Um run'in Kuptlarıuı Aralamak... demet güv' sunuyoruz sizlere. Bu bu/cet in, bu "bir demetgül un hazırlanmasında,

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Um run'in Kuptlarıuı Aralamak... demet güv' sunuyoruz sizlere. Bu bu/cet in, bu "bir demetgül un hazırlanmasında,"

Transkript

1 Um run'in Kuptlarıuı Aralamak... 9 dürünce * kültor *.siyastm m U m r a n Sahibi Ümran Yayıncılık Turizm San. ve Tie. Ltd. Şti. Adına Abdullah Yıldız Yayın Koordinatörü Kani Torun Yayın Danışmanı Yusuf Kaplan Yazı İşleri Müdürü Veli Kahraman Yayın Kurulu Uğur Altun, Veli Kahraman Yusuf Kaplan, Cevat Özkaya, Kani Torun, Abdullah Yıldız Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar C ihan A ktaj, Cüneyt Aydoğan, Bejir Ayvazoğlıı, Yıldırım Canoğlu, Hayati Develi, D. M ehm et Doğan, Seyyit Erkal, Mustafa Everdi, M ehm et Harmancı, İhsan Kabil, Fikret Karakaya, Şakir Kocabaş, M uhsin Mete, Atasoy Miiftiioglu, Hayrettin Oğuz, Mustafa Özcan, Ra.sim Özdenören, Tekin Öztürk, M uhsin llyas Subaşı, Mustafa Tekin, Necmettin Turinay İdare Merkezi Kıztaşı Cad. No: 56/1 Fatih-İstanbul Tel: (0212) Fax: umran@umran.org Temsilcilikler Ankara: (0312) İzmit: (0542) Trabzon: (0462) Abone Şartları Yıllık (12 sayı): TL Yurtdışı Yıllık: 100 DM ^ 50 $ Posta Çeki No: Veli Kahraman Avrupa İçin Hesap No Sedat Yıldız Commerz Bank BLZ: Konto No: Fiyatı: TL. Dizgi, İçdüzen: Ümran Kapak Tasarım: Sezer Erdoğan Uygulama: Ümran Renk Ayrım: Berk Grafik Baskı: Yıldızlar Matbaacılık A.Ş. Tel: Ayda bir yayımlanır. Umran a giden yol; özgün, özııeleştirici ve dolayısıyla özgürleştirici esaslı ve asil bir "dil" geliştirmekten geçiyor: Bu da ancak Müslümanlığın hem müminlere, hem de bütün insanlığa sulh, selamet, adalet ve asalet vadeden kök-paradigmalannı yaratıcı bir ruh ve kurucu irade ile harekete ve hayata geçirebilmenin cehdi, cefası ve gayreti ile varını yoğunu ortaya koyan gönül, eylem ve zihin erlerinin, öncülerin marifetleriyle mümkün olabilecek bir şey, elbette ki. (J)nran ın bu sayısında umran a giden yolun kapılarının nasıl aranabileceğine dair dikkate değer ipuçları veren müteavazi bir buket, bir demet güv' sunuyoruz sizlere. Bu bu/cet in, bu "bir demetgül un hazırlanmasında, şu zoraki icat edilen karabasan ve ümitsizlik ortamında, azınlık {)sikolojisiyle hareket edip arabesk ağıtlar yakmak yerine, "ümit" (=yeni bir dil / somut imkanlar) üretmek için gece gündüz demeden ümran hayaliyle yatıp, ümran hayaliyle kalkan" gizli kahramanlar"ın emekleri, yürekleri ve beyinlerinin mütevazi rolü var. Bu ay. Nisan sayısıyla başlattığımız açılım ve atılımın altıncı ay-dönümü dolayısıyla sizler için Ümran mutfağının kapılarını aralamak ve editoryale bu gizli kahramanlar ı taşımak istiyorum: Ömer Yaman, Zafer Özdemir, Mehmet Babacan, Tekin Öztürk, Haşan Ak gibi genç arkadaşlarımız ve ülke çapındaki temsilcilerimiz, Ümran'ın entelektüel ve kültürel hayatımızda ve dergi yayıncılığı dünyamızda ayrıcalıklı bir yer edinmesi kaygısıyla ellerinden gelen her şeyi yapmak için yoğun çaba sarfediyorlar. Tabii bu arada ekonomik krize aldırmaksızın ü)7iran ın maddi külfetini yüklenen gizli kahramanlar ı da unutmadığımızı hatırlatmak istiyoruz. Artık Ümran mutfağına katılan Se?;er Erdoğan, Ümran kapakları için hazırladığı özgün illüstrasyonlarla birinci sınıf bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor. Sevgili Sezer in bu sayımız için hazırladığı, yüreğinin, beyninin ve imaginasyonunun ürünü özgün kapak çalışmasını, duvarlarımızı süslemek için büyütüp çoğaltmaya başladık bile. Ümran, şu yakıcı ve yıkıcı kriz ortamına ve yaz sezonuna rağmen heye- 'can üretecek, bu heyecanı esaslı bir birikime dönüştürecek nitelikli, kapsamlı ve hacimli dosyalar ve sayılarla nasıl bir uzun soluklu yürüyüş *e soyunduğunu göstermeye çalıştı. Bu sayımız, ümran ın ne denli "uzun bir yola çıkmaya hüküm giydiğinin" mütevazi bir göstergesi olarak görülebilir diye düşünüyoruz: Bu sayımızda Umtaln a giden kapıları adım adım aralama sürecinde nasıl yeni bir dil icat eç(ejt>ileceğimi' ze; bunun için de zaafları nasıl imkanlara dönüştürebileceğimize, imkanları da nasıl çoğaltabileceğimize ve sonuçta nasıl yeniden özne olarak konuşabileceğimize ve varolabileceğimize ilişkin hazırladığımız zihin, emek ve yürek mahsulü yazılarımızı ve Be ir Ayvazoğlu, Mehmet Doğan ve Şakir Kocabaşın katıldıkları açıkoturumumuzu yararlanarak ve zevkle okuyacağınızı tahmin ediyoruz. Umran a giden kapıları ağır ağır ve emin adımlarla aralama sürecinde, emek ve yürek mahsulü, ayrıcalıklı yepyeni ümran larda buluşmak ümidiyle...

2 G Ü N D E M 4 Pornoj^rafik Terapi, Rus Ruleti ve A çılım YUSUF KAPLAN içindekiler Siyasette Yeni Denklemler NECMETTİN TURİNAY 10 Milletin İktidar Yürüyüşü YILDIRIM CANOĞLU D Ü N Y A G Ü N D E M İ 15 Kontrolden Çıkan Ortadoğu MUSTAFA OZCAN K A P A K 17 AÇIKOTURUM Dil-Kültür-Medeniyet Katılanlar: Beşir Ayvazoğlu, D. Mehmet Doğan, Yusuf Kaplan, Şakir Kocabaş 30 DilMn İmkanlarından İmkanların D il ine: Pratiğin Teorisine Doğru YUSUF KAPLAN 39 İmkanlar Dili Oluşturmak MUSTAFA TEKİN 47 Dil Bağlamında Din ve İslam Dili MUZAFFER EMİN GÖKSU 73 Kutsalın Tüketimi ve Dindarlık HAYRETTİN OĞUZ 75 Türkçe nin Geleceği HAYATİ DEVELİ 80 Dilin İktidarı, İktidarın Dili MUSTAFA EVERDİ E K HAMİDULLAH in SAYESİNDE KUR AN AZİZLİK D. Mehmet Doğan S 7\A M K ". 55. Edebiyatın Ortamı ve Dili RASİM ÖZDENÖREN 62 Ödünç ya da Değillemeci Dil SEYYİD ERKAL 64 Her Zaman Otu: Yaşında Kadınlar: Yeni Azizeler CİHAN AKTAŞ 84 Tahditti Sözlükler / Kısıtlanmış Beyinler / Saptırılmış Zihinler D. MEHMET DOĞAN 86 Dil Kirlenmesi ve Medya MUHSİN METE 95 Türk Devletlerinin Ortak Dil Meselesi MUHSİN İLYAS SUBAŞI 2 Ümran-Eylül -2001

3 Ümran dil, kiilitir, medeniyet K a p a k lllü sirasyonu ; Sezer Erd oğan AÇIKOTURUM Beşir Ayvazoğlu, D. Mehmet Doğan, Yusuf Kaplan, Şakir Kocabaş D E N E M E 97 Başlıksız CÜNEYT AYDOĞAN 98 Belirsizlikleri Aşmak İçin ATASOY MÜFTÜOĞLU FlLM 100 Mitry ve Sinema Üzerine İHSAN KABİL KAPAK Dil-Kültür'Medeniyet DiP in [mkanlan im kanların Cihan Aktaş, Beşir Ayvazoğlu, Hayati Develi, D. Mehmet Doğan, Muzaffer Emin Göksu, Seyyit Erkal, Mustafa Everdi, Yusuf Kaplan, Şakir Kocabaş, Muhsin Mete, Rasim Özdenören, Muhsin Ilyas Subaşı, Mustafa Tekin KÜLTÜR SANAT M Ü Z İK 102 Beyzadenin Sipihri FİKRET KARAKAYA İZLEN İM 105 Şam Mektubu MEHMET HARMANCI K İT A P 107 Tarihi Yeniden Tanımlamak ÖMER M. YAMAN-ZAFER ÖZDEMİR Y A N S IM A L A R 110 Balkanlar ve İttihat Terakki ERTUĞRUL BAYRAMOĞLU A Ç IL IM 112 Büyük Rüyalar Görmek YUSUF KAPLAN YAZARLAR Cihan Aktaş: Öykücü, yazar; yeni romanı üzerinde çalışıyor. Cüneyt Aydnğan: Çağdaş felsefe ve iletişim teorileri okumaları yapıyor. Beşir Ayvazoğlu: Estet, kültür ve edebiyat tarihçisi. Ertuğrul Bayramoğlu: Eğitim ci, tarih araştırmacısı. Yıldırım Canoğlu: Eğitim ci, araştırmacı, yazar. Hayati Develi: D ilb ilim doçenti; yazar. D, Mehmet Doğan: Türkiye Yazarlar B irliği K urucu Başkanı; R T Ü K üyesi, dilci, yazar. Muzaffer Emin Göksu: Sosyal teorisyen. Seyyit Erkal: Şair, yayıncı, yazar. Mustafa Everdi: Hukukçu, yazar. Mehmet Harmana: Öykücü, İslam felsefesi üzerinde çalışıyor. thsan Kabil: Film eleştirmeni, film teorisi üzerinde yoğunlaşıyor. Yusuf Kalplan: İletişimci, yayıncı, yazar, çevirmen. Fikret Karakaya: Bezmârâ T opluluğu kurucusu, klasik Türk m ü ziği teorisiyle uğraşıyor. Şakir Kocabaş: Düşünce adamı, fizik teorisi ve K ur a n ın kavramsal sistemi üzerinde çalışıyor. Muhsin Mete: İletişim ci, yazar, T R T de yönetici. Atasoy Müftüoğlu: Düşünce adamı, yazar. Hayrettin Oğuz: İslam düşüncesi sorunları ile uğraşıyor. Mustafa Özcan: Yeni Asya da dış politika yazarı. Zafer Özdemir: Edebiyatçı, yazar. Rasim Özdenören: Öykücü, düşünür. Muhsin tiyas Subaşı: Şair, yazar. Mustafa Tekin: Sosyal bilim lerin İslâmî im kanlarını araştırıyor. Necmettin Turinay: Yazar, bürokrat; siyasi analist. Ömer M, Yaman: Sosyoloji okumaları yapıyor. Ümran Eylül

4 t ü r k i y e gün d e m i PORNOGRAFİK TERAPİ, RUS RULETİ VE AÇILIM. YUSUF KAPLAN Türkiye yi bitiriyorlar: Siyaset, siyaset'dışı aktörlerin, güç ve çıkar odaklarının kaş, göz ve dudak hareketleriyle, hatta kulak operasyonları yla yürütülüyor. Ekonomi, sadece kendi çıkarlarını düşünen bir avuç muhterisin kontrolünde. Eğitim, hukuk ve medya rejimi, toplumsal dinamiklerin ve taleplerin önünü kesmekle, özgürlüklerin alanlarını daraltmakla ve ülke insanını kişiliksizleştirmekle, gü- dümleştirmekle meşgul. Pornografik Terapi, Uyuşturma, Arınma ve Tapınma Seansları Türkiye nin enerjisini, dinamizmini, yaratıcı ruhunu tüketen en büyük tıkanma ve yıkım kültürel hayatta karşımıza çıkıyor. Kültür; siyasetin de, ekonominin de, gündelik hayatın da kodlarını, dinamiklerini sunan temel kaynaktır. O yüzden kültürün, kültürel kodların, dinamiklerin, anlam haritalarının sakatlandığı, çözüldüğü bir toplumda siyaset de, ekonomi de, gündelik hayat da çözülür; uyuşur; dinamizmini, enerjisini ve yaratıcılığını yitirir. Şu an Türkiye de kültürel hayat yönsüz, sığ, pespaye ve sağaltıcı; dolayısıyla tam anlamıyla felç ve hercümerç olmuş durumda: Sürgit vulgerleşen (bayağılaşan), geçici hazlar, doyumlar, avuntular. kaçışlar; kırılgan, dayanıksız kimlikler, din-dışı kutsallıklar ve sahte ikonlar üreten popüler kültür, eğlence ve spor endüstrisi her şeyi çürütüyor. Televizyonlar, gazeteler hetero ve homo seksüel sorunlar, hikayeler ve sapkınlıklardan geçilmiyor; topluma pornografinin ayartıcı, baştan çıkarıcı, uyuşturu- Türkiye nin önü, reaksi^ yoner değil aksiyoner, tüketen değil üreten, nesne değil Özne, yıkıcı değil kurucu, asalak değil asalet sahihi öncü ve özgüven sahihi kadroların geliştirecekleri uzun soluklu strateji, proje ve söylemlerle açılabilir. cu ve tatmin ederek boşaltıcı ve yabancılaştırıcı dünyasında seküler ve sefih sağaltma, arınma, tapınma ve terapi seansları yaşatıyor. Tüm bunlar Türkiye de, yani kahir ekseriyeti müslüman olan bir ülkede oluyor. 12 yıl Batı da yaşamış biri olarak ben, medya yoluyla üretilen ve tüm ülke sathına yayılan pornografik terapi, uyuşturma, sağaltma, arınma ve tapınma biçiminin Batı da bile bir benzerine tanık olmadım. Türkiye nin pornografikleştirilmesi kesinlikle tesadüfi değil: Çünkü yöneticimiz, dinsel arınma ve varolma biçimlerinin bastırılmasının, etkisiz hale getirilmesinin ancak pornografik terapi, uyuşturma, sağaltma, arınma ve tapınma biçimlerinin yaygınlaştırılmasıyla mümkün olabileceğini çok iyi biliyor. Burada sinsi bir proje, Müslümanlığı sekülerleştirme veya protestanlaştırma projesi uygulamaya konuluyor: Projenin hedefi şu: Her ne suretle olursa olsun, nüfusunun hatırı sayılır bir oranı genç olan Türk toplumunun din le ilişkisinin en asgari düzeye indirilmesi, hatta koparılmaya çalışılması. Müslüman bir toplumda, kültürel hayatın kaynağını, dinamiklerini, anlam haritalarını Müslümanlık sunar. Bu nedenle din le ilişkisi sakatlanmaya, sıfırlanmaya çalışılan müslüman bir toplumun kültürel hayatı, dinamizmi, yaratıcılığı çökmeye, çözülmeye mahkum olmaktan kurtulamaz. Bu durumun yıkıcı etkileri, başka alanlarda da etkisini gösterir ve bu tür bir toplum siyasette de, ekonomide de, eğitimde de varlık gösteremez: G ö çer! Oyunun Adı: Rus Ruleti Türkiye dökülüyor, göçüyor, kan ve zaman kaybediyor. İnsan bu durumda yöneticimiz uyuyor mu? diye sormaktan kendini alamıyor. Hayır yöneticimiz, elitlerimiz uyumuyor; Rus Ruleti oynuyorlar. İşin ancak Rus Ruleti ile halledilebileceğini düşünüyorlar! Karşılarında toplum var. Toplumun, toplumsal dinamiklerin, duyarlıkların siyasette, ekonomide ve kültür hayatında merkezi, belir 4 Ümran Eylül ZOOl

5 PORNOGRAFİK TERAPİ / KAPLAN leyici konuma gelmemesi için Rus Ruleti oynuyorlar. Rus Ruleti oynamanın ne denli riskli ve tehlikeli olduğunu onlar da biliyor; ama bildikleri bir başka şey daha var: Başka seçenekleri kalmadı. Bugüne kadar bu ülkeyi adam gibi yönetmeyi beceremedikleri; ülkenin ve toplumun önünü açmayı başaramadıkları anlaşıldı; Türkiye yi...menderes i bu yüzden astılar; Özal ı bu yüzden öldürdüler ve misyonu' nu bitirdiler; Erbakan ı bu yüzden devre dışı b ı raktılar; Tayyip Erdoğan ı da yine bu yüzden durdurmak istiyorlar. dün olduğu gibi bugün de dünyanın en saygın ve güçlü ülkelerinden biri haline getirebilecek hiçbir projeleri, yetenekleri, vizyonları olmadığını artık onlar da anladı. Ama bilin ki, bu oyun son derece tehlikeli bir oyun. Çünkü Ruleti, kimin kazanacağı belli olmaz. Hele de bu oyun milletle ve milletin O gözünün içine baka baka oyna yüzden toplumun sorunlarını hal yoluna koymanın, ülkenin ve nıyorsa. toplumun önünü açmanın yollarını aramak yerine, başarısızlıklarını Değişim Değil; Açılım gizlemek ve hegemonyalarını sürdürebilmek için toplumu pornografik terapi, sağaltma, uyuşturma, arınma ve tapınma biçimleriyle ayartmakla, oyalamakla, tatmin etmekle meşguller. Meşguliyetleri Bu oyunun bir avuç güç ve çıkar odağının değil, toplumun gerçekten sesi ve temsilcisi olarak görülebilecek aktörlerin ve dolayısıyla Türkiye nin lehine sonuçlanması yalnızca bununla sınırlı değil. D i isteniyorsa; icazeti toplumdan, ğer yandan da, icazetini toplumdan, bu ülkenin tek yaratıcı dina toplumsal ve kültürel dinamiklerden almaktan başka çıkar yol yok. miği ve kurucu iradesinin kaynağı Çünkü bir ülke toplumun maolan toplumsal ve kültürel dinamiklerden alarak ülkeyi yönetme lı dır; bir avuç muhterisin, güç ve çıkar odağının değil. ye talip olduğunu söyleyen ve toplumun sesi olmak isteyen siyasetçi Türkiye nin her bakımdan tıkandığı bir zaman diliminde toplumun sesi, sorunlarının ve duyarlıklerle (ve dolayısıyla toplumla) Rus Ruleti oynuyorlar: Toplumun, toplumsal dinamiklerin sesi olan, dolarının temsilcisi olmak iddiasınlayısıyla ülkenin ulusal ve uluslararası çıkarlarının koruyucusu, takipçisi olacaklarını söyleyen siyasetçilerin önünü milletin gözünün içine baka baka kesiyorlar: Menderes i bu yüzden astılar; Özal ı bu yüzden öldürdüler ve misyonunu bitirdiler; Erbakan ı bu yüzden devre dışı bıraktılar; Tayyip Erdoğan ı da yine bu yüzden durdurmak istiyorlar. daki siyasi oluşumlar, icazeti, başarısızlıkları her bakımdan kanıtlanmış ve ülkeyi tıkayan bir avuç güç ve çıkar odağından almaya kalkıştıkları zaman tarihi bir hata yapmış ve tarihi bir fırsatı kaçırmış olacaklarını asla unutmamalılar. Oysa gerek Saadet Partisi nin (SP), gerekse Ak Parti nin önünde, Türkiye ye yepyeni başlangıç- -1ar yaptıracak, toplumu peşlerinden sürükleyebilecek inanılmaz bir imkan var. SP ve Ak Parti nin kurmayları, Türkiye yi kimlerin ve nasıl tıkadıklarını millete anlatmalılar. Bunun için çatışmacı değil rasyonel stratejiler geliştirmeliler. Kendilerine değişmediniz, değişemezsiniz diye buyurgan bir tavırla yaklaşanlara, aslında onların ne kadar ilkel, totaliter, köle ruhlu, tarih ve zaman dışında kalmış olduklarını göstermenin yollarını bulmalılar. Burada Mevlana nın pergel metaforu son derece ufuk ve zihin açıcı bir işlev görebilir: Türkiye, bir ayağını buraya (kendi kültürel ve toplumsal dinamiklerimize) muhkem bir şekilde basarak, diğer ayağıyla tüm dünyaya açılabilecek bir performans gösterdiği zaman sorunlarını hal yoluna koyabilir ancak. Pergel metaforu, bu ülkenin kendi dinamiklerini merkeze alarak dünya ile yüzleşmesini mümkün kılacak; yepyeni açılımlar ve atılımlar yaptıracak bir kılavuzdur: Türkiye nin önü, reaksiyoner değil aksiyoner, tüketen değil üreten, nesne değil özne, yıkıcı değil kurucu, asalak değil asalet sahibi öncü ve özgüven sahibi kadroların geliştirecekleri uzun soluklu strateji, proje ve söylemlerle açılabilir. Ümran-Eylül»2001 5

6 SİYASETTE YENİ DENKLEMLER Bu yazıyı kaleme almadan önce, Anadolu nun muhtelif illerini kapsayan gezilerim oldu. Ayrıca, halen de İstanbul-Ankara gibi büyük metropollerden, siyaset planlama merkezlerinden o kadar uzaklardayım. Yani siz sayın ki: siyasetten, hükümetten ve daha daha ötede devletten ümidini kesmiş insanların arasındayım. Buralarda insanlar günlük üç milyon liraya üzüm kesmeye gidiyorlar. Bırakın esnaftan alış-verişi bu yaz sıcağında kahvehaneleri bile akşamları bomboş gördüm. Neden mi? Çünkü gerek memur, gerek esnaf ve gerekse işçilere, birkaç bardaklık çay parası bile altından kalkılmaz bir yük gibi görünmeye başlamış ki sormayın. Bilirim, bu yaz sıcağında, evler çekilmez olur; halk sokaklara taşar bu ufak'büyük taşra kasabalarında. Ama bakıyorum da, kahvehane ve sohbet düşkünü bu şehirler ve kasabalar halkı ortalıkta fazla görünmüyor. Sanki koca şehirler ve kasabalar, genç nüfuslarını kaybetmiş çoğu münzevi Anadolu köylerini hatırlatıyor şimdi. Yani bir sam rüzgarı geçmiş gibi buralardan. İşte bu ahval ve şerait içinde halk bezgin ve bitkin!.. Öyle bir depolitizasyon kol geziyor Anadolu da tahmin edemezsiniz. Hükümetten nefret tamam, diz boyu.. Fakat eski yıllara ve eski siyasi tecrübelere benzetmeyin sakın bunu. Hal NECM ETTİN TURİNAY kın hükümetten ve partilerden soğumuşluğu, onu henüz daha bir başka siyasal tercihe yöneltmiş değil. Burada bir çözülme var, ümitsizlik var, yorgunluk var. Gözünün önünde bir hakikat peyda olsa insanların üzerine can havliyle atlamaya dahi gücü yok anlaşacağınız. Kara Tablo / Ak Ümitler Bu tablo karşısında özellikle AK Parti nin kurulmasından ve mâlum Şimdi Türk siyasetinde halk yok. Bütün partiler bunun için seçmensiz ve desteksiz. Partiler tam bir tabela hüviyetinde. O n lar karşuınzda su'f bir kavram olarak varlar. organize saldırıların arkasından, kamuoyu araştırmaları neyi gösteriyor, neye işaret ediyor diye; bu uzak beldelerde gazetelere bakıyor, televizyonlara kulak vermeye çalışıyorum. Henüz böyle bir habere tesadüf etmiş değilim. Fakat endişeliyim ki, malum organize güçler, yaptıkları kara baskının tesirini çoktan test etmişlerdir de; üretmek istedikleri olumsuz sonuç sanki gerçekleşmiş havasında, bunun yayımının zamanını planlıyorlardır. Onun için ümid ederim, ANAR gibi araştırma kuruluşları bu ihtiyaca daha önceden tekabül ederler. Bütün bunları kaydederken, Anadolu da AK Parti nin havasının olmadığını falan söylüyor değilim. Var elbette!.. Ama son saldırıların halkı, biraz olsun ihtiyata sevketmediğini de söyleyemem. Diyelim ki sözünü ettiğimiz kamuoyu anketleri de yayınlandı. Ak Parti nin davası buradan da ortaya çıkmaz daha. Peki ne beklenecek? İlk elde partinin il ve ilçe teşkilatlarının somutlaşması gerekecek. Ak Part i ye yönelik toplumsal algılama asıl o zaman vuzuha kavuşacak. Şu an için toplum Ak Parti yi, yüz cepheden saldırıya uğramış karizmatik lideriyle tanıyor. Meclis faaliyetleri askıda olduğu için, grup halindeki bir siyasal tutuma da şahit olamıyor. Buna karşılık parti hükmi şahsiyeti, yukarıda tasvirine gayret ettiğimiz toplumsal psikolojiye tekabül edecek mesajlarını da devreye sokabilmiş değil. Daha doğrusu lidere yönelik amansız saldırılara ve açılmış davalara gereğinden fazla önem veriliyormuş gibi bir hava hâkim buralarda. Sanki parti, önce bu saldırgan çevreleri tatmin etmesi lazımmış gibi bir yaklaşım sergiliyor. Önce bu çevreleri tatmin etmek, onlarla barışmak; sonra da asıl kendi içine yönelmek gibi bir yaklaşım bu. Bu yaklaşımın sonucudur ki parti, il-ilçe örgütlenmelerine henüz başlayamadı. Örgütlenme işi başlamadığı için de, Anadolu nun çeşitli il, ilçe ve kasabalarında, Ak Parti ye geçecek toplumsal kesitler öylesine beklemede. AK Parti'nin Dağlardaki Yankısı Burada asıl vurgulamak istediğim husus daha başka: Derin mihrakların organize ettiği 6 Ummn-Eylül 200Î

7 SİYASETTE YENİ DENKLEMLER / TURİNAY saldırganlık koroları tatmin edilmeye çalışılır ve bunlara uzun zaman ayrılırken; bir siyasal partinin öncelikli vazifesi olması gereken topluma yönelmek, topluma açılmak ve çaresiz düşmüş Anadolu halkının elinden tutmak işi, sanki biraz tehire uğramış olmuyor mu? Ne dersiniz? Bize göre burada çok ince bir nüans gizli: O da bu cevapların; hem malûm tatmin cihetiyle, hem de toplumsal heyecan ve dinamizm üretmek boyutuyla iç içe yedirilmesi ihtiyacıdır. Yani yarın Anadolu ya çıkıldığında halka verilecek ciddi ve dinamik mesajlarla, medyayı iknâ ve tatmin amaçlı mesaj larm, birbirinden kopuk ve bağımsız iki ayrı düzlem teşkil etmesi ihtimali... Çünkü bu mesajların birbirine önceliği yok ve olamaz da. Bir takım ânut çevreler güya tatmin olmak bekliyor; onlara cevap vermek öncelikli olmasın mı? Fakat!.. Asıl halk bekliyor, Anadolu bekliyor, fakir-fukara sınıflar bekliyor. Biz bu adamı sevdik diyorlar ve kendilerine yönelik mesajlar bekliyorlar. Hele hele siyasetten ümidini kesmiş bu yaygın, bezgin, yorgun psikolojiler yok mu? Ve bu sınıflar, Tayyip Bey in değişip değişmediğini asla merak etmezlerken!.. I, Peki neyi merak ediyor bu sınıflar? Tayyip Bey in ve Ak Par-' ti nin; halk nezdinde zaten mâlum olan o karanlık güç odaklarının, o soyguncular güruhunun hakkından gelip gelemeyeceğini!.. İşte vatandaşın kafasında ağdınp-döndürüp durduğu ve henüz adını koyamadığı zorlu soru burada yatıyor. Açık söylemek gerekirse, son saldırıların. Ak Parti cenahmca fazlaca kaale alınmasından halk ziyadesiyle üzgün ve tedirgin. Eyvah diyenlere rastladım: Bunlara lâf anlatmanın sonu gelir mi? diye kaygı duyuyorlardı. Buna i karşılık yüz keçisini dağlarda dolaştıran elinde radyosu, elinde cep telefonu bir çoban da aynen şunları söyledi: Bu memleketi ister batırsın, ister satsın oyumu gene de Tayyip e vereceğim. Ötekilere oy verirsem bu ellerim kırılsın!.. O çobanın canhıraş haykırışı karşısmda duyduğum ürpertiyi asla unutamam. O anda o uyanık çoban, sanki bir Anadolu olup çıkmış, bütün dağlar ve ovalar onun ızdırabına ve isyanına iştirak ediyordu. Suskun Fotoğraflar ve Hz. Musa Kuşkusuz burada Ak Parti nin, aynı zamanda da Türkiye nin ağır bir berzahtan geçtiği gerçeğini unutamayız. Arkası karanlık, önü aydınlık bir durum sözkonusu sizin anlayacağınız. Fakat son derece dar ve derin bir kanyon var arada. Yani karanlık ve aydınlığın arasında. Bu kanyondan, Hz. Musa nın kavmini Nil den geçirdiği gibi geçirmek!.. Yani halkı bezginlikten ümide yükseltmek, Türkiye deki olumsuz şartların değişebileceğine halkı inandırmak ve bu uğurda bir mücadeleye halkı şevklendirmek!.. Ancak bu işin yanyolda bırakılmayacağı gibi; amacını aşan tehlikeli bir çatışmaya da meydan verilmeyeceği imajını asla ihmal etmemek!.. Feminen karakterli siyasal liderler karşısında Türk halkı, şimdi bir erkek silüeti ile karşılaşmanın deneyimi içinde. Fakat henüz bu manzarayı suskun bir fotoğraf gibi seyrediyor. Onun için son kampanyalar, bu tabloya küçük büyük bir leke düşürdü. Düşmeseydi diyemeyiz, düşecekti çünkü. Burada okunan. Ak Parti nin bu saldırıları beklediği, fakat aynı zamanda da erken ve gafil yakalandığı duygusu oluyor. İşte burası fazla. AK Parti Denklemin Neresinde? Bu uzak mesafelerden, benim algılayabildiğim noksana dalıa işaret etmeden yapamayacağım. Ak Parti henüz daha kendini ihdas etmek ve siyasette yepyeni bir taazzuv halinde kendini var etmek için, sarih bir strateji uyguluyor sayılmaz. Parti hükmî şahsiyetinin, parti kurulmadan önce ve kurulduktan sonra, kamuoyuna beyan ettiği mesajları şöyle bir sıralayalım isterseniz: Parti içi demokrasi. Lider partisi olunmayacağı. FP den niçin ayrılındığı ve eski geleneğin eleştirisi, yenilik temaları.. Parti yöneticilerinin geçirdiği değişiklik beyanları.. Buna karşılık Tayyip Bey e değişme Ümran.Eylül -200] 7

8 I isnadları ve tefrikaya dönüşen cevaplar, cevaplar!.. Bütün bu cevaplardan çıkan so' nuç, 'ki zaten onu hasıl etmek istiyorlar-, yeni partiyi mayınlı bir alana itelemek ve onu başı-sonu gelmez bir meşrûlaşma sarasına kilitlemek... Yani bu koronun ve gizil güçlerin stratejisini okumak hiç de zor değil. Peki burada Ak Parti cenahında gördüğümüz noksanlık ne? İşte stratejik burada tezahür ediyor. AK Parti nin henüz daha toplumsal ve siyasal bir dil e dönüştürülmüş çatılma denklemi, yani kuvvetler değerlendirmesi yapmadığı anlaşılıyor. Artı, siyasal katılımı sağlayacak bir ortak cephe teşkil etme stratejisi de!.. Sanki şöyle bir şey okunuyor: Halkın desteği yüzde yüz tamam ve* kesin. Geriye kala kala, değiştiğiniz fikrine bazı mihrak ve çevreleri inandırmak kalıyor!.. Onun için bütün enerjiyi bu alana teksif etmek gibi çaba gözleniyor. Masa başında belki böyle gözükebilir fakat işin gerçeği daha başka. Gi'n^İer Dengesi Tayyip Bey in ağzından iki ciddi söz yansıdı gazetelere: Birincisi laiklik tarifi ki, Türk siyaseti için bu fikir ilktir ve ciddi bir aşamadır. İkincisi de oligarşik güçler nitelemesi!.. Eğer oligarşik güçler nitelemesi tesadüfi değilse, o takdirde bu sözün içeriğinin halkın önünde açılması gerekecektir. Çünkü siyaset, ihtiyacını duyduğu bir gerilim ister. Halk da feminen tipler karşısında gördüğü bu erkeksi profile, daha bilinçli bir tercihle taraftarlığa ererdi. Bir hedef gösterilmezse, karşıtlıklar oluşturulmazsa, istikbale yönelik ümitli tablolar üretilip de, bunun için halk ciddi bir fedakarlığa davet edilmezse nasıl olur bu iş? Çünkü siyasetin bütün amacı halkı bir güce dönüştürmek olmalı. Şimdi Türk siyasetinde halk yok. Bütün partiler bunun için seçmensiz ve desteksiz. Partiler tam bir tabela hüviyetinde. Onlar karşımızda sırf bir kavram olarak varlar. Asıl siyasal güçler ise, Osmanlı da olduğu gibi Kalemiye, Seyfiye ve İlmiye.. İşte o kadar!.. Sadece onlar da değil: Yeni bir sınıf olarak TÜSİ- AD var, sermayesi onlara ait tekelci basın ve medya var daha önemlisi, bu medya organlarına tayin edilmiş, görevli cuntalar var. (Kaldı ki onları, sermayedarlar da tayin etmiş değil.) Daha daha ötede, yabancı ülkelerin güçlü lobileri ve lejyonları var. Bu sahnede adı esâmisi okunmayan bir varlık veya yokluk daha var ki, o da halk işte!.. Yani siyasi partilerimiz gibi, halk da sadece bir kavram olarak var. Bu tablo karşısında, bu halk nasıl var edilecek? Nasıl kendine döndürülecek? Bu mecalsiz hasta nasıl harekete geçirilecek? Bu halktan Ak Parti mi medet umacak? Yoksa bu viran Anadolu Ak Parti den mi çare bekleyecek? Ak Parti hükmî şahsiyet olarak, yani stratejik tutum itibariyle yönünü kime ve nereye döndürecek? İşte halk, kendi içinde, bu hususta bir vuzuha ererse siyaset o zaman başlayacak. Dolayısıyla Tayyip Bey ve Ak Parti kendine yönelik saldırılar karşısında çok fazla edilgenliğe kapılmamalı. Evet, Ben değiştim diyebilmeli; fakat vereceği siyasal ve toplumsal mücadelenin önünü kesmek, Türk halkını etkisiz ve güçsüz bırakmak isteyen oligarşik güçler kuşatmasının, kesinlikle yarılacağı güvenini ve umudunu halka ulaştırmayı da asla ihmal etmemeli. Yani demek istiyorum ki, değişme (ne kasdediliyorsa); barışma (hangi güçler murad ediliyorsa); çatışma ve mücadele (fiili güç, haksız kazanç ve her türlü baskı unsurları); ülkemizin geleceğine ve halkımızın durumunun değişeceğine ilişkin somut ve ümitli tablolar çizmek vs. bütün bu unsurlar, aynı anda ve aynı konuşma muhtevasında topluca yer almak durumunda. Siyasal dil budur ve bundan, toplumsal ve siyasal sınıfların bütünü, aynı anda kendi hislerine düşeni almalılar. Gerek gazete ve televizyon mülakatlarında gerekse basın toplantısı ve mitinglerde. Mesela bümdaji^ahmetli Özal dan bir örnek vereyiin: Özal iki elini birleştirir, top'liimda'"liberal, milliyetçi, solcu ve muhafazakar islami kesimlerin barış ve kardeşliğine vurgu yapardı. Bu davranışın halka yönelik boyutu olduğu gibi, içinden çıkıp geldiğimiz 12 Eylül ihtilalini ve askerleri de düşünerek, banş temasını onlara yönelik olarak da kullanırdı. O yılların şartlarında askerle veya devletle çatışmayı ANAP ve Özal değil; daha sonra DYP ye dönüşecek Büyük Türkiye Partisi temsil ederdi. Öyle değil mi? Yani Özal ın barış 8 Ümran Eylül >2001

9 SİYASETTE YENİ DENKLEMLER I TURİNAY teması ve dört eğilimi birleştirme vurgusu, ihtilalcilerin toplum telakkisiyle çakıştığı gibi, halkın da çok hoşuna gitmişti. Fakat bu yaklaşıma askerler inanmasa da Amerika, İran savaşı ve 24 Ocak politikalarının devamı adına, Özal ı askerlere kabul ettirmekte güçlük çekmedi. Amerika ve Dış Güçler Şimdi Tayyip Bey in ve Ak Parti nin arkasında ne oligarşik güçlerden bir sınıf, ne de bazılarının iddia ve vaad ettiği gibi Amerika ve dış güçler var. Olmayacak da!.. Ta ki bu siyasi parti, kendini bir güce dönüştürene kadar!.. Ancak o zaman masaya otururlar. Dolayısıyla Ak Parti de, halkı bir güce dönüştürmeden, halkın desteğini somut bir teyide aktarmadan, onlarla müzakereye oturmada acele etmemelidir. Bunun yerine, süratle il-ilçe teşkilatları teşkil edilirken, önemli iller, ziyaret vesilesiyle, asgari on büyük ve stratejik ilde büyük mitingler yapılabilir ve yapılmalıdır da. Bir siyasetin arkasındaki destek behemehal taazzuv ettirilmelidir. Mesela oralarda denebilir ki: Ak Parti ne konuşacak^ -Bana milletvekilliğini ve bu siyasi partinin liderliğini çok görenler var. İsterlerse hepsi onların olsun!.. Zaten hepsi onların değil mi? Bana bir şey kalmadığına yanmam!.. Ama bu halkın, sizin neyiniz kaldı da benim olsun? Gelin, bu badireyi birlikte aşalım. Ben mevki makam peşinde değilim. Size kucağımı açıyorum, size sığınıyorum. Haydi, birlik-beraberliğimizi gösterelim. Sesimizi yükseltelim. Mesela denebilir ki: -Türkiye yi Dünya Bankası nın açlık kredilerine mahkum ettiler. Şimdi dünya televizyonları Somali, Uganda, Tanzanya da olduğu gibi, bir deri bir kemik, aç insan görüntüleri yayınlamaya başlayacak, Türkiye den. Türkiye bu hallere mi düşmeliydi? Biz cihan savaşmdan mı çıktık, ne oldu bize böyle. Gelin, hep birlikte, bunun çaresine biz bakalım kardeşlerim. Bu yardım adı altındaki krediyi iadeye çağıralım hükümeti. Bir milyon çocuğa yapılacak bu yardımı, gelin biz üstlenelim, biz organize edelim. (O anda, daha miting meydanında bu yardım kampanyaları başlatılabilir. Başlamış olur, halka ve komitelere teşekkür edilir.) Sonra eklenir: Bu halk yarasını kendi sardığı gibi, Ankara nın yarasını da yine siz saracaksınız. Ak Parti işte bunun için kuruldu. Bizim önümüzü bunun için tıkamak istiyorlar vs. Buna karşılık asla hiçbir siyasi parti ile polemiğe girilmemeli. Halka denilebilir ki; siz güçsüz olduğunuz için siyaset güçsüz, siyasi partiler birer tabelaya dönüşmüş. Siz güç olunca Ak Parti güçleneceği gibi, ülkemizin de önü o zaman açılacak. Bir başka husus daha!.. IMF politikaları doğru da; hükümet mi yanlış uyguluyor yoksa? Cevabınız nedir? Öyleyse aksi bir politikaya da halkı hazırlayabilmek ihtiyacı asla gözden uzak tutulamaz. Hem ayrıca Kemal Derviş, oligarşik güçlerin siyasal payandası durumunu koruduğuna ve Ak Parti nin siyasi karşı kutbunu teşkil ettiğine göre!.. Ara Rejim, AK Parti, Yüzde On Barajı Yukarıda tadat ettiğimiz oligarşik güçler hem toplumu soyuyor, hem de toplumu ayaklandırıp anti demokratik (ara rejim, tekııokrat hükümeti, sivil mutabakat hükümeti) gibi sonu karanlık yeni evrelere zorf Rıyorlar ülkeyi. Yani toplumun sızlanmaya bile hakkı olmasın!.. Böyle bir dönem siyasetin de, AB heveslerinin de, AK Partinin de sonu anlamına gelir. Öyleyse AK Parti nin asıl sınavı burada yatmaktadır. Yapılacak şey; siyasetin tahriki ile sonuçlanacak böylesi yaygın ajitasyonlara karşı halkı uyarmak; halkın bezginliğini sahipsiz taşkınlıklarla helak ettirmemek; tam aksine bu bezginliği ve edilgenliği demokratik kanallara transfer ederek, toplumu sağlıklı ümitlere ve beklentilere yükseltmek!.. İşte Türkiye olarak önümüzdeki berzahlardan biri de bu!.. Böylesi yüksek tavırlar sergilenebilirse; hem AK Parti nin, hem halkın, hem Türkiye nin önü açılmış olur. Türkiye gibi ülkelerde, siyasetin kurmaylık testi de zaten buralarda yatıyor. Son bir not daha: AK Parti barajların indirilmesi fikrine karşı, açık ve net bir tepki koymalı. Hem de çok acele. Bütün siyasi partileri de buna davet etmeyi ihmal etmeyerek!.. Ümran Eylül

10 MİLLETİN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ YILDIRIM CANOÖUJ Ft P nin iki başkan adaylı kongresine gidilirken yenilikçi kanat övgüsü ile medyada başlatılan kampanya, son bir aydır yön değiştirerek devam etmektedir. Kurtarıcı olarak sunulanların, Erdoğan ın yasağının kalkması ile, bir anda tehlikeli ilan edilmelerinin ve yoğun bir baskıya muhatap olmalarmın bir anlamı olmalıdır. Derviş'in gelişi ile rahatlayan çevreler, ekonomik krizin derinleşmesi ile. Derviş faktörünün siyasi arenada itibar kaybına uğraması ^nucu, ciddi biçimde paniğe kapılmış görünüyorlar. Erdoğan a dönük karalama kampanyasının başlatılmasında bunun önemli etkisi olduğu söylenebilir. Türkiye de' Altı Ok un karşısında olan her siyasi yapı, büyük baskı altına alınmış, karalanmış ve kötülenmiştir. Serbest Fırka, DP, AF, MHP, MNP, MSP, RP, FP için söylenenlerle, AK Parti için söylenenler arasında özde bir fark yoktur. Karalama kampanyalarında o günün modasına uygun terminoloji kullanılmıştîtı Gericiler, ayak takımı, çarıklılar, kuyruklar, taşralılar, 'varoşlular, köylüler... Şartkra göre baskının şiddeti artırılmış, uluslar arası güçlerle işbirliği yapılarak gerçekleştirilen darbelerle yetişmiş siyasi kadrolar tasfiye edilmiş, budanmış, sindirilmiştir. Sistem, yetenekli, dürüst, çalışkan insanları sürekli yiyip bitiren, tüketen bir canavara dönüştürülmüştür. Sorun, yalnızca siyasi kadroların yıpratılıp örselenmesiyle kalmıyor; onları seçip destekleyen ve umut bağlayan halk da heyecanını ve yaşama sevincini yitiriyor. Bugün, siyasetin ve siyasetçinin hareket alanı daraltılırken, gerçekte halkın seçme-seçilme özgürlüğü ve Medyada başlatdan kam' panyanın amacı; umudu umutsuzluğa dönüştürmek, AK Parti mensuplarını psikolojik savaşm yoğun baskısı altında tutarak suçluluk kompleksiirıe sokup teslim almak ve hareketi dar bir alana hapsetmektir. irade koyma hakkı elinden alınmaktadır. Türkiye, halka hesap vermek zorunda olan bir yönetim anlayışından, halkı dışlayan bir yönetim anlayışına doğru hızla sürüklenmektedir- Giderek sivil ve asker bürokrasinin yönettiği bir ülke haline gelmektedir; halkın yönetimde söz sahibi olmadığı, dışlandığı, susturulduğu bir ülke... Bu, Türkiye nin en temel çıkmazlarından biridir. Karalama Kampanyasmıır Anlamı Milli Görüş ün yenilikçilerine başlangıçta biçilen rol, FP'yi bölerek iki parça halinde parlamento dışında bırakmaktı. Fakat görülen o ki, evdeki hesap çarşıya uymamıştır; FP bölünmüştür ama yapılacak ilk genel seçimde, hem Saadet, hem de AK Parti nin parlamentoya girmesi kesin gibidir. Yapılan anketler ise, A K Parti nin -şimdilik- birinci parti olduğunu göstermektedir. İşte Erdoğan aleyhtarı kampanya tam da hu sırada başlatılmıştır. Medyada batşlatılan kampanyanın amacı; umud u umutsuzluğa dönüştürmek, A K Parti mensuplarını psikolojik savaşm yoğun baskısı altında tutarak suçluluk kompleksi ne sokup teslim almak ve hareketi dar bir alana hapsetmektir, Şartlarda anormal bir değişme olmadığı takdirde, bu karalama ve yıpratma kampanyasının, dozajını her geçen gün artırarak devam edeceği anlaşılmaktadır. Erdoğan a yapılan saldırıların benzerlerinin Menderes, Demirel, Türkeş, Özal ve Erbakan a da yapıldığı unutulmamalıdır. Bu liderler sistemle kavga yapmak istememiş, fakat bunların hepsi böyle bir kavganın içine zorlanarak, bilinçli bir şekilde çekilmiş ve yıpratılmışlardır. Bugün Erdoğan için aynı tezgah kurulmak istenmektedir. Bu tür kampanyalarla mücadele iki boyutlu olarak genişletiliyor; Birincisi; on yıllık kasetlerle Erd o ^ n tövbe etmeye, meşruiyet kazanmak için belli oligarşik güç, odakları karşısında diz çökmeye zorlanıyor. Bunu yaptığı takdirde de kendisinden ne isteneceği belli değildir; ancak kesin olarak bell^ 10 Uavan-Eylül.-

11 MlIXETIN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ / CANOĞIU Dİatı şudur ki, boyun eğerse siscemin baslt bir dişlisi haline gelecek ve halktan kopacaktır. AK Partili- 1er şayet bu kumpasa girerlerse, çürümenin nedenini tam olarak teşhis etseler bile, tedavisinde köklü çözümler üretmeleri mümkün olamayacaktır. Ülke IMFye teslim edilirken^ özelleştirme adı altında ekonomi uluslar arası sermayeye peşkeş çekilirken, kurumlar despotlaşıp halk dışlanırken, beyin ve sermaye göçü hızlanırken, toplumsal sermaye tüketilirken, intihar, soygun, talan, şiddet ve fuhuşta patlama yaşanırken yapılması gereken, bu duruma nasıl gelindiğinin sorgulanması ve ona göre çözümler üretilmesidir. İkincisi; A K Parti ye karşı yürütülen kampanya ile, hareketi kötü göstermek, katılımı engellemek ve hızını kesmek amaçlanıyor. Halka korku salarak bu sonuca ulaşılmak istenmektedir. Taşranın iktidar yürüyüşü durdurulmalı!, Türkiye yi varoşlar yönetecek ^ tarzmda medyada geliştirileli söylem ile bir taraftan halk horlanıp aşağılanırken; diğer taraftan mevcut vurgun ve talan düzeninin müntesiplerine aklınızı başınıza alın, iktidarınız sarsılıyor korkusu yerleştirip çözüm aramaya zorlanıyorlar. Sistemin Tükenişi Dün çarıklılar, kuyruklar ı cahiller... derken de; bugün taşralılar derken de verilmek istenen mesaj aynıydı: Bu ülkede bir efendiler(!), bir de köleler(!) vardır. Efendiler yönetir, köleler hizmet eder. Kölelerin yönetime talip olması, bir isyan, bir başkaldırı halidir.' Gerçekte bu söylemlerde bir yaşam tarzı olarak lanse etmeye çalıştıkları, kutsadıkları, kabul eder göründükleri demokrasiyi de reddediyorlar. Onlara göre halk, efendilerin(!) istediklerini yaparsa, seçme hatta seçilme hakkına sahip olabilir. A K Parti nin başörtülü kurucularına yasak getirme isteğim aynı bağlamda değerlendirebiliriz. Başörtüsü ile ilgili bu yaklaşımla şöyle denilmek istenmektedir: Bizim demokrasimizde işçi, müstahdem, odacı veya hizmetçi olarak bize başörtülü olarak hizmet edebilirsiniz; ancak doktor, mühendis ve avukat olarak bizimle aynı mekanları ve imkanları paylaşamazsınız. Asırlar önce Hindistan da var olan Kast Sistemi 21. yüzyılda Türkiye de, demokrasi adına yeniden inşa edilmeye çalışılıyor bugün. Bir dönem A B D de yaşanan zenci-beyaz ayırımına doğru Türkiye sürükleniyor. Demokrasi ile yönetildiği söylenen bir ülkede taşralının iktidara yürüyüşü duixlurulsun çağrısı yapılmasının anlamı nedir? Halkın iradesinin yönetimi belirlemesi, demokrasinin temel ilkesi değil midir? Yoksa demokrasi, bazıları seçilirse, yönetime gelirse inleyeni bazıları geldiğinde işlemeyen bir anlayış, bir yönetim biçimi midir? Karşı karşıya kaldığımız zihniyetin niyet ve bakış açısını daha iyi anlayabilmek için düne ve bugüne birlikte bakmalıyız. D ün ( seçimlerinde söylenenler) Bizden sonra demckrasmin geleceğini tehlikede görmememye imkan yok^ tur. Halkın bu düzeyi umut kınadır. (İsmet İnönü) A!tı ay sonra biz onlara gösteri- fiz; altı ay oturamazlar. (Başbakan Şemsettin Günaltay) Bu seçimde bizi yıkan, devrime, düşman olan kara kuvvettir. Ayak takımı, kentlerde genel yaşama yeni bir biçim verebilir. (Faik Ahmet Barutçu) Biiliiişsa şefim günlerinde jandarma tedbirleri almazsak, cahil halk reylerini Haso ya, Memo'ya verir. Büyük Millet Meclisfne Hasoların, Memolann dolmasına sizin vicdanınız razı olur mu/ (Cevdet Kerim İncedayı) ^ Bugün Taşra bir mekan, bir coğrafi tanımlama değildir. O bir zihniyettir. Ve bu zihniyet bugün m başta 1.5tan tğnran-eylül -200i 11

12 bul da hakimdir. Cehalet girdabında debelenen, kendi cehaletinden adeta keyif alan, bilgiye düşman olan, kindarlık kapasitesi yüksek olan, moderniteden korkan, korkularını basit saldırganlıklarla kamufle etmeye çalışan zihniyettir taşralılık. Ve bu zihniyet bugün Türkiye de yükselişe geçmiştir. Bu yükseliş hangi dönemde durmuştur, diye sorsanız, bu da makul bir soru olur aslında. Ama görülmesi gereken şey, bu zihniyetin bugün Türkiye de ezici bir çoğunluğa erişmiş durumda olmasıdır... Bir de nüfusun azınlığını oluşturan, ama azınlık olmalarına rağmen, Türkiye nin Batılı bir ülke olarak var olma niyeti varsa eğer, bu ülkenin belkemiğini oluşturacak olan insanlar var: Bilgili, birikimli, mesleğini kimlik yapmış, gelecek için çalışma, yaratma potansiyeline sahip olan. Batı tipi bir demokrasiyi özleyen, Türkiye ye bunu yakıştıran, liberal fikirlere sahip insanlar bunlar....lağım kokusuna karışan çiğköfte baharatt. İşte size varoş estetiği! Önce kentlerin eğlence, yemek ve kültür dünyasını ele geçirdiler. Televizyon yayınları onların zevkine göre belirlenir oldu. Bu korkunç yozlaşmayı, yerel yönetimlerdeki zaferleriyle perçinlediler. Şimdi de Türkiye yi yönetmeye talipler. Hiç hayal görmeyelim: Masum gecekondularla başlayan ve giderek kentleri yaşanmaz hale getirerek dev bir ahtapot gibi boğan varoşlar, kendi starları, belediye başkanları ve işadamları gibi, başbalian, bakan ve cumhurbaşkanlarını da çıjcaracaktır. Bu kadar yoksullaşma ile, varoş edah din temaları yan yana gelince nasıl bir patlama olacağını hep beraber göreceğiz. ^ Erdoğan ın hesabı tutar mı dersiniz; ona cevabım: çok zor. Son beş yılda yaşananlardan sonra şu fotoğrafı gözünüzün önüne getirin: Farzedin ki, Erdoğan başbakan sıfatıyla Genelkurmay da, Genelkurmay Başicanı ve kuvvet komutanları onu selamlıyor, Erdoğan merasim bölüğünü denetliyor! Bu kare Türkiye şartlarında size gerçekçi görünüyorsa, Erdoğan ın işi kolay diyebilirsiniz. 5 50'55 yıl arayla söylenen sözlerin üstüste örtüşmesi, nasıl bir zih' ni kırılma ile karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir. Demokrasinin halkın idaresi olduğu söylenerek, demokrasi adına halkın çoğunluğunun yönetimine karşı çıkılmakta, halka hakaret edilmekte ve halkın iktidarına dur denilmek istenmektedir. Bu, bir taraftan sistemin tükenişinin beyanı anlamına gelirken; diğer taraftan da ezilenlerle-ezenlerin (mustazaflarlamüstekbirlerin) mücadelesinin sertleşeceği anlamına da gelmektedir. Mustaz'afliirla (Ezilen) Müstekbirlerin(Ezenler) Mücadelesi Mustaz af: Zaafa uğratılmış, güçsüzleştirilmiş, güçten düşürülmüş. Gerçekte kendisi zayıf olmadığı halde mahkum edildiği maddi ve maddi olmayan yapı içinde güç ve dinamikleri dondurulmuş, önüne engel çekilmiş kişi. Müstekbir ise, büyüklenen. Gücün tümüne sahip olmadığı halde kendinde büyüklük ve sınırsız güç vehmeden, A l lah a ve onun hükümlerine başkaldıran, mustaz aflar üzerinde haksız baskı ve tahakküm kuran kişi demektir. ^ En Büyük İlk Müstekbir: İblis Sınıfsal ayırım (sosyal, ekonomik ve yapısal üstünlük) kavgasının izleri, ilk yaratılış olayında karşımıza çıkmaktadır. İblis in yapıtaşı ateş, Hz. Adem inki ise toprak tır. Arada yapısal bir farklılık vardır. Bu yapısal farklılık; İblis in, secde olayında, kibirlenip Hz. Adem i hor görmesine, dolayısıyla da A l lah a isyan etmesine sebebiyet vermiştir. (7 Araf 12) Dolayısıyla, insanları bulunduğu sosyal ve ekonomik konuma göre değerlendirme ve konumlama, şeytani bir düşüncenin ürünüdür. Sınıfsal kavga, İblis ve onun yolunda olanların kavgasıdır. Uç Qriip Müstekbir Müstekbirler, üç ana insan unsurundan oluşur; gücü elinde bulunduran diktatörler, zorbalar, onlara teorik ve pratik destek çıkan yardımcılar ve sermayeyi elinde bulunduran, halkı ezen-sömüren patronlar. Kur an, tarihteki iktidar gücünü elinde bulunduran Firavun, onun teori ve pratikteki destekçisi Haman ve aşırı servetle güç elde etmiş Karun u, üç farklı müstekbir grubun temsilcisi olarak bize sunmaktadır: Karun u, Firavun u ve Haman ı da yıkıma uğrattık. Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti. Ancak onlar yeryüzünde büyük 12 Ümran>Eylül.2001

13 MİLLETİN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ / CANOĞLU Undiler. Oysa onlar azaptan kurtulup geçecek değillerdi. İşte biz onların herbirini!<endi günahıyla yalialayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. (29 Ankebut 39-40) Bu üç grup müstekbir, mustaz aflara karşı işbirliği içindedir. Taşralı diye başlayan saldırının her koldan yapılmış olması, böyle bir işbirliğinin sonucudur. Müstekbirler Halkı Hor Çörür Kendini üstün görme anlayışı l'efendiler ve köleler gibi bir ayırımı bünyesinde besleyip büyüterek ve ezen-ezilen çatışmasına kadar uzanan karmaşık bir sürecin ana dinamosudur. Roma da Spartaküs isyanında, Meksika da Zapata hareketinde. Çarlık Rusya sında proleter harekette bunun derin izleri vardır. Hz. Musa nın büyük yürüyüşü, asırlarca köle edilen İsrailoğullarının Firavun zulmünden kaçışına ilişkin bir özgürlük yürüyüşüdür. Bütün peygamberler, ezilenlerin haklarının alınması istikametinde mücadele vermişler ve böylelikle sınıfsal ayrışmayı orta- '^''n kaldırmayı hedeflemişlerdir. Dundan dolayı, mevcut hakim zihniyetin refahtan şımarıp azan önde gelenleri(mütref); peygamberlere karşı çıkmış ve onlara tabi olanları, aşağılık, beyinsiz, cahil insanlar olarak nitelendirmişlerdir: "(Nuh) Kavminden, küfre sapanların önde gelenlerinden olan çevresi; 'Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz, sana sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyorm^.. ( llh û d 27) açık bir şekilde konumlandırmıştır: "Nefsini, sabah akşam O nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabrettir. Dünya hayatının aldatıcı sözünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (18 Kehf 28) Dolayısıyla bugün karşılaşılan durum; asırları kuşatan bir mücaî^ejenin günümüzdeki yansımasın- Burada geçen sığ gömşlü ölâö-::;.;dân başka bir şey değildir. en aşağılıklar ifadesi ile Serdar > Turgut ve Zülfü Livaneli nin yazı- ^ larında tanımlanan taşralı, varoşla ifadelerini yanyana koyduğumuzda kastedilen şeyin aynı olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda ilginç bir örnekle de, Hz. Peygamber in mücadelesinde karşılaşıyoruz. KureyşIilerin ileri gelenlerinden bir kısmı peygamberin çeveresindeki insanlarla ilgili olarak; "Ey Muhammed, sen liavminden vazgeçtin de bunlara mı razı oldun? Biz bunların arliosmdan mı gideceğiz? Bunları yanından kovsan, biz senin meclisine gelir, konuşuruz, belki de uyarız teklifinde bulunmuşlardır. Hz. Peygamber kendilerine Ben müminleri kovmam (26 Şuara 114) cevabını verince, tekliflerini; O halde, biz geldiğimiz zaman bunları Icaldır, gittiğimiz zaman da yanında oturt şeklinde değiştirmişlerdir.'^ Görüldüğü gib refahtan şımarıp azanlar, fakir, mazlum halk ile bir arada bulunmayı hiçbir zaman içlerine sindirememişlerdir. Kureyş önde gelenlerinin tekliflerine Allah; iki âyetle (6 Enam 52, 18 Kehf 28) cevap vererek itiüslümanları, ezilenlerin yanında Müstekbirler Halkı Bölen Hileye Dayalı Düzen Kurarlar Müstekbirler, hakimiyetlerinin devamı için mustaz afları bölmeye, birbiriyle vuruşturmaya ve onları alabildiğine aşağılayarak özgüvenlerini kaybettirmeye özel gayret sarfederler: "Gerçek şu ki. Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım parçalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp Icadınlarını da diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı. (28 Kasas 4) Büyüklenme (istikbar), bir büyüklük kuruntusu, bir hastalık halidir. Kendini ulaşılmaz görme, kendini kendine yeter görerek (müstağnileşme) çevresini küçük görme ruh hali söz konusudur. O nedenle müstekbirleşenler, arzın merkezinde kendilerini görürler. Alah a karşı büyüklenirler (4 Nisa 172), başkaldırırlar (25 Furkan 21), ölçü, kural koyucu olarak kendilerini görürler (74 Müddessir 18-23); Allah tan başka ilah olmadığını böbürlenerek reddederler (37 Saffat 35). Hoşlarına Ümran Eylül >

14 CANOĞLU / HALKIN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ gitmeyen her söz ve harekete karşıdırlar (2 Bakara 87). Her türlü kötülüğü organize ederler, tuzak kurarlar, hile yaparlar: "... Onlara uyarıcı-korkutucu geldiğinde nefretlerinden başkasını arttırmadı; hem de yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli-düzen, kendi sahibinden başkasını sanp kuşatmaz... (35 Fatır 42-43) Müstekhirlerin Kalhi Mühürlüdür Ölçüyü kaçırmaları, Allah a başkaldırmaları, mustaz afları ezmek ve sömürmek için her türlü hiledesiseye başvurmaları, halkı bölüp parçalamaları nedeniyle Allah müstekhirlerin kalbini damgalar: İşte Allah ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır. Ki onlar, Allah ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş isbatlı bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. Bu, Allah }<atında da, iman edenler Icatında da büyük bir öflce nedenidir. İşte Allah her müstekbir zorbanın lialbini böyle damgalar. (40 Mümin 34-35) Müstekhirler Çürümenin Mimarlarıdır Müstekhirler, mallarıyla, servetleriyle, makamları ve bilgileriyle şımarıp azmış olmalarından dolayı, insanı ve insanlığı unutmuşlardır. O nedenlede bozulmanın, çürümenin, kirlenmenin, fesadın ve bunalımın baş aktörleri bunlardır: 'Biz bir ülkeyi yıkıma uğratmak istediğimiz?:aman, O nun varlık ve güç sahihi önde gelenlerine emrederiz, böylelikle onlar orada bozgunculuk çıjianrlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, O nu kökünden darmadağın ederiz. (17 İsra 16) Toplumsal bunalımın gerçek sebepleri, halka anlatıldığında; bundan en çok rahatsız olup karşı çıkacak olanlar da gene refahtan şımarıp azmış müstekbirleşmiş bu guruptur: Biz hangi ülkeye bir uyarıcı-korkutucu gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri : Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdi. Ve; Biz mallar ve evlatlar bakımındanda daha çoğunluktayız ve biz azaba uğratılacak da değiliz demişlerdi. (84 Sebe 34-35) Özetle; müstekbirlik bir zihniyet, bir yaşam ve hareket tarzıdır. Bugün Türkiye de zulme, sömürüye, haksızlığa, yolsuzluğa karşı çıkanlar ve müstezafların (ezilenler) haklarını arayanlar, müstekbirlerin bu zihinsel özelliklerini bilerek davranmalı ve hareket etmelidir. Sonuç Türkiyede siyasetle uğraşanların, Türkiye nin içine düştüğü bunalımın gerçek sebeplerini iyi teşhis etmesi; bunalımın baş aktörlerinin, Firavun, Haman ve Karun gibi davranan müstekhirlerin olduğu nu halka anlatması gerekir. İnsanı ve insanlığı mahveden, müstağnileşmeyi, müstekbirleşmeyi ve mütekebbirleşmeyi, zorbalığı ve zulmü meşru gören bir zihniyettir söz konusu edilen. Müstekhirlerin yoğun baskısı altında yaşamış bir halkın zihni fonksiyonlarında, değer ölçülerinde ciddi kırılma ve sapmalar söz konusudur. Dolayısıyla gerek müstekhirlerin ve gerekse mustazafların zihinsel bir arındırmaya ihtiyaçları vardır. O nedenle bir zihniyet değişim mücadelesi verilmelidir. Ancak böyle bir zihinsel arındırma hareketi ile sınıfsal kamplaşmanın önüne geçilebilir. Meşruiyeti; doğru, fikir, düşünce, davranışta ve halkta aramak gerekir. Meşruiyetin kaynağı bunlardır. Refahtan şımarıp azanların bizzat kendileri tutum, davranış ve halktan kopmuş olmalarından dolayı gayrı meşrudur. Siyaset yapanların yeri, mazlumların, müstezaf- ların yanıdır. Müslüman inancının gereği budur. Bu, oy kaygısı ile yapılan bir tercih değildir ve de olmamalıdır. Büyük Hesap Günü düşünülmelidir O nedenle ezilen bir halkın iktidara yürüyüşü devam etmelidir, saptırılmamalıdır. Halk, hayal kırıklığına uğratılmamalıdır. Dosdoğru bir yol üzere halkın yürüyüşe iştiraki sağlanmalıdır. Ancak bu durumda Allah ın yardımı gelir ve va di gerçekleşir: Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütuf ta bulunmak, onlan önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. Ve istiyoruz ki, onlan yeryüzünde iktidar sahipleri olaraji yerleşik kılalım; Firavuna, Haman a ve askerlerine, onlardan sakınmakta oldukları şeyi gösterelim. (28 Kasas 5-6)» Kaynaklar 1. Turgut S., Taşranın İktidar Yürüyüşü Durdurulmalı, Hürriyet, 2 Ağustos Livaneli Z., Türkiye yi Varoşlar Yönetecek, Sabah, 12 Ağustos Yıldi2, A., iktidar Kavgaları ve Sanal İrtica, Pınar Y., İst. 2000, s. 162, Turgut S., Esir Türkler, Hürriyet, 6 Ağustos Özgürci A., Radikal, 1 Ağustos Ya2ir, E.H., Hak Dini Kur an Dili, Azim y., İst., c.3 7. Bulaç A., Kur an-ı Kerim in Türkçe Anlamı, Pınar y., İst., Ummn-Eylül >2001

15 n y II Ortadoğu, Rabin in öldürülmesinden sonra, geri dönülemez bir dönemece girdi. İsrail bu dönemecin 2006 yılından önce bitmeyeceğiııi ve olayların durulmayacağını öngörüyor. Bizim tahminimiz ise yıl daha bölgenin dunjimayacağı yönündedir. Birinci intifada, Oslo Anlaşması ile atlatılmıştı ama Şaron un, 28 Eylül 2000 tarihinde fitilini Harem-i Şerif ziyaretiyle ateşlediği Recep întifadası volkanı bu kez bir patladı pir patladı. İsrail in barışla ilgili bir stratejisi yok. Şimon Peres hükümette iğreti duruyor ve gitti gidecek gibi. Şimon Peres her ne kadar Arafat ı eleştiriyorsa da ve zaman zaman bu ikili arasında Davos daki gibi gergin anlar yaşanıyorsa da; Peres, Arafat a tahammül etmekten yana. Peres, Arafat a alternatif olarak HAMAS ı görüyor. Arafat ı ortadan kaldırdığınızda yerine şüphesiz başka bir hareket yerleşecektir. Peres, bunun HA MAS olmasından endişe duyuyor. Bundan dolayı, Arapların 'Şa'ri Muaviye' dedikleri Muaviye bağı olan en zayıf bağı da koparmak istemiyor. Muhafaza etmekten yana. Kamuoyu yoklamaları, bu konuda Şaron balonunun söndüğünü gösteriyorsa da, en rahat hareket eden yine de bizzat kendisi. Zira hattı harekatı belli. Tek yaptığı şey; şayet Filistinliler kurşun sıkıyorsa daha yüksek ateşle karşılık vermekten ibarettir. Daha yüksek ateşin, ateşi bastıracağını vehmediyor. Böylece, aslında, şiddeti doğuran şiddet kıskacına ve kısır döngüsüne de kendisini kaptırmış ve hapsetmiş oluyor. Günlük olarak misilleme adı altında, Filistin kasabaları ve şehirleri işgale uğruyor. İnsanlar ve kolluk kuvvetleri rastgele öldürülüyor. KONTROLDEN ÇIKAN ORTADOĞU MUSTAFA Ö ZCAN men fos çıktı. Bush un Clinton kadar İsrail e angaje olmayacağı beklemanı Usame el Baz da, Washingrinden olduğu ileri sürülen Danışniyordu. Tersi oldu. Bari Clinton, ton a kadar zahmet ederek Mısır yönetiminin duygularını dile getirdi ve konuyla ilgileniyor ve barışı tesis ve temin için adilane olmasa da büyük yetkilileri uyardı. ABD nin bölgeye bir çaba harcıyor ve en azından bu bigane kalamayacağı mesajını verdi. görüntüsüyle Arapların öflcelerini Ama nafile, sözlerini dinletemiyor. absorbe ediyor ve dindiriyordu. Ha- Dolayısıyla ABD nin vurdumduymazlığından en çok yararlananlar; nan Aşravi nin tabiriyle Bush ise, tatile çıkarak dünyanın da, olayların başta Şaron olmak üzere ABD nin da kendisiyle birlikte tatile çıktığını bölgesel ve uluslararası muhtemel ve zannediyor. Dolayısıyla, ABD ye düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Dışişleri Bakanı Jorgha Fischer in fiili rakipleri oluyor. Mesela, Alman Tehlike de burada gizli. Selefi Ortadoğu konusunda başarısız olduğu görüşmesi ve Peres le Arafat arasın bölgeye gitmesi, Şaron ve Arafat la için bu konuya girmek istemiyor. da bir görüşme ayarlamaya çalışması; Ama birçok koldan, Ortadoğu yu ve ABD nin insiyatifsizliğine bir alternatif olmaya adaydı. Beklendiği gibi, buradaki ali menfaatlerini kaybetmekle karşı karşıya kalabilir. Bu açıdan, ortada fiyasko olarak bile ta hoşuna gitmedi. Sıcak gelişmeler bu bu girişim; Washington in pek de nımlanabilecek Amerikan politikası tür arabuluculuklara fazla müsaade yok. Fiyaskodan öte, İsrail karşısında etmese bile, AB yine de Ortadoğu ya elleri kolları bağlı bir acziyet var. sızmak için menfez arıyor. Avrupa Arapları galeyana getiren de bu. Komisyonu Başkanı Prodi de, Avrupa nın bölgeyle daha fazla Mübarek ve ardından Fas Yahudile- ilgilenme Aslında Arapların da yerinde tesbit ettikleri gibi. Bush yönetimi tama- Umran-Eylül

16 ÖZCAN I KONTROLDEN ÇIKAN ORTADa^U sini ve müdahil olmasını istedi. Filistinli yetkili Yaser Abdrabbo, günlük işgallerin bir kıvılcımla sıcak bir bölgesel ve topyekün savaşa dönüşebileceğini öngörse de, Arapların Filistinliler namına yeni bir savaşı göze alabileceklerine dair küçük de olsa bir belirti ve ihtimal yok. Camp David, Mısır ı esir alarak, denklem dışına attı. Suriye siz barış Mısır sız savaş olmaz ifadesinin de gösterdiği gibi, Mısır sız Arapların bir savaşı göze alması sözkonusu değil. Buna mukabil, Filistin tarafının, Mısır ın pasifliğinden bıkarak kendisine yeni bir patron aradığı söyleniyor. Bu arada, Suriye-Irak yakınlaşması bütün hızıyla ilerleyerek tekemmül etmesi halinde; bütün bölgesel dengeleri altüst edecek bir mecraya doğru akıyor. Bununla birlikte, İsrail yine de ABD aracılığıyla Suriye ye dolaylı mesaj gönderiyor ve Şam ı elinden tamamen kaçırmak istemiyor. Şam ın zaten savaşı göze alabilecek bir hali yok. Bunu yaptığı taktirde, Kissinger in nüfuz alanlarını belirlediği Lübnan daki mevkilerini ilelebed kaybedelilir. Golan ı almak yerine Lübnan ı da elinden çıkartabilir. Bundan dolayı, bölgede Filistinliler namına savaşabilecek bir ülke yok. Yani, Arap ve İsrailli liderlerin teyid ettikleri gibi, bölgesel bir savaş ihtimali yok. Arap devletleri açısından önceki savaşlar da stratejik değil, taktik savaşlardı. Bundan dolayı genellikle kaybettiler. Ama İsraillileri ve Arapları da endişelendiren bir husus var. o da şu: Bölgede radikal İslâmî akımların yeniden yükselişi ve sokağa hakim olması ve rejimlerin sokağı kaybetmeleri. Tıkanıklık, galeyan ve kaynayan kazan böyle devam ederse bölge halkının da kanı kaynayacak ve Amerikan aleyhtarı duygular kabaracak ve köpürecek. Ancak bizdeki gibi Ortadoğu halkının galeyanı ve patlaması da manipülatif olarak, kullanılıyor. İsrail, halkları Arap rejimlerine ispiyonluyor. Eğer halk bir ayağa kalkarsa, bizden önce sizi vurur mesajı gönderiyor Arap başkentlerine. Arap liderleri de, öyleyse halkın kanını kaynatacak şeyler yapma diye rica ve minnette bulunuyor. Arap rejimlerinin temsilcileri de, bu hususta birer ikişer Washington yönetiminin eşiğini aşındırıyorlar. Araplar nazarında, Washington in izlemiş olduğu devekuşu politikası veya yardımcı ol, ama ısrarcı olma (assist, but not insist) politikası veya politikasızlığı iflas etmiş bulunuyor. Arapları kızdıran en önemli iki aktüel hadise şudur : * Bush un kayıtsız şartsız İsrail i desteklemesi. Arafat ı kınaması ve eleştirmesi, buna mukabil Şaron u kayırması. AB nin kınamasına rağmen Şaron un füzeyle Filistinli FHKC Lideri Ebu Ali Mustafa yı vurmasını kınamamakta direnmesi. Bunu İsrail basını bile eleştirdi. Arafat, bunun bardağı taşıran son damla olduğunu ve İsrail in sınırı aştığını söyledi. * Bush un, Güney Afrika nın Durban kentinde yapılan ( 31 Ağus- tos-7 Eylül) Irkçılık konulu toplantıya, Siyonizmin burada ırkçılıkla eşitleneceği ve kınanacağı gerekçesiyle Colin Powel i göndermemesi, on sömürge devleti olan İsrail e ve onun ideolojisi olan Siyonizme arka çıkmasıdır. BM de, Siyonizm konusunun tekrar müzakereye açılmasına ve eskiden olduğu gibi ırkçılık olarak tanımlanmasına karşı çıkıyor. Bu gelişmeler, Müslüman toplumları galeyana getirdiği gibi Suud Veliaht Prensi Abdullah gibi liderlerin de ABD ye mesafe koymalarına yolaçıyor. ABD Şaron gibi bölgede giderek yalnızlaşıyor. Üsame el Baz Washington daki duvar gibi muhataplarına Mübarek namına şu uyarıyı yapmıştır Şiddet tamamen durmadıkça müzakereye yanaşmayacağını söyleyen Şaron un tutumu ne kadar yanlış ise, Washington in ortalık süt liman olmadıkça, bölgeye gözlemci göndermeme kararı da o kadar yanlıştır..." Baz, Washington in kendi çıkarları için bölgede ısrarcı olması gerektiğini hatırlatıyor. En önemli mesajı da şu : Hep birlikte sokağı kaybedebiliriz. Baz yine Mısırlı deneyimli bir diplomat olan Tahsin Beşir in geçen yıl Türkiye de gazetecilere yaptığı uyarıyı Washington a tekrarlıyor: ABD nin şu andaki tutumu, bölgede köktendinci hareketlere yarıyor. Biz, gelin anti-israil bir politika izleyin demiyoruz, devreye girin yeter. Yoksa sizin de çıkarlarınız zarar görecek. Gidin, körfez ülkelerinde camilerde konuşulanlara bir kulak verin, anlarsınız diyor. Körfez e kadar gitmeye lüzum yok, Mescid-i Aksa nın hatibini dinleseler yeter. Galiba bu gidişle ABD devreye girmezse, sokak devreye girecek. ABD ve İsrail ve Arap rejimlerinin topluca korkulan bu.. Bakalım bu korku iş işten geçmeden onları harekete geçirebilecek mi? 16 Ummn^Eylıd 2001

17 kapak/ dil - kültür ^ medeniyet d il - KULTUR - MEDENİYET DiP in İmkanlarından, İmkanların Dil ine açıkoturum K atılanlar: Beşir Ayvazoğlu, D. Mehmet Doğan, Yusuf Kaplan, Şakir Kocabaş Yusuf Kaplan: Bu ayki açıkoturumumuzda dil sorununu çeşitli boyutlarıyla kapsamlı bir çerçeveye oturtarak masaya yatırmak istiyoruz. Müslüman toplumlar, yaklaşık 200 yıldır medeniyet krizi olarak adlandıracağımız bir bunalım yaşıyorlar. Bu bunalım, müslümanların hem müslümanlıkla, hem de hakim kültürle, yani Batı (Avrupa) kültürüyle ilişkilerini problemleştirdi. Şu an müslüman toplumların karşı karşıya kaldığı siyasi, ekonomik, kültürel ve düşünsel sorunların kökeninde bu medeniyet krizi sorunu yatıyor. Burada üzerinde kafa yormak istediğimiz yakıcı sorun şu: Müslüman toplumlar, siyasi, ekonomik, kültürel ve entelektüel olarak nasıl yeni bir silkinme, yani yeni bir kültür, sanat, düşünce ve medeniyet dili geliştirebilirler? Sohbetimize, ilk önce dil in, kültür ve medeniyetin oluşmasındaki rolünü tartışarak başlayalım ve ilk sözü dil sorununun mahiyeti ve felsefi boyutları konusunda öncü çalışmalar yapan Sayın Kocabaş a verelim isterseniz. Şakir Kocabaş: Teşekkür ederim. Tabii bu konu sizin de belirttiğiniz gibi kapsamlı bir konu. Kaplan: Aslında bu sayıda genel bir panorama çizelim istiyoruz. Sonraki sayılarımızda düşünce dili, sanat dili, kültür dili, siyaset dili gibi sorunları ayrı ayrı tartışacağız. Ama önce genel bir çerçeve, genel bir perspektif, genel bir yol haritası çıkarmanın yararlı olacağını düşündük. Kocabaş: Evet... Bir kere bir noktanın altını özellikle çizmekte yarar var: İslam medeniyeti, lisan üzerine kurulmuş bir medeniyet. Fakat müslümanların çoğu bugün bunun farkında değil. İslam medeniyetini diğer kültürlerden ayıran çok önemli bir özellik var lisan açısından ve temel kavramlar açısından... Bu özelliği şöyle açıklayabiliriz: Batı medeniyetinin üzerinde kurulu olduğu Yunan medeniyetinde en temel kavram olarak varlık kavramını görüyonjz... Ve bugünkü modern batı felsefesinin kurucularından Kant ın felsefesinde varlık, kategorilere ayrılarak tanımlanmıştır. İslam medeniyetinin en temel kavramı ise lıa/c/c/gerçeklik kavramıdır. Diğer kavramlar da bu kavram etrafında şekilleniyor. Mesela bilgi kavramı, adalet kavramı gibi. Kur an-ı Kerim de, Araf sûresinin 181. ayetinde ümmetin tarifi yapılırken, "yarattıklarımızdan öyle bir ümmet vardır ki, onlar hakk ile yol gösterirler ve onunla adaleti sürekli kılarlar deniyor. Burada, gerçekliğe bağlı olarak adaleti tesis etme sözkonusu. Halbuki Batı medeniyetinde bütün önemli kavramlar varlık kavramı çerçevesinde şekillenir. Kaplan: Modernlikle birlikte batı kültürünün epistemolojiyi, dolayısıyla Heidegger in deyişiyle insanı her şeyin ölçütü ve merkezi haline getiren bir düşünce sistemi geliştirdiğini görüyoruz. Batılılar, modernliği kurarken insanı her şeyin merkezine oturtup (anthropocentricism), doğayı, nesneleri ve dolayısıyla Tanrı yı kontrol altına almayı öne çıkardıkları için, epistemolojiyi, yani fizik gerçekliğin bilgisini öncelediler. İslam medeniyetinde ise tam tersi bir durum var; insandoğa-tanrı arasında harmoniyi esas alan ve dolayısıyla ontolojiyi (varlığın bilgisini) önceleyen bir yapı var. Kocabaş: Aslında bu kavramlar da Batı medeniyetinin geliştirdiği kavramlar. Ve bunlar birbirinden bağımsız gibi gözüküyor. Fakat biz bilgiyi gerçeklikten bağımsız olarak düşünemeyiz. Halbuki varlık, gelip geçeni ifade eden bir kavram. Gerçeklik kavramı ise, daha temel ve gelip geçici olmayan şeyleri ifade ediyor. Ki, Allahu Teala Kur an-ı Kerim de kendisini varlık kavramıyla değil hakk kavramıyla ifade eder: Hüve l-hakk! O haktır, o gerçektir, şeklinde. Hakk kavramının İngilizce deki reality (gerçeklik) kavramından farklı olarak birkaç değişik kullanım alanına sahip olduğunu bilmekteyiz. Hakk, Allahu Te Umı-an^Eylül

18 DİL-KÜLTÜR-MEDENİYET/ "DİL"İN İMKANLARI ala nın kendisidir; doğru manasına da gelen, yine gerçek ve gerçeklik manasına da gelen bir kelimedir. Mesela, hale}<a's-semâvâti ve'l-arda bi'l-hakk ayeti (6/73, 14/19...); ki şöyle çevirebiliriz: Gökleri ve yeri hak ile/gerçeklik olarak yarattı.". Şöyle de ifade edilebilirdi: O gökleri ve yeri yarattı. Çok önemli bir fark var arada; bi l-hakk". Göklerin ve yerin gerçeklik olarak yaratılmış olması İslam düşüncesini idealizme kapatan bir husus. Yani bizim etrafta gördüğümüz şeyler beynimizin ürettiği, algılardan başka bir şey değildir, şeklinde bir anlayış İslam la bağdaşmaz. Yani bizden bağımsız bir varlıklar alemi, bir gerçeklik var. Bazı şeyler halen varlık olmadığı halde gerçek olarak ifade ediliyor. Mesela saat kavramının geçtiği; kıyamet saati'nden bahseden ayette Allah, o gerçektir diyor. Şu an göremiyoruz ve algılayamıyo- ruz belki, ama onun gerçek olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla burada birbiriyle temelden farklı iki ayrı kavram sistemiyle karşı karşıya geliyoruz. Kaplan: Buradan konuya geçersek; düşüncenin, kültürün oluşmasında nasıl bir etkisi olmuş dilin? Kocabaş: İslam medeniyetinde, başlangıçta, kavramları doğru kullanan insanlar söz konusu. Hz. Pey- gamber in eğittiği insanların, o zamanki Arapların kullandığı birçok kelimeyi daha farklı bir şekilde kullandıklarını görüyoruz. Kur an-ı Kerim de bir çok kavram, -hakk kavramı, adalet kavramı gibi- toplumun kendi keyfine göre değil, gerçekliğe bağlı olarak tarif ediliyor. "Hakk ile adaleti sürekli kılarlar deniyor. Fakat sonraki yüzyıllarda Müslümanlar çok gelişmiş bir düşünce sistemiyle karşılaşıyorlar: Eski Yunan düşüncesi. Gelişmiş derken, kavramların birbirlerine bağlantıları açısından gelişmiş. Müslüman bilgin, düşünür ve felsefeciler, başlangıçta bu sisteme, büyük bir bilgi kaynağı olduğu düşüncesiyle bütün kapıları açıyorlar. Müslümanlarda tabii ki müthiş bir öğrenme arzusu var. Tabii anlama işi zor bir iştir. Bu anlama faaliyeti sırasında, tercümeler yapılıyor. Bu tercümeler sonradan tekrar düzeltiliyor. Başlangıçta kelimelerin Arapça karşılıklarını seçenler, Arapça bilen gayri müslimler. Ve bu kavramlar yavaş, yavaş Müslümanların lisanına yerleşmeye başlıyor. İslam medeniyetinin en temel kavramı ise /lalcjc/gerçeklik kavramıdır. Diğer kavramlar da bu kavram etrafında şekilleniyor. Mesela bilgi kavramı, adalet kavramı gibi. Başta varlık kavramı, bunun karşılığı olarak da vücut kelimesi giriyor İslam düşüncesine; en temel eserlerine kadar giriyor ve bir takım bozulmalar meydana getiriyor. Mesela Allahu Teala hakk kavramıyla değil varlık kavramıyla tanımlanıyor ve O vardır' deniyor. Peki var olan şeyler yaratılmıştır; o halde Allah ı kim yaratmıştır dediğiniz zaman; vacibü l vücud; yani O nun varlığı vacibdir, deniyor. Aslında bunlara hiç gerek olmamalıydı. Yani, Yunan düşüncesinin kavram sistemi ile Kur an-ı Kerim in kavram sistemi tamamen farklı. Müslüman düşünürler düşüncelerini kendi kavram sistemleri içinde geliştirmeli ve Eski Yunan eserlerini de kendi kavram sistemleri içinde değerlendirmeliydiler. Kaplan: Antik Yunan düşüncesinin temel paradigmaları üzerine kurulan modem düşünce bugün çağdaş batılı düşünürler tarafın- dan da farklı açılardan yoğun bir şekilde eleştiriliyor. Modem düşüncenin, düşünsel faaliyetin alanını sınırlayan kurucu paradigmaları kıyasıya tartışılıyor. Simetrik bir gelişme daha önce New- ^ ton fiziğinin kapalı dünyasını aşmaya ve açmaya çalışan bilimde, özellikte de yeni fizikte de yaşanmıştı, biliyorsunuz. Sorum şu: Çağdaş düşünce nereye gidiyor? Müslümanlar önlerine yeni imkanlar sunan bu durum karşısında sizce neler yapabilirler, ya da neler yapmalılar? Kocabaş: Herkesin malumu olduğu üzere, eski Yunan düşüncesi sadece müslümanları değil, daha sonra Batı medeniyetini de derinden etkilemiştir. Bu düşüri- ce sisteminin kavramları, modem Batı da geliştirilen birçok teoriye temel teşkil etmiştir. Mesela Aristo nun, Fizik kitabında tarif ettiği sonsuzluk,sonsuz bölünebilirlik, süreklilik ve nokta kavramları, bugünkü dilde de aynen kullanılan fakat fiziğin de başına büyük dertler açan kavramlar. Fizikçileri son yıllarda, özellikle de son 15 yılda en çok uğraştıran konu şu: Biz bu kavramlardan nasıl kurtulabiliriz? Aslında bu kadar bilinçli olarak yaptıkları bir şey değil bu; ama yine de böyle bir sorun var önlerinde. Bu konuda henüz ciddi bir proje, bir program yok. Çünkü bunu sağlayabilecekleri bir lisan, alternatif bir lisan yok. Kavramsal problemler, sonunda gündelik lisanda çözülmeye çalışılır; batının gündelik lisanı ise eski Yunan düşüncesinden gelen kavramlar üzerinde kurulmuş... Yüzyıllardır yapılan çalışmalar sonunda eski Yunan düşüncesinin kavram sistemine dayanan bir tabii lisan meydana gelmiş... Mevcut modem düşüncenin handikaplarını aşma 18 Ümran >EyhU 2001

19 DİL-KÜLTÜR-MEDENİYET / AÇIKOTURUM konusunda dikkate değer bir çaba ortaya koyan Heisenberg felsefeyi en iyi bilen fizikçilerden. Wittgens- tein ı çok iyi okumuş; lisanla fizik teorileri arasında ilişki kuruyor; fizik teorilerinde bile gündelik lisanın ne kadar temel ve belirleyici bir rolü olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi Müslümanların karşılaştıkları bu gelişmiş lisan ve kavram sistemi karşısında yapmaları gereken iş, Kur an-ı Kerim deki çok zengin lisanın kelimeleri çerçevesinde yeni bir değerlendirme ve kritik yapmaktı. Fakat bunu büyük ölçüde başaramadılar. İslam dünyasında orijinal teori geliştirmede yetersiz kalınmasının nedeni bu. Orijinal teori geliştirenlere birkaç kişi hariç pek rastlamıyoruz. Buna karşılık Eski Yunan da her felsefecinin adeta kendisine ait bir teorisi var. Kaplan: Gerek vah- det-i vücut konusunda, gerekse müslümanların antik Yunan düşüncesi ile girdikleri ilişkide edilgen bir tavır takındıkları; kendilerine özgü bir şeyler ortaya koyamadıkları konusunda söyledikleriniz, örneğin teori geliştiremedikleri şeklindeki saptamanız oryantalistlerin söylediklerinden pek farklı değil gibi. Ne dersiniz? Kocabaş: Orijinal teori geliştiren bilginler tabii ki var. Nazzam, Cahiz ve Ibni Haldun gibi. Fakat birçok İslam bilgini daha çok, eski Yunanlı felsefecilerin geliştirdiği teoriler üzerinde değişiklikler yapmayı tercih etmişlerdir, diyebiliriz. Elbette ki, bu meselenin ayrıca ciddi olarak araştırılması gerekiyor, bu konuda sağlıklı bir sonuca varabilmek için. Kaplan: Bu izahlardan hareketle şöyle diyebilir miyiz? Antik Yunan düşüncesi kavramsal bir düşünce; ve her şeyi temelde salt fizik gerçekliğe, görünür olana indirgeyen bir düşünce yapısına sahip. İslam düşüncesi ise, fizik gerçeklikle, fizik ötesini meczeden bir yapıya sahip olduğu için, düşünceyi, salt kavramların sınırlı ve sınırlayıcı dünyasına hapsetme yolunu seçmemiş. Siz bu bağlamda neler düşünüyorsunuz? Kocabaş: Burada şunu unutmamak lazım, insanlar kelimelerle düşünür. Lisanınızın sınırları düşüncenizin de sınırlarını tayin eder. Dolayısıyla sizin lisanınız kelime bakımından ne kadar zengin ve bu kelimelerin meydana getirdiği kavramlar birbiriyle ne kadar tutarlı bir şekilde birbirine bağlanıyorsa düşünceniz de o kadar güçlü olma imkanına sahiptir.. Yunan düşüncesinin kavram sistemi ile Kur an-ı Kerim in kavram sistemi tamamen farklı. Müslüman düşünürler düşüncelerini kendi kavram sistemleri içinde geliştirmeliydiler. Kaplan: Kavramsal düşünmenin sınırlılığına dikkat çekmek için Batı da da çağdaş (postmodern) düşünürler, düşünceyi kavramlarla sınırlamanın düşünceyi sığlaştırdığını söylüyorlar. Kavramlarla düşündüğünüz zaman bir şeyi kolaylıkla kategorize ve sistematize ediyorsunuz ve dolayısıyla her şeyi bitiriyorsunuz, diyorlar. Kocabaş: Sistematize ettiğiniz zaman, o şeyi gelişmeye de açıyorsunuz. Zaten eski Yunan kültürünün geliştirdiği teorilerin yüzyıllar içerisinde tartışılmasının sebebi de o. Çünkü sistematik bir şey; gerçeklikle alakası olmasa da, kavramlar sistematik bir şekilde birbirine bağlanmış. Örneğin, Akıllar teorisiyle insanın bilgiye nasıl ulaştığını, yine Dört unsur teorisiyle kimyasal açıklamaya etkileşimleri çalışıyorlar: Hava, su, toprak, ateş; başta tek unsur, sonra iki, üç ve dört unsur oluyor. Buna benzer birçok teori geliştiriliyor. Müslümanlarda ise Kur an daki orijinal kavramlara dayanan üç tane teori tespit ettim. Ama daha fazla olabilir, bu konunun iyice araştırılması gerekiyor. Bu teorilerden biri Nazzam ın Icozmolojik yaratılış teorisi. Kur an daki yaratılışla ilgili ayetlere, kelimelere dayanıyor. İkincisi, Cahiz in oluşum teorisi; üçüncüsü de İbn Haldun un siyaset teorisi. Bunun dışında orijinal teorilere pek rastlamıyoruz. Ama eski Yunan düşüncesinde, çok sayıda teori çıkıyor karşımıza. Müslümanlar, Kur an-ı Kerim deki kavramlara dayanarak düşünme alışkanlığını yüzyıla, hatta Moğol istilasına kadar devam ettirebiliyorlar. Müslümanların, Abbasiler dönemindeki en büyük başarısı, deney ve gözlem metodunu bilim dünyasına kazandırmış olmalarıdır. Eski Yunan düşüncesinde geliştirilen teoriler çok genel gözlemlere dayandırılıyor... Yunanlı düşünürler oturup da bir laboratuarda çalışmak istemiyorlar. Amerikalı kimya tarihçisi H. Leicester bunu şöyle açıklamış: Eski Yunan kültüründe el işlerini köleler, esirler yapıyordu; bu yüzden efendiler laboratuarda çalışmayı kendilerine layık görmediler. Eski Yuriân düşüncesinin en zayıf tarafı bu. Geliştirdikleri teorilerin olaylarla uygunluğu açısından karşılaştırma yapılmaya başlayınca problemler ortaya çıkıyor. Aslında teorilerin olaylarla sistematik karşılaştırmasını ilk defa Müslümanlar yapmıştır. Kur an ile başlayan düşünce faali Ümran-Eylül

20 DİL-KÜLTÜR-MEDENİYET/ "DİL İN İMKANLARI yetleri sırasında, İbn Heysem ile tam lak gelişme bir süre duruyor; işin gerçeği bu. kemale eren ve ondan sonra da İbn Rüşd ile son noktasmı koyan bir güçlü eleştiri geleneği söz konusu. Kaplan: Moğol ve Haçlı saldırılarından sonra İslam medeniyeti, bü Kur an, temel kavramlar açısmdan dünyanm en zengin hâzinesi. yük siyasi krizlerle karşı karşıya kalıyor ama çökmüyor; aksine eksen de Özetle, eski Yunan düşüncesiyle Kur an düşüncesi temelden farklı bir ğiştirerek yeni bir medeniyet sıçraması gerçekleştiriyor. Örneğin sa kavram sistemine sahip. Ama eski Yunan düşüncesi sistematik görünüşlü bir teorik yapı içerisinde geldi felsefesinde ve pratiğinde yeni açınatta, kültürde, edebiyatta, siyaset ği için hem Müslümanları uzun yıllar etkilemiş ve uğraştırmış; hem de Ayvazoğlu: Evet.. Bu süreçte ilgi lımlar ve atılımlar gerçekleştiriliyor.. orta çağda ve Rönesans ta Batı düşüncesini uğraştırmış ve günümüzde dan gelen bu yoğun siyasi baskılar, çekici bir gelişme yaşanıyor: Dışar de uğraştırmaya devam ediyor. Bugünkü Batı medeniyeti, eski Yunan na müsait bir zemin hazırlıyor. Ta tasavvufi eğilimlerin ortaya çıkması Beşir Ayvazoğlu düşüncesinin kavram sistemi ve ilk savvuf düşüncesi etrafında estetik kez Müslümanların geliştirdiği deneysel metot üzerine bir dünya görüşü, bir dünya tasavvuru, yeni bir dil geliştiriliyor. kurulmuştur. Sadece gelişmiş bir kavram sistemi yeterli değil. Onun üzerine teori kurmaya kalktığınız zaman Türklerin İran ve Anadolu sahalarına gelişi sırasında burada yeni bir kültürel havza teşekkül ediyor. O sı olaylarla teorilerinizi karşılaştırmanız lazım. Bu dediğimiz siyaset teorilerinden fizik teorilerine kadar geçerli- ralarda İslam medeniyeti, dolayısıyla tefekkürü inkıraz dir. sürecine girmiş, kendi kendini üretemez hale gelmiş. Tasavvufi düşüncenin ortaya çıkışı, tam da bu zamana Kaplan: Son yıllık süreçte Müslüman top- tesadüf ediyor. Tasavvuf, özellikle Vahdet-i Vücutçu lumlarm yaşadıkları köklü bir kriz var; medeniyet kri- versiyonuyla şiire son derece müsait bir duyuş ve düşünüş biçimidir. Türkistan dan yola çıkan atalarımız İran Zİ/humlımı. Burada kendi anlam haritalarını, kavramsal sistemlerini yenileyememekten, yeniden inşa edememekten kaynaklanan köklü sorunlarla karşılaşıyosavvufa bu şiirin mecaz ve imaj dünyasından açılıyor sahasında parlak İran şiiriyle karşı karşıya geliyor ve taruz. Hem kendi kültürel dinamiklerimizle; hem de hakim kültürle, Batı yla temas koptuğu için, kendi ken etmek zorunda kalmış savaşçı bir topluluğun dünyaya lar. Göçebe, asırlarca sert tabiat şartlarıyla mücadele dini sömürgeleştirme biçiminde bir pratik yaşanıyor ve bakış tarzını ve obje yorumunu yansıtan Türkçe yle sonuçta kendisi konuşan, özne olan; kendi sözü, iddiası İran şiirinin mecaz dünyası ve tasavvufun soyut düşünce dünyası ister istemez çatışıyor. Türkçe nin bu çatış olan; kültürde, sanatta, düşüncede dişe dokunur bir şeyler söyleyebilecek bir varlık, bir performans gösteremiyoruz. Dolayısıyla buradan geriye doğru izsürerek, yenilgi psikolojisiyle mücadele sahasını terketme eğilimadan kaynaklanan ciddi bir kriz yaşadığı, hatta bir ara yaşadığımız süreci anlamlandırmak için bir kazı yaparsak önce İslam kültürünün ve medeniyetinin dilinin dili Farsça. Saray dili de yine öyle. İlim ve din dili olamine girdiği söylenebilir. Selçuklu devrinde edebiyat farklı tezahürleri konusunda; sonra da bugün yeni bir rak zaten Arapça kullanılıyor. Ancak Türkçe kolay kolay yenilgiyi kabul edecek bir dil değildir. Aslında ken dilin nasıl icat edilebileceği konusunda sohbetimizi sürdürelim. Sayın Ayvazoğlu, hem İslam sanatı konusunda, hem de modernleşme döneminde yaşadığımız ma sahip, gramer bakımından son derece sağlam ve di şartlarında ne kadar mümkünse o kadar soyut kavra tecrübenin ürettiği kültürel ve sanatsal ortam konusunda önemli çalışmalar yapmış bir aydın olarak siz bu çok geçmeden kendini toparlıyor ve Türkistan, İran ve kendi kendini yenilemeye muktedir bir dildir. Nitekim iki temel konuda neler söylemek istersiniz? Anadolu sahasında, İslam kültür çevresinin üç dili, yani Türkçe, Farsça ve Arapça bir yandan çatışırken bir Beşir Ayvazoğlu: Şakir Bey in bıraktığı yerden devam edecek olursak... Bir kere. Haçlı ve Moğol istilası, yandan da birbirini beslemeye başlıyorlar. Moğolların İslam dünyasında çok ciddi bir krize yol açıyor. O par önünden kaçan Türkler, Anadolu ya yeni bir heyecan, 20 Ümran Eylül 2001

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU CHP BODRUM İLÇE BAŞKANLIĞINA YENİLİKÇİ VE BAŞARI ODAKLI BİR SİYASET İÇİN ADAY OLDUĞUNU AÇIKLADI Emre Köroğlu 29 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI Merkez Parti (MEP) Kurucularından Kahramanmaraşlı Hasan Bayramoğlu, partinin kuruluş amacı ve yürüteceği politikalar hakkında bilgi verdi. Kentin tanınmış simalarından Hasan Bayramoğlu,

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum.

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum. Engin Erkiner: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın (RTE) zeki ve kurnaz bir insan olduğuna kuşku yok. Ne ki, zeka ve kurnazlık sağlam bilgi temelinde anlam kazanır. Doğru dürüst bilgi birikiminiz yoksa, zeka

Detaylı

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi : Kurumsallaşma ve Liderlik Siyasal parti: Halkın desteği sayesinde siyasal iktidarı kullanarak kamu hayatını

Detaylı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS 2018 Afrika Ülkelerinin Değerli Büyükelçileri, Sayın Valim, Belediye Başkanım, İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Toplumsal hayat, hak ve fedakârlıklar üzerine kuruludur. Hak ve fedakârlıkların dengeli

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN KONUK KONUŞMACI OLDUĞU TOPLANTI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI 1 ARALIK 2014 İZMİR Cumhuriyet Halk Partisi nin çok değerli Genel Başkanı ve çalışma arkadaşları,

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam 978-605-5952-25-9 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam 978-605-5952-25-9 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011 Seri/Sıra No 2000 li Yıllar / 8 Kitabın Adı Türkiye de Eğitim Editör Bekir S. GÜR Yayın Hazırlık Arter Reklam ISBN 978-605-5952-25-9 Baskı Tarihi Ağustos-2011 Ofset Baskı ve Mücellit Ömür Matbaacılık Ömür

Detaylı

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

En büyük gücümüz teşkilatlarımız En büyük gücümüz teşkilatlarımız Temmuz 28, 2012-11:30:21 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ''10 yıldan beride bu tarihe layık olmak için takımımızın başı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI . SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI 08-09 Soru Bankası.hafta - Eylül BİREY VE TOPLUM Öğrendiklerimi Uyguluyorum... 6.hafta - 0 Eylül Olaylar ve Sonuçları....hafta 0-0 Ekim Biz Bu Toplumun Bir Üyesiyiz...

Detaylı

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Türkiye Cumhuriyeti nin 9. Cumhurbaşkanı, 40 yılı aşkın siyasi hayatında kendi deyimiyle altı kez gittiği başbakanlığa yedi kez gelen parti lideri, Devlet Su İşleri nin

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ANKARA

MÜSİAD İFTARI ANKARA MÜSİAD İFTARI ANKARA 06.06.2017 Sayın Bakanlarım, Milletvekillerim, Kurum ve Kuruluşlarımızın Başkan ve Temsilcileri, İş, Siyaset ve STK'larının Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim

Detaylı

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00 Türkiye de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı ucuz politika dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir. Siyaset Demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler

Detaylı

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. 7 Haziran 2015 Genel seçimleri saat 22:30 itibarı ile yaklaşık olarak %99,9 oranında tamamlandı. 2011 deki genel

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti Ekim 23, 2016-8:39:00 Başbakan Binali Yıldırım, "Peşmerge güçleri Başika kasabasını DEAŞ'tan temizlemek için

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP VERİ ARAŞTIRMA A.Ş. Bu çalışma, Radikal Gazetesinin isteği üzerine seçim istatistiklerinden yararlanılarak VERİ ARAŞTIRMA A.Ş. tarafından RADİKAL Gazetesi

Detaylı

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi I İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 I. PLANLAMANIN İLK ON YILI (1963 1973 Dönemi)... 7 II. EKONOMİNİN TIKANDIĞI YILLAR (1973 1983 Dönemi)...11 24 Ocak Kararları...12 III. EKONOMİDE AÇILIM YILLARI (1983 1993 Dönemi)...15

Detaylı

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Eylül 26, 2014-2:33:00 Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yine böyle bir şölenle inşallah, bir gün biz de Sayın Cumhurbaşkanımızın bana tevdi ettiği bu görevi bir başka kardeşimize

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul

Detaylı

Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım, AK Parti 2. Olağanüstü Kongresi nde konuştu

Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım, AK Parti 2. Olağanüstü Kongresi nde konuştu Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım, AK Parti 2. Olağanüstü Kongresi nde konuştu Mayıs 22, 2016-2:52:00 AK Parti Genel Başkan adayı Yıldırım, "Cumhurbaşkanımız milyonlarca vatandaşın siyasi sorumluluğunu

Detaylı

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama. Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama. Son bir ayda basına yansıyan bu iki cümlenin iyi okunması halinde dünyanın hali pür melali/

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

''Yanlış anlaşılıyorum''

''Yanlış anlaşılıyorum'' ''Yanlış anlaşılıyorum'' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlanmasıyla ilgili soruya ''Benim sözlerimden farklı anlam çıkarılıyor.

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Editörler Doç.Dr. Gülay Ercins & Yrd.Doç.Dr. Melih Çoban TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Yazarlar Doç.Dr. Ahmet Talimciler Doç.Dr. Gülay Ercins Doç.Dr. Nihat Yılmaz Doç.Dr. Oğuzhan Başıbüyük Yrd.Doç.Dr. Aylin

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI TABLOLAR

Detaylı

------------- İSLAM DÜNYASI ------------- İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

------------- İSLAM DÜNYASI ------------- İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ ------------- İSLAM DÜNYASI ------------- İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Platformu (İSTTP); TASAM öncülüğünde İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi devletlerin temsilcileri ile dünyanın

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ Yazarlar Prof.Dr.Önder Kutlu Doç.Dr. Betül Karagöz Doç.Dr. Fazıl Yozgat Doç.Dr. Mustafa Talas Yrd.Doç.Dr. Bülent Kara Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK TEMEL KAVRAMLAR Kamu Kamuoyu Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme. Belirli bir konu ve olay hakkında toplumun büyük bir kesimi veya belli gruplar tarafından benimsenen

Detaylı

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013).

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013). Takdim Biliyor musunuz? Bir televizyon haberine göre Türkiye de 2014 yerel seçimlerinde muhtar adaylarıyla birlikte 830 bin kişinin aday olması bekleniyordu. Bu, Türkiye de yaklaşık her 90 kişiden birinin

Detaylı

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, İş Dünyası, STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını denetleyen en yüksek organ ise devlettir. Hukuk alanında birlik

Detaylı

N OLACAK ŞİMDİ? BEKİR AĞIRDIR. 26 Kasım 2015

N OLACAK ŞİMDİ? BEKİR AĞIRDIR. 26 Kasım 2015 N OLACAK ŞİMDİ? BEKİR AĞIRDIR 26 Kasım 2015 SİYASİ İRADENİN ÖNÜNDE İKİ SENARYO Kapsamlı bir reform ve kalkınma hareketine girmek Toplumsal barış Çözüm süreci Yeni anayasa Başkanlık arayışı ve kutuplaşma

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

MISIR IN SİYASAL HARİTASI MISIR IN SİYASAL HARİTASI GÖKHAN BOZBAŞ Kırklareli Üniversitesi Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi MISIR IN SİYASAL HARİTASI HAZIRLAYAN GÖKHAN BOZBAŞ Kapak Fotoğrafı http://www.cbsnews.com/

Detaylı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Sorular Cevaplar Soru 1. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı görevini yaparken taraflı mı olmalı? Tarafsız mı olmalı? Cevap 1. Tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı cumhur u yani milletin

Detaylı

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ KOŞULLARI Demokrasi Kültürümüzün Yetersizliği Bedeli ödenmeden demokrasiye girmiş olmamızın sıkıntılarını çekiyoruz. Art

Detaylı

KONU : Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci Hk. 22.07.2014 İL BAŞKANLIĞINA

KONU : Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci Hk. 22.07.2014 İL BAŞKANLIĞINA SAYI : TEŞ / 81.02 / 2014 / 649-1409 KONU : Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci Hk. 22.07.2014 İL BAŞKANLIĞINA Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milli birliği temsil eden kişiyi ilk defa milletimiz 10 Ağustos

Detaylı

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim, Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler Sayın Bakanlarım, Valim 15 Ekim 2015, İzmir Sayın MV'lerim, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, MÜSİAD İzmir Şubemizin düzenlediği

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Sunuş... 1. Konu... 2. Proje Koordinatörü ve Uygulayıcı Kurum... 2. Tarih ve Yer... 2. Amaç ve Hedefler... 3. Katılımcılar...

İÇİNDEKİLER. Sunuş... 1. Konu... 2. Proje Koordinatörü ve Uygulayıcı Kurum... 2. Tarih ve Yer... 2. Amaç ve Hedefler... 3. Katılımcılar... İÇİNDEKİLER Sunuş... 1 Konu... 2 Proje Koordinatörü ve Uygulayıcı Kurum... 2 Tarih ve Yer... 2 Amaç ve Hedefler... 3 Katılımcılar... 3 Yöntem... 3 Kapsam... 4 Projede Görevli Personel... 5 SUNUŞ 21. Yüzyıl

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı Haziran 17, 2016-1:22:00 Başbakan Yıldırım, "Terör örgütünün telkinlerine gençlerimiz asla ve asla itibar etmesinler. Onlar bizim

Detaylı

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ INSTITUTE FOR STRATEGIC STUDIES S A E STRATEJİK ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜSÜ KASIM, 2003 11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ 11 EYLÜL SALDIRISI SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ FİZİKİ SONUÇ % 100 YIKIM

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

İÇİNDEKİLER I. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 3 II. GENEL DEĞERLENDİRME 6 III. BULGULAR.12 IV. DEMOGRAFİK SONUÇLAR 37 V. REFERANSLARIMIZDAN BAZILARI..

İÇİNDEKİLER I. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 3 II. GENEL DEĞERLENDİRME 6 III. BULGULAR.12 IV. DEMOGRAFİK SONUÇLAR 37 V. REFERANSLARIMIZDAN BAZILARI.. İÇİNDEKİLER I. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 3 II. GENEL DEĞERLENDİRME 6 III. BULGULAR.12 IV. DEMOGRAFİK SONUÇLAR 37 V. REFERANSLARIMIZDAN BAZILARI..40 2 I. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 3 ARAŞTIRMANIN ADI: Türkiye

Detaylı

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları Kentsel Siyaset - 2 Doç. Dr. Ahmet MUTLU SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları 1. Siyaset ve politika ne demektir? 2. Siyaset ne zaman ortaya çıkmıştır? 3. Siyaset-devlet ilişkisi nasıldır? 4. Geçmişten bugüne

Detaylı

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Altın Ayarlı İslâmi Finans Altın Ayarlı İslâmi Finans 09 Ağustos 2011 Salı Uluslararası platformlarda paranın İslâmileştirilmesi konusu epeydir gündemde. Paranın İslâmileştirilmesinden kasıt para ile ilgili ne varsa, ekonomik faaliyetlerden

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ 12 Eylül Darbesi 1973 seçimlerinden 1980 yılına kadar gerçekleşen seçimlerde tek başına bir iktidar çıkmadığından bu dönem hükümet istikrarsızlığı ile geçen bir dönem olmuştur.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Ocak 05, 2017-4:11:00 Başbakan Binali Yıldırım, Keçiören Belediyesi önünde düzenlenen metro açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu

Detaylı

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: Temmuz 03, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ın düzenlediği basın toplantısının tam

Detaylı

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI Tosun: Yaptıklarımız Yapacaklarımızın Teminatıdır Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Yarımada nın ikinci büyük beldesi olan Turgutreis te seçim iletişim merkezini

Detaylı

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım, MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR 17-19.01.2018 DOHA Exhibition and Convention Center Sayın Büyükelçim (Fikret Özer), Sayın TOBB Başkanım, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım, İş Dünyasının

Detaylı

CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ

CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ OLUR Cesur Öncel, Bodrum CHP İlçe Başkanlığının Çarşı binasında kalabalık bir katılımcı grubun karşısında CHP Bodrum İlçe Başkan adaylığını açıkladı.

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP ile, üniversitelerde okuyan gençlerin temsilcileri bir araya geldi, 15 sorun belirledi ve bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda görüş birliğine vardı. Tarih : 04.12.2014

Detaylı

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı 1877 yılında kurulan Bodrum Belediyesini ve Bodrum u yöneten Belediye Başkanlarının gözünden Bodrum un anlatıldığı Bodrum Belediye Başkanları kitabı yayınlandı.

Detaylı

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI. DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI İletişim: www.yorsam.org Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu Cd. Karakoç Plaza

Detaylı

TÜRK DÜNYASI KIZIL ELMA ÖDÜLLERİ SUNUŞ

TÜRK DÜNYASI KIZIL ELMA ÖDÜLLERİ SUNUŞ -------------- TÜRK DÜNYASI -------------- KIZIL ELMA ÖDÜLLERİ SUNUŞ Dünya Türk Forumu; TASAM öncülüğünde Türk Devletleri nin temsilcileri ile Dünya nın dört bir yanında yaşayan Türk Diasporaları nın düşünce

Detaylı

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

Yeni anayasa neyi hedefliyor? Yeni anayasa neyi hedefliyor? Siyasal iktidar Yeni Anayasanın yazımına kapalı kapılar ardında devam ederken, yeni anayasanın yazılma sürecine dair öğrenebildiğimiz yegâne şey, mecliste oluşturulan uzlaşma

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

Biz yeni anayasa diyoruz

Biz yeni anayasa diyoruz Biz yeni anayasa diyoruz Ocak 05, 2015-9:32:00 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, "Biz 'anayasa değişikliği' demiyoruz, 'yeni anayasa' diyoruz. Türkiye'nin anayasayla ilgili sorunu ancak

Detaylı

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması 16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması 19 NİSAN 2017 NOT: BU DOSYADA İLETİLEN VERİLER GÖRSELLEŞTİRİLİRKEN SLİDE DA BELİRTİLEN LOGO, ÖRNEKLEM BİLGİSİ (N=) VE IPSOS SOSYAL ARAŞTIRMALAR

Detaylı

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi Ümit GÜVEYİ Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XI GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Teorik Boyutuyla Genel Kavramsal Çerçeve

Detaylı