10 Mayıs 2014 Cumartesi

Transkript

1 Sosyal belediyecilik anlayışını Karşıyaka'nın her sokağına yaymak isteyen ve 'herkese eşit' hizmet parolasıyla yola çıkan Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, en büyük revizyonu, belediyenin sosyal tesislerinde gerçekleştirdi Hz. İsa'ya bir Roma askerinin fırlattığı mızrağın uç bölümü Santissimo Rossario Katolik Kilisesi'nde korunuyor. Kilise Papazı Stefano Negro, "Tarihsel olarak mızrağın 1'inci yüzyıldan kaldığı tespit edildi" şeklinde konuştu Kutsal emanetlerin tarih içinde yer değiştirdiğini kaydeden Stefano Negro, "Matematiksel olarak kanıtımız yok, tarihsel olarak mızrağın 1'inci yüzyıldan kaldığı tespit edildi. Anlatılanlar, gelenek ve İsa'nın yarası kilisedeki kutsal mızrağı doğruluyor. Vatikan da geleneksel olarak kilisemizdeki kutsal mızrağı onaylıyor. Bildirilen 3 kutsal mızrak var, birinin Viyana'da birinin de kilisemizde olduğunu biliyoruz. Hangisinin orijinal hangisinin temassal emanet olduğu kesin olarak bilinemiyor dedi. 16 da 10 Mayıs 2014 Cumartesi >> 3 te İzmir Körfezi, Metro ve tramvay projeleri için Ankara çıkarması yapan Başkan Kocaoğlu, umduğunu bulamadı. Kocaoğlu, Körfez için ÇED raporu tamam ama metro konusunda iş başa düştü şeklinde konuştu Bornova Belediyesi nde kentin, değişen ihtiyaç ve taleplerine göre yeniden tasarlanması için Kentsel Tasarım Müdürlüğü kuruldu. Başkan Atila, Projeler ortak akıl ile hazırlanacak diye konuştu. 14'te

2 SAYFA 02 MAVI KIRMIZI SARI 10 Mayıs 2014 Cumartesi Öykülerimde son nokta yok çünkü hayatın da ucu belirsiz Benim öykümde her zaman bir açık kapı vardır. diyen usta yazar, Gustav Flaubert in Madame Bovary kitabının bittiğini, son noktasının konduğunu, Bovary in intihar edip, bunun gerekçesinin de yazıldığını, bu yüzden artık o hikayeye devam etmenin mümkün olmadığını vurguladı Yazdığı öykülerle Türk edebiyatında çok önemli bir iz bırakan usta yazar Rasim Özdenören Keçiören de genç okuyucularıyla buluştu. Öykü Dünyası nda Gezinti başlıklı konferansta lise ve üniversite öğrencileriyle bir araya gelen Özdenören, k- endi yazarlık serüveninin yanı sıra dünya edebiyatından da Dostoyevski, Tolstoy gibi yazarlardan örneklerle öykü dünyasında gezintiye çıktı. Usta yazar, kendi öykülerine son noktayı koymadığını belirterek, Benim öykülerim yoruma tamamen açık öykülerdir. Öyküyü bıraktığım yerden öykü mutlu, mutsuz, iyimser veya karamsar olarak sonlandırılabilir. Çünkü hayatın u- cu açık. dedi. Ankara'nın Keçiören Belediyesi ile Yıldırım Beyazıt Üniversitesi işbirliğiyle Yunus Emre Kültür Merkezi nde düzenlenen konferans, şair-yazar Hayriye Ünal ın Rasim Özdenören e yönelttiği sorularla başladı. İlk defa bu kadar genç bir gruba hitap ettiğini belirten Özdenören, Bu salon benim için de bir ilk oluyor. şeklinde konuştu. Kendi edebiyat dünyasından örneklerle öğrencilere edebiyatı, yazarın üretim sürecini anlatan Özdenören, kendi yazdığı Toz öyküsü üzerinden aşk ı da anlattı. Aşkı bulma ümidi hiç kaybedilmeden aranan, ancak bulmak ümidinin de bulunmadığı bir arayış olarak tanımlayan Özdenören, Her halükarda aşk bir arayış halidir. diye konuştu. Öykülerinde karamsar bir tablo çizdiği ve umutsuzluğun öykülerine hakim olduğu şeklindeki soruya cevap veren usta yazar, bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Özdenören, Benim imzamı taşıyan her metinde, okuyucu kendini ne kadar zavallı, ne kadar düşmüş, ne kadar umutsuz hissediyorsa, aynı derecede yüce hisseder. Bir yüceliğin kendi içinde var olduğunu hissetsin isterim. Mesela dilenciye para veren bir insan, ne kadar rezil bir adam olursa olsun, ne kadar kötü karakterli olursa olsun, sırf dilenciye yardım ettiği için kendini yüce gönüllü hissedebilir, bundan bir parça mutlu olabilir. şeklinde konuştu. ÖZDENÖREN ÖYKÜLERİNİN UCU NEDEN AÇIKTIR? Hayriye Ünal ın Özdenören öykülerinin son bulmadığı, devam ettiği şeklindeki yorumuna katıldığını belirten Özdenören, Sorulmasını beklediğim bir soru bu. diyerek, Benim öykülerim yoruma tamamen açık öykülerdir. Öyküyü bıraktığım yerden öykü mutlu, mutsuz, iyimser veya karamsar olarak sonlandırılabilir. Çünkü hayatın ucu açık. Bir bir tablo yaşıyoruz. O tablonun içerisindeyiz. Birkaç dakika sonrasını bilmiyoruz. U- cu açık, ne olacağı belli değil. Benim öykülerim de öyle. ifadelerini kullandı. Benim öykümde her zaman bir açık kapı vardır. diyen usta yazar, Gustav Flaubert in Madame Bovary k- itabının bittiğini, son noktasının konduğunu, Bovary in intihar edip, bunun gerekçesinin de yazıldığını, bu yüzden artık o hikayeye devam etmenin mümkün olmadığını vurguladı. Dünya edebiyatından örneklerle birey e vurgu yapan Rasim Özdenören, Dostoyevski ve Tolstoy karşılaştırması yaptı. Tolstoy un, eserlerinde okuyucuyu bir şeye inandırmaya çalıştığını belirten Özdenören, Hatta Tolstoy sadece inandırmakla kalmaz, bunu dayatır. Ancak Dostoyevski nin kahramanları tek başlarına birer bireydirler ve bir şey dayatmazlar. Kendi çelişkilerini ortaya koyan, tam yapacakken yapmayan, yapmayacakken aniden yapan insanlardır. Bizim gibi, sıradan reel insanlardır yani. değerlendirmesini yaptı. (CİHAN) Uludağ Üniversitesi'nden Zooloji Müzesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü bünyesinde oluşturulan müzede, "böcek", "kuş", "iskelet", "kurbağa ve sürüngen", "memeli hayvanlar" koleksiyonu olmak üzere 5 ana başlık altında örnekler sergileniyor Uludağ Üniversitesi (UÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü tarafından oluşturulan Zooloji Müzesi açıldı. UÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Başkanı ve müzenin sorumlusu Prof. Dr. İsmail Hakkı Uğurtaş, açılışta yaptığı açıklamada, müzeciliğin bir iki günde tamamlanacak bir iş olmadığını söyledi. Bir müze açabilmek için uzun yıllar materyallerin biriktirilmesi gerektiğini, kendilerinin de yaklaşık yıldır Türkiye'nin değişik bölgelerinden çok sayıda kurbağa ve sürüngen türü toplandığını anlatan Uğurtaş, bunları sergileyecek bir müze hayaliyle yaşadığını kaydetti. Uğurtaş, yıldan beri biriktirdikleri çeşitli gruplara ait hayvanları bugün sergileme imkanı bulduklarını belirterek, "Müzede daha çok omurgalı hayvanlar var. Omurgalı hayvanların içerisinde de kurbağalar, kertenkeleler, yılanlar ve kamlumbağalar büyük yer tutuyor. Bunların haricinde kuşlar ve memeli hayvanları var. Yaklaşık 78 kuş türü, 26 memeli türü var. Yurdumuzda yaşayan kurbağaların, k- ertenkelelerin, yılanların ve kamlumbağaların çoğu burada sergilenmektedir. Gün geçtikçe sayılar artıyor. İ- leride daha büyük müze oluşturma hayalimiz var" diye konuştu. Bursa'da böyle başka bir müzenin olmadığını ifade eden Uğurtaş, "Marmara Bölgesi'nde İstanbul'da birkaç tane buna benzer müzeler mevcut. Bizim müzemizin en büyük farkı, hiçbir kuş ve memeli türünü öldürerek bu hale getirmedik. Hepsi, hayvanat bahçelerinde veya trafik kazası neticesinde tabii yollardan ölmüş hayvanlardır. Daha sonra biz bunları alarak bu hale getirdik. Bu açıdan önemli. Hiçbir hayvanı öldürmüyoruz bilhassa kuş ve memeliler grubunda. O yüzden biraz yavaş ilerliyor. Yolda ölü olarak bulduğumuz hayvanları alıp, burada içini doldurup eğitim ve halk için sergileme çabası içerisindeyiz" i- fadesini kullandı. Müzede, kuş ve memelilere ait 2 bin 500 civarında örnek olduğunu aktaran Uğurtaş, bunlardan bir kısmını hazırlık o- dasında muhafaza ettiklerini, bütün örneklerden birer tane sergilemeye koyduklarını vurguladı. Uğurtaş, müzenin belirli gün ve saatlerde ziyarete açık olacağını sözlerine ekledi. Açılışa, UÜ Rektörü Prof. Dr. Kamil Dilek, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. UÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü F Blok'ta yaklaşık 145 metrekarelik bir alanda oluşturulan, bazı lisans derslerinin uygulamalarının da yürütüldüğü müzede, "böcek", "kuş", "iskelet", "kurbağa ve sürüngen" ve "memeli hayvanlar" olmak üzere 5 ana başlık altında 2 bin 500 civarında örnek bulunuyor. (AA) Köylü gençlerin "ağlayan gelin" nöbeti Van ve Hakkari'de "ağlayan gelin" olarak bilinen ve kutsal kabul edilen ters laleler, duyarsız vatandaşlar tarafından kökünden çıkarılıp ticari malzeme haline getirilince, doğasever köylü gençler lalenin yetiştiği alanları korumaya başladı Van ve Hakkari yöresinde "ağlayan gelin" olarak bilinen ve kutsal kabul edilen ters laleler, duyarsız vatandaşlarca kökünden çıkarılıp ticari malzeme haline getirilince, doğasever köylü gençler lalelerin yetiştiği alanları korumaya başladı. Anavatanı Hakkari bölgesi olan ve yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen ters laleler, baharın gelişiyle çiçek açtı. Yüksekova ilçesine 20 kilometre mesafede bulunan Yürekli köyü kırsalında yetişen ve "ağlayan gelin" olarak bilinen ters lalenin oluşturduğu manzarayı görmek için her gün çok sayıda vatandaş bölgeyi ziyaret ediyor. Son zamanlarda duyarsız bazı vatandaşlarca kökünden sökülüp satılan ters laleler için doğaseverler harekete geçti. Gençler, doğada ender rastlanan bu çiçeğin korunması için adeta nöbet tutuyor. Gençlerden İkbal Atsız, AA muhabirine, ters lalelerin çok nadir yetişen bir bitki olduğunu anlattı. Ters lalelerin koruma altına alınması gerektiğini kaydeden Atsız, şöyle dedi: "Bu dönemde çevre il ve ilçelerden birçok vatandaş buraya gelerek bu eşsiz manzaranın tadını çıkarıyor. Ancak bazı duyarsız vatandaşlar da ters laleye zarar veriyor. Ters laleyi kökünden çıkarıp ilçe merkezine götürerek satıyor. Tabi bu çok yanlış. Tamamen bilinçsizlikten kaynaklı bir durum. Çünkü soğan köklü bu lale kökünden çıkarıldığı zaman bir daha yeşermiyor. Bu da ters lalenin yok olmasına yol açıyor. Bizler nadir yetişen bu çiçeğin korunma altına alınmasını istiyoruz." Gençler olarak lalelerin yetiştiği yerleri zaman zaman denetlediklerini ve zarar verilmesini engellediklerini belirten Atsız, bu yıl olumsuz bir durumla karşılaşmadıklarını ifade etti. Toplumun ters lalenin korunması konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini dile getiren Atsız, "Köylüler o- larak bu laleye en ufak bir zarar verilmesine müsaade etmeyeceğiz. Öte yandan ters lalenin yeterince tanıtılmadığını düşüyoruz. Bu lalenin tanıtımda kullanılmasıyla turizmin canlanacağına inanıyoruz" diye konuştu. Ters lalenin yetiştiği alanda piknik yapan vatandaşlar ise dağların yamaçlarını adeta kırmızı bir halı gibi kaplayan ters lalelerin korunması ve tanıtılması gerektiğini söyledi. (AA) Yıl: 3 Sahibi Saykar Basın Yayın Gaz. Mat. Kır. San. ve Tic. A.Ş. adına Eflatun SAYGILI Yazı İşleri Müdürü- Yayın Sahibi Temsilcisi Azime MOLLA Haber Müdürü Gülseren KUMRU Sayfa Editörü Nur Gülmez BEL Salih ASLAN Denizli Temsilcisi Sedat KAYA sedatkaya20@hotmail.com. Sayı: Mayıs 2014 Cumartesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fikret DAĞTEKİN İdari Merkez Şehit Fethi Bey Cad. Kızılkanat İş Merkezi 45/803 Gümrük - Konak / İZMİR Tel: (Pbx) Mail: info@sondakikagazetesi.com Dağıtım: Hakkı SARIÖZ Yayın türü: Yerel Basıldığı Yer Star Medya Yayıncılık A.Ş Gaziemir Tren İstasyonu Karşısı Eski Beton Taş Tesisleri İçi No: 29 Gaziemir / İZMİR Tel: SON DAKİKA Basın Meslek İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir

3 SAYFA 3 SONDAKiKA GAZETESİ >>3 ASAYiŞ Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe 'Çocuklar en çok 'cinsel istismar'la haber oldu'' Devlet koruması altındaki çocuklara ve gençlere yönelik basında çıkan haberlerin tarandığı, "Sosyal Duvarları Yıkalım Projesi" sonuçlandı. Buna göre, çocuklara cinsel istismar konusu, devlet koruması altında büyüyen çocuklara yönelik yapılan haberlerde ilk sırada yer aldı. Medyada çıkan olumsuz haberlerin çoğunlukla yaş arasındaki gençler ve daha çok kız çocuklarıyla ilgili olduğu görüldü Çocuklara cinsel istismar konusu, devlet koruması altında büyüyen çocuklara yönelik yapılan haberlerde ilk sırada yer alıyor. Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği öncülüğünde Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı, Koruyucu Aile ve Evlat Edinme Derneği ile Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği ortaklığında yürütülen Sosyal Duvarları Yıkalım Projesi sonuçlandı. Proje süresince, devlet korumasında büyüyen çocuklar ve gençlerle ilgili medyada yer alan haberler tarandı, arşivlendi, haberlerin analizi ve değerlendirmesi yapıldı. "Çocuk alma, çocuk verme, yuvadan çocuk alma, evlatlık, yurt çocuğu, yuva çocuğu, korunmaya muhtaç çocuk, kimsesiz, yetimhane, çocuk e- sirgeme yurdu" gibi kelimeler anahtar kelimeler olarak belirlendi. Ulusal ve yerel gazete ve dergilerin yanı sıra internette çıkan ve bu anahtar kelimeleri içeren haberler, ''olumlu, olumsuz ve hatalı'' dil kullanımı olarak sınıflandırıldı. Projeyle devlet korumasında kalan çocuk ve gençlere ilişkin doğru bilinen ancak hatalı olan sözcük kullanımlarının azaltılması hedeflendi. Altı aylık süre içerisinde toplamda bin 12 haber analiz edildi ve değerlendirildi. Proje konusuyla bağlantılı olduğu tespit edilen 892 haber, niteliğine göre sınıflandırıldı. Bu sınıflandırmaya göre, birinci sırada ''hatalı dil kullanımının'' bulunduğu haberler yer aldı. Hatalı dil kullanımını, ''olumsuz nitelikteki haberler'' i- zledi. Olumlu haberlerin ise az sayıda olduğu görüldü. Analiz edilen haberler sırasıyla en çok gazetelerde ve internette yer aldı. Gazete haberleri kendi YARGIYA BASKI iddiasıyla Bozdağ hakkında hazırlanan fezlekeye takipsizlik İzmir de 7 Ocak 2014 tarihinde TCDD İzmir Liman İşletmesi'ndeki rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından soruşturmanın kapatılması için yargıya baskı yaptığı iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında hazırlanan fezlekenin 11 Şubat ta takipsizlik sonuçlandığı ortaya çıktı. Liman operasyonunun başlamasının ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Adalet Bakanı Müsteşarı Kenan İpek in, dönemin İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş ı telefonla aradığı ortaya çıkmıştı. Başsavcı Baş, her 2 görüşmeyi de tutanak altına almıştı. Başsavcı Baş ın tuttuğu tutanaktaki ifadelere göre Müsteşar İpek, "Bu saatte git, cumhuriyet savcısını değiştir, tüm kararları iptal et, bu soruşturmayı durdur. Bunu yapmazsan sonuçlarına katlanırsınız." diyerek soruşturma savcısının görevden alınmasını istemişti. Ancak Başsavcı Baş, soruşturmanın usulünce yapıldığını belirterek talepleri reddetmişti, ardından da görevinden alınarak Samsun a atanmıştı. Adalet içerisinde gruplandırıldığında ise en çok hatalı dil kullanımı ve olumsuz haberler y- erel gazetelerde göze çarptı. Bakanı Bekir Bozdağ, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı aradığını itiraf etmiş, Bana bir tane adalet bakanını gösterin ki başsavcı aramamıştır. diye konuşmuştu. Yaşanan sürecin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu tarafından 14 Ocak ta Bakan Bozdağ hakkında fezleke hazırlararak TBMM ye gönderilmişti. Ancak TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki fezlekeyi, usul eksikliği gerekçesiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı na geri göndermişti. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı na geri gönderilen dosya, eksikliklerin giderilmesi için İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Gökhan Karaburun a teslim edildi. Ancak Savcı Karabarun un Bozdağ hakkındaki fezlekeyle ilgili Anayasa nın 100. maddesini gerekçe göstererek 11 Şubat tarihinde takipsizlik kararı verdiği öğrenildi. Takipsizlik kararına 15 gün içinde itiraz edilmemesi nedeniyle fezlekenin hükmünün kalmadığı belirtildi. (CİHAN) ''İstismar'' ilk sırada yer aldı Medyada çıkan olumsuz haberlerin çoğunlukla yaş arasındaki gençler hakkında olduğu ve kız çocukları ile ilgili haberlerin fazla olduğu görüldü. Bu haberlerin konularına bakıldığında istismar ilk sırada yer aldı. İstismarı, aşağılama ve intihar konularını içeren haberler i- zledi. Ayrıca madde kullanımının yaş arası kız çocukları ile gençlerde kullanıldığına ilişkin haberler de gözlendi. Veriler, kız çocuklarının çok daha y- oğun bir biçimde cinsiyete dayalı saldırıların hedefi olduğunu gösterdi. İstismar ile ilgili haberlerin söz konusu haberler içinde birinci sırayı alması, genç kadınların güçlendirilmesine ihtiyaç olduğu şeklinde değerlendirildi. Çalışmayla devlet korumasında yetişen çocukların, ağırlıklı olarak "cinsel istismar" olayıyla medyada yer aldığı belirlendi. Tüm yerel ve ulusal gazetelerde yer alan istismar haberlerinin, fuhuş, taciz ve tecavüz kavramlı haber başlıklarıyla yer aldığı tespit edildi. İkinci sırada "psikolojik, duygusal istismar" içinde yer alan "aşağılayıcı ifadeleri" kapsayan haberlerin çokluğu dikkati çekti ve bu haberler y- erel gazetelerde daha çok yer aldı. Üçüncü sırada yer alan ''intihar ve intihar girişimi'' haberleri ise doğrudan devlet korumasında yetişenler ile ilgili olmasa da bir olay sonrası devlet koruması altına alınma bilgisi ile ilişkilendirilerek, toplumsal algıları ve önyargıları besleyen haberler olarak ifade edildi. Hatalı dil ve görselin kullanım yerlerine bakıldığında, hatalı dilin en çok başlıkta yer aldığı görüldü. Hatalı dil kullanımında yoğunluğun belirgin şekilde gazetelerde olduğu görüldü. Yerel gazeteler ulusal gazetelere oranla daha çok hatalı dil kullandı. Haberlerin sıklıkla bir ajanstan birebir alınarak gazetede yayımlanması, aynı dilin birçok yerel gazetede tekrar etmesine neden oldu. Haberlerde "evlatlık" ve "kimsesiz çocuk" kavramlarının sıklıkla kullanıldığı görüldü. Evlatlık kavramının, çocukların evlat edinildikleri aile ile psikososyal bütünleşmesini engelleyen bir kavram olarak görüldü. Kimsesiz çocuk kavramının ise acıma duygusu uyandırdığı ve bir kavram olarak devlet korumasında yetişen çocukları tanımlamaktan yoksun kaldığı belirtildi. Haberlerde devlet korumasında yetişen çocuklara yönelik ziyaret haberlerinin yoğunluğu ve kullandıkları dil açısından yarısına yakınının etiketleyici bir dille yapılmış olmasının, araştırma açısından önem taşıdığı ifade edildi. Ziyaretlerin niteliği ve yaş gruplarına göre dağılımlarına bakıldığında, resmi ve özel ziyaretlerin hemen hemen aynı yoğunlukta gerçekleştiği, bu ziyaretlerin belirgin bir farkla 0-12 yaş grubu çocuklara yönelik yapıldığı görüldü. Yapılan haber analizlerinde, habere konu olan olayın gerçekleştiği illere göre gösterdiği yoğunluk tespit edildi. Buna göre toplamda 43 ayrı ilde gerçekleşen o- laylar medyada yer aldı. En çok, Samsun, İstanbul, Ankara, Konya, Adana. Kayseri, Aydın, Bursa, Kocaeli, Sakarya'da haber yapıldı. (AA) Uyuşturucuyu klozete attı, ağacın altına saklandı İzmir de düzenlenen narkotik operasyonlarında, 9 kilogram esrar, bin 390 adet ectacy uyuşturucu hap ele geçirildi. Uyuşturucu poşetini klozete atan ve ağaç altında saklanan 3 kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bornova ilçesinde, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin yaptığı rutin kontroller sırasında dikkat çeken iki şahıs takibe alındı. Takip edildiklerini fark eden şüpheliler, ellerinde bulunan siyah bir poşetle, spot eşya mağazasına girdi. UYUŞTURUCU POŞETİNİ KLOZETE ATTILAR Mağazaya giren polis ekipleri 2 şüphelinin ellerinde bulunan poşeti klozete attıklarını belirledi. Çıkarılan poşetten toplamda 150 gram meşe tabir edilen esrar çıktı. Ayrıca mağazada yapılan incelemelerde, içki şişesine saklanılan, uyuşturucu satışından elde edildiği anlaşılan bir miktar para ele geçirildi. Karakolda tamamlanan işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen A.T. ve F.E. isimli iki şüpheli, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bayraklı ilçesinde ise ekipler, yüklü miktarda uyuşturucu sevkiyatı yapılacağı yönünde bir bilgiye ulaştı. Harekete geçen ekipler, aracı takip etmeye başladı. Takip edildiğini anlayan araç sürücüsü, yapılan ikazlara aldırmayarak kaçmaya başladı. Uzun süren kovalamaca sonrası araç sürücüsü G.A. isimli şüpheli, Menderes ilçesinde aracı yol kenarına park ederek ağaçlık alana doğru kaçamaya başladı. Mobese kameralarını inceleyen nöbetçi ekipler, şüphelinin kaçtığı noktayı tespit etti. Bir ağacın altına elindeki poşetle saklanmış vaziyette bulunan G.A. gözaltına alındı. Ele geçirilen şüphelinin poşetinde, 9 ayrı paket haline getirilmiş 9 kilo 220 gram esrar ve 14 ayrı küçük poşet içine konulmuş bin 390 uyuşturucu ectacy hap ele geçirildi. (CİHAN) Liseli kıza cinsel istismarın şüphelilerine linç girişimi Sakarya'nın Karasu ilçesinde lise 1. sınıf öğrencisi kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğu iddiasıyla 2 kişi gözaltına alındı. Adliye önünde toplanan mağdurun yakınları ve vatandaşlar, şüphelilere linç girişiminde bulundu Polis, kalabalığı biber gazı sıkarak durdurmaya çalıştı. 32 Evler Mahallesi'nde 15 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğu iddiasıyla ilgili 2 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerden birinin kızın akrabası olduğu öne sürüldü. Şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Şüphelilerin adliyeye çıkartılacağını haber alan mağdur kızın yakınları ve vatandaşlar, adliyenin bulunduğu Kaymakamlık binası önünde toplandı. Polis ve jandarma ekipleri, hükümet konağı önünde önlem aldı. Şüpheliler, jandarma aracıyla adliyeye getirildi. Bu sırada kalabalık grup, saldırgana linç girişiminde bulundu. Şüpheliler güçlükle binaya sokuldu. Güvenlik güçleri öfkeli kalabalığı, biber gazı sıkarak uzaklaştırdı. Kalabalığı sakinleştirmeye çalışan Karasu Kaymakamı Şafak Gürçam, olayın şüphelisi ve bir akrabasının göz altında olduğunu belirterek; "Belirli bir sınırlar içerisinde olayı takip edebilirsiniz. Ben arkadaşlara da talimat verdim. Birbirimizi kızdıracak olaylara girmeyelim. O konuda polis arkadaşlar da sizlerden anlayış bekliyor. Ben ilçe kaymakamı olarak sizlere bu durumu izah ediyorum. Bizler adaletin yerine gelmesi için sizlerin arkasındayız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şu anda olayın şüphelisi ve bir akrabası göz altında. Tahkikat devam ediyor ve ifadeler doğrultusunda savcılık. Bunlara ilaveler olabilir." dedi. Karasu Sivil Toplum Platformu üyeleri de hükümet konağı önünde toplanarak pankart açıp, yaşananları protesto etti. Platform, i- damın geri gelmesini istediklerini söyledi. Yalı Mahallesi Muhtarı Dursun Ali Akbaş idamın geri gelmesini istediklerini söyleyerek, "Bugün o yavrumuza yapılan hepimize yapılmış sayılır. Bu gibi haysiyetsiz insanlara gereken dersi versinler. Biz adalet istiyoruz. 14 yaşında, 15 yaşında kız çocuğu hiç dışarı çıkmayacak mı? Çocuklarımız gezmeyecek mi? Bu durum karşısında idamın geri gelmesini istiyorum. Gerçekten idam geri gelsin." diye konuştu. Alper Tatlı isimli vatandaş da i- damın geri gelmesini istediklerini kaydederek, şunları söyledi: "Bu gibi adi olayların son günlerde gündeme gelen idam olayının gerçekten tekrar değerlendirilmesini istiyoruz. Bu gibi olayları göz önünde bulundurulup değerlendirilmesini istiyoruz. Çünkü bu gibi suçların caydırıcılığı olmuyor. Suçlar çok hafif basit kalıyor." Öte yandan, Karasu Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayla ilgili gizlilik kararı aldı. (CİHAN) PKK'nın kaçırdığı oğlu için kaymakamlık önünde eylem başlattı Bitlis'in Hizan ilçesinde yaklaşık bir ay önce okula gitmek üzere evden ayrılan 16 yaşındaki Vedat Aydın'ın PKK terör örgütü tarafından dağa kaçırıldığı iddia eden ailesi, çocuklarının serbest bırakılması için ve ilçe kaymakamlığı önünde oturma eylemi başlattı. Çocuklarının kandırılarak dağa çıkarıldığını öne süren Aydın ailesi kayıp olan çocuklarının bulunması için ellerinden geleni yaptıklarını ancak her hangi bir sonuca varamadıklarını, bu nedenle yetkili kurumların devreye girerek dağa çıkarılan çocuklarının geri getirilmesi için kaymakamlık önünde bekleme kararı aldıklarını belirtti. Gözü yaşlı şekilde yaşadıkları sıkıntıyı diye getiren anne ve baba, çocukları geri gönderilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini söyledi. Çocuklarının bulunması için her yola başvurduklarını ancak her hangi bir netice alamadıklarını ifade eden Vedat Aydın'ın annesi Leman Aydın, son çare olarak kaymakamlık önünde çadır kurduklarını ifade etti. Oğulları Vedat Aydın'ın terör örgütü tarafından kaçırıldığını iddia eden anne, çocukları gelinceye kadar burada eylemlerine devam edeceklerini belirtti. (CİHAN)

4 10 Mayıs 2014 Cumartesi Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, termal turizm konaklama yatırımları, kreş yatırımları, atık ısıdan yararlanarak elektrik üreten yatırımlar, enerji verimliliğine yönelik yatırımlar, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yatırımları ve yeraltı doğalgaz depolama yatırımlarının öncelikli yatırımlar kapsamına alındığını bildirdi Zeybekçi, yaptığı yazılı açıklamada kapsamı genişletilen öncelikli yatırımlar hakkında bilgi verdi. Zeybekçi, mevzuat değişikliği ile bazı yatırım konularının öncelikli yatırımlar kapsamına alındığını duyurdu. Böylelikle söz konusu yatırımların yatırım yerine bakılmaksızın 5. Bölgede geçerli olan bölgesel desteklerden yararlandırılmasının sağlandığını ifade eden Zeybekçi, şunları bilgileri verdi:"yeni düzenleme ile öncelikli yatırımlar kapsamına alınan yatırım konuları; ülkemizin sahip olduğu alternatif turizm potansiyellerinin değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasını teminen bölgesel desteklerden yararlanabilecek nitelikteki termal turizm konaklama yatırımları, Kadın istihdamının artırılmasına ve kadınların işgücü piyasasına katılımının özendirilmesine yönelik olarak hazırlanan istihdam paketi ile uyumlu politikaların uygulamaya konulmasını teminen kreş yatırımları, ülkemizin enerji verimliliği potansiyelinin en üst seviyede ekonomimize kazandırılmasını teminen, mevcut imalat sanayi tesislerinde enerji verimliliği ve enerji tasarrufu sağlayacak yatırımlar ile mevcut bir tesiste gerçekleştirilen işlemler sonucu ortaya çıkan atık ısıdan yararlanarak elektrik üreten yatırımlar, ülkemizin artan enerji ihtiyacının karşılanabilmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesini teminen, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yatırımları ve yer altı doğalgaz depolama yatırımları olarak belirlendi."zeybekçi açıklamasında, yeni teşvik sisteminin uygulanmasına yönelik sayılı 'Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar' 19 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girdiği hatırlatarak, mevzuatın yayımını müteakip özel sektör temsilcilerinin görüş ve talepleri ile uygulamada yaşanan aksaklıkların bakanlıkça değerlendirilmeye devam edildiğini aktardı.bu kapsamda da bugüne kadar ihtiyaç duyulan düzenlemeleri hayata geçirmek üzere 3 adet mevzuat değişikliğinin yapılarak Resmi Gazetede yayımlandığı kaydeden Bakan Zeybekçi, "Bugünkü Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren son mevzuat düzenlemesi ile Vergi İndirimi ve Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği açısından görece yüksek o- ran ve sürelerden yararlanabilmek için aranan yatırıma başlama ile ilgili tarihin bir yıl uzatılması ve 31 Aralık 2014 olarak belirlenmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Böylelikle, özellikle az gelişmiş bölgelerde yeni yatırım yapmak isteyen ancak Organize Sanayi Bölgelerinde yer bulunamaması ve tahsis sürelerinin uzaması gibi sorunlardan dolayı fiilen yatırımlarına başlayamamış olan yatırımcıların mağduriyeti de giderilmiş olacaktır." dedi. (CİHAN) 35 yıldır sarımsak ticaretiyle uğraşan işadamı Nuri Korkmaz, Çin sarımsağını ithal etmek yerine tohumlarını Türkiye ye getirerek üretmeye başladı. Korkmaz, "Kastamonu da üretilen yerli sarımsak çok kaliteli, ancak üretimi ve verimi düştü. Yeni tohum da geliştirilemediği için Çin sarımsağı çok cazip. Ayrıca iyi muhafaza edilirse Çin sarımsağının yerli sarımsaktan hiçbir farkı da yok. Üstelik daha verimli. şeklinde konuştu Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıklamasına göre Aralık ayından bu yana enflasyonun yüzde 4,96 olduğuna dikkat çekerek 2014 yılı için kamu çalışanlarına yapılan seyyanen 123 TL nin sağlık çalışanları için oransal karşılığı ise ortalama yüzde 5,9 dur. Yani sağlık çalışanlarının elinde 4 ayda kalan sadece yüzde 1 dir. Gerisi enflasyona kurban gitmiştir. şeklinde konuştu Sereks Fuarcılık tarafından Anneler Günü'ne özel düzenlenen Outlet Mücevher Fırsat Günleri Fuarı, ziyaretçilerine ellerinde kalmış eski takılarına tamir imkanı da sunuyor

5 1Şubat 10 Mayıs Perşembe Cumartesi Gıda-içecek sektöründe Türkiye'nin en çok taklit edilen markalarından biri olan "Sultanahmet Köftecisi"nin ismini, izinsiz olarak kullananların oluşturduğu pazarın büyüklüğü 100 milyon liraya ulaştı AA muhabirine taklit pazarını değerlendiren Sultanahmet Köftecisi'nin 3. kuşak sahibi Mehmet Tezçakın, Sultanahmet köftesinin patentinin, İnegöl ya da Akçaabat köftesi gibi coğrafi işaret olarak alınmadığını, isim ve marka kullanım hakkının yalnızca Tezçakın ailesine ait olduğunu bildirdi. Dedeleri Mehmet Seracettin Efendi'nin hiçbir baharat kullanmadan et, tuz, soğan ve ekmeğin mütevazı birleşimiyle 1920 yılında keşfettiği lezzeti aynen koruyarak bugüne taşıdıklarını anlatan Tezçakın, "Bu marka, 94 yıllık emeğin karşılığı oluştu. Kolay yoldan kazanma peşinde olanlar, 94 yıllık emeğimizi taklitçilik yaparak gasp ediyorlar. İsim ve markamızı taklit edenler, yüzlerle ifade edilecek sayılara ulaştı. Sektörümüzde Türkiye'nin adı en çok taklit edilen markası unvanına istemeden de olsa sahip olduk. Aile olarak, 20 yıldan beri taklit firmalarla hukuk mücadelesi veriyoruz. Bu mücadelenin sonuçlarını almaya başladık. Onlarca taklitçi firma, tazminata mahk m edilerek kepenk kapattı. Yüzü aşkın dava da sonuçlanma aşamasına geldi" dedi. "Markamız taklit edilmeye çalışılsa da lezzetimiz asla taklit edilemiyor. Baharatsız ete lezzet katmak çok zordur" diyen Tezçakın, taklit pazarın ulaştığı boyut hakkında şunları ifade etti: "Dükkan değeri ve franchise bedelleri üzerinden yaptığımız hesaplamada, Sultanahmet Köftecisi'nin taklitlerinin oluşturduğu pazarın 100 milyon lira dolayında olduğunu belirledik. Bugün kurumsal nitelikli bir köfteci dükkanının maliyeti lokasyonuna göre en az 300 bin liradan başlar, milyon liraları aştığı bölgeler olur. İnsanların bu kadar yatırım yaptıktan sonra, mahkeme kararıyla dükkanlarını kapatmaları bizleri de üzüyor. İstanbul'da ve diğer kentlerde çok sayıda işletme, bizim tabelamız altında çalışmak için uzlaşma talebinde bulunuyor. Ürün ve hizmet kalitelerini Tarihi Sultanahmet Köftecisi seviyesine yükseltmeleri şartıyla şubemiz olma imkanını sunuyoruz. Karlı da çıkıyorlar. Bugün Viaport şubemiz, bu şekilde ailemize katıldı, en çok kazanan şubelerden biri haline geldi." - "Benim resmimi bile dükkanına asan taklitçiler var" "Taklitçiler sadece adımızı çalmıyorlar, tarih hırsızlığı da yapıyorlar" diyen Tezçakın, "İnternet sitelerine giriyorsunuz, benim aile tarihimi kendi tarihleri gibi anlatıyorlar. Dedemin fotoğrafını kullanmalarını artık doğal görüyorum da benim resmimi bile dükkanına asan taklitçiler var" ifadelerini kullandı. Mehmet Tezçakın, Türkiye'de 3 neslin üzerinde hizmet veren işletme sayısının özellikle de gıda-içecek sektöründe iki elin parmaklarını geçmeyeceğini vurgulayarak, "Akla öncelikle Şekerci Hacıbekir, Kurukahveci Mehmet Efendi, Vefa Bozacısı, Tarihi Sultanahmet Köftecisi olarak biz, bir de Karaköy Güllüoğlu gelir. Bu işletmeler, Türk mutfak kültürüne yön veren kuruluşlar. Bunların korunması, desteklenmesi gerekir. Ama maalesef böyle bir destek alamıyoruz. Taklitçiler hepimizin ortak derdi" diye konuştu. Türkiye içinde 10, Azerbaycan'ın Bakü şehrinde de 2 şubeyle müşterilerine geleneksel lezzetlerini sunmaya devam ettiklerini aktaran Tezçakın, önümüzdeki dönemde yurt içi ve yurt dışında yeni şubeler açmayı planladıklarını kaydetti. - "Sektörde lezzet aranmaz oldu" Pratik yemek ihtiyacını karşılamak üzere kurulan işletmelerin hijyen ve kaliteyi ikinci planda tutabildiğine işaret eden Tezçakın, şunları kaydetti: "Dünyanın her yerinde çabuk atıştırma revaçta. Ben bunları yemek olarak adlandırmıyorum. Bunlar atıştırma, tıkınma... Bunlar midede bir şey olsun amacıyla ihtiyaç duyulan yerlerdir. Bu yerlerin içinde lezzet ve sunum özelliği olanları ayırmak çok zordur. Evvelden bunların tutulmasının sebebi Türkiye'de yiyecek içecek sektörüne hijyen getirmeleri, temizlik getirmeleriydi. Ama şimdi herkes hijyene döndüğü için bunlar artık bize uydular. Getirdikleri hijyen değil artık farklı bir şekil aldı. Sokak satıcıları gibi kızartma yağları, kokular... Her şeyi acayip bir şekil aldı. Mutasyona uğradı yapacakları şeyler. Böyle olunca sektörde lezzet aranmaz oldu, ucuzluk ve çabukluk ön olana çıktı. Ucuzluğun getirdiği de bu oldu..." Kendisinin ve çocuklarının üniversite eğitiminde otel işletmeciliği bölümünü tercih ettiğini aktaran Tezçakın, gıda sektöründe başarı ve istikrar için "işin yaşam biçimi haline gelmesi" gerektiğini kaydetti. Tarihi Sultanahmet Köftecisi'nin sosyal sorumluluk projelerinden de söz eden Tezçakın, "Biz ilkokulları dükkanımıza davet ediyoruz. Çocuklara 1. sınıf dahil olmak üzere lokantada yemek yeme kültürünü vermek için onlara yetişkinlermiş gibi davranıyoruz. Lokantadan kaçmamaları, ayakta atıştırmak yerine bu tarzda yemek yemelerine öncülük eden bir sosyal sorumluluk projemiz var" bilgisini verdi. (AA) Kredi kartı kullanılarak internet sitelerinden veya telefonla sipariş verilen firmalardan yapılan "uzaktan" alışverişe ilgi her geçen yıl artıyor Son yıllarda yaygınlaşan kredi kartı kullanılarak internet ve telefon üzerinden siparişle yapılan alışveriş yöntemine rağbet giderek artıyor. AA muhabirinin Bankalar Arası Kart Merkezi'nden derlediği bilgilere göre, internet ve telefon üzerinden gerçekleşen alışverişlerde 2009 yılından itibaren belirgin bir artış gözleniyor. Bu yöntemle 2009 yılında 18 milyon 987 bin 81 liralık alışveriş yapılırken, sadece bu yılın ilk 3 ayında 15 milyon 928 bin lira harcandı. Giderek artan "uzaktan" alışveriş yöntemiyle 2010 yılında 24 milyon 429 bin lira, 2011'de 35 milyon 306 bin lira, 2012'de 42 milyon 403 bin lira ve geçen yıl 50 milyon 437 bin liralık harcama yapıldı. Bu yılın ilk 3 ayı ise uzaktan alışverişte rekorların kırıldığı bir dönem oldu. Ocak ayında gerçekleştirilen 6 milyon 295 bin liralık alışveriş, 5 yıllık süreçte ay bazında en fazla harcama yapılan ay oldu. Ocak-şubat-mart döneminde yapılan 15 milyon 929 bin 78 liralık harcama da 5 yıllık süreçte diğer yılların 3 aylık dönemleri baz alındığında en fazla harcama yapılan dönem olarak kayıtlara geçti. Uzaktan alışveriş harcamasının kredi kartlarıyla yapılan toplam harcamaya oranı da giderek arttı. 2009'da yüzde 10 olan bu o- ran, 2010'da yüzde 11'e, 2011'de yüzde 13'e çıktı. 2012'de yüzde 12 olarak gerçekleşen bu oran geçen yıl yüzde 14'e ulaştı. Bu yılın ocak, şubat ve mart aylarında toplamda 96 milyon 663 bin 24 liralık kredi kartı harcaması yapılırken bu rakamın yüzde 16'sını uzaktan alışveriş harcaması oluşturdu. (AA) Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, özellikle elektrik, su, doğalgaz gibi kaynakların verimli kullanımı için tüm süreçlerin artık akıllı şebekelerle yönetildiğini belirterek, "Akıllı şebeke sistemleri bugün birçok gelişmiş pazarda önemli enerji projelerinin altyapısını oluşturuyor de dünya çapında 186 milyon aktif akıllı sayaç vardı de 1,7 milyar akıllı sayacın kullanılacağı hesaplanıyor" dedi "Enerjiyle birlikte, finans, lojistik, sağlık, kamu ve tüketici elektroniği gibi odak sektörlere özel çözümler sunuyoruz" Engin Aksoy, Vodafone Türkiye olarak, sürekli yatırımlardan beslenen Dijital Dönüşüm Hareketi ni ilan ettiklerinin altını çizerek, mobil teknolojinin, günlük hayatta ve iş hayatında küçük mucizelerin gerçekleşmesine olanak tanıdığını, dijital dönüşümün ana unsurlarından biri olan ve bu küçük mucizeleri mümkün kılan en önemli teknolojinin, makineler arası iletişim olduğunu söyledi. Mobil iletişim teknolojilerinin her sektörde verimlilik artışı sağlayan ve sosyal gelişimi besleyen faydaları bulunduğuna dikkati çeken Aksoy, sözlerini şöyle tamamladı: "Sağlıktan otomotive, finanstan eğitime toplumsal hayata dokunan birçok sektörün mobil iletişim teknolojileriyle hız, karlılık ve verimlilik artışı sağlaması, iş yapış şekillerini dijital çağa adapte etmesi mümkün. Bunu olası kılan M2M teknolojilerinin gelişimi için telekomünikasyon markalarına büyük görevler düşüyor. Ülkemiz özelinde, ekonomimizin itici gücü olan KOBİ lerin mobil teknolojilerle tanıştırılması ve bu konuda eğitilmesinin M2M penetrasyonunun yükselişi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. M2M çözümlerimiz kapsamında enerjiyle birlikte finans, lojistik, sağlık, kamu ve tüketici elektroniği gibi odak sektörlerimizin işlerine özel çözümlerimiz ile ileri teknoloji M2M çözümlerini verimlilik odağında sunmaya devam ediyoruz."

6 1Şubat 10 Mayıs Perşembe Cumartesi MHP İzmir Milletvekili Oktay Vural, "AKP ile PKK, Öcalan ile Başbakan arasında siyasi çözüm adı altında varılan mutabakat, bir siyasi özerklik projesidir. Bu milletin, devletin dışındaki odaklarla işbirliği yaparak devletin ve milletin yapısını değiştirmek isteyenlerin Çankaya Köşkü'ne doğru yürümesi bile mevzu bahis olamaz" dedi Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, "Bugün Avrupa Birliği aday ülkeleri içinde vizesiz dolaşamayan tek halk bizim halkımızdır, bizim milletimizdir. Halkımız vizesiz şekilde Avrupa ülkelerine gitmeyi hak ediyor, hem de çok hak ediyor. Bu adaletsizliğin bir an evvel kaldırılmasını istiyoruz" dedi Çavuşoğlu, 9. Allgau Orient Rallisi Türkiye-Ortadoğu etabının Sultanahmet Meydanı'ndaki başlangıç etkinliğinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Avrupa Birliği 19 ülkeye yönelik vize uygulamasını kaldırdı. Türkiye yıllardır bu konuda mücadele veriyor. Neler söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine Çavuşoğlu, 16 Aralık 2013'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın huzurunda Avrupa Birliği ile Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni'ni imzalandığını söyledi. Çavuşoğlu, yaklaşık 3 yıl sonra Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni'nin başlayacağını umduklarını dile getirerek, şunları kaydetti: "Bu konuda hem Türkiye hem de Avrupa Birliği'nin ayrı ayrı ya da birlikte atması gereken adımlar var. Fakat şöyle baktığımız zaman, biz niye 3 ya da 3,5 yıl daha beklemek zorundayız? Bugün Avrupa Birliği aday ülkeleri içinde vizesiz dolaşamayan tek halk bizim halkımızdır, bizim milletimizdir. Bu, bir haksızlıktır işin doğrusu. Bu konuda aslında mahkeme kararları da var. Avrupa Birliği'nin sadece bulunduğumuz kıtada değil, dünyanın başka bölgelerindeki ülkelerin haklarına, vatandaşlarına da vize serbestisi getirdiğini görüyoruz. Şimdi de 19 ülkenin halklarına vizesiz dolaşım hakkı verdiler. O ülkelerin hakkında olumsuz bir şey söylemek, küçümsemek istemiyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun, her ülke küçük de olsa önemlidir. Ekonomisi az gelişmiş olsa da önemlidir. Neticede ülkedir. Halkına da saygımız var. Ama burada biz Avrupa Birliği'nin çifte standardına karşıyız derken, serzenişte bulunurken açıkçası bunları söylemek istiyoruz. Halkımız vizesiz şekilde Avrupa ülkelerine gitmeyi hak ediyor, hem de çok hak ediyor." Bu adaletsizliğin bir an önce kaldırılmasını istediklerini vurgulayan Çavuşoğlu, sadece anlaşmanın uygulanmasını beklemenin, bu haksızlığın devam etmesi anlamına geleceğini kaydetti. Çavuşoğlu, anlaşmaya saygılarının olduğunu belirterek, Türkiye'nin üzerine düşeni yapacağını ve anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getireceğini ifade etti. Bakan Çavuşoğlu, "Ancak Avrupa Birliği'nin de bu anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmesini ama Avrupalı dostlarımızın vize konusunda daha da önce adım atmasını bekliyoruz" dedi. (AA)

7 17 10 Mayıs ubat Cumartesi Per embe CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 30 Mart yerel seçimlerin ardından Merkez Yürütme Kurulu'nda (MYK) değişiklik yaptı. Tekin Bingöl CHP Örgütü ve Örgüt yönetimlerinden, Haluk Koç İdari ve Mali işlerden sorumlu Genel Başkan yardımcılıklarına, Gürsel Tekin Genel Sekreterliğe getirildi HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, devletin, Dersim'deki olaylardan dolayı özür dilemesi ve "devletin tunç eli" anlamına gelen Tunceli ismini değiştirmesi gerektiğini savundu TBMM Genel Kurulu'nda, HDP'nin "Dersim katliamı" ile ilgili araştırma önergesinin bugün görüşülmesine ilişkin önerisi ele alındı. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Dersim'de 77 yıl önce "bir soykırım yaşandığını" savundu. Baluken, Dersim'le ilgili daha önce de araştırma önergesi verdiklerini, ancak "Dersim'de eşkıyalık faaliyeti var" denilerek önergenin kabul edilmediğini ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Dersim konusunda, "gerekirse özür dileriz" ifadesini anlamlı bulduklarını, ancak bu konuda somut bir adım atılmadığını belirten Baluken, devletin, Dersim'deki olaylardan dolayı özür dilemesi ve devletin "tunç eli" anlamına gelen Tunceli isminin değiştirilmesi gerektiğini söyledi. -"Bazı uygunsuz davranışlar olduğu bilinmektedir" MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, Dersim'de yaşanan olaylara ideolojik değil objektif bakılması gerektiğini ifade etti. Halaçoğlu, Dersim'de oluşan feodal yapıdan dolayı devlet otoritesinin kazanılamadığını, bu nedenle Anadolu'dan buraya eşkıya grupların geldiğini ve yağmalara katıldıklarını, bölgede asayişin kalmadığını ifade etti yılında Dersim'de bir karakolun basılması ve 33 askerin şehit edilmesinin olayların başlangıcını teşkil ettiğini belirten Halaçoğlu, "TB- MM de olaylara karşı harekat emri verdi. Harekat sırasında bazı uygunsuz davranışlar olduğu bilinmektedir. Ancak devlete başkaldıran bir görüntü var. Olaylar, devlet güvenliğini sağlama çabasıdır. Ayrıca Seyit Rıza, isminden de anlaşılacağı gibi gerçek bir seyit değildir. Seyit ise Türk veya Kürt, değil ise Arap asıllı olmalıdır" dedi. Halaçoğlu, bu konuyu Meclis'in değil üniversitelerin, tarih kurumlarının araştırmasının uygun olacağını ifade etti. Yeniden söz alan İdris Baluken, dünyadaki bütün katliamları meşrulaştıran gerekçeler yaratıldığını söyledi. Halaçoğlu'nun konuşmasını eleştiren Baluken, "Burada bin insan ölmüş. Dersim halkını 'dışarıdan gelen eşkıyalar' olarak tanımlayamazsınız" diye konuştu. Yusuf Halaçoğlu ise konuşmasında 'Dersimli' değil 'Dersime'e gelen eşkıyalar' ifadesini kullandığını söyledi. Halaçoğlu, "Rus belgelerini gördünüz mü? Seyit Rıza onlarla işbirliği yapmıştı. Ayrıca Fransa ve İtalya'daki belgeleri de inceleyin. Ölenlerin sayısı 5 bin civarında. Ancak çatışırsanız ya ölür ya öldürürsünüz" dedi. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Halaçoğlu'nun konuşmasını eleştirdi. Halaçoğlu'nun konuşmasında, Genelkurmay Başkanlığı'nın 50 yıl önce bastırdığı kitaptan alıntılar yaptığını belirten Aygün, "Alt tarafı 5 bin kişinin öldüğünü söylemesi bir bilim adamına yakışmaz. Bir kişinin ölümü bile korkunç bir şeydir" şeklinde konuştu. Halaçoğlu ise rakam vermesinin nedeninin, bunun birtakım spekülasyonlara neden olmasından kaynaklandığını söyledi. Halaçoğlu, "Orada öldürülen insanlar, eğer e- line silah almışsa ve ölmüşse doğaldır. O da öldürüyor çünkü. Devlete isyan eden insan muhakkak ki karşılığını görür. Gerçekten siviller, masum insanlar öldürülmüşse onu tasvip etmek mümkün değil" i- fadelerini kullandı. Hüseyin Aygün ise "Diyelim ki sizin dediğiniz gibi dış destekli kışkırtmalar. Ancak bu kadar büyük bir zulüm kabul edilebilir mi?" karşılığını verdi. Halaçoğlu ise "O zaman biz Çanakkale'de niye savaştık? 'Buyurun İstanbul'a kadar gidelim Beyoğlu'nda gezin, sizi misafir edelim' deseydik" dedi. -"İnsanların isyan etme özgürlüğü de vardır" CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Hüseyin Aygün'nün yaptığı konuşmanın altına kendisinin de imza atabileceğini ifade etti. Altay, partisinin anlayışının öteden beri arşivlerin açılması olduğunu, Meclis'te komisyon kurulmasında da sakınca görmediklerini belirterek, "Dersim'de yaşananları k- abul etmek kolay değil. Çok üzücü, acı olaylardır. İster isyan olsun ister olmasın. İnsanların isyan etme özgürlüğü de vardır. Fakat devletin şefkatli olmak gibi bir zorunluluğu vardır" diye konuştu. AK Parti İzmir Milletvekili Hamza Dağ, Dersim olayları ile ilgili konunun partisinin iktidarı ile birlikte konuşulmaya başlandığını ifade etti. Başbakan Erdoğan'ın, Dersim olayları ile ilgili, "Eğer devlet adına özür dilenecekse ben özür dilerim, diliyorum" ifadesini anımsatan Dağ, "Bu konuşma, Türkiye'de yeni bir dönemin yaşandığının en açık göstergesidir olayları ile ilgili geçtiğimiz hafta yayınlanan taziye mesajı da bunun çok açık göstergesidir. Türkiye'de artık geçmişte yaşanan sıkıntılar, acılar çok rahat tartışabiliyor" dedi. Dersim'de yaşanan olaylarla ilgili tanık ifadelerinden örnekler veren, Seyit Rıza'nın hikayesinin yürek burkucu olduğunu belirten Dağ, binlerce masum insanın katledildiğini, binlerce kız çocuğunun evlatlık verildiğini söyledi. CHP'nin bu konudaki tutumunu da eleştiren Dağ, "Eski CHP'ye bakıyoruz, Dersim'in acılarından rahatsız olmayan bir CHP var. Yeni CHP'ye bakıyoruz hem Dersim hem Suriye hem Mısır'ın acılarından rahatsız olmayan bir CHP var" diye konuştu. Bunun üzerine söz alan Engin Altay ise "Partimizin dış politikaya bakışı yurtta barış dünyada barıştır. Bizim komşu ülkelere terörist ihraç etmek, oradaki terör örgütlerine silah temin etmek, insanlara Türkiye'de gerilla eğitimi vermek gibi bir politikamız yok" dedi. onuşmaların ardından TBMM Başkanvekili Meral Akşener, HDP'nin grup önerisini oylamaya sundu. Akşener, iki oylamada da karar yeter sayısı bulunamaması üzerine, 13 Mayıs Salı günü toplanmak üzere birleşimi kapattı. (AA)

8 SAYFA 8 MAVi KIRMIZI SARI SAYFA 9 SiYAH MAVi KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >>8 GÜNCEL Şubat Mayıs Perşembe Cumartesi SONDAKiKA GAZETESİ >>9 GÜNCEL Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe Ebru Nida BİLİCİ BANA SEN ÖĞRETTİN ANNE OLMAYI... Sen öğrettin bana OĞLUM Anneliğin ne muhteşem bir kimlik olduğunu Ama bir o kadar da büyük bir sorumluluk olduğunu. Artık asla tek bir şahıs olmadığımı sen öğrettin. Attığım her adımın bir soruya dönüşüp bana sebebinin sorulacağını sen öğrettin. Niye lere neden lere bu ne lere o kadar alıştım ki artık her şeyi senin gözünden görmeye başladım. Birçok şeyi ilk defa görüyormuş gibi oldum. Kanıksadığım, varlığına alıştığım her şeyi seninle yeniden keşfetmenin mutluluğunu yaşadım. Karnımda hissettiğim ilk tekmenin beni ne kadar mutlu edip duygulandırdığını üzerinden geçen on yedi yıla rağmen hatırlıyorum. Seni kollarıma ilk aldığım andaki duygularımsa tarif edilemez. Siyah saçlarının ipeksi yumuşaklığını parmaklarım unutmuş değil halâ. Teninin kokusu burnumda bugün bile. Bana anneliği sen tattırdın, anne olabilmeyi sen öğrettin. 45 günlükken geçirdiğin operasyonla sevdiğimi, can paremi kaybetme korkusunun ne kadar büyük olabileceğini bana sen öğrettin ameliyathane kapısında. Sana borçluyum anneliğin güzelliklerini. Sen uyuyunca dinlenip yemek yiyince doyabildiğimi senden öğrendim. İlk kez tattığın ve çok sevdiğin lahmacunun -dişin olmadığı için- sadece yüzeyindeki malzemelerini yemiştin de kalan hamur kısmının nasıl da lezzetli olduğunu o gün öğrendim. Ateşlendiğin gecelerde sabaha kadar başında nöbet tutuşum nedense hiç yormadı beni. Elin elimde beklemek, ilaçlarına dualarımı eklemek olması gerekendi hep. Kaygıların insanın bedenî yorgunluklarına nasıl hükmettiğini, unutturduğunu o gecelerde öğretmiştin bana. İlk dişin çıktığında duygulanıp gözyaşları içinde Allah ım bu dişlere haram lokma değdirme. diye dua edişim, o duygu kabarması bugün bile taptaze. İlk adımın Günü saati bile aklımda halâ. Allah ım yavruma yanlış adım attırma diye yakarmayı senle öğrendim. Yuvaya, okula başladığın günlerde senin yaşadığın yabancılık hissi ilk beni sıktı, döktüğün gözyaşları benim gözlerimden aktı. Dizin kanadığında, canın yandığında benim içim yandı hep, sızım sızım. Çizdiğin resimlerden neyin özlemini çektiğini, sevdiklerinin gönlündeki yerini okumayı senden öğrendim. Bana yazdığın notların, şiirlerin dünyanın en güzel aşk mektupları olduğunu benden iyi kimse bilemez. Başarılarınsa senden çok beni mutlu etti. Ve sen öğrettin bana KIZIM Pembenin ne güzel bir renk olduğunu. Fuşya, toz pembe, şeker pembe gibi tonları olduğunu. Fırfırlar, fiyonklar, kurdeleler yeniden girdi dünyama. Renk renk tokalar, süslü elbiseler, çoraplar ne yakışırmış meğer kıvırcık saçlı, badem gözlü kuzuma. Bir yaşındaki bir çocuğun da giyim konusunda tercihleri olabileceğini sen öğrettin meleğim. Seninle öğrendim giymek istemediğini asla sana giydiremeyeceğimi. Ve kafana koyduğun şeyi er geç yapacağını. Yemeğini kendim yiyeceğim dediysen buna karşı çıkılamayacağını sen öğrettin. Paten kayarken bisiklet sürerken düşsen de kalkılacağını, kanayan dizine rağmen bunu başarman gerektiğine olan inancının seni başarıya götüreceğini senden öğrendim. Ve sen öğrettin evladın da anneyi koşulsuz sevebileceğini. Çok kızıp, bağırsam da bir fırsatını bulup yanıma sokulman, yanağımdan küçük bir öpücük alarak barışmaya çalışman, bana senin sevginin de nedenli büyük olduğunu, küskünlüğe dayanamadığını öğretti. Anne- kız baş başa yaptığımız gezmelerimiz, alışverişlerimiz, kitap okumalarımız senin kadar beni de eğlendirdi. Sohbetin çok tatlı kızım. Eminim (ama inşallah) büyüdükçe paylaşımlarımız artacak ve seninle güzel zamanlar geçireceğiz. Bazen anne kız, bazen iki arkadaş gibi. Ben yaşlanınca rollerimiz değişecek belki. Sen anne olacaksın o zaman, ben çocuk. Şefkat, hoşgörü ve sabır senden beklenecek. Ama ille sevgi, ille de sevgi. Sevgi olmadan hiçbir fedakârlık olmuyor. Kendimden biliyorum. Çok sev ki gücün artsın. Çok sev ki merhametin tazelensin. Ve çok sev ki insanlığını kaybetmeyesin. Umarım o günler geldiğinde çok yorup üzmem sizi yavrularım Bu acıyı siz de yaşamayın Mazlum Vesek Karabağlar Kent Konseyi Engelli Meclisi, Engelliler Haftası etkinlikleri kapsamında engellileri emniyet kemeri takmaları için uyardı. İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube Müdürlüğü ile ortak yapılan etkinlikte, emniyet kemeri takmayan sürücülere, Bu acıyı biz yaşadık, siz yaşamayın uyarısı yapıldı. Basmane Fuar Kapısı önünde Trafik Şube Ekipleri tarafından oluşturulan kontrol noktasına gelen Karabağlar Kent Konseyi Engelli Komisyonu Üyeleri, ekip tarafından çevrilen emniyet kemeri takmayan sürücülerle görüştü. Empatik Yaşam Kültür Sanat Spor ve Dayanışma Engelliler Derneği Genel Maden izinleri için Orman Bakanlığı'nın devre dışı kaldığını söyleyen Bakan Eroğlu, "Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nden Başbakanlık'a giderek ruhsat alan madenci, tekrar bize gelmeden işe başlayabilecek. Başbakanlık bu talebimize olumlu cevap verdi. Bu da işleri hızlandıracak" dedi Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'de bugüne kadar ormanlardan maden, mermer, taş ocakları dahil verilen alanın toplam 450 bin hektar olduğunu, bunun da ormanlık alanların çok cüzi bir alanına tekabül ettiğini belirterek, "Madenciler kati surette ormanları tahrip etmiyor. Çünkü biz onlarla birlikte anlaştık. Dedik ki madeni aldıktan sonra burayı ıslah edin. Hatta ağaçlandırma bedelini veriyorlar. Biz iş bittikten sonra ağaçlandırıyoruz ve tekrar ormana kazandırıyoruz. Yaptığımız bu, kaybolan bir şey yok" dedi. Eroğlu, kentte Fuar ve Kültür Parkı'nda düzenlenen "Mermer, Maden, Doğaltaş, Makine Teknolojileri Fuarı"nın açılışında yaptığı konuşmada, işadamlarının gayretleriyle son yıllarda ihracatın çok arttığını, 2002 yılındaki 36 milyar dolarlık ihracatın, bugün 153 milyar doları geçtiğini ifade etti. Gerçekten iyi mesafe kat edildiğini belirten Eroğlu, bunun yeterli olmadığını, 2023 yılında ihracatın 500 milyar dolara çıkartılacağını söyledi. Afyonkarahisar'da da büyük bir potansiyelin olduğunu, kentte doğal kaynaklar, jeotermal, ayrıca mermerin bulunduğunu dile getiren Eroğlu, yapılan göletler, sulama tesisleri, barajları ile de kentin bütün dünyaya gıda ihraç eden bir merkez haline geleceğini belirtti. Özellikle mermer açısından bakıldığında Afyonkarahisar'ın, dünyanın en kaliteli mermer yataklarına sahip olduğunu anımsatan Eroğlu, şöyle devam etti: "İşte 'Afyon beyazı' adlı mermer... Dünyaca meşhur. Kalite bakımından da son derece güzel. Ayrıca buradaki mermerler, radyasyon ihtiva etmiyor, o da çok önemli. Dünyada bir marka haline geldi. Afyonkarahisar, çeşitli desen, renk ve kalitedeki mermer rezervleri ile ülkemizin en güzel yer altı kaynağına sahip. Bu bakımdan gurur duyuyoruz. Başkanı Murat Pekdilber in görüştüğü sürücüler, engellilerin uyarılarını dikkatle dinledi. Pekdilber, Biz emniyet kemeri takmadığımız için sakat kaldık. Eğer siz emniyet kemeri takarsanız bizim yaşadıklarımızı yaşamazsınız. Emniyet kemeri tekerlekli sandalyeden sizi uzak tutar dedi. Karabağlar Kent Konseyi Başkanı Uğur Yelekli de, Engelliler Haftası nda farkındalık adına bir eylem yapmak istediklerini belirterek, Engellilerimizin önemli bir kısmı trafik kazası sonucu engelli olmuşlardır. Trafik kazalarında bedensel bütünlüğü korumanın en belirgin yolu emniyet kemeri takmaktır. Engelli Afyon Kocatepe Üniversitesi Mermer ve Doğaltaş Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi de yaptığı çalışmalarla gerçekten sanayici ve iş adamlarımıza yol gösteriyor, gelişmelerine katkı sağlıyor. Sektör için çok önemli. Kalifiye eleman yetiştiriyor. Türkiye'de özellikle ara eleman dediğimiz, eleman sıkıntısı var. İş talep edene soruyorum, 'ne istiyorsun?', 'ağabey ne iş olsa yaparım' diyor. Ama sanayicimiz her işi yapan değil, gerçekten vasıflı eleman istiyor. İşte üniversitemiz buradaki vasıflı eleman ihtiyacını karşılıyor." Maden ve metaller sektöründe bir artış kaydedildiğini anlatan Eroğlu, özellikle maden ve metaller sektöründe Afyonkarahisar'da 2012 yılında 157 milyon 839 bin dolar direkt ihracatın gerçekleştiği bilgisini verdi yılında ise maden ve metaller sektöründe yüzde 14 artışla 180 milyon doları aşan bir ihracat gerçekleştiğini kaydeden Eroğlu, bunun çok önemli olduğunu, bu sene, bu rakamın daha da artacağına inandığını söyledi yılında toplam 252 milyon 500 bin dolar doğal taş ihracatı gerçekleştirildiğini ve 2012 yılına göre yüzde 7.3'lük bir artış sağlandığını belirten Eroğlu, 2013'te de bir artışın yaşandığını, bu bakımdan önemli bir mesafe kat edildiğini ifade etti. Afyonkarahisar'dan en çok ihracatın Çin Halk Cumhuriyeti'ne yapıldığını, bunu da Amerika, Fransa ve Hindistan'ın takip ettiğini bildiren Eroğlu, "Benim özel arzum şu, bazen mermer, blok olarak satılıyor, bunun çeşitli sebepleri var ama acaba işlenerek satılırsa daha büyük bir katma değer sağlamak mümkün olur mu? Bu konuda bir çalışma yapılırsa biz, hükümet olarak destek vermeye hazırız. Zaten Başbakanımız da özellikle mermer sektörünü destekliyor" ifadelerini kullandı. "Ormanlardan madene verilen alan 450 bin hektar" Madenlerin izinlerinin büyük oranda ormandan verildiğini anlatan Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle basın mensupları size söylüyorum, bunu o kadar abartıyorsunuz. Şimdi bütün Türkiye'de bugüne kadar ormanlardan verilen toplam izin, maden ve mermer hepsi dahil, toplam 450 bin hektar. Bu da ormanlık alanların çok cüzi bir alanına tekabül ediyor. Bu sadece yılda verilen izinlerin toplamı. 30 yılda verdiğimiz bütün maden izinlerinin karşılığı olarak, biz Başkan Kocaoğlu: Benimle alakası yok İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Aliağa Belediyesi nden çıkarılan işçilerle ilgili olarak MHP İl Başkanı Necat Karataş tarafından yapılan Aziz Başkan ın da bilgisi vardı açıklamasına yanıt verdi. Başkan Kocaoğlu, İşçi fazlalığı olan belediyelerin bu fazlalığı nasıl eritmeleri konusundaki görüşümüz nettir. 10 yıllık uygulamalarımızda da bu açıkça görülmektedir. Biz bugüne kadar personel sayısı fazla diye kimseyi işten çıkartmadık. Sadece emekliliği gelen arkadaşlarımızla vedalaşarak dengeyi sağlamaya çalıştık. İlçe belediyelerimize de bunun dışında bir önerimiz olamaz diye konuştu. Belediye başkanlarının tek dereceli seçildiğini ve büyükşehir belediye başkanı ile ilçe belediye başkanları arasında ast-üst ilişkisinin bulunmadığını kaydeden Başkan Aziz Kocaoğlu, Dolayısıyla birbirlerinin yetki ve tasarruflarına karışmaları diye bir şey söz konusu olamaz. Aliağa da çıkarılan işçilerin sorumluluğunu bizim üzerimize yıkmaya çalışmak gibi bir tavrı anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Sayın İl Başkanı ndan söz konusu ifadelerini netleştirmesini talep ediyorum dedi. (HABER MERKEZİ) komisyonumuz da büyük bir olgunluk örneği göstererek, trafikteki vatandaşlarımıza emniyet kemerinin önemini anlattılar. Bu çalışmamızın vatandaşımız tarafından dikkate alınacağına inanıyoruz diye konuştu. Etkinliği takip eden Trafik Denetleme Şube Müdürü Semih Gök, Trafik Denetleme Şube Müdür Yardımcısı Oktay Kaygısız ve Trafikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Süleyman Kutay, Karabağlar Kent Konseyi ile yaptıkları çalışmanın örnek bir çalışma olduğunu kaydetti. Engelliler ayrıca, Fuar önünde bir firmanın emniyet kemeri ile ilgili yaptığı bilgilendirici uygulamaya da destek verdi. Bakan Eroğlu'dan madencilere müjde sadece 2010 yılında 500 bin hektarlık yeni orman alanı oluşturduk ve rahat ettik. Bir yılda 500 bin hektarlık alanda rehabilitasyon, orman kazandırma çalışması yaptık. Bunları da yazın. Marifet iltifata tabii. Arkadaşlarımız çalışıyor. Onlara yardımcı olmak lazım, önlerini kesmek değil. Kusura bakmayın yani. Neticede taş ocağı geliyor, 'biz istemeyiz.' Tamam da bu binalar ne ile yapılacak. Haydi, ben ormandan izin vermeyeyim. Benim için çok kolay. Mermer, bu kadar insana istihdam sağlıyor. İhracat yapıyor. O zaman yurt dışından mermer mi ithal edelim? Yurt dışından taş ocağı mı ithal edelim? Yani bunu çok açık söylüyorum, madenciler kati surette ormanları tahrip etmiyor. Çünkü biz onlarla birlikte anlaştık. Dedik ki madeni aldıktan sonra burayı ıslah edin. Hatta ağaçlandırma bedelini veriyorlar. Biz iş bittikten sonra ağaçlandırıyoruz ve tekrar ormana kazandırıyoruz. Yaptığımız bu, kaybolan bir şey yok. Diyorsunuz ki, 'HES'ler ormanları tahrip ediyor.' Ben sabahleyin çıkardım. Şimdiye kadar Kaymakam Demir, "Köy yerinde yumurtayı da yoğurdu da ekmeği de dışarıdan alır olduk. Artık eskiyi hatırlama zamanı. Köy yumurtası ve tavuğuna olan talep de artıyor. Proje kapsamında köyümüzü ve köylümüzü eskiye döndürmeyi amaçlıyoruz" dedi Tokat'ın Erbaa ilçesinde, köy tavuğu ve yumurtası üretiminin artırılması amacıyla yürütülen proje kapsamında, köylerden getirilen yumurtalardan civciv yetiştirilip köylülere veriliyor. Erbaa Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği ile İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'nün iş birliğinde hazırlanan "Köy Tavuğu- Köy Yumurtası Projesi" çerçevesinde, vatandaşlarca getirilen köy yumurtaları, Erbaa Belediyesi Keklik ve Sülün İstasyonu'nda kuluçka makinesinde gerekli koşullarda muhafaza ediliyor. Doğal ürünlerin üretimini ve tüketimini artırmak, köylülere ekonomik destek sağlamak amacıyla yürütülen proje kapsamında, bu köy Engelliler Haftası nda sürücülere engelli uyarısı verilen bütün HES'lerden enerji hatları dahil olmak üzere bunların tamamına ayrılan alan, toplam ormanlık alanının binde 2'si. Binde 2... Ama buradan muazzam bir istihdam sağlanıyor. Madencilik sektörünün sağladığı katma değer ve bu ihracat rakamlarını ihmal edemeyiz. Onlar alın terini ortaya koyuyor. Elleri nasırlı bir şekilde çalışıyorlar. Kusura bakmayın." "Orman artışı itibarı ile dünyada biz bir numarayız" HES'lerin yüz katını ormanlaştırdıklarını aktaran Eroğlu, bozuk ormanların ihya edildiğini ifade etti. Yol kenarları, okullar, hastaneler, üniversitelerin ağaçlandırıldığını dile getiren Eroğlu, şunları kaydetti: "Bunlar, ülkemizin ormanlık alanlarının artmasına vesile oluyor. Bütün bunlara rağmen çok cüzi miktarda ormanlık alanları madencilere, kısa bir süre için, madenleri alıncaya kadar, terk etmemize rağmen bin de 2. Bunun karşılığında bizim ormanlık alanlar son 10 yılda yumurtalarından bir süre sonra çıkan civcivler, yumurtayı getiren vatandaşlara dağıtılıyor. Erbaa'ya bağlı Keçeci köyünde ilk etapta 83 civcivin, Kaymakam Abdulkadir Demir, Belediye 900 bin hektar artmış. Ayrıca fidanlara gelince, ağaçlandırmada dünyada Çin ve Hindistan'dan sonra 3. sıradayız. Onların alanı büyük olduğu için yarışamayız ama orman artışı itibarı ile dünyada biz bir numarayız. Netice itibarı ile basın mensupları bir şey yazarken ölçülü yazın bir zahmet. Acaba ne getiriyor, ne götürüyor ona bakmak lazım. Ben de şunu ifade ediyorum, açık bir şekilde, madenciler-mermeciler ne talep ediyorsa onlara her türlü desteği vermeye hazırım. Hatta bir izin geldiği zaman onu 24 saat bekletmiyorum. Arkadaşlarımız şahit. Neticede üretecekler. Üreten insan başımızın tacıdır. Eli nasırlı insan eli öpülesi insandır." "1950 yılından önce bir toplu iğneyi dahi yurt dışından getiriyorduk Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar'da bugün başlayacak "AK Parti 22'nci İstişare ve Değerlendirme Toplantısı"na ilişkin, "Bütün televizyonlar burada olacak. Bütün Başkanı Hüseyin Yıldırım ve İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Murat Gökbulut tarafından 9 aileye dağıtıldığı projenin, diğer köylerde de uygulanması planlanıyor. Kaymakam Demir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, köylerde yaşayan vatandaşlara gelir sağlamak amacıyla bu projeyi yürüttüklerini belirterek, "Projemiz kapsamında her ay bin kadar civciv üretip, 100 aileye hiçbir ücret almadan 10'ar tane vermeyi planlıyoruz, ayrıca ileride organik köy yumurtası ve köy tavuğu elde etmeyi düşünüyoruz" Sönmez Erzurum a atandı İZMİR Basın İlan Kurumu (BİK) İzmir Şube Müdürü T.Fikret Sönmez, BİK Erzurum Şube Müdürlüğü ne atandı. Başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren, üç yıl önce Bursa dan İzmir e atanan Sönmez, yeni görev yerinde bir hafta sonra mesaiye başlayacak. Sönmez in yerine ise BİK Afyon Şube Müdürü Burak Orhan atandı. Basın İlan Kurumu nda Adana Şube Müdürlüğü nde göreve başlayan Sönmez, Bursa Şubesi nde 12 yıl müdür olarak görev yaptı. BİK in tecrübeli müdürleri arasında yer alan Sönmez; Kocaeli, Trabzon, Eskişehir gibi bir çok şubenin kuruluşunu gerçekleştirdi. Erzurum a atanmasıyla ilgili soruları cevaplayan T.Fikret Sönmez, BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay ın dünya, Afyonkarahisar'daki muhteşem güzellikleri, sağlık turizmini, termal turizmini, kongre turizmini, leziz yemekleri, lokumu, eti, sucuğu tanıyacak, Afyonkarahisar mermerini tanıyacak, insanların misafirperverliğini tanıyacak" dedi. Eroğlu, Afyonkarahisar'da bir akaryakıt istasyonunun açılış töreninde yaptığı konuşmada, ekonominin temelinde istihsal, istihdam ve ihracatın bulunduğunu söyledi. İstihsal yani üretim olmadan gelişimin ve istihdama katkının sağlanamayacağını vurgulayan Eroğlu, "1950 yılından önce bir toplu iğneyi dahi yurt dışından getiriyorduk ama Türkiye nereden nereye geldi. Geçmiş zamanı şöyle film şeridi gibi gözünüzün önünden bir geçirin. Son 11 yılda Türkiye'de muazzam bir gelişme olduğunu görürüz. Bu da çok önemli" ifadesini kullandı. Türkiye'nin artık zengin olduğunu ve ekonomisinin de güçlendiğini dile getiren Eroğlu, Merkez Bankasının dövizle dolu olduğunu anlattı. Dünyada ekonomik krizler yaşanırken Türkiye'de bunun olmadığını bildiren Eroğlu, "Gerçekten bu, büyük bir mutluluk vesilesi. Türkiye'yi daha da büyük hedeflere doğru geliştireceğiz ve hedeflere kilitleneceğiz. Zaten Türkiye'nin büyük hedefleri var. Birinci büyük hedefimiz; 2023 yılında Türkiye'yi dünyadaki 10 büyük ekonomi arasına taşımak. Tabii ihracatımız 500 milyar dolar olacak ve kişi başına düşen gayri safi milli hasıla da en azından 25 bin dolar olacak. Bunlar hayal değil" değerlendirmesinde bulundu. Eroğlu, Afyonkarahisar'ın da çok geliştiğini ve bundan çok büyük mutluluk duyduğunu aktardı. Yeni iş yerleri açılmasının, bir esnaf çocuğu olarak kendisini mutlu ettiğine değinen Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle kazancın 10'da 9'u ticarettedir. Bunu bilmemiz lazım. Ticaret çok önemli, geliştirmemiz gerekiyor. Afyonkarahisar bu bakımdan da gerçekten çok gelişiyor. Buna katkıda bulunan bütün iş adamlarımıza gönülden teşekkür ediyorum. Afyonkarahisar, son anketlerde mutlu şehirler arasında Türkiye'de ikinci oldu. Bu da benim için mutluluk vesilesi. Bizim gayemiz; insanları mutlu etmektir. Onlara rahat bir imkan, huzurlu bir imkan sağlamak da hükümetimizin, belediyemizin vazifesidir. Biz de Afyonkarahisar'da bunun için çalışıyoruz." (AA) diye konuştu. "Projemiz ilerleyen dönemlerde yeterli ekonomik büyüklüğe ulaştığında, gerek yumurta gerekse et olarak pazarlanması yönünde teşkilatlanmamızı sağlayacağız" diyen Demir, şunları kaydetti: "Köylümüzden hiçbir ücret almadığımız projemizin ismi Köy Tavuğu-Köy Yumurtası Projesi çünkü artık köy yerinde yumurtayı da yoğurdu da ekmeği de dışarıdan alır olduk. Artık eskiyi hatırlama zamanı. Doğal yaşama doğru bir gidiş var, o yönde köy yumurtası ve köy tavuğuna olan talep de artıyor. Proje kapsamında köyümüzü ve köylümüzü eskiye döndürmeyi amaçlıyoruz." Keçeci köyünden Salih Bolat ise köyde yaşamalarına rağmen tavuk etini ve yumurtayı marketlerden satın aldıklarını belirterek, "Köylüye büyük katkı ve teşvik amaçlı bir proje. İnsanlar bu vesileyle bu civcivleri çoğaltacak hem kendileri doğal yumurta yiyecek hem de satışını yapacak. Büyük bir gelir kapısı olacak diye düşünüyorum" dedi. (AA) görevlendirdiği her yere bir futbolcu edasıyla gitmeye hazır olduğunu açıkladı. BİK İzmir Şube Müdürlüğü nde çıtayı çok yükseğe taşıdıklarını ifade eden Sönmez, Bayrağımızın dalgalandığı her toprak parçası bizim ülkemizdir. Bana verilen her görevi şimdiye kadar hiçbir zaman yüksünmeden yapmışımdır. Erzurum da bizim vatan toprağımız. Erzurum da da güzel işlere imza atacağımızı umuyorum. Erzurum da da güzel dostluklar edineceğimize inanıyorum. diye konuştu. Sönmez, İzmir de başta gazete sahipleri ve yöneticileri olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerine, müdürlerine teşekkür etti. (HABER MERKEZİ) AĞLAYAN CAMİLER DİYARI!.. Türk Milleti, geleceğini öngörebilmek için, zaman zaman kaybettiği topraklara gitmeli ve oradaki kültürel mirası görmeli vede mahsun Türklerle bir araya gelmelidir. Ben de bu sefer İsveç in Malmö şehrinde tanıştığım, Doğu Makedonya nın Konçe köyünden Bozkurt lakaplı Abdullah Bey in ısrarlı daveti üzerine arkadaşlarımla beraber Konçe ye gittim. Bu ata topraklarına gidişler, benim fikirlerime her daim bir tazelik ve aklımada dinçlik katıyor. Türklük konusunda, adeta bir iman tazeliyorum. Allah a çok şükür ki; yine böyle oldu... Allah ve orada bize eşlik edenler şahittir ki; biz bir tek Abdullah ın Bozkurt olduğunu zannederken, Doğu Makedonya dağlarında ana rahminden dünyaya düşen her bir Türk ün Bozkurt olduğunu gördük. Abarttığımı falan zannetmeyin. Dağın zirvesini tutmuş ve bir Yörük köyü olan Kocaali de bebelerin bizi bir Bozkurt Selamı ve Duruşu ile öyle bir karşılayışı vardı ki; buna yürek dayanmaz. Hemen aklıma Atatürk ün, Toroslarda Yörüklerin tüten dumanını işaret etmesi geldi. Ve Türk Milletine ne mutlu ki; yüzyıllık ayrılığa ve onca çileye rağmen, Doğu Makedonya nın zirvelerinde, Yörüklerin ocağı Biz Türküz diye tütüyor. Sadece bu sebeble bile, Türkiye Türklerinin ve Dünya Türklüğünün, Makedonya Türklüğüne ama özellikle Doğu Makedonya Türklüğüne, hiç bir zaman ödenemeyecek borçları vardır. Türk her yerde olduğu gibi Makedonya da da sıkıntılıdır. Küresel güçler ve onların işbirlikçilerinin, Türk ü asimile etme politikalarını, büyük bir incelik ve titizlikle orada da uyguladıklarını bir kez daha gördük. Ayrıca dikkatimizi çeken diğer bir husus, ecdat yadigarı ve gözbebeğimiz camilerimizin içler acısı haliydi. Bu sebeble bölgeye Ağlayan Camiler Diyarı demek daha doğru olur diye düşündüm. Radoviş te Kebir Cami nin ortada bırakılan minareden ibaret görüntüsünü, Strumca - daki kapalı tutulan şahaser Orta Cami ni, yüzlerce Türk ün anavatana göç ettiği Velyusa da samanlık haline getirilen ve minaresi yıkılan camiyi ve Banitsa da müslüman bir çingeneye terkedilen tekkeyi ve camiyi, Cumalı köyünde yıkılmaya terkedilmiş camiyi ve diğerlerini görünce, bir Müslüman Türk olarak, emin olun çok utandım... Bu fotoğrafları da sizlerle paylaşıyorum. Söyleyin yanlış mı düşünmüşüm? Özcan PEHL VANOĞLU Biz Müslüman Türklerin artık aklımızı ozcanpehlivanoglu@yahoo.com başımıza alma zamanı, çoktan gelmişte geçmiştir. Nasıl ülkemizi ve ülkemizin zenginliklerini milliyetsizlere terk etmiş isek, Makedonya da da durum aynıdır. Biz birbirimizle uğraşıp didişirken, Türkle her hangi bir nedenle hesabı olanlar Türk e ağır bir fatura kesmek peşindedir. Bu arada, yirmi yılı aşkın bir süredir Hıdrellez Şenlikleri adı altında yapılan etkinliklere katılmak üzere, Çalıklı Köyü ne gittik. Balkanların dört bir köşesinden oraya gelen, dostlarla kuçaklaştık. Bütün eksikliklerine rağmen, bu şenliği ilk günden itibaren sürdüren Dr. Şenol Tahiri yi de kutluyorum. Hepinizi de, yılda bir kez de olsa Çalıklı, Konçe, Kocaali, Alikoç, Radoviş, Strumca, İştip, Köprülü başta olmak üzere Doğu Makedonya ya gitmeye ve oradaki Türklerle kucaklaşmaya davet ediyorum. Yani demek istediğim şu: turistik değil, hedefli ve planlı olarak Türk bölgelerini ziyaret etmek gerekiyor. Bunu da mazeret üretmeden yapmak lazım... Ayrıca Doğu Makedonya yı Ağlayan Camiler Diyarı olmaktan çıkarmak için, her Türk kendine bir vazife üstlenmelidir. Herşeyi devletten beklemeyelim. Yolunu bulup, camilerimizle sevinen ve gülen yürekler haline gelelim. Bu seyahatimizde bize ömür boyu unutamayacağımız görüntüler yaşatan; İsmail Kurt, Hamdi Hasan, Elvin Hasan ile Kemal ve Yaşar öğretmenlerimizi de anmamız ve size tanıtmamız gerek. Onlar gerçekten rahmetli Necip Hablemitoğlu nun dediği gibi Mustafa Kemal in Öğretmenleri!.. Dönüşümüzde de, Üsküp teki dostlarla kucaklaştık ve 27 Nisan 2014 te parlamentoya giren genç Türk milletvekili Enes İbrahim i ve Türk Hareket Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Adnan Kahil i ziyaret edip tebrik ettik. Bir de üstüne Ohri li Maksud Ali yi görmeyelim mi! Hangi birini yazayım? Bizi görmekten mutlu olan, Size sahip çıkmak, Türkiye nin ve Türklerin namus ve şeref borcudur deyince gözyaşları ile boynumuza sarılan, evine ve sofrasına davet eden, bu olmadı hep bekliyoruz diyen, bağrımızdan hiç koparmak istemediğimiz al yanaklı Yörük çocuklarını mı; hangisini yazayım? Olmadı be, Konçeli Bozkurt Abdullah olmadı! Bizi oralara götürdün ama biz artık oralarda kaldık dönemeyiz... Bedenimiz anavatana dönse de, kalbimiz oralarda kaldı. Söyle be gavura, geleceğiz bir daha yine oralara, işte benden de o ka!.. Köy yumurtası getirene civciv hediye Annelere özel "Güvenli Halı" projesi Denizli'de üniversite öğrencileri, "Güvenli Halı" projesi ile bebeklerin halı dışına çıktığında alarm veren bir sistem geliştirdi. Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) 8. Bilimsel Proje Şenliği'nde öğrenciler projelerini tanıttı. Teknokent hizmet binasında gerçekleştirilen etkinlikte Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü öğrencileri Dilek Şen, Nuray Hergül, Cansu Yılmaz, Ayşe Saban ve Tuğba Kökduman'ın birlikte hazırladığı projede, odada anne ya da babanın bulunmadığı sırada bebeğin halının dışına çıktığı an alarm çalan proje tanıtıldı. Proje hakkında bilgi veren Dilek Şen, özellikle çocukların balkona çıkmaları ve pencerelerden aşağı sarkmalarının önüne geçmek istedikleri için arkadaşlarıyla böyle bir projeyi geliştirdiklerini söyledi. Projenin asıl amacının çocukların güvenliği olduğunu ifade eden Şen, sistemin özelliklerini şöyle anlattı: "Odalara 45 derecelik açılarla aynalar yerleştirdik. Odanın bir köşesinden çocuk çıktığı an sistem alarm veriyor. Bu sayede anne ya da baba odada olmadığı zamanlarda güvenlik sağlanmış oluyor. Böylece çocuğun camdan düşüp ölme ihtimali olmuyor ya da televizyon ünitesine çarpıp çocuğun üzerine düşme tehlikesi bulunmuyor. Burada biz, çocukların yüksekten düşüp ölmesini, yaralanmasını engellemek istiyoruz. Çocuğun halı dışına çıktığı anda çalışacak sistemle bu gerçekleştirilebilir diye düşünüyoruz." (AA)

9 SAYFA 10 SONDAKiKA GAZETESİ >> 10 DENİZLİ HABERLERİ Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali devam ediyor Denizli Büyükşehir Belediyesi nin 4 Mayıs'ta başlayan ve bu yıl 30.sunu gerçekleştirdiği Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali devam ediyor. Festival kapsamında bugüne kadar sergilenen oyunlar Denizlililerin büyük beğenisini topladı. 11 Mayıs'a kadar sürecek festivalde 18 farklı grup birbirinden ilginç gösterileri ile tiyatroseverlere unutulmaz anlar yaşatacak Denizli Büyükşehir Belediyesi, Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali'ne katılan tiyatro topluluklarının oyunlarını sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor. 4 Mayıs'ta başlayan ve11 Mayıs'a kadar sürecek festivalin ilk 5 gününde sergilenen oyunlar Denizlililerin büyük beğenisini topladı. Bu güne kadar binlerce izleyici, sergilenen oyunlarda amatör oyuncuları sahnede yalnız bırakmadı. Festival kapsamında İstanbul Aydın Üniversitesi Drama ve Oyunculuk Bölümü tarafından "Lysistra" adlı oyun, Denizli Büyükşehir Belediyesi Genç Denizli Tiyatro Kulübü tarafından "Çürük Elma" adlı oyun, Ünye Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Duvar" adlı oyun, Dramatic for Artistic Creation Theatre Morrocco tarafından sergilenen " Black&White" adlı oyun ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Müzikal Topluluğu tarafından "Woyzeck" adlı oyun izleyenlerin büyük beğenisini kazanırken 11 Mayıs tarihine kadar sergilenecek oyunlar ve saatleri ise şöyle; 8 Mayıs 2014 Saat 14.00' da İstanbul Anadolu Lisesi Tiyatro Topluluğu sergileyeceği "Notre Dame Müzikali", 8 Mayıs 2014 Saat 16.30' da Rıza Ertuğrul Eryılmaz Anadolu Lisesi Tiyatro Grubu " Bir İshaksın Bir Cemil", 8 Mayıs 2014 Saat 20.30' da Ankara Sun - Art Tiyatro'nun sergileyeceği " Nihayet Bitti", 9 Mayıs 2014 Saat 14.30' da Kocaeli Üniversitesi Tiyatro Kulübü " Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım", 9 Mayıs Azerbaycan Küçük Sahne Tiyatrosu " Bir Serbest Yalnızlık ", 10 Mayıs 2014 Saat 14.30'da Hollandalı Theatervereniging Kulis ekibi tarafından " Çapkın Dede" 10 Mayıs 2014 Saat 2030' da Tunuslu Association Theatre Of Younger " Zouz, Out Cry", 11 Mayıs 2014 Saat 14.30' da Tabib-ül Curcuna " Albay Kuş" 11 Mayıs 2014 Saat 20.30' da Denizli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından " Duvarların Ötesi" adlı oyun Pamukkale Üniversitesi Hasan Kasapoğlu Kültür ve Sanat Merkezi'nde sergilenecek. Aynı zamanda çocukları da unutmayan Denizli Büyükşehir Belediyesi, festival kapsamında 5 Mayıs' ta Denizli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından sergilenen "Anhelmus ve Külkedisi" 6 Mayıs Denizli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu "BonBon ile Mıstık" oyunu ve 6-7 Mayıs' ta Salihli Belediyesi Şehir Tiyatrosu "Uçan Adam" adlı oyunu ile minik seyircilerin karşısına çıktı ve miniklerin oldukça beğenisini topladı. Yine 8-9 Mayıs tarihlerinde Saat 10.30'da Çatalçeşme Oda Tiyatrosu' nda sahnelenecek olan Patiyo Sanat Tiyatrosu' nun "Dişler ve Düşler" adlı oyunu minik tiyatro seyircilerini bekliyor. Bunun yanı sıra düzenlenen festival ile tiyatro şenliği Denizli Merkez ile sınırlı kalmıyor. 9 Mayıs 2014 tarihinde Saat 20.00' da Tabib-ül Curcuna " İpekçi Merhum" adlı oyun ile Tavas' ta, Tiyaro Reeal " Bir İshaksın Bir Cemil" oyunu ile Acıpayam' da, Ünye Belediyesi Şehir Tiyatrosu " Duvar" oyunu ile Sarayköy'de tiyatro rüzgarını ilçelerimize taşıyacak. Festival kapsamında ayrıca hem tiyatro gruplarının hem de arzu eden tiyatro severlerin katılabildiği atölye çalışmaları da düzenleniyor. Bu atölye çalışmaları da alanında uzman kişiler tarafından ortaya konuyor. 10 Mayıs'a kadar "Dans Tiyatrosu Atölyesi" New York' tan gelen Sign Dance Collective dans tiyatrosu ekibi Hollywood filmleri aktörlerinden David Bower ve Küba asıllı İngiliz Kraliyet Balesi dansçılarından Isolte Avila ile " Tiyatrodan Dansa, Danstan Tiyatroya" adlı çalışmalarını meraklıları ile buluşturuyor. 9 Mayıs'a kadar Ankara' dan festivale katılan Kukla Uzmanı Yılmaz Angay tarafından "Kukla Yapımı ve Oynatımı" ile ilgili eğitimler, 10 Mayıs'a kadar İzmir Devlet Tiyatrosu'ndan Hülya Savaş ile "Ses ve Diksiyon Eğitimi Atölyesi" etkinlikleri ile 10 Mayıs'a kadar Mersin Üniversitesi'nden Dr. Hakan Altun tarafından "Doğaçlama ve Tiyatro Atölyesi" eğitimleri verilecek. Festival kapsamında bir araya gelen atölye çalışmaları ile kaynaşma imkanı bulan gruplar birbirleri ile bilgi alışverişinde bulunurken aynı zamanda eğlenceli zamanlar geçiriyor. (HABER MERKEZİ) Doğaç:TOKİ nin müteahhitleri Anadolu da inşaat malzemesi satan esnafı dolandırdı Denizli İnşaat Malzemesi Satıcıları İşadamları Derneği(DİMSİAD) Başkanı Sedat Doğaç, TOKİ nin ihalelerini alan bazı müteahhitlerin inşaat malzemesi satan esnaftan aldığı malların parasını ödemeden şirketlerini fesh edip gittiğini bu yüzden esnafların çok zor durumda kaldığını söyledi. DİMSİAD Başkanı Doğaç, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Denizli Gazeteciler Cemiyeti nde düzenlediği basın toplantında genel kurul sonrası seçilen yeni yönetimini basına tanıttı. "UZAKDOĞU'DAN GETİRİLEN İNŞAAT MALZEMELERİYLE KALİTESİZ BİNALAR YAPILIYOR" Toplantıda sektörün sorunlarıyla ilgili bilgi veren Doğaç, Uzakdoğu dan gelen çeşitli inşaat malzemelerin Türkiye deki kalitesiz inşaatların yapılmasına sebep olduğunu ifade etti. Doğaç, Çok ucuz maliyetlerle yapılması isteyen bazı inşaat şirketleri var. Bunlarla ilgili tabi biz elimizden gelen yapmaya çalışıyoruz. Sorunlu ürünler ileriye dönük sıkıntılar yapıyor. Türkiye de ucuz maliyetle üretim yapmak için Çin den çok ucuz mal getiren firmalar var. Bu mobilyada seramikte farklılıklar gösterebiliyor. Oradan Türkiye ye giren kalitesiz ürünlerle ucuz maliyetli yapılar yapılıyor. Bu ucuz maliyetli yapılar ile de tabiî ki sorunlu. Bir seramiğin kalitesinden kapıtaki kilide kadar hepsi önemlidir. Bunlar sürekli kontrol altında tutulması gereken şeylerdir. dedi. TOKİ NİN MÜTEAHHİTLERİ ESNAFLARI DOLANDIRIP GİTMİŞ TOKİ nin Denizli de yaptığı konutların ihalelerini Ankaralı menşeli firmalar aldığını vurgulayan Doğaç, bu firmalardan bazılarının esnaflardan aldığı bir çok malzemenin parasını ödemeden ortadan kaybolduğunu anlattı. Doğaç Parasını tahsil edememe gibi sıkıntı yaşattığı meslektaşlarımız oldu. Bunlar Denizli deki bazı arkadaşlara geçekten büyük zararlar verdiler. Sorunlar yaşadık. Denizli den bazı alımlar yaptılar ama ödemelerinde aksaklıklar yaşattılar. Bazı firmalar bu ödemeleri yapmadan şirketlerini fesh edip gittiler. Bunlar da yaşandı. Zarar gören arkadaşlarım Denizli deki üst düzey belediye başkanı veya vali gibi kişileri devreye koymasına rağmen çözüm üretemediler. Şu an tedbirli davranıyorlar ama çok büyük sorun yok diyemeyiz. diye konuştu. (CİHAN) Depremle yıkılan bin 500 yıl önceki sütunlar orjinal haliyle ortaya çıkarıldı Denizli nin Bozburun-Goncalı ve Eskihisar mahalleleri sınırları içinde yer alan Laodikya Antik Kenti nde yapılan kazı çalışmalarında Kuzey Agora Kutsal Tapınağı nın sütunları bin 500 yıl önceki şekliyle toprağın 7 metre aşağısında orijinal haliyle ortaya çıkarıldı. Laodikya Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, yerin 7 metre altında buldukları sütunlardaki yazıtlarla arkeolojik olayların örtüştüğünü de gördüklerini söyledi. Büyük Konstantin (I. Konstantin) zamanında düzenlemesi yapılan alanın içindeki iki tapınağın birisinin Zeus diğerinin o dönemde dokuma tanrısı olarak inanılan Atena için yapıldığını belirten Şimşek, Buradaki olayda 494 yılı depreminde M.S. yıkıldığı şekliyle kalmış. Ondan sonra bu alan hiç kullanılmamış. Bu çok önemli bin 500 yıl sonra 7 metre aşağıda yıkıldığı şekliyle bizim bu devasa sütunları bulmamız ki bunların toplam yükseklikleri 10 metre 80 santim olarak ölçülebiliyor. dedi. Laodikya nın yaşayan bir arkeoloji parkı olarak düzenleneceğini vurgulayan Şimşek, Çünkü insanlar gezdiklerinde 1500 yıl boyunca doğa olayını nasıl buradaki yıkılan sütunların üzerini doldurduğu kesit halinde görülebilecek ve biz burayı ayağa kaldırdığımızda özellikle de bu yürüme alanında portik alanında arka duvarlarda değişik şekillerde preslerle dekore edilmiş olarak yıkılmış şekliyle duruyor. Burası ayağa kaldırıldığında tamamıyla dünyada eşi benzeri az olan özel bir yerin tekrar bin 500 yıl sonra canlandırılmış şekli olacak. Gerçekte bu kadar büyük devasa bir Agora kaşımıza çıkmıyor. Çünkü burada 2 tane tapınak var. Bu Agora nı içinde ve siz burada bu tapınakların nasıl söküldüklerini ve nasıl buranın durduğunu ve nasıl ayağa kaldırıldığını izleyebileceksiniz. diye konuştu. (CİHAN) Firmamızın üretim departmanında çalıştırılmak üzere vasıflı/vasıfsız işçiler alınacaktır. Can Meşrubat Ltd Şti. Hasan Cihan Telefon -(0258)

10 SAYFA 11 SONDAKiKA GAZETESİ >> 11 DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe Kamplaşmanın sona erdirilmesi kolay olmayacak Mehmet BARLAS SABAH GAZETESİ Türkiye'deki kamplaşmayı sona erdirmek konusunda ağırlıklı sorumluluk Başbakan ve muhtemel Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a düşüyor. Tabii ki bunun gereklerini yerine getirmek çok kolay değil... Çünkü kamplaşmanın kaynağını oluşturan ve siyaseten kronik azınlık konumunda bulunan "Beyaz Türkler" çok mutsuzlar. Her seçimden yenik çıkmaktan kaynaklanan mutsuzlukları, onları saldırganlığa ve kural tanımazlığa itiyor... Hakaret, sokak eylemlerini tahrik etmek, çarpık algı üretimi ve benzeri kural dışı davranışlar, günlük siyasetin öğeleri konumunda... Arkasında halk desteği ve demokratik meşruiyet bulunan Başbakan Erdoğan'ın Beyaz Türklerin mutsuzluklarını ve bundan kaynaklanan kural dışılıklarını anlayıp, onlara hoşgörü ile yaklaşması tabii ki kolay değil... Kendisini hedef alan saldırılar karşısında üslubunu sertleştirmek yerine, onlara "Bağnazlığı bırakın, Yeni Türkiye'yi gelin birlikte inşa edelim" demesi ne kadar mümkündür? Bürokrasinin kuklaları Kendilerini Cumhuriyet ideolojisinin seçkinleri olarak gören Beyaz Türklerin bugüne kadar halka ve gerçeklere karşı "Bürokratik oligarşinin kuklaları" olmak konumunda bulunmalarını bir "Ayrıcalık" şeklinde algılamaları da, tabii ki tahlil gerektiriyor. Beyaz Türklerin mutsuzluklarının yanında, "Dış Dünya"nın belirli odaklarının, Yeni Türkiye'nin mutsuzlarına cesaret veren tutumları da var. Dünkü Yeni Şafak'ta Markar Esayan bu durumu şu şekilde çok doğru tahlil etmişti: "- Batı ve İsrail, Sisi'nin değil, Mursi'nin yanında olsaydı, bölgeye yüzlerce yıl sonra ilk kez güven duygusu gelebilecekti... Modern yaşam biçimi diktatörlüğüne ve imtiyazlara dayanan bir kesim, Erdoğan'ı Mursi gibi devirmeye kalktılar." Eski düzen süremez "- Var olan düzeni Ortadoğu'da olduğu gibi, Türkiye'de de sürdürmek mümkün değil artık. Bu gerçekle yüzleşilirse, eşit hak ve fırsatların totaliter laik halk kesimlerinin de lehine olduğu anlaşılabilir, böylelikle Yeni Türkiye'nin kuruluş müzakerelerine bu kesimler de katılabilir." "- Erdoğan'ı sürekli terörize ederek, sert konuşması, hatalar yapması ve hayati mücadelelerden başını kaldıramaması sağlanabilir, buradan da laik tabanı diri tutacak efsaneler, korkular üretilebilir. Ancak bu, ülkeyi birlikte inşa etmenin gururunu paylaşmak yerine, 'uzman seçkinlerin' kendi depresyonlarını bu kesimlere yıkması anlamına gelir." Erdoğan'ın işi zor Kısacası "Mutsuzluğun sosyolojisi", Türk demokrasisinin ihtiyaç duyduğu bir uzmanlık dalı şu anda... Ama bilelim ki sadece hafızanın devrede olduğu durumlarda mutluluğu bulmak pek mümkün değildir. Bugünü ve yarını doğru anlamadan "Nerede o eski siyaset" diyerek demokrasiyi sabote edenlerin ruh hallerini kabullenmek kolay olmayacak. Kısacası Başbakan Erdoğan'ın işi kolay değil Cemaat umutsuz Abdurrahman D L PAK YENİ AKİT GAZETESİ Cemaat tarafından gelen açıklamalar giderek daha fazla umutsuzluğa saplandıklarını gösteriyor.. Yorgun ve umutsuz gözüküyorlar. Onun için öfkeleri korkuları kadar büyük.. Öfke krizi akıllarını baskıladığı için arkası arkasına hata yapıyorlar.. Giderek üslub olarak savunmaya geçiyorlar sanki.. Kehanetlerinin arkası arkasına boş çıkması, artık tabanlarında da giderek artan kaygıları önlemeye yetmiyor.. Destekçilerini giderek kaybediyorlar.. Ama bu arada yurtdışından ilginç destekler de gelmeye başladı. Sanki bunların bir kısmı, cemaati iktidara karşı daha fazla bir yıpratma aracı olarak kullanma çabalarının ürünü gibi gözüküyor.. Bir başka açıdan bakınca da, aslında bu dış kaynaklar, sanki cemaati savunmaktan, eskiden bu projeye destek verdikleri için ve şimdi gelinen noktada bu projenin çökmesi ile birlikte, kendilerini eleştireceklere karşı bir öz savunma çabası gibi gözüküyor.. Ben hemen bir dağılma düşünmüyorum, ama artık deşifre olduktan sonra da bu projeye daha fazla yatırım ve destek verilmesi sözkonusu olmayacak.. Asıl sorun, cemaat projesinin boşa çıkması ile, BOP un da işlevsiz hale gelmesi ile, İslam coğrafyasında doğan boşluğun nasıl doldurulacağı ile ilgili.. Batı iddiasından vazgeçip, meydanı boş bırakmak istemeyecektir. Öte yandan Arap dünyasında bir süredir başlatılan İslam ve demokrasi hareketi de bu işten yara aldı.. Bugün İslam dünyasında demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti demek, İhvan a ve Cemaat-i İslamiye ye kapı aralamak demektir.. Öte yandan demokrasiden vazgeçmek, liberal ve sol hareketi, insan hakları savunucularını Müslümanların yanına istemek demek olacaktır.. İşte asıl sorun da burada.. Eğer İhvan ve Cemaat-i İslamiye ye kapı aralarsanız, bu özellikle Ortadoğu da(!) İsrail in varlık ve güvenliğine ilişkin ciddi bir tehdit olarak algılanıyor.. Tabii bunun bir adım ötesi, batılı ülkelerin bu ülkeler üzerindeki hegemonik baskılarının sona ermesi demek olacaktır.. Batılıların cemaati düşündüklerini sanmıyorum, ama cemaati kaybettikten sonra, bu proje de sürdürülemeyeceğine göre bundan sonra ne olacak? Atomizasyon, agnostizm ve nötralizasyon projelerine hız verecekler, ama bu konuda da İslam dünyası şerbetli. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok edebilir. İslam a yönelik dışarıdan gelen bu tür müdahaleler Müslümanlar arasında safların sıklaşmasına sebeb olabilir.. Yani bu müdahale geri tepebilir.. Artık ne eski derin devlet politikalarına geri dönebilirler, ne de demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti taleplerine destek verebilirler.. Mısır daki Sisi darbesi, batılıların elinden o demokrasi maskesini aldı.. Batı, cemaati yalnız bırakacak, bırakmasına da, peki, cemaat batıyı bırakacak mı? Hiç sanmıyorum.. Halk cemaate karşı çok büyük bir öfke duyuyor. Doğrusu bu kadar büyük bir öfkeyi, bu kadar kısa zamanda nasıl kazandılar hayret edilecek bir konu.. Herkese hoşgörü, herkesle diyalog içindeyken, Müslüman grublarla bu kadar kopukluk anlaşılır bir durum değil. Hemen hemen hiçbir Müslüman grub cemaati sahiplenmedi.. Bunun üzerinde düşünmeleri gerek. Risale-i Nur grubları da sahiplenmedi.. İsrail, Amerika, Vatikan muhabbeti cemaate hayır getirmedi.. Birileri cemaatin bu gizemli gücünden kokuyordu. Birileri de bu gizemli güçten istifade etmek için onlara yakın duruyordu.. Az zamanda çok işler başarmaları nın sebebi bu. Özgül ağırlık dedikleri, ceblerine doldurdukları para, yargı ve yürütmede sahip oldukları güç ve etkinlik yanında arkalarındaki CIA, MOSSAD ve Vatikan desteğinden geliyordu.. Türkçe Olimpiyatları ile maskelenen 160 ülkeye yayılmış okullar, yeni ılımlı İslam ın, paralel dinin, misyoner okulları olacaktı.. Bu okullar bu anlamda bir Truva atı özelliği taşıyacaktı.. Hem istihbarat faaliyeti, hem yönetim kadrolarına sızmak için uygun bir araç haline gelecekti. Aslında her şey tam bir Holywood filminin senaryosu gibi bütün ayrıntıları ile hazırlanmıştı.. Sorun bu büyük senaryonun yerli figüranlarla oynanmak istenmesinden kaynaklanıyordu ve tabii bir de hesaptan olmayan işlerin gerçekleşmesinden kaynaklanıyordu. Tayyib Erdoğan ı fazla hafife almışlardı.. Kendilerine çok güveniyorlardı.. Gelinen noktada tam bir sükutu hayale uğradılar.. İşin kötü yanı ne ileri gidebilirler, ne de geri gidebilirler.. Bu noktada da duramazlar. Ne kadar ilerleyebileceklerini ya da nereye kadar çekilmeleri gerektiğini de bilmiyorlar.. Sadece bekliyorlar.. Erdoğan ölsün, aklını kaçırsın, kendi kaçsın ya da içeri düşsün diye dua ediyor ve bekliyorlar.. Aralık 2013 de bitecekti bu iş olmadı. 15 Ocak, 15 Şubat, mart, nisan, mayıs geldi, hâlâ bekliyorlar. Şimdi de haziranı bekliyorlar.. Gaybi birtakım bilgilerden söz ediyorlar. Kimi Sikke-i Tasdiki Gaybiden kendine göre bir yorum çıkarıyor, kimi yıldızlara bakıyor, kimi rüya yorumundan ibaret rivayetlere dayanıyor. Ama birileri, başka bir sığınacak şey olmadığı için bunlara inanıyor.. Hani Erdoğan gitse, durumları daha iyi olmayacak. Bunun farkında değiller.. Çırpındıkça daha da batıyorlar aslında.. Gerçekleri kabul etmek istemiyorlar. Çünki o zaman çeyrek asırlık hayalleri yıkılacak.. İnançlarını kaybedecekler. Geleceklerinden kaygı duyuyorlar. Daha fazla gerçeğin ortaya çıkması halinde, halkın giderek artan öfkesinden de korkuyorlar.. Taban hızla çözülmeye devam ederken paralel yapı her gün biraz daha tedirgin, karamsar, mahzun ve umutsuz bir şekilde beklemeye devam ediyor.. Bu bekleyiş hemen sona ermeyecek olsa da hareketin büyük bir kısımı artık dağılma noktasına geldi.. Türkiye deki operasyonlar ve yargı süreci yoğunlaştıkça, dünyadan gelecek tepkiler, bu krizi daha da derinleştirebilir ve sürece hız kazandırabilir.. Cemaat için gelecek günler geçen günleri aratacak.. Bu gerçeği anladıkları anda büyük çözülme kaçınılmaz olacak.. Selâm ve dua ile Göz kapanınca dünya kararmıyor Fehmi KORU STAR GAZETESİ Bizimle ilgili hemen her gelişmenin, bir bize dönük yönü var, bir de başkalarına... Olayla ilgili gerçeği biz farklı, başkaları farklı algılayabiliyor... Sadece bireysel düzeyde böyle değil, ülkeler için de geçerli günümüzün önemli bir gerçeği bu... Freedom House (FH) adlı Washington merkezli kuruluşun her yıl yayınladığı raporda Türkiye yi basın özgürlüğü alanında özgür olmayan ülkeler sınıfına sokması olağanüstü tepki çekti. Günlerdir konuya ilişkin haberler çıkıyor, yorumlar yapılıyor. Böyle bir muameleye lâyık görülmek çoğumuz tarafından yadırgandı. Bir bakan, Gazeteciler raporu reddetmeli bile dedi. Diyelim ki reddettik, sorun çözülmüş oluyor mu? Kendimizi rahatlatmak bakımından bir yararı olacağı açık reddetmenin; ancak FH raporu gibi belgeler yalnızca bizi bize anlatmak için yayınlanmıyor... Bir tek Türkiye yi mercek altına almıyor FH; yayınladıktan sonra raporda yazılanlar herkesin bilgisi dahiline giriyor... Raporu reddetmemiz, dünyanın bir ucundan diğer ucuna, ülkemizin FH tarafından tanımlandığı gibi algılanmasını önlemiyor. Tam tersine, bizden çıkan tepkiler, FH ve onun etkisinde kalanlar tarafından, bulgularının haklılığına gerekçe kabul ediliyorsa şaşmamalıyız... Hiçbir gelişmeyi sadece kendimize dönük yüzüyle değerlendiremeyiz. Başkalarının olayı nasıl algıladığı da bizim derdimiz olmalı ve eğer bir şeyler yapmamız gerekiyorsa, duruma uygun bir dille bunu yerine getirmeliyiz. Yalnız ülkemizde olan biten veya ülkemizle ilgili gelişmelerle de sınırlı değil bu durum... Boko Haram sözcüklerini duydunuz mu? Bizim gazeteler ve televizyonlar fazlaca yer vermediği halde dünya medyasının yakından izlediği bir terör örgütü bu. Birdenbire çıktı ve Afrika nın bir bölgesinde (Nijerya nın kuzeyinde) arka arkaya eylemler yapmaya başladı. Şu günlerde, daha önce ailelerinden kopardığı yaşları arasındaki 223 genç kıza ek olarak yeni 11 kız çocuğu kaçırmasıyla gündemde... Kiliseleri bombalayan, Batı yla irtibatlı hedeflere intihar saldırıları düzenleyen, amacı için Müslüman kanı dökmekten de kaçınmayan bir İslâmcı örgüt... Bu yılın ilk üç ayında Boko Haram örgütü eylemlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 1500 ü geçti. Örgütün lideri yeni kaçırılan kızları köle olarak pazarda satmaktan bahsediyor... İsmi olan Boko Haram, yerel dilde, Batılı olan her şey haram anlamına geliyormuş... Nijerya da olanla bizim ne ilgimiz var? sorusu eşliğinde bu gelişmeye omuz silkebiliriz... Fakat ben bir an durup üzerinde düşünmemizi tavsiye ediyorum. Sizin, benim mensup olmakla iftihar ettiğimiz bir inancın adına yapılıyor bu eylemler ve olayların dünya medyasına yansıma biçimi Müslümanların vahşiliği görüntüsünü zihinlere nakşediyor. Medyayı algı çalışması yüzünden suçlayabiliriz, ama ne fayda, sonuçta bizim inançlarımızı asla temsil etmeyen bir örgütün yaptıkları, sırf ismi ve iddiası İslâmi diye, bizlerin paçalarımıza çamur olarak sıçrıyor... Algı yönetimi dikkate almamız gereken bir günümüz gerçekliği... Freedom House ı kötüleyerek veya Boko Haram ın yaptıklarını görmezden gelerek bir yere ulaşmamız mümkün değil. Gözünü kapatan dünyayı ancak kendisi için karartır. Bunu anlamayan kaybeder; hem de büyük kaybeder Ahmet TAŞGETİREN STAR GAZETES Bir grup yazar olarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam la bir araya geldik. Bakan, çocuklara karşı işlenen suçlar ve çocukların korunması üzerine yaptıkları çalışmaları anlatmak, yazarların düşüncelerini öğrenmek ve medyanın bu konuda bakanlıkla nasıl bir yardımlaşma içinde bulunabileceğini istişare etmek istiyordu. Son, diyelim bir ayda gündeme gelen cinayetler, tecavüzler, problemi deyim yerinde ise toplumun yüreğinde patlatmış bulunmaktaydı. Alarm ise bundan daha sarsıcı bir alarm olamazdı. Çocukları korumak için Ne oluyordu bize? Bu soru bana, Moral FM le haftada bir Çarşamba günleri yaptığımız Ufuk Turu programında sorulmuştu. Ben de Evet, demiştim, bir Biz imiz vardı, şimdi o Biz in ne olduğunu, nereye gittiğini, onda nelerin eksildiğini, yeni Biz in içine nelerin nüfuz ettiğini düşünmek zorundayız. Çocuğu Allah emaneti olarak gören bir toplum zihniyetinden uzaklaşıp, ona yönelik tecavüzü, öldürmeyi konuştuğumuz bir zamana gelmişiz. Cami duvarlarına kuş evleri yapan bir medeniyet dünyasından uzaklaşıp, kediler üzerinde atış talimi yapılan, üstelik bunu çocuklarımızın yaptığı bir dünyaya gelmişiz. Hayvana sövmenin yasaklandığı bir inanç - kültür ikliminden, insanın bile aşağılandığı zamanlara savrulmuşuz. Ne oldu bize? Bakanlık, hazırladığı ve yazarların önüne koyduğu bir metinde şu soruların cevabını arıyor: - Suç işleyen tipolojiyi ortaya çıkaran nedir? Çözüm yolları nelerdir? - Canavarca hisle suç işleyenler, insani değerlerini nasıl kaybediyorlar? - Yaşanan olumsuz olaylar toplumsal yapımızda bir soruna mı işaret etmektedir, yoksa münferiden cani kişilerce mi gerçekleştirilmektedir? - İnsani değerler neden ve nasıl kaybedilmektedir? Topluma-bireye nasıl yeniden kazandırılabilir? Çocukluk dönemindeki eğitimin önemi nedir ve içeriği nasıl olmalıdır? Özet şu: Çocuğa karşı cinayete kadar varan suç şeklinde ortaya çıkan bir toplumsal sancı vardır, bunun kökünde insani değer kaybı bulunmakta ise, biz bunu nasıl kaybettik, nasıl bulabiliriz? Tabii burada en kritik mesele, insani değer in ne olduğu, ve onun topluma nasıl kazandırılacağı meselesidir. Suçu görüyoruz. Hele suç, kendimize daha yakın mesafede gerçekleşiyorsa, hele suçun ürettiği ateş kendi evimize düşüyorsa daha çok görüyoruz. O ortamın sıcaklığı içinde Bir şeyler yapılmalı çığlığını da atıyoruz. Ama, İnsani değerler başlığı altına maddeler sıralanmaya başladığında, içinde yoğrulduğumuz sosyo - kültürel zemine göre tepkiler gelmeye başlıyor

11 SAYFA 12 ACİL TELEFONLAR İtfaye 110 AKS Acil Yardım 112 Polis İmdat 155 Elektrik Arıza 186 Jandarma İmdat 156 İZSU Su Arıza 185 Doğalgaz Acil Müdahale 187 Cenaze Hizmetleri 188 Sahil Güvenlik 158 Orman Yangınları 177 YANGIN TELEFONLARI İzmir 110 Karşıyaka Kadifekale Bornova Bostanlı Buca Karabağlar Çamdibi Çiğli Balçova Evka Evka Gaziemir Hatay Narlıdere Güzelbahçe HASTANE TELEFONLARI -Devlet Hastaneleri- Aliağa N.S. İşgören Alsancak Alsancak Acil Servis Ağız ve Diş Sağlığı Alsancak Diş Hast Atatürk Devlet Behçet Uz Bornava Dev. Hast Bozyaka Eği. Hast Buca S.D. Hastanesi Çeşme A. Çizgenakat Foça Göğüs Hastanesi Konak Diş Hastanesi Karşıyaka Çiğli Dev. Hastanesi Menemen Dev. Hast Nejat Hepkon Seferihisar Hastanesi Selçuk Dev. Hast Urla Dev. Hastanesi Tepecik Dev. Hast Belediye Hastaneleri- Eşrefpaşa Bel. Hast Özel Hastaneler- Anadolu Tıp Merkezi Agora Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Atakent Tıp Merkezi Atagöz Göz Hastalıkları Atafizik, Fizik Ted. Mer Batıgöz Hastanesi Bornova Tıp Merkezi Bornova Özel Tıp Mer Bornova Özel Sağlık Tıp Merkezi Buca Tıp Merkezi Buca Sağlık Merkezi Central Hospital Can Tıp Merkezi Caner Göz Merkezi Çağdaş Tıp Merkezi Çankaya Tıp Merkezi Çesav Tıp Merkezi Çeşme Sissus Has Çınarlı Hastanesi Çiğli Özel Sağ Diyabet Hastanesi Diamed Dah. Dal Mer Doğa Tıp Mer Dr. Sıhhat Tıp Merkezi Efes K.B.B. Merkezi Ege Sağlık Hastanesi Ege Tüp Bebek Merkezi Egeria Çocuk Sağlık Hastanesi Dal Merkezi Ekol K.B.B. Dal Mer Ekol K.B.B. Şube El ve Mikro Cerrahi Gazi Kent Tıp Merkezi Gaziemir Tıp Merkezi Hayat Hastanesi İzmir Hastanesi İrenbe Tüp Bebek Mer Karataş Karşıyaka Tıp Merkezi Türk Telekom- Arıza 121 Bilinmeyen Numara Danışma Uyandırma 135 Posta Kodu 119 Fono Tel 141 Borç Ögrenme 163 Çağrı 133 -Sinemalar- Agora Balçova Afm Park Bornova Afm Forum Bornova Afm Ege Park Afm Passtel SONDAKiKA GAZETESİ >>12 GÜNCEL 17 Şubat 2013 Perşembe Avşar Palmiye Cinebonus Cinebonus Cinebonus (Ykm) Cinecity Kipa Çiğli Çeşme Hollywood Çamlıca Deniz Karşıyaka Batı Sineması Çınar Sineması Karaca Sineması Kipa Hollywood Menemen Kültür Şan Konak Çınar Center Mayıs 2014 Cumartesi CHP İzmir Teşkilatı URLA da buluştu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İlçe Başkanları, İl Başkanlığı tarafından düzenlenen aylık olağan toplantıda Urla da bir araya geldi. İlçe Başkanları toplantısının açılış bölümüne, Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar da katıldı CHP Urla İlçe Başkanı Yusuf Baratalı, toplantının ilçelerinde yapılmasından büyük mutluluk duyduklarını belirtti. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar da, kadın aday olmanın çok zor olduğunu ifade ederek Yarışa başlarken sizin başaramayacağınıza inananlar oluyor. Sayın İl başkanımıza verdiği destekten dolayı çok teşekkür ederim. Oldukça zor bir belediye devraldık ama bunu bilerek göreve talip olduk. Çok uyumlu bir meclisimiz var. dedi. ENGİN: 7 HAZİRAN DA İL DANIŞMA KURULU TOPLAYACAĞIZ CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin in gündeminde ise hem ilçe başkanları toplantısı, hem de seçim sonrası yaşananlar vardı. Engin, bölge toplantılarından, disiplin söylemlerine kadar çeşitli konularda açıklamalar yaparken, İl Danışma Toplantısı'nın, 7 Haziran'da yapılacağını da söyledi. Engin, Sandıklar Açılmadan Tartışma Başlatmak İsteyenler oldu. MYK, Parti Meclisi, milletvekilleri, kadınlarla ayrı ayrı toplantılar yaparak bu süreç genel merkezimiz tarafından değerlendirildi. Evet başarıda, bazı konularda başarısızlıkta olabilir. Ama daha sandıklar açılmadan parti içinde tartışma başlatmak, kendi partimizi başarısız gibi göstermek isteyenler oldu, bu doğru değildi. Şimdi gündemimiz danışma kurullarının yapılması. Biz İl Yönetimine geldiğimizde 4 yıldır yapılmayan danışma kurullarını yapmaya başladık. 7 Haziran da 3. İl Danışma Kurulu'nu gerçekleştireceğiz. Danışma kurullarını önemsiyoruz ve kuruldan çıkacak sonuç bildirgesini tüm örgütümüzle paylaşacağız. Seçimlerin ardından parti disiplini hakkında yaptığımız açıklamalar çok netken, sanki biz partide ki herkesi disipline gönderecekmişiz gibi bir algı oluşturuldu. Bir gazeteci arkadaşın, partiye karşı çalışan üyelerinizin sayısı 10 bin olsa da disiplin işletilir mi sorusuna, parti aleyhinde çalışanların sayısına bakmayız, partiye zarar veren, ihanet eden kim varsa sayısı ister 5, ister bin ister 50 bin olsun gereğini yaparız dedim. Tuttular bunu, 50 bin kişi atılacak deyip kullanmaya kalktılar. Bizim sorunumuz rakamlarla ilgili değil, biz gecesini gündüzüne katarak, köy köy çalışan on binlerce üyemizin, partimizin ve CHP nin bir oy fazla alması için çalışan herkesin hakkını korumak zorundayız. şeklinde konuştu. (CİHAN) Temizlik maddesi içeren atık sular sebzeleri kurutuyor TÜBİTAK destekli 27 proje hazırlayan Aydın Zübeyde Hanım Kız Teknik ve Meslek Lisesi öğrencileri, birbirinden ilginç çalışmalarını okullarında sergiledi. Tarım kenti olan Aydın da, sebze ve meyvelere temizlik malzemelerinin verdiği zararı tespit için proje hazırlayan öğrenciler, çarpıcı bir sonuçla karşılaştı. Piyasada bitkisel o- larak satılan temizlik malzemelerinin de sebze ve meyvelere zarar verdiği tespit edildi. Elde edilen sonuçta, kullanılan temiz malzemelerinin kimyasal veya bitkisel olması değil içeriği önemli. Aydın Zübeyde Hanım Kız Teknik ve Meslek Lisesi öğrencileri Beste Uçar, Nurcan Daşdemir ve Gizem Karlıdağ tarafından hazırlanan 'Atık Suları Değerlendirme' projesinde ilginç sonuçlar elde etti. Proje kapsamında poşetlere domates, biber sebzeleri diken öğrenciler, bazılarına temiz su bazılarına da temizlik malzemeleri katkılı su verdi. 3 haftalık sürede kimyasal ve bitkisel temizlik malzemeleri içerikli su verilen domatesler ve biber fidanları kurudu. Temizlik maddelerinde bitkisel veya kimyasal değil içeriğinin önemli olduğunun ortaya çıktığını belirten Beste Uçar, Amacımız temizlik malzemelerinin değişik kimyasalların bitkilere sebze ve meyvelere verdiği zararları zamanla gördüğünüz gibi 3 haftalık bir süreçte ortaya koydu. Sebzelere en çok kireç çözücüler zarar veriyor. Çamaşır suyu biraz daha az zarara veriyor. Sonuçta, kullanılan tüm temizlik malzemelerinin sebzelere zararlı olduğu ortaya çıktı. Normal su kullandığımız sebze fidanlarına bir şey olmazken, temizlik malzemesi kullanılan suyla suladığımız fidanlar değişik zamanlarda kurudu dedi. Projenin başında bulunan Aydın Zübeyde Hanım Kız Teknik ve Meslek Lisesi Aile Bilimleri Tüketici Eğitimi Öğretmeni Proje Öğretmen Nefise Dombay da Bitkisel temizlik malzemelerinin doğaya zarar vermediği gibi bir düşünce vardı. Burada yaptığımız projede gördük ki, bitkisel denen temizlik malzemeleriyle yapılan temizlik suyuyla suladığımız sebzeler de kurudular. Eğer, bahçelerimizdeki toprağın ve yetiştirdiğimizin ürünlerin temiz ve sağlıklı olmasını istiyorsak mutlaka, temizlik sularını diğer kullandığımız sulardan ayırmalıyız. Bununla ilgili yapılan çalışmalar var. şeklinde konuştu. Projede yer alan diğer öğrenci Nurcan Daşdemir de, kireç çözücülerin, çamaşır sularına göre daha etkili ve çok zarar verdiğini tespit ettiklerini söyledi. 3 hafta boyunca yaptıkları çalışmayı değerlendirdi. Okul bahçelerinde projelerini sergileyen ve anlatan Daşdemir, Temizlik malzemeli atık sular sebzeleri kurutuyor. Domates odunsu olduğu için idelerinde etkisini daha geç gösteriyor. Ama yine de kurutuyor. Bunun kimyasal veya bitkisel olması önemli değil ifadelerini kullandı. TÜBİTAK destekli diğer 27 projenin de yer aldığı çalışma, okul ve vatandaşlardan büyük ilgi gördü. (CİHAN) Sema Sineması Konak Sineması Desem Sineması Karşıyaka Sineması İzmir Sİneması Tiyatro- Konak Sahnesi Ragıp Haykır Sahn İzmir Devlet Tiyat Uğur Mumcu Sahnesi İzmir Tiyatro Bab-ı Sanat Merkezi İsmet İnönü Sanat Merkezi POLİKLİNİK TELEFONLARI Borcanevi Bornova Yeni Yaşam Bozyaka Halk Bozyaka Dispanseri Buca Çözüm Cansu Karabağlar Çamdibi Derman Polik Çizgi Polik Deniz Sağlık Polik Ege Sağlık Egeform Fizik Eşrefpaşa Ö.Sağ Eşrefpaşa Zinde Polik Gaziemir Dr. Polik Gazi Kent Polik Halk Polik Hatay Özel Sağlık İhtisas Polik Karşıyaka Park Sağlık Mevlana Polik Mersinli Özel Sağlık Neron Psikiyatri Nergiz Özel Sağlık Onur Polik Özel 9 Eylüllüler Polik Özel Altındağ Özel Brn Dr. Dispanseri Özel Çiğli Polik Özel Eylül Polik Özel Gülhan Polik Özel İrem Sağlık Polik Özel İzmir Polik Özel Pınarbaşı Polik Özel Sarnıç Polik Özel Seferihisar Polik Özel Serin Polik Özel Yedigöller Polik Özel Yenişehir Polik Park Sağlık Polik Sevgi Özel Sağlık Şöferler Odası Sağlık Polik Teos Polik Vefa Polik Yeşiltepe Polik Yıkık Cami Halk Askeri Hastaneler- Hava Hastanesi Kara Hastanesi ÜNİVERSİTE TELEFONLARI Başkent Üni. Zübeyde Hanım Uyg. Merkezi Dokuz Eylül Ünv Dokuz Eylül Üni. Karşıyaka Polik Ege Üniversitesi İlaç ve Zehir Dan Ege Üni.Uyg.ve Araş.Merkezi Doğum Evleri- Ege Üni. Tıp Fak Konak Doğum Evi Tepecik Doğum Hast Kan Merkezleri- Kızılay Çocuk Hastanesi Ege Üni Tepecik Kan Merkezi ULAŞIM TELEFONLARI Denizyolları THY Rezervasyon Basm. Rezervasyon Alsancak Gar Santral Garaj Körfez Ulaşım İskeleler- Konak Karşıyaka Alsancak Bostanlı Bayraklı İskele Pasaport İskele Göztepe İskele Üçkuyular İskele Elektrik Arıza- Genel Kesinti Seb Buca Çiğli Karşıyaka Bornova Narlıdere Eşrefpasa Gaziemir Güzelbahçe Konak Çeşme

12 SAYFA 13 SONDAKiKA GAZETESİ >> 13 SAĞLIK Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe Dişinize baktırmadan sakın hamile kalmayın AİBÜ Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duran, "Hamile bayanlarda gelişen diş eti rahatsızlıkları, çok hızlı ilerleyeceği için ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Şiddetli diş eti rahatsızlıkları, hamilelerde düşük ve erken doğuma neden oluyor" şeklinde konuştu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmet Duran, diş eti rahatsızlıklarının hamilelerde çok hızlı ilerlediğini, düşük ve erken doğuma neden olduğunu söyledi. Duran, AA muhabirine, diş eti rahatsızlıklarının dişleri çevreleyen dokuların iltihaplanmasıyla ortaya çıktığını, en büyük etkenin bakteri plağı olduğunu anlattı. Ağızdaki bakterilerin çoğalmasının rahatsızlıkları tetiklediğine dikkati çeken Duran, "Diş eti rahatsızlığında klinik olarak ilk belirti, kanamayla gözlenir, fırçalarken, herhangi bir şeyi ısırırken veya kendiliğinden olabilir. Kanamanın şiddeti, diş eti rahatsızlığının boyutunu gösterir" diye konuştu. Rahatsızlığın önlenmesi için ağızdaki bakteri plağının temizlenmesi gerektiğini kaydeden Duran, dişlerin arasında kalan yemek artıklarının bakteri plağına neden olduğunu vurguladı. Duran, bakteri plağını engellemenin en basit yönteminin günde 3 kez dişleri fırçalamak olduğunu belirterek, diş eti kanamasının artması halinde hekimden destek almak gerektiğini dile getirdi. - "Hamilelerde diş eti rahatsızlığı" Hamilelerde ve çocuklardaki diş eti rahatsızlıklarına gereken önemin verilmediğine işaret eden Duran, gebelikteki vakaların ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Hamilelikte hormon dengesi bozulduğu için bazı rahatsızlıkların daha etkili o- labildiğini aktaran Duran, "Bir birim bakteriye, hamile olmayan bayandaki cevapla, hamilelerdeki cevap farklıdır. Hamileler, bir birim bakteriye çok fazla tepki gösterir yani çok fazla kanama olabilir. Maalesef halk arasında yanlış bilinen 'bir hamilelik, bir diş kaybı' anlayışının nedeni, hamilelik süresince bakterilere maksimum cevap veren vücut dokusunun savunma yapamamasıdır" i- fadesini kullandı. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların, hamilelik öncesinde ağız ve diş sağlığı kontrolü yaptırması gerektiğini anlatan Duran, sözlerini şöyle tamamladı: "Hamile kalmadan ağız bakımlarının yapılması, hamile kaldıktan sonra da bakımlarına çok daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Hamile bayanlarda gelişen diş eti rahatsızlıkları çok hızlı ilerleyeceği için ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Son dönemde yapılan çalışmalar diş eti rahatsızlığının hamilelerde daha ciddi görüldüğünü gösterdi. Şiddetli diş eti rahatsızlıkları, hamilelerde düşük ve erken doğuma neden oluyor. Dolayısıyla bu tür hastaların daha dikkatli davranması gerekmektedir." (AA) Çocuk yapma kararı veren çiftler talasemi için DNA testi yaptırmalı Denizli Devlet Hastanesi Çocuk Hematolojisi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Akın, talasemi taşıcısı olan çiftlerin evlendiğinde çocukları da yüzde 50 ihtimalle talasemi, yüzde 25 ihtimalle de sağlıklı olduğunu söyledi 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Akın, talasemi hastalığının dünyada en sık görülen aynı zamanda önlemi en kolay olan kalıtsal bir kan hastalığı olduğunu ifade etti. Talaseminin anne ve babadan çocuklara geçen kalıtsal bir kan hastalığı olduğunu belirten Akın, bu hastalığın 3 tipinin bulunduğunu, Akdeniz ülkelerinde yaygın olduğu için 'Akdeniz Anemisi' olarak da adlandırıldığını dile getirdi. Akın, Talasemi hastalığı; talasemi major, talasemi intermedia ve talasemi minör (taşıyıcı) olarak üç tipe ayrılır. Talasemi major, erken çocukluk döneminde ( 5-6 aylık) tespit edilen ve sürekli kan nakli gerektiren çok ciddi bir kan hastalığıdır. Bu çocuklar anne ve babadan geçen hatalı genler nedeniyle kendileri için gerekli olan hemoglobini yeterli miktarda yapamazlar. Bu nedenle ortalama üç dört haftada bir kan (eritrosit süspansiyonu) transfüzyonuna i- htiyaç duyarlar. Bu hastaların ömür boyunca düzenli tedavi görmeleri gerekli olup, uygulanan tedaviler de zor ve pahalıdır. Talasemi intermedia, genellikle bir yaşından sonra tanı konan, taşıyıcılar gibi tamamen sağlıklı olmayan ancak kan gereksinmeleri talasemi major hastalardan daha az olan hastalığın hafif tipidir. Talasemi minör (taşıyıcı) ise major a göre çok daha hafif izler. Bireylerdeki tek bulgu yalnızca kansızlıktır. Kişilerin tek yakınmaları halsizliktir. Üstelik, kimi hastalar evlenme işlemlerinde yapılan zorunlu kan incelemelerine dek taşıyıcı olduklarını hiç bilmeyebilirler. Bazen de anne ve baba, talasemi majör hastası bir bebek sahibi olduklarında talasemi taşıyıcısı olduğunu öğrenir. Taşıyıcılık kesinlikle bulaşıcı değildir, anne ya da babadan genetik olarak geçer. dedi. TAŞIYICILIK BİR HASTALIK DEĞİL, TEDAVİ GEREKTİRMEZ Talasemi hastalığında uygulanan tedavilerin destekleyici, zor ve pahalı olduğunu vurgulayan Akın, hastaların yaşamak için ömür boyu en az 3-4 haftada bir kan almak zorunda olduklarına değindi. Akın, Talaseminin ortaya çıkması için anne babanın her ikisinin de taşıyıcı olması gerekir. Sadece biri taşıyıcı ise hasta bebek doğma ihtimali yoktur. Taşıyıcılık bir hastalık değildir, tedavi gerektirmez. Bu kişiler sağlıklı görünümdedir, hafif anemik olabilirler veya hiç anemisi olmayıp kan bile verebilirler. Taşıyıcılık bulaşıcı değildir, kötü bir hastalığa dönüşme ihtimali yoktur, kalıtsaldır. Talasemili çocuklar doğumda normaldir. 3-4 aylıktan sonra kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Çocuklarda renk solukluğu, iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer ve dalak büyümesi sonucu karın şişliği, sık sık ateşlenme gelişme geriliği, önce yüz ve kafa kemikleri ardından da diğer kemiklerde değişiklikler başlar. diye konuştu. Talasemi taşıyıcısı ile bir başka talasemi taşıyıcısı evlendiğinde doğacak çocuğun yüzde 25 ihtimalle hasta, yüzde 25 ihtimalle sağlıklı, yüzde 50 ihtimalle ise talasemi taşıyıcısı olacağını belirten Akın, sebeple çocuk kararı vermeden önce anne ve babanın DNA testlerinin yapılmasının önemli olduğunu anlattı. Akın hamileliğin erken döneminde bebekten alınacak örneklerden elde edilen D- NA ile de bebeğin sağlıklı, taşıyıcı veya hasta olduğunun belirlenebildiğini sözlerine ekledi. (CİHAN) Annelerin stresini "Oltu taşı" alacak Tarihi Rüstempaşa Çarşısı esnafından Macit Yusuf: "Anneler için en az 150 yıllık takı modellerini yeniden dizayn ettik. Oltu taşı annelerin stresini alır. Bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Hatta sadece anneler değil, kaynanalar için de özel bir hediye" dedi Erzurum'un simgelerinden olan ve strese iyi geldiği bilinen Oltu taşı, anneler için özel hazırlandı. Koyu kahve, siyah ve gri renkleriyle özellikle kadınların vazgeçilmez takıları arasında yer alan Oltu taşı ürünleri, Anneler Günü'ne özel tasarlandı. Kentteki tarihi Rüstempaşa Çarşısı'nda faaliyet gösteren esnaf, müşterilere farklı seçenekler sunmak için hummalı bir çalışma yaptı. Annelere uygun kolye, bilezik, yüzük, küpe, saat, bileklik gibi takılar hazırlayan esnaf, yaptıkları kampanyalarla da hem müşterilere cazip imkan sunmayı hem de annelerin stresini almayı hedefliyor. Çarşı esnafından Macit Yusuf, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anneler Günü'ne özel takılar hazırladıklarını belirterek, "Oltu taşı strese çok iyi geliyor. Özellikle stresli anneler için kolye, küpe, yüzük gibi çeşitli takılar ürettik. Çok tercih edilen yüzük, anahtarlık, bileklik, küpe gibi malzemelerde yeniliklere gittik" diye konuştu. Anneler için hazırlıkları tamamladıklarını anlatan Yusuf, "Beklentimiz büyük çünkü Oltu taşına her zaman büyük talep olmuştur. Anneler Günü için de anlamlı bir hediye olacaktır" i- fadelerini kullandı. Yusuf, "Anneler için en az 150 yıllık takı modellerini yeniden dizayn ettik. Oltu taşı annelerin stresini alır. Bu bilimsel olarak olarak kanıtlanmıştır. Hatta sadece anneler değil, kaynanalar için de özel bir hediye. Strese iyi geldiği için gelin-kaynana çatışmasını engelleyebilir. Strese birebir. Kumda ayakkabısız yürümekle bu taşı kullanmak aynı" dedi. - "Oltu taşı, 600 yıllık gürgen ağacının kökünden oluşur" Ahmet Mücahit Doğan da anneler için hummalı bir çalışma yaptıklarını ifade ederek, "Yeni modeller geliştirdik. Anneler için çıkardığımız takılar büyük beğeni topluyor. Oltu taşından takılar el e- Mers-CoV hastalığı yüzde 40 ölümcül Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Uçmak, hayvan kaynaklı ve yüzde 40 ölümcül MERS-CoV hastalığının bitlerden insanlara geçtiğini söyledi. Uçmak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, MERS-CoV'un ilk defa 2 yıl önce Suudi Arabistan'da ortaya çıkan enfeksiyon ve solunum yolu hastalığı olduğunu belirtti. Hastalığın, solunum yetmezliği sendromlu yeni bir coronavirüs olduğunu vurgulayan Uçmak, Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konuda çeşitli önlemler aldığına işaret etti. Virüsün insandan insana bulaşabildiğini aktaran Uçmak, "Hayvan kaynaklı ve yüzde 40 ölümcül MERS CoV hastalığı bitlerden insana geçti. İnsanların solunum sistemine yerleşen bu virüs, öksürme ve aksırma sırasında diğer kişilere bulaşıyor" dedi. Uçmak, coronavirüsten korunmak için diğer ölümcül gribal enfeksiyonlarda olduğu gibi bazı tedbirlerin alınmasının yeterli olacağını söyledi. Şimdiye kadar MERS- CoV'a karşı lisanlı bir aşı ve ilacın üretilmediğini anımsatan Uçmak, bu hastalıkta, korunma yöntemlerinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Umreye gideceklere çeşitli uyarılarda bulunan Uçmak, şunları kaydetti: "Bu virüse etkili bir ilaç yok. Özellikle el yıkamak en etkili yol. Maske kullanmak ve insanlarla fazla temas etmemek gerekiyor. Burun akıntısı ve öksürük şikayeti olanlardan uzak durulmalı. Grip ve nezlede nasıl tedbir alıyorsak aynısı bu virüse karşı uygulamalıyız. Eğer burun akıntısı ve öksüren kişiyle temasta bulunduysak kesinlikle elimizi yıkamadan ağza ve burna dokunmamalıyız."(aa) meğiyle yapılıyor. Göz nuru takılar. Özel tasarımlar olduğu için özel bir hediye olacaktır. 600 yıllık gürgen ağacının kökünden oluşur Oltu taşı" dedi. Müşterilerden Nurgül Derin de Oltu taşının sinir, stresi aldığını ifade ederek, "Çok güzel bir hediye olur. Ben de anneyim. Çocuklarımın bana böyle bir hediye almasını çok istiyorum. Ben de anneme hediye almak için geldim" dedi. Mahmut Üzer de "Anneler Günü yaklaştığı için eşime Oltu taşından takı aldım. Çok farklı takılar var. Bir tanesini seçtim. Sonuçta eşim de anne ve onu mutlu etmek istedim" dedi. (AA)

13 SAYFA 14 SONDAKiKA GAZETESİ >> 14 GÜNCEL7 10 7ubat Mayıs Perşembe Cumartesi Sağlık yoksulluğu kayıtlı vatandaşa da ücretli CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hülya Güven, ihtiyaç sahibi yurttaşların sağlık kuruluşlarında katkı payı ödememesi gerektiğini vurguladığı soru önergesini Meclis e sundu Türkiye de artık sağlığın pahalı bir hizmet olduğunu savunan Güven, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından cevaplandırılmasını istediği sorularında aldıkları sağlık hizmetleri nedeniyle katılım payı kesilen yoksul vatandaşların kaçına katılım payı ücretlerinin geri ödendiğini de sordu. GERİ ÖDEME YAPILMIYOR MU? Prof. Dr. Güven, Bakanlık tarafından sosyal yardıma ihtiyacı olan ve aylık asgari ücretin üçte birinden (282 lira) az geliri bulunan, primleri devlet tarafından ödenen yoksullar, 18 yaşını doldurmamış çocuklar ve 65 yaşını doldurmuş ihtiyacı olan, güçsüz ve kimsesiz olup da aylık alan kişiler ile sağlık yardımını bu kişiler üzerinden alanlardan ödedikleri katılım paylarının belgelemeleri koşuluyla iade edildiği belirtiliyor.geri ödeme şartı olarak da bu yurttaşlarımızdan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvuruları isteniyor ve başvurunun olumlu sonuçlanması gerekiyor. Ancak 2009 dan bu yanatedavi ve ilaçta katılım payı ödeyen yurttaşlarımız bizlere nedenşimdi? diye sorularının yanıtını arıyorlar.yine geçmiş yıllara ait belgeleri nasıl bulacaklarını da öğrenmek istiyorlar yılından buyana katkı payı ödeyemediği için tedavi olamayan bir çok yurttaşımız olduğunu biliyoruz.aslında sosyal bir devletin görevi, bu yurttaşlarımız sistemde ihtiyacı olan kimseler o- larak kayıtlı olduğuna göre,hiç katkı payı ödemeden sağlık hizmeti verilmesini sağlamaktır.üstelik kimlik numaralarından geçmişte ödedikleri tüm katkı paylarının da bulunması mümkündür. İade için ayrıca belge istemeye gerek yok. Yine Bakanlık geri ödeme yapıyormuş gibi algı yaratma çabası içine girmektedir. dedi. Prof. Dr. Güven, katılım payı iadesinin diş hekimi muayene ve tedavilerini, vücut dışı protez ve ortezleri, engellilerin kullandıkları akülü sandalyeler de dâhil yardımcı tıbbi cihazları ve yardımcı üreme yöntemi tedavilerini neden kapsamadığını da sordu. (HABER MERKEZİ) Şirinyer-Tınaztepe ile Narlıdere-Urla'ya metro Ankara'da bir dizi ziyaret gerçekleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Üçkuyular-Narlıdere metro hattı için yapım, Narlıdere-İstihkam ve İstihkam-İYTE Kampüs metro hatları ile Şirinyer-Tınaztepe tramvay hattı için de proje ihalesine çıkacaklarını açıkladı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, kentin önemli projeleri için gittiği Başkent te 8 kritik görüşme gerçekleştirdi. Başkan Kocaoğlu, Bakanlık programında yer almayan Üçkuyular-Narlıdere metro hattı için yapım, Narlıdere-İstihkam ve İstihkam-İYTE Kampus metro hatları ile Şirinyer-Tınaztepe tramvay hattı için de proje ihalesine çıkacaklarını açıkladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Ulaştırma Bakanlığı nın yatırım programında bulunmayan Üçkuyular-Narlıdere metro hattı ile Şirinyer- Tınaztepe tramvay hattı projelerini İzmir Büyükşehir Belediyesi nin yapacağını, Menderes-Torbalı İZBAN hattının da en geç 2014 Ağustos ta hizmete alınacağını açıkladı. 2 günlük Ankara temasları sonrasında bir değerlendirmede bulunan Başkan Kocaoğlu, Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Y- atırımları Genel Müdürü Metin Tahan ile yaptıkları görüşmede, İzmir in metro projeleri ile marina liman yerleri konusunu masaya yatırdıklarını belirterek, Bakanlık, Otogar-Halkapınar metrosunu hızlı tren hattıyla beraber değerlendirilecek. Ancak Üçkuyular-Narlıdere hattı yatırım programlarında yok. Durum böyle olunca, biz de proje ihalesini yaptığımız bu metro hattı için Büyükşehir olarak yapım ihalesine çıkacağız. Narlıdere-İstihkam ve İstihkam-İYTE Kampus hatları için de proje ihalesine çıkacağız. Görüşmede ayrıca marina limanı yerlerini tekrar gözden geçirdik diye konuştu. İZBAN seferberliği Başkan Kocaoğlu, Ankara daki görüşmeleriyle ilgili şu bilgileri verdi: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Sayın Osman İyimaya ile Körfez ÇED raporu ve planlamalar konusunda görüş alışverişinde bulunduk. İnciraltı nın planlanması da gündemimizdeydi. TCDD Genel Müdürü Sayın Süleyman Karaman la toplantımızın ilk maddesi Menderes- Torbalı İZBAN hattının durumuydu. Bu hattı en geç 2014 Ağustos ta devreye alacağız. TCDD, Torbalı-Selçuk hattı için yapım ihalesine çıktı. Biz de projeleri bitirerek vakit geçirmeden istasyon ve alt-üst geçitlerin yapım i- halelerine çıkıyoruz. Aliağa- Bergama hattında bütün projeleri TCDD yapıyor. Projeler bize verildiğinde hemen alt-üst geçit ve istasyonlar için yapım i- halesine çıkacağız. Şirinyer-Tınaztepe tramvay hattı projesini de İzmir Büyükşehir Belediyesi yapacak. Bunun için eski banliyö hattını Ulaştırma Bakanlığı ndan talep edeceğiz. Bu talebimiz kabul görmezse, güzergah değiştirerek proje ihalesine çıkacağız. Sayın Karaman ile ayrıca mevcut İZBAN hattında ilave çekerlerin çalıştırılması konusunu görüştük. TCDD yeni sinyalizasyon i- halesine çıkacak. Bu süreçte tren aralıkları sıklaştırılarak yeni gelen çekerlerin devreye girmesi ve daha fazla yolcu taşınması sağlanacak. Statların projesi yok! Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Ahmet Özyanık ile görüşmelerinin de çok yararlı geçtiğini kaydeden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, Büyük Körfez Projesi ne ilişkin ÇED raporunun alınabilmesi için Su ve Orman Bakanlığı nda bir problem kalmadığını ve yazısının hazırlandığını öğrendik. Böylece yüzülebilir körfez projesinin önünde engel kalmıyor dedi. Başkan Kocaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: Özelleştirme İdaresi Başkanı Sayın Ahmet Aksu ile ÖİB nin son dönemde gerçekleştirdiği ihaleler üzerine fikir alışverişinde bulunduk. TOKİ Başkanı Sayın Mehmet Ergün Turan ile statlar konusunu görüştük. Karşıyaka ve Göztepe de yapacakları statların projelerini talep ettik. Sayın TO- Kİ Başkanı ndan Projemiz yok, avan projeyle ihaleye çıkılmış yanıtını aldık. Milli Emlak Genel Müdürü Sayın Abdullah Kaya ile İzmirdeniz projesi çerçevesinde körfeze yapmak istediğimiz ticari olmayan küçük iskelelerin tahsisi, Kordon un İzmir Büyükşehir Belediyesi nin kullanımına tahsis edilmesi, Gediz Katı Atık Transfer İstasyonu ile Menderes İtfaiye binası yerinin tahsisi gibi pek çok önemli konuyu konuştuk. Son o- larak da Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Kamuran Özden ile bir araya geldik. Sayın Özden e içlerinde statların bulunduğu iki spor kompleksi için yer önerisinde bulunduk. Sayın Bakan dan randevu talebimizi yineledik. Kendisi de notlar alıp Bakan Bey e ileteceğini söyledi. (HABER MERKEZİ) TESİSLERDE eşitlik dönemi Sosyal belediyecilik anlayışını Karşıyaka'nın her sokağına yaymak isteyen ve 'herkese eşit' hizmet parolasıyla yola çıkan Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, en büyük revizyonu, belediyenin sosyal tesislerinde gerçekleştirdi. Her gün binlerce vatandaşı ağırlayan kafe ve restoranlardaki farklı fiyat uygulamalarını kaldıran Akpınar, indirim kartları döneminin de bittiğini açıkladı. Başkan Akpınar Sosyal s- tatüsü ne olursa olsun, tesislerimizden herkes eşit o- larak yararlanacak dedi. DAHA ÇOK KİŞİ GELECEK Sosyal belediyecilik anlayışını tüm Karşıyaka'da uygulamak için yola çıktıklarını söyleyen Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, mali disiplini sağlamak ve vatandaşların, sosyal tesislerden eşit imkanlarda yararlanmasının önünü açmak için böyle bir uygulama başlattıklarını söyledi. Akpınar Belediye şirketimiz Kent A.Ş tarafından işletilen kafe ve restoranlar halkımızındır. Herkesin eşit hizmet almasını ve eşit ücret ödemesini sağlamak ise bizim görevimizdir. İndirim kartlarının belirli kişilere verilmesinin doğru olmadığını düşündük. Bunun yerine, sosyal belediyeciliğin bir gereği olarak, tüm tesislerde genel bir indirim yapacağız dedi. (HABER MERKEZİ) ŞİFA baharla renklendi Şifa Üniversitesi nin bahar şenliği renkli görüntülere sahne oldu. Yarışmalar, spor turnuvaları, gösteri ve sanatsal etkinliklerle dolu dolu geçen iki günlük şenliklerin finalini ise ünlü müzik grubu Kolpa yaptı. Türkiye nin ilk butik sağlık üniversitesi olan Şifa, her yıl artan öğrenci ve akademisyen sayıları ile daha da büyük bir aile oluyor. Bornova, Bayraklı ve Buca daki sağlık ve eğitim yerleşkelerinde eğitim hizmeti veren Şifa Üniversitesi nin tüm öğrencileri, düzenlenen bahar şenliğinde bir araya geldi. Şifa Üniversitesi nin Bayraklı daki ana kampüsü, iki gün devam eden bahar şenliği boyunca çekişmeli yarışmalara, spor turnuvalarına ve renkli gösterilere sahne oldu. Şenliğin finalini ise ünlü müzik grubu Kolpa yaptı. İki günlük şenlikler süresince bir çok yarışma yapıldı. Boyoz ve erik yeme yarışmaları ise büyük ilgi gördü. Verilen sürede en fazla boyoz ve eriği yemeye çalışan öğrenciler renkli görüntüler ortaya koydu. Dışarıda etkinliklerin tüm hızıyla devam ettiği saatlerde Beslenme ve Diyetetik öğrencileri ise Beslenme Laboratuvarında en güzel yemeği yapmak için kıyasıya yarıştılar. Öğrenciler; kimi zaman canlı langırt, sumo güreşi, balon futbolu, lasertag gibi eğlenceli yarışmalar yaparken, kimi zaman da masa tenisi, futbol, basketbol, Play Station ve satranç gibi çekişmeli geçen yarışmalarda ter döktüler. KAMPÜSTE SANAT Şenlikler süresince oluşturulan mini atölyelerde öğrenciler; kaligrafi, ebru, kum sanatı, tişört boyama, parmak kukla, kurabiye yapımı gibi el sanatları ile de tanıştılar. (HABER MERKEZİ) Bornova Belediyesi nden yaşam için bir hamle daha İlçede yaşam kalitesini yükseltme konusunda çalışmalar yürüten Bornova Belediyesi bu konuda önemli bir adım attı. Bu çalışmaların planlı bir şekilde yürütülmesi için Kentsel Tasarım Müdürlüğü kuruldu. Belediye meclis toplantısında alınan karar doğrultusunda müdürlüğün altyapısının ve bütçesinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatıldı. Bornova Belediyesi kentin, değişen ihtiyaç ve taleplere göre yeniden tasarlanması için düğmeye bastı. İnsanların günlük yaşamlarının önemli bir bölümünü geçirdiği, sosyal alanların, kültür ve spor tesislerinin, yolların, meydanların, parkların ve pek çok kentsel mekanın ihtiyaçlara uygun hale getirilmesini sağlamak için Kentsel Tasarım Müdürlüğü kuruldu. Bornova Belediye Meclisi nde müdürlüğün kurulmasıyla ilgili karar alındı. Herkesin önerisi değerlendirilecek Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, ortak akıl ilkesinin Kentsel Tasarım Müdürlüğü ile gerçek anlamda hayata geçeceğini söyledi. Bornovalıların kullandığı ortak alanların yine kendi istekleri ve planlama ilkeleri doğrultusunda daha yaşanabilir mekanlar haline getirileceğini söyleyen Başkan Olgun Atila, Vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve katkı koymak isteyen herkesin önerileri doğrultusunda çalışacak Kentsel Tasarım Müdürlüğü yeni yaklaşımlar getirmek için proje üretecek. Ortaya çıkan projeler yine halkın beğenisine sunulup son haline ulaşacak. Müdürlüğümüz en kısa sürede faaliyetlerine başlayacak dedi. (HABER MERKEZİ)

14 SAYFA 15 SONDAKiKA GAZETESİ >>15 SPOR Mayıs Şubat Cumartesi Perşembe 84 YIL ÖNCE YARIM KALAN MAÇ 3. DAKİKADAN DEVAM EDECEK NEREDE KALMIŞTIK İzmir in köklü spor kulüplerinden Karşıyaka ile Yunanistan'ın Sakız Adası temsilcisi Lailapas takımları arasında 84 yıl önce, 1930'da oynanan ve henüz 3'üncü dakikada şiddetli yağış nedeniyle yarıda kalan dostluk maçı yarın tamamlanacak. Karşıyaka ile Yunanistan'ın Sakız Adası temsilcisi Lailapas takımı arasında 7 Aralık 1930'da Sakız Adası'ndaki Fafalion Stadı'nda oynanan maç, henüz 3. dakikada başlayan şiddetli yağmur nedeniyle yarım kalmıştı. Bugün yapılacak olan nostaljik randevu saat 17.00'de başlayacak. Karşıyaka A Takım oyuncuları sezon sonunda dağıldığı için sahaya A2 Takımı ile çıkacak. Karşıyaka'yı sahaya Teknik Direktör Yusuf Şimşek sürecek. Karşıyaka Kulüp Başkanı Fatih Diniz, yöneticiler ve camianın önemli isimlerinin yanı sıra çok sayıda taraftar da karşılaşmayı izlemek için feribotlarla Sakız Adası'na gidecek. Karşıyaka kafilesinin 84 yıl önce olduğu gibi Türk ve Yunan bayraklarıyla karşılanması bekleniyor. Nostaljik karşılaşmayı izlemek için feribotlarla Sakız Adası'na girecek olan Karşıyakalılar, özel olarak bastırılan 3 bin 500 bileti 5 TL ya da 3 Euro'dan satın alacak. İki takımın da 84 yıl önce giyilenlere benzer formalarla sahaya çıkacakları karşılaşmanın ardından, saat 21.30'da Türk sanatçı Dilek Koç ile Yunan sanatçı Gerasimos Andreatos dostluk konseri verecek. Karşıyaka Kulüp Başkanı Fatih Diniz, Lailapas takımı ve taraftarlarını önümüzdeki sezon İzmir de ağırlayacaklarını belirterek, "Dedelerimizin 84 yıl önce başlattığı maçı tamamlamak ve komşumuzla dostluk köprüsü oluşturmak çok güzel. Bu tarihi randevu, Ege'nin iki yakası arasındaki kardeşliği pekiştirecek." diye konuştu. (CİHAN) Aykut Kocaman, Altınordu kulübünü ziyaret etti Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Aykut Kocaman, kırmızı-lacivertli kulübü ziyaret ederek hem şampiyonluğunu tebrik etti, hem de sistem hakkında bilgiler aldı. Üst üste iki şampiyonlukla PTT 1. Ligi'ne yükselen Altınordu, Abdullah Avcı ve Fatih Terim'den sonra Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Aykut Kocaman'ı da konuk etti. Yeşilyurt'taki Sait Altınordu Yerleşkesi'ne gelen Kocaman'ı, Başkan Seyit Mehmet Özkan, Futbol Direktörü Murat Dizdar, Altınordu Futbol Eğitim Kurumu (AFEK) Direktörü Zafer Bilgetay ile çok sayıda yıldız adayı futbolcu çiçeklerle karşıladı. Tesisleri gezen, çalışma sistemleri hakkında bilgiler alan Aykut Kocaman, kırmızı-lacivertli ekibin şampiyonluğunu tebrik etti. Kocaman, daha sonra da Selçuk'a geçerek oradaki kamp ve antrenman tesislerini gezdi. "Yıllardır özlemini duyduğumuz şeylerin, burada hayata geçirilmiş olmasını görmek beni çok mutlu etti." diyen Kocaman, şöyle konuştu: "Seyit Mehmet Özkan Bey'in önderliğindeki Altınordu'daki değişimi ve gelişimi duyuyor, uzun süredir takip ediyor ve görmek istiyordum. Burası, bir nedenden sonuca gitme merkezi, görünmeyen ve göze çarpmayan ve ne yazık ki bizim ülkemizde pek de değer verilmeyen işlerin yeri. Doğru ve akılcı yatırımların karşılığının alınmasını, bütün içtenliğimle diliyorum. Altınordu, düşünerek, üreterek, uygulayarak ve daha sağlam bir şekilde ilerleyip hataları da görüp düzelterek bir örnek oluşturabilir." Altınordu Sosyal Etkinlikler Yöneticisi Elif Savut, ziyaretin sonunda Aykut Kocaman'a üzerinde isminin yazılı olduğu forma hediye etti. ZİHİNSEL OLARAK YENİLENDİM Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra kendisini zihinsel olarak yenilediğini kaydeden Kocaman, "Geçmişte yaşadıklarımız bir sınavdı. Ve belki de hayatın gerçekleriydi. Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra kafamı iyice dinlendim. 29 yıldır sana içindeyim ve aralıksız çalışıyorum. Buna ihtiyacım varmış. Avusturya'dan Katar'a, İngiltere'den Danimarka'ya kadar her yeli dolaşıp kendimi zihinsel olarak yeniledim. Masa başında oturan insanların, dünyasının da o masa kadar olduğunu gördüm." diye konuştu. (CİHAN) Szymanski: Yabancı sınırıyla MİLLİ TAKIMLAR gelişmez Boğaziçi Üniversitesi'ne konuk olan dünyaca ünlü spor ekonomisti Stefan Szymanski, milli takımların gelişmesi için yabancı sınırlarının kalkmasının daha yararlı olacağını söyledi. "Yabancı sınırıyla milli takımlar gelişmez." diyen Stefan Szymanski, 150. kuruluş yılını kutlayan Boğaziçi Üniversitesi'nin etkinliğinde yaptığı konuşmada, milli takımların gelişmesi için yabancı sınırlarının kalkmasının daha yararlı olacağını söyledi. Spor ekonomisi alanında duayen olarak kabul edilen Stefan Szymanski, Boğaziçi Üniversitesi'nin 150. yıl kutlamaları kapsamında konferans verdi. İngiltere'nin saygın gazetelerinden The Guardian'da ve birçok gazetede köşe yazıları yayınlanan ve Türkiye'de Simon Kuper ile birlikte yazdığı 'Futbolun Şifreleri' kitabı büyük beğeni toplayan Szymanski, futbol ve milli takımların gelişimi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Stefan Szymanski, uluslararası rekabetin evrimini anlattığı konuşmasında, "Futbolun gelişmesi ile ilgili bizzat yaşadığım bir olay var Dünya Kupası'nda Brezilya ile Zaire karşı karşıya gelmişti. Maçın sonlarına doğru Brezilya 3-0 öndeydi. Brezilya'da Jairzinho ve Rivelinho serbest vuruş için topun başındaydı. Fakat daha hakem işaretini vermeden bir Zaireli futbolcu koşarak topu vurdu ve neredeyse tribünlere yolladı. Bu olay sonrasında basın, Afrika'yı aşağılayıcı başlıklar atarken, bu olay Afrika'nın geri kalmışlığı ile ilişkilendirildi. Şu anda ise Afrika ülkeleri ciddi bir rakip haline geldi. Dünyanın en iyi oyuncularından bazıları orada yetişiyor. Bir şekilde daha iyi hale geldiler. Göreceli olarak düzeldiler. Ben bunu futbolda yakınsama, öndekilere yakınlaşma teorisi olarak görüyorum." dedi. "TÜRKİYE'DE MÜTHİŞ BİR YÜKSELİŞ VAR" Türk futbolunun 1980'li yıllardan itibaren önemli seviyede yükseliş yaşadığını belirten İngiliz spor ekonomisti, "Arşivimde futbol ile ilgili 1872'ye dayanan 35 binin üzerinde istatisiki sonuç var." diyerek, Türkiye'nin maç trafiği ile ilgili şunları söyledi: "Bu sonuçlara baktığımızda Türkiye'nin uluslararası maç sayısında yıllar içinde büyük bir artış yaşandığını görüyoruz arası galibiyet oranının tavan yaptığı aralık olarak gözükse de yapılan maçların çok daha az bir kısmı UEFA takımlarına karşıydı. UEFA takımlarıyla yapılan maçlar artmasına rağmen Türkiye'nin galibiyet yüzdesinde 1980'den itibaren müthiş bir yükseliş var. Türkiye'de üst seviyedeki ülkelere yakınlaştı. Futbolda ne kadar kötü durumda olursanız olun büyüme hızınız da o derece hızlı olabiliyor. 1960'larda Asya ülkelerinin diğer kıta federasyonlarına karşı galibiyet yüzdesi civarındaydı. Şimdi ise yüzde 35'lere kadar yükseldi. Eskiden 10-1 gibi 8-0 gibi sonuçlar oldukça normaldi. Şimdi ise böyle bir maç yaşanırsa manşetlerde yer alıyor." "FIFA FUTBOLA ERİŞİMİ ARTIRIYOR" FIFA'nın pek çok eleştiriye maruz kaldığını ancak futbola erişimi de artırdığını belirten Stefan Szymanski, "Benim fikrime göre futbol ve ulusal ekonomilerin aynı şekilde büyüdüğünü iddia etmek çok saçma. Futbol basit bir süreç. Tam olarak ne yapılması gerektğini biliyorsunuz. Rakip takımların, teknik direktörlerin, futbolcuların neler yaptığını görüyorsunuz. Başkasının taktiğini taklit etme imkanınız var. Ekonomide ise bunu yapmak daha zor. Çünkü gerçek bir doğru ve başarıya ulaştıran bir kesinlik yok." diyerek, şunları söyledi: "2006 Dünya Kupası'da Togo Futbol Federasyonu oyunculara para vermiyordu. Paralarını nereye harcadıkları belli değildi. Oyuncular da Dünya Kupası'na katılmayacaklarını açıkladı ancak devreye giren FIFA bu parayı kendilerinin vereceklerini söyledi. FIFA pek çok eleştiriye maruz kalıyor. Ben de pek çok konuda eleştirebilirim. Ama önemli ve iyi şeyler de yapıyorlar. Futbola erişimi artırıyorlar. Afrika ve Asya ülkelerinin futbola erişimini sağlıyorlar. Avrupa'da Togo dan daha iyi pek çok takım var ama FIFA, Afrika futbolunu geliştirmek istiyordu. Bu talepleri masum muydu o tartışılır ama sonuçta bu ülkelerin futbolları gelişti. Bu ülkelerin destek bütçeleri olsa da savunma sanayiine gidiyor." "YABANCI SINIRIYLA MİLLİ TAKIMLAR GELİŞMEZ" Yabancı futbolcu sınırının milli takımların gelişimine fayda sağlamayacağını belirten Szymanski, "Ülkelerin milli takımlarının performansı ile ligin genel durumunun birbirinden bağımsız olduğunu düşünüyorum. Serbest pazarda isteyen futbolcu istediği yere gider. İngiliz olduğum için daha yakından takip ediyorum. İngiliz futbolcular çok fazla yurtdışına çıkmıyorlar. Başka kültürleri, gelenekleri ve oyun stillerini öğrenmiyorlar. Daha fazla yurtdışına çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu bence her ülke için geçerli." diyerek şöyle konuştu: "Türkiye mümkün olduğunca fazla futbolcusunu yurtdışına göndermeli. İngiltere yabancılardan kurtulmanın milli takım için çözüm olacağını söylüyor. Bana bu fikir oldukça saçma geliyor. Başka ülkeler oyuncularının yurtdışına gitmemesinin daha iyi olacağını düşünüyor ki bence bu da doğru değil. Oyuncular yurtdışına çıksın ki edindikleri tecrübelerle ülkeye geri dönsün. İnsanlara bu özgürlüğü vermek gerekir. Kurallar yerine serbestlik olduğu zaman her şeyin daha iyi olacağına dair şüphem yok." (CİHAN) DEZENFEKSİYON VE NÖTRALİZASYON CİHAZI SATIN ALINACAKTIR UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI EGE ÜNİVERSİTESİ TIBBİ SIVI ATIKLAR İÇİİN DEZENFEKSİYON VE NÖTRALİZASYON CİHAZI alımı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu maddesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecektir. İhaleye ilişkin ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almaktadır: İhale Kayıt Numarası : 2014/ İdarenin a) Adresi : ANKARA CAD BORNOVA/İZMİR b) Telefon ve faks numarası : c) Elektronik Posta Adresi : donersermaye@mail.ege.edu.tr ç) İhale dokümanının : görülebileceği internet adresi (varsa) 2- İhaIe konusu malın a) Niteliği, türü ve miktarı : TIBBİ SIVI ATIKLAR İÇİN DEZENFEKSİYON VE NÖTRALİZASYON CİHAZI Ayrıntılı bilgiye EKAP'ta yer alan ihale dokümanı içinde bulunan idari şartnameden ulaşılabilir. b) Teslim yeri : Ege Üniversitesi Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Taşınır Kayıt Kontrol Birimi Bornova-İZMİR c) Teslim tarihi : Sözleşmenin imzalanmasına müteakip verilecek işe başlama talimatının tebliğinden itibaren 60 gün içinde işe başlanacak ve bu sure içinde malzemeler defaten teslim edilecektir. 3- İhalenin a) Yapılacağı yer : Ege Üniversitesi Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü (İhale Salonu) Bornova-İZMİR b) Tarihi ve saati : :00 4. İhaleye katılabilme şartları ve istenilen belgeler ile yeterlik değerlendirmesinde uygulanacak kriterler: 4.1. İhaleye katılma şartları ve istenilen belgeler: Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu Ticaret ve/veya Sanayi Odası ya da ilgili Esnaf ve Sanatkarlar Odası belgesi; Gerçek kişi olması halinde, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, ilgisine göre Ticaret ve/veya Sanayi Odasına ya da ilgili Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olduğunu gösterir belge, Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu Ticaret ve/veya Sanayi Odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge, Teklif vermeye yetkili olduğunu gösteren imza beyannamesi veya imza sirküleri; Gerçek kişi olması halinde, noter tasdikli imza beyannamesi, Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile tüzel kişiliğin yönetimindeki görevlileri belirten son durumu gösterir Ticaret Sicil Gazetesi, bu bilgilerin tamamının bir Ticaret Sicil Gazetesinde bulunmaması halinde, bu bilgilerin tümünü göstermek üzere ilgili Ticaret Sicil Gazeteleri veya bu hususları gösteren belgeler ile tüzel kişiliğin noter tasdikli imza sirküleri, Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen teklif mektubu Şekli ve içeriği İdari Şartnamede belirlenen geçici teminat İhale konusu alımın tamamı veya bir kısmı alt yüklenicilere yaptırılamaz Ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: İdare tarafından ekonomik ve mali yeterliğe ilişkin kriter belirtilmemiştir Mesleki ve Teknik yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler: Yetkili satıcılığı veya imalatçılığı gösteren belgeler: a) İmalatçı ise imalatçı olduğunu gösteren belge veya belgeler, b) Yetkili satıcı veya yetkili temsilci ise yetkili satıcı ya da yetkili temsilci olduğunu gösteren belge veya belgeler, c) Türkiye'de serbest bölgelerde faaliyet gösteriyor ise yukarıdaki belgelerden biriyle birlikte sunduğu serbest bölge faaliyet belgesi. İsteklilerin yukarıda sayılan belgelerden, kendi durumuna uygun belge veya belgeleri sunması yeterli kabul edilir. İsteklinin imalatçı olduğu aşağıdaki belgeler ile tevsik edilir. İsteklinin imalaçı olduğunu gösteren belge veya belgeler ise şunlardır: a) Aday veya istekli adına düzenlenen Sanayi Sicil Belgesi b) Aday veya isteklinin üyesi olduğu meslek odası tarafından aday veya istekli adına düzenlenen Kapasite Raporu, c) Aday veya isteklinin kayıtlı olduğu meslek odası tarafından aday veya istekli adına düzenlenen İmalat Yeterlik belgesi, Aday veya isteklinin yukarıda sayılan belgelerden birini sunması yeterlidir. 5. Ekonomik açıdan en avantajlı teklif sadece fiyat esasına göre belirlenecektir. 6. İhale yerli ve yabancı tüm isteklilere açıktır. 7. İhale dokümanının görülmesi ve satın alınması: 7.1. İhale dokümanı, idarenin adresinde görülebilir ve 50 TRY (Türk Lirası) karşılığı Ege Üniversitesi Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Bornova-İZMİR adresinden satın alınabilir İhaleye teklif verecek olanların ihale dokümanını satın almaları veya EKAP üzerinden e-imza kullanarak indirmeleri zorunludur. 8. Teklifler, ihale tarih ve saatine kadar Ege Üniversitesi Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Bornova-İZMİR adresine elden teslim edilebileceği gibi, aynı adrese iadeli taahhütlü posta vasıtasıyla da gönderilebilir. 9. İstekliler tekliflerini, mal kalem-kalemleri için teklif birim fiyatlar üzerinden vereceklerdir. İhale sonucu, üzerine ihale yapılan istekliyle her bir mal kalemi miktarı ile bu mal kalemleri için teklif edilen birim fiyatların çarpımı sonucu bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme imzalanacaktır. Bu ihalede, işin tamamı için teklif verilecektir. 10. İstekliler teklif ettikleri bedelin %3'ünden az olmamak üzere kendi belirleyecekleri tutarda geçici teminat vereceklerdir. 11. Verilen tekliflerin geçerlilik süresi, ihale tarihinden itibaren 120 (YÜZ YİRMİ) takvim günüdür. 12. Konsorsiyum olarak ihaleye teklif verilemez. Sondakika 10/5 Basın: 5517 Resmi İlanlar: de

15 SAYFA 16 İzmir'in Bayraklı ilçesinde, düğününde düzgün ve kaslı bir vücuda sahip olmak için spor salonundaki koşu bandında rahatsızlanarak hayatını kaybeden 29 yaşındaki Çağlar Çam'ın ölümüyle ilgili savcılık soruşturması sürüyor. Oğlunun kas yapmak için hap kullandığını söyleyen acılı baba ise oğlunun bu ilaçları nereden nasıl temin ettiğini bilmiyor. Vücut geliştirme için kullanılan ilaçlar ise çok kolay temin edilebiliyor, bilinçsiz tüketiliyor 10 Mayıs 2014 Cumartesi Spor salonlarında bilinçsiz kullanılan haplar ölüme davetiye çıkarıyor Gençler bir an önce kaslı bir vücuda sahip olabilmek için ilaç kullanmaya başlıyor. Kolay temin edilebilen ve bilinçsizce tüketilen bu ilaçlar ölümlere sebep oluyor. Kas geliştirici i- laçların, kasın yapısını şişirmek ve artırmak üzere yapıldığını ifade eden uzmanlar bilinçsiz ve dengesizce alınan bu tip ilaçların, kalbin, kalp kasları ve dokuların büyümesine neden olduğunu anlatıyor. Geçtiğimiz pazartesi akşamı saat sıralarında, İ- brahim Ethem Caddesi numara 57'de bulunan, bir spor salonunda meydana gelen o- layda koşu bandında spor yapan Çağlar Çam, iddiaya göre rahatsızlanarak birden yere düştü. Çam'ın kalp krizi geçirdiğini belirleyen sağlık ekipleri müdahalenin ardından, Ege Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırdı. Çam, hastanede yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bodrum'da animatörlük yaptığı sırada tanıştığı İngiliz nişanlısı Serana Mc Guinness ile önümüzdeki eylül ayında evlenmeye hazırlanan Çam'ın düğün tarihine kadar güzel görünmek için spor salonuna gittiği öğrenildi. Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından Çam'ın kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi için vücudundan parça alındı. Çağlar Çam'ın İngiliz nişanlısı Serana Mc Guinness'te Türkiye'ye gelerek cenaze törenine katıldı. Şu an kimseyi suçlamadıklarını dile getiren acılı baba Latif Çam, "Ama adli tıp incelemesinden kullandığı ilaçlarla ilgili zararlı bir sonuç çıkarsa gerekli suç duyurusunda bulunacağız. Başkaları zarar görmesin." dedi. Oğlunun ilaç kullandığını dile getiren baba Latif Çam, "Vitamin haplarından kullanıyor, nereden temin ediyor bilmiyorum. Kimyasal içerikli maddeler varsa başka gençler örnek olmasın diye bir inceleme yaptıracağız." diye konuştu. Kendisini zorlayarak aşırı efor sarfetmesinin yanı sıra kas yapıcı ve doping içeren ilaçlar da kullandığı ileri sürülen Çam'ın, evindeki bu tür haplar da incelemeye alındı. Latif Çam'ın oğlunun kas yapması için çeşitli haplardan kullandığını söylemesi üzerine savcılık da soruşturmasını bu yönde yoğunlaştırdı. Çam'ın kullandığı haplarla ilgili savcının talimatıyla polis de araştırma başlattı. Hapların içerikleri de incelemeye alındı. Otopsi sonucunda Çam'ın ölümüne, bu hapların içeriklerinin neden olduğunun tespit edilmesi halinde soruşturma, ölüm saçan bu ilaçlara ve onları pazarlayan k- işilere yönelecek. Gençlerin vücut geliştirme ve kas yapmaya çok meraklı olduğunu belirten bir spor salonu sahibi Muhsin Yılmaz, "Bu ilaçların nasıl ne şekilde kullandığını bilmiyoruz, bunlar denetimli bir şekilde kullanılmalı. Her hapın farklı kullanma şekli var. Spor salonları İl Spor Müdürlülüğü tarafından denetimler yapılıyor. İlaç satışı yapan salonlarda bu denetimlerden geçiyor." dedi.bu ilaçlara almak isteyenlerin kolay bir şekilde ulaştığını belirten Yılmaz, "Özellikle son tüketim tarihine çok az bir süre kalmış ise bu ilaçların internet ortamında kolayca satışı yapılabiliyor. Kullanım tarihi geçmiş haplar satılmış o- labilir, internet üzerinden zaten ucuza alınabiliyor. Doğal denilip kimyasal ilaçlar satılıyor ve bilinçsizce tüketiliyor." diye konuştu. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü Sporda Psikososyal Alanlar Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. R. Feridun Dorak, "Çok ciddi bir biçimde doktor kontrolünden geçilmiyorsa bu tür sporların yapılması sakıncalı. En önemli şey doktor kontrolünden geçilmesi." dedi. Doç. Dr. Dorak, "Spor salonlarında bu ilaçların kullanıldığını duyuyorum, bu şeylerin yapılması bana göre yanlış. Kas büyütücüler gibi bir sürü ilaç insanlara sunuluyor. İyi hissettikleri için bunu kullanıyorlar. Ama bu ilaçların çok büyük zararları var. İnsanlar sadece kendi vücutlarını geliştirmek için bu sakıncalı ilaçlardan kullanıyorlarsa hayatlarını tehlikeye atıyor demektir. Bu anlamda kullanılmaması gerekiyor. Çok sıkı bir doktor kontrolünden geçmesi lazım birde bilgilenmesi lazım. Çünkü sadece para kazanmak için yapılan işlemler zararlı olabiliyor. Spor yapan kişilerin bu konuda bilinçlenmesi lazım." şeklinde konuştu. (CİHAN) Yeni gemilerin ismini siz koyun! Çakabey den sonra İzmir in ikinci yeni gemisi Dokuz Eylül de Yalova da denize indirilerek test sürüşlerine başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 13 yeni geminin ismini belirlemek için internet üzerinden anket başlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesi nin deniz ulaşımının geliştirilmesi amacıyla sipariş verdiği 15 yeni yolcu gemisinden ilki olan Çakabey seferlerine başladı. Şimdi sıra ikinci yolcu gemisi olan ve adını İzmir in kurtuluş gününden alan Dokuz Eylül de. Yalova da suya indirilen Dokuz Eylül muayene testlerinin bitmesiyle birlikte önümüzdeki günlerde kente gelerek seferlere başlayacak. Savunma, havacılık ve uzay teknolojisinde kullanılan karbon kompozit malzeme ile üretilen ve bu özelliği ile dünyada yapılan en büyük yolcu gemileri olma özelliğini taşıyan İzmir in yeni gemilerinden her biri 3 ayda bir kente gelecek. Yeni gemilerin isimlerini siz belirleyin İlk ikisinin ismi Çakabey ve Dokuz Eylül olan İzmir in yeni gemilerinden geriye kalan 13 ünün ismi İzmirlilerin önerileri doğrultusunda belirlenecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi nin resmi web sitesi adresinde oluşturulan anket bölümünden isim önerilerini online olarak girilebilecek. Sisteme girilen isim önerileri alfabetik sırayla listelenecek. Ziyaretçiler, daha önce sisteme kaydedilmiş isim önerilerine yine aynı bölümden oy verilebilecek. Anket sonucunda en çok oyu alan isimler 13 adet yolcu gemisine verilecek. Önümüzdeki günlerde Büyükşehir Belediyesi nin resmi Facebook hesabı üzerinden de isim önerileri girilebilecek. Yüksek performanslı yolcu gemilerinin İzmir deki ilk yılında, deniz ulaşımından yararlanan toplam yolcu sayısını yüzde 25 oranında artırması öngörülüyor. En son geminin geleceği 2017 yılında ise bu oranın yüzde 100 e ulaşması bekleniyor. Şu anda yıllık 13 milyon 500 bin olan yolcu sayısı ikiye katlanarak 27 milyon kişinin ulaşımda deniz yolunu kullanması hedefleniyor. 15 gemiden 13 ü iç körfezde seferlerini sürdürürken, daha süratli olarak üretilecek iki gemi de dış körfezde Güzelbahçe, Karaburun, Eski Foça ve Urla ya sefer yapacak. Bu seferlerde Konak-Eski Foça arasının en fazla 1 saatte kat edilmesi öngörülüyor. Son teknoloji yolcu gemileri Yeni gemiler katamaran gövde tipinde. Yapı ana malzemesi, çelikten daha sağlam, alüminyumdan daha hafif, dayanıklı, daha uzun ömürlü, işletme maliyetleri düşük karbon kompozit. 13 geminin işletme hızı (saatte) 18 deniz mili, 2 geminin işletme hızı saatte 30 deniz mili olmak üzere 15 adet gemi inşa ediliyor. Halen körfezde sefer yapan mevcut gemilerin hızı ise saatte 9-10 deniz mili civarında seyrediyor. Gemiler tam elektronik kontrol sistemiyle yönetiliyor ve manevra yeteneği çok güçlü. Bu sayede gemilerin iskelelere yanaşma ve ayrılmaları çok kısa sürede gerçekleşebiliyor. Gemilerin boyları 39 metre, enleri ise 11,6 metre. iç körfez gemileri 420, dış körfez gemileri 400+engelli kişi kapasiteli. Gemilerde vatandaşların yolculuk esnasındaki ihtiyaçlarının giderilmesi için büfe ve soğuk sıcak içeceklerin satıldığı otomatik satış büfeleri bulunuyor. Gemilerde minik yolcular için bebek bakım masası, görme engelliler için gerekli yerlerde, kabartmalı (Braille Alfabesinde yazılmış) uyarı ve yönlendirme işaretleri ile fiziksel engellilerin araçlarına uygun yer bulunuyor. Bisiklet kullanıcılarının da yeni gemileri rahatlıkla kullanabilmeleri için bisiklet parkları var. (HABER MERKEZİ) Türk erkeği derdini söylemeden derman arıyor Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Semerci, Türk erkeğinin halen cinsel sorunlarını çözmek için doktora gitmekte zorlandığını, gidenlerin de şikayetini dile getiremediğini belirterek "Üroloğa gelen erkekler "idrar şikayetim var" diyor. Biraz konuştuğumuzda, sorunu deştiğimizde bize gelmekteki asıl amacının cinsel fonksiyon bozuklukları olduğunu anlıyoruz" dedi.aynı zamanda Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı da olan Prof. Dr. Semerci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk Üroloji Derneği'nin 1933 yılında 14 üroloğun bir araya gelmesiyle kurulduğunu, Aralık 2013'den bu yana da derneğin genel başkanlığını yürüttüğünü anlattı. Türkiye'de yaklaşık 1600 üroloji uzmanının derneklerine üye olduğunu, 10 şubelerinin bulunduğunu, ürologlar arasındaki sosyal ilişkileri sağlayıp eğitim faaliyetlerinde bulunduklarını dile getiren Semerci, çeşitli kongreler düzenleyerek yeni gelişmeleri üyeleriyle paylaştıklarını ifade etti. Semerci, Türk Üroloji Derneği'nin başkanlarının bugüne kadar hep İstanbul'dan seçildiğini, başkanlığı İzmir'e getirmekten dolayı büyük onur ve gurur duyduğunu dile getirdi. Türk Üroloji Derneği olarak halkı da bilinlendirmeye yönelik faaliyetler yürüttüğünü, düzenledikleri toplantılarla cinsel ve ürolojik hastalıklarla ilgili neler yapılabileceği, nerelere başvurulabileceğiyle ilgili bilgiler verdiğini belirtti. (AA) Kutsal mızrak İzmir'deki kilisede korunuyor Hz. İsa'ya bir Roma askerinin fırlattığı, efsanelere konu olan mızrağın uç bölümü Santissimo Rossario Katolik Kilisesi'nde korunuyor. Kilise Papazı Stefano Negro: "Matematiksel olarak kanıtımız yok, tarihsel olarak mızrağın 1'inci yüzyıldan kaldığı tespit edildi. Anlatılanlar, gelenek ve İsa'nın yarası kilisedeki kutsal mızrağı doğruluyor" dedi Hristiyan inanışına göre, çarmıha gerilen Hz. İsa'ya bir Roma askerinin fırlattığı iddia edilen ve efsanelere konu olan mızrağın uç bölümü, kutsal emanet o- larak İzmir'deki Santissimo Rossario Katolik Kilisesi'nde muhafaza ediliyor. Alsancak'ta 600 kişilik cemaatin bağlı olduğu kilisenin papazı Stefano Negro, Yuhanna İncili'nde mızraktan söz edildiğini söyledi. Negro, "İncil'de Yuhanna'nın şahitliğini görüyoruz. İsa, 3 saatlik azaptan sonra ölüyor. Herkes, bu kadar çabuk ölmesine şaşırıyor. Çünkü acı veren ve uzun bir ölüm şekli. İsa'nın öldüğünü gören, kanıtlamak isteyen bir Roma askeri de mızrakla böğrünü deliyor" dedi. Hristiyanlığı kabul eden ilk devletin Ermenilere ait olduğunu söyleyen Negro, Hz. İsa'nın hayatına ait ilk e- manetlerin de Hristiyanlar tarafından toplandığını ve bu eserlerin Nahçıvan bölgesinde korunduğunu anlattı. Dominiken rahiplerin 1300'lü yıllarda Katolik cemaati kurmaya başladığını ve bölgenin Katolik alanı haline geldiğini ifade eden Stefano Negro, 1600'lü yıllardan itibaren Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmeye başladığını belirtti. Ayrıca 1720'li yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'ndan sığınma hakkı isteyen Dominiken rahiplerinin kutsal emanetlerle İzmir'e yerleştirildiğini hatırlattı. Aziz Polycarp Kilisesi'nde uzun yıllar misafir edilen cemaat ile kutsal mızrak ve bazı emanetlerin korunduğunu savunan Negro, mızrak ucunun 110 yıl önce yapılan Santissimo Rossario Katolik K- ilisesi'ne taşındığını dile getirdi. "Vatikan geleneksel olarak onaylıyor" Kutsal emanetlerin tarih içinde yer değiştirdiğini kaydeden Stefano Negro, şöyle konuştu: "Matematiksel olarak kanıtımız yok, tarihsel olarak mızrağın 1'inci yüzyıldan kaldığı tespit edildi. Anlatılanlar, gelenek ve İsa'nın yarası k- ilisedeki kutsal mızrağı doğruluyor. Vatikan da geleneksel olarak kilisemizdeki kutsal mızrağı onaylıyor. Bildirilen 3 kutsal mızrak var, birinin Viyana'da birinin de kilisemizde olduğunu biliyoruz. Hangisinin orijinal hangisinin temassal emanet olduğu kesin olarak bilinemiyor." Orta Çağ'da k- iliselerin kutsal emanetlere aç olduğunu dile getiren Negro, "Bir kilisede ne kadar kutsal emanet varsa manevi olarak o kadar zengin sayılırdı. O zaman farklı bir mantık vardı. Bir emaneti alıp orijinaline benzeyen bir başka maddeye dokundurup temassal emanet haline getiriyorlardı. Hangisinin orijinal emanet olduğu bu nedenle anlaşılamıyor" dedi. Negro, kiliselerindeki mızrak ucunu inceleyen bazı din adamlarının efsanelerde adı geçen kutsal mızrak olduğuna emin olduğunu ve 1800'lü yıllardan itibaren bu iddiayı resmi kayıtlara geçirdiğine değindi. Vatikan tarafından kutsal mızrağın orijinalliğinin geleneksel olarak onaylanıp mühürlendiğini anlatan Negro, mızrağın tarihini anlatan metnin mührünün açılamadığını bildirdi. Mızrak efsanesinin 3-4'üncü yüzyıllara dayandığını, onaylama işleminin ise 15. yüzyıla uzandığını kaydeden Stefano Negro, onaylama işleminin geleneklere dayandığını aktardı. "Mızrak, İsa'nın çilesine ortak olmuş" Stefano Negro, kutsal emanetlerin bugün cemaat için saygı anlamına geldiğini, söz konusu mızrağın da Hz. İsa'nın çektiği çileyi, acıyı çağrıştırdığını anlattı. Hz. İsa'nın öldüğü günü anarken kutsal olduğuna inanılan mızrağın koruma kabını sunak masasının üzerine yerleştirdiklerini dile getiren Negro, "Duadan sonra kutsal mızrağın etrafını çiçeklerle donatıyoruz. Bu şekilde imanlılara İsa'nın çilesini daha derin anlatıyoruz" dedi. (AA)