4 yöntemleri bak m ndan folklor alan na girmeyen bu tür yaz lar da de erlendirmemiz

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "4 yöntemleri bak m ndan folklor alan na girmeyen bu tür yaz lar da de erlendirmemiz"

Transkript

1 B RKAÇ SÖZ Merhaba Sevgili Okur, Geçen say da duyurdu umuz gibi, elinizdeki 65. say ile 9. cildin ve 17. y l n ilk say s n yay ml yoruz. Yaklafl k 8000 sayfal k bir uluslar aras Türk halkbilimi koleksiyonuna ulaflm fl olman n ve bunu sizlerle paylaflman n mutlulu unu yafl yoruz. B R NDEKS DAHA... Millî Folklor, Türk halkbilimi çal flmalar n n uluslar aras standartlara ulaflmas ve halkbilimi alan nda tan nmas yönündeki çabalar n sürdürürken yeni indeksler taraf ndan da kaydedilmektedir. Bugüne kadar CSA, IBSS, MLA, TA ve UPD taraf ndan taranan Millî Folklor, Turkologischer Anzeiger içinde yer alan The History Journals Guide (HJG) içinde de kaydedilmeye bafllanm flt r. Millî Folklor a uluslar aras indeks kurulufllar ndan gösterilen bu ilginin SSCI, AHCI gibi di er indekslerce de yak n gelecekte gösterilece ine inan yoruz. ÖZETLER Gönderilen kimi yaz lar n özetleri çok k sa olmakta ve bu nedenle yay mlanan Türkçe yaz lar n uluslar aras alanda kullan m güçleflmektedir. Dergi yönetimi olarak Türkçe bilmeyen okurlardan ve kimi indekslerden bu yönde elefltiriler al yoruz. Bu nedenle 2006 y l nda yay mlanacak olan 69. say dan itibaren Türkçe ve ikinci dildeki özetlerin 200 kelimeden az olmamas yönünde bir karar alm fl bulunuyoruz. Yazarlar m z n bu konuya özen göstermelerini özellikle bekliyoruz. FARKLI D S PL NLERDEN GELEN YAZILAR Millî Folklor uluslar aras camiadan gördü ü ilginin yan nda ülke içinde çeflitli meslek ve disiplinlerden araflt rmac lar taraf ndan da yaz yay mlat lacak önemli bir uluslar aras dergi olarak görülmektedir. Bu nedenle dergiye say s z yaz gönderilmektedir. Ne yaz k ki bu yaz lar n bir bölümünü dergimizin içeri i ve format aç s ndan uygun olmad ndan de erlendiremiyoruz. Öte yandan kimi halkbilimi konular da kimi disiplinlerce farkl paradigmalar ve çal flma yöntemlerine göre de erlendirilmektedir. Dergimizin bir folklor dergisi oldu u dikkate al nd nda araflt rma ve inceleme yöntemleri bak m ndan folklor alan na girmeyen bu tür yaz lar da de erlendirmemiz mümkün olamamaktad r. Yazarlar m z n bu konuda gerekli duyarl l göstermelerini bekliyoruz. ABDURRAHMAN GÜZEL ARMA ANI Dergimizin 60. say s nda 64. say m z Abdurrahman Güzel, 68. say m z Muhan Bali arma an olarak yay mlayaca m z duyurmufltuk. A. Güzel in ö rencilerinin hocalar için bir arma an kitap haz rl içinde oldu unu ö renince Güzel arma n ile Bali arma an n yer de ifltirmifl ve bunu 61. say da duyurmufltuk. Dolay s yla 68. say m z önceden duyurdu umuz gibi Abdurrahman Güzel e arma an olarak yay mlanacakt r. Bu duyuru, Güzel Arma an na kat lmak isteyenler için ça r niteli- indedir. Dergimiz hiçbir meslektafl m zdan baflka bir yöntemle yaz talep etmemektedir. YAZILARIN SONUÇLANDIRILMASI Millî Folklor editörlü ünün bütün çabas na ve derginin sayfa say s n art rmas na ra men, bir yaz n n yay mlanmas ortalama y l alabilmektedir. Dergiye yaz gönderen araflt r c lar n bu durumu dikkate almalar gerekti ini bir kez daha hat rlat yoruz. SOMUT OLMAYAN M RAS 17 Ekim 2003 tarihinde 32. UNESCO Genel Kurulu nda kabul edilen Somut Olmayan Kültürel Miras n Korunmas Sözleflmesi nin Türkçe metnini dergimizin bu say s nda bulacaks n z. Çeviriye sa lad klar katk için Say n Pulat TACAR ve Yeliz ÖZAY a teflekkür ederim. NEVRUZ FOTO RAFLARI Dergimizin ön ve arka kapa nda yer alan ve Anadolu da yetiflen nevruz çiçe i foto raflar Gazi Üniversitesi Ö retim Üyesi Prof. Dr. Hayri DUMAN n özel koleksiyonundan al nm flt r. Millî Folklor dergisi olarak kendisine teflekkür ederiz. 66. say da buluflmak dile iyle... M. Öcal O UZ Yay n Yönetmeni 4

2 SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M RAS: TÜRK YE DE NEVRUZ/YEN GÜN Intangible Cultural Heritage: Nauruz/New Day in Turkey Patrimoine Culturel Immatériel: Nevrouz/Nouveau Jour en Turquie Prof. Dr. M. Öcal O UZ Frans zca Metnin Redaktörü: Dr. Odile MOREAU ngilizceye Çeviren: Yeliz ÖZAY Türkçe de yeni gün anlam na gelen ve Türkiye folklorunda Sultan Navr z, Y ls rt, Mart Bozumu, Mart Dokuzu, Mereke, Ergenekon, Yörük Bayram gibi adlarla da an lan Nevruz, kuzey yar mkürenin Altaylardan Balkanlara uzanan genifl co rafyas nda bir çok ba ms z veya özerk devlet, halk ve topluluk taraf ndan çok farkl mitolojik anlamlar yüklenerek ve ritüellerle zenginlefltirilerek y lbafl olarak kutlanmaktad r. Çok eski dönemlerden beri insanl - n gözleyip anlamland rd büyük bir do a olay olan ekinoks un gerçekleflti- i, gece ile gündüzün eflitlendi i, güneflin koç burcuna girdi i ve yaz günlerinin bafllad bu gün, bu genifl co rafyada önemli bir do a olay olarak, bir çok kültürel uygulaman n temelini oluflturmufltur. Çok eski tarih belgelerinden anlafl ld üzere, Türkler aras nda da bu gün yeni y l n bafllang c olarak kabul edilmifltir. Tamamen iklim ve co rafyaya ba l olan bu günün ilk defa nerede kimler taraf ndan kutland bilinmemektedir. Ancak, nevruzu kutlayan her topluluk veya ülke kendi kültüründen ve mitolojisinden yola ç karak, bir köken aç klamas getirmektedir. Bu aç klamalar n tamam kültürlerin kendilerini tan mlamalar aç s ndan sayg de er olsa da, uluslar aras bilgi oluflturma ve bilimsel veri de erlendirme ölçütleri bak m ndan do ruyu yans tmamaktad r. Nevruz, sözlü kültürlerin egemen oldu u, mitolojik inanmalar n ve ritüellerin toplum üzerinde derin etkisinin bulundu u yaz s z dönemlerde ortaya ç km flt r. Bu nedenle, sözlü kültür ça n n ne kadar geriye gitti i ve hangi kültür ürününün nerede ortaya ç kt merak edilen bir soru olmakla birlikte, bugüne kadar cevaplanamam fl bir sorudur. Özellikle, folklor ürünlerinin kökeni ve yay lma yollar üzerine çal flan Tarihi-Co rafi Fin Yöntemi gibi göç ve yay lma konular n araflt ran çal flmalar bilim dünyas - na flunu göstermifltir ki, urform veya urtip olarak tan mlanan çok uluslu bir sözlü kültür ürününün ilk biçimini bulmak bir ütopyad r. Dolay s yla nevruzun kökeninin ilk önce hangi kültürde yer ald n bilim dünyas n n kabul edebilece- i veriler veya belgeler bularak kan tlamak çok zordur. Bu durumda nevruzun kayna üzerine yap lacak çal flmalar bilim adamlar na b rakarak, geçmiflte ve günümüzde nevruzu benimseyen, kutlayan ve gelece e aktarmak durumunda 5

3 olan kültürlerin kabulleri olgu olarak benimsenmeli ve çal flmalar da bu çerçevede yürütülmelidir. Türk mitolojisinde ve Türklerle ilgili kimi tarihsel kaynaklarda nevruzun ortaya ç k fl flu flekilde tan mlanmaktad r: 1) Türklerin eski dini olan fiamanizm e göre, yaz ve k fl mevsimleri, iyilik ve kötülük tanr lar n n birbirleriyle mücadelelerinden do maktad r. Yaz n gelifli, iyilik tanr s n n kötülük tanr s n yendi i anlam na gelmektedir. Nevruz, iyilik tanr s n n kötülük tanr s n yendi- i gündür. Açan çiçekler, dönen göçmen kufllar ve tutsakl ktan kurtulan güneflin s tt hava, iyilik tanr s n n kazand zaferi insanlara müjdelemektedir. 2) M.Ö. Hunlar döneminde bahar n ilk günlerinde bayram yeri olarak nitelenen yerlerde toplan larak çeflitli törenler yap lmaktad r: Ata mezarlar ziyaret edilmekte, kurban kesilmekte ve çeflitli e lenceler düzenlenmektedir. Bu anma ve kutlamalar, Göktürkler döneminde de sürdürülmüfltür. Mitolojiye göre bunun birbiriyle iliflkili oldu u anlafl lan iki aç klamas bulunmaktad r: Türklerin kaybettikleri ve düflmanlar taraf ndan büyük bir katliama u rad klar bir savafl olur. Bozkurt mitolojisine göre bu savafl n sonunda Türk taraf nda elleri ve ayaklar kesilen bir çocuk sa kal r. Bir difli kurt taraf ndan kurtar lan ve bir ma arada saklanan bu çocuk kurtla evlenerek soyunu ço alt r. Onun soyundan gelenler bir müddet sonra buradan ç karlar ve eski yurtlar na dönerler. Onlar n inanc na göre bugün nevruzdur. Ergenekon mitolojisine göre ise, yapt klar bir savafl hile sonucu kaybeden Türkler, düflmanlar taraf ndan katliama u rar bu katliamdan sadece iki aile kurtulur. Onlar da korunmak için Ergenekon denilen yere s n rlar. K yan ve Nüküz aileleri burada 400 y l kal rlar ve ço al rlar. Sonra bir demircinin yard m yla da lar eriterek buradan ç karlar ve eski yurtlar na dönerler. Onlar n inanc na göre de bugün nevruzdur. Gerek Bozkurt gerekse Ergenekon mitlerine göre Türkler, atalar n n ma aradan veya Ergenekon dan ç kt klar bugünü hiç unutmam fllar her y l ata mezarlar n ziyaret ederek, kurbanlar keserek ve e lenceler düzenleyerek anm fllard r. Bu inanca dair tarih kay tlar Hun ve Göktürk kültürüne yönelik notlar tutan eski Çin y ll klar ndan bafllayarak 17. yüzy ldaki Ebul Gazi Bahad r Han a kadar uzanmaktad r. 3) Bat ve Do u kaynaklar n n birbiriyle örtüflen tarih kay tlar na ve Türk sözlü kültürüne göre, Türkler, en eski sözlü gelenek dönemlerinden beri 12 Hayvanl Türk Takvimi olarak adland - r lan ve bahar mevsiminde geceyle gündüzün eflitlendi i 21 Mart gününü y lbafl sayan ve bu ilk günü törenlerle kutlayan bir takvim kullanm fllard r. 4) Türklerin Önasya ya gelifli ve bu co rafyan n din ve kültürleriyle temasa geçifli ile de flu tarih bilgileri ve inan fllar nevruzun kayna olarak yayg nlaflm flt r: a) Eski 12 Hayvanl Türk Takvimi, Selçuklu Sultan Melikflah taraf ndan yeniden düzenlenerek 21 Mart y l n ilk günü sayan Celali takvim yap lm fl ve bu gün törenlerle kutlanm flt r. b) Anadolu halk inançlar na göre Nevruz, ilk insan olan Adem in yarat ld - ve/veya Havva ile slam n kutsal topraklar nda karfl laflt gündür. c) Yunus Peygamber in bal n karn ndan ç kt gündür. d) Yusuf Peygamber, nevruz günü zindandan ç km flt r. e) Musa Peygamber, nevruz günü asas yla K z ldeniz i yararak karfl k y - ya ç km flt r. f) Nevruz, Hz. Muhammed in peygamberlikle müjdelendi i, Hicaz a gitti- 6

4 i, at n n otlamak için çay ra ç kt gündür. g) Dördüncü Halife Hz. Ali nin do- um günüdür.hz. Ali ile Hz. Fat ma n n evlendikleri gündür. Hz. Ali nin halife oldu u gündür. Gerek mitolojik ö elerin gerekse dini ve bölgesel kültürlerin etkisiyle zengin bir ritüel dünyas oluflturan Nevruz, 11. yüzy lda Kaflgarl Mahmud un Divanu Lugat it-türk ünden bafllayarak, Türklerin kutlad bir gün olarak kaynaklarda yer alm flt r. Melikflah n Nevruz u y l n birinci günü sayan Celali Takvimi, mali y l uygulamas yla Türkiye de resmi olarak 1985 y l na kadar kullan lm fl, bu tarihte mali y l marttan al narak miladi y l n birinci gününe aktar lm flt r. Belirtti imiz mitolojik ve dini gerekçelerle Nevruz, Selçuklu, Osmanl ve Türkiye devletleri dönemlerinde Anadolu co rafyas nda kesintisiz olarak çok zengin kültür ve sanat yaratmalar yla günümüze ulaflm flt r. XIV. yüzy lda Sivas ta kendi ad yla bir devlet kuran ve ayn zamanda bir flair olan Kad Burhaneddin bir fliirinde nevruzdan flöyle söz ediyor: Nevruz olal cihan görsen Bu kevnile bu mekan görsen Osmanl Devleti döneminde, sultanlar n düzenli olarak nevruz kutlad klar, devlet erkan n n birbirlerine nevruz tebrikleri yollad klar, flairlerin nevruziyye ad verilen fliirler söyledikleri ve sultanlar n bu fliirleri ödüllendirdikleri tarih kay tlar nda yer almaktad r. Halk flairleri de nevruz konulu fliirler söylemifltir. XVI. Yüzy l halk flairlerinden Pir Sultan Abdal: Pir Sultan m eydür erenler cemde Erenle çeflmim yafl her dem bu demde Muhabbet atefli yanar sinemde Himmeti erince Nevruz Sultan n Çocuklar n nevruz günü düzenledikleri e lencelerde söyledikleri bir oyun tekerlemesi: Bu gece nevruz gecesi Bu baca devlet bacas Verenin o lu olsun Vermeyenin k z olsun Folklor çal flmalar n n önem kazand dönemlerde nevruz, Türklerin Ergenekon dan ç k fl mitleriyle ba lant l olarak yorumlanm fl ve kimilerine Atatürk ün de kat ld Ergenekon Bayram törenleri yap lm flt r. Osmanl dan Cumhuriyet e devlet erkan n n da kat ld resmi nevruz kutlamalar n n yan nda halk da kendi gelenekleri etraf nda geçmiflten günümüze nevruzu kutlam flt r. Kars civar nda akflam bir evde toplanan genç k zlar ve erkekler, küçük bir çocu u su almaya gönderirler. Çocuk hiç konuflmadan ve arkas na bakmadan bir kova su getirir. Kovan n içine orada bulunanlar temsilen renkli iplik ve i neler at l r. Birbiriyle birleflen iplik ve i nelerin sahiplerinin birbiriyle evlenece ine inan l r. I d r ve çevresinde 19 Mart 20 Mart a ba layan gece genç k z ve erkekler tanr dan bir dilek dileyerek akarsuda y kan rlar ve en az üç defa suya girip ç - karlar. Sabah erken kalk larak taze su içilir, hayvanlara da taze su verilir. Evinden yeni cenaze ç kanlar bile bayrama kat lmak zorundad r. O gün yas tutmak günah say l r. A r ve çevresinde o gece gençler bir dilek tutarak kap lar dinleyip içerideki konuflmalar yorumlayarak niyetlerinin tutup tutmayaca n anlamaya çal fl rlar. Tunceli çevresinde bu gün erkekler al nlar na kara sürerek su kaynaklar na giderler. Bu karalar orada temizleyerek dua ve niyazda bulunurlar. Bunun ya- 7

5 n nda kötülük ve s k nt lardan kurtulma dile i tafl yan farkl uygulamalara da rastlanmaktad r. Diyarbak r ve Gaziantep çevresinde nevruzun, güzel bir k z veya nur yüzlü bir veli olarak geldi ine inan l r. Malatya n n Arguvan lçesi nin baz köylerinde halk Nevruz u K fl Bitti Bayram olarak kutlar. Kahramanmarafl çevresinde nevruz günü su bafllar na gidilir ve k r e lenceleri düzenlenir. Sivas ta Harman Çay r denilen yerde toplan l r ve toplu e lenceler yap - l r. Y ld zeli de Nevruz Yaylas na ç k l r, Al navruz çal navruz Eflini buldum, gel navruz diye fliirler söylenerek nevruz çiçe i toplan r. Bu bölgede Fadimana Pekmezi, Yel Hedi i, Yel Ekme i gibi nevruz yemekleri yap l r. Yozgat ta nevruz günü niflanl o lan taraf, k z taraf na çeflitli hediyeler götürür, birlikte dere veya göl k y s na gidilerek e lence düzenlerler. Burada besmele ile dilek dilenir ve suya dokuz tafl at l rsa kabul olaca na inan l r. Giresun bölgesinde nevruza Mart Bozumu denmektedir. Bu bölgede yedi s ile bafllayan yiyecekler yenmesi gelene i vard r. Amasya da nevruz günü gün bat - m na do ru atefl yak l r ve herkes atefl üzerinden atlar. Mersin de nevruz günü yüksek da lara ç k l r, flölenler yap l r. Nevruz da kald r lan tafl n alt ndan böcek ç karsa y l n verimli geçe ine inan l r. Mersin- Silifke bölgesindeki Toros Türkmenlerinde Mart pli i ad yla bilinen Nevruz da, a açlara bez ba lan r. Nevruz günü yaylalara ç k l r. Yayla evlerinde bulunanlar gelen misafirleri evlerinde a rlarlar. Herkes birbirine Nevruz unuz kutlu, dölünüz hay rl ve bereketli olsun temennisinde bulunur. O y l 20 kuzu veya o la olan sürü sahibi bir kurban keser ve kesilen kurban törenlerle piflirilerek yenir. zmir de nevruz Mart Dokuzu veya Sultan Nevruz fienlikleri olarak kutlan r. Nevruz e lencelerinden bir gün sonra kad nlar topluca çamafl rhaneye giderek törenlerle eski elbiselerini y karlar. Uflak ta nevruz, Y l Yenilendi ad yla kutlanmaktad r. Edirne de 22 Mart günü yap lan Sultan Nevruz e lencelerinde eski has rlar yak l p Mart içeri pire d flar diyerek üzerinden atlan r. K rklareli nde Nevruz Mart 9 u ad yla kutlanmakta olup, o gün halk boyal yumurtalar, börekler, lokma gibi yiyeceklerle k rlara giderek e lenirler. K rklareli nin kimi yörelerinde ise, nevruz yeflil Perflembe ad yla kutlan r. Bugün k ra ç k l r, büyük bafl hayvan kurban kesilir ve çomat ad verilen bir yöntemle toplu yemekler haz rlan r. Bu örnekler sadece, Türkiye nin de- iflik bölgelerinden seçilen birkaç uygulamay göstermektedir. Bunlardan anlafl laca üzere Türkiye de çok zengin ve köklü bir nevruz gelene i yaflamaktad r. Halk aras nda kendili inden yaflay p giden bu gelenekler, folklor çal flmalar n n önem kazand XX. yüzy lda derlenmeye ve de erlendirilmeye bafllanm flt r. Türkiye de son y llarda sayamayaca m z kadar nevruz konulu flölenler yap lm fl, kitap ve makaleler yaz lm fl, sempozyumlar düzenlenmifltir. Bunlar n d fl nda nevruz kutlamalar yaz l ve görsel bas nda ilgi çekmifl, Medyan n elinde büyük bir nevruz arflivi oluflmufltur. Bütün bu çal flmalardan sonra Türkiye de halk bilinçlenmifl, nevruzun korunmas, yaflat lmas ve gelecek kuflaklara aktar lmas gereken bir somut olmayan kültürel miras oldu u düflüncesi yayg nlaflm flt r. 8

6 PATRIMOINE CULTUREL IMMATERIEL: NEVROUZ/ NOUVEAU JOUR EN TURQUIE Le Nevrouz est une fête transnationale qui signifie le nouveau jour en langue turque et qui s appelle également: Sultan Navr z, Y ls rt, Mart Bozumu, Mart Dokuzu, Mereke, Ergenekon, Yörük Bayram dans le folklore anatolien. Elle est aussi célébrée comme fête du nouvel an enrichie de différentes significations mythologiques et de rituels par de nombreaux Etats et communautés dans le vaste secteur de l hémisphère nordique, de l Altay aux Balkans. Ce jour: quand l équinoxe, le grand événement normal, observé et expliqué par l humanité, a lieu et quand jour et nuit sont de durée égale et le soleil se trouve en Bélier. L été où les jours commencent est l occasion de nombreuses manifestations culturelles importantes dans ce vaste secteur. Selon des sources historiques très anciennes, ce jour a aussi été accepté comme début de nouvelle année par les Turcs. Ce jour est totalement lié au climat et aux conditions géographiques et on ne sait ni qui l a célébré en premier ni où. Mais chaque communauté ou pays célébrant le nevrouz a une explication basée sur sa propre culture et mythologie. Bien que toutes ces explications soient estimables, car les cultures se définissant, elles ne reflètent pas la vérité en termes de critères d évaluation scientifique. Quand le nevrouz est apparu, là n y avait pas encore de langue écrite. Les cultures orales dominaient et les explications mythologiques avec des rituels ont profondément influencé la communauté. Par conséquent, les questions concernant l âge de cette culture orale et sur le lieu d apparition de ces manifestations culturelles restent sans réponse jusqu à ce jour. En particulier, les études suivant la théorie comparative de la méthode finlandaise Historique-Géographique, travaillant aux origines des travaux de folklore et des voies de leur diffusion, ont indiqué au monde scientifique qu il serait utopique de découvrir la première forme d un travail oral transculturel, défini en tant que l urform ou urtip (forme originale). Ainsi, il est impossible de savoir dans quelle culture l origine du nevrouz a eu lieu avec des preuvees et des données acceptables par le monde scientifique. C est pourquoi les études sur l origine du nevrouz devraient être laissées aux scientifiques tandis que les explications des cultures qui ont célébré le nevrouz dans le passé et aujourd hui et doivent le transformer au futur devraient être acceptées comme des faits et les études devraient être maintenues dans cette armature. Dans la mythologie turque et dans les sources historiques, l aspect du nevrouz est expliqué comme ceci: 1) selon la vieille religion chez les Turcs, le chamanisme, les saisons de l été et l hiver ont résulté du combat entre les dieux de la qualité et le mal. Quand l été vient, il signifie que le dieu de la qualité surmonte le dieu du mal. Nevrouz est le jour où le dieu de la qualité surmonte le dieu du mal. Les oiseaux de fleuraison et volants et le temps chauffé par le soleil sauvé de la captivité donnent aux gens les nouvelles du dieu de la victoire des qualités. 2) Pendant la période des «Hun»s avant Jésus Christ, en les premiers jours du ressort, les diverses cérémonies ont eu lieu aux endroits appelés «Le lieu de fête». Les tombes des ancêtres ont été visitées, les animaux ont été tués pendant que des sacrifices et les divers divertissements étaient préparés. Ces commémorations et célébrations ont été continuées pendant la période de «Göktürk». Selon 9

7 la mythologie, il y a deux explications indiquant qu il y a un rapport : il y avait une guerre pendant laquelle des Turcs ont été défaits et massacrés par leurs ennemis. Selon la mythologie de Bozkurt, les bras et les pieds d un enfant turc ont été coupés par les ennemis. L enfant, qui a été sauvé et maintenu dans une caverne par une louve, se marie avec elle et agrandit sa lignée. Après, ceux de son lignage sont partis de cet endroit et sont allés de nouveau à leur ancienne patrie. Selon leur croyance que le jour était nevrouz. Selon la mythologie d Ergenekon, des Turcs ont été défaits dans une guerre en raison des tours de leurs ennemis. Ils massacrent et après que ce massacre seulement deux familles survécurent. Ils se sont l abrités dans un endroit appelé «Ergenekon». Les familles de K yan et de Nüküz restées là pendant 400 années se sont multipliées. Après, elles sont sorties de cet endroit en faisant fondre les montagnes à l aide d un forgeron et sont revenues à leur patrie. Selon leur croyance que le jour était nevrouz. Selon des mythes de Bozkurt et d Ergenekon, les Turcs n ont jamais oublié le jour où leurs ancêtres sont sortis de la caverne d Ergenekon et ils l ont commémoré tous les ans en visitant les tombes des ancêtres, en sacrifiant des animaux et en organisant divers divertissements. Les sources historiques au sujet de cette croyance remontent aux annuaires chinois antiques ayant des notes au sujet des cultures des «Hun» et du «Göktürk» et l extension à la période d Ebul Gazi Bahad r Khan qui a vécu au 17ème siècle. 3) Selon les enregistrements historiques de recouvrement de l Est et de la culture orale occidentale et turque, de la période des anciens Turcs de tradition orale, on a employé le calendrier appelé «Le calendrier turc avec 12 animaux» acceptant le 21 mars, quand la nuit et le jour sont de la durée égale, comme nouvel an et célébration de fêtes en ce premier jour. 4) Avec les Turcs venant en Asie et entrant en contact avec la religion et la culture de ce secteur, cette information historique est devenue commune comme source de nevrouz : a) Le calendrier turc antique avec 12 animaux a été réarrangé par le Sultan Seldjukide, Melikflah, en calendrier de «Celali» en acceptant le 21 mars pendant que le premier jour de l année était préparé et ce jour était célébré avec des cérémonies. b) Les Turc anatoliens croient que Nevrouz est le jour où le premier homme Adam a été créé ou le jour où il a rencontré sa femme sur les terres saintes de l Islam. c) C est le jour où le prophète Yunus est sorti du ventre de poisson. d) Le prophète Yusuf est sorti du cachot le jour du nevrouz. e) Le prophète Moïse a dédoublé la mer rouge avec son sceptre et est allé à terre le jour du nevrouz. f) Nevrouz est le jour quand Hz.Mohammed est allé bien au prophète, est allé à Hicaz et son cheval est allé pâturer. e) C est l anniversaire du quatrième calife, Hz. Ali. C est le jour de mariage d Hz. Ali et d Hz. Fat ma. C est le jour où Hz. Ali est devenu le calife. Nevrouz, créant un monde rituel riche avec l influence des éléments mythologiques et des cultures religieuses et régionales, eut lieu comme jour à célébrer par les Turcs dans les sources à commencer par le «Divanu Lugat it Türk» du 11ème siècle de Kaflgarl Mahmud. Le calendrier de Celali de Melikflah acceptant Nevrouz comme premier jour d année a été employé officiellement avec l application de l exercice budgétaire jusqu à 1985, du fait l année exercice budgétaire a été supprimé et transféré au premier jour de l année grégorienne. Nevrouz, avec les raisons mythologiques et religieuses que nous avons indiquées, a atteint aujourd hui des manifestations continues et très riches de la culture et l art pendant des périodes Seldjukide, de tabouret et de Turquie dans le secteur anatolien. Kad Burhaneddin qui a étab- 10

8 li un Etat dans la ville de Sivas au 14ème siècle et qui était un poète, mentionne au sujet du nevrouz dans une de ses poésies: Nevruz olal cihan görsen Bu kevnile bu mekan görsen D après les sources historiques, pendant la période ottomane, le nevrouz a été régulièrement célébré par les sultans et les hauts fonctionnaires. Ils s envoyaient mutuellement des cartes de salutation et les poètes écrivaient des poésies appelées le nevruzziye auxquels les sultans ont attribué des prix. Les poètes populaires écrivaient également des poésies au sujet de nevrouz. Pir Sultan Abdal, un des poètes populaires du siècle de 16ème indique: Pir Sultan m eydür erenler cemde Erenle çeflmim yafl her dem bu demde Muhabbet atefli yanar sinemde Himmeti erince Nevruz Sultan n C est une formule espiègle que les enfants chantent pendant les divertissements du jour de nevrouz: Bu gece nevruz gecesi Bu baca devlet bacas Verinin o lu olsun Vermeyenin k z olsun Alors que les études du folklore ont gagné en importance, la fête d Ergenekon était interprétée en relation avec la célébration de la sortie des Turcs d Ergenekon. Atatürk a participé à certaines de ces cérémonies. En plus des célébrations officielles de nevrouz dans lesquelles les hommes d État ont participé de la période ottomane à la République, les gens du commun ont célébré le nevrouz selon leurs propres traditions du passé jusqu à aujourd hui. Les jeunes filles et garçons qui viennent ensemble dans un endroit autour de Kars en soirée envoient un petit garçon pour apporter l eau. Le garçon apporte un seau d eau sans dire n importe quoi et regarder. Les fils et les aiguilles colorés représentant ces gens sont jetés dans le seau. On croit que les propriétaires des fils et des aiguilles qui s unissent dans l eau vont se marier l un avec l autre. La nuit qui relie le 19 mars au 20 mars, les jeunes filles et les garçons vivant autour d I d r font un souhait à un dieu et prennent un bain dans un jet alors qu ils boivent l eau au moins trois fois avant de laisser le jet. Ils se réveillent tôt le matin, boivent du lait frais et des boissons, puis ils donnent l eau douce aux animaux. Les gens qui ont juste eu un enterrement doivent participer au «bairam», car le deuil ce jour est considéré comme un péché. Autour D A r, les jeunes font un souhait que la nuit et eux essayent d entendre et d interpréter la conversation faite à l intérieur. De cette façon ils essayent de comprendre dehors si leurs souhaits vont être acceptés. Autour de Tunceli, les hommes peignent leur front de la couleur noire et visitent le ressort (?). Ils nettoient leurs fronts, prient et parlent en faveur là. En plus de ceci, il y a quelques autres pratiques d être sauvées des choses et des ennuis mauvais. Autour Diyarbak r et Gaziantep, on croit que le nevrouz vient sous la forme d une belle fille ou d un jeune homme. Dans certains des villages de la zone de Malatya, les personnes d Arguvan célèbrent Nevrouz comme la fête de la fin de l hiver. Autour de Kahramanmarafl, ils peuplent les fontaines pour célébrer le nevrouz. Les gens viennent autour de la crique de «Harman» et ils préparent les divertissements à Sivas. Le peuple de Y ld zeli va au plateau de Nevrouz, ils y recitent la poésie, 11

9 Al navruz çal navruz Eflini buldum gel navruz et ils sélectionnent des fleurs de nevrouz. Dans cette région, quelques spécialités de nevrouz comme «Fadimana Pekmezi, Yel Hedi i, Yel Ekme i sont préparées. ÀYozgat, la famille de l homme promis fait quelques présents à la famille de sa fiancée. Ils vont au rivage d un fleuve ou d un lac pour prendre du bon temps. Ils formulent des souhaits après avoir prononcé l bismillahirrahmanirrahim et ils croient que leurs souhaits deviendront vrai s ils jettent neuf pierres dedans au fleuve. Dans la région de Giresun le nevrouz s appelle «Mart Bozumu». Dans cette région se perpétue la tradition de manger sept plats dont le nom commencent par des «s». À Amasya, un feu est allumé et tout le monde saute au-dessus du feu le jour de nevrouz. À Mersin, les gens vont dans les hautes montagnes pour le régal du jour. On croit que lors de nevrouz, si un insecte sort d une roche, l année suivante sera fructueuse. Chez les Türkmenes du «Toros», dans la région de Mersin-Silifke, ils accrochent un morceau de tissu appelé fil de mars aux arbres sur Nevrouz. Ils vont aux pâturages de montagne. Les gens vivant là font un festin avec leurs invités avec respect dans leurs maisons. Tout le monde se souhaite Nevrouz heureux et progéniture salutaire et productive. Le propriétaire d un troupeau de plus de 20 agneaux ou chèvres en sacrifie un qu ils mangeront lors des célébrations. Nevrouz est célébré comme les exploits de le neuvième mars ou le Sultan Nevrouz dans la région d Izmir. Pendant un jour après les divertissements de Nevrouz, les femmes vont à la blanchisserie et lavent leurs vieux vêtements en faisant des cérémonies. À Uflak le nevrouz est célébré sous le nom de l année nommée remplacée. À Edirne, pendant les cérémonies de Sultan Nevrouz, en 22 Mars, les gens brûlent leurs vieux (quoi?) en disant, Entrez le mois de mars sortez les puces. À K rklareli, le nevrouz est célébré avec le nom le neuvième mars. Les gens s amusent en allant à la campagne avec les nourritures traditionnelles comme les oeufs peints, «börek», «lokma». Dans quelques secteurs de K rklareli, le nevrouz est célébré en tant que jeudi vert. Ce jour, les gens vont à la campagne avec les animaux à sacrificer et préparent la nourriture rassemblée avec une méthode appelée le çomat. Ces exemples indiquent seulement quelques pratiques choisies dans différentes régions de la Turquie. Il y a une tradition très riche et complète de nevrouz en Turquie. Les traditions, qui ont continué spontanément parmi des personnes, ont commencé à être rassemblées et évaluées depuis le 20ème siècle, quand les études du folklore ont gagné l importance. Ces dernières années, des livres et des articles ont été édités et des colloques ont été préparés en Turquie au sujet des régals innombrables de nevrouz. En plus de ces derniers, les célébrations de nevrouz ont retenu l attention des médias et de la pression (?), ainsi les médias ont constitué de grandes archives d un nevrouz. Après que toutes ces études, les gens en Turquie sont devenus plus conscients de la sauvegarde d un nevrouz vivant et à transmettre aux futures générations comme patrimoine culturel et spirituel. 12

10 INTANGIBLE CULTURAL HERITAGE: NAURUZ/NEW DAY IN TURKEY Nauruz, which means new day in Turkish and which is also called as Sultan Navr z, Y ls rt, March Harvest, The ninth of March, Mereke, Ergenekon, The Bairam of Yuruk in Turkish folklore, is celebrated as New Year s being enriched by the different mythological meanings and the rituals by many independent and autonomous states and the communities in the vast area of the Northern Hemisphere, from Altays to the Balkans. This day; when the equinox, the great natural event, observed and explained by the mankind for ages, takes place and when day and night are of equal duration, the sun is in the period of Aries, the summer days begin is the basis for many cultural applications as an important natural event in this vast area. According to very old historical records, this day has been accepted as the beginning of New Year among Turkish people too. This day is totally related to climate and geographical conditions, and it is not known who firstly celebrated it and where they did it. But each community or country celebrating nauruz has an explanation based on its own culture and mythology. Although all of these explanations are estimable considering that cultures defining themselves, they do not reflect the truth in terms of the criterions of scientific data evaluation and forming international information.. When nauruz appeared, there wasn t written language yet; oral cultures had the dominance and the mythological explanations with rituals had deep influence on the community. Therefore, the questions of How far the age of oral culture does go back? and Where did these cultural works appear? are the ones being interested in but couldn t be answered till today. Especially, the studies following the comparative theory as Historical-Geographical Finnish Method, working on the origins of folklore works and the ways of their spreading, indicated to scientific world that it is an utopia to find out the first form of a multicultural oral work which is defined as urform or urtip (originalform). So it is too difficult to prove in which culture the origin of nauruz took place with the evidences and data that can be accepted by the scientific world. In this case, the studies on the origin of nauruz should be left to scientists while the explanations of the cultures which have celebrated nauruz in the past and today and are to transform it to the future should be accepted as fact and the studies should be kept in this frame. In Turkish mythology and in the historical records, the appearance of nauruz is explained like this: 1) According to Turkish people s old religion, shamanism, the seasons of summer and winter arose from the fight between the gods of goodness and evil. When the summer comes it means that the god of goodness overcomes the god of evil. Nauruz is the day when the god of goodness overcomes the god of evil. Flowering, flying birds and the weather warmed by the sun saved from the captivity are giving people the news of the god of goodness victory. 2) During the period of Huns BC, in the first days of spring, various ceremonies took place at the places called fair grounds. The graves of the ancestors were visited, the animals were killed as 13

11 sacrifices and various entertainments were prepared. These commemorations and celebrations were carried on during the Gökturk period. According to mythology there are two explanations indicating that there is a relationship: There was a war during which Turks were defeated and massacred by their enemies. According to Bozkurt mythology, at the end of this war one child whose arms and feet were cut could survive. The child, who was saved and kept in a cave by a female wolf, got married with this wolf and enlarged his lineage. Afterwards, the ones from his line left this place and went back to their former homeland. According to their belief that day was nauruz. According to Ergenekon mythology, Turks were defeated in a war because of the tricks of their enemies. They were massacred and after this massacre only two families could survive. They took shelter in a place called Ergenekon. The families of K yan and Nüküz stayed there for 400 years and grew in number. Afterwards, they went out of this place by melting the mountains by the help of a blacksmith and returned to their homeland. According to their belief that day was nauruz. According to both Bozkurt and Ergenekon myths, Turks never forgot the day when their ancestors went out of the cave or Ergenekon and each year they commemorated it by visiting the graves of the ancestors, killing animals as sacrifices and arranging various entertainments. The historical records about this belief begins taking place in the ancient Chinese annuals having notes about the cultures of Hun and Gökturk and reach to Ebul Gazi Bahad r Khan period who lived in the 17 th Century. 3) According to the overlapping history records of the East and the West and Turkish oral culture, from the period of ancient oral tradition Turks used the calendar called Turkish Calendar with 12 Animals accepting March 21 st, when the night and the day are of equal duration, as the New Year s and celebrating this first day with the feasts. 4) With Turks coming to Asia and contacting with the religion and the culture of this area, these historical information and believes became common as the source of nauruz: a) The ancient Turkish Calendar with 12 Animals was rearranged by the Sultan of Selçuklu, Melikflah, Celali Calendar accepting March 21 st as the first day of year was prepared and this day was celebrated with ceremonies. b) According to Anatolian folk believes, Nauruz is either the day when the first man Adam was created or the day when he met with Eve on the holy lands of Islam. c) It is the day when the Prophet Yunus came out of the belly of the fish. d) The Prophet Yusuf got out of the dungeon on the day of nauruz. e) The Prophet Moses split the Red Sea with his scepter and went ashore on the day of nauruz. f) Nauruz is the day when Hz.Mohammed became the Prophet, went to Hicaz and his horse went pasturing. e) It is the birthday of the fourth caliph, Hz. Ali. It is the marriage day of Hz. Ali and Hz. Fat ma. It is the day when Hz. Ali became the caliph. Nauruz, creating a rich ritual world with the influence of both mythological elements and religious, regional cultures, has taken place as a day celebrated by Turks in the sources beginning from the 11 th century s Divanu Lugat it Türk by Kaflgarl Mahmud. Melikflah s Celali Calendar accepting Nauruz as the first day of year was used officially with the application of fiscal year till 1985, in 14

12 that year fiscal year was taken from march and transferred to the first day of Gregorian year. Nauruz, with the mythological and religious grounds we indicated, has reached today with continuous, very rich creations of culture and art during Selcuklu, Ottoman and Turkiye periods in the area of Anatolia. Kad Burhaneddin who established a state in Sivas in 14 th century and who was a poet, mentions about naurus in one of his poems: Nevruz olal cihan görsen Bu kevnile bu mekan görsen It is written in historical records that during Ottoman period, the sultans regularly celebrated nauruz, high officials sent greeting cards to each other, the poets recited poems called nevruzziye and the sultans awarded them prizes. The bards also recited poems about nauruz. Pir Sultan Abdal, one of the bards of the16 th century says: Pir Sultan m eydür erenler cemde Erenle çeflmim yafl her dem bu demde Muhabbet atefli yanar sinemde Himmeti erince Nevruz Sultan n This is a playful formula that children sing during the entertainments of nauruz day: Bu gece nevruz gecesi Bu baca devlet bacas Verenin o lu olsun Vermeyenin k z olsun During the periods that the studies of folklore gained importance, Ergenekon Bairams interpreted in relation with Turks going out of Ergenekon, were celebrated. Atatürk participated in some of those ceremonies. In addition to the official nauruz celebrations in which statesmen participated from Ottoman period to the Republic, the common people have celebrated nauruz according to their own traditions from the past till today. The young girls and boys who come together in a place around Kars in the evening send a little boy to bring water. The boy brings a bucket of water without saying anything and looking back. The colorful threads and needles representing those people are dropped in the bucket. It is believed that the owners of the threads and needles that unite in the water are going to get married with each other. On the night which connects March 19 th to March 20 th the young girls and boys living around I d r ask a wish to god and take a bath in a stream then they drink the water at least three times before leaving the stream. They wake up early in the morning, drink fresh milk and they give fresh water to animals. The people even who just had funeral have to participate in the bairam. Mourning on that day is accepted as sinful. Around A r, young people ask a wish that night and they try to hear and interpret the conversation made indoors. In this way they try to figure out if their wishes are going to be accepted. Around Tunceli, men paint their forehead with black color and visit the spring. They clean their foreheads, pray and plead there. In addition to this, there are some other practices to be saved from the evil things and troubles. Around Diyarbak r and Gaziantep, it is believed that nauruz comes in a shape of a beautiful girl or a holy man having a saintly face. In some of the villages of Malatya s district, Arguvan people celebrate Nauruz as The End of Winter Bairam. Around Kahramanmarafl, people come together at the fountains and arrange country entertainment. 15

13 In Sivas, people come together around Harman Creek and prepare entertainments. In Y ld zeli, they go to Nevruz Mountain Pasture, they recite the poem, Al navruz çal navruz Eflini buldum, gel navruz and they pick nauruz flowers. In this region, some particular kinds of nauruz food as Fadimana Pekmei, Yel Hedi i, Yel Ekme i are cooked. In Yozgat, the engaged man s family give some presents to his fiancé s family and they go to the shore of a stream or lake to have a good time altogether. They ask wishes after pronouncing bismillahirrahmanirrahim and they believe that their wishes will come true if they throw nine stones in to the stream. In Giresun region nauruz is called as March Harvest. In this region there is a tradition of eating seven kinds of foods the name of which begin with s. In Amasya, a fire is lighted and everybody jump over the fire on nauruz day. In Mersin, people go to the high mountains and they have feast that day. It is believed that on nauruz, if an insect comes out of a rock when it is raised, the next year will be fruitful. The Turkmen of the Taurus around Mersin-Silifke region tie a piece of cloth known as March Thread to trees on Nauruz. They go to mountain pastures. People living there treat their guests with respect in their houses. Everybody wish each other Happy Nauruz and beneficial and productive offspring. The owner of the herd who has more than 20 lambs or goats that year kill an animal as a sacrifice and the meat of that animal is cooked with celebrations and it is eaten altogether. Nauruz is celebrated as The feats of the Ninth of March or Sultan Nauruz in zmir. One day after Nauruz entertainment, woman go to washhouse altogether and wash their old clothes with ceremonies. In Uflak nauruz is celebrated with the name Year Renewed. In Edirne, during Sultan Nauruz ceremonies on March 22 nd people burn old mats they jumped over the fire by saying, March inside plea outside. In K rklareli, nauruz is celebrated with the name the ninth of March, people enjoy themselves by going to the countryside with the traditional foods like painted eggs, börek, lokma. In some areas of K rklareli, nauruz is celebrated as Green Thursday. On this day, people go to countryside, kill animals as sacrifice and prepare collected food in a method called çomat. These examples indicate only a few practices chosen from different regions of Turkey. As it is made clear by them, there is a very affluent and thoroughgoing nauruz tradition in Turkey. The traditions, which have gone on spontaneously among people, have begun to be collected and evaluated since the 20 th century, when the studies of folklore gained importance. In the last few years, about nauruz innumerable feasts were prepared, books and articles were published and symposiums were arranged in Turkey. In addition to these, nauruz celebrations took the attention of the media and the press, so the media has a large nauruz archives. After all these studies, people in Turkey became more conscious about protecting, keeping nauruz alive and transferring it to the next generations as an intangible cultural heritage. 16

14 KARANLIKTAN AYDINLI A, KIfiTAN BAHARA GEÇ fi: HIDIRELLEZ From Darkness to Light, From Winter to Spring: H d rellez H d rellez: Des ténèbres à la lumière, de l hiver au printemps Sema DEM R* ÖZET Yeni y l kutlamalar bir çok kültürde gözlemlenen bir ritüeldir. H d rellez, yeniy l/bahar kutlamalar içinde yer alan beyaz motifi, karfl t olan siyahla birlikte bu çal flman n konusunu oluflturmaktad r. Makalede, bu iki renk, arketipsel yöntemle incelenmeye çal fl lm flt r. Anahtar Kelimeler H z r, H d rellez, karanl k, ayd nl k, arketip. ABSTRACT New year celebrations are a comman ritual found in many cultures. H d rellez, as well as the opposed motifs of black and white found in new year / spring celebrations form the subject of this study. This article endeavours to examine these two colors in an archetypical context. Key Words H z r, H d rellez, darkness, light, archeype. Yeni y l törenlerinden biri olan H - d rellez ritüellerinin ve mitlerinin araflt rma konusu yap l yor olmas demek her fleyden önce tüm insanl k taraf ndan kutlanan yeni y l ve bahar mevsimi törenlerine bak fllar m z çevirmek anlam n da tafl r. Bu alan görmek, tahlil etmek zannedildi i kadar kolay de ildir. Çünkü, yönünüzü nereye çevirseniz benzer ritüeller ve inançlar aras nda insan flaflk na çeviren bir durumla karfl karfl - ya kal rs n z. ran da ve Türkî Cumhuriyetlerde Nevruz, H d rellez, Ergenekon, Sümer de A-ki-til, Akadlarda Akitu, Babil de Zakmu, Romanlarda Kakava, Ortodokslarda Aya Yorgi, Katolikler aras nda St. Georges, Yahudilikte Pesah olarak bilinen bahar bayramlar ritüellerdir. Burada hemen L. Raglan benzer ritüeller benzer mitleri yarat r tezini hat rlamal y z ( Mit ve Ritüel 194). Bu teze göre, dünyan n pek çok yerinde mitrit mutlaka bir ikili oluflturur. Benzer ritüellere sahip olan kültürlerin mitolojileri de benzerlik gösterir. Bunun yan s - ra, Mitoloji neden her yerde kostüm çeflitlili inin alt nda ayn d r? sorusunu soran Campbell mitlerin ola anüstü bir biçimde ayn oldu unun fark ndad r (Kahraman n Sonsuz Yolculu u 14). H d rellez y lbafl ve/veya bahar bayram d r. Bir dönüflüm ritüelidir. Jung da t pk Campbell, Raglan ve Franz Boas n insan zihninin özelliklerinin dünya üzerinde hep ayn oldu una hiç flüphe duymamas ya da Frazer n farkl gökler alt nda insan akl n n benzer yap lar oluflturdu unu ifade etmesi gibi (Kahraman n Sonsuz Yolculu u 29) bu araflt rmac larla ayn do rultuda düflünür. Bu düflüncesini flöyle anlat r: Yeniden do ufl ifadesi insanl n ilk ifadelerinden biridir. Bu ilk ifadelerin temelinde benim arketip diye tan mlad m * Bilkent Üniversitesi MSSF Müzik Haz rl k Lisesi Türk Dili ve Edebiyat ö retmeni ve Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Türk Halk Edebiyat Anabilim Dal Doktara Ö rencisi. 17

15 fleyler yer al r. Duyuötesiyle ilgili tüm ifadeler mutlaka arketipler taraf ndan belirlenmifltir, bu nedenle de çok farkl halklar n yeniden do ufl hakk nda ayn ifadeleri kullanmalar na flaflmamak gerekir. (Dört Arketip 49). Bu çal flmada, ciddî benzerlikler göstermekte olan bu konunun Türkiye de birden çok bayramla beraber kutlanan yeni y l n/bahar n (Nevruz, Cemre, Çi dem E lencesi, Göçmen Kufllar Karfl lama Bayram, K rklar Bayram ) sadece H d rellez ritüeli ile ilgili k sm ele al nacakt r. Bu ritüellerden ve çevresinde meydana gelen mitlerden H z r n bu ritüeller içinde çeflitli biçimlerde ak ya da beyaz renkle iliflkilendirilmesi Jung terminolojisi ve psikanalitik kuram do rultusunda incelenmeye çal fl lacakt r. H d rellez inançlar n n kökleri ile ilgili de iflik varsay mlar mevcuttur. Bu inanc n Mezapotamya dan ve/veya Türklük öncesi Anadolu medeniyetlerinden kaynakland n ileri sürenler vard r. Türkiye deki H d rellez kutlamalar n n kayna hakk nda ise, bu âdetin slamî oldu unu savunanlar ya da Kaml k izleri tafl d n öngörenler bulunmaktad r. Türklerin slâm diniyle tan flma sürecini Ahmet Yaflar Ocak flöyle anlat r: Türklerin slamiyet le tan flmalar 900 lü y llarda bafllam flt r. 960 ta Karahanl lar n toplu olarak bu dini benimsemeleri ile ivme kazanarak slâm kabul eden y nlar halinde Anadolu topraklar na yerleflmifllerdir. Bu mekân de iflimi yeni benimsemifl say labilecekleri dinlerinde ve bu dini alg lay fl ve yaflay fl biçimlerine bir yeni bir soluk daha eklemifltir. fiöyle ki, slamiyet i zaten Orta Asya kültürü çevresinde Göktürk dini inançlar çerçevesinde alg larken bu sürece Anadolu kültür kal nt lar, Yunanl - lar n kültür izleri, H ristiyanl n ö retileri de kat larak tamamen karmafl k bir yap olarak karfl m za ç kmaktad r ( slâm-türk nançlar nda H z r 21-41). Türk kültüründe H d rellez ritleri pek çok öykü ile bütünleflmifltir. Bu öykülerin bir k sm yukar da da belirtildi i üzere bazen Kuran a, hadislere; bazen Makedonyal skender in ölümsüzlük suyunu bulmak için Karanl klar Ülkesine yapt yolculu a ya da eski bir do u efsanesi olan G lgamefl e ve Tevrat ta ad geçen lya Peygambere dayand r lmaktad r (Ocak, slâm-türk nançlar nda H z r 47-59). Ancak Türk halk aras nda yaflayan ritler bu ismi say lan kaynaklardan da beslenerek farkl inan fllar ortaya koymufltur. H d rellez ritüeli için bir geçifl töreni mahiyeti tafl maz, demek ne kadar do ru olabilir? Kiflisel anlamda yaflanan geçifl ayinlerinin (do um, ad verme, sünnet, evlenme, ölüm ) kifliyi bir durumdan baflka bir duruma tafl d n biliyoruz. Eliade nin de belirtti i gibi, geçifl törenlerinde sadece s nanan kiflinin erginledi i gibi bir düflünceye kap lmak yersizdir; çünkü çevresindeki kifliler de bir erginleme geçirir (Mitlerin Özellikleri ). Ayn flekilde, kolektif olarak kutlanan törenlerin, bayramlar n da toplumu bir bütün olarak ve birey birey bir de iflime u ratt n rahatl kla söyleyebiliriz. H d rellez y lbafl / bahar kutlamas d r. Her fleyden önce mevsimsel bir ritüeldir. Bu yönüyle k fl n öldü ü varsay lan do an n, yeniden canlanmas, dirilmesi kutlanmaktad r. Yeniden do ufl bizi Jung un gelifltirdi i sürekli yarat fl (creatio continua) kavram na götürür. Evren ve insan dahil tüm içindekiler yeniden yarat lmaktad r (Analitik Psikoloji ve Jung 2). Bahar, yarat l fl akla getirir. H d rellez ritüeli, yarat l fl tekrar edifltir. Bu tekrar ediflle, dünden bugüne, bugünden yar na ak p giden çizgisel seri zaman ortadan kalkar ve yerine bir yöne 18

16 ak fl olmayan sonsuz zaman kavram gelir. Eliade nin deyifli ile sonsuz zaman belki de mitsel zamand r. Çünki o da mitoslar ça ndan bahsederken dünya zaman n n d fl na ç k ld na de inir (Edebî Dönüfl Mitosu 36). Her ritüel bir arketipsel (sözcüklerle tan mlanamayan kutsal) hareketi taklit eder ya da mitsel bir ân hat rlat r (Ebedî Dönüfl Mitosu 42). Her bireyde kendi kiflisel an lar ndan baflka arketipler (ilksel simgeler) vard r. Bunlar kalubeladan beri insan muhayyilesinden kal t m yolu ile edinilen kuvvetlerdir. Jung, Analitik Psikoloji adl çal flmas nda, bilinçd fl nda iki kat bulundu unu belirtir. Bilinçd fl n oluflturan bu katlardan ilki, kiflisel bilinçd fl di eri, rksal bilinçd fl d r (144). H d rellez ve çevresinde geliflen ritüeller için bir yan yla kiflisel, bir yan ylaysa rksal arketipleri içeren bir okuma yap labilir. H d rellez kutlamalar n n arkas nda hangi ilksel görüntü vard r? Kimi inan fla göre H d rellez günü, H z r ile lyas n bir araya geldikleri gündür. Bu iki kahramandan özellikle H z r, H d rellez günü ya da sair zamanlarda insan n yard m na koflan, onlara yol gösteren bilge bir kiflidir. Bu kifli kimi zaman bir peygamber olarak görülür. H z r yetiflmez, kul düflmezse dara deyimi H z r n yard mc kiflili ini ortaya koyan bir deyimdir. Bu özelli i tafl yan kahramanlar n Türk kültür hayat nda daima yer ald - n biliyoruz. Öncelikle, Göktürk yaz tlar nda Türk ün yer-suyu sahipsiz (idhsiz) olmas n. (Ergin, Orhun Âbideleri 36-37) cümlesi, bizi yard mc ruhlar inanc n n varl na götürür. Bahaddin Ögel in Türk Mitolojisi II de verdi i bilgiler do rultusunda H z r n, Ak Sakall Koca dan H z r a ya da kut iyesi K d r dan H z r a do ru geçirmifl oldu u de iflimi takip edebiliyoruz (90-99). Ayr ca Öcal O uz un, H z r için, Gök Tanr n n Türk milleti yok olmas n, ac ve s k nt çekmesin diye, yaratt na inan lan ve Türklerin hizmetine verdi ine inan lan Koruyucu Ruhlar n biçim de ifltirmifl hâlidir, ifadesi önemlidir (Türk Dünyas Halk Biliminde ). Yard mc, koruyucu ruh olarak görülen kocalar n ak s fat ile nitelenmeleri ile H z r n ak-boz atl oluflu, ak giysiler içinde ya da beyaz bir fl k olarak görünmesi, nur yüzlü oluflu, H d rellez günü beyaz elbiselerin giyilifli, Tatar Türklerinin H d rellez i Beyaz olarak adland rmalar (Nevruz Türk Ergenekon Bayram 363) dikkat çekicidir. H d rellez törenleri ba lam nda ele ald m z beyaz renk, karfl t olan siyah da hemen akla getirmektedir. Beyaz ve siyah, simgesel bir çözümleme gerektirir. Bu renkler, Türk ve dünya mitolojisinde pek çok kez kullan lm flt r, kullan lmaktad r. Yakutlarda ürüng yani ak renk kutsall n ifadesidir. Bunun için destan Er-Sogotoh a Ak-O lan der. Çünki o, Tanr taraf ndan yarat lm fl ilk ve kutsal insand r. Verbitskiy in derlemifl oldu u Altay yarat l fl destan nda gökten gelen sesin sahibi ve denizin içinde yaflayan Ak Ene, Bay Ülgen in de üstünde yer alan bir güçtür (Ögel, Türk Mitolojisi I 101,433). Türk masallar nda, mitlerinde beyaz, ak, k r ya da boz renkle birlikte an lan atlar, kurtlar, tavflanlar, kufllar bulundu unu biliyoruz. Beyaz rengin kutsal olmas, olumlu bir anlam tafl mas birçok mitolojide mevcuttur. Türk mitolojine göre dünyan n oluflumu örne in, Göktürk kitabelerinde çok yal n olarak anlat l r. Burada kozmolojinin yarat lmas üçlü ö eyle ifade edilir. Gök, yer, kifli ayn anda m yarat lm flt r? Buna yan t mitin kendisinden gelir. Göktürk devleti var olma sürecinde birçok kargafla, savafl, gerilim yaflam flt r. Bu kargafla ve savafl ortam n n, 19

17 yarat l fl an ndan önceki kaosu anlatt - n düflünen araflt rmac lar vard r (Ocak, slâm Öncesi Türk Düflüncesinde 33). Kaos asl nda içinde tüm renkleri bar nd ran ama bu renklerin henüz ayr flmad bir devreyi ça r flt r r. Kaos s ras nda ortada birbirinden henüz ayr flmam fl tüm renkler toplulu u olarak, siyah bulunmaktad r. Bu bak mdan siyah için bir bafllang ç rengidir, diyebiliriz. Daha sonra di er renkler kendilerini göstermeye bafllarlar. Bunun içindir ki bilinen bütün renkler kar flt r l rsa ortaya yine siyah renk ç kar. Altay yarat l fl mitlerinde yer ve gök yarat lmadan önce ortada sadece su vard r. Tanr Kayra Kan kendisine benzeyen kifli ile iki kara kaz gibi yüzmektedir. Burada Kayra Kan ve kiflinin kara renkle an lmalar ve mitin bu bölümünün kaosu anlat yor olmas bir tesadüf de ildir. Jung a göre, bu iki varl n su içinde bulunmalar da karanl simgelemektedir. Çünkü suyun içi karanl kt r ve karanl k diflil ö edir ve do umu simgeler (Dört Arketip 70). Beyaz, bazen yoklu u bazen, tüm renklerin toplam n ifade eder. Altay yarat l fl mitinde karanl k içinde ç kan Ak Anad r. Ak s fat onun tanr l n, kutsall n, ölümsüzlü ünü anlatabilecek olan en iyi sözcüktür. Karanl k, bir do- um gerçeklefltirmifltir demek zaten suyun içinde yaflad belirtilen Ak Ana için do ru bir yorum de ildir. Ak Ana zaten vard r. Siyah n içinde beyaz yok mudur? Siyah bütün renklerin toplam n ifade etmez mi? Bu durumda onlar n dönüflmekte olduklar düflünülebilir. Karanl kla, siyahla iliflkilendirilen fleytan, ak sakall kocalar n karfl t gibi görünse de Jung, fieytan simgesi, Tanr kavram n n en afla düzeydeki, en eski aflamalar ndan biridir. demektedir. fieytan, gölge arketipinden ay rt etmek zordur. Gölge, kiflinin karanl kta kalan taraf d r. Gölge, kiflili in kabul edilmeyen, hayvanî taraf olsa da fleytan n yafll bilge kifli gibi son derece önemli bir yan da olabilir. (Analitik Psikoloji 71, 169; Geçtan, Psikanaliz ve Sonras 126; Psikanaliz Sözlü ü 61). Dolay s yla karanl ktaki ayd nl bir kez daha gözlemlemifl oluruz. Siyah ve beyaz aras ndaki iliflki ve bunlar n simgesel ifadelerinin H d rellez ritüelleriyle iliflkisi düflündürücüdür. Bu iki simge, bizi ölüm ve ölümsüzlü e; çile ve rahatl a; ebedî yaflama, hayata, yeniden dirilifle götürür. Beyaz, insan ruhu üzerinde mutlak bir sessizlik fleklinde etki yapmaktad r. Ancak bu sessizlik ölüm de ildir. Aksine canl olanaklar yarat r. Beyaz, bütün do- umlardan, bafllang çlardan önce vard r. (Ersoy, Semboller ve Yorumlarla Görünenden 50-53). sa, Pierre, Jacues ve Jean yan na alarak yüksek bir tepenin üstüne ç kt. Ve onlar n gözünün önünde flekil de ifltirdi(transfigürasyon) ve giysileri beyaz bir renk ald. Musa peygamberin rengi de beyazd (Campbell, Kahraman n Sonsuz Yolculu u 263). H z r kelime anlam itibar yla her ne kadar yeflillendiren anlam na gelse de -t pk biraz önce örnekte gösterildi i gibi pek çok ulu kifli gibi, beyaz elbiseler içinde ve nur yüzüyle zihinlerde belirir. Beyaz, yeniden dirilifli ve ölümsüzlü ü simgeler. Yeniden dirilebilmek için, ölümü tatmak, yaflamak gereklidir. sa, ölümü yenmek için ölümü yaflam flt r (Eliade, Demirciler ve Simyac lar 172). H z r n da slâmî rivayette ve skender rivayetinde, bal kla özdefllefltirildi i hat rlan rsa H z r da ölümü deneyimlemifltir. H d rellez günü sabaha kadar uyumamak, geceyi yaflamak bir anlamda, simgesel olarak ölümü tecrübe etmek ve/veya ölümü göze alabilmek olarak dü- 20

18 flünülebilir. Bu göze al fl, kolay de ildir. Ölüm, simgesel olarak karanl ktad r, ürkütücüdür, tehlikelidir, korkutucudur. Jung, bilinçd fl n n tehlikeli, zararl ve olumsuz olarak ortaya ç kt n belirtir (Analitik Psikoloji 173). Ancak, sadece bu flekilde ölümsüzlü e eriflilebilir. Tüm sembolik düflüncelerde ölüm, kaos hayattan önce gelir. Her do um asl nda bir tekrar do umdur. Yeni y l n, bahar n geliflinin kutlamas olarak H d - rellez, bir do um sürecidir. K fl, karanl k, çile bitmek üzeredir. Bu süreç sanc - l r; çünki bir do um gerçekleflmekte ve bahar do maktad r. K fl, karanl kt r, çile doludur. Eliade, Demirciler ve Simyac - lar adl eserinde, çile ve ölüm olmadan ebedî yaflam n elde edilemeyece i ifade eder (165). Bu karanl k bir bafllang ca zemin haz rlar. Karanl k ölümdür, beyaz ölümsüzlük. Ölümsüzlü ü do uran ise, ölümdür. Gündelik yaflamda s kl kla Geceler hep ayd nl klara, sabahlara gebedir; Her gecenin bir sabah vard r ifadeleri ile asl nda bu simgelemeyi gündelik hayat - m zda s kl kla kullan r z. Türk mitolojisinde kahramanlar n ve dünyan n do umunun yine bahar mevsimine denk gelmesini bir tesadüf olarak yorumlamak do ru olamaz. Kökluu nun ilk hatunu yaz tanr s n n, di eri ise, k fl tanr s n n k z d r. Böylece bu ka- an kozmoloji bak m ndan iki mevsimin ortas nda, yani yaz gündönümü döneminde yer al r. Kök Türklerin bafll ca kurban ayinlerini bu mevsimde yapmalar ve bu döneme Ulug ay demelerinin nedeni kozmolojinin bu mevsimde gerçekleflti ini düflünüyor olmalar ndan olsa gerekir (Türk Kozmolojisine Girifl 68-69). Bu do urma döngüsel olarak defalarca tekrar edilmifltir, edilecektir. Bir ölüm ile do um gerçekleflmifltir. Jung, ölüm asl nda ölümlüler için bir lanet de- il, bir kutsamad r, der (Dört Arketip 49). Eliade de Mitlerin Özellikleri adl eserinde nsan Tanr yla beslenir ve ölmekle ona ölüler ülkesinde kavuflur. demektedir (141). Karanl k ve dolay s yla k fl, kad n veya anne arketipinin simgesi olarak da de erlendirilebilir. Çünkü, karanl k diflidir. Ma ara da karanl kt r ve rahmini anlat r. Jung a göre de ilkin ortada bilinçd fl vard r: Karanl k.. H d relez de H z r n evleri ziyaret edece ine, gece ya da flafak vakti bahçelerde dolafl p gül a açlar n n alt na bakarak kendisinden istenilen dilekleri yerine getirece ine dair inançlar Anadolu nun hemen her yerinde görülmektedir. H z r n flafak vaktinde bahçelerde dolaflmas siyah ve beyaz renk üzerinde duruyor olmam z aç s ndan anlaml d r. fiafak, güneflin do du u and r. Günefl ise, ölümsüzlü ü simgeler. Ay fl ise karanl kt r. fiafak vakti, ay n yavafl yavafl kaybolmas, ard ndan güneflin ilk fl nlar n n görünmesi t pk gölge ve ben gibi, anima ve animus gibi bir ikilik oluflturtur. Biri ölümlü, di eri ölümsüzdür. Dünya art k içinde ölümsüzlerin yaflad dünya de ildir. Çünki insano lu iflledi i bir suçtan ötürü ölümsüz olma özelli ini yitirmifltir. flte bu yüzden dünyan n belirli sürelerde yenilenmeye ihtiyac vard r (Eliade, Mitlerin Özellikleri 64). Ölümsüz olma özelli ini yitiren insan, art k Tanr yla arac s z iletiflim kuramaz olur. Bu durum, arac kiflilerin varl n ortaya ç kar r. H z r erginlefltiren kiflidir. Bir ruh rehberidir. Tam insan n yard ma muhtaç oldu u anda yâni kaos an nda gelip kifliyi içinde bulundu u zor durumdan kurtar r. Bu yönüyle H z r, bir arac d r. Bu arac kifliler, fiamanlardan, Ak Sakall Kocalara, evliyalara, H z r a kadar uzanan kalabal k bir kadrodur. H z r ya da ad ne olursa olsun arac kifliler yani 21

19 mit kahramanlar kendi kiflisel, co rafî, ve tarihî s n rl l n d fl na ç kmay baflarabilen ve tüm insanl k için genel geçerlili i olan duygu, düflünce ve davran fl flemalar n flahs nda yaflayabilen, evrensele yayabilen bireylerdir (Saydam, Deli Dumrul Bilinci 47-48). Kendini gerçeklefltirme, bir anlamda ölümsüz olmakla efltir. Ölümsüz olmak için ölümü yaflam fl olmak, karanl kla yüz yüze gelmek, zaman d fl na, bilinçd fl na ç kmak gereklidir. H z r n öyküsünde bu erginlemenin flekli de beyazla iliflki içinde görülmektedir. H z r, hayat suyunu içerek ölümsüzlük kazanm flt r. Hayat suyu yine kimi zaman renksizli i de ça r flt ran beyaz da simgeler. Hayat suyunun kimi zaman süt fleklinde ifade bulmas bu suyun rengi ile ilgili düflüncemizi daha net k lar. Hayat veren, ölümsüzlük veren simgelerden biri de Göktürk efsane kahraman Türk ün atefli bulmas n anlatan efsanede geçen cand r, ruhtur. Can n ya da ruhun da renksiz olarak bir imge oluflturmas hayat suyu ile aralar ndaki ba güçlendirmektedir. Buradaki can, hayat suyu gibidir. Yaflam n sonsuzlu unu sa lar. nsan için de can dünyaya gelirken yan nda getirdi i bir fleydir. Ancak bu can, ölümsüz de ildir. Kiflinin ruhuna üflenen canla, ölümsüzlük veren can birbirinden ayr l r. Ya da bu ölümlü olan can ölümsüz cana dönüflebilir. sa gibi, H z r gibi kahramanlar bu dönüflümü gerçeklefltirmifl olan nadir kiflilerdir. Yine hayat suyu kimi zaman sadece kahraman, ölüm döfle inden kurtarand r. Ona bir ölümsüzlük bahfletmez. Dede Korkut ta Bo aç Han H z r n kula na annesinin sütü ile da çiçe i kar flt r larak yap lacak olan merhem ile iyileflece- ini söyler (Dede Korkut Kitab 90). Er- Sogotoh da kalbine ald ok yaras sonucu karfl laflaca ölüm durumundan Tanr n n hayat suyundan bir kabarc k vererek kurtulmas gibi. Bu hayat suyu ya da can diye karfl m za ç kan kavram mutlaka bir s v d r. Süttür, sudur; akt r, beyazd r. Ayr ca hayat suyunun bulundu u yerler de dikkat çekicidir. Kuran da hayat suyu iki denizin birleflti i yerdedir. G lgamefl destan nda ise, ölümsüzlük getiren su de il bir ottur ancak bu ot da iki nehrin birleflti i bir yerde bir kuyunun içinde suyun dibindedir. Burada otun ölümsüzlük vermesi, suyun yerini almas asl nda tam olarak gerçekleflmez çünki bu ot da nihayetinde su içindedir. Ve t pk Kuran daki gibi iki su kayna n n bulufltu u yerde bulunmaktad r. skender hikayesine gelince bu efsanede hayat suyu bir çeflmeden akar. slam anlatmalar nda bu çeflme karanl klar ülkesindedir. Yakut destanlar nda hayat suyu, hayat a ac n n ortas ndan ya da kökünden akmaktad r. Bu s v kimi zaman su, kimi zaman süttür. Hayat a ac bu yaflad - m z dünyan n bir unsuru de ildir, göktedir. Hayat suyunun ve iliflki içinde oldu- u beyaz n kayna da bu dünya de ildir. Bilinçd fl d r, Jung un deyimiyle mitik evrendir ( nsan Ruhuna Yönelifl 233). Mitlerde bireysel olan, evrensel olanla çak fl r. Evrenin ve insan n yarat - l fl öyküsünde mitolojik kahramanlar n maceralar nda en bireysel geliflim öyküleri de anlat lm fl olur. Mitojen/mitolojik atalar n mitlerinde birey kendi kökenini bulur. nsanl n soyolufl serüveni, insan n birey olufl öyküsünde bireysel düzeyde tekrarlanmaktad r. Mitolojik kahramanlar n tafl d bilinç, önce kaos(mutlak bilinçd fl ) un içinden ç karak yarat - l r ve t pk bir insan n geliflimi gibi bebeklik, gençlik, yafll l k aflamalar ndan geçer kendi hükümranl n kurar, tinsel özdeflimle ölümsüzlü e kavuflur (Saydam, Deli Dumrul Bilinci 48). Jung, iki denizin birleflti i yerde kaybolan ve tekrar yaflam bulan bal 22

20 H z r n ta kendisi olarak aç klam flt r. Bu yoruma göre, H z r karanl klar içinden gelmifltir. Karanl k, bilinçd fl n simgelemektedir. H z r yüce bilgeli in sembolü oldu u kadar akl n ermeyece i davran fllar da temsil eder (Dört Arketip 72). Jung a göre insan, biri ölümlü bir ölümsüz iki yap ya sahiptir. Bu ikisi asl nda hep bir aradad r ama asla bir bütün olamazlar. Dönüflüm süreçlerinin amac bu ikisini birbirine yak nlaflt rmakt r. Dönüflüm, içimizdeki ölümlünün ölümsüze dönüflmesidir (Dört Arketip 63-67). slâmî kisve alt nda H z r olarak görünen bu ola anüstü kahraman eski Türklerde genellikle koca ad alt nda mitolojik bir imge olarak görmek mümkündür. Afla yukar H z r ile ayn görevleri üstlenen Türk kocas sakall d r. Sakal n n rengi gök rengi veya ak olabilir (Ögel, Türk Mitolojisi II 89-91, Çetin, Türk Mitinde Kut yesi K d r 31). Kocal k ve bu ak-mavi sakal bu ola anüstü kiflinin zihnimizde çok yafll bir görüntü oluflturmas na neden olmaktad r. Yafll Bilge, özbeni anlat r ve bilinçd fl na gömülüdür. Jung un özben kavram, tanr sal imge ile efl anlaml görülebilir. Özbene insan n tanr sal taraf diyebiliriz (Analitik Psikoloji 4). H d rellez günü H z r ile karfl laflmay umut eden kifliler asl nda kendi özbenleri, içlerindeki Yafll Bilge ile karfl lafl p, yeni bir hayata., daha hiç dokunulmam fl bir yaflama, bembeyaz bir döneme ad m atacaklard r. KAYNAKÇA Campbell, Joseph. Kahraman n Sonsuz Yolculu u. Kabalc. stanbul Çay, Abdülhâlik M. Nevruz Türk Ergenekon Bayram, Tamga Yay. Ankara, Çoruhlu, Yaflar. Türk Mitolojisinin Anahatlar. Kabalc Yay. stanbul Eliade, Mircea. mgeler Simgeler. Gece Yay nlar, stanbul, Edebî Dönüfl Mitosu. mge Yay. Ankara, Mitlerin Özellikleri. Om. stanbul Demirciler ve Simyac lar. Kabalc. stanbul Esin, Emel. Türk Kozmolojisine Girifl. Kabalc. stanbul Ersoy, Necmettin. Semboller ve Yorumlar yla Görünenden Görünmeyene. stanbul Ergin, Muharrem. Orhun Abideleri. Bo aziçi. stanbul Dede Korkut Kitab. TDK. Ankara Geçtan, Engin. Psikanaliz ve Sonras. Remzi Kitabevi. stanbul Hoeller Stephan. Bilinmeyen Jung. Ege Meta. zmir nan, Abdülkadir. Makaleler ve ncelemeler I, TTK Yay. Ankara, Makleler ve ncelemeler II, TTK Yay. Ankara, Tarihte ve Bugün fiamanizm. TTK Ankara Jung, Carl Gustav. Analitik Psikoloji, Payel Yay. stanbul Dört Arketip. Metis Yay. stanbul Konferanslar Analitik Psikolojinin Temel lkeleri. Bozak yay. satnbul Bilinç ve Bilinçalt n n fllevleri. Say. satnbul nsan Ruhuna Yönelifl. Say. stanbul Do u Metinlerine Psikolojik Bir Yaklafl m. nsan. stanbul Kafal, Mustafa. Türk Kültüründe Renkler. Nevruz ve Renkler Türk Dünyas nda Nevruz II. Bilgi fiöleni Bildirileri. Ankara O uz, Öcal. Türk Dünyas Halk Biliminde Yöntem Sorunlar, Akça, Ankara, Ögel, Bahaddin. Türk Mitolojisi I. TTK. Ankara Türk Mitolojisi II. TTK. Ankara Pycroft, Charles. Psikanaliz Sözlü ü. Ara. stanbul Raglan, Lord. Mit ve Ritüel Çev. Evrim Ölçer. Millî Folklor. Y l:16. Say : Saydam, Bilgin. Deli Dumrul Bilinci. Metis. stanbul

21 TÜRK YE VE AZERBAYCAN SAHALARINDA UYGULANAN SAYA GELENE N N KARfiILAfiTIRMALI TAHL L A Comparative Analysis On the Saya Tradition In Turkey And Azerba jan Etude comparée de la tradition du Saya en Turquie et en Azerbaidjan G R fi Tar m ve hayvanc l kla u raflan topluluklar n seyirlik oyunlar ve törenleri kayna n ço u kez tabiattan alm flt r. Özellikle ilk insanlar n üretim-tüketim iliflkilerinde bitkiler ve hayvanlar n belirleyici ve yönlendirici rol oynamalar, bu insanlar n düflünüfl ve inan fl biçimleri ile ayin ve törenlerini de bu çerçevede düzenlemelerine yol açm flt r. nsan-hayvan iliflkilerinin sonucu olarak ortaya ç k p çok eski devirlerden bafllayarak Türklerin ata yurdu olan Orta Asya da yaflat lan ve Anadolu da kurulan yerleflik medeniyette varl n sürdüren törenlerden biri de saya gelene idir. Bünyesinde bar nd rd dramatik unsurlar nedeniyle seyirlik oyunlar, özellikle köy seyirlik oyunlar ile ilgili Yrd. Doç. Dr. Dilaver DÜZGÜN* ÖZET Teknolojik geliflmelerin olumsuz etkilerine ra men mevsimlik bayramlardan biri olan Saya, Türkiye ve Azerbaycan sahalar nda hâlâ varl n korumaktad r. Saya bayram, koç kat m ndan 100 gün sonra kutlan r ve düzenlenen törenlerde birtak m dramatik gösteriler sunulur. Bu, anne karn ndaki kuzunun 100 günlük iken tüylenmeye bafllad ve yüzüncü güne ulaflan kuzunun canl do ma ihtimalinin yüksek oldu u inanc ile ilgilidir. Bu araflt rmada Türkiye nin 32 ayr yerleflim biriminde gerçeklefltirilen törenlerle Azerbaycan da ayn amaçla sunulan gösteriler karfl laflt r lm flt r. Anahtar Kelimeler koyun, dramatik gösteri, tören ABSTRACT In spite of the negative effect of technological developments, Saya, a traditional seasonal festival, continues to be practiced in Turkey and Azerbaijan. The saya festival is celebrated 100 days after the mating period of sheep. In the ensuing rituals a certain number of dramatic performances are presented. These rituals mainly originate from the assumption that a lamb in its mother s womb fledges on the hundredth day and that a lamb reaching its hundredth day in its mother s womb has a high probability of being born alive. In this study, rituals in Turkey and Azerbaijan are compared. Key Words sheep, dramatic performance, ritual araflt rmalara konu olan saya, y l n belli günlerinde gerçeklefltirilmesi ve kal plaflm fl birtak m davran fllar içererek sevinç ve coflku içinde kutlanmas gibi nedenlerle bir çeflit bayram kabul edilmifltir. Bu araflt rmam zda saya gelene inin geçerli oldu u Azerbaycan ve Anadolu sahalar ndan derlenen metinler incelenecek, bu metinlerle birlikte ortayla konulan yorumlar mukayese edilerek kiflisel gözlem ve derlemelerimiz de konunun ayd nlat lmas nda kullan lacakt r. A) SAYA GELENE LE LG L DERLEMELER VE YAYINLAR Türkiye de bugüne kadar konuyla ilgili olarak tespit etmifl oldu umuz ve ço u fiükrü Elçin ile Metin And n eserlerine girmifl bulanan derlemelerin ya- * Atatürk Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Ö retim Üyesi 24

22 p ld illerimiz flunlard r: Afyon, Ankara, Ardahan, Çorum, Erzincan, Erzurum, Gümüflhane, çel, Karaman, Kars, Kayseri, Konya, Nevflehir, Ni de, Sivas, Tokat, Tunceli ile 1992 y llar aras nda yay mlanan bu derlemelerin Kuzey Do u Anadolu da bafllayan ve ülkemizin iç k s mlar na do ru yay larak ç Anadolu Bölgesinde yo unlaflan, k smen ç Ege ye kadar ulaflan bir tablo arz etmesi tesadüfi de ildir. Di er bölgelerde bu konuyla ilgili derlemelerin yap lmam fl olmas, yahut yap ld halde bizim taraf m zdan görülmemifl olmas, bu bölgelerde gelene in mevcut olmad anlam na gelmez. Ancak yukar da adlar say lan illerimize ba l 32 ayr yerleflim biriminde gerçeklefltirilen bu derlemeler, gelene in bu yörelerde kayda de er bir biçimde yaflad yolunda bir kanaatin geliflmesine yard mc olmaktad r. Türkiye tar m bölgelerine göre en yüksek düzeyde koyun varl n n ç Anadolu Bölgesinde oldu u, bu bölgeyi Do u Anadolu ve Güneydo u Anadolu bölgelerinin izledi i (Kaymakç -Sönmez, 1996, 23) gerçe inden yola ç karsak koyunculukla ilgili bir törenin bu bölgelerde yo unlaflmas n n nedeni anlafl lm fl olur. Araflt rmam zda kulland m z Azerbaycan sahas ile ilgili eserlerin bas m tarihleri ise y llar aras ndad r. Her iki sahaya ait kaynaklar n son dönemlere ait olmalar, en fazla 50 y ll k bir geçmifle sahip bulunmalar, gelene in günümüzde ulaflt noktay göstermesi bak m ndan önemlidir. Anadolu sahas nda bu konuyla ilgili olarak yap lan çal flmalardan elde edilen bilgileri flöyle bir tablo halinde göstermemiz mümkündür: Törenin Ad l lçe Köy Sergilenme Zaman Kaynak Eser/Makale 1 Davar n Yüzü Çorum Sungurlu Di i Elçin, Davar Yüzü Erzurum Horasan Mollamelik Koç kat m ndan yüz gün sonra Düzgün, Davar Yüzü yahut Saya Tokat Artova Örteren Koç kat m ndan yüz gün sonra Elçin, 1977; And, Koyun Yüzü Kars Koç kat m ndan yüz gün sonra Turan, Kuzunun Tüyü Bitti Ardahan Saskara 17 fiubat Elçin, Saya Kayseri Tomarza Sar mehmetli 17 fiubat Elçin, Saya Karaman Ermenek U urlu 17 fiubat Elçin, Saya Karaman Ermenek Kargara 17 fiubat Elçin, Saya Ni de Aksaray Yeflilova Elçin, 1977 And, Saya Ankara Kalecik Gazayan 17 fiubat Elçin, Saya Gümüflhane fiiran Tepedam 17 fiubat Elçin, Saya Erzincan Il ç Koç kat m ndan yüz gün sonra Elçin, Saya Karaman brala 20 Ocak-10 fiubat And, Saya Karaman Beydili Kas m ay And, Saya Konya Ilg n 18 Ocak (Y ld z s çrad gün) Cengiz, TFA 16 Saya Erzincan Tercan, Refahiye fieker, TFA 17 Saya Konya Ermenek Fariske Elçin, Saya Bayram çel Koç kat m ndan yüz gün sonra U ur, Saya Gezme Kayseri Sar o lan Yerlikuyu 17 fiubat Elçin, Saya Gezme Sivas Gemerek Karaözü 17 fiubat Elçin, Saya Gezme Tunceli And, Saya Gezme Sivas Koyulhisar Yeflilyurt, Bahçe, Gökdere Koç kat m ndan yüz gün sonra And, Saya Gezme Ni de Gülflehir Karacaflar Elçin, Saya Gezmesi Afyon Bolvadin K fl mevsminin en so uk günü And, Saya veya Kalik Erzincan Keçilerin yavrulamas na 50 gün kala And, Say Gezme Sivas Zara Tu lagözü 17 fiubat Elçin, Say l Kayseri Bünyan Kululu 15,18, 24 fiubat Elçin, Sayu Nevflehir Avanos 17 fiubat Elçin, Yüz Ketesi Kayseri Bünyan Akbafl, Yüz Kömbesi Kayseri Tomarza Ahmezer Koç kat m ndan yüz gün sonra And, Yüz Kömbesi Kayseri P narbafl Ayvac k Koç kat m ndan yüz gün sonra And, Yüz Kömbesi Kayseri Bünyan Kölete, Elbafl Koç kat m ndan yüz gün sonra And,

23 B) KARfiILAfiTIRMA 1. Saya Törenlerinin Gerçekleflme Zaman Yukar daki tabloda görüldü ü biçimiyle Türkiye sahas nda saya törenlerinin gerçekleflme zaman için 32 yerleflim biriminden 10 u koç kat m ndan 100 gün sonras n kabul etmektedir, 11 beldede flubat ay ortalar gösterilmektedir. Sadece Afyon un Bolvadin ilçesinde k fl n en so uk gününde yap ld n ö rendi imiz sayan n Konya-Ilg n için verilen tarihi ise 18 Ocakt r. Karaman n brala köyünde 20 Ocak ile 10 fiubat tarihleri aras nda yap ld belirtilen törenlerin yine Karaman n Beydili köyünde Kas m ay içinde sergilendi i belirtilmektedir. Bu derlemelerden 7 sinde ise törenlerin yap l fl tarihi hakk nda bilgi verilmemektedir. Oldukça da n k görülen bu tablodan ç kar lacak sonuç, törenlerin büyük bir k sm n n koç kat m ndan 100 gün sonras na rastlayan Ocak-fiubat aylar nda yap ld gerçe idir. Bu törenler için 100. günün seçilmesi anne karn ndaki kuzunun 100 günlük iken tüylenmeye bafllad ve yüzüncü gününe ulaflan kuzunun canl do ma ihtimalinin yüksek oldu u inanc ile ilgilidir. Saya törenlerinin ortaya konulma zaman ile ilgili olarak Azeri sahas nda yap lan derlemelerin yer ald eserlerde daha da n k bir zaman dilimi söz konusudur. Mahmud Allahverdiyev, saya törenlerinin bahar münasebeti ile gündeme geldi ini ve koyunlar n yavrulamas - n konu edindi ini belirtmekte, (Allahverdiyev, 1978: 28) Tehmasib Ferzeliyev ise M. Arif ten aktard bu temafla vaktiyle Azerbaycan da k fl mevsiminin sonu ve yaz mevsiminin bafllang c arefesinde oynan rm fl biçimindeki bilgileri do rulayarak törenlerin ço unlukla hayvan sahiplerinin yaylaya göç etmeleri esnas nda ortaya konuldu unu ileri sürmektedir. (Ferzeliyev, 1987: 16) Azad Nebiyev döl (koyunlar n yavrulamalar ) zaman nda, (Nebiyev, 1988: 9) Ehliman Ahundov koyun k rk m ve yavrulama günlerinde yap ld n (Ahundov, 1968: 14) söylerken Azerbaycan Klasik Edebiyat Kitabhanas adl kitab n birinci cildinde zamanlama hakk nda bilgi verilmemekte, sadece törenlerde okunan naz m parçalar n n aktar lmas yla yetinilmektedir. (Ferzeliyev-Abbasov, 1982: ) 2. Törenlerde Okunan fiiirler Her iki sahada da törenlerin ortaya konulufl zaman ile ilgili da n k bilgilerin söz konusu olmas na ra men törenlerde okunan fliirler, daha do ru bir ifadeyle fliirsel ifadeler bize törenin zaman ve amac hakk nda aç k bilgiler vermektedir. Azeri sahas metinlerinde daha çok çobanl k mesle i övülmekte, koyunculu un önemi belirtilmekte ve bolluk, bereket temennileri ifade edilmektedir: Selam eleyk sey beyler Birbirinden yey beyler Saya geldi gördünüz Salam verdi ald n z Aln tepel goç guzu Sayaç ya verdiniz Siz sayadan gorhmusuz Sefa yurda gonmusuz Sefa olsun yurdunuz Ulamas n gurdunuz A getsin avan n z Toh gelsin çoban n z Bu saya yahfl saya Hem çeflmeye hem çaya Hem ülkere hem aya Bu saya kimden gald Adem atadan gald Adem ata gelende G z l öküz duranda G z l bu da bitende Dünya binnet olanda Musa çoban olanda fiiflliyimiz erkecdi (Ferzeliyev-Abbasov, 1982: 97) Azerbaycan da sayac sözleri ad yla verilen bu ve benzeri metinlerde herhangi bir zamanlama söz konusu edilmezken Anadolu sahas nda özellikle 100 gün srarla vurgulanmaktad r. Koyun- 26

24 lar n gebelik süresinin ortalama 150 gün oldu u (Kaymakç -Sönmez, 1996: 89) düflünülürse metinlerde geçen koyunumuzun yüzü yetti veya (yavrulamaya) elli gün kald ifadelerinin ayn anlamda kullan ld anlafl l r. çel de yap lan saya bayram nda flunlar söylenir: Selamün aleyküm a alar, beyler Sall soplu boz evler Selam verdim ald n z m Saya geldim duydunuz mu Saya saya sekiz aya Koç katarlar dokuz aya Koyunumuzun yüzü yetti Kuzusunun tüyü bitti Koyunumuzun dölüne ne kald Koyunumuzun dölüne elli gün kald Ak koyun koyunun beyi Gök koyun yüre imin ya Dü dedim meledi Tuz ektim yalad Yaz gelir güz gelir Kollar s val k z gelir Ak gelin gök gelin Çalpala çuval n dök gelin (U ur, 1943: 8) Erzincan da söylenen flu sözlerle de koyunlar n yavrulama zaman na elli gün kald na iflaret edildi i görülüyor: Say say sayadan Y lan akt kayadan Ne kald ne kalmad Elli gün kald Elli günü sayal m Gümbür gümbür yayal m (And, 1985: 73) Yine ayn zamanlama Kars ta da dikkatlere sunulur : Hay hayadan hayadan Y lan ç kt kayadan Ac m zdan gelmedük Töremiz var sayadan Anam karabafl koyun Karl da lar afl koyun Ay karanluk gecede Çobana yoldafl koyun Sa na yatt kurlad Soluna yatt yozlad... Bir diflice kuzusu var Difllerinin s z s var Ürtme inin a var Bö re inin ya var Daha dersem dah var fiunda ne kald ne kald Elli gün kald Elli günün aras nda... (Elli günü sayas n) Günbür günbür yayas n Foflur foflur sa as n fiu o luma flu k z ma diyesin (K rz o lu, 1959: 1881) Baz yörelerimizde bu törenlere koyun yüzü, davar yüzü gibi adlar verilmesi, koç kat m ndan sonraki yüzüncü gün piflirilerek da t lan bir yiyece in yüz kömbesi ad yla an lmas, zamanlamada büyük ölçüde koç kat m n n esas al nd n göstermektedir. Ayr ca Türkiye genelinde koç kat m zaman n n genellikle eylül, ekim, kas m aylar oldu u, bu sürenin Trakya da temmuz, Güney Do u Anadolu da da en fazla a ustos ay na kadar çekilebilece ini düflünürsek yüzüncü gün flenliklerinin de ocak ay ndan sonra yap lmas gerekti i ortaya ç kar. (Kaymakç -Sönmez: 1996: 207) Koyunlarla ilgili geçifl dönemlerinde yap lan bu törenler yaklafl k olarak ilkbahar mevsiminin bafllang c na rastlamaktad r. Böylece havalar n s nmas, tabiat n canlanmas da koyunculuk inan fllar ile birlikte kutlanmakta ve bolluk, bereket getirmesi için birtak m temennilerde bulunulmaktad r. Yani saya törenleri, yeni y l n bafllang c olan bahar mevsimindeki kutlamalardan birini teflkil etmektedir. (Elçin, 1997: 42; Çay, 1993: 54) 3. Törenlerde Sunulan Gösteriler Azerbaycan sahas nda sayan n kutlanmas daha çok halk danslar gösterileri ile manzum söyleyifllere sahne olurken Anadolu sahas nda dramatik gösterilerin çoklu u dikkatimizi çekiyor. Oyuncular n yüzlerini boyamalar, yünlü ve k ll elbiseler giyinerek koyun, ay, tilki gibi hayvanlar taklit etmeleri, gelinin kaç r lmas ile birlikte oyunculardan birinin ölmesi, oyunlara dramatik bir nitelik kazand r r. Bu, sadece saya flenliklerinde de il, k fl yar s 27

25 oyunlar n n tümünde gözlenen bir özelliktir. Farkl köy ve kasabalarda küçük de iflikliklerle sunulan k fl yar s oyunlar nda, özellikle araflt rma konumuz olan saya flenliklerinde sunulan oyunlar n en çok rastlanan motifleri, k z kaç rma ve ölüp dirilme dir. SONUÇ Mevsimlik bayramlardan biri olan ve bütün Türk topluluklar taraf ndan kutlanan Saya, genellikle koç kat m ndan sonraki yüzüncü güne rastlar. De iflik iklim özelliklerinden dolay koç kat m n n zaman, bölgelere göre farkl l k gösterir. Bu de- ifliklik do al olarak sayan n kutlanaca günün de farkl olmas na sebep olur. Son zamanlarda halk m z n, daha önceki takvim gelene inden uzaklaflmas sonucunda y lbafl, saya, nevruz gibi günlerdeki kutlamalar n birlefltirildi ine, bunlar n kimi bölgelerde k fl yar s törenlerine, baz lar nda ise bahar bayram na münhas r kald - na tan k oluyoruz. Teknolojik geliflmelerin olumsuz etkilerine ra men, gelenek günümüzde varl n korumaktad r. Türkiye de törenlerin amac, sadece anne karn ndaki kuzunun yüzüncü güne ulaflmas n kutlamak oldu u halde, Azerbaycan da koyunlar n yavrulamas, bahar n gelifli, yaylaya göç gibi çeflitli olaylar, saya bayram olarak adland r lmaktad r. Ayr ca Azerbaycan sahas ndaki kutlamalarda halk danslar, Anadolu sahas ndaki törenlerde ise dramatik gösteriler öne ç kmaktad r. Araflt rmalar, ayn tarihsel kaynaktan beslenen iki ayr Türk toplulu unun törenlerinde ortak unsurlar n ço unlukta oldu unu gösteriyor. Farkl l klar, iklim, yerleflim biçimi ve gündelik hayatla ilgili ayr nt larda ortaya ç kmaktad r. KAYNAKLAR AHUNDOV, Ehliman: Azerbaycan Folkloru Antologiyas, Bakü 1968, c. I AKBAfi, S. Burhanettin: Bünyan ve Akk flla Yöresinde Saya Gelene i, Erciyes, say : 178, Ekim 1992 AKIN, Kemal: Ermenek te Saya, Türk Folklor Araflt rmalar, c. 3, say : 66, Ocak 1954 ALLAHVERD YEV, Mahmud: Azerbaycan Halk Teatr Tarihi, Bakü 1978 AND, Metin: Geleneksel Türk tiyatrosu -Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri-, stanbul 1985 ARTUN, Erman: Cemal Ritüeli ve Balkanlardaki Varyantlar, Ankara 1993 BORATAV, Pertev Naili: 100 Soruda Türk Folkloru, stanbul 1984 BORATAV, Pertev Naili: 100 Soruda Türk Halk Edebiyat, stanbul 1988 CENG Z, Haydar: Ilg n da Saya, Türk Folklor Araflt rmalar, c.9, say : 182, Eylül 1964, s ÇAY, Abdulhaluk M.: Türk Ergenekon Bayram Nevruz, Ankara 1993 ÇAY, Abdülhaluk M.: H d rellez Kültür-Bahar Bayram. Ankara 1990 DÜZGÜN, Dilaver: Erzurum Köy Seyirlik Oyunlar, Erzurum 1994, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi ELÇ N, fiürkü: Anadolu Köy Orta Oyunlar (Köy Tiyatrosu), Ankara 1977 ERHAT, Azra: Mitoloji Sözlü ü. stanbul 1989 FERZEL YEV, Tehmasib- srafil Abbasov: Azerbaycan Klasik Edebiyat Kitabhanas, Bakü 1982, c. I FERZEL YEV,Tehmasib: Azerbaycan Folklorunda Halk Dram ve Oyun Tamaflalar, Azerbaycan fiifahi Halk Edebiyat na Dair Tedkikler, 7. Kitap, Bakü 1987 NAN, Abdulkadir: Tarihte ve Bugün fiamanizm, Ankara 1972 KARADA, Nurhan: Köy Seyirlik Oyunlar, Ankara 1978 KAYMAKÇI, Mustafa -Reflit sönmez: leri Koyun Yetifltiricili i, zmir 1996 KIRZIO LU, M. Fahrettin: Koyuncu Türklerde Saya fienli i ve Kars ta Derlenen Sayac Türküleri-I-II, Türk Folklor Araflt rmalar, c. 5, say : 115, fiubat 1959; c. 5, say : 116, Mart 1959 KÖPRÜLÜ, M. Fuad: Türk Edebiyat Tarihi. stanbul 1980 NEB YEV, Azad: El Ne meleri Halk Oyunlar, Bakü 1988 ÖZCAN, Ahmet: Bir Köy Gelene i: Saya, Folklor Postas, c.1, say :5, fiubat 1945 SEY DO LU, Bilge: Mitoloji Üzerine Araflt rmalar Metinler ve Tahliller, Erzurum 1992 fieker, Bahaettin: Erzincan da Saya Gezme Gelene i, Türk Folklor Araflt rmalar, c.10, say :213, Nisan 1967 fiener, Sevda: Tiyatronun Kayna na liflkin Kuramlar. Tiyatro Araflt rmalar Dergisi. say : 6, 1975 TURAN, Mustafa: Kars ta Koyunun 100 ü, Türk Folklor Araflt rmalar, c.4, say : 221, Aral k 1967, s.4602 U UR, Sait: Saya Bayram, Ülkü, c.3, say : 31, 1 Birincikânun 1943 YALGIN, Ali R za: Davarda Sayakutlu u Bayram, K rk m ve Diflle diflçilik, Türk Folklor Araflt rmalar, say : 2, Eylül 1949 Ziya Gökalp, Türk Töresi, stanbul

26 FEST VAL KAVRAMI ÜZER NE DÜfiÜNCELER Thoughts on the Concept of Festival Pensées sur le concept de festival Aysun M RG * ÖZET Ülkemizde kutlamalar oldukça çeflitlilik göstermektedir. Bu çeflitlili e paralel olarak bayram, flenlik, e lence gibi adland rmalar ile kutlamalar yap lmaktad r. Bu çal flmada festival kavram ndan yola ç karak, festival kavram n daha üst bir s n fland rmada; bayram, flenlik, e lence bafll klar n kapsay c nitelikte ele alarak bir festival tan m yap lmakta daha sonra ise Halk Bilimi nde festival kavram n n nas l alg land na de inilmektedir. Ayr ca bir festival s n fland rmas yap lm fl olup, festivalin içeri i ve ifllevleri aç klanmaya çal fl lm flt r. Anahtar Kelimeler Festival, Halk Bilimi, Yeni Y l ABSTRACT In Turkey, celebrations show a wide range of variety. Parallel to this diversity, several forms of celebration take place with several names like bayram, flenlik, and e lence. In this study, which regards the concept of festival as encompassing the concepts of bayram, flenlik, and e lence, folkloristic approaches to festivals are evaluated. Besides, a classification of different festivals and a description of festivals main functions has been undertaken. Key Words Festival, Folklore, New Year Hemen hemen her toplumda ve yaflam n her döneminde çeflitli kutlama etkinlikleri ile karfl karfl ya kal r z. Kutlama etkinlikleri yaflam m z n vazgeçilmez parçalar n olufltururlar. Fakat toplumumuzda bu kutlama etkinliklerinin bayram, flenlik, e lence vb. bafll klar alt nda oldu unu görürüz. Bu nedenle, ayn kutlama etkinli i farkl yerlerde e lence, bayram, festival bafll klar alt nda toplanm flt r. S n fland rma düzlemindeki bu kargaflan n, Festival kavram çerçevesindeki bir s - n fland rma yoluyla afl labilece ini düflünmekteyiz. Burada ele alaca m z Festival kavram bir üst s n fland rma olarak di er tüm adland rmalar kapsay c bir nitelik tafl maktad r. Türkiye de Halk Bilimi çal flmalar nda festival kavram flimdiye de in oldukça dar bir anlamda kullan lagelmifltir. Bu çal flmam zda festival bu dar anlam ndan daha genifl bir kapsam alan na çekilecektir. Festival kavram, Türk Dil Kurumu nun Türkçe sözlü üne göre; dönemi, yap ld çevre, kat lanlar n say s veya niteli i programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi; belli bir sanat dal nda oyun ve filmlerin sunulmas ve gösterilmesi sonunda ödül veya derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal veya uluslar aras gösteri dizisi, flenlik; bir bölgenin en ünlü ürünü için yap lan gösteri, flenlik; düzensiz toplant, curcuna anlamlar ile aç klanm flt r (1998: 775). Festival kavram n n Türk Halk Bilimi nde ele al n fl nda festival, yukar da belirtilen sözlük anlamlar ndan ürüne dayal flenlik, gösteri tan m ile örtüflmektedir. Sedat Veyis Örnek, kiraz, * Kültür ve Turizm Bakanl Folklor Araflt rmac s 29

27 mandalina, üzüm vb. ürüne dayal festivallerden söz eder (Örnek 2000: 49). Türk Halk Bilimi nde, festival kavram - n n kullan m, bu dar anlam n ötesine geçememifltir. Festival kavram, Bat daki Halk Bilimi çal flmalar nda her fleyden önce bir üst s n fland rma olarak kullan lmaktad r. Festivalin bir üst s n fland rma olarak kullan lmas, bu kavram n, somuttaki çeflitli davran fllardan soyutlanmas arac l yla gerçekleflir (Smith 1972: 170). Smith, festivali gerçekte ortak duygular n ve ba l l n en somut ifadesi ve sembolik etkileflim üzerine temellenen duygusal tecrübelerin paylafl lm fl bir düzeni olarak aç klamaktad r. Tüm toplumlarda kutlamalara periyodik biçimlerde yer verildi ini belirterek, bunlar n grup ya da topluluk aç s ndan özel anlam olan anlar oldu unu ifade eder. Bunlar geçifl anlar (bir mevsimden di erine, vb.), tarihsel olaylar n y ldönümleri, bir tanr ya da kahraman n do um ya da ölümünün an lmas, bir toplumun kurucusu ya da dinî liderinin yaflam ndaki olaylar n sembolik olarak canland r lmas vb. olabilece ini belirtir. Smith, tüm bu özel anlama sahip anlar n kutlama etkinli i ile doldurulmas n ise festival olarak adland r r (1972: ). Ona göre, festival belli bir davran fl türü olarak tan mlanamaz. Bunun yerine, geleneksel davran fllar kümesini ifade eder. Festival, Halk Bilimi nin tüm di- er alt s n fland rmalar n kapsayan bafll ca s n fland rma olarak düflünülmelidir (Smith 1972: 168). Santino ya göre ise festivaller, s kl kla tatiller çevresinde merkezlenen [ Dipnot Bafllang c ] halka ait kutlama periyotlar d r [ Dipnot Sonu ]. Burada tatilden kastetti i, sosyal olarak hat rlanan bir gün veya belirlenen günlerin periyodu, önemli bir insan n veya geçmifle ait bir olay n Noel, fiükrangünü veya Washington un do um gününün hat rlanarak kutlanmas veya herhangi bir türün geçiflini iflaret etmesi; örne in Yeni Y l n bafllamas veya mevsim dönüflümüdür (Santino 1994: xviii). Festivalin günlük kullan m flöyle aç klan r: kutsal ve/veya laik; özel bir insan n y ll k kutlanmas veya hat rlanabilir bir olay; özel bir ürünün hasat ; güzel sanatlarda bir seri faaliyetin gerçeklefltirilmesi, bir yazara, türe veya yo- un çevreye (örn. Shakespeare, müzik, sinema); veya nefle ve e lenceyi ifade eden bir kutlama zaman d r. Sosyal bilimlerde ise festival yayg n bir flekilde bir çok ritüel ve faaliyetten oluflan, do rudan veya dolayl bir toplulu un bütün üyelerini etkileyen, üstü aç k veya üstü kapal bir flekilde topluluk üyeleri taraf ndan paylafl lan dünya görüflünü, ideolojiyi ve onlar n esas sosyal kimliklerini gösteren periyodik bir kutlamad r (Green 1997: 296). Festival, teriminin etimolojisi Latince kelime olan festum a gider, orijinal anlam genel e lence ve flenliktir. Burada festival, bir kültürün veya sosyal grubun dünya görüflünü, geleneksel uygulamalar n, performanslar n, ritüellerini ve oyunlar n temsil eden periyodik bir kutlama olarak aç klan r. Genellikle evrensel belki de gelenekte srar eden en karmafl k, sosyal ve sembolik olayd r (Green 1997: 295). Yukar da da belirtildi i gibi festival, içinde bar nd rd etkinlikleri ve ritüelleri ile bir toplumun kültür ve dünya görüflünü yans tan kapsam oldukça genifl bir kavramd r. Festivalleri insanlar her ülkede ve her kültürde ve tarihin her ça nda kutlam fllard r. Brunvard, gelenekleri, birey davran fl n n bir yöntemi veya sosyal yaflam n bir al flkanl - a z ndan ç kan bir kelime veya taklit ile nakledilen daha sonra ise sosyal bask, ortak kullan m, ana-baba veya baflka otorite ile kökleflen, de ifltirilmesi veya ortadan kald r lmas güç al flkanl klar olarak aç klam flt r. Geleneklerin, tatillerle iliflkilendirildi inde 30

28 takvim gelenekleri haline geldi ini ve bu tür olaylar n bir toplulu un bütünü taraf ndan y ll k olarak kutland nda da festival haline geldi ini belirtmifltir (Brunvard 1978: ). Brunvard n festival, gelenek üzere söylediklerine iliflkin Satino da her bir gelene in ve sembolün festival içerisinde yer ald n belirtir. Festivallerin içinde var olan bu geleneklerin insan davran - fl n n dinamik bir ilerlemesi gibi düflünülmesi gerekti ini, bu nedenle de düzenli bir flekilde insanlar n geleneksel sembol ve eylemleri canland rma yollar - n n araflt r lmas ve tespit edilmesi gerekti ini belirtir (1994: xvi). Örne in Yeni Y l bir festival olarak ele alal m. Bir toplumda Yeni Y l n yaflamas n sa layacak farkl zaman ve mekâna göre de iflebilen pek çok gelenek, uygulama ve semboller ile (kartlar, süslemeler, hediyeler) -yani bize Yeni Y l n geldi ini an msatacak- karfl lafl r z. flte bu unsurlar festivalin dinamik yap s n korumas n sa layacakt r. Santino, festivallerin kültürlere nüfuz etti ini söyler. Festival sembollerine ve etkilerine de fleker ka tlar nda, magazin kapaklar nda, televizyonlarda; binalarda, mutfaklarda, flehir merkezlerinde rastlanabilinece ini belirtir. Festivallerin yaflamas yla iliflkili olarak da E er anlaml olmaya devam etmez ise tatiller ölür der (1994: xvii). nsanlar, eski festivalleri önemli derecedeki bir ritüelde merkezlenen daha basit festival olaylar na ay r rlar. Bu tip ayr flma; örne in fiükrangünü nde ritüel bir yemek, Noel de hediye al flverifli ve Yeni Y l da da öne ç kan özellik ise afl r - l kt r (Green 1997: 301). Her insan n, kad n n veya erke in y l anlama ve kavrama ile ilgili bir haritas vard r: Kutlanan veya göz ard edilen özel y ldönümleri, tatiller, etnik, dinî ve meflguliyete dayal kutlamalar gibi (Santino 1994:1). Bu nedenle örne in herhangi bir insan için dinî bayramlar kiflinin yaflam nda önemli bir yere sahipken, bir di erinin yaflam nda Yeni Y l daha önemli bir yere sahip olabilir. Festivaller ulusal olarak kutlanmas na ra men onlar her zaman kiflisel olarak yorumlan r. Santino, iflte insanlar n bu y l anlama ve kavrama haritalar ile kendi geleneklerini ve bazen de kendi tatillerini icat ettiklerini söyler (1994: xx,27). Bizim festival olarak ele ald m z Yeni Y l, önce takvim reformundan sonra ve bunun bir sonucu olarak, belki resmî bir çerçeve kazanm fl, belki daha kutlan r olmufl ve belki de her birey için daha farkl yorumlan r olmufltur. Festival tan mlamalar na bak ld - nda bizde ürüne dayal gösteri, flenlik anlam ile örtüflen ve oldukça dar anlamda kullan lan festival kavram n n Bat literatüründe oldukça genifl bir alan kapsad, Halk Bilimi ve onun alt dallar n n çal flma konular na kaynakl k etti- i görülmektedir. Bu ba lamda ortaya at lan bu görüfllerden yola ç karak bir festival tan m yapmam z mümkündür. Bu çerçevede festivali; bir toplumun kültürünü ve dünya görüflünü temsil eden, do rudan veya dolayl toplumun tüm bireylerini etkileyen, kutlama etkinliklerinde merkezlenen, ritüel form ve olaylardan oluflan, genellikle evrensel, sosyal ve kültüre nüfuz eden sembolleri ile halka ait, belirli bir grup taraf ndan veya dinî ve resmî kurulufllarca desteklenen bir gün veya günlerin yinelenmesinden oluflan dönem olarak tan mlayabiliriz. Festivalin çeri i Jacop Grimm ile bafllayarak, Max Müller, Andrew Lang, Wilhelm Mannhardt ve James Frazer ile devam eden mitolojinin çeflitli ö rencileri sürekli olarak modern halk festivallerine ilkel insan n ritüelleri ve inan fllar hakk nda ipucu elde etmek için dönmüfllerdir. Bu bilim adamlar n n düflüncesine göre modern festivaller, eski toplumlar n 31

29 günlerin daha uzun sürmesi, k fl aç klamak, tarlalar n, ormanlar n ve gökyüzünün tanr lar n yat flt rmak ve özellikle bereketi artt rmak olan büyüsel ritüellerinin sürekli kalmas n sa l yordu. Böylece, ziyafet bir bereket riti, bolluk için bir dua; festival s ras ndaki cinsel kimlik bol hasat elde etmek için büyüsel bir ritüeldi. Smith, festivalin seremonik hareketler içerebilece ini fakat baz organizasyonlar n kurallar veya kanunlar ile uygulanan birtak m hareketleri içerebildi ini belirtmektedir (1972:160). Festival, bünyesinde pek çok unsuru bar nd r r. Yiyecek, içecek, müzik, gürültü (örne in havai fiflekleri veya bir flampanya fliflesinin mantar n patlatmak) giyinmek, maske takmak, alay yürüyüflü yapmak, dans etmek, oyun oynamak, oynayanlar izlemek, dekorasyon ve birtak m dinî ritüelleri gerçeklefltirmek gibi unsurlar içerebilir. Fakat her festivalin tüm bileflenlere sahip olmas gerekir gibi bir durum da söz konusu de- ildir. Santino, farkl festivallerin farkl bileflenler üzerinde temellendi ini örne- in fiükrangünü nün merkezinde yeme- in oldu unu belirtir. Burada önemli olan nokta ise, bileflenlerin sembolik oldu u ve her birinin kendisinden daha fazla anlam içerdi idir. fiükrangünü nde yenen hindi, di er yemeklerden daha fazla bir anlama sahiptir. O basit bir flekilde yenmez, fakat ayn zamanda kar nlar n aç olmas söz konusudur (Santino,1994: 13). Smith e göre bir festival kendi içinde oluflan türlerin tasviri ve tan m için bir birlefltirilmifl içerik verir. Bu birlefltirilmifl yap n n birbiri ile ba lant l bileflenleri anlafl lmadan festival anlafl lamaz (1972:168). Festivalin içeri ine bakt m zda, festivalin devam eden önemi alt nda (pek çok say da festivalin uzun zaman önce orijinal anlam unutulmufl olmas - na ra men, asl nda ayn formunu korumas, gözde olmaya devam etmesi aç klanan amaç veya anlam ndan çok alt nda kutlama gerçe inin yatmas d r (1972:160) Festival içeri inde süslemeyi, bir imaj n tören alay na tafl nmas n, bir ziyafeti belki atasözleri, özdeyifller, geleneksel müzik ile dans etmeyi, flark söylemeyi veya benzer uygulamalar bulunduracakt r. Bu karmafl k yap y analiz etmenin yolu olarak da Smith, her bir çeflit davran fl n festivalin ifllevine bütününde ne katt n belirlemeye çal flman n gerekti- ini belirtir (1972:168). Festivaller bünyelerinde bir ya da birden fazla unsuru içerebilirler. Ayr ca bize göre her festivalde ön plana ç kan birtak m unsurlar olabilir. Fakat festivallerde ana fonksiyon ço unlukla kutlama gerçe idir. Bu çerçevede festivaller içerisinde, yemek kültüründen inan fl ve uygulamalar na, giyiminden süslemesine, müzi- inden oyununa vb. kadar pek çok unsuru gözlemlememiz mümkündür. Bir Halk Bilimci nin festival alan nda çal flmas ve bu çal flman n bir bütünlük içinde gerçekleflebilmesi için bu çal flma esnas nda asl nda Halk Bilimi nin hemen hemen tüm alt dallar n çal fl lmas gerekmektedir. Festival konusunda çal fl - lacak ise, bu konunun bir ekip çal flmas ile üstesinden gelinebilece i göz önünde bulundurulmal d r. Burada örnek olarak sundu umuz, bizim tez çal flmam za konu olan bir festival örne i olarak Yeni Y l da da festivalin bünyesinde karfl m za ana fonksiyon olarak e lence ç kmakla birlikte, yemek yemek, içmek ve Yeni Y l çevresinde oluflan inan fl ve uygulamalar n varl ndan söz edebiliriz. Festivalin Çeflitleri Festivaller, tan mlamalar na göre farkl s n flara ayr lm fllard r. Halk Bilimi nde ise ürüne dayal flenlik, gösteri 32

30 tan m ile örtüflmektedir. Festivaller geleneksel olarak hem dinî hem de lâik olarak ayr lm flt r. Her bir festival genellikle di erinden pek çok unsur içermesine ra men Emile Durkheim n popüler yapt bu al fl lagelmifl ayr l k, sosyal bilimlerde güncel olarak sürdürülmektedir. Lâik festivaller dine ve metafizik e sosyal önemlerini ve etkilerini derinlefltirmek için baflvururlar; dinî festivallerin de her zaman politik ve ekonomik taraf vard r (Green 1997: 296). Smith ise festivalleri üçe ay rm flt r. lk olarak da mevsimlik festivallerden bahseder. Y l n k sa günleri ve uzun günleri üzerine olan festivaller hakk nda çok fleyin yaz ld n, k fl ve yaz gündönümlerinin orijinal önemi ne olursa olsun önemli festivaller için vesileler olmaya devam edece ine de inmifltir (1972:161). kinci bir festival çeflidi olarak da Smith, Hristiyan takvim festivallerini alm flt r. Bu festivallerin oluflumuna de- in Smith, Hristiyanl n Avrupa çevresinde h zl yay l m ile birlikte mevsimlik kutlamalar n daha karmafl k bir hale geldi ini belirtir. Paganlar n Hristiyan dogmas n kabul etmek istemeyifllerine bir di er taraftan da festivallerini terk etme konusunda isteksiz davran fllar na hristiyan çözümünün de, bu eski festivallere Hristiyan anlamlar n n yüklenmesi oldu unu söyler (1972:162). Smith, kutlama hareketinin sadece toplumlarla s n rl olmad n belirterek, üçüncü bir festival çeflidi olarak da, s - n rl kat ml festivallerden bahseder. Küçük, daha çok bir kifliye ya da zümreye ait festivallerin bulundu unu, esnaflar veya bal kç lar gibi meslekî gruplar n da özel koruyucusu ilân edilen, s kl kla da azizlerin gününde gerçekleflen festivalleri oldu una de inir. Smith, meslek gruplar n n kutlamalar n da flu flekilde örneklendirmektedir: kundurac lar için (25 Ekim) Crispin ve Crespinian azizleri, bal kç lar için (29 Haziran) Aziz Peter, flarap yetifltiricileri için (3 Haziran) Aziz Morand (1972:164). Anadolu da da esnaf zümrelerinin çeflitli pîrleri oldu u ve bunlar n çerçevesinde çeflitli kutlamalar yap ld bilinmektedir. Bu esnaf zümreleri ve pîrleri flöyle örneklendirilebilir: Yunus bal kç lar n, dris terzilerin, brahim sütçülerin vb. (Anadol 2001:105). Teorik olarak toplum içinde yer alan farkl gruplar yeni bir tip s n rl kat l ml festival tertipleyebilirler (Smith 1972,164). Ayr ca bize göre bu s n fland rma grubuna ö retmenler günü, hemflireler günü, polis günü, anneler günü, babalar günü, sevgililer günü vb. dahil edilebilir. S n rl kat l ml festivaller içerisinde önemli bir yer kaplayan genifl veya çekirdek aile bireyleri temelinde gerçekleflen kutlamalar, bireylerin yaflam n bir basama ndan di erine flekillendirilmifl geçiflleriyle iliflkilidir. Bu nedenle bu kutlamalar ara s ra olur, periyodik de ildir. Dünyada pek çok kültürlerde bir insan n yaflam, do umdan ölüme olan basit bir biyolojik geliflme de ildir. Bu ayn zamanda bir statü ve bir rolden di erine olan sosyal bir harekettir. Bir basamaktan di erine geçifl için gerçeklefltirilen özel seremoniler ve etkinlikler, geçifl ritüelleri ile iflaret edilir. Pek çok durumda bu kutlamalar do rudan ilgili bireyin hayat nda bir kez olabilir fakat bu tip kutlamalara birey pek çok kez kat lacakt r (Smith 1972:165). Boratav, bayram tan mlamas nda, bayram n ay rt edici özelli i olarak kutlanmas na bir ferdin vesile olmamas gerekti ini söyler. Dü ün, evlenen bir delikanl ile bir k z için kutlan r (Boratav 1994:204). Evrensel bir olgu olan evlenme olay ndan kat l mc lar do rudan etkilenmeseler bile dolayl olarak etkilenmektedirler.bu nedenle de bu tür kutlamalar (evlenme, do um vb.) bize göre s - n rl kat l ml bir festivaldir. 33

31 Boratav da bize bayram bafll alt nda yedi maddeden oluflan bir s n fland rma sunar: 1) Bayramlara kat lanlar n dinlerine göre: Hristiyan bayramlar, müslüman bayramlar, vb. 2) Resmî ulusluk bayramlar: 30 A ustos Zafer Bayram, Cumhuriyet Bayram ve yerli resmî bayramlar; kurtulufl günleri gibi. 3) Etnik nitelikte bayramlar: Yörüklerin Sö üt te Ertu rul Gazi Türbesinde kutlad klar bayram gibi. 4) Kad n ya da erkek gruplarca benimsenen bayramlar: H drellez törenleri daha çok kad nlar n kat ld bir bayramd r. 5) Yafl gruplar na göre benimsenen bayramlar: betlem çocuklar n ve genç k zlar n, çi dem pilav ise erkek çocuklar n bayram d r. 6) Ekolojik ö elerin flartland rd bayramlar: Saya bayramlar, üzüm, kiraz bayramlar. 7) Köy bayramlar : Ço u kez köyün yak n ndaki yat r n ziyareti ile birlikte kutlan r. Boratav, mevsimlik bayramlar da flöyle s n fland rmaktad r: 1) Özel Mevsimlik Bayramlar, 2) Genel Mevsimlik Bayramlar. Birinci kümedeki bayramlar: A) Çoban bayramlar zinciri: a) koç-kat m, b)saya, c)döl. B) Ekinci, meyveci, ba c bayramlar. C) Göç bayramlar. kinci kümedekiler: A) Bahar bayramlar : a) nevruz, b) çi dem, c) betnem, d) h drellez. B)Yaz gün-dönümü. C) K fl yar s, y lbafl (Boratav 1994:212). Smith de, festivallerin somut davran fllardan ve onlar n sonuçlar ndan soyutland nda, taslak halinde üç genifl festival s n fland rmas ndan bahseder. Ona göre; ba l l k ve sadakat ifade edenvatanseverlik kutlamalar, Holy Week (Paskalya dan evvelki hafta) alaylar ve pek çok flehre ait dinî festivaller; sevinç (keyif, memnuniyet) ifade eden Karnaval ve Yeni Y l ile yukar daki iki s n f n bir araya getirildi i Akdeniz patronal festivali gibi. Bunu dualar n yan s ra sarhofllu un oldu u, adaklar n yerine getirildi i fakat ayn zamanda müzik ve dans n oldu u, dinî unsurlar az olan dinî efsaneler ve hikâyelerin anlat ld, Meryem e ve ayn zamanda da inançs z kad nlara flark lar söylenen festivaller olarak aç klam flt r (Smith 1972:165). Yukar da da ifade edildi i gibi, festivallerin farkl s n fland rmalar yap lm flt r. Burada festivaller; dinî ve lâik; mevsimlik, hristiyan takvim festivalleri ve s n rl kat l ml festivallerle; ayr ca somuttan soyutland nda dinî, ba l l k ve vatanseverlik ifade eden; sevinç, keyif ve memnuniyet ifade eden ve her ikisinden de birtak m unsurlar içeren bir s n fland rmaya yer verilmifltir. Boratav da, bayram bafll alt nda yedi maddeden oluflan bir s n fland rma yapm flt r. Temelde tüm bu kutlamalar n festival oldu undan yola ç kar isek flöyle bir s n fland rma yapmam z mümkün olabilir; 1)Mevsimlik festivaller 2) Dinî festivaller 3) S n rl kat l ml Festivaller 4) Resmî festivaller 5)Takvimsel festivaller. Yapt m z bu s n fland rman n do rudan içinde olan festivaller olabilece i gibi her bir s n fland rman n etkilerini de tafl yabilen festivaller bulunabilmektedir. Bir festival örne i olarak ele ald - m z Yeni Y l, bize göre de köken itibari ile mevsimlik bir festivaldir. Eskiden yeniye geçifli iflaret etmesi nedeniyle de ayn zamanda bir geçifl ritüelidir. Fakat günümüzde 1 Ocak tarihinde kutlanan Yeni Y l festivalinin k fl ortas veya bahar bayram ile bir ilgisi yoktur. Takvimde meydana gelen de ifliklikler nedeniyle 1 Ocak bir bafllang ç, Yeni Y l günü kabul edilmifltir. Bu nedenle Yeni Y l takvimsel bir festival olarak da kabul etmek mümkündür. 34

32 Festivalin fllevi Festivaller hayat m z n önemli bir parças n oluflturlar. Santino da, kutlamalar n, yaflam m zda aile, din, etnik yap, politika, ekonomi vb. pek çok yönünü birlefltirdi ini söyler (1994,1). Bütün topluluk için büyük bir enerji masraf n içeren festivaller; pek ço u önemli, kimi olumlu kimi olumsuz ifllevleri vard r. Smith ekonomik aç dan festivallerin bollu un da t m için bir vesile olabilece ini söyler ve Noel de, insanlar n hediye alabilmek ve Noel de yeterli paraya sahip olabilmek için bütün y l paralar n Noel Klüplerinde (Christmas Clubs) biriktirdiklerini belirtir(1972: 166). Santino da ekonomik aç dan festivalin ifllevine Noel örne ini verir ve Noel in belki de y l n en önemli ekonomik olay oldu unu hatta pek çok ifl yerinin yaflamas n n veya iflas etmesinin Noel sat fllar na ba l oldu unu belirtir (1994:1). Birleflik Devletlerde tatiller fazla harcaman n zamanlar d r ve böylece bunlarla iliflkili ticarî bir a vard r. Santino, bu ticarî a n festivaller çerçevesinde dönüflünü ay ay ele alm fl ve festivaller çevresinde bulunan aylarda sat fllar n fazla di erlerinde ise az oldu unu belirtmifltir (1994:8). Smith de festivallerin, pek çok iflyerinin y l boyunca kâr-zarar aras ndaki iliflkisini belirledi ini söyler. Festivallerin ekonomik aç dan olumsuz yönü olarak da Smith, festivallerin insanlar iflten al koyarak ekonomiye zarar verebilece ini belirtir (1972:166). Toplumlarda festivallerin önemli ekonomik ifllevleri vard r. Yeni Y l festival örne inden yola ç karsak, toplumumuzda Yeni Y l n yaklaflmas ile birlikte çevremizde bafllayan ekonomik canl l görmemiz mümkün olacakt r. Politik aç dan da festivallerin çeflitli ifllevleri vard r. Santino, Noel örne inden yola ç karak politikac lar n bu durumu, tebrik kartlar göndererek, konuflma yaparak seçmenlerini kazanmak için bir vesile olarak kulland ndan bahseder (1994:1). Festivaller uzun zamanlardan beri politik amaçlar için kullan lm flt r. Ülkelerin kurucular n n do um günlerini örnek veren Smith, yüzy llardan beri dünya çap nda ülkelerde kurucu do um günlerinin kutland n ve bu uygulaman n vatanseverli i sa lamak, demokratik, komünist veya sosyalist yaflam tarz na düflkünlü ün derin duygular n meydana getirmek için modern ülkelere uyarland n belirtmifltir (1972:167). Art k günümüzde, festivallere ait sembollerin politik amaçlar için kullan ld ndan bahsedilmektedir. Öktem, Noel Baba sembolünü güçlenen kapitalizmin 19.yy da yaratt n ve inanç boyutu güçlü olan ABD nin toplum psikolojisinin kapitalist ekonominin flahlan fl nda Noel Baba y, baflta Coca-Cola olmak üzere tüketicinin emrine verdi ini belirtir. Bir çizgi film kahraman olarak yarat lan ve manevi destek almak için de 3. yüzy lda Anadolu da yaflam fl bir aziz olan Aziz Nikola yla (Saint Nicolas) ba kurulan Noel Baba sembolünün, t pk dinin siyasete alet edilmesi gibi, bu kez de dinin tüketim ekonomisinin sömürü alan içine girdi ini söyler (Öktem 1997). Festivallerin ayr ca birtak m sosyal ifllevleri vard r. Smith, genel kat l m n oldu u durumlardaki festivallerde, festivalin s kl kla bir toplulu un üyelerinin bir araya gelmesi için tek vesile oldu una de inir. Bu vesile ile de, topluluk üyelerinin etkileflime girdi ini etkileflimin de üyeler için tatmin edici oldu unda, festivalin isteyerek tekrar edildi ine de- inen Smith, genel kat l m n oldu u festivallerde bireyin toplulukla iliflki kurdu unu ve toplulukla kendini tan mlad - n söyler. Festival sosyal ba l l artt ran, bireyin veya grubun bir topluma entegrasyonunu sa layan, olumlu bir temsil tak- 35

33 viyesini, paylafl lm fl ve yeniden güncel üyeleri olarak sürdürmeleri için birinci araçt r (1972:167). Santino da Noel örne ini vermifl ve bugünü ailelerin bir araya geldi i ve birlikte geçirilen bir dönem olarak de erlendirmifltir (1994:1) Smith ve Santino nun da belirtti i gibi festivaller üyeler için bir araya gelme dönemleridir. Smith, insanlar n birlikte e lenebilecekleri, iflten uzak olmak için periyodik zamanlara ihtiyaç duyduklar n belirtir(1972:161) Festivalin ritüel ve seremonik ifllevine de k saca de inen Smith, refah sa lama, gelece i önceden haber verme, gelecek olan y l n rotas n etkileme, bir kifliyi veya bir fleyi onurland rma vb. ifllevi yerine getirdi ini fakat bunlar n hiçbirinin festivalin bütününde ifllevini aç klamaya yeterli olmad n söyler. Sonuç olarak festivalin ana fonksiyonunu, insanlar n birlikte e lenebilecekleri bir f rsat- kabul edilme ve kabul edilmenin ambiyans içinde iliflkide bulunma-olarak de erlendirir (1972:167). Festivalin ifllevlerini flöyle bir de- erlendirdi imizde yaflam m za ne derece nüfuz etti ini alg lamam z mümkündür. Ekonomik, politik, sosyal vb. pek çok alanda yaflam m zda belki biz fark nda olmasak da önemli bir yer teflkil etmektedir. Yeni Y l bir Festivaldir den yola ç - karsak, ailelerin bir araya gelmesi, meydanlarda yap lan kutlamalar ile sosyal ba lar artt r c bir ifllevi yerine getirdi- ini gözlemlememiz mümkün olacakt r. Yeni Y l, hediye, mutfak, giyim, süsleme vb. al flverifli de beraberinde getirdi i için ekonomik aç dan da bir canlanmay sa lamaktad r. Toplu olarak hediye verme, yeni bir y ldan beklentiler do rultusunda birtak m ritüellerin gerçeklefltirilmesi ile de bir festival olarak ritüel formlar bar nd r r ve ifllevini sa lar. Yeni Y l da halka seslenme ve kutlama mesajlar göndermek için önemli bir vesiledir. Bu do rultuda da politik yaklafl mlara aç kt r. Özetle festival, yak n bir araflt rma ve analizi gerektiren oldukça karmafl k ve önemli bir fenomendir. Buna ra men, Halk Bilimi çal flmalar nda bu alan ihmal edilmifl; festivale iliflkin en önemli çal flmalar son otuz y lda antropologlar taraf ndan Amerika Birleflik Devletleri ve ngiltere de gerçeklefltirilmifltir. Smith, Halk Bilimcilerin, Halk Bilimi nin alt dallar n içeren festival kavram n ihmal ederek, tutarl l k iddias nda bulunmalar n ironi olarak de erlendirmektedir (1972:170). Sonuç olarak çal flmam zda bir festival kavram tan mlanm fl olup, bu festival kavram n n içeri ine, toplumundaki ifllevlerine ve çeflitlerine de inilmifltir. Ve bu çeflitlili ine göre de bir s n fland - r lmaya gidilmifltir. Halk Bilimi aç s ndan oldukça dar bir anlamda kullan lan festival kavram na daha genifl bir perspektiften bak labilece ini ve bundan sonra bu konuda yap lacak çal flmalara farkl bir yaklafl m sa layaca n umuyorum. KAYNAKLAR Boratav, Pertev Naili. (1994). 100 Soruda Türk Folkloru. stanbul: Gerçek yay. Brunvard, Jan Harold. (1978). American Folklore An Encyclopedia. New York & London : Garland Publishing. Green, Thomas A. (1997). Folklore An Encyclopedia of Beliefs, Customs, Tales, Music and Art. Volume I & II. Öktem, Prof. Dr. Niyazi. (1997).Noel Baba Yaln z Hristiyanlara m ait?.yeni Yüzy l, y l:3, s: 748. Örnek, S.V. (2000). Türk Halk Bilimi. Ankara: Kültür Bakanl. Santino, Jack. (1994). All Around The Year, Holidays & Celebrations in American Life. Urbana and Chicago: University of llinois Press. Smith, Robert Jerome. (1972). Social Folk Customs Festivals and Celebrations. ç. Folklore and Folklife. Dorson. R.M. Chicago & London : The University of Chicago Press. Türkçe Sözlük (1998). TDK yay. 36

34 DO UMUNUN YÜZÜNCÜ YILINDA KIRIM TATAR FOLKLORCUSU KER M CAMANAKLI Concerning the 100th anniversary of Crimean Tatar Folklorist Kerim Camanakl s Birth Anniversaire centième du Folkloriste K r m Tatar Kerim Camanakl Prof. Dr. Elfine S BGATULL NA ÖZET K r m Tatar flairi, edebiyat ve folklor alimi Kerim Reflido lu Reflidov( ), 1930 lu y llarda flair olarak tan n r. Eserleri Yeni Dünya, Genç Kuvvet gazetelerinde ve leri dergisinde bas l r ve Azatl k fiark lar adl fliir kitab yay mlan r. Böylece, Yazarlar Birli i ne kabul edilir y l nda Kerim Residov Kazan da K r m Tatar flairi fiamil Tuktargazi üzerinde yapt tezle filoloji doktoru unvan n al r y llar nda K r m da Dil ve Edebiyat Araflt rmalar Enstitüsü nde Edebiyat ve Folklor Bölümü Müdürü olarak çal fl r. Onun rehberli inde K r m Tatar folkloru, sistemli olarak araflt r lmaya bafllan r. Türk halk hikaye ve destanlar ndan As k Garib, Koblandi Bat r, Kuzu Körpefl in K r ml lar aras ndaki çeflitli varyantlar n bulur y l güzünde savafla gider y l nda ana vatan K r m düflman eline düfler. Kerim Camanakl ailesi Kazan a tafl n r y l n n may s nda K r m Tatarlar, vatan haini damgas yla kendi öz yurtlar ndan sürülünce, Camanakl ailesi için de K r m a dönüfl yasaklan r. Tataristan n Alaboga flehrine sürülür. Alaboga da yirmi y l ö retmenlik yapan Kerim Camanakl, Doçent Residov Alaboga Devlet Pedagoji Enstitüsünde talebelere folklor, edebiyat teorisi üzerinde dersler okutur, 1953 y l nda Rus ve Bat Edebiyatlar Bölümünde müdür olarak çal fl r. Anahtar Kelimeler Kerim Camanakl, K r m Folkloru, Tataristan ABSTRACT The Crimean Tatar poet and scholar of literture and folklore, Kerim Reflido lu Reflidov ( ) first became known in the 1930s as a poet. His works were published in the Yeni Dünya and Genç Kuvvet newspapers, in leri magazine, as well as in book form under the title Azatl k fiark lar, and he was accepted in the Writers Guild. In 1937, Kerim Reflidov received the title of doctor of philology for his work on Crimean Tatar poet fiamil Tuktargazi. Between the years of 1935 and 1941 he worked as Director of the Literature and Folklore Department of the Language and Literature Research Institute in Crimea. Under his guidance, Crimean Tatar folklore began to be systematically investigated for the first time. Reflidov also collected variants of the Turkish folk narratives and epics Afl k Garib, Koblandi Bat r, and Kuzu Körpefl in Crimea. He went to war in 1941 and Crimea, his fatherland, was invaded in Kerim Camanakl and his family moved to Kazan. When, in May 1944, Crimean Tatars were banished as traitors from their own lands, it became impossible for the Camanakl family to return to Crimea. Camanakl was exiled to Alaboga in Tataristan. Kerim Camanakl worked as a teacher for twenty years in Alaboga and gave courses on folklore and literary theory at the Alaboga National Pedagogical Institute, where he became director of the Department of Russian and Western Literatures in Key Words Kerim Camanakl, Crimean Folklore, Tataristan K r m Tatar flairi, edebiyat ve folklor alimi Kerim Reflido lu Reflidov 21 Ocak 1905 tarihinde K r m n Kizlev kasabas Camanak köyünde dünyaya gelmifltir. Kardefli Mennan Camanakl ( ) da K r m n tan nm fl flairlerindendir ve II. Dünya Savafl nda flehit olmufltur. Köydeki orta okulu bitirince Kerim Residov Akmescid e (Simfiropol) gelir * Rusya Fed. Tataristan Cumhuriyeti Alabuga Devlet Pedagoji Üniversitesi Ö retim Üyesi 37

35 ve ö retmenlik e itimi almaya bafllar. Önce Pedagoji okulunda, sonra Pedagoji Enstitüsünde okumaya bafllar. Dil ve edebiyatla ilgilenir, ilk fliirlerini ö rencilik y llar nda yazmaya bafllar lu y llar n bafl nda K r m halk onu Kerim Camanakl ad yla bir flair olarak tan - maya bafllar. Eserleri Yeni Dünya, Genç Kuvvet gazetelerinde ve leri dergisinde bas l r y l nda Azatl k fiark lar adli fliir kitabi yay mlan r. Böylece, Yazarlar Birli i ne kabul edilir. Rus ve Kazan Tatar yazarlar ile iliflkilerini güçlendirir. Yalta da tedavi gören Kazan Tatarlar n n meflhur yazar Galimcan Ibrahimov la sohbetlerde bulunur. Kazan k z Reflide han mla evlenir y l nda Kerim Residov Kazan da Kirim Tatar flairi fiamil Tuktargazi yarat c l üzerinde doktora tezini savunur ve filoloji ilimleri namzeti derecesini al r. Kerim Camanakl, K r m Tatarlar aras nda kendi edebiyatlar üzerine doktora tezi yazan ilk alimlerden biridir y llar nda K r m da Dil ve Edebiyat Araflt rmalar Enstitüsü nde Edebiyat ve Folklor Bölümü Müdürü olarak çal fl r. Onun rehberli inde K r m Tatar folkloru, sistemli olarak araflt r lmaya bafllan r. Çeflitli köy ve kasabalara ilmi heyetler gönderilir ve çok say da Tatar masal, türkü, bilmece gibi sözlü ürünlerin yan nda ve el yazma edebi metinler toplan r. Kerim Camanakl n n Cin ve Maniler (Simferopol, 1940), K r m Tatar Masallar (Simferopol, 1941) gibi eserleri ve birçok makalesi yay mlan r. Cin ve Maniler kitab na girmifl cinler, K r m n Kizlev, Ak-Seyh, Cankoy, Kerc gibi il ve ilçelerinde, maniler Yalta, Alusta, Balaklava, Sudak v.b. kasabalar nda derlenmifl, binden fazla cin ve iki yüzden fazla mani örne i verilmifltir. Camanakl bu eserleri 3 gruba ay r r: 1. Rekrut (Çar döneminde 25 senelik asker hizmeti dönemi) ve I. Dünya Savafl ile ilgili cinler. 2. Gündelik hayat ve sevgi konulu cinler. 3. Maniler. Kitabin Girifl inde bu iki halk fliiri türünün ortak ve farkl taraflar n anlat r. Ortak yönler olarak Camanakl, cin ve manilerdeki dile al nm fl pek çok konuyu gösterir: Milletin ink laba kadarki zor durumu, açl k, yoksuzluk, zorla yap lan nikahlar, askerlik, vatan hasreti v.b. Cin ve manilerin ay rt edici taraflar diye o fliir yap s ndaki de ifliklikleri, hece say - s ndaki farl l klar gösterir. Mesela mani örne i: Kaya dibi saz olur, Gül aç lsa, yaz olur, Ben sana gül diyemem Gülün ömrü az olur. Cin örne i: Y ld z seyrek, gün aç k, bulutsuz hava, Çaresizim, yaln zl ktan yüre im yanar. Camanakli Kirim Tatar halk destanlar na ve masallar na ilk dikkat çeken alimdir. Kendi eserinde Tatar masallar n n edebi ve içtimai k ymetini anlat r, aksakallar n masal söyleme-anlatma adetini araflt r r, milletinde sevilmifl masallar n baz lar büyük Rus flairi A.S. Puskin in eserleri için zemin oldu- unu ispatlar. Türk halk hikaye ve destanlar ndan Asik Garib, Koblandi Bat r, Kuzu Körpefl in K r ml lar aras ndaki çeflitli varyantlar n bulur. Togaybey adindaki XVII. yüzy l yazar n n elyaz l eserini araflt r p, onun ismini ve 38

36 icad n edebiyat aleminde ilk defa o tan t r. (K z l K r m Gazetesi, No: 94 (1939). II. Dünya Savafl Kerim Reflidov un çal flmalar n derinden etkiler y l güzünde savafla gider, cephenin ön saflar nda savafl r y l nda K r m düflman eline düfler. Kerim Camanakl ailesi Kazan a tafl n r y l n n may s nda K r m Tatarlar, vatan haini damgas yla kendi öz yurtlar ndan sürülünce, Camanakl ailesi için de K r m n yollar kapan r. Kerim bey ve Reflide hanim bir daha K r m a dönemezler y l nda savas bitinceye kadar Kerim Reflidov Semerkand pedagoji Enstitüsünde doçent olarak çal fl r. Onun kardeflleri de bu dönemde Orta Asya taraflar nda sürgündedirler y l n n yaz nda Kerim bey Kazan da ailesine kavuflur, ama ona Kazan a yerleflmeye izin verilmez ve sürgünlük yeri olarak Tataristan daki küçük Alaboga flehri seçilir. Onlar Alaboga ya tafl n rlar ve Kerim beyin vefat na kadar orada yaflarlar. lk bak flta eski bir Rus flehri gibi gözüken bu küçük ve düzensiz flehri Kerim bey önceleri be enmez ve vatan na dönmek hayalleri ile yaflar, ama sonra cani-teni ile sever, fliirlerinde bile övmeye baslar (mesela Alaboga-Camanak fliiri). K r m da dönemez ve K r m n ba- ms zl n göremez ise de Özbekistan daki akrabalar ve arkadafllar ile ara-s ra görüflmek imkan n bulur. Meslektafllar R.Tincerov, Y.Bolat la birlikte halk masallar n n yeni derlemelerini (Taflkent, 1959) haz rlar. Savafl kahraman ve meflhur Kazan Tatar flairi Musa Celil in ( ) hayatini ve yarat c l n tan t p, Özbek dilinde yay mlar. (Taflkent, 1958). Tataristan Kitap Nesriyatinda K r m Tatar Halk cad Örnekleri ad yla bir kitap yay mlamak için çal fl r. Alaboga da yirmi y l ö retmenlik yapan Kerim Camanakl, iyi bir ö retmen ve bilim adam olarak bütün Tataristan da tan n r. Tatar edipleri, sanatç lar aras nda yeni dost ve arkadafllar bulur. Doçent Residov Alaboga Devlet Pedagoji Enstitüsünde talebelere folklor, edebiyat teorisi üzerinde dersler okutur, 1953 y l nda Rus ve Bat Edebiyatlar Bölümünde müdür olarak çal - fl r y l nda vefat eder. Mezar Alaboga dad r. Günümüzde flehrin yeni sokaklar ndan birisine Kerim Camanakl ad verilmifltir. 39

37 KAN OLGUSUNUN SOYUN DEVAMLILI I BA LAMINDAK DÖNÜfiTÜRÜCÜLÜ Ü The Transformative Force of Blood In Terms of the Bloodline Evrim ÖLÇER ÖZÜNEL* Tanr lar bafllang çta ne yapt ysa onu yapmal y z. Satapatha Brahmana, VII,2,1,4 ÖZET Kan olgusunun antropolojik aç dan bireysel ve/veya toplumsal dönüflüme kaynakl k etti ini savlayan bu makalede ritüeller arac l yla süreklili i sa lanan kan temelli sözleflmelerin nedenleri ve birbirleriyle olan iliflkileri ele al nm flt r. Kan olgusunun simgeledi i dönüflümler sözleflmeler ba lam nda de erlendirilmifl, ritüellerde kan n dönüfltürücülü ü erginleme kavram yla birlikte okunmufltur. Kanl sözleflmeler arac l yla benleflme ve bizleflme süreçlerini biçimlendiren geçifl ritüelleri olarak, adet kanamalar, sünnet törenleri, evlilik kurumuyla iliflkilendirilerek bekaret olgusu ve kutsala sunulan kurban kan de erlendirilmifltir. Sonuçta, kan ve soyun devam aras ndaki iliflki erginleme ba lam nda de erlendirildi inde karfl m za üç türlü erginleme aflamas ç km flt r. Bunlar, adet kanamas yla birlikte gerçeklefltirilen genç k z kanamas, erkek adaylar na soyun devaml l ndaki rollerini hat rlat c sünnet törenleri, evlilik kurumuyla ve soyun devaml l yla iliflkilendirilen bekaret kan ve son olarak da, soyu devam ettiren do um kan d r. Bu ba lamda denilebilir ki, kan olgusu, toplumsal sözleflmeler arac l yla kutsal olanla iliflkiye geçifl süreçlerinde dönüfltürücü bir iflleve sahiptir. Ça r flt rd fliddet ve korku varolma dürtüsünün arkas nda kalarak kan olgusunu, kutsal olana daha da yaklaflt rmaktad r. Anahtar Kelimeler Kanl Ritüel, Erginleme, Dönüflüm ABSTRACT Within the context of this article, the phenomenon of «blood» is considered as the ground for the transformation of individual and/or society. It further elaborates on the responses for blood contracts which maintained its sustainability through rituals, and their relationship. This article evaluates the transformations that the phenomenon of blood symbolises and combines the concept of transformation rituals together with initiation. Thus, when we evaluate the relationship between blood and bloodline, we discover with three different stages of initiation. These involve : menstruation, as the sign of becoming a woman, circumcision as the first step of being a man, and for last, virginity blood related to marriage institution and ancestry. The phenomena of blood have the additional function of transformation to the sacred status through social contracts. Key Words Blood rituals, Initiation, transformation, Evren kaostan oluflmufltur ve bilinemeyen bir biçimde sürekli restorasyona yani yeniden üretime ihtiyaç duyar. Bafllang c n bu bilinmezli i merak konusu olur. Merak, insan pani e sürükler. flte tam de bu noktada mit, korku ve pani i anlama dönüfltürür. Yapt, fley korkuyu ilginçlefltirerek dayan labilir k lmakt r. Dahas bunu yaparken oldukça s radan bir yöntem kullan r; ritüelden yararlan r. Ritüel, süreklili i sa layarak bir anlamda korkulan fleyi s radanlaflt - r r. Gündelik yaflam n bir parças na dönüflen korku nesnesiyle yüzleflmenin en kolay yolu da, korkuyla birlikte oluflan dehflet ve vahfleti yani fliddetin özünü, * Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Edebiyat Bilim Dal Doktora Ö rencisi 40

38 ötekine yönlendirmektir. Hem öteki ne hem de ben olana en yak n olgulardan birisi de kand r. Kan n bu baflar s n n alt nda hem yaflam n bafllang c n hem de sonunu hat rlatmas aranmal d r. Kan ve korku ikilisi aras ndaki birbirine koflut bu iliflkiyi, kan ve bereket 1 ikilisi aras nda da görmek mümkündür. Bereket kavram, içinde üretkenli i ve ço almay bar nd r r. Üreme ise iki varl k aras ndaki kaç n lmaz etkileflim sayesinde gerçekleflir. Bu ba lamda, ayn iliflkiyi korku ve üreme aras nda da yakalamak olas d r. Burada da karfl m za, bafllang ç ve son kavramlar ç kar. Birisi bir fleyi bafllat r ve sonland r r. flte bu bafllatma ve sonland rmay kavrama çabam z miti ürkütücü k lar. Bu da, birçok ritüelin kanl olmas na neden olur. Ritüellerle iliflkilerimiz de ihtiyaç duyma biçimlerimizin aç k bir tablosuna dönüflür. Korktu umuz ve sayg duydu umuz, bafllatan ve bitiren fleyle aram zda bir antlaflma yapmam z gerekir. Yapt m z antlaflmalar bizi bir araya getirerek hem güçlü k lar hem de di erlerinin nezdinde statümüzü belirler. Bu antlaflmay sa lamlaflt racak ve baki k lacak olan da, kutsalla iliflkisi ilk ça lardan beri güçlü olan kan n ta kendisidir. Bu ba lamda kan, fliddet ve bereket kavramlar irdelendi inde her bir kavram n, ritüellerle birlikte düflünülmesi gereken erginleme süreçleriyle olan iliflkisi de aç a ç kar. Burada öncelikle, kan olgusunun antropolojik aç dan bireysel ve/veya toplumsal dönüflüme kaynakl k edip etmedi i tart fl lacakt r. Ritüeller arac l yla süreklili i sa lanan kan temelli sözleflmelerin nedenleri ve birbirleriyle olan iliflkileri ele al nacakt r. Kan olgusunun simgeledi i dönüflümler sözleflmeler ba lam nda de erlendirilecektir. Kanla yap lan ritüellerde kan n dönüfltürücülü ü erginleme kavram yla birlikte okunacakt r. Kanla gelen fliddet ve kanla gelen sükunet aras ndaki iliflki de- erlendirilecektir. Kanl sözleflmeler arac l yla benleflme ve bizleflme süreçlerini biçimlendiren geçifl ritüelleri olarak, adet kanamalar, sünnet törenleri, evlilik kurumuyla iliflkilendirilerek bekaret olgusu ve kutsala sunulan kurban kan irdelenecektir 2. Gelenek, süreklilik ve kimlik üçlüsü ile mit, ritüel ve insiyasyon üçlüsü aras nda yatay ve dikey olmak üzere baz benzerlikler bulunmaktad r. Mit, rit ve inisiasyon birbirlerini takip eden ve bütünleyen bir süreçte gerçekleflir. Ayn olgunlaflma ve biçimlenme süreci gelenek, süreklilik ve kimlik üçlüsü aras nda da vard r. Sözü edilen yatay bir ilerlemedir. Dikey ilerleme ise gelenek-mit, süreklilik-rit, kimlik-inisiyasyon kavramlar n n karfl l kl etkileflimleriyle oluflur. Burada tart fl lacak olansa daha çok kimlik ve inisiyasyon ikilisidir. Bunun nedeni bireyin bir kimlik edinmesiyle inisiye edilmesi aras ndaki yak n iliflkidir. nisiyasyona tabi tutulan birey, hem toplumsal hem de bireysel bir kimlik kazan r. Kimlik aidiyet duygusuna içkin bir kavramd r ve bireyin di erleri karfl s ndaki statüsünü belirler. nisiyasyon yani erginleme en kaba anlam yla bir sözleflmedir. Toplumla ve bireyin kendisiyle yap lan bu sözleflmeyle birlikte, taraflar bir antlaflmaya var r. Var lan bu antlaflmayla taraflar n statüsü belirlenir. Ne var ki, bu statünün belirlenebilmesi için bireyin çeflitli s namalardan ve dayan kl l k testlerinden geçmesi gerekmektedir. Bu noktada erginlemenin fliddetle olan iliflkisi karfl m za ç - kar. Söz konusu fliddet olgusu geçifl ritüelleri üzerinden dolay mlanarak ben leflecek olana yans t l r. Bu yans maya da- 41

39 yan kl l kla karfl l k verense bir kimlik edinerek iktidarla 3 olan iliflkisini sa lamlaflt r r. Mircae Eliade ye göre inisiyasyon simgesel bir ölüm ve yeniden dirilme arac l yla bilgisizlik ve olgunlu a eriflememifllikten yetiflkin insan n ak l ça- na geçifltir (Mitlerin Özellikleri 245). Ona göre insan, bir kez do makla tamamlanm fl say lmaz; ruhani olarak bir ikinci kere daha do mas gerekir; eksikli, rufleym halinde bir durumdan mükemmel bir eriflkin konumuna geçmektedir (Kutsal ve Dind fl 157). Yetiflkin insan n ak l ça na geçen birey, bundan böyle toplum taraf ndan kendisine yüklenen sorumluluklar eksiksiz tamamlamakla ve tekrar etmekle yükümlüdür. Eliade ye göre erginleme kavram üç kategoride ele al nmal d r. lki, ergenlik ritüelleri olarak bilinen çocukluktan yetiflkinli e at lan ad m n sembolik yeniden üretimleridir. Di eri, gizli bir toplulu a ya da kardefllik birli ine girerken uygulanan ritüellerdir. Sonuncu katagoride ise Eliade, mistik erginleme süreçlerini de erlendirir (Rites and Symbols 2). Arnold van Gennep de inisiyasyon ritüellerinin yaln zca ergenli e geçiflle iliflkilendirilmesine itiraz eder (66). Bu ba lamda bireyin yaln zca ergenlikten yetiflkinli e geçerken de il yaflam boyunca dönüflerek statüsünü de ifltirdi i söylenebilir. Bunu yaparken de en aç k biçimde kan olgusundan faydalan r. Kan n geçifl ritüellerinde bu denli önemli rol almas n n bir nedeni de yukar da sözü edilen inisiyasyon ve fliddet aras ndaki ba da aranmal d r. Arkaik zamanlardan bu yana insanlar kan arac l yla kutsal olanla iletiflim kurma çabas na girmifllerdir. Bu da do al olarak kan n kutsalla iliflkilendirilmesi demektir. Eliade, Kutsal ve Dind fl adl çal flmas nda trajik ve kanl evren yarat l fllar ndan söz eder. nsan da bu tür tanr sal eylemlerin taklitçisi olarak niteler (32). Gerçekte dünyan n do umunu sa lam fl olan ezeli kurban n simgesel taklidi olan kurban törenlerinden bahsederken de bunlar n kozmogoni ile olan ba lant s na dikkat çeker (36). Eliade nin kuramsal olarak aç klad trajik ve kanl evren yarat mlar ndan birisine Bat Afrika daki Dogonlar da rastlan r. Burada Dogonlara ait mite k saca de inmek uygun olacakt r. Dogonlar n kozmogoni anlay fl nda y ld zlar n oluflumu son derece kanl sahnelerle simgesellefltirilmifltir. Dogonlarda evren, Amma adl tek bir tanr n n sözüyle yarat lm fl bir zerreden do mufltur. Bu küçük fley dünyan n yumurtas denen genifl bir rahim meydana getirmifltir. Bu etene iki ikiz ö eye bölünmüfltür. Eteneler bu iki çifte yaflam vereceklerdir. Fakat yumurtalardan birisinden erkek olan Ogo erken ç kar. Ogo, evrene tek bafl na hükmetmek için di er yumurtalar çalar. Fakat bu h rs zl k evrende kaosa neden olur. Bu kaosun diyeti Ogo yla ayn ruhtan olan ikizi Nommo semu nun kurban edilmesiyle ödenir. Ard ndan, kurban ifllemini gerçeklefltiren Nommo tittiyayne sünnet edilir, göbek ba kesilerek etenesinden ayr l r. Çift olan eteneyi ar nd ran ameliyatlardan Sirius y ld z do ar. Sünette akan kan merkezden güneye do ru yol al r ve orada Venüs do ar (Mitolojiler Sözlü ü 655). Mit, Ogo ve Nommo aras ndaki çat flmalarla ve bu çat flmalar sonucunda ortaya ç kan yer ve gök cisimlerinin oluflumunun anlat m yla devam eder. Burada, Ogo nun neden oldu u kaosun yok edilebilmesi için kurban yöntemine ve düzenin yeniden sa lanabilmesi için akan kan n ar nd r c l na ihtiyaç du- 42

40 yulmas dikkat çekicidir. Anlat n n sonunda konumuz aç s ndan belirleyici olan bir olay daha gerçekleflmektedir. Bu bölümde Amma, Ogo yu erken kurban etti ini anlar ve onu yeniden diriltme çabas na girer. Bunu da gene bir dizi sembolik kan ak tma ritüeliyle gerçeklefltirir. Burada dünyadaki yaflam n tümünü temsil eden kurban n kan üzerine akar. Bu durum, akan kan n ön yarat n n belirtisi olan kad nlardaki aybafl kanamalar yla bir tutulmufltur. Asl nda gelecekteki yaflam sa layan yeryüzünün aybafl s d r (Mitolojiler Sözlü ü 656) flte tam da bu noktada göz önünde bulundurulmas gereken bir di er sorun da, bafllang ç, üreme ve cinsellik aras ndaki etkileflimin ortaya konmas d r. Üreme ve soyun devaml l sürecinde kan olgusunun rolünü belirlemek cinsellikle iliflkili kanamalar n, kozmogoninin restorasyonunu, mikrokozmik düzeyde nas l yeniden üretti ini anlamak aç s ndan önemlidir. Ek olarak, kan olgusunun bireyi dönüfltürmedeki ve toplumsal statüsünü belirlemedeki önemini de ortaya ç kar r. Bu noktada, kan olgusu ile soyun bafllang c ve devaml l aras nda kurmaya çal flt m z ba irdelemek uygun olacakt r. Kanl kurban sunumlar yla atalarla yani soyun bafllang c yla iliflkiye girme birçok kültürde oldu u gibi Türk mitolojisinde de karfl m za ç kmaktad r. Göktürklerin Ata-Ma aras 4 na giderek atalar na kurban sunmalar bu ba lamda ele al nabilir. Atalar n bir ma- arada bulunmas ve soyun süreklili inin bu atalara sunulacak kurban kan arac l yla sürdürülebilmesi inanc, kan ve soyun devaml l aras ndaki iliflkiyi aç a ç karmaktad r. Ayr ca, insan için yaflamsal bir s v olan kan n önemi Kur an- Kerim de de insan bir kan p ht s ndan yarat ld vurgulanarak bildirilmektedir (Alak/2). Tüm bu veriler bizi do al olarak kan n hem kutsal olanla hem de soyun süreklili iyle olan ba n çözümlemeye yöneltmektedir. Kurban kelimesinin kökü krb, Arapça anlam yla yak nlaflma, bir bak - ma akrabal k kurma anlam ndad r (Eröz 17). Yak nlaflma ve akrabal k kurma kavramlar ise toplumsal sözleflmelere içkin olduklar ndan insan n kutsalla olan sözleflmesini de simgesel boyutta belirginlefltirmektedir. Eröz e göre kurban, toplumsal yönüyle süreklilik kazand r c, dayan flmay artt r c, tinsel yap y güçlendirici ve kuflaklar aras nda ba kurma ifllevlerini (132) yerine getirmektedir. Görülüyor ki kurban olgusu erken zamanlardan beri, ak t lan kanla birlikte kutsal olanla soyun devaml l üzerine yap lan bir anlaflma biçiminde karfl m za ç kmaktad r. Soyun devam ettirilerek kutsal evren kozmogonisin tekrar edilmesi birçok aflamada gerçekleflir. nsan do umundan itibaren bu aflamalar n her birinden s nanarak geçirilir ve tam anlam yla biz den olmaya haz r hale getirildi inde de kozmogonik yeniden üretimi, gerçeklefltirmekle yükümlü k l n r. Bu noktada insan n yaflam boyunca toplumla ve kutsal olanla imzalad kanl sözleflmeleri erginleme ve kimlik ikilisi ba lam nda irdelemek uygun olacakt r. Örne in, aybafl kanamalar, genç k zl ktan kad n olma sürecine at lan ad - m n en belirgin özelliklerinden birisidir. Kanamaya bafllayan k z bundan sonra yetiflkin kad nlar n dünyas na ad m atmaya haz rlanmak durumundad r. Genç k z yetiflkin kad nlar n dünyas na ad m atarken yetiflkin erkeklerin dünyas ndan da ayak çekmek zorunda b rak labilir. Bunun en aç k sebebi üremeye haz r hale gelmifl olufludur. Akan kanla birlik- 43

41 te genç k z kad n olman n yaln zca bir ad m gerisindedir. Bu noktadan itibaren k z, kendisini dölleyerek yeni bir yarat - ma vesile olmas n sa layacak erkekle karfl laflana kadar, erkek dünyas ndan uzak durmal d r. Bu ba lamda genç k - z n ilk erginleme süreci fliddetli bir biçimde tabulaflt r l r. Akan kan kirlidir; elbette bunun bir nedeni de adet dönemlerinde kad nlar n do urganl k ve döllenme becerilerinin ask ya al nm fl olmas yla iliflkilendirilebilir. Genç k z kan - n n kirli olma halinden yaflam n n di er iki erginleme sürecinde 5 kurtulacakt r ne var ki, do urganl n n ask ya al nd - n n iflareti say lacak adet kanamas her zaman kirli kalacakt r. lk kanama, k z n toplumla bir antlaflma imzalamaya ve bu antlaflman n yükümlülüklerini yerine getirmeye haz r hale gelmifl oldu unun da bir göstergesidir. Bir kad n n cinsel ifllevli inin aç a ç kt bu dönem, genç k z n soyun devam ba lam ndaki konumunu da belirler. Bu yüzden genç k zdan akan ilk kan t pk evrenin yarat l fl sürecinde akan kurban n kan gibidir. O da en k sa zamanda evrenin yeniden üretimi ve restorasyonu sürecine kat lacakt r. Bu sürecin ifllevsel bir parças haline gelebilmek için ak tt kan arac l yla hem toplumsal hem de bireysel bir sözleflmeye imza atm flt r. Yeni edindi i kimlik onu yaflam n bir üst evresine karfl dayan kl hale getirme haz rl d r. Kan ak t larak imzalan di er bir sözleflme de erkekli e ad m töreni olarak bilinen sünnet törenlerinde gerçekleflir. Sünnet arac l yla erkek aday inisiyasyon geçirir ve genç k z n tersine erkeklerin dünyas na ad m atmaya haz r hale getirilir. Sünnet ritüeli arac l yla erkek aday, ileride soyun devaml l n sa layacak uzvunun bir parças n kutsal olana verir. Böylelikle de, bir anlamda uzvun kurban gerçeklefltirilmifl olur. Yaflam n n erken dönemlerinde bafl na gelen, fliddete dayal erginleme süreci ona, ileride uzvunun soyu devam ettirmede yaflamsal önem tafl d n, yaflam n n birçok evresinde hat rlatacakt r. Sünnet ritüelinin ard ndan erkek aday toplumsal ve de bireysel, kanl bir sözleflme imzalayarak soyun devaml l n sürdürece inin garantisini vermifl olur. Sünnet töreni ve adet kanamas yla toplumla ve kutsal olanla antlaflma yapan genç k z ve erkek yaflamlar n n bir di er dönüm noktas olan evlilik aflamas na geldiklerinde de benzeri bir sözleflme imzalarlar. Evlilik kurumu ad na at - lan imza, evrenin yeniden yarat m n ve soyun süreklili inin sa lanaca na dair bir sözleflmedir. Kad n ve erkek bu törenle hem topluma hem de kutsal olana söz verirler. Bu sözün geçerli k l nabilmesi de kad n n bekaret kan n n kurban kan n an msatacak biçimde ak t lmas yla sembolize edilmifltir. Hatta bu kan Anadolu kültürü de dahil olmak üzere birçok kültürde törenlerle kutlanm flt r ve kutlanmaktad r da. Nerin Köse, dü- ünün son uygulamalar ndan biri olan duvak gelene inin çiftlerin kar -koca olmas, gelinin bakireli ini ispat etmesi halinde düzenlendi ini aktar r (93). Erkek, soyun devaml l n sa layan uzvuyla bir zafer elde etmifl ve kad n n kan n bir anlamda kutsal olana kurban olarak sunmufltur. Bu ritüelde karfl m - za ç kan kad n kan, kirli görülmez aksine gurur duyulacak bir iktidar simgesine dönüflür. Bunun nedeni akan bu kan n ard ndan soyun devaml l n n garanti alt na al nm fl olmas d r. Ak t lan bu kan n ard ndan kad n, art k erkeklerin dünyas nda olmasa da, en az ndan tek erke in dünyas na ad m atm fl 44

42 olur. Bundan sonraki görevi antlaflma gere i evrenin yeniden yarat l fl n taklit edebilmek amac yla do um yapmak olacakt r. Do um, bir kad n n yaflam boyunca geçirdi i erginleme aflamalar n en önemlisi olarak görülebilir; çünkü kad n bu yolla soyu devam ettirdi ini ispatlam fl, dolay s yla da iktidar n sa lamlaflt rm fl olacakt r. Kad n n do um s ras nda ak tt kan evrenin yarat l fl nda kaostan düzene geçiflte akan kurban kan n n sembolik yeniden üretimidir. Kad n n erginleme aflamalar ndan biri olan do um s ras nda ak tt kan t pk bekaret kan gibi kirli görülmez. Bunun sebebi de gene elde etti i zaferdir. Lo usa kad n ve soyun devam n ve yeniden üretimini sa layacak olan varl k tüm kötü ruhlara karfl koruma alt na al n r. Kötülükten ve karanl ktan uzak tutulur. Albast lar, koncaluslar, silvanuslar bebe i ya da inisiye edilmifl olan kad n çalmas nlar diye gereken tüm önlemler al n r; hatta k rk bafl nda nöbet tutulur. Sonuç olarak, kan ve soyun devam aras ndaki iliflki kanl ritüeller arac l - yla erginlemenin gerçekleflti i kültürler ba lam nda de erlendirildi inde karfl m za üç erginleme aflamas ç km flt r. Bunlar, adet kanamas yla birlikte gerçeklefltirilen genç k z kanamas, erkek adaylar na soyun devaml l ndaki rollerini hat rlat c sünnet törenleri, evlilik kurumuyla ve soyun devaml l yla iliflkilendirilen bekaret kan ve son olarak da, soyu devam ettiren do um kan d r. Bu ba lamda denilebilir ki, kan olgusu, toplumsal sözleflmeler arac l yla kutsal olanla iliflkiye geçifl süreçlerinde dönüfltürücü bir iflleve sahiptir. Ça r flt rd fliddet ve korku varolma dürtüsünün arkas nda kalarak kan olgusunu, kutsal olana daha da yaklaflt rmaktad r. Kutsal olana yaklaflt ölçüde de bizden olan kan, yaflam m z n vazgeçilmez bir katalizatörüne ister istemez dönüflmektedir. KAYNAKLAR Combs-Cshilling. Sacred Performances: Islam, Sexuality ans Sacrifice. Eliade, Mircea. mgeler Simgeler. Çev. Mehmet Ali K l çbay. Ankara: Gece Yay nlar, Kutsal ve Dind fl. Çev. Mehmet Ali K l çbay. Ankara: Gece Yay nlar, Mitlerin Özellikleri. Çev. Sema Rifat. stanbul: Om Yay nlar, Ebedi Dönüfl Mitosu. Çev. Ümit Altu. Ankara: mge Yay nevi, Rites and Symbols of Initiation: The Mysteries of Birth and Rebirth. Çev. Willard R. Trask. Dallas: Spring Publications, Erginer, Gürbüz. Kurban: Kurban n Kökenleri ve Anadolu da Kanl Kurban Ritüelleri. stanbul: Yap Kredi Yay nlar, G,D. Kurban (Bat Afrika da). Do onlar n mitleri ve tap nma biçimleri. Dinler ve Mitolojiler Sözlü ü. Ankara: Dost Yay nevi, Gennep, Arnold von. The Rites of Passage. Çev. Monika B. Vizedom ve Gabrielle L. Cafee. Chicago: Universty of Cihicago Pres, Girard, René. Kutsal ve fiiddet. Çev. Necmiye Alpay. stanbul: Kanat Kitap, Hassan, Ümit. Eski Türk Toplumu Üzerine ncelemeler. stanbul: Alan yay nlar, Harris, Marvin. Krallar ve Yamyamlar. Çev. Fatih Gümüfl. Ankara: mge Yay nevi, Köse, Nerin. Türk Dü ünlerinde Gerdek Sonras Duvak Gelene i. Milli Folklor. Ankara: Y l, 15 Say, Kudat, Ayfle. Kirvelik: Sanal Akrabal n Dünü ve Bugünü. Ankara: Ütopya Yay nevi, Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi. Cilt I. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay nlar, Özkan, Rafet. Dinlerde Kurban Kültü. Ankara: Akça Yay nlar, Riches, David ed. Antropolojik Aç dan fiiddet. Çev. Dilek Hattato lu. stanbul: Ayr nt Yay nevi, NOTLAR 1 Bereket kavram yaz boyunca soyun devaml l ve yeniden üretimi ba lam nda kullan lm flt r. 2 Burada kanla yap lan sözleflmelerin s n rl tutulmas konunun da lmamas içindir. Kan kardeflli i, kandafll k gibi kanl sözleflmeler baflka bir kategoride daha sonra ele al nacakt r. 3 Burada iktidar kavram toplum içinde geçerli ve bask n olan anlam nda kullan lm flt r. 4 Ata-Ma aras hakk nda bkz. Bahaeddin Ögel. Türk Mitolojisi. Cilt 1. s.21 5 Kad n n geçirdi i di er erginleme süreçleri evlilik ve do um olarak ileride ele al nacakt r. 45

43 GEL BOLULU MUSTAFA ÂLÎ N N DÖLEK RED FL GAZEL VE DÖLEK KEL MES ÜZER NE On a gazel with the redif Dölek by Mustafa Âlî of Gallipoli and the word Dölek A propos du Gazel rimant en dölek de Mustafa Ali de Gelibolu et du mot dölek Doç. Dr.. Hakk AKSOYAK* ÖZET Eski yaz l metinleri günümüz Türkçesine aktar rken karfl m za ç kan en önemli problem imlâ standard n n olmamas d r. Bu makalede Gelibolulu Mustafa Âlî nin dölek redifli bir gazelinde müstensihler kelimenin anlam n bilmediklerinden, kelimeyi sadece dal-lam ve kef harfleriyle yazm fllar, böylece okuma yanl fll - na meydan vermifllerdir. Bu makalede ise kelimenin do ru okunmas na yönelik çözüm yollar tart fl lm flt r. Dölek kelimesi Derleme Sözlü ü nde boyu posu güzel olan (kimse) anlam na gelir. Bu makalede Âlî nin gazelindeki dölek kelimesi üzerinde durulmufl ve kelimenin bu anlam n n da Tarama Sözlü ü ne girmesi teklif edilmifltir. Anahtar Kelimeler Gelibolulu Mustafa Âlî, Osmanl Türkçesi, Dölek, Derleme Sözlü ü, Tarama Sözlü ü, imlâ ABSTRACT The great problem with the translation of old Turkish texts into the modern Turkish language is orthography. Mustafa Âlî s gazel with the redif dölek has been copied by copyists unaware of the word s meaning by simply using the letters dal, lam, and kef, and has thus led to mistakes in orthograpy. n this article, the correct reading of the word is discussed. Dölek means a beatiful, tall man. The article further proposes that the word dölek be included in the Turkish tarama dictionary. Key Words Mustafa Âlî of Gallipoli, Ottoman Turkish, Dölek, Derleme dictionary, Tarama dictionary, orthograpy. Eski harflerle yaz lan baz eserlerde Türkçe kelimelerin imlâs konusunda kesin kurallar yoktur. Özellikle Eski Anadolu Türkçesi döneminde Türkçe kelimelerde elif vav, ye, he harflerinin yaz l fl ve bunlar n temsil etti i sesler yönünden düzenli olmayan kullan fllar görülmektedir (ÜN- VER, tarihsiz: 4). Sonraki dönem metinlerinde Türkçe sözcüklerin yaz l fl nda imlâ sorunlar az da olsa devam etmektedir. Ancak bu imlâ sorunlar ait oldu u dönemden de il; genellikle müellif veya müstensihten kaynaklanmaktad r. Böyle bir örnek XVI. yüzy l flairlerinden Gelibolulu Mustafa Âlî nin afla ya ald m z flu gazelinde görülmektedir: Gamzenle urma cânuma tîr-i cefâ dölek K lma dilik dilik tenüm ey bî-vefâ dölek Hep ümmet-i Muhammed esirger fikendeni Sen dah bana merhamet it Mustafâ dölek Bahr-i gamunda burnuma tuzlu sular koyup Kef kef solutma teflneni deryâ-dilâ dölek Hecrünle zehrler yudar n ac vaktidür Kendü elünle sun bana câm- safâ dölek Çignetme rahfl- nâz ile Âlî fütâdeni Ey fleh-süvâr- âlem olan pür-cefâ dölek (AK- SOYAK, 1999: 738) Söz konusu gazel Âlî Divan nüshalar ndan stanbul Üniversitesi Kütüphanesi * Gazi Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü. 46

44 TY. 695 te (48a) ve Dil ve Tarih-Co rafya Fakültesi Kütüphanesi, smail Saib I (34b) de bulunuyor. Harekenin olmad nüshalarda gazelin redifi eski harflerle (dal+lam+kef) biçiminde yaz lm flt r. Bilindi i gibi eski yaz n n imlâ özelli i olarak Türkçe kelimelerin ilk hecesinde özellikle e ; nadir olarak da i ünlüsü yaz lmaz. Bu kuraldan hareketle redifin delek, dilek, dilün (nazall ) ve dülek fleklinde okunmas da mümkündür. fiimdi bu ihtimaller üzerinde dural m. Delek: Delek kelimesi Tarama Sözlü- ü nde yer alm yor. Bu kelime bafl ndaki t sesinin d ye de iflmesiyle telek kelimesinden gelmifl olmal d r ki bu flekil de Tarama Sözlü ü nde bulunmuyor. Kelimenin Tarama sözlü ü ne girmemesinin sebebi bu kelimenin metinlerde tespit edilememesi veya di er okunufl biçimleri ile kar flt r lmas d r. Bunlara ra men delek flekli az da olsa metinlerde yer al yor: Geldügince ey kemân-ebrû dil alma a okun Cân u dil karflu ç kup aydur ki billâhi delek Ayanî (KÖKSAL, 2001: 1489) Dem-be-dem âflüfte k ld cânum gül-ruhlarun Gonça lalün yok yire kan itmesün cânâ delek Cebrî, (KÖKSAL, 2001: 1493) Dem-be-dem sihr oklar na cânum k ld hedef Hey di hûnî çeflmüne kan itmesün cânâ delek Cebrî, (KÖKSAL, 2001: 1494) Yukar daki örneklerde delek ebrû, kan etmek, kat, hadeng, tîr, kafl ve keman kelimeleriyle birlikte kullan ld için okçuluk terimidir. Bu durumda telek, okun arkas ndaki tüy anlam na gelir. (AKSO- YAK, 1995: 81; KÖKSAL, 2001: 235). Kelimeyi delek okuyarak terim anlam yla Âlî nin gazeline yerlefltirdi imizde sadece birinci beyitte anlam uygun düflüyor. Di er beyitlerde anlam ç km yor. Dolay s yla gazelin redifi delek okunamaz. Dilek, veya dilün: Kelimenin dilek, dilen ve dilün okunufllar da metnin anlam na uymamaktad r. Dülek: Divanu lügati t-türk te a z k - r k saks, a z k r k testi anlam ndad r. Kelime böyle okunsa da metnin anlam na uymuyor (ATALAY, 1985: 389) Dülek: Gemicilik terimi olan dülek kelimesi (AYDIN, 2001:57)de metnin anlam na uymuyor. Dölek: Yukar da olas l klar n metni aç klamada yetersiz kalmas n göz önünde bulundurarak, kelimeyi baflka türlü okumak ve anlamland rmak gerekiyor. Kelimenin okunufl alternatifleri aras nda dölek flekli de bulunuyor. Tarama Sözlü- ü nde dölek kelimesinin karfl s nda flu anlamlar yaz l : 1. Sabit, ber-karar, baki 2. Mutemet, dürüst 3. Sükûn ve asayifl içinde 3. Temkinli 5. Sakin ve itaatli 6. Elveriflli, uygun (Tarama Sözlü ü, 1965: 1231) Tarama Sözlü ü nde dölek sözcü üne verilen anlamlar metinde beklenilen anlam karfl lamamaktad r. Derleme Sözlü- ü nde ise ayn kelimenin farkl anlamlar - n buluyoruz. Dölek (I) 1. Düz, engebesiz arazi, tepenin ete i. Dölek (II) 1. Uslu, terbiyeli, a rbafll (kimse). 2. Uyan k, dikkatli. 3. Uysal. 4. Eli ifle yatk n. 5. çinden pazarl kl. 6. Dürüst, ciddi, mert. 7. Yafl k rk geçen kimse. Dölek (III) 1. Güzel, iyi. 2. Do ru, düzgün. Dölek (IV) 1. Boyu posu güzel olan (kimse). 2 Orta yafll (kimse). (Derleme Sözlü- ü, 1993: 1577). Derleme Sözlü ü nde dölek kelimesi için verilen anlamlardan boyu posu güzel (kimse) aç klamas Âlî nin gazelinin bütün beyitlerinde anlam bak m ndan uygun düflüyor. Gazelin tamam nda bir kiflinin nite- 47

45 likleri anlat l yor. Divan Edebiyat nda kifli tavsifini içeren pek çok fliire rastlayabiliyoruz. Hatta Ali Bâlî, Fethî, Kaya, brahim ve Mâlik vb. redifli gazellerde gazele konu olana kiflinin nitelikleri anlat l yor (TU- RAN, 2000: 111). Âlî de zer-kûbî redifli gazelinde alt n yaprak yapan bir güzeli anlat r: Siriflküm nakdiyile germ olup bâzâr- zer-kûbî Yüzüm zerd eyledi zer gibi bir dildâr- zer-kûbî (AKSOYAK, 1999: 1399) fiair, dölek redifli gazelinde de benzer bir uygulama ile boyu posu güzel olan bir kifliden söz ediyor. Tarayabildi imiz 50 kadar divan n hiçbirinde dölek redifli bir gazel göremedik. Bu bak mdan flimdilik dölek redifli fliir yazman n Âlî nin bir buluflu oldu unu söyleyebiliriz. Dolay s yla böyle bir redifi ilk kez Gelibolulu Mustafa Âlî kullanm fl; ancak daha sonra gelen Divan Edebiyat flairleri bu redifle fliir kaleme almam fllard r. Âlî divan n istinsah edenler, redifin gazele katt anlam dolay s yla gazeli anlayamad klar veya yanl fl anlad klar için vav ile olmas gereken dölek kelimesini ünlü kullanmadan delek biçiminde yazm fl olsalar gerek. Kelimenin hem Divan Edebiyat nda kifli tavsiflerine ait gazeller; hem de söz konusu gazelin bütünü içinde kazand anlam göz önünde tutarak dölek fleklinde okunmas gerekir. Derleme Sözlü ü ndeki boyu posu güzel olan (kimse) anlam, Tarama Sözlü ü nde dölek kelimesi için verilen alt anlam n alt na yedinci anlam olarak eklenmelidir. Gazelin redifinin do ru okunmas nda Derleme Sözlü ü ndeki anlam yol gösterici olmufltur. Semih Tezcan n Süheyl ü Nev-bahâr Üzerine Notlar kitab n n sonundaki flu düflünceler bu yaz için de geçerlidir: Cem Dilçin, Süheyl ü Nev-bahâr da ilk kez geçen sözcüklerin anlam n belirlemek üzere Derleme Sözlü ü nü kullanm flt r. Ben de Derleme Sözlü ü ne dayanarak Süheyl ü Nev-bahâr daki baz az rastlan r sözcüklerin bugün Denizli ve Isparta yörelerinde kullan lmakta oldu una dikkati çekmeye çal flt m. (TEZCAN, 1994: 76) Âlî nin gazelinde kulland redifin anlam Derleme Sözlü- ü nün yard m yla çözüldü ü için Divan Edebiyat metinleri ile çal flmalarda di er sözlüklerin yan nda Derleme Sözlü ü nü kullan lmas gere ini bir kez daha ortaya ç k yor. Derleme Sözlü ü nün bir özelli i de kelimenin derlendi i bölgeyi göstermesidir. Dölek kelimesinin derlendi i yer Konya d r (Tarama Sözlü ü, 1965: 1231). Âlî de birkaç y l ( ) o ilde bulundu una göre (AKÜN, 1989: 418) dölek kelimesinin bu anlam n büyük olas l kla Konya da halk ile iletiflimde bulunarak ö renmifl ve yaz ya geçirmifltir. KAYNAKLAR AKSOYAK,. Hakk, (1995) Divan fiiirinde Okçuluk Terimleri, Türklük Bilimi Araflt rmalar, Sivas S. 1. AKSOYAK,. Hakk, (1999), Gelibolulu Mustafa Âlî ve Divanlar n n Tenkitli Metni, Gazi Üniversitesi, Doktora Tezi, Ankara AKÜN, Ömer Faruk, (1989), Âlî Mustafa Efendi (Edebî Yönü), Türkiye Diyanet Vakf slâm Ansiklopedisi, stanbul, C.II. ATALAY, Besim (Çeviren), (tarihsiz, 1985?), Divanu lügati t-türk Tercümesi, C. I, 389. AYDIN, Mehmet, (2001), Düvlek Kelimesi Üzerine Bir Not, lmî Araflt rmalar, stanbul. KOM SYON, (1993) Derleme Sözlü ü, Ankara C. 4. KOM SYON, (1965), Tarama Sözlü ü, Ankara, C. 2. KÖKSAL, M. Fatih, (2001) Divan fiiirinde Okçuluk Terimleri ne Ekler, Türklük Bilimi Araflt rmalar, Sivas. KÖKSAL, M. Fatih, (2001) Edirneli Nazmî nin Mecmau n-nezâir, Hacettepe Üniversitesi, Doktora Tezi, Ankara. TEZCAN, Semih, (1994), Süheyl ü Nev-bahâr Üzerine Notlar, Ankara. TURAN, Selami, (2000), Erken Dönem Türk fiiirinde Gazel, Gazi Üniversitesi, Doktora Tezi, Ankara. ÜNVER, smail, (tarihsiz) Osmanl Türkçesi, Ders Notlar (Teksir). 48

46 16. YÜZYIL D VAN fia RLER NDEN TATAVLALI MAHREMÎ VE fiütür-nâmes Mahremî of Tatavla, a Sixteenth-Century Divan Poet, and his fiütür-nâme Mahremî de Tatavla, Poète de Seizième Siècle et Son fiütür-nâme Yard. Doç. Dr. fiener DEM REL* ÖZET Türk Edebiyat ndaki hikâye gelene i, oldukça eski bir geçmifle sahiptir. Klâsik Türk edebiyat nda daha çok manzum/mesnevi naz m flekliyle yaz lan hikâyeler, zaman zaman kimi sanatç lar taraf ndan naz m-nesir bir flekilde de kaleme al nm flt r. Bu tür eserlerden biri de 16. yüzy l flairlerinden Tatavlal Mahremî taraf ndan yaz lan fiütür-nâme adl eserdir. Bu makalede ad geçen eserin yeni yaz ya çevirisi ve incelemesi yap lm flt r. fiütür-nâme, Baba fiütür ad ndaki bir devenin bafl ndan geçenlerin alegorik bir flekilde anlat ld eserdir. Eserde Baba fiütür vasf nda okuyucuya bir tak m mesajlar verilmifltir. Metindeki hikâyelerin aras na serpifltirilen Farsça fliirler, özellikle deve ile ilgili benzetme ve deyimler dikkat çekici derecede yerli yerinde kullan lm flt r. Bu arada dil ve üslûp üzerine yap lan de erlendirmede fiütür-nâme nin sade nesrin güzel örneklerinden biri oldu unu da belirtmek gerekir. Anahtar Kelimeler Tatavlal Mahremi, fiütür-nâme, hikâye. ABSTRACT WThe story tradition of Turkish literature has quite a long history. In Classical Turkish literature, stories were mostly written in verse, using the mesnevi pattern, but occasionally some artists used prose. One of the works written in prose is the fiütür-nâme by Mahremi, a 16 th -century poet. This article contains a transliteration and study of this work. fiütür-nâme is a work in which the adventures of an old person named Father fiütür are recounted in an allegorical way. The work is used to convey certain massages to the reader via the person of Father fiütür. Persian poems scattered among the stories in the text and especially similes and idioms about the camel are used in strikingly appropriate places. Besides, when we evaluate the language and style we can state that fiütür- nâme is one of the good examples of simple prose. Key Words Mahremi, fiütür-nâme, story. AMAÇ Bu makalenin amac 16. yüzy l flairlerinden Mahremî nin fiütür-nâme adl alegorik eserini bilim dünyas na tan tmak ve sanatç n n sadece fliirde de il ayn zamanda nesirde de yetenekli oldu unu ortaya koymakt r. KAPSAM Makalenin kapsam Mahremî nin hayat, edebî kiflili i, eserleri; Klâsik Türk edebiyat ndaki mensur hikâye gelene i; fiütür-nâme nin muhteva, dil-üslûp aç s ndan de erlendirilmesi ve fiütür-nâme nin çevriyaz l metnini içermektedir. G R fi A. Mahremî nin Hayat, Sanat ve Eserleri Mahremî, Klâsik Türk edebiyat nda ad n daha çok Türkî-i Basit cereyan n n temsilcilerinden biri olarak duyurmufltur. Galata n n köylerinden Tatavla da (bugünkü ad Kurtulufl) do an flair, do du u yerden dolay edebiyat tarihlerinde daha çok Tatavlal Mahremî olarak an lm flt r. Babas, Sultan II. Bayezid in musahiblerinden Tatavlal Mehmed Ali Bey dir. fiair bu hususu fieh-nâme adl eserinde flöyle dile getirir: * F rat Üniversitesi E itim Fakültesi Türkçe Bölümü 49

47 Misâl-i flems ma rûf ad Ahmed Mürebbîdür sana atan Mehemmed Ali Beg kim Tatavul künyetidür O künyet neslinün key flöhretidür Niçe eyyâm Sultân Bâyezide Musahib olm fl ol hân- sa ide (Aynur, 1997:1) As l ad Ahmed olan Mahremî, medrese e itiminden sonra yirmi y l kadar Galata da kâtiplik ve nâiplik görevlerinde bulunur. Bu görevi s ras nda Pirî Paflazade Mehmed Çelebi ve Aflç zade Hasan Çelebi nin paskalya törenini izlemek üzere k yafet de ifltirip Galata daki bir kiliseye gitmeleri üzerine söyledi i; Galataya sanem seyrine gelmifl Sitanbuldan bir iki dîn ulusu (Aynur 1997:1) fleklindeki beyit sebebiyle azl edilmiflse de, özür diledi i için görevine iade edilmifltir. Mahremî, Galata Kad s Beyflehirli Hasan Çelebi nin Selanik kad l - na tayin edilmesi üzerine, onunla birlikte Selanik e giderek, ona naiplik eder. Bir süre sonra stanbul a dönme e karar veren Mahremî, dönüfl yolunda bindi i geminin düflman eline geçmesiyle ailesiyle birlikte esir düfler. Fidye karfl l nda hem kendisinin hem de ailesinin özgürlü ünü sat n almak ister ve bu amaçla stanbul a gelir, fakat yaflad birtak m talihsizlikler sonucu fidye paras n toplayamadan ölür. Arkadafllar ndan Nakkafl Haydar fidye paras olan 1700 floriyi temin eder ve flairin ölen o lu hariç ailesinin geri kalan n stanbul a getirtir. Kafzâde Faizî, flairin ölümü üzerine Âh r hlet-i Mahremî (942/1535) tarihini düflürmüfltür. Oldukça s k nt l bir hayat geçiren Mahremî, bu durumunu fieh-nâme adl mesnevisinde flöyle dile getirir: yâlün var ola ondan ziyâde Bir ay yitmez tolarsa ev zevâde Kifli bafl na düflmez nîm akçe Bakar ol da degül hep sîm akçe Sayars n gün kaçan gice diyü ay Bu hâl ile kalursan hâlüne vay (Aynur 1997:175) Bu beyitlerde geçim s k nt s içerisinde kazand paran n ailesini geçindirmeye yetmedi ini, evde kendisini bekleyeninin on kifliden fazla oldu unu ve ald yiyece in bir ay bile idare etmedi ini anlat r. Mahremî nin Klâsik Türk edebiyat içindeki önemi, daha çok Edirneli Nazmî ile birlikte Türkî-i Basit cereyan çerçevesinde kaleme ald fliirlerinden kaynaklanmaktad r. fiair her ne kadar aruz vezniyle, sade, terkipsiz bir Türkçe kullanarak fliir yazmaya çal flm fl ve bundan dolay bu tür fliirlerine Türkî-i Basit ad verilmifl ise de fieh-nâme adl mesnevisinde hiç de böyle bir yaklafl m içinde olmad görülür. Buna ra men flairin ça dafllar na göre, eserlerinde gözle görülür oranda Türkçe kelime ve deyimlere yer verdi i dikkat çeker. Birçok Divan flairi gibi Mahremî de sanat n ve fliirlerini anlat rken kendisini ran flairleriyle (Nizâmî, Hüsrev ve Câmî) k yaslam fl ve onlardan üstün tutmufltur. Meselâ, fieh-nâme adl eserini Firdevsî nin ayn adl eseriyle k yaslam fl ve bu eserinin Firdevsî ninkinden daha üstün oldu unu iddia etmifltir: Yazam fleh nâm na bir fleh-nâme Ki ola reflk-i kitâb- fieh-nâme Dah âlemde itmeye bir üstâd Ne Firdevsî ne fieh-nâme sin yâd (Aynur, 1997:248). Mahremî nin bugün için elimizde birkaç eseri bulunmaktad r. Bunlardan Basit-nâme adl eseri hakk nda tezkirecilerden sadece Âfl k Çelebi ve Gelibolulu Mustafa Âli bilgi vermektedir (Âfl k Çelebi, 118b; sen, 1994:272). Fuad Köprülü de bu bilgilerden hareketle olsa ge- 50

48 rek Mahremî nin basit ve sâde Türkçe ile yaz lm fl fliirlerini içeren bir eserinin oldu una iflaret etmifltir ki Basit-nâme diye adland r lan eser, onun ele geçmeyen divan d r(köprülü,1989:281). Bu divanda yer almas muhtemel birkaç gazel Pervane Beg Mecmuas ndad r (Pervane Beg Mecmuas, Topkap Saray Ktp. Ba dat, 406). Yazar n ikinci eseri fiehnâme dir. Bu adla üç eseri bulunmaktad r: fieh-nâme I de II. Bayezid, fieh-nâme II deyavuz Sultan Selim ve fieh-nâme III te Kanunî Sultan Süleyman dönemlerini anlatmaktad r. Mahremî nin en önemli eseri de bu olsa gerek. Çünkü bu eserlerinde sadece padiflahlar n yapm fl olduklar seferleri veya savafllar anlatmakla kalmam fl ayn zamanda devrin ahlâk anlay fl n, dünya görüflünü de dile getirmifltir. Ayr ca söz konusu eserin yaz ld dönemde fethedilen Kemah, Mardin, Âne gibi kalelerin ele geçiriliflini, 1515 te meydana gelen ve Kapal Çarfl civar nda çok say da binan n yanmas yla sonuçlanan, stanbul un gördü- ü büyük yang nlardan birini oldukça ayr nt l bir flekilde anlatm flt r (Aynur,1997: ). Mahremî nin bir di- er eseri fiütür-nâme adl ahlâk ve ö üt kitab d r. fiair bu eserinde Baba fiütür adl bir devenin bafl ndan geçen olaylar anlatm flt r. Bir di eri Mecma ü l- Letâyif adl büyük kiflilerin bafllar ndan geçen olaylar n f kra (ya da k sa anektodlar) fleklinde anlat ld eserdir. Bunlar n yan s ra bir de Tarabü l-mecâlis adl bir ahlâk ve ö üt kitab da bulunmaktad r. Bu eserinde de yine kufllar ve baz vahfli hayvanlarla ilgili bir tak m olaylar anlat lm flt r. Eserlerinden anlafl ld kadar yla flair son derece renkli ve çok yönlü bir kiflili e sahiptir. fiütür-nâme ve Tarabü l- Mecâlis gibi eserlerinde, insanlarla hayvanlar aras nda de iflik aç lardan ilgi ve benzerlik kurarak okuyucuya mesajlar vermeye çal flmas, onun iyi bir gözlemci ve gözlemlerini baflar l bir flekilde ortaya koyan bir sanatç oldu unu göstermektedir. Makaleye konu olan fiütür-nâme adl manzum-mensur hikâyenin elimizdeki bu nüshas Berlin Devlet Kütüphanesi 282 numarada kay tl bir mecmua n n 367b-374a varaklar aras ndad r (Sohrweide,1981). B. Klasik Türk Edebiyat nda Mensur Hikâye Gelene ine K sa Bir Bak fl Dar anlamda olmufl veya olmas mümkün olan olaylar n anlat lmas yla ortaya konan edebî eser olarak tan mlanan hikâye teriminin genifl anlam bir olay n anlat m d r. Daha de iflik bir ifadeyle ise hikâye olmufl, olmas mümkün olsun veya olmas n tasavvur edilmifl konular n, olaylar n, vak aya dayan larak hususî bir üslûpla anlat lmas yla meydana gelmifl edebî eserdir (Kavruk, 1998:2). Klâsik Türk edebiyat nda oldukça köklü ve zengin geçmifli bulunan hikâye türü manzum, mensur ve manzum-mensur olmak üzere üç flekilde kaleme al nm flt r. ster manzum isterse mensur olsun, hikâyeler dil ve üslûp bak m ndan üç grupta toplanabilir:1. Divan edebiyat esteti i ile Arapça, Farsça kelime ve terkiplerle ve sanatl bir üslûpla yaz lm fl olan hikâyeler. 2. Sade bir dille ve yal n bir üslûpla yaz lm fl olan hikâyeler. 3. Dilde ve üslûpta her iki ifade özelli- inden her ikisini de az çok tafl yan hikâyeler (Maz o lu,1985:20). fiütür-nâme yukar daki tasnifin üçüncü grubuna girmektedir. Çünkü eser her ne kadar sade bir dil ve üslûp ile yaz lm fl ise de özellikle metnin bafl taraflar nda metnin aralar nda biraz daha sanatl ve secîli bir anlat m n kullan ld görülmektedir. Klâsik Türk edebiyat ndaki mensur hikâyeler dil ve üslûp d fl nda kaynaklar na ve konular na göre de farkl tasniflere tâbi tutulmufltur. Kaynaklar na göre: 1. Çeviri hikâyeler; a-farsça, b-arap- 51

49 ça, c-di er dillerden yap lan tercüme hikâyeler. 2. Te lif hikâyeler. 3. Uyarlama adaptasyon hikâyeler (Kavruk, 1998: 14). Mahremî nin fiütür-nâmesi söz konusu tasnifin ikinci grubunda yer al r. Yani fiütür-nâme hem konusu hem de mahallî yer ve kifli adlar yla te lif bir eserdir. Mensur hikâyeler konular na göre farkl gruplarda de erlendirilmifltir. Bunlardan birisi Agâh S rr Levend in yapt tasniftir. Bu tasnifte dinî konular, enbiya ve evliya menkabeleri; aflk hikâyeleri; kahramanlar tarihten al nm fl hikâyeler; temsilî hikâyeler; tasavvufî hikâyeler; serüven hikâyeleri ve sergüzefl-nâme ve hasbihal yollu hikâyeler yer almaktad r (Levend, 1967:72-73). Son zamanlarda yap lan bir çal flmada mensur hikâyeler konular na göre üç grupta de erlendirilmifltir: 1. Masal unsuru tafl yan, ola anüstü olay, yer ve flah slarla ilgili motiflerin yer ald hikâyeler (Binbir Gece Hikâyeleri, Bahtiyâr-nâme gibi.). 2. Gerçek hayattan al nan her türlü sosyal konunun ifllendi i yerli hikâyeler (Bursal Hoca Abdurrauf Hikâyesi, Hamse-i Nergisi gibi). 3. E lendirirken düflündüren, mizahî nitelikli latifeler (Latife-i Lâmiî, Letâif-i Zâtî gibi) (Kavruk, 1998:167). fiütür-nâme yukar daki iki tasnifin birincisinde temsilî hikâyeler, ikincisinde ise e lendirirken düflündüren, mizahî nitelikli latifeler grubuna girmektedir. Gerçekten fiütür-nâme konusu itibariyle hem temsilî hem de e lendirirken düflündüren bir hikâyedir. fiütür-nâme nin bafl kahraman olan Baba fiütür temsilî bir karakterdir. Baba fiütür ün bafl ndan geçenler ve anlatt klar mizahî niteliklidir. Bu arada yer yer okuyucuyu düflündüren k ssa ve anektotlar da bulunmaktad r. Türk edebiyat ndaki mensur hikâye gelene i Uygurlara kadar gitmektedir. Bu dönemde Toharca dan çevrilen Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi, fiilâzin adl bir mütercim taraf ndan ayn dilden çevrilen Çafltani Bey Hikâyesi vs. belli bafll hikâyelerden birkaç d r (Kavruk, 1998:5). Kaynaklar na göre yap lan tasnifin önemli bir aya n teflkil eden çeviri hikâyeler içinde en önde gelenleri Farsça dan çevrilen Hint masal külliyat olan Kelile ve Dimne ile ayn teknikle yaz lan hatta onun bir taklidi say lan Marzubân-nâme dir. Her iki eserin de birçok çevirileri bulunmaktad r. Hem Kelile ve Dimne hem de Marzubânnâme esas olarak çerçeve hikâye tekni- iyle yaz lm fl fabl niteli indeki çok say - da hayvan hikâyesinden oluflmufllard r. Aralar ndaki temel fark sonuçland rmadan kaynaklanmaktad r. Kelile ve Dimne de genellikle suçlular n, haks zlar n, hilekârlar n masumlar karfl s nda galip ve güçlü ç kmas na karfl l k Marzubânnâme de masumlar sürekli hakl d r (Kavruk, 1998:24). Bu iki eserin d fl nda Hikâye-i fiirvan fiâh ve fiemâil Bânû, Hüsn ü Dil, Gülistân ve Bahtiyâr-nâme gibi birçok Farsça hikâyenin çevirisi yap lm flt r. Söz konusu Farsça eserlerin yan s ra Arapça dan yap lan çeviriler de bulunmaktad r. Bunlar n bafl nda K ssa- Yûsuf, Mikdad ve Miyâse ve El-Ferecü Ba de -flidde gibi eserler gelmektedir (Kavruk, 1998:51). Türk edebiyat ndaki ilk mensur hikâyeler(destan) aras nda, Battal-nâme, Dâniflmend-nâme, Hamza-nâme ve Ebu Müslim bulunmaktad r. Bu hikâyelerin baz lar 13. yüzy lda Selçuk mparatorlu u nun son devirlerinde Anadolu da genifl halk y nlar aras nda biliniyor ve okunuyordu (Levend, 1984:123). 15 yüzy lda teflekkül eden Dede Korkut Hikâyelerinin, O uz Destan n n birçok unsurunu tafl mas ve destandan hikâyeye geçifl merhalesinin karakteristik bir örne i olmas bak m ndan Türk hikâyeleri aras nda özel bir yeri ve önemi vard r. Do u Türkçesinden Eski Anadolu Türkçesine çevrilmifl Bahtiyar-nâme (10 Vezir Hikâyesi), fieyh-zâde Ahmed in II. Murad ad na yazd Erbain-i Subh u 52

50 Mesâ (K rk Vezir Hikâyesi) yüzy llara ait mensur hikâyelerdir. 16. yüzy lda manzum-mensur hikâye çevirileri Tûtî-nâme, Hatem-i Tay ve Firûz fiâh gibi eserlerle devam eder. Öylesine ki bu yüzy lda Leylâ vü Mecnûn, Yûsuf u Züleyhâ ve Ferhad ile fiirin gibi hikâyeler nesirle de yaz larak halk hikâyesi biçimine dönüflmüfltür (Maz o lu, 1985:24-25). 17. yüzy ldaki mensur hikâye gelene inin önemli bir halkas n süslü nesrin önde gelen temsilcilerinden biri olan Nergisî nin yazd hikâyeler oluflturur. Hikâyelerini Nihâlistan ve Meflâkku luflflâk adl eserlerde toplayan Nergisi, hikâyelerinde çok a dal bir dil ve üslûp kullanm flt r. Buna ra men hikâyeler 17. yüzy l Osmanl sosyal hayat na ait sahneleri, yazar n zengin hayâlinin yaratt - tipleri ve tan nm fl tarihî flahsiyetlerle ilgili rivayetleri içermesi aç s ndan yerli hikâye olarak dikkat çeker (Maz o lu, 1985:29). 18. yüzy l n ikinci yar s nda yaz lm fl olmas na ra men bu yüzy l mensur hikâyelerinin en önde geleni Muheyyelât- Aziz Efendi ad yla tan nan Giritli Aziz Efendi nin kaleme ald hikâye külliyat d r. Eser eski flark hikâyelerinin motiflerini ve masal unsurlar n tafl - makla birlikte eski hikâyecilikten modern hikâyecili e geçifl ürünüdür. Eser hayâl-i evvel, hayâl-i sâni ve hayâl-i sâlis olmak üzere iç içe geçmifl üç grup hikâyeden meydana gelmifltir (Maz o lu, 1985:32). Buraya kadar Türk edebiyat ndaki hikâye gelene i üzerine yap lan k sa de- erlendirmelerden sonra fiütür-nâme nin incelenmesine geçilebilir. C. fiütür-nâme nin ncelenmesi Metin müellif hatt de ildir. Ele geçen tek nüshas, Berlin Devlet Kütüphanesi 282 numarada kay tl d r ve hikâyenin müstensihine ait bir bilgi de yoktur. Metinde âyet, Arapça ibarelerin ve baz Türkçe kelimelerin yaz m d fl nda hareke kullan lmam flt r. Metnin imlâs nda yazar n yaflad 16.yüzy ldan hareketle Eski Anadolu Türkçesi imlâ özellikleri esas al nm flt r. Arapça ve Farsça ön ve son eklerin yaz m nda Prof.Dr. smail Ünver in Çeviriyaz da Yaz m Birli i Üzerine Öneriler adl makalesinde ortaya koydu u görüfllere uyulmufltur (Ünver, 1993). Metnin baz yerleri silindi i için okunamam flt r. Okunmayan yerler metin içinde gösterilmifltir. 1. Muhteva fiütür-nâme nin konusu Baba fiütür adl gün görmüfl, ârif ve muzip kiflilikle donat lm fl bir devenin bafl ndan geçen olaylard r. Ancak olaylar aras nda belli bir mant k ba n n olmad, aksine Baba fiütür ün, bafl ndan geçen olaylar duruma göre gelifligüzel bir flekilde anlatt - görülmektedir. Eserde okuyucuya alegorik bir anlat mla, teflhis ve intak sanat çerçevesinde çizilen Baba fiütür vasf nda bir tak m mesajlar verilmifltir. fiütür-nâme de konunun gidifline göre yer yer hikâyeler, f kralar ve anekdotlar anlat lm flt r. Ayr ca metinde görülen Farsça m sra ve beyitlerin anlat lan konuyu daha iyi bir flekilde vurgulamak, konuya aç kl k getirmek ve az da olsa hikâyeyi tek düzelikten kurtarmak amac yla yaz ld anlafl lmaktad r. fieyhî nin Hâr-nâmesi de benzer yap dad r. Bu tür anlat mlar satirik-alegorik anlat mlard r. Yazar, eserini temsilî olarak Baba fiütür isimli bir deve üzerine kurmufltur. Bu kurulufl içinde yazar önce devenin dinî aç dan önemi üzerinde durmufltur. Tevrat, Zebûr ve ncil de deve ile ilgili olarak bir tak m ifadelerin yer ald belirtilmifl, daha sonra slâmî bak fl aç s ndan de erlendirme yap lm flt r. Eserde önce Hz. Peygamber in nübüvvetini bütün cemâdat ve hayvânat n ikrar ettikleri, daha sonra da Hz. Ebûbekir in 400 deveyi sadaka olarak slâmiyet in emrine verdi i, Hz. Ömer Faruk un hilafeti za- 53

51 man nda Medine den fiam a gelirken hizmetçileriyle deveye s rayla bindikleri, Hz. Osman n 1000 deve kurban etti i ve Hz. Ali nin flehit düflerken bir deveye bindi i ve en sonda da Hz Ayfle nin Vak a-i Cemel de bir deveyi üç aya üzerinde yürütme mucizesini gerçeklefltirdi- i hikâye edilmifltir. Bunlar n d fl nda yer yer yine deve eksenli Kur an- Kerim den birkaç ayet (Gâfliye 17., Mâide 14., Araf 73., 77., Mürsel a 33.) de iktibas edilmifltir. Yukar da anlat lanlar klasik mesnevi tertibindeki tevhid, münacaat, na t ve çihâr-yâr- güzine yap lan övgüleri hat rlatmaktad r. Metnin dinî muhtevas ortaya konulduktan sonra, esas hikâye k sm na geçilir ve Baba fiütür ün bafl ndan geçenler anlat l r. Hikâyenin bafl kahraman Baba fiütür nam ndaki bir deve oldu u için yap lan benzetmeler, anlat lan k ssa, f kra ve anektotlar da deve ile ilgilidir. Buna ba l olarak metinde Nasreddin Hoca ile ilgili iki f kra vard r. Bu f kralardan biri fludur:...nitekim Mevlânâ Nasruddin Hoca rahmetullahi aleyh bir gün bafl kaz rlarm fl ac rm fl meger o esnâda bir deveye yük yükledirmifl deve bag rm fl Nasruddin Hoca eyitmifl acebâ flol derd-mend devenün dah bafl n m kaz rlar ki güler dimifl (373a ). fiütür-nâmede, Baba fiütür ün kendisini yermek ve ne derece ahmak bir kifli oldu unu göstermek amac yla (372b/ sat rlar aras nda) bir bilmece sorulmufl ve cevab da bilmece gelene ine göre verilmifltir:...(15) bir gün bir oìlan bir bilmece meåelin Æord ki dört lâb bir küp egri çûb yumr top nedür didi ben eyitdüm ki cânlu m cânsuz m eyitdi cânludur eyitdüm yinür mi yenmez mi eyitdi yinür bizüm evde var m didüm eyitdi vardur fikr idüp eyitdüm bilemedüm âciz Ëalup flehr istedi Develi nün araùisâr n virdüm Ëabûl eylemedi âúir Lapseki yi alup eyitdi devedür dört lâb ayaì dur bir küp Ëarn dur (20) egri çûb boyn dur ki çevgândan Ìalatdur yumr óop bafl dur diyüp ol oìlan benüm ùamâëatuma gülüp kendüzin bilmezler de sana selâm olsun. Folklorik hayata dair anlat lan bir oyun da, afl k oyunu dur. Baba fiütür bu oyunun, nas l oynand n 372b/4-13 sat rlar aras nda flöyle anlat yor:...ùaóóâ oìlanken daú flöyle (5) bed-óâli düm ki büsbüyük deve gibi oìlanken benden kiçirek oìlanlarla afl Ë oynardum yudarlard afl Ë oynunda daú flol bir nevî oyun ki oìlanc Ëlar içinde Æ ç Ëurtul dimekle ma rûfdur ekåer evvel oyunu oynayup nevbet ùaæma dönicek Deveci Murâd bir bir avurt diyü aìzum yurlard zîrâ oìlanc Ëlar bu sözi ol oyunda çoë dirler ol oyunun daú aæl budur ki (10) afl Ìun sulóân óaraf düflicek yener ùâcib óaraf düflicek bir afl Ë daú Ëatar ùâcible sulóân ikisi bile düflicek Æ çmas oldur ki yenilür pes benüm óâli imün flomluì ekåer Ëaó durur Ëaó durur da Æ çururd úaæm yudard nice olayd ki ben yudaydum. Metinde k ssadan hisse say labilecek bir tak m olaylar da anlat lm flt r. Özellikle son piflmanl k fayda vermez, atasözünü veya bir iflin sonunu düflünmeden karar vermenin ne gibi kötü sonuçlara yol açaca gibi bir anafikri esas alan, 373a/27-373b/26 sat rlar aras ndaki hikâye bu gün dahi halk aras nda anlat lmaktad r. Bu arada Baba fiütür, anlatt hikâyelerden al nacak dersleri, yine kendini eksen alarak, hikâyenin sonunda vermektedir. Hikâye bu yönüyle bir anlamda fabl türüne yaklaflmaktad r. Eserde ola anüstü türden say labilecek bir durum söz konusu de ildir. Bu arada olaylar n geçti i yerlerin ve yine olaylarda sözü edilen kifli adlar n n deve ile ilgili lakaplarla ( Develi nin Karahisar, Deveoglu dükkan, Deveci Murad, Deve Kemalo lu, Deve Kemal Aga gibi.) an lmas dikkat çeken bir baflka husustur. 54

52 2. Dil ve Üslûp fiütür-nâme nin dili aç k ve sadedir. Her ne kadar girifl k sm a dal ve sanatl bir üslûpla kaleme al nm flsa da (özellikle metnin bafl taraflar nda, 367b-368a aras nda, yer yer a dal bir anlat m söz konusudur) eserin bütününde sade bir dil ve üslûp kullan lm flt r. Metinde geçen Arapça, Farsça kelime ve beyitler ile âyetlerden yap lan iktibaslar anlat m daha canl bir niteli e büründürmüfltür. fiütür-nâme de dilin kullan m nda (mesnevilerde de görüldü ü gibi) bir farkl l k göze çarpar. fiöyle ki; yazar, durum ya da tasvir anlat mlar nda yer yer a dal, sanatl ve secîli bir dil üslûp kullan rken, diyalog ve olay nakillerinde daha sâde bir dil kullanmay tercih etmifltir. Hikâyenin büyük ço unlu u konuflma ve olay anlat mlar ndan oluflmaktad r. Bu arada metinde az say da da olsa ar k (zay f, çelimsiz), suc tmak (birdenbire s çratmak, yerinden kald rmak), yiyni (hafif), turgurmak (durdurmak) gibi, Eski Anadolu Türkçesine ait kelimeler de bulunmaktad r. Metinde sade bir dil ve üslûbun yan s ra, yer yer secîli bir anlat m n varl - na flahit olunur Sade nesirle yaz lm fl baz eserlerde derece derece inflâ üslûbunun etkiledi i ve o üslûptan gelen kelime, deyim ve kliflelerin ara s ra nesre s zd görülür ( z, 1996:V-VI). Yazar n bu konuda gayet titiz davrand, seçti i kelimelerin secîyi meydana getirmesinde herhangi bir aksakl k oluflturmas na f rsat vermedi i görülmüfltür. Secîli anlat - ma birkaç örnek flunlard r: flükr ü sipâs- bî-k yâs; evlâd u ashâb- kibâr ve çihâryâr- muhtâr; f trat ink yâdla meftûr ve cibilleti adem-i muhalefet ü inadla mecbûldur; kaddüm nûn cigerüm hûn old ; gam- rûzgâr- nâ-fercâm hikâyet ve çekdügi elem-i bî-encâm rivâyet eyledi. Eserde dil ve üslûp aç s ndan üzerinde durulacak bir konu da çeflitli deyim ve benzetmelerin kullan m yla ortaya ç kan zengin ve zevkli mahallî söyleyifltir. Bu söyleyifl Türkî-i Basit cereyan - n n bir yans mas olarak da kabul edilebilir. Metindeki deyim ve benzetmeler büyük ço unlukla deve üzerine kurulmufltur. Deyimlerden birkaç flunlard r: Beli bükilmek, devede kulak, lök deve gibi, deve kinli, deve kuflu gibi...(ne bellü kufldur ne bellü devedür). Dikkata de er görülen benzetmelerden birkaç da flunlard r: Bal k turflus gibi ol- yüzleri turfl sat-, deve dudag gibi sark-, deve gibi bükilüp suc -, deve gibi taprayup kalk fl-, devesi ölmifl Araba dön-, emirâne beglik deve gibi yat-, hod deveye it urm fla gel-, ss n görmifl köpek gibi s r t-, istimâ olm fl deveye dönüp dur-, kuflun k yna inüp deve taban ç kup. 3. Sonuç Klâsik Türk edebiyat nda mensur hikâye gelene inin belli oranda mevcut oldu u bir gerçektir. Kaynaklar na, flekillerine ve dil ve üslûplar na göre de iflik s n fland rmalar alt nda de erlendirilen mensur hikâyeler konular na göre oldukça zengin bir muhteva özelli i gösterir. Güldüren, güldürürken düflündüren mizahî nitelikli telif bir konu etraf nda kaleme al nan mensur hikâyelerden birisi de 16. yüzy l Divan flairlerinden Tatavlal Mahremî taraf ndan kaleme al nan fiütür-nâme adl hikâyedir. fiütür-nâme, kahraman hayvan (deve) olan alegorik bir hikâyedir. Alegorik olmas n n yan s - ra hem konu hem de anlat lan olaylar ve kifliler günlük hayatta her an karfl lafl labilecek cinsten oldu u için ayn zamanda gerçekçidir de. Yazar, anlat m zenginlefltiren çeflitli atasözü, deyim ve benzetmelere baflvurmufltur. Özellikle deyim ve benzetmelerin büyük bir ço unlukla deve ile ilgili olmas, konunun kompozisyonu aç s ndan dikkate de erdir. Eserdeki olaylar, hikâyenin bafl nda müstensih taraf ndan düflülen nottan da anlafl laca gibi daha çok e lendirici bir nitelikte kaleme al nm flt r. Eserin zaman n stanbul unun e lence ve kültür hayat na kendi çap nda bir renk katt da söylenebilir. 55

53 56

54 57

55 58

56 59

57 60

58 61

59 62

60 63

61 64

62 65

63 66

64 ALKARISI NANMALARI VE B L M The Alkar s Beliefs and Science Les croyances concernant Alkar s et la science Yard. Doç. Dr. Hülya ÇEV RME* Yard. Doç. Dr. Ayfle SAYAN** ÖZET Anadolu halk inanmalar aras nda Alkar s inanmalar oldukça yayg nd r. Yeni do um yapm fl lo usa kad nlara görünen; onlar n korkmas na, hasta olmas na, hatta ölmelerine neden olan bu kötü kad n, cin yeni do mufl bebeklere de zarar verebilir. Eski Türk inançlar nda, fiamanizm de kötü ruhlar n lo usalar n, hastalar n ruhlar n al p götürdü ü inanc Anadolu da Alkar s inanmalar nda yaflamaya devam etmektedir. Avrupa Folkloru nda, Yunan Mitolojisi nde, Altaylar da oldu u gibi alkar s ile benzerlik gösteren farkl halklar n inanmalar da vard r. Kad nlarla ilgili arketipsel yaklafl mlar içinde kötü ana, büyücü cad, cin, bafltan ç karan kad n, korku, tehlike, d fllanma ve ölüm gibi durumlar simgeleyen alkar s inanmalar n n gerçek yaflam ve bilimle ilgisi araflt r ld nda t pta ve psikolojideki do um sonras depresyonu ile ilgili bir inanma oldu u anlafl lmaktad r.anne ve çocuk sa l ile ilgili geleneksel uygulamalar n halen devam etti i bilinmektedir. Fakat geleneksel uygulamalar problemi çözmek için yeterli de ildir, t bbi ve psikolojik tedavi de gereklidir. Anahtar Kelimeler Alkar s inanmalar, do um, kötü ruh, t p, do um sonras depresyonu. ABSTRACT Alkar s beliefs are rather common in the Anatolian folk faith. Bad women or demons which appear to new mothers cause them fear, make them ill lor even cause their death in the postpartum stage. They can harm the newborn baby, too. The old Turkish and shamanistic belief that bad spirits harrass the patientswomen and the babies-to-be is dominant in Anatolia in the form of alkar s beliefs. There are beliefs in different cultures and folklores which resemble alkar s beliefs, such as in Greek Mythology, European Folklore and Altay Folklore, and the similarities between them are easily seen. In a scientific context, it can be established that archetypal beliefs relating to women such as bad spirits, demons, terrible women, and witches, which all come into play in alkar s beliefs, are closely connected to postpartum depression. It is known that traditional practices concerning maternal and child health are still in use. However, traditional practices and beliefs are not sufficient to solve the scientific problem. Medical and psychological treatment is also necessary. Key Words Alkar s beliefs, birth, bad spirits, medicine, postpartum depression G R fi Halk inanmalar bilimin ve teknolojinin sundu u tüm akla uygun aç mlamalara ve çözümlere ra men geçerlili ini, inanma durumunu korumaktad r. Kuflaktan kufla a aktar lan inanmalardan biri de alkar s inanmas d r. Ülkemizin de iflik bölgelerinde, yörelerinde bu inanmayla karfl laflmaktay z. Dünyan n do usunda ve bat s nda da benzer veya inanmay ça r flt ran anlat larla karfl lafl yoruz. Çal flmam z n amac, ülkemizdeki bu inanman n, izini yeniden sürmek, inanman n bilimsel gerçeklerle ne kadar örtüfltü ünü araflt rmakt r. Türk halk inanmalar n derleme düzeyinden ç karmak, inanmalar n gerçekçi bilimsel çözümlemelerini, t bb n ve psi- * nönü Üniversitesi E itim Fakültesi Türkçe E itimi Bölümü ** Sakarya Üniversitesi Sa l k Yüksekokulu 67

65 kolojinin verileriyle sa layarak bir örnek denemesi yapmak, Türk halk bilimcilerinin dikkatine sunmakt r. Alkar s nanmalar Anadolu nun kimi bölgelerinde, yeni do um yapm fl lo usa kad nlara görünen, onlar n korkmas na, hasta olmas - na, hatta ölmelerine neden olan kötü bir cin vard r. Bu cin yeni do mufl bebeklere de zarar verir. Bu cinin de iflik adlar olmas na ra men alkar s ve albasmas ad en yayg n olanlar d r. Erzurum da, Alkar s, Malatya da, H bilik, Bingöl de Kapoz, Elaz da Hafdar, Gaziantep de Tepegöz ad yla da bilinmektedir. (Karabafl 1999 :402) A r da k rkl kad nlar n birbirleriyle görüfltürülmemesiyle ilgili inanç vard r. Yeni do- um yapan kad n ile k rk gün içinde do- um yapm fl kad n görüfltürülmez. Do- um yapm fl kad n n k rk sonra do um yapan kad n n üzerine geçer. Bu durum çocu u ve anneyi etkiler, anne sütten kesilir. Görüflme gerçekleflmifl ise sütü kesilen anneye; beyaz flarap, bu day ve tuz atefle at l r, hasta kad n ateflin duman ile tütsülenir. (Emine Polat: A r merkez, 68 yafl nda, okumam fl) Siirt, Batmam, Bingöl, Diyarbak r gibi yerlerde benzer anlat mlar; Pirevok, pirabok, piraboçik, pirhevok ad yla bilinen difli bir cad cin etraf nda toplan - yor. Pirhevok, zarar vermek istedi i kifli taraf ndan gö süne veya ensesine i ne gibi sivri bir cisim bat r larak esir edilebilir. Zararl gücünü yitiren bu yarat k, eli bereketli, hamarat bir hizmetçi olur. Eski haline dönebilmesi için evin küçük çocu unu veya yeni gelinini kand r r ve vücudundaki i neyi, çuvald z ç kartt - r r, eski gücüne kavuflur. Öcünü almak için evin yeni do mufl çocu unu öldürür, bazen de beddua eder, evin bereketi kaçar. (Çeçen 1997 :20.) Erzurum un Tekman ilçesi köylerinde de benzer inanmalar görülmektedir. Kabos denilen saçlar uzun, karmakar - fl k, t rnaklar uzun, fliflman çirkin bir kad n; yeni do um yapm fl kad nlara musallat olur, ci erlerini söküp alarak kad n n ölümüne neden olur. Kad nlar bu yarat ktan korunmak için bafl örtülerinin, k yafetlerinin bir yerine i ne veya çengelli i ne tuttururlar. Yeni do um yapm fl kad n n yata n n etraf na yünden ötülen iplikler gerilir. E er kabos kimseye zarar vermeden yakalan rsa k - yafetine i ne bat r lmal d r. Yakalanan kabos evin hizmetçisi edilir ancak üzerindeki i neden kurtulursa kaç p gider, yeniden do um yapm fl kad nlara zarar vermeye devam eder. Do um yapm fl kad n yaln z b rak lmamal d r, geceleri fl - söndürülmemeli, çocu un befli inin yan na ise ekmek ve Kuran b rak lmal - d r. (Fatma Çevirme, Erzurum, Tekman ilçesi, Çevirme köyü, 80 yafl nda, okumam fl) Alkar s n yakalayanlar n evi albasmas oca ad n al r, do um yapan kad nlar bu evi ziyaret ederler. Kendileri ne de albasmamas için evin oca ndan kül al rlar. (Alptekin 1993: ) Seyfi Karabafl a göre alkar s ; erkeklerle uyum içine giren kad nlarla ve meyvelerine (çocuklar na) düflman kötü bir ruhtur. Bir baflka deyimle, erkeklerin üstünlü ü demek olan babaerkil düzen içinde erkeklere karfl olumlu tutuma giren kad nlara ve o düzeni sürmesini sa layacak çocuklara karfl yeralt savafl - n sürdürüyor sanki alkar s (Karabafl 1999:402). Eski Türk inançlar nda, Budist ve flamanistlerde ruhlar n en çok ilgilendikleri olaylar lo usalar ve yeni do mufl çocuklar, yeni evlenenler gibi oluflum ve dönüflüm ritüelleridir. Eski Türklerde nur ve ziya aleminin büyük 68

66 tanr s Han Ülgen, karanl k aleminin tanr s ise Erlik Han d r. Evlenen genç at n kurban verir. Kara iye yani kötü ruhun zarar vermesini önlemek gerekir, fiamanizimde yard mc iyi ruhlar da vard r, bunlar gök, yer ve ev iyeleri; yay k, suyla, karl k ve utkucudur. Umay, ak ana, ak enedir. Erlik ve Albast ise kötü ruhlard r (Ögel 1971:59-71). Alkar s n kötü ruhlar n Anadolu daki devam olarak kabul edebiliriz. nan a göre ise; al ruhu bugünkü Türk inanmalar onun fierir bir ruh oldu unu gösterdi i halde baz emareler onun bir zaman hami ruh oldu unu bildirmektedir. Al kelimesinin atefl kültürüyle ba l bulundu unu gösteren bir emare de bütün Türk kavimlerinde yayg n olan Alaslama merasimidir. Alaslama orta ve do u Türklerde ateflle temizlenme ve takdis merasimidir. ( nan 1933: ) Cin, peri, iyi ruh, kötü ruh gibi do- aüstü gizemsel güçlere Anadolu d fl ndaki co rafyalarda da rastlanmakta ve benzer yada farkl bir çok kültürde baz olaylar n, örne in hastal klar n bu güçlerle iliflkili oldu una, kad n ve çocuklar n bu güçler taraf ndan korundu una veya zarar gördü üne inan lmaktad r. (Demçinova 2000; 56, Santur vd. 2000; 68) Alman folklorunda; bir insana hizmet eden peri yada ev cini, ngilizlerin brownie dedikleri iyi huylu peri vard r. k rda yaflayan na ise bogart denmektedir, kobald ise arkadaflça davranabilir ancak yard msever de ildir, kobald n öfkesini ise büyük bir kap dolusu süt ve yiyecek dindirir. fanngen in ise dev yada cüce gibi ss z yerlerde yaflad na inan - l r. fieytanla da arkadafll k eden bu difli yard m sever oldu u gibi korkuda verir, yollar n kaybeden çocuklara yard m eder insanlar için çal fl r. (Max 1996: 131) Yunan mitolojisinde yeni do an çocuklar öldüren kad n Hera Lamiya y k skan r. Efsaneye göre Zeus Lamiya y sevmektedir. Zeus ve Lamiya n n do an her çocu unu oldüren Hera dan korumak için bir ma arada saklanmifl Lamiya, ancak zamanla çocuklar yaflayan bütün analara düflman kesilmifl. (Erhat 1996:191) Nympha, ise bafl örtülü, yani gelin anlam na gelir, k rlarda, sularda ve ormanda yaflayan do al ve tan sal varl klar n difli olanlar na verilen add r. Do a ve insanlar üzerinde etkili güçleri vard r, genelde erkeklerden kaçarl, erkek düflman olanlar da vard r. (Erhat 1996: 219) Görüldü ü gibi alkar s ile benzerlik gösteren farkl halklar n inan fllar da var. Kad nlarla ilgili arketipsel yaklafl mlarda kad n; hayat, ölüm ve dönüflümü simgeliyor. yi ana; yani toprak anan n olumlu yönü; do um, s cakl k, koruma, verim,, büyüme, bereket; Demeter, Eres, Kibele gibi tanr çalarla ifade edilirken, kötü ana; büyücü, cad, cin, bafltan ç karan kad n, cinsi tatminlik, korku, tehlike,, d fllanma, ölüm gibi durumlar simgeliyor. (Sever 1997; 85). Alkar s n yine korkunç, kötü anan n topraklar m zdaki uzant s olarak görmek gerekiyor. Kötülük ve iyili in mitolojik kayna olan kad n n yine kad na kötülük yapmas n do al karfl lamak gerekiyor. Kad n ve lo usal k dönemine iliflkin geleneksel yaklafl mlar n t bbi yönü nedir?. Elbetteki t p bilimi sa l n, sosyal ve kültürel boyutunu yads maz. Dünya Sa l k Örgütü sa l ; yaln zca hastal k ve sakatl n yoklu u de il ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. diye tan mlam flt r. O halde kültür ve sosyal durum ile sa l k birbirlerini et- 69

67 kileyen unsurlard r denilebilir. (Erefe 1998:1) Ancak kültürel ve geleneksel tutum ve inanmalar sa l k sorunlar n n çözümünde ailesel ve sosyal dinamikler aç s ndan bireyin iyilik halinin devam için destekleyici olmakla birlikte tek bafl na bir alternatif olmamal d r. Çözümün modern t p bilimi ve koruyucu sa l k uygulamalar yla mutlaka desteklenmesi ve geleneksel yaklafl mlar n modern t p yaklafl mlar n n önüne geçmemesi önemlidir. Alkar s nanmalar na Bilimsel Bak fl Do um yapan kad nlar n birtak m ruh durumu de ifliklikleri yaflamalar, hastalanmalar ve bazen bu hastal klar n kad n ölüme, intihara kadar sürüklemesinin gerçek nedeni elbetteki bir cin, kötü ruh, büyü veya sihir de ildir. Lo usal k dönemi t pk gebelik gibi kad n n yeni bir yaflama uyum sa lama çabas n gerektirir. Do um eyleminin travmatik oluflu, aileye yeni, küçük, savunmas z ve tam anlam ile anneye ba- ml bir canl n n kat lmas ve kad n n tüm bunlara gö üs gerecek yeni roller ö renmesi sorunun bafllamas nda etkili ve önemli bir faktördür. Kad n n yaflad - bu deneyimler onda, uykusuzluk, panik, huzursuzluk, korku, bebe i hakk nda gereksiz endifle, s k a lama nöbetleri gibi baz psikopatalojik davran fllar n görülmesine yol açar. Yeni anne olan veya lo usal k döneminde olan kad nlar n %50-80 i özellikle do umdan 5-6 gün sonra bu tür belirtiler ortaya ç kabilir. Belirtiler bu haliyle lohusal k hüznü diye tan mlan r ve kad n taraf ndan bir hekim ve sa l k profesyonelinin müdahalesine gerek duymaks z n atlat labilir. (Knop vd. 2001:5018) Ancak lo usa kad nlar n % inde bu durum derin bir hüzün, umutsuzluk, ifle yaramama, de ersizlik ve suçlama gibi duygularla de iflme gösterir. Anne bir taraftan sa l ile ilgili endifle ve tak nt lar gelifltirirken di er taraftan da bebe ine yabanc laflt n, bak m vermek, kuca na almak istemedi ini hissetmeye bafllar. Bu paradoks suçluluk duygular n daha da derinlefltirir, anne ölümü ve hatta intihar bile düflünebilir. Belirtiler bu haliyle do um sonras depresyon tan s al r. Do um sonras depresyon vakalar n n ancak dörtte birinin tedaviye geldi i belirtilmektedir. Bunlar n bir k sm depresyonun fark nda de ildir, bir k sm da fark nda olmas na karfl n utanmakta. Bir k sm n n da tedaviye gelmesi engellenmektedir. (Orhon 2002:1-3). Do um sonras bak m, psikopatolojik davran fllar n teflhis ve tedavisinde önemli rolü olan bir halk sa l uygulamas d r. Hekim d fl sa l k profesyonellerinin(halk sa l hemfliresi, ebe vb) ev ziyaretleri s ras nda annedeki psikopatolojikdurum de iflikli ini saptamas ve tedaviye yönlendirmeleri prognoz( hastal n seyri) aç s nda önemlidir(karatafl 1998:101, Orhon 2000; 2)Çünkü tedavi edilmedi i takdirde hastal k yaklafl k1 y l kadar sürebilir. Do um sonu depresyonu veya halk deyimiyle alkar s diye bilinen durumun ortaya ç k fl ndan flu faktörler sorumlu tutulmufltur (Henshaw 2001; 1-5, Ziotnick vd. 2001; 639) Geçmiflte var olan depresyon hikayesi Psikososyal faktörler(evlilik içi iliflkilerde zay fl k, sosyal deste in az olmas, stresli hayat flartlar vb.) Düflük sosyal statü(örn:düflük aile geliri, düflük mesleksel statü) Yeni do um yapm fl kad n muzdarip eden bu durumla mücadele etmenin 70

68 kültürel yollar yaz öncesi tarihten günümüze kadar süregelmifltir. Kad n n hastal ndan cinler, periler, vb do a üstü güçler ve insan d fl varl klar sorumlu tutuldu u için ruhlara yalvarma, dua, rüflvet, korkutma, itiraf gibi davran fllar veya cin kovma, büyüsel ayin davran fl ve uygulamalar sergilenmifltir. (Eren vd. 1993:7-10) Lo usal k dönemi ile ilgili geleneksel uygulamalar araflt rmak amac yla sekiz ayr ilde gerçeklefltirilen bir çal flmada lo usa kad n hastaland nda albast için hocaya okutmak en fazla sergilenen uygulama olup bu uygulamaya daha çok Diyarbak r ili nde rastland belirtilmifltir. Bunun d fl nda lo usa ve bebe i 40 gün yaln z b rakmamak, lo usa ve bebe in yan nda Kuran- Kerim, b çak vs bulundurmak, lo usaya k rm z tülbent veya kurdele ba lamak gibi fiziksel zarar ve yarar olmayan lo usal k hastal veya hüznü ile bafla ç kmada birçok farkl geleneksel uygulamalara rastlanmaktad r(fienses vd. 2002:44-48) Japonya da yap lan bir çal flmada lo usal k dönemindeki Japon kad nlarda do um sonras görülen depresyon, hüzün ve bunal m gibi duygudurum semptomlar n n dünya genelindeki literatürlere göre çok düflük oranlarda oldu u ve bunun geleneksel bir toplum olma, güçlü sosyal ve ailevi destek unsurlar na sahip olma ile iliflkili oldu u aç klanm flt r. (Yoflhida vd. 2001: ) Huang. (Huang vd. 2001:279-87) Postnatal depresyonu nun (do um sonras depresyon) her kültürde yaflanmakta ve bilinmekte oldu unu ve sosyal destek unsurlar, do um öncesi ve sonras bak m sistemlerinin etkili oldu unu söylemifltir. Gebelik ve lo usal k sürecine kad n ve ailesini etkileyen bir kriz dönemi olarak bak lmal d r. Bu sürecin kültürel, sosyal ve psikolojik olarak her yönüyle de erlendirilmesi, ve psikososyal deste- in sa lanmas kriz döneminin kolay atlat lmas n sa layacakt r. (Knob vd. 2001: 5018) Do um yapan kad n fizyolojik aç - dan da yard ma muhtaçt r. Çünkü yaflan lan olay her canl da görülen ola an ve mutluluk verici bir durum da olsa beraberinde yorgun ve uykusuz getirecektir. Bir baflka canl dan da tamamen sorumlu olma fiziksel güç ve sab r isteyen bir olayd r. Bu ba lamda özellikle do um yapan kad n n eflinin yard m, sorumluluklar n paylafl m da çok önemlidir. Sonuç Alkar s inanmalar n n kökeni görülüyor ki gerçek yaflant lara dayan yor. Bilimin henüz aç klama getiremedi i dönemlerde insanlar karfl laflt klar problemleri, nedenlerini oluflumlar n ve ilgili çözümlerini do a üstü güçlerle aç klamaya çal flm fllard r. Anadolu nun bir çok yerinde var olagelmifl alkar s na benzer inanmalar n izlerini farkl co rafyalarda, farkl kültürlerde de görüyoruz. Elbetteki her toplumun sahip oldu- u belli inanç ve de erleri vard r. Her toplum kültürel zenginlikleri ile, örf ve ananeleri ile yaflamlar na renk katma hakk na sahiptir. ancak sa l k ve bilim söz konusu oldu unda modern t p uygulamalar na öncelik verilmelidir. Alkar s inanmalar n n t ptaki karfl l ; do um sonras depresyonudur. nanmalara genellikle saçma sapan, ak l d fl, hurafe, ilkel insan düflüncesi demenin de halk yaflam ndaki ilgili inanmalara ve uygulamalar na bir çözüm getirmeyece i de bir gerçektir. Bu tür kültürel uygulamalar n bilimsel bir de eri olmasa bile anne ve çocu u koru- 71

69 may amaç edinen bir yaklafl m olarak görülmüfltür. insanl n var oluflundan bugüne kadar bir çok toplumda hastal klar n bu flekilde yani kiflinin bedeninin ve ruhunun kötü ruhlardan ar nd r lmas fleklinde tedavi edilmeye çal fl ld bu ve benzeri inan fl ve uygulamalarda kifliyi bedensel ve ruhsal yönden bir bütün olarak ele alan ça dafl psikoterapinin baz ipuçlar n n görüldü ü belirtilmifltir. Bize düflen halk inanmalar n derlemek, ayn zamanda bilimsel çözümlemelerini yaparak halka ve halk bilimcilerine sunmakt r. NOTLAR 1-7 için dipnot* Bu bilgi Max Luthi nin Das Europaishe Vokmarchen (1909) adl eserinin ngilizce çevirisi olan The European Folktale (John D. Niles, 1982) in One-Dimensionality (S. 4-10) adl I. bölümünden F. Gülay Mirzao lu nun Milli Folklor un say s ndaki çevirisinden al nm flt r. 2-9 için dipnot* Bu Bilgiler Mythological and arcetypal Approaches S. 147, 155, A. Handbook Of Critical Approaches To Literature W. L. Guerin, E. Labor, C. Morgan, J. C. Roasman, J. R. Wilghman. Oxford University Pres, USA, 1992 den Mustafa Severin 19977Milli Folklor, say 34, sayfa 85 teki çevirisinden al nm flt r. KAYNAKLAR Alptekin (Ali Berat), 1993, F rat Havzas Efsaneleri, Antakya Azra (Erhat) 1996, Mitoloji Sözlü ü, Remzi kitabevi. stanbul Çeçen (Ramazan), 1997, Cin Cad Efsaneleri, Folklor Edebiyat, Say 11. Demçinova( rina), Altaylarda Çocuk Do- umu ve Ölümü Merasimleri. Uluslararas Anadolu nançlar Kongresi, Ekim, Ürgüp-Nevflehir. Erefe ( nci), Halk Sa l ve Hemflireli- ine Girifl. Halk sa l ve Hemflireli i El kitab, Vehbi Koç Vakf Yay nlar, stanbul Eren (Nevzat), Uyer (Gülten). 1993, lk Ça larda Hasta Bak m ve Ebelik, Sa l k ve Meslek Ahlak Tarihi, 5. bask, Hatipo lu yay nevi, Ankara Henshaw (Carol), 2001, Do um Sonras Hüzün ve Depresyonun Klinik ve Biyolojik Yönleri, Psikiyatride Güncel Yaklafl mlar, Haziran, S, 3 Huang (Yu-Chu), Mathers (Nikel) 2001, Postnatal depression-biological or cultural? a comparative study of postnatal women in the UK and Taiwan. Journal of advanced nursing, 33(3); nan (Abdülkadir), 1933, Al Ruhu Hakk nda, Türk Mitolojisinde Köklü Bir Ruh, Türk Tarihi Arkeolojisi ve Etnografya dergisi, 1, Temmuz Karabafl (Seyfi) 1999, Bütüncül Türk Budun Bilimine Do ru, Cogito, Y. K. Y, stanbul Karatafl (Nimet), Toplum Ruh Sa l ve Hemflireli i, Halk Sa l ve Hemflireli i El Kitab, Ed: nci Erefe. Vehbi koç vakf yay nlar, stanbul Knop (Jürgen), Osterberg-Larsen (Bernhard), 2001, Psychological intervention during pregnancy. A multidisciplinary hospital network, Ugesk Laeger, Sep 10; 163 (37); Luthi (Max) 1996, Halk Masallar nda Tek Boyutluluk, Çeviren; F. Gülay Mirzao lu, Milli folklor, Orhon (Ece), 2000, Do um Sonras depresyon. bebek. com/index. asp/bölüm=33; 1-3 Ögel (Bahaddin), 1971, Türk Mitolojisi, 1-2, Devlet kitaplar, Milli e itim bas mevi, stanbul Santur (Alparslan), Santur(Meltem Cingöz), 2000, Altaylarda çocuk do umu ve ölümü merasimleri. Uluslararas Anadolu inançlar kongresi, Ekim, Ürgüp-Nevflehir. Sever (Mustafa), 1997, Edebiyatta Mitolojik ve Arketipik Yaklafl mlar, Milli Folklor, 34, 85, Çeviri: Mythological and arcetypal approaches to l terature, W. L. Guer n, E. Labor, C. Morgan et all. Oxford University pres, USA fienses (Münevver), Y ld zo lu( lknur). 2002, Sekiz ayr ildeki kaynana gelin ve lohusal k ve çocuk bak m nda geleneksel uygulamalar. Çocuk forumu. 5(2)May s-a ustos Yoshida (Keiko), Yamashita(Hiroshi), Ueda (Motoko), Tashira (Nobutada). 2001, Postnatal depression in Japanese mothers and the reconsideration of Satogaeri bunben Pediatric international, 43 (2) Ziotnick (Caron), Johnson (l. Sheri), Miller (W. van), Pearlstein (Teri), Howard (Margaret), Postpartum depression in women receiving public assistance:pilot study of an interpersonal-therapyoriented group intervention. AM J Psychiatry,

70 TÜRK DÜNYASINDA KIZ KALES ADLANDIRMALARININ KAYNA I VE BUNLARA DA R ANLATILAN EFSANELER N TEfiEKKÜLÜ ÜZER NE On the Origin of the Girl Castle Phenomenon Among Turks and the Formation of the Legends Surrounding It Au sujet de l origine du nom Forteresse de la fille et de la formation de légendes le concernant Yard. Doç. Dr. Mehmet EROL* ÖZET K z kalesi adland rmas yer/yap ad olarak pek çok sahada karfl m za ç kmaktad r. Bunlar, de iflik efsaneleriyle ortak Türk kültürün canl bir unsuru olarak yaflamaktad rlar. Araflt rmada, k z kalelerinden baz lar çeflitli yönleriyle de erlendirilerek, adland rman n as l kayna tespit edilmeye çal fl lm flt r. K z kalesi adland rmas na, efsanelerden önce, k z ve kale kelimelerinin anlamlar n n kaynakl k etmifl oldu u kanaatine var lm flt r. Anahtar Kelimeler K z, kale, k z kalesi, efsane, anlam, ad bilimi. ABSTRACT In many areas, we encounter places and structures named as Girl Castles. These places are accompanied by various legends and form a living component of common Turkish culture. In this study, some Girl Castles were evaluated from different points of view, and the main source of the name was attempted to be determined. At the end of this study, it is concluded that the name Girl Castle derives from concepts regarding the words castle/kale and girl/k z rather than from legends about particular places. Key Words Girl/virgin, castle, girl castle, legend, meaning, onomastic. Girifl Türklerin yaflad klar co rafyalarda pek çok yap ya k z kalesi (k z kulesi) ad - n n verildi i bilinmektedir. Bu adland rmay ve adland rmaya ait sorunlar ad biliminin (onomastics, onomastique, nemenkunde) uygulama alanlar içinde de- erlendirmek mümkündür. Ad biliminde benzer konular sözcük-kavram iliflkisi, köken bilgisi, kültürel, tarihî ve co rafî aç dan, k saca çeflitli dil ve kültür sorunlar yönünden, de- erlendirilmektedir (Aksan 2000: III, ; Eren 1989: ; Sakao lu 2001: 9-13). Çal flmam zda k z kalesi adland rmas n n kayna tart fl l rken bu noktalar dikkate al nm flt r. Bilindi i üzere, herhangi bir yer/yap ad na anlam kazand rabilmek için, o yer/yap ad n n anlam alan yla veya ses benzerli iyle örtüflen hikâyeler, efsaneler yarat lm flt r (Önder 1984: 73). Bu tür yaratmalar ayn zamanda hakk nda anlat ld klar fleyin sebebini aç klayan birer rapor niteli indedirler (Buch 2003: ). Bunlar flüphesiz söz konusu yerlere veya mimarî yap lara karfl ilgi uyand rmakta, adlar n n unutulmamas n sa lamaktad r. Bir baflka ifadeyle, bir adland rma zamanla kendine ait bir anlatman n yarat lmas na sebep olmakta, ortaya ç kan bu anlatma da benzer yeni anlatmalar n yarat lmas na öncülük ederek bu ad n korunmas na yar- * Gaziantep Üniversitesi Kilis Fen-Edebiyat Fakültesi 73

71 d mc olmaktad r. Bunun yan nda ad verilmifl ve belli bir süreç sonucunda etraf nda anlatmalar yarat lm fl yerler, kendi hikâyelerinden daha flöhretli, daha kal c gerçek bir olaya mekân olmalar durumunda, sonraki olaya ba l olarak adlar n de ifltirebilmektedirler. K z kalesi ad verilen yap lar da mutlaka bir kad n kahraman n hat ras (genellikle de hazin sonu) üzerine anlat - lan efsanelerle anlamland r lmaya çal - fl l r. Ancak, bu anlamland rman n kültür tarihinde ve Türk dilinin semantik maceras nda kültürel geliflimin son safhas oldu unu gösteren izler bulunmaktad r. Dolay s yla adland rman n izah için sadece efsaneler yeterli de ildir; dil ve sosyo-kültürel hayat n da k z kalesi adland rmas nda önemli bir yeri vard r. Günümüz Türk dünyas nda k z kalesi adland rmas n n yayg nl ve benzer özellik gösteren yap lara bu ad n verilmeyifli nedensellik sorununu beraberinde getirmektedir. Olgunun kayna n aç klayabilmek için çal flmam zda öncelikle ad n verilmesine sebep olan yap lar n yayg nl, baz lar n n tarihsel-topografik özellikleri ve yap l fl amaçlar üzerinde durulmufltur. kinci olarak ise etimolojik çal flmalardan, tarihî ve günümüz Türk lehçelerinin sözlüklerinden hareketle adland rmay oluflturan k z ve kale kelimelerinin bir terkip hâlinde nas l kavramlaflt klar üzerinde durularak, yap ad olarak kullan lma sebepleri tart fl lm flt r. Üçüncü aflamada ise k z kalesi kavram n n anlam alan na dâhil edebilece imiz efsanelerin tahlili yap lm flt r. 1. K z Kalelerinin Yay lma Alanlar, Tarihî-Topografik Durumlar ve Yap l fl Amaçlar : 1.1. K z Kalelerinin Yay lma Alanlar : Bugün Türk dünyas diye adland r - lan genifl co rafyada k z kalesi adland rmas yayg n olarak kullan lmakla birlikte konuyla ilgili araflt rmalar s n rl say dad r. Tuncer Baykara, K z Kuleleri- K z Kaleleri adl üç serilik makalesinde tarihî-co rafî kaynaklardan a rl kl olarak yararlanm fl ve Anadolu baflta olmak üzere, Do u Avrupa, K r m, Güney ve Kuzey Azerbaycan, Do u Türkistan, Afganistan sahalar nda 100 kadar k z kalesi/k z kulesi tespit etmifltir. (Baykara 1985: 45-49, 1986a: 37-40; 1986b: 57-61). Türk dünyas ndaki k z kalelerinin say s bu makalede verilen say ile s n rl de ildir. Jirmunsky (1974: 40), Turkskiy Geroiçeskiy Epos (Türk Kahramanl k Destanlar ) adl eserinde bölgesel anlamda k z kalelerinin yay lma sahalar - na de inmifltir. Bunlar n destanlar için birer tarihî tan k olduklar n söyleyerek flu bilgileri vermifltir: Karakalpaklara ait K rk K z destan n n kahraman Gülayim, K rk K z arkadafl ve sevgilisi Arslan la beraber halk n Kalmuk han Surtay fl ve K z lbafllar n hükümdar Nadir fiah n boyunduru undan kurtarmak için mücadele eder. Bu mücadelelerin izleri (S. P. Tolstov un ifadesiyle) eski destanlarda geçen K zlar fiehri (K z Kala), Karakalpak, Harezm ve Türkmenistan n baz bölgelerindeki yer adlar nda hâlen yaflamaktad r. Tarihî-topografik durumlar ve yap l fl amaçlar incelenirken, Baykara n n verdi i say ya eklenebilecek olanlara daha genifl biçimde de inilmifltir K z Kalelerinin Tarihî-Topografik Durumlar ve Yap l fl Amaçlar : Günümüzde k z kalesi/k z kulesi ad yla bilinen yap lar n ilk yap l fl tarihleri yaklafl k olarak bilinmesine ra men, ne zaman bu adla an lmaya baflland klar hakk nda kesin bilgiler yoktur. Ancak, Anadolu sahas nda XV. as rdan itibaren bu adland rmaya rastlanmaktad r (Bay- 74

72 kara 1985: 45). Tarihî belgelerden hareketle, flüpheli de olsa, bu adland rman n bafllang ç zaman n VIII-IX. yüzy la kadar götürmek mümkündür. Adland rmaya konu olan bu yap lar n Türkler taraf ndan yap lm fl ilk örneklerine Orta Asya n n çeflitli bölgelerinde rastlanmaktad r. Özbekistan n güneyindeki Tirmiz flehrinin biraz do usunda bulunan tarihî flehir kal nt lar aras nda IX. yüzy lda yap ld tahmin edilen kale, K rk K z Kalesi ad yla an l r (Esin 1979: ). Türkmenistan s n rlar içinde, Türklerin eski yerleflim sahalar ndan Zerefflan Vadisi nin arkeolojik buluntular n gösteren haritadaki kal nt lardan birinin ad da K z Kalesi dir (Ögel 1991a: 172). Yine Türkmenistan da bulunan bir baflka tarihî K z-kale kal nt lar ile ilgili olarak, Anadolu Öncesi Türklerde fiehir ve Mimarl k adl eserinde M. Cezzar (1977: 381) flu bilgileri verir: Türkistan da XI-XIII. yüzy lda hisar inflaat na devam ediliflin en güzel örne ini K z-kale de görmek mümkündür. Bugünkü Türkmenistan ve Özbekistan s n rlar n n birleflme bölümünde bulunan K z-kale, yap ld devre göre çok büyük ve çok kuvvetli tahkim edilmifl bir kale idi. Afla yukar üçgen bir plana sahip olan K z-kale, sa lam ve kal n bir duvarla çevrilmiflti. Duvar yüksekli i 10 metreydi... Hisar n iç k sm nda yine tafltan yap lm fl binalar bulunuyordu. Türkistan da inflaatta ana malzeme olarak tu la kullan l yorken, K z-kalenin gerek hisar duvar, gerekse hisar içindeki yap lar n tafltan yap lm fl olmas, elbette hayli ilginçtir. Tu ladan daha dayan kl malzeme olan tafl, Türklerin gerek Türkistan, gerekse ran da kale ve kervansaray gibi savunmayla ilgili baz tesislerde kulland klar görülmektedir... K z-kale nin içinde oval biçimde befl büyük sarn ç vard. Kaya içine oyulmufl bir de zindan mevcuttu... K z-kale de iki katl kule mevcuttu... Türk dünyas n n ünlü k z kalelerinden (K z Kala) biri de Azerbaycan n bafl flehri Bakü dedir. Alanya daki K z Kulesi nin benzeri olan bu yap n n, XII. as rdan itibaren varl bilinmekle birlikte, V-VI. yüzy l Sasanîler devrinde denizden gelecek tehlikelere karfl infla edildi i tahmin edilmektedir. 8 katl, efline az rastlan r bir savunma tesisi olan bu kalenin yüksekli i 28 metre olup, iç çap yaklafl k 40 metre, duvarlar n n kal nl baz yerlerde 5 metreyi bulmaktad r. Bu meflhur yap dan baflka Azerbaycan n fiamah, Gütgaflen, Gazah, Kedebey, Ismay ll, fieki... gibi flehirlerinde de k z kaleleri mevcuttur (Arasl 1971: 485, Veliyev 1985: ). Türkiye d fl nda kalan bu yap lar n örneklerini ço altmak mümkündür. Anadolu sahas nda ise bu adla an - lan yap lar di er bölgelere göre say ca daha fazlad r. Bunlar n bir kaç Türkler taraf ndan yap lm flsa da di erleri restore edilerek kullan lm flt r. Bu sahada yayg n olarak bilinen k z kaleleri flunlard r: Beyflehir K z Kalesi: Selçuklu Sultan II. Alaaddin Keykubad, Gölyaka Tol (Beyflehir Gölü) yöresinde saraylar yla ünlü Kubadabad kentini kurdururken (1227), Beyflehir Gölü üzerindeki adaya da K z Kalesi ad yla bilinen yap - y infla ettirmifltir. Türk mimarisinin ender örneklerinden biri olan yap, as l saray olan Kubadabad n haremli i ve tersaneli i olarak kullan lm flt r (Ar k 1987: 71-95). Bu kalenin özellikle saray haremli i amac yla yap lm fl olmas dikkat çekicidir. Alanya K z Kulesi: XVII. as r seyyah Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde pek çok k z kalesinin ad n vermifltir. Bunlardan biri de, Bakü K z Kalesi yle 75

73 yap sal benzerlikleri olan, Alanya (Alaiye) Kalesi içinde, 1226 da Alaaddin Keykubad devrinde yapt r lan, bugün ise K - z l Kule ad yla bilinen kuledir:... Kalenin do usunda befl göz tersane vard r. Bu afla kalenin deniz kenar nda K z Kulesi denilen sekiz köfleli, sekiz kat fevkalade sanatl ve sa lam bir kuledir. Kuflatma s ras nda adam al r. Sultan Alaeddin yap s d r. kinci kale a as burada oturur. K rk neferi vard r... (Baykara 1986: 37). Üsküdar K z Kulesi: stanbul Bo- az giriflinin Üsküdar taraf nda, k y - dan 200 metre kadar uzakl kta, deniz içerisindeki metrekarelik bir kayal k üzerine yap lm flt r. Kule, XII.yy da denizden gelecek tehlikelere karfl Bizans mparatoru I. Manuel Kommenos taraf ndan yapt r lm flt r. Bu kule, hem Bizans hem de Osmanl döneminde savunma, fener, hapishane, karantina hastanesi... gibi çok amaçl olarak kullan lm fl ve pek çok kere restorasyona u ram flt r. (Özdemir vd.1994: 54) Silifke K z Kalesi: K y dan 800 m deniz içinde infla edilmifltir. Kalenin yap l fl tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte erken Roma dönemi eseri oldu u tahmin edilmektedir. Bu yap, 1448 den itibaren Karamano ullar n n eline geçmifltir (Demirtafl 1990: 176). Bunlardan baflka, Adana-Yumurtal k, Afyon, A r -fioflik, Ankara-K z lcahamam, Ardahan-Ç ld r, Çanakkale-Ezine, Erzincan-Kemah, zmir, Kars-Arpaçay, Marafl- Elbistan, Mardin-Midyat, Rize-Pazar gibi pek çok yerde k z kalesi ad yla bilinen yap lar vard r. Topografik aç dan bugün k z kalesi denildi inde, deniz/göl kenarlar nda veya içlerinde kurulmufl yap lar anlafl lmaktad r. Baflka bir ifadeyle, k z kalelerinin deniz/göl gibi yeryüzünün do al oluflumlar yla bir ba lant s oldu u düflünülmektedir. Ak llara ilk gelen bu ça r fl m k smen do rudur. Ancak, bu yap - lar sadece deniz/göl üzerinde de il, farkl yerlerde de yap lm flt r. Günümüz insan n n k z kaleleri/kulelerinin deniz/göl kenar nda oldu u veya olaca n düflünmesinin sebebi, bu yap lar n en meflhurlar n n deniz/göl üzerinde bulunmas olmal d r. Asl nda su kenarlar /üzerleri d - fl nda kurulmufl k z kalelerinin toplam di erlerinden say ca daha fazlad r. Bu sebeple bir yap n n k z kalesi olarak adland r lmas nda ve anlamland r lmas nda kuruldu u yerle iliflkilendirilmesi güçtür. Yap l fl amaçlar ise, Selçuklular devri eseri Kubadabad saray n n haremli i olarak kurulan K z Kalesi d fl nda, savunma veya tahkim içindir. 2. K z Kalesi Adland rmas n n Kayna ; K z-kale Kelimelerinin Türk Dili ve Kültüründeki Yeri, K z Kalesi Terkibi K z kalelerine hangi sebeplerle bu ad n verildi i üzerine fikir yürütenler azd r. Konuyla ilgili Arasl flunlar söylemektedir: Do uda eskiden kalma veya menflei belli olmayan kule veya kalelerin afla yukar hepsine k z ad verilmifltir. Bat da bu tarzdaki yap lara nedense fleytan kalesi, fleytan kulesi denmifltir. Paris in yak nlar nda Nesle flatosuna, fieytan fiatosu, Trento (Kuzey talya da) saray na da fieytan Saray denilmektedir. (1971: 486). Azerbaycanl baz araflt rmac lar ise konuyu bekaretle iliflkilendirmifllerdir. Özellikle, bu yap larla ilgili olarak yarat lan efsanelerin Su lâhesi/anahid ve Bakirelik e ba l tefekkürler neticesinde ortaya ç kt tezi yayg nd r. Veliyev e göre, yarat lan efsanelerin hepsinin kendine has bir özelli i olsa da, bunlar feodal, ataerkil münasebete karfl, halk n itiraz d r (1985: 227). Görülüyor ki, konu üzerinde görüfl bildirenler daha çok k z kalesi adland rmas na efsanele- 76

74 rin katt anlam üzerine yo unlaflm fllard r. Adland rmadaki gizemi çözebilmek, meraklar giderebilmek için, öncelikle k z ve kale kavramlar n n Türk dili ve kültüründeki yerlerinin belirlenmesi gerekti i kanaatindeyiz K z Kelimesinin Türk Dili ve Kültüründeki Yeri Tarihî geliflimi içinde Türkçede karfl m za iki farkl k z kelimesi ç kmaktad r. Birincisi Türkçenin ilk yaz l metinlerinden itibaren kullan ld bilinen ve k z, evlenmemifl kad n temel anlam na sahip olan k :z d r. Kaflgarl da k sa olarak kaydedilen ünlüsünün (- -) kesinlikle uzun (- :-) olmas gerekti ini söyleyen Clauson (1972: ), kelimenin evlenmemifl temel anlam n n üzerine k z, cariye gibi yan anlamlar kazand n bildirmektedir. Doerfer de bu kelime k z çocu u, genç kad n, bakire anlamlar nda; ayr ca Fars dilinde genç H ristiyan kad n; Gürcü kral n n lâkab fleklinde kay tl d r (1967: ). kincisi ise, bütün tarihî fliveler ve günümüz lehçelerinde yaflayan bu kelime yan nda, bununla efl sesli olan ve pahal, de erli anlam na gelen k z kelimesidir. Bu kelime de zamanla anlam alan n geniflletmifl ve seyrek, bundan da genifllemeyle, cimri anlamlar n ifade etmeye bafllam flt r. Bugün Bat Türkçesinde k t ile yer de ifltiren bu kelime, eski flekliyle Bat Türkçesinde XVI. yüzy - la kadar yayg n olarak kullan lm flt r (Clauson 1972: 680). XVIII. yüzy l sözlü- ü Senglah ta da kelime ikinci anlam olarak, seyrek, de erli anlam yla kay tl d r (Clauson 1960: 496v.). W. Radloff ta (1899: ) iki kelime de yer almakla birlikte, ikinci k z kelimesi az, seyrek anlamlar yla kay tl - d r ve flu örnekler verilir: bu mundak kifliler bolur edi k z (böyle kifliler çok seyrek idi) ; k z ermes bu yanl k, kiflilik k z ol kiflilikni bilgü könilik iz ol! (insan az de il, insanl k az- insanl bilen do ru ifl yap). Kelime Divanü Lugati t-türk te ise her iki anlam yla geçmektedir: K z neng (pahal nesne) ; Bu at k z ald m (Bu at pahal ald m) ; Kal ng berse k z al r, kerek bolsa k z al r (Çehiz veren k z al r, gerekli olan pahal al r. -Bir adam çehiz verirse gelini k z o lan k z al r, bir fley isteyen kimse o fley kendine gerekli ise onu yüksek para ile alacakt r.) (Kaflgarl 1985: I, 326; III, 371). Bundan türemifl olan k zl k kelimesi de yayg n olarak k tl k, nadirlik anlam nda kullan lm flt r. Clauson, kelimenin tarihî geliflimini k zl k, pahal l k, seyreklik, k tl k, azl k fleklinde vermifl; kökü olan k z gibi XVIII. yüzy la kadar yayg n olarak kullan ld n belirtmifltir (1972: 684). S. Ça atay ise konuyla ilgili olarak, kad n için kullan lan söz ve ifadelerin ço unun s fat oldu unu, bu yüzden de bunlar n önce kad n n s fat olarak meydana geldi ini, zamanla onun ad yerine geçti ini ifade etmektedir (1988: 19). Ça atay n bu düflüncesi, k z kalesi isim tamlamas n n, baz yerlerde, k z kala s - fat tamlamas fleklindeki kullan m n aç klar niteliktedir. Her iki k z kelimesi, Eski Türkçeden Eski Anadolu Türkçesi sonuna kadar yaz lm fl eserlerde k :z: k z, k z çocuk, bakire; hasis; cariye; k z: pahal nesne, pahal ; nadir; k t, az bulunur anlamlar nda kullan lm flt r (Arslan-Erol 2002 : ). Töre Nefesof, Özbekistan Yer adlar ve Halk Rivayetleri adl çal flmas nda, Yer adlar devirler geçtikçe ses bak - m ndan de iflikliklere u ram fl, onlara esas olan ses ve morfolojik flekli dahi de- iflip gitmifltir. De ifliklik sözlerin yaln zca fleklinde de il, manalar nda da olmufltur. (1996: 60-63) diyerek, k z keli- 77

75 meli yer adlar n n asl n n yön bildiren Türkçe kuzey kelimesindeki kuz kökünden geldi ini ileri sürmüfltür. Nefesof, vard bu yarg n n gerekçesi olarak Orhun Abideleri nde geçen Ço ey Kuzu Da, Divanu Lügati t- Türk te geçen Kuzda ve Kutadgu Bilig de geçen Kuzda yuru lu kal n kop kutuz kullan mlar n sunmaktad r. Kuz kelimesi VI-VII. as rlarda yer ad vermek faziletine sahiptir diyerek kuz kelimesinin yer ad olarak kullan m yayg nl n dile getirmektedir. Ancak, kuz kelimesinin ses ve anlam itibar yla k za dönüfltü üne dair herhangi bir tarihî kay t bulunmad için, araflt r c n n bu görüflünün do rulu u flüphelidir. Özellikle bugün k z kalelerini gözlemledi imizde, kuzeye kurulduklar na dair hüküm verebilece imiz bir belirtiye de rastlanmamaktad r. K z kelimesinin eski kullan m yla ilgili olarak XI. yüzy l seyyah ve co rafyac s El-Birûnî nin ( ) Tahdid Nihayet el-emâkî adl eserinde Harezm Türkleri nin ülkesi anlat l rken geçen flu bilgi de konuya aç kl k getirmesi bak - m ndan önemlidir: Harezm ülkesinde Ceyhun Nehri nin yata n n de iflmesiyle oluflan bir gölün sular n n zamanla çekildi i belirtildikten sonra, Göl sular - n n çekildi i bu yerde çamurlu, insan n giremedi i bir bölge meydana geldi. Buras Türkçede K z Tengizi diye tan n r denmektedir (fieflen 1985: 197). Burada insan n giremedi i bir bölgeye K z Denizi denmesi dikkat çekicidir Kale Kelimesinin Türk Dili ve Kültüründeki Yeri Arapça dan Türkçe ye geçti i kabul edilen kale kelimesi ise askerî bir anlam tafl makla birlikte yerleflik hayata geçiflin de bir göstergesidir. Genellikle bir yerin savunmas na yard mc olmas, düflman n eline geçmemesi, oraya tecavüz edilmemesi, yabanc lar n girmemesi ve tehlikelerden uzak yaflamak amac yla infla edilmifl yap lard r. Radloff (1899: 224), kale kelimesinin Türkler aras nda tahkimat, flehir, sa lamlaflt r lm fl flehir, köy anlamlar nda kullan ld n kaydeder. Türkler için bu anlamda kale kavram Göktürk devrinden sonra söz konusudur. Türk kültürünün en eski kay tlar nda kale kavram n n alg lan fl yla ba l ilgi çekici örnekler mevcuttur. Konumuza aç kl k getirece ini düflündü ümüz bu örnekleri hat rlamakta yarar görüyoruz. Bilge Ka an surlarla çevrili bir flehir yapt rmak ister. Ögel, Çin tarihlerinde kay tl bu olay flöyle nakleder:... Küçük-fiad (Bilge Ka an), etraf surlar ile çevrili bir flehir yapt r p, içine Tao ve Buda dinine ait mabetler kurmak istemiflti. Bunun üzerine (Vezir) Tonyukuk, ona flöyle dedi: Bu olamaz! Çünkü Türklerin say lar çok azd r. Çin deki nüfusun yüzde biri bile de ildir! Buna ra men biz, Çin e karfl hep baflar ile karfl koyduk. Biz do rudan do ruya buna flükredelim. Çünkü biz, sular ve otlaklar takip ederek (sürülerimiz ile) dolafl yoruz. Bununla beraber, halk m z n hepsi savafl sanat ile u raflmaktad r. Kendimizi güçlü hissetti imiz zaman, askerlerimizi ya ma ak nlar na gönderiyoruz. Zay f oldu umuz zamanlarda da, da lar ile vadilerin derinliklerine kaç p, oralarda saklan yoruz. Çin askerleri çok olsa bile, onlara bu bak mdan hiçbir yarar olmuyor. E er biz, etraf surlar ile çevrilmifl flehirler kurup içinde oturur ve bizim eski al flkanl klar m z ile geleneklerimizi de ifltirir isek, bir günde yeniliriz. Böylece de Çin hakimiyeti alt na girmifl oluruz. Buda ve Tao dinleri ise, daha çok sulh içinde yaflayan ve sessiz, uysal kifliler içindir. Bu dinler insan böyle yetifltirir, savafl yapmak ve güç kazanmak isteyenler için de ildir. Bundan dolay biz (mabetler) yapamay z. (1991b: ) 78

76 Tonyukuk un y llar aras nda baflta olan damad Bilge Ka an a (Ergin 1991: 7-8) kale infla etme ve içinde yaflamayla ilgili verdi i bu tarihî brifingi o devirlerde, düflmana karfl savunmas zor oldu u ve sürdükleri hayat biçimine uygun olmad için, Türklerin flehir kaleler infla etme e iliminde olmad klar n göstermektedir. Ancak, bu olay n hemen akabinde Uygur hükümdar Bö ü Ka an 767 de Maniheizm i resmî din olarak kabul etmifl, dolay s yla sabit mabetlerin inflas bu Türk grubunu yerleflmeye zorlam flt r. Türklerin ilk yerleflim bölgelerinden Ak-beflim de bulunmufl iki Budist tap na, art k bu devirlerden sonra Türklerin yerleflik hayat n gere i olarak flehir-kaleler infla ettiklerine iflaret etmektedir (Cezzar 1977: 33-34). Ögel, Türklerde flehir ve köy hayat - n anlat rken, Kule ve Yukar Kat bahsinde (1991b: ), Uygur metinlerinde geçen, esas manas n n hava ve yüksek oldu unu ifade etti i kal k kelimesinin kule karfl l olarak da kullan ld n belirtmektedir. Buna delil olarak da, flu eski Uygur yaz lar n göstermektedir:... Katun bal kta, ediz kal kta yat p ud yur erken ( Hatun, surlar ile çevrilmifl flehirde, yüksek bir kulede uyuyor iken). Buradaki ediz kal k sözü yüksek kule manas na söyleniyordu, diyerek flu örne i de devam nda vermektedir: Törttin y ngak kap gl k, taptulug, esringü erdinilig, kal k içinde oturup... (Dört taraf kapal, parlak ve çeflitli renkler, mücevherler ile süslenmifl kule içinde oturup...). Uygur yaz s ile yaz lm fl Oguz Ka- an Destan nda, böyle yüksek bir evin üst katlar na kal k denmesi de dikkat çekicidir:...kene yolda bedük bir öy kördi. Bu öyüng tagam altund n irdi; tungluklar tak kümüfldün, kal klar temürdin irdiler irdi. Kapuluk irdi, açk ç yok irdi... (Bang-Rahmeti 1970: 25). Burada...büyük bir ev gördü, bu evin duvarlar alt ndan, pencereleri gümüflten, yukar katlar ise demirden idi. Kap s vard, fakat kilidi yoktu denilmektedir (Ögel 1991b: ). Kal k kelimesi, her ne kadar W. Bang ve R. Rahmeti nin çal flmas n n sözlü ünde çat anlam nda günümüz Türkçesine aktar lm fl olsa da, di er Uygur metinlerinde bu kelimenin kule/kale anlam yla uygun düfltü ü görülmektedir. Bu örnekler Türklerin kale kavram - na bak fllar n göstermesi bak m ndan önemlidir. Türkler, savunmas n n zorlu- u ve yaflama biçimlerine uymamas sebebiyle ilk devirlerde flehir kaleler infla etmemifllerdir. Ancak kaleleri, de erli, pahal, girilmesi-ele geçirilmesi zor olan yap lar olarak görmüfllerdir. Burada kal k ile kale/kule kelimelerinin anlam alanlar n n zihinde b rakt ça r fl mlar n benzerli i dikkat çekicidir. Günümüzde de ço u Türk flivesinde kal k/kal h/kalak/kalah... gibi flekillerde yaflayan kelimenin genellikle üst üste konularak yükseltilmifl fleyleri ifade ediyor olmas, kale kelimesinin kökeni hakk nda soru iflaretleri uyand rmaktad r K z Kalesi Terkibi Türkologlar n k z kelimesi hakk nda verdikleri bilgiler fl nda ilk olarak evlenmemifl kad n ifade eden k z (buradan da bakire, bekâretin Türk toplumunda namusu ifade etmesi sebebiyle de kutsal ), kalenin bir s fat durumundad r. Yani, dokunulmam fl, el de memifl, bakire, vd. manas nda kalenin durumunu izah eden bir kelimedir. Yukar - da sözünü etti imiz Selçuklu dönemi, Kubadabad saray n n haremli i olarak infla edilen K z Kalesi de herkesin girmesine müsaade edilmeyen, sayg de er ve kutsal yerdir. Günümüzde de k z kalesinin böyle bir anlam ifade etti ini flu örnekte gör- 79

77 mekteyiz: F. Yi it, Bakü de K z Kalesi ni gezerken oradaki bir görevliye, Bu yap - ya niçin K z Kalesi diyorsunuz? diye sordu unda, görevliden flu cevab al r: Türk k zlar n n bekaretini korumas Türk dünyas nda kutsal meseledir. K zl n bozulmas namusun elden gitmesidir. K z kulesi bir flehrin, bir kalenin kalbidir. Çünkü, orada kale kumandan n n zevcesi, yak nlar ve önemli olan her fley bulunur. Stratejik önemi olan K z Kulesi fethedilirse, k zl k elden gitmifltir. Yani kale düflman taraf ndan ele geçirilmifltir. O nedenle biz buralara K z Kulesi diyoruz. (1996: ). Bunu, Birûnî nin haber verdi i (fieflen 1985: 197), K z Tengizi için insan n giremedi i bir bölge aç klamas na uygulamak da mümkündür ki, bu yaklafl mla k z kale insan n -düflman n- giremedi i bir kale anlam na gelir. Eski flekliyle Bat Türkçesinde XVI. yüzy la kadar yayg n olarak kullan lm fl ve k t ile yer de ifltirmifl olan di er k z kelimesi de adland rmada etkili olmufl olmal d r. Bu kelime de kale kelimesiyle terkip oluflturdu unda kalenin s fat durumundad r. Adland rma bu aç dan de- erlendirildi inde k z kalelerin, pahal - de erli, al nmas, ele geçirilmesi zor kaleler oldu u sonucuna var labilir. Özellikle kal k kelimesiyle ilgili olarak verilen iki örnek de yaklafl m m zla paralellik göstermektedir. Elbette eski devirlerin flartlar içinde böyle kalelerin az bulunaca n da hesaba katmal y z. K z kelimesinin nadir, seyrek anlam, bunlar n az bulunan, her yerde olmayan kaleler olduklar n da akla getirmektedir. Özetle, dilin tarihî seyri içinde her iki k z kelimesi de karfl lad klar anlamlar bak m ndan baz kalelerin s fat durumundayd lar ve adland rman n ilk safhas nda terkibe yukar daki anlamlar katm fllard r, denilebilir. 3. K z Kalesi Adland rmas na Ba l Efsanelerin Teflekkülü Yer adlar ile ilgili bir meseleyi tek bir kökle izah etmek mümkün de ildir. K z kalelerinin bu ad almas nda iki temel faktör oldu u anlafl lmaktad r. Birincisi dil, ikincisi ise ortak haf zada kahraman kad n olan bir hadisenin hat ras d r. Günümüzde k z kalesi terkibi bir isim tamlamas durumundad r. Dolay - s yla soyuttan-somuta (abstract-concrete) do ru bir geçifl; belli bir flahsa ba lanarak anlamda bir belirginleflme söz konusudur. Bir kalenin belirli bir k za ait oldu u anlafl l r hâle gelmifltir. Adland rman n ilk dönemlerinde etkin olan iki ayr k z kelimesi, ortak haf zadaki anlam zeminini zamanla belirli bir k z ve onun bafl ndan geçen bir olaya b rakm flt r. Bu nedenledir ki, günümüzde k z kalesi adland rmas bir k z n bafl ndan geçen bir olaya ba lanarak anlamland r lmaya çal fl lmaktad r. Adland rma etraf nda oluflan çeflitli efsaneler üzerinde de erlendirmelere geçmeden önce, Uygur Türkleri aras nda Bozkurt üzerine anlat lan rivayetin k z ve kale kavramlar yla iliflkisi oldu unu düflündü ümüz için buraya almay uygun görüyoruz. Hun Yabgusu nun çok güzel iki k - z olmufl ve onlar isteyenlere vermeye k yamam fl. Bunlar ancak bir Tanr ya zevce olmaya lay kt r, demifl ve yüksek bir kale yapt r p iki k z n oraya hapsettirmifl. Tanr ya niyaz etmifl ve k zlar na gelmesini, onlarla evlenmesini rica ederek dualarda bulunmufl. Nihayet bu kale etraf nda ihtiyar bir kurt dolaflmaya bafllam fl. ki k z n küçü ü ablas na, bize gönderilecek olan mabud herhalde flu kurttur, demifl ve her iki k z kurdun yan na gelerek onunla evlenmifller. Bu temastan Hiu-Hu (Uygur) kabileleri vücuda gelmifl. (Togan 2002: 3, ). 80

78 Bu rivayet her ne kadar Uygurlar n türeyifli üzerine kurulmufl olsa da yaz - m z n konusu olan k z kaleleri ile de ilgilidir. Bunlara dair anlat lan efsanelerin pek ço unda, k zlar n herhangi bir sebeple bir kaleye kapat lmas söz konusudur. Burada k zlar n kaleye kapat lmas hadisesi, Türk mitolojisinin ikinci dereceden de olsa bir motifi olarak karfl m za ç kmaktad r. Aktard m z bu ve bulunabilecek benzeri rivayetlerin k z kaleleri üzerine anlat lan ço u efsanelere kaynakl k etmifl olmas muhtemeldir. Veliyev in mitoloji ve efsane üzerindeki mifolojik tefekkürün aradan ç kt vah tda, bu esatirlerin nüvesi efsanelerin yarat lmas için memba olmufltur (1985: 272) fikri, görüflümüzü destekleyici niteliktedir. Rivayette k zlar n d fl etkilerden korunabilmeleri ve onlara Tanr dan baflkas n n ulaflamamas için bir kale yap lm flt r. Dolay s yla kiflinin kaderi kurgulanan mecraya do ru yönlendirilmifltir. Yani kader haz rlanm fl ve haz rlanan kader gerçekleflmifltir. Ancak, afla da görece imiz efsanelerde ise kötü kaderi engelleme giriflimleri baflar s zl kla sonuçlanacakt r. Bu durumu, kaderini kendisi yaratan anlay fltan, kaderine boyun e en dünya görüflüne do ru bir yönelifl ve hükmedenlerin güçlerinin baz konularda zay flamas fleklinde de yorumlamak mümkündür. Kaderi de ifltirmek amac yla bir kaleye k zlar n hapsedilmesi hadisesi, Anadolu da bilinen en meflhur k z kalesi efsanelerinin temel konusudur ( stanbul, Silifke, Beyflehir, Van, Pazar, vd.). Biraz de ifliklerle Anadolu sahas ndaki hemen bütün k z kaleleri için anlat lan bu tipteki efsaneler özetle flöyledir: Örnekteki gibi efsanenin ana kahraman yüksek s n ftan birinin (bey, kral, hükümdar, kad...) k z d r. Bir kâhin k z n belli bir yafla geldi inde y lan taraf ndan sokularak öldürece ini söyler. Bey, k z n bu durumdan korumak için, y lan n ulaflamayaca bir yere kale yapt rarak k - z n içine kapat r. Ancak kâhinin sözleri do ru ç kar ve k z y lan taraf ndan s r - larak öldürülür (Sakao lu 1989: 72). Di er yayg n bir efsane ise kavuflamayan iki sevgilinin hat ras üzerine yarat lm flt r (Bakü, stanbul, Van, Beyflehir). Az-çok farkl l klarla anlat lan bu efsane özetle flöyledir: Deniz/göl içinde bir adada yaflayan genç ve güzel bir k za sevdalanan delikanl, her gece k z n yakt mum fl sayesinde yüzerek ona gider. F rt nal bir havada fl n sönmesiyle yolunu kaybeder ve azg n sularda bo- ulur. Sevgilisinin gelmedi ini gören k z da hasrete dayanamaz ve kendini sulara b rak r. K z n hat ras n yaflatmak için buraya yap lan kaleye de k z kalesi denir (Veliyev 1985: 277; Püsküllüo lu 1993: 27-33). Klâsik Yunan mitolojisinde de karfl k y daki sevdi ine yüzerek giden ve sonunda bir sebeple bo ulan genç motifi yayg nd r. Hero ile Leandros efsanesi, bu tipteki efsanelerle paralellik gösterir (Can 1970: ). Anadolu da örne ine rastlamad - m z bir k z n gösterdi i kahramanl n hat ras üzerine yarat lm fl baz k z kalesi efsaneleri ise yukar dakinden farkl l k göstermektedir. Örne in Odlar K z ülkesini kurtarabilmek için önce halk na düflman olan sevdi i adam, sonra da kendini öldürür. Olay n geçti i yere yap lan binaya da k z kalesi ad verilir (Veliyev 1985: 276). Benzer efsaneler Kazak Türklerinde de görülmektedir. Kahramanl k gösteren k z n hat ras, k z n ad kaleye veya flehre verilerek yaflat l r. Barfl n K z, Güldirsin, Zariyna... gibi efsanelerde düflman na afl k olan, sonra da öldürülen k zlar anlat lmaktad r. Tarihî-co rafî an zlar (realistik-ertegilik an zdar) olarak tasnif edilen bu 81

79 tipteki efsanelere destanlar n kaynakl k etti i düflünülmektedir (Kon ratbaev 1991: 71-79). Jirmunsky nin ifadesiyle bu gruptaki kad n kahramanlar n hat - ralar Karakalpak, Harezm ve Türkmenistan n baz bölgelerindeki k z ile ba l yer adlar nda yaflamaktad r. Düflmanlara karfl verilen mücadelelerin konu edildi i k z kalelerinin bu tipteki efsaneleri, bir destan n küçük parçalar niteli indedir (1974: 40). Ensest iliflkilerin yer ald k z kalesi efsaneleri de mevcuttur. Bakü K z Kalesi efsanelerinin birinde, baba Semed Han n öz k z Suna ya âfl k olmas anlat lmaktad r (Ahundov 1978: ). Efsanenin Sâsânîler devrindeki baban n kendi öz k z yla evlenmesi kutsal emel düflüncesine karfl ç kmak amac yla yarat ld fikri yayg nd r (Veliyev 1985: ). Bu efsanenin benzeri Yunan mitoslar aras nda da görülmektedir. Arkadia krallar ndan Klymenos, kendi k z Harpalyke ye âfl k olur ve onu kirletir. Daha sonra k z n ve kendini öldürür (Can 1970: ). Kubadabad n haremli i olan adadaki k z kalesinin efsanelerin birisi yasak bir iliflkiyi anlatmaktad r: Sultan çok sevip k skand güzel gözdesini K z Kulesi Adas n n kulesine kapat r. Sonra bir sefere ç kar. Birkaç y l süren savafltan sonra kinci baflkenti Kubadabad a döner. Çok özledi i gözdesine kavuflmak için hemen bir kay a atlay p adan n yolunu tutar. Bu arada kad n, genç bir bal kç yla yasak bir aflk yaflam fl ve ondan bir çocu u olmufltur. O s rada a lamaya bafllayan bu çocu un sesi bütün adada yank lanmaya bafllar. Sultan n gazab ndan korkan kad n, adan n baruthanesini atefle verir ve kuledeki her fleyle birlikte havaya uçar. (Önder 1970: 39; Eyübo lu 1979: 164). Battal Gazi nin bir maceras da stanbul daki K z Kulesi yle ilgilidir. Evliya Çelebi, Seyahatname de Battal Gazi ye ba l olarak anlat lan K z Kalesi efsanesini flöyle nakletmektedir:...katanor denilen kral, Battal Gazi nin korkusundan deniz yüzüne büyük bir kale yapt r p Üsküdar Tekfurunun k z yla di er k ymetli ve lüzumlu insan içine koydurur. O kuleye de Pirboz Tirkuris dediler ki k z kulesi demektir Battal Gazi Üsküdar n böyle tahkim edildi ini iflitince yan na 700 serdengeçti gazi al p gelir ve birden bire Üsküdar basar. Oradan kay kla k z kulesine geçip, kral n k z n, hazinesini ve di- er lüzumlu fleylerini al p Üsküdar a gelir (Dan flman 1969 : II, 170). K z kalesi adland rmas yla ilgi efsanelerin teflekkülünde a rl kl olarak mitolojik ve tarihî köklerin (Ergun 1997 : I, 41) etkili oldu u görülmektedir. Günümüz k z kalesi efsanelerine yukar daki Uygur anlatmas n n kaynakl k etti i düflünülebilir. Bu mitik hat ra zamanla, Türk dilinin mant içinde flekillenen k z kalesi adland rmas n anlamland r r duruma gelmifltir. Benzer durum tarihî kökten beslenmifl efsaneler için de söz konusudur. Kahraman k z olan destanlara ait bilgiler de zamanla bu efsanelerin oluflumuna katk sa lam flt r. Sonuç: Yay lma alanlar, tarihî-topografik durumlar ve yap l fl amaçlar bak m ndan k z kalesi olarak bilinen yap lar genifl anlamda birbirleriyle örtüflmemektedir. Benzemeyifle ra men bu yap lara ortak bir isim verilmektedir. Günümüzde bu ortak adland rma bir kad n kahraman n hat ras yla ilgili anlat lan efsanelerle anlamland r lmaktad r. Dil ve kültür tarihindeki konuya ait baz bulgular, bu anlamland rman n kültürel geliflimin son safhas oldu unu göstermektedir. Bu ba lamda adland rmay sadece efsanelerle izah etmek eksik kalacakt r. Türk dilinin önceki dönemlerinde, 82

80 k z ve kale kelimelerinin tafl d anlamlar, k z kalesi adland rmas nda temel teflkil etmifltir. Co rafya de ifltirmeler, baflka kültürlerle iliflkilerin artmas veya do al sebeplerle bu kelimelerin anlam alanlar nda de iflmeler olmufl, baz anlamlar kaybolmufltur. Böylece k z kalesi adland rmas ndaki dilin kullan m - na ait as l sebepler de unutulmufl, as l sebeplerin yerini kahraman kad n olan bir olay n hat ras alm flt r. KAYNAKÇA AHUNDOV, Ehliman (1978), Azerbaycan Halk Yaz n Örnekleri, (Aktaran: Semih Tezcan), Ankara. AKSAN, Do an (2000), Her Yönüyle Dil III (Ana Çizgileriyle Dilbilim), Ankara: Türk Dil Kurumu Yay n. ARASLI, Atlan (1971), Bakü deki K z Kalesi Efsanesi ve Bunu Destanlaflt ran Büyük Azeri fiairi Cafer Cabbarl, Türk Kültürü, 101, ARIK, Rüçhan (1987), Türk Kültürüne Yönelik Arkeolojik Araflt rmalar ve Kubadabad K z Kalesi Kaz s, Remzi O uz Ar k Arma an, Ankara: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Co rafya Fakültesi Yay n, ARSLAN EROL, Hülya (2002), Eski Türkçeden Eski Anadolu Türkçesine Anlam Da iflmeleri, Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yay nlanmam fl Doktora Tezi). BANG, W., G.R. Rahmeti (1970), Oguz Ka an Destan, (Haz rlayan: Muharrem Ergin), stanbul: Milli E itim Bas mevi. BAYKARA, Tuncer (1985), K z Kuleleri-K z Kaleleri I,II,III, Belgelerle Türk Tarihî Dergisi, 8 (Temmuz), 45-49; 11 (Ocak), 37-40; 12 (fiubat), BUCH, Wilfried (2003), Masal ve Efsane Üzerine (Çev. A. O. Öztürk), Halk Biliminde Kuramlar ve Yaklafl mlar,ankara: Milli Folklor Yay nlar, CAN, fiefik (1970), Klasik Yunan Mitolojisi, stanbul: nk lap ve Aka Kitabevleri. CEZZAR, Mustafa (1977), Anadolu Öncesi Türklerde fiehir ve Mimarl k, stanbul: fl Bankas Kültür Yay nlar. CLAUSON, S.Gerhard (1960), Sanglax, London. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford Univ. Press, London. DANIfiMAN, Zuhuri (1969), Evliya Çelebi Seyehatnamesi, 1-12, stanbul: Kardefl Matbaas. DEM RTAfi, Ali (1985), çel li Yak n Çevre ncelemeleri, Ankara: Akdeniz Da t m. DOERFER, Gerhard (1963), Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen, Band I- IV(1963, 1965, 1967, 1975), Wiesbaden: Franz Steiner Verlag Gmbh. EREN, Hasan (1989), Yer Adlar m z n Dili, Türk Dili Araflt rmalar Y ll Belleten 1965, ERG N, Muharrem (1991), Orhun Abideleri, stanbul: Bo aziçi Yay nlar. ERGUN, Metin (1997), Türk Dünyas Efsanelerinde De iflme Motifi I,II, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay nlar. ES N, Emel (1979), Tirmiz, slam Ansiklopedisi 12/1, stanbul: Millî E itim Bas mevi, EYÜBO LU, Bilal (1974), Dünden Bugüne Beyflehir, Konya. J RMUNSKY, V. M..(1974), Turkskiy Geroiçeskiy Epos, Leningrat: Nauka. KAfiGARLI, Mahmut (1985), Divanu Lugati t- Türk I,II,II,IV. (Çev: Besim Atalay), Ankara: Türk Dil Kurumu Yay nlar. KONIRATBARV, Avelbek (1991), Kazak Folklorunun Tarihi, Almat : Ana Tili. NEFESOF, Töre (1996), Özbekistan Yer Adlar ve Halk Rivayetleri, Millî Folklor, 31/32, ÖGEL, Bahaeddin (1991a), slâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi (Orta Asya Kaynak ve Buluntular na Göre) Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay n. (1991b), Türk Kültür Tarihine Girifl I, Ankara: Kültür Bakanl Yay nlar. ÖNDER, Mehmet (1970), Bitmez Tükenmez Anadolu (Hikâyeleri, Efsaneleri ve Destanlar yla), Ankara: Do ufl Matbaac l k. (1974), Anadolu fiehir Adlar Efsaneleri, Türk Yer Adlar Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanl Milli Folklor Araflt rma Dairesi Yay nlar, ÖZDEM R, Cüneyt, Atasoy A., Apaçe Ö. (1994), K z Kulesi Efsanesi-Sessiz Tan k-, stanbul: Su Yay nlar. PÜSKÜLLÜO LU, Ali (1993), Efsaneler, Ankara: Arkadafl Yay n. RADLOFF, W. (1899), Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialekte II, S.Petersburg. SAKAO LU, Saim (2001), Türk Ad Bilimi I Girifl, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay n. (1989), 101 Anadolu Efsanesi, Ankara: Kültür Bakanl Yay nlar. fiefien, Ramazan (1985), slam Co rafyac lar na Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara: Türk Kültürünü Araflt rma Enstitüsü Yay nlar. TOGAN, A. Zeki Velidi (2002), Bozkurt Efsanesi, Türkler, 3, Ankara: VEL YEV, Vag f (1985), Azerbaycan Folkloru, Bak : Maarif Neflriyat. Y T, Fahri (1996), K z Kulesi mi? K z l Kule mi?, Alanya Tarih ve Kültür Seminerleri, Alanya: Alanya Belediyesi Yay n. 83

81 BARAK TÜRKMENLER N N SÖZLÜ VE YAZILI (RESM ) TAR HLER NE MUKAYESEL B R YAKLAfiIM DENEMES The Oral and Recorded History of the Barak Turkmens: A comparative Approach Tentative d étude comparée des histoires orale et écrite (officielle) des Turcomans Barak Yrd. Doç. Dr. Ruhi ERSOY* ÖZET Bu çal flmada sözlü tarih disiplini ile sözlü kültür (Folklor) disiplini aras ndaki müfltereklik örnek bir çözümleme ile tart fl lm flt r. Bu çözümleme, Barak Türkmenlerinin Sözlü Kültür Ortam nda yaflayan sözel metinlerle, resmi kay tlara geçmifl vesikalar n karfl laflt r lmas fleklinde olmufltur. Bu yolla vesikalar n ba lam hakk nda daha genifl bilgi sahibi olunabilece i hususu tart fl lm flt r. Anahtar Kelimeler Sözlü Tarih, Rakka, skan Politikalar, Ba lam, Sözlü Kültür. ABSTRACT In this study, the association between the discipline of oral history and that of oral culture (folklore) is discussed on hand of a sample analysis. This analysis consists of the comparison of the oral texts existing in the oral culture environment of the Barak Turkmens with officially recorded documents. It is also suggested that this procedure can produce more information about the contexts of the documents. Key Words Oral History, Rakka, Housing Policies, Context, Oral Culture Tarih, uluslar n mücadelesiyle dolu olmakla birlikte ulus içinde yöneten ve yönetilenlerin de münasebetinin yo un bir flekilde yafland olaylar bütününden teflekkül etmifltir. Yöneten ve yönetilenlerin iliflkisi resmi kay t alt na al n rken yönetenlerin yaklafl m yla olaylar de erlendirilmifltir. Bunun yan s ra söz konusu olaylar n yönetilen taraf n n dünyas nda ne anlam ifade etti ine dair yaklafl mlar da aranmal ve yönetilenlerin görüflü de tarihi metin oluflturma sürecine dahil edilmelidir. Son zamanlarda ça dafl antropolojik kuramlar çerçevesinde tarihi olaylar, yönetilenlerin gözüyle okuma denemeleri yapan muhtelif çal flmalar da yap lm flt r (Çaylak 1998 Barkey1999; Lindner2000) Öte yandan cereyan eden tarihi olaylara muhatap olan kitlenin duygu dünyas n n tezahürü olarak da muhtelif tür ve çeflitlilikte sözlü kültür ürünleri (folklor ürünü) meydana gelmektedir. Örne in uzun süre devam etmifl, büyük ac lara sebep olmufl, savafllar ve göçler sonunda oluflan destanlar,iskan çal flmalar esnas nda yurdundan kopart lanlar n feryatlar, ac kl iz b rakan ölüm olaylar karfl s nda yak lan a tlar; sosyal ve siyasi olaylar n sonucunda olaylar veya olaylar n kahramanlar n konu alan türküler bunlara en basit örnekler- * Gaziantep Üniv. Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Ed.Böl. Türk Halk. Bil. Ana Bil. Dal 84

82 dir.(y ld r m 1998: 87/102; Baflgöz 2004: 15/31; Mirzao lu 2003) Söz konusu bu sözel metinleri üretenlerin dünyas na metinlerin yarat l fl ba lamlar ve ba lamdaki ifllevleri göz önünde bulundurularak girilirse ve modern antropolojik kuramlar çerçevesinde bu metinler okunursa halk n üretti i folklor metinleri çok daha farkl ve anlaml bir tarihi belge haline gelebilir. Yaz l tarih çal flmalar na k smen de olsa dahil olan söz konusu bu ba lamsal bilgiler, daha çok sözlü kültür ortam nda son ç rp n fllar n sürdürmektedir. Son zamanlarda ülkemizde de ses getirmeye bafllayan sözlü tarih çal flmalar, daha çok yak n zaman n sözlü belle- ini araflt rma alan olarak seçmifltir, oysaki sözlü aktar m vas tas yla belle inde yüzy llar tafl yan canl haf zalar, az da olsa yaflam n sürdürmektedir. Sözlü Tarih bilgisine bafl vurulacak kaynak flahs n anlatt olay, bizzat yaflam fl olmas, yak n zaman tarihçili i için çok muteberdir, hatta bu konuda fiimdi halk haf zas denen fleyi incelemek istiyorum diyen L.Raglan, gelenek çevresinde sözlü tarih bilgisinin ifllevselli i oran nda yaflayabilece i ile ilgili flu tespitlerde bulunmufltur lk önce, yaz l kay tlara dayanmayan bir olay n ne kadar süreyle hat rlanabilece i sorusunu cevaplamaya çal flal m diyerek flöyle devam eder Uzun çal flmalardan sonra bu sürenin en fazla yüz elli y l olabilece inde karar k ld m. Kesin olmayan bu say ya çeflitli yollardan ulaflt m. Büyük babalar n ve onlar n babalar n n neler bildikleri üzerine yapt m dikkatli incelemeler, beni bir kifli hakk ndaki yaz l olmayan bilgilerin o kiflinin ölümünden yüz y l sonra kayboldu una inand rm flt r. Bir kiflinin etken yaflant s n da elli y l sayarsak, yüz elli y l s n r n elde etmekteyiz. (Raglan 1974:17/28) Öte yandan tarihi olaylar n, halk n muhayyilesinde b rakt izlerin ve anlamlar n alg lanmas hususunda sözlü kültür ürünlerinin önemli bir kaynak oldu u do rultusunda Rus Folklorist Propp un flu tespitlerini vermekte fayda var: Ancak karakterler ve eylemler kay tl tarihe tamamen uymak zorunda de- ildir. Halk sanatsal imgelemini ve tarihsel hayal gücünü serbest b rakabilir, ancak buna ra men tarihsel flark lar n genel karakteri bozulmaz: bu flark lar n tarihselli i, flark lar n tarihsel kiflilerin portresini do ru çizmesine ya da gerçek oldu u düflünülen olaylarla do rudan iliflkili olmas na de il, halk n kendi tarihsel öz bilincini ve geçmiflteki olay, kifli ve koflullara yönelik tavr n d fla vurmas na dayanmaktad r. Tarihselli in anlam ideolojik bir fenomendir. (Propp 1998: 84) Fakat bunun yan s ra klasik anlamda sözlü tarihe kaynakl k eden haf - zalar n haricinde insanl n pek çok birikimini sa lad sözlü kültür ortam n n gelene i do rultusunda yetiflen sözel bellek tafl y c lar n, köken olarak milli haf zan n en önde gelen ürünlerinden olan destanlar, yaz ya aktar l ncayahatta daha sonras na- kadar belle inde tafl yan ozan-baks lara götürebiliriz. 1 (Çobano lu 2003:55/84; Re chl: 2002: 96/119) Sözlü anlat m gelene inin temsilcisi olan söz konusu bu kaynaklardan sadece yaflad olaylar de il, sözel haf - zadan kendisine miras kalan bilgilerinin tamam n n kaynak olarak kullan m n n mümkün oldu u görülür. (Ersoy 2004: 102/111) Milli haf zan n temsilcilerinin yetiflmesine ve flekillenmesine imkan sa layan ad geçen sözlü kültür ortam ise; kültürü yaratan ve yaflayan toplulu un yaz, matbaa ve elektronik aletler gibi ses ve sözü mekana ba layan vas talar 85

83 kullanmaks z n yüz yüze ve sese dayanarak iletiflim kurdu u ortam olarak tan mlanmaktad r (Ong1995:49-50). Bilgi verdi imiz bu ortam n temel dinamikleri hakk nda baz hat rlatmalar yapman n, sözlü tarih metinlerini oturtmaya çal flt m z ba lam n daha iyi anlafl lmas na katk s olaca düflüncesindeyiz. Sözlü kültürde hat rlamay kolaylaflt ran, toplumun ortak mal olan haz r kal plar ve yo un biçimlendirmeler, yaz l kültürde yaz n n üstlendi i görevlerden baz lar n görür ve ayn zamanda deneyimlerin zihinsel düzenleniflini, düflüncenin tarz n belirler. Sözlü kültürde deneyimler, belle i pekifltirecek flekilde akla yerlefltirilir ve sadece kal plaflm fl olan bu sözel metinlerle s n rl kalmaz; metinlerin d fl nda, danslar, oyunlar, gelenekler, maskeler, resimler, ritimler, yeme-içme, mekanlar, alanlar, geleneksel giysiler, dövmeler, tak lar, silahlar ve benzeri fleyler, son derece yo un biçimde grubu canland rma ve kendine güveni artt rman n törensel eylemleri olarak bunlara dahil olurlar (Assmann 2001: 62). Elbette her deyifl, her düflünce, her tören bir ölçüde kal plaflm flt r; çünkü, her kelime ve her kelimenin içerdi i kavram, bir tür kal p deneyimlerden kaynaklanan verileri ifllemenin de iflmez bir yolu olup deneyim ve irdelemenin zihinsel düzenleniflini belirler ve bellekte yer etmesine yarar. Deneyimi kelimelerle ifade etmek hat rlanmas n kolaylaflt - r r. Bunun için, sözlü kültürün vazgeçilmezi olan kal plar anlat m içinde s kça kullan l rlar (Connerton 1999:48-54). Di er yandan yaz n n ifllevselleflmesi sayesinde derinlemesine inceleme ve çözümleme mümkün oldu u zaman, ço- u kez dilin kendisi ve kullan m biçimleri üzerinde durulmufltur. Bilincin ayr lmaz bir parças olan konuflma yetene i ise yaz n n icad ndan çok önce, insanlar büyülemifl ve konuflma üzerinde durup düflünmelerine izin vermifltir. Her kültürün kendi ba lam nda dünyan n dört buca nda varl bilinen atasözleri, tamamen insana özgü konuflma olay n n ilk sözlü biçimlerinden birisidir. Bat kültüründe genifl bir alan kaplayan hitabet sanat, sözlü kültürün ayn zamanda bir sanat oldu unu göstermektedir (Özünlü 2001). Sözlü kültür ortam umumiyetle yaz n n bir teknoloji olarak kullan lmaya bafllanmas ndan önceki ortam olarak alg lansa da, günümüzde bile yaflam n sürdürdü ü kabul edilmektedir. Bu durumu flöyle izah edebiliriz; sözlü ortam, e er yaz ve elektronik kültürün müdahil olmad, olsa bile efl zamanl oldu u, söz ve ezgi ile icra edilen anlat lara duyulan ilgi ve oluflturulan icra ba lamlar vas tas ile varl n sürdürmüfltür. Hiç flüphesiz ki bu durum, gelenek çevresinde ve icrac n n icra ortam ndaki repertuar ile anlam buldu u için devam etmifltir. Zira okuma yazmas olmayan hikayeci-afl klar, köken olarak milli haf za tafl y c lar n n en önde geleni olan ozanbaks lara kadar götürebilece imizi ifade etmifltik. Günümüzde s n rl say da da olsa hayatta olan bu tarz hikayeci afl klar vard r (Görkem2000;Ersoy2003) flte bu noktada sözlü kültür ortam birikimleri do rultusunda, sözlü tarih bilgisi repertuar na baflvurdu umuz Barakl Afl k Mahgül 2, böyle bir gelene in temsilcilerinden birisidir. Kald ki onun söz ve ezgiden mülhem sözlü tarih repertuar ile resmi tarih bilgilerinin örtüflmesi de bunun en bariz göstergesidir. Söz konusu bu tarz sözlü tarih bilgilerinde, resmi belgenin arka plan nda duran insan ve insan n canl l, duygusu, s - cakl, bir nevi resmi (yaz l )tarihin ba lam bulunmaktad r. Son zamanlarda yap lan akademik 86

84 çal flmalarda da yer yer bu durum fark edilmifl, do rudan sahan n sözlü belleklerinden istifade edilmese de, söz konusu sözlü belle in yaz ya aktar lm fl oldu u kaynaklardan istifade edilmifl çal flmalarla da karfl laflmak mümkündür (Çelikdemir: 2001: ). Biz bu çal flmada Barak Türkmenleri nin Resmi (Yaz l ) tarihlerinden yola ç karak ilk olarak haf zas na baflvurdu- umuz Barakl Afl k Mahgül ün sözlü tarih bilgisi ve buna ilaveten daha önce sözlü bellekten yaz ya tüm do all yla aktar lm fl olan sözü referans alm fl yaz - l bilgiler fl nda, Baraklar n yaz l (resmi) ve sözlü tarihlerine, mukayeseli bir yaklafl mda bulunmaya çal flaca z. Barak Türkmenleri, Hazar Denizi nin güneydo usundan, Horasan taraflar ndan Anadolu ya gelerek Yozgat ve civar na yerleflmifllerdir. XVI. yüzy lda Horasan dan Anadolu ya göç eden Barak Aflireti (Özbafl1958:1-15), XVII. yüzy l sonlar nda (1691 tarihinde) Osmanl Devleti nin, Rakka Eyaletine iskanlar n emretti i afliretler aras ndad r (Orhonlu:1987:58-60; Çelikdemir:2001:94-95). Faruk Sümer e göre Baraklar; XVI. yüzy lda Yeni-il in Dulkadirli koluna mensup bir Cerid obas d r. Baraklar, XVII. yüzy l n sonlar nda, Rakka ya iskân edilecekleri esnada, Türkmen olarak vas fland r l yorlard (Sümer 1999:197) skân n ilk dönemlerinde Barak kelimesi, dört oymaktan meydana gelen bir Türkmen boyunun ismi ve bu boyla beraber Beydili, Elbeyli Türkmenlerinin yaflad bölgenin ad yd (Gaziantep Kültür Dergisi: C. IX:1966:105). Günümüzde ise 120 köyün bulundu u bu yöre, do- udan F rat nehri, güneyden Suriye s - n rlar yla bölünen, bat da yaz köylerini ve kuzeyde Gaziantep in 20 km. güneyinde yükselen da larla çevrili bir alan kapsamaktad r. Söz konusu bu alan, yörede Barak Ovas diye adland r lmakta olup, Suriye topraklar na ulaflan Nizip çay ve Sac r suyu ad nda iki akarsuya da sahiptir. Bahsedilen co rafyada yaflayan Türkmen Oymaklar n n tamam, zaman içerisinde Barakl kimli i etraf nda kendilerini ifade etmifl, Gaziantep in bu bölgesinde yaflayan O uz-türkmen afliretleri de bu genel ad alt nda an lmaya bafllanm flt r (Yetkin 1968:71; K r 2002:152). Barak Afliretinin Osmanl Devleti taraf ndan iskana tabi tutulmas n n, bu iskan hadisesinin sözlü ve yaz l tarihe nas l yans d n n, sözlü tarihin yaz l tarihe nas l bir ba lam oluflturdu unun daha iyi anlafl lmas için, Osmanl Devletinin XVII. yüzy l sonlar nda bafllatt ve tüm XVII. yüzy l boyunca devam ettirdi i iskan politikas n ana hatlar yla özetleyerek bafllamak faydal olacakt r. Osmanl Devletinde XVI. yüzy l sonlar nda bafllayan, XVII. ve XVIII. yüzy llarda da devlet için büyük bir problem olan iç kar fl kl klar ve uzun savafllar neticesinde ortaya ç kan iktisadi buhranlar da kapsayan bütün bu problemler, halk üzerindeki bask yla birleflince, onlar n yerlerini terk etmelerine sebep olmufltur. Bu durum birçok meskun yerin harap olmas na yol açm flt r (Hallaço lu: 1991:4-5). Gerek bu duruma çare olmak, gerekse o dönemde Anadolu ve Suriye de konar-göçer hayat yaflamaya devam eden ve zaman zaman yerleflik halka zarar veren afliretleri yerlefltirmek ve iskan etmek, devlet adamlar taraf ndan düflünülmeye bafllanm flt r (Orhonlu:1987: ). Osmanl Devleti afliretleri, özellikle harap ve bofl vaziyetteki bölgelere, bazen de yeni oluflturulan yerleflim birimlerine iskan ederek, bu bölgelerin her bak mdan canlanmas n hedeflemifltir. skana gönderilen afliretler ise, daha çok asayifli bozan ve yerleflik halkla problemleri olan afliretler aras ndan seçilmifltir. Os- 87

85 manl Devleti, afliretlerin iskan yla üretimi artt rmay, üretimin vergiye yans - mas yla da hazineyi güçlendirmeyi amaçlam flt r. Ayr ca devlet, afliretlerin yerli halk üzerindeki zarar ve tehditlerini bertaraf etmek suretiyle de iç güvenli- i ve toplumsal bar fl sa lamay gaye edinmifltir (Çelikdemir:2001:201). Barak Afliretinin Osmanl Devleti taraf ndan iskana tabi tutulmas ile ilgili, yaz l ve bu k sa izahtan sonra sözlü kaynaklara yans yan bilgileri vererek, sözlü tarih ve yaz l tarih mukayesesini yapabiliriz. Barak Afliretinin iskanlar yla ilgili resmi tarih kaynaklar m z, baflta stanbul Baflbakanl k Osmanl Arflivinden temin edilen vesikalar fl nda haz rlanm fl tezler ve bu hususta yap lm fl olan di er çal flmalard r. Sözlü kaynaklar m z ise, tabii olarak baflta Barakl Âfl k Mahgül ün Sözlü Tarih Repertuar olmak üzere, daha önce sözlü kaynaktan yaz ya aktar lm fl olan Barak Türkmenleri ile ilgili yap lan benzer çal flmalard r. Arfliv vesikalar nda ve yine bu belgelere dayanarak yap lan çal flmalarda, Barak Aflireti Halep Türkmenleri içerisinde gösterilmifltir (Tanyol:1954:68). Rakka Eyaletine afliretlerin iskan na, fiilen 21 Ocak 1691 tarihinde bafllanm fl ve bu ifl için eyalet valisi Kad zade Hüseyin Pafla görevlendirilmifltir. Rakka ya iskan edilmek üzere ç kan bu ilk emr-i flerifte, Barak Aflireti gene Halep Türkmenleri içerisinde gösterilmifltir (Çelikdemir:2001:93-95). Barak ad n n Halep Türkmenleri aras nda yer almas na, Kanuni dönemindeki defterlerde de rastlan r. Bu kaynaklarda Barak, Bayat boyuna ba l bir oymak olarak gösterilmektedir. Bu bilgileri, sözlü kaynaklar da desteklemektedir (Tanyol:1954:68-70). Osmanl Devleti nin, Rakka ya iskan edilecek afliretlerle ilgili olarak görevlendirdi i Rakka Beylerbeyi Kad zade Hüseyin Pafla, bu hususta 1691 y l nda haz rlamaya bafllad Tahrir Defterini iki y lda tamamlay p, 1693 tarihinde merkeze ( stanbul a)göndermifltir. Bu tahrir defterinde Barak Aflireti, nehir boyunca F rat n kollar ndan Belih Nehri nin bat yakas na iskan edilen afliretler aras nda kaydedilmifltir. Barak Aflireti, buraya Ça rgazl Aflireti ile beraber iskan edilmifltir. Bu iki afliret de nal Kethüda önderli inde, nehir boyunca Belih Nehri nin bat k y s nda yer alan Salihiyye, Yeknip ve Ramman denilen yerlere iskan edildiler. Buraya ilk iskanlar emredilen Barak ve Ça rgazl Türkmenlerinin 300 neferi idi (yaklâfl k 2000 kifli). Bu dönemde Rakka iskan na tabi tutulan Barak Aflireti, Muharrem o lu Musa ve Hac Balo lu idaresinde 302 ulusa ilhak edilmifltir. skan edilen Baraklar, uzun bir süre devletin istedi i flekilde iskan yerlerinde kalarak, burada tar m ve ziraatle u raflan ve ürettiklerinin öflrünü ödeyen itaatkar bir cemiyet iken, 1728 tarihinde Baraklar n önemli bir k sm, Sivas taraflar na firar etmifltir. Firarlar n n en önemli sebebi, iskandan affedilen di er afliret mensuplar n örnek gösteren Barak Aflireti ileri gelenlerinin, kendilerinin de iskandan affedileceklerini ummalar d r. skandan affedilecekleri beklentisinde olan Barak ileri gelenlerinden Kanmazo lu brahim ve Musa o lu Hüseyin adl kifliler, iskandan affedildikten sonra lbeyli ye dahil olmak istemifllerdir. Barak Afliretinin Rakka dan firarlar n onaylamayan afliret kethudalar ndan Osman ve smail adl kiflilerin haber vermesi üzerine, firariler Marafl köprüsüne kadar takip edilmifl, fakat yetiflme imkan kalmay nca geri dönülmüfltür. Bu durumdan haberdar edilen merkez, firar eden Barak afliretinin iskandan aff n n ve lbeyli e ilhak n n söz konusu olmad n bildirerek, kaçan afliret men- 88

86 suplar n n derhal iskan mahalleri olan Rakka ya geri getirilmeleri emretmifltir. Kad zade Hüseyin Pafla zaman ndaki ilk iskanda, Barak Afliretinden küçük bir grup da F rat Nehri kenar nda Sinor denilen bir bölgeye yerlefltirilmifltir. Buras eflk yan n tehdidi alt ndaki önemli bir geçit noktas d r. Bu bölgenin korunmas amac yla, bir k s m Barak Aflireti mensuplar da buraya iskan etmifllerdir. Ancak bu bölgenin ziraate elveriflli olmamas ndan dolay, buradaki Baraklar hayvanc l kla u rafl yor, yaz mevsiminde Sivas a yayla a gidiyor, k - fl n ise Rakka daki iskan mahallerine geri dönüyorlard. Bu durumdan rahats z olan Sivas ahalisi ise, Baraklar n yaylaklar ile k fllaklar aras nda gidip-gelirken kendilerine zarar verdiklerini belirterek, flikayetçi olmufllard r. Bu problemlerin giderilmesi için, 1734 tarihinde Rakka mütesellimi Recep Bey ile iskan bafl Firaz Bey e emirler gönderilmifltir (Çelikdemir:2001:104,105,132,133). Barak Afliretinin 1691 tarihinden itibaren Rakka ya iskan edilmeye çal fl lmas, afliret mensuplar n n Rakka da karfl laflt klar problemler, yaflad klar zorluklar, nesilden nesile, dilden dile aktar lmakta, günümüzde de onlar n torunlar taraf ndan hikâye olarak anlat lmakta, türkü olarak söylenmektedir. Barakl Âfl k Mahgül ün iskanla ilgili söyledikleri, son derece dikkat çekici ve önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Âfl k Mahgül ün anlat hikâye ve söyledi i türküleri dikkat çekici ve önemli k lan unsurlar n bafl nda, bu bilgilerin resmi tarih kaynaklar yla olan paralelli idir. Sözlü tarih kaynaklar ile resmi tarih kaynaklar na, Baraklar n iskan hadisesinin nas l konu oldu una ve her iki kaynaktaki bilgilerin birbiriyle örtüfltü- ü ve hatta yaz l bilginin arka plan ndaki insan n en do al halini gösteren baz örneklere, bakacak olursak: Söz konusu bu duruma ilk örnek, Barak Türkmenlerinin Hazar Denizi nin güneydo usundaki Horasan taraf ndan Anadolu ya gelerek, Yozgat ve Sivas civar na yerlefltiklerine dair tarihi vesikalarda baz kay tlar görüyoruz. Bunu 1558 y l nda Be dilli cemaatinin flikayeti münasebeti ile yaz lan bir hükümde aç kça buluyoruz: Larende kad s na hüküm ki Gedik il kazas nda Be dili nam cemaat Yeni l Voyvodas ndan flekva idüp ol babta Yeni l kad s arz gönderip ve mezkur Voyvoda da dahi onlar hususunda mektupta suret-i sicillerin ayni ile suretleri ihraç olunup hakikati malum olmak için gönderildi. Buyurdum ki vüsul buldukta te hir ve terahi etmeyip bizzat mahalli hadiseye var p gönderilen suretlere nazar idip göresin, ol babta kad n n arzetti i hususlar var m d r? Voyvodan n mektubunun dahi asl var m d r? Hak hangi canibdedir ve bu hususlardan bil hasbelbefler kimsenin hakk sabit ve zahir olursa haklar n virüb dahi hakikat-i hali malumun oldu u üzere mufassal yaz p bildirsin. Fi 27 Ramazan H.(966)1558M. (Tanyol: 1954: 77) Yeni il diye adland r lan Yozgat, Sivas, Kayseri bölgesine yerleflen ve daha sonra buralarda çeflitli flakilik olaylar na kar flt klar, yaz l arfliv belgesi olan yukar daki kay tta geçen resmi bilginin bir nevi ba lam olan, Barakl Âfl k Mahgül ün sözlü tarih repertuvar ndaki bilgi flöyledir 3 : O zaman Anadolu da, Sivas, Yozgat, Gayseri yaylalar nda göçebe halinde yaflayan bizim afliretler bizim Türkmen uflaklar huva yemeden edemezler. Huva demek haraç demek oliy. O vah t da dövletin zaaflar ndan yararlanarak flekile de bafllam fl, bizim afliretten baz gendini bilmiyen kifliler, bir ariy gelerek dövletin postas n da soydular. Bu soygunun ele bafl s fiiddolunun olu Hamoydu. Os- 89

87 mann ono duduttu z ndana atd. Bunun üsdüne z ndana at lan fiiddo lu nun o lu Hamo nun z ndandan gurtar lmasinen ilgili beyler Feriz Bey in huzurunda toplan y ve ne edeceklerini dard fl y. Amma bu söhbet türkinen oliy bakal m ne diler bu duruma: Fezir Bey den Muslu Bey e bir selam Gelsin bu ellerden göçelim dedi Ali Osman O luna karfl durulmaz Vakitken aray açal m dedi, fiiddo lu derdi ci erim da l Hamomun kalede elleri ba l Gel kötülük etme Musa fi ho lu Gelin birer candan geçelim dedi Musa fi ho lu der ki gelin varal m Dofu 4 tutup karfl s na dural m H rs z tutup ele verelim Yahfliyi 5 yamandan 6 seçelim dedi... Delfero lu derki Osmanl handa Alt nda K rat demir don benden K ral m kap y açal m dedi Tiryaki o luyum dünyaya bir dahi gelmem Yaradandan baflka kimseyi bilmem Vallahi ölürüm bir çoban vermem Alkan çöllere saçal m dedi. Bu olaydan sona dövletinen afliretin aras aç l y. Bizim Anadolu da ilk gonalgam z olan Yozgat n ordan Anadolu dan aha bura doru arap afliretlerinin çokcal yaflad. Rakkaya doru süriiler yan isken bafllii pad flah fermen verii isgen bafllii. sgenin bafl na ilkin Kad zade Hüsin Pafla verilii ve isken iflini Yusuf Pafla tamamlii. Bizim skenin bafl Feriz Beydir. Feriz Bey in baflkann nda uzun ve meflegatl yolculuk baflliy isgende. Seksen dört bin hana gat l y, bunnar n dörtbin hanesi abdallardan (çalg c ) ibaretdi Barak Türkmenlerinin Rakka Eyaletindeki Culap taraflar na iskana gönderilmesi, Mahgül ün dilinden, halk ozan Dedemo lu nun türküsünde flu flekilde anlat lm flt r: Kalkt k Horasan dan eyledik sökün, Düflürdüler bizi tozlu yolara Omuzda parl y r uzun flilfeler Afl rd lar bizi karl da larda Bölük bölük oldu yüklendi göçler, Atland ihtiyar, yayand gençler, Bafl m za geldi gördü üm düfller Düflürdüler bizi gurbet ellere Gahi gonduk gahi göçtük yolarda Bilip bilmedi in gurbet ellerde Alem da lar nda flu daz çöllerde Bu halimiz destan olsun dillere Topland k afliret geldik Culab a Seksen dört bin hane gelmez hesaba Deve, koyun çoktur insan kalaba Susuz hayvan inileflir çöllere Dedemo lu der ki aflk n ba ndan Afl rd lar bizi Yozgat da ndan Anadolu Sivas flehri sa ndan Birden sonra bir nam kalan ifllere Bu türkü de Barak Afliretinin Rakka dahilindeki Culab taraflar na nas l götürüldü ü anlat l yor. Yaln z bu Barak n ilk iskan hadisesi mi, yoksa Rakka ya iskan edildikten sonra Sivas taraflar na firar ettikten sonra, tekrar eski yerlerine nakilleri ile mi ilgili kesin belli de ildir. Ama flu kesindir ki Barak Aflireti 1691 tarihindeki emr-i flerifle iskana tabi tutulmufl ve iskan için Rakka ya gönderilmifltir (Çelikdemir 2001: B.O.A: 18-20). Taflbaflo lu ad ndaki bir ozan da iskan flu türküyle anlatmaktad r: Seksen dört bin erle iskan olanda Neçe kara günler gördü Be dili Kad o lu Yusuf Pafla gelende Göç ile düflmana vard Be dili Bir haber yollad m flarkeri y rak Böyle kara günde koçyi it gerek Orada eylik etti Aslan Boz Bara Tay Muvaliyi sürdü Be dili Barak Afliretinin, iskana dair tahrirlerde Halep Türkmenleri içerisinde 90

88 gösterildi i belirtilmiflti. Ancak bu m nt kada en çok rol oynayan Be dili Aflireti oldu undan, Baraklar n isimlerinin hep Be dili ile birlikte an ld n görüyoruz. Baraklar n sözlü tarihlerinde, Be dili Afliretinin önemli bir yer kaplama unsurunu, yaz l vesikalar da desteklemektedir çinde Barak Türkmenleri nin de yer ald afliretlerin Rakka ya iskan sebeplerinden biri de, bu bölgedeki Arap kaynakl flekavet hadiselerini önlemek ve bu dönemde Osmanl Devleti nin otorite bofllu undan istifade ederek gittikçe güçlenen Arap afliretlerinin nüfuslar n k rmakt. (Orhonlu:1987: 34, 45, 46;Halaço lu:1991: 116, 117). Bu amaçla Rakka ya iskan edilen Barak gibi, Türkmen afliretleri Fadl, Mevali, Tayy ve Aneze gibi Arap afliretleriyle mücadele etmifllerdir (Çelikdemir:2001:24-33) flte Taflbaflo lu nun türküsünde anlatt ; Orada eylik etti Asalan Boz Barak Tay Muvali yi sürdü Be dili hadise, resmi tarih kaynaklar na yans yan Türkmen afliretler ile Arap afliretleri aras ndaki çat flmalard r. Yine Baraklar n da içerisinde yer alan Türkmen afliretlerinin, Rakka eyaletine nas l bir düzen içerisinde yerleflti- ine dair Afl k Mahgül Repertuvar nda yer alan Dedemo lu nun türkü sözlerinde geçen flu bilgiler oldukça dikkat çekicidir: Topland k afliret geldik Culab a Firuz Bey in yurdu bafl yurd de il mi Emroldu beylere konduk yan yana Hac Ali nin yurdu seylan de il mi Ondan afla ya Budak düzüldü Bend sahibi isim isim yaz ld F Orda Berk A a n n keyfi bozuldu Torunlar n yurdu Sirvaz de il mi Yurd verildi Ulafll n n beyine O da kondu Berk A a n n sa na Firhat geldi A cahak da na Bay nd r n yurdu Goncan de il mi Dedemo lu haymalar n kurulsun Yenilsin içilsin sohbet verilsin Dö ülsün kahveler harbin ça r ls n Abdallar n yurdu ören de il mi Osmanl devleti taraf ndan Rakka eyaleti, afliretlerin iskan edilece i bölge olarak tespit edildikten sonra, eyalet dahilindeki iskan yerleri de tespit edilmifltir. Afliretlerin iskan en yo un olarak, Belih nehrinin F rat ile birleflti i yere, yani Rakka ya kadar olan hatt n çevresine, Harran Nahiyesi ve Ruha ya gerçeklefltirilmifltir (Çelikdemir2001:B.O.A: TD 835:10,36,37,46). skan bölgesi olarak s n rlar n çizdi imiz bu bölge içerisinde Dedemo lu nun türküsünde geçen Culab, Sehlan, Akçakale, Ören gibi bölgeler yer almaktad r. 7 Baraklar n da iskan edildi i Belih nehrinin sa ve sol k - y lar, adeta taraçalanm fl ve her bir basama na da afliretler yerlefltirilmifltir (Çelikdemir:2001:102). flte Dedemo lu nun türküsünde bahsetti i; Firuz Bey in yurdu bafl bend de il mi Bend sahibi isim isim yaz ld bendler, nehir k y s nda iskan için ayr lan bu yerlerdir. Sözlü kaynaklarda, Barak ve di er afliretlerin Rakka eyaletine iskanlar anlat l rken hep Colap tan bahsedilir. Mesela Dedemo lu: Topland k afliret geldik Culab a Seksen dört bin hane gelmez hesaba Deve, koyun çoktur insan kalaba Susuz hayvan inileflir çöllere Topland k afliret geldik Culab a Firuz Bey in yurdu bafl yurd de il mi Emroldu beylere konduk yan yana Hac Ali nin yurdu seylan de il mi Muhammed Bey: Bu garip elde tebdilim flaflt Yadelin ihram bafl mdan aflt Ayn Aruz gölünden bir ang t uçtu Culab fiirvan arzular gönlüm 91

89 Mehmet Bey: Evveli gelmifliz iskan olanda Da tt n Culab sen Abbas Pafla Afliret sizde bah n böyle zamana Da tt n Culab sen Abbas Pafla Bu türkülerin yan s ra yine iskan ile ilgili anlat lan hikâyelerde de Colap tan bahsedilmektedir. Ali R za Yalman, Suriye s n r içerisinde Çohan beyli köyünden Deli Hasan O lu Halil A a ile ve Bab Limon köyünden Kara Hasan Efendi ile 1931 tarihinde Türkiye s n rlar içerisinde Alimantar köyünde bir görüflme yapar. Bu görüflmede Halil A a flöyle der: Biz Türkmenler 84 bin er olarak Colap a yerlefltirilmifliz. Padiflah obalar - m z n yi itlerini yesir ve davarlar ndan birer sürüsünü alarak bizi zorla yerlefltirdikten sonra yesir ve davarlar m z geri vermifl. Biz yesir ve davarlar al r almaz Colap terk ederek Rakka dan yine geldi imiz yerlere kaçmak istemifliz. Eski yurdumuz Anadoludur (Yalman: 1993:49). Afliretlerin Rakka ya iskan edildi i bölgelerden biri de Harran Nahiyesinde Colap suyu civar d r. Colap suyu, bugün Urfa s n r nda Akaçakale yak nlar ndan s n r m z terkederek, F rat rma n besleyen Belih nehrine kar fl r. Afliretler bazan Rakka için Colap tabirini kullanm fllard r. Burada anlat lanlar ve bizim de arfliv bilgilerinden ö rendi imiz rehin, nezir ve iskandan firar olaylar d r (Çelikdemir2001:B.O.A:Müh:56, 57;B.O.A.:Müh 129:2, 327; B.O.A:Müh 135: ; B.O.A., Müh 140:223, 224) Sonuç olarak flunlar söyleyebiliriz ; Araflt rma alan olan ve Barak Ovas diye tabir edilen yörede, göçer evli Türkmen Kültürü nün karakteristi i olan geleneksel yap n n hakim oldu u sözlü kültür ortam n n tür ve icralar bak m ndan zenginli i dikkat çekicidir. Söz konusu bu canl Türk Kültürü nün üzerinde yefleren sözlü kültür ürünleri, ba lam ndan dolay çevredeki di er yerleflim alanlar na göre, daha orijinal terkiplere sahiptir. Bu özelliklere sahip bölgelerde yap lacak olan sözlü tarih çal flmalar, pek çok yaz l (resmi) tarih kay tlar - n n arka plan hakk nda daha ayd nlat - c bilgilerin elde edilebilece inin bir numunesi olabilir. Sözlü Tarih Repertuar ndan örnekler verdi imiz Barakl Âfl k Mahgül ün burada yeflermesi ve repertuar n ilerleyen yafl na ra men muhafaza edebilmesi, yörenin sözlü kültür ürünlerine karfl özel bir ilgi göstermesinden kaynaklanm flt r. Barakl Âfl k Mahgül ün repertuar - n bu kadar canl bir flekilde muhafaza edebilmifl olmas, dinleyici çevresinin hiç eksik kalmad n n bir göstergesidir. Öte yandan icrac n n icralar n ezgi eflli inde tiyatral olarak gerçeklefltiriyor olmas - yapt icray bir nevi yaflamas - dinleyici üzerinde daha kal c tesirler b rakarak gelenek çevresinde icralara olan ilgiyi art ran bir faktör olmufltur Söz konusu faktörlerden bir di eri ise, bölgede yaflam n hala sürdüren Barak Odalar 8 d r. Bu odalar icralar n vazgeçilmez mekanlar olmufltur. Bu mekanda ayn gayeye hizmet eden ve ayn duygu yo unlu u ile bir araya gelen hem icrac hem de dinleyiciler aras nda ola- an üstü iletiflimsel iliflkiler gerçekleflmekte ve icra sonras nda her iki tarafta büyük bir hazla icraya ba lam olan bu odalardan ayr lmaktad rlar. 9 Gelene i canl olarak yaflatan bu bölgenin bu özelli i, san r m resmi tarih kay tlar ile sözlü tarih bilgilerindeki paralelli in sebebinin en bariz göstergesidir. NOTLAR 1 Kültürde süreklilik, de iflim ve dönüflüm, kültürel terkip konusunda Bkz.Dursun YILDIRIM Dede Korkut tan Ozan Bar fl a Dönüflüm, Türk Dili 92

90 Y.1999 S.570,AnkaraT.D.K. Yay ve Türk Sözel Kültüründe Süreklilik <Osmanl Hanedanl Döneminden Cumhuriyete>, Türkbilig, Y.2000 Ankara, Say 1: (1919) y l nda Nizip lçesi, Büyükflemik köyünde do mufltur. As l ad ve soyad Mehmet K l - ço lu olan hikâyeci âfl m z Mahgül, mahlas ile tan nmaktad r ve mahlas ad n n önüne geçmifltir. Âfl k Mahgül usta-ç rak iliflkisi ile yetiflmifl, âfl kl geçimini sa lamak için para kazan lacak bir ifl olarak görmemifltir. Âfl k Mahgül ün yetiflme flartlar ve gelenek çevresinin do al tesiri, onu mensubu oldu u Barak afliretinin sözlü tarihi ile ilgili bilgi kayna olan hikâyeli türküleri ö renmeye ve bunlar icra etmeye yönlendirmifltir. Âfl k Mahgül ün çocuklu unun ve gençli inin geçti i y llarda Baraklar n yo un olarak yaflad klar Gaziantep in Nizip lçesi ve buraya ba l Barak Ovas köylerinde çok canl olarak yaflayan Barak Odalar, hikâyeli türkü anlatma/söyleme gelene inin icra edildi i vazgeçilmez bir mekan olurken ayn zamanda bu gelene in günümüze tafl nmas nda da bir kap vazifesi görmüfltür. Âfl k Mahgül ün sanat na ilk ad m att icra mekan Barak Odalar d r.günümüzde canl l n s n rl say da bile olsa hala devam ettiren Barak Odalar elektronik kültür ortam n n veya kitle iletiflim araçlar n n henüz bu kadar tesirli olmad y llarda Baraklar n tüm sosyal yaflamlar n n odak noktas n oluflturmaktayd.(bkz.ersoy2003) 3 Barakl Afl k Mahgül ün Sözlü Tarih Repertuvar sesli ve görüntülü olarak kiflisel arflivimizde mevcut olup söz konusu bilgiler oradan al nm flt r. 4 Dofu: Sürüsü, kafilesi 5 Yahfli: yi 6 Yaman: Kötü 7 Türk Kültür Ekolojisi içinde bulunan ve resmi kay tlara geçen yer adlar ile yine bu kültür ekoloji içinde üretilen yaflayan ve yay lan sözel kaynaklarda geçen yer adlar n n paralelli inin neden ve nas ll hususunda daha genifl bilgi için Bkz:Dursun YILDIRIM. Co rafyadan Vatan Geçifl ve Vatan ile Göç edifl Problemi, Türk Biti i, Ankara: Akça Yay Barak Odalar ad yla an lan mekanlar bölgede önde gelen aileler taraf ndan evlerinin d fl nda s rf konuklar n a rlamak ve sazl sözlü icra ortamlar na müstakil zemin haz rlamak maksad yla inflaa edilmifl mekanlard r. Bölgede hala yaflam n sürdüren odalar vard r. 9 Söz konusu bu duruma bölgede Doktora çal flmam n saha araflt rmalar esnas nda pek çok kez tan kl k ettim. Ayr ca da bu durumu görüntülü-sesli-kay t alt na alm fl bulunmaktay m. KAYNAKÇA ASMAN, Jan,(2001) Kültürel Bellek, (Çev. Ayfle Tekin), stanbul, Ayr nt Yay nlar BAfiGÖZ, lhan(2004)a t Sosyal Tarih ve Etno rafya, Somut Olmayan Kültürel Miras n Müzelenmesi Sempozyum Bildirileri, Ankara, Gazi Üniversitesi THBMER Yay n BARKEY, Karen(1999) Eflkiyalar ve Devlet Osmanl Tarz Devlat Merkezileflmesi (Çev:Zeynep Altok), stanbul, Tarih Vakf Yurt Yay nlar CONNERTON, Paul (1999) Toplumlar Nas l An msar, (Çev. Alaaddin fienel), stanbul, Ayr nt Yay nlar ÇAYLAK, Adem(1998) Osmanl da Yöneten ve Yönetilen Bir fierif Mardin Çözümlemesi Ankara,Vadi Yay nlar ÇOBANO LU, Özkul(2003) Türk Dünyas Epik Destan Gelene i, Ankara, Akça Yay nlar ÇEL KDEM R, Murat (2001) Osmanl Döneminde Afliretlerin Rakka ya skân ( ), F - rat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Bas lmam fl Doktora Tezi), Elaz. ERSOY, Ruhi.(2003) Barakl Afl k Mahgül ve Repertuvar, Hacettepe Üniv. Sosyal Bil. Ens. Bas lmam fl Doktora Tezi., Ankara. ERSOY, Ruhi.(2004) Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih liflkisi Üzerine Baz Görüfller, Milli Folklor, Ankara. S.61. s, GÖRKEM, smail (2000) Halk Hikayeleri Araflt rmalar, Çukuroval Âfl k Mustafa Köse ve Hikâye Repertuar, Ankara: Akça Yay nlar. HALAÇO LU,Yusuf (1991) XVIII. Yüzy lda Osmanl mparatorlu u nun skân Siyaseti ve Afliretlerin Yerlefltirilmesi, Ankara: T.T.K. KIR, brahim (2002) Barak Aflireti, GAP Çerçevesinde Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara. LINDNER, Rud Paul(2000) Göçebeler ve Osmanl lar, (Çev:Müfit Günay) Ankara, mge yay nlar M RZAO LU,Gülay(2003) Çukurova Bozla, Ankara, Binbo a Yay nlar, ONG, (Walter J.) (1995) Sözlü ve Yaz l Kültür / Sözün Teknolojileflmesi, (Çev. Sema Postac o lu Banon), stanbul: Metis Yay nlar. ORHONLU, Cengiz. (1987) Osmanl mparatorlu unda Afliretlerin skân, stanbul: Eren yay nc l k. ÖZBAfi, Ömer (1958) lbeyli Türkmenleri Aras nda, Folklor Derlemeleri, Gaziantep Halkevi Yay., nr:29. ÖZÜNLÜ, Ünsal(2001) Edebiyatta Dil Kullan mlar, stanbul, Mult lingual Yay nlar, PROPP, Vladimir,(1998) Folklor Teori ve Tarih, çev:necdet hasgül, Tanyel Tolga, Avesta Yay. stanbul. RAGLAN,Lord,(1974) Tarih ve Mit, Folklora Do ru, S.33, s.17/28 Çev:Levent Soysal; 2.Bask Milli Folklor S.63, s.37/45 REICHL, Karl(2002) Türk Boylar n n Destanlar, Çev:Metin Ekici, TDK.Yay.Ankara SÜMER, Faruk, (1999) O uzlar (Türkmenler) Tarihleri- Boy Teflkilât -Destanlar, stanbul. TANYOL, Cahit,(1954). Baraklarda Örf ve Adet Araflt rmalar, Sosyoloji Dergisi, stanbul. YALMAN/YALGIN, Ali R za (1993) Cenupta Türkmen Oymaklar, Ankara: Kültür Bakanl Yay. YETK N, Hulusi (1968) Türkmenler Türkçe konuflan Di er Türkmenlerden Ayr Bir Soya m Mensupturlar?, Gaziantep Kültür Dergisi, C.XI,Gaziantep YILDIRIM, Dursun(1998) Tarih Yaz m ve Sözlü Ortam Kaynaklar, Türk Biti i, Akça Yay. Ankara 93

91 KEMAL TAH R N SA IRDERE VE KÖR DUMAN ROMANLARINDA HALKB L M Ö ELER Folklore elements in Kemal Tahir s novels Sa rdere (The Deaf Stream) and Körduman (The Blind Smoke) Eléments folkloriques dans les romans Sa rdere et Körduman de Kemal Tahir Dr. Kamuran ERONAT* ÖZET Kemal Tahir in Sa rdere ve Körduman adl roman ikilemesi, Türk köy romanc l aç s ndan önemli kilometre tafllar ndand r. Bu iki eser, hem Türk köyü ve köylüsünü realist bir bak fl aç s ile yans tmas yönünden hem de zengin halkbilimi ö elerini romandaki sosyal devinimle örtüflen bir çizgide göstermesi aç s ndan önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Bu perspektiften bak l nca, Sa rdere ve Körduman n s radan bir köy roman özelli i tafl mad anlafl l r. Romanlarda özellikle Türk halk n n maddi ve manevi kültür unsurlar na derinli i olan bir bak fl aç s ile bak ld görülmekte, gelenek ve görene e ba l sosyal hayat n zengin görünümleri genifl aç l ml bir suretle okuyucunun dikkatlerine iletilmektedir. Dü ün merasimi, evlilik, bat l ve dinî inanç sistemi, e itim meselesi, halk hukuku anlay fl, yarenlik teflkilat ve daha birçok halk kültürü unsurlar, romandaki tematik kurgunun anlam bütünlü üne zenginlik katan motifler olarak de er kazanmakta ve bu zenginli in güçlü bir renk uyumu oluflturdu u dikkatlerden kaçmamaktad r. Sa rdere ve Körduman roman ikilemesinde olay örgüsündeki devinimleri adeta bir sosyolog edas ile gözleyen Kemal Tahir, özellikle farkl mekan ve zamanlarda de iflime yönelen Anadolu insan n mercek alt - na alm fl ve eserlerindeki olay örgüsündeki geliflmeleri zaman zaman flehir atmosferindeki oluflumdan etkilendirerek, kültürel devinimdeki dalgalanmalara fl k tutmaya çal flm flt r. Türk köylüsünün gelenekten gelen de erleri ile modern de er yarg lar kavfla ndaki tepkilerini ironik bir aç l mla ele alan yazar, bu ba lamda mevcut eserlerde sorumlulu unu önemle yerine getirmifl ve bu eserleri halk bilimi aç s ndan ölümsüz k lm flt r. Anahtar Kelimeler Gelenek, inanç, e itim, halk edebiyat, motif ABSTRACT The two novels by Kemal Tahir, Sa rdere (The Deaf Stream) and Körduman (The Blind Smoke), are important milestones in terms of the Turkish pastoral novel. These two works carry out an important mission in that they reflect the Turkish village and villager from a realistic point of view as well as indicate rich folklore elements overlapping with the social circulation in the novel. When looked at from this perspective, it is understood that The Deaf Stream and The Blind Smoke are more than just ordinary pastoral novels. In the novels it is particularly noticeable that the material and spiritual cultural elements of Turkish society are looked into from a point of view that has depth and that the rich aspects of the social life depending on traditions and customs are presented to the reader in a panoramic way. Elements of folkloric culture such as wedding ceremony, marriage, superstition, the religious faith system, the issue of education, the sense of public law, and the informal hierarchic institution called yarenlik are presented as elements enriching the thematic structure of the novels in a consistent way. In these two novels, Kemal Tahir, who observes the occurences in his works quite like a sociologist, deals with the changes the Anatolian people are going through in different times and places and tries to highlight the fluctuation in cultural circulations by exposing occurences to the influence of urban culture from time to time. Dealing with the Turkish villager s values derived from tradition and the villager s reactions to modern value norms with an ironic approach, the writer immortalizes his works in terms of their folkloric value. Key Words Tradition, belief, education, folk literature, motif * Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Arafl. Gör. 94

92 Sa rdere ve Körduman, Kemal Tahir in 1955 ve 1957 y llar nda kaleme ald, Türk köyü ve köylüsünü genifl bir perspektifle dikkatlere sundu u nehir roman türünün en güzel örneklerindendir. Bu iki roman, yazar n Çank r hapisanesinde tan k oldu u flahsiyetlerden hareket kazanarak yaz lm fl olmakla beraber, eserlerde ele al nan motifler Türk Halk Edebiyat n n en dikkat çekici ve evrensel niteli i zengin olan unsurlar n içermektedir. Türk köylüsünün hemen hemen bütün halkbilim ö eleri bu iki roman n temel dinamiklerini oluflturmaktad r.... Kad n-erkek iliflkileri, dü ünler, aile düzeni, bat l inan fllar, eski babaerkil töre ailesinden kalma köy içi gruplaflmalar, kavgalar nesilden nesile sürüp giden kan dâvalar, köy içi üstünlük iddialar, flekilci bir din anlay fl n n etkileri, ahilikten kalma delikanl teflkilat - n n son kal nt lar (Alangu 1965: 454) eserlerde çarp c bir flekilde dikkatlere sunulmaktad r. Kemal Tahir stanbul do umlu olmas na bir baflka deyiflle köy kökenli bir yazar olmamas na ra men t pk di er eserlerinde oldu u gibi bu ikili çal flmas nda Türk köylüsünü yak ndan tan - man n verdi i kolayl kla halkbilimsel aç dan önemli (Er 1986: 13) veriler sunmufltur. Derin kültür birikimi ve gözlemlerine anlat m sanat ndaki ustal k da eklenince Sa rdere ve Körduman, Kemal Tahir in köklü okuma ve araflt rmalar ndan (Kabakl 1994: 312) destek alm fl ve Türk halk n n yaflam zenginli ini irdelemifl eserler olarak dikkat çekmekte, kuflkusuz Yakup Kadri nin Yaban roman ile aralad köy roman aç l m na derin bir perspektif kazand rmaktad r. Kemal Tahir, Sa rdere ve Körduman ikilemesinde, olay örgüsündeki kurgunun çat s n sürekli halkbilimi ö eleri ile örmenin endiflesini tafl m flt r. Bu endifle romanlar n bafllang c ndan bitifl çizgisine kadar sürekli olarak kendisini hissettirmektedir. Nitekim Sa rdere roman n n ilk perdesi bir dü ün sahnesi ile aralan r. Burada objektifler, dü- ün haz rl klar n n, köylü üzerindeki geleneksel etkisine odaklan r. Eserdeki aksiyonun hareket kazanmas nda bu dü- ün flenlikleri ön planda yer al r. K z ve erkeklerin ayr ayr yerlerde e lenmeleri bu geleneksel yap n n temel unsuru olarak belirginleflir. Eserin ilerleyen bölümlerinde yine roman kahramanlar ndan bafla a Battal A a n n Selime ile evlilik merasimi detayl bir flekilde ele al n r. Gelinin gelebilecek herhangi bir kötülü- e u rat lmadan cami çevresinde üç kere dolaflt r ld ktan sonra götürülmesi, kendisine baflörtüsü, giysilik kumafl ve bir miktar para verilmesi, u ur ve bereket getirmesi yönünde baz geleneksel davran fllar n eflli inde koca evine getirilmesi, romanda flu flekilde dile getirilirken, bu merasimin köy halk üzerindeki de er yap s na iflaret edilmektedir: Caminin önüne asker gibi s ralanm fl atl dünürcüler üçüncü dolaflma tamam olur olmaz; o lan evine müjde vermek için hayvanlar n tepiklediler. Gelin önde, davul-zurna arkada, alay afla mahalleye do ru yavafl yavafl yürüdü. kindi günefli, gelinin gölgesini selvi gibi uzatm flt. Yolun iki taraf nda, avlular n kap s nda bekleyen kocakar - lar, üzerlerine avuç avuç bu day, arpa serperek ba r yorlard : - U urlu olsun!... - A z n n tad bozulmas n!... 1 (Sa., s.103) Görüldü ü gibi sosyal hayat n en önemli dönemeçlerinden biri olan evlilik müessesesinin yazar n bu iki eserinde olay örgüsünün seyir çizgisinde s k s k dile getirilmesi ile beraber geleneksel ö elerin de bu merasimde oldu u gibi ortaya ç kmas na imkan tan maktad r. Özellikle kad nlar n u urlu olsun! A z

93 n n tad bozulmas n fleklindeki ifadeleri, dua motifinin geleneksel yaflam biçimimizdeki önemine iflaret etmektedir. Yine küçük yaflta evlendirilmeler ve iki eflli olarak dikkatlere sunulan evlilikler de, ironik bir biçimde önemle lanse edilir. Roman n bafllang c ile beraber ele ald m z dü ünün elbette k z isteme ve verme hatta kaç rma motifleri de zaman zaman belirginleflmekte al nan k z n, baba evinden ayr lmas yla ortaya ç kacak ekonomik bofllu u doldurmak, ayr ca çeyizinin bedelini ödemek amac yla (Er 1986: s.34) k z babas na verilen maddi karfl l k da yine geleneksel halk davran fllar olarak karfl m za ç kmaktad r. Kemal Tahir in, Sa rdere ve Körduman ikilemesinde en çok üzerinde durulan bir di er halkbilimi ö esi olarak karfl m za bat l inan fllar ç kmaktad r. Bat l inançlar, bazen geleneksel inanç silsilesine ba l olarak bazen de yanl fl din bilgisine dayal bir inanc n tezahürü olarak kendisini göstermektedir. Bu bat l halk inançlar n n temelinde elbette e itim eksikli i yatmaktad r. Cehaletin var oldu u süreçte bu bofllu u, yanl fl inançlar ve buna paralel olarak eksik din anlay fllar dolduracakt r. Bu eserlerde de mevcut olan birçok geliflme bu do rultudad r. Nitekim Sa rdere de baflkifli Mustafa, sevdi i Ayfle ye yak n olabilmek için bütün ümidini ve hayalini t ls ml yarasa kemi ine ba lamakta, böylece hem dine bak fl aç s ndaki eksikli ini hem de cehaletini bir kez daha aç a ç kartmaktad r. Romandaki bu halk inanc eserde flu ifadelerle tezahür etmektedir: Kufla n n aras ndan Topal smail in bunca yalvarmalardan sonra getirdi i t ls ml yarasa kemi ini ç kard. Kulhuvallah okuyarak, kemi in s tacak yan n titreyen eliyle Ayfle nin s rt na, yukar dan afla ya üç kere sürdü. Bunu yaparken difllerini öyle s km flt ki, çenesiyle beraber s rt da s zlamaya bafllam flt. Belki bir u ursuzluk olur, yanl fll k olur da fayda vermez. diye avucunun içindeki kemi e bakt : Tamam! Do ru sürmüflüz!... So utacak yan de il, s tacak yan!... Aferin! (Sa., s.106) Körduman da ise yine ayn Mustafa, bu kez karfl s na evli olarak ç kan eski sevgilisi Ayfle yi kendisine efl olarak seçme cüretini, teyzesinde bulaca n umdu u muskaya dayand rmakta, Ayfle nin evli oluflu bile bu esrarl gücün kullan m na engel oluflturmamaktad r. Netice itibari ile romandaki bu inanç unsuru roman karakterlerinden biri olan Emine Teyze nin Mustafa ya söyledi i flu sözlerde yank s n yükselterek göstermektedir: - Söylemesi kolay! Amcan n muskalar rahmetli enifltenin t ls m ndan bask nd r... T ls m, cin, peri ifli... Muska dua üzerine gider. Sen duay bilir misin? (Kör., s.107) Yine ayn flahsiyetin Mustafa ya aktard flu ifadelerinde bat l inanç yap s - n n halk inançlar nda ne denli temel bir dinamik yap oluflturdu u net bir flekilde görülür: - Okula bafllam fls n. yi, Kuran bir tamam ezber et. Hâf z olursun. Yamören e imam olursun. Nefes etme i de ö ren hay Mustafa! K s r kar lara lâz m... Kar n n k s r hocaya belini çi netirse o ul peydahlar. 2 (Kör., s.106) Bu ikili roman n muhtelif bölümlerinde yine okunmufl incir gibi sihirli-t ls ml özellikleri olan nesneleri görmekte zorlanmamaktay z. Halk inançlar n n zengin motiflerini süsleyen bu örneklerle birlikte özellikle, k rsal bölgelerimizdeki halkbilimsel ö elerin çeflitlili i konusunda detayl yans malar n kendisini göstermesi, bu ba lamdaki yelpazenin ne kadar genifl aç l ml oldu unu gösterir. nanç aç l m n n bir di er yüzünde, günlük s radan yap lan davran fl biçimlerinde gelenekselleflmifl bir din kültürü- 96

94 nün yer yer belirdi ini ve bu belirginli- in spontane bir suretle kendisini gösterdi ini tespit etmekteyiz. Eserde özellikle slâm tarihinde yaflanm fl olan baz etkileyici dönemler, hayat n ak fl çizgisinde telmih edilmekte ve bir anlamda o yaflananlarla iliflki kurulabilmektedir. Nitekim roman baflkiflisi Mustafa n n sevdi i k z olan Ayfle ye yaklaflma girifliminde, Nail A a n n kendisine, ondan su isteyip içme bahanesi için iletti i flu telkinlerde bu durum kendisini hissettirmektedir:... mans z dedikse büsbütün yezit, firavun de il ya... Hasan Hüseyin efendimizin Kerbelâ cenginde düflman de il ya... Suyu içtin mi, bu sefer de yüzüne bakars n: Suyunu içtim, inflallah yak nda seni de su gibi içerim dersin (Sa., s.47) Görüldü ü gibi sevginin dile getirilmesinde bu dinsel inanç ö esi kendisini göstermekte ve inflallah gibi gelenekselleflen bir temenni ile desteklenmektedir. Eserin ilerleyen bölümlerinde yine günlük spontane yap lan eylemlerde de mevcut inanç ö esinin kendisini hissettirdi ini görmekteyiz. Roman baflkiflisi Mustafa n n saati ile ilgili olarak; Mustafa alaturka ikiyi gösteren saatini besmele çekerek sekizi on geçeye ayar etti (Sa., s.147) tarz ndaki betimlemenin besmele ile ifade edilmesi, yine gelenekselleflmifl inanç ö esinin günlük yaflam ile ne denli iç içe geçmifl oldu una çok somut bir örnek teflkil etmektedir. Gelenekselleflmifl bir baflka e ilim unsuru olarak da e itim ö esi üzerinde odaklanmak istiyoruz. E itim tamamen törelerin ön gördü ü geleneksel bir kal p içerisinde yürütülmekte, bir baflka deyiflle modern sistemin ötesinde gerçeklefltirilmek istenmektedir. Dinsel e itimin Cumhuriyet in ön gördü ü e itim sisteminin önünde yer almas bir baflka deyiflle resmi e itimin önünde bulunmas, tamamen gelenekselleflmifl e itim yap s na Türk köylüsünün sad k kalma endiflesinden kaynaklanmaktad r. Bu durum Sa rdere de Kulaks z Yakup A a n n ye eni Meryem e ifade etti i flu sözlerde kendisini aç k bir flekilde hissettirmektedir: yi dinle... Bu sözüme kulak vereceksin. O lan yeni yaz okuluna göndermek yok. O lunu Kurflunlu nun befl s n fl okuluna hiç göndermeyeceksin... Hocadan Kur an ö rensin, ak ll ise eski yaz ö rensin. Benim Murat Kurflunlu nun okulu bozdu. Befl y l okuttuk, befl y l fl k r fl k r paralar verdik... Hesaplasam, iki çift öküz paras tutar. fiimdi bizi be enmez... (Sa.,s 59) Mevcut olan ifadelerden de anlafl - laca gibi Kulaks z Yakup A a kendi düflünce sisteminden uzaklaflan bir anlamda gelenekselleflmifl kal plar n d fl nda hareket eden o lu Murat n davran fllar n kendi gelenek ve göreneklerine ayk r bulmakta, kendi köyünün çocuklar - n, o lu Murat gibi olmamas yönünde Kur an e itiminin oldu u yerlere gönderilmesini arzu etmektedir. Yine görüldü- ü üzere k rsal kesimlerde çift hayvan - n n de eri önemli bir ölçek niteli inde bulunmakta ve bu her fleyin önünde yer almaktad r. Bu durum köy halk n n mevcut inanç sisteminde yeterince e itilmemifl olman n yol açt yanl fl düflüncelerden (Kaplan1997:242) kolay kolay kurtulamad n göstermektedir. Dar bir çevrede her türlü etkileflimden uzak yaflayan Türk köylüsü geleneksel yap n n d fl na ç kmakta oldukça zorlan r. Hayat flartlar n n a r olmas ve mevcut problemlerin de geleneklerin ön gördü ü bir biçimde çözüme kavuflturulmas n n istenmesi, pozitif düflünceyi arka plana itmifltir. Sa rdere ve Körduman da geleneksel yap n n devam ettirdi i müspet oluflumlar da dikkat çekici bir boyutta ifl- 97

95 lenmifltir. Özellikle yarenlik teflkilat n n fonksiyonel bir tarzda ifllenmesi, köy halk n n birlik ve düzenindeki etkinli inin belirtilmesi önemli bir ayr nt olarak sunulur. Bu suretle Anadolu köy yap s - n n tarihsel sürecine ve bu örgütün gücünü yitirdi i zaman köyde bafl boflluk ve ahlâks zl k (Yalç n 2003: 160) gibi e ilimlerin nas l bir devinim kazanabilece inin de alt çizilmektedir. Sa rdere ve Körduman ikilemesinde köy halk aras ndaki çekiflme, tart flma, anlaflmazl k gibi kaotik durumlarda da gelenekselleflmifl ve en önemlisi kanun d fl nda yer alan bir hak arama veya iddia etme (Kaplan 1997:201) e iliminin hüküm sürdü ü, bir anlamda medeni hukuka ters gelen bir halk hukukunun a rl kl olarak ra bet gördü ü anlafl lmaktad r. Bu roman ikilemesinde de eser baflkiflisi Mustafa n n babas Kulaks z n Yakup la, son derece cimri ve zengin bir aile olan Hocalar n Hakk ile aralar nda tekelerini ve s rlar n öldürttü- ü için düflmanl k bulunmaktad r. (Yalç n 2003:158) Bu düflmanl k öç alma ihtiras n taze tutmaktad r. Yakup A a, tekelerinin ölümünden sorumlu tuttu u Hocalar n Hakk dan öç al nmas n devaml olarak o ullar na aktard telkinlerle dile getirir. O ullar ndan Hocalar n Hakk n n eflinin bafltan ç kar l p rezil edilmesini isteyen Yakup A a bu yöndeki ödeflme anlay fl n, o lu Mustafa ya aktard ve büyük evlad Murat elefltirdi i flu sözlerle aç a vurmaktad r:... Sen Ankara ya gittin. Hocalar n Hakk fazladan Ayfle yi ald. Benim Murat o lum, bir köyün küçük bafla as okumufl bir yi it... Aman o lum, iflte s - ras. Hadi davran... Hakk iki kar ile rençperli i büyütür. Benim eski sözüm söz. Gülzar olmad, Ayfle olsun! diye yalvard m. Para etmez. Aman yavrum! Öcümüzü yerde koma! Para etmez. Bana böyle fleyler söyleme, ay pt r. Böyle laflar b rak. Töbe olsun kar y al r S m - cak a giderim! demez mi? Hele rezil (Kör., s ) Görüldü ü üzere Kemal Tahir Sa- rdere ve Körduman ile de er yarg lar sabit kalan k rsal kesimdeki insanlar - m z n de iflime kapal olan yap lar na fl k tutmakta ve bu durumu ironik ve ucu aç k bir platformda yapm fl oldu u gözlem ve incelemelerindeki halk tahlilleri neticesinde ele almaktad r. Naz m Hikmet in bu ikili eserin ilki için söyledi- i Sa rdere sahici Türk romanc l nda bir merhaledir (Hikmet 1996:145) sözü san r z bu durumu yeterince özetlemektedir. Köy ve köylünün mülkiyetçili- i, psikolojik e ilimleri ve her fleye ra men köye olan sevgisi ünlü flair taraf ndan bu eserde çok iyi tahlil edilip yazar eserini yay mlama yönünde yüreklendirmifl olmas, kuflkusuz kendisinin bizzat tespit etti i bu özgün özelliklerden kaynaklanmaktad r. Sa rdere ve Körduman da halk edebiyat n n kapsam alan na giren özellikler de az msanmayacak seviyededir. Özellikle mani,efsane, halk hikâyesi, türkü ve atasözleri gibi motifler, roman n olay örgüsünün deviniminde ritmik bir flekilde kendisini göstermekte, eserlerin anlat m ndaki monotonluk kuflkusuz bu flekilde ortadan kald r lmaktad r. Nitekim Körduman da Yakup A a n n ekin ekme zaman nda söyledi i flu mani, Türk köylüsünün eme e ve ekme e verdi i önemi göstermesi hem de bu özel durumu kendilerine özgü bir tarz ile yans tmalar aç s ndan önemli bir göstergedir: Seyrek ektim s k ver. Tanesini tok ver. Geçen sene az ç kt, bu y l bize çok ver. Köylünün pîri Adem Baba!... Bize Halil- brahim bereketi ver. Ya Allah, ya pîr! Bismillah! (Kör., s. 96) Efsane olarak anlat lan hususlar da, yine roman kahramanlar ndan Yakup A a n n hayata bak fl perspektifi ve 98

96 flahs na münhas r baz eklemeleri ile dile getirilir. Özellikle nimete karfl yap - lan sayg s zl klar neticesinde oluflan k tl k ve buna ba l olarak yaflanan s k nt - lar, Yakup A a n n anlatt ve etkisi alt nda kald efsane kökeni olan ama gelenekten gelen bir inanç unsuru ile de beslenen anlat lardan oluflmaktad r. Yine tah ldaki berekete yönelik olarak bu ba lamdaki anlat mlar köy halk n n beklentilerine ve hayat felsefelerine fl k tutmaktad r. Romanlarda zaman zaman baz durumlar karfl s nda anlat lan unsurlar halk hikâyelerini içermekte, bazen de kifli baz nda yap lan benzetmeler bu hikâyelerdeki kahramanlar ile özdefllefltirilmektedir. Nitekim eserde Topal smail in bilge kiflili ine at fta bulunan Mustafa n n ondan ald cevapta, her ne kadar tevazu ile beraber bir küçümseme özelli- i söz konusu olsa da Kerem ile Asl ve Ferhat ile fiirin adl halk hikâyelerinin belirtilmesi, köy halk n n bu hikâyelerdeki kahramanlar ile sürekli iç içe yaflad klar n ve onlardan etkilendiklerini göstermektedir: - Kitaplara ifle yarar bifley yazmazlar, Kitaplara yaz lanlar hep masal... Kerem Asl y sevmifl. Ferhat fiirin e tutkun... (Kör., s. 144) Yine eserde roman kahramanlar ndan Pelvan Vahit i elefltiren Topal smail in halk hikâyesi kahramanlar ile ilgili benzetme kurdu u flu ironik ifadeler, ayn zamanda Türk köylüsünün mizahi yetene ini de ortaya ç karmaktad r: Gördün mü ortak? Bizim Pelvan masallar n Ferhat olmufl, töbe! Bu bizimki cumhuriyet Ferhat... eski Ferhat da lar delermifl fiirin in aflk yla...yenisi ah r dam n delmekte... (Kör.,s.323) Halk hikâyelerinin, roman kahramanlar nca masal ile ay rt edilememesi yine mevcut kültürel yap n n do ru orant l olarak verilme endiflesinden ivme kazanmaktad r. Yazar n, kahramanlar sahip olduklar kültür çerçevesi ile konuflturmak istemesi söz konusu olan bu durumun ortaya ç kmas n tetikler. Halk edebiyat n besleyen unsurlar n bir di er özelli i olarak türkü motifi ile de karfl laflmaktay z. Anadolu insan - n n duygular n yans tan bu ezgi, eserde Ankara daki Cemal Usta n n bir çal flma an nda duygular ndan hareket kazanarak dudaklar ndan dökülür. K rflehir in Çiçekda yöresine ait olan bu türkü; Bab nad r, deli gönül bab na Koç yi itler s maz oldu kab na Al çam n, boz meflenin dibine Köfür köfür yatmam za ne kald. (Sa., s.221) gibi simge de erleri yüksek olan unsurlarla yank bulmakta, bir anlamda Anadolu insan n n yan k ba r na tercüman olmaktad r. Sa rdere ve Körduman romanlar, atasözü ve deyim yönlerinden de az msanmayacak zenginliktedir. Özellikle geleneksel kültürün hakim oldu u bu sözlerde, Türk halk n n geçmiflten gelen bir deneyim birikiminin yans mas hissedilmekte, olaylar devinimine bu sözler ile, pratik sonuçlar eklenmektedir. Nitekim eserde Pelvan Vahit ile Topal smail in flakalaflmalar neticesinde smail in söyledi i flu atasözü, Anadolu insan n n de- er yarg lar n özetlemektedir:... Erkekle flaka yapma belâ ç kar, kar yla flaka yapma zina ç kar (Kör., s.184) Yine Mustafa n n smail e yönelik olarak K - y c kazansa kurt kazan r (Kör., s.143) sözü de bir vicdan muhasebesi dönemecinde söylenmifl bir atasözü olarak de er kazan r. Körduman da yine Piflen afla su katmak (Kör., s.19) deyimi de roman kahraman Topal smail in kendince iyi giden bir serüvenin olumsuzlukla bitebilece ini sand bir sonuçtan ürkmesi neticesinde dile getirilir. Görüldü ü üzere, bu iki eserin halk edebiyat n n bütün ö elerini kapsam 99

97 alan na alan bir düzenek içerisinde geliflimini sürdürdü ünü belirlemekte, mevcut olan motif ve ö elerle bu devinim çizgisinin ritmik bir kültür de eri kazand - n görmekteyiz. Eserde yine çeflitli hastal k ve incinmelerde doktor tedavisine baflvurulmadan halk hekimli i kapsam na yönelik baz tedavi yöntemlerine yönelinilmesi, hem gelenekçi bir yap ya hem de modern tedavi yöntemlerinin bulundu u mekanlara ulafl lman n zorlu una ve güçlü üne iflaret etmektedir. Nitekim Sa rdere de çal flmak için Ankara ya gelen ve tafl ustal sanat na yönelen Mustafa n n çal flma an nda incinen bile ine yönelik olarak ustas Cemal Usta n n kendisine söyledi i flu sözler, halk hekimli i unsurunu ön plana getirmekte, gelenekten gelen bir davran fl tepkisi olarak doktora baflvurulmas gere ini arka plana itmektedir: - laç koymal... Zeytin tanesini dö ersin. Üzerine sard n m bir fley kalmaz. (Sa., s. 221) Yine ayn eserde s tma hastal n n tedavisinde bu defa sirkenin ilaç olarak kullan lmas, benzer yöntemlerin çeflitli flekillerde devam etti ini göstermektedir. Bu özellikler, Anadolu insan n n incinme, zehirlenme, s tma ve sara gibi hastal klarda pozitif bilimden ziyade deneme yan lma yoluyla ö renilmifl ve halk aras nda doktor ilaçlar ndan ziyade önemsenmifl bitki ve benzeri unsurlara yöneldi ini ve iyileflme, s hhat inanc n bu flekilde pekifltirdi ini özetlemektedir. Sa rdere ve Körduman da eflya motifi de a rl kl olarak kendisini hissettiren ö elerin bafl nda yer al r. Özellikle bu nesnelerin seçimindeki hassasiyet, dikkat çekici bir düzenekte verilmifl ve simge de erleri yüksek tutulmufltur. Bu eflyalar, adeta köylülerin hayat karfl s ndaki pozisyonlar n flifrelemektedir. Eserdeki ismi Yamören gerçekte ise Yamukören olarak lanse edilen bu köyde insanlar, adeta yaln zl kla örülen kaderlerine boyun e mekte, varolufl çizgisinde kendilerini gerçeklefltirememifl flahsiyetleri temsil etmektedirler. T pk Topal smail, Kulaks z n Yakup gibi kiflilerde oldu u gibi dikkatlere sunulan eflyalar da eksik, bozuk ve rast gele bir tarzda belirginleflmektedir. Bu duruma en güzel örnek olarak Mustafa n n Ankara dan geliflinde eflyalar n yerlefltirmek için açm fl oldu u sand ktaki nesneleri gösterebiliriz:... Çocuklu undan beri eline ne geçtiyse buna doldurmufltu. Elektrik fenerlerinin minimini bozuk ampülleri, boflalm fl piller, anahtarlar kaybolmufl üç asma kilit, bir tornavida, bir duvarc malas, hiç sap tak lmam fl yeni bir keser, zincir parçalar, dü meler, pasl çiviler, pasl civatalar, somunlar, k r k e eler... (Kör., s.29) Bu eflyalardan da anlafl laca gibi, köydeki sosyal durum bu nesnelerle sembolize edilmekte, bir anlamda mekan-insan iliflkisindeki ayr lmaz ba n dü ümleri bu flekilde temsil edilmektedir. Buradan hareketle, Kemal Tahir in bize ilk etapta basit gibi gelen nesneleri seçerken, halkbiliminin bu yöndeki etkin özelli ini de ayr cal kl bir mercekle ele ald n göstermektedir. Eserlerde eflya motifi ile beraber giyim-kuflam, süslenme ve tak yönündeki maddi kültür unsurlar da yine önemle ve roman kahramanlar ile bütünleflen bir uyum çerçevesinde ele al nm flt r. Özellikle roman kahramanlar ile örtüflen bu giysiler, onlar n kifliliklerini tamamlayan bir yap tafl hüviyetindedir. Kemal Tahir eserlerindeki zengin halkbilimsel motiflere formel say lar dedi imiz, mitolojiden ve gelenekten beslenen ve mistik de eri olup günümüze kadar gelen bu say ö elerini de eklemeyi ihmal etmemifltir. Bu say lar özellikle, Mustafa n n Ankara dan dönüflünde açt sand ktan ç kan ve üç asma kilit 100

98 tarz ndaki eflya betimlemelerinde, Battal A a ile Selime nin evlilik merasimindeki üçüncü dolaflma gibi geleneksel gelin getirme eyleminde ve Kulaks zlar n kalburu Meryem in yedi yafl ndaki o lu tafl yordu (Sa., s.76) gibi flah s tan mlamalar nda kendisini hissettirmekte ve rast gele bir flekilde bu say lar n okuyucuya iletilmedi i görülmektedir. Berna Moran n Kemal Tahir in aç klamalar ndan hareket ederek kendisini toplumu, sezgilerini de kullanarak inceleyen bir sosyolog a (Moran 1990: 139) benzetmesini, elbette bu detayl halkbilimsel ö elerin genifl aç l ml bir suretle eserlerinde kullan lmas na endeksleyebiliriz. Yazar bu iki eseri ile Türkiye nin yaflad toplumsal de iflim içinde köye ve köylülere has (Gündüz 2004:424) problemleri, onlar n özgün kültürel yap lar na müdahale etmeden, saf ve gerçekçi bir perspektifle Türk okuyucusuna sunmufl ve bir anlamda toplumumuzdaki de erler silsilesini çok iyi yakalam flt r. Sonuç olarak Sa rdere de karfl l ks z bir sevgiye fl k tutan yazar, Körduman da köyün ve kentin de iflen toplumsal sorunlar n, yurdun yeni iktisadi politikas n ifller. ( leri 1995:256) Bu farkl aç l mlar da bizlere Kemal Tahir in Anadolu köyü ve köylüsünü anlatan bu ilk romanlar nda zengin tema örgüsü ile kültürel yönden çok renkli olan halkbilimsel ö elerimizin uyumlu bir armoni içerisinde ve derinli i olan anlam bütünlü ü ile sunuldu unu göstermektedir. Yazar n mevcut olan bu fenomenleri, adeta bir ressam titizli i eflli inde romanlardaki olay örgüsündeki aksiyonlara nakflederek sundu unu belirlemekte, özellikle kendisinin köy romanc s olmas ile beraber gelenekten gelen kültür ö elerini kullanmas yönünde, büyük bir sorumlulu u baflar l bir flekilde yerine getirdi ini görmekteyiz. Bu iki eserde yine mekan n köy-flehir-köy döngüsünde oluflmas da mevcut olan halkbilimsel ö elerin ortaya ç kmas n bir baflka deyiflle köy ve flehir ortamlar ndaki kültürel devinimlerin bir araya getirilmesi sonucunda, söz konusu olan yöresel zenginliklerin daha çarp c bir flekilde belirginleflmesinin sa land unutulmamal d r. Eserlerinde flehir ortam ndan vazgeçmeyen Kemal Tahir, bu ikilemesinde de flehir unsurunu ön plana getirerek, Türk köylüsünün gelenekten gelen de er yarg lar ile modern de er yarg lar aras ndaki davran fl özelliklerini ironik bir çerçevede ele almak istemifl ve bu ortam derinli i olan bir bak fl aç s ile okuyucunun dikkatine sunmay hedeflemifltir. Bu iki eserde de flah s, zaman ve mekan unsurlar n n mevcut devinimler paralelinde ve üstlendikleri misyon özellikleri ile yads nmadan dikkate al nmas gerekti ini temenni etmekteyiz. NOTLAR 1 Sa rdere roman ndan yap lan al nt lar, Adam Yay., 1. Bas., Mart 1991 y l na ait olup, Sa. k saltmas ile verilmifltir. 2 Körduman roman ndan yap lan al nt lar, Adam Yay., 1. Bas., Eylül 1991 y l na ait olup, Kör. k saltmas ile verilmifltir. KAYNAKLAR 1- Alangu, Tahir (1968) Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman, stanbul, C. III, 2. Bas. 2- Er, Tülay (1986) Kemal Tahir in Alt Roman n n Halkbilimsel Aç dan De erlendirilmesi, Ankara, 1. Bas. 3- Gündüz, Osman (2004) Toplumcu- gerçekçi bak fl- Kemal Tahir, Yeni Türk Edebiyat El Kitab , Ankara,1. Bas., Grafiker Yay. 4- Hikmet, Naz m (1996) Kemal Tahir e Mapusane den Mektuplar, stanbul, 1 Bas. Milliyet Yay. 5- leri, Selim (1995) Gençlere Türk Roman ndan Alt n Sayfalar- II, stanbul, 1. Bas., Yap Kredi Yay. 6- Kabakl, Ahmet (1994) Türk Edebiyat,., stanbul, C.5, 1. Bas. Türk Edebiyat Vakf Yay. 7- Kaplan, Ramazan (1997) Türk Roman nda Köy, Ankara, 3. Bas., Akça Yay. 8- Moran, Berna (1990) Türk Roman na Elefltirel Bir Bak fl, C. II, 1. Bas., stanbul, letiflim Yay. 9- Yalç n, Alemdar (2003) Ça dafl Türk Roman, Ankara, 1. Bas., Akça Yay

99 H LM Z YA ÜLKEN DE TÜRK RÖNESANSI ARAYIfiI VE DESTAN Hilmi Ziya Ülken s search for the Turkish Renaissance and the Epic La recherche de la renaissance turque et l épopée dans l œuvre de Hilmi ZiyaÜlken Dr. Ümmühan B LG N TOPÇU* ÖZET Anadoluculuk, 1919 y l nda Hilmi Ziya ve arkadafllar n n Türkçülük ideolojisine alternatif olarak Anadolu merkezli bir millet anlay fl n savunduklar bir hareket olarak gündeme gelir. Türk Rönesans aray fllar, harekete kat lanlar n ortak hedeflerinden biridir. Hilmi Ziya, t pk Bat da oldu u gibi bizim de kaynaklar m za inerek bunu gerçeklefltirebilece imizi bunun için de büyük bir Türk destan yazmam z gerekti ini savunur. Ona göre, Destan ferdî de il, toplumsal bir ürün olarak de erleri en güzel yans tan üründür; bunu için Anadolu Türklü ünün ortak verimleri de erlendirilerek büyük bir Türk destan oluflturulmal d r; Türk modern edebiyat da bu temeller üzerinden yükselmelidir. Aksi taktirde kimlik ve kiflilik sahibi bir edebiyat oluflturmam z mümkün de ildir. Anahtar Kelimeler Anadoluculuk, Rönesans, Hilmi Ziya Ülken, destan ABSTRACT PAnatolianism was conceived by Hilmi Ziya Ülken and his friends in 1919 as a concept of Anatolia-centered nationalism designed to be an alternative to Pan-Turkist ideology. The search for a Turkish Renaissance is a common concern of the followers of the Pro-Anatolian Movement. Hilmi Ziya believed in the idea that Turkish society can only manage a Turkish Renaissance by understanding the deeper roots of Turkish culture, just as western societies pesumably did in the context of western culture. Hilmi Ziya proposed that a good way to understand Turkish culture was to write new, significant Turkish epics. Epics were supposed to reflect social values in the best way. The epics in question had to be designed based on cammon values of the Anatolian Turkish nation and Modern Turkish literature had to be built upon these, or Modern Turkish literature would never have its own identity and originality. Key Words Pro-Anatolianism, Renaissance, Hilmi Ziya Ülken, epics Folklor çal flmalar n n oluflturdu u ve gelifltirdi i milletlefltirme aray fl, 19. yüzy ldan günümüze devam eden bir olgudur. Bu aray fllarda ilk akla gelen malzeme, bafltan itibaren insanl n yan nda bulunan edebiyat olagelmifltir. Bizde özellikle Tanzimat tan beri ideolojilerin edebiyat merak ço unlukla halk e itmeye, yönlendirmeye yönelik olmufltur. Bu tav r, kimi ayd nlar taraf ndan tepeden inmeci, dayatmac görülmüfl ve her fleyden önemlisi serbest yaratma ürünü olmas gereken edebiyata ayk r oldu u gerekçesiyle çokça da elefltirilmifltir. Hem millet, milliyet hem de milliyetçilik tart flmalar n n hararetle devam etti i noktada, farkl say labilecek bir aray fla yönelmifltir. Bu aray fllar genellikle gözlerden uzak kalm flt r. Edebî eseri toplumun hizmetinde gören bu aray flta edebiyat alg lay fl da farkl d r. Bilindik isimlerin bilinmeyen bir yönü olarak kalm fl bir aray flt r bu. Farkl bir millet ve milliyetçilik anlay fl n savunan öncüleri, tahmin edilebilece i gibi edebî kimliklerinden ziyade fikir adam kimlikleriyle tan nm fllard r. Yeni Türk Milliyetçili i veya daha yayg n olarak Anadoluculuk olarak isimlendirilen hareketin tam anlam yla bir ideolojik yap lanma oldu unu söyleyebilmek mümkün de il. Fikir babas olarak farkl isimlerin iflaret edilebilmesi, de iflik sebeplerle fikir ak fl nda yaflanan kopuk- * Ankara Atatürk Anadolu Lisesi Türk Dili Edebiyat Ö retmeni 102

100 luklar ve nihayetinde edebiyat dünyas ndan bekledikleri çapl deste i görememeleri, hareketin hayata aksetmemifl fikirler hanesinde yer almas na neden olmufltur lü y llar n bafllar ndan itibaren farkl zeminlerde filizlenen hareket Anadoluculuk olarak 1919 da Hilmi Ziya Ülken in etraf nda flekillenir. Daha sonra çok farkl isimlerin de ad n n kar flt bu hareketin temel iddias, Anadolu Türklü ünün zaman ve zemine farkl yeni bir bütün oluflturdu u ve bu bütünlü ün do ru ad mlarla milletlefltirilebilece idir. Anadolu yu yurt edinen ve yüzy llar içinde farkl laflan Anadolu Türklü ü kendi de erlerini üretmifltir ve bu de erler üzerinde durarak bir Türk Rönesans oluflturulabilir. Bu de erleri en güzel yans tanlar ise, yüzy llardan süzülüp gelen ürünlerdir. O halde pekalâ edebiyat vas tas yla millet oluflturmak mümkündür. Hareket içerisinde özellikle Hilmi Ziya Ülken in edebiyatla ilgili bir yaklafl m dikkati çeker. Tanzimat la gündeme gelen ve sempatiyle karfl lanan türlerden tamamen farkl bir türle ilgilenirler. Bu türün ad destand r. Destan ferdin de il toplumun ortak ürünü oldu u için de erlerin derlenip topland bir tür olarak efli bulanamayacak bir kaynakt r. Milleti tan mlamak için o milletin ortak fluurla üretti i ürünleri bir araya getiren bir destan çok önemli bir araç olabilir. Destanla ilgili de erlendirmelerden önce millet kabullerini k saca ele almak do ru olacakt r; çünkü aray fllar n temelinde bu kabuller yatar: Milleti 1900 lü y llar n al fl lagelmifl tan mlar ndaki rkî temellere dayand rman n yanl fl oldu unu savunan Hilmi Ziya, Turanc l, yeni bir emperyalizm aray fl olarak görür., müspet bir milliyetçilik anlay fl olarak Anadoluculu u ortaya atar. Irk kavram n n farkl tan mlar n n mümkün oldu unu savunan Ülken, kan ba n esas alan rk teorilerinin yerine içtimaî rk olarak isimlendirdi i yeni bir rk anlay fl n gündeme tafl r. Buna göre, tabiatla insan aras ndaki karfl l kl etkinin meydana getirdi i ve ortak toplumsal hayat n tarih boyunca insanlara kazand rm fl oldu u baz antropolojik vas flarla rk teflekkül eder (Ülken 1940a:6). Anadolu Türklü ü bu temellere dayanarak oluflmufl farkl bir millettir. Türk milleti, etnik bak mdan Orta Asya Turanî kavimlerinden olan O uz kavmine, vatan bak m ndan, tarihî bir teflekkül olan Anadolu ve bir k s m Rumeli ye, din bak m ndan slâmiyet e, medeniyet bak m ndan modern milletler medeniyetine ba l olan; fakat bu unsurlar yan yana getirmeye lüzum olmayacak surette, bin seneden fazla bir zamanda onlar n kaynaflmas ndan, bir vatan üzerinde kültür birli inin kurulmas ndan do mufltur. Bu millet anlay fl n n benzerleri farkl flekillerde gündeme gelmifl ve fikir tarihi içinde yer bulmufltur. Burada bizim as l üzerinde duraca m z, Ülken in Türk milletinin teflekkülünü henüz tamamlamad ve bunun için bir Türk destan n n yaz lmas na ihtiyaç duyuldu u fikridir. Millet, bu manada temeli flahsî k ymet yarat fllar olan, gittikçe objektifleflen ve müflterekleflen kültür birli i demektir. (Ülken 1940a :6)) Yazar, milletin bu anlamdaki yarat c - l n n onu medeniyet dairesine yükseltebilece ini savunur. Her k ymet yarat fl n n karakteri evrenselleflme ve sembolleflmedir. Verilen her eser veya üretilen her de- er, ya sembolleflerek insanlar n zihninde yer al r veya fikir olarak yay l r. Her iki halde de küllîleflip millîleflirler. Millî kültürü canland rmak için iflte millet içerisinde yerleflen bu sembol ve fikirlerden yararlanmak gerekir (Ülken 1949a:6). Milletler, bir tehlike an nda bu de erler etraf nda toplanarak ayakta durur; ayn zamanda bu de- erleri yeniden üretme ve zenginlefltirme aray fl na girer, bu, millî fluurun oluflma sürecidir. Bugün medeniyete mal olmufl her hareket, her düflünce, her de er, ancak bir millet içerisinde do abilir ve bir milletin hareketi, düflüncesi ve de eri olarak yaflama hakk kazand ktan sonra onun gücü oran nda evrenselleflebilir. Milletin mal haline gelememifl eserler, ya temelsiz ola

101 rak yok olur gider veya müstevlî kuvvetlerin mal olurlar. Bu da ayd n n halk yla bütünleflememesinin bir sonucudur (Ülken 1949a:6). Halk de er üretir ancak onu evrensel boyutlara tafl yamaz. Öte yanda ayd n bu kudrete sahiptir; ancak bu kökü görüp oradan beslenmedi i sürece onun da ayakta durmas mümkün de ildir. Halk n hayal gücüne büyük sanatkâr n iradesi yard m etti i zaman uçurum ortadan kalkar,kütle ile münevver kaynafl r, as l millî destan o zaman do ar (Ülken 1948:2). Ülken, içinde bulundu u dönemi, milletlerin kendi içerisindeki anarflik unsurlar eritmeye, müfrit fertçili in parçalad n yeniden birlefltirmeye çal flt bir devre oldu u için millî destanlar etraf nda toplanmaya son derece elveriflli bir devir olarak görür. Büyük milletlerde 19. as r ortalar ndan itibaren sanat tarihi gözden geçirilirse destan ruhunun ne kadar etkili oldu unun, romanda, tiyatroda, operadaki yans - malar n n neler oldu unun görülece ini dile getirir. Ülken, insanl n üç merhaleden geçti ini ifade eder: Birinci merhalede insanl k tabiatla iç içe, onun gibi saf bir halde yaflar. kinci merhalede kendine yönelir ve fani varl yla hesaplaflma yoluna girer bu merhalede tabiattan soyutlanan insan kendini günahkâr kabul etti i için kurtuluflu maddî varl n inkâr edip maneviyata yönelmede görür. Son merhalede ise, insan yeniden tabiatla bütünleflme aray fl na girer; ancak mutlulu u yeni bir bütünleflmede görmesine ra men, tabiat içinde özel bir yerinin oldu unun fark na varm flt r. Bu üç merhale edebî eserlere de yans r. Birinci merhale destanlar n üretildi i merhaledir. kinci merhalede Dante nin manevî âlemdeki yolculu u karfl m za ç kar. Son merhalede Goethe nin Faust u, aray fllar olan bir insan olarak karfl m zdad r. Bu merhaleler birbiriyle ba lant l d r. nsanl n birinci merhalesinin ürünleri olan destanlardaki bütün o kahramanl k görüntülerinin arkas nda bir samimiyet vard r, toplumlar n özünü yans t rlar. Hilmi Ziya, böylece destandan modern ürünlere uzanan yolu örneklendirir, bizim edebiyat m z n da bu merhalelerden geçmesi gerekti ini; ancak bu flekilde millî eserler ortaya ç kaca n ifade eder (Ülken 1949b:5). Millet ve Destan isimli makalesinde, fele in tek bafl na kalabal k içine att bir çocu un o kalabal k içinde hayat n sürdürebilece ini; ancak kiflilik ve kimlik kazanamayaca n ifade eder ve ard ndan milletler için de ayn fleylerin geçerli oldu unu savunur. Milletler di er milletler içerisinde kültür ve idealleriyle yer bulur. Kendi kültürü ve ideali olmayan milletlerin büyük badireleri aflamayaca n belirtir. Bu cemiyetlere tatl su ismini veren yazar, tatl su olman n çöküflün son haddi oldu unu belirtir. Milletler, kifliliklerini önce kendi hat ralar na ba lanarak, sonra ideal yaratarak gösterirler.(...)milletlerin tarih sahnesine ç karken kendi renkleri ve mânâlar yla gelmelerine destan yaratmalar diyoruz (Ülken 1949a:6). Ferdin de il toplumun de erlerini yans tan destanlar, köklerini onun en uzak devirlerine kadar uzatm fl, bütün geliflimini bünyesine sindirmifltir. Bu vas flar yla toplum içindeki farkl gibi görülen tabakalar birbirine s k ca ba layabilecek kudrette ürünlerdir. Büyük bir destan oluflturma hayalini destekleyen ve Hilmi Ziya ya cesaret veren ünlü Alman bestecisi Wagner dir. Wagner e yaln z bir bestekar, flair, mütefekkir, bir millete istikamet veren büyük bir idealist de il, bütün bu vas flar kendinde toplam fl ve tek bir gayenin hizmetinde kullanm fl olan büyük bir destan flairi ve bestekâr demek lâz md r. Büyük besteci kendi hayal ürünü olan eserler yaz p besteledi i gibi halk n zaman içinde yaflatt ürünleri bir bafll k alt nda toplamay ve onu bestelemeyi hedefledi. Devrinde ayn kaynaktan beslenen di er yazarlardan farkl olarak bu malzemeyi tek bir kaynaktan de il bütün varyantlar yla okuyup farkl l klar bir zenginlik olarak kaydetmeye çal flt. Lohengrin ve son olarak da Niebelungen in Yüzü ü isim

102 li eserler böyle bir çal flman n ürünüdür (Ülken 1949c:6). Bu özellikleriyle Wagner Hilmi Ziya n n yapmak istediklerini gerçeklefltirmeyi baflarm fl somut bir örnektir. O da devrinde elefltirilmifl, bu elefltirilerin bir k sm na kulak t kanm fl, bir k sm n makaleler ve eserler kaleme alarak reddetmifltir. Sonuçta Yunan mitolojisinden geri kalmayan bir Alman mitolojisi oluflturmay baflarm flt r: Wagner, Alman mitolojisinde antik mitolojinin mukabillerini buluyor. Onu eserlerinin temeli yapmakla Greko-Lâtin gelene ine tamamen uymas na imkân olmayan bir milletin klâsik üstadlardan faydalanmak üzere kendi klâsiklerini bafltan yaratma yolunun ne oldu unu gösteriyor (Ülken 1949d:4). Do u daysa Firdevsî yine destan vas - tas yla fiark Rönesans n bafllatt. Hilmi Ziya ya göre destan devrinden yüzy llar sonra Firdevsî, uzun y llar emek vererek kendisi tükenmifl; ancak Farsçay ve ran diriltmifltir. Bu sayede ran, slâm dünyas ndaki di er toplumlardan farkl, kendine has bir kimli i ortaya ç kartm flt r. Do u dünyas fiehnâme ye benzer eser verme yar fl yla bu kimli e hizmet etmifltir (Ülken 1949e:2). Hilmi Ziya da destan yazma fikri 1916 y l nda oluflmaya bafllar ve 1917 den itibaren bu fikri yak nlar yla paylafl r; ancak destan konusu farkl zeminlerde tart fl lmaktad r ve o da fikirlerin bir netlik kazanmas için bir süre beklemeye karar verir (Ülken 1951:5-8). Ülken de Anadoluculuk ve destan fikrinin bir gençlik hevesi olmad 1940 l y llar n sonunda bununla ilgili yapt çal flmalardan anlafl l r. Hilmi Ziya Ülken ve arkadafllar n n destanla ilgili bu çal flmalar ayr bir makalede ele al - nacak kapsamda oldu undan bu konuya burada de inmeyece iz. Anadolucular, Anadolu merkezli bir millet anlay fl n savunmufl, devri içinde Turanc olmakla suçlanm fl olan Türkçülerden farkl bir aç l mla ortaya ç kmaya çal flm fllard r. Temel fikir bu olmakla birlikte Anadolucu yaklafl m Remzi O uz Ar k, Nurettin Topçu, Mehmet Kaplan gibi çok farkl isimlerle farkl boyutlar kazanm flt r. Hilmi Ziya ve onun fikirlerinden esinlenenlerin destan teriminden kastettikleri fley tam olarak milletlerin tarih ve tarih öncesi devirlerine dayal anlat mlar de ildir. Daha çok Firdevsî nin fiehnâme de yapt gibi bir bütün oluflturma aray fl d r bu. Hilmi Ziya, böyle bir eserin Anadolu Türklü ünün üretti i de erleri bir araya getirebilece ini ve dolay s yla milletleflme sürecinin ancak böyle bir destanla tamamlanabilece- ini savunur. Bu destan veya destanlar modern edebiyata da kaynakl k edecek ve önce millî olmay baflarm fl bu eserlerle Türk sanatç s dünyaya aç labilecektir. Böyle bir hizmet in yap lmas ayd ndan, sanatç dan beklenir. Alman bestekâr Wagner, ranl flair Firdevsî bu yolla kendi milletlerine hizmet etmifl kiflilerdir. çinde bulunulan zaman dilimi bir Türk destan oluflturmak için çok uygundur. Hilmi Ziya, bu fikri yirmi otuz senelik bir zaman diliminde flekillendirmeye çal flm fl, sanatç - lardan destek aram fl ve buna yak n eserlere kulak kabartm fl ve hattâ kendisi bu eserin bir ucundan tutmay denemifltir. Türk destanlar n n de erlendirilemedi i fikri, konuyla ilgili olarak görüfl bildiren pek çok araflt r c n n birleflti i bir tespittir.bana göre, Hilmi Ziya n n gün yüzüne çok ç kmam fl bu aray fl, konuyla ilgili tart flmalar n tarihine kaydedilebilecek önemde ve özelliktedir. KAYNAKÇA ÜLKEN, Hilmi Ziya, fiubat 1948, Türk Destan na Do ru, Hareket dergisi,nu.12,s.2-3, 1 Nisan 1949a, Millet ve Destan, fiad rvan, nu.1,s.6-7, 15 Nisan 1949c, Wagner ve Alman Destan,nu:2,s:6-7, 29 Nisan 1949d, Büyük Sanatkâr n Elinde Millî Efsane, nu.5, s:4, 17 Haziran 1949b, Sanatta Moderne Giden Üç Merhale, nu.12, s:5, 23 Eylül 1949e, Firdevsî ve fiark Rönesans, nu:26, s:2-3,1951, Destana Dair Tarihçe, Erenler Gaziler Destan,Haluk Nihat Pepeyi, st. Akgün Matbaas, s

103 ULUDA ÜN VERS TES NDEK Ö RENC ADLARI ÜZER NE YAPILAN B R ARAfiTIRMA A Research on the Names of the Students at Uluda University Etude sur les noms d étudiants de l université Uluda Yard.Doç.Dr. Hülya TAfi* ÖZET nsan n toplumsal ve bireysel kiflili inin oluflmas nda ad n çok önemli bir rolü vard r. Uluda Üniversitesi ö rencilerinin ad verme gelene i ile ilgili düflüncelerini ö renmek, konu hakk ndaki bilgilerini ölçmek maksad yla 458 ö renciye 14 sorudan oluflan anket uygulanm fl, her soru kendi içinde de erlendirmeye al nm flt r. Geleneksel adlar n günümüzde yayg n olarak hâlâ çok yayg n kullan ld ve Türkçe adlar n da giderek ço ald n, ö rencilerin çocuklar na anlaml ve güzel adlar koymak istedikleri sonucuna var lm flt r. Anahtar Kelimeler Ad, Anlam,Gelenek, Uluda Üniversitesi ABSTRACT Names have important roles in the social and individual devolopment of people. With the purpose of learning what they think of the tradition of naming children and determining their knowledge about the issue, a questionnaire of 14 questions has been distributed to 458 students At Uluda University and each question has been evaluated. t has been found out that traditional names are still widely used, the number of Turkish names is also increasing and that students want to give mean ngful and beatiful names to their children. Key Words Names, Meaning, Tradition, Uluda Üniversity Kifli adlar, filoloji, dilbilim, kültür tarihi ve halkbilim çal flmalar aç s ndan önem tafl maktad r. (Aksan:s.117) Yeryüzünde ad verme olgusundan yoksun tek bir topluluk ve toplum görmek olas de ildir (Ac payaml :s.2). nsanlar bir kiflinin, bir nesnenin, bir durumun ya da bir olay n ad n koymadan onu bir belirtiyle, bir s fatla, bir özelikle nitelendirmeden rahat edemezler. Belli olan belirli k l nan bilinen fley insano lunu rahatlat r; kargaflay, kar fl kl yan lma ve yanl fll önler, iliflkiyi düzenler ( Örnek s. 148). Ad; elbette bir kifliyi baflkalar ndan ay rt etmek, bir tak m kar fl kl klar önlemek amac yla verilse de bunun yeterli olmad görülmektedir. Bu sebeple soyad / aile gibi ikinci bir ad n al nmas gerekli olmufltur. ( Sakao lu a: s.2) nsan n karakter ve flahsiyetinin oluflmas nda ad n önemli rolü vard r. Bunun için yeni do acak bir çocu a rastgele ad konulmamal d r. Çocuklara ad konurken be enilen, sevilen, sayg duyulan nesneler ve kiflilere iliflkin adlar bulmaya özen gösterilir (Aksan:s.117). slâmiyette de çocu a ad seçerken gayet titiz davran lmas gerekti ini belirten Hz.Peygamberimizin, Siz k yamet gününde hem kendi ad n zla, hem de babalar n z n ad yla ça r lacaksan z; bu sebeple kendinize güzel ad koyunuz. ( slâm Ansiklopedisi:s.333) fleklindeki uyar s da kötü anlaml adlar n verilmemesi gerekti i bize hat rlatmaktad r. Bundan * Uluda Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü 106

104 dolay çocuklara ad vermede anne ve baban n sorumlulu u da art rmaktad r. Ad koyma ve seçimi dinî ve kültürel olmak üzere iki aç dan önem tafl maktad r. Baz toplum mensuplar na verilen adlarda inanç ne olursa olsun, kültürlerinin veya ad politikalar n n bir gere i olarak, onu di er toplum mensuplar ndan ay ran ve mensup oldu u milliyeti aç kça ortaya koyan ekler ve özellikler mevcuttur. Bir de din birli inden kaynaklanan etkileflim neticesinde milliyet fark gözetmeksizin ortak olarak kabullenen adlar vard r. Örne in Türkler, Türk olmay p ancak Müslüman olan baflka birçok de iflik kavim ve topluluklarla ayn ada sahiptir. (A rman:126) Araflt rma konusu olarak seçti imiz kifli adlar yla ilgili Uluda Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Edebiyat bölümlerinde okuyan 458 ö renciye kendi adlar konusunda düflüncelerini ö renmek için anket uygulanm flt r. Ankete kat lan ö rencilere do um tarihi, do um yeri, kardefl say s, ailesinde ad seçme hakk n n en çok kime tan nd, kardefllerine verilen adlar n özel bir anlam olup olmad, kendi ad n n kimin taraf ndan verildi i, kendisine verilen ad n bir anlam olup olmad, takma ad, göbek ad, iki ad olup olmad, adlar n seviyorlarsa ve sevmiyorlarsa nedenleri, evlendikleri zaman k z ve o lan çocu una ne ad koymak istedikleriyle ilgili sorular yöneltilmifltir. Çal flman n son k sm nda da Uluda üniversitesinde y l nda kay t yapt ran ö rencilerin en çok hangi adlar tafl d klar konusunda istatistikî çal flma yap lm fl elde edilen veriler her bir soru için ayr ayr de- erlendirilmifl, belirli sonuçlara var lmaya çal fl lm flt r. Tablo:1 Do um Tarihi 1.tabloda ankete kat lan ö rencilerin do um tarihleri gösterilmifltir. Ankete kat lan ö rencilerin en yüksek yafl grubunun 20 oldu u (%22.5) en düflük grubunun ise 18(%1.5) oldu u görülmektedir

105 Tablo:2 Ankete kat lan ö rencilerin do um yerleri Ankete kat lan ö rencilerin do duklar co rafî bölge içinde en yüksek oran, Marmara bölgesine(%35.3), en düflük oran Güneydo u Anadolu(%5.9) bölgesine aittir. Her bölgeyi kendi aras nda incelersek; Bölgeler En yüksek oran En düflük oran Do u Anadolu Bölgesi %24.4Erzincan %2.2si Van Güneydo u Anadolu Bölgesi %45 Diyarbak r %6.5 Batman ç Anadolu bölgesi % 41.8 Ankara % 3.6 K rflehir Marmara bölgesi %46.5 Bursa K rklareli (% 1.9) Karadeniz bölgesi %17.5 ile Çorum ve Artvin %3.5 Amasya ve Rize Akdeniz bölgesinde %39.5 Mersin 11.6 Antalya ya Ege bölgesi %37.7 zmir %3.3 Mu la Bu bölümde 451 ö renciden cevap al nm flt r. 7 ö renci do um yerini yazmam flt r

106 Tablo:3-Kaç kardeflsiniz? Tespit edilen sonuçlara göre; iki kardefli olanlar n % 39.6 ile en yüksek orana sahiptir. Bu sonuçlardan yola ç karak kentlerde az çocuk e iliminin daha fazla oldu unu söyleyebiliriz. Burada anne ve baban n e itim durumu da önemlidir. Ayr ca ekonomik flartlar n a rlaflmas, az çocuk yapma e ilimini art rmaktad r. 10 kardefli olan üç ö renci %0.7 en düflük orana sahiptir. Bu ö rencilerin do um yerlerine bakt m zda bir ö renci Mardinli, iki ö rencinin de Diyarbak rl oldu unu görürüz. Ömer Kabasakal Türkiye de ortalama do urganl k h z n yükselten en önemli bölgelerin Do u ve Güneydo u Anadolu bölgeleri (Kabasakal:23)oldu unu belirtmektedir. Tablo: 4-Ailenizde çocu a ad seçme ve ad koyma hakk en çok kime tan n r? Yukar daki sonuçlardan anne ve baban n ad koymada karar verme yetkisinin %49.1 ile birinci s rada, dede ve babaannenin ise ikinci s rada yer ald görülmektedir

107 Tablo: 5- Kardefllerinize verilen adlar n özel bir anlam var m? Burada kardefllerine verilen ad n nedenini bilmeyen ö renciler %47,6 ile en yüksek k sm oluflturmaktad r. Tablo:6 Sizin ad n z kim vermifl? Türk ailesinde çocu a ad verme yetkisi dedelerde, babalarda, hocalardad r yarg lar n bir tarafa b rak rsak ad verme; ailenin yap s na, yaflad çevreye, e itim durumuna göre de iflmektedir (Baflgöz:s.166). Geleneksel aileden çekirdek aileye geçilirken annenin de baba kadar olmasa bile ad vermede sorumlulu u paylaflt n söyleyebiliriz

108 Tablo: 7- Size verilen adlar n özel bir anlam var m? 1- Dinî Kaynakl Adlar: a-peygamberin ad ve s fatlar :Mustafa, Muhammed, Mehmet b-di er peygamberlerin adlar : sa,yahya, Musa, smail. c-dört halife ile ilgili olan adlar: Ali, Haydar, Osman, Faruk, Ömer. d-peygamberin yak nlar n n adlar : Fatma, Hatice, Zühre,Hasan, Hüseyin 2- Do du u zamana göre verilen adlar: fiaban, Ramazan, Kadir, Egemen, Berat. 3-Ölen yak nlar n n an lar n yaflatmak için konulan adlar: Özellikle dede ve babaanne nin adlar konulmufltur. Ramazan, Emine, Fatma, Ali, Medet, Sebahat. 4- Tarihten al nan adlar: Fatih, Yavuz, Selim,Orhan,Mustafa, Kemal, Osman, Ertu rul, Kurtulufl. 5- Edebiyat dünyas ndan al nan adlar:veysel, Yunus, Emre, Cahide, Gülnihal. 6- Tabiat ile ilgili adlar: Babalar, k zlar n n kokusu güzel olsun diye Defne, Bahar adlar koymufl. 7- Co rafya ile ilgili adlar: Deniz, Ada, Irmak. 8- Kafiyeli adlar: Gülay- Tülay,Deniz,- Yeliz, Banu- Burak, Gülhan- O uzhan, Metin- Mehmet. 9-Sevilen kiflilerle ilgili adlar: Annesi Güliz ad nda baflar l ngilizce ö retmenini çok seviyormufl. O yüzden k z na bu ad koymufl. 10-Dönemin idarecilerinin adlar :Bülent ( Ecevit), (Kenan) Evren, smet( nönü) 11-Halk hikayelerinden al nan Adlar: fiirin, Tahir, Leyla, Asl. 12- Güçlülük ifadesi bildiren adlar: Demir, Alp. 13- Çocu un d fl özelliklerini belirten adlar: Beyaz oldu u için Nurdan, devaml gülümsedi i için Gülenay. 14-Bütün çocuklar n k z olmas halinde erkek çocu unun olmas için konulan adlar: Döne. 15-Dönemin ünlülerin ad : Hülya (Koçyi it), Nefle( Karaböcek),Melike (Zobu) Emel (Say n) Fenerbahçeli Serhat, fienol. 16-Anne ve baba adlar n n ilk hecelerinden kurulan adlar: Engin- Esra, (Enes) 17-Az rastlan r bir ad oldu u için anneleri taraf ndan konulan adlar: Tu çe, Dilay, Vicdan, Kamil, Sena, Selen, Koralp. Babas 12 Eylül de hapisteyken do an çocu a annesi taraf ndan Eylem ismini koymufllar. 18-Sevip de evlenemedikleri kiflilerin adlar : Babalar, amcalar, day lar sevip de evlenemedikleri k z arkadafllar n n adlerini koymufllar: Çi dem, Meryem, Filiz, Meral, Ahu, Özlem, Dilek

109 19-Son çocuk oldu u için: Songül, Soner. 20-Takvim yapra ndan bak larak ad konmas : Ablas ndan sekiz sene sonra do mufl. O günkü takvim yapra nda Perihan ad yazd için bu ad koymufllar. 21- Kur a ile tespit etmek: Do du u zaman ad n birden fazla kifli koymak istemifl. Kur a çekmifller. Fatma ç km fl. 22- Baba mesle iyle ilgili adlar: Babas K br s ta savafltayken do du u için Savafl ad n vermifller. Babas denizci oldu u için Ülgen ad n vermifller. Babas denizci oldu u için Deniz, Demircilikle u raflan babas o lunun ismini de Demir koymufl. 23- Rüyada görülen kiflilerin adlar :Annesi sekiz haftal k hamile iken rüyas nda bir pir görmüfl. Ve bu pir, k z n n olaca n ve ad n n Filiz koymas n istemifl 24- Nüfus müdürünün ad vermesi: Babas k z n n ad n Sederya koymak istemifl. Ama nüfus müdürü izin vermemifl. Bunun üzerine annesi s k rastlanmayan adlardan olan adlardan Berlin koymufl. Ankete kat lan ö rencilerden %64.6 kendilerine konulan ad n sebebini bilmediklerini belirtmifllerdir. Tablo:8-Takma ad n z var m? Kiflinin as l ad n n d fl nda, özellikle yak nlar ve ba l bulundu u grubun üyeleri taraf ndan rahatl kla kullan lan bir takma ad da olur. Takma adlar daha çok geleneksel kesimde özellikle köylerde daha çok görülmektedir. Buralarda hemen hemen herkesin bir takma ad vard r. Bu ad kiflinin ard ndan söylendi i gibi, rahatl kla yüzüne de söylenir. Bu adlar kiflinin ruhsal, bedensel, fizyolojik bir özründen, toplumsal yaflam ndaki uyumsuz ve ayk r davran fl ndan iflinden, u rafl s ndan, bafl ndan geçmifl bir olaydan vb dolay tak l r.(örnek:s.159) Takma adlar, ö renci gruplar nda, meslek gruplar nda da görülür.yukar daki tabloda da görüldü ü gibi takma ad olmayan ö renci say s %92 dir. Ö renciler takma ad n daha çok lisede tak ld n takma ad olan ö rencilerin de herkes taraf ndan tan nd n, bilindi ini yazm fllard r Sar kafa, sar fl n oldu u için; Cibro, saz çald için; Ördek, dudaklar örde e benzedi i için; fiakira, iyi oynad için; Saf afl k, fliir yazd için; Civciv-ufak tefek oldu u için Marya; çok k sa oldu u için; Köro lu, lisede hoca gözlerini kapatarak ders 112

110 anlatt nda onu taklit etti i için; Gubul, yeni do an köpek yavrusu kadar sevimli bulduklar için, Zeytin; gözleri siyah oldu u için, C rc r böce i, çok konufltu u için; lhan Mans z, h rsl oldu u için, B ld rc n, kilolu oldu u için, Çavufl; yönetici vasf oldu u için; Karabiber- Nestle, esmer oldu u için, Kibrit çöpü, çok zay f oldu u için, Gargamel, Azman( çizgi film kahramanlar )arkadafllar na pek rahatl k vermedi i için, Jelibon, fleker gibi tatl oldu u için, Minik, Minik kufl, biraz irice oldu u için; Kedi; kedi gibi gözleri oldu undan, Karamel, siyah saçl oldu u için; Filozof, felsefeyi sevdi i için,yedi kocal Hürmüz, erkek hayranlar çok oldu u için. Tablo:9- ki ad n z var m? En çok hangi ad n z kullan yorsunuz? Yapt m z ankette iki ad olan ö renci say s %10.9 dur. Bunlardan birkaç tane örnek verecek olursak, Mehmet Ça an, Hasan Hüseyin, Ümmü Gülsüm, Halil brahim, Erol Eren, Arif Bayram, Ali R za, Hande Sema, Akif Cemil, Hatice Bilge, Ayfle Nihal, Sibel Gözde, Zerrin Zühal, Feyza Emine, Sacide Zeynep, Fatma Özlem, Ferize fiirin, Abdurrahman Okay, Ömer Metin,Yavuz fiükrü, Veysel Onur, Zeki Alp, brahim Can, Ayhan Damla, Behiye Nazl, Asl Eren, Selma Sinem, Asiye Asya, Nefise Ayflegül, Bahar Sultan, Salih Koralp, Emek Hakan, Hayriye Sinem, Zehra Sinem, Muhammet Hanefi, Tankut Erdinç Bu soruya cevap veren otuz sekiz ö renci ilk adlar n n göbek ad oldu u, on iki ö renci ise ilk adlar n n büyükanne ve dedeleri taraf ndan konuldu unu, ikinci adlar n n ise anne ve babalar taraf ndan kondu u ifade etmektedirler.ö rencilerin tümü ikinci adlar n kulland klar n belirmifllerdir. Bunun nedenini de ikinci adlar - n n kula a daha hofl geldi ini ve daha güzel oldu u için kulland klar n aç klam fllard r. Tablo 6 da ad verme yetkisinin büyükanne ve dededen anne ve babaya do ru yönlendi i gözlemlenmiflti. Ancak bu yetki de iflimi s ras nda özellikle iki adl ö rencilerin durumunu de erlendirdi inde hem büyükleri k rmamak hem de anne ve baba olarak istedikleri adlar çocuklar na verme iste i kendini göstermektedir

111 Tablo:10 Göbek ad n z yaz - n z Halk m z n aras nda, göbek ad koyma gelene i de yayg nd r. Çocu un do umu s ras nda, göbe i kesilirken konan ada göbek ad denmektedir. Genellikle dinselli i ile ün yapm fl kiflilerle, kutsal kitaplardan seçilen bu adlar resmi kay ta geçti- i gibi geçmeden de çocuklar n ana babalar, akrabalar ve yak nlar taraf ndan kullan labilir. Halk, göbek ad konmas n genellikle dinsellikle aç klamaktad r. Örne in; bu konuda fikirleri sorulanlar kabirde o adla ça r lm fl da ondan konurmufl, öte dünyada göbek ad yla ça r l rm fl insan tövbe telkin verilirken o adla ça r l r diyerek birbirini tutan ve belli görüflü vurgulayan cevaplar vermektedir( Örnek:s. 159). Yukar daki tabloda da görüldü ü gibi ö rencilerin %85,2 göbek ad n n ne oldu- unu bilmemektedir. Hatta ö renciler verdikleri cevapta bunu lâkapla kar flt rm fllard r. Göbek adlar n bilen ö rencilerin verdi i cevaplar içinde Baht flah, Fadime, Fatma, Ayfle, Muhammed, Ali, Hüseyin, Kadriye, Atiye, Ahmet, Osman, Hasan, Rahime, Yavuz bulunmaktad r.göbek ad olarak kullan lan adlar n çok büyük bir k sm - n n dinî kaynakl oldu u görülmektedir. Bunun yan nda Yavuz gibi Türkçe den gelen adlarda tespit dilmektedir. Tablo:11 Ad n z seviyor musunuz? Neden Hülya,Yasemin, Birgül, Cansu; adlar n n kendileriyle özdeflleflti ini, Birgül, Gökçe, Ergin, Özlem, Vijdan, Berna, Merve, Nefle, Sena, Görkem; adlar n n kula a hofl geldi ini, Nebahat; ad na daha yeni yeni al flt n bu ad n babaannesinin ad oldu

112 undan de ifltirmeyi düflünemedi ini, Nefle; ad n n k sa ve anlam olmas nedeniyle sevdi ini, Fili;z ad n n safl temsil etti i için, gönül isminin flark larda daha çok geçti i için, Sibel; kiflili ini yans tt için, Elif; Kur an n ilk harfi oldu u için, Ümit; hayata bak fl ac s yla uyumlu oldu u için adlar n sevdiklerini, Neslin, Seçi;l adlar - n n yayg n olmad ndan dolay sevdiklerini Ahmet, Abdurrahman, Muzaffer,Hac, Süleyman, Nurullah, Fetulah, Abdullah, Mükerrem; adlar n, dedelerinin adlar oldu u için sevdiklerini, Nazmiye, Nebahat, Bedriye, Naciye, Ferize, Havva, Nazmiye,Hasene, Sümeyye, Sebahat, Halime, Fadime, Meziyet; adlar n büyükannaelerinin ya da ananelerinin ad oldu u için sevdiklerini, Eylem, Güliz, Ömer, Kurtulufl, Özlem, Züha;l adlar n babalar verdi i için sevdiklerini, Birgül, Gülay, Çi dem, Nilüfer, Mine, Gülfer; adlar n n çiçek ad oldu u için sevdiklerini belirtmifllerdir. Ö renciler güzel, anlaml, ve de iflik adlar sevmelerinin d fl nda büyüklerinin adlar n tafl maktan da hoflland klar n belirtmektedirler. Tablo: 12Ad n z sevmemenizin nedeni Hakan ad n fazla milliyetçi buldu u için sevmiyor.bedriye, ad n uzun buluyor, ama flikayetçi de il. Cebrail, ad n sevmiyor. Ad n n Ahmet olmas n istiyor. Gamze ad n n Zülal olmas n, rfan ad n n Onur olmas n istiyormufl. Tülay ad n n daha anlaml olmas n istiyor.emine ad eski buluyor. Gerçi Leyla da öyle imifl ama ama bu ad sevdi ini belirtiyor. Arzu isminin Elsem olmas n istermifl. Selamete eren anlam ndaym fl. Cengiz, isminin peygamber ve onun ümmetinden birinin ad Ali ya da Ömer olmas n, Serkan da ad n n Erkan Muhammed olmas n, Ömer ad n Alp ile de- ifltirmek istedi ini belirtmifl. Ailesi taraf ndan baflka birine evlatl k verildi i için Teslime ad verilen ö renci ad n ve anlam n ; lhan ad n kendisini tam anlatmad için sevmedi ini, Bedriye, Fahriye,Asiye, Hafize, Resmiye, Safiye adlar n n söylenifli zor oldu undan,ça r, Deniz,Olcay erkek ad ile kar flt r ld ndan dolay adlar n sevmediklerini bildirmifllerdir.anketi uygulad m z s n flarda ö renciler en çok bu soruyu severek cevaplad klar n belirttiler. Özellikle k z ö renciler çocuklar na koyacaklar adlar n çok yayg n olmayan adlardan seçmek istediklerini ve mümkünse bu adlar baflkalar na da söylemezsem adlar yazacaklar n söylediler

113 13.Ö rencilerin erkek çocuklar na vermek istedikleri adlar Ankete kat lan 458 ö renciden 440 ö renci bu soruya cevap vermifltir. Bu soruya cevap vermeyen ö rencilerden baz - lar, bu konuda karar vermenin flimdilik erken oldu unu, genellikle çocuklara moda adlar n konuldu unu flimdi bulaca ad n modas n n geçece ini, ileride efliyle birlikte bu konuya karar vermek istediklerini, babas ne koymak isterse onaylayacaklar n, evlenmeyi düflünmedikleri gibi nedenler belirtmifllerdir. Ö rencilerin %0,5 çocuklar na; Akif, Ahmet Hamdi, Berkant, Berçem, Barbaros, Bilal, Davut, Emirhan, Ethem, Fatih,Güney, Kadir, Sadi, Macit, Oktay, Tamer, Tolga, Tar k, Tufan, Turgay, U ur, Yasin, Yaflar Yekta, Ö rencilerin % 0,9 çocuklar na Alpin, Beril, Berk, Bilge ka an, Bulut, Cenk, Devrim, Do an, Erde, Enes, Furkan, Hazar, lker, brahim, Kerem, smail, Mehmet, Murat, Miray, Ö eday, Remzi, Tarcan, Timuçin, Tu berk, Yalç n, Zafer,Yunus, Ö rencilerin %1,4 çocuklar na; Ali, Batuhan, Behram, Bu ra, Burak, Can, Hakan, Hüsne, Koray, Mete, Mustafa, Muhammed, Kurtulufl, Mert, Ozan, Saltuk Bu ra Selçuk, Semih, Serkan, fiafak, Taylan, Teoman, Ural, Yunus Emre, Uygar, Ö rencilerin %1,9 çocuklar na; Ahmet, Alpay, Berkay, Berke, Cem Çayan, Deniz, Efe, Erhan, Emre, Eren Ka an, Kürflat, Sarp, Serhat, Ufuk, Umut, Uygar, Yank,Yi it, Yusuf, Ö rencilerin %2,4 çocuklar na; Alperen, Ataman, Baran, Bora, Ça r, Derin, Do a, F rat, Toprak,Görkem, Gökhan, Gökberk Hüseyin, Sualp, Ö rencilerin %2.8 çocuklar na; Ça- n, Ege, lke, O ulcan, Okyanus, Osman, Ümit, Talha, Ö rencilerin %3.3 çocuklar na; Ata, Mutlu, Onur, Özgür, Ural, Yi it, Yi ithan, Utku ad n koyacaklar n belirtmifllerdir. 14. Ö rencilerin K z çocuklar - na vermek istedikleri adlar. Ö rencilerin %0,5 çocuklar na; Aleyna, Asel. Asilsude, Asude, Aflk m, Aybüke, Aylin, Aysel, Baflak, Bengüç, Berçem, Beste, Büflra, Ç l k, Dilara, Ebru, Efflan, Emine, Fatma, Feriflte, Gülbeyaz, Gülseli, Gülsüm, Handan, Hira, Hülya, Ilg n, rem, Kamile, Mehtap. Melike, Melisa Nadide, Naz Nehir, Nesibe, Nilüfer, Nimet, Nurefflan, Nurten, Nurbike, Peykan, Rana, Seden, Seval, Sevda, Rayiha, Süreyya fiehnaz, Tuba, Ülkü, Yasemen, Y ld z, Zatiye Ö rencilerin %1çocuklar na, Ayfle, Azra, Berfin, Berfu, Cemre, Dilruba, Efsun, Elif, Esma, Gökçe, Gülfeman, Hatice, Hüveyla, pek, Jülide, Leyla, Melis, Özge, Öznur, Rüveyda, Seçkin, Sena, fieyda, Tu çe, Veda, Yasemin, Yeflim, Zelal, Ziflan, Ö rencilerin %1.5 çocuklar na; Asl, Aysima, Berna, Beyza, Beyzagül, Buse, Derya, Dide, Gülefflan, layda, Kübra, Merve Özlem, Pelin, Reyhan, Serdem, Sevgi Gülnida, Gülnihal, Gülflah, Haldenur, Hazar, Nuray, Püren, Sevde, Sima Sude, fiahizer, fiimal, Tuana, Zülal, Ö rencilerin %2 çocuklar na; Ada, Ceren, Dicle, Dilan, Dilanur, Ebhar, Eda, Eflâl, Emek, Gamze, Gülperi, Gülüm, Günefl, Hür, Hüsne, May s, Nil, Suveyda, Türkü, Yank, Yaprak, Zeynep, Ö rencilerin %2.5 çocuklar na; Asya, Derin, Eylem, Gizem, Hayat, lke, M sra, Öykü, Pelinsu, Tanem, Ö rencilerin %3 çocuklar na; Cansu, Deniz, Deren, Ecem, Eylül, Ezgi, Ifl lsu, dil, S la, Su, Ö rencilerin %3.5 çocuklar na; Umut, Yaren adlar n koyacaklar n bildirmifllerdir. Ö rencilerin baz lar çocuklar na 116

114 neden bu adlar koymak istediklerini flöyle aç klamaktad rlar. Yaren ad n arkadafll a önem verdi i için, Kübra peygamberimizin ilk eflinin ad ad oldu u için, Hasret toplumsal yaflama özlem duydu u için, Merve ve Talha n n anlamlar n n güzel oldu u için, ülke olarak M - s r a hayran oldu u için ve M s r a Nil nehri hayat verdi i için Nil, Sahra gizemli oldu u için, Zeynep safl temsil etti i için, Feriflte ad n anlam ndan dolay sevdi i için, Onur, Talha, Ozan sevdi i erkek arkadafllar n n ismi oldu u için, Tu çe az kullan lan bir ad oldu u için, Hilal tarihi bir ad oldu u için, Yasemin ad n hem babaannesinin, hem teyzesinin ad oldu u için, Yalç n ölen abisinin ad oldu u için, Güney ölen bir arkadafl n n ismi oldu u için, Tanem, ilginç bir ad oldu u için, Derin, Tuba, çok sevdi i arkadafllar n n ismi oldu u için, Alperen, Mert, Yi it, Efe adlar yi itli i, dürüstlü ü simgeledi i için, ça r fl mlar güzel oldu u için, Ada, Asya Türkçe adlar olmas ve söylemesi kolay oldu u için, Aleyna ad manevî ça r fl mlar yapt ve Kur anda geçti i için, Özlem ad flu andaki psikolojisini yans tt için, Umut çocu una bakt kça umut k v lc mlar yükselece i için, Mithat ve Feraye ad n Tanzimat dönemine özel bir ilgisi oldu u için, Süveyda ad n n divan edebiyat nda güzel bir anlam oldu u için, Bar fl ad n günümüzde özellikle insanlar afla land için, Hande bilinen ve güncel bir ad oldu u için çocuklar na bu adlar koymak istediklerini belirtmifllerdir. Çal flman n son k sm nda da Uluda üniversitesi Ö renci flleri Daire Baflkanl ile temas kurulmufl y l nda kay t yapt ran ö rencilerin ad listeleri al nm fl k z ve erkek ö renciler grupland r lm fl ve ö rencilerin en çok ve en az hangi ad tafl d tespit edilmifl, listenin çok kabar k olmas ndan dolay en çok ve en az kullan lan on erkek ve on k z ö renci ad istatistiki olarak verilmifltir k z ö renci aras nda en fazla Elif (450) %3.07, Fatma(414) %2.82 Esra (393) %2.68, Emine (311) %2.13,Yasemin (309) %2.11, Ferda (234) %1.58, Ebru (247), %1.68, Deniz (242) %1.60, Tu ba (223) erkek ö renci aras nda Murat (800) %3.965, Mustafa (781) 3.871, Mehmet (750) %3.717, Fatih (508) %2.518, Serkan (410) %2.032, brahim (360) %1.784, Hüseyin (331) %1.641 Hasan (312) %1.546, Ömer (243) %1.204, Erhan (214)%0.615, K z ö renciler aras nda, en az yüzdeye sahip olan adlar, Atviye (1)%0,01 Azra(2) %0,001, Beliz(2) %0.01, Belinda %0.01 Beril Oya (1) %0.01, Beste (4) %0.04, Berivan (5) %0.03,Cansel (3) %0,02, Ilg n (6) %0,04, Iraz (1) %0.01, Erkek ö renciler aras nda en az yüzdeye sahip adlar, Arsel (1) %0.005, Ardahan (2) %0.010, Atefl (1) %0,005, Ata(2) , At l (2) %0,010, Azmi (1) %0,005, Bestami(1) %0,005, Bulut (1)%0.005, fiadan(2) % Taha (5) %0.0025, Salman (3) % 0,015. Sonuç Adlar üzerinde flimdiye kadar bir çok çal flmalar yap lm flt r. Biz bu çal flmada daha önce yap lan araflt rmalardan da yararlanarak üniversite gençli inin (Uluda üniversitesi ölçekli)- kendi adlar na yönelik sorular sorarak- ad verme gelene iyle ilgili düflüncelerini ö renmek istedik. Yirmi yafl grubunun büyük orana sahip oldu u ö rencilerin en fazla geldikleri co rafî bölge Marmara bölgesidir.toplumumuzda anne ve baban n e itim durumunun yükselmesinden dolay iki kardefle sahip ö renci say s n n daha yüksek oldu unu tespit edilmifltir. Geleneksel aileden çekirdek aileye geçerken 117

115 daha önceleri çocu a ad koyma yetkisi Dede ve büyükannede olmas na karfl n art k anne ve baban n çocuk üzerinde daha etkili oldu u görülmektedir. Ankete kat lan ö rencilerin sadece %7.6 s n n takma ad oldu unu ve bunlar n ço unlu unun lisede tak ld n belirtmifllerdir. ki ismi olan ö rencilerde birinci adlar n n göbek ad oldu u ikinci adlar n n daha çok modaya uygun oldu u için kulland klar n belirtmifllerdir.ad n seven ö rencilerin ço unlukta oldu unu, sevmeyen ö rencilerin ise hangi adlar tercih ettikleri belirtilmifltir. Ö rencilerin çocuklar na vermek istedikleri adlar seçerken az bilinen ad olmas na, manevî ça r fl mlar yapmas na, söylemesi kolay, güncel, tarihten al nan adlardan olmas - na, ölen arkadafllar n n ya da yak nlar - n n ad olmas na, anlam n n güzel olmas na dikkat ettiklerini yazm fllard r. Bunlardan baflka sevdi i erkek arkadafl n n ad n koymak isteyenlerin say s - n n da az msanmayacak kadar çok oldu- unu söyleyebiliriz. Son bölümde ise Uluda Üniversitesinde okuyan ö rencilerin ço unlukla hangi adlarda oldu u verilmifltir. lk s - rada yer alan erkek ve k z ö rencilerin alm fl olduklar adlar n ço u slâm tarihinde Mehmet, Mustafa, Ömer, Hasan, Hüseyin, Kübra,Gülsüm, Ebrar, Zeynep, Esma, Samet vs yer alan adlard r. Bunlar aras nda günümüzde kullan lan Deniz, Erhan, Ata, Mutlu, Onur, Özgür, Ural,Yi it, Yi ithan,utku, At l, Bulut gibi Türkçe adlar nda oldu unu görmekteyiz. Sonuç olarak flunu söyleyebiliriz. Her ülkenin kendisine göre ad verme gelene i vard r. Bizim kültürümüzde de do an çocu a göbek ad ve esas ad verme bir tak m törenlerle olmaktad r. Anne ve babalar n çocuklar na koyaca ad çok önemlidir. Çünkü bütün bir hayat boyunca çocu un en çok duyaca, kendi ad olacakt r. Bunun için, ad n anlaml olmas gerekmektedir. Zor, yanl fl, anlams z adlar kifliler üzerinde olumsuz etki yaratmaktad r. Geleneksel adlar n günümüzde hâlâ yayg n olarak kullan ld buna karfl l k Türkçe adlar n da artt - n söyleyebiliriz. Ankete kat lan ö rencilerin büyük bir k sm n n Marmara bölgesinden geldi i düflünülürse bu çal flman n tek bafl - na ülkemizdeki ad verme gelene inin durumunu ve gösterdi i de iflikleri yans tmas mümkün de ildir. Sadece bir bölgemizde konuyla ilgili durumu ortaya koymada yard mc olabilir. Bu yüzden bu anketin di er bölge üniversitelerinde okuyan ö renciler üzerinde de yap lmas ve sonuçlar n topluca de erlendirilmesi konu aç s ndan son derece yararl olacakt r. KAYNAKLAR ACIPAYAMLI, Orhan. (1992), Türk Kültüründe Ad koyma Folklorunun Morfolojik ve Fonksiyonel Yönlerden ncelenmesi IV. Milletleraras Türk Halk Kongresi Bildirileri, Ankara. A IRMAN, Cemal.(1998) Ad koyma ve Hz. Peygamberin Adlere Karfl Tutumu, Sivas, S.2, lahiyat Fakültesi Dergisi. AKSAN, Do an.(1990), Her yönüyle Dil, Cilt III, Ankara, Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu Yay nlar. BAfiGÖZ, lhan. (1976) nsan Adlar ve Toplum Türk Dili Dergisi, 294. slâm Ansiklopedisi.(1988) Ad, C.I, stanbul KABASAKAL, Öner. (1991) Aile E ilimleri, Türkiye Aile Y ll, Baflbakanl k Aile Araflt rma Kurumu Yay nlar. ÖRNEK, Sedat Veyis.(2000) Türk Halk Bilimi, Ankara, Kültür Bakanl Yay nlar. SAKAO LU, Saim. (1991a) Ankara, Türklerde Ad ve Ad Verme Gelenekleri, Türk Aile Ansiklopedisi, Baflbakanl k Aile Araflt rma Kurumu Yay nlar. SAKAO LU, Saim.(1994) Çocuklara Ad Konulmas nda Görülen Yenilikler, Türk Dili Dergisi,

116 OSMANLI MÜZ NDE ZÜHRE Zühre (Venus, Aphrodite) in Ottoman Music Zühre dans la musique ottomane Dr. Nefle CAN* ÖZET lkça n yedi gezegeni ve müzikal unsurlar aras nda ba lant kurman n kökeni eski Greklere, oradan da Sümerlere dayanmakta olup Ortaça slâm dünyas müzik teorisinde derin izler b rakm fl olan bu bilgiler Kindî ve hvânu s-safâ gibi kaynaklar vas tas yla da Osmanl dönemi Türkçe müzik yazmalar na yans m flt r. Bu çerçevede, Osmanl dönemi müzik kuramc lar müzikteki yedi sesi yedi gezegene, on iki makam on iki burca karfl l k olarak göstermifllerdir. Bu gezegenler içerisinde Zühre (Venüs, Afrodit) ayr cal kl bir yere sahiptir. Eski kültürlerden itibaren kad n olarak tasvir edilen ve daha çok kad nlar n çald çeng saz ile iliflkilendirilen Zühre, Osmanl dönemi müzik kitaplar nda da bu flekilde ele al nm flt r. Anahtar Kelimeler Türk Müzi i, Türkçe Müzik Yazmalar, Zühre, Çeng ABSTRACT The tradition of making connections between the seven planets of the Prehistoric Period and musical elements, the origins of which can be traced to the ancient Greeks and the Sumerians, has left deep marks in the music theory of the Islamic world of the Middle Agea. This tradition was also reflected in the Turkish music manuscripts of the Ottoman thanks to sources such as Kindî and Ihvânu s-sâfâ. Within this framework, the music theorists of the Ottoman period assumed a correspondence between the seven sounds in music and the seven planets, and the twelve modes and the twelve signs of the zodiac. Among these planets, Zühre (Venus, Aphrodite) has had an exceptional place. Zühre has been described as a woman and has been related to the çeng instrument that has mostly been played by women since ancient times, and has also been treated in this context in the music books of the Ottoman period. Key Words Turkish Music, Turkish Musical Writings, Zühre, Çeng 1. Girifl XV. ve XIX. yüzy llar aras nda yaz lm fl olan Türkçe müzik kitaplar nda yer alan müzik teorisi eski Greklerdeki gibi matematik, astroloji, kozmoloji ve felsefe ile iç içedir. Bedr-i Dilflâd, H z r bin Abdullah, K rflehirli Nizamo lu Yusuf, Seydî ve Ladikli Mehmed Çelebi gibi yazarlar n eserlerinde yer alan makam s n flamalar büyük ölçüde kozmofilozofik yap dad r. Bu dönemde yaz lan Türkçe müzik kitaplar nda, müzikal unsurlarla gök cisimleri, y ld zlar ve Eskiça n yedi gezegeni aras nda ba lant lar kurmak gelenek halini alm flt r. Bu ba lant lar n kökleri ise Greklere, oradan da Sümerlere dayanmaktad r. XV. Yüzy ldan itibaren yaz lan Türkçe müzik yazmalar nda müzikal unsurlarla ba lant kurulan bu yedi gezegen içerisinde Zühre ( nanna, Venüs, Afrodit) ön plana ç kmaktad r. Bu çal flmada, Zühre y ld - z n n Türkçe müzik kitaplar nda ele al - n fl incelenmifltir. nceleme sonucunda bu eserlerde, müzikteki yedi ses ile yedi gezegen, on iki makam ile on iki burç aras nda ba lant kuruldu u ve bunlar n içerisinde Zühre nin di er gezegenlere göre ayr cal kl bir yere sahip oldu u görülmüfltür. Esas n yedi gezegen ile on iki burcun oluflturdu u eski astroloji ilmi hakk nda yaz lan kitaplarda ise astrologlar Günefl i gö ün sultan olarak kabul etmifller, di er gezegenlere de bu sul- * Gazi Üniversitesi Gazi E itim Fakültesi S n f Ö retmenli i Anabilim Dal 119

117 tan n maiyetinde birer görev yüklemifllerdir. Buna göre Zühre gezegeni Günefl in çalg c s d r. Ayn zamanda hizmetkarlar, kad nlar, çalg c lar, iflret ve e lenceye düflkün olanlar Zühre ye mensuptur. Sümerlerden bafllayarak ço unlukla kad n olarak tasvir edilen ve daha çok kad nlar n çald çeng saz yla iliflkilendirilen Zühre gezegeni Osmanl döneminde Türkçe müzik yazmalar nda, Dîvân fliirinde ve minyatürlerde de kad nlara özgü çeng saz n çalan bir sâzende olarak ele al nm flt r. 2. Zühre Gezegeni Arapça parlamak, ayd nlatmak manas nda olan Zühre kelimesi, Venüs gezegeninin slâm dünyas ndaki ad d r ve parlakl ndan dolay y ld za bu ad verilmifltir (Steingass 1989: 467). Farsçada ismi Nâhid dir (Steingass 1975: 1382). Türkçede ise Çolpan, Çulpan, Çoban y ld z adlar yla an l r (Parlat r vd. 1998: 2340). Orta Asya Türk lehçelerinde Venera, Sulpan, fiolpan, Çolpon, Çolpan, Çulpan, Zöhre gibi farkl adlar na rastlanmaktad r (Aliyev vd. 1991: ). Sümerlerde ad nanna, Sami dilinde ise fltar olup, her iki kültürde de gö ün kraliçesi olarak kabul edilir (Hooke 1993: 21). Eski M s rda da Tiu-nutiri denilmekteydi. Latince ad Stella Veneris veya Venüstür. branicede Malkatha fiamayim gö ün kraliçesi ad verilmifltir (Hartner 1986: 642). Zühre y ld - z, Sümer, Babil ve Asur dillerinde yaz lm fl metinlerde, bu devrelere ait rölyeflerde, silindir mühürlerde ve küçük toprak figürlerde kabartma gül veya y ld z fleklinde gökyüzünün kraliçesi olarak temsil edilmifltir (Tekin 1992: 241). Eski M s r da aflk ilâhesi olarak kabul edilen bu gezegen, Yunan mitolojisinde de aflk ve müzik tanr s Afrodit tir (Pala 1989: 538). M.Ö. IX. yüzy lda yaflad san lan eski Yunan flairi Homeros un destan nda Zühre (Afrodit), gökyüzündeki gezegenlerin en parla d r (Banarl 1987: 8). Eski Yunan filozoflar ndan Platon a (M.Ö ?) göre de gezegenlerin en parla- bu y ld zd r (James 1993, 54). Pythagoras (M.Ö ?) ise sabah ve akflam y ld z n n ayn gezegen, yani Zühre (Afrodit) oldu unu bildirir (Strohme er 1999: 91). Türk mitolojisi nde de Altay Türklerine ait bir masalda Günefl ve Ay ile birlikte Zühre de yer almaktad r (Ögel 1989: 289). Halk aras nda kervan k ran ad yla da an lan Zühre, gezegenlerin içerisinde Dünyaya en yak n ve en parlak olan d r. Günefl do madan biraz evvel güney do u dan, günefl batt ktan sonra da güney bat taraf ndan göründü ü için bu gezegene sabah y ld z ve akflam y ld z da denilmifltir (Pakal n 1993: 666). Zühre, eski astronomi ye (ilm-i felek) göre yedi gezegenden birisidir. Ortaça slâm kozmolojisinde gezegenlerin yörüngesi veya y ld zlar n döndü ü yer olan feleklerin, y ld zlar tafl d na ve hareket ettirdi ine inan l rd. Buna göre üçüncü fele in Zühre ye ait oldu u kabul edilmifltir. Eski inan fla göre kâinat n merkezinde bulunan Dünya n n etraf n so an n zarlar na benzer flekilde üst üste kuflatm fl olan feleklerin her biri bir y ld za mahsustur ve ilk yedi felekte flu yedi gezegen (seb a-i seyyâre) yer al r. Birinci felekte Ay, ikincide Utârid (Merkür), üçüncüde Zühre (Venüs), dördüncüde Günefl, beflincide Mirrîh (Merih, Mars), alt nc da Müflteri (Bercis, Jüpiter), yedincide Zühal (Keyvan, Satürn) bulunmaktad r (Kutluer vd. 1995: ). Eski astroloji ilmine göre (ilm-i ahkâm- nücûm) gezegenlerin en güzeli olarak kabul edilen Zühre, ayn zamanda Sevr (Bo a) ve Mizan (Terazi) burçlar n yönetmektedir. Eskiler, bu y ld z n etkisi alt ndaki burçlarda do anlar n güzel, zarif, zevk sahibi, zeki, maharetli ve sanatkar olduklar n kabul etmifllerdir. Bu konuda yaz lan eserlerde, eski astrologlar a (müneccimler) göre Günefl gö ün 120

118 sultan, Ay bu sultan n veziri, Utârid (Merkür) kâtibi, Mirrih (Merih, Mars) bafl kumandan, Müflteri (Jüpiter) kad - s, Zühal (Satürn) bekçisi, Zühre (Venüs) ise çalg c s d r (Levend 1984: 204). Eski astrologlar Zühre yi iyi huylu, yumuflak ve hassas, Merih i ise kuvvetli, sert, haflin ve genellikle hissis fleyleri idare eden bir gezegen olarak kabul etmifllerdir. Yine eskilere göre Zühre kad nlar, Merih ise erkekleri temsil eder. Ünlü flair Firdevsî (ö. 1020) de fliirinde Zühre ve Merih e atfedilen bu özellikleri vurgular. Rezme binse Mirrih ider cengini Bezme inse Zühre çalar çengini (Olgun vd. 1980: 40) Bu y ld za bakman n kalbe sevinç verdi ini kabul eden eski astrologlara göre Zühre, sal gecesi ile cuma gününe hakimdir. Ayr ca yeflil renk ve inci ile gümüfl ona aittir. Eskiler, Müflteri (Jüpiter) ve Zühre (Venüs) yi mutluluk getiren iki u urlu gezegen olarak kabul ederler. Müflteri ye en büyük tâlih y ld z anlam nda Sa d- ekber (büyük kutluluk), Zühre ye ise en küçük tâlih y ld z anlam nda Sa d- asgar (küçük kutluluk) denilmifltir (Erzurumlu brahim Hakk 1987: 147). Ahmed-i Dâî fliirinde, Zühre ve Müflteri ye atfedilen bu özellikleri vurgular ve güzellerin bir araya toplanmas n bu iki u urlu y ld z n beraberli ine telmihle anlat r. Kara gözlü güzel yüzlü periler Özi Zühre cemâli Müflterîler (Tekin 1992: 337) slâmi literatürde Zühre y ld z yla ilgili pek çok rivayet vard r. Efsâne ye göre Araplar n Zühre, Acemlerin Enâhid dedikleri çok güzel bir kad n Hârût ve Mârût adl meleklerin okudu u sihirli duay onlardan ustal kla ö renerek gö e yükselir ve Zühre y ld z na dönüfltürülür (Demirci vd. 1997: ). Hârût ve Mârût efsanesi Ahmed-i Dâî nin fliirinde, Zühre nin çalg s olarak ele al nan çeng in a z ndan flu flekilde ifade edilir. Kaçan kim Zühre çengin çenge urd Bakup Hârût u Mârût an gördi flitdiler çü derdüm mâ-cerâs n Odumdan yakd lar flkun çeras n Gidüp akl bafl ndan kendü ögden Ben indürdüm yire sihr ile gökden Beni efsun idüp ilm ü hünerden Benümle ç kd göge Zühre yirden (Tekin 1992: 365) XV. Yüzy l flairlerinden Ahmed-i Daî (ö. 1421?), müzikle de ilgilenen bir flair olarak yazd Çengnâme adl 1446 beyitlik eserinde, çeng i merkez yaparak di er müzik aletlerini onun etraf nda toplam fl ve çeng in onlara olan üstünlü- ünü ifade etmeye çal flm flt r. Ahmed-i Dâî ye göre, Zühre nin çald çalg çeng dir. Felekde flimdi kim var Zühre y lduz Benem saz anun her gice gündüz fiair, Çengnâme nin bir baflka yerinde, Zühre nin çeng çalan bir câriye oldu- unu yine çeng in a z ndan flu flekilde vurgular. Katumda Zühre bir çengî halây k Dilerem olmaya âhenge lây k (Tekin 1992: ) Zühre ve çeng iliflkisi flairler taraf ndan Dîvân fliirinde XVIII. yüzy la kadar oldukça s k olarak ifllenmifltir. fiiirlerinde bu iliflkiyi vurgulayan flairlerden ikisine ait örnekler afla da yer almaktad r. Bâki (ö. 1600) Meclis-i aflk nda çengî Zühre deffâf Aftâb Neylesün raks itmesün mü zerre-i nâçizler (Ergun 1935: 360) Nedim (ö. 1730) Asmanda b rak p Zühre elinden çengi Def gibi k zd yüzü dâireden çekti eli (Gölp narl 1972: 330) Osmanl dönemi fliirinde bu iliflkiyi azalarak da olsa XIX. yüzyila kadar görmek mümkündür. XIV. Yüzy ldan baflla

119 yarak fliirlerinde Zühre ve çeng beraberli ini vurgulayan ve ayn zamanda Zühre ile birlikte di er müzik terimlerini de kullanan flairler içerisinde Yunus Emre, Kad Burhaneddin, Ahmedî, Necâti Bey, Fûzûlî, Yahya Bey, Neflâti, Hayalî, Sâmî, Seyyid Vehbî, Aynî ve Üsküdarl Hakk Bey say labilir (Can 1993: ). Osmanl döneminde Zühre, müzik kitaplar ve Dîvân fliiri d fl nda minyatürlerde de çeng ile birlikte görülmektedir. Zakarîyâ b. Muhammed b. Mahmud Abû Yahyâ Al-Kazvînî nin (ö. 1283) kozmo rafya alan nda yazd Acâibü l Mahlûkât adl eserinin 1619 tarihli minyatürlü bir nüshas nda Zühre, çeng çalan bir kad n olarak temsil edilmifltir. Yine British Library de bulunan baz Türkçe yazmalardaki minyatürlerde Zühre ayn flekilde resmedilmifltir tarihli Acâibü l Mahlûkât n Osmanl minyatürleriyle süslenmifl Farsça bir nüshas nda Zühre y ld z bafl nda takke bulunan ve çeng çalan bir kad n fleklinde temsil edilmifltir (Tekin 1992: 285). Osmanl döneminde günlük hayatta da Zühre nin müzik, e lence meclisleri, raks ve kad nlarla birlikte an ld görülmektedir. Evliya Çelebi (Ö. 1682) Seyahatnâme sinde, Van da ve Bahçesaray da bir e lence meclisinde gördü ü rakkâselerin müzik eflli inde raks ediflini Zühre ye benzetir (Evliya Çelebi 1996: ). 3. Osmanl Müzi inde Zühre Zühre ve Çeng Eski astrolojiye göre kad n temsil eden ve ayn zamanda Günefl in çalg c s olan Zühre y ld z n n Osmanl dönemi müzik kitaplar nda, Dîvân fliirinde ve minyatürlerde çald saz olan çeng, eski kültürlerden itibaren daha çok kad nlar taraf ndan kullan lm flt r. Dünyan n hemen her k tas nda rastlanan çok eski ve evrensel bir müzik aleti olan ve günümüzde harp ad yla Avrupa da kullan lan bu çalg, dik tutularak ve iki elin parmaklar yla telleri çekilerek çal nmaktad r (Claire 1953: 19). Zühre ve çeng beraberli ini eski kültürlerden bafllayarak görmek mümkündür. Sümerlerdeki yeni y l festivallerinde Zühre (Afrodit, Venüs) ile özdefllefltirilen aflk ve bereket tanr s nanna n n ( fltar, Astarte) çald çalg çeng dir. Çeng in Sümerlerdeki ad konusunda de iflik görüfller olup, balag veya zagsal gibi farkl adlar na rastlanmaktad r (Tekin 1992: ). Eski Yunan da aflk tanr s Afrodit in de çeng ile beraberli i vard r. Platon (M.Ö ?) çeng in romantik ve hülyal bir sesi oldu- unu ifade ederek bu çalg y k nam flt r. Ayr ca mucidinin Sappho isimli bir kad n oldu una inan lmas ve Afrodit ile olan iliflkisi nedeniyle çeng, eski Yunanda büyük ço unlukla kad nlar taraf ndan çal - nan bir çalg olmufltur. Çeng in eski Yunanda magadis ve sambyky gibi de iflik adlar na rastlanmaktad r (M dgley 1976: 174, Maas vd. 1989: ). Eski M s r da da mezar resimlerindeki çeng çal c lar ço unlukla kad nlard r (Rencsh 1988:25). Osmanl döneminde çeng, eski kültürlerde oldu u gibi, hem saray müzi- inde hem flehir e lence müzi inde, erkek çal c lar olmakla birlikte daha çok kad nlar taraf ndan çal nan bir sazd r (Neubauer 1994: 523, Aksoy 2000: 791). Zühre nin kad nlar temsil eden bir y ld z olarak bu dönemde de çeng ile beraberli- i devam eder. Walter Feldman çeng in Osmanl dönemi kültür hayat nda çok önemli ve yayg n bir çalg oldu unu ifade ederek, ayn zamanda kad nlara özgü bir saz olarak, Zühre ile büyük bir beraberli- i oldu una dikkat çekmektedir. Yazar, çeng in, Fars ve Türk fliirinde Zühre nin dans ederken çald saz oldu u için bir harem çalg s olarak kabul edilebilece ini ve bu çalg n n hem Bat müzi inde hem de Türk müzi inde kad nlarla özdefllefltirildi ini belirtmektedir (Feldman 1996: 122). Afla da, y llar aras nda stanbul da bulunan Danimar

120 kal ressam Melchior Lorichs in yapt resimde çeng çalan bir kad n görülmektedir (Uz 1964: 4) Türkçe Müzik Yazmalar nda Zühre Eski Grek filozoflar matematik, geometri, din ve astronomiyle iç içe olan müzik yard m yla evrenin ve varoluflun s rlar n araflt rmaya çal flm fllard r. Eski Greklere göre bütün evren, y ld zlar ve gezegenler, dünyadaki müzikle ayn düzen ve oranlara sahip dev bir çalg ya benzer. Müzi in içerisindeki kurallar insan ve evrendeki her fley için geçerlidir (Strohme er vd. 1999: 85). Anaximander, Parmenides, Pythagoras, Plato ve Aristides Quintilianus gibi bir çok Grek filozofu evren, insan ve müzi in yap s aras nda benzerlikler ve ba lant lar kurmufllard r. Müzi in yan s ra, insan ve kâinattaki herfleyi içine alan uyuma harmony ad verilmifltir. Pythagoras ve onu takip edenlere göre müzik, insan ve evren aras ndaki bu uyumu say larla ifade edebilmek mümkündür. Bu çerçevede Greklerde, Eskiça n yedi gezegeni (Satürn, Jüpiter, Mars, Günefl, Merkür, Venüs, Ay) yedi notaya (lir telleri) karfl l k olarak gösterilmifl, evrenin temel yap tafllar n meydana getiren toprak, su, hava ve atefl ile, müzik, insan ve kâinat n çeflitli unsurlar aras nda benzerlikler ve ba lant lar kurulmufltur (Can 2002: 135). Eski Grek felsefesinde görülen canl ve cans z varl klar n esas n n toprak, su, hava ve ateflten ibaret oldu- una dair eski bir inan fl olan dört unsur nazariyesi ve Grek müzi indeki yedi nota n n yedi gezegen e karfl l k gösterilmesi gibi bilgiler ilk olarak, tercümeler yoluyla Ortaça slâm dünyas na geçmifltir (Can 2002: ). Arapça ya çevrilen Aristoxenus, Euclid, Ptolemy ve Nicomachus gibi Grek teorisyenlerinin eserleri, slâm dünyas nda Kindî, hvânu s- Safâ, Fârâbî ve bn-i Sinâ gibi yazarlar taraf ndan yaz lan müzikle ilgili ilk kitaplar n temel kayna n oluflturmufltur (Farmer 1929: 412). Ortaça slâm dünyas nda Grek müzi inin etkileri el-kindî den (ö. 874) bafllayarak görülmektedir. Yazar, eserinde yedi notay yedi gezegene karfl l k göstermifl, on iki burç ile ud un on iki eleman aras nda ba lant kurmufltur. Kindî, o s ralarda dört telli olan ud un her bir telini dört unsura karfl l k olarak vermifl, ayn zamanda her biri bir unsurun karfl l olan bu dört telle kâinât n çeflitli unsurlar aras nda bir çok iliflki kurmufltur (Turabi 1996: 187). Eski Grek müzi i bilgileri Kindî ve hvânu s-safâ gibi kaynaklar n bir köprü oluflturmas sonucu Osmanl dönemi Türkçe müzik yazmalar na yans m flt r. XV. Yüzy ldan bafllayarak yaz lan Türkçe müzik kitaplar nda yer alan müzik teorisi eski Greklerdeki gibi matematik, astroloji, kozmoloji ve felsefe ile iç içedir. Bu müzik kitaplar ndaki konular n a rl k merkezini daha çok makam ve terkip tan mlar, seyir tarifleri, müzi in insanlar üzerindeki etkileri, burçlar ve y ld zlar gibi konular oluflturur. (Can 2001: 199). slâm dünyas nda efsanevî bir kimlik kazanm fl olan Pythagoras, Türkçe müzik kitaplar n n ço unda, müzi in 123

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M RAS: TÜRK YE DE NEVRUZ/YEN GÜN

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M RAS: TÜRK YE DE NEVRUZ/YEN GÜN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M RAS: TÜRK YE DE NEVRUZ/YEN GÜN Intangible Cultural Heritage: Nauruz/New Day in Turkey Patrimoine Culturel Immatériel: Nevrouz/Nouveau Jour en Turquie Prof. Dr. M. Öcal O UZ Frans

Detaylı

M L L Î F O L K L O R

M L L Î F O L K L O R M L L Î F O L K L O R Üç Ayl k Uluslar Aras Halkbilimi Dergisi International and Quarterly Journal of Folklore Revue Internationale et Trimestrielle des Arts et Traditions Populaires Türkiye de ilk halkbilimi

Detaylı

KARANLIKTAN AYDINLI A, KIfiTAN BAHARA GEÇ fi: HIDIRELLEZ

KARANLIKTAN AYDINLI A, KIfiTAN BAHARA GEÇ fi: HIDIRELLEZ KARANLIKTAN AYDINLI A, KIfiTAN BAHARA GEÇ fi: HIDIRELLEZ From Darkness to Light, From Winter to Spring: H d rellez H d rellez: Des ténèbres à la lumière, de l hiver au printemps Sema DEM R* ÖZET Yeni y

Detaylı

bab.la Cümle Kalıpları: Kişisel Dilekler Fransızca-Hintçe

bab.la Cümle Kalıpları: Kişisel Dilekler Fransızca-Hintçe Dilekler : Evlilik Félicitations. Nous vous souhaitons à tous les deux tout le bonheur du monde. त म ह र श द क अवसर पर बध ई ह. म र आश र व द ह क त म सद स ख रह. Yeni evli bir çifti Félicitations et meilleurs

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN. İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları

Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN. İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları I Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları II Yay n No : 2056 Hukuk Dizisi : 289 1. Bas Kas m 2008 - STANBUL ISBN 978-975 - 295-953 - 8

Detaylı

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR ANABİLİM DALI ADI SOYADI DANIŞMANI TARİHİ :TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI : Yasemin YABUZ : Yrd. Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL : 16.06.2003 (1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR Kökeni Antik Yunan

Detaylı

DE fi M. Do ada her fley de iflime u rar. A açlar de iflir. Hayvanlar de iflir. Eflyalar de iflir.

DE fi M. Do ada her fley de iflime u rar. A açlar de iflir. Hayvanlar de iflir. Eflyalar de iflir. Dün, Bugün, Yar n ZAMAN GEÇ YOR Zaman Dilimleri nsanlar yaflad klar zaman üçe ay rm fllar. 1. Geçmifl zaman dün 2. fiimdiki zaman bugün 3. Gelecek zaman yar n Zaman dilimlerinden geçmifli hat rlar z. fiimdiki

Detaylı

1. A lot of; lots of; plenty of

1. A lot of; lots of; plenty of a lot of lots of a great deal of plenty of çok, bir çok many much çok, bir çok a little little az, biraz a few few az, birkaç 1. A lot of; lots of; plenty of a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty

Detaylı

bab.la Phrases: Personnel Meilleurs Vœux français-turc

bab.la Phrases: Personnel Meilleurs Vœux français-turc Meilleurs Vœux : Mariage Félicitations. Nous vous souhaitons à tous les deux tout le bonheur du monde. Tebrikler. Dünyadaki tüm mutluluklar üzerinizde olsun. Félicitations et meilleurs vœux à vous deux

Detaylı

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA PUBLIC EDUCATION CENTRE S FINAL INFORMATIVE MEETING OF THE GRUNDTVIG

Detaylı

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri, 3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (09 Eylül 2013 25 Ekim 2013 ) Sayın Velimiz, Sizlerle daha önce paylaştığımız gibi okulumuzda PYP çalışmaları yürütülmektedir. Bu kapsamda; PYP disiplinler üstü temaları ile

Detaylı

Hiçbir zaman Ara s ra Her zaman

Hiçbir zaman Ara s ra Her zaman Ö RETMEN ÖZ DE ERLEND RME FORMU K fi L K ÖZELL KLER flimi seviyorum. Sab rl y m. Uyumluyum. fl birli ine aç m. Güler yüzlüyüm. yi bir gözlemciyim. yi bir planlamac y m. Çocuklara, ailelere, meslektafllar

Detaylı

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. 27 KASIM 2014 Saat: 11.20

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. 27 KASIM 2014 Saat: 11.20 T.C. 8. SINIF I. DÖNEM 27 KSIM 2014 Saat: 11.20 FRNSIZC 1-10. sorularda boş bırakılan yere uygun gelen kelime ya da ifadeyi işaretleyiniz. 1. La couleur de la voiture qu il a... est très belle. 4. Victor

Detaylı

OYUNCU SAYISI Oyun bir çocuk taraf ndan oynanabilece i gibi, farkl yafl gruplar nda 2-6 çocuk ile de oynanabilir.

OYUNCU SAYISI Oyun bir çocuk taraf ndan oynanabilece i gibi, farkl yafl gruplar nda 2-6 çocuk ile de oynanabilir. OYUNCA IN ADI Akl nda Tut YAfi GRUBU 4-6 yafl OYUNCU SAYISI Oyun bir çocuk taraf ndan oynanabilece i gibi, farkl yafl gruplar nda 2-6 çocuk ile de oynanabilir. GENEL KURALLAR Çocuklar n görsel belle inin

Detaylı

Temel Kaynak 4. Ülkeler

Temel Kaynak 4. Ülkeler SOSYAL B LG LER Temel Kaynak 4 Uzaktaki Arkadafl m Ülkeler Dünya n n 1/4 i karalarla kapl d r. Karalar, büyük parçalar hâlinde de bulunmaktad r. Buna k ta denir. Dünya da 6 k ta vard r. Bunlar, Asya Amerika

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Kuruluş : 27 Ekim 1989 Adres : Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Kampüsü Dikimevi - Ankara Tel : 363 03 26-363 03 27 ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ BOŞANMA ANALİZİ 22.07.2014 Tarihsel sürece bakıldığında kalkınma,

Detaylı

RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com

RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com NTERNET S TES TANITIMI RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com ran slâm nk lâb n n 25. y ldönümü münasebetiyle hizmete aç lan ran slâm Cumhuriyeti

Detaylı

DR. NA L YILMAZ. Kastamonulular Örne i

DR. NA L YILMAZ. Kastamonulular Örne i I DR. NA L YILMAZ HEMfiEHR K ML Kastamonulular Örne i II Yay n No : 2039 Sosyoloji : 1 1. Bas - Ekim 2008 - STANBUL ISBN 978-975 - 295-936 - 1 Copyright Bu kitab n Türkiye deki yay n haklar BETA Bas m

Detaylı

3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR

3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR 3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR 423 424 3. Salon Paralel Oturum XII - Sorular ve Cevaplar OTURUM BAfiKANI (Ali Metin POLAT) OTURUM BAfiKANI - Gördü ünüz gibi son derece demokratik bir yönetim

Detaylı

Ders 3: SORUN ANAL Z. Sorun analizi nedir? Sorun analizinin yöntemi. Sorun analizinin ana ad mlar. Sorun A ac

Ders 3: SORUN ANAL Z. Sorun analizi nedir? Sorun analizinin yöntemi. Sorun analizinin ana ad mlar. Sorun A ac Ders 3: SORUN ANAL Z Sorun analizi nedir? Sorun analizi, toplumda varolan bir sorunu temel sorun olarak ele al r ve bu sorun çevresinde yer alan tüm olumsuzluklar ortaya ç karmaya çal fl r. Temel sorunun

Detaylı

ÜN TE V SOSYAL TUR ZM

ÜN TE V SOSYAL TUR ZM ÜN TE V SOSYAL TUR ZM Bu ünitede turizmin çeflitlerinden biri olan sosyal turizmi daha ayr nt l bir flekilde ö renip, ülkemizdeki sosyal turizmin geliflimi hakk nda bilgiler edinece iz. Ç NDEK LER A. S

Detaylı

Matematikte sonsuz bir s fatt r, bir ad de ildir. Nas l sonlu bir s fatsa, matematikte kullan lan sonsuz da bir s fatt r. Sonsuz, sonlunun karfl t d

Matematikte sonsuz bir s fatt r, bir ad de ildir. Nas l sonlu bir s fatsa, matematikte kullan lan sonsuz da bir s fatt r. Sonsuz, sonlunun karfl t d Matematik ve Sonsuz G erek konuflma vermeye gitti im okullarda, gerek bana gelen okur mektuplar nda, ö renci ve ö retmenlerin matematikteki sonsuzluk kavram n pek iyi bilmediklerini gözlemledim. Örne in,

Detaylı

CO RAFYA. DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 :

CO RAFYA. DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 : CO RAFYA DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 : K rk nc paralel üzerindeki bir noktan n hangi yar mkürede yer ald afla dakilerin hangisine bak larak saptanamaz? A) Gece-gündüz süresinin

Detaylı

Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar

Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar Hmfl. Sevgili GÜREL Emekli, Ac badem Sa l k Grubu Ac badem Hastanesi, Merkezi Sterilizasyon Ünitesi, STANBUL e-posta: sgurkan@asg.com.tr H

Detaylı

BYazan: SEMA ERDO AN. ABD ve Avrupa Standartlar nda Fact-Jacie Akreditasyon Belgesi. Baflkent Üniversitesi nden Bir lk Daha

BYazan: SEMA ERDO AN. ABD ve Avrupa Standartlar nda Fact-Jacie Akreditasyon Belgesi. Baflkent Üniversitesi nden Bir lk Daha Baflkent Üniversitesi nden Bir lk Daha ABD ve Avrupa Standartlar nda Fact-Jacie Akreditasyon Belgesi Baflkent Üniversitesi T p Fakültesi Adana Eriflkin Kemik li i Nakil ve Hücresel Tedavi Merkezi, Türkiye

Detaylı

EK 2 ORTA DOĞU TEKNĐK ÜNĐVERSĐTESĐ SENATOSU 2011 YILI ÖSYS KONTENJANLARI DEĞERLENDĐRME RAPORU

EK 2 ORTA DOĞU TEKNĐK ÜNĐVERSĐTESĐ SENATOSU 2011 YILI ÖSYS KONTENJANLARI DEĞERLENDĐRME RAPORU EK 2 ORTA DOĞU TEKNĐK ÜNĐVERSĐTESĐ SENATOSU 2011 YILI ÖSYS KONTENJANLARI DEĞERLENDĐRME RAPORU Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1995 yılından bu yana, hazırladığı ve titizlikle uygulamaya çalıştığı Stratejik

Detaylı

Duhanc Hac Mehmet Sok. No: 35 Küçükçaml ca Üsküdar - stanbul

Duhanc Hac Mehmet Sok. No: 35 Küçükçaml ca Üsküdar - stanbul Yay n no: 07 Sohbet : 01 stanbul 2008, 1. Bask ISBN 978-975-8757-08-4 Editör: Necdet Y lmaz Hadis Tahriçleri Süleyman Sar Kitap konsept ve tasar m : GNG TANITIM Kitap iç uygulama: TN LET fi M Bask : Acar

Detaylı

Fevzi Pafla Cad. Dr. Bar fl Ayd n. Virgül (,) 2. Baz k saltmalar n sonuna konur.

Fevzi Pafla Cad. Dr. Bar fl Ayd n. Virgül (,) 2. Baz k saltmalar n sonuna konur. 2. Baz k saltmalar n sonuna konur. Dr. Bar fl Ayd n Fevzi Pafla Cad. 3. Say lardan sonra s ra bildirmek için konur. Sonucu ilân ediyorum: 1. Ali, 2. Kemal, 3. Can oldu. Hepsini tebrik ederim. Virgül (,)

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi. 4. Bas

Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi. 4. Bas 1 Prof. Dr. Yunus Kishal Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi Tekdüzen Hesap Sistemi ve Çözümlü Muhasebe Problemleri 4. Bas Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygulama Tebli leri

Detaylı

Kamuran Özlem Sarnıç (Sanatta Yeterlik Tezi)

Kamuran Özlem Sarnıç (Sanatta Yeterlik Tezi) OPTİK YANILSAMA ve SERAMİK SANATINDA KULLANIMI-UYGULAMALARI Kamuran Özlem Sarnıç (Sanatta Yeterlik Tezi) Eskişehir, Ağustos 2011 OPTİK YANILSAMA ve SERAMİK SANATINDA KULLANIMI- UYGULAMALARI Kamuran Özlem

Detaylı

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü EMTRAS [Turkish] My Headteacher is Okul müdürüm My Year Manager is Sınıf Müdürüm My Form Tutor is Sınıf öğretmenim My Form is Sınıfım P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü I must bring in a T-shirt, shorts

Detaylı

Tablo 2.1. Denetim Türleri. 2.1.Denetçilerin Statülerine Göre Denetim Türleri

Tablo 2.1. Denetim Türleri. 2.1.Denetçilerin Statülerine Göre Denetim Türleri 2 DENET M TÜRLER 2.DENET M TÜRLER Denetim türleri de iflik ölçütler alt nda s n fland r labilmektedir. En yayg n s n fland rma, denetimi kimin yapt na ve denetim sonunda elde edilmek istenen faydaya (denetim

Detaylı

We realise productions in our workshop while continuing to work on large projects based on site.

We realise productions in our workshop while continuing to work on large projects based on site. NK CEPHE 17 yıldır Kayseri de faaliyet gösteren, dış cephe konusunda kendini kanıtlamış, Üçel Alüminyumun bir kolu olarak Neslihan IRVANA ve Kamil KOCAPAŞ tarafından 2014 yılında kurulmuştur. Şirketimizin

Detaylı

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 TÜRK MİTOLOJİSİNDE ÖNEMLİ RENKLER DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 RENKLER Türk mitolojisinde renklerin sembolik anlamları ilk olarak batılı Türkologların dikkatini çekmiş ve çalışmalarında bu hususa işaret etmişlerdir.

Detaylı

GÖRÜfiLER ÇOCUK ATATÜRK

GÖRÜfiLER ÇOCUK ATATÜRK GÖRÜfiLER ÇOCUK ATATÜRK Atatürk çocuktu: Yenili in, dönüflümün y lmadan ard nda koflabilen, düfl dünyas genifl, merakl, araflt ran. Atatürk çocuktu ve cumhuriyetin çocuk kalmas n istedi hep: Her dem taze,

Detaylı

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Anasanat Dalı Danışman: Doç. Rıdvan COŞKUN Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Haziran

Detaylı

TÜRK YE N N DO U KARADEN Z KIYISINDA MAYIS YED S BAYRAMI*

TÜRK YE N N DO U KARADEN Z KIYISINDA MAYIS YED S BAYRAMI* TÜRK YE N N DO U KARADEN Z KIYISINDA MAYIS YED S BAYRAMI* Seventh Of May Festival At Black Sea Coast Of Turkey La Fête du Sept Mai au bord de la Mer Noire a l est de la Turquie Prof. Dr. M. Öcal O UZ**

Detaylı

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır. SAYI: 2013/03 KONU: ADİ ORTAKLIK, İŞ ORTAKLIĞI, KONSORSİYUM ANKARA,01.02.2013 SİRKÜLER Gelişen ve büyüyen ekonomilerde şirketler arasındaki ilişkiler de çok boyutlu hale gelmektedir. Bir işin yapılması

Detaylı

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) Hakan Cora Click here if your download doesn"t start automatically AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri

Detaylı

MURAT YÜKSEL. FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER

MURAT YÜKSEL. FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER I MURAT YÜKSEL FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER III DR. MURAT YÜKSEL Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ö retim Görevlisi FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER IV Yay

Detaylı

AÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE!

AÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE! A KİTAPÇIK TÜRÜ T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 8. SINIF 2015 8. SINIF 2. DÖNEM DERSİ MERKEZİ ORTAK (MAZERET) SINAVI 17 MAYIS 2015 Saat: 11.20 Adı ve

Detaylı

L K Ö R E T M. temel1 kaynak MUTLU. Matematik Türkçe Hayat Bilgisi

L K Ö R E T M. temel1 kaynak MUTLU. Matematik Türkçe Hayat Bilgisi temel1 kaynak MUTLU Matematik Türkçe Hayat Bilgisi L K Ö R E T M Muhsin ÇET N Ayfle ÇET N Kitab n Ad : Temel Kaynak Kitab 1 Yazar : Muhsin ÇET N - Ayfle ÇET N Her hakk sakl d r. Mutlu Yay nc l k a aittir.

Detaylı

2007 YILI VE ÖNCES TAR H BASKILI HAYVANCILIK B LG S DERS K TABINA L fik N DO RU YANLIfi CETVEL

2007 YILI VE ÖNCES TAR H BASKILI HAYVANCILIK B LG S DERS K TABINA L fik N DO RU YANLIfi CETVEL 2007 YILI VE ÖNCES TAR H BASKILI HAYVANCILIK B LG S DERS K TABINA L fik N DO RU YANLIfi CETVEL NOT: Düzeltmeler bold (koyu renk) olarak yaz lm flt r. YANLIfi DO RU 1. Ünite 1, Sayfa 3 3. DÜNYA HAYVAN POPULASYONU

Detaylı

Seramik nedir? alfabesi 6

Seramik nedir? alfabesi 6 Seramik in alfabesi 6 Seramik nedir? Seramik, en basit tarifiyle, çok yüksek s cakl kta piflirilmifl toprak demektir. Serami in tarihi, uygarl k tarihi kadar eskidir. lk serami in Milattan Önce 6000 y

Detaylı

Bilimsel Giriş. Giriş - Başlangıç

Bilimsel Giriş. Giriş - Başlangıç - Başlangıç Bu tezde/ kağıtta/ denemede...'ı tetkik edeceğim/soruşturacağım/ araştıracağım/ değerlendireceğim/ analiz edeceğim. Tez / deneme için genel giriş Dans ce travail / cet essai / cette thèse,

Detaylı

r ö l y e f t a fl u s t a s

r ö l y e f t a fl u s t a s rölyef tafl ustas Süsleme, insan n varl yla bafllam fl, insanl n ve medeniyetlerin göstergesi olmufltur. nsanlar, bar nmak için inflaa ettikleri yap lar her zaman süslemifllerdir. Yap lar n geliflimi sadece

Detaylı

Osmancık İsmail Karataş Sağlık Meslek Lisesi

Osmancık İsmail Karataş Sağlık Meslek Lisesi Ünite Planı Öğretmenin Adı, Soyadı Okulunun Adı Okulunun Bulunduğu Mahalle Okulun Bulunduğu İl Emine ÇELİKCİ Osmancık İsmail Karataş Sağlık Meslek Lisesi Koyunbaba mahallesi ÇORUM Ünit Bilgisi Ünite Başlığı

Detaylı

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının bağlantıları kontrol edilir. Güz ve Bahar dönemindeki

Detaylı

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile ENGiN GÜNEYSU +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com Engin Guneysu was born in 1981 in Samsun In 2004,he began to work as photography editor for Cena advertisement agency. In 2004, he worked for Bodrumun

Detaylı

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir. Sıkça Sorulan Sorular Başvuru Başvuru ne zaman bitiyor? 25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir. Bursluluğun

Detaylı

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz?

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz? CO RAFYA GRAF KLER ÖRNEK 1 : Afla daki grafikte, y llara göre, Türkiye'nin yafl üzerindeki toplam nufusu ile bu nüfus içindeki okuryazar kad n ve erkek say lar gösterilmifltir. Bin kifli 5. 5.. 35. 3.

Detaylı

TÜRK DÜNYASI TRANSPLANTASYON DERNE

TÜRK DÜNYASI TRANSPLANTASYON DERNE Prof. Haberal dan Yeni Bir Uluslararas At l m: TÜRK DÜNYASI TRANSPLANTASYON DERNE Dünyan n dört bir yan ndan yüzlerce biliminsan Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf ndan kurulan Türk Dünyas Transplantasyon

Detaylı

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Hüseyin Demirtaş Dersimiz: o Argumentative Essay o Format o Thesis o Örnek yazı Military service Outline Many countries have a professional army yet there is compulsory

Detaylı

1998 yılında kurulan MERSAN METAL, 20 yıllık deneyimi ve Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi nde bulunan 12.000 m² kapalı alana sahip olduğu fabrikalarında, kaliteden taviz vermeyen yönetim anlayışı,

Detaylı

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ 1-2 Kasım 2013 tarihlerinde TED Okulları nda görev yapan müdür yardımcılarına yönelik olarak Antalya da bir hizmet içi eğitim gerçekleştirilmiştir. 25 TED Okulu ndan

Detaylı

T.C ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU

T.C ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU T.C ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU 2015-2016 EĞİTİM ve ÖĞRETİM YILI MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANIYLA YATAY GEÇİŞ İŞLEMLERİ (EK MADDE-1 E GÖRE) ve BAŞVURULARI Yükseköğretim Kurumlarında Ön lisans ve Lisans

Detaylı

Baflkanl n, Merkez : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araflt rma Kurumu Baflkanl na ba l Marmara Araflt rma Merkezi ni (MAM),

Baflkanl n, Merkez : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araflt rma Kurumu Baflkanl na ba l Marmara Araflt rma Merkezi ni (MAM), TÜRK YE B L MSEL VE TEKN K ARAfiTIRMA KURUMU YAYIN YÖNETMEL (*) B R NC BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tan mlar Amaç ve Kapsam Madde 1. Bu Yönetmelik ile; Baflkanl k, Merkez ve Enstitülere ait tüm yay nlar

Detaylı

SOSYAL GÜVENL K REHBER. SSK BAfiKANLI I

SOSYAL GÜVENL K REHBER. SSK BAfiKANLI I SOSYAL GÜVENL K REHBER Resul KURT SSK BAfiKANLI I Sigorta Müfettifli Hüseyin FIRAT SMMM SMMMO Baflkan Yard mc s MAYIS 2005 1 Yönetim Merkezi ve Yaz flma Adresi: SMMMO Kurtulufl Caddesi No: 152 Kurtulufl

Detaylı

United Technologies Corporation. Tedarikçilerden fl Hediyeleri

United Technologies Corporation. Tedarikçilerden fl Hediyeleri United Technologies Corporation Tedarikçilerden fl Hediyeleri Girifl UTC, malzeme ve hizmetleri bunlar n de erine bakarak sat n al r ve bu süreç içinde hem en iyi de er sa layan fiyat, hem de tedarikçilerle

Detaylı

"HALK B LG S (FOLKLOR) DERLEME VE NCELEME YÖNTEMLER " K TABI HAKKINDA PROF. DR. MET N EK C LE SOHBET*

HALK B LG S (FOLKLOR) DERLEME VE NCELEME YÖNTEMLER  K TABI HAKKINDA PROF. DR. MET N EK C LE SOHBET* SÖYLEfi...SÖYLEfi...SÖYLEfi...SÖYLEfi...SÖYLEfi...SÖYLEfi.. "HALK B LG S (FOLKLOR) DERLEME VE NCELEME YÖNTEMLER " K TABI HAKKINDA PROF. DR. MET N EK C LE SOHBET* P nar DÖNMEZ FEDAKAR** P nar Dönmez Fedakar:

Detaylı

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi. Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü PROJE HAZIRLAMA ESASLARI

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi. Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü PROJE HAZIRLAMA ESASLARI Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü PROJE HAZIRLAMA ESASLARI Yrd.Doç.Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ Orman Endüstri Makinaları ve İşletme Anabilim Dalı 1. Proje Konusunun

Detaylı

ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler

ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler Metin TUNÇ Seçici Olun ISI' n editoryal çal flanlar her y l yaklafl k olarak 2,000 dergiyi de erlendirmeye tabi tutmaktad r. Fakat de erlendirilen

Detaylı

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ Listmania Part 2 Ünite 12 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ 1 Ünite 12 LISTMANIA PART 2 Okutman Aydan ERMİŞ İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 4 12.1.1. Review of verb forms...

Detaylı

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

Lesson 19: What. Ders 19: Ne Lesson 19: What Ders 19: Ne Reading (Okuma) What is it? (O nedir?) What is your name? (İsmin nedir?) What is the answer? (Cevap nedir?) What was that? (O neydi?) What do you want? (Ne istersin?) What did

Detaylı

Cases in the Turkish Language

Cases in the Turkish Language Fluentinturkish.com Cases in the Turkish Language Grammar Cases Postpositions, circumpositions and prepositions are the words or morphemes that express location to some kind of reference. They are all

Detaylı

Genel Yay n S ra No: 178 2010/20. Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun

Genel Yay n S ra No: 178 2010/20. Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun Genel Yay n S ra No: 178 2010/20 ISBN No: 978-605-5614-56-0 Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun Tasar m / Uygulama Referans Medya ve Reklam Hiz. Ltd. Tel: +90.212 347 32 47 e-mail: info@referansajans.com

Detaylı

IV. BÖLÜM. Hac Bektafl Velî /

IV. BÖLÜM. Hac Bektafl Velî / IV. BÖLÜM TANITIM VE HABER YAZILARI Hac Bektafl Velî / 2005-35 293 Bofl 294 Hac Bektafl Velî / 2005-35 D METOKA DAN ERZ NCAN A B R ALEV Afifi RET: BALABANLILAR Baflflaak UYSAL Vatan Özgül, Dimetoka dan

Detaylı

KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİLERİNİN BURSLARDAN YARARLANDIRILMALARINA İLİŞKİN BAŞVURU VE KAYIT KABUL YÖNERGESİ

KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİLERİNİN BURSLARDAN YARARLANDIRILMALARINA İLİŞKİN BAŞVURU VE KAYIT KABUL YÖNERGESİ KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİLERİNİN BURSLARDAN YARARLANDIRILMALARINA İLİŞKİN BAŞVURU VE KAYIT KABUL YÖNERGESİ Amaç Madde 1- Bu Yönergenin amacı; Kadir Has Üniversitesi nde Lisansüstü Eğitim

Detaylı

CO RAFYA KONUM. ÖRNEK 2 : Afla daki haritada, Rize ile Bingöl il merkezlerinin yak n ndan geçen boylam gösterilmifltir.

CO RAFYA KONUM. ÖRNEK 2 : Afla daki haritada, Rize ile Bingöl il merkezlerinin yak n ndan geçen boylam gösterilmifltir. CO RAFYA KONUM ÖRNEK 1 : Aralar nda 1 lik fark bulunan iki paralel aras ndaki uzakl k de iflmezken, aralar nda 1 lik fark, bulunan iki meridyen aras ndaki uzakl k Ekvator dan kutuplara gidildikçe azalmaktad

Detaylı

AÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE!

AÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE! A KİTAPÇIK TÜRÜ T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 8. SINIF FRANSIZCA 2016 8. SINIF 2. DÖNEM FRANSIZCA DERSİ MERKEZÎ ORTAK SINAVI 28 NİSAN 2016 Saat: 11.20

Detaylı

Türk Üniversite Mezunlar Birli i, Makedonya

Türk Üniversite Mezunlar Birli i, Makedonya 287 MAKEDONYA E T M S STEM NDE TÜRKLER N KADRO SORUNU VE GET R LEN ÖNER LER Bayramali LUfi Türk Üniversite Mezunlar Birli i, Makedonya Genel olarak Makedonya ve Nüfus Da l m Güneybat Avrupa da Balkan yar

Detaylı

önce çocuklar Türkiye için Önce Çocuklar önemlidir

önce çocuklar Türkiye için Önce Çocuklar önemlidir önce çocuklar Türkiye için Önce Çocuklar önemlidir 2002 May s ay nda yap lan Birleflmifl Milletler Çocuk Özel Oturumu öncesinde tüm dünyada gerçeklefltirilen Çocuklar çin Evet Deyin kampanyas na Türkiye

Detaylı

2. STANBUL ULUSLARARASI. R VA DÜfi KÖYÜ 28 TEMMUZ -1 A USTOS TFF R VA TES SLER

2. STANBUL ULUSLARARASI. R VA DÜfi KÖYÜ 28 TEMMUZ -1 A USTOS TFF R VA TES SLER 2. STANBUL 28 TEMMUZ -1 A USTOS TFF R VA TES SLER Sporda baflar l olmak için bütün milletçe sporun niteli ini ve de erini anlam fl olmak, spora kalpten, sevgiyle ba lanmak ve onu vatan görevi saymak gerekir.

Detaylı

Kan tl yoruz: Dersim de Zehirli Gaz Kullan lmad

Kan tl yoruz: Dersim de Zehirli Gaz Kullan lmad OTOPS Cengiz Özak nc 1965 ten Günümüze DÜNYA DA VE TÜRK YE DE LK KEZ! İngiliz Devlet Arşivlerinden Gizli Belgelerle Kan tl yoruz: Dersim de Zehirli Gaz Kullan lmad Türkiye ye yöneltilen suçlama; özetle

Detaylı

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ -

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - Necla YILMAZ Yüksek Lisans Tezi Çorum

Detaylı

Kurtulufl Savafl ndan sonra bar fl yap ld. Tüm düflmanlar yurdumuzu terk etti. Padiflah da yurdumuzdan ayr ld. 29 Ekim 1923 günü cumhuriyet kuruldu.

Kurtulufl Savafl ndan sonra bar fl yap ld. Tüm düflmanlar yurdumuzu terk etti. Padiflah da yurdumuzdan ayr ld. 29 Ekim 1923 günü cumhuriyet kuruldu. CUMHUR YET BAYRAMI Yaflas n Cumhuriyet! Cumhuriyet bir devletin yönetim fleklidir. Eskiden ülkemizi padiflahlar yönetiyordu. O zaman devletimizin ad da Osmanl Devleti ydi. Düflmanlar yurdumuzu iflgal etmiflti.

Detaylı

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu. BASIN BÜLTENİ Selçuk Üniversitesi Akören Ali Rıza Ercan Meslek Yüksekokulunda 01.04.2015 tarihinde 100. Yılında Çanakkale yi Anlamak adlı konferans düzenlendi. Şehitlerimiz anısına yapılan saygı duruşu

Detaylı

Aile flirketleri, kararlar nda daha subjektif

Aile flirketleri, kararlar nda daha subjektif Dr. Yeflim Toduk Akifl Aile flirketleri, kararlar nda daha subjektif flirket birleflmeleri ve sat nalmalar, türkiye deki küçük iflletmelerden, dev flirketlere kadar her birinin gündeminde olmaya devam

Detaylı

YENİLENEBİLİR ENERJİDE EĞİTİM

YENİLENEBİLİR ENERJİDE EĞİTİM YENİLENEBİLİR ENERJİDE EĞİTİM Enerjinin Önemi Enerji, Dünyamızın en önemli ihtiyaçlarından biridir. Türkiye nin son otuz yılda enerji talebi yıllık ortalama %8 artış göstermiştir.ülkemiz elektrik enerjisinin

Detaylı

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney THE SCHOOL S MYSTERY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474

Detaylı

Araflt rma modelinin oluflturulmas. Veri toplama

Araflt rma modelinin oluflturulmas. Veri toplama 21 G R fi Araflt rman n amac na ba l olarak araflt rmac ayr ayr nicel veya nitel yöntemi kullanabilece i gibi her iki yöntemi bir arada kullanarak da araflt rmas n planlar. Her iki yöntemin planlama aflamas

Detaylı

PROMOSYON VE EfiANT YON ÜRÜNLER N GEL R VE KURUMLAR VERG S LE KATMA DE ER VERG S KANUNLARI KARfiISINDAK DURUMU

PROMOSYON VE EfiANT YON ÜRÜNLER N GEL R VE KURUMLAR VERG S LE KATMA DE ER VERG S KANUNLARI KARfiISINDAK DURUMU PROMOSYON VE EfiANT YON ÜRÜNLER N GEL R VE KURUMLAR VERG S LE KATMA DE ER VERG S KANUNLARI KARfiISINDAK DURUMU Aytaç ACARDA * I G R fi flletmeler belli dönemlerde sat fllar n artt rmak ve iflletmelerini

Detaylı

1 9 1 4 1 0 1 6 1 9 1 1-2012

1 9 1 4 1 0 1 6 1 9 1 1-2012 1 3 1 4 1 9 1 1 1 2 1 9 1 4 1 1 1 2 1 9 1 7 1 4 1 9 1 4 1 7 1 1 1 8 1 9 1 0 1 4 1 9 1 7 1 1 1 7 1 9 1 8 1 7 1 8 1 2 1 9 1 9 1 8 1 2 1 9 1 0 1 2 1 4 1 1 1 6 1 1 1 9 1 9 1 8 1 8 1 8 1 1 1 9 1 8 1 7 1 9 1

Detaylı

Ekip Yönetimi çin Araçlar 85. Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz:

Ekip Yönetimi çin Araçlar 85. Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz: Yorumlar: Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz: Ekibin yapt n görmekten en çok hoflland m fley: Ekip Yönetimi çin Araçlar 85 EK P K ML DE ERLEND RMES Ekibinizin

Detaylı

ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE. Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir.

ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE. Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. ARISTO 88 ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE 1. KONU 213 say l Vergi Usul Kanunu nun (VUK) 142, 143,

Detaylı

The Future Tense (Gelecek Zaman) will, be going to yap lar Time Expressions (Zaman Sözcükleri) tomorrow : yar n, next week: gelecek hafta, next year

The Future Tense (Gelecek Zaman) will, be going to yap lar Time Expressions (Zaman Sözcükleri) tomorrow : yar n, next week: gelecek hafta, next year ! ÜN TE III KONULAR The Future Tense (Gelecek Zaman) will, be going to yap lar Time Expressions (Zaman Sözcükleri) tomorrow : yar n, next week: gelecek hafta, next year : gelecek y l, next month: gelecek

Detaylı

C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER

C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER 1. Patates ve sütün miktar nas l ölçülür? 2. Pinpon topu ile golf topu hemen hemen ayn büyüklüktedir. Her iki topu tartt n zda bulaca n z sonucun ayn olmas n bekler misiniz?

Detaylı

Beynimizi Nas l De ifltiriyor? Çeviri: DEN Z BENER

Beynimizi Nas l De ifltiriyor? Çeviri: DEN Z BENER Beynimizi Nas l De ifltiriyor? Çeviri: DEN Z BENER nternet, her fleyi de ifltirdi Hat rlamak ve zihnimizi kullanmak konusunda, geleneksel yöntemlerimizden h zla uzaklafl yoruz. Be endi imiz bir yeme in tarifini,

Detaylı

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü şu that (something relatively nearby) şu ekmek o that (something further away) o dondurma

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü şu that (something relatively nearby) şu ekmek o that (something further away) o dondurma Recap Çoğullar ler If the final vowel is a, ı, o or u, then use lar. limonlar, çocuklar If the final vowel is e, i, ö or ü, then use ler. zeytinler, ekmekler This, That, These and Those bu this bu limon

Detaylı

1 Ekim 2008 sabah tüm sabah kamuoyunda ad na Sosyal Güvenlik Reformu

1 Ekim 2008 sabah tüm sabah kamuoyunda ad na Sosyal Güvenlik Reformu mali ÇÖZÜM 177 GENEL SA LIK S GORTASI LE HAYATIMIZDA NELER DE fiecek? Ali TEZEL* 1-G R fi 1 Ekim 2008 sabah tüm sabah kamuoyunda ad na Sosyal Güvenlik Reformu ad verilen 5510 say l Sosyal Sigortalar ve

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. Projenin Amacı... 2. 2. Proje Yönetimi... 2. 3. Projenin Değerlendirilmesi... 2. 4. Projenin Süresi... 2. 5. Projenin Kapsamı...

İÇİNDEKİLER. 1. Projenin Amacı... 2. 2. Proje Yönetimi... 2. 3. Projenin Değerlendirilmesi... 2. 4. Projenin Süresi... 2. 5. Projenin Kapsamı... 0 İÇİNDEKİLER 1. Projenin Amacı...... 2 2. Proje Yönetimi... 2 3. Projenin Değerlendirilmesi... 2 4. Projenin Süresi... 2 5. Projenin Kapsamı... 2 6. Projenin Saklanması... 3 7. Proje ve Raporlama... 3

Detaylı

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK 2009 8.SINIF SBS SINAV SORUSU 6. Yukarıdaki tablo 1906 yılında Osman Hamdi Bey tarafından yapılmıştır. Tablonun adı Kaplumbağa Terbiyecisi dir. Bu tabloyla ilgili aşağıdaki

Detaylı

Bilgi A ac n n Kültürel Miras E itimleri başlığı alt nda, gençlerin dile gelen yap lar n öykülerine kulak kesildi i Kentin ncir Çekirdekleri projesi

Bilgi A ac n n Kültürel Miras E itimleri başlığı alt nda, gençlerin dile gelen yap lar n öykülerine kulak kesildi i Kentin ncir Çekirdekleri projesi Bilgi A ac n n Kültürel Miras E itimleri başlığı alt nda, gençlerin dile gelen yap lar n öykülerine kulak kesildi i Kentin ncir Çekirdekleri projesi var. Proje Tan t m Neler Yapaca z? Proje, gençlerin,

Detaylı

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sn. Veysel Eroğlu nun katılımları ile gerçekleştiriyor olacağımız toplantımıza katılımlarınız için teşekkür ediyor,

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Zafer Duygu 2. Doğum Tarihi : 11.08.1976 3. Unvanı : Yardımcı Doçent Doktor 4. Öğrenim Durumu : Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y.

Detaylı

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. SBS PRACTICE TEST 2 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. 3. Konuşma balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcükleri seçiniz I am your true friend Mehmet. A true friend

Detaylı

Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i

Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i Devrim ÖZDEM R ALICI * Özet Bu ara t rmada 2002-2003

Detaylı

4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI

4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI 4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI Resul KURT* I. G R fi Ülkemizde 4447 say l Kanunla, emeklilikte köklü reformlar yap lm fl, ancak 4447 say l yasan n emeklilikte kademeli

Detaylı

K.S.Ü. MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME ÖDEVİ / BİTİRME PROJESİ DERSLERİ İLE İLGİLİ İLKELER

K.S.Ü. MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME ÖDEVİ / BİTİRME PROJESİ DERSLERİ İLE İLGİLİ İLKELER K.S.Ü. MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME ÖDEVİ / BİTİRME PROJESİ DERSLERİ İLE İLGİLİ İLKELER 1- TANIM K.S.Ü. Müh. Mim. Fakültesinin Tekstil Mühendisliği Bölümünde Bitirme

Detaylı