Çocuk, çok berrak bir. okur... Yazar-yayıncı Mine Soysal: Aydınlık BU SAYIDA 34 KİTAP TANITILIYOR. Vahşi Batı nın en hızlı kovboyu

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Çocuk, çok berrak bir. okur... Yazar-yayıncı Mine Soysal: Aydınlık BU SAYIDA 34 KİTAP TANITILIYOR. Vahşi Batı nın en hızlı kovboyu"

Transkript

1 Aydınlık. KITA PAydınlık BU SAYIDA 34 KİTAP TANITILIYOR Toplam: Haziran 2012 Cuma / Yıl: 1 / Sayı: 16 Gazetesi nin ücretsiz ekidir Vahşi Batı nın en hızlı kovboyu Yazar-yayıncı Mine Soysal: Çocuk, çok berrak bir Delphine ve Marinette okur... Astronot olmak isteyen bir çocuk Hiç bitmeyen öyküler Yaz ayları için deniz kokulu çocuk kitapları Rüzgâra en yakın yerde Delil, hep üretilir!

2

3 İÇİNDEKİLER Haftanın Portresi: Tahir Alangu ( ) s. 4 Vahşi Batı nın en hızlı kovboyu s. 4 Delphine ve Marinette s. 6 Seçtiklerimiz s. 8 Hiç bitmeyen öyküler s. 9 Astronot olmak isteyen bir çocuğun kitaplığı s. 10 Küçüklere masallar, büyüklere dersler: Küçük Prens s. 11 Kapak/yazar-yayıncı Mine Soysal la çocuk kitapları üzerine: Çocuk, çok berrak bir okur... s Kaostan düzene güvenlik ve hijyen terörü s. 15 Rüzgâra en yakın yerde s. 16 Emekçiler de onu yazıyor s. 17 Yeni Çıkanlar s. 18 Delil, hep üretilir! s. 20 Sahaf-Anadolu dan Kitabevi s. 21 Alıntı Test-Bulmaca s. 22 ÖneriYorum 1- Zübük Aziz Nesin, Adam Yayınları, 272 s. 2- Deliler Boşandı Aziz Nesin, Nesin Yayınları, 176 s. 3- Gol Kralı Aziz Nesin, Adam Yayınları, 287 s. 4- Ah Biz Ödlek Aydınlar Aziz Nesin, Nesin Yayınları 5- Büyük Grev Aziz Nesin, Nesin Yayınları, 320 s. Aydınlık KİTAP Çocuk masumluğuyla yazmak ve okumak... Çocuklar, gökku a n n tüm renklerini içerirler. Tüm kitaplarda da o renkleri görmek isterler HAZ RAN 2012 CUMA 3 SUNU lk say s ndan itibaren çocuklara yönelik yay nc l n örneklerine, çocuk kitaplar na özel bir önem veren Ayd nl k Kitap, bu say s nda kapak konusu olarak çocuk masumlu- uyla okuman n, çocuk masumlu uyla yazman n nas l gerçekle ebilece ini soru turuyor bir anlamda. Amac m z yaln zca, her yaz mevsiminde, okullar tatile girdi inde al kanl kla yap lan türden Çocuklar yaz n ne okusun? dosyas yapmak de il... Bu alan n ülkemizdeki en yetkin isimlerinden biri olan Mine Soysal'la yapt m z söyle ide de görece iniz gibi, ilk bak ta göründü ünden çok daha geni boyutlu bir alan n; profesyonelli in, yeti kinlere yönelik yay nc l ktan çok daha fazla hüküm yürütmesi gereken bir dünyan n gerçeklerini aktarmay da amaçlad k bu say m zda. Soysal, çocuklar n en berrak okurlar oldu unu vurguluyor... Tüketim ç lg nl n n ana hedeflerinden biri konumundaki çocuklar m za yönelik kitaplar n tüketilmesi de il, nas l haz rlanmas ve nas l okunmas gerekti i konusunda da berrakl k sa lanmas gerekti ini dü ünüyoruz Ayd nl k Kitap olarak. Baz çocuk kitaplar vard r ki onlarla birlikte büyüyen küçükler, sonunda mutlaka iyi büyüklere dönü ürler. Çocuklu unda, bir eftalinin, kar ncalarla, kargalarla, toprakla, güne le ve insanla ili kisini anlatan bir kitab okuyan birisinin, payla may bilmemesi, kötü bir insan olmas pek mümkün de ildir sanki. Çocuk kitaplar n n, berrakl yitirmemesi ve göku a n n tüm renklerini içermeyi sürdürmesi dile iyle, bir de projeden, Çocuk Yazarlar dan söz edelim... stanbul Teknik Üniversitesi'nin de i ik fakültelerinde okuyan sekiz ö rencinin Ekim 2011'de ba latt Çocuk Yazarlar projesi, yard ma muhtaç çocuklar n, ileti im ve kendilerini ifade etme becerilerinin geli tirilerek toplumda en iyi ekilde yer almalar na bir nebze de olsa katk da bulunman n yan s ra çocuklar n hayal güçlerini geli tirmek, edebiyata kar ilgilerini uyand rmak ve canl k lmay amaçl yor. Onlar gelece i yaz yor slogan yla süren çal malarla ilgili ayr nt l bilgi edinmek isteyen okurlar m z, cocukyazarlar.com adresini ziyaret edebilirler. Aydınlık. KITA P Aydınlık Gazetesi nin ücretsiz ekidir Editör: Pınar Akkoç Yazıişleri: Damla Yazıcı Reklam Müdürü: Saynur Okuroğlu Sayfa Sekreteri: Yasin Sarı Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. adına sahibi: Mehmet Sabuncu Genel Yayın Yönetmeni: Serhan Bolluk Sorumlu Müdür: Mehmet Bozkurt Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Yalçın Koreş Cad. No: 12/A Bodrum Kat Bağcılar / İstanbul Tel:

4 4 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP HAFTANIN PORTRES Tahir Alangu ( ) Başta Keloğlan olmak üzere masallar, gölge oyunları, destanlar, göçmen folkloru ve bunlarla ilgili kuramsal sorunlar hakkında araştırmalarda bulundu. Halkbilimin geleneklerin incelenmesinde eskiye bağlı kalınması yöntemine karşı çıktı. 1916'da İstanbul'da doğan Tahir Alangu, 1938'de Kabataş Lisesi'ni, 1943'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra, köy enstitülerinde ve çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı, gazetelerde eleştirileri yayımlandı. Ferhan Şensoy, Selim İleri, Nedim Gürsel, İzzet Yasar gibi günümüz yazar ve sanatçıları, Alangu'nun yetiştirdiği öğrencilerdendir. Boğaziçi Üniversitesi'nde halkbilim dersleri veren Alangu'nun şiirleri, eleştirileri, edebiyat, tarih ve halkbilim üzerine yazıları öğrencilik yıllarından başlayarak Yurt, Tarihten Sesler, Yeni Türk, Değirmen, Gündüz, Yeni Yurt, Yenilik, Yeditepe, Türk Dili, Dost ve Kim gibi dergilerde yayınlandı arasında Varlık dergisinde roman ve öykü değerlendirmeleri yazdı, Varlık Yıllığı'nın hazırlanmasına katkıda bulundu. Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde de yazdı. Ömer Seyfettin'in bütün eserlerini baskıya hazırladı. Asıl kültürel katkısını halkbilim dalında yaptı. Başta Keloğlan olmak üzere masallar, gölge oyunları, destanlar, göçmen folkloru ve bunlarla ilgili kuramsal sorunlar hakkında araştırmalarda bulundu. Halkbilimin geleneklerin incelenmesinde eskiye bağlı kalınması yöntemine karşı çıktı, bu bilimin eskinin temelleri üzerinde yeni bir çağdaş toplum yapısı oluşturulmasına katkı sağlayacağını savundu. 19 Haziran 1973'te İstanbul'da yaşama veda etti. Başlıca yapıtları arasında Kalavela (Ünlü Fin destanının incelenmesi ve 50 türküsünün özeti, 1943), Servet-i Fünun Edebiyatı Antolojisi (1958), Cumhuriyetten Sonra Hikaye ve Roman (3 cilt, ), Ömer Seyfettin, (Biyografi-roman, 1968), 100 Ünlü Türk Eseri (1974), Billur Köşk Masalları sayılabilir. Ferhan Şensoy, lise yıllarında tanıdığı öğretmeni Alangu'yu şöyle anlatmıştı: Ona herkes Baba Tahir, diyor... Koridorda görmüşlüğümüz var. Tahta bir ağızlıkla sigara içiyor. Pek kimseyle konuşmuyor. Siyah ya da kahverengi çizgili yakım elbise ve yelek giyiyor. Çantasını hiç elden bırakmıyor. Derken bir gün zart diye giriyor sınıfa, gözünde şişe dibi gözlükler, elinde tahta ağızlığı, dolma parmaklar sıkı sıkı tutuyor ağızlığı, ağır ağır yürüyor kürsüye, saçı epeyce dökülmüş, kararlı dev adam. Kırlaşmış pos bıyıkları gülümseyen ağzını saklıyor. - Oturun!, diyor, isteksizce ve yarım göt ayağa kalkmış ve gereken suskunluğa henüz ulaşamamış bizlere. Şöyle bir bakıyor sınıfa. biz de ona bakıyoruz. sırıtıyor. Biz de sırıtsak mı acaba? - Mollalar, o önünüzdeki, üstünde 'edebiyat' yazan kitap okunmayacak. Ananıza babanıza söyleyin, Size birer Sait Faik külliyatı alsın... Haftaya edebiyat! Bu ders serbestsiniz, ne isterseniz yapın! diyerek çekip gidiyor sınıftan. Vahşi Batı nın en hızlı kovboyu EMEL TELCİ Gölgesinden bile hızlı silah çekebilen, fakir ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni maceraları, hikayeler ve çizgi romanlar halinde Yapı Kredi Yayınları tarafından hazırlandı. 17 Hazirana kadar devam eden sergisi de YKY Kültür Merkezi'nde sergileniyor. İlk olarak 1946 yılında Belçikalı karikatürist Morris tarafından çizilen Red Kit (Lucky Luke), sadık atı Düldül (Jolly Jumper) ve şapşal köğeği Rin Tin Tin (Rantanplan) ile birlikte evlerinden çok çok uzaklarda suçlularla mücadele eder. İflah olmaz düşmanları Dalton Kardeşler (küçükten büyüğe Joe, Jack, William, Avarel) her biri birbirinden şaşkın haydutlardır ve paçayı bir türlü kurtaramazlar. Diğer unutulmaz karakterler feci kurabiyeler yapan Kalamiti Jane, Billy Kid, Yargıç Roy Bean, Jesse James, Akbaba ve postacı Hank'tir. Red Kit dünyada pek çok defa animasyon ve televizyon serisi olarak filme çekilmiştir. Türkiye'de 1967'de çekilen, başrolünde Öztürk Serengil'in oynadığı film, Öztürk Serengil'in rüyasında kendini Red Kit sanmasıyla başlar. 1974'te çekilen "Atını Seven Kovboy" isimli filmde de Red Kit Sadri Alışık'tır. Red Kit dünya üzerinde en çok Türkiye'de tanınır ve sevilir. Orijinal adı Lucky Luke olan kovboya, 1954 yılında Türkçe uyarlamasını hazırlarken Red Kit adını veren Ferdi Sayışman, ismin nerden geldiğini de şöyle açıklamış: "O zaman Lucky Luke'un maceraları Fransız Spirou dergisinde çıkıyordu. Burada da yayınlamaya karar verince, Türkçe ne isim koyalım diye düşünmeye başladık. Bir arkadaşın çıkarmak istediği Red Rider (Kızıl Sürücü) diye bir dergi vardı. Ben de Bil Kit diye başka bir derginin kopyasını yapıyordum. Red kısmını Red Rider'dan Kit kısmını da Bil Kit'ten aldık, Red Kit oldu." Red Kit 1983 yılında ağzındaki sigarayı atıp yerine saman parçası tutmaya başlayınca, Dünya Sağlık Örgütü'nden ödül almış. Sigara içmediği gibi aynı zamanda kimseyi öldürmeyen ya da yaralamayan tek kovboydur. Bütün ömrü hapisten kaçan Daltonları tekrar hapse tıkmakla geçer ama yine de komik ve mütevazı yanından bir şey eksilmez. Hep aynı kıyafeti giyer, sarı gömlek, siyah yelek, kırmızı fular ve şapka. "İçimde takip edildiğime dair bir his var " der devamlı ve yanılmaz. Kasabaya gelen tüm yabancı kadınlar Red Kit'in yakışıklılığından etkilenir. Atı Düldül de en az onun kadar yakışıklıdır. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Red Kit 11- Benim Kahraman Kovboyum" adlı kitapta Red Kit yine garip maceraların içine giriyor. Kasabaya gelen dünya güzeli Lola Montes ve Baron Eugene de Primesautier hazine peşinde türlü oyunlar oynuyorlar. "Red Kit- Toplu Albümleri 4" ise "Mavi Ayaklara Karşı", "Joss Jamon'a Karşı" ve "Daltonların Yeğeni" isimli üç albümden oluşan bir çizgi roman yılları arasında ayrı ayrı yayımlanan bu albümleri Yapı Kredi Yayınları tek bir kitapta toplamış. Çocukken çok izlediğim Red Kit çizgi filmlerinin sonunda çalan müzik, Pembe Panter ve Dedektif Gadget'ın müzikleriyle birlikte en sevdiğim çizgi film müziğidir. "Ben fakir ve yalnız bir kovboyum, evimden çok çok uzaklardayım" der Red Kit ve günbatımına doğru yol alır. Eğlenceli okumalar diliyoruz. ("Red Kit Toplu Albümleri 4" ve "Red Kit Benim Kahraman Kovboyum", Goscinny, Çizen: Morris, Çev: Eray Canberk, Yapı Kredi Yayınları)

5

6 6 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP Delphine ve Marinette İREM HALIÇ Fransız romancı, mizah, senaryo, oyun yazarı ve masal dünyasının en sevilen yazarlarından biri olan Marcel Ayme'ın, eserlerindeki gerçeküstü kurguları ve farklı teknikleriyle çocuklar için apayrı bir yeri vardır. Akla gelmemiş konuları işlediği romanları adeta çocukların hayal dünyasıyla yarış halindedir. Mesela en çok bilinen öyküsü olan, Paris'te bulunan bir heykelin yapımı için de ilham vermiş olan "Duvargeçen", duvarların içinden kolayca geçme yeteneği bulunan çekingen bir devlet memurunun herkesi şaşkına çeviren serüvenini anlatır. Marcel Ayme'ın yarattığı insancıklar için şöyle söylenir: "Marcel Ayme'ın romanlarındaki tuhaf insanlar, aslında çoğu zaman kendileri de tuhaflıklar yapan normal insanların yanı başlarında gezinirler." 1902'de Burgonya'da doğan Marcel Ayme, Paris'te gazeteci olarak çalışmış. İlk romanı "Brulebois" 1926'da yayımlanmış. "La Table aux creves" kitabıyla "Prix Renaudot" ödülünü kazanmış. Sonra çocuklara yönelik öyküler, romanlar yazmaya başlamış. En ilginç romanlarından biri olan "İğreti Surat" görünürde iyi bir işi, huzurlu bir aile yaşantısı olan kentli Bay Cerusier'nin yüzünü kaybetmesinin hikayesini anlatıyor. Yüzünün değişmesiyle birlikte eskisinden çok daha yakışıklı olan bir adamın, o zamana dek kontrolünü elinde bulunduramadığı yaşamına hükmetme arzusunun kimi zaman keskin bir mizahla aktaran roman ikinci bir şans yakaladığını düşünen bu adamın macerasını anlatıyor. Yapıtın bir başka özelliği de, usta eleştirmen ve çevirmen Nurullah Ataç tarafından Türkçe'ye aktarılmış olması. İKİ GÜZEL KIZKARDEŞ Sizin için okuyup incelediğimiz, Can Yayınları'ndan çıkan, Tahsin Yücel çevirisi masallar da, diğer romanlarındaki gibi hem çok ilginç hem de çok eğlenceli. Bu masalların iki küçük kahramanı Delphine ve Marinette, altın saçlı, güzel mi güzel iki kız kardeş. Büyük bir çiftlikte aileleriyle yaşıyorlar ve çeşit çeşit hayvanları var. Delphine ve Marinette'in yaşadığı sıradan olayları anlatırken Marcel Ayme, hayvanları da alışıldık bir şeymiş gibi insan benzeri kişiliklere büründürüyor ve konuşturuyor. Her biri düşünceleri ve türlü türlü becerileri olan hayvanlar. Marcel Ayme diğer tüm masal kahramanı hayvanlara oranla daha fazla kişilik yüklemiş her birine. Bu konuyla ilgili olarak ilk okuduğum "Kurt" masalından başlamak isiyorum. KURTLA OYUN Kurt paradigması yüzyıllar boyu farklı şekillere bürünerek masallara konu olmuştur. Yeryüzünde bu masalların farklı toplumsal normlara uyarlanmış yaklaşık otuz beş versiyonu varmış. Kurt figürü de en son Grimm Kardeşler'in kirlilikleri, aşırılıkları ve cinselliği sansürleyerek toplum tarafından daha kabul edilebilir hale getirdikleri uyarlamadaki kötü ve uyanık haliyle akıllardadır. Ama hâlâ hayvansal özellikler taşır. Marcel Ayme'ın kurdu ise içinde psikolojik gelgitler yaşayan, kimliğini bulmaya çalışan, iyi mi kötü mü olduğunu anlamak için kendini sınayan, adeta kişisel gelişimini tamamlamaya çalışan insana benzer bir varlıktır. Kurt, Delphine Marinette'le tanıştığında kızların altın sarısı saçlarından, güzelliklerinden ve çocuksu saflıklarından etkilenir ve içindeki art niyet yok oluverir. Kurt gittikçe iyi olduğuna inanmaya başlar, kızları da inandırır. İki kardeş ve kurt birbirlerine epey alışırlar. Randevulaşıp ebeveynleri evde olmadığı zamanlarda buluşup çeşitli oyunlar oynarlar. Ta ki sıra "kurtçuluk" oyununa gelene kadar. Kurt bu oyunda çocukları kovalayıp korkutan kurdu oynamalıdır. Kendinden emin oyuna başlar ama sandalyenin altında rol icabı pusuda beklerken oyunun senaryosu aklına geldikçe, gözleri parlamaya, ağzı sulanmaya, pençeleri hareketlenmeye başlar ve nihayetinde kendine hakim olamayıp kızları yutuverir. Tabii ebeveynler eve döndüklerinde kızlarını kurdun karnından çıkarırlar ve kızlar birlikte geçirdikleri güzel vakitlerin hatırına kurdu affedip gitmesine izin verirler. Kurt yaptığı şeyden çok pişmanlık duyar ama istemeden yaptığının da farkındadır. Bazen iyi olduğumuzu sanırız, oysaki sadece kötülük yapmak için fırsatımız olmamıştır. Bir diğer masal hayal kurarken at ile eşek olmayı dileyen Delphin ile Marinette'in sabah uyandıklarında at ve eşek olmalarıyla başlıyor. Devamında gelişen olaylarda yine kimlik ve hatıralarla ilgili ilginç çözümlemeler yapılmış. Hayvana dönüşen kızların anne babaları o hayvanların kendi çocukları olduklarını bilmelerine rağmen zaman geçtikçe buna inanmamaya başlayıp onlara ezelden beri hayvanmışlarcasına muamele ediyorlar ve daha fenası hayvan olmaya alışan kızlar hatıralarını yavaş yavaş kaybedip hayvanmışcasına davranıyorlar. Neyseki bir sabah eski hallerine Marcel Ayme dönüyorlar, ancak o zamana dek okuduklarım nefes kesici ve tüyler ürperticiydi. Hayvana dönüşen kızların yaşadıkları karşısındaki düşünceleri ve hislerini okura hiçbir şeyi atlamadan, kesintiye uğratmadan veriyor Marcel Ayme. Bunlara benzer masallarda benzeri görülmemiş psikolojik tespitler barındıran bir diğer masalı da "Suluboyalar" dı. Bugs Bunny'nin çizerin fırçasıyla tüm çizgi film boyunca yön verdiği, gidişata göre yeni evler, kulübeler, yollar, eşyalar çizerek kurguyu o an oluşturuyormuş izlenimi verdiği bölüm tüm Bugs Bunny severlerin unutmadığı bir bölümdür. Delphine ve Marinette de çiftliklerindeki hayvanların resimlerini çizerken, farkında olmadan onları gerçekten değiştirdiler. İlginçtir ki kızların ve hayvanların bu değişimleri kabullenmeleri zor olmadı. Ebeveynler ise derhal veteriner çağırarak olaya müdahale ettiler. Bunlar gibi biri "Daldaki Kedinin Mavi Masalları" diğeri "Daldaki Kedinin Kırmızı Masalları" olmak üzere iki ayrı kitapta toplanmış tam on beş masal var. En çok akılda kalanı ise kuşkusuz Marcel Ayme ile bütünleşen "Yağmur Yağdıran Kedi" dir. Alfons isimli bu kedi basit bir kol hareketiyle yağmur yağdırma yeteneğine sahip. Devamını heyecanınızı kaçırmamak için anlatmıyorum. Ama hayatım boyunca unutamayacağım bir karakter olan sakallı Melina Teyze'ye dikkat! Yazıyı bitirirken küçüklüğümüzün duru serüvenlerini, serüvencilerini ve bizi güzel, çılgın, ütopik hayallere sürükleyen yaratıcılarını saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Çocukları tertemiz kalplerinden öpüyorum. ("Daldaki Kedinin Mavi Masalları" ve "Daldaki Kedinin Kırmızı Masalları", Marcel Ayme, Çev: Tahsin Yücel, Can Yay.) Yazar n Duvargeçen kitab ndan esinlenerek yap lm olan Paris teki heykeli.

7

8 Aydınlık KİTAP SEÇTİKLERİMİZ Midas'ın Serçeparmağı Erol Büyükmeriç, Logos Yay., 16 s. Melek ve Dostları Ayla Kutlu, Bilgi Yay nevi, 240 s. Dünya Kitap Altın Sayfa İlk Gençlik Çağı 2006 ödülüne layık görülen bu yapıtı ile ilk gençlik dönemindeki gençleri sanatın, tarihin, arkeolojinin ve mitolojinin gizemli dünyasına çeken Erol Büyükmeriç, Anadolu'da meydana gelen farklı olaylardan ve onlar için söylenen sayısız söylencelerden biri olan, her dokunduğunu altına çeviren, eşek kulaklı Frigya Kralı Midas'ı farklı bir şekilde aktarıyor. Midas, yaşadığı çağın üzerinden yüzyıllar geçmiş olsa da günümüzde yaşamaya devam eden ender kişiliklerden. Ece ile Arda Peribacaları Ülkesinde Derman Baylad, Bulut Yay., 144 s. Güzel bir çocuk Melek. Tüm çocuklar Melek ve Dostları gibi... Onun da sevinçleri var; kıskançlıkları, korkuları var. Ve sevgi dolu yüreğine doldurduğu dostları var; tüm çocuklar gibi... Melek'in fındık rengi gözleri var. Ağzı da kiraza benziyor. Düz ve uzun saçlarını annesi atkuyruğu bağlıyor" diye başlıyor Melek'in maceraları... Siz de onunla tanışıp arkadaş olmak ister misiniz? Melek ve Dostları her biri türlü maceraları konu alan toplam 15 öyküden oluşuyor. Garfield ile Arkadaşları Odie A k, Jim Davis,Yap Kredi Yay nlar, Çev.Elif Gökteke, 84s. Ece ile Arda'nın hikayelerini anlatan Efsaneler Dizisi'nin dördüncü kitabı Ece ile Arda Peribacaları Ülkesinde. "Kapadokya milattan önce iki bininci yılın ortalarına doğru Kızılırmak yayı içinde bir devlet kuran Hititler tarafından yönetildi. Daha sonra bir imparatorluğa dönüşen bu devlet Kuzeybatı'dan gelen Deniz Kavimleri tarafından yıkılınca ayrı ayrı küçük devletçiklere dönüşen Hitit beyliklerinin yönetimine geçti. Milattan önce 550 yılına doğru Pers Kralı Kyros Orta ve Doğu Anadolu yu fethedince Kapadokya dediğimiz bölge de bugünkü İranlılar'ın ataları sayılan Persler'in yönetimine girdi." Garfield ile Arkadaşları serisinin ikinci mini macerası Odie Âşık, tembel ve obur olduğu kadar bencil de bir kedi olan Garfield'in suçluluk duyarak hatasını telafi etmeye çalıştığı ender olaylardan birini konu alıyor... Dünyanın en ünlü sarmanı, Jon'un aldığı fırçaya âşık olan ev ve oyun arkadaşı saf köpekçik Odie'nin artık kendisiyle oynamamasına bozularak fırçayı gizlice çöpe atar. Ancak kendisinin "cinayet gecesi" olarak tanımladığı o geceden sonra hiçbir şey eskiye dönmez. Bir yandan pişmanlık, bir yandan da güzeller güzeli kız arkadaşının bile kendisini ayıplaması Garfield'e fırçayı bulmaktan başka seçenek bırakmaz. İşte o an heyecan başlar. Martılara Simit Atacaktık Hani? Irmak Ayd n/ Duygu Uzel, Çitlembik Yay nevi, 232 s. Uçurtmayla Balık Tutmak Halime Y ld z, Evrensel Bas m Yay., 61 s. Çocukluk yıllarını neşe içinde geçirenlerden değil Irmak. Sıradan bir çocukluk değil onunkisi. Kolay hiç değil. Erken yaşta büyümek; anneyle babanın ayrılmış ve her ikisinin de yeniden evlenmiş olması yetmezmiş gibi, cezaevindeki baba hasretiyle de yaşamak zorunda kalıyor. Annesi, ikinci babası ve kardeşiyle paylaştığı hayat bu özlemin gölgesinde yaşandığından hep eksik kalıyor. Babasını beklemek, beklerken özlemek, özlerken düşlemek zor; fakat sonrasında yaşayacaklarının daha da zor olacağı kimin aklına gelir? Elindeki kitabın içine düşmek üzere olan bir çocuk gördüm. "Ne yapıyorsun yavrum?" diye sorunca, "Uçurtmayla balık tutuyorum amca" dedi. "Deminden beri izliyorum seni. Yüzün bir gülücüklerle doluyor, bir durgunlaşıyor, epeyce ilginç olmalı?" "Bu kitap yaşamı anlatıyor ama bildiğin bir sıradanlıkla değil. Burda gökyüzü de var, deniz de... Balık da var, şiir de... Düşündüren konular da... Yani yaşamın kendisi var bu kitapta. Annem ve babam da bu kitabı okusa keşke. Büyüklerin yaşamındaki eksik parça bence bu kitap!.."

9 BABİL BALIĞI Aydınlık KİTAP 15 HAZ RAN 2012 CUMA 9 HİÇ BİTMEYEN ÖYKÜLER M. SALİH KURT mustafa.salih.kurt@gmail.com İyi çocuk edebiyatı sadece yetişkinin içindeki çocuğa hitap etmekle kalmaz, aynı zamanda çocuğun içindeki yetişkine de hitap eder. Anonim Bu yazı tamamen ebeveynlere, ilerde ebeveyn olmayı düşünenlere, yaşça küçük yeğenlere, kuzenlere sahip gençlere, çocukluklarında neyi kazandıklarını veya neyi ıskaladıklarını anlamak isteyenlere yöneliktir ve çoğunluğu kişisel deneyimlere dayanmaktadır. Eğer kişisel deneyimlerden veya öykülerden nefret ediyorsanız ve bahsi geçen gruplardan hiçbirine kendinizi ait hissetmiyorsanız, yazıyı okumayı şu anda bırakınız. Kendimi didiklemek üzere oldukça boş vaktimin olduğu dönemlerden birinde, öykülere, kitaplara, bilim kurguya, çizgi romanlara ve modern dünyanın öykü sunma formlarına (sinema, bilgisayar oyunları vb.) olan ciddi ve tedavisi mümkün olmayan bağımlılığımın nedenlerini araştırıyordum. Bir Cumartesi gecesi yine kaseti başa sararken gerçek kafama dank etti. Yetişkinlerin, küçüklüklerinde yaşadıkları sendromların bir bütünü oldukları gerçeğinden yola çıkarak, okuma alışkanlığının, hayal gücüne ve alternatif dünyalara bağımlılığın da kaynağının çocuklukta bulunduğunu anlamam, bunca zaman sanki bütün bu alışkanlık benim eserimmiş gibi aptal aptal dolaşmam, neden bu kadar vakit aldı bilemiyorum. 6 yaşında ilkokula başlamıştım, evet, ancak başladığımda da okumayı biliyordum. Bunun nedeni ileri zeka, özel eğitim vb. olamazdı çünkü özel bir eğitim almamıştım, hayatım boyunca da devlet okullarında okuyacaktım ve yalnız değildim. Kardeşim de ilerleyen yıllarda okula başlamadan okuma ve yazmayı öğrenecekti. Tek, basit bir nedeni olabilirdi; ebeveynlerimiz bir şeyleri doğru yapıyor olmalıydılar. Her Pazar sabahı cam kenarında babam gazete okurken kucağında oturduğumu, beni hiç zorlamadan soru sormamı beklediğini ve resimleri dikkatimi çeken sayfaların başlıklarının üzerinde parmağını gezdirip işaret ederken okuduğunu, anlattığını hatırlıyorum. Nihayetinde yine böyle bir sabahta büyük bir manşete bakarken, aaa baba bu Cumhuriyet değil mi? Aaa bak burada misafir yazmıyor mu? diye sorduğumu hatırlıyorum. Yıllar sonra Emilie Buchwald ın şu sözleriyle karşılaştım: Çocuklar, ebeveynlerinin dizleri üzerinde okurlara dönüşürler. Yazımız çirkin olduğu ve yaşımız küçük olduğu için sınıf atlatılmadan muazzam eğitim sistemimizin 1. sınıfına mahkûm edilen kardeşim de ben de okula son derece sıkıcı, kitap okumak, oyun oynamak dururken sayfalar boyunca yatay, düşey, eğri çizgi çekmek zorunluluğunda kaldığımız bir yarı işkenceyle giriş yaptık. Her öğrenci gibi elbette en mutlu olunan zamanlar yaz tatilleriydi. Hâlâ var mı bilmiyorum, o zamanlarda Tatil Kitapları vardı. İçinde bilmeceler, bulmacalar, öyküler, boyama kısımları bulunan kitaplardı bunlar. Tek kötü yanları çok çabuk bitmeleriydi. 1. sınıfın sonunda, yaz tatilinde, evin içinde sıkıntıdan gözü dönmüş bu çocuğa annem bir gün iki kitap getirdi ve bunları oku dahi demeden önüme bıraktı. Seçimi ve keşfetmeyi bana bırakmanın en doğrusu olduğuna inandığını düşünüyorum. Daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu bu kitaplar. Cin Ali gibi ince değildi, kalındı ama Tatil Kitabı gibi resimli ve renkli de değildi, bir kapaktan ötekine yazılarla doluydu. Kitaplardan biri Evliya Çelebi nin Seyahatname si diğeri Jules Verne in Denizler Altında 20 bin Fersah ıydı. İlk düşüncemin sıkılırım ben bunları okurken, olduğunu hatırlıyorum ancak ne zaman iyi bari deneyeyim, dediğimi ve neden ilk önce Seyahatname yi elime aldığımı bilmiyorum. Okumaya başlamanın ardından pek de şaşırtıcı olmayan gelişmeler meydana geldi; özetle sıkıldım. Yaklaşık bir elli sayfa sonra, mekan tasvirlerini gözümde canlandırmaktan, bilmediğim kelimelere aklımda anlam uydurmaktan bıkmış ve bezmiş şekilde kitabı bir kenara fırlatmıştım. Sonraki iki gün boyunca, büyükannemin ahşap evinin içerisinde koştururken, kafamda sürekli Evliya Çelebi gibi benzetmeler ve tasvirlerle dolaştığımı ve sonunda merdiveni anlatmanın bir yolunu bulamayınca, acaba o nasıl anlatırdı ki? kitapta var mıdır ki? şeklinde saf sorularla okumaya döndüğümü hatırlıyorum. Cami, minare, han, hamam vs. derken kitap bitmişti. Sonra Jules Verne in kitabının kapağına bakınca meraklanmaya başlamıştım; denizin altında astronot gibi giyinmiş bir adam, köpekbalığı İlk önce vay be bu adam da denizin altını gezmiş herhalde, diyerek okumaya başlamıştım. Hayatım sanırım o gün değişti. Ne macera, ne merak, ne ilgi, ne okuma ilgim o tarihten sonra bir nebze bile azalmadı aksine sürekli arttı ve arttı. O tarihten bu yana binlerce kitap okudum belki ama Jules Verne in kahramanı Kaptan Nemo benimle her zaman yolculuk etti. Aynı şekilde küçüklüğümde, istisnasız her mizah dergisini takip eden rahmetli dayımdan aşırdığım mecmualar, okuduğu kitapları hiçbir zaman saklamayan ve paylaşan diğer rahmetli dayımın verdiği korku edebiyatının güzel örnekleri, babamın evde eksik etmediği çizgi romanlar, çocukluğumun olduğu kadar yetişkinliğimin de hâlâ en güzel anıları ve maceralarıdır. Bu nedenle çocuklarınıza, kardeşlerinize, yeğenlerinize, kuzenlerinize kitap sevgisini aşılamaya çalışınız ama bunu zorla yapmaya, yönlendirmeye kalkışmayınız, onların keşfetmelerine izin veriniz. Çünkü o maceranın yüzde doksanı keşfetmektedir. Olanak sağlayınız. Velev ki günümüzde çocuk edebiyatına yönelik eserler -tüketime de oldukça açık olduklarından elbette- büyük bir hızla ve özenle hazırlanmaktadır. Harry Potter, Peter Pan, Oz Büyücüsü vb. çok bilinen örneklerin yanı sıra özellikle tavsiye edebileceğim Terry Pratchett ın İnsanlığı Ancak Sen Kurtarabilirsin (Tudem Yayınları ve Dost Yayınları), Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri (Tudem Yayınları) ve Tudem yayınlarından çıkan diğer kitapları, Doğan Egmont Yayıncılıktan Spiderwick Günceleri, yayınlarıyla yeni tanıştığım Final Kültür Sanat ın çocuk ve ilk gençlik edebiyatına yönelik son derece özenli çalışmaları ve özellikle Juniper Berry, hepsinin ötesinde işte bu kitabı her çocuk okumalı diyebiliciğim Michael Ende nin Bitmeyecek Öykü sü (Kabalcı Yayınları) ve diğer kitaplarını sayabilirim. Liste sabaha kadar sürer, o yüzden kısa tutuyorum. Elbette Mitch Hedberg in de dediği gibi her kitap, eğer çocuk anlıyorsa, bir çocuk kitabıdır. Bu nedenle çocuklara sunacağınız kitaplarda tür ve kategori ayrımına çok da fazla takılmamanızı, tıpkı annemin bana verdiği kitaplarda olduğu gibi, ilgi, macera, anlaşılabilirlik, hayal gücü, farklı bakış açıları, yaratıcılık, alt metinde anlatılanlar gibi faktörleri göz önüne alarak kitap seçmenizi tavsiye ederim. Philip Pullman şöyle der; İş çocuklar için öyküler anlatmaya geldiğinde, ihtiyaçları olan şey yalın bir dil değildir. Güzel bir dile ihtiyaçları vardır. Asıl unutulmaması gereken şey, her çocuğun kitap okumaktan zevk almayacağı olmalıdır. Çünkü hareketlidirler ve çoğu çocuk sabit kalmayı sevmez. Ancak her çocuk çok iyi bir öykü dinleyicisidir. Vakit ayırınız. Eğer çocuğunuz okumaktan sıkılıyorsa kitabı ona, canlandırarak okuyunuz. Bu anlamda ilk yazma deneyimimin küçükken kardeşim uyumadan önce anlattığım sevimli ayıcık Tontiş maceraları olduğunu ve öykü dinlemek kadar anlatmanın da içinizdeki çocuğu ve macerayı tekrar açığa çıkaracağını vurgulayalım. Aslen bütün duygu macera ve hayal gücüdür, eylem önemli değildir ve kitap bunun için sadece bir araçtır. Sayfanın sonuna yaklaşıyoruz ve çocuk edebiyatı üstüne anlatmak istediğim bir dolu şey var. Devamını başka bir yazıya saklayalım ve konuyla ilintili iki önemli ve farklı nokta için iki alıntıyı paylaşarak ve üstüne düşünmeyi sizlere bırakarak vedalaşalım. Gilbert Keith Chesterton der ki Peri masalları gerçekten ötedir; sadece bize ejderhaların var olduklarını söyledikleri için değil aynı zamanda onların da yenilebileceğini anlattıkları için. Çocuk kitapları yazarı, eleştirmeni ve tarihçisi Leonard S. Marcus da şöyle der, Her nesilde, çocuk kitapları yaratıldıkları toplumu yansıtırlar; çocuklar her zaman ebeveynlerinin layık olduğu kitapları edinirler.

10 10 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP Astronot olmak isteyen bir çocuğun kitaplığı MURAT HATUNOĞLU Eskileri karıştırmak ne güzeldir. Hatıraları, eşyaları ya da eşyaların dahil olduğu hatıraları. Anne babamın yaşadığı eve her gidişimde mutlaka eskiye dair bir şeyleri kurcalarım. Ya eski fotoğraf albümleri olur malzemem, ya eski bir çekmece ve içindeki sayısız ganimet ya da aile kütüphanemiz. Bu ziyaretimde ilk hedefim kitaplık oldu. Gerçi kitaplıktan önce bir iki çekmece karıştırdım, ama sayılmaz; içindekileri olduğu gibi yere boca etmeden, her parçayla tek tek ilgilenip hepsine yazılmış olan hatıraları okumadan bakmak, bakmak sayılmaz. Bizimkiler, sağ olsunlar, her gidişimde beni şaşırtacak işler icatlar çıkarıyorlar. Bu gidişimde, kütüphanede kitap aramak için satın aldıkları kafa ışığı ile şaşırttılar. Maden işçilerinin sarı baretlerinin üstüne sabitledikleri ışıklardan almışlar, akşamları kitap aramak için. Hem işlevsel olmuş hem de manidar. Ben de uydum onların yöntemine, başladım kitaplar arasında gezinmeye. Başlarda yeni kitaplar çekti dikkatimi. Bir sürü kitap almışlar son birkaç ayda, gıcır gıcır, yepisyeni. Acaba babam bunların hepsini okuyor mudur? diye sordum, o sırada oradan geçen annem, Valla okuyor gibi görünüyor. dedi. İyi bari. dedim, burnumu henüz yeni kokusunu kaybetmemiş kitaplara daldırırken. Yeninin kokusu, dokusu, duruşu güzeldir, düzenin ve tazeliğin sayesinde; ama eskide de bu niteliklerin hepsi ayrı güzeldir, düzensizliğin, kusurun, mayhoş kokunun ve en önemlisi hatıraların görünmez izlerinin lütfuyla. Düşey dizilen kitapların üstüne yatay konularak kapasiteyi tam dolduran yeni kitaplardan sıkılınca, alt raflara, eskilere yöneldim. Hiç dokunmadığım kitaplar, biraz aşina olduğum kitaplar, daha önce karıştırdığım kitaplar, okuyup beğenmediğim hâlde atmayı aklımın ucundan bile geçirmediğim kitaplar, seve seve okuduğum kitaplar... derken, bir bölüme, en dipte kalmış bir bölüme ulaştım: ilköğretimin ilk yıllarındayken ayıla bayıla okuduğum, okurken hayaller kurduğum, neredeyse her satırını eksiksiz öğrendiğim ve etraftakilere öğrettiğim kitaplar; TÜBİTAK Popüler Bilim Kitaplığı - Çocuk Kitaplığı ndan kitaplar. Hemen bir tanesini elime aldım, günün piyangosu olarak, yıllar yıllar önce aldığım bir notla karşılaştım. Büyüme ve gelişmeyi engelleyen zararlılar üzerine notlar almışım, işin ilginci, alkollü içkilerin nasıl üretildiği konusunda epey yoğunlaşmışım. Eskiden elyazım ne kadar güzelmiş, diye düşündüm, kağıt parçasını -hâlen yitirmediği kokusunu içime çektikten sonra- kitabın arasına attım. Ve başladım kitapları karıştırmaya. Önce, kapağında bir kafa kesiti ve bolca karikatür olan Beyin isimli kitabı aldım elime TL imiş 1999 daki fiyatı. Fiyatın üzerinde duran karikatüre baktım sonra, adeta aileden birinin fotoğrafı gibi geldi, hiç yabancılaşmamışız. İç sayfalara geçince, gözüme bir başlık çarptı: Tarihteki Beyinler ve oradaki şu cümleler: Üç bin yıl kadar önce yaşamış olan şair Homeros, kaynağın (beynin - M.H.) akciğerler anlatmıştım. Sonra, Bir Zamanlar... isimli kitaba geçtim. Tekerlekten uzay gemisine, tuvaletten kâğıda icatların öyküsü ve zaman içinde geçirdiği değişimler anlatılıyordu. Konular çocuklara resimleriyle, oyunlarıyla -hiç sıkıcı olmadankavratılıyordu. olduğunu düşünüyordu. Aristoteles (M.Ö ) ise kalpten kaynaklandığını düşünüyordu. Birçoğumuz hâlâ sevginin kalpten geldiğini düşünürüz ama bu, bilimsel açıdan saçmalıktan başka bir şey değil. Sonra, muhtemelen en çok okuduğum ve bu yüzden kapağı grileşmeye başlamış olan Vücudunuz Nasıl Çalışır? adlı kitaba geçtim. Vücudumuzdaki sistemlerin çalışma biçimlerini rengârenk resimlerle anlatan bu kitap, bana bebekleri leyleklerin getirmediğini öğreten kitaptı. Sembolik bir anne makinesi ile baba makinesi üzerinden, bir çocuğun iç dünyasını zedelemeyecek şekilde anlatılıyordu cinsellik. Bu sayede, anne ve babamın sırtından Bebek nasıl oluyor? sorusunun yükünü almıştı. Hatta, muhtemelen birçok anne babadan bu yükü almıştı. Babası şehrin ünlü jinekologlarından olan bir arkadaşıma bile sistemi ben Dünya ve Uzay ı aldım elime. Diğer kitaplara göre kalın ve ağırdı bu kitap. Sınıfta, astronot olmayı isteyen tek çocuğun ben oluşumun sebebi bu kitaptır. Ben büyüyene kadar Türkiye den astronot çıkabilme imkânının doğabileceğini düşünüp sene hesabı yapardım. Uzayla ilgili şeylere hep merakla bakardım, en büyük hayallerimden birisi teleskop sahibi olmaktı mesela; heyhat astronotluk şurada dursun, kırk elli kişilik sınıfla fen bilgisi laboratuvarına bile senede bir iki kez -o da belki- gidebiliyorduk. Her şeye rağmen, bu kitap bana çok şey katmış, hayal ve bilgi dünyamı büyütmüştü. Laf aramızda, yazımı yazdıktan sonra bir kez daha okuyacağım bu kitabı. Anlatı o kadar güzel ki, animasyon filmlerin sadece çocuklar için olmayışı gibi, büyükler okurken de sıkılmıyor bu kitabı. Bir de bu kitabın ardılı olarak okunabilecek bir kitap var: Astronomi Bir sonraki durağım, Depremler ve Yanardağlar oldu. 17 Ağustos un olduğu sıralarda okumuştum bu kitabı. Hangi şiddetteki depremin ne etki yaratacağını öğrenmiştim çocuk yaşta. Keşke büyükler de öğrenmiş ve ona göre hareket etmiş olsaydı... Ekoloji diye de bir kitabım varmış, unutmuşum onun varlığını. Görünce hatırladım bu maviyeşil kitabı. Organik tarımdan geri dönüşümlü kâğıt yapımına nice ilginç konu vardı içinde. Bolca da deney tarifi veriliyordu. Evde karınca kolonisi gözlemlemek bile mümkündü basit bir tarif ve yetişkin desteğiyle. Deney demişken, en sevdiğim kitaplardan biri olan Bilimsel Deneyler den de söz etmeden geçmeyeyim. Okulda laboratuvar imkânı yoktu, ama bu meraklıya engel değildi. Evde yapılabilecek basit, öğretici, şaşırtıcı ve eğlenceli deneylerle doluydu bu kitap. Mesela, en basitlerinden, bir kova dolusu suya bir bardağı, ağzı su yüzeyine bakacak şekilde batırırsanız, bardağın içine önc e d e n yerleştirdiğiniz kâğıt ıslanır mı, ıslanmaz mı? Peki neden? Peki ya evde müshil ilacı ile görünmez mürekkep yapmanın beş dakikadan bile az süreceğini, bu mürekkep ile yazılan yazıları okumak için ise çamaşır suyu kullanmanın yeterli olacağını söylesem? Çok güzel şeyler var bu kitapta, çok. İnternet diye de bir kitabım vardı. Hem çocuklara hem büyüklere, internet kullanımını, e-posta gönderimini öğrenmek isteyen herkese uygun bir kitap. İnternet kullanıp da, Ya bu işler nasıl dönüyor acaba? diye soranlara da uygun bir kitap. Ve -şimdilik- son olarak, Prof. Zihni Sinir - Proceler kitabı var. Çılgın icatlarla dolu bu kitapta hem mizah var hem taşlama, hem zekâ pırıltısı var hem saçmalama. Bu kitapta yer alan ilginç icatların bazı dükkânlarda satıldığını da ekleyeyim. Yani bu kitabı alırsanız, muhtemelen masrafınız da biraz daha artacak; ama çocuğunuzun alacağı keyfin yanında lafı mı olur (siz çocuğunuzdan daha çok eğlenebilirsiniz, haberiniz olsun)! Velhasıl sevgili okur, popüler bilimin çocuk kitaplığında minik bir gezintiye çıkmış olduk. Bu kitapları görünce, bu kitapları satın alan ve bana sunan insanlara, anne ve babama bir kez daha minnet duydum. Ben bu kitaplar sayesinde bilime, tarihe, teknolojiye ilgi duydum. Bu kitaplar sayesinde arkadaşlarımla bilgi ağı kurdum. Yazın evde otururken yaramazlık yapmak bile gelmezdi aklıma, kitaplarla uğraşmaktan. Ve görüyorum ki, o bilgilerin çok önemli bir kısmı kalıcı olmuş. Sade bilginin haricinde de çok katkı sunmuş. Analitik düşünmeye itmiş örneğin bu kitaplar; yaratıcılık katmış ayrıca. Okul derslerinin uçuculuğunun karşısında, kalıcılığıyla eğitmiş bu kitaplar zihnimi. Konu çocuklar olunca hassasiyeti artırmak gerekiyor, zira insanlara çok önemsiz, değersiz görünen şeyler aslında çocukların geleceğine büyük etki ediyor. Fotoğraf meraklısı arkadaşım Yusuf Avşar anlatmıştı. Bir gün usta fotoğraf sanatçısı İsa Çelik ile gezerlerken, bir dükkânda boyama kitabı görmüşler. Birden sinirlenmiş usta. Arkadaşım çok şaşırınca, İsa Hoca açıklama yapmakta geç kalmamış. Boyama kitaplarının saçmalık olduğu, yaratıcılığı ve düşünme becerilerini kısıtladığı ve bu yüzden insanların kalıplar içinde düşünmeye zorlandığı minvalinde sözler söylemiş. Bıraksınlar da, demiş, o boyamayı yapan çocuk elmayı nereye koyacağını kendi bulsun. Evet sevgili okur, siz de bırakın çocuğunuzu, hem elmayı nereye koyacağını kendi bulsun hem ne okuyacağını. Büyüyünce ne olacağına kendisi karar versin, büyüsün, olsun, size minnet duysun. Bu dünyadan geçen ve göçen tüm emekçi anne babalara, en çok da hem anne hem baba olanlara şükranla, Babalar Günü kutlu olsun. *Bu kitapların tamamı ve daha fazlası hâlen TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları dahilinde mevcuttur.

11 Aydınlık KİTAP 15 HAZ RAN 2012 CUMA 11 ASTERO D B612'YE HO GELD N Z! Küçüklere masallar, büyüklere dersler: KÜÇÜK PRENS MELİS YALÇIN melisyalcin89@hotmail.com Altı yaşımdayken, bir gün Yaşanmış Olaylar adlı bir kitapta çok etkileyici bir resim gördüm: Balta girmemiş ormanlarda bir boa yılanının bir hayvanı nasıl yuttuğunu gösteriyordu. İşte, resmin kopyası yukarda. Kitapta şöyle deniyordu: Boa yılanları avlarını olduğu gibi, hiç çiğnemeden yutarlar. Sonra da kımıldayamaz hale gelirler, yediklerini sindirmek için altı ay süreyle uyurlar. O zamanlar, büyük balta girmemiş ormanlarda olup bitenler üstüne çok kafa yordum. Sonra da renkli kalemlere sarılarak, hayatımın ilk resmini çizmeyi başardım. İşte 1 numaralı resmim. Şöyle idi: Bu şaheserimi büyüklere gösterdim, korkmuyor musunuz, diye sordum. - Niye korkalım? Şapkadan korkulmaz ki! dediler. Oysa ben şapka çizmemiştim, yuttuğu fili sindiren bir boa yılanı çizmiştim. Baktım ki büyükler resmimi anlamıyor, boa yılanının içini çizeyim de anlasınlar bari dedim. Büyükler öyledir işte, anlatmazsan, anlamaz onlar. 2 numaralı resmim şöyle oldu: * İşte böyle başlar Küçük Prens in yazarı Antoine de Saint-Exupéry nin büyüklerle olan anlaşmazlığı, kime gösterse inandıramaz gördüklerinin bir şapka olmadığına. Ama bir gün karşılaşacaktır onu anlayacak birine, Asteroid B612 den gelen Küçük Prens e. Ve onun ağzından anlatacaktır insanlara aptallıklarını. Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint- Exupéry'nin New York ta bir otel odasında yazdığı ve 1943 te yayımlanan bu roman, basit bir çocuk kitabı gibi görünebilir ilk bakışta ancak sayfalar ilerledikçe böyle olmadığı anlaşılacaktır; zira yaşam, sevgi ve aşk hakkında derin anlamlar içermektedir. Exupéry, kitabında, İkinci Dünya Savaşı nın yarattığı korku, umutsuzluk ve yıkımların getirdiği duygulardan da yola çıkarak, evrensel değerlerin çöküşünü hüzün ve melankoli yüklü bir biçimde yansıtır. Çocuk için fantastik yönü daha öne çıkan metin, yetişkinlere felsefi yönüyle seslenir. Bu nedenle iki perspektifli (hem çocuğa hem de yetişkine seslenen) olarak ele alınabilir. Metin ana çizgisini Küçük Prens in gezegenler arası yolcuğu üzerine oluşturur. Gezegenler, yitirilen değerlerin ve bu değerleri yitirmeye yol açan tutku ya da saplantıların imgesel yansımasıdır. Kralın gezegeni otorite tutkusunu, sanatçının gezegeni, kendini beğenmişliği ve sanatçının toplumla yitirmiş olduğu iletişimsizliği, sarhoşun gezegeni, umutsuzluk ve buna dayanan unutma isteğini, işadamının yaşadığı gezegen, amaçsız sahip olma tutkusunu, fenercinin gezegeni anlamsız ve sorgulamaksızın yerine getirilen görev duygusunu, coğrafyacının yaşadığı gezegen ise bilimi kimin için yaptığını unutan bilim adamını ve bilim anlayışını sembolize eder. Son gezegen ise dünyadır ve dünya insanların kendi değerlerinden daha çok giysileriyle anlam ve değer kazandıkları, biçimin özden daha fazla önemli olduğunu yansıtan bir imge görünümündedir. Metin ana mesajını sevgi ve emek üzerine yoğunlaştırır ve bu imge Küçük Prens in kendi gezegenindeki gülü yle anlam kazanır. ** "Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur. Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin..." Fransa'da çok sevilen Küçük Prens'in resmi zamanında elli franklık banknotların üzerine basılmıştır. İncil den sonra en çok okunan kitaplardan biri olan Küçük Prens, ülkemizde de çok sevilmiştir. Onlarca çevirisi yapılmıştır ancak Selim İleri nin Bilgi Yayınevi nin Çocuk Klasikleri serisinden çıkan çevirisi ve Can Yayınları ndan çıkan Tomris Uyar çevirisi aralarında en iyileridir. Kitapta Küçük Prens'in yaşadığı asteroidi bulan bir Türk astronomdur. Bu astronom asteroidi uluslararası bir kongrede anlatır fakat kimse onu dinlemez çünkü fes takıyordur ve kıyafetleri de Doğulu olduğunu gizleyemiyordur. Bir süre sonra bir Türk diktatör kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlar. Aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur. Atatürk'ü bir diktatör olarak tanıtan bu satırlar yüzünden uzun yıllar Türk okuyucusu kitabı sansürlü okudu. Yine bu yüzden kitap, eleştirilere maruz kalabileceği gerekçesiyle 2005 yılında ilköğretim öğrencilerine önerilmek üzere hazırlanmış olan 100 Temel Eser arasından çıkarıldı. "Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım, koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çalışıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim yoksa" diyen Saint Exupéry, kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla keşif uçuşu yaparken Akdeniz üzerinde kaybolur ve bir daha kendisinden haber alınamaz. Küçük Prens gibi esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Exupéry, bize kalbimizde her zaman özel bir yeri olacak bu kitabı armağan ederken, bir soru bırakır zihinlerimizde: Küçük Prens'in koyunu, Küçük Prens'in çiçeğini yedi mi, yemedi mi? *Kitabın ilk sayfasından alınmıştır. ** KİTAPTAN İkinci gezegende kendini beğenmişin biri oturuyordu. Küçük Prens'i uzaktan görünce: - Ha, ha! İşte hayranlarımdan biri ziyaretime geliyor, diye bağırdı. Öyle ya, kendini fazla beğenen insan, dünyada herkesi kendine hayran sanır. - Günaydın, dedi Küçük Prens şapkanız ne garip! - Selam vermeye yarar. Beni alkışladıkları zaman, şapkamı çıkarır, selam veririm. Ne yazık ki buralara uğrayan yok. Küçük Prens: - Ha, öyle mi? dedi, ama anlayamadı. - Ellerini çırp! Küçük Prens ellerini çırptı. Kendini beğenmiş adam da alçak gönüllü bir tavırla şapkasını çıkarıp selam verdi. Küçük Prens de: "Burası kralın gezegeninden daha eğlenceli bir yer" diye düşündü ve alkışlamaya başladı. Kendini beğenmiş, şapkasını çıkarıp yine selam verdi. Bu oyun beş dakika böylece sürüp gidince, Küçük Prens'in canı sıkıldı: - Peki, şapkanızı aşağıya indirmeniz için ne yapmalı? diye sordu. Ama öteki bu soruyu duymadı bile, onun gibi kendin ibeğenmişler yalnız alkışları duyarlar. - Bana çok mu hayransın? diye sordu. - Hayran olmak ne demek? - Hayran olmak, benim, gezegenin en güzel, en iyi giyinmiş, en zengin, en zeki adamı olduğumu kabul etmektir. - İyi ama gezegeninde yapayalnızsın! - Ne olacak, hatırım için, bana hayran ol. Küçük Prens omuzlarını silkerek: - Peki, dedi, sana hayranım. Ama ne işine yarayacak? Sonra da kalktı gitti. Yolda: "Büyükler amma da tuhaf insanlarmış" diye düşündü.

12 12 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP KAPAK GÜNIŞIĞI KİTAPLIĞI'NIN KURUCULARINDAN YAZAR VE YAYINCI MİNE SOYSAL: Çocuk, çok berrak bir okur... Bugün 'Şeker Portakalı'nı okuyan çocukların dünyası ile bizim etkilendiğimiz dünya bambaşka. Bugün sanmayın ki çocuklar 'Şeker Portakalı'ndan bizim gibi etkileniyorlar. Aynı şekilde 'Küçük Prens' de öyle. Bugünün çocuğu için o kitapta bizim algıladığımız felsefelerin hiçbir anlamı yok. DAMLA YAZICI Çocuk çocukken kollarını sallayarak yürürdü Derenin ırmak olmasını isterdi Irmağın da sel Ve su birikintisinin de deniz olmasını... Çocuk çocukken Çocuk olduğunu bilmezdi Bağdaş kurup otururdu Sonra koşmaya başlardı Saçının bir tutamı hiç yatmazdı Ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi Wim Wenders- Wings of Desire Büyümenin önlenemez acısıyla karşılaşmadığımız, kendimizi duru bir nehrin akışı gibi akan zamanın içinde bulduğumuz yılların özlemiyle hazırlanmış bir yazı yazmak oldukça zor. Çocukların içinde olduğu her şeyin güzelleştiğini fark etmem çocukluğumu geride bırakmamla başladı. Çocukluğumda okuduğum kitapların hayatımın en güzel kitapları olduğunu ise yetişkinler için yazılmış kitapları okuduktan sonra anladım. Salinger'ı keşfetmem üniversite yıllarımın ilk zamanlarına denk geldi. Çavdar Tarlasında Çocuklar ı okuduğumda yalancılığının bile dürüstlüğünü taşıyan biriyle karşılaştım: Halden Caufield. Ve kitaba adını veren, Holden'ın anlatımından dökülen şu cümleler bütün unutulmazlığıyla hafızama kazındı: Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim.çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey. İşte çocuk kitapları, çocuk kitabı yayıncıları, yazarları, kahramanları Holden'ın tam olarak istediği şeyi yapıyor belki de. Çocukların kitap okumaya başlaması ve bu duyguyu sevmesi ilginç bir süreç. İlk sayfadan müthiş etkileyicilik yaratacak bir kitapla okuma serüvenine başlamış şanslı insanlar sınırlıdır. Çocukların kitap okumaya büyük bir aşkla başladıklarını söylemek yalan olur. Oyun küçük bir çocuğa her zaman daha çekici gelmiştir, fakat kitap okumanın da oyun oynamak kadar zevkli olduğunu anlamasıyla bu istem eşitlenir. Kanaatimce kitapların insanı içine alıcılığı ortalarına doğru başlar ve bir sabır gerektirir. Bu sabrı gösteremeyenler kitaplar âleminin yoldaşlığına kavuşamazlar. İşte bu sabrı sağlamada ve sıkıcılık aşamasını daraltmada ilk okumalar teşvik ve görev bilinciyle sağlanır. Bu teşvik ve görev bilinci öncelikle ailelerin, ardından da öğretmenlerin bilinçlendirilmesiyle gerçekleşir. Bir zincir gibi kurulması gereken sistemde ailelerin ve öğretmenlerin bakış açılarını ise doğru yayın anlayışı ve uzmanlaşmış bir yapı ile çocuk ve gençlik edebiyatını okura sunan yayınevleri belirler. Bu zincir birbirini besler ve çocuk-gençlik edebiyatının niteliksel anlamda gelişimini sağlar. Bu hafta çocuk ve gençlik edebiyatı temasıyla çıktığımız ekimizde Aydınlık Kitap olarak, bu niteliksel gelişime katkısı büyük olan bir isim, Günışığı Kitaplığı'nın kurucularından, yazar ve yayıncı Mine Soysal ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Çocuk edebiyatına ve çocuklara yönelik yayıncılığa giriş süreciniz anlatır mısınız biraz. Günışığı Kitaplığı'nı 1996 yılında sevgili arkadaşlarımla, Mürem Beykan, Hande Demirtaş'la kurdum. İlk günden beri birlikte olduk. O günün ortamına bakıldığında, çocuk yayıncılığı açısından çorak bir ülke, renksiz bir ülke olduğumuz söylenebilir. Çok olumlu denemeler yapılmış ama hem ebeveynler açısından da okullar açısından yeterlilik sağlanamamış. Kütüphaneler ise zaten çok az. Böyle bir ihtiyaç olduğu, böyle önemli bir yayıncılık dalı bulunduğu konusunda pek bir fikir yok. O nedenle en doğru sözcük çorak bir ülke. Oysa biz edebiyatla büyümüş çocuklardık ki ailemiz de öyle edebiyatla çok içiçe değildi. Öğretmenlerimizden almıştık bir şeyler. Edebiyat, şiir hayatımızın bir parçasıydı. Onlarsız bir yaşamı zaten düşünmüyorduk, bilmiyorduk da. Ama iş yaşantısına başladığımızda Türkiye'nin çocuklara ve gençlere göre organize edilmemiş bir ülke olduğunu daha iyi anladık. Çocuğun ve gencin ilgi alanlarını, merak konularını körüklemeyen, çocuklara ve Mine Soysal: natla sadece ve sadece Türkiye'den ve dünyadan ça da çocuk ve gençlik edebiyat kitaplar yay mlamaya karar verdik. gençlere yönelik uygulama ve programları sunmayan bir ülkedir ne yazık ki Türkiye. Gönlünde yayıncılık sevdası yatan insanlar olarak bunu çocuktan ve gençten başlatmalıyız diye düşünüyorduk. 1996'da ilk adımı attığımızda bir söz verdik kendimize; dedik ki biz yayınevi kuruyoruz ama kısa vadeli bir yayınevi olmayacağız. İnatla sadece ve sadece Türkiye'den ve dünyadan çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı kitapları yayımlamaya karar verdik. Bu inadı da 16 yıldır sürdürüyoruz. Bu sayede de galiba Günışığı Kitaplığı olarak Türkiye'de genç okur sayısındaki artışa belli bir katkıda bulunduk ve hâlâ o inada tutunuyoruz. Hikâyemizin başlangıcı böyle. KOLAY K TAP, KOLAY MÜ TER YANILSAMASI Tüketim kültürünün hedef kitlelerinin başında çocuklar geliyor. Çocuklara yönelik kitaplara, çocuk edebiyatına nasıl yansıyor bu? Tüketim toplumu dediğimiz şey son yıldır dünyanın ekonomik çözümlerinin sunduğu bir yaşama biçimi. Biz bunu kültürel verilerimizle doğru bir şekilde yönetebilirsek bambaşka bir sonuç elde edebiliriz ama gene bizim ülkemizin verilerinden ötürü de kimsenin bir şeyi iyi yönetme derdi yok. Mesela bugün burada Shoppingfest başlayacak ve akşam 17'den sonra yürüyüş var. Türkiye'de ne kadar önemli konularımız, ne kadar acil dertlerimiz var ama kimse bunlar için yürümez burada ama alışveriş festivali için yürür! Aslında bu bütün dünyada böyle. Sonuçta tüketim toplumu haline getirilmek Türkiye'ye özgü bir şey değil. Her yere yaptık biz bunu, insanlık yaptı bunu. Ama çocuk ve gençlik kitaplarında tabii ki kolay tüketilen metinlerin, kolay anlaşılan kolay konuların daha çok müşteri bulabildiği yanılsamasıyla da özdeşleştirebilirim bunu. Tüketim toplumuna bizim alanımızın verdiği hizmet aslında tam da edebiyat gibi çok büyük ve çok derin bir yapının çok kenarlarında dolaşan, içine katılamayan, sığ, yüzeysel ve benim edebiyat diyemeyeceğim bir kitap grubunun sıklıkla ve çoklukla çocuklarımıza sunulması olarak tezahür ediyor. Bizim en çok kaçındığımız noktalardan biri bu aslında. Çünkü edebiyat hiç de kolay bir şey değildir. İnsan kitap okurken için çaba göstermek durumundadır ön bilgilenmesinin olması gerekir ve edebiyat öyle şıp deyip parmağımızı çıtlattığımız zaman tüketebileceğimiz kolaylıkta bir olgu değildir. ÇOCUKLARI SORGULAYAMAYIZ Günümüzdeki çocuk kitapları eskisi gibi kült çocuk kahramanları çıkarabiliyor mu? Zeze, Küçük Prens gibi etkileyiciliğini uzun süre taşıyan karakterleri günümüz çocuk kitaplarında artık göremiyoruz sanki. Verdiğiniz örnekler çok güzel ama bunların hepsini yetişkin olarak okudunuz ve yetişkin olarak kullandınız. Zeze'yi bir çocuğun kahraman olarak bellemesi mümkün değil. Zeze bize göre kahraman. Çünkü Şeker Portakalı nın çocuk edebiyatıyla aslında hiçbir alakası yok. Çok sevdiğim bir kitap ve okuduğumda öyle zırlaya zırlaya ağlamıştım ki ev aha-

13 KAPAK Aydınlık KİTAP 15 HAZ RAN 2012 CUMA 13 lisi birşey oluyor sanmıştı. Bugün Şeker Portakalı nı okuyan çocukların dünyası ile bizim etkilendiğimiz dünya bambaşka. Bugün sanmayın ki çocuklar Şeker Portakalı ndan bizim gibi etkileniyorlar. Aynı şekilde Küçük Prens de öyle. Bugünün çocuğu için o kitapta bizim algıladığımız felsefelerin hiçbir anlamı yok. Çocuk çok berrak bir okur. O nedenle ben çocukların bugün kendilerini özdeşleştirebilecekleri kahraman çıkarma konusunda çok başka eğilimde olduklarını, popüler kültürü izlediklerini, o banttan Batmanlar, Örümcek Adamlar gibi bir sürü şey emdiğini ve onları yaşının, cinsiyetinin ihtiyaçlarına göre geçici dönemlerde kullanıp sonra onları da attığını düşünüyorum. Ama biz onlara sürekli ve nitelikli edebiyat servis edebilirsek, modadan uzaklaştığı noktada edebiyatı kendine arkadaş ve yoldaş edeceğini biliyoruz. Kendi dönemimizle eşleştirmememiz gerekli onları. Onlar belki bizim hatırladığımız Küçük Prens gibi Örümcek Adam'ı hatırlayacaklar. Bu kötü bir şey değil, burada çocuğun sorgulanacağı yargılanacağı bir durum yok. Tüm dünyadaki çocukların başından aşağı Örümcek Adam'ı biz geçiriyoruz,yani yetişkin dünya. Mine Soysal, Damla Yazıcı nın sorularını yanıtlarken. B LG LEND R C OLMAK ART DE L Bütün çocuk kitapları iyi midir? İyilik üzerine mi kurgulanır? Çocuk edebiyatının şöyle bir beklentisi var yetişkinlerin kafasında, algıda böyle bir sapma var; çocuğa mesaj verilmesi lazım, çocuğa bilgi aktarılması lazım ve çocuğun doğruyu yanlışı okuduğu kitaptan öğrenmesi lazım. Bunun da şöyle bir temel nedeni var; çocuk edebiyatı bundan 10 yıl öncesine kadar eğitim yayıncılığının bir alt parçası gibi algılanıyordu. Eğitim yayıncılığı ne demek: bilgilendirici kitaplar. Okul öncesi kavram eğitimi kitapları, okuma kitapları, küçük öykü kitapları vb... Bu kategoride, temel bir alanda çocuğun bilgilenmesini, kültürel, toplumsal, dini, ahlaksal donanımını sağlamak gibi bir işlev anlaşılıyordu. Bizim başından beri en Mine Soysal'dan beş kitap önerisi 1- Buzdolabındaki Köpek- Behiç Ak Haski cinsi bir Sibirya kurdu güneyde bir köye hediye geliyor ve tabii ki yaz sıcağında aklını kaçırıyor hayvancağız. Behiç Ak çok yaratıcı bir yazar ve inanılmaz bir aklı var. Dünyayı, hayatı, tarihi, coğrafyayı çok iyi yakalayan bir yazar. Çocuklarla kurduğu diyalog da ayrı tabii. 2- Aydede Her Yerde- Hacer Kılcıoğlu Bu tatilde mutlaka bir yerlere gidemeyen çok sayıda çocuğumuz olacak. Bu kitaptaki 16 öykü dünyanın 16 farklı ülkesinde geçiyor ve hepsinin ortak özelliği, Aydede var her yerde. Bulundukları yerden dünyayı dolaşabilecekleri, çok sıcak bir yapısı olduğunu düşündüğüm bir kitap. 3- Çıtır Çıtır Felsefe- Aşk ve Dostluk- Brigitte Labbe Tam yaz konusu. Çocukluktada yetişkinlikte de insaoğlunun en kafasını karıştıran duygular: bu aşk mı yoksa dostluk mu? Yazar mükemmel bir yalınlıkla anlatıyor. Aile içi şiddetten çocuk haklarına bütün konuların 40 sayfa içinde bu kadar yalın anlatıldığı başka bir metin bilmiyorum. Hem aileler hem de çocuklar bu aşk ve dostluk üzerine biraz kafa yorsunlar isterim, bu sevindirir beni. 4- Leylek Havada- Leyla Ruhan Okyay Yazarın bizim Köprü Kitaplar projemiz için yazdığı bir roman bu ve yazarın da aynı zamanda ilk romanı. Silivri'de geçen çocukluk anılarını, o kumların, suyun içinde geçen yazını anlatıyor. Çocukluk anılarından yola çıkıyor ve sonra bir konu komşu ekibiyle bir otobüs dolusu insanın eski Avrupa'ya, utanç duvarının olduğu, Yugoslavya'nın büyük Yugoslavya olduğu bir dönemde yapılan bir otobüs yolculuğunu antıyor. Beni başka bir döneme götüren ama bugünün çocuğunu da çok akıllıca o döneme konuk edebilen ve müthiş yaz kokan bir kitap. 5- Acayip Bir Deniz Yolculuğu- Müge İplikçi Yaz için küçük yaş grubunun ailece okuyacağı bir kitap. Bu kitabın bir proje olduğunu da söylemek gerek. Kibele'nin hikayesinin çocuklar için yazımıdır bu kitap. Deniz kokan bir tatil kitabı. çok mücadele ettiğimiz bu konuydu. Burada şunu tespit etmek gerek; çocuk ve gençlik için elbette eğitsel kitap yapılır, ayrı bir uzmanlık ve yayıncılık alanıdır ve dünyada da bu görülür. Ama edebiyat dediğimiz şeyin bununla hiçbir alakası yok. Edebiyatın bilgilendirici olma gibi hiçbir derdi yok. Edebiyat dediğimiz şey kendi vurgusuyla, kendi öyküsünü, kendi kurgusuyla, kahramanlarıyla kendi zaman ve mekan yaratımıyla insanın bir tarafından girer ve çıkar. Onun izi, yazarın, ortaya çıkış serüvenin ve dilinin başarısıyla ilgilidir. Okur, yazar ve yayınevi arasında bir hattır edebiyat ve o hat insanlara girer çıkar. Bir şiiri okuduğunuz 10 dakika mıdır, bir kitabı okuduğunuz 10 gün müdür, o süre içinde edebiyat eseri belleğimizde bir iz bırakır ve biz bilelim veya bilmeyelim o izle yaşarız. Edebiyat böyle bir şey ve hayatımızda çok az şeyden böyle çıkarsamalar ve izler elde edebiliyoruz. Çocuk kitapları bir şeyler öğretmek zorunda değil, iz bıraksın yeter diyorsunuz... Edebiyatın gerçek anlamda ne olması gerektiğini çok sorgulamayan öğretmen kökenli çok sayıda insanın çocuk kitabı yazmaya soyunmuş olması, madem ben bir kitap yazıyorum, okuyan çocuk da bundan bir şey öğrensin diye son derece iyi niyetle yola çıkıp çok hasarlı bir sonuca neden olması özellikle 1990'lı yıllarda neredeyse tavan yapmış durumdaydı. Bizim en çok mücadele etmek zorunda kaldığımız şey bu öğretmen yaklaşımıydı. Ben çok sayıda emekli öğretmenimizle yazışmışımdır o dönemde. Ama bilinmeli ki; edebiyatın çocuğa bir şeyler öğretmek amacıyla değil, tam tersine dünyayı algılamasında, kendini tanımasında, çok farklı mekanizmalar yaratabilecek, bir çaba içine sokabilecek çok daha sınırsız bir kaynak olarak algılanması gerekir. Çocuk ve gençlik edebiyatı tamamen yaratıcı yazarlık konusu olan bir alandır. Yaratıcı yazarlıktan kastım nedir... Gerçekten yazdığı metnin edebi metaforlarıyla, edebi gücüyle, her şeyiyle edebiyat tarihinde kabul bulacak bir metin olması anlamına gelir. Bizim öncelikle aradığımız şey budur. Zaten bu da o eğitim yayıncılığının didaktik söylemlerinden hızla uzaklaşmak anlamına geliyor. Bazı ebeveynler ve öğretmenler bu konuyu sıkça tartışırlar. İşte bu kitap cinayetten bahsediyor, ben nasıl okuturum bunu çocuğuma diye yakınıyorlar. Oysa ülkemize bakıyoruz, çocuk her gün haberlerde kadınların, çocukların, insanların vahişice öldürüldüğü bir toplumda yaşıyor, bunları dinliyor, okuyor, izliyor, bu koşullarda büyümeye çalışıyor. Ama biz edebiyat gibi dünyanın en korunaklı büyük güçleri tarafından bile çocuğumuza korkunç şeyleri aktarmayacağımızı ve koruyacağımızı sanıyoruz, çok yanlış tabii ki. YARATICI ED TÖRLÜK... Çeviri kitaplar konusunda çocuk ve gençlik alanında durum ne? Nasıl bir ilerleme sağlanıyor? Çocuk ve gençlik edebiyatının en temel noktası yayıncılıkta uzman editörlük konusu. Türkiye'de Günışığı Kitaplığı'ndan önce uzman editörlük diye bir alan bizim dalda söz konusu bile değildi. Bizim kitaplarımızın künyesinde editör adı mutlaka yazar. Çünkü bizim için o kitapla ilgili yapılan bütün çalışma, yazarın yazma süreci de dahildir buna, editörü tarafından finalde nasıl bir yayıncılık projesi olacağının hayali baştan kurularak çalışılır. Ve bir kitabın resimlemesi, bir kitabın çevrilmesi, bir kitabın grafik tasarımının nasıl olacağı editörü tarafından ayrıntılı bir şekilde ilk andan itibaren belirlenir. Ben ona artık yaratıcı editörlük diyorum. Yazarlarımızın yaşam koçluğu nu üstlenebilen, onların yaşamında hayatını

14 14 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP KAPAK kolaylaştıracak bir takım duygusal fiziksel durumlara bile gerektiğinde kafa yoran, Batı'nın çok yakından tanıdığı, gerçekten Türkiye'ye hâlâ çok yabancı olan editörlük anlayışıyla çalışılır. Şimdi böyle olunca çeviri edebiyatta da biz oldukça aktif ilerledik. Bu işe başladığımız ilk yıllarda ölçütler konusunu çok tartıştık. Kendi içimizde, hem kuramsal anlamda, hem yaş grupları, hem de Türkiye'nin kendine özgü okuma dinamikleri anlamında ayrıntılı incelemeler, okumalar ve değerlendirmeler yaptık. Hatta biz bu süreci yaklaşık 10 yıla yayılan çok ağır bir süreç olarak değerlendiririz kendi yapımız içinde. O süreçte yurtdışından incelediğimiz çeviri kitapları daha kolaylıkla, daha güvenerek, daha çabuk yayınlayabileceğimizi görüyorduk. Çünkü editörlük anlamında metinler çalışılmış, kitaplar profesyonel anlamda resimlendirilmiş, grafik tasarımları son derece yetkin bir şekilde hazırlanmış kitaplardı ve tabii ki bizim işimiz de kolaylaşıyordu. Bunun çok iyi bir başlangıç süreci olduğunu, Türkiye'ye çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı akımlarını, eğilimlerini, konularını konuk etmemiz ve buradaki okurla, öğretmenle, kütüphaneciyle buluşturmamız gerektiğine inandığımız için böyle bir yol izledik. Hatta o süreçte oransal olarak çeviri edebiyatı yayımlayan bir yayınevi gibi görülüyorduk. Ama bu bir başlangıçtı ve biz bunu 10 yıl içinde tersine çevirdik. Ama tam tersine de çevirmedik çünkü bizim alanımızda çeviri edebiyatının da bugün çok önemli bir yeri olduğuna inanıyoruz. Kendi ülkesinden okuduğu kadar dünyadan da okumak zorunda bugünün çocukları ve gençleri. O nedenle şu anda yüzde 60 yerli, yüzde 40 çeviri eser gibi bir oranda tutuyoruz. Çeviri edebiyatında çevirmenin dilsel becerileri kadar çevirdiği metnin, çevirdiği dilin kültürel değerlerine en yüksek oranda dönüştürülmesi ve Türkiye'deki o yaş grubunun bugünkü algısını çok iyi tanıyan bir çevirmen olabilmesi ya da editörüyle bu noktada yakın temasta çalışabilmesi gerekmektedir. Çünkü konuk ettiğimiz o kültürü, bizim kültürümüze çevirirken hangi yaş grubu çocuğa hitap ediyorsa ona göreliğin uzmanı tarafından çözümlenmesi lazımdır. MUTLULUK VER C DENEYSEL SÜREÇ Bu alana girdiğiniz yıllar için çocuk ve gençlik edebiyatı konusunda çorak yıllar olduğunu söylediniz. Peki günümüzde bu çoraklık sürüyor mu yoksa belli şeyler aşıldı mı? Günümüzde bu çoraklık bitti. Türkiye çorak bir ülke değil artık çocuk ve gençlik edebiyatı açısından müthiş denemeler yapılıyor, mutluluk verici bir deneysel süreç bu. Çok yayınevi bu alana emek vermeye çalışıyor. Hatta bizim gibi sadece çocuk ve gençlik edebiyatı yayıncılığıyla ayakta durmaya çalışan cesur denemeler görüyoruz. Niceliksel anlamda çok yüksek bir üretim dönemindeyiz. Bu sayede okurun giderek artan talebini daha çeşitli türler, yazarlar, anlatım biçimleri gibi çok çeşitli başlıklarla karşılama zenginliğimiz var artık. Bu çok olumlu bir şey. Özellikle burada niceliksel artış diye altını çizmek istiyorum... Çünkü bütün bu olumlu niceliğe karşın yazarlık konusunda, uzman editörlük konusunda, yayınevlerinin yapısal olarak profesyonelleşmesi konusunda, yani yayın kadrolarının, satış-pazarlama kadrolarının uzamanlaşması konusunda çok taze bir devinim var. Bu noktada ellerine gelen bir dosyayı bir yayınevinin çok yüksek nitelikte bir kitap haline getirip yayımlaması için tabii ki uzman editörlüğe ihtiyacı var. Şu anda editörlerin yetişmesinin nihayet yolu açıldı. Genç editörlüğe aday arkadaşlar yayınevleri çatıları altında toplanmaya başladılar. Ama editörlük öyle bir şeydir ki bugünden yarına değil bugünden çok sonraya meyvesini veren bir uzmanlık alanıdır. Bu niteliksel yükseliş bütün bunlarla önümüzdeki süreçte kendini gösterecek. Niceliksel tırmanışı esas niteliksel güçle donatmamız gerekli ki bütün dünyanın dikkatini çekebilecek bir çocuk ve gençlik edebiyatımız olabilsin. Biz bunun da gücünü sağlayabileceğimize inanıyoruz. Türkiye'deki çocuk ve gençlik edebiyatının dünyaya açılması konusunda adımlar var mı? Bizim kitaplarımız İsviçre, İtalya, Almanya'da yayına girmek üzere. Türkiye genelinde şöyle bir yanlış anlayış vardı; Almanya, Belçika, Hollanda gibi Türk göçmenlerin olduğu ülkeler, anayasaları gereği yabancı vatandaşının kendi anadilinde okumasını sağlamak zorunda. Bunu iki dilli çocuk kitaplarıyla yapıyorlar. İki dilli çocuk kitapları yayımlanır o ülkelerde ve bunu genelde okullar kullanır. Çocuk edebiyatının yurtdışına açılımını bu iki dilli kitaplarla anladık uzun yıllar. Bir takım çeşitli ilişkilerle veya Almanya kökenli Türk yayınevleri tarafından orada kolay tüketilebilecek, kolay algılanabilen, ucuz, bu iki dille yayımlanan kitaplar hazırlandı. Teda'nın yıllık listelerine baktığınızda bazı çocuk kitabı yazarlarının Orhan Pamuk kadar çevrildiğini görürsünüz. Oysa buradaki esas hikaye o dile çevrilmesi değil, sadece iki dilli olarak kitaplarının yayımlanması anlamına geliyor. Biz buna çeviri edebiyat projesi diyemiyoruz aslında. Bizim üzerinde çalıştığımız şey; örneğin Zeynep Cemali'nin Ballı Çörek Kafeteryası kitabı İtalyanca yayımlanıyor. Şu anda kitap piyasaya çıkmak üzere. İtalya'da İtalyanca konuşan, ister Cezayirli olsun Çok yay nevi bu alana emek vermeye çal yor. Hatta bizim gibi sadece çocuk ve gençlik edebiyat yay nc l yla ayakta durmaya çal an cesur denemeler görüyoruz. u anda editörlerin yeti mesinin nihayet yolu aç ld. Genç editörlü e aday arkada lar yay nevleri çat lar alt nda toplanmaya ba lad lar. Ama editörlük öyle bir eydir ki bugünden yar na de il bugünden çok sonraya meyvesini veren bir uzmanl k alan d r. Bu niteliksel yükseli önümüzdeki süreçte kendini gösterecek. ister İtalyan olsun o yaş grubu çocuklar okuyacak onları, eğitim kitabı olarak yayımlanmıyor o kitap, edebiyat eseri olarak yayımlanıyor. Bu çok önemli bir konu diye düşünüyorum. GENÇL K Ç N CESUR K TAPLAR Gençlik kitapları alanına yönelik bir alt marka olarak On8 Kitap yayınlarını kurdunuz. Bu alana dahil oluşunuzun nedeni neydi, önemli bir boşluk mu gördünüz bu konuda? Gençlik edebiyatı konusunda Türkiye'de ilk çalışan yayıneviyiz biz. Bunlar Türkiye'de ilk çıktığı zaman 7-8. sınıf öğrencilerinin dudak büktüğü ama sonra alınca buldukları yerde okumaya başladıkları, keyif veren; onların okuma gereksinimlerini, ihtiyaç duydukları okuma ritmini ve temaları, kahramanları kullanan, son derece yaratıcı yazarlar tarafından kaleme alınmış, son derece güzel kitaplardı. Bizim aslında gençlik edebiyatının yolunu açma çabamız meyvesini verdi ve gerçekten sadece elele tutuşan gençlerin aşk hikayesiyle bu işlerin anlatılamayacağını, aşkın da dostluğun da, eğitim hakkının koparılmasının da, erken yaşta evlendirilmenin de pek çok Türkiyeli konunun aslında bütün dünyanın dertleri olduğunu gösterdi. Bunları da gençliğe edebiyat diliyle ne kadar erken düşündürür, konuşturur, tartıştırabilirsek, farkındalıklarını da o kadar kolay harekete geçirebileceğimizi düşündük. 1990'ların sonundandan itibaren çok ciddi bir şekilde ağırlık vermeye başladık gençlik edebiyatına. Daha sonra Batı'nın gençlik edebiyatını çok yakından takip eder ve çok tartışır olmuştuk. O süreçte şunu fark ettik ki çocuklar için sağladığımız kitap okuma hizmetini gençlerimize de sunmalıyız. Köprü Kitaplar koleksiyonumuzu oluşturduk. Türk edebiyatının usta yazarlarının, çocukların ya da gençlerin de okuyabileceği kitaplarını yayımladık. Oktay Akballar, Fakir Baykurtlar, Ömer Seyfettinler... İlginç bir yayıncılık projesidir bu. Bu proje kapsamında öğretmenler de anladılar ki aslında çocuk edebiyatı ve gençlik edebiyatı, yetişkin edebiyatı ile içiçe geçebilen karmaşık ancak okuduğun zaman belleklerdeki raflarına yerleşebilen, son derece değişken dinamiklerle işleyen konular. Bunlar böyle kalın çizgiler çekilecek konular, alanlar, yaşlar değil aslında. Daha sonra daha cesur kitaplar yayımlamaya başladık. Ellen Wittlinger'ın Zor Sevgiler kitabı buna örnektir. Gençlik edebiyatı dediğimiz şeyin cesaret, kararlılık, öngörü gerektirdiğini ve bugünün genci için çok sonradan kullanabileceği taşları suya bırakmak ve aslında ona çok çeşitli yollar sunabilmek olduğunu gördük. Bu süreçte bir duvara tosladık. Öyle kitaplar oluyor ki çok seviyorsunuz, yayımlamak istiyorsunuz ama ergen kadronun okuması için henüz erken olabilecek bir takım duygu anlatımları söz konusu olabiliyor. Felsefi derinliğin ergen ekiple yeterince güçlü buluşamayacağını düşündüğümüz çok daha başka bir yelpaze ortaya çıktı; genç-yetişkin dediğimiz bir edebiyat. Karışık bir grup, 15+ dediğimiz kategori. Bunu iyice billurlaştırdığımızda, editöryal anlamda incelediğimizde, bu net ayrımları gördüğümüzde evet dedik, bu grup kitabı da biz yayımlarız. Ticari kaygıyı arka planda bulunduracak bir algı şarttı. Türkiye'de şu an en yaygın ticari getiriyi sağlayan vampir edebiyatı, melek edebiyatı, fantastik edebiyat tam da bunu karşılıyor. Popüler okumaya hiç karşı değilim. Geniş kitleleri okumaya alıştırması, kitabın korkutucu bir şey olmadığını, tam tersine eğlendirici olduğunu göstermesi açısından çok önemsiyorum. Herkes istediğini okumalı. Ama edebiyat, elinizi biraz daha kuyunun dibine götürmenizi gerektiren bir şey ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz.

15 Aydınlık KİTAP 15 HAZ RAN 2012 CUMA 15 Kaostan düzene güvenlik ve hijyen terörü Baç, ''Gündelik ya am çerçevesinde emniyet, sa l kl l k ve pürüzsüzlük aray n n yaratt söylem / eylem zemini nas l bir sessiz iddet içermektedir?'' sorusunu sormaktad r. Soru kitab n ba l na yerle en iddet kavram n n bir paket içerisinde (düzen, düzenin söylemsel ve eylemsel s n rlar, düzenin arzu edilirli i olarak hijyen ve güvenlik) geldi ini ortaya koymakta ve bu paket içerisinde iddetin yerini sormaktad r CENK ÖZDAĞ ozdagcenk@hotmail.com Ç VE DI I AYIRAN ÇEMBERD R ''Kuzey Amerikalılar günlük iletişimleri sırasında aralarında yaklaşık 3 ayaklık (91 santimetre) mesafe bulunmasını tercih ederler''. Murat Baç, Yeni İnsan Yayınevi tarafından basılan Kaos Kelam Hijyen Şiddet başlıklı eserinde bu cümlenin etrafında, berisinde, ötesinde gezinerek Kanada topraklarındaki bir Türk felsefeci olarak felsefeyi adeta ete kemiğe büründürüyor. Yukarıdaki ifade Kanada'yı tanıtma amacıyla yabancı öğrencilere verilen bir broşürde yer alıyor. Broşürde çizilen sınırın iki işlevi var: Okuyucuya yönelik sınır sayesinde okuyucunun olası bir utançtan kurtulması, okuyucunun kendisini sınırlaması sayesinde ev sahibinin sınırının güvenliğinin sağlanması. Yüzeysel bir bakışla yabancılara hata yapmalarını engelleyecek çok yerinde bir öneriyi içeren broşürün esas amacını yazar şu şekilde ortaya koyuyor: ''Aslında korunacak olanlar kaotik ortamlardan gelen ötekiler değildir. Ötekiler düzeni özümseyene kadar sabırla eğitilir; logos'un ev sahipleri ise diğerlerinin yaratacağı pürüzlerden, mantıksızlıklardan, ve bireysel alanlarına yönelik sınır ihlallerinden korunur''. Kendi içinde kurduğu düzenin dışına ittiği kaos'tan korunmak isteyen Batılı birkaç amaca kilitlenir: ''...Birbirinden tamamen bağımsız olmayan birkaç telos (amaç) ağırlıklı olarak ön plana çıkar: sistematiklik, işleyişte-verimlilik, çileyi-sıfırlama''. Bu açıdan bakıldığında düzenin dışına itilen kaos, düzende tekrardan düzenlenir, aykırılıklar düzene bağımlı kılınır, marjine (kıyıya) atılanlar kıta sahanlığı içerisinde tutulan yaramaz çocuklara dönüştürülür. Batılı güvenlik konseptiyle yarattığı düşman algısını şiddetle eğitir. Bu eğitimin bir sonucu da güvenlik çemberi içindekilere çemberin dışını izleterek verdiği huzur ve saadetin yanı sıra bu çemberin içinde olmanın bedeli olarak toplumsal kurallara itaat etmeleridir. H JYEN K YA AMIN SLOGANI: YA ANMAYAN YA AM K RLENEMEZ! Özne'nin oluşum süreci olarak da görülebilecek Batı Felsefesinin seyrinin son uğrağı olarak hayatla, nesneleriyle mesafe kuran bireylerin kirlenmemişliğini, hayata dokunmadan yaşayışlarını konu edinen kitap, bu olguya bir başka pencereden de bakıyor ve kirlenmemeye çalışanların tepeden tırnağa pisliğe batmış olduklarını ortaya koyuyor. Kaos'tan düzene (logos'a düzene, söze, akla) kaçan insan söylem aracılığıyla hayatı arasına koyduğu mesafe sayesinde temiz kalmaya çalışıyor. Bu hijyenik tutum ne temiz kalabilen ne de gerçek anlamda kirlenebilen ama hepsinden öte temiz kalmak adına kendi hayatını yaşayamayan insanları yaratıyor. Baç, ''Gündelik yaşam çerçevesinde emniyet, sağlıklılık ve pürüzsüzlük arayışının yarattığı söylem / eylem zemini nasıl bir sessiz şiddet içermektedir?'' sorusunu sormaktadır. Soru kitabın başlığına yerleşen şiddet kavramının bir paket içerisinde (düzen, düzenin söylemsel ve eylemsel sınırları, düzenin arzu edilirliği olarak hijyen ve güvenlik) geldiğini ortaya koymakta ve bu paket içerisinde şiddetin yerini sorgulamaktadır. Bir reality show programını izleyen seyirci kadar yaşayan, Afrika'da acı çeken çocukları bir yardım kampanyası reklamında izleyen ev sakinleri kadar acı çeken, zorunlu iş saatlerinin esnetilmesi ya da özgeçmişini biraz kalınlıştırmak için ''gönüllü'' etkinliklere katılan modern insanın rasyonal irrasyonalliği işte bu tutumun bir sonucu. Hayattaki tüm edimlerin başına uzaktan anlamındaki tele- ya da sanal ortama gönderme yapan e- önekini koyan modern insan tele-phone ile sesi, tele-vision ile görüntüyü uzaktan duyar; tele-pati ile atalarına mesaj yollar; e-learning ile bilgiyi, e-shopping ile metaları evine getirtir. Modern insan bütün bu aracılarla hayatla arasına mesafe koyarken bir yandan da Doğu'nun kadim bilgeliğini (örneğin Budizm'i) hayatına katmaya çalışır. Hayat ile hayal arasındaki ayrımların yitip gittiği ortamda bu türden sonsuz örnekle bezeli yaşamımsılar geçip gider. KÜLTÜREL KODLAMADA E TLENEN ED MLER VE ONTO-ETHOS Yukarıda kaynağına işaret etmeye çalıştığımız uzaktanlığı ve sanallığı Murat Baç deneme-anı-aforizma bileşimiyle adlandırabileceğimiz eserinde büyük bir ustalıkla işlemektedir. Yarı kurgu-yarı gerçek diyaloglarla olgusal olarak uçlarda yer alan kişi tiplerinin arasındaki ortak etik zemini olanca sadeliğiyle açığa çıkmaktadır. Etiğin ontolojisini tartışan Baç, etik değerlendirmelerimize dayanak oluşturan evrensel bir normatif ayrıcalığa ontoethos adıyla kavramsallaştırmaktadır. Bu varoluşsal zemin yapaydır: belirli koşulların, geleneklerin göreneklerin, toplumsal yapının kodlamasının bir sonucu olarak oluşan bu yapaylık içinde doğan insanların doğallığı haline gelir ve bu insanlarca sorgulanmadan onların sınırlarını belirler. Bu yapının ürünü olan kişilerce sözü edilen sınırların ihlali söz konusu olmadıkça görünmez olan sınırlar olanca katılıklarıyla bu kişiler için oradadırlar. Bir yabancının (farklı bir onto-ethos diyarından gelen) bu sınırı zorlaması sonucunda ''Kendi yaşam-dünyasının yapılabilir / yapılamaz'ları düzleminde, yani normatif ufkunda, görünmez ama katı bir şeylere çarpmaktadır''. Bu açıdan bakıldığında farklı kültürel ortamlarda sahne alan farklı iki edim benzer bir sorgulamasızlıkla gerçekleştiriliyor. Eserde bunun bir örneği olarak Kanada'da yaşayan bir felsefe öğrencisiyle Anadolu'nun bir köyünde namus cinayeti işleyen bir babanın eşitlendiğini okuyoruz. Kültürel göreliliğin ötesinde iyilik ve kötülük arayan akıl, Baç'ın eseri boyunca sıklıkla sendelese de bu iki eylem arasındaki farktan ziyade eylemlerin gerçekleştiği zemine ilişkin sorular sormayı sürdürüyor. DEOLOJ K HEGEMONYA, DDET VE ONTO-ETHOS Batılı'nın (daha doğrusu Kanada'da cisimleşen kapitalist modern toplumun tam anlamıyla uyumlu bireyinin) tüketimsel, üretimsel, davranışsal ve bilişsel yönlerden nasıl güdülendiği eserde geniş bir biçimde, örneklerle bezeli bir anlatımla ortaya konuluyor. Kapitalist Dünya'nın reklamlarında, filmlerinde, dizilerinde ve reality showlarında yaratılan çarpıtılmış gerçeklikte dönüşen bireylerin çarpıtılmış zihinleri ezber bozan göndermelerle serimleniyor. Marx'ın ideolojiyi tanımlarken kullandığı ''çarpıtılmış bilinç'' ifadesinin hem kavramsal hem de olgusal açıdan yeni bir dille kavratılması yazarın Türkçe okur için en büyük yeniliğini oluşturuyor. Batılı'nın ''güvenlik algısı''nı borçlu olduğu yapay şiddet ortamını tatbikatları ve aşırı önleme başvurdurma güdülemesiyle örnekledikten sonra yazar şu saptamaları yapıyor: ''Normal bir yaşam yaşayan sıradan bir şehirli insan olarak güvenliğiniz o kadar kırılgan ve mükemmellikten uzaktır ki, eğer yeteri kadar dikkatle bakarsanız, sizi kuşatan ve koruyan bütün toplumsal emniyet kemerlerine rağmen yaşamınızın güvenli görüntüsünün altında her zaman yeni bir potansiyel tehlike yakalayabilirsiniz. Ve yaşamınızı her zaman biraz daha emniyetli hale getirebilirsiniz''. Burada ortaya konan ''emniyetli hale getirme'' düşüncesinin bir sınırı olmayışı tıpkı tüketim özgürlüğü öncelikle emniyette olma özgürlüğü ve sonrasında da emniyette olma zorunluluğuyla giderek emniyet için itaat zorunluluğuna oradan da yeniden emniyet için itaat etme özgürlüğüne dönüşmektedir. Bu özgürlüğün bir sonucu olarak toplumsal kuralları içselleştirmiş, entegrasyon sorununu çözmüş modern insanın eylemleri gözlenmektedir. Bütün bu özgürlükler ve zorunluluklar, korku ve güvenlik arzusu öylesine iç içe geçmiştir ki öncelikle '' korku ve endişe üzerinden pazarlama yapan piyasa aktörleri duruma o kadar hakimdi ki, kârın nereden gelebileceğini hızlıca algılayıp, uygun hamleyi tam zamanında yapıyorlardı. İnsanlar için yapılan ilk yardım çantalarına ek olarak bazı şirketler piyasaya ev hayvanları için hazırlanmış Y2K ilk yardım çantaları da sürmüştü''. ''Duyarlı ve düşünceli'', dahası ''bilinçli'' tüketici bütün bu yardım araç-gereçlerini edinip ''güvenlik algısını'' sorunsuz bir biçimde canlı tutabilmektedir. Yukarıda özetlendiği türden bir güvenlik ve huzur için güvenliksizlik terörü uygulayan piyasa hem entegre olmuş üyelerini terbiye etmeyi sürdürüyor hem onların kazançlarına yapay güvenliksizlikle el koyuyor hem de düzenin dışındaki kaos diyarından düzene entegre edilmesi arzulanan kişileri eğitip düzenli sömürüye hazırlıyor. Yazar, bütün bu sürecin öznesiz ilerleyen bir dinamik olduğundansa planlılığa dikkat çekiyor ve bu sürecin aynı zamanda bir sonucu olan aktörlerce yürütüldüğünü vurguluyor. ESERE L K N SON NOTLAR Eserin bazı bölümleri yazarın başka yazılarının elden geçirilmesi ve eser içerisinde yeniden yapılandırılmasıyla oluşmuş: sözgelimi, ''Özgürlüğün dağıtımı ve tüketimi'' başlıklı bölüm Felsefe Tartışmaları'nın 31. sayısında çıkan bir yazıdan, ''Geçmişin ve geleceğin sessizlikleri'' başlıklı bölüm Vehbi Hacıkadiroğlu Armağanı: Felsefe Tartışmaları adlı kitapta geçen ''Sükut ve Kelam: Geçmişin ve Geleceğin Sessizlikleri için Görüngübilimsel Önsöylemler'' başlıklı bölümden, 7. Bölümde yer alan felsefe ekleri Ahmet Cevizci editörlüğünde çıkarılan Felsefe Ansiklopedisi'nin 5. cildinde yer alan ''Epistemoloji'' maddesinden, Betül Çotuksöken ile Ahu Tunçel'in editörlüğünde çıkan Bilgi Felsefesi içinden ve Murat Baç'ın Anadolu Üniversitesi Yayınları tarafından basılan Epistemoloji kitabından, 7. Bölümde yer alan ''Dil'' altbaşlığı Felsefe Tartışmaları'nın 28. sayısından hareketle yazılmıştır. Baç'ın bu eseri üzerine uzun bir yazı dizisi yazmak mümkün olsa da bu kadarıyla yetiniyor, devamı için okura kitaba başvurmasını öneriyoruz. (Kaos Kelam Hijyen Şiddet, Murat Baç, Yeni İnsan Yayınları, 170 s.)

16 16 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP ARA KABLO ÖZDEM R NCE'N N TOPLU RLER KIRMIZI YAYINLARI'NDAN ÇIKTI Rüzgâra en yakın yerde Geleneksel Türk iirinden hem söyleyi hem ça r m hem ahenk hem de temasal bak mdan farkl bir iir olu turma iste i, bir aray çabas her halinden seziliyor bu iirlerin. Her okuyanda yeni anlamland rmalara imkân verecek, yeni anlam alanlar na götürecek bir içerik ve bu içeri i öne ç kartacak çe itli biçimsellik kurgular iirlerin öne ç kan en belirgin özelli i olarak dikkat çekiyor CAFER YILDIRIM cfryildirim@hotmail.com Tamamlanmamış ve kesintiye uğratılmış aydınlanma sürecimizde öne çıkan az sayıdaki aydınlarımızdan birisi oldu. Beş yüz ya da bin okuru olan edebiyat-sanat dergilerinde, bazen çıktığı televizyon programlarında olduğu gibi en kitlesel gazetelerde de Cumhuriyet i, Cumhuriyet değerlerlerini canla başla savunmaktan geri durmadı. Tabii ki karşı devrimcilerin boy hedefi haline geldi ama o bundan çekinmedi. Birkaç yıl önce bir televizyon programında onu dinlerken şu cümlelerinin bana güç ve umut verdiğini anımsıyorum: Ülkemin ve halkımın bana verdiklerinin karşılığını ödemek için üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyorum. Ülkesine ve halkına karşı duyduğu sorumluluk duygusu ne var ki onu geniş kesimlere sesini ulaştırabildiği gazetedeki köşesinden etti. O ise köşesine çekilip kendi yaşantısının keyfini çıkartma yolunu seçmedi. Cumhuriyet in bütün kurumlarını ele geçirmiş olan ABD destekli gericiliğe karşı en cesur muhalefetin sesi olan Aydınlık gazetesine geldi. Aydınlanma mücadelesine daha yoğun bir biçimde katkı sunacağını beyan etti. Laik Cumhuriyet in İslam Cumhuriyeti ne dönüştürülme tehdidi altında olduğunu sezen ve gören bütün aydınlar, devrimciler onun Aydınlık a gelişini coşkuyla karşıladılar. Doğu Perinçek bu durumu gurbetten vatana dönüş olarak tanımladı. Yazımın bundan sonraki bölümleri onun şairliğiyle ilgili olacaktır. Nedeni ise Özdemir İnce nin şiirlerinin toplu basımının nihayet yapılmış olmasıdır. YEN ANLAMLANDIRMALARA MKÂN ten 2007 ye uzanan tam altı ciltlik bir külliyat Her cildin alt başlığında toplu şiirler 1, toplu şiirler 2 sıralamaları olsa da her cilt ayrı bir ad taşıyor. Kapak tasarımından yazım ve baskı tekniğine dek özenli bir çalışma ve yoğun bir emeğin ürünü olan toplu basımların altında Kırmızı Yayınları nın imzası bulunuyor. Özdemir İnce şiirinin toplu basımları daha önceki yıllar da farklı yayınevlerince gerçekleştirilmek istenmiş. Ama bütünlüklü bir çalışma noktasına çeşitli sebeplerden dolayı sanırım ulaşılamamış. Sonunda bu iş Kırmızı Yayınları na nasip olmuş. Yazımı isimlere ve tarihlere boğmak istemiyorum ama bazı isim ve tarihleri de atlamak istemiyorum. Özdemir İnce külliyatının 1. cildi Gürlevik le başlıyor. Onun şairlik süreci de kaderi diğerlerinden bambaşka olan bu kitaptaki şiirlerle başlıyor. Özdemir İnce nin Yılmaz (Pütün) Güney ve Nihat Ziyalan için ithafıyla sunduğu bu kitaptaki şiirler yılları arasında yazılmış ve şairin yaş arası dönemine denk düşüyor. Gürlevik teki şiirler yazıldıkları dönemin önde gelen dergilerinde yayımlanmışlar ama 1990 a kadar kitap haline getirilmemişler. Bu şiirlerin bir diğer özelliği de ilk okurlarının ithafta adları bulunan kişiler olmasıdır. Bardaklara varıyor elim kaldırıyorsunuz ya güzel başınızı Hele bir damla bulut akıyor canlı siyahlarda iyi evlerde Çiçekleniyor yorgunluklar sizinle yün ipliklerde Bakıyorum pazardır bakıyorum kırlangıçlar geçiyor pencereden Geleneksel Türk şiirinden hem söyleyiş hem çağrışım hem ahenk hem de temasal bakımdan farklı bir şiir oluşturma isteği, bir arayış çabası her halinden seziliyor bu şiirlerin. Her okuyanda yeni anlamlandırmalara imkân verecek, yeni anlam alanlarına götürecek bir içerik ve bu içeriği öne çıkartacak çeşitli biçimsellik kurguları şiirlerin öne çıkan en belirgin özelliği olarak dikkat çekiyor. Özdemir nce Özdemir İnce nin Gürlevik şiirleri, aynı dönemde Pazar Postası nda yayımlanan ve daha sonra II. Yeni Şiiri olarak adlandırılacak diğer şiirlere benziyor birçok yönüyle. Tabii ki onlardan ayrılan belirgin tarafları da var. Örneğin belirginleşmeyen tematik izlekler, uzak ve karmaşık çağrışımlara başvurulması, anlamın özellikle kapatılarak okurun anlam alanının genişletilmek istenmesi ve yer yer genel söyleyişten kopuk uçarı söyleyişlere yer verilmesi gibi özellikler açısından döneminin diğer şiirleriyle kan bağı bulunuyor bu şiirlerin. Fakat dille fazla oynanmamış olması, büyük oranda Türkçenin sentaksına bağlı kalınması, söyleyişteki uçarılık oranının düşük tutulması bakımından da döneminin genel eğiliminden farklılık gösteriyor. DUYGU VE SES arasında yazılan şiirlerin yer aldığı Sarnıçlar da ise arayış döneminden edinilen yeniliklerin sürdürülmesiyle birlikte, eski ile alışverişte sağduyunun devreye girmiş olduğunu hissettiren örnekler bulunuyor. Ahenk bakımından Pofuduk Pumpkini, içerik bakımından Seni Kendimden Anlıyorum bu örneklerdendir. Sarnıçlar daki birçok şiirde Türk okurunun duygu ve ses zevkiyle bağlar kurulmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Tabii ki Sarnıçlar la birlikte söyleyişte arılaşma, tema düzleminde ise belirginleşme de kendini gösteriyor yıllarında yazılmış şiirleri içeren Kargı sözünü ettiğim açılardan şiirsel özelliklerin daha bir öne çıktığı, daha öceki eğilimlerin bir tarza dönüşmeye başladığı bir eserdir. Özdemir İnce şiirinden tabii ki haberdardım. Fakat onu ilk kez bütünlüklü olarak okuyorum ve henüz toplam şiirlerinin ikinci cildindeyim. Okuduğum kadarıyla şirinde keskin dönüşümlerden söz edemem. Fakat içten içe işleyen, yavaş adımlarla ilerleyen bir değişimin izini de sürekli hissettiğimi belirtmeliyim. Gürlevik, Sarnıçlar ve Kargı nın şiir başlıkları üzerinden bile bu değişimin izi sürülebilir yılları arasında yazılmış şiirlerin yer aldığı Tutanak ta şöyle yazıyor şairimiz: Konuş artık bilenmiş suskunluğunla Artık bilelim örste biriken gerçeği Erit sözü ağzında bir ezgi gibi üfle Dolaşsın aramızda yalvaç çabukluğu Anlat bize nedir avluyu dolduran soluk Bu yanık kokusu, buğdaydaki ölçek. Anlat bize dağları denizleri Söyle ne diyor kitaplar, taşın ağırlığı ne? Göster bize boş odaları, karatahtaları Söyle uçsun sözcükler ak duman olsun Parlatsın ekim sofralarını. Bazı bölümlerini alıntıladığım şiirin adı Ozan dır yılında yazılmış olan Ozan şiirini, Özdemir İnce nin şiir çizgisinde gerçekleştirmek istediği gelişmenin bir özlemi ya da kendine çizmiş olduğu yol haritasının bir bildirisi olarak da değerlendirebiliriz. Bütün ilerici söylem ve eylemlerin zorbalıkla bastırılmaya çalışıldığı içinde bulunduğumuz süreçte irticai güçlerin hıncına en yakın yerde duran Türk şiirinin ustalarından Özdemir İnce ile ilgili okumalarımı daha sonraki yazılarda paylaşmaya devam etmek istiyorum.

17 Aydınlık KİTAP EDEB YATIMIZIN DEV ÇINARI: TARIK DURSUN K. Emekçiler de onu yazıyor AYDOĞAN YAVAŞLI Hiç kuşkusuz, 50 Kuşağı'nın en önemli hikâyecilerinden biri, okurlarının karşısına o enfes dil tadıyla her cumartesi çıkan gazetemiz yazarı Tarık Dursun K. dır. 26 Mayıs 2012 günü, Tarık Dursun K. 82 yi devirip Hayır hayır, gerisini yazmayacağım. Çünkü onun yılları başkalarının yıllarına benzemiyor. O, kendi deyimiyle 82 değil, 28 yaşındaydı. Bir yazarın yaşı hesaplanırken onun mücadele azmine bakmak gerekiyordu. Halkına sırtını dönmüş, mücadele azim ve kararlılığını yitirmiş bir yazar, esasen yaşarken ölmüş demektir. Yaş gününde hep birlikteydik: Oğlu Zafer İstanbul dan çıkıp gelmişti. Hasangiller adlı romanının kahramanı rahmetli Hasan Göksu nun kızları ile torunu ise Buca dan geldiler. Foça dan gelenler de vardı. Yaz aylarını orada geçirmesi için beklediklerini söylediler. Bütün sevdikleri ve sevenleri yanındaydı. O yüzden olacak, Tarık Dursun K. çok heyecanlandı. Fakat en anlamlı armağanı, neredeyse beş yıldır yardımcılığını yapan Hamide Bahriyeli verdi. Menemenli bir ilkokul mezunu olan o emekçi kadın, Tarık Dursun K. ya bin bir emekle hazırladığı bir kitabı sundu: Öpüldünüz Çocuklar / Dostlarının Dilinden Tarık Dursun K. ya Armağan Kitap. Adı geçen kitapta Tarık Dursun K. hakkında Doğan Hızlan dan tutalım Hayati Asılyazıcı ya, Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı dan sinema sanatçısı Kemal İnci ye, onlarca dostunun yazısı var. Kimi onun hikâyeciliğine dikkat çekmiş, kimi sinemacılığına, kimi gazeteciliğine, yayıncılığına Ama en çok da vefası hiç eksik olmayan dostluğuna, içtenliğine Bizim baba-oğul luğumuz eskilere dayanır. Birbirimizin sırlarını bilir, saklarız. Nitekim doğum gününde bu kadar çok dostunu yanında görüp heyecanlanınca beni yanına çağırdı ve şunu söyledi: Demek ki boşuna yazmamışım. Herkes bilir: Tarık Tar k Dursun K. Dursun K. İzmir doğumludur. Çocukluk ve ilkgençlik yılları İzmir de geçmiştir. Alsancak ın, Basmane nin, Alireis Mahallesinin, Bostanlıköy ün, Karşıyaka nın sokaklarında avarelik yapmış, girip çıkmadığı iş kalmamış, tütünde çalışan kızların peşinden koşmuş; Kemeraltı nda, Havra Sokağında, Yasef Usta nın meyhanesinde gençlik arkadaşlarıyla kupa kupa şarap içip aşkını dile getirmiştir. Onun romanlarını, hikâyelerini okuyanlar, ondaki bu İzmir sevgisini çok iyi bilirler. Gâvur İzmir Güzel İzmir adlı kitabının önsözü yalnızca iki sözcüktür: İzmir, Ah! Fakat onun gerçek ustalığı, yazdıklarının arka planında, emekçilerin ve geleneksel ilişkileri içinde yaşarken yitip gitmiş küçük insanlar ın o yıllardaki acılarına, sevinçlerine, hüzünlerine ve aşklarına birinci elden tanık etmiş olmasıdır. Gerçekten de Tarık Dursun K. nın dışında hiçbir yazar, İzmir in bildik insanı nı bu kadar gerçekçi tanımamış ve tanıtmamıştır. Dahası, onun hikâyelerinden tutalım romanlarına, denemelerinden çocuk kitaplarına; hepsinde Türkçenin bütün o akıcılığı, o diriliği ve zenginliği kendini gösterir. Hikâyelerindeki ilk cümleyle vurur, kendine bağlar okuru. Sonra yeşillikler içinde akan bir ırmağa çeker ve denizlere götürür. Onun bütün derdi tasası; Şark Sanayi nde, Tekel in tütün depolarında, kasap dükkânlarında, yazlık sinema önlerinde çalışan, arada bir işi asıp sevdiği kızın peşinde koşan, harasız pulsuz gariban takımıdır. Onların dilini, huyunu, suyunu, ne yapıp edeceklerini, hepsini, hepsini bilir ve kıvrak bir dille okuruna gösterir. Okuru kendine katar. Denizin Kanı nda sünger avcısı yapar, Kopuk Takımı nda kasap çırağı İmbatla Dol Kalbim de siz de Alsancak ın denize çıkan rüzgârlı sokaklarında avare avare dolanır, Ona Sevdiğimi Söyle de âşık olursunuz. Tarık Dursun K., dostlarının, dostlukların adamıdır. Yıllardır yanında bulunmanın sağladığı bir imtiyaz olarak hemen bütün hikâye ve romanlarında adları geçen Hasan Göksu yu, Muhtar Kemal i, Esat Balım ı, Doktor u ve Amerikalı Sinço yu tanıdım. Yazmaya hazırlandığı hikâye ya da roman olsun, hepsinin öncesinde bulundum, zihni hazırlıklarına tanık oldum. Beynim ve kalbim ondan onlarca, yüzlerce anıyla dopdolu. Fakat hal böyleyken, en güzelini, en anlamlısını ve en kalıcısını, yıllardır yanında olan bir emekçi kadın yaptı: Ona kitap armağan etti. En güzeli buydu: Tarık Dursun K., demek ki emekçileri boşuna yazmamış. Şimdi emekçiler onu yazıyor!

18 18 15 HAZ RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR Vahşi Oğlanlar William S. Burroughs, Ayr nt Yay., çev. Ahmet Ergenç, 160 s. Nemesis Philip Roth, Yap Kredi Yay nlar, çev. Deniz Koç, 176 s. AV. BURHAN APAYDIN IN ANILARI: ADALET SAVA ÇISI Delil, hep üretilir! Yass ada duru malar n n hiç bilinmeyen ayr nt lar na de inilen Adalet Sava ç s nda, günümüze miras kalm olan delil üretme lerin, hâkimlerin nas l san klara a a lay c davran larda bulundu unun Türkiye hukukundaki ilk örneklerinin alt çiziliyor Beat Kuşağı yazarlarının en yıkıcı ve en deneysel mensuplarından biri olan William S. Burroughs bu çok parçalı, çarpıcı romanında okuru tehlikeli bir yolculuğa davet ediyor. David Bowie'den Ian Curtis'e kadar birçok "karşı-kültür" figürünü etkilemiş olan bu şiddetli roman, dünyanın şiddetine edebi bir şiddetle karşılık veriyor. Yer altı figürleri yer-üstüne saldırmaya karar verdiğinde ortaya çıkan bu edebi "vahşilik" yeryüzünün "ötekileri"nin öfkeli ve alaycı sesini duymak isteyen okurlar için. Vahşi Oğlanlar kimilerine göre bir distopya, kimilerine göre ise bir ütopya... İtalyan Düğünü Nicky Pellegrino, Do an Kitap, Çev. Gamze Var m, 240 s. Gelinlik tasarımcısı Pieta, kız kardeşi için mükemmel bir gelinlik yapmakla meşgul. Ama bu arada kafası soru işaretleriyle dolu: Annesi neden hep üzgün ve endişeli? Babası, komşuları DeMatteo ailesinden neden nefret ediyor? Halası Isabella'nın adının anılması neden evde huzursuzluğa yol açıyor? Pieta, gelinliğin boncuklarını işlemede kendisine yardımcı olan annesinden ailesinin sırlarını yavaş yavaş öğrenir. Tabii biz de onunla birlikte... Güvercinler Arasında Bir Kedi Agatha Christie, Alt n Kitaplar, Çev. Çi dem Öztekin, 304 s. Meadowbank, zengin aile kızlarının eğitim gördüğü ünlü bir yatılı okuldur. Gece yarısı spor salonundan gelen esrarengiz ışık iki öğretmenin dikkatini çeker. Salona gidip baktıklarında pek de sevilmeyen beden eğitimi öğretmeninin cesedi ile karşılaşırlar; kadın kalbinden vurulmuştur. "Kedi" saldırıya geçmiştir, bu yüzden okulda kargaşa başlar. Öğrencilerden Julia Upjohn bir tesadüf eseri kısmen de olsa cinayetlerin sebebini öğrenir, üstelik Hercule Poirot'nun yardımı olmadan. Bundan sonraki kurbanın kendisi olacağından emindir yazında, polio salgını Newark sakinlerinin, ama özellikle de çocukların hayatlarını cehenneme çevirirken, gözleri yeterince iyi görmediği için orduya alınmayan genç beden eğitimi öğretmeni Bucky Cantor, şehrin Yahudi mahallesindeki bir okulun bahçe sorumluluğunu yapmakta ve orada oynayan çocukları hastalıktan korumaya çalışmaktadır. Şehirden ve salgından uzaktaki bir yaz kampında çalışan sevgilisi Marcia'yı bir mutluluk hayali olarak hep aklında bulunduran Bucky, bu hayale bir an önce ulaşmak için acele ettiğinde, bütün hayatını değiştirecek bir seçim yaptığının farkında değildir. Anne Hiç Canım Acımadı Tuncay Özkan, Cumhuriyet Kitaplar, 226 s. Sizin hukukunuz, dünyadaki hiçbir hukuk, bir insanın vicdanından daha büyük değildir. Ben vicdanımın temizliğiyle burada dimdik duruyorum! Hayatımın sonuna kadar da dururum. Ben hasretten yaprak dökmesinler diye burada göğsümün üstünde sakladığım fesleğenleri, yarime gönderiyorum. Kahrolsun Dostoyevski Atiq Rahimi, Can Yay nlar, Çev. Ebru Erba, 224 s. Kahrolsun Dostoyevski, daha önce Sabır Taşı kitabıyla büyük ilgi gören Rahimi'nin, ölümün kol gezdiği vatanı Afganistan'ı, suçu, vicdanı azabını ve cezayı sorgulandığı bir tür Afgan Suç ve Ceza'sı. Roman, aklın terk ettiği, tanrının çok fazla hissedilen varlığının bir süre sonra tanrısızlığa dönüştüğü çağdaş Afganistan'ı da, iyilik ve kötülük kavramlarını da sorgulayan ve Rus edebiyatından izler taşıyan bir yapıt. HAKAN GÜNGÖR Doğan Yurdakul ve F. Cengiz Erdinç in, Adnan Menderes, Uğur Mumcu, Dündar Kılıç gibi önemli isimlerin avukatlığını yapmış olan Burhan Apaydın la yaptıkları nehir söyleşi Adalet Savaşçısı Türkiye nin bir dönemine ışık tutuyor. Bu ışık geçmişle birlikte bu gün içinde bulunduğumuz hukuki durumu da aydınlatıyor. Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi davalarda işlenen hukuk cinayetleri, bu kitapla birlikte, çok ilginç biçimde daha iyi anlaşılıyor. Doğan Yurdakul un Odatv davası kapsamında tutuklu olduğu sırada tamamlanabilen kitap, hâkim ve savcıların tutumları açısından günümüz ile Yassıada duruşmaları arasında paralellik olduğunu ortaya koyuyor. Yassıada duruşmalarının hiç bilinmeyen ayrıntılarına değinilen Adalet Savaşçısı nda, günümüze miras kalmış olan delil üretme lerin, hâkimlerin nasıl sanıklara aşağılayıcı davranışlarda bulunduğunun Türkiye hukukundaki ilk örneklerinin altı çiziliyor. ÜRET LM DEL L LER N KAYNA I Bugün hukuk sisteminde gördüğümüz pek çok çarpıklığın tohumlarının Yassıada duruşmalarında atıldığı, kitapta tüm çıplaklığıyla ortaya koyuluyor. Apaydın benzerliği şöyle anlatıyor: Hâkimler, Yassıada da Adnan Menderes e uygulanan sistemi hâlâ uygulamaya devam ediyorlar. Bir örnek, sanıklara mahkemelerde çok sert davranılmakta, savunmaları ve savunma hakları kısıtlanmakta. Menderes e yöneltilen suçlamaların arasında yer alan arkadaşlarının yazdığı iddia edilen hatıra defterleri, Menderes in kasasından çıktığı söylenen ve mahkemeye konu olan kadın donu meselesinde bugüne dair işaretler var. Hatıra defterleri nin çok sonradan baskı ve vaatlerle yazdırıldığı ortaya çıktı. Kadın donu konusunda ise 1962 yılında, dönemin senatörlerinden Sıtkı Ulay, Apaydın a şunları söyledi: O don kasadan çıkmış gibi gösterilmiştir ( ) Şimdi Anayasa Mahkemesi arşivindeki don incelendiğinde kadın donu olmayıp, erkek donu olduğu anlaşılacaktır. Görünen o ki, artık demode olan bu yöntemlerin yerini çağın gereği olarak sahte CDler, virüslü e-postalar aldı. Üretilmiş deliller in hiçbir izahı olmamasına rağmen mahkemelerde sanıkların önüne konulması günümüzün en büyük hukuki tartışmalarından. Sadece Menderes in mağduriyeti üzerine kalem oynatanların, bugün çağdaş delil üretme metotlarına ve bunların üzerinde inşa edilen yargılamalara bakışı ise başka bir garabet ve iki yüzlülük. DER N DEVLET MASI Geçmişte ve günümüzde yaşananların sorumlusu kim peki? Bütün bu olanlar aslında hangi noktaya işaret ediyor? Apaydın ın kitapta yer alan şu sözleri tartışılmayı ve konuşulmayı bekliyor: Atatürk ün affına rağmen, gizli bir kuvvet Nazım Hikmet i bir türlü hapisten çıkarmamıştı. Bu kuvvet aynı zamanda Adnan Menderes in asılmasını da sağlayan kuvvettir. Türkiye nin tek mareşali olan Fevzi Çakmak ı ölüm döşeğine sürükleyen kuvvet, nasıl bir kuvvettir? İsmet Paşa nın Cumhurbaşkanı olarak Fevzi Çakmak ı ölüm döşeğinde, ziyaretini önleyen nasıl bir kuvvettir? Yine İsmet Paşa ve Mustafa Kemal in arasını açan ve İsmet Paşa yı Mustafa Kemal e hasım göstermek isteyen gizli kuvvet kimlerden oluşmaktadır? GER C LERE SERT ÇIKI Adalet Savaşçısı Türkiye tarihini etkilemiş pek çok gelişme hakkında anekdotlar barındırıyor. Geçtiğimiz yıllarda 14 yaşındaki bir kız çocuğunu taciz etmesiyle gündeme gelen Vakit yazarı Hüseyin Üzmez, 1952 yılında henüz 18 yaşında bir lise öğrencisiyken gazeteci Ahmet Emin Yalman ı öldürmek istedi. Yedi kurşunla ağır yaralanan Yalman ın avukatlığını Apaydın üstlendi. Apaydın ın mahkemede konuşması sırasında söylediği sözler bütün salonu etkilemişti: Gericilik sevdası dinimize aykırı bir cereyandır. İslam dini akla dayanır. İleriye doğru bütün gelişmeleri benimser. İrtica yolunu tutanlar, radyoya şeytan kutusu diyenler, otomobile binmeyi günah sayanlar, dinimizin gerçek ölçüleriyle kâfir sayılırlar. Bu bir avuç mikrop yıllardan beri toplumun içine zehir akıtıyorlar, kökünden temizlenmelidirler. Bu sözler maalesef hâlâ ülkemizin bir gerçeğini yansıtıyor. KAMUOYUNUN GÜCÜ Apaydın,devam eden anayasa tartışmalarına da çok önemli bir şerh koyuyor: Gelişmiş demokrasilerde yazılı anayasanın dışında bir de örf anayasası vardır ( ) Bir ülkede kamuoyunun gücü olmadıkça anayasaların hiçbir teminatı olamaz. Sadece kâğıt üzerinde haklar da yetmez. Apaydın ın hayatı (tıpkı Türkiye gibi) bir ömür süren adalet arayışıyla ve görünenin ardındakini sezme çabasıyla büyük önem arz ediyor. Gün yalnızca güncele bağlı kalarak tam manasıyla kavranamaz, geçmişe de dikkat kesilmek gerekiyor. (Adalet Savaşçısı, Doğan Yurdakul, F. Cengiz Erdinç, Kırmızı Kedi Yay. 240 s.)

19

20 Aydınlık KİTAP AGATHA CHRISTIE N N ROMANI, BBC N N F LM : ROGER ACKROYD C NAYET Sinemaya uygunsuz bir polisiye Agatha Christie nin On Küçük Zenci yle birlikte en heyecan verici roman olarak kabul gören Roger Ackroyd Cinayeti, gerçekten de eytani zeka içeren bir serüven sunar ama bu yaln zca cinayetin i leni i aç s ndan de il, Agatha Christie nin roman tekni i aç s ndan da geçerlidir. TUNCA ARSLAN Ünlü dedektif Hercule Poirot emekliye ayrılarak King's Abbot köyüne gelir ve kabak yetiştirmeye başlar. Ancak bu sırada köyde yaşayan dul bir kadının intiharı çeşitli dedikodulara neden olur. Bu dedikodu, dul kadının ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kendisine şantaj yapıldığı ve civarın en zengin insanı Roger Ackroyd'un onun âşığı olduğu yönündedir. Ancak Ackroyd da cinayete kurban gidince tüm şüpheler koca evde onunla birlikte yaşayan çeşitli kişilerin üzerinde toplanır. Hercule Poirot duruma el koymak zorunda kalır. Çünkü cinayetin arkasında üstesinden ancak onun gelebileceği şeytani bir zeka vardır. Agatha Christie nin On Küçük Zenci yle birlikte en heyecan verici romanı olarak kabul gören Roger Ackroyd Cinayeti, gerçekten de şeytani zeka içeren bir serüven sunar ama bu yalnızca cinayetin işlenişi açısından değil, Agatha Christie nin roman tekniği açısından da geçerlidir. İpucunu vermeyeyim ama ünlü yazar tüm zamanların en şaşırtıcı ve sürpriz içeren katilini çıkarır karşımıza. Şu kadarını söyleyeyim ki katil, başından beri okurun gözünün önündedir ve okura en yakın kişidir. Öyle ki Agatha Christie, polisiye romanların en önemli kuralını ihlal etmekle bile suçlanmıştır Roger Ackroyd Cinayeti dolayısıyla. Öyle ki bu roman üzerine 1998 de Pierre Bayard tarafından Roger Ackroyd u Kim Öldürdü? / Agatha Christie nin Büyük Yanılgısı adlı bir de inceleme yazılmış, Doğan Yurdakul un dilimize çevirdiği kitap Doğan Yayıncılık tarafından okurlara sunulmuştur. Kısacası kendine özgü, ayrıksı ve sinemaya aktarılması son derece zor bir polisiye maceradır Roger Ackroyd Cinayeti. Bu zorluk, BBC nin ünlü Agatha Christie s Poirot dizisi kapsamında 2000 yılında 103 dakikalık bir filmle aşılmaya çalışılmış ancak ne yazık ki sonuç pek olumlu olmamıştır. Yönetmen olarak Anderw Grieve in imza attığı yapım, Poirot rolünde mükemmel bir oyunculuk sergileyen David Suchet a rağmen ortalamanın üzerine çıkamamıştır. Bu durumun, BBC nin yapım koşullarından, yönetmenden ya da oyunculardan kaynaklanmadığı açıktır. Belirttiğim gibi Roger Ackroyd Cinayeti, seyretmeye değil okumaya elverişli bir polisiye serüven sunmaktadır ve beyazperdeye uyarlama çabaları beyhude kalmaya mahkumdur.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ VELİ BÜLTENİ MAYIS -2012 ÇOCUK VE KİTAP "EĞİTİM YAŞAM İÇİNDİR" 2 ÇOCUK VE KİTAP Önceleri çocuk için kitap bir oyuncaktır.

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ, ΙΑ ΒΙΟΥ ΜΑΘΗΣΗΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Eğitim, Hayatboyu Öğrenme ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Bu ayki yaşayan değerimiz Sevgi.

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş

Detaylı

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA 1. HAFTA TARİH : 01 MART 2016 04 MART 2016 KONU : YEŞİLAY 1- Yeşilay nedir? Ne işe yara? Faaliyetleri nelerdir? Nefes akciğer yapalım. Vücudumuzu 2- Sigara ve alkolün zararlarını hep birlikte öğrenelim

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Bu ayki yaşayan değerimiz Sevgi.

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ

KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ Yaş grubu: 3-8 yaş Tema: Böceklerin yaşamı ve yaşam döngüsü Ayşe Şeker Kılıç 1979 Artvin doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Kocaeli de tamamladıktan

Detaylı

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da 21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da geleceğin mimarı nesiller artık bizim ellerimizde, güvenle... Keşke Hep Çocuk Kalsak! Büyüyünce ne olacaksın diye sorarlar. Oysa çocuk kalmak en güzel şey değil midir?

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR RENKLER Ben bir küçük ressamım Pembe sarı boyarım Yeşil yeşil ormanlar Mavi mavi denizler Turuncudur portakal Gökte sarı güneş var Fırça kalem ve kağıt Olmazsa resim olmaz Reklerle oynamaktan Hiç bir çocuk

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız? Reşadiye Öğrenci Meclisi Başkanı Yücel Bolat: Asla kin tutamam bana yapılan kötülüğü unutur geleceğe bakarım geçmişe takılmam. Bu davranışlarım da bana çok dost kazandırdı iletişimimi geliştirdi. SORU-

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

SÜPER ÇOCUKLAR-3 KOKU DELİSİ

SÜPER ÇOCUKLAR-3 KOKU DELİSİ SÜPER ÇOCUKLAR-3 KOKU DELİSİ 2017, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Aytül Akal RESİMLER: Yusuf Tansu Özel EDİTÖR: Hülya Dayan SON OKUMA: Canan Topaloğlu

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN 2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN (28 Ekim 2013-13 Aralık 2013) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında 28 Ekim 2013-13 Aralık 2013 tarihleri arasında işlediğimiz

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman Resimleyen: Vaqar Aqaei 12. basım Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK Resimleyen: Vaqar Aqaei Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri İç

Detaylı

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? Ya pı Kre di Ya yın la rı - 4878 Sa nat - 235 Sen Surat Okumayı Bilir misin? / Selçuk Demirel Editör: İshak Reyna Kitap tasarımı: Selçuk Demirel Grafik uygulama: Süreyya

Detaylı

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK Resimleyen: Vaghar Aghaei cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri İç ve Kapak Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama: Güldal

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama Dil ve Oyun Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama Biliyor muydunuz? Günlük ev işlerinizi yaparken çocuğunuza konuşmak veya şarkı söylemek çocuğunuzun yeni kelimeler ve alışkanlıklar öğrenmesine

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

iyi günler sevgili ilk yar'larımızın değerli dostları, Bugün geçmişlere gideceğiz, çünkü yakınlarda kulaklarını çok çınlatmıştık... Ne kadar güzel bir örnek çalışmaydı öğretmenlerimizin sevgili Ahmet Hocamızın

Detaylı

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ Sincapları tanıdık. Sincapları gözlemledik. Hayvan türlerini isimlendirdik. Hayvanların

Detaylı

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ * YAZ MEVSİMİ Yaz mevsimi aylarını öğrenme. Yaz mevsimi panosu hazırlama. Yaz mevsiminde meydana gelen değişiklikleri söyleme. Yaz mevsiminin meyve ve sebzelerini tanıma.

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Gemiyle bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın? O zaman geminin üzerindeki çiçeklerden 2 tanesini yeşile, bir tanesini pembe renge boyamalısın. Geminin pencereleri açık mavi

Detaylı

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:1 Nisan 2015 1 KİTAP VE KÜTÜPHANENİN ÖNEMİ 3 2014-2015 KÜTÜPHANE ORYANTASYONUMUZ 5 KÜTÜPHANEMİZ 8 OKUMA ŞENLİĞİMİZ 10 BRITANNICA ONLINE 12 SEVİM AK

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI OCAK AYI BÜLTENİ 1-31 OCAK TEMA ÇALIŞMALARIMIZ Bu ay farklı duygular içindeydik. Birçok duyguyu hem hep birlikte yaşadık hem de yaşattık. Bizi en çok heyecanlandıran

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015

DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015 DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015 NİSAN AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Çiçekleri tanıdık. Çiçekleri gözlemledik. Çiçek türlerini isimlendirdik. Çiçeklerin birer canlı olduğunu öğrendik. Farklı çiçeklerin

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? İlk kitabı KAPAN AĞZI Eylül'de raflarda yer alacak olan, üniversite öğrencisi Muhammed Şimşek büyük hedefleri olan bir yazar!' Söyle söylüyor hedefini: : "Ben yazacağım kitapların çok beğenileceğine ve

Detaylı

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün 2013-2014 EĞİTİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ ATAM SENİ ÖZLÜYORUZ. BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden 2 Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden mezun oldu. Farklı kurumlarda çalıştıktan sonra 2 arkadaşı

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz. YARATICI OKUMA DOSYASI En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz. MAVİŞ Mavişe göre Dünya nın ¾ nün suyla kaplı olmasının nedeni nedir?...... Maviş in gözünün maviden başka renk görmemesinin

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Türkçe. 1. Hafta. 1. Sınıfı Hatırlıyorum. 1 Bilgin, hangi özellikleriyle övünürmüş? 2 Bilgin, ne yapmaktan hoşlanmazmış? 3 Bilgin, nasıl bir çocukmuş?

Türkçe. 1. Hafta. 1. Sınıfı Hatırlıyorum. 1 Bilgin, hangi özellikleriyle övünürmüş? 2 Bilgin, ne yapmaktan hoşlanmazmış? 3 Bilgin, nasıl bir çocukmuş? 1. Sınıfı Hatırlıyorum Türkçe 1. Hafta Aşağıdaki metni iki defa okuyunuz. Verilen soruları cevaplandırınız. BİLGİN Bilgin, sürekli açıkgözlülüğü ile övünen bir çocuktu. Sinemada bilet alırken, otobüs,

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR.YAPTIĞIN İŞİ ADAM GİBİ YAPMAYI VE GELİŞİMİN ÖNEMİNİ ONUN HAYATINDA ÖĞRENDİM SORU-Bize kısaca kendinizi

Detaylı

CANIM KARDEŞİM BENİM 3D ANİMASYON FİLMİ BASIN KİTİ

CANIM KARDEŞİM BENİM 3D ANİMASYON FİLMİ BASIN KİTİ CANIM KARDEŞİM BENİM 3D ANİMASYON FİLMİ BASIN KİTİ Eylül 2016 Film Hakkında TRT Çocuk kanalında reyting rekortmeni olan Canım Kardeşim adlı çizgi dizi, Uzun metrajlı film olarak 3 Boyutlu Animasyon film

Detaylı

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi OKUMA GELİŞİM DOSYASI 204 OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASI Okuma; kelimeleri, cümleleri veya bir yazıyı bütün unsurlarıyla görme, algılama, kavrama

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ 2012 2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Bitkileri tanıdık. Bitkileri gözlemledik. Bitki türlerini isimlendirdik. Bitkilerin birer canlı olduğunu

Detaylı

ilkyar in yarattığı sevinç hiç dile gelmese de, çocukların gülümsemeleri yansıtır memnuniyetlerini...

ilkyar in yarattığı sevinç hiç dile gelmese de, çocukların gülümsemeleri yansıtır memnuniyetlerini... İNSAN NİÇİN YAŞAR? ilkyar in yarattığı sevinç hiç dile gelmese de, çocukların gülümsemeleri yansıtır memnuniyetlerini... Sonraları mektuplarda çeşit çeşit kelimelerle sevgileri çiçeklenir, keşke deyişleri,

Detaylı

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) - Boynumuz zürafa boynu kadar uzun olsa şimdi yapabildiğimiz işleri yapabilir miydik? Sorusu üzerinden eğlenceli bir sohbet başlatıyoruz. - Ormanlar kralı

Detaylı

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 03.11.2014 PAZARTESİ Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı. Müzik eşliğinde öğretmenin yönergelerine uygun ısınma hareketleri yapıldı.

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın

Detaylı

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları Yapıldı. Renk çalışmalarında; çocukların renk algısını geliştirmek amacıyla üç ana renk vererek ara

Detaylı

2015, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR

2015, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR BETül Avunç 2015, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR Yazar: Betül Avunç Kapak Resmi: Gökçe Akgül Editör: Burhanettin Düzçay Baskı ve Cilt: Ertem Basım Yayın

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

Öğretmen Ek deki resmin çıktısını sınıf mevcuduna göre alır.

Öğretmen Ek deki resmin çıktısını sınıf mevcuduna göre alır. YARDIMLAŞMA İLKOKUL SINIF İÇİ ETKİNLİK Öğretmen Ek deki resmin çıktısını sınıf mevcuduna göre alır. Tüm öğrencilere dağıtır ve öğrencilere resimler de gördükleri davranışlar hakkında yorumlarını alır.

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar On5yirmi5.com Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar Akıl Fikir Yayınlarından çocuk kitapları ve hikaye kitapları. Yayın Tarihi : 24 Şubat 2016 Çarşamba (oluşturma : 1/5/2017) Akıl Fikir yayınları yeni

Detaylı