GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA YA DA SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİ ÖZET

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA YA DA SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİ ÖZET"

Transkript

1 ISSN: Yıl: 2, Sayı: 3, Mart 2016, s Doç. Dr. Mehmet ÇİÇEK Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fak. Türkçe Eğitimi Böl., GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA YA DA SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİ ÖZET Sinema günümüzde en güçlü anlatım araçlarından biridir. Sinemanın, bir anlatım aracı olması yönüyle kendine özgü bir dili vardır. İşte bu dil, nasıl bir dildir? Sözel insan diliyle karşılaştırılabilir mi? Dilbilim ve / veya göstergebilim sinemanın dili konusuna nasıl yaklaşmaktadır? Bu sorular 20. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak birçok araştırmacının dikkatini çekmiş, konuyla ilgili hatırı sayılır çalışmalar kaleme alınmıştır. Bu konuda Chritian Metz, Rolan Barthes, Peter Wollen, Rudolf Arnheim akla ilk gelen isimler arasında sayılabilir. Sinemadaki görselliklerin, göstergebilimcilerin; dil yetisi olma özelliğinin de dilbilimcilerin ilgisini çektiği söylense de böyle bir ayrıma gitmek o kadar kolay gözükmemektedir. Sinemanın dilini anlamak ve anlatmak söz konusu olduğunda; dilbilimin mi, göstergebilimin mi daha çok söyleyecek sözü olduğu yoksa her ikisinin de aslında aynı şeyi mi söylediği de ayrı bir merak konusudur. Bu çalışma, bir taraftan genel olarak sinema dili ile ilgili bazı görüşlerin irdelenmesi amacını taşırken, diğer tarafından yukarıdaki soru ve benzerlerine bir cevap arayışı niyetiyle kaleme alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Sinema dili, Sinema göstergebilimi, Göstergebilim, Dilbilim. SEMIOTICS AND CINEMA OR SEMIOTICS OF CINEMA ABSTRACT The cinema is one of the strongest means of expression. The cinematic language is distinctive, in terms of its visual expressions. So, what kind of language is this? Can it be compared to the verbal languages? How can one use Linguistics, or, more precisely, Semiotic approaches, to make sense of the cinematic language? These questions have drew the attention of scholars since the beginning of the se-

2 cond half of the Twentieth Century. Among them, substantial studies have been done by, for instance, Christian Metz, Roland Barthes, Peter Wollen, and Rudolf Arnheim. In their writings, it is suggested that cinematic visuality attracts semioticians. Moreover, cinematic visuality, as a form of visual languages, comes to show the potential of being analysed linguistically. And yet, it seems that the link between the visual and the verbal languages is not a stable one. When it comes to the understanding of the cinematic language and its expression, to what extent it can be called as the semiotic approach? This research aims to answer this question, among others: semiotics can be applied in both verbal and visual languages, because these two languages have some fundamental similarities? Keywords: Cinema language, Semiotics of cinema, Semiotics, Linguistics. 0. Giriş Bir sinema filminin insanların gözüne, kulağına, duygularına hitap edebilmesi; bize aynı işi yapabilen diğer sanat dallarını hatırlatsa da, 7. Sanatın onlarla kıyaslanamayacak apayrı üstünlükleri vardır: Hızlıdır, etkilidir; sadece ses ve görüntüden oluşsa da, gerçekliklerle olan benzerliği onun apayrı bir araştırma nesnesi olarak görülmesi için yeterli olmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki hiç kimse 400 sayfalık bir romanı 90 dakikada okuyamaz; ama bir sinema filmi bize 90 dakika içerisinde çok daha fazlasını sunabilir. İşte bu sunum sinemanın çok güçlü bir anlatım aracı olmasından ileri gelmektedir. Bir şeyleri bu kadar net, kesin ve güçlü bir biçimde anlatabiliyorsa, sinemanın tüm bunları gerçekleştirebildiği bir dili olmalıdır. İşte bu dil hakkında neler söylenebilir? Sinema dili dilbilimsel ya da göstergebilimsel bir bakış açısıyla irdelenebilir mi? Nasıl? 26 Sinema gerçekte bir anlatı sanatı olduğuna göre, sinemanın bir anlamda, bir dil işlevi gördüğünü söylemek kesinlikle abartı olmayacaktır. Burada, sanatın dile ya da dilin sanata dönüşme işlemi olarak da görülebilecek olan sinema etkinliği konusunu irdelemeye çalışacağız. 1. Kısa Tanımlar: Ne, Nedir? Sinema Göstergebilimi dendiğinde, iki hatta üç kavramın ön plana çıktığını görüyoruz: Sinema, Gösterge ve Bilim. Bu kavramlardan sinema ve bilim hemen herkese çok tanıdık gelecektir. Bu ikisi kadar tanıdık olmadığından, gösterge daha doğrusu göstergebilim özellikle dikkat çekmektedir. Şimdi bu kavramlarla ilgili olarak parçadan bütüne gidebilmek adına neler söylenebilir kısaca ona bakalım Sinema 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Evinin bir odasını sinema sistemiyle donatmış birini düşünün. 7.1 ses sistemi eşliğinde, 3D gözlükleri takmış ve dev denebilecek bir ekranda merakla beklediği bir filmi izliyor; sinemaya gitmeye bile artık ihtiyaç duymuyor çünkü evini bir sinemadan daha fazlasına dönüştürmüş durumda... Oysaki bundan bir asır hatta daha uzun bir süre önce (1895) Lumière kardeşler hareketli ilk resimleri gösterdiklerinde bunun bir gün nelere gebe olacağını tahmin dahi edemezlerdi. Bir trenin bir gara girişini gösteren yaklaşık 40 saniye-

3 lik hareketli görüntüden ya da Lyon da fabrika çıkışında işçileri gösteren ilk görüntülerden bu yana geçen zaman, cep telefonlarında bile HD kalitesinde film izlenebilmesine olanak sağlamış durumdadır. Tabi bu söylediklerimiz daha çok konunun teknolojik gelişim evreleriyle ilgili. Burada bizi asıl ilgilendiren şey ise ürün yani film olmadan hiçbir işe yaramayacak olan teknoloji değil, bu teknolojiye hayat veren nesnenin yani görsel bir dil olan sinemanın kendisi olacaktır. Bu bağlamda sinema, sadece devasa ve büyülü bir sözcük değil aynı zamanda 20. yüzyıla damgasını vuran bir kavramdır. Kime sorsanız herkesin bu kavram hakkında söyleyecek o kadar çok şeyi vardır ki şaşar kalırsınız. Eğlence vb. sıradan tanımları dikkate almadan şeytaniden sanatsala çok geniş bir görüş yelpazesiyle karşılaşırsınız. Bazı görüşlerden söz etmişken, işi gücü, uğraş alanı sinema olan ya da sinemayla ilgilenen düşünür ve yazarların da görüşlerinden birkaçını burada paylaşalım: Gerçeğin ve sanatın tehlikeli karşılaşması; görüntüyü hareket ettiren düşünceler (Rudolf 2009: 11-13). Sinema, hiç kuşkusuz, tüm sanatların en uluslararası olanıdır. (Eisenstein). Herhangi bir şeyi, herkesin gördüğü şekilde göstermek hiçbir şey başarmamak demektir. (Pudovkin). Sinema, bütün sanat çalışmalarının gerçek ve en son bireşimidir. (Eisenstein). Sinemanın en temel öğesi, filmin en belirsiz karesinden en sonuncusuna dek var olan ve onu belirleyen en önemli şey, gözlemdir. (Tarkovski). Film, gerçeğin öğelerini, bunlardan yalnız kendine özgü yeni bir gerçek kurmak için bir araya getirir. (Pudovkin). Sanatta belgesel bir otantiklik ve nesnellik olamaz. Nesnellik her zaman için yönetmen nesnelliğidir, yani özneldir. Bu, yönetmenin belgesel bir malzemeyi birleştirdiği durumlarda bile böyledir. (Tarkovski) Yukarıdaki görüş, düşünce ve benzerlerinin, sinema olgusuna kuramsal ve düşünsel düzeyde nasıl bakılması gerektiğine dair bazı ipuçları verdiğini düşünüyoruz Göstergebilim Göstergebilim, gösterge; gösteren, gösterilen vb. kavramları şu çalışmalardan (Çiçek 2008, Çiçek 2014-a, Çiçek 2014-b) çok küçük değişikliklerle aynen alıntılamak istiyoruz: Göstergebilim terimi, en yalın haliyle, ilk aşamada dilsel ya da görsel ayrımı yapmadan göstergelerin bilimini yapmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. Göstergebilim; görünenin, aslında gerçeğin kendisi olmadığından hareketle, gerçekte neyin gösterilmek istendiğini araştırır. Bu amaçla çeşitli yöntemlere başvurur; bunu yaparken de üstdil denebilecek kendine özgü terimler dizgesini devreye sokar, gözlemlerini bu sayede bilimselleştirir. 1 (Erişim tarihi: ).

4 Gösterge Göstergebilimle ilgili olarak bilinmesi gereken ilk şey, göstergelerin nitelik olarak her şeyin yerini alabiliyor oldukları gerçeğidir. Bu bakımdan, gösterge, bir kavram olarak her türlü nesne, olgu ya da varlıktır ve her zaman kendi dışında başka bir şeyi gösterir. Kitaplık yazısının ya da resminin aklımızda bir kavram olarak kitaplığı canlandırması, ilgili resim ya da yazının kendi dışında başka bir şeyi gösteriyor olduğu gerçeği ile açıklanabilir. Gösterge kavramını dilsel ve görsel olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür Dilsel Gösterge Dil göstergesi, tanım olarak, bir dildeki anlamlı en küçük birimlere verilen addır (Kıran, 2006: 61). Bu bağlamda, Türkçede BİLGİSAYAR, KALEM, EL; Fransızcada ORDINATEUR, CRAYON, MAIN; İngilizcede COMPUTER, PENCIL, HAND birer dilsel göstergedir. Her dil göstergesi birbirinden ayrılmaz iki birimi zorunlu kılar. Bunlar gösteren ve gösterilen diye adlandırılırlar. Bunlardan ilki, gözümüzle gördüğümüz yazı, kulağımızla duyduğumuz ses; ikincisi ise bu yazı veya sesin kafamızda oluşturduğu kavram, anlam veya çağrışımdır Görsel Gösterge 28 İnsanın dil dışı dünyayı ve göstergelerin gerçek hayattaki karşılığı olan göndergeleri algılamasında beş duyu organından yararlandığı bilinmektedir. Yani bir nesnenin özü, içeriği, ne olup olmadığı, nasıl bir yapıda olduğu tat almayla, koklamayla, dokunmayla, duymayla ya da görmeyle anlaşılabilmektedir. Tüm bu tanıma unsurları elbette bir nesne hakkında başvuracağımız en doğal araçlardır. Ancak kuşku duyulmayan bir diğer gerçek var ki, o da, bu duyu organları içerisinde görme eylemi en etkili olanıdır. Diğerleri ile karşılaştırıldığında, bilgi edinme, varlık evrenini yorumlama ve kararlar oluşturma noktasında görme eylemi aslan payına sahiptir. Bu pay öyle önemli ve büyüktür ki bugün bunun, göstergebilim adı altında bilimi yapılmaktadır. Ancak burada çok önemli bir koşula dikkat çekmek gerekiyor. O da şu: bakmakla görmek karıştırılmamalıdır. Bilinçli olmamayı, gelişigüzel ve anlık olmayı çağrıştıran bakmak sözcüğüyle; dikkatli bakma, baktığı şeyi anlama, anlamlandırma kavramlarını çağrıştıran görmek terimleri arasındaki anlam farkını bilmeyen yok gibidir. Bakmak ve görmek kavramları salt çağrışımların ötesinde biraz irdelendiğinde, bakmak eyleminin görmek eyleminden önce gerçekleştiği söylenebilir; yani bakmadan görmek olanaksızdır. Buna karşılık bir şeylere bakan herkesin bu şeyleri tam olarak gördüğünü söylemek de olanaksızdır. Özdeksel evren (maddi âlem) çeşit çeşit göstergelerle doludur. Herkes bunlara bakar; ancak göstergebilimci sadece bakmakla yetinmez aynı zamanda göstergelerdeki gösterenin işaret ettiği gösterileni de görmeye çalışır ve bunları bilimsel düzeyde ele alır. İşte görüntü göstergebilimi ya da görsel göstergebilim diye adlandırılan bilim dalı, bir ressamın fırçasından çıkan bir tablodan otobüs durağında bekleyen insanların oradaki duruşlarına; bir film ya da film sahnesinden bir şatonun mimari yapısına; bir iş görüşmesindeki bir adayın kendisine sorulan sorular karşısında sergilediği beden dilinden insanları kuşatan nesnelerin görsel tasarımına kadar yaşamın her alanında üretilen bilinçli ya da bilinçsiz gösterge dizgelerini inceler. Görselliğe dair her şeyi, anlam, anlama

5 ve anlamlandırma düzeyinde konu edinen görsel göstergebilim, bakmak şöyle dursun, görme ve gördüğü şeyi yorumlamanın da ötesinde bu olguların bilimini yapar. İşte tam bu noktada gösterge, gösteren, gösterilen kavramlarını dilsel ve görsel sıfatlarıyla beraber ele almak yerinde olacaktır: Görsel gösterge de dilsel gösterge gibi bir gösteren biçim ve gösterilen içerikten oluşur; dil dışı gösterge olarak da adlandırılır (Kıran, 2006: 53-59; Günay, 2002: 159). Dilsel göstergelerle görsel göstergeler karşılaştırıldığında en önemli ayrım nedenlilik/ nedensizlik ilkesinde göze çarpar. Bilindiği üzere dilsel göstergede gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki nedensizdir: masaya masa dememizin özel bir nedeni yoktur; /masa/ kavramı pek tabii başka bir dilsel gösterge ile de karşılanabilirdi. Ancak, görsel göstergeler söz konusu olduğunda göreceli bir nedenlilikten söz edilebilir: nedenli oluş görsel göstergenin biçiminin rastlantısal olmadığını gösterir: kırmızı renk için bir kan lekesi, siyah renk için bir siyah mürekkep lekesi gibi. (Kıran, 2006: 58). Görsel göstergelerin bir diğer farkı da, bu göstergelerin, dilsel göstergelerde gördüğümüz çizgisellik özelliğini pek yansıtmamalarıdır. Her ne kadar bir görsel göstergenin (örneğin bir tablo) üretilme aşamasında belli bir sıra izlenmişse de, alıcı o aşamalardan habersizdir; sadece, ürünün/göstergenin kendisine sunulan son biçimini görür. Bir tablodaki bu duruma karşılık bir fotoğrafın üretim aşaması hiçbir çizgisellik içermez; fotoğrafçı deklanşöre bastığında makinenin gördüğü alanı bir defada, olduğu gibi resimleştirir. Bu anlamda, bu tür göstergeler; ister tablo, ister fotoğraf olsun, gösteren ile gösterilen arasında gerçek bir benzerlik (Rifat, 2000-a: 133) içerdiklerinde görüntüsel gösterge (Fr. Icône) kategorisinde değerlendirilirler. 29 Görsel göstergeler içerdikleri bilginin rastlantısal ya da bilinçli olmaları yönüyle de ikiye ayrılırlar. Bu göstergelerden; rastlantısal, doğal ve özel bir iletişim amacı içermeyenler belirti; yapay, bilinçli ve özel bir iletişim amacıyla üretilenler ise belirtke olarak adlandırılırlar. Bu bağlamda, duman ateşin belirtisi olurken; aynı duman haberleşmek amacıyla bir Kızılderili tarafından üretilip uzaktaki kabile üyeleriyle iletişim kurmaya yaradığında bir belirtkeye dönüşür. Bazı görsel göstergeler, gösteren/gösterilen bağlamında simgeleşme eğilimi gösterebilirler. Bu konuda aşağıya şu bilgiyi alıntılamak istiyoruz: Simge, benzerlik ve uzlaşma ilişkisi içinde soyut ve sayılamayan tek bir gösterilene göndermede bulunan görsel bir biçimdir. Örneğin bir çocuğun sadece zaman geçirmek amacıyla çizdiği bir güvercin resmi bir görsel göstergedir; ama aynı güvercin resmi Birleşmiş Milletler binası duvarına yapılmış ise o zaman bu bir simgedir. (Kıran, 2006: 56-57). Bu bağlamda bir siyasi partinin kendisine, petek üzerinde bal yapan arıyı amblem olarak seçmiş olması; bu göstergelerin simgelediği çalışkanlık ve üretkenlikle ilgilidir. Oysa aynı göstergeler bir ziraat fakültesinin zooloji bölümünde ya da bir biyoloji dersinde elbette ki simgesel (Fr. Symbolique) anlamlarıyla yorumlanmayacaklardır Göstergebilim / Dilbilim İlişkisi Göstergebilimin; bilimsel bir bakış açısıyla, dil, gösterge, anlamlı dizgeler, bunların düzenlenişi ve değişik biçimler alabilmeleri konularına eğilmesi XVIII. yüzyıldan itibaren Locke,

6 Leibniz, Condillac, Diderot gibi ilk göstergebilimciler eliyle olmuştur 2. Kristeva (1981: 292), bu çalışmalar sonrasında dil biliminin 3 dil kavramını köklü bir biçimde gözden geçirmek zorunda kaldığını zira bir iletişim nesnesi olan dil içinde anlamlı birçok dizgenin mümkün olmasının dili bir dizge değil, farklı katmanları olan bir dizgeler bütünü konumuna yükselttiğini, söyler. Hatta bundan böyle dil sözcüğü farklı birçok anlamlı dizgeyi barındırdığı için tekil değil, diller biçiminde çoğul yazılsa yeridir, der. İşte bu çoğul yapının çok gelişmiş düzeneğinin dışında da anlamlı dizgeler sunan yapılar vardır. Bu yapılar arasında sinema, çeşitli görsel imler, fotoğraf, resim vb. gibi iyi bilinen kavramların yanında, yaşama dair olgu, oluşum ve görsellikleri de sıralayabiliriz. Özellikle görsel göstergeler bir alıcıyla bir verici arasında özel bir kod kullanarak ileti aktarımı sağlarlar; bunu yaparken de dilbilgisinin yönetimindeki yazılı ya da sözlü dilin kurallarına uymak zorunluluğu hissetmezler. İşte, bilinen dil dizgelerinin dışında kalan, anlam taşıyan, bu anlamı farklı biçimlerde aktaran dizgeler, gösterge(ler) adı altında bileşenlere bölünür ve göstergebilim adı verilen bilim dalı tarafından incelenir. Peki, Göstergebilim öncelikli olarak hangi alanlarda söz söyler, görüş dile getirir? Bu soruya şu satırlarda dolaylı bir yanıt olduğunu söyleyebiliriz: İnsanların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (sözgelimi Türkçe), davranışlar, çeşitli jestler (el kol baş hareketleri), sağır-dilsiz alfabesi, görüntüler, trafik işaretleri, ( ) bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, yazınsal yapıtlar, ( ) bir mimarlık düzenlemesi, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın her anlamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan bir dizgedir. Gerçekleşme düzlemleri değişik olan bu dizgelerin birimleri de genelde gösterge olarak adlandırılır. (Rifat, 2000-a: 127). 30 Burada öne çıkan iki kavrama dikkat etmemiz gerekiyor: dizge ve gösterge. Bu iki kavram aynı zamanda göstergebilim ile dilbilimin ortaklaşa kullandığı kavramlardır. Bu bağlamda, dilbilim ile göstergebilim arasında özel bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Diller göstergelerden oluşmuş dizgeler olarak görüldüklerinden, dilbilim, göstergebilimsel bir bakış açısıyla da rahatlıkla ele alınabilmekte, iki bilim dalı iç içe düşünülebilmektedir. Hatta F. de Saussure, ileride göstergebilim adında bir bilim dalının kurulacağını, bu bilim dalının göstergeleri ve onların yaşamlarını inceleyeceğini bundan çok önceleri dile getirirken, dilbilim-göstergebilim ilişkisinin nasıl olabileceğine de kısaca değinmiştir. Buna göre, dil, kavramları belirten bir göstergeler dizgesi olduğu için, kibarlık olarak algılanan davranış biçimleriyle, sağır ve dilsizlerin abecesiyle, simgesel nitelikli kutsal törenlerle vb. karşılaştırılabilir. O halde, ona göre (Saussure, 1995: 33) göstergebilim adında bir bilim dalı kurulacak, göstergelerin ne olduğunu, ne gibi kurallarla işlediğini bize gösterecek, dilbilim de bu genel nitelikli bilim dalının bir bölümünü oluşturacaktır. Öyle ki, göstergebilimin bulacağı kural ve yasalar dilbilime de uygulanabilecektir. Burada bir olguya dikkat çekmek istiyoruz. F. de Saussure ün dilbilimi göstergebilimin bir bölümü gibi görmesi ya da görmek istemesi yanlış anlaşılmamalıdır. O, göstergeleri incele- 2 Daha ayrıntılı bilgi için Kristeva (1981: ) ye bakılabilir. 3 Özgün metinde dilbilim (Fr. Linguistique) değil de dil bilimi (Fr. Science linguistique) tercih edildiğinden, ifadeyi olduğu gibi aktarmayı daha uygun buluyoruz.

7 yen bir göstergebilim tasarısından söz ederken, dildeki sözcüklerin teker teker hepsinin birer gösterge olduğu düşüncesinden hareket etmiş; öncelikli olarak bu dilsel göstergelerin bilimini yapacak kapsamlı bir göstergebilim düşlemiştir. F. de Saussure ün, Genel Dilbilim Dersleri nde, simge sözcüğünü dil göstergesi/gösteren terimleri yerine kullandığı da olmuştur (Saussure, 1995: 101). Dolayısıyla, simgenin tümüyle nedensiz olarak düşünülemeyeceğini, boş olmadığını, her şeye rağmen simgenin göstereniyle gösterileni arasında doğal bir bağ bulunacağını belirterek, dil göstergesi ya da gösteren yerine simge sözcüğünü kullanmada sakıncalar olabileceğini de belirtmiştir. Göstergebilimin dilbilimden bağımsız olduğunu söylemek zordur. Bağımsız olmak şöyle dursun, çağdaş göstergebilim büyük ölçüde dilbilimin veri ve yöntemlerinden yararlanır. Göstergebilimin tek etkinlik alanı dil göstergelerinin incelenmesi değildir. Bir anlam içeren ve bildirişim, vb. amaçlarla üretilmiş olan her gösterge dizgesi göstergebilime konu olabilir. Bu bağlamda, göstergebilim adı altında, sinemadan trafik ışıklarına, tiyatrodan reklam sektörüne kadar çok geniş bir yelpazede bilimsel bir bakış açısıyla anlamla(ndır)ma konusunda araştırmalar yapılmaktadır. Göstergebilimin bağımsız bir bilim dalı olarak varlığını ve gerekliliğini hissettirmesi ise 1950 lerden sonra olmuştur 4. II. Dünya Savaşı sonrası gelişen üretim-tüketim ilişkileri ve buna bağlı olarak doğan reklam sektörü; medya diye de bilinen kitle iletişim araçlarındaki olağanüstü gelişmeler göstergebilimin önemini artırdı. Çünkü toplumsal birçok gelişme olmakta, geniş halk kitleleri görselliğin etkileyici gücüyle yönlendirilmekteydi. Önce sinema, ardından da televizyon aracılığıyla en uzak yerlere, en ücra köşelere ulaşılmış, hatta hemen her eve bir biçimde girilmiş ve insanlara eğlenceden alışverişe kadar türlü olanaklar sunulmuştu. İşin ilginç yanı tüm bu olup bitenler aslında sanal şeylerdi; insanları bu kadar etkileyen şey, dış dünyadaki gerçekliklerin, görselleri kullanılarak, resim vb. araçlar üzerinden yansıması, yansıtılmasıydı. Hal böyle olunca bu alanlardaki anlam, anlamlandırma olgularına el atmak, bilimsel bir bakış açısıyla çözümlemelere girişmek ve bazı bulgular ortaya koymak gerekti. Görselliğin ön plana çıktığı bu alanlarda, dilsel göstergelerden çok görsel göstergeler egemendi; bu da dilbilimin yöntemlerini kullanmasına ve ondan ayrı düşünülmemesine rağmen, göstergebilimin, bağımsızlaşmasını ve mimariden çizgi film çözümlemesine kadar özerk bir bakış açısı sergilemesini sağladı. Bu çözümlemelerin kuramsal temellerini ise çağdaş göstergebilimin öncüleri 5 diyebileceğimiz iki isme borçluyuz: Ch. S. Peirce ve F. de Saussure. Bu iki bilim insanının, aynı konulara ilgi duyuyor olmalarına rağmen göstergelere yaklaşım biçimleri aynı değildi: Ch. S. Peirce göstergelere mantıkçı ve felsefeci gözüyle yaklaşırken, F. de Saussure dilci, dilbilimci gözüyle yaklaşmıştır. Aralarındaki tek ayrım bununla da sınırlı değildir. Ch. S. Peirce görsel göstergelere 31 4 Ayrıntılar ve kapsamlı bir sunum için (Erkman-Akerson, 2005: 72-80)'e bakılabilir. 5 Göstergebilimin ilk kez dillendirilmesiyle ilgili olarak çok daha eskilere de gidilebilir. Örneğin İngiliz felsefeci J. Locke XVIII. yüzyılın başlarında göstergeleri konu edinen bir bilim dalı tasarlamış bu yönde düşünceler ortaya koymuştur. Ch. S. Peirce ün bazı görüşleri birçok bakımdan J. Locke nin görüşleriyle örtüşür, bkz. (Auroux, 1996: ).

8 öncelik verirken, F. de Saussure daha çok dilsel göstergelerle ilgilenmiştir. Öyle ki F. de Saussure ün görsel göstergebilime katkısı neredeyse şu tümcelerle sınırlıdır 6 : Dil, kavramları belirten bir göstergeler dizgesidir. Onun için de, yazıyla, sağır-dilsiz abecesiyle, simgesel nitelikli kutsal törenlerle, incelik belirtisi sayılan davranış biçimleriyle, askerlerin belirtkeleriyle, vb., vb. karşılaştırılabilir. ( ) Demek ki, göstergelerin toplum yaşamı içindeki yaşamını inceleyecek bir bilim tasarlanabilir: Toplumsal ruhbilime, bunun sonucu olarak da genel ruhbilime bağlanacak bir bilim. Göstergebilim ( ) diye adlandıracağız biz bu bilimi. Göstergebilim göstergelerin ne olduğunu, hangi yasalara bağlandığını öğretecek bize. Henüz yok böyle bir bilim; onun için, göstergebilimin nasıl bir şey olacağını söyleyemeyiz. Ama kurulması gerekli; yeri önceden belli. Dilbilim, bu genel nitelikli bilimin bir bölümünden başka bir şey değil. Onun için, göstergebilimin bulacağı yasalar dilbilime de uygulanabilecek. (Saussure, 1998: 46). F. de Saussure ün yukarıdaki görüşleri, ilk aşamada dilsel göstergelerle görsel göstergelerin karşılaştırılabilirliğiyle ilgilidir. İkinci olarak F. de Saussure ün kurulmasını öngördüğü göstergebilim illa ki görsel göstergeleri konu edinecek değildir. Tam tersine F. de Saussure ün tasarladığı göstergebilim dilbilimi de içine alacak biçimde dilbilim için de kurallar, yasalar üretecektir. Onun çok kısa olarak dile getirdiği bu görüşleri, birçok göstergebilimciye yol göstermiş, onları derinden etkilemiş, çalışmalarına dayanak oluşturmuştur. 32 Yukarıda 1950 lerden sonra geliştiğini söylediğimiz görsel göstergebilim anlayışıyla, F. De Saussure ün öngördüğü göstergebilim anlayışı arasında fazlaca bir koşutluk olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü araştırma nesnesi olarak görsellik konu edinildiğinde, yöntem büyük ölçüde aynı ya da benzer kalmakla beraber, değişen araştırma nesnesi (görsel göstergeler) göstergebilime bakış açımızı da değiştirmektedir. Öyle ki belli bir zaman sonra dilbilim ile göstergebilim arasında bir rekabetten, bir çekişmeden söz edilebilmekte, göstergebilimin dilbilimin ağırlığı altında ezildiği (Ducrot & Todorov, 1972: 120) dile getirilmektedir. Bu bağlamda, ya Ch. S. Perice ün yaptığı gibi dilsel olmayan göstergelerden hareket edilerek orada dil olgusuna bir yer aranmış ya da F. de Saussure ün yaptığı gibi dil olgusundan harekete edilerek orada diğer gösterge dizgelerinin yeri sorgulanmıştır. Bu durum, dil yetisi adına somut bir gelişme ortaya koyamamış, iyi bilinen kavramlara yeni adlar vermekten öteye gidememiştir (a.g.y.). F. de Saussure ün, dilbilimin göstergebilimin bir bölümü olduğu görüşü pek benimsenmemiştir. Nitekim R. Barthes, göstergebilimsel her bütünlüğün dile başvurmak istediğini ve bütün göstergebilim dizgelerinin dil ile iç içe olduğunu belirterek, göstergebilim dilbilimin bir kolu olarak düşünülmelidir, tersi değil, der. (Larousse, 1994: 426). Gerçekten de insan ancak dil yardımıyla diğer gösterge dizgelerinden hatta bizzat dilin kendisinden söz edebilir. Bu anlamda dil, sadece diğer gösterge dizgelerinden değil, kendisinden de söz edebilen tek gösterge dizgesidir. E. Benveniste de göstergebilimin dilsiz yapamayacağını, dil ile iç içe görülmesi gerektiğini düşünenlerdendir. Ona göre, hiçbir görüntü, renk ya da ses göstergesi kendi türüyle, kendi 6 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. (Ducrot&Todorov, 1972: 116).

9 türünden, yani yine ses, görüntü ve renk ile dillendirilemez, anlatılamaz. Dilsel olmayan her gösterge dizgesi, yine dil aracılığıyla ifade edilmek zorunda olduğundan, dilin göstergebilimi içinde, dilin göstergebilimiyle var olabilir. Burada, dilin bir çözümleme nesnesi değil, bir araç olması durumu değiştirmez. Dil, göstergebilimsel ilişkilerin hepsinde yöneten konumundadır; dilsel olsun olmasın bütün dizgeler dil tarafından yorumlanır (Benveniste, 1974: 60). Hal böyle olunca dilbilimsel bir göstergebilim ya da göstergebilimsel bir dilbilim kavramları hiç de yadsınmayacak bir durum olsa gerek 2. Dil Olmak İsteyen Bir Sanat, Sanat olmak İsteyen Bir Dil: Sinema Tüm görsel göstergeler gibi, sinemanın sunduğu görsellik de, bir alıcı ile bir verici arasında bir ileti aktarım süreci olması yönüyle dilsel bir etkinliktir. Bu dilsel etkinliğin en belirgin özelliği sözlü ya da yazılı dilin uyması gereken dilbilgisi kurallarına uymamasıdır. Diğer görsel göstergelerde olduğu gibi, sinema da ileti aktarırken bir şeyleri dile getirirken kendine özgü bir düzgü (Fr. Code) kullanır. Dizgesi bakımından ölçünlü dillerden ayrılan sinema dilinin gösterenleri hakkında bir şeyler söylemek zordur. Böyle bir denemeye giriştiğimizde aklımıza ilk olarak şu sorular takılacaktır: Mademki, sinemayı da bilgi aktarma, bir şeyleri dile getirme anlamında bir dil, bir anlatım aracı olarak ele alıyor ve ona bu biçimiyle yaklaşıyoruz, o halde bu dilin; 33 Yazılı ve sözlü insan dilinin en küçük bileşenleri olan biçimbirim ve sesbirime karşılık gelebileceği düşünülen en küçük birimleri nelerdir? Gösterge dizgesinin yapısı nasıldır? Nasıl işler? Dil göstergeleriyle karşılaştırıldığında sinema göstergeleri nasıl yorumlanabilir? Geçtiğimiz yüzyılın başındaki sessiz sinema ile günümüzde her türlü görsel kurguyu, özel tasarımları ustaca kullanan sinema arasında anlamın aktarılması yönüyle ne gibi farklılıklar gözlemleyebiliriz? Bir başka deyişle, en yalın biçimiyle düşünecek olursak, yazının; resim, tablo vb. görsel göstergelere eşlik etmesiyle, sinemada sesin ve / ya da yazının görüntüye eşlik etmesi/etmemesi karşılaştırılabilir mi? Öncelikle şunu belirtelim: Sinemanın; bir iletişim biçimi, bir anlatım aracı, göstergebilim açısından söyleyecek olursak bir dil olarak ele alınması çalışmaları çok yenidir (Kristeva, 1981: 311). Genel anlamda, sinema dil dışı göstergelerden oluşan bir sanat dili olarak görülür. Dil olarak görülür, çünkü sinemanın da kendine özgü anlatım yöntemleri, hatta dilbilgisi vardır (Öztin Bağder, 1999: 144). İşte göstergebilimi, sinemadaki anlam oluşturma süreçleriyle ilgilenmeye iten olgu da sinemanın bir dil olarak düşünülmesidir: Sinema bir dildir, bu eğretileme diğer sanatlar için de yapılmaktadır: Tiyatro dili, şiir dili, roman dili, resim dili, moda dili vb. Buradaki dil bildiğimiz eklemli ve doğal dil olan dilsel (Fr. Linguistique) göstergelerden oluşan dil (Fr. Langue) anlamına değil, dil yetisi (Fr. Langage) anlamına gelmektedir. (Öztin Bağder, 1999: 144). Görüldüğü üzere, sinemanın bir dil olduğunu söylemek, onu doğal diller gibi görmek anlamına gelmemektedir. Nitekim burada söz konusu olan sinemanın doğal bir dil olduğu de-

10 ğil; bir iş, oluş, olgu, olay vb. durumları anlatabilme yeteneğidir. İşte sinema göstergebilimi, sinema dilinin göstergelerinin neler olduğu, anlam aktarımı sırasında hangi yöntemleri kullandığı konusuyla ilgilenir. Sinemanın bir dil olmaktan çok bir dil yetisi olarak düşünüldüğünü biliyoruz (Kristeva, 1981: 313). Hatta bu konunun Ch. Metz tarafından Sinema: Dil mi, Dil Yetisi mi? (le Cinéma: langue ou langage?) adını taşıyan özgün bir çalışmada (Metz, 1964: 52-90) tartışıldığını görüyoruz. Adı geçen çalışmada Metz (Aktaran: Rifat, 2000-b: ), sinemanın sanatsal bir dil yetisi olduğunu, bu sanatın özgüllüğünün ise dil yetisi olmak isteyen bir sanatın bağrında sanat olmak isteyen bir dil yetisinin var oluşundan ileri geldiğini söyler. Bir başka deyişle, sinema bir şeyleri anlatmakta, anlatmak istemekte; ancak bunu gelişigüzel yapmamaktadır. Bu bağlamda anlatımsallık, kuru ve tekdüze değil sanatsal içeriği de olan bir edimdir. Biz burada sinema dil midir, dil yetisi midir tartışmalarına girmeyeceğiz. Ancak şunu hemen belirtelim ki sinemanın bir dil yetisi olduğunu söylemekle aslında onun aynı zamanda bir dil olma özelliğini de dile getirmiş oluyoruz. Hem de öyle bir dil ki, kitleleri ikna etme, onları etkileme ve hatta yönlendirme noktasında gücü ve etkisi tartışılmayacak bir dil Konuyu biraz daha açacak olursak, XX. yüzyılın başlarında, sinemanın -bugünkü anlamıyla- henüz ses, söz ve müzikten yoksun olduğu dönemde, sinema dâhisi Sergueï Eisenstein in ( ) beyaz perdeye aktardığı Potemkim Zırhlısı (Fr. Le Cuirassé Potemkine, İng. The Battleship Potemkin) adlı film ses getirmekle kalmamış, yapımcısını tüm dünyada üne kavuşturmuştur. Sinema tarihinin en önemli filmlerinden sayılan Potemkin Zırhlısı, 1958 yılında 25 ülkeden toplam 117 film tarihçisi tarafından tüm zamanların en iyi filmi seçilmişti 7. Bu başarı elbette ki rastlantısal değildi: Potemkin Zırhlısı ünlü Rus yönetmenin; sinemanın dil yetisi olma özelliğinden hareketle etkileyici bir sinema dili oluşturmuş olmasından ileri geliyordu. Bu etkinin ne denli büyük olduğuna dikkat çekmek için aşağıya şu bilgileri alıntılıyoruz: 34 Filme en büyük ilgiyi gösterenlerin başında Alman izleyiciler geliyordu. Alman ordusunun mensuplarının ise filmi izlemesi yasaklanmıştı. Çıkabilecek bir ayaklanmadan korkuluyordu. Film, Amerika'da 1926 yılında gösterime girdi. Chaplin "dünyanın en iyi filmi" değerlendirmesini yaptı. Fransa'da yetkililer buldukları bütün kopyaları yaktılar. Paris'te yalnızca çok az sayıda sanat evinde gösterim gerçekleşebildi. İngiltere'de ise 1954 yılına kadar yayımı yasaktı. 8 Görüldüğü gibi, sinema söz konusu olduğunda sınırları zorlayan bir dil/dil yetisi ile karşı karşıya geliyoruz. Bunu şu anlamda söylüyoruz: Amacı ve ülküsü ne olursa olsun Potemkim Zırhlısı gibi bir filmin anlatım gücünden korkulmuş, görsel göstergelerin etkileyiciliğinden çekinilmiştir. Üstelik tüm bunlar sesin henüz görüntüye eşlik etmediği sessiz sinema döneminde olup bitmektedir. Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Nasıl oluyor da sinemanın anlatım ve 7 Ayrıntılar için bkz.: ; ; (Erişim tarihi: ). 8 Ayrıntılar için bkz.: (Erişim tarihi: ).

11 etkileme gücü diğer anlatım türlerine oranla daha çarpıcı ve daha etkileyici olabiliyor? Metz (1964: 71-75; Aktaran: Rifat 2000-b: 267) bu soruya dolaylı olarak verdiği yanıtta, bu durumu, sinemanın bize doğrudan doğruya sunduğu eksiksiz anlam düzeyleriyle daha da açık bir dizge olmasıyla açıklar. Ona göre, ister dil yetisi olsun, ister sanat, görüntülü söylem; açık, gösteren ile gösterilen arasında uzaklığın olmadığı, fazlasıyla doğal anlaşılır bir dizgedir (a.g.y.). Bir başka deyişle, sinemadaki anlatı dolambaçlı bir yol kullanmamakta; alıcıya, berrak, duru, yalın ve anlaşılması kolay bir dizge sunmaktadır. Buna, görüntüsel göstergelerin (görüntülü söylem) insan beynindeki işlemlenme hızını da eklediğimizde durum daha iyi anlaşılacaktır. Öte yandan, sinemanın sunduğu görsellik her yönüyle gerçek yaşamla örtüşebilir, örtüştürülebilir. Durum ne olursa olsun, ortada gözümüzle görüp algıladığımız bir görsellik vardır. Üstelik bu görsellik, sessiz sinema döneminden sonra sese kavuşmakla etkileyiciliğini gerçeğe benzer olma derecesini daha da artırmıştır. Hatta son dönemlerde gerçekleştirilen sinema yapımlarında kullanılan görsel efektler o denli etkileyicidir ki göstergebilimin çok iyi bilinen bazı kavramlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir. Bir sinema ürünü ne kadar gerçekçi 9 ve etkileyici olursa olsun, sonuçta bir sinema ürünüdür; bir şey(ler)i anlatmayı amaçlamaktadır. Durum böyle olunca da evinde televizyonun karşısında film izleyen bir birey ya da hoşça vakit geçirmek için sinema salonuna giden kimse bir soyutlama olgusu ile kuşatılmış olmaktadır. Nasıl ki dilsel göstergeler, göndegelerin (dil dışı dünyadaki her türlü gerçeklik) kendilerinin bizzat bulunmalarının olanaksız olduğu ortamlarda kendilerinden söz edilmesine olanak tanırlar; aynı şekilde sinemanın sunduğu sesli görsellik de bulunduğumuz mekâna (sinema salonu, evimiz vb.) aşkları, korkuları, öyküleri, savaşları, tarihi kişilikleri hatta ışık hızındaki uzay gemileri gibi soyut kavramları taşır. İşte bir dil yetisi olarak sinemanın gerçekte var olmak zorunda olmayan tüm bu olguları soyutlama yoluyla verebilmesi, göstergebilimin ilgi alanına girmesi için gerek ve yeter koşulu sağlaması bakımından yeterli olmuştur. 35 Göstergebilim ve sinema dendiğinde ise akla gelen ilk isim Christian Metz ( ) dir. Metz sinemanın göstergebilimine 1960 lı yıllarda ilgi duymaya başlamış, Roland Barthes ( ) ın genel göstergebilim konusundaki görüşlerinden etkilenerek, yapısalcı dilbilimin ortaya koyduğu ilke ve olanaklardan yararlanmıştır. Metz, aslında bir görsel-işitsel etkinlik olan sinemanın, bir şeyler anlatma ve dile getirme bakımından bir dili olduğunu göstermek istemiştir. O, bu amaçla, yapısalcı dilbilimin eklemli dil için ortaya koyduğu ilkeleri, sinemanın anlam yaratmasına, olay ve olguları veriş biçimine uygulamak istemiş; bir anlamda dilbilimsel bakış açısını sinemanın anlam kurgulama evrenine taşımıştır. Bu bakımdan, ona göre göstergebilim, bir film yönetmenine işini nasıl yapacağını söylemez. Göstergebilim, film çalışmalarını bir kenara bırakarak, bir filmin anlam oluşturma konusuyla ilgilenir. Bunu yaparken de filmin anlam oluşturma aşamasında yararlandığı dışsal yapılardan olan toplumsal psikoloji, ruh çözümleme, toplum bilimi hatta kimya ve fizikle bile ilgilenir. Metz e göre, sinema göstergebilimi genel olarak anlam ve film imleri bilimi olarak ele alınmalıdır. Bir film doğal 9 Hiçbir estetik değeri olmayan ve salt bilgi aktarma amacı güden belgesel türü yapımları konumuz dışın-

12 olarak, iyi ya da kötü anlamda izleyicide bir izlenim bırakır. İşte sinema göstergebiliminin eğilmesi gereken konulardan biri de izleyici üzerinde bir filmin bıraktığı izlenimin nasıl araştırılması gerektiği sorunudur. Bir başka deyişle, sinema bir filmde izleyici üzerinde bir takım etki ve izlenimler bırakmıştır; sinema göstergebilimi bu etki ve izlenimlerin kendisinden çok bunların nasıl ve hangi yöntemle araştırılması gerektiği konusuyla ilgilenir. Sinemada sesin gerçekliği şöyle dursun, görüntünün gerçeklikle olan inanılmaz benzerliği, ona dilbilimsel yaklaşım tarzımızı da etkileyecektir. Doğaldır ki sinema dili, bildiğimiz eklemli dil gibi bir dil değildir. Bu bakımdan yapısalcı dilbilimin verilerini sinema diline uygulamak özen ve dikkat isteyen bir iştir. Hiçbir film yapımcısı, filmini, anlamsız olması, heyecan ve ilgi uyandırmaması, daha doğrusu seyredilmemesi için yapmaz. Bir şeyi takip etmek, kafa yormak, anlamaya çalışmak; bu, hareketli görüntüler bile olsa kolay bir iş değildir. Bunun istisnası, anlam dolu, kafa yorduğumuza değecek, heyecan ve ilgi uyandıran yapımlardır. Anlam kavramı işin içine girdiğinde ise ki heyecan, ilgi vb. kavramların da anlam ve anlamlamayla ilişkisi olduğu bilinmektedir dil kavramı da kendiliğinden dikiliverir karşımıza. Bir de bakarsınız ki sinema ve dil sözcükleri yan yana gelivermiş. Oysa sinema nın daha çok sanat sözcüğü ile birlikte anıldığına tanık olmuşuzdur hep. Bu üç sözcükle ilgili olarak, sıfat kullanımları dâhil şu önermeler yapılabilir: a- Sinema bir sanattır, b- Sinema bir dildir, c- Sinema sanatsal bir dildir, d- Sinema dilsel bir sanattır. 36 Elbette bu önermelerin ilk defa burada yapılmadığını hemen belirtelim. Sinemanın bir sanat olduğu herkesçe kabul edilmektedir. Hemen her şeyi anlatma yeteneği göz önünde bulundurulduğunda dil tanımlaması da yanlış bir yaklaşım olmaz. Bu iki görüş birlikte değerlendirildiğinde, sinemanın sanatsal bir dil olduğu rahatlıkla söylenebilir. Öte yandan, Sinema yordamının bir sanat olabilmesi için, belli bir amaçlılık güderek, sözlü ve hareketli görüntü yolu ile, belli bir bildiri aktarması gerekir. Bu bakımdan, sinema anlatımı, genel olarak bildirişim modeli ve özel olarak da insan-dili modeli içerisinde yorumlanabilir (Başkan, 2003: 320). İşte dilbilimci ya da göstergebilimci; sinemanın anlam ve anlamlandırmaya ilişkin iletişim ve dil kısmının bilimsel boyutuyla ilgilenecektir. Bu durumda dilbilimci ya da göstergebilimci şu görüşleri rahatlıkla dile getirebilecektir: Sinema dilinin kolay anlaşılır dizgeler sunması, onu anlam ve anlamlandırma noktasında eklemli dile yaklaştırıyor gibi gözükse de, gerçekte durum hiç de öyle değildir. Bir film izlerken, devinimli ve katlı görüntüler ile bir yazı ve/veya konuşmalar eşliğinde bazı gürültü ve ses efektlerine tanık oluruz. Tüm bu sayılanlar anlam akışına olanak tanıyan bilgi oluklarıdır. Bir karşılaştırma yapılmak istendiğinde, sinemanın hangi ögelerinin eklemli dilin hangi ögeleriyle da tutuyoruz.

13 eşleştiğini ve koşutluklarını sorgulamak gerekecektir. Sorgulama demişken, örneğin, sinema dilinin bir sözlüğü var mıdır? Eklemli insan diliyle koşutluk gösterebilecek sözlük ve eş anlamlı/ karşıt anlamlı sözcükler listesi var mıdır? Kısaca yanıt vermek gerekirse, sinema dilinin ne bir sözlüğü ne de eş anlamlı ve / veya karşıt anlamlı sözcükler listesi vardır. Sinemasal anlamın hiçbir zaman sözlüğünün oluşturulması da olanaklı değildir. Buna rağmen şu görüşlere de rastlıyoruz: ( ) kurgu demek, çekilmiş olan çeşitli sahneleri belirli bir biçimde düzenleyerek belli bir dizim elde etmektir. Başka bir deyişle, eldeki sözcüklerden yararlanarak bir tümce meydana getirmek ve daha geniş çapta alınırsa, bir kitap yazmaktır. ( ) sinema dili bir yerde, insan-diline belli bir benzerlik gösterir. Şöyle benzetmeler de yapılmıştır. Eğer kamera bir kalem ise, sahneden sahneye geçiş bir virgül, sahne kararması bir nokta ve sahne de tümce olarak yorumlanabilir; aynı yerde geçen sahnelerden oluşan bir dizi de paragraf olarak alınabilir. Ne var ki, sinema dili insan-diline benzemek zorunda değildir. Çünkü insan dili yalnızca sözlü olduğu halde, sinema dili hem sözlü konuşma göstergelerinden, hem de müzik gibi sesli göstergelerden yararlanan zengin bir anlatım aracıdır. (Başkan, 2003: ) Görülüyor ki eklemli insan dili ile sinema dili arasında birebir eşleştirme yapmak olanaksız. Öte yandan Metz (1966: ); sinema dilinin bir dilbilgisinin oluşturulması bir hayli zor olsa da, eleştiri oklarını üzerine çekse de, doğru yerde doğru biçimde arandığında sinemanın, dilbilgisi de olan bir tümceler dizisi olarak algılanabileceğini düşünür. Ona göre, sinema dilini incelemek söz konusu olduğunda, bu amaca en uygun yol ve yöntem ancak genel dilbilim ve genel göstergebilimden hareket edilerek geliştirilebilir. Metz (1991: 101) ayrıca, bir dil ile konuşmanın o dili kullanmak demek olduğunu belirterek, sinema dili ile konuşmanın ise bir anlamda onu yaratmak, ona hayat vermek demek olduğunu savunur. Artık sinema kullanıcısı / tüketicisi ile sinema üreticisi / yapımcısı gibi bir olgudan söz etmek yerinde olacaktır. Bu nedenledir ki sıradan bir dili konuşanlar, bir grup dil kullanıcısı iken; sinema dili ile ya da sinema dilini konuşanlar, sinemaya hayat veren film yapımcılarıdır. Göstergebilimciler ise olayları film yapımcısı gözüyle değerlendirmekten ziyade izleyici gözüyle değerlendirmelidirler. Nitekim diğer sanat dalları için de sıklıkla aynı bakış açısına başvurulur. Örneğin hiçbir dilbilimci ya da göstergebilimci kendisini bir yazar ya da şairin yerine koyarak onların eserini değerlendirmeyi düşünmez. Sinemada anlamlandırma, gördüğümüz kareler ile duyduğumuz seslerden yani görülen ve duyulan maddeden farklı bir şeydir. Çünkü bu maddeler bir göstergebilimci için sadece birer göstergedir; gösterge de her zaman kendi dışında bir şeyi göstereceğine göre anlamlandırma olgusu dilbilimsel/göstergebilimsel bir bakış açısını zorunlu kılacaktır. Bu bağlamda, Metz in (1991: 67) verdiği tabanca örneğini 10 hatırlayacak olursak; oradaki yakın çekim tabanca resmi sözlüksel bir birim olarak tabancadır; işlevsel olarak da bir film tümcesi içinde bir nesne ya da özne olmaktan çok aslında bizzat kendisi bir tümcedir. Bir tümcedir çünkü herhangi bir yan anlamı da düşünmeden burada bir silah var ya da silah burada anlamında bir Metz (119: 116) benzer şekilde bir de ev resmi örneği verir. Ona göre bir filmdeki bir ev resmi/görüntüsü sözlüklerdeki ev sözcüğüne karşılık gelmez. Bir filmdeki bir ev görüntüsü bir sözcük gibi değil bir tümce gibi algılanmalıdır.

14 tümceye karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Metz, sinemanın gerçekte bir tümceler dizisi olduğu iddiasındadır. Eklemli, doğal insan dili ile tümceler kurarken sözcüklerden yararlanılır ve bu sözcüklerin toplu halde sınıflandırıldığı sözlükler vardır. Oysa sinema dilinin bir sözlüğü ya da eş anlamlı ve/veya karşıt anlamlı sözcükler listesi yoktur; hatta sinema dilinin bir sözlüğünü oluşturma girişimi bile boş bir çaba olmaktan öteye gidemeyecektir. Metz (1991: 64) sinemanın evrenselliğiyle ilgili biri olumlu biri olumsuz iki olguya dikkat çeker. Olumlu ya da olumsuz, her iki olgu da sinemayı evrensel kılan şeylerdir: Olumlu yön, bilinen görselliklerin dünyanın her tarafında aynı algılanması; olumsuz yön ise sinemada doğal dillerdeki ikinci eklemlilik düzeyinin bulunmayışıdır. Sinema dilinde bulunmayan bir diğer şey de doğal dillerdekiyle birebir örtüşen gösteren/gösterilen ilişkisidir: Örneğin, sinemada ağaç göstermek isteyen bir yönetmen ağaç göstermek zorundadır. Yani görüntü hem gösteren hem de gösterilendir, bu yüzden Metz e göre film güçlü bir anlatım aracıdır (Büker, 1985: 26; Aktaran: Sivas, 2012: 533). Fakat bu güçlü anlatım aracı, eklemli doğal dillerin en temel işlevi olan iletişim kurma işinde kullanılamaz çünkü sinema, iletişim için karşılıklı etkileşimi gerektiren anlık döngüsel yapıdan yoksundur. Öte yandan sinema dilinin doğal dillerdeki dil bilgisi kavramı ile örtüşecek bir dil bilgisi yapısı da yoktur. Unutmamak gerekir ki sinemada olduğu varsayılabilecek dilbilgisi, sözcüğün bilinen anlamıyla, gerçek anlamda bir dilbilgisi değildir; sadece bazı anlambilimsel içermelere karşılık gelebilir (Metz, 1991: 225). Ayrıca sinema dilinin bir söz dizimi (İng. Syntax) de yoktur (Metz, 1991: 209). Ancak bu eksikliklere rağmen, sinemada, sinemanın yapısı gereği kendisinin yarattığı ve doğası gereği simgesel olacak bir yan anlam olgusundan söz etmek abartı olmaz (Metz, 1991: 109). 38 Dikkat edilirse, karşılaştırma yapmak ya da sinema dilinin dilsel özellikleri ile bir şeyler söylemek gerektiğinde hep eklemli doğal insan dili referans alınmaktadır. Bu da, akan suyun mecrasını bulduğu yani dilbilimin göstergebilimi kapsadığı ve onun için temel model olduğu anlamına gelir. Nitekim Sözel olmayan sistemlerin sözel kodun desteğini almadan var olabildiği durumlar çok enderdir. Resim ve müzik gibi çok gelişmiş ve entelektüelleştirilmiş sistemler bile, özellikle popüler düzeyde şarkılar, resimli romanlar, posterler sürekli sözcüklere başvururlar. Gerçekten de resim tarihini sözcükler ve imgeler arasında gidip gelen bir ilişkinin fonksiyonu olarak yazmak mümkündür (Wollen, 2008: 107). Öte yandan, tiyatro ile sinema sanatını birbirine bir hayli yakın gören, doğal dil kavramını hiç işin içine katmadan, görsel sanatları kendileri için kendileri içinde incelemeye çalışan görüşler de olmuştur. Örneğin, tiyatroda, izleyicilerin, sahne ve oyunculara yönelik ilgi yoğunluklarını ayarlamaları olayı, sinemadaki kameranın görevi ile karşılaştırılmak istenmiştir (Efe, 1992: 69). Hatta kameranın olmadığı ve izleyiciler için oynanan bir tiyatro oyunu ile sadece kameranın olduğu ve izleyicilerin olmadığı aynı tiyatro oyununun çözümlemelerindeki farklılıkları görebilmek amacıyla, oynanan doğal bir tiyatro oyununun filme alınmasıyla sadece filme alınmak için oynanan bir tiyatro eserinin çözümlenmelerinin nasıl olacağı düşünülmüştür (Pavis, 2000: ). Sinema göstergebilimi konusuna tekrar dönecek olursak; Metz in de (1991: 69) dediği gibi Bir filmi açıklamak zordur çünkü onu anlamak kolaydır. Görüntü, kendinden ya da kendisi

15 olmayan hiçbir şeye geçit vermeyerek, sadece kendisi olarak bizi etkiler. İşte bu gizil baskı ve anlam kolaylığı, diğer anlatım türleriyle (sözlü / yazılı dil) karşılaştırıldığında sinema dilinin en önemli özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kolaylık özellikle aynı kültür evreninin üyeleri için geçerli olsa da, sinema dili farklı kültürler için de birçok konuda aynı kolaylığı gösterir. Söz gelimi, bir filmde iki kişinin kavga etmesi çok özel durumlar hariç herkes tarafından aynı biçimde anlaşılır ve yorumlanır. Sonuç Yerine: Film dilinin, bildiğimiz eklemli insan dili ile bir şeyleri anlatabilme yeteneğinden daha fazla bir benzerliği yok gibi gözükmektedir. Ancak yine de aşağıdaki alıntıyı ufuk açıcı buluyoruz: Sinema konusundaki deneyimlerimiz imgenin, en çetrefil anlam yoğunluğunu bile ifade edebileceğini gösterir. Bu yüzden, çok bildik bir örneği ele alacak olursak, en yavan kitap bile bu görünüşüne rağmen son derece ilginç, önemli bir film haline getirilebilir; bir senaryoyu okumak entelektüel ve duygusal bakımdan kuru ve verimsiz bir iştir. Bununla demek istediğim ifade yönünden güçlü ve anlamlı olan sistemlerin yalnızca göstergelerin rastlantısallığı üzerine kurulu sistemler olmadığıdır. Doğal göstergeler Saussure ün düşündüğü kadar kolay kapı dışarı edilemezler. Barthes ın öğrencisi olan Christian Metz i sinemanın gerçekten de bir dil, fakat kodsuz bir dil (Saussure ün terimleriyle langue ı olmayan bir dil) olduğunu söylemeye yönelten şey, doğal göstergeyi göstergebilimle bütünleştirme isteğidir. Sinema bir dildir çünkü metinleri vardır; anlamlı bir söylemi vardır. Fakat sözel dilin aksine önceden var olan bir koda bağlanamaz (Wollen, 2008: 108). 39 Sinema gerçekte bir sanattır ve bu sanatın bir dili vardır; ya da olduğu varsayılmaktadır. Türü ne olursa olsun, herhangi bir dil, bilimsel olarak incelenmek istendiğinde, göstergebilimi de şemsiyesi altına alan dilbilimsel bir yaklaşım ortaya koymak kaçınılmaz olmaktadır. Sinemanın anlatım gücü o kadar büyüktür ki bu güç, sanat olmak isteyen bir dil yetisi ile dil yetisi olmak isteyen bir sanat (Metz, 1968: 65) ikilemine yol açmıştır. KAYNAKLAR Auroux, S. (1996), La philosophie du langage, 442 s., PUF, France. Başkan, Ö., (2003), Bildirişim İnsan-Dili ve Ötesi, Multilingual Yay., İst. Benveniste E., (1974), Problèmes de Linguistique Générale-2, Editions Gallimard, Paris. Çiçek M, (2008), Bazı Görsel Göstergelerin Yerel / Evrensel Karşıtlığı Bağlamında Yorumlanması, XXII. Ulusal Dil Bilimi Kurultayı Bildirileri içinde, VAN. Çiçek, M., (2014-a), Dilbilim / Göstergebilim Ayrımında Gösterge Türleri Üzerine, İletişim Araştırmalarında Göstergebilim (Ed.: Ahmet Güneş) içinde, ISBN , s , Literatürk, İstanbul.

16 Çiçek M., (2014-b), "Dilbilimsel İlkeler Görsel Göstergelere Uygulanabilir mi?", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi (The Journal of International Social Research), Cilt: 7 Sayı: 32 Volume: 7 Issue: 32, ISSN: s Ducrot, O. & Todorov, T. (1972), Dictionnaire Encyclopédique de Sciences du Langage (Dil Bilimleri ansiklopedik sözlüğü), Editions du. Seuil, 468 s., Paris. Efe, F., (1992), Dram Sanatı göstergebilimsel bir yaklaşım, Yapı Kredi Yay., İst. Erkman-Akerson, F., (2005), Göstergebilime Giriş, Multilingual, İstanbul. Günay, V. D., (2002), Göstergebilim Yazıları, Multilingual, İstanbul. Kıran, Z. & Kıran (Eziler), A., (2006) Dilbilime Giriş, Seçkin Yay., Ankara. Kristeva J., (1981), Le langage, cet inconnu -une initiation à la linguistique- Editions du Seuil, Paris. Larousse (1994), Dictionnaire de Linguistique et des Sciences du Langage, collection dirigée par Claude KANNAS assistée de Janine FAURE. Metz Ch., (1964) Le cinéma: langue ou langage?, Communications no:4, Paris. Metz, Ch., (1966) La grande syntagmatique du film narratif, Communications, 8, Recherches sémiologiques : l'analyse structurale du récit. 40 Metz, Ch., (1968) Essais sur la Signification au Cinéma, Tome I, Coll. d'esthétique, Klincksieck, Paris p.65. Metz, Ch., (1991), Film Language: A Semiotics of the Cinema, (Translated by Michael Taylor) University Chicago Press edition, 268 s., USA. Öztin Bağder D., (1999), Sinema Göstergebilimi, Dilbilim Araştırmaları 1999 içinde, Simurg Yay., İstanbul. Pavis, P., (2000), Gösterimlerin Çözümlemesi, Dost Kitabevi yay., Ankara. Rifat, M., (2000-a), XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları (Tarihçe ve Eleştirel Düşünceler) OM Yayınevi, İstanbul Rifat, Mehmet, (2000-b), XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları (Temel Metinler) OM Yayınevi, İstanbul. Robert, J-C., (1975), Cinéma et Temporalité, Cahiers d Études et de Recherches, No:18, Office des Communications Sociales, Montréal, Canada. (Ayrıca bkz.: Erişim: ). Rudolf, A., (2009), Sanat Olarak Sinema, Hil Yay. İst.

17 Saussure F. de, (1995), Cours de linguistique générale, (publié par Charles Bailly et Albert Séchehaye avec la collaboration de Albert Riedlinger, Édition critique préparée par Tullio de Mauro, Postface de Louis-Jean Calvet), Éditions Payot & Rivages, Paris. Saussure Ferdinand de, (1998), Genel Dilbilim Dersleri, (Çev. Berke Vardar), Multilingual, İstanbul. Sivas, A., (2012), Göstergebilim ve Sinema İlişkisi Üzerine Bir Deneme, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 21 Bahar, İst. Wollen, P., (2008), Sinemada Göstergeler ve Anlam, (Çev.: Z. Aracagök, B. Doğan), Metis Yay., İst. 41

DİLBİLİMSEL İLKELER GÖRSEL GÖSTERGELERE UYGULANABİLİR Mİ? ARE LINGUISTIC PRINCIPLES APPLICABLE TO VISUAL SIGNS? Mehmet ÇIÇEK

DİLBİLİMSEL İLKELER GÖRSEL GÖSTERGELERE UYGULANABİLİR Mİ? ARE LINGUISTIC PRINCIPLES APPLICABLE TO VISUAL SIGNS? Mehmet ÇIÇEK - 38 - Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 32 Volume: 7 Issue: 32 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 DİLBİLİMSEL İLKELER GÖRSEL GÖSTERGELERE

Detaylı

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.

Detaylı

Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları

Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Tasarım ve İletişim MMR 512 Her İkisi 3 0 0 3 5 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili

Detaylı

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK 3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? 04 22 OCAK TÜRKÇE ÖĞRENME ALANI: DİNLEME 1. Dinleme Kurallarını Uygulama 1. Dinlemeye hazırlık yapar. 2. Dinleme amacını belirler. 3. Dinleme amacına uygun yöntem belirler.

Detaylı

GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME

GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl: 11 Sayı: 21 Bahar 2012 / 1 s.527-538 GÖSTERGEBİLİM VE SİNEMA İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME Âlâ SİVAS 66 ÖZET Eski Yunanca da işaret, gösterge anlamına

Detaylı

SEMİYOLOJİ VE SEMİYOTİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER REFLECTIONS ON SEMIOLOGY AND SEMIOTICS

SEMİYOLOJİ VE SEMİYOTİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER REFLECTIONS ON SEMIOLOGY AND SEMIOTICS SEMİYOLOJİ VE SEMİYOTİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Mehmet ÇİÇEK Gaziantep Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkiye g.antepli@gmail.com ÖZ Türkçede Göstergebilim diye tek sözcükle karşılanan kavram Fransızca ve

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

İletişim kavramı ve tanımı

İletişim kavramı ve tanımı İletişim kavramı ve tanımı Fransızca dan communication (haberleşme) İletişim haberleşmeyi de içeren daha geniş kapsamlı ileti alışverişi, toplumsal nitelikli bir etkileşim, paylaşım.. İletişim kavramının

Detaylı

İletişimin Sınıflandırılması

İletişimin Sınıflandırılması İletişimin Sınıflandırılması Toplumsal ilişkiler sistemi olarak Kişiler arası Grup i Örgüt i Toplumsal Grup ilişkilerinin yapısına göre Biçimsel olmayan (informel) / yatay Biçimsel / Formel) /dikey Kullanılan

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

ZfWT Vol 10, No. 2 (2018) 281-

ZfWT Vol 10, No. 2 (2018) 281- YAYIN DEĞERLENDİRME: ASLAN, C. (2017). Örnek Eğitim Durumlarıyla Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık. Book Reviews: ASLAN, C. (2017). Örnek Eğitim Durumlarıyla Türkçe-Türk Dili

Detaylı

GRT 283 KİTLE İLETİŞİM KURAMLARI. Ha$a 1

GRT 283 KİTLE İLETİŞİM KURAMLARI. Ha$a 1 GRT 283 KİTLE İLETİŞİM KURAMLARI Ha$a 1 Duygu Beykal İz dbeykal@hotmail.com İLETİŞİM NEDİR? Bir başkasıyla konuşma Duymak Dokunmak Televizyon Gazete Bir eleşbri yazısı İnternet Mağara duvarındaki

Detaylı

Prof. Şazi SİREL 13.12.2005 2 / 6

Prof. Şazi SİREL 13.12.2005 2 / 6 AYDINLATMA Aydınlatma konularında bir yazı dizisine başlarken, önce, bu sözcükten ve aydınlatma tekniği kavramından, bu gün ve en azından altmış yıldır, ne anlaşıldığını ve ne anlaşılması gerektiğini açıklığa

Detaylı

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz: METİN ÇÖZÜMLEME METİN NEDİR? Bir olayın, bir duygunun bir düşüncenin yazıya dökülmüş haldir. Metin öncelikle yazı demektir. Metin kavramı aynı zamanda organik bir bütünlük demektir Metin kavramı öncelikle

Detaylı

1.Bireyden Kitleye. 2.Habere İlk Adım: Gazete. 3.Her Yerdeki Ses: Radyo. 4.Düş mü, Gerçek mi?: Sinema. 5.Evdeki Dünya Televizyon

1.Bireyden Kitleye. 2.Habere İlk Adım: Gazete. 3.Her Yerdeki Ses: Radyo. 4.Düş mü, Gerçek mi?: Sinema. 5.Evdeki Dünya Televizyon 1.Bireyden Kitleye 2.Habere İlk Adım: Gazete 3.Her Yerdeki Ses: Radyo 4.Düş mü, Gerçek mi?: Sinema 5.Evdeki Dünya Televizyon 1 6.Becerikli F@reyle Uzaklara: İnternet 7.Markalar ve İmajlar: Reklam ve Halkla

Detaylı

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı 3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Düşünceleri, duyguları, doğayı, kültürü, inançları, değerleri keşfetme ve ifade etme yollarını sorgulama;

Detaylı

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ BİLDİRİŞİM Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ 1 Hazırlayan: Rıza FİLİZOK Dil, bir bildirişim (COMMUNIQUER) aracıdır, düşüncemizin içeriğini karşımızdakine iletir. Bildirişim, araçsız gerçekleşmez. (Sezgilerimiz

Detaylı

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Hesap Yapan Beyin Uyaranların kodlanması, bilgilerin saklanması, materyallerin dönüştürülmesi, düşünülmesi ve son olarak bilgiye tepki verilmesini içeren peş peşe

Detaylı

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5 ÜNİTE:1 Dil Nedir? ÜNİTE:2 Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3 Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4 Ses Bilgisi ÜNİTE:5 1 Yapı Bilgisi: Biçim Bilgisi ve Söz Dizimi ÜNİTE:6 Türkçenin Söz Varlığı

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7 İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7 1. GİRİŞ 1.1. Filmin Ögeleri...11 1.2. Göstergebilim Açısından Filmin Ögeleri...14 1.3. Sinema Filminin Farklı Boyutları...15 1.4. Film Çevirisi Yöntemleri...21 1.4.1. Dillerarası

Detaylı

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına

Detaylı

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM TANIM Sinema için oyunlaştırılmış öykü ve romanların (senaryoların) oyuncular tarafından canlandırılması ve oyunun filme alınmasını sağlayan kişidir. A- GÖREVLER - Yazılı metni (senaryoyu) görsel olarak

Detaylı

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE Doç. Dr. Mutlu ERBAY İstanbul 2013 Yay n No : 2834 İletişim Dizisi : 97 1. Baskı - Şubat 2013 İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-858 - 5 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye deki yay

Detaylı

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz: A N L A M D E Ğ İ Ş M E L E R İ Bu yazıda yeni şeyler bulacağınızı düşünüyoruz! Prof. Dr. Rıza Filizok Anlam bilimci G. Stern, kelimelerdeki anlam değişmelerini sebeplerine ve görevlerine göre şöyle snıflandırır:

Detaylı

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor Yayınlanan Mayıs ayı 2016 Konular Video Reklâm HP artık dijital video ile tek bir platform üzerinden tüm Y kuşağı kitlesine ulaşabiliyor.

Detaylı

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat Ekolojik Tasarımlar ve Sanat Çevre, çok geniş kapsama sahip olan bir kavram olduğu için, tek bir tanım yerine bu konuda yapılmış araştırmalarda kullanılan çeşitli tanımları bulunmaktadır. Çevre: İnsanın

Detaylı

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi İLETİŞİMLETİŞİİŞİM İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi amaçlarla iletişim kurmaya devam

Detaylı

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak

Detaylı

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir. CÜMLENİN ÖĞELERİ TEMEL ÖĞELER Yüklem (Fiil, Eylem) Cümledeki işi, hareketi, yargıyı bildiren çekimli unsura yüklem denir. Yükleme, cümlede yargı bildiren çekimli öge de diyebiliriz. Yüklem, yukarıda belirttiğimiz

Detaylı

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. 2 Ders Saati (40+40dk)

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. 2 Ders Saati (40+40dk) DERS SINIF KONU SÜRE AMAÇLAR HEDEF VE DAVRANIŞLAR DERS İÇERİĞİ VE SÜREÇ Görsel Sanatlar Dersi 9. Sınıf Doku 2 Ders Saati (40+40dk) -DERS PLANI- 1. Işığın etkisiyle objelerin dokusal özelliklerini tanır.

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ Kod Dersin Adı Yıl/Yarıyıl Dersin İçeriği DBB119 Dilbilime Giriş I. Yıl I. Yarıyıl DBB121 Dilbilgisi Kavramları

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ HALKLA İLİŞKİLER HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK Günümüzün bilgi ve iletişim çağında, ulusal ve uluslar arası rekabet ortamında rakipler arasında ön plana çıkmak, farkındalık yaratmak, hedef kitlelerle

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

Halkla ilişkiler olgusunun temelinde iletişim vardır. Etkili bir halkla ilişkiler politikasının uygulanması büyük ölçüde ikili yönlü işleyen açık

Halkla ilişkiler olgusunun temelinde iletişim vardır. Etkili bir halkla ilişkiler politikasının uygulanması büyük ölçüde ikili yönlü işleyen açık Halkla ilişkiler olgusunun temelinde iletişim vardır. Etkili bir halkla ilişkiler politikasının uygulanması büyük ölçüde ikili yönlü işleyen açık iletişim kanallarının varlığına bağlıdır. Halkla ilişkilerde

Detaylı

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ ÖĞRENME ALANI: DİNLEME 1. Dinleme Kurallarını Uygulama 1. Dinlemeye hazırlık yapar. 2. Dinleme

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I

İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I Eleştirel Düşünme Nedir?... 1 Bazı Eleştirel Düşünme Tanımları... 1 Eleştirel Düşünmenin Bazı Göze Çarpan Özellikleri... 3 Eleştirel Düşünme Yansıtıcıdır... 3 Eleştirel Düşünme Standartları

Detaylı

BİR METİN ANALİZİ MODELİ

BİR METİN ANALİZİ MODELİ BİR METİN ANALİZİ MODELİ Rıza FİLİZOK Gösterge bilimine göre anlam, metindeki unsurlar arasındaki farklardan doğar. Metinde yer alan unsurlar bir farklılık sistemi oluşturur ve metin, anlamını bu farklardan

Detaylı

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n. N e d e n İ n g i l i z D i l i v e E d e b i y a t ı B ö l ü m ü?

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n. N e d e n İ n g i l i z D i l i v e E d e b i y a t ı B ö l ü m ü? A D I Y A M A N Ü N İ V E R S İ T E S İ F E N E D E B İ Y A T F A K Ü L T E Sİ İ N G İ L İ Z D İ L İ V E E D E B İ Y A T I B Ö L Ü M Ü T A N I T I M K İ T A P Ç I Ğ I 2018-2019 İ Ç E R İ K B ö l ü m ü

Detaylı

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI Uzun Dönemli Amaç : İLK OKUMA-YAZMA Tümceyi sözcüklere ayırır. 1. Tümcenin kaç sözcüklü olduğunu söyler. 2. Tümcenin sözcüklerinin altlarını çizerek gösterir. 3. Tümce kartını sözcüklerinden keserek ayırır.

Detaylı

İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016

İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016 İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016 İLETİŞİM KURAMLARI BİLİM SOSYAL BİLİM İLETİŞİM KURAM / MODEL TEMEL KURAMLAR ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİM sistematik bilgilerin birikimi sistematik bilgi kümesi ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Detaylı

İletişim, insan yaşamının tüm etkinlikleri ile ilgilidir, bu nedenle her zaman her yerde vardır. Toplumsaldır ve anlamların paylaşımıdır; temel amacı

İletişim, insan yaşamının tüm etkinlikleri ile ilgilidir, bu nedenle her zaman her yerde vardır. Toplumsaldır ve anlamların paylaşımıdır; temel amacı İLETİŞİM İLETİŞİM TANIMI Sözcük olarak dilimizdeki kullanımı yeni, kavram olarak eski olan "iletişim" değişik etkileşimleri, anlamları karşılamak için kullanılır. İleti alışverişi anlamında iletişim tüm

Detaylı

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Sergilenen nesnelerle insanlar arasında köprü kurarak nesnelerin onların yaşantıları ile bütünleşmesini sağlamak; Nesnelerin maddi ve ideal değerleri ile algılanması

Detaylı

1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU Öğretim Yılı

1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU Öğretim Yılı 1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU 2017-2018 Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Odabaş

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Odabaş Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Odabaş Bütün araştırmalar kendilerinden önce yapılan araştırmalara, bir başka deyişle, var olan bilgi birikimine dayanırlar. Bir araştırmaya başlarken yapılacak ilk iş, daha önce

Detaylı

MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)

MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) MÜZİK ALETLERİ YAPIMI ALANI ANKARA 2007 ÖĞRENME FAALİYETİ -31 AMAÇ MÜZİK ALETLERİ YAPIMI Bu faaliyette verilecek

Detaylı

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi 34 SINIRSIZ ZİYARETLER Nermin Er in ev atölyesi 35 Nazlı Pektaş Fotoğraf: Elif Kahveci Sanatçı atölyesinde vakit geçirmek türlü hissi davet eder. Bir yandan sanatçının yaratma evreninin içine girip heyecanlanırsınız,

Detaylı

Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları

Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Kredi AKTS Saati Söylem Çözümlemesi ETI205 Güz 3 0 0 3 6 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin

Detaylı

1. SINIF BAHAR DÖNEMİ

1. SINIF BAHAR DÖNEMİ 1. SINIF GÜZ DÖNEMİ FILM 101- Sinema Dili I (2-2-3) 6: Ders, sinema sanatının kendine özgü anlatım tekniklerini incelemektedir. Bunun için sinema dilini oluşturan kamera, ışık, ses, kurgu, renk, müzik,

Detaylı

Nasıl Bir Zekâya Sahipsiniz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim. Ayın Testi

Nasıl Bir Zekâya Sahipsiniz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim. Ayın Testi Ayın Testi Prof. Gardner yıllar boyu hâkimiyetini sürdüren, insanların tek bir zekâya sahip oldukları IQ denen zekâ anlayışını kırdı. Gardner'a göre insanların sahip oldukları çoklu zekâların her biri

Detaylı

Abidin Dino'nun İngiltere'deki Dünya Kupası'nda gerçekleştirdiği Gol! (Goal! World Cup 1966), Türkiye belgeselcilik tarihinde çığır açan bir yapını.

Abidin Dino'nun İngiltere'deki Dünya Kupası'nda gerçekleştirdiği Gol! (Goal! World Cup 1966), Türkiye belgeselcilik tarihinde çığır açan bir yapını. Abidin Dino'nun İngiltere'deki Dünya Kupası'nda gerçekleştirdiği Gol! (Goal! World Cup 1966), Türkiye belgeselcilik tarihinde çığır açan bir yapını. Ece Şakarer'in yazısını paylaşıyoruz. 1966 yılında,

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY DİL VE İLETİŞİM Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY DİL VE İLETİŞİM Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY PAPATYA YAYINCILIK EĞİTİM Bilgisayar Sis. San. ve Tic. A.Ş. Ankara Caddesi, Prof. Fahreddin Kerim Gökay Vakfı İşhanı Girişi,

Detaylı

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu:

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu: Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu: Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) dil öğrencilerinin bilgi beceri ve yeterlilik düzeylerinin belirlenmesinde standart

Detaylı

TEKNOLOJİ TASARIM DERSİ TANITIM VE PAZARLAMA

TEKNOLOJİ TASARIM DERSİ TANITIM VE PAZARLAMA TEKNOLOJİ TASARIM DERSİ TANITIM VE PAZARLAMA Yapılacak Çalışmalar Proje Çalışması Tamamlandıktan Sonra Marka Amblem ve Logo Ambalaj Slogan ve Reklam Çalışmaları yapılacaktır. MARKA, AMBLEM ve LOGO Marka

Detaylı

TÜRK DİLİ 1. Ayşe Serpil BAYTAŞ

TÜRK DİLİ 1. Ayşe Serpil BAYTAŞ TÜRK DİLİ 1 Ayşe Serpil BAYTAŞ Kelime anlamı olarak dil, İnsanların, düşüncelerini ve duygularını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma dır (TDK 1998 I:586). Dil, duygu ve düşüncelerimizi

Detaylı

Sinema tüm sanatları kapsar. Zaman ve mekan sanatıdır. Sinema iki boyutlu bir mekanda ve hareket halindeki bir tempoda (zamanda) görüntüleri verir.

Sinema tüm sanatları kapsar. Zaman ve mekan sanatıdır. Sinema iki boyutlu bir mekanda ve hareket halindeki bir tempoda (zamanda) görüntüleri verir. SG-2 Resim, heykel, mimari mekan sanatlarıdır. Şiir, müzik tempo/zaman sanatlarıdır. Tiyatro, dans zaman ve mekan sanatlarıdır. Sinema tüm sanatları kapsar. Zaman ve mekan sanatıdır. Sinema iki boyutlu

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

Dijital Pazarlamada. Trendleri ye merhaba demeden önce bir önceki senede neler olduğunu birlikte incelemek istedik.

Dijital Pazarlamada. Trendleri ye merhaba demeden önce bir önceki senede neler olduğunu birlikte incelemek istedik. Dijital Pazarlamada 2016 Trendleri 2017 ye merhaba demeden önce bir önceki senede neler olduğunu birlikte incelemek istedik. Dijital pazarlamanın 2016 daki trendlerini sizler için bir araya getirdik. Böylece

Detaylı

Gizli Duvarlar Ali Nesin

Gizli Duvarlar Ali Nesin Gizli Duvarlar Ali Nesin En az enerji harcama yasası doğanın en çok bilinen yasalarından biridir. Örneğin, A noktasından yayılan ışık B noktasına gitmek için sonsuz tane yol arasından en çabuk gidebileceği

Detaylı

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Ders Tanıtım Formu Dersin Adı Öğretim Dili Görsel Algı II Türkçe Dersin Verildiği Düzey Ön Lisans (X) Lisans ( ) Yüksek Lisans( ) Doktora( ) Eğitim Öğretim Sistemi Örgün Öğretim (X) Uzaktan Öğretim( )

Detaylı

Çekim senaryosunda yer alan bilgiler:

Çekim senaryosunda yer alan bilgiler: Çekim Senaryosu Çekimlere bölünen, çevrim için gerekli tüm uygulamayla ilgili açıklamaları taşıyan, konuşmaları ve sesle ilgili tüm bilgileri veren senaryo; senaryonun film çevirmeye hazır durumdaki en

Detaylı

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Ders Tanıtım Formu Dersin Adı Öğretim Dili Sinema Tarihi Türkçe Dersin Verildiği Düzey Ön Lisans ( ) Lisans ( ) Yüksek Lisans( ) Doktora( ) Eğitim Öğretim Sistemi Örgün Öğretim (x ) Uzaktan Öğretim( )

Detaylı

Metin: Toplumsal Davranış: El Öpme Edimindeki Göstergelerin Çözümlenesi, Göstergebilime Giriş, Fatma Erkman Akerson, Bilge Kültür Sanat, 2016

Metin: Toplumsal Davranış: El Öpme Edimindeki Göstergelerin Çözümlenesi, Göstergebilime Giriş, Fatma Erkman Akerson, Bilge Kültür Sanat, 2016 IŞIK ÜNİVERSİTESİ TÜRKÇE DERSİ 101 (TUR 101) 2018-2019/Güz DÖNEMİ E-İLETİ:nese.aksakal@isikun.edu.tr DERS TANIMI Derste; iletişim aracı olarak dil, dünya ve Türk dilleri, dil-kültüredebiyat ilişkisi üzerinde

Detaylı

BÖLÜM 1 Nitel Araştırmayı Anlamak Nitel Bir Araştırmacı Gibi Düşünmek Nicel Araştırmaya Dayalı Nitel Bir Araştırma Yürütme...

BÖLÜM 1 Nitel Araştırmayı Anlamak Nitel Bir Araştırmacı Gibi Düşünmek Nicel Araştırmaya Dayalı Nitel Bir Araştırma Yürütme... İÇİNDEKİLER Ön söz... xiii Amaç... xiii Okuyucu Kitle... xiv Kitabı Tanıyalım... xiv Yazım Özellikleri... xv Teşekkür... xvi İnternet Kaynakları... xvi Çevirenin Sunuşu... xvii Yazar Hakkında... xix Çeviren

Detaylı

HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Eğitim - Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA: Düşünceleri, duyguları, doğayı, kültürü, inançları, değerleri keşfetme ve ifade

Detaylı

Gerçekçi (Realistic) görseller, üzerinde durulan gerçek nesneyi gösterir. Örneğin bir arabanın resmi gerçekçi bir görsel öğe olarak kullanılabilir.

Gerçekçi (Realistic) görseller, üzerinde durulan gerçek nesneyi gösterir. Örneğin bir arabanın resmi gerçekçi bir görsel öğe olarak kullanılabilir. GÖRSEL TASARIM UNSURLARI Görsel Unsurlar Sözel Unsurlar Çekicilik Katan Unsurlar Gerçekçi Yazı Tipi Dikkat Çekici Şematik Stil Sayısı Dokunulabilir Benzeşik Büyük Harf Etkileşimli Dr. Sakıp KAHRAMAN Bayburt

Detaylı

IRMAK HANDAN iarslanoglu@boomads.com. : @irmakhandan

IRMAK HANDAN iarslanoglu@boomads.com. : @irmakhandan IRMAK HANDAN iarslanoglu@boomads.com : @irmakhandan What s yours? Bulunduğumuz çağın ekosisteminin özünde «paylaşmak» ve «konuşmak» yer alıyor. TÜKETİCİ HİKAYELERİ HİKAYELERİN GÜCÜ NEREDEN GELİYOR? EĞLENCELİ

Detaylı

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Aşk, üç harften oluşan, ancak herkes için ayrı bir anlam taşıyan dev bir sözcük. Yüzyıllarca şairlerin, filozofların, bilim adamlarının tanımlamaya çalıştığı, herkesin kendince yaşadığı, yaşamak istediği

Detaylı

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme İLETİŞİM

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme İLETİŞİM Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme İLETİŞİM Yrd.Doç.Dr. Gülçin Tan Şişman Eğitim Programları ve Öğretim İletişim "Ne kadar çok bilirsen bil, söylediklerin karsındakinin anlayacagı kadardır."

Detaylı

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Uzaktan Eğitim Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Kurucuları: Max wertheimer, Wolfgang,Köhler, Kurt Koffka ve Kurt Lewin Gestalt kuramına göre bütün,parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalarına

Detaylı

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı Eğitim Teknoloji ve İletişim Yrd.Doç.Dr. Levent DURDU BÖTE @ KOÜ Önceki Ders Tanışma ve Genel Bilgilendirme Değerlendirme Ölçütleri, Devamsızlık Limitleri Ders

Detaylı

elif bengü Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM

elif bengü Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM İletişim Nedir? Birey veya bireylerin karşılıklı bilgi, duygu ve düşüncelerini paylaşma süreci iki birim arasındaki mesaj alış-verişi Öğretim Teknolojisinde İletişim Çağdaş eğitim

Detaylı

24. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 14-24 Mart 2013 ULUSAL UZUN FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK

24. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 14-24 Mart 2013 ULUSAL UZUN FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK 24. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 14-24 Mart 2013 ULUSAL UZUN FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK 1. TARİH 1. AMAÇ 24. Ankara Uluslararası Film Festivali 14-24 Mart 2013 tarihleri arasında, Dünya Kitle İletişimi

Detaylı

Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual

Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual Yayınlanma tarihi: Nisan 2017 Konular Video, Reklam, Mobil Sanal Gerçeklik (VR) hikâye anlatma konusunda sınırsız

Detaylı

DERS BİLGİLERİ TÜRK DİLİ-I TRD101 1 2 + 0 2 2

DERS BİLGİLERİ TÜRK DİLİ-I TRD101 1 2 + 0 2 2 DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK DİLİ-I TRD101 1 2 + 0 2 2 Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Önlisans Dersin Türü Zorunlu Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Dersin Yardımcıları

Detaylı

Çekim senaryosunda yer alan bilgiler:

Çekim senaryosunda yer alan bilgiler: Çekim Senaryosu Çekimlere bölünen, çevrim için gerekli tüm uygulamayla ilgili açıklamaları taşıyan, konuşmaları ve sesle ilgili tüm bilgileri veren senaryo; senaryonun film çevirmeye hazır durumdaki en

Detaylı

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Öğretim Teknolojisinin Kavramsal Çerçevesi Dr. Erinç Erçağ Kaynak: Editör: Prof. Dr. Hüseyin Uzunboylu - Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı Eğitim Doğumdan

Detaylı

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

SOMUT VE SOYUT NEDİR? SOMUT VE SOYUT NEDİR? Prof. DR. Rıza FİLİZOK Okul kitaplarımızda isim olan kelimelerin somut ve soyut diye ikiye ayrıldığı bilgisi verilir ve şöyle tanımlanır: Somut : Beş duyu ile kavranan varlıkları

Detaylı

SUNUMUN ÖNEMİ VE SUNUM TÜRLERİ

SUNUMUN ÖNEMİ VE SUNUM TÜRLERİ Ünite 1 SUNUMUN ÖNEMİ VE Öğr. Gör. Şadiye Nur GÜLEÇ SUNUŞ VE ÖNEMİ Eğitim ve/veya meslek yaşamımız boyunca başarımızın önemli bir kısmı, yazılı, sözlü ve görsel iletişimi ne derece iyi yapabildiğimiz ile

Detaylı

ANAOKULU 5 YAŞ 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

ANAOKULU 5 YAŞ 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı ANAOKULU 5 YAŞ 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Eğitim - Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Dünyanın İşleyişi Doğa ve kanunları hakkında sorgulama (fiziksel ve biyolojik) doğa ile

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com İletişim Süreci KAYNAK Kodlama MESAJ Kod Açma ALICI KANAL Geri Besleme KANAL Sözsüz İletişim Beden dilimiz jestler, mimikler,

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

Literatür Değerlendirmesi ARAŞTIRMALARDA LİTERATÜR TARAMASI VE ETİK. Literatür kaynakları neler olabilir?

Literatür Değerlendirmesi ARAŞTIRMALARDA LİTERATÜR TARAMASI VE ETİK. Literatür kaynakları neler olabilir? Literatür Değerlendirmesi ARAŞTIRMALARDA LİTERATÜR TARAMASI VE ETİK Bir konuyu araştırma süreci İlgilendiğiniz alanda, bir soruyu kendinize yanıtlamadan önce o soru hakkında neyin zaten bilindiğini bulmanın

Detaylı

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz?

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz? Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz? Günümüzde tüketiciler ihtiyaç duydukları ya da istedikleri bir şey olduğunda refleks olarak Yayınlandı Nisan 2015 telefonlarına uzanıyor.

Detaylı

Fotoğrafta kompozisyon fotoğraf çerçevesinin içine yerleştireceğimiz nesneleri düzenleme anlamına gelir.

Fotoğrafta kompozisyon fotoğraf çerçevesinin içine yerleştireceğimiz nesneleri düzenleme anlamına gelir. KOMPOZİSYON Kelime anlamı: Ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi. Öğrencilere duygu ve düşüncelerini etkili ve düzgün bir biçimde anlatmaları için yaptırılan yazılı

Detaylı

NEOKLASİK YÖNETİM KURAMLARI III (Takas ve Uyum Kuramlarının Eğitim Yönetimine Yansımaları)

NEOKLASİK YÖNETİM KURAMLARI III (Takas ve Uyum Kuramlarının Eğitim Yönetimine Yansımaları) Ünite 6 NEOKLASİK YÖNETİM KURAMLARI III (Takas ve Uyum Kuramlarının Eğitim Yönetimine Yansımaları) Doç. Dr. Cevat ELMA Bu ünitede gücün (erkin) yöneticiler tarafından bir etkileme aracı olarak nasıl kullanıldığına

Detaylı

* Prof.Dr., Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Öğretim Üyesi. EXLIBRIS. 1960' lı yılların başlarında Brighton (İngiltere) Belediye

* Prof.Dr., Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Öğretim Üyesi. EXLIBRIS. 1960' lı yılların başlarında Brighton (İngiltere) Belediye BİR SANAT DALı OLARAK EXLIBRIS Sıtkı M.ERİNÇ* 1960' lı yılların başlarında Brighton (İngiltere) Belediye Binası'nda eski kitaplar sergisi açılmıştı. izlerini hiwi belleğirnde koruduğum bu sergi, benim

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

Knowledge Distribution and the Effect of Design Tools on the Design Process

Knowledge Distribution and the Effect of Design Tools on the Design Process Knowledge Distribution and the Effect of Design Tools on the Design Process Mina Tahsiri, Jonathan Hale and Chantelle Niblock Afif Eymen Nalbant Mimari ve Kentsel Enformatik Yüksek Lisans Programı 1 2

Detaylı

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ I- Açıklama Sizi tam olarak tanımladığına inandığınız her cümlenin yanına 1 yazın. Eğer ifade size uygun değilse, boş bırakın. Sonra her bölümdeki sayıları toplayın. Bölüm 1 Nesneleri

Detaylı

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI NOT ALMA KISMI 2 Gizli Hipnoz Teknikleri Bir hipnoterapist tarafından hipnotize edilmek üzere kişinin rızası alınarak hipnoz teknikleri ile gerçekleştirilen bir hipnoz oturumuna geleneksel hipnoz denir.

Detaylı

HAZIRLIK SINIFLARI 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

HAZIRLIK SINIFLARI 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı HAZIRLIK SINIFLARI 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Eğitim - Öğretim Yılı DiSiPLiNLERÜSTÜ TEMA Kendimizi Düzenleme Biçimimiz İnsan yapısı sistemler ile toplulukların birbirleriyle

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar 2.Sanat ve Teknoloji 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 5.Işık ve Renk 6.Yüzey ve Kompozisyon 1 7.Görüntü Boyutu

Detaylı

HER TÜRLÜ MEKANIN YIKILIŞINI İŞİTİYORUM,PARÇALANAN CAMI VE ÇÖKEN

HER TÜRLÜ MEKANIN YIKILIŞINI İŞİTİYORUM,PARÇALANAN CAMI VE ÇÖKEN ZAMAN-MEKAN HER TÜRLÜ MEKANIN YIKILIŞINI İŞİTİYORUM,PARÇALANAN CAMI VE ÇÖKEN DUVARLARI, ZAMAN İSE SON BİR KIZGIN ALEV. JAMES JOYCE Küreselleşme sürecinde hız kazanan teknoloji, mesafelerin sesten bile

Detaylı

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Medya Ekonomisi Kavram ve Gelişimi Ünite 1 Medya ve İletişim Önlisans Programı MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Yrd. Doç. Dr. Nurhayat YOLOĞLU 1 Ünite 1 MEDYA EKONOMİSİ KAVRAM VE GELİŞİMİ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

Eğitim Fakülteleri ve İlköğretim Öğretmenleri için Matematik Öğretimi

Eğitim Fakülteleri ve İlköğretim Öğretmenleri için Matematik Öğretimi Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 19 (2012) 269-273 269 KİTAP İNCELEMESİ Eğitim Fakülteleri ve İlköğretim Öğretmenleri için Matematik Öğretimi Prof. Dr. Murat ALTUN Dilek SEZGİN

Detaylı

ÇapulTV Direnişin MEDYASI

ÇapulTV Direnişin MEDYASI ÇapulTV Direnişin MEDYASI 276 adet Uydudan yayın yapan kanal 137 adet Kablolu TV den yayın yapan kanal Karasal Ankara 178 Adana 90 Antalya 163 Bursa 127 Diyarbakır 80 G. Antep 79 Kayseri 92 Ordu 89 Kaynak

Detaylı

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar HESAP Hesap soyut bir süreçtir. Bu çarpıcı ifade üzerine bazıları, hesaplayıcı dediğimiz somut makinelerde cereyan eden somut süreçlerin nasıl olup da hesap sayılmayacağını sorgulayabilirler. Bunun basit

Detaylı