As. Fatma KAYA BOZKURT
|
|
- Osman Okyay
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Şef: Doç. Dr. Paşa GÖKTAŞ NOZOKOMİYAL İNFEKSİYON ETKENİ OLAN VE STERİL VÜCUT SIVILARINDAN İZOLE EDİLEN KANDİDA TÜRLERİNİN TİPLENDİRİLMESİ VE ANTİFUNGAL DUYARLILIKLARININ E TEST YÖNTEMİ İLE BELİRLENMESİ As. Fatma KAYA BOZKURT Uzmanlık Tezi İstanbul-2008
2 ÖNSÖZ Uzmanlık eğitimimi aldığım Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Sayın Doç.Dr. H.Mehmet SÖKMEN e, Uzmanlık eğitimim süresince, geniş bilgi ve tecrübesinden yararlandığım Klinik Şefimiz Sayın Doç. Dr. Paşa GÖKTAŞ a, Gerek eğitimim boyunca, gerekse tezimin planmasından sonuçlanmasına kadar her aşamada yol gösteren tez danışmanım Uz. Dr. Naz OĞUZOĞLU na, Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimleri ile yetişmemde büyük katkıları olan laboratuvarımızın tüm uzmanlarına, Çalışmalarım sırasında gösterdiği yakın ilgi ve yardımlarından dolayı İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği uzmanlarından Dr. Derya ÖZTÜRK ENGİN e Dört yıl boyunca birlikte çalışmaktan ve tanımaktan mutluluk duyduğum tüm asistan, teknisyen ve hizmetli arkadaşlara, Ayrıca beni bu günlere getiren anne ve babama, zor anlarımda sabır ve sevgisinden güç aldığım, manevi desteği ile her zaman yanımda olan sevgili eşim Ali Fethi BOZKURT a teşekkür ederim. As. Fatma KAYA BOZKURT İSTANBUL 2008
3 İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ VE AMAÇ.1 2. GENEL BİLGİLER Tarihçe Sınıflandırma Morfoloji ve boyanma özellikleri Kültür ve biyokimyasal özellikleri Kandidalarda hücresel yapı Kandidaların virülans faktörleri Epidemiyoloji Tıbbi bakımdan önemli kandida türleri Patogenez Kandida infeksiyonları Kandidaların idantifikasyonu Germ tüp testi Hif, blastospor ve klamidospor yapımı Karbonhidrat asm- ferm. testleri Üreaz testi Kromojenik besiyerinde tiplendirme Serolojik testler Kandidalarda moleküler tanı yöntemleri Hızlı tiplendirme kitleri Antifungal ajanlar Antifungal duyarlılık testleri GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Test organizmaları 3.2. İzolasyon ve İdantifikasyon Primer izolasyon Germ tüp deneyi CHROMagar Candida ya ekim API 20C AUX ile idantifikasyon Antifungal duyarlılık testi Antifungal ajanlar Besiyeri-tampon Maya İnokülümünün Hazırlanması İnokülasyon, İnkübasyon ve Değerlendirme 4. BULGULAR 5. TARTIŞMA VE SONUÇ 6. ÖZET 7. SUMMARY 8. KAYNAKLAR 2
4 1. GİRİŞ VE AMAÇ Kandida türleri doğada yaygın olarak bulunan, birçok hayvan ve insanların deri ve mukozalarında normal flora üyesi olarak yer alan, predispozan faktörlerin varlığında yüzeyel ve ciddi sistemik infeksiyonlar oluşturabilen, önemli morbidite ve mortalite nedeni olabilen fırsatçı patojen mikroorganizmalardır. Normal florada bulunmaları nedeniyle birçok klinik örnekte bu tür mantarların üretilmesi kavram karmaşasına ve zaman zaman da gereksiz tedavilere neden olmaktadır. Steril vücut sıvılarından (kan, BOS, plevral ve perikardial sıvılar v.s.), doku örneklerinden izolasyonları ve üretilmeleri ya da kültürde fazla sayıda olmalarının yanısıra hastanın durumu da invaziv kandidiyazis tanısı koymada önem arzetmektedir. Klinik belirtiler olmaksızın balgam, idrar, feçes ve vajenden az sayıda izole edilmeleri durumunda ise genelde tedavi edilmemektedirler.. Geniş spektrumlu ve birden fazla antibiyotik kullanımının artması, immünosupresyon, organ transplantasyonundaki gelişmeler, büyük cerrahi girişimlerin artması, yenidoğan ve erişkin yoğun bakım birimlerinde genel durumu bozuk hastaların daha fazla izlenmesi, yapay protezlerin kullanımının yaygınlaşması ve HIV ile infekte popülasyonun artması sonucu fungal infeksiyonların sıklığında son otuz yılda artış olmuş ve fırsatçı patojenler arasında en önemli yeri mantarlar almıştır. İnvaziv fungal infeksiyonların en önemli etkenleri arasında Candida albicans ve Aspergillus fumigatus gelmektedir. Önceleri bu iki türün neden olduğu infeksiyonların toplamı invaziv fungal infeksiyonların yaklaşık %80 ini oluştururken, son yıllarda invaziv fungal infeksiyonlarda non albicans kandida ve non fumigatus aspergillus sıklığında artış olmuş ve yeni küf mantarları da etken olarak saptanmaya başlamıştır. İnvaziv fungal infeksiyonların tanımlanmasında doku biyopsisi gibi invaziv girişimler dahil tanı yöntemlerinin artan sıklıkta uygulanması, yaygın Amfoterisin B kullanımı, yoğun kemoterapiler; invaziv fungal infeksiyonlarla ilgili bilgi birikiminin 3
5 artışına ve yeni etkenlerin saptanmasına da fayda sağlayan en önemli etmenler olarak düşünülmektedir. Mantar infeksiyonu sıklığının artışı ile birlikte patojen mantar türlerinin spektrumu ve direnç paternleri de değişmektedir. Nozokomiyal fungal infeksiyon etkeni olarak ilk sırayı C.albicans almakla birlikte, son yıllarda tiazol grubu antifungallerin profilaksi ve tedavide sık kullanımları sonucu, daha az patojen ama daha dirençli olan C. tropicalis, C.krusei, C.lusitaniae, C.glabrata, C.parapsilosis, C.guilliermondii, C.kefyr gibi kandida türleri ile kolonizasyon ve sistemik infeksiyonlar artmıştır. Ülkemizde en sık görülen non albicans kandida türleri sırasıyla C. tropicalis, C.glabrata, C.parapsilosis ve C.krusei olarak belirlenmiştir. Nozokomiyal infeksiyonlar başvuru anında inkübasyon döneminde olmayan, hastaneye yatıştan sonra gelişen veya hastanede gelişmesine rağmen, bazen taburcu olduktan sonra ortaya çıkabilen infeksiyonlar olarak tanımlanmaktadır. Bu infeksiyonlar ciddi morbidite ve mortaliteye yol açan ve aile, hastane ve ülkeye ekonomik zararlar getiren, sağlık sektörünün önemli sorunlarından biri olup modern tıptaki birçok gelişmelere rağmen giderek büyüyen sorunlar zinciridir. Tamamen önlenememekle beraber, ülke bazında tüm sağlık personelinin organize ve uyumlı çalışmaları ve eğitilmeleri sonucu en aza indirilmesi mümkündür. Nozokomiyal infeksiyon etkenleri içinde; kandida türleri hastane genelindeki nozokomiyal infeksiyon nedenleri arasında altıncı sıklık sırasında yer alırken, nozokomiyal kandidiyazis etkenleri arasında koagülaz negatif stafilokoklar, Staphylococcus aureus ve enterokoklardan sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Hastanede kalış süresini otuz günden fazla uzatan nozokomiyal kandidiyazis olguları diğer patojenlerle gelişen septisemi olgularına göre daha yüksek mortaliteye sahiptir. Bu infeksiyonlar antimikrobiyal direncin artmasına katkıda bulunurken, büyük ekonomik kayıplara da neden olmaktadır. Günümüzde invaziv fungal infeksiyonların öneminin artışında; epidemiyolojik faktörler, risk faktörleri, mortalite, yeni etkenler, tanı zorluğu, 4
6 antifungal tedavideki gelişmeler (yeni antifungaller ve klinik kullanımları, tedavi maliyetleri, antifungal ajanlara direnç gelişimi, istenmeyen etkiler, kombine tedavi gereksinimlerinin otaya çıkışı) gibi pek çok faktörün katkısı vardır. Antifungal ilaçlara direnç gelişmesi ve fungal infeksiyonların önemli bir sağlık sorunu haline gelmesi, daha geniş spektrumlu ve farklı hedefleri etkileyen yeni ilaçlara ve tedavi rejimlerine ihtiyaç doğurmuştur. Bu gözlemler sonucunda, hem dirençli suşların saptanması hem de yeni antifungallerin klinik kullanım öncesi değerlendirilmesinde antifungal duyarlılık testlerinin önemi artmıştır. Bütün bunlar antifungal tedavi seçiminde in vitro duyarlılığı ölçen testlerin geliştirilmesine yönelik çalışmaları yoğunlaştırmıştır. Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI) tarafından 1992 de mayalar için standart makrodilusyon yönteminin önerilmesi ile bu konuda önemli bir gelişme kaydedilmiştir. Ancak standart makrodilusyon testinin uygulanması zor ve zaman alıcı olması nedeniyle alternatif yöntem arayışları devam etmiştir. Bu araştırmaların sonucunda, daha pratik olan mikrodilüsyon yöntemi geliştirilmiştir ve bugün bu amaçla kolorimetrik buyyon mikrodilüsyon, agar dilüsyon, disk difüzyon ve E test gibi yöntemler de kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, hastanemiz kliniklerinde yatan hastalarda nozokomiyal infeksiyon etkeni olan ve başta kan olmak üzere steril vücut sıvılarından izole edilen invaziv kandida izolatlarının standart yöntemlerle tür düzeyinde tanımlanması ve Amfoterisin B ile yeni bir triazol grubu antifungal ajan olan Vorikonazolün antifungal etkilerini değerlendirmektir. Çalışmamızda duyarlılık testi olarak CLSI ın standart yöntem olarak belirlediği broth dilüsyon yöntemi ile ileri düzeyde uyum gösteren ve uygulama kolaylığı nedeniyle broth dilüsyon yöntemine alternatif olarak geliştirilen E test yöntemi kullanılmış ve hastanemiz genelinde antifungal terapiye yol gösterici olarak morbidite ve mortaliteyi azaltmaya katkı sağlaması amaçlanmıştır. 5
7 2. GENEL BİLGİLER 2.1. TARİHÇE Kandidalarla ilgili ilk bilgiler Hippocrates'e kadar uzanır, Galen ve Peppy 1665 de oral kandidiyazisi tanımladıktan sonra, 1771 de Rosen ve Rosenstein oral kandidiyazisin özellikle yenidoğanın bir hastalığı olduğunu açıklamışlar ve 1835 de Veron hastalığın doğum kanalından bulaştığını ortaya koymuştur yılında ilk defa Langenbeck oral kandididyazisli bir hastadan maya hücrelerini izole etmiştir. Oral kandidiyazisin mantar niteliğinde bir etyolojiye bağlı olduğunu ilk olarak 1841 de Berg, 1844 de Bennet ortaya koymuşlardır de Robin oral kandidiyazis etkeninin, sistemik infeksiyonlar da yapabileceğini gözlemiş ve etkene ilk olarak Oidium albicans adını vermiştir (1,2) da Wilkinson vajinal kandidiyazı ilk olarak tarif etmiş, 1875 de Hausmann vajinal kandidiyazis ile oral kandidiyazis ilişkisini ortaya koymuş ve ikisinin de aynı etkene bağlı olduğunu ispatlamıştır. Candida albicans ın adlandırılması uzun ve karışık evrelerden geçmiştir. İlk adlandırma Robin tarafından yapıldıktan sonra 1851 de Bonor aynı mantar için Monilia albicans adını kullanmıştır. O günden sonra birçok araştırmacı çeşitli isimler kullanmışlardır. Bu karmaşaya son vermek için 1923 de Berghout Candida cinsini yeniden oluşturmuş ve 1954 de oral kandidiyazis etkeni Candida albicans olarak belirlenmiştir. Böylece günümüzde C.albicans için 100'den fazla sinonim bulunmaktadır (3) lardan sonra antibiyotiklerin yaygın kullanımına bağlı olarak kandida infeksiyonlarında büyük artışlar görülmüş ve kandidaların fırsatçı patojenliği ortaya konmuştur. Bugün Amerika Birleşik Devletleri nde kandida infeksiyonları için Candidiasis, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde ise Candidosis deyimleri kullanılmaktadır (4, 5, 6). 6
8 2.2. SINIFLANDIRMA Kandida cinsi; tek hücreli, tomurcuklanarak çoğalan, gerçek/yalancı hifler oluşturabilen maya morfolojisinde mantarlardan oluşur. Kandida cinsindeki mayalar; mantarlar evreninin, Deuteromycota (fungi imperfecti) bölümünde, Blastomycetes sınıfında, Criptococcoceae ailesinde içinde sınıflandırılmaktadır. Kandida cinsi yaklaşık 200 civarında tür barındırır. Ancak bu yapay bir gruplamadır. Çeşitli kandida türlerinin telemorfları (seksüel formları) gösterildikçe aslında farklı cinsler olduğu görülmüştür (Clavispora, Debaryomyces, Issatchenkia gibi). Dolayısı ile kandida cinsi ilişkisiz türlerin bir karışımıdır (7). Sınıf: Blastomycetes Aile: Crytococcaceae Cinsler: Candida Crytococcus Torulopsis Trichosporon Rhodotorula Saccharomyces Hansenula Kluyveromyces Pichia Geotrichum Malessezia Kandida cinsinin patojen olabilen birçok türü vardır. İnsanda infeksiyon etkeni olabilen kandida türleri tablo 1 de verilmiştir. 7
9 Tablo 1. İnsanda infeksiyon oluşturan kandida türleri (8). Sık rastlanan türler Seyrek rastlanan türler C. albicans C. catenulata C. guilliermondii C. ciferrii C. krusei C. dubliniensis C. lusitaniae C. famata C. parapsilosis C. haemulonii C. tropicalis C. humicola C.glabrata C. inconspicua C. kefyr C. lamblica C. lypolitica C. norvegensis C. pelliculosa C. pintolopesii C. pulcherrima C. utilis C. zeylanoides 2.3. MORFOLOJİ VE BOYANMA ÖZELLİKLERİ Kandidalar ince duvarlı, oval veya yuvarlak, kapsülsüz, hareketsiz, 1-3x4-6 µm boyutlarında, multilateral tomurcuklanma (blastospor) ile aseksüel olarak üreyen fakültatif anaerop mayalardır (9). Maya formu dışında kültür ve dokularda pseudohif veya gerçek hif oluşturabilirler. Pseudohifler, tomurcuklanma sırasında meydana gelen uzantının ana hücreden ayrılmaması sonucu gelişir. Gerçek hifler ise apikal 8
10 uzantı tarzında, septalı ve düzgün kenarlıdır. Hif ve pseudohif maya formuna dönebilir ve her üç şekil kültür ve dokularda görülebilir (10, 11, 12). Şekil 1 de maya hücresi, pseudohif ve gerçek hif yapıları gösterilmiştir. Şekil 1. Maya hücresi Pseudohif Gerçek hif C.albicans ve daha nadir izole edilen C.dubliniensis ve C. norvegensis türleri gerçek hif oluşturma özelliğine sahiptir (17). Gram boyama ile tüm kandida türleri Gram olumlu boyanır (7). Maya elemanlarının klinik örnekler içinde aranmasında Potassium Hydroxide- Calcofluor White Fluorescent boyası kullanılır. Maya hücre duvarındaki kitin ve selüloza nonspesifik bağlanan Fluorescent boyası yeşilden maviye değişen renklerde floresan verir(7,13). Şekil 2 ve 3 de Gram ve Calcofluor White Fluorescent ile boyanmış C. albicans gösterilmiştir. Şekil 2. Gram (+) boyanan C. albicans Şekil 3. Calcofluor White Fluorescent ile boyanmış C.albicans 9
11 2.4. KÜLTÜR VE BİYOKİMYASAL ÖZELLİKLERİ Kandida türleri Saboroud dekstroz agarda (SDA) ve kanlı agarda oda ısısında (22-26 C) ve 37 C'de kolayca üreyebilirler. Kültür için alınan örnekler hem 26 C hem de 37 C'de ayrı ayrı inkübe edildiğinde 37 C'de üreyememe saprofitliği ortaya koyan bir özelliktir. Patojen kandidaların çoğu hem 26 C hem de 37 C'de ürerler. Optimal üreme için kültür tüplerinin kapakları havalanmayı sağlamak üzere hafifçe gevşetilmeli ve inkübatör nemi %30-40'a ayarlanmalıdır. En iyi üreme ph 4,5-5 arasında olmakla birlikte, ph 3-7,5 arasında üreyebilen türler de vardır. Oda ısısında SDA'da saatte krem renkli, opak, düzgün yüzeyli, 1-2 mm çapında, tipik maya kokusu olan S tipi koloniler oluştururlar. Kandidalar kendiliğinden S tipi koloniden R tipi koloniye dönüşebilir. R tipi kolonilerin oluşumu fazla miçel gelişimi ile ilgilidir. Bazan, örneklerden ilk izolasyonda C.albicans ın SDA'da buruşuk koloni oluşturduğu gözlenebilirse de bunlar subkültürlerinde düz kolonilere dönüşür. C.albicans'ın birçok izolatı kanlı agarda kısa düzensiz uzantılı koloniler oluştururlar (4,9,14). Kandida türlerinin üretilmesinde, bakterilerin ve hızlı üreyen küflerin üremelerini baskılayan besiyerlerinin seçilmesi kolaylık sağlar. Bu amaçla seçicilik sağlamak üzere primer izolasyon besiyerlerinin bileşimine penisilin, streptomisin, gentamisin, kloramfenikol gibi antibiyotikler ve sikloheksimid (actidione) eklenebilir. Pratikte çeşitli antibiyotikler eklenmiş Brain Heart İnfüzyon agar (BHI), Sabouraud-BHI agar (SABHI) ve İnhibitory Mold Agar (IMA) gibi besiyerleri primer izolasyon amacı ile kullanılmaktadır. Sikloheksimid bazı türlerin üremesini baskıladığı için sikloheksimid içermeyen besiyerine de ayrıca ekim yapılmalıdır. CHROM agar ve Pagano- Levine gibi kromojenik besiyerleri de primer izolasyon amacıyla kulanılabilir. Bu besiyerleri kandida türlerinin varlığını göstermesi ve özellikle başta C. albicans ve sık rastlanan diğer türlerin erken dönemde hızlı tanımlanmasını sağlama açısından yararlıdır (15,16). 10
12 Bütün kandida türleri glukozu fermente eder ancak nitratı asimile edemez. Kültürlerinde etanol, asetoin, asetik asit, laktik asit, formik asit, propiyonik asit, pirüvik asit, süksinik asit gibi organik asitlerden zengin metabolik son ürünler oluşur. Kandida türleri fakültatif anaerob olmakla birlikte aerobik ortamda çok daha iyi üreyebilir (17,18). Klinik örneklerden izole edilen C.krusei dışındaki kandida türlerinin üreaz enzimi yoktur. Bu özellik kandidaların maya formundaki diğer mantarlardan ayırımında önemlidir (18) KANDİDALARDA HÜCRESEL YAPI Kandidalar, bakterilerden farklı olarak kompleks yapılı ökaryotik hücrelerdir. Hücre duvarının kimyasal ve antijenik yapısı, bakteri hücre duvarından belirgin farklılıklar gösterir. Kandidaların sitoplazmik zarı yapısal olarak insan hücresi sitoplazmik zarı ile benzerlik gösterir. Kandida infeksiyonlarının tedavisinde kullanılan ilaçlar, bu tip yapısal benzerliklerden dolayı insan hücresi üzerinde de toksik etkiler gösterir. Şekil 4 de kandidalardaki hücresel yapı gösterilmiştir. Şekil 4. Kandidalarda hücresel yapı 11
13 Hücre iskeleti Fungal iskelet turgor basıncına karşı koyan dinamik bir sistemdir. İskelet hücre duvarı ve hücre membranı ile bağlantılıdır. İskelet komponentlerinden olan mikrotübüller, membranın hareketliliğinde rol alırlar. İskeletin diğer bir bileşeni olan aktin, sitoplazmik akışkanlıktan sorumludur. Miyozin ise aktinle beraber organellerin hareketliliğini sağlar. İskelet komponentlerinin birbirleriyle ilişkisi açısında Ca ++, Mg ++ ve H + iyonlarının yoğunlukları önemlidir. Bu iyonların hücre içine giriş çıkışları ile organellerin hareketliliği ve hifal uzama düzenlenir. İyonlar ek olarak, mitoz, mayoz, tomurcuklanma, septum oluşumu yani morfogenezde ve protein kinaz gibi bazı enzimlerin regülasyonunda rol alırlar (18,19) Hücre Duvarı ve Antijenik Yapı Hücre duvarı sert bir yapıda olup hücreye şekil vermekle birlikte, osmotik basınca bağlı lizise karşı koyar. Çeşitli moleküllerin iç ve dış ortama geçişlerinde rolü vardır ve maya hücresinin değişik yüzeylere adhezyonunu sağlar. Duvar yapısında bulunan bazı maddeler antifungal ajanlar için hedef oluştururken, bazıları aynı zamanda immünolojik determinantları taşır. Duvar komponentlerinin %80-90 ı karbonhidrat, %5-15 i protein ve %2-5 i lipitlerden oluşur. Karbonhidratların ise %20-30 u mannoprotein, %50-60 ı β- glukanlar ve %0,6-9 u kitin yapısındadır. Candida albicans ın maya ve hifal formlarında mannan ve glukan içeriği benzerdir fakat hifal hücrelerde kitin miktarı maya hücresine göre üç kat daha fazladır (19,20). Elektron mikroskobik çalışmalara göre, kandidaların hücre duvarı en az beş katmanlıdır. Maya-hif dönüşümü sırasında bu sayı ve kalınlık değişir. Ayrıca ortamda yüksek yoğunlukta şeker varlığında mannoprotein katman kalınlaşır ve fibriller oluşumlar artar (21). En dışta konak hücreye adezyonu sağlayan protein tabakası vardır. Bu tabaka N-asetilglukozaminidaz ve asit fosfataz gibi enzimler içerir. Yapılan çalışmalar mannanın ana kandidal antijen olduğunu göstermiştir Bu antijen farklı serolojik reaksiyonların 12
14 spesifitesinden sorumludur. Mannoproteinlerdeki farklılıklar, kandida türlerinin ayrımında kullanılır. Ancak, aralarında çapraz reaksiyonlar da görülebilmektedir. Kandidaların hücre duvarında bulunan lipitler ise sterol esterleri (zimosterol), serbest sterol (ergosterol), trigliseritler ve fosfolipitlerden oluşmaktadır (22) Hücre Membranı Hücre membranı taşıdığı osmoenzimler aracılığıyla moleküllerin iç ve dış ortama geçişlerinde rol alır. Kitin sentetaz gibi duvar komponentlerinin sentezinde rolü olan enzimler de membranda bulunurlar. Ayrıca C. albicans ın morfogenezi (maya-hif dönüşümü ve hifal uçtan uzama) için gerekli olan sinyal iletiminde rol alan fosfolipaz C, adenilat siklaz, proteaz gibi enzimler de membranda yer alırlar. Kandidaların hücre membranında; fosfotidil kolin, fosfatidil etanolamin, fosfatidil serin ve fofatidil inozitol gibi fosfolipitler bulunur. Tüm mantarlarda olduğu gibi, kandidaların hücre membranında bulunan sterol, membran lipitlerinin %20 sini oluşturur. Sterolün %95 i ergosterol formundadır ve ergosterol antifungal ajanlar için en önemli hedeftir (19) KANDİDALARIN VİRÜLANS FAKTÖRLERİ Kandidalar sahip olduğu bazı özellikler ile konağın savunma sistemini yenerek hastalık oluşumuna neden olur. Virulans faktörleri denilen bu özellikler ile konak hücre membranının bütünlüğünü ve işlevini bozarak konak dokuya invazyon yaparlar ve hücre ölümüne neden olurlar (23). Bu faktörler başlıca; adherens, dimorfizm, toksin ve enzim üretimi, fenotipik değişim ve hücre yüzey bileşimi olarak ele alınabilir (24) Adherens (Yapışma): Kandidaların mukoza epitel ve endotel hücrelerine yapışması kolonizasyonun ilk aşamasıdır (25). Kandidaların hücre yüzeyi, konak ve mantar arasındaki temasın ilk noktasıdır ve ayrıca 13
15 antijenlerin kaynağı olması nedeniyle immünolojik konak yanıtının düzenlenmesi ve adezyonda kritik rol oynar. Dış hücre duvarı tabakası; mannoproteinler, β-1,3 ve β-1,6 bağlı glukan ve kitin içermekte olup bu tabaka kandidaların konak yüzeyine yapışmasını ve ardından da kolonizasyonunu sağlamaktadır (26). Candida albicans 'ta blastospordan filamentöz forma dimorfık dönüşüm, onların yapışma özelliklerini ve proteinaz sekresyonunu arttırmaktadır. Kandida hücrelerinin (özellikle hif formu) epitelyal mono ve disakkaritlere bağlanması lektin benzeri yüzey komponentleri sayesinde olmaktadır. Endotelyal tabakalara yapışmada ise protein-protein etkileşimi ön plandadır ve trombositlerin de katılımı gerekebilir (27). Kandida hücre duvarında memeli CR3 reseptörü ile homolog ve C3b parçasına bağlanabilen CR3 benzeri ve C3d parçasına bağlanabilen CR2 benzeri reseptörler gösterilmiştir. CR3 integrin ailesi ile homologdur ve epitelyal hücrelere bağlanmada da etkili olabilir. CR2 ise fıbrinojen, laminin ve plastik yüzeylere bağlanmada etkilidir (27). Kandida türleri medikal cihaz yüzeylerine (cam, plastik) kolaylıkla yapışabilir ve biyofilm oluşturabilir. Bu da kateter ilişkili kandidiyazis riski ve infeksiyonlarında en önemli etkendir. Slime faktörünün özellikle non albicans türler ile oluşan infeksiyonlarda daha önemli olduğu saptanmıştır. Patojen türler arasında en güçlü yapışma yeteneği olanlar C.albicans ve C.tropicalis tir (28) Dimorfîzm: C.albicans, tomurcuklanan maya formu ve uzun mayamsı hücrelerden oluşan, multisellüler, invaziv flamentöz form arasında değişiklik yapabilme yeteneğine sahip dimorfik bir mayadır (25,29,30,31). Bu iki form arasında değişebilme özelliği C.albicans ın bir virulans faktörü olarak bilinir (30,31). C.albicans'ta bu değişimi uyaran çeşitli çevresel faktörler vardır; yüksek ısı (37-40 C), yüksek CO 2 / O 2 oranı, nötral ph ve besin düzeyi düşük ortam hifal üremeyi uyarırken, tersine durumlar maya hücrelerinin üremesini 14
16 arttırır (27,35,36,40). Ayrıca çeşitli kimyasallar, N-asetilglukozamin, aminoasitler, serum ve biotin de etkili olmaktadır (27). Konak hücrelerine invazyon ve konak fagositlerinden kaçış sırasında salgısal hidrolazlar ve salgısal aspartik proteinazlar C.albicans ın hifal hücrelerinin invazyonu için gerekli olabilir (39). Hifin maya hücresine göre dokuya daha kolay penetre olması, fagositik hücrelerce sindiriminin daha zor olması ve infekte lezyonlarda C.albicans ın genellikle hifli şeklinin gözlemlenmesi nedeniyle patojen morfotipin hif formu olduğu düşünülmüştür. Ancak infeksiyon geliştirebilme bakımından her iki şeklin farklı olduğu gösterilememiş ve bu mantarın patojenliği açısından her iki şeklin de önemli olduğu sonucuna varılmıştır (25) Toksinler: Candida albicans ın maya fazında endotoksin yapısında maddeler ve hemolizin üretimi gösterilmiştir. C.albicans toksinleri yüksek molekül ağırlıklı ve düşük molekül ağırlıklı olarak iki grupta incelenir. Yüksek molekül ağırlıklı toksinleri; glikoprotein toksinler ve kanditoksindir. C.albicans glikoproteinlerinden özellikle mannoproteinler, toksik görevleri yanında adezyonda da rol oynarlar. Kanditoksin ise virulan bir C.albicans suşundan elde edilmiş yüksek molekül ağırlıklı bir toksindir. Düşük molekül ağırlıklı toksinler içinde; şok oluşturan ve/veya ölümcül etkinlikle yakından ilişkili altı farklı toksin saptanmış ve bunlardan sadece E substansı denilenin özellikleri belirlenmiştir. Toksinlerin patogenezdeki rolünü araştıran çalışmalar glikoproteinlerin ve kanditoksinin virulans faktörü olarak rolünü doğrulamıştır. Sistemik kandidiyazisli hastalardan elde edilen verilerin Gram negatif bakteri sepsisi ile benzer olması da toksinlerin kandida infeksiyonlarında önemli rol oynadığını göstermiştir (25) Fenotipik Değişim: C.albicans kökenlerinde yüksek sıklıkta fenotipik değişim saptanmıştır. Bu değişim başlıca iki şekilde gelişebilir. 15
17 I) Kolonilerdeki White-Opaque (w-o) renk değişimi: 10-4 sıklıkta olur ve koloni düzeyinde olduğu kadar, mikroskobik olarak da hücrelerin küresel yada uzamış şekilde farklı görüntülerine yol açar. II) Koloni morfolojisinde smooth (s) tipinden, miçelyal forma (yıldız tipi, halka tipi) değişim: sıklıkta olur ve in vivo koşullarda da gerçekleşen bu fenomenin, antifungal ilaçlara karşı direnç gelişiminde etkili olduğu belirtilmektedir (26,27) Enzimler: Candida albicans, hücre dışı üç önemli hidrolitik enzim üretir. Bu enzimler konak hücre zarlarındaki protein ve lipitleri hedeflerler (25). I) Salgısal aspartil proteinazlar (Sap) II) Lipazlar (fosfolipaz B) III) Hemolizinler Sap proteinleri: SAP gen ailesi tarafından kodlanmaktadır. C.albicans dışında birçok patojen kandida türünün SAP genlerine sahip olduğu gözlenmiş ve in vitro koşullarda aktif olarak C.dubliniensis, C.tropicalis ve C.parapsilosis'te proteinaz üretimi saptanmıştır (30,34). Sap'lar lezyon alanındaki çoğu konak proteinlerini (albümin, hemoglobin, keratin, salgısal IgA) yıkarak doku hasarı, invazyon, konak savunmasından kaçış gibi mekanizmalarla kandida patogenezinde rol oynayan virulans faktörleridir (34-35) Fosfolipazlar: Gliserofosfolipitlerin bir veya daha fazla ester bağını hidrolize ederler. Kandida türlerinde, kommensal olanlara göre patojen olanlarda daha fazla fosfolipaz üretimi saptanmıştır. Maya ve hifal formdaki C.albicans kökenlerinin % 79 unda fosfolipaz aktivitesi saptanmıştır. Özellikle membran fosfolipitlerini parçalayarak epitelyal hücrelere tutunmada bu enzimlerin rolü olduğu ve dolayısıyla virülansa katkıda bulundukları belirtilmektedir (30) Hemolizinler: Çeşitli hidrolitik enzimlerin yanısıra, birçok patojen kandida türünün hemolizin de ürettiği saptanmıştır. Hem alfa hem de beta 16
18 hemoliz, hif ve maya formlarının her ikisinde de gözlenmiş, ancak virulansa katkısı tam olarak anlaşılamamıştır (36) EPİDEMİYOLOJİ Kandida türleri gerek altta yatan ciddi hastalığı olanlarda, gerekse immünsupresse hastalarda lokal yada sistemik bir çok infeksiyona neden olabilen ve insidansları giderek artan önemli nozokomiyal patojenlerdir. Son yılarda C.albicans dışı türlerin de etken olabilmesi ve antifungallere karşı dirençli suşların görülmeye başlanması potansiyel rezervuarlar ve bulaşma yolları konusundaki bilgileri genişletmeye ve kandidozları etkin olarak önleme yollarını aramaya ihtiyacı arttırmıştır. Bu konuda ilk adım, infeksiyonun endojen ya da eksojen kaynaklı olup olmadığını saptamaktır. Kandida infeksiyonları endojen ya da eksojen kaynaklı olabilir. Hematolojik maligniteli veya kemik iliği transplantasyonu geçiren hastalar daha çok tek kişilik izole odalarda bulundukları için, bu tür hasta gruplarında genellikle endojen kaynak daha fazla sorumlu tutulmaktadır. Çeşitli anatomik bölgelerde kolonize olan suşlarla infeksiyon etkeni olan suşların aynı olduğunu gösteren çalışmalar bulunmakta ve en önemli kolonizasyon bölgesi olarak da gastrointestinal sistem gösterilmektedir (37,38). Bu grup hastalarda esas önlem yolunun, kolonizasyonu önlemeye yönelik profilaktik antifungal tedavi olduğu gösterilmiştir. Ancak proflaktik tedavi sonucu dirençli suşların seleksiyona uğrayabilmesi ve daha sonra sorun oluşturabilmesi unutulmaması gereken önemli bir noktadır (37,38,12). İnsan immün yetmezlik virüsü (HIV) ile infekte bireylerde, diyabetik hastalarda, kanser nedeniyle kemoterapi uygulananlarda, protez dişe bağlı stomatitlerde ve çocuklarda oral taşıyıcılığa yüksek oranda rastlanır. Birden fazla vücut bölgesini kolonize eden suşlar incelendiğinde, anatomik olarak yakın olan bölgelerde aynı suşun izole edildiği, buna karşılık birbirinden uzak olan yerlerde farklı suşların bulunma olasılığının yüksek olduğu saptanmıştır (42). 17
19 Kandida türleri sıklıkla gastrointestinal sistemi kolonize eder, ayrıca vajina, üretra, deri ve tırnak altlarında da bulunur. Kandidalar normal şartlarda sağlıklı kişilerin %30-50 sinin gastrointestinal kanalında ve kadınların %20-30 nun genital florasında bulunur. C.albicans florada en fazla bulunan türdür; ağızdan izolasyonların %60-80 ni, genital yol izolasyonlarının ise %80-90 ını oluşturur(12). Vulvovajinitte endojen suşlar rol oynamakla birlikte, cinsel partnerden de bulaş olabilir. Damar içi uyuşturucu kullananlarda genellikle kontamine enjektör ile infeksiyon gelişmektedir (41). Normal endojen barsak florasının patojen mikroorganizmalarla kolonizasyonu engellediği bilinmektedir. Kolondaki anaerobik bakteriler en önemli savunma mekanizmasını oluşturur. Ancak antibiyotik tedavisiyle patojen suşların çoğalması, direnç gelişimi veya dirençli suşların seçilmesi, sonuçta kolonizasyon direncinin kırılmasına neden olur. İnsanlarda mayalar dahil bir çok mikroorganizmanın kan dolaşımına geçmesinde en önemli giriş kapısı gastrointestinal sistemdir. Kandidaların intrensek motilitesi olmamasına karşın; sağlıklı kişide oral yolla alındıktan bir süre sonra barsak lümeninden transloke olabileceği bilinmekte olup bir kez lamina propriaya ulaştıktan sonra maya hücreleri lenfatiklerde ve kan damarlarında serbest olarak ya da makrofaj içinde saptanabilmektedir (43). Kanserli hastalarda kemoterapi veya transplant sonrasında sistemik antifungal tedavi sırasında da kandidiyazis gelişebilir. Bu sorunu ele alan az sayıda çalışma mevcuttur. Antifungal tedavi altında kandidemi gelişenlerde mortalitenin çok daha yüksek olduğu (%75,5) gösterilmiştir (47). Hematojen kandidiyazisli hastalarda yapılan otopsi çalışmalarında akut lösemili hastaların hemen hepsinde gastrointestinal sistemde yaygın tutulum ve submukozal invazyon saptanmıştır (43). Nötropenik kanser hastalarını kapsayan bir çalışmada, birden fazla vücut bölgesinde kolonize olan hastaların %32 sinde dissemine kandidiyazis gelişirken, bu oran kolonize olmayan hastalarda %0,5 olarak belirlenmiştir (44). Nötropeni varlığı, süresi ve hastalığın ağırlığı tedavi altında gelişen kandidiyazis ve mortalite riskini arttırmaktadır. Bu hasta grubunda en çok 18
20 izole edilen patojenler C.glabrata (%24,5), C.parapsilosis (%20,4) ve C.albicans (%20) olmuştur. Transplant hastalarında gelişen hematojen kandidiyazis, özellikle karaciğer ve pankreas transplant alıcılarında önemlidir. Yapılan çalışmalarda karaciğer transplant alıcılarının %16-30 unda kandidiyazis geliştiği bildirilmiştir (48,49). Bununla beraber son zamanlarda birçok transplant merkezi antifungal proflaksi uygulamaması durumunda bile %10 un altında bir insidans bildirmektedir (50). Bu değişikliğin altındaki nedenler çok açık olmamakla birlikte yakın zamanlarda gerçekleştirilmiş çalışmalar bazı ipuçları sağlamıştır. Castro ve arkadaşları karaciğer transplant alıcılarında yıları arasında %18 olan invaziv fungal infeksiyon insidansının yılları arasında %9 a düştüğünü bildirmiştir (51).Risk faktörleri olarak böbrek yetmezliği, transfüzyon gereksinimi, yeniden transplantasyon, koledokokolejejunostomi ve fungal kolonizasyon saptanmıştır yılı öncesi dönemde hastaların % 82 sinde bu risk faktörlerinden en az ikisi mevcut iken, daha sonra bu oran %10 düşmüştür. İmmünosupresyona daha tutucu bir yaklaşımın benimsenmesi, buna karşılık cerrahi tekniğin ilerlemesi ve teknolojik gelişmelerin bu düşüşte etkin olabileceği ileri sürülebilir (52,53). Kandida türleri eksojen yolla da bulaşabilir ve yapılan çalışmalarda kontamine materyale bağlı salgınlar bildirilmiştir (39,40). Yanık, hematoloji, yoğun bakım üniteleri ve geriatrik üniteler gibi kapalı yerleşimlerde hastadan hastaya geçiş olabilmektedir. Eksojen infeksiyonların gelişiminden en fazla sağlık personelinin elleri sorumlu tutulsa da kontamine sıvı ve materyaller ve hatta cansız ortam da rol oynayabilmektedir. Kandida türlerine bağlı nozokomiyal infeksiyonların ortaya çıkışında, hastane personelinin ve kontamine materyalin rolü moleküler tanı yöntemleri ile belirlenmiştir. Bu nedenle nozokomiyal kandidiyazislerin önlenmesindeki protokollerin, son gelişmeler ışığında tekrar gözden geçirilerek en etkin ve güvenilir şekilde uygulanması gerekmektedir (41). 19
21 Eksojen nozokomiyal geçiş ile yayılım yapan türler arasında başta C.albicans ve C.parapsilosis gelmektedir. Bunun yanı sıra C.tropicalis ve C.lusitaniae ye ait küçük epidemiler bulunsada bunlar ve C. glabrata ve C.krusei esas olarak endojen infeksiyonlara yol açan türler olarak göze çarpmaktadır (37). Kandida türleriyle gelişen invaziv infeksiyonların epidemiyolojisinde son yıllarda önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Birçok hematopoietik kök hücre transplant merkezinde kandida türlerinin hastaların mortalite ve morbiditesindeki etkisi flukonazol proflaksisi ile dramatik bir düşüş göstermiş, ancak bu kez C.albicans dışındaki türlere bir kayma olmuştur. M.D.Andersen Kanser Merkezi nde 1988 ve 1992 yılları arasında C.albicans ve C.tropicalis ile gelişen kandidemilerde göreceli bir düşüş olmuş, buna karşılık C.krusei ve C.glabrata kandidemileri artmıştır (45). Flukonazol profilaksisinin C.tropicalis ve C. albicans infeksiyonuna karşı bağımsız olarak koruyucu olduğu, ancak profilaksi ile C.krusei infeksiyonlarında 27 kat, C.glabrata da ise 5 kat artış olduğu gösterilmiştir( 45). Öte yandan, flukonazol proflaksisinin rutin olarak uygulandığı merkezlerde de kandidemi gelişimi için risk faktörlerinde bir değişiklik olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan çalışmalarda akut graft versus host hastalığı, nötropeni, kortikosteroid tedavisi ve total vücut ışınlamasının artık bir risk faktörü olmadığı; buna karşılık, bakteriyemi, florokinolon tedavisi ve sitomegalovirus (CMV) infeksiyonunun kandidemiyi anlamlı şekilde arttırdığı saptanmıştır( 46) TIBBİ BAKIMDAN ÖNEMLİ KANDİDA TÜRLERİ Candida albicans: En sık kandidiyazis nedeni olan kandida türüdür. Maya-hif dönüşümü göstermesi ve bazı hidrolitik enzimleri üretmesi nedeniyle virulansı en yüksek türdür. Antijenik yapılarına göre A ve B olmak üzere iki serotipe ayrılmıştır. Klinik izolatlar arasında serotip A, serotip B den daha fazladır. Ancak AIDS dahil, immün sistemi baskılanmış hastalarda serotip B nin insidansı giderek artmaktadır (17). Son yıllarda yapılan moleküler çalışmalarla klamidospor negatif C.stellatoidea, C.langeronii ve 20
22 germ tüp negatif C.claussenii gibi türlerin Candida albicans' ın sinonimleri olduğu gösterilmiştir (17,54). Kanlı agar ve EMB (eosin methylene blue) agar plaklarında yıldız şeklinde ayaksı çıkıntılar oluşturabilir. Tween 80 mısır unlu agarda yalancı hif, bazen de gerçek hif gözlenir. Serumda germ tüp oluşturması ve mısır unlu Tween 80 agarda klamidospor oluşumu Candida albicans 'ın karakteristik özelliğidir. Geniş spektrumlu antifungallerle tedavi edilen hastalardan izole edilen C.albicans kökenleri atipik olabilir ve şeker fermentasyonları zayıftır. Bu kökenler klinik örneklerde diğer türlerle karışabilir (12,55,56,57). Şekil 5 ve 6 da C.albicans a ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. Şekil 5 C.albicans ın SDA daki koloni Şekil 6. C.albicans ın mısır unlu tween morfolojisi 80 agardaki klamidospor yapıları Candida tropicalis: C.albicans dan sonra en sık karşılaşılan fırsatçı patojendir. İnsanlarda solunum sistemi infeksiyonları, vajinit, endokardit, peritonit, keratit, osteomiyelit ve onikomikoza neden olduğu bildirilmiştir. Endojen infeksiyonların yanı sıra, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde görevli personelin elindeki kontaminasyon ile ilişkilendirilen fungemi olguları da bildirilmiştir. Özellikle hematolojik malignensili hastalarda önemli infeksiyon etkenlerdendir. C.tropicalis SDA da beyaz veya krem renkli, yüzeyi düz veya pürtüklü, S tipi koloniler yapar. Mısır unlu Tween 80 agarda yalancı hif ve 21
23 yalancı hif boyunca tek tek veya kümeler halinde dizilen blastosporlar oluştururlar. Çok nadir olarak az sayıda klamidospor da yapabilirler. Ancak bu klamidosporlar C.albicans a ait klamidosporlardan destek bir hücrenin bulunmasıyla ayrılır. C.tropicalis e ait klamidosporlar gözyaşı damlası veya armut şeklinde olup daha küçük çaplıdır ve tekrarlayan pasajlarla kaybolabilirler (2,17,55). Şekil 7 ve 8 de C.tropicalis e ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. Şekil 7 C.tropicalis in SDA daki koloni Şekil 8. C.tropicalis in mısır unlu tween morfolojisi 80 agardaki klamidospor yapıları Candida dubliniensis: Candida albicans ile fenotipik olarak yakından ilişkilidir. Sağlıklı ve HIV infeksiyonlu kişilerden izole edilmesi nedeniyle normalağız florasının üyesi olduğu ve özellikle bağışıklık bozukluğu olanlarda ağızlezyonlarına yol açtığı düşünülmektedir. Koloni morfolojisi ve mikroskopikgörünümü C.albicans ile aynıdır ancak, C.dubliniensis 45 C'de üreyemez veklamidosporları çok daha boldur. C.dublinensis'in ksiloz kullanımı ve glukozidaz aktivitesi yoktur. C.albicans ile ayrımlarında moleküler çalışmaların yararlı olacağı bildirilmektedir. C.dubliniensis SDA da üç günde beyazdan kreme kadar değişen renklerde parlak, düz koloniler oluşturur. Mısır unlu Tween 80 agarda C. dubliniensis klamidosporlarının diğerininkilerden farklı olması önemli bir fenotipik özelliğidir. C. albicans 22
24 genellikle gerçek veya psödohiflerin ucunda tek tek klamidosporlar üretir. Buna karşın C. dubliniensis'inkiler çok daha bol ve ekseri çiftler halinde veya üçlü hatta bazen psödohifin ucundaki aynı bir taşıyıcı (süspansör) hücreye yapışmış kalın duvarlı birkaç klamidospordan oluşan kümeler veya salkımlar oluştururarak olağandışı düzen gösterirler (16,17,55). Şekil 9 ve 10 da C.dubliniensiss e ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. Şekil 9 C.dubliniensis in SDA daki koloni Şekil10.C.dubliniensis in mısır unlu morfolojisi tween80 agardaki klamidospor yapıları Candida glabrata: C.albicans dışı kandidalar arasında en sık kandidemi nedenidir. Tüm vücut bölgelerinde infeksiyona neden olabilmekle birlikte, idrar yolu infeksiyonları, yenidoğan fungemileri ve immünsupresif konak infeksiyonlarında önemli patojenlerdendir. Ayrıca diğer kandida türlerine göre Flukonazol ve Amfoterisin B duyarlılığı doğal olarak daha azdır. Flukanozole direnç eğilimi, kandidal infeksiyonlarda etken olarak insidansının giderek artacağını göstermektedir. SDA da krem renkli, düz, yumuşak ve parlak koloniler oluştururlar. Gerçek ya da yalancı hif oluşturmayan, küçük, oval, tek tomurcuklu mayalardır (17,54,55). Şekil 11 ve 12 de C.glabrata ya ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. 23
25 Şekil11. C.glabrata nın SDA daki koloni Şekil12.C.glabrata nın mısır unlu morfolojisi tween 80 agardaki klamidospor yapıları Candida guilliermondii: Yüzme havuzu, toprak, deniz suyu, kuşlar ve insan dahil diğer memelilerden izole edilmiştir. Damar içi madde bağımlılığı olanlarda endokardite yol açabilmektedir. Ayrıca yenidoğan yoğun bakım servisinde heparin solüsyonlarından kaynaklanan nozokomiyal infeksiyon etkeni olarak saptanmıştır (17,54). Tüm vücut bölgelerinde infeksiyona neden olabilir. SDA da kolonileri düz veya buruşuk,beyaz renkte görülür. Mısır unlu Tween 80 agarda yalancı hiflerin çevresinde küçük blastospor kümeleri oluşturur, yalancı hifler kısa ve az sayıdadır (12,17,54,56,58). Şekil 13 ve 14 de C.guilliermondiia ye ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. 24
26 Şekil13.C.guilliermondii nin SDA daki Şekil14.C.guilliermondii nin mısır unlu koloni morfolojisi tween 80 agardaki klamidospor yapıları Candida kefyr (pseudotropicalis): Zaman zaman kulak, tırnak, gastrointestinal sistem, üriner sistem ve vajinal infeksiyonlardan izole edilebilirse de tıbbi öneme sahip türler arasında prevalans açısından son sıralarda yer almaktadır. SDA da krem renginde, yumuşak kıvamlı, S tipi koloniler oluşturur. Mısır unlu Tween 80 agarda yalancı hifler ve bunun etrafında uzun, genellikle hiften ayrılıp birbirine paralel dizilim gösteren blastokonidiyumlar gözlenir. Bu görünüm ırmakta yüzen kütüklere benzetilebilir. Vücudun her yerinde akut, subakut ve kronik infeksiyonlara neden olabilir (12,17,54,56,58). Şekil 15 ve 16 da C.kefyr e ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. 25
27 Şekil15.C.kefyr nin SDA daki koloni Şekil16.C.kefyr nin mısır unlu tween morfolojisi 80 agardaki klamidospor yapıları Candida krusei: Değişik çevresel kaynaklardan izole edilmekle birlikte, sağlıklı taşıyıcıların mukozal yüzeylerinden de seyrek olarak izole edilebilir. Fırsatçı patojen olarak önemi giderek artan bir mayadır. Azol grubu antifungallere doğal olarak dirençli olması nedeniyle flukonazol profilaksisi alan immünsupressif hastalarda ağır seyreden fırsatçı infeksiyonlara sebep olmakla birlikte, süt çocuklarında diyareden sorumlu olabilir. Flukonazole doğal dirençli olması nedeniyle izolasyon sıklığında artış beklenmektedir. SDA da yassı, kuru görünümlü, mat, krem renginde, düzensiz kenarlı koloniler oluşturur. Mısır unlu Tween 80 agarda uzamış, dallanan yalancı hifler ve bu hiflerin septalarında ağaca benzer dizilim gösteren blastokonidiumlar gözlenir (12,17,54,55,56). Şekil 17 ve 18 de C.krusei ye ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. 26
28 Şekil17.C.krusei nin SDA daki koloni Şekil18.C.krusei nin mısır unlu tween morfolojisi 80 agardaki klamidospor yapıları Candida lusitaniae: Tıbbi açıdan son yıllarda önem kazanan bir türdür. İmmünsupressif hastalarda sistemik kandidiyazise yol açmaktadır. Kan, balgam, üriner sistem ve gastrointestinal sistem örneklerinden izole edilebilir. C.lusitaniae'nın Amfoterisin B'ye karşı doğal direnç göstermesi önemini arttırmaktadır. SDA da krem renkli, yumuşak, mat koloniler oluşturur. Mısır unlu Tween 80 agarda az sayıda yalancı hif, bazen de gerçek hif ve kısa zincirler oluşturan uzun blastokonidiumlar gözlenebilir (12,17,54,55,56). Şekil 19 ve 20 de C.lusitaniae ye ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir. Şekil19.C.lusitaniae nın SDA daki koloni morfolojisi Şekil 20.C.lusitaniae nın mısır unlu tween 80 agardaki klamidospor yapıları 27
29 Candida parapsilosis: Doğada yaygın bulunduğu gibi, özellikle subungual bölgelerde normal deri florasında bulunur. Yüksek konsantrastonda glukoz içeren çözeltilerde ve protezlerde kontaminant olarak varlığı dikkat çekmektedir. Yoğun bakım ünitelerindeki sepsis olgularından izole edilmektedir. Kateter uçlarında biyofilm oluşturma özelliğine nedeniyle intraparenteral beslenen hastalardan izolasyon sıklığı yüksektir. SDA da yumuşak kıvamlı, krem renginde, bazen dantela şeklinde koloniler oluşturur. Mısır unlu Tween 80 agarda yalancı hif boyunca tek tek veya bazen küçük kümeler halinde blastokonidiyumlar bulunur. En önemli mikroskopik özelliği arada iri hiflerin oluşturduğu dev hücrelerin bulunmasıdır (12,17,54,26,55,56). Şekil 21 ve 22 de C.parapisilosis e ait koloni morfolojisi ve klamidospor yapıları gösterilmiştir Şekil21.C.parapsilosis in SDA daki koloni Şekil 22.C.parapsilosis in mısır unlu morfolojisi tween 80 agardaki klamidospor yapıları 2.9. PATOGENEZ Genellikle kandidiyazis öncesinde florada bulunan mantarlar, sayıca artış gösterir ve bu kolonizasyonun sonrasında infeksiyon meydana gelir. Yerleşik floradaki bakteriler, besin maddelerini hızla tüketerek, çevre 28
30 koşullarını kandidalar için uygun olmayacak şekilde değiştirir veya toksik maddeler üreterek kandidaların çoğalmasını engeller (2,4). Yüzeyel kandidiyazislerde, kandidalar deri veya mukozanın bütünlüğünün bozulduğu bölgeden yalancı hifleri ile doku içerisine girer ve tomurcuklanma ile oluşan blastokonidyumları ile dokuya yayılır. Derin veya sistemik kandidiyazislerde çoğu kez önce gastrointestinal sistemde kolonizasyon meydana gelir ve bir süre sonra barsak lümeninden transloke olup lamina propriaya ulaştıktan sonra, maya hücreleri lenfatiklerde ve kan damarlarında serbest olarak ya da makrofaj içinde saptanabilir (43). Kana geçen kandidalar, fagositik etkinliği yetersiz olan hastalarda hemen hemen her organ ve sisteme yerleşebilirler (12). Kandidalar dermise veya kan dolaşımına geçtiğinde polimorfonükleer lökositler (PNL) savunmaya katılır. Nötrofillerden başka monosit ve eozinofiller de fagositozda yer alır. Doku makrofajlarının ve yerleşik retiküloendotelyal hücrelerin de kandidaları öldürme kapasiteleri vardır (4). Isıya duyarlı ve dirençli opsoninler, nötrofillerin kandidaları fagositozunu kolaylaştırır. Myeloperoksidaz, hidrojen peroksit ve süperoksit anyon sistemi fagositlerin kandidaları öldürmelerindeki başlıca mekanizmalardır. Ayrıca fagositler kimotripsin benzeri katyonik proteinler üretip membran geçirgenliğini arttırarak da etki ederler (4,26). Kandidalara karşı humoral ve hücresel bağışıklık gelişmekle beraber hücresel bağışıklığın rolü daha ön plandadır. Genel olarak yüzeyel deri infeksiyonlarında hücresel bağışıklığın, sistemik infeksiyonlarda ise doğal savunma mekanizmalarının yanı sıra humoral bağışıklığın öne çıktığı söylenebilir (26,37). Kandida infeksiyonlarının patogenezinde; konağın epitel ve endotel hücrelerine adhezyonu, maya-hif dimorfizmi, asit proteinaz ve fosfolipaz gibi enzimlerin üretimi majör virulans faktörleri olarak rol oynar. 29
31 Doğal Savunma Mekanizmaları: Kandidalara karşı savunmada ilk basamakta konağın doğal immünitesi yer alır. Yanık ya da travma gibi bir nedenle deri bütünlüğünün bozulması, sağlıklı bireylerde bile invazyon için duyarlı bir alan oluşturur. Solunum sistemi, sindirim sistemi ve genitoüriner sistem mukoza epitelleri mekanik, kimyasal ve biyolojik bariyer oluşturur. Mukoza yüzeyindeki flora bakterilerinin oluşturduğu mikrobiyal antagonizma kandidaların üremesini engelleyebilir. Ayrıca salgısal IgA, antilökoproteaz, intestinal peptit, defensinler, pulmoner sürfaktan gibi lokal enzim ve mediatörler de kandidaların mukozal ve sistemik yayılımını engelleyebilir. Epitel hücrelerindeki mantar reseptörlerinin blokajı, antifungal madde yapımı, ph değişimi, anaerop oksidasyon-redüksiyon potansiyelinin oluşması da doğal engeller arasında sayılabilir (26). Kandidalar deri veya mukoza engelini aştıklarında, kandidemi ve sistemik kandidiyazise karşı savunmada rol oynayan en önemli hücre tipi PNL dir. Klinik olarak, nötropenik hastaların özellikle sistemik kandida infeksiyonlarına duyarlılıklarının artması da bunu destekler (27). Çünkü PNL'ler, yalancı hiflerde hasar oluşturma ve blastosporları fagosite ederek öldürme yeteneğine sahiptir. Monositler in vitro ortamda kandidaları öldürmede PNL'lerden daha etkilidirler. Trombositler de anti-kandida aktiviteye sahip olup, ilk aşamada kandidaların trombositlere bağlandığı ve bu nedenle konak savunmasında trombositlerin de önemli rol oynadığı düşünülmektedir. C.albicans koagülaz üreterek trombogenezin etkisinden korunur. Bu olay onun fibronektine ve fibrin tabakasına sıkıca yapışmasını sağlar. Doğal öldürücü hücreler (NK) de doğal bağışıklıkta doğrudan rol oynarlar (26,27). Yapılan çalışmalarla tek başına serum ve plazmanın kompleman komponentleri ve antikorlarının kandidaları öldürmek için yeterli olmadığı saptanmıştır. (25,26). Kandidalar, komplemanı hem klasik hem de alternatif yolla aktive edebilirler.kompleman sisteminin aktive olması; mantarın opsonizasyonu, inflamatuar hücrelerin ortaya çıkarılması veya patojenin doğrudan öldürülmesi ile sonuçlanır. Komplemanın, antikora bağımlı olmaksızın, direkt mikroorganizma ile karşılaşması sonucu aktive olduğu 30
32 alternatif yol önemli bir doğal savunma mekanizmasıdır. Kandidalara karşı koymada komplemanın alternatif yol aktivasyonu oldukça duyarlıdır ve blastosporların opsonizasyonu için kompleman çok gereklidir. Mantar yüzeyinde C3b depolanması, patojenin tahrip edilmesi için fagositik hücrelere uyarıcı etki yapar. Kandida hücreleri, özellikle yalancı hifler, yüzeylerinde insan kompleman reseptörlerine (CR2 ve CR3) benzer moleküller bulundurur. CR3 integrin ailesi ile homologdur ve epitelyal hücrelere bağlanmada etkili olurken, CR2 ise fıbrinojen, laminin ve plastik yüzeylere bağlanmada etkilidir (26,27) Özgül Savunma Mekanizmaları: T hücreleri ve hücre aracılı immünite kandida infeksiyonlarına karşı konak savunmasında daha etkilidir. Bu durum klinik olarak, lenfosit disfonksiyonu bulunan hastalarda kronik mukokütanöz kandidiyazise yatkınlığın artması ve AIDS'li hastalarda kutanöz kandidiyazise yüksek duyarlılık görülmesi ile açıklanabilir. Deneysel çalışmalar lenfosit yanıtını başlatan en önemli antijenin mannan olduğunu göstermiştir. Kandidalarda başlıca hücre duvar glikoprotein antijenlerine, mannoproteinlere ve ısı şok proteinlerine karşı oluşan antikor miktarı sağlıklı insanlarda düşük titrelerdedir. Bu antikorların koruyucu rolü tartışmalı olmakla birlikte, sadece erken dönemde gastrointestinal kolonizasyona immünolojik bir yanıtı da yansıtabilir. Antikorların koruyucu olmadıklarını savunan birkaç araştırmanın yanı sıra, deneysel olarak oluşturulmuş vaginal ya da sistemik C.albicans infeksiyonlarına karşı koruyucu spesifik antikorları gösteren çalışmalar da vardır. Klinik olarak B hücre eksikliği bulunan bireylerde kandida infeksiyonlarına duyarlılıkta artış olmadığı görülmüştür. Deneysel hayvan çalışmalarında da hiperimmün serumun in vitro oluşturulan infeksiyona karşı koruyucu etkisi gözlenmemiştir (24,25,26,). 31
33 2.10. KANDİDA İNFEKSİYONLARI Kandida infeksiyonları başlıca üç grupta incelenebilir; 1) Mukoza infeksiyonları 2) Cilt infeksiyonları 3) Sistemik infeksiyonlar Mukoza İnfeksiyonları Oral kandidiyazis: Oral kandida infeksiyonları oldukça yaygındır. Pamukçuk, dil ve diğer ağız içi yüzeylerde krem gibi beyaz yamalarla karakterize, oral kandidiyazın spesifik bir formudur, ağrılıdır ve kaldırıldığında kanayabilir. Bu yamalar aslında, dökülen epitel hücreleri, lökositler, bakteriler, keratin, nekrotik doku ve yiyecek artıklarından oluşan yalancı membranlardır. En sık süt emen bebeklerde, kanserli hastalarda, AIDS'li hastalarda, inhale steroid kullananlarda görülür. Bu klasik lezyonlara ilave olarak; akut atrofik kandidiyazis, kronik atrofîk kandidiyazis, anguler cheilitis ve kandidal lökoplakiyi içeren diğer formlar da görülebilir (6,59). Kandida Özefajiti: Genellikle hematopoietik veya lenfatik sistem kanserlerinin tedavisi sırasında ve AIDS'li hastalarda görülür. Yüzeyel infeksiyondan derin invaziv infeksiyona kadar değişen formlarla ortaya çıkabilir. Hastalarda yutma güçlüğü, ağrılı yutma ve retrosternal ağrı gibi diğer infeksiyoz ve infeksiyoz olmayan özefajitlerden ayırdedilemeyen semptomlar bulunur. Endoskopide pamukçuk benzeri beyaz yamalar görülür (59,60). 32
ANTİFUNGAL DİRENÇ MEKANİZMALARI ve DUYARLILIK TESTLERİ. Nilgün ÇERİKÇİOĞLU 2014 MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ MİKROBİYOLOJİ AD
ANTİFUNGAL DİRENÇ MEKANİZMALARI ve DUYARLILIK TESTLERİ Nilgün ÇERİKÇİOĞLU 2014 MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ MİKROBİYOLOJİ AD İn Vitro Duyarlılık Test Sonuçları Duyarlı (MİK) Doza bağımlı duyarlı
DetaylıDeneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması
Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması Melis Demirci, Özlem Tünger, Kenan Değerli, Şebnem Şenol, Çiğdem Banu
DetaylıCANDİDA İLE UYARILMIŞ VAJİNAL VE BUKKAL EPİTEL HÜCRELERİNİN SİTOKİN ÜRETİMİ
CANDİDA İLE UYARILMIŞ VAJİNAL VE BUKKAL EPİTEL HÜCRELERİNİN SİTOKİN ÜRETİMİ Emine Yeşilyurt, Sevgi Özyeğen Aslan, Ayşe Kalkancı, Işıl Fidan, Semra Kuştimur Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji
Detaylıİnvaziv Kandidiyazis. Dr. Özlem Kurt Azap Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD
İnvaziv Kandidiyazis Dr. Özlem Kurt Azap Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD AMY Sempozyumu, 2016 1 Sunum planı Giriş Tanı Hızlı tanı Tedavi Empirik (
DetaylıNormal Mikrop Florası. Prof.Dr.Cumhur Özkuyumcu
Normal Mikrop Florası Prof.Dr.Cumhur Özkuyumcu Vücudun Normal Florası İnsan vücudunun çeşitli bölgelerinde bulunan, insana zarar vermeksizin hatta bazı yararlar sağlayan mikroorganizma topluluklarına vücudun
DetaylıGebelikte vulvavagina kandidozu:
Gebelikte vulvavagina kandidozu: Borik asit ile 13 farklı antifungal ilacın CLSI M27-A3 protokolüne göre duyarlılık sonuçları ve dört virulans faktörünün incelenmesi Ayşe Kalkancı 1, Ahmet Barış Güzel
DetaylıHematolog Gözüyle Fungal İnfeksiyonlara Yaklaşım. Dr Mehmet Ali Özcan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı İzmir-2012
Hematolog Gözüyle Fungal İnfeksiyonlara Yaklaşım Dr Mehmet Ali Özcan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı İzmir-2012 Nötropenik hastalarda fungal infeksiyonlar Nötropeni invaziv
DetaylıCandida Epidemiyolojisi. Dr. Nur Yapar Aralık 2009 Çeşme İzmir
Candida Epidemiyolojisi Dr. Nur Yapar 12-13 Aralık 2009 Çeşme İzmir Sunum Planı İnvazif Fungal İnfeksiyon (İFİ) etkenleri Candida infeksiyonlarının sıklığı Etken dağılımındaki değişiklikler Direnç durumu
DetaylıStaphylococcus Gram pozitif koklardır.
Staphylococcus Gram pozitif koklardır. 0.8-1µm çapında küçük, yuvarlak veya oval bakterilerdir. Hareketsizdirler. Spor oluşturmazlar ve katalaz enzimi üretirler. Gram boyama Koagülaz, alfatoksin, lökosidin,
DetaylıÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI
ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI Tıp Fakülteleri Mezuniyet Öncesi İmmünoloji Eğitim Programı Önerisi in hücre ve dokuları ilgi hücrelerini isim ve işlevleri ile bilir. Kemik iliği, lenf nodu, ve dalağın anatomisi,
DetaylıKateter İnfeksiyonlarında Mikrobiyoloji Doç. Dr. Deniz Akduman Karaelmas Üniversitesi it i Tıp Fakültesi İnfeksiyon hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D Kateter infeksiyonlarında etkenler; kateter
DetaylıİMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?
İMMUNİZASYON Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı? Canlıya antijen verdikten belli bir süre sonra, o canlıda
Detaylıİnvazif Kandida İnfeksiyonları Tedavi. Prof. Dr. Nur YAPAR DEÜTF İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.
İnvazif Kandida İnfeksiyonları Tedavi Prof. Dr. Nur YAPAR DEÜTF İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Sunum Planı Düşman: Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye
DetaylıCİLT MİKROBİYOTASI PROF.DR. NİLGÜN SOLAK BÜLENT ECEVİT Ü. TIP FAK. DERMATOLOJİ AD
CİLT MİKROBİYOTASI PROF.DR. NİLGÜN SOLAK BÜLENT ECEVİT Ü. TIP FAK. DERMATOLOJİ AD CİLT MİKROBİYOTASI CİLT MİKROFLORASI DERİ MİKROBİYOTASI DERİ MİKROFLORASI DERİ Deri en büyük organımız 2 m² alan Vücudu
DetaylıSAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ Sağlık hizmeti veren, Doktor Ebe Hemşire Diş hekimi Hemşirelik öğrencileri, risk altındadır Bu personelin enfeksiyon açısından izlemi personel sağlığı ve hastane
DetaylıADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI
ADIM ADIM YGS LYS 177. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık
DetaylıANTİFUNGAL DİRENÇ ve ANTİFUNGAL DUYARLILIK TESTLERİ
ANTİFUNGAL DİRENÇ ve ANTİFUNGAL DUYARLILIK TESTLERİ STANDART DUYARLILIK YÖNTEMLERİ ve ANTİFUNGAL DUYARLILIK TESTLERİNDE NEYİ, NASIL ve NE ZAMAN UYGULAMALIYIZ? Mine Doluca Dereli Dokuz Eylül Üniversitesi
DetaylıTakım: Bacillales Familya: Staphylococcaceae Genus: Staphylococcus
Staphylococcus Takım: Bacillales Familya: Staphylococcaceae Genus: Staphylococcus Gram pozi:f kok Düzensiz yığınlar oluşturmaya eğilimli Kokların çapı yaklaşık 1 µm Fakülta:f anaerob (fermenta:f) Katalaz
DetaylıORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ
ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ Dr. Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enf. Hast. ve Klin. Mikr. AD 17 Mayıs 2016 Prostetik eklem ameliyatları yaşlı popülasyonun artışına
DetaylıERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ Doç. Dr. Orhan YILDIZ Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. KAYSERi Erciyes Üniversitesi Hastaneleri 1300 yatak / 10 milyon
DetaylıDünden Bugüne Kandida
Dünden Bugüne Kandida Dr. Murat Akova Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Kandidaya İlişkin İyi Bilinenler En sık rastlanan fungal infeksiyon
DetaylıMine Doluca Dereli Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim
CANDIDA TÜRLERİNDE DİRENÇ EPİDEMİYOLOJİSİ Mine Doluca Dereli Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı İYİ Kİ DOĞDUNUZ MİNE HOCA GİRİŞ İnvaziv fungal infeksiyonların ve antifungal
DetaylıKomplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonu etkeni çoklu dirençli patojenlerin bakteriyofaj duyarlılıklarının araştırılması
Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonu etkeni çoklu dirençli patojenlerin bakteriyofaj duyarlılıklarının araştırılması Aycan Gundogdu, Ph.D. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim
DetaylıCandida Türlerinin İdentifikasyonunda Fermentasyon-Asimilasyon Testleri ve Otomatize Sistemler. Dr Beyza Ener Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Candida Türlerinin İdentifikasyonunda Fermentasyon-Asimilasyon Testleri ve Otomatize Sistemler Dr Beyza Ener Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Maya ve Maya Benzeri Mantarlar Ascomycota Hemiascomycetes
DetaylıENTERİK BAKTERİLER. Enterik bakteriler barsak florasında bulunan bakterilerdir
12.Hafta:Enterik Bakteriler ENTERİK BAKTERİLER Enterik bakteriler barsak florasında bulunan bakterilerdir Barsakta yaşayan enterik bakterilerin en klasiği E- coli dir ve non-patojendir.yine barsakta yaşayan
DetaylıHASTA GÜVENLİĞİNDE ENFEKSİYONLARIN KONTROLÜ VE İZOLASYON ÖNLEMLERİ. Dr. Nazan ÇALBAYRAM
HASTA GÜVENLİĞİNDE ENFEKSİYONLARIN KONTROLÜ VE İZOLASYON ÖNLEMLERİ Dr. Nazan ÇALBAYRAM Bir hastanenin yapmaması gereken tek şey mikrop saçmaktır. Florence Nightingale (1820-1910) Hastane Enfeksiyonları
DetaylıETKEN BELİRLEMEDE KLASİK YÖNTEMLER, MOLEKÜLER YÖNTEMLER. Doç. Dr. Gönül ŞENGÖZ 9 Mayıs 2014
ETKEN BELİRLEMEDE KLASİK YÖNTEMLER, MOLEKÜLER YÖNTEMLER Doç. Dr. Gönül ŞENGÖZ 9 Mayıs 2014 DM ve diyabetik ayak «1960 yılından sonra doğan her iki kadından biri 100 yaşını görecektir.» Age and Ageing Toplumda
DetaylıKOLONİZASYON. DR. EMİNE ALP Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.
KOLONİZASYON DR. EMİNE ALP Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. KOLONİZASYON Mikroorganizmanın bir vücut bölgesinde, herhangi bir klinik oluşturmadan
DetaylıOLGU SUNUMLARI. Dr. A. Nedret KOÇ. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Kayseri
OLGU SUNUMLARI Dr. A. Nedret KOÇ Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Kayseri OLGU SUNUMLARI- 1 Olgu-1 Yaş: 26 Cinsiyet: Erkek Tanı:Üç yıldır bifenotipik lösemi Şikayetleri:
DetaylıKANDİDÜRİLİ HASTALARA YAKLAŞIMDA KOLONİ SAYISININ ÖNEMİ VAR MI?
KANDİDÜRİLİ HASTALARA YAKLAŞIMDA KOLONİ SAYISININ ÖNEMİ VAR MI? Ayşe UYAN 1, Meltem IşıkgözTAŞBAKAN 1, Dilek Yeşim METİN 2, Hüsnü PULLUKÇU 1, Raika DURUSOY 3, Süleyha HİLMİOĞLU-POLAT 2 Ege Üniversitesi
DetaylıAntifungallerin Akılcı Kullanımı ve Yönetimi
Antifungallerin Akılcı Kullanımı ve Yönetimi Dr. A. Çağrı Büke Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD 10 Mart 2016 - Antalya 10.03.16 KLİMİK-30. Yıl (Ç. Büke)
DetaylıAFYON YÖRESİNDE KLİNİK ÖRNEKLERDEN SOYUTLANAN CANDİDA TÜRLERİNİN İDENTİFİKASYONU ve ANTİMİKOTİK DUYARLILIKLARI
1 AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ AFYON YÖRESİNDE KLİNİK ÖRNEKLERDEN SOYUTLANAN CANDİDA TÜRLERİNİN İDENTİFİKASYONU ve ANTİMİKOTİK DUYARLILIKLARI Meltem PİYADE MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM
DetaylıSalmonella. XLT Agar'da Salmonella (hidrojen sülfür oluşumuna bağlı olarak siyah) ve Citrobacter (sarı) kolonileri
Enterobacteriaceae İnsan sağlığı açısından en önemli bakteri ailesidir. Doğal ortamları insan ve hayvan bağırsaklarıdır. Tipik klinik semptomlarla seyreden hastalığın (tifo, basilli dizanteri, veba) etkeni
DetaylıNilgün Çerikçioğlu Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Nilgün Çerikçioğlu Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Kandolaşımı Enfeksiyonları %10 Kandidemi Ölüm hızı : % 50 (YBÜ) Erken tanı (?), tedavinin önemi Etken: Candida allbicans
DetaylıT.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ
1 T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ SİGARA İÇEN / İÇMEYEN ÖĞRENCİLERDE AĞIZ FLORASINDA BULUNAN CANDİDA TÜRLERİNİN KROMOJENİK AGAR İLE TİPLENDİRİLMESİ Hazırlayan Merve ŞAHİN Danışman Öğr. Gör.
Detaylı*Hijyen hipotezi, astım, romatoid artrit, lupus, tip I diabet gibi otoimmün hastalıkların insidansındaki artışı açıklayan bir alternatiftir.
* *Hijyen hipotezi, astım, romatoid artrit, lupus, tip I diabet gibi otoimmün hastalıkların insidansındaki artışı açıklayan bir alternatiftir. *Bu hipotez, memelilerin evrimsel geçmişlerinin bir parçası
DetaylıOLGU SUNUMU. Dr. Nur Yapar. DEÜTF İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. 25-28 Şubat 2010 Ankara
OLGU SUNUMU Dr. Nur Yapar DEÜTF İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. 25-28 Şubat 2010 Ankara 28 yaşında, erkek Mayıs 2008; T hücreden zengin B hücreli Hodgin Dışı Lenfoma Eylül 2008; 5.
DetaylıFEN kurs 2009 risk değerlendirmesi
FEN kurs 2009 risk değerlendirmesi Prof. Dr. Volkan Korten Marmara Üniversitesi Tıp T p Fakültesi İnfeksiyon Hastalıklar kları ve Klinik Mikro. ABD. Risk? Başlangıç tedavisine yanıtsızlık değil. Ciddi
DetaylıORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI
ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen
DetaylıOLGULARLA PERİTONİTLER
OLGULARLA PERİTONİTLER Stafilacocus Epidermidis Sevgi AKTAŞ Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Periton Diyaliz Hemşiresi Peritonit Perietal ve visseral periton membranının enflamasyonudur. Tanı
DetaylıİSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI MEZUNİYET SONRASI (UZMANLIK) EĞİTİMİ DERS MÜFREDATI
İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI MEZUNİYET SONRASI (UZMANLIK) EĞİTİMİ DERS MÜFREDATI DERS KODU ve ADI TMİK 001: Vaka Değerlendirme Toplantısı TMİK 002: Makale
DetaylıCerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı
Hematoloji ve Kemik İliği Transplantasyon Hastalarında Rektal Kolonizasyon ve Bakteriyemi İlişkisinin Araştırılması Asiye Karakullukçu 1, Mehtap Biçer 2, Gökhan Aygün 1 Şeniz Öngören 3, Cem Ar 3, Elvin
DetaylıVİROLOJİ -I Antiviral İmmunite
VİROLOJİ -I Antiviral İmmunite Prof.Dr. Yılmaz Akça Prof.Dr. Feray Alkan Prof.Dr. Aykut Özkul Prof. Dr. Seval Bilge-Dağalp Prof.Dr. M. Taner Karaoğlu Prof.Dr. Tuba Çiğdem Oğuzoğlu DOĞAL SAVUNMA HATLARI-DOĞAL
DetaylıDilara YILDIRAN. Candida İzolatlarının Tür Düzeyinde. ve MALDI-TOF MS Sistemlerinin Karşılaştırılması. Mikr. Uzm.
Candida İzolatlarının Tür Düzeyinde Tanımlanmasında Altın Standart Yöntem Olan rdna ITS1/2 Dizi Analizi ile VITEK 2 YEAST ID, API ID 32C ve MALDI-TOF MS Sistemlerinin Karşılaştırılması D i l a r a Y ı
DetaylıHASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ. Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ
HASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ MİKROORGANİZMA GRUPLARININ DİRENÇLİDEN DUYARLIYA DOĞRU SIRALANMASI DİRENÇLİ DUYARLI Prionlar Bakteri sporları Mikobakteriler Protozoa
DetaylıSAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Sağlık hizmeti sunumu sırasında sağlık çalışanları, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklarını tehdit eden pek çok riske maruz
DetaylıHASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ. Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ
HASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ Hastane (nozokomiyal) enfeksiyonları, bir hastanede bulunma ile sebep ilişkisi gösteren, yatan hasta sağlık personeli ziyaretçi hastane
DetaylıMikrobiyal Gelişim. Jenerasyon süresi. Bakterilerde üreme eğrisi. Örneğin; (optimum koşullar altında) 10/5/2015
Mikrobiyal Gelişim Tek hücreli organizmalarda sayı artışı Bakterilerde en çok görülen üreme şekli ikiye bölünmedir (mikroorganizma sayısı) Çok hücreli organizmalarda kütle artışı Genelde funguslarda görülen
DetaylıYoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Kandida Enfeksiyonları ve Mortaliteyi Etkileyen Risk Faktörleri
Yoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Kandida Enfeksiyonları ve Mortaliteyi Etkileyen Risk Faktörleri Emel AZAK, Esra Ulukaya, Ayşe WILLKE Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
DetaylıÇok Düşük Doğum Ağırlıklı Preterm Bebeklerde Lactobacillus Reuteri'nin Fungal Profilakside Kullanımı: Randomize Kontrollü Bir Çalışma
Çok Düşük Doğum Ağırlıklı Preterm Bebeklerde Lactobacillus Reuteri'nin Fungal Profilakside Kullanımı: Randomize Kontrollü Bir Çalışma Mehmet Yekta Öncel, Sema Arayıcı, Fatma Nur Sarı, Gülsüm Kadıoğlu Şimşek,
DetaylıCerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü Prof. Dr. Neşe Saltoğlu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
DetaylıLENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014
LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 Lenfoid Sistem Lenfositlerin, mononükleer fagositlerin ve diğer yardımcı rol oynayan hücrelerin bulunduğu, yabancı antijenlerin taşınıp yoğunlaştırıldığı, Antijenin
DetaylıEnzimlerinin Saptanmasında
Gram Negatif Bakterilerde Karbapenemaz Enzimlerinin Saptanmasında OXA-48 K-Se T, Blue-Carba Test ve PCR Testlerinin Etkinliğinin Karşılaştırılması Ayham Abulaila, Fatma Erdem, Zerrin Aktaş, Oral Öncül
Detaylıİnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ
İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ Son 20 yılda IFH sıklığı arttı Hematolojik maligniteler Kompleks hastalar ve hastalıklar
Detaylı7. BÖLÜM MİKROBİYAL GELİŞİM
7. BÖLÜM MİKROBİYAL GELİŞİM 1 Gelişim Tek hücreli organizmalarda sayı artışı Bakterilerde en çok görülen üreme şekli ikiye bölünmedir (mikroorganizma sayısı) Çok hücreli organizmalarda kütle artışı Genelde
DetaylıKlinik Mikrobiyoloji'de Bu Yıl Makaleler -2- Klinik mikoloji. Dr.Çağrı Ergin Pamukkale Üniversitesi / Denizli
Klinik Mikrobiyoloji'de Bu Yıl Makaleler -2- Klinik mikoloji Dr.Çağrı Ergin Pamukkale Üniversitesi / Denizli Patoloji Fungal lökonişi Onikomikozun beyaz değişimleri Süperfisiyal beyaz onikomikoz Nadir,
DetaylıSIK KARŞILAŞILAN HASTANE İNFEKSİYONLARI ve BUNLARIN NEDEN OLDUĞU EKONOMİK KAYIPLAR. İlhan ÖZGÜNEŞ *
SIK KARŞILAŞILAN HASTANE İNFEKSİYONLARI ve BUNLARIN NEDEN OLDUĞU EKONOMİK KAYIPLAR İlhan ÖZGÜNEŞ * İnsanlık tarihi hastalıklardan korunma ve hasta bakımını yetkinleştirme ile ilgili girişimlerle doludur.
DetaylıKan Kültürlerini Nasıl Değerlendirelim? Rehber Eşliğinde. Dr. Banu Sancak
Kan Kültürlerini Nasıl Değerlendirelim? Rehber Eşliğinde Dr. Banu Sancak KAN KÜLTÜRÜ Mikrobiyoloji laboratuvarının en değerli örneklerinden biridir. Kültür sonuçları hastanın sağ kalımı açısından kritik
DetaylıYoğun Bakımlarda İnfeksiyon Kontrolü: Haricen Klorheksidin Uygulanmalı mı?
Yoğun Bakımlarda İnfeksiyon Kontrolü: Haricen Klorheksidin Uygulanmalı mı? Dr. Funda YETKİN İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Sunum Planı Klorheksidin
DetaylıTekrarlayan Üriner Sistem Enfeksiyonlarına Yaklaşım. Dr.Adnan ŞİMŞİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD
Tekrarlayan Üriner Sistem Enfeksiyonlarına Yaklaşım Dr.Adnan ŞİMŞİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD ÜSE Tüm yaş grubu hastalarda en çok rastlanılan bakteriyel enfeksiyonlar İnsidans 1.000 kadının
DetaylıSOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON
SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON Ali ŞENGÜL MEDICALPARK ANTALYA HASTANE KOMPLEKSİ İMMÜNOLOJİ BÖLÜMÜ Organ nakli umudu Beklenen Başarılı Operasyonlar Hayaller ve Komplikasyonlar?
DetaylıNocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Nocardia Enfeksiyonları Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Nocardia Enfeksiyonları Nocardia insanlarda ve hayvanlarda lokalize veya dissemine enfeksiyonlardan sorumlu olabilen
DetaylıEdinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli
Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD Doğal bağışıklık Edinsel bağışıklık Hızlı yanıt (saatler) Sabit R yapıları Sınırlı çeşidi tanıma Yanıt sırasında değişmez Yavaş yanıt (Gün-hafta)
Detaylı*Barsak yaraları üzerine çalışmalarda probiyotikler, yaraların iyileşmesi ve kapanması amaçlı test edilmiştir.
* *Aşılama öncesinde ve beraberinde probiyotik kullanma veya aşının içine serokonversiyon oranını arttıracağına inanılan suşların eklenmesi ilgili çalışmalar son birkaç yılda hızla artmıştır. *Şimdiye
Detaylı2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları
B) RADYASYON UYGULAMALARI Radyasyon = enerji yayılması 1)Elektromanyetik radyasyon. UV, X ve γ ışınları 2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları İyonizan ışınların canlı hücreler üzerine
DetaylıAntibiyotik Direncini Önlemek! (Hastane Bakış Açısı) Dr Gökhan AYGÜN İÜC- CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD
Antibiyotik Direncini Önlemek! (Hastane Bakış Açısı) Dr Gökhan AYGÜN İÜC- CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD Sunum Giriş Felsefe Yapılabilecekler Öneriler Sonuç Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD
DetaylıTravmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık
Doç. Dr. Onur POLAT Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık personeli gibi hastalardan bulaşabilecek
DetaylıYOĞUN BAKIM HASTALARINDA Candida albicans ve Non-albicans KANDĐDA TÜRLERĐNE BAĞLI GELĐŞEN KANDĐDEMĐLERDE
BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ Đnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı YOĞUN BAKIM HASTALARINDA Candida albicans ve Non-albicans KANDĐDA TÜRLERĐNE BAĞLI GELĐŞEN KANDĐDEMĐLERDE RĐSK FAKTÖRLERĐNĐN BELĐRLENMESĐ
DetaylıDR ALPAY AZAP ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İNFEKSİYON HASTALIKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ AD
DR ALPAY AZAP ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İNFEKSİYON HASTALIKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ AD BAĞIŞIKLIĞI BASKILANMIŞ HASTA? Bağışıklığı Baskılanmış Hastalarda IFI gelişme riski: Düşük Risk Orta Risk
DetaylıI- Doğal-doğuştan (innate)var olan bağışıklık
I- Doğal-doğuştan (innate)var olan bağışıklık Fagositik hücreler (makrofajlar, mast hücreleri) Kompleman sistemi(direkt bakteri hücre membranı parçalayarak diğer immün sistem hücrelerin bunlara atak yapmasına
DetaylıKandida Enfeksiyonlarında Direnç Sorunu. Dr.Buket Ertürk Şengel Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pendik Eğitim vearaştırma Hastanesi
Kandida Enfeksiyonlarında Direnç Sorunu Dr.Buket Ertürk Şengel Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pendik Eğitim vearaştırma Hastanesi İnvaziv Fungal Enfeksiyonların Literatürde Rapor Edilen Oranları (%)
Detaylı14 Yaşında erkek hasta Ocak 2010: propitoz, kan değerlerinde azalma, lökositoz ve işitme azlığı
UZMANIYLA TARTIŞALIM Mine Doluca Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD, İzmir Olgu 1 14 Yaşında erkek hasta Ocak 2010: propitoz, kan değerlerinde azalma, lökositoz ve işitme azlığı
DetaylıProbiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı
Probiyotik suşları Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı İnsan ve bakteri ilişkisi İnsan vücudundaki bakterilerin yüzey alanı = 400 m 2 (Tenis kortu kadar) İnsandaki gen
DetaylıEnfeksiyon odaklarından izole edilen Gram negatif ve Gram pozitif bakterilerde antimikrobiyal duyarlılık sonuçları
Enfeksiyon odaklarından izole edilen Gram negatif ve Gram pozitif bakterilerde antimikrobiyal duyarlılık sonuçları Doç. Dr. Gönül Şengöz 13 Haziran 2015 KAYIP DİLLERİN FISILDADIKLARI SERGİSİ-İSTANBUL Antimikrobiyal
DetaylıSOLİT ORGAN TRANSPLANTASYONU ve BK VİRUS ENFEKSİYONLARI Doç. Dr. Derya Mutlu Güçlü immunsupresifler Akut, Kronik rejeksiyon Graft yaşam süresi? Eskiden bilinen veya yeni tanımlanan enfeksiyon etkenleri:
DetaylıPetrifilm Maya ve Küf Sayım Plakalarında maya ve küf kolonilerini birbirinden ayırmak için aşağıda belirtilen genel özelliklere dikkat edin: MAYA
Petrifilm Maya ve Küf Sayım Plakasında maya ve küf kolonileri kolayca sayılabilir. Gösterge boya, maya ve küf kolonilerini boyar, böylece kontrast sağlar ve sayım işlemini kolaylaştırır. Petrifilm Maya
DetaylıEklem Protez Enfeksiyonlarında Antimikrobiyal Tedavi
Eklem Protez Enfeksiyonlarında Antimikrobiyal Tedavi Dr. Çağrı Büke Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı 26.12.15 KLİMİK - İZMİR 1 Eklem protezleri
DetaylıGram (+)Bakterilerde Duvar Yapısı Gram (-) Bakterilerde Duvar Yapısı Lipopolisakkaritin Önemi
Gram (+)Bakterilerde Duvar Yapısı Çoğunluğu peptidoglikan yapıdır. Bunun yanında teikoik asitte içerirler. Bu yapı gliserol veya Ribitolün PO4 gruplarına bağlanmasıyla oluşur. Teikoik asitler peptidoglikan
DetaylıKLL DE. kları ABD Hematoloji BD Bursa
KLL DE İNFEKSİYON YÖNETİMİ Dr. Rıdvan R ALİ Uludağ Üniversitesi Tıp T p Fakültesi İç Hastalıklar kları ABD Hematoloji BD Bursa KLL ile ilişkili bilgilerimizde önemli değişiklikler iklikler söz s z konusu
DetaylıVİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ
VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ Doç. Dr. Koray Ergünay MD PhD Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Viroloji Ünitesi Viral Enfeksiyonlar... Klinik
DetaylıKanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler
EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin
DetaylıNozokomiyal SSS Enfeksiyonları
Nozokomiyal SSS Enfeksiyonları Nozokomiyal SSSİ En ciddi nozokomiyal enfeksiyonlardan biri Morbidite ve mortalite yüksektir. Nozokomiyal SSSİ Tüm HE %0.4 ünden sorumlu. En sık görülen formları: Bakteriyel
DetaylıTIBBĠ BĠLĠMLERE GĠRĠġ DĠLĠMĠ MĠKROBĠYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI
TIBBĠ BĠLĠMLERE GĠRĠġ DĠLĠMĠ MĠKROBĠYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI ÖĞRETĠM ÜYESĠ : Prof. Dr. O. ġadi Yenen Ders: VĠROLOJĠYE GĠRĠġ, TARĠHÇE ve EVRĠM 1. Virusların tanımlanması ve rolüne ilişkin önemli tarihsel gelişmelerin
DetaylıANTRAKS (ŞARBON) septisemik, bulaşıcı, zoonoz
ANTRAKS (ŞARBON) septisemik, bulaşıcı, zoonoz ÖLÜMden hemen önce ya da sonra doğal boşluklardan KAN PIHTILAŞMAMA KOYU RENK alma DALAKta büyüme ÖDEM ETİYOLOJİ Bacillus anthracis Gram pozitif kapsüllü *
DetaylıMinimum Bakterisidal. Prof.Dr.Ayşe Willke Topcu Mart 2010, Aydın
Minimum Bakterisidal Konsantrasyon (MBC) Prof.Dr.Ayşe Willke Topcu Mart 2010, Aydın Antimikrobik Tedavinin Başarısı Esas olarak konak defans mekanizmasına bağlıdır Konak antibiyotikle etkisi azalmış mikroorganizmayı
DetaylıKISITLI ANTİBİYOTİK BİLDİRİMİ
KISITLI ANTİBİYOTİK BİLDİRİMİ YAYIN TARİHİ 01/07/2011 REVİZYON TAR.-NO 00 BÖLÜM NO 04 STANDART NO 11 DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTÜ 00 Kısıtlı Bildirim : Duyarlılık test sonuçları klinikteki geniş spektrumlu antimikrobik
DetaylıMikotoksin nedir? En sık karşılaşılan mikotoksinler; Aspergillus Penicillium Fusarium Alternaria
Mikotoksin nedir? Aspergillus Penicillium Fusarium Alternaria belirli nem ve ısı koşullarında oluşturdukları fungal metabolitler En sık karşılaşılan mikotoksinler; o aflatoksinler, o okratoksin, o trikotesen,
Detaylı* Madde bilgisi elektromanyetik sinyaller aracılığı ile hücre çekirdeğindeki DNA sarmalına taşınır ve hafızalanır.
Sayın meslektaşlarım, Kişisel çalışmalarım sonucu elde ettiğim bazı bilgileri, yararlı olacağını düşünerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Çalışmalarımı iki ana başlık halinde sunacağım. MADDE BAĞIMLILIĞI
DetaylıHAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111
HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ
DetaylıHücresel İmmünite Dicle Güç
Hücresel İmmünite Dicle Güç dguc@hacettepe.edu.tr kekik imus Kalbe yakınlığı ve Esrarengiz hale Ruhun oturduğu yer Ruh cesaret yiğitlik Yunanlı Hekim MS 1.yy Kalp, pankreas, timus imus yaşla küçülür (timik
DetaylıKLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR
KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR BİYOKİMYA LABORATUVARI Laboratuvarın çoğunlukla en büyük kısmını oluşturan biyokimya bölümü, vücut sıvılarının kimyasal bileşiminin belirlendiği bölümdür. Testlerin çoğunluğu,
DetaylıBİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK
1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit
DetaylıHEMODİYALİZ HASTALARINDA GÖRÜLEN İNFEKSİYON ETKENLERİ
HEMODİYALİZ HASTALARINDA GÖRÜLEN İNFEKSİYON ETKENLERİ Dr. Talât Ecemiş Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Venöz ulaşım yolu Arteriyovenöz şantlar Kateterler
DetaylıBiyofilmler; mikroorganizmaların, biyotik veya abiyotik yüzeylere adhezyonu sonrasında oluşturdukları glikokaliks olarak da adlandırılan
Biyofilmler; mikroorganizmaların, biyotik veya abiyotik yüzeylere adhezyonu sonrasında oluşturdukları glikokaliks olarak da adlandırılan ekstraselluler matriks içinde, birbirlerine yapışarak meydana getirdikleri
DetaylıMycobacterium. Mycobacterium hücre duvarının lipid içeriği oldukça fazladır ve mikolik asit içerir
Mycobacterium Mycobacteriaceae ailesi üyeleri uzun, ince, çomak şekilli, hareketsiz bakterilerdir. Özel ayırt edici boyalarla bir kez boyandıklarında seyreltik asitlerle boyayı vermemeleri yani dekolorize
DetaylıKANDİDÜRİ Olgu Sunumları
KANDİDÜRİ Olgu Sunumları Dr Vildan AVKAN-OĞUZ Dokuz Eylül üniversitesi Tıp Fakültesi Ġnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. ÇeĢme / Aralık 2009 Olgu - 1 56 yaģında, erkek hasta ġikayeti yok
Detaylı'nosocomial' Yunanca iki kelimeden oluşur
'nosocomial' Yunanca iki kelimeden oluşur 'nosus' hastalık 'komeion' icabına bakmak 'nosocomial' tıbbi tedavi altında iken hastanın edindiği herhangi bir hastalık Tanım Enfeksiyon Hastaneye yatırıldığında
DetaylıDİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II. KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU Doç.Dr. Engin DEVECİ İMMÜN SİSTEM TİPLERİ I- Doğal-doğuştan (innate)var olan bağışıklık Fagositik hücreler (makrofajlar, mast
DetaylıFEBRİL NÖTROPENİK HASTALARDA ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ
FEBRİL NÖTROPENİK HASTALARDA ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ Doç. Dr. Orhan Yıldız Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Kayseri Erciyes Üniversitesi
DetaylıKAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN
KAN DOKUSU Prof. Dr. Levent ERGÜN 1 Kan Dokusu Plazma (sıvı) ve şekilli elemanlarından oluşur Plazma fundememtal substans olarak kabul edilir. Kanın fonksiyonları Transport Gaz, besin, hormon, atık maddeler,
Detaylı