, kutsuz kız dep aytar boldular.aradan köp cıl geşti ama mıtılıp ketti.oga bılay etken emmiyleri köpten anyaka köştü,emiylerindin balaları şagalarıda köyden köşüp kettiler.tuvganı nesi kalmadı.mende onu bek süygenge üylenmiy kaldım.yaşaydı bolsa şimdi o da mendiy seksendi tapkandır.işte balam;carlılık biryaktan,calgızlık biryaktan.bu kart künlerim bılay geşedi.aydı kas kararmayburun köyge barayıkta kozulardı koylarga kosayık dedi.tayağına tayanıp turdu.kozulardı kaytarıp köyge bardılar.koylardı emgen son sayaga kapap kart üyüne kayttı.samedin de üylerine bardı.akşam ötmeğin anasıman ekevi ciyatkanda bu kün kayttiniz dep soragan anasına -Erkündiy,Kökşebay kartman kozu baktık ama onun balası şagacı yok eken.işte üylenmegen.mende nüşün bılay bolup kalganın soradım.maga bılay bılay dep tutasın ayttı.dep Kökşebay dın anlatkanların mıtmay bir minsiz anası Gülzade ge anlattı.bir teri bir süyek bolup catkan naşayyesi tapşanda onlarga tuvra avdarılıp azakay şıkkan sesimen: -Senin kozu bakmaga er kün birge ketken kart akaydın atı Kökşebay mı? dep soradı. -Onday eken naşayyem dedi Samedin. -Ertengi kün ketkende o kart akayga sora bakalım,o süygen kızdın atı ne eken.bılay aytıp aylanıp gene cattı.ertengi kün gene kozulardı şıgardılar kırga tuvra ketkende Kökşebay,Samedinge: -Men bek köy işine şıkmayman,üyümde köydün coğarı kenarında.üyden kırga,kırdan üyge kelemen.akşam bolsada catıp yuklayman,sen şıgıp kelesin.bu köydün künbatar betinde tömende kapavlı bir üy bolayık onun şırağı bir aptadır canadı dep ayttı bizim koy sayipleri sende kördünmü dedi. -O üyde biz kalamız atam,menim Naşayyemdin üyü o.saga aldıngı künde ayttım ya avuruydu ince astalık bolganga akeldik dep, o üydemiz işte dedi. NogayBike 1 0

71 E R T E N G İ Necdet ÖZEN -Senin Naşayyendin atı Kutlime bolmasın dedi kartakay közleri cıltırap: -Tuvra aytasın atam dedi Samedin.Mende akşam ötmeğinde senin balan şagan bolmay nüşün üylenmegenindi anama ayttım.tutas işbirevin mıtmay aytıp bolganson naşayyem de tınlagan ya maga o kartka sor bakalım atı Kökşebay mı dedi.sen onu kaydan tanıysın atam: -Kart, şonkaygan cerinde özün ciberip calpayıp oturdu.közlerinden caslar tıgırıp kişkene balaga karap bir maal sessiz cıladı.sorada ceketindin iş kisesinden sarı işlevli bir cavluk şıgarıp közündün casın sildi.köyge taman karadı: -Senin Naşayyen işte o kız.kutlime,kutsuz Kutlime dedi.akşam bolmay erte carık kolundakı kumandı sıpırtıp onun tıngırtısıman kozulardı cıyıp kaytarıp köyge akeldi.iyesindin sayasına tıktı.kozulardın iyesindin bikesine bakırıp : -Bu kün erte keldim,mınavlardı koylar kelgende siz emizdirirsiniz,menim biraz işim bar dep aytıp tayağıman,kumandı bir kuvuska taslap Samedin din kolundan tutup olarga tuvra cas kisilerdiy cuvuruklap ketip üylerine bardı.bir kart akayman balasındın kelgenin körgen Gülzade:Mınavı balamdın kozu bakan kart akay bolayık dep tüsnüp: -Koş keldiniz,kayırdır,ne boldu? Dedi. -Savbol kızım,menim atım Kökşebay,avurup catkan kart anandın atıda Kutlime bolayık eralde.men onu bir körüyüm koşkeldi aytayım dep keldim.izın beresimi dedi_ -Kir bakalım atam ama bek maraz,yasayık birşiyimiz kalmadı, anyaka ketiyik künlerin sayamız dedi balasına anlaştırmay.üyge kirdi Kökşebay.Karadı tapşanda catkan kurtkaga.közlerinden başka cerinden tanıyamadı.ama özündün közünden toktamay caslar tıgırganga turmay işlemeli sarı cavlukman közün sileberdi.basına kelip şonkayıp karadı ama Kutlime din oga aytayık takatı kalmagan edi.basın aylandırıp o da oga karadı.birbirevlerine birşiy aytmay karalstılar.sora üyerden turup tısyaka şıktı. -Gülzade dedi; Menim kutsuz Kutlime m ata curtuna kelip son kününde mında tabıldı.anyaka kutlu Kutlime bolup keter inşalla.közüm casın silgen cavlukta onuman menim söz cavluğumuz. Dep gene közün casın aynı cavlukka silip ketti. Ertengi kün Samedin vaktında kelmedi.neşe sora üyle bolmay köydün camisinden selası berildi Kutlime kurtkadın. NogayBike 1 1

72 Ş İ İ R Erhan ÇAĞDAŞ Ben galiba sevdim Uzun, dalga dalga saçlarını, Hilal kaşlarını Yüreğimi ısıtan, yüreğinin türküsünü sevdim Ürpertisini sevdim kalbimin, seni gördüğümde Evet, evet ben galiba sevdim Çantanın askısını sevdim Hırkanın sarısını, Sabırsızlığımı sevdim, kavuşmadan önce Kavuşamamamı sevdim Ayakkabılarını sevdim... Galiba, galiba sevdim Büyük bir umutla köşeleri dönmeyi sevdim Belki sen vardın, köşeyi dönünce sağda çünkü Ve her zaman dönecek bir köşe, bulamayışımı sevdim... Hissizliğimi sevdim soğuk olunca, Karanlığı sevdim güneş doğunca, Ölümümü sevdim sen gidince Ben hakikaten sevdim... Sılada özlem çekmeyi sevdim Çölde susuzluğu sevdim Tütünde sağlıksızlığı... Sessizliği sevdim haykırmak isterken delice Gözyaşımdaki tuzu sevdim Ben, Ben galiba sevdim Ben seni sevdim Ben galiba sen'dim Ve sen korkarım yoktun Ne yazık... NogayBike 1 2

73 Ç O C U K Rukiye TEKER Düşündüğümde Türkiye dışında farklı bir ülkede doğup büyüyen çocuklarımız için ne kadar zor ve karmaşık bir durum. Hangi dile öncelik verecekler, hangi dili, ana dili olarak seçecekler, hangi dili daha iyi bilmeleri gerekiyor? Bazı uzmanlar uyarıyor, çocuklarınıza ilk önce ana dillerini ögretin Ana dilini iyi bilmeyen bir çocuk yabancı bir dili ögrenmede zorluk yaşar Bazi uzmanlar uyarıyor, cocuklarınıza ilk önce ana dillerini ögretin! Ana dilini iyi bilmeyen bir coçuk yabancı bir dili ögrenmede zorluk yaşar! Peki biz ana dilimizi hangi dil olarak almalıyız, Nogayca mı, Türkçe mi? Evde hangi dili konuşmalıyız? Nogayca mı Türkçe mı yoksa bulundugumuz ülkenin dilini mi? Nogay Türkleri olarak bir çoğumuzun dikkat çekmek istediği bir konu aslında bu. NOGAYCA ya yeterince önem verilmediği ve zamanla kaybolup gitmesinden korkulması. Evet Türkiye de yaşayan Nogaylarımız için dil iki kısma ayrılıyor diyebiliriz, Nogayca ve Türkçe Bazıları Nogaycayı anlıyorum ama konuşamıyorum derken bir çoğuda hiç anlamadığını söylüyor. Evet Türkiye için durum böyle.peki ya Avrupada? NogayBike 1 3 Peki biz ana dilimizi hangi dil olarak almalıyız, Nogayca mi, Türkçe mi? Evde hangi dili konuşmalıyız? Nogayca mı Türkçe mi yoksa bulunduğumuz ülkenin dilini mi? Bu zamana kadar bir çoğumuz uzmanları dinledi, yani çocuklarımıza önce Türkçeyi öğrettik. Çocuklarımız büyüdü ve ana okuluna gitme yaşına geldi. Bu kez de ana okulu öğretmenleri Çocuklarınıza bulunduğunuz ülkenin dilini ögretin, yoksa okulda sorun yaşıyorlar. Konuşulanları anlamıyorlar, bunun için grup dışında kalıyor ve oyunlara katılamıyorlar. Dil bilmeyen çocuklar okula uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar diyerek yabancı dile verdikleri önemi gösterdiler. Buraya kadar karmaşık görünsede, çocuğumuza her iki dilide öğretmemiz gerektiğini anladık sanırım. Peki bu karmaşıklık içerisinde biz NOGAYCAmızı nereye sığdıracağız? Ama emin olun bu konuda yalnız değiliz Avrupada yaşayan ve farklı kültür ve kökene sahip olan diğer insanlarında aynı sorunu yaşadığını görebiliyoruz. Mesela Avrupa Kürtleri İngilterede yaşayan bir Avrupalı Kürt vatandaşımız şunları söylüyor: Avrupa maddi anlamda bize çok şey

74 Ç O C U K Rukiye TEKER verdi, fakat alıp götürdüklerini hiçbirimiz göremiyoruz. Ev verdiler, maaş veriyorlar, imkanlarımız ülkemize göre çok çok iyi; ama burada tanımsız bir toplumuz. Biz bu topluma ait değiliz, çocuklarımız da bize yabancı büyüyor. Ben bir Kürtüm, ama çocuklarım Kürt mü, Türk mü, İngiliz mi belli değil. Ben bu konuda bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum, Nogayda olsa Kürtte olsa genelde bu sorunu Türkiye den gelen Türk vatandaslarımız yaşıyor. Mesela annesi Avusturyalı babası Mısırlı altı yaşındaki bir çocuk hem annesinin ana dili almancayı hem babasının ana dili arapçayı ve birde ingilizceyi çok mükemmel bir şekilde konuşuyorken neden aynı başarıyı bizim toplumumuzda göremiyoruz? Çocukların dil öğrenmede ne tür bir başarı gösterdiklerini araştırdığım bazı kaynaklarla paylaşmak istiyorum. On beş aylık bir bebek, anadilini daha çok işaret maksadıyla kullanır. 18 aylık olunca kelime hazinesi yaklaşık 20 30'a çıkar ve iki-üç kelimelik mânâlı cümleler kurabilir. Altı ayda kelime hazinesi 10 kat artarak, 24 aylık olduğunda yaklaşık kelimeye ulaşır. Kullanabildiği bu kelimeler her gün karşılaştığı nesnelerin adlarıdır. Artık kısa ve tam olmayan cümleler kurabilir. Üç yaşındaki çocuğun kelime hazinesi , dört yaşındakinin ise kelime civarındadır. Beş-altı yaşına gelince konuştuğu kelime iki-üç bine, anladığı kelime bine ulaşır. Çocuk ilköğretimin birinci kademesinin sonunda, konuşulan dilde yaklaşık 50 bin kelimeyi anlayabilir. Sayılardaki bu büyük artış çocuğun dili ne kadar hızlı öğrendiğini açıkça göstermektedir. Meselâ, çocuk üç-dört yaş arasında iken her gün ortalama iki-üç yeni kelime öğrenmektedir. Çocuklar bütün dilleri eşit zamanda ve eşit derecede öğrenme kapasitesiyle yaratılmışlardır. Dünyada 6.000'i aşkın dil vardır. Kişi bebekliğini ve çocukluğunu hangi dilin konuşulduğu çevrede geçirirse 'anadil' olarak onu öğrenir. Çocuğun ilk öğreneceği veya kullanacağı dilin, yani anadilin, ırkla veya milletle bir alâkası yoktur. Meselâ Türk anne-babadan doğan bir çocuk, bebekliğinden itibaren Japonca konuşulan bir çevrede büyürse, onun anadili Japonca olur. Ve onun Japoncası bir Japon çocuğunkinden geri kalmaz. Eğer aynı çocuk Türkçe konuşulan bir ortamda büyürse, anadil olarak Türkçeyi öğrenir ve yaşıtlarıyla aynı derecede ona hâkim olur. Buradan anlaşılacağı üzere, çocuklar dünyadaki bütün dilleri öğrenmeye istidatlıdır. Erken yaşta anadilini öğrendiği gibi, bu dönemde birkaç dili aynı anda öğrenebilir. Buradanda anlayabiliyoruz ki eğer istersek ve gerekli önemi verirsek çocuğumuza her üç dilide aynı anda öğretebiliriz. Dil ögrenme kabiliyeti zaten çocukta doğuştan vardır sonradan kazanılan bir kabiliyet değildir bu. Bunun için yapmamız gereken her üç dilide yani Türkçeyi, Nogaycayı ve bulunduğumuz ülkenin dilini çocuğa eşit bir şekilde öğretmektir. Türkçeyi ve bulunduğumuz ülkenin dilini öğretirken lütfen Nogaycayı es geçmeyin Bir daha ki sayıda görüşmek üzere, Allah a emanet olun. NogayBike 1 4

75 N O G A Y M U T F A Ğ I Hasane Bayar AYSUL NOGAY TÜRKÇESİ : Su tuz un yogurup sert bir amur yoguradı sonra onlardı portakaldan biraz balaban koparıp kenarga saladı bitken sonra tek tek asıp bir şarsaptın üstüne salıp, hepsi pitken sonra tek tek hepsin arasın maylaydı ust ustune 10 tane askan amurdu beraber yuvarlap istegine gore 2 parmak yada 3 parmak genisliginde kesip hepsin kenarga tizip salınız salganda amurdun ucların astına tıgınız ilk amurdan tekrar asıp bol mayda kızartınız may bilesiniz siz sıcak bolayık demege kerek yok ama bolsun afiyet bolsun denediz annem rahmetliktin tarifesi biz bunman büyüdük annem kop amır yasar edi un kop koy yerinde baska ne ciyik edik sizde sav bolunuz savlukman kalınız" TÜRKİYE TÜRKÇESİ : Su, tuz, un yoğrulup sert bir hamur yapılır Sonra hamurdan, portakaldan biraz daha büyük parçalar koparıp ayrılır tek tek açılıp bir çarşafın üzerine serilir hepsi bittikten sonra tek tek üzerleri yağlanarak üst üste on hamur dizilir 10 kat üst üste dizilen hamur bir ucundan başlanarak sarılarak lüle yapılır hamur isteğe göre iki-üç parmak genişliğinde kesilir kesilen parçanın üst ucu alt ucuna sokuşturulur ve ilk hamurdan başlanarak katmer gibi açılır bol ve kızgın yağda pişirilir Afiyet olsun NogayBike 1 5 Tataryemekleri.blogspot.com

76 TEL. : CEP. :

77

78

79 NOGAYCAS İÇİNDEKİLER Şiir Sagındım Celal ÇAĞDAŞ Yazar Sayfası Öz Nogaylık Aziz ÖZİL Etkinlik Kırım Tatar Gençlil Kurultayı Türker YÜKSEL 07 EDİTÖRDEN Hakan B E N L İ Dergimiz Nogaytürk, kısıtlı imkanlar ile kendi çapında farklı bir şeyler yapmak arzusunda. Bunu dergimizi takip edenler fark ediyor olmalılar. Her sayımızda farklı bir içerik, farklı bir sunumla dergimizi zenginleştirmek ve sizlere daha güzel bir dergi sunmak arzusundayız. Milli Kütüphane Milli Kütüphane Başkanlığı Durmuş SAKMAK Yazar Sayfası Nogay Kültürü Nedir, Ne Değildir? Fatih POLAT Yazar Sayfası Gençliğimiz Nogay Kültürünün Neresinde? Burak TAŞKIRAN Spor Sayfası Herkes İçin Spor Harun DEMİRKIRAN Hobi Sayfası Yaşasın, Fotoğrafçılık Yeniden İcat Edildi Doğan BENLİ Şınlama Şınlamalar Mehmet TAŞKIRAN Müzelerimiz Anadolu Medeniyetleri Müzesi Melih ARSLAN Dergimizin geçen sayısında dergiye ek olarak NogayBülten i eklemiştik. Bu sayımızda NogayBülten i dergiden ayrı olarak tasarladık. Bu sayımızda yine dergimiz içerisinde anne, kadın ve çocuklar ile ilgili yazıları NogayBike Dergisi nde toparlayacağız. Bu sayıda basit bir içerik ile sunacağımız bu eki gelecek sayıda neredeyse tam bir dergi formatında sunmayı ümit etmekteyiz. Gelecek sayıda genç kızlarımıza, kadınlarımıza, annelerimize ve çocuklarımıza, kendilerinin yazmış olduğu yazılar ile ulaşmak istemekteyiz. Dolayısıyla genç kızlarımızdan, Nogay kadınlarımızdan ve çocuklarımızdan bu dergi için yazılar yazmasını içeriğini kendilerinin doldurmasını diliyoruz. Sevgiyle kalın. NogayCas 0 2

80 Ş İ İ R Celal ÇAĞDAŞ Sagındım köyumdu sızdı sagındım Bahar, kıştı, cazdı kuzdu sagındım Camgur cavmay kurup kalgan zamanda Esıp savurulgan tozdu sagındım Balalıkta atarbamız baredı Collarga cızılgan ızdı sagındım Bır zamanlar tana baktık mal baktık Aşıkuyda şay asgan közdu sagıdım Köp şalıştık mecımekte patosda Tan atgayşı cutgan tozdu sagındım Agındın şölu,der erekten aytgan Tuzgölunde cıltıran tuzdu sagındım Koyanını, torgayını, toyunu Havada suzulgen gazdı sagındım Aydıklıkte haydı haydı zamanda Toylarda şalıngan sazdı sagındım Bikem boldu ballarımdın anası O kınalı şaşlı gızdı sagındım NogayCas 0 3

81 Y A Z A R S A Y F A S I Aziz ÖZİL Türk milleti asırlar boyu diliyle, diniyle, örf ve adetleriyle tarihe damgasını vura gelmiş bir millettir. Bu millet birliğini ve bütünlüğünü bu değerler sayesinde ayakta tutmayı başarmıştır. Zaman insanlara göstermiş ki bir milleti masrafsızca yıkmanın en kolay yolu kültür emperyalizmidir İnsan diğer varlıklardan farklı olarak üç zaman boyutunu birden yaşar. Geçmişine hatıraları ile bağlanır, şimdiki zamanda nefes alır, geleceğe dair planları vardır. Bir milletin birliğini ayakta tutan, geçmişi ve geleceği arasında bağ kuran, o milletin milli kültürüdür. Bir millet sahip olduğu değerleri, yüzyıllar boyu yaşattığı ve geliştirdiği kültürüne borçludur. Bu milli kültürün bir noktasındaki yozlaşma o milletin temellerinde sarsılmalara neden olur. Zamanın en büyük kitle imha silahı şüphesiz baş döndürücü bir hızla gelişen kitle iletişim araçlarıdır. Peki neden silah? Son derece faydalı ve masum olan bu araçları iyiye ve güzele yönlendirmemektir. Kültürel hayatın taşıyıcı, düşündürücü ve öğretici unsurların yerini kültürel yozlaşmaya sebep olan şiddet, müstehcenlik ve karamsarlık aldıkça bu araçlar faydadan uzak bir silah olmaya devam edecektir. Türk milleti asırlar boyu diliyle, diniyle, örf ve adetleriyle tarihe damgasını vura gelmiş bir millettir. Bu millet birliğini ve bütünlüğünü bu değerler sayesinde ayakta tutmayı başarmıştır. Zaman insanlara göstermiş ki bir milleti masrafsızca yıkmanın en kolay yolu kültür emperyalizmidir. Ve hiç zaman kaybetmeyen bu düşüncedeki insanlar yukarıda bahsettiğimiz faydalı ve masum araçları bir kitle imha silahı haline dönüştürmüştür. Bunlar sadece Türk milletini değil tüm insanlığı etkisi altına almakta, benliğini yitiren milletler ise bir köle gibi sömürülmektedir. NogayCas 0 4

82 Y A Z A R S A Y F A S I Aziz ÖZİL Kültürümüze dair neleri kaybettik, neleri çaldırdık, ne hatırlıyoruz ve neleri yaşamaya çalışıyoruz? Yeme içme kültürümüzde Coca Cola ve Mc Donald s ciddi değişikliklere yol açtı. Okuduğumuz gazeteler magazin haberleriyle arka kapak mankenleriyle doldu. Televizyonlar çocuklarımız için bir savaş kültürü aşılayan çizgi filmlerle tehlike haline geldi. Yapılan programlar kültürümüz için uygun olmayan birçok şeyi çağdaşlık diye gençlerin beynini köreltir hale geldi. Bir bilgi bankası olan internet birçok değerimizi aldı götürdü. Biraz kitap okumak için televizyonların prangalarından kurtulmak imkansız hale geldi. Akrabalarımızı ve büyüklerimizi ziyaret etmek yerine bayram tatillerinde yurt dışı gezmeleri peydah oldu. Birileri birilerini gözetlerken müstehcenlik ve zinalar normalleştirildi, gençlerin birbirlerini tanıyarak çevrelerine danışarak evlenmesi yobazlık oldu. Böylelikle milletimizin birliğini ve bütünlüğünü koruyan manevi değerleri ayaklar altına alınmaya devam ediyor. Peki Nogay kültürünün bu senaryoda yeri nedir? Nogay kültürü de aynı tuzaklar içindedir. Zaten yaşadığı topraklardan uzaklaştırılan Nogaylar, kültürel yozlaşmaya da maruz kalmaktadır. Tarihin en büyük soykırımını yaşayan Nogaylar, bu kültürel yıkım karşısında da büyük oranda etkilenmektedir. Öz yaşantısından uzak kalmakla, kültürel bazı değerlerini vatanlarında bırakmış olup, unutulmaya yüz tutmuş bazı değerler ise zorlukla hayata tutunmaya çalışmaktadır. Bir başka milletin insanı olsaydık bu şartlar altında tarihten bile silinir, yok olurduk. Bu yozlaşmayla Nogaylık gitmiş sadece Türkü kalmıştır. Bu da Türk milli kültürünün gücü sayesinde oluştur. Tüm bu olumsuzlukların yanında olumlu düşünenler yok mu? Elbetteki zamanımızın gençlerini bilinçlendirmek elimizde. Bu araçları en faydalı şekilde kullanan, amaç hale getiren, değerlerini sömürtmeyen bir toplum senaryosunu o toplumun gençleri başarabilir. Gençleri bilinçlendirmekse zamane tuzaklarından çok etkilenmeyen, kültürel benliğini kendine siper edinen büyüklerimiz atalarımız sayesinde olur. Bunun yapılabilmesi için de iletişim içinde olmak gerekir. Bu bağlamda gençlere, geleceğimize sahip çıkmamız gerekir. Bu da ananelerimize sahip çıkmakla olur. Tüm suç bilgiyi paylaşmayan büyüklerimizde değil, aynı oranda araştırmayan gençlerimizde suçludur. Her şey ailede bitiyor aslında. Hızla gelişen zamana artılarıyla ayak uydurmak, benlikten uzaklaşmamak, en önemli okul olan iyi bir aile eğitiminden geçmektedir. Aile arasında Nogayca sadece büyükler arasında konuşulmakta, yada hiç konuşulmamaktadır. Gençlerimiz Nogay çayının tadını bilmemektedir. Tüm değerlerimize sahip çıkmalıyız. Türkçe'mizi güzel konuşmalıyız. Büyüklerimiz çocuklarına güzel Türkçe'nin yanında Nogayca'yıda öğretmelidir. Nogay kültüründeki yemeklerimiz sofralarımızda baş köşe yerini almalıdır. Eskiden yapılıyordu denilen değerlerimiz yine yapılmalı, sahip çıkılmalı, gençlere öğretilmelidir. Bunlar eski kafa gibi yaşamak adına değil, öz benlikle yaşamak adına yapılmalıdır. Kültürün sadece Nogaylığı değil Türklüğüde aşılanmalı, Nogayımız, Nogaylığını bilmelidir. Kültürümüzü canlandırmak adına yapılan bazı çalışmalar ise birlik olamama sebebiyle yarım kalıyor. Yer kavgaları yüzünden dernekler birleşemiyor, çeşitli sebepler yüzünden Sabantoylar rafa kalkıyor. Halk oyunlarını öğretmek için bir adım atılıyor, arkası takip edilmiyor. Gençlerin yolu açılıyor, derneklerde görevler veriliyor daha sonraları yalnız bırakılıyor. Bu çizdiğimiz çerçevede büyükten küçüğe görev paylaşımı yapılmalı, ve değerlerimize sımsıkı sarılmalı, sahip çıkmalıyız. Sen ben kavgasını bir yere bırakıp biz-bir olmalıyız. Bilinçli olmalıyız, bilinçlendirmeliyiz. At gözlüklerini çıkarmalı, dev aynalarını kırmalıyız. ÖZ OLMALIYIZ... NogayCas 0 5

83 E T K İ N L İ K Türker YÜKSEL Kırım Tatarlar ve Nogaylar bir görüldükleri için okumakta olduğunuz bu yazıda da bugüne kadar düzenlenmiş olan Kırım Tatar Gençlik Kurultayları'na Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım sağlandığını ayrıca belirtmek ihtiyacı duymadım. Bundan sonraki Kurultaylarda da, Kurultay harici gençlik çalışmalarında da bu birliktelik aynı şekilde devam edecektir. Kırım Tatar Gençlik Kurultayı, 2010 yılı Kasım ayındaki toplantısıyla birlikte altıncı kez toplanmış oldu. 6. Kurultay; kurulan arkadaşlık bağlarıyla, coşkusuyla ve tatlı telaşıyla hafızalardaki yerini aldı. Kırım Tatar Gençlik Kurultayları, Kırım'da ve diasporada yaşayan genç Kırım Tatar gönüllüleri arasındaki bağları güçlendirmek, bilgi ve tecrübe paylaşımını arttırmak amacıyla toplanmakta. İlk kez 2002 yılında Ankara'da toplanan Kurultay, sırasıyla 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yine Ankara'da toplandı yılı sonbaharında Kırım'da toplanmasının ardından çeşitli sebeplerden ötürü beş yıl boyunca toplanamayan Kurultay, 2010 yılı Kasım ayında Ankara'da 6. kez toplandı. Şimdiye kadar düzenlenen Kurultaylardan neredeyse tamamının vatan Kırım'da değil de diasporada düzenlenmiş olması Kurultaylarla ilgili en dikkat çekici noktalardan biri desek yanılmayız. Gerçekten de olması gereken ve aynı zamanda arzumuz, Gençlik Kurultayları'nın vatan Kırım'da toplanmasıdır. Ancak Kırım Tatarların dünya üzerindeki nüfus dağılımı, ekonomik şartlar ve çeşitli pratik sebeplerin neticesinde Kurultayların Türkiye'de, hatta daha da özel belirtmek gerekirse Ankara'da toplanması, en azından günümüz için en gerçekçi durum olarak karşımıza çıkmakta. Kırım Tatar Gençlik Kurultayları deyince bahsetmemiz gereken kavramlardan biri de Kelecek Platformu yılındaki Kurultay'da İstanbul delegesi Özgür Karahan'ın teklifi üzerine oluşturulan Kelecek Platformu nu; Kırım Tatar mill meselesine duyarlı, mill bilinç açısından içinde bulunduğu toplumdan daha ileri farkındalığa sahip ve bu farkındalığın getirdiği sorumluluk duygusuyla Kırım derneklerinde gönüllü görev alan genç Kırım Tatarları bir araya getiren bir üst çatı olarak tanımlayabiliriz. Bu çatı sayesinde, bu paydada buluşan Kırım Tatar gençleri arasındaki iletişimin ve işbirliğinin Gençlik Kurultayları ile sınırlı kalmasının önüne geçilmekte. Çünkü Kurultay ın 1,5 gün gibi böylesi bir organizasyon için oldukça kısa bir sürede gerçekleşmesi ister istemez içeriğin ve paylaşımların sınırlı olmasına sebep olmakta. Kelecek, bu kapsayıcılığı sebebiyle zaman içerisinde Gençlik Kurultayları tertipçiliği rolünü üstlendi. Kelecek Platformu'nun oluşmasının ardından yayınlanmaya başlayan yerel Kelecek bültenleri de Kurultay delegelerinin yaşadıkları bölgelerde yaptıkları faaliyetleri ve yaşanan gelişmeleri tüm dünya ile paylaşmalarına olanak sağlamakta. İlk başlarda basılı olarak yayınlanan bu bültenlerin, günümüzde sitesinde yayın hayatına devam etmesi üzerine çalışmalar devam ediyor. Gençlik Kurultayları nın içeriğinden bahsedecek olursak; ilk günün sabahı tüm delegelerin kendini tanıtmasıyla Kurultay açılır. Öğleden sonra delegeler; dil, kültür-sanat, medeniyet, iletişim, sözlü tarih gibi konularda toplantılar gerçekleştirerek sorunların çözümü ve mevcut durumların iyileştirilmesi üzerine fikir paylaşımında bulunurlar. Yine ilk günün akşamı düzenlenen eğlence ise delegeler arasındaki kaynaşmayı had safhaya çıkaran kısımdır. İkinci gün yapılan sunumlarda delegeler geldikleri bölgelerde yaptıkları çalışmaları tanıtma ve NogayCas 0 6

84 E T K İ N L İ K Türker YÜKSEL yapmak istediklerini tüm delegelere sunma fırsatı bulmaktalar. Son olarak, Kurultay süresince yapılan görüşmeler neticesinde hazırlanan Sonuç Bildirgesi'nin okunmasının ardından bir sonraki Kurultay'ın organizasyonu için bir irtibat grubu oluşturularak Kurultay kapanır. Daha öncede belirttiğim gibi Kurultay'ın bu yapılanlarla sınırlı kalması, tüm Kurultay'ın 1,5 gün gibi kısa bir sürede gerçekleşmesinden kaynaklanmakta. Bundan sonraki yıllarda Kurultay süresini uzatmak mümkün olduğu takdirde yapılacak faaliyetlerin sayısı ve doyuruculuğu da hiç kuşkusuz aynı oranda artacaktır. Son noktayı koymadan evvel, yazının yayınlandığı dergiyi ve okuyucu kitlesini göz önüne alarak ufak bir ekleme yapmanın yerinde olacağı kanaatindeyim. Gerek Kırım Tatar Gençlik Kurultayları, gerek Gençlik Kurultayları tertipleyicisi Kelecek Platformu, gerekse Gençlik Kurultayları'nın toplanmasında en büyük pay sahibi olan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi tarafından Kırım Tatarlar ve Nogaylar bir görüldükleri için okumakta olduğunuz bu yazıda da bugüne kadar düzenlenmiş olan Kırım Tatar Gençlik Kurultayları'na Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım sağlandığını ayrıca belirtmek ihtiyacı duymadım. Bundan sonraki Kurultaylarda da, Kurultay harici gençlik çalışmalarında da bu birliktelik aynı şekilde devam edecektir. Birtakım talihsizliklerden ötürü 6. Kurultay'a Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım, olması düşünülenin altında gerçekleşti. Buna rağmen isteğimiz, ilerleyen yıllarda bu katılımın ve dolayısıyla işbirliğinin katlanarak artmasıdır. NogayCas 0 7

85 M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK Milli Kütüphane Kütüphanecilik Hizmetleri Daire Başkanı Kütüphanecilik hizmetlerinin yanı sıra Milli Kütüphane de çok sayıda kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Beş yılı aşkın bir süredir her ayın son Cuma günü halkımıza açık olarak şiir dinletileri düzenlenmektedir. Bu dinletilerde değerli edebiyatçı Sayın Mustafa Şerif Onaran şairlerin hayat hikâyelerini anlatmakta, Tiyatromuzun duayenlerinden Sayın Rüştü Asyalı şiirleri yorumlamaktadır. Bunların dışında sinema günleri, sergiler panel ve konferans gibi çok sayıda etkinlikler düzenlenmektedir. Ulusal bilgi merkezimiz olan Milli Kütüphane, bilimsel ve kültürel eserleri gelecek kuşaklara aktarmak üzere toplayan, koruyan ve araştırmacılara hizmet veren, aynı zamanda ülkedeki diğer kütüphanelere önderlik ve rehberlik eden bir kurumdur. Eski Kültür Müsteşarlarımızdan rahmetli Adnan Ötüken in girişimleri sonucunda, 15 Nisan 1946 tarihinde 2 kitapla temeli atılan Milli Kütüphane 16 Ağustos 1948 de Kumrular Sokaktaki binasında, 5 Ağustos 1983 te de şimdiki binasında kullanıcılara hizmet vermeye başlamıştır 29 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5632 sayılı Milli Kütüphane Kuruluşu Hakkında Kanun ile milli kütüphanemiz yasal kimlik kazanmıştır. Mill Kütüphane, Ankara Bahçelievler de, m² lik bir alana kurulmuştur. Yaklaşık m² lik kullanım alanı olan bina; idari blok, okuyucu salonları bloğu ve depolar bloğu olmak üzere, modüler tarzda inşa edilen üç bloktan oluşmaktadır. Materyallerin, havalandırma ve yangın söndürme tertibatı olan depolarda muhafaza edildiği Mill Kütüphane de kullanıcıların yararlanabileceği okuma salonları ve hizmet alanları şunlardır: OKUMA SALONLARI Dr. Müjgân Cunbur Okuma Salonu. (459 kişilik),adnan Ötüken Okuma Salonu (425 kişilik),danışma Kaynakları Salonu (20 kişilik),ibni Sina Okuma Salonu El yazması ve nadir eserlerden yararlanılan 30 kişilik salon., Süreli Yayınlar Okuma Salonu Gazete, dergi vb. süreli yayınlardan yararlanılan100 kişilik salon,.müzik Dinleme ve Araştırma Salonu Görsel ve işitsel materyallerden yararlanılan 16 kişilik salon.konuşan Kitaplık Görme özürlülerin yararlandığı12 kişilik salon. Atatürk Belgeliği Atatürk ile ilgili kitap görsellerin hizmete sunulduğu 12 kişilik bölüm, Mikrofilm Okuma ve Kopyalama Salonu 10 kişilik salon, Çok Amaçlı Okuma Salonu Gurup çalışmaları yapılabileceği 65 kişilik salon, İnteraktif Araştırma Salonu (46 kişilik) ÇOK AMAÇLI HİZMET ALANLARI Milli Kütüphane de bulunan çok amaçlı salonlar Kültür ve Turizm Bakanlığı Birimleri ile Milli Kütüphane Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikler dışında, diğer resmi ve özel kurumlar, dernek, vakıf gibi kamuya yararlı kurumlar, mesleki örgütler tarafından da kullanılabilmektedir. NogayCas 0 8

86 M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK Konferans Salonu Eşzamanlı çeviri ve sinevizyon gibi teknik imkânlara sahip, konferans, panel, konser, sinema ve tiyatro gösterileri düzenlemeye uygun 358 kişilik salondur. Yunus Emre Toplantı Salonu 120 kişi kapasiteli genel amaçlı toplantı salonudur. Kültür ve Turizm Bakanlığı nın hizmet içi eğitim çalışmaları ile Milli Kütüphane tarafından düzenlenen kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır. Sanat Galerisi 300 m² toplam kullanım alanına sahip Sanat Galerisi nde ise kitap, resim, fotoğraf vb. sergiler ile ebru, tezhip ve hat sanatlarının özgün örneklerinin yer aldığı sergiler düzenlenmektedir. KÜTÜPHANECİLİK HİZMETLERİ Milli Kütüphaneye günde 2000 civarında araştırmacı gelmekte ve bu araştırmacılar sabah 9 akşam 10 arasında hizmetlerimizden faydalanmaktadır. Haftanın 7 günü açık olan milli kütüphanede araştırmacılar Elektronik Veritabanları sayesinde , kitap ve makaleye ve ayrıca doktora ve master tezlerine ücretsiz erişilebilmektedir. Yazma Eserlerin Dijitalleşmesi: Yazma eserlerin dijital ortama aktarma çalışmalarına 2004 yılında başlanmıştır. Bibliyografik künyeleri veri tabanımızda yer alan Milli Kütüphaneye ait cilt el yazması eser yaklaşık 7 milyon sayfa olarak elektronik ortama aktarılmış ve internet aracılığıyla ( araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Koleksiyonumuzda Fatih Sultan Mehmed in İstanbul u fethettiği zaman Ayasofya da bulunan 6 ciltlik ceylan derisi üzerine yazılmış İncil, Mevlana Celaleddin Rumi nin 19.yüzyılda Herat da yazılan tezhipli mesnevisi, 1427 yılında Bedr-i Dilşad tarafından yazılan Osmanlı dönemin ilk ansiklopedik eseri Murat name gibi birçok değerli eser mevcuttur. Görme engelliler tarafından yoğun olarak kullanılan sistemde çeşitli konularda civarında kitap bulunmaktadır. Avrupa Kütüphanesi Projesi, Avrupa nın 48 Milli Kütüphanesindeki bilgi kaynaklarına tek bir ara yüz ile 35 dilde erişime imkân tanımak amacıyla oluşturulmuştur. NogayCas 0 9

87 M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK Konuşan Kitaplık Görme engelli kullanıcılara yönelik olarak Konuşan Kitaplık Biriminde beş ayrı kabinden oluşan Dijital Kayıt Stüdyosu kurularak 2007 yılı sonunda hizmete açılmıştır. Stüdyolarda gönüllü okuyucular tarafından okunan kitapların dijital kayıtları yapılmaktadır. Ayrıca, daha önce üretilmiş olan ses kasetlerindeki kayıtlar da dijital ortama aktarılmıştır. Bu kayıtlar internet ortamında ( da üyelik sistemiyle okuyucuların hizmetine açılmıştır. dinletileri düzenlenmektedir. Bu dinletilerde değerli edebiyatçı Sayın Mustafa Şerif Onaran şairlerin hayat hikâyelerini anlatmakta, Tiyatromuzun duayenlerinden Sayın Rüştü Asyalı şiirleri yorumlamaktadır. Bunların dışında sinema günleri, sergiler panel ve konferans gibi çok sayıda etkinlikler düzenlenmektedir İstatistiksel Veriler 2010 yılında Milli Kütüphaneden kişi, materyalden yararlanmıştır. Kütüphanedeki materyal sayımız 2010 yılında eklenen materyal ile e ulaşmıştır. ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER Türkçe olarak da Avrupa Kütüphanelerdeki bilgi kaynaklarına tek ara yüzden erişilebilen Avrupa Kütüphanesine dex.html linkinden ve Milli Kütüphane ana sayfasından ulaşılabilmektedir. Access IT Projesi (Bilgi Teknolojilerinin Değişen Yetenekleri Aracılığıyla Kültürel Dolaşımın Hızlandırılması) kapsamında EUROPEANA (Avrupa Dijital Kütüphanesi) ne katılım için çalışmalar sonlandırılmış olup, protokol imzalanmıştır Süreli Yayınlar Bilgi Sistemi Milli Kütüphanede bulunan Eski Harfli Türkçe dergilerin aktarımı ile başlatılan proje, Eski Harfli Türkçe Dergi ve Gazetelerin tamamının aktarılmasına kadar devam edecektir.bu süreli yayınlardan yararlanmak isteyen araştırmacılar internet aracılığıyla bulundukları yerden Milli Kütüphane web sitesine bağlanarak ( ) bibliyografik künye taraması yapabileceği gibi, elektronik ortama aktarılan süreli yayınların içeriğini de görebilecektir. Milli Kütüphane çok sayıda uluslar arası mesleki örgütün üyesidir. Bunların başında IFLA (Uluslar arası kütüphanecik dernekleri ve kurumları federasyonu) CENL, CDNL,LIBER gibi ÖRGÜTLER GELMEKTEDİR. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri Milli Kütüphaneler Birliğinin de kurucu üyesidir. KÜLTÜREL ETKİNLİKLER Kütüphanecilik hizmetlerinin yanı sıra MİLLİ Kütüphane de çok sayıda kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.beş yılı aşkın bir süredir her ayın son Cuma günü halkımıza açık olarak şiir NogayCas 1 0

88 Y A Z A R S A Y F A S I Fatih POLAT Geçmişten gelen folklorik değerlerimizi ele alırsak Nogayların kültürel alt yapısı elbette vardır, fakat günümüzde Nogay kültürü henüz tam olarak oluşmamıştır veya yeni yeni oluşmaya başlamıştır. Nogaytürk dergimizin bu sayısında konumuz Nogay kültürü. Bende bu önemli konu hakkında görüşlerimi bildirmek istediğim için bu yazıyı yazıyorum. Öncelikle kültür nedir? Kültür dediğimiz şey bugün çoğu kez maalesef folklor olarak adlandırılan olguyla karıştırılmakta, halbuki kültür bunun çok daha fazlasıdır. Bir toplumun yeme içme alışkanlıkları, giyim tarzı, adet ve gelenekleri, dansları vs. Bunlar kültürümüzün bir parçası olmakla beraber, sosyolojide daha çok folklor olarak adlandırılır. Kültür ise daha geniş manada kullanılır: Dil, dini inanç, devlet sistemi, eğitim seviyesi, yaşam tarzları da bu bağlamda bir toplumun kültürel değerleridir. Öyleyse aklımıza şu soru gelmekte: Nogaylar dünyanın çeşitli yerlerinde yaşadıklarını göz önünde bulundurursak, Nogay kültüründen bahsetmemiz mümkün müdür? Geçmişten gelen folklorik değerlerimizi ele alırsak Nogayların kültürel alt yapısı elbette vardır, fakat günümüzde Nogay kültürü henüz tam olarak oluşmamıştır veya yeni yeni oluşmaya başlamıştır. Bunu şöyle bir misalle ispatlayabiliriz: Yaşam tarzını ele alalım. Anadolu nun herhangi bir Nogay köyünde yaşayan bir Nogay ve Moskova nın bir mahallesinde yaşayan bir Nogayın hayata bakış açısı aynı mıdır, yani bu iki insanın ortak kabul ettikleri bir değer sistemi var mıdır? Eğer bu soruya evet diyebiliyorsak, Nogay kültüründen bahsetmemiz mümkündür. Diğer bir misal dildir. Günlük hayatımızda kullandığımız ortak bir Nogayca var mıdır? Nogaylara has bir devlet sisteminin olmadığı zaten aşikardır. Peki bir Nogay kültürü oluşmasını istiyorsak, ne yapmamız gerekir? Tabi ki ortak değerlerimize vurgu yaparak, onları güçlendirmek ve de bunları her Nogayın bildiği standartlar haline getirmektir. Böyle Nogaylara has olgular şu anda da mevcuttur. Söz gelişi her Nogay bir misafiri evinin en güzel köşesinde törde oturtacağını bilir. Bunu herkes böyle yapmasa da, bunun bir norm (yani kural) olduğunu bilir. Aynı bu saygı olayında olduğu gibi örneğin dil de de normlar belirlememiz gerekir. Yani Nogaycanın grameri, sözlüğü, yazı dili (alfabesi) oluşturulmalı ki, Nogayca yazan herkes, kelimelerin nasıl yazıldığını, nasıl okunduğunu bilsin. Türkiye de basılan Nogayca bir yazıyı Dağıstan daki bir Nogay ancak zorlanarak anlayabiliyor, oda latin alfabesı biliyorsa eğer. Türkiye deki Nogaylar ise kiril harfleri görünce zaten, buda hep Rusça diye Nogayca yazıları okumaya değer bile görmüyor. Bence bu Nogay kültürünü oluştururken en önemli adım olacaktır, zira bir şeyleri kurallaştırabilmek için yazı şarttır, bu yazı olduktan sonra, diğer normlar da ebediyen gelecek nesillere aktarılabilir. Tabi kültürler değişkendir ve zamanla başka kültürlerden etkilenebilir, değişebilir vs. Yani bu da doğal bir olgudur. Önemli olan her Nogay ın anlaştığı birkaç ortak noktada birleşip, bunları kültürel değerlerimiz haline getirmektir. Henüz oluşma aşamasında olduğumuzdan da tartışmalar, fikir ayrılıkları da tabiyatiyle olur. Peki bunları yapabilmemiz mümkün mü? Bana sorarsanız biraz zor gibi görünüyor. Yeni kültür oluşturmayı bırakın, folklorik özelliklerimiz dahi (yeme içme hariç) yok olma tehlikesi içinde. Dernekleşme yoluyla temsil ve tanıtma anlamında bile birleşemediğimiz şu günlerde, nasıl ortak kültürel değerler belirleyip, bunların altında birleşebilebiliriz ki? NogayCas 1 1

89 Y A Z A R S A Y F A S I Burak TAŞKIRAN Şu içinde bulunduğumuz zamanda yaşamakta olan biz gençler; büyüklerimizin bizlere aktarmış olduğu kültürel mirası; nereye, ne kadar ve nasıl taşıyacağız? Ne zaman misyonumuz bu bayrak yarışını devam ettirmek olacak? Nogaylık bilincine ne zaman erişeceğiz? En basitinden daha, kendi dilimiz Nogaycayı bile konuşamazken Nogay kültürünün hangi evresinde yer alacağız? İlerleyen ve gelişen zaman içerisinde biz insanoğlu sürekli bir değişim ve gelişim göstermekteyiz. Bu gösterdiğimiz gelişim tabi ki kültürümüzün bize açtığı yol çerçevesinde ilerlemektedir. Peki yol gösterici kültürümüze, gelişimi için biz ne kadar yol göstermekteyiz? Sert mengenesinde bizi sıkıştıran, kendimize dahi zaman ayırmayı çok gören şu zaman, ne yazık ki hepimizi hayatın bir tarafına sürüklemiş bulunmakta. Yaşam şartlarının sundukları ile hayatını idame ettiren bizler, içinde bulunduğumuz kültürü de maalesef yozlaştırmaktayız Eskiden köylerimizde ki yerleşik düzenimiz bize kültürümüzü daha iyi yaşama ve yaşatma imkânı sunmuştur. Fakat gelişen ve sürekli değişim gösteren dünya, bizlerden bir önceki nesli yani büyüklerimizi bir takım yenilikçi hareketler yapmaya zorlamıştır. Akabinde çok doğal olmakla beraber köyden kente bir göç hareketi başlamıştır. Bu göç hareketi de beraberinde; gerek beyin, gerekse kültür göçünü de başlatmıştır. Yine gerçekleşen bu kültür göçü hayat bulduğu yeni mekânında farklı kültürlerle tanışmış ve de kaynaşmıştır. İyi veya kötü harmanlanmıştır. Bu gelişim çok normal olmakla beraber aynı zamanda zorunluluktur da Peki, bu kaçınılmaz gerçek ve zorunluluk karşısında büyüklerimiz bu yüce mirasımızın yok olmaması adına nasıl bir önleyici set oluşturmuşlardır? İnancım ve izlenimlerim; bu hazinenin korunması adına çok büyük bir görev üslenmişler ve bunu layıkıyla yerine getirmişlerdir. En başta; kente ilk gelişlerinde aynı veya birbirine yakın meskenleri tercih etmişlerdir. Ve bu sayede birbirleri ile sürekli iletişim içinde kalarak mirasımızı korumayı başarmışlardır. Yalnız sorulması gereken can alıcı bir diğer soru ise bize kültürümüzün ne kadarını empoze etmişler ve meşaleyi taşıma imkânı sunmuşlardır? Bu sorunun cevabını verecek olan yine biz gençleriz Biz bu hakkaniyetli görevi ne kadar üstlendik? Bayrağı ne kadarıyla devraldık? Ne kadar acıdır ki bize aktarıldığı kadarıyla bile, bu kültürü gereken yerlere taşıma konusunda tamamen pasifsize olmuş bulunmaktayız Gözlemlediğim kadarıyla ve içinde bulunduğum bir takım yapılanmalar bu olguyu korumaya ve NogayCas 1 2

90 Y A Z A R S A Y F A S I Burak TAŞKIRAN yaşatmaya yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Yalnız bu hayata geçirilmeye uğraşılan çalışmalara hepimiz yeterince destek vermemekteyiz Ki bazı kesimlerse aksine köstek olmaktadır. Bu sebeple bu tür yapılanmalarda ve çalış taylarda yer alanlarımızda zamanla ilk günkü hevesini kaybetmektedir! İçinde bulunduğumuz şu coğrafyada yüce Türk milleti ve bayrağı altında yer alan diğer etnik kimlikler gerek siyasi gerekse sosyal platformlarda, kendi kültür ve yaşayış tarzlarını devam ettirebilmek adına mücadele vermektedirler Acı olan şu ki; biz Nogay Türkleri ise, daha kendi içimizdeki yapılanmaları bile yadırgamakta, yargılamakta ve bölünmekteyiz. Bu gidişata ne zaman dur diyecek ve tek yumruk halinde ilerleyeceğiz? Şu içinde bulunduğumuz zamanda yaşamakta olan biz gençler; büyüklerimizin bizlere aktarmış olduğu kültürel mirası; nereye, ne kadar ve nasıl taşıyacağız? Ne zaman misyonumuz bu bayrak yarışını devam ettirmek olacak? Nogaylık bilincine ne zaman erişeceğiz? En basitinden daha, kendi dilimiz Nogaycayı bile konuşamazken Nogay kültürünün hangi evresinde yer alacağız? Sözümü sona erdirirken; tüm Nogay gençlerini bir olmaya, diri olmaya, tek bilek ve yürek olmaya davet ediyorum NogayCas 1 3

91 S P O R S A Y F A S I Harun DEMİRKIRAN Beden Eğt. Öğrt. Dünyada uzun süreden beri ülkemizde ise yeni yeni insanlar güne sporla başlamanın zindeliğin fark etmişler ki sabahın erken saatlerinde büyük parkların kenarlarında yürüyen, koşan, bisiklete binen, yaşlı, genç kadın, erkek bir sürü insan fiziksel aktivitede bulunuyor. Günümüzde spor denince farklı görüşler duysanız da, herkesin bir şekilde sporla ilgilendiğini görürüz. Kimine göre bir spor takımının taraftarı olmak, kimine göre bizzat herhangi bir dalda sporla uğraşmak veya sağlıklı yaşam için günlük yürüyüşler yapmak, yüzmeye gitmek ya da evin bir odasındaki yürüyüş bandında yürümek vs.. Bir takımın fanatiği olarak caka satmanın sporla bir ilgisi olur mu bilmiyorum ama bu tür bir sporu yapanların sayısı bir hayli fazla. 22 kişi artı yedekler 30 kişinin aktif olarak yaptığı sporu 10 binlerce kişi sadece bağırarak seyrediyor. Oyuncular koşarak tüm vücutlarıyla spor yaparken, seyirci kitlesi sadece gırtlak kaslarını geliştiriyor Daha da olmadı sahaya bir şeyler fırlatarak ya da sandalyeleri kırıp dökerken kol kaslarını geliştirenler de oluyor... Kimileri de kendine sevdiği bir spor dalı seçerek bizzat sporla uğraşırlar, hatta bu yolla ekmek paralarını dahi çıkarırlar. Bir başka gurup ise sağlıklı kalabilmek için yürümek başta olmak üzere, iş hayatlarının dışında bir tür sporla hayatlarını bütünleştirmişlerdir. Birinci ve ikinci gurup spor, belli sayıda kişilerin yapabileceği bir spordur, ancak üçüncü kategorideki spor konusu tüm insanları ya da herkesi içine alan ve toplumların genel yapısını otaya koyan bir olaydır. Sağlıklı bir toplum isteniyorsa her şeyden önce bireylerin spor yapmalarına önem verilir. Okul yıllarından başlamak üzere topluma sürekli spor yapmaları tavsiye edilir. Spor yapılabilecek yerler temin edilir. Doktorlarda özrü olmayan her hastasına en azında günde bir saat yürümeyi tavsiye eder. Dünyada uzun süreden beri ülkemizde ise yeni yeni insanlar güne sporla başlamanın zindeliğin fark etmişler ki sabahın erken saatlerinde büyük parkların kenarlarında yürüyen, koşan, bisiklete binen, yaşlı, genç kadın, erkek bir sürü insan fiziksel aktivitede bulunuyor. Park kenarlarında özellikle yürümek için yapılmış özel yaya patikalarında, yemyeşil çimen ve ağaçların arasında yürümekle gerçekten dinleniyorsunuz ve ruhen de taze bir güne başlıyorsunuz. Bu konuda bazı kuruluşlarımızın yürüme ve spor etkinlikleri oluyorsa da toplumdan fazla destek görmüyor. Her sabah kahvaltıdan önce bir saatlik yürümek, ardından duş alıp kahvaltı yapmak ve zinde bir vücutla işe gitmek kaç kişinin yaptığı bir şeydir dersiniz?... Türkiye de herkesin spor yapmasını desteklemek adına ve bu faaliyetleri bir elden yürütmek için herkes için spor federasyonu (HİS) kurulmuştur. Her yıl insanları sporla buluşturmak için plan ve programlamalar yaparak ülke genelinde spor yapmayı özendirmek ve yaymak adına çalışmalar yapmaktadır ve slogan olarakta; Spor yapın Sigara içmeyin NogayCas 1 4

92 H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ Yaşasın fotoğrafçılık yeniden icat edildi! Gerçekten böyle mi oldu? Fotoğrafçılık yeniden mi icat edildi? Şimdiye kadar öğrendiğimiz, bildiğimiz her şeyi bir kenara mı bırakmak gerekiyor? Ciddi paraları gözden çıkartıp satın aldığımız son model fotoğraf makinamız nede olsa her şeyi bizim için yapıyor. Gerçekten böyle mi acaba? olmadan sayısız fotoğraf çekip kendimizi geliştirme imkanı sağladı. Sayısal fotoğraf makinalarının çoğunun üzerinde bulunan yüksek çözünürlüklü ekran sayesinde çektiğimiz karenin işe yarar olup olmadığını görebilir ve gerekirse hızlı bir şekilde silip hemen yenisini çekebiliriz. Bu daha önce hayal bile edemediğimiz bir yenilik ve işimizi gerçekten çok kolaylaştırıyor. Bunun haricinde sayısal makineler satın alındıktan sonra masraf gerektirmezler. Tabi ki bozulmadıkları sürece ki bu geleneksel (analog) makineler içinde geçerli olan bir durum. Sayısal makineler için isteğe bağlı fazladan pil ve ek aksesuarlar tabi ki masraf demek ama onlar olmadan da yaşayabiliriz. Bu konuları daha sonra inceleyeceğiz. Burada saydığım 3 maddeden başka maddeler sıralanabilir fakat sadece bu üçü bile sayısal devrime geçmek için yeterli bir sebep bence. Peki sayısal bir fotoğraf makinası seçerken nelere dikkat etmeliyiz. Hepimizin duyduğu bazı terimler var. Megapiksel, dahili ve harici hafıza, odak uzaklığı, dijital ve optik zoom, görüntü algılayıcı vs. Bunları hep beraber inceleyelim ama ondan önce mutlaka kendimize sormamız gereken bir soru vardır. Ben almayı düşündüğüm bu makine ile ne yapmak istiyorum? Can alıcı soru budur Eğer ilk çektiğiniz fotoğraflardan sonra yüzünüzde belirgin bir hoşnutsuzluk varsa bunun böyle olmadığını çok geçmeden anlamışsınız demektir. Dijital (sayısal) adım bize ne gibi yenilikler getirdi? Birincisi ilk yatırım giderlerinden sonra ciddi bir gider kaygısı Daha önce hiç fotoğraf çekmemiş ve içinde bir yerlerde yeni bir makine aldıktan sonra belki sıkılıp bırakırım gibi bir düşünce olanlar mutlaka kompakt (tümleşik) bir fotoğraf makinesi ile işe başlamalılar. Tümleşik makineler adından da anlaşılacağı üzere fotoğraf çekmek için gerekli her şeyi üzerinde barındırırlar. Kendi lensleri, sonradan değiştirilemeyen flaşları vardır. Siz böyle bir makine aldıktan sonra sürekli olarak bu bileşenlere bağlı kalırsınız. Bunları değiştirme imkanınız yoktur. Bunun yanında çok becerikli makinelerdir. Çoğu şeyi otomatik yaparlar, ortam ve duruma göre çekim sahneleri bulunur (gündüz, gece, manzara, portre vs...) Gerçekten NogayCas 1 5

93 H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ başarılıdırlar. Fakat ileriyi düşünen kullanıcılara hitap etmezler. Bir süre sonra makineniz size yetmemeye başladığında fazla seçeneğiniz olmadığı için hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz yüksektir. Ama kişisel deneyimlerime dayanarak şunu içtenlikle söylemeliyim hiç fotoğraf deneyimi olmayan ama bu işe istekli amatörler kesinlikle tümleşik makine almalılar. Hem fazla masrafa girmeden kendilerini deneme imkanı bulurlar hem de ileride kullanmayacakları özellikler için bütçelerini ek masrafa sokmamış olurlar. Şimdi isterseniz lafı fazla uzatmadan sayısal bir fotoğraf makinesi alırken hangi bileşenleri göz önünde tutacağımıza hep beraber bakalım. Çözünürlük Belki de sayısal bir fotoğraf makinesı alırken dikkat etmemiz gereken en önemli bileşenlerden birisi buydu. Buydu diyorum zira artık gelişen teknikle birlikte bana göre çözünürlük sınırı çoktan aşıldı. Peki nedir çözünürlük sınırı? Amatör olarak bu işe gönül verenler için en yaygın baskı ebadı 10x15cm dir. Bu boyutta bir baskıdan beklenen kalite en az 5 veya 6 megapixseldir ki bu sınır çoktan geçildi. Tabi ki ikinci el bir makine almıyorsanız. İleri düzey DSLR makine alacaklar için zaten böyle bir durum söz konusu değil. Piyasada mevcut ürünlerde gözümüze çarpan en düşük çözünürlük değerleri 8 10mp civarındadır. Peki çözünürlük nedir sorusu aklımıza gelebilir. Nedir bu megapiksel? Buradaki anahtar kelime pikseldir. Pikseli ekrandaki ya da fotoğrafımızın üzerindeki noktalar şeklinde düşünelim. Bu noktalar bize görüntüyü oluşturur. Görüntüyü oluşturan noktalarımızın sayısı ne kadar çoksa görüntümüz o kadar kaliteli olacaktır. Düşük çözünürlüklü bir fotoğrafa bakınca bu farkı yakalamamız çok da zor olmaz. Eğer bu kavramı daha iyi anlamak isterseniz lütfen bilgisayarınızdan bir resim dosyası açınız ve yavaş yavaş resmi büyütünüz. Bu büyütme işlemi dijital büyütme (zoom) olarak da adlandırılır. Büyütmeye devam edin ta ki resmin üzerinde pikselleşmeyi yakalayana kadar. Şunu unutmayın ki bilgisayar ya da televizyon ekranındaki bütün şekiller karelerden oluşur. Yeni bir teknik geliştirilene kadar da bu böyle olacaktır. İşte bu karelerin sayısı ne kadar yüksek olursa elde edeceğimiz görüntüde o kadar kaliteli olacaktır. Magepikselin anlamı milyon pikseldir. Yani fotoğrafımızı oluşturan noktaların milyon cinsinden ifadesidir. Örnek olarak 5Mp lik bir fotoğrafta 5milyon nokta var demektir. 12Mp 12 milyon noktaya tekabül eder. Bu kuralı yeni bir bilgisayar ekranı ya da televizyon alırken de kullanabilirsiniz. Yalnız orada da mantık aynı olmakla birlikte ufak tefek bazı farklılıklar vardır. Örneğin bir bilgisayar ekranının çözünürlüğünü ifade ederken kullanılan 1280x1024 piksel ifadesi yatay ve düşey sütunlardaki nokta sayısını ifade eder. Bize düşen bunları birbirleri ile çarpıp görüntümüzü oluşturan toplam nokta sayımızı hesaplamamızdır. Bu konuda önemli bir noktayı da atlamamak gerekir. Amatör kullanıcıların en çok dikkat ettikleri özellik çözünürlük olunca satıcı firmaların da doğal olarak en çok kafa karıştırdığı nokta burasıdır. Çözünürlük konusunda belirleyici faktör ışık algılayıcımızın boyutu ve kalitesidir. Tümleşik makine üreticileri genellikle kullandıkları ışık algılayıcının boyutunu ön plana çıkarmazlar. Bu algılayıcı geleneksel (analog) makinalarda film görevini görür. Tümleşik makinelerin verdiği piksel değeri ile DSLR (üst düzey) bir makinenin verdiği piksel değeri aynı olamaz. Kimse sizi yanıltmasın. Zaten mantıklı bir kullanıcı aynı kaliteyi alamayacağının farkındadır. NogayCas 1 6

94 H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ net ve kısa bir ifade ile belirtecek olursak 12megapiksellik bir Nikon D90 ile 12Mp lik bir kompak makine aynı çözünürlük kalitesini vermez. Bunun nedeni algılayıcı yani film boyutlarının (analog mak. için) aynı olmayışıdır. Bu konu hakkında ileride daha ayrıntılı incelemelerimiz olacak. Yakınlaştırma Oranı (zoom) Artık piyasada bulunan bütün modellerin yakınlaştırma kabiliyeti var. Bu eskiden böyle değildi ama şimdi bunun için kaygılanmaya gerek yok. Biz en az 4x ya da 5x gibi bir oranı tercih etmeliyiz. Tabi ki tümleşik makinalar için konuşuyoruz, aynalı üst sınıf makinelerin yakınlaştırma oranları kullandıkları lenslere göre farklılıklar gösterir. İkinci ve bana göre en önemli olanı ise ; yüksek zoom oranına sahip makinelerin objektifleri fazlaca mercek barındırdığı için ışık geçirgenlikleri az olur. İşte bu yüzden normal ışık koşullarında bile kullandığımız makine ortam ışığını gerektiği gibi mercekten geçirip algılayıcının üzerine düşüremediği için uzun pozlamayı seçecektir. Uzun pozlama yaparken bir insanın eli en fazla 1/30 sn sabit kalabilir. Bu süre aşıldığı zaman fotoğrafımız gene bulanık çıkacaktır. Bana göre yeni bir kullanıcı 1/60 ya da daha hızlı değerlerde bile zorluk yaşayabilir. Çünkü deklanşör gecikmesi başımızın belasıdır. 1/30sn 1/60sn vs gibi değerler makinemizin perdesinin ne kadar açık kaldığını belirten sürelerdir. Yüksek zoom değerine sahip lensler doğal olarak bünyesinde fazlaca mercek barındırırlar. Bu mercekler her ne kadar yüksek kalitede olsa da hiçbiri tam olarak şeffaf değildir. Bunun anlamı her ne kadar ışık geçirgenlikleri yüksek olsa da bir miktar ışığı yansıtır ve soğururlar. İşte bu nedenden dolayı siz yüksek ışık koşullarında çekim yapsanız dahi ortaya çıkan sonuç pek tatmin edici olmayabilir. Dahası bu ürünler pahalıdır. Hem sonuçta biz tümleşik bir makine ile doğa fotoğrafçılığı yapmayı tasarlamıyoruz. Doğa fotoğrafçılığından kasıt kamuflajlara bürünüp uzaktan nadir görünen canlıları çekmeye çalışmak. Çok yüksek zoom değerine sahip ürünlerden kaçının. Bunlar hem pahalı hem de gereksizdir. Ortam ışından yeterince yararlanamazsınız ve çekilen fotoğrafların renk kalitesi düşer. Peki pazarda bulunan onca makine bize 10x den başlayıp 20x lere kadar seçenekler sunarken neden biz 4x 5x gibi değerlerde kalalım. İlk olarak o kadar yüksek zoom yaparken makineyi sabit tutmanız çok zor olur ve çektiğiniz fotoğraflar deklanşör gecikmesini de göz önüne katarsak bulanık çıkacaktır. Yüksek yakınlaştırma oranlarında net bir fotoğraf için mutlaka makinemizi sabit tutmalı bunu başaramıyorsak üçayak (tripod) gibi yardımcı ekipmanlar kullanmalıyız. NogayCas 1 7

95 H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ Tüm bu saydıklarıma ek olarak gece çekimleri için düşük perde hızlarına (15sn, 20sn) ulaşabilen modeller seçmelisiniz. Bunun yanında düşük iso değerlerine sahip modeller renklerin daha canlı çıkmasını sağlayacaktır bu yüzden 50, 60 iso gibi değerler veren ürünleri tercih ediniz. Eğer makro çekimden hoşlanıyorsanız bu özelliği mutlaka sorun. Alacağınız makinede olmazsa olmaz özellik el ile yani manuel özelliğidir. Bu sayede bütün bileşenleri sabit tutarak (iso, f değeri, perde hızı vs) sadece bir tanesi ile oynayarak fotoğraf üzerindeki etkisini görebilirsiniz. Artık hemen hemen bütün ürünler ayarlara el ile müdahale etme imkanı vermektedir ama siz gene de mutlaka sorun. Bunların yanında kutunun içeriğini sormayı unutmayın. USB kablosu, pil durumu vs. Alacağınız fotoğraf makinesinin dahili hafızasına güvenmeyin. Üretici firmalar maliyeti arttırdığını düşünerek dahili hafızayı düşük tutarlar. Kullanılan hafıza kartının çeşidi önemli değildir. Sonuçta bu bizim isteğimize bağlı bir değişken değil. Sadece alırken kaliteli olmasına özen gösterin ki daha sonra çektiğiniz onca fotoğrafı yedekleme fırsatınız olmadan kaybetmeyesiniz. Piyasada bunca çeşit hafıza kartının olması sizin kafanızı karıştırmasın bunun tek ama tek nedeni firmaların kendi aralarında bir standart geliştirememiş olmasıdır. Yoksa bunun dışında bu ürünlerin birbirlerine göre hissedilir derecede üstünlükleri yoktur. Makinenizin nasıl bir güç kaynağı kullandığı sorusu da çok önemlidir. Kendi özel tekrar doldurulabilir pillerini kullanan ürünlerden sakının. Tercihen kalem pil kullanan ürünler daha avantajlıdır. Eğer şarjlı pilleriniz ve şarj makineniz yoksa bu size ilk başta ek masraf gibi görünebilir ama ileride yeni bir pil almak zorunda kalırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Sonuç olarak firmalar yedek pil vs gibi ürünlerden de ciddi paralar kazanırlar. Üstelik bunları her yerde bulacağımızın garantisi de yoktur. Üretimden kaldırılma ihtimallerini saymıyorum bile. Siz bildiğiniz yoldan şaşmayın. Kalem pil kullanan bir ürüne sahipseniz herhangi bir market ya da bakkaldan pil sorununuza geçici çözüm bulmanız çok kolay olacaktır. Her zaman yanınızda dolu yedek pil bulundurmayı unutmayın. Fırsatını bulduğunuz anda hafıza kartının içindekileri bilgisayarınıza ya da taşınabilir medyaya aktarın ki daha sonra hüsrana uğramayasınız. Ürünü ilk aldığınız anda tarih ve saat ayarını yapınız, çözünürlüğü en yüksek değere alınız ve sayısal yakınlaştırmayı kapatınız. Bol bol fotoğraf çekmekten korkmayınız ve üstadların fotoğraflarını inceleyiniz. Bir süre sonra fotoğraf çekme sıklığınız düşecek ve incelemeye daha fazla vakit ayıracaksınız. Gözünüze güzel görünen fotoğrafların neden güzel olduklarını araştırınız. Işığınız bol olsun NogayCas 1 8

96 Ş I N L A M A Mehmet TAŞKIRAN CASLAR Segiz avuldan cıynaldık bizler, Selam bolsun sizge gızlar, Ay bolup tuvgansınız kökge, Kaytip künledi nav cıldızlar. GIZLAR Bizge ay degen siz caslar, Ayda,künde sizben baslar, Ay betinizge karap küygen, Menden caksı nav kaslar. CASLAR Argavulda toy bar keliniz, Aman keng bosaaga tolunuz, Şekara taslamadık üylerge, Adasbaz heş kelgen colunuz. GIZLAR Argavuldun toyu şenlik bolur, Birigip gızlar kınada kalır, Akran teng bir kosulsun, Birikgenler mıkıyat col alır. CASLAR Biz kelmey cakbanız kınadı, Kiyev bizdi bek keş ınadı, Bir kün kiyev bolup toy etip, Bizde cılatırmız sizge anadı. GIZLAR Cılatbazsık anamızdı bizler, Kelinlik tabiy tutas gızlar, Cos bosun dep keyşek gızımız, Tutasımızdı birge avuzlar. CASLAR Kanekiy tebermiz toylamaga, Kırcıman şakırırmız oylamaga, Sizde mıtbay akeliniz bir keyşek, Cengilgen şında, sizge küylemege, GIZLAR Kart cengemiz bar sizge oy bersin, Bolurma Kuday bizsiz soy bersin, Küylenmesin artınızdan mıkıyatlanız, Kartatanız toyunuzga koy bersin. CASLAR Ayamay ozdunuz toy toylamaktan, Biz keldik camaat sıylamaktan, Bir kulluk etbepsiniz toy üyüne, Birbirinizge bos,bos söylemekten NogayCas 1 9

97 Ş I N L A M A Mehmet TAŞKIRAN GIZLAR Biz söylesek hep kater aytarmız, Üyken körsek coldan kaytarmız, Tentek baylamak uşun toy üyünde, Ertenden beri örmege cip şıyrarmız. CASLAR Kande tentek bolmaz sizdi körgen, Gızlar Cirma cıynalıp ekev cürgen, Bundan song şımgara bolsun aşe, Ata akanızga sizdi ayttırıp bargan. GIZLAR Kelmegeniniz üyde sıngar kalsın, Zormunan bay bargan sizdey bolsun, Heş esime kirmezsiniz bireviniz. Bizdi canı istegen ayttırıp alsın. CASLAR Artımızga tüsbeniz tirkesip, Mayday Kisdin üstüne egesip Kirmeytagan bosak esinizge, Kalınız ata üyünde tırısıp. GIZLAR Söz aytıp bilmesenizde kargamanız, Şakırmadık sizdi toyumuzga taga, Erteşeden törge corgamanız. CASLAR Havas tuvulmuz bizde toyunuzga, Şakırılmay barmazsık üyünüzge, Osmanlı cerge keyşek bolursunuz, Nav şibjiy tilinizdi azakay tıyınızda. GIZLAR Sözünüzdün artı kelmez gasgalar, Avulumuzdun işinde cürü şoşgalar, Bizge iye bolmazsanız avuldaslar. Alıpbarır tutasımızda atasıbasgalar. CASLAR Kayda cürsede avulda şoşgalar, Eki terek boyu ketip corgalar, Mammet atam ayttı bizge coldu. Aketamaz sizdi so atasıbasgalar. GIZLAR Mammet atamızga selam aytınız, Erek,kıyşık collardan endi kaytınız, Vakıt keş bolgan aşe mıysızlar, Endi üyünüzge barıp catınız. Öz özünüzge kıymat tirkemeniz, NogayCas 2 0

98 M Ü Z E L E R İ M İ Z Melih ARSLAN Arkeolog - Numizmat Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Avrupa da Yılın Müzesi seçilmek gibi çok önemli bir başarıya 1997 yılında imza atan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi nin güney doğusunda Atpazarı semtinde, Gözcü Sokak üzerinde yer almaktadır. Ankara Kalesinin dış duvarının hemen kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki ayrı Osmanlı yapısından biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han dır. Bugünkü müzeyi oluşturan bu iki yapı, 1881 yılındaki son yangından sonra terk edilmiştir. Mahmut Paşa Bedesteni, Fatih Sultan Mehmet in sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından yılları arasında yaptırılmıştır.ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekan,karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkandan meydana gelen bir arasta ile çevrilidir. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır. Kurşunlu Han ise, Fatih dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa nın İstanbul daki imaretine vakıf olarak 1.yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır. Han,Osmanlı devri hanlarının tipik plan karekterinde olup,ortada avlu ve revak sırası ile,bunları çeviren iki katlı odalardan oluşmuştur. NogayCas 2 1 Çatalhöyük Duvar Resmi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders Dr. İsmail BAYTAK Orta Asya Tarihine Giriş Türk Adının Anlamı: Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı Türk adından ilk olarak Çin Yıllıklarında bahsedilmektedir. Çin kaynaklarında

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi TARİH Tarihi kaynaklar bize, Adapazarı yerleşim bölgesinde önceleri Bitinya'lıların, ardından Bizanslıların yaşadıklarını bildirmektedir. Öte yandan, ilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre; Sakarya

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Merkez Müdürünün Mesajı Orta Doğu ve Kafkasya Uygulama ve Araştırma Merkezi bağlı bulunduğu İstanbul Aydın Üniversitesi ve içinde bulunduğu ülke olan Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Doğu ve Kafkasya ülkeleri

Detaylı

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. Çerkes adetlerinin geçerli olduğu ve Çerkescenin konuşulduğu köyde, Türkiye'den

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ Cumartesi, 04 Kasım :31 Video izle: http://www.dailymotion.com/video/x67kzj3 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Türkiye Cumhuriyeti olarak üzerimize düşen bir şey varsa bu noktada burası için, Yunanistan için elimizi taşın

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Leyla Tavflano lu Çok sıklıkla Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan a gittiğim için olsa gerek beni bu oturuma konuşmacı koydular. Oraların koşullarını

Detaylı

Bölge Uzmanı Nihai Form

Bölge Uzmanı Nihai Form Bölge Uzmanı Nihai Form KİŞİSEL BİLGİLER Ad: Süleyman Soyad: YUMUŞAK TC Kimlik No: 49615818068 Uyruk: TÜRK Cinsiyet: Erkek Doğum Yeri: AKSARAY Doğum Tarihi: 09.10.1994 Telefon: 05414628199 Eposta Adresi:

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

Bölge Uzmanı Nihai Form

Bölge Uzmanı Nihai Form Bölge Uzmanı Nihai Form KİŞİSEL BİLGİLER Ad: Mustafa Soyad: Yeten TC Kimlik No: 30787249774 Uyruk: T.C Cinsiyet: Erkek Doğum Yeri: İnegöl Doğum Tarihi: 21/04/1996 Telefon: 05300767533 Eposta Adresi: mustafayeten@hotmail.com

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) Osmanlı devletinde ülke sorunlarının görüşülüp karara bağlandığı bugünkü bakanlar kuruluna benzeyen kurumu: divan-ı hümayun Bugünkü şehir olarak

Detaylı

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! On5yirmi5.com Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! Üniversitelerin açılmasıyla birlikte geçen hafta İstanbul Polisi, Beyazıt ve Beşiktaş'ta bir dizi korsan fotokopi baskını gerçekleştirildi.

Detaylı

CAMİ İNŞA PROJESİ ÇAD ( 200 M² )

CAMİ İNŞA PROJESİ ÇAD ( 200 M² ) CAMİ İNŞA PROJESİ ÇAD ( 200 M² ) İHH Projeler Birimi PROJENİN KONUSU Bu proje, Çad ın başkenti N'Djamena'daki Diguel semtinde 200 m² büyüklüğünde bir cami ve imam evi inşa edilmesini kapsamaktadır. ÇAD

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

- Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu.

- Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu. Yüzyıllar sonra ortaya çıktı - Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu. Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof.Dr.Erol Altınsapan, Sivrihisar ilçesinde

Detaylı

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder.. Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder.. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Sayın Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu TUSAF yönetimi başta olmak üzere, kongremizin

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda

Detaylı

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI Tarihi geçmişi M.Ö. 3000 4000 lere ait olduğu belirtilen, Gümüş madeni yurdu Gümüşhane, Gümüş-hane, Kimişhane, vb. olarak bilinen bu diyarın bilinen

Detaylı

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r LOGO Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r EĞİTMEN İSMAİL YETİMOĞLU Özel Dedektifler Derneği Başkanı Uluslararası Özel Dedektifler

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

Kıbrıs'ta öğrenci olmak

Kıbrıs'ta öğrenci olmak On5yirmi5.com Kıbrıs'ta öğrenci olmak Kıbrıs'ı tercih etmek isteyenler, bu haberimizi okumadan tercih formlarını doldurmayın! Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2012 Perşembe (oluşturma : 4/13/2019) Zuhal Erkek'in

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1995-2008 2008-2014 Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

ÖZGEÇMİŞ. 1995-2008 2008-2014 Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014 ÖZGEÇMİŞ 1.Adı Soyadı : MUZAFFER TEPEKAYA 2.Doğum Tarihi : 20.10.1962 3.Unvanı : Prof. Dr. / Tarih Bölümü 4. e-mail : muzaffer.tepekaya@cbu.edu.tr Öğrenim Hayatı: Derece Alan Üniversite Lisans Tarih Selçuk

Detaylı

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız? Reşadiye Öğrenci Meclisi Başkanı Yücel Bolat: Asla kin tutamam bana yapılan kötülüğü unutur geleceğe bakarım geçmişe takılmam. Bu davranışlarım da bana çok dost kazandırdı iletişimimi geliştirdi. SORU-

Detaylı

Kafkas Göçleri ve Etkileri Sempozyumu

Kafkas Göçleri ve Etkileri Sempozyumu Kafkas Göçleri ve Etkileri Sempozyumu 25-26 KASIM 2017 İSTANBUL DÜZENLEME KURULU: Prof. Dr. Fahameddin BAŞAR Prof. Dr. Besim ÖZCAN Prof. Dr. Nebi GÜMÜŞ Yrd. Doç. Dr. Harun ÇİMKE Ali Rıza ALTUNEL BİLİM

Detaylı

Integration e.v. Fragebogen Untersuchung über die Rechte und Pflichten der in Deutschland lebenden Migranten

Integration e.v. Fragebogen Untersuchung über die Rechte und Pflichten der in Deutschland lebenden Migranten Projekt ICI Migranten Hier Bürger JLS/FRC/2007/045 Avrupa komisyonu tarafindan taninmistir. Almanya da yasayan göcmenlerin haklari ve sorumluluklari hakkinda bir arastirma N Sehir Tarih Genel bilgiler

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor?

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor? AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor? AKP'li başkan Hz. Muhammed in nüfus cüzdanını çıkarttı. Tayyip adını çocuklarının arasına koydu. 9 Ekim 2012 AKP li başkan, peygamberi

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Elveda Rumeli Merhaba Rumeli İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Hamdi Fırat BÜYÜK* Balkan Savaşları nın 100. yılı anısına Kitap Yayınevi tarafından yayınlanan Elveda Rumeli Merhaba

Detaylı

Geçmişten Günümüze Giresun da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu (25-27 EKİM 2013)

Geçmişten Günümüze Giresun da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu (25-27 EKİM 2013) Geçmişten Günümüze Giresun da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu (25-27 EKİM 2013) İlimiz tarihinde yer alan bütün kavimlerin kültürel ve dini kimliğinin ele alınarak inceleneceği Geçmişten Günümüze Giresun

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ BAKİ SARISAKAL SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ 1880 yılının başında Samsun da açıldı. Üçüncü Ordu nun sorumluluğu altındaydı. Okulun öğretmenleri subay ve sivillerdi. Bu okula öğrenciler

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

Yayına Hazırlayan Serhat YILMAZ. T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi İmtiyaz Sahibi Dr. Mustafa AYDIN İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı

Yayına Hazırlayan Serhat YILMAZ. T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi İmtiyaz Sahibi Dr. Mustafa AYDIN İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi İmtiyaz Sahibi Dr. Mustafa AYDIN İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Yadigar İZMİRLİ İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Fatih

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar) (20 Aralık 2015, Pazar) GRADE ORTA HAZIRLIK 2015-2016 ORTAK SINAVI-1 Açıklamalar 1. Bu sınav 50 adet çoktan seçmeli sorudan oluşmaktadır. 2. Üç yanlış cevap bir doğru cevabı götürür. 3. Sınavın Süresi

Detaylı

14 12 Bu ifadenin ne zaman kaba olduğu ne zaman gerekli olduğu konusunda onunla konuşabilirsiniz. Annebaba yanındayken ona nazikçe teklif edilen bir şeyi istemediğini Hayır diye bağırarak ifade etmek doğru

Detaylı

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI Yrd. Doç. Dr. Yaşar SARI Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Kırgızistan Giriş Kırgızistan Orta Asya bölgesindeki toprak ve

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Murat Çokgezen Prof. Dr. Marmara Üniversitesi 183 SORULAR 1. Ne zaman, nasıl, hangi olayların, okumaların, faktörlerin veya kişilerin tesiriyle ve nasıl bir süreçle liberal oldunuz? 2. Liberalleşmeniz

Detaylı

Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında,

Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İKİSU KÖYÜ YERİ VE NÜFUSU İkisu Köyü, bağlı olduğu Yomra İlçesi nin güneybatısında yer alır. Yomra İlçesi ne 4 km., Trabzon İli ne 16 km. uzaklıktadır. Bu uzaklıklar köyün giriş uzaklığıdır. Köyün girişindeki

Detaylı

Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP. Proje hakkında açıklayıcı bilgiler

Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP. Proje hakkında açıklayıcı bilgiler Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP Proje hakkında açıklayıcı bilgiler Bu anketin amacı, niteliksel bilgilerin toplanıp, belirli formlarda yardım ve ihtiyacı olan, 15-25 yaş arası göçmen yada farklı

Detaylı

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5)

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) Eylem 1.2 Gençlik Girişimleri Projesi İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) DALGALAN SEN DE ŞAFAKLAR GİBİ EY ŞANLI HİLÂL OLSUN ARTIK DÖKÜLEN KANLARIMIN HEPSİ

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti Erbaş, "Bizim bu mücadele ruhumuz böyle sürdüğü müddetçe hiçbir güç bu milleti mağlup edemeyecektir. Her zaman biz galip olacağız. Yeter ki bu inanç,

Detaylı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz. Aşağıda Emek vererek Yazmış olduğumuz yazı ve bilgileri 5 dakika ayırıp okur inceler ve bizden ücretsiz bir örnek kayıt dosyası talep ederseniz. Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim

Detaylı

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Bacıyân-ı Rum (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Varlığı Neredeyse İmkânsız Görülen Kadın Örgütü Âşık Paşazade nin Hacıyan-ı Rum diye adlandırdığı bu topluluk üzerinde ilk defa Alman doğu

Detaylı

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar? İSTANBUL TOKAT PAZARLILAR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKANI CENGİZ ÇEVİK DERNEK OLARAK DAĞITTIĞIMIZ KİŞİSEL GELİŞİM DERGİLERİ ÖĞRENCİLERİMİZDE İNANILMAZ GELİŞMELERE SEBEP OLMUŞ 2014 YILINDA 10.000 KİŞİSEL GELİŞİM

Detaylı

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος PLATON Kratylos PLATON (Atina, MÖ 427/428 - MÖ 347), antik Yunan filozofu ve Batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olarak kabul edilen Atina Akademisi nin kurucusudur. Hocası Sokrates, en ünlü öğrencileri

Detaylı

MOĞOLİSTANDA YENİ BULUNAN DONGOİN ŞİREEN ANITLARI ÜZERİNE MÖNHTULGA RİNCHİNHOROL İLE SÖYLEŞİ *

MOĞOLİSTANDA YENİ BULUNAN DONGOİN ŞİREEN ANITLARI ÜZERİNE MÖNHTULGA RİNCHİNHOROL İLE SÖYLEŞİ * Türkbilig, 2013/26: 165-171. MOĞOLİSTANDA YENİ BULUNAN DONGOİN ŞİREEN ANITLARI ÜZERİNE MÖNHTULGA RİNCHİNHOROL İLE SÖYLEŞİ * Ekrem KALAN ** Ekrem KALAN: Mönhtulga Bey, öncelikle Dongoin Şireen anıtlarının

Detaylı

Doktora Tezi: Kırım Hanlığı nı Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi (1441-1569)

Doktora Tezi: Kırım Hanlığı nı Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi (1441-1569) ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Muzaffer Ürekli 2. Doğum Tarihi: 03.05.1955 3. Ünvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Siyasi Tarih İstanbul Üniversitesi 1977 Y. Lisans ------------

Detaylı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı 1877 yılında kurulan Bodrum Belediyesini ve Bodrum u yöneten Belediye Başkanlarının gözünden Bodrum un anlatıldığı Bodrum Belediye Başkanları kitabı yayınlandı.

Detaylı

18-24 Mart Yaşlılar Haftası münasebetiyle Üniversitemiz Tıp Fakültesi ve Karabük Alzheimer Derneği organizasyonluğunda üniversitemiz ev sahipliğinde Yaşlılık-Bunama ve Alzheimer Hastalığı Tanıtım ve Bilinçlendirme

Detaylı

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye deki üniversite imkanlarının zorluğu ve kontenjan sıkıntısı öğrencileri değişik arayışlara itiyor. Her yıl 50 binin üzerinde

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ 11.12.2015 PAKİSTAN DAKİ KUR AN KURSLARIMIZ Derneğimiz Pakistan'ın eğitim alanında tanınmış Süleymaniye ICC

Detaylı

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Cenaze namazıyla yapılan cenaze törenine bir kere daha canım sıkıldı da diyemeyeceğim Devrimcilerin bu türlü davranışlarına alıştık

Detaylı

Bölge Uzmanı Nihai Form

Bölge Uzmanı Nihai Form Bölge Uzmanı Nihai Form KİŞİSEL BİLGİLER Ad: Cihat Soyad: Aydın TC Kimlik No: 10895195514 Uyruk: Türk Cinsiyet: Erkek Doğum Yeri: Hınıs Doğum Tarihi: 12/09/1996 Telefon: 05078390238 Eposta Adresi: cihat_ayd25@hotmail.de

Detaylı

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda: ilkokulu E-DERGi si 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda: 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Siir: Dünya Çocuk Bayramı Hikaye: Sagır Kaplumbaga Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur Siir: 23 Nisan Söylediklerimiz

Detaylı

T U T A N A K. Dönem : 2015 Toplantı : Ocak Birleşim : 4 Oturum : 1 Birleşim Tarihi : 08.01.2015 Birleşim Saati : 15.00

T U T A N A K. Dönem : 2015 Toplantı : Ocak Birleşim : 4 Oturum : 1 Birleşim Tarihi : 08.01.2015 Birleşim Saati : 15.00 T U T A N A K Dönem : 2015 Toplantı : Ocak Birleşim : 4 Oturum : 1 Birleşim Tarihi : 08.01.2015 Birleşim Saati : 15.00 Gündemin 1. maddesinde yer alan yoklama yapıldı. 34 üyeden müteşekkil İl Genel Meclisinin

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'na Kürtler Katıldı mı? Atatürk şehitlere ihanet etmiş! DTP'li Muş milletvekili Sırrı Sakık Çanakkale Şehitlikleri'ni gezmiş ve şu açıklamalarda bulunmus: "Bu ülkede burada

Detaylı

frekans araştırma www.frekans.com.tr

frekans araştırma www.frekans.com.tr frekans araştırma www.frekans.com.tr FARKLI KİMLİKLERE VE YAHUDİLİĞE BAKIŞ ARAŞTIRMASI 2009 Çalışmanın Amacı Çalışma Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI TEMMUZAYI FAALİYET RAPORU

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI TEMMUZAYI FAALİYET RAPORU HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI TEMMUZAYI FAALİYET RAPORU A-KİLİT PARKE TAŞI İLE YOL YAPIM-ÇEVRE DÜZENLEMESİ VE PARK YAPIMI HİZMETLERİ : 1- İlçemize bağlı Çamdibi mahallesi meydanı çevre düzenlemesi

Detaylı

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV. 339 GENEL LİSE Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV. Yeniçağ 3. Yeniçağda Avrupa 6. Eğitim, kültür, bilim ve

Detaylı

Doğukan Türkekul Akgün TURK 102-1. Seda Uyanık. Tarih: 25.09.2014. Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

Doğukan Türkekul Akgün TURK 102-1. Seda Uyanık. Tarih: 25.09.2014. Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım Doğukan Türkekul Akgün 21302032 TURK 102-1 Seda Uyanık Tarih: 25.09.2014 Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım Budapeşte Gezi Notlarım Lise yıllarımdan beri arkadaşımla her yaz beraber tatile gitme planı yapar

Detaylı

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E - 1453

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E - 1453 ÖZEL EGE LİSESİ (ORTAOKULU) DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ KAZA VE KADER (Allah, herkesin ne yapacağını bilip yazdığına göre, insanların hayır işlemesinin bir anlamı var mı? İslam da İnsanın İradeli Fiilleri

Detaylı

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar.

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar. Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar. Bu bakışla yola çıkarsak biz dilimizi ne kadar koruyoruz bir bakalım Yıl: 1965 "Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de 22.11.2017-22:35 Son Güncelleme: 22.11.2017-22:35 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan, 2019 a giden yolda dava uğruna daha fazla mücadele edeceğiz

Detaylı

BALIKESİR KAZASI (1840 1845)

BALIKESİR KAZASI (1840 1845) 1 2 BALIKESİR KAZASI (1840 1845) 3 Tanzimat başlarında BALIKESİR KAZASI (1840 1845) (Demografik Durum) Zağnos Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Yayın No:8 ISBN 975 94473 4 7 Kapak : Petek Ofset Matbaacılık

Detaylı

KONYA-KARAMAN YAŞAM MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRMESİ

KONYA-KARAMAN YAŞAM MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRMESİ DEĞERLENDİRME NOTU: Yasemin KARADENİZ YILMAZ Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, İstatistikçi KONYA-KARAMAN YAŞAM MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRMESİ 27.06.2014 DEĞERLENDİRME NOTU:

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon un davetiyle Bodrum a gelen Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor. Van Mustafa Cengiz Ortaokulu Mor Menekşeler

Detaylı

Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu

Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu İstanbul, 2018 Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu Sayfa ve Kapak tasarım: Ahmet Çevik Kapak Fotoğrafları: Şefika Pekşen Birinci baskı: İstanbul,

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ Thekla, genç ve güzel bir kadın... Hem de bakire... Aynı Meryem gibi.. Halk bu yüzden, Thekla nın yaşadığı yeraltı kilisesine, Meryemlik demiş. Thekla nın yaşadığı, sonunda

Detaylı

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Sultan Abdulhamit in hayali gerçek oldu BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU BALKANLAR 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI 5 te 7 de AZİZ BABUŞCU AK PARTİ İL BAŞKANI AK 4 te YIL: 2012 SAYI : 167 17-24 ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 3 te 6 da Sultan

Detaylı

T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DİN VE TRAFİK SEMPOZYUM

T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DİN VE TRAFİK SEMPOZYUM T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DİN VE TRAFİK SEMPOZYUM BİRİNCİ DUYURU Çağımızda trafik, fert ve toplum hayatının bir parçası haline gelmiştir. Bu zorunluluktan hareketle nakil ve

Detaylı

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur. Çekerek ırmağı üzerinde Roma dönemine ait köprüde şehrin bu adı ile ilgili kitabe bulunmaktadır. Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur. Antik Sebastopolis

Detaylı