Hükümet Üzerine İkinci İnceleme *

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Hükümet Üzerine İkinci İnceleme *"

Transkript

1 Hükümet Üzerine İkinci İnceleme * John Locke Mülkiyet Üzerine 25. İster, insan doğduğu anda kendini koruma hakkı vardır diyen ve dolayısıyla da insanın yeme, içme ve kendi varlığını sürdürmek için doğanın sağladığı diğer benzeri şeylere hakkı vardır diyen doğal aklı alalım; ister, dünyada Tanrı tarafından bağışlanmış bu şeylerin, Adem e, Nuh a ve Oğullarına verildiğini açıklayan vahyi alalım, şu açıktır ki, - Kral Davut un yeryüzü insanların çocuklarına verilmiştir (CXV. 16 da) dediği gibi,- Tanrı, dünyayı insanoğluna ortaklaşa vermiştir. Ancak bu varsayım yapıldığında, bir şey üzerinde bir kişinin nasıl mülkiyet sahibi olacağı, bazılarına çok büyük bir sorun olarak görünür. Bu soruya şu cevabı vermekle kendim de tatmin olmayacağım: Eğer mülkiyeti, Tanrı nın dünyayı Adem e ve Adem in nesline ortaklaşa verdiği biçimindeki bir varsayım üzerine kurmak zor ise, Tanrı nın dünyayı Adem e ve Adem in zürriyetini dışlayacak biçimde ardışık mirasçılarına verdiği biçimindeki bir varsayım üzerine de, evrensel bir monark dışında bir kimsenin, herhangi bir mülkiyet e sahip olabileceğini kurmak olanaksızdır. Ancak, Tanrı nın insanoğluna ortaklaşa verdiği dünyanın, belirli bölümleri üzerinde, bütün ortakların açık bir anlaşması olmaksızın, insanın nasıl olup da bir mülkiyet hakkına sahip olabileceğini göstermeye gayret edeceğim. 26. Dünyayı insanlara ortaklaşa vermiş bulunan Tanrı, onlara aynı zamanda dünyayı, yaşamın en iyi olanaklarını ve refahı sağlayacak biçimde kullanmaya yönelik aklı da vermiştir. Yeryüzü ve yeryüzündeki her şey, insana varlığını sürdürmek ve rahatlığını sağlamak için verilmiştir. Yeryüzünün doğal biçimde ürettiği bütün meyveler ve beslediği bütün hayvanlar, doğanın içten gelen gücü tarafından üretildiklerinden, * Eserin tamamı Ebabil Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştır. Bu yazıda eserden seçilmiş bazı bölümler yer almaktadır.

2 insanoğluna ortaklaşa biçimde aittirler. Doğal durumda, bulunmalarından dolayı, hiç kimse bunların herhangi biri üzerinde diğer insanları dışlayacak biçimde asli özel bir hükümranlığa sahip değildir. Ancak buna rağmen, bu ürünler insanların kullanımı için verilmiş olduklarından, belirli birinin kullanımına ya da yararlanmasına açılmadan önce, zorunlu olarak, belirli biçimlerde mal edinilebilmelidirler. Çitlemeyi bilmeyen ve genelde henüz kiracı olan vahşi Amerikan Yerlisini besleyen meyveler, geyik ya da karaca eti, onun ve sadece onun olmalıdır. Yani bunlar onun bir parçası olmalıdır: Bu Amerikan Yerlisinin yaşamını sürdürmesi için bu üründen herhangi bir yarar sağlamadan önce, başkalarının bu ürüne ilişkin herhangi bir hakkı kalmamış olmalıdır. 27. Yeryüzü ve diğer bütün ast yaratıklar insanların tümüne ortaklaşa biçimde ait olmasına rağmen, her insan kendi kişisi üzerinde bir mülkiyete sahiptir. Bu mülkiyette, kişinin kendisinden başka hiç kimsenin herhangi bir hakkı yoktur. Diyebiliriz ki, insan bedeninin emeği ve elinin işi tam anlamıyla kendisinindir. Şu halde, insanın, doğanın kendisine verdiği ve onda bıraktığı şeyleri, emeğini katarak ve kendi özüne ait olan şeyleri karıştırarak bu durumun içinden çıkarması, bu şeyleri, kişinin mülkiyeti yapar. Bu şey, içine emek eklemlenerek ortak doğa durumundan çıkarıldığından, diğer insanların müşterek hakkı bu şeyden dışlanmış olmaktadır. Emek, emekçinin sorgulanamaz mülkiyeti olduğundan, bu kişi (emekçi) dışında hiç kimse, bir kez emeğini katmış olduğu şeye sahip olma hakkına sahip olamaz. Bu söylenenler, en azından, başkaları için de ortaklaşa biçimde, yeterli ve aynı nitelikte iyi şeylerin kaldığı yerde geçerlidir. 28. Bir meşe ağacının altından aldığı meşe palamuduyla ya da ormandaki ağaçlardan topladığı elmalarla beslenen kişi, bu şeyleri, kesin olarak kendine edinmiş bulunmaktadır. Hiç kimse, bu besinlerin, sadece bu kişinin olduğunu inkar edemez. Şu halde şunu soruyorum: Bunlar ne zaman onun olmaya başlamıştır? Onları sindirdiği zaman mı? Yediğinde mi? Pişirirken mi? Eve getirdiği zaman mı? Topladığı zaman mı? Şu açıktır ki, eğer ilk toplama bunları onun yapmıyorsa, başka hiçbir şey, bunları onun yapamaz. Şöyle ki, emek, bunlarla müşterek olan arasına bir ayrım koyar: Emek bu şeylere, her şeyin müşterek anası olan doğanın katmış olduğundan daha fazlasını katmış bulunmaktadır ve dolayısıyla bunlar, kişinin özel hakkı haline gelmiştir. Bu durumda, herhangi birisi, kişinin bu biçimde edinmiş olduğu bu meşe palamutlarının ve elmaların bu kişiye ait olması konusunda, bütün insanların onayı olmadığı için, bunları kendine

3 edinme hakkı olmadığını söyleyebilir mi? İnsanın herkese ortaklaşa ait olan bu şeyleri kendisinin varsayması hırsızlık mıydı? Eğer bu tür bir onay zorunlu olsaydı, Tanrı nın vermiş olduğu bolluğa rağmen, insan açlıktan ölmüş olurdu. Anlaşma gereği mülkiyetin müşterek kaldığı yerlerde, müşterek olan bir şeyin bir bölümünü almanın ve doğa durumunun içindeki bu bölümü, doğa durumunun dışına çıkarmanın, müşterek olanın kullanımda olmadığına bakılmaksızın, mülkiyetin başlangıcı olduğunu görürüz. Dolayısıyla, şu ya da bu bölümü almak, bütün ortakların açık bir onayına bağlı değildir. Böylece, diğerleriyle birlikte müşterek bir hakka sahip olduğum atımın ısırmış olduğu otlar; hizmetlimin kesmiş olduğu çimenler; herhangi bir yerde kazmış olduğum maden filizi; başka birinin onayı ya da rızası olmaksızın mülkiyetim olur. Bana ait olan emek, bu şeyleri, içinde bulundukları müşterek durumdan çıkararak, mülkiyetimi onların içine yerleştirmiş bulunmaktadır. 32. Bu durumda şimdi mülkiyetle ilgili ana sorun, yeryüzünün meyveleriyle ya da yeryüzünde varlığını sürdüren hayvanlarla ilgili değildir. Ana sorun, artık, içinde yer alan ve taşınan diğer her şeyle birlikte yeryüzünün kendisidir. Zannediyorum şu açıktır ki, yeryüzünün mülkiyeti de, ilki* gibi kazanmıştır. Toprak, insan işlediği, ektiği, değerlendirdiği, sürdüğü ve ürünlerinden yararlanabildiği oranda onun mülkiyetidir. İnsan toprağı, tıpkı yeryüzünün meyveleri ve yeryüzünde yaşayan hayvanlarda olduğu gibi, emeğiyle müşterek olandan ayırır. Diğer insanların tümünün bu toprağa ilişkin eşit bir kullanım hakları olduğunu ve dolayısıyla diğer bütün ortakların, insanoğlunun rızası olmaksızın toprağı mülk edinemeyeceğini, onu ortak mülkiyetten koparamayacağını söylemek de toprağı mülk edinen kişinin hakkını geçersiz kılmayacaktır. Tanrı dünyayı bütün insanoğluna ortaklaşa verdiğinde, insana, onu emeğiyle işlemeyi ve insanın aşırı yoksul durumundan kendisini uzak tutmasını emretti. Tanrı ve insanın aklı, insanın yeryüzüne boyun eğdirmesini, -yani, yeryüzünü yaşamın faydası için değerlendirmeyi ve onun üzerinde kendi özü olan bazı şeyleri yani kendi emeğini sürmeyi- emretti. İnsan, Tanrı nın bu emirlerine itaat ederek, yeryüzünün belirli bir bölümüne boyun eğdirdi, onu işledi ve tohum ekti. Böylece bu bölüme kendisinin mülkiyeti olan bir şeyler eklemledi. Bu mülkiyet ki üzerinde başka birinin herhangi bir hakkı yoktu ve kendisine zarar verilmeden sahibinden alınamazdı.

4 Siyasal Toplumların Başlangıcı Üzerine 95. Daha önce söylendiği gibi, insanların tümü, doğa tarafından özgür, eşit ve bağımsız kılınmış olduklarından, hiç kimse, kendi onayı olmaksızın, kendi servetinden yoksun bırakılamaz ve başka birinin siyasal iktidarına tabi kılınamaz. Kişinin, kendisini, doğal özgürlüğünden yoksun kılmasının ve sivil toplumun sınırlamaları içine koymasının tek yolu, insanların birbirleriyle rahat, güvenli ve barışçı bir yaşam sürdürmeleri için, başkalarıyla, insanların mülkiyetlerinin güvenli bir kullanımının ve sivil toplumun üyesi olmayanlara karşı daha büyük güvenliğe sahip oldukları bir topluluğa katılma ve birleşme konusunda anlaşmasıdır. Bu anlaşma herhangi bir sayıdaki insan tarafından yapılabilir, çünkü, geriye kalanların özgürlüğünü zedelemez: Geriye kalanlar, eskiden içinde oldukları doğa durumu özgürlüğü içinde bırakılmışlardır. Herhangi bir sayıdaki insan bir topluluk ya da hükümet oluşturmak için uzlaştıklarında, o anda bütünleşmiş ve bir siyasal bütün oluşturmuş olurlar. Bu siyasal bütün içindeki çoğunluk, diğerleri adına eylemde bulunma ve karar verme hakkına sahiptir. 96. Belirli bir sayıdaki insan, topluluğu, her bireyin onayı ile oluşturduklarından, bunlar, topluluğu, bir bütün olarak eylemde bulunma iktidarıyla donatılmış bir bütün haline getirmiş olurlar ki bu iktidar, sadece çoğunluğun iradesi ve belirlemesi ile eylemde bulunur. Bir topluluğu harekete geçiren tek şey bu topluluğu oluşturan bireylerin onayı olduğundan ve tek bir bütün olan bu topluluğu tek bir yönde hareket ettirmek için bu onay gerekli olduğundan, bu bütünün, daha büyük olan gücün onu taşıdığı yöne doğru hareket etmesi zorunludur ki bu güç, çoğunluğun onayıdır. Aksi taktirde içinde her bir bireyin onayının birleşmiş olduğu ve sürekli olması yönünde anlaşmış olduğu bu bütünün, bir bütünlük; bir topluluk olarak eylemde bulunması ya da sürmesi olanaksızdır. Dolayısıyla her bir kişi çoğunluk tarafından bir karara varılması konusunda vermiş olduğu onayıyla bağımlıdır. Bu yüzden, pozitif yasalarla hareket etme konusunda yetkilendirilmiş meclislerde şunu görürüz ki, kendilerini yetkilendiren pozitif yasaların sayı öngörmemiş olduğu durumlarda, çoğunluğun kararı, bütünün kararının yerine geçer ve elbette ki, tıpkı doğa yasası ve aklın belirlediği gibi, bütünün iktidarını belirler.

5 Siyasal Toplumun ve Hükümetin Amaçları Üzerine 123. İnsan, doğa durumunda, söylendiği kadar özgür olsaydı; yani kendi kişiliğinin ve sahiplenmelerinin mutlak efendisi olsaydı; en büyük olana eşit olsaydı ve hiç kimseye tabi olmasaydı, özgürlüğünü niçin terk edecekti? İnsan niçin bu imparatorluğu bırakacak ve kendisini başka bir iktidarın hükümranlığına ve denetimine tabi kılacaktı? Bunun cevabı açıktır: Doğa durumunda insan bu tür bir hakka sahip olmasına rağmen, bu hakkın kullanımı oldukça belirsiz ve sürekli olarak başkalarının müdahalesine maruzdur. Her kişi diğeri kadar kral olduğundan, her insan diğerinin eşiti olduğundan ve insanların büyük bölümü, insaf ve adaletin kuvvetli gözetleyicisi olmadığından, bu durumda, insanın sahip olduğu mülkiyetin kullanımı oldukça güvenliksiz ve korumasızdır. Bu gerçek, özgür olmasına rağmen insanı, korkular ve sürekli tehlikelerle dolu olan bu durumu terk etmeyi istemeye zorlar. Dolayısıyla insanın, henüz birleşmiş bulunan diğer insanlarla birlikte bir topluma katılmayı amaçlaması ve bunu istemesi ya da insanların, benim genel olarak mülkiyet olarak adlandırdığım, yaşam, özgürlük ve servetlerinin karşılıklı olarak güvence altına alınması için birleşmek fikrine sahip olmaları nedensiz değildir Dolayısıyla insanların devletlerde birleşmelerinin ve kendilerini hükümet altına koymalarının asıl ve ana amacı, mülkiyetlerinin korunmasıdır. Doğa durumunda ise, mülkiyetin korunması konusunda eksikliği duyulan pek çok şey bulunmaktadır. İlk olarak doğru ve yanlışın standardı olması ve insanlar arasındaki bütün uzlaşmazlıklarda karar verilmesinde ortak bir ölçü olması, ortak bir onayla kabul edilmiş ve izin verilmiş yerleşik, kurulu, bilinen bir yasa eksikliği vardır. Çünkü, doğa yasası, bütün ussal yaratıklar için açık ve anlaşılır olmasına rağmen, insanların kendi çıkarları tarafından yönlendirilmeleri ve bir o kadar da yasayı yeterince incelememekten kaynaklanan bilgisizlik nedeniyle, kendi özel durumlarına uygulanması sözkonusu olduğunda, yasayı, onları bağlayan bir kural olarak kabul etmeye yatkın değildirler İkinci olarak doğa durumunda, yerleşik yasalara göre bütün uzlaşmazlıklar konusunda karar verme yetkisiyle donatılmış, bilinen ve tarafsız bir yargıcın eksikliği söz konusudur. Doğa durumundaki her kişi, hem yargıç, hem de doğa yasasının uygulayıcısı olduğundan ve insanlar, kendilerine karşı taraflı olduklarından, insanların kendi olaylarında, hırs ve intikamın, aşırı kızgınlıkla birlikte, insanları aşırı derecede ileriye götürme eğiliminde olması büyük olasılıktır. Oysa insanlar, diğer

6 insanlar söz konusu olduğunda, ihmalkar ve düşüncesiz olduklarından, bir o kadar aşırı ağır olmaya yatkındırlar Üçüncü olarak doğa durumunda, çok defa, haklı olunduğunda, yaptırımı destekleme, arkasında durma ve yaptırımı doğru biçimde uygulama iktidarının eksikliği söz konusudur. Herhangi bir haksızlık yapanlar, haksızlıklarını göçle iyileştirebildiklerinde, nadiren başarısızlığa uğrarlar. Bu tür direnişler, yaptırımı uygulamaya kalkışanlar için, bu yaptırımı, çoğu kez tehlikeli ve sıkça yıkıcı hale getirir Bu yüzden insanoğlu, doğa durumunun bütün ayrıcalıklarına rağmen, içinde kaldığı sürece, aslında kötü bir durumda olduğundan, hızla topluma doğru yönlenir. Bu nedenle, herhangi bir zamanda, herhangi bir sayıdaki insanın bir arada bu durumda yaşadıklarını nadiren görebiliriz. Her insanın başkalarının saldırılarına karşı sahip olduğu cezalandırma iktidarının düzensiz ve belirsiz kullanımı dolayısıyla maruz kaldığı rahatsızlıklar, insanları hükümetin yasaları altında bir korunak elde etmeye ve orada mülkiyetlerinin korunmasını amaçlamaya zorlar. İnsanların her birini, böylesine memnuniyetle, kendi tekil cezalandırma iktidarını, aralarından atanacak birine kullanılmak üzere bıraktıran ya da topluluğun kuralları ya da bu amaçla, insanlar tarafından yetkilendirilmiş olanlar üzerinde anlaşmayı sağlayan şey budur. Hem hükümetlerin ve toplumların kökenlerine ilişkin hakkı ve doğuş nedenini, hem de yasama ve yürütme iktidarlarının her ikisinin de kökenlerine ilişkin hakkı ve doğuş nedenini bunun içinde buluruz Çünkü, doğa durumunda, sahip olduğu masum hazlara ilişkin özgürlüğünü çıkarırsak, insanın iki iktidarı vardır. Birincisi, insanın kendisinin ve başkalarının korunması için, doğa yasası izin verdiği sınırlar içinde, uygun olduğunu düşündüğü şeyleri yapma iktidarıdır. Herkesin ortak olduğu bu yasa sayesinde, kişi ve insanoğlunun geriye kalanı tek bir topluluktur; insanlar, diğer bütün yaratıklardan ayrık bir toplum oluştururlar. Soysuzlaşmış insanın bozulması ve yozlaşması olmasaydı, başka bir topluma gereksinin duyulmayacaktı; insanların bu büyük ve doğal topluluktan ayrılmaları ve pozitif anlaşmayla daha küçük ve bölünmüş birliklerde birleşmeleri için bir zorunluluk olmayacaktı. İnsanın doğa durumunda sahip olduğu diğer iktidar, doğa yasasına karşı işlenmiş suçları cezalandırma iktidarıdır. İnsan, özel -öyle adlandırabilirsem- ya da belirgin bir

7 siyasal topluma katıldığında ve insanoğlunun geriye kalanından ayrılmış bir devletle bütünleştiğinde bu iktidarlardan her ikisini de bırakır İnsan, ilk iktidarını, yani, kendisinin ve insanoğlunun geriye kalanının korunması için uygun olduğunu düşündüğü şeyleri yapma iktidarını, kendisinin ve toplumun geriye kalanının korunmasının gerektirdiği şeylerin, toplumun yaptığı yasalarla düzenlenmesi amacıyla bırakır. Bu toplum yasaları da, insana, doğa yasasıyla verilmiş olan özgürlüğü bir çok alanda sınırlar İkinci olarak, kişi cezalandırma iktidarını tümüyle bırakır ve doğal gücünü (daha önceden, kendi bireysel iradesine göre, uygun olduğunu düşündüğü biçimde, doğa yasasının yürütülmesi için kullandığı doğal gücünü), yasanın gerektirmesi halinde, toplumun yürütme iktidarına yardımcı olma yükümlülüğü altına koyar. Kişi şimdi, toplumun bütünsel gücünün koruması altında olduğu kadar, aynı topluluktaki diğer insanların emeğinden, yardımından ve dostluğundan yararlanarak çok sayıda rahatlığı kullandığı yeni bir durumda olduğundan, toplumun iyiliği, refahı ve güvenliğinin gerektirdiği ölçüde kendisine sağlanmış özgürlüğü de terk etmek zorundadır. Bu terk ediş sadece bir zorunluluk değil fakat aynı zamanda adilanedir de. Çünkü toplumun diğer üyeleri de aynı şeyi yaparlar Ancak insanlar topluma girdiklerinde doğa durumunda sahip oldukları eşitliği, özgürlüğü ve yürütme iktidarını, yasama tarafından, toplumun iyiliğinin gerektirdiği ölçüde kullanılmak üzere toplumun ellerine bırakmalarına rağmen, bu bırakış, sadece herkesin kendisini, kendi özgürlüğünü ve mülkiyetini daha iyi korumak amacını taşıdığından (çünkü ussal bir yaratığın kendi durumunu daha kötüye gitmesi amacıyla değiştirmek isteyeceği kabul edilemez), toplum iktidarının ya da toplumun üyeleri tarafından oluşturulmuş yasamanın, hiçbir zaman ortak yarardan daha öteye gitmesi düşünülemez. Tam tersine, toplum iktidarı ya da yasama, herkesin mülkiyetini, yukarıda anılan, doğa durumunu huzursuz ve güvensiz kılan üç kusura karşı güvenceye almakla yükümlüdür. Dolayısıyla, bir devletin yasama ya da egemen iktidarına sahip olan her kimse, önceden düşünülmemiş hazırlıksız kararnamelerle değil, yayınlanmış ve halk tarafından bilinen, kurumsallaşmış sürekli yasalarla yönetmekle yükümlüdür. Egemen iktidarı kullanacak kişilerin, bu yasalarla uzlaşmazlıklar hakkında karar verecek yargıçları, tarafsız ve dürüst olmalıdır. Bunlar, topluluğun gücünü, ülke içinde, sadece bu tür yasaların yürütülmesinde; dışarıda, yabancıların verecekleri zararları önlemek ya da

8 onarmak ve topluluğu yabancıların tecavüz ve istilalarından korumak amacıyla kullanmalıdırlar. Bütün bunlar, halkın kamusal iyiliğinden, barış ve güvenliğinden başka bir amaca yönelik olmamalıdır. Yasama İktidarının Kapsamı Üzerine 134. İnsanların topluma girmelerinin en önemli amacı, mülkiyetlerini barış ve güvenlik içinde kullanmak olduğundan ve bu amaca ulaşmanın en önemli araç ve vasıtası, bu toplumda oluşturulmuş yasalar olduğundan, bütün devletlerin ilk ve temel pozitif yasası yasama iktidarının oluşturulmasıdır. Yasamayı yönetecek ilk ve temel doğa yasası da, toplumun ve (nihayetinde kamusal yararı oluşturacak olan) toplum içindeki her kişinin korunmasıdır. Bu yasama, devletin sadece egemen iktidarı değildir, fakat, topluluk, bu iktidarı bir kez hangi eller vermişse, yerleştirdiği ellerde, kutsal ve değiştirilemez olan iktidardır. Yine, hangi biçimde tasavvur edilirse edilsin ya da hangi güç tarafından desteklenmiş olursa olsun, yaptırımını, kamunun seçtiği ve atadığı bu yasamadan almayan başka birilerinin fermanı, bir yasanın gücü ve zorlayıcılığına sahip olamaz. Çünkü kamunun seçtiği ve atadığı bir yasama olmadan, yasa, toplumun onayına sahip olamaz. Oysa toplumun onayı, yasanın yasa olmasında kesinlikle zorunlu olan şeydir. Toplum üzerinde, toplumun kendi onayı olmadan; toplumdan alınan bir yetki olmadan, kimsenin yasa yapma 1 iktidarı olamaz. Dolayısıyla, kişinin en kutsal bağlılıklar nedeniyle ödemek zorunda kalacağı bütün itaat yükümlülüğü, nihayetinde bu egemen iktidar içinde sona erer ve bu iktidarın yasalaştıracağı yasalar tarafından yönetilir. Hangi biçimde olursa olsun, toplumun bir üyesinin, yabancı bir iktidara ya da içerdeki ast bir iktidara vermiş olduğu bir yemin, onun, yasamaya karşı olan itaat yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, bu yemin, kişiyi, çıkarılmış olan yasalara karşı bir itaate ya da yasaların izin verdiği şeylerin ötesine gitmeye de zorlayamaz; kişi diğerleriyle birlikte yasamaya vermiş olduğu güvene uygun davranmak zorundadır. Çünkü kişinin, toplumda 1 'Siyasal insan toplumlarının bütününü yönetecek meşru yasalar yapma iktidarı, öylesine aynı toplumlara aittir ki, yeryüzü üzerindeki herhangi bir prens ya da hükümdar, Tanrıdan alınmış kişisel ve acil bir açık görevlendirme olmaksızın ya da yasaları üzerinde uygulayacağı kişilerin onayından türetilmiş bir otorite olmaksızın kendi iradesini uygulaması, saf Uranlıktan daha iyi değildir. Dolayısıyla yasalar, kamunun onayınca yasa yapılmadıkları sürece yasa değildirler.' (Hooker Eccl. Pol. lib. i. sect. 10) 'Dolayısıyla bu noktadan hareketle, şuna dikkat etmek zorundayız ki, doğal olarak siyasal insan çokluğunun bütününü yönetecek tam ve eksiksiz iktidara sahip olmayan kişiler, bizim tam onayımıza sahip olmadıklarından, bu tür bir durumda biz hiç kimsenin emirlerine göre yaşamak durumunda olamayız. Ve yönetilebilmek için parçası olduğumuz topluma onay verdiğimizde, toplum, onay vermemizden önceki herhangi bir zamanda, evrensel bir uzlaşmanın aynısından sonra, aynı şeyi yürürlükten kaldırmadan da vardır. İnsanlardan kaynaklanan yasalar, hangi türden olursa olsun onayla olanaklı olabilir.' (Hooker Eccl. Pol.)

9 egemen olmayan bir güce, sonul olarak itaat yükümlülüğü ile bağlı olabileceğini hayal etmek bile gülünçtür Yasama ister bir ya da daha çok kişinin elinde olsun, ister sürekli olarak ya da aralıklarla toplansın, yine de her devlette egemen iktidar olduğundan; İlk olarak, insanların yaşamları ya da kaderleri üzerinde keyfiliğe sahip değildir ve olması da kesinlikle olanaklı değildir. Yasama, topluma katılan her bir üyenin iktidarının, yasamacı diye adlandırılan kişi ya da kurula aktarılmasından başka bir şey olmadığından, yasamacı, doğa durumunda bulunan kişilerin, topluma girmeden önce sahip olduklarından ve topluluğa aktardıklarından daha fazlası değildir. Çünkü, hiç kimse kendinde bulunan iktidardan daha fazlasını başkasına aktaramaz ve hiç kimse, kendisi ya da bir başkası üzerinde, kendi yaşamını yok edecek ya da başkasının yaşamını ya da mülkiyetini alacak, mutlak ve keyfi bir iktidara sahip değildir. İspatlanmış bulunduğu gibi, bir insan, kendisini başkasının keyfi iktidarına tabi kılamaz. Doğa durumunda da başkasının yaşamı, özgürlüğü ya da serveti üzerinde keyfi iktidara sahip olunamadığından ve doğa yasası insana sadece kendisini ve diğer insanları koruyacak kadar iktidar verdiğinden, devlete ve bu yolla yasama iktidarına bırakabileceği sadece bu iktidardır. Bu yüzden yasama iktidarı bundan fazla iktidara sahip olamaz. Yasamacıların gücü, en son sınırında, toplumun kamusal yararıyla sınırlıdır. 2 Bu iktidar, insanoğlunun korunmasından başka bir amacı olmayan bir iktidardır ve dolayısıyla hiçbir zaman uyruklarını yok etme, köleleştirme ya da planlı olarak yoksullaştırma hakkına sahip değildir. Doğa yasasının zorunlulukları toplumda sona ermez. Birçok durumda bu zorunluluklara daha da yaklaşılır ve bu zorunlulukların gözetleyiciliklerini güçlendirmek amacıyla, insan yasalarına bilinebilir yaptırımlar eklenir. Böylece, doğa yasası yasamacılar için olduğu kadar diğer kişiler için de diğer bir ifadeyle bütün 2 Kamusal toplumları destekleyen iki temel vardır. Birincisi, bütün insanların toplumsal yaşam ve dostluğu dilediği doğal bir eğilimdir. Diğeri, birlikte yaşamaları konusunda birliktelik tarzıyla ilgili, açıkça ya da gizlice üzerinde uzlaşılmış bir düzendir. Son söylenen, bizim, genel yarar yasası olarak adlandırdığımız şeydir: Siyasal bütünün ruhu; parçaların yasalarla canlandırıldığı, bir arada tutulduğu ve ortak yararın gerektirdiği biçimde eylemlerle işlerliğe konulduğu şey. Dışsal bir düzeni ve insanlar arasındaki rejimi hakim kılan siyasal yasalar, insanın isteğini, içsel olarak, inatçı, itaatsiz ve insanın doğasındaki kutsal yasalara ilişkin bütün itaatte muhalif öngörmedikleri taktirde, hiçbir zaman olmaları gerektiği biçimde biçimlenmezler. Sözün kısası, insanın ahlaksız aklı bakımından vahşi bir hayvandan çok az miktarda daha iyi olduğu öngörülmediği taktirde, toplumun uğrunda kurulmuş olduğu ortak yarara engel olmamaları konusunda insanın dış eylemlerini biçimlendirmek için yine de uygun bir şey sağlamazlar. Bunu yapmadıkları sürece de mükemmel sayılmazlar. (Hooker. Eccl. Pol. lib. I, sect. 10.)

10 insanlar için de sonsuz bir kural haline gelir. Yasamacıların, diğer insanların eylemleri için koyduğu kurallar, kendileri eylemleri için olduğu kadar ve diğer insanların eylemleri için de, doğa yasasıyla yani bir bildirim biçimindeki tanrı iradesiyle uyumlu olmalıdır. Temel doğa yasası ise, insanoğlunun varlığının sürdürülmesidir ve bunun aksine olan hiçbir insani yaptırım, iyi ya da geçerli olamaz İkinci olarak, yasama ya da egemen otorite, kendisini, gündelik keyfi kararlarla yöneten bir iktidar olarak göremez. Aksine, bu otorite adalet dağıtmakla; öznelerin (vatandaşların) haklarına, yayınlanmış sürekli kurallar ve önceden bilinen yetkili yargıçlarla karar vermekle yükümlüdür. Doğa yasası yazısız olduğundan ve dolayısıyla insanların akıllarından başka hiç bir yerde bulunamadığından, önceden kurulu bir yargı yeri yoksa, tutku ya da çıkarları yüzünden yasayı yanlış ifade eden ve yanlış uygulayan kişiler, hatalı oldukları konusunda kolay ikna edilemezler. Dolayısıyla özellikle her kişinin kendi olayında doğa yasasının yargıcı, yorumcusu ve uygulayıcısı olduğu durumlarda, doğa yasası, hükmü altında yaşayanların haklarını ve mülkiyetlerinin çerçevesini belirlemede yerine getirmesi gereken işlevi göremez. Kendi açısından hakka sahip olan kişi, sadece kendisinin sıradan bireysel dayanma gücüne sahip olduğundan, zararlara karşı kendini savunmada ya da suçluyu cezalandırmada yeterli güce sahip değildir. İnsanlar, doğa durumunda mülkiyetlerinin düzenini bozan bu uygunsuzluktan kaçınmak için toplumlar içinde birleştiler. Bu sayede, mülkiyetlerini koruyabilmek ve savunabilmek için bütün toplumun birleşmiş gücüne sahip olabildiler ve her kişinin kendine ait olanı bilebilmesini sağlayan mülkiyeti sınırlarını belirleyen sürekli kurallara sahip olabildiler. İnsanlar bütün doğal iktidarlarını içine girdikleri topluma bırakmalarının ve topluluğun yasama iktidarını uygun olduğunu düşündüğü ellere vermesinin amacı budur. Bu güvenle birlikte, insanlar yayınlanmış yasalarla yönetilebilir oldular. Aksi takdirde insanların barış, huzur ve mülkiyetleri, doğa durumunda olduğu gibi, yine aynı belirsizlik içinde olacaktır. İnsan yasaları, eylemlerini düzenlediği insanlar bakımından bir ölçüdür. Ancak bu ölçüler daha üst düzeydeki ölçülere göre değerlendirilirler. Daha üst düzeydeki bu ölçüler ise Tanrı yasası ve doğa yasasıdır. Dolayısıyla insan yasaları genel nitelikteki bu doğa yasalarına uygun ve hiçbir pozitif Kutsal Kitap yasasıyla çatışmayacak biçimde yapılmalıdır. Aksi takdirde bu yasalar hasta doğmuş olur. İnsanı rahatsızlık verecek bir şeyle sınırlamak akla uygun görünmemektedir. (Hooker 1.3.Sect 9)

11 137. İnsanın, uğrunda doğa durumu özgürlüğünden vazgeçmeyeceği ve kendisini altında bağlamayacağı; insanların yaşamlarını, özgürlüklerini ve talihlerini korumayan ve barış ve huzuru güvenceye almak için mülkiyete ilişkin söz konusu kuralları olmayan mutlak keyfi iktidar ya da sürekli yerleşik kurallara sahip olmayan yönetimlerden hiçbiri, toplumun ve hükümetin amacıyla uyuşmaz. İnsanların kişiliklerine ve servetlerine ilişkin mutlak keyfi bir iktidarı, herhangi birine ya da birden çok kişiye vermeyi ve sınırsız isteklerini, keyfi biçimde onlar üzerinde uygulaması için, yöneticinin eline bir güç vermeyi amaçladıkları ve böyle yapmaya yeterli bir iktidarlarının olabileceği düşünülemez. Bu, insanların, kendilerini, başkalarının verecekleri zararlara karşı haklarını savunma özgürlüğünün olduğu ve tekil bir kişinin ya da gruplaşma içindeki birçok kişinin tecavüzü karşısında, haklarını sürdürme konusunda güç bakımından eşitliğe sahip oldukları doğa durumundan, daha kötü koşullara koymaları demektir. İnsanların kendilerini mutlak keyfi iktidara ve bir yasamacının iradesine bırakmış olduklarını varsaymak, kendi kendilerini silahsız hale getirmeleri; bu kişinin de, dilediği zaman onları bir av haline getirmesi için onu silahlandırmaları anlamına gelir kişinin idaresini elinde tutan tek kişinin keyfi iktidarına maruz kalan biri, ayrı kişinin keyfi iktidarına maruz kalan birinden çok daha kötü koşullardadır. Bu tür bir idareye sahip olan kişinin iradesi, diğer insanların iradesinden kat daha güçlü olmasına rağmen, hiç kimse güvencede değildir. Dolayısıyla, devlet hangi yönetim biçimi altında olursa olsun, yönetici iktidar, geçici emirlerle ve belirsiz kararlarla değil, yayınlanmış ve kabul edilmiş yasalarla hükümet etmelidir. Çünkü insanoğlu, bir çoğunluğun birleşik iktidarıyla, bir ya da birkaç kişiyi, bu kişilerin eylemlerini haklılaştıracak ve bu eylemlere yol gösterebilecek yerleşik ölçülere sahip olmaksızın, bunların keyiflerine göre, anlık düşüncelerinin eseri olan aşırı ve sınırsız kararlarına ya da ölçüsüz ve o ana kadar bilinmeyen iradelerine göre insanları itaate zorlamaları için silahlandırırlarsa, insanoğlu, doğa durumunda olduğundan daha kötü bir durumda olacaktır. Hükümetin sahip olduğu bütün iktidarın, keyfi ve zevke dayalı olmamak zorunda olmasından; sadece toplum yararına yönelik olması gerektiğinden, bu iktidarın sabit ve yayınlanmış yasalarla yürütülmesi gerekir: Bu sayede hem insanlar görevlerini bilebilirler ve yasanın sınırları içinde emniyette ve güvencede olabilirler; hem de yöneticiler kendi görev sınırları içinde kalabilirler ve ellerindeki iktidarı, bilemeyecekleri ve kendileri tarafından istenmeyen amaçlara göre ve bu tür ölçülerle kullanma eğiliminde olmazlar.

12 138. Üçüncü olarak,; egemen güç, herhangi bir kişiden, mülkiyetinin herhangi bir bölümünü, bu kişinin onayı olmadan alamaz. Hükümetin amacı, mülkiyetin korunması olduğundan ve insanlar, bu mülkiyetlerinin korunması için topluma girdiklerinden, zorunlu olarak, insanların mülkiyete sahip oldukları varsayılır ve böyle olması gerekir. İnsanların topluma girmekle mülkiyetlerini kaybedecekleri varsayılamaz; çünkü insanların topluma girmelerinin amacı mülkiyetleridir. Ancak aşırı büyük bir mülkiyete sahip olmak herhangi bir insan için saçmadır. Dolayısıyla toplumdaki insanlar mülkiyete sahip olduklarından, topluluğun yasaları tarafından kendilerine ait kılınmış olan mallara ilişkin bir hakka sahiptirler ki hiç kimsenin bu malları ya da malların bir bölümünü sahiplerinin rızası olmaksızın sahiplerinden almaya hakkı yoktur. Böyle olmazsa, insanların mülkiyetleri de yoktur. Çünkü, benim onayımın aksine, istediği zaman benden mülkiyetimi alma hakkına sahip olabilen biri varsa, ben gerçekte mülkiyet hakkına sahip değilim. Dolayısıyla, bir devletin egemen ya da yasama iktidarının istediğini yapabildiğini ve uyruğun servetini keyfi biçimde düzenlediğini ya da bu servetin herhangi bir bölümünü zevkine göre alabildiğini düşünmek bir hatadır. Bu durum, dağıldığında, üyelerinin, ülkelerinin ortak yasaları altında, diğer insanlarla eşit durumda olduğu; yasamanın tümüyle ya da bir bölümüyle değişken olan meclisten oluştuğu hükümetlerde çok korkulan bir durum değildir. Ancak yasamanın sürekli, her zaman varolan bir meclis olduğu ya da mutlak monarşilerde olduğu gibi bir kişide olduğu hükümetlerde, bu kişiler, kendilerinin topluluğun geri kalanından farklı çıkarlara sahip olduklarını düşündüklerinden ve dolayısıyla kendi zenginliklerini ve iktidarlarını, insanlardan uygun olduğunu düşündükleri şeyleri alarak, artırmaya eğilimli olacaklarından, hala bir tehlike vardır. Çünkü bu uyruklara hükmeden bu kişinin, herhangi özel bir kişinin mülkiyetinin dilediği bölümünü alma; bunu kullanma ve iyi olduğunu düşündüğü biçimde düzenleme iktidarına sahip olması halinde, mülkiyete ilişkin olarak, bu kişi ve uyruklar arasında iyi ve eşitlikçi sınırlar koyan yasaların varlığına rağmen, kişinin mülkiyeti hiç de güvencede değildir Ancak hükümet hangi ellere verilmiş olursa olsun, daha önce göstermiş olduğum gibi, insanların mülkiyete sahip olabilmesi ve mülkiyetlerini koruyabilmesi koşulu ve amacıyla verilmiş olduğundan, Prens ya da senato, özneler arasında, birinin diğerine karşı mülkiyetlerini düzenlemek için yasalar yapma iktidarına sahip olabilmelerine rağmen, hiçbir zaman öznelerinin mülkiyetinin tümünü ya da bir bölümünü, onların onayı olmaksızın kendilerine alma iktidarına sahip olamazlar. Çünkü

13 bu, gerçekte, insanları mülkiyetsiz bırakmak anlamına gelir. Zorunlu olduğu durumlarda ortaya çıkan mutlak iktidar bile, mutlak olmakla keyfiliği içermez; halen, bazı durumlarda mutlak olunmasını gerektiren nedenle sınırlıdır ve bu durumu gerektiren amaçlarla kuşatılmıştır. Bunu görebilmek için askerlik disiplininin genel uygulamasından daha ötesine gitmek gerekmez. Ordunun korunması ve bu sayede bütün devletin korunması, üst düzeydeki her görevlinin emirlerine mutlak bir itaati gerektirir ve bu emirlerin en tehlikeli ya da akla aykırı olanına bile riayetsizlik ya da itiraz meşru biçimde ölümü gerektirir. Ancak şunu görürüz ki, bir askere, bir topun ağzına doğru yürümesini ya da telef olacağından emin olduğu bir yarıkta durmasını emredebilen bir çavuş, askere parasının bir penisini kendisine vermesini emredemez. Yine görev yerini terk etmesinden dolayı ya da en tehlikeli emirlere riayetsizlikten dolayı askeri ölüme mahkûm edebilen general, yaşam ve ölüme ilişkin bütün mutlak iktidarına rağmen, bu askerin servetinin bir meteliğini bile kullanamaz ya da askerin mallarının bir zerresini bile gasp edemez. Ki bu asker, henüz hiçbir şey emredememektedir ve en küçük bir itaatsizlikten dolayı asılabilmektedir. Çünkü bu tür bir kör itaat, emredenin, sayesinde iktidara sahip kılındığı amaç için; ötekilerin korunması amacı için gereklidir. Ancak askerin malları üzerinde tasarrufta bulunma, hiçbir amacı olmayan bir eylemdir Şu doğrudur ki, hükümet, büyük gelirler olmadan ayakta duramaz ve her kişi kendi payına düşen korumadan dolayı, servetinin sürekliliğini sağlamak için, kendine düşen oranı ödemelidir. Ancak bu ödeme de, insanların kendi onaylarıyla belirlenmelidir. Bu onaylama insanların doğrudan onaylarıyla olabileceği gibi seçilmiş temsilciler aracılığıyla da olabilir. Çünkü herhangi birisi, kendi otoritesiyle, insanlara, insanların bu tür bir onayı olmaksızın, vergi koyma ve toplama iktidarı olduğunu iddia ederse, bu kişi mülkiyet temel yasasını ihlal etmiş olur ve hükümetin amacını bozar. Çünkü başkasının, istediği takdirde, mülkiyetimi alma hakkının olduğu durumda, ben hangi mülkiyete sahip olabilirim ki? 141. Dördüncü olarak,, yasama, yasalar yapma iktidarını başka ellere devredemez. Bu iktidar halk tarafından emanet edilmiş bir iktidar olduğundan, bu iktidara sahip olanlar, bu iktidarı başkasına devredemezler. Halk, tek başına, devlet biçimini belirleyebilir; ki bunu, yasamayı oluşturmak ve yasamanın hangi ellerde olacağını belirlemek yoluyla yapar. Halk, bu tür insanlar tarafından yapılan kurallara itaat

14 edeceğiz ve bu tür insanların çıkardığı yasalarla hükümet edileceğiz dediğinde, başka hiç kimse, halk için, başkalarının yasalar yapabileceğini söyleyemez. Halk da, seçmiş olduğu ve kendisi için yasalar yapma konusunda yetkilendirdiği kişiler tarafından kabul edilmiş yasalar dışında, herhangi bir yasa ile sınırlanamaz. Yasama iktidarı, halktan, gönüllü bir pozitif bağışlama ve oluşumla türetilmiş olduğundan, sadece yasalar yapmak demek olan ve yasamacı yapmak demek olmayan bu iktidar, bu pozitif bağışlamanın ifade ettiğinden başka bir şey olamaz; yasama, yasalar yapma otoritesini devretme ve bu iktidarı başka ellere verme iktidarına sahip olamaz Bunlar, bütün hükümet biçimlerinde, içlerindeki güvenin toplumdan kaynaklandığı; doğa ve Tanrı yasasının, her devletin yasama iktidarı için oluşturmuş olduğu sınırlamalardır. İlk olarak, bu sınırlamalar, özel durumlara göre değişmeyen yayınlanmış sabit yasalara göre yönetmeyi; zengin ve fakir için, mahkemedeki hatırı sayılır kişi ile pulluğundaki köylü için tek bir kurala sahip olmayı amaçlar. İkinci olarak bu yasalar, nihai olarak, kamu yararı amacından başka bir amaç için düzenlenmemelidir. Üçüncü olarak, yasalar, insanların kendileri ya da vekilleri tarafından verilmiş onay olmadıkça, halkın mülkiyeti üzerindeki vergileri artırmamalıdır. Bu sadece, yasamanın her zaman toplantı halinde olduğu ya da en azından, halkın, belirli zamanlarda, kendileri tarafından seçilmek konusundaki yasama bölümünü vekillere saklı tutmadığı hükümetlerde tam olarak geçerli olur. Dördüncü olarak, yasama, yasalar yapma iktidarını ne başkasına devretmelidir ne de devredebilir ya da halkın onu verdiği yerden başka herhangi bir yere verebilir. Tiranlık Üzerine 199. Gasp, bir başkasının üzerinde hak sahibi olduğu iktidarın kullanımı olduğundan, tiranlık, hiç kimsenin üzerinde bir hakka sahip olmadığı, hakkın ötesinde bir iktidar kullanımıdır. Bu, birinin, kendi ellerinde olan iktidarı, iktidar altında bulunanların yararı için değil ama kendi özel, farklılaşmış çıkarı için kullanımıdır. Yönetici, yetkilendirilmiş bile olsa, yasa yerine kendi iradesini kural yaparsa; yöneticinin emir ve eylemleri, halkının mülkiyetlerinin korunmasına yönelik değil de kendi ihtiras,

15 hınç ve açgözlülüğünün ya da diğer çarpık tutkularının tatmin edilmesine yönelikse tiranlık söz konusudur. Hükümetin Çözülmesi Üzerine 211. Hükümetin sona ermesi üzerine birisi hangi açıklıkta konuşursa konuşsun, her şeyden önce, toplumun sona ermesi ile hükümetin sona ermesi arasında bir ayrım yapması gerekir. Topluluğu oluşturan ve insanları, gevşek yapılı doğa durumunun dışına çıkararak, tek siyasal topluma sokan şey, her bir kişinin, diğerleriyle bütünleşmek; bir bütün olarak hareket etmek ve böylece ayrık bir devlet olmak üzere yaptığı anlaşmadır. Bu birliğin sona ermesinin olağan ve neredeyse tek yolu, onlara karşı bir zafer kazanan yabancı gücün akınıdır. Çünkü bu durumda ( insanlar kendilerini tek bir bütünlük ve bağımsız bir vücut olarak sürdürme ve koruma yeteneğine sahip olmadıklarından) burada oluşmuş bulunan bu bütüne ait birlik zorunlu olarak sona ermek durumundadır. Dolayısıyla her kişi, kendi geçimini sağlama ve başka bazı toplumlarda, kendi güvenliğini sağlamak için uygun olduğunu düşündüğü tedbirleri alma özgürlüğünü içeren, daha önceden içinde bulunduğu duruma geri döner. Toplum sona erdiğinde, o toplumun hükümeti de kesinlikle baki kalamaz. Dolayısıyla fetihçilerin kılıçları, çoğu kez, hükümetleri köklerinden koparır ve boyun eğdirilmiş ve dağıtılmış halk yığınını, onları şiddetten korumak durumunda olan toplumun koruyuculuğundan ve topluma olan bağlılıklarından ayırmak suretiyle toplumları parçalara böler. Dünya hükümetlerin bu yolla sona ermesi konusunda öylesine iyi eğitilmiş ve dünyada hükümetlerin bu yolla sona ermesine öylesine ileri derecede izin verilmiştir ki, bu konuda daha çok şey söylemeye gerek bulunmamaktadır: Toplumun sona erdiği yerde, hükümetin de baki kalamayacağını ispatlamak için kanıt eksikliği de bulunmamaktadır: Tıpkı, bir evin ayakta durması için gerekli olan duvarlarının içindeki malzemelerin bir kasırgayla parçalanması ve dağılması durumunda ya da bir depremle, karmaşık bir yığın haline gelmesi durumunda, evin varolmasının olanaksız olması gibi Hükümetler, bu alt-üst oluştan başka yollarla da sona ererler: İlk olarak; hükümetler yasama değiştiğinde sona ererler. Sivil toplum, kendisini oluşturanlar arasındaki bir barış durumu olduğundan; sivil toplum üyelerinin yasama organlarına vermiş oldukları hakemlik görevi sayesinde, belirli kişiler arasında doğabilecek uzlaşmazlıkları sona erdirecek olan savaş durumunun dışlandığı bir durum olduğundan, bir devletin üyelerinin birleşmesi ve yapışık canlı bir bütün içinde kaynaş-

16 ması, yasamaları sayesinde olanaklıdır. Yasama, devlete biçim, yaşam ve birlik veren ruhtur. Münferit üyeler karşılıklı etkileşimlerini, duygudaşlıklarını ve bağlantılarını yasamadan elde ederler. Dolayısıyla yasama parçalandığında ya da dağıldığında, bunu, sona erme ve ölüm izler. Toplumun özü ve birliği, tek bir iradeye sahip olmaktan ibaret olduğundan, yasama, çoğunluk tarafından bir kez oluşturulduğunda, bu iradeyi açıklama yetkisine sahip olur ve bu iradeyi eski biçimiyle muhafaza eder. Yasamanın oluşturulması, toplumun ilk ve temel eylemidir. Bu eylemin amacı, kişilerin talimatları doğrultusunda; halkın onay ve atamasıyla yetkilendirilmiş kişiler tarafından yapılan yasaların sınırları dahilinde, insanların birliğinin sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bu öyle bir yetkilendirmedir ki, bu yetkilendirme olmadan onlardan biri ya da birileri, diğerlerini bağlayıcı yasalar yapma yetkisine sahip olamaz. Biri ya da daha çok sayıda kişi, halk tarafından yasa yapmak üzere atanmamış olduğu halde, yasa yapmaya kalkarlarsa; bu kişiler yetkisiz olarak yasalar yapmış olurlar ve bu nedenle halk bu yasalara uymakla yükümlü değildir. Bu yetkisizlik nedeniyle, insanlar yeniden tabiiyet ilişkisinin dışına çıkarlar ve yetkisiz biçimde, kendilerine bir şeyleri zorla uygulamaya kalkan kişilerin baskılarına karşı tam bir direnme özgürlüğü içinde olduklarından, kendilerine, kendileri için en uygun olduğunu düşündükleri yeni bir yasama oluşturabilirler. Toplumun temsil yetkisi vermesiyle kamusal iradeyi açıklamaya yetkili kılınanlar, yasamadan dışlandıklarında ve bu alan, bu tür bir yetki ya da temsil yetkisine sahip olmayanlar tarafından gasp edildiğinde, her bir kişi kendi iradesini yönetme yetkisine sahip olur Bu ve buna benzer durumlarda hükümet çözüldüğünde, insanlar kendilerine, kendi güvenlikleri ve yararları için en uygun buldukları, kişilerin değişimi ya da biçimin değişimi ya da her ikisinin birden değişimi yoluyla, diğer yasamadan ayrılıp, yeni bir yasama oluşturma özgürlüğündedirler. Çünkü toplum, hiçbir zaman, sahip olduğu, sadece kurulu bir yasama ve yasamanın yaptığı yasaların tarafsız, hakça bir uygulamasıyla gerçekleştirebilecek olan kendisini koruma doğal ve temel hakkını, bir başkasının hatası nedeniyle, kaybetmez. Ancak insanoğlunun durumu, herhangi bir çare bulmanın çok geç olacağı zamana kadar bu çareyi kullanma yeteneğine sahip olmayacak

17 kadar perişan değildir. Baskı ve hile yoluyla ya da yabancı bir iktidara devredilmiş olmakla eski hükümetleri gittiğinde, insanlara, kendilerine yeni bir yasama kurmalarını söylemek, aslında onlara çok geç kalınmış olunduğu halde yardım umabileceklerini ve kötülüğün tedavi edilebilme sınırlarını aştığını söylemektir. Bu ise, gerçekte, insanları önce köle olmaya ve sonra da özgürlüklerine dikkat etmeye davet etmekten ve zincirleri vurulduğunda, özgür bir insan gibi davranabileceklerini söylemekten başka bir şey değildir. Durum yaklaşık olarak bu ise, yapılan şey, yardım değil daha çok alay etmektir. İnsanlar tam bir tiranlık altına girinceye kadar, tiranlıktan kaçınacak araçlara sahip değillerse, tiranlığa karşı asla güvencede olamazlar. Dolayısıyla insanlar sadece tiranlıktan kurtulma hakkına sahip değildirler, ama onu önleme hakkına da sahiptirler Dolayısıyla ikinci olarak hükümetin çözüldüğü bir başka yol daha vardır ve bu yol yasamanın ya da prensin ya da onlardan herhangi birinin, insanların güvenine aykırı hareket etmesidir. İlk olarak, Yasama kendisine duyulan güvene aykırı hareket ederse, yani, yasamacılar öznenin mülkiyetine tecavüz etmeye kalkışırlarsa ve kendi kendilerini ya da topluluğun herhangi bir bölümünü, insanların yaşamlarının, özgürlüklerinin ya da talihlerinin efendileri ya da keyfi düzenleyicileri haline getirirlerse hükümet çözülür İnsanların topluma girmelerinin nedeni mülkiyetlerinin korunmasıdır; insanların bir yasama organı seçmelerinin ve onu yetkilendirmelerinin nedeni, iktidarı sınırlamak ve toplumun her parçasının ve üyesinin hükümranlığını ılımlılaştırmak için, toplum üyelerinin mülkiyetlerine, çitler ve nöbetçiler gibi görev yapacak olan kurallar ve yasalar yapılmasını sağlamaktır. Çünkü, herkesin topluma girerek güvenceye almayı planladığı ve insanların, uğruna, yasamacıları yaratarak kendilerini onlara sunmalarını sağlayan şeyi yok edecek bir iktidara sahip bir yasamanın, hiçbir zaman toplumun iradesi olduğu düşünülemeyeceğinden, yasamacılar insanların mülkiyetlerini almaya ve yok etmeye ya da insanları keyfi iktidar altında köleliğe indirgemeye kalkıştıklarında, kendilerini, bu kalkışma üzerine artık herhangi bir itaat yükümlülüğü kalmamış olan ve Tanrı nın güç ve şiddete karşı bütün insanlara sağladığı ortak sığınağa terkedilmiş olan insanlarla bir savaş durumuna sokarlar. Dolayısıyla yasama ne zaman ki toplumun bu temel kuralını ihlal ederse ve ister insanların yaşamları, özgürlükleri ve servetlerine ihtiras, korku, budalalık nedeniyle, ister bozulma nedeniyle kendisi el koymaya kalkışırsa, ister insanların yaşamları, özgürlükleri ve servetleri üzerinde başkalarının

18 ellerine mutlak bir iktidar verirse, bu güven ihlali nedeniyle, insanların tamamen tersi amaçlarla vermiş oldukları iktidarı kaybeder. Bu durumda iktidar, doğal özgürlüklerine yeniden başlama hakkı olan insanların eline geçer ve (uygun olduğunu düşündükleri) yeni bir yasamanın kurulmasıyla, uğrunda topluma girmiş oldukları güvenlik ve emniyetlerini sağlamış olurlar. Burada yasamaya ilişkin genel olarak söylemiş olduğum her şey, hem yasamada bir payı bulunan, hem de yasanın egemen yürütmesinde bir payı bulunan ve bundan dolayı kendisine çifte güven verilmiş olan egemen yürütme için de geçerlidir. Çünkü egemen yürütme kendi keyfi iradesini toplumun yasalarının yerine koyduğunda, hem yasama hem de yürütme iktidarlarına aykırı eylemde bulunmuş olur. Yürütme, temsilcileri bozmak ve onları kendi amaçları doğrultusunda elde etmek için toplumun gücünü, hazinesini ve görevlerini kullandığında, kendisine karşı duyulan güvene de aykırı davranmış olur. Yine yürütme, seçmenleri açıkça önceden angaje ettiğinde, onları seçimleri konusunda zorladığında, planlarını gerçekleştirmek için yalvarmalar, tehditler, söz vermeler ya da başka yollarla kişileri kazandığında ve bu kişileri, el altından neyi seçeceklerine ve neyi uygulayacaklarına ilişkin söz verdirdiği kişileri kullandığında, kendisine verilen güvene aykırı hareket etmiş olur. Böylece adaylar ile seçmenleri ayarlamak ve seçim yollarını yeniden biçimlendirmek, hükümeti kökünden koparmak ve kamu güvenliğini temelinden zehirlemekten başka nedir? İnsanların temsilcilerini seçme hakkını, mülkiyetlerinin çitleri olarak, kendilerinde saklı tutmalarının nedeni, seçilmiş temsilcilerinin, her zaman özgür biçimde seçilmeleri ve özgürce seçilmiş olduklarından dolayı da, özgür eylem ve istişare ile, olgun tartışmalar ve incelemeler sonucu, devletin gereklerinin ve kamu yararının muhakeme sonucu ortaya çıkan gereğini yerine getirmek olduğundan, insanlar seçme hakkını başka amaçla kullanamazlar. Yapılan tartışmaları duymadan ve nedenleri bütün yönleriyle tartmadan oylarını vermiş olanlar, seçme hakkını kullanma yeteneğinden yoksundurlar. Halkın gerçek temsilcilerini ve toplumun yasa yapıcılarını seçmek adı altında, buna benzer bir meclisi hazırlamak ve kendi iradesinin ilan edilmiş suç ortaklarını oluşturmaya kalkışmak, kesinlikle, karşılaşılması olanaklı olan bir güven bunalımı olduğu kadar, hükümeti yıkmaya yönelik mükemmel bir planın da ilanıdır. Buna, birisinin, böyle bir kurgunun önünde engel oluşturan her şeyin yok edilmesi ve bertaraf edilmesi için, aynı amaca yönelik ödül ve cezaları gözle görülür biçimde kullandığı ve tüm yasa saptırma sanatlarından yararlandığı, ülkenin özgürlüğünün açıklanmasına onay vermediği ve mutabık olmadığı eklenecek olursa, bu kişinin ne yapmakta olduğu konusunda kuşku

19 duyulamaz. Toplumda hangi iktidara sahip olurlarsa olsunlar, bu iktidarın ilk kurumsallaşmasında, iktidarı, iktidarın taşıdığı güvene aykırı biçimde kullanan kişileri belirlemek kolaydır ve bu tür bir şeyi bir kez yapmaya kalkışmış olan kişinin artık güvenilemez biri olduğunu görmemek olanaksızdır Buna ilişkin olarak belki de şu söylenecektir: İnsanlar cahil ve her zaman hoşnutsuz olduklarından, hükümetin temellerini insanların istikrarsız fikirlerine ve belirsiz mizaçlarına bırakmak, hükümeti kesinlikle batmaya maruz bırakmak demektir, insanlar eski hükümete alındıklarında, yeni bir yasama kurabiliyorlarsa, hiçbir hükümet uzun süre yaşayamaz. Buna ilişkin olarak, ben tamamen zıt bir şey söylüyorum: İnsanlar, bazı kişilerin zannettikleri gibi eski hükümet biçimlerini o kadar kolay bırakmazlar. İnsanlar alışkın oldukları çerçevede kabul edilmiş hataları düzeltmeye çok zor ikna edilirler. Herhangi bir asli kusur ya da zamanla veya bozulmayla oluşan arızi bir kusur varsa, bütün dünya bu kusurun düzeltilmesi için bir fırsat olduğunu görse bile, insanları bu konuda değiştirmek kolay bir şey değildir. İnsanların eski kurumlarından vazgeçmeleri konusundaki bu yavaşlıkları ve nefretleri, bu çağda ve eski çağlarda, bu ülkede de görülmüş olan bir çok devrimde, kral, lortlar ve avam kamarasından oluşan eski yasamaya hala bağlı kalmamızı ya da bazı nafile ara verme girişimlerinden sonra bu yasamaya geri dönmemizi sağlamıştır. Tacın bazı prenslerimizin başından alınması için hangi provokasyonlar yapılmış olursa olsun, bu provokasyonlar, hiçbir zaman, insanları, tacı başka bir hatta yerleştirecek kadar öteye taşımamıştır Hükümetin amacı insanoğlunun yararıdır. İnsanoğlu için en iyi olan şey, insanların, sürekli olarak, tiranlığın sınırsız iradesine maruz kalmaları mıdır yoksa yöneticilerin, iktidarlarının kullanımında aşırıya gitmeleri ve iktidarlarını, insanlarının mülkiyetlerinin korunması için değil de insanların mülkiyetlerinin yok edilmesi için kullanmaları halinde, karşı gelinmeye tabi bırakılmaları mıdır? 240. Burada, Prens ya da yasama insanların güvenine aykırı hareket ettiğinde kim yargıç olacaktır? genel sorusu sorulacaktır. Prens sadece kendine özgü ayrıcalıkları kullandığında, belki de, insanlar arasında bazı fitneci ve kötüye eğilimli bu insanlar türeyebilir. Buna ilişkin olarak şu cevabı veriyorum: Halk yargıç olmalıdır. Çünkü yargıç olacak kişinin, vekili ya da temsilcisinin doğru ve kendisine verilen güvene uygun davranıp davranmadığını yargılaması gerekir. Ancak vekili atayan kişinin, vekile güveninin kırılması halinde, sahip olduğu vekili, vekil olarak atama yetkisiyle birlikte,

20 hala, vekili azletme iktidarı da olmalı mıdır? Bu, tekil özel insanlar söz konusu olduğunda akla uygunsa, milyonların refahını ilgilendiren ve keza önlenemediği taktirde, kötülüğün daha büyük olduğu ve tamirin çok güç, pahalı ve tehlikeli olduğu en önemli durumlarda neden başka türlü olsun? 241. Ancak bu sorunun (Kim yargıç olmalıdır?) ötesi, hiçbir yargıç yoktur anlamına gelemez. Çünkü, yeryüzünde insanlar arasındaki uzlaşmazlıklara karar verecek bir yargı makamının olmadığı yerde, Tanrı öteki dünyada yargıçtır: Şu doğrudur ki, Tanrı tek başına doğrunun yargıcıdır. Ancak, diğer bütün durumlarda olduğu gibi, bu durumda da, ister başkası kendisini kişiyle bir savaş durumuna koysun ve ister Jephtha nın yaptığı gibi, kişi üstün bir yargıca başvurabilsin, her insan kendisinin yargıcıdır Bir prens ile bazı insanlar arasında, yasanın sessiz kaldığı ya da kuşkulu olduğu bir konuda bir uzlaşmazlık doğduğunda ve bunun önemli bir sonucu varsa, zannederim, bu tür bir durumda uygun hakem halkın bütünü olabilir. Çünkü prense bir güven verilmiş olduğu ve prensin, genel, sıradan yasa kurallarından bağışık tutulduğu durumlarda, herhangi bir insan, kendisini mağdur edilmiş hissederse ve prensin bu güvene aykırı ya da bu güvenin ötesinde hareket ettiğini düşünürse, insanların bu güvenin nereye kadar uzandığını kastettikleri konusunda, kim (bu güveni başlangıçta geçici olarak veren) insanların bütünü kadar uygun bir yargıç olabilir? Ancak prens ya da yönetimdeki kişiler, bu belirlenme biçimini kabul etmezse, Tanrıdan başka başvuracak başka makam kalmaz. Yeryüzünde bilinen bir egemene sahip olmayan ya da yeryüzündeki bir yargıca başvuruya olanak tanımayan kişiler arasındaki güç, içinde, başvurunun sadece Tanrıya yapılabildiği, tam bir savaş durumudur. Bu durumda da, zarar görmüş taraf, bu tür bir başvuruyu yapmanın ve bu başvuru üzerine dayanmanın uygun olduğunu düşündüğü zaman, kendi yargılamasını kendisi yapmalıdır Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, her bireyin, topluma girerken verdiği iktidar, toplum devam ettiği sürece, asla bireylere geri dönemez; her zaman sadece toplulukta kalacaktır. Çünkü, böyle olmazsa topluluk da devlet de olamaz ki bu temel anlaşmaya da aykırıdır. Dolayısıyla, toplum, yasamayı belli bir insanlar meclisine verdiğinde; yasamanın, bu meclisteki insanlar ve onların halefleri tarafından devam ettirilmesini istediğinde; bu amaçla, bu insanlar meclisine haleflerini belirleme talimatı ve yetkisini verdiğinde, yasama, bu hükümet devam ettiği sürece, asla halka geri

Locke'un Siyasal Toplum Anlayışı

Locke'un Siyasal Toplum Anlayışı Locke'un Siyasal Toplum Anlayışı John Locke, on yedinci yüzyıl sonuyla on sekizinci yüzyil başlarının en etkili İngiliz düşünürlerinden biridir. 07.04.2016 / 08:14 SÖZLEŞME VE SİYASAL TOPLUM A. Sözleşme

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI İDARENİN İMAR HUKUKU NEDENİYLE SORUMLULUĞU HAKKINDA GENEL ANALİZ DOÇ.DR. MÜSLÜM AKINCI İMAR ve İDARE Belli bir yerleşim alanının teknik, sosyal ve hukuki araç

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Yeni Borçlar Yasasında Hizmet Sözleşmesi

Yeni Borçlar Yasasında Hizmet Sözleşmesi Yeni Borçlar Yasasında Hizmet Sözleşmesi 04.01.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Yasasına bakacak olursak yeni yasada hizmet

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ Haklarımız, Özgürlüklerimiz 15 temel maddeyi içeren T-şörtler Haklarımız, Özgürlüklerimiz Madde 2 Yaşama hakkı İnsan hakları herkese aittir: her erkeğe, kadına ve çocuğa

Detaylı

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U 2 Sayfa 2 1.Ünite Temel Kavramlar ve Anayasal İlkeler KAMU GÖREVLİLERİ Türkiye de Kamu Görevlilerinin Soyağacı Kamu Görevlileri Kamu i Seçilmişler Yükümlüler Gönüllüler

Detaylı

İNSAN HAKLARı. Kısa Tarihi ve Felsefi Temelleri. Doç. Dr. Doğan Göçmen Adıyaman Üniversitesi-Felsefe Bölümü Adıyaman Üniversitesi 10 Aralık 2010

İNSAN HAKLARı. Kısa Tarihi ve Felsefi Temelleri. Doç. Dr. Doğan Göçmen Adıyaman Üniversitesi-Felsefe Bölümü Adıyaman Üniversitesi 10 Aralık 2010 İNSAN HAKLARı Kısa Tarihi ve Felsefi Temelleri Doç. Dr. Doğan Göçmen Adıyaman Üniversitesi-Felsefe Bölümü Adıyaman Üniversitesi 10 Aralık 2010 İnsan hakları düşüncesi tamamlanmamış bir düşüncedir İnsan

Detaylı

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ 203 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A(III) sayılı Kararıyla ilan edilmiştir. 6 Nisan 1949 tarih ve

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Canlılar hayatta kalmak için güdülenmişlerdir İnsan hayatta kalabilmek

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER KAMU YÖNETİMİ 9.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 Kamu hizmetlerinin yürütülmesi birçok unsur yanında olmazsa olmaz unsur işgücü gereksinimidir. Kamu görevlileri, kamu hizmetinin işgücü unsurunu oluştururlar.

Detaylı

VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI 28-30 MAYIS 2012, İSTANBUL

VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI 28-30 MAYIS 2012, İSTANBUL VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI 28-30 MAYIS 2012, İSTANBUL Yargının Bağımsızlığı ve Yasama ve Yürütme Güçleriyle İşbirliği Türkiye Cumhuriyeti Hâkimler ve Savcılar

Detaylı

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 11 Kasım 2013 tarihli Onbirinci Birleşiminde Oybirliğiyle Kabul olunan İyi İdare Yasası Anayasanın 94 üncü maddesinin (1) inci fıkrası gereğince Kuzey

Detaylı

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI Priştine, 31 Ekim 2012 Nr. Ref.: MMP 304/12 ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI Başvuru No: KO 61/12 Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı tarafından 22 Haziran 2012 tarihinde

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

Dünya Hekimler Birliği, Hasta Hakları Bildirgesi 1

Dünya Hekimler Birliği, Hasta Hakları Bildirgesi 1 Dünya Hekimler Birliği, Hasta Hakları Bildirgesi 1 34. Dünya Hekimler Toplantısı nda kabul edilmiş (Lizbon, Portekiz, Eylül/Ekim 1981), 47. Dünya Hekimler Birliği Kurultayı nda değişikliğe uğramış (Bali,

Detaylı

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN İnsanların bir dinin çevresinde toplanmalarını sağlayan inanç, onların Tanrı nın dürüstlüğüne olan güvenlerinden kaynaklanır. Tanrı yalan söyleyemez. Yalan

Detaylı

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan Nasıl daha çok para kazanabiliriz? Nasıl para sorunlarımızı çözeriz. Bunun herkes için yöntemi farklıdır. Gelin George S.Clason Babil in en zengin adamı adlı kitabında para kazanmak için önerdiği yedi

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19 09/04/2010 BASIN BİLDİRİSİ Anayasa değişikliğinin Cumhuriyetin ve demokrasinin geleceği yönüyle neler getireceği neler götüreceği dikkatlice ve hassas bir şekilde toplumsal uzlaşmayla değerlendirilmelidir.

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2010/7939 Karar No. 2012/15559 Tarihi: 03.05.2012 Yargıtay Kararları Çalışma ve Toplum, 2012/4 İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8 İŞ SÖZLEŞMESİ VEKALET VE ESER

Detaylı

İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ* İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, İnsan haklarının

Detaylı

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 )

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 ) 9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( 17-21 / 02 / 2014 ) HUKUK KURALLARI 2 HUKUK : Bir toplum içinde yaşayan insanların;.) Birbirleriyle

Detaylı

FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI KORUMA DERNEĞİ ÇALIŞMA GRUPLARI VE KOMİTELER YÖNETMELİĞİ

FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI KORUMA DERNEĞİ ÇALIŞMA GRUPLARI VE KOMİTELER YÖNETMELİĞİ FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI KORUMA DERNEĞİ ÇALIŞMA GRUPLARI VE KOMİTELER YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Hukuki Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1 Bu Yönetmeliğin amacı, Fikri Mülkiyet Hakları Koruma Derneği

Detaylı

SCA Davranış Kuralları

SCA Davranış Kuralları SCA Davranış Kuralları SCA Davranış Kuralları SCA paydaşları ile değer yaratmaya, çalışanları, müşterileri, tüketicileri, hissedarları ve diğer iş ortaklarıyla saygı, sorumluluk ve mükemmelliğe dayanan

Detaylı

İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU

İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU 12265 İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU Kanun Numarası : 6570 Kabul Tarihi : 20/11/2014 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih: 29/11/2014 Sayı : 29190 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 55 Amaç ve kapsam MADDE

Detaylı

İNSAN HAKLARI SORULARI

İNSAN HAKLARI SORULARI 1. 1776 Amerikan ve 1789 Fransız belgelerine yansıyan doğal haklar öğretisinin başlıca temsilcisi kimdir? a) J. J. Rousseau b) Voltaire c) Montesquieu d) John Locke 4. Aşağıdakilerden hangisi İngiliz hak

Detaylı

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem ÖZETLE Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem MiLLETiN ONAYIYLA Mevcut Anayasa da Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin başıdır. Sistemin işleyişi, devletin bekası ve vatanın bütünlüğü, Türkiye

Detaylı

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI 1 Nasıl bir anayasa yapım süreci? Maddeleri değil ilkeleri temel alan Ayırıcı değil birleştirici Uzlaşmaya zorlamayan Uzlaşmazlık alanlarını ihmal etmeyen Mutabakatı değil ortak

Detaylı

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8 T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8 Z ;... Sayı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanunu'nda Değ Yapılması

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO Adalet Programı Yargı Örgütü Dersleri ÜNİTE I YARGI, YARGIÇ, MAHKEME VE YARGILAMA KAVRAMLARI YARGI, YARGIÇ, MAHKEME VE YARGILAMA KAVRAMLARI DEVLET ERKLERİ

Detaylı

REKABET FORUMU HUKUK EKONOMİ-POLİTİKA

REKABET FORUMU HUKUK EKONOMİ-POLİTİKA 7REKABET REKABET Ocak 2017, Sayı: 107 REKABET FORUMU FORUMU HUKUK EKONOMİ-POLİTİKA Rekabet Derneği, 20 Mayıs 2004 tarihinde kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Derneğin amacı Türkiye de rekabet ortamının

Detaylı

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 24 Şubat 2014 tarihli Kırkaltıncı Birleşiminde Oybirliğiyle kabul olunan Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası Anayasanın 94 üncü

Detaylı

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 11 Kasım 2013 tarihli Onbirinci Birleşiminde Oybirliğiyle kabul olunan İyi İdare Yasası Anayasanın 94 üncü maddesinin (1) inci fıkrası gereğince Kuzey

Detaylı

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 2-

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 2- ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 2- Değerlendirme Raporu Birey Hak ve Özgürlükleri (I) Yaşam hakkı Kişi dokunulmazlığı Özel yaşamın gizliliği www.tkmm.net 1 2 1. YAŞAM HAKKI Yaşam Hakkı kutsal mı? Toplumun/devletin

Detaylı

ÇEVRE İZİN VE LİSANSLARINDA YENİ DÖNEM

ÇEVRE İZİN VE LİSANSLARINDA YENİ DÖNEM ÇEVRE İZİN VE LİSANSLARINDA YENİ DÖNEM 21.11.2008 tarih, 27061 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Çevre Denetimi Yönetmeliği ve 29.4.2009 tarih, 27214 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan "Çevre Kanununca

Detaylı

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI 3.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER HUKUKUN KAYNAKLARI Yargı organları kararlarını, hukuka dayanan, hukuktan kaynaklanan, hukukun gerektirdiği kararlar olarak sunarlar. Bu açıdan yargı

Detaylı

POLİS ÖRGÜTÜ YURTDIŞI GÖREVLENDİRME TÜZÜĞÜ

POLİS ÖRGÜTÜ YURTDIŞI GÖREVLENDİRME TÜZÜĞÜ POLİS ÖRGÜTÜ YURTDIŞI GÖREVLENDİRME TÜZÜĞÜ (30.3.2015 R.G.50 EK III A.E.239 Sayılı Tüzük) YURTDIŞINDA GÖREV YAPAN PERSONELİN KADROLARI VE DIŞ GÖREV ÖDENEKLERİ YASASI (55/2002, 48/2003, 7/2007, 4/2009,

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI

RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI 1 RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI 1. Amaç Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Politikasının ( Politika ) amacı Nadir Metal Rafineri San. Ve Tic. A.Ş. nin

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ Tutum Tutum bir kişinin diğer bir kişi, bir olay veya çevresi ile ilgili olarak negatif veya pozitif tavırdır. Tutum Tutumlar değerler gibi sosyal ve duygusal inşalardır

Detaylı

Bilgilendirilmiş Onam Alımı ve Hukuki Anlamı

Bilgilendirilmiş Onam Alımı ve Hukuki Anlamı Bilgilendirilmiş Onam Alımı ve Hukuki Anlamı Dr. Osman Celbiş Adli Tıp Profesörü, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Şekil Değiştiren Hekimlik Sanatı İnsanlık tarihi ile başlayan süreç içerisinde belli kurallar

Detaylı

Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini

Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini öne sürmektedir. Her düzey kendi içinde iki ayrı aşamada

Detaylı

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi KANUN (YASA) Kanun Geniş anlamda Dar/Gerçek anlamda Kanun, hukuk kaynaklarından sadece birisidir.

Detaylı

İdari Yargının Geleceği

İdari Yargının Geleceği İdari Yargının Geleceği Av. Zühal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ* * Ankara Barosu. İdari Yargının Geleceği / SİRKECİOĞLU DÖNMEZ Ülkemiz Hukuk Fakültelerinde iki Ana Bilim dalı vardır: Özel Hukuk ve Kamu Hukuku. Özel

Detaylı

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK İLK TÜRK { DEVLETLERİNDE HUKUK Hukuk Anlayışı Hukuk fertlerin bir arada barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan hak ve kanunların bütünüdür. Bir devletin uzun ömürlü olabilmesi için

Detaylı

YENİMAHALLE KENT KONSEYİ ÇOCUKMECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak Ve Tanımlar

YENİMAHALLE KENT KONSEYİ ÇOCUKMECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak Ve Tanımlar YENİMAHALLE KENT KONSEYİ ÇOCUKMECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak Ve Tanımlar Amaç Madde 1- Bu yönergenin amacı; Yenimahalle Kent Konseyi Çocuk Meclisi oluşumunu, organlarını,

Detaylı

TARIM ORKAM-SEN (TARIM VE ORMANCILIK HİZMETLERİ KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI) SENDİKA DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ

TARIM ORKAM-SEN (TARIM VE ORMANCILIK HİZMETLERİ KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI) SENDİKA DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ TARIM ORKAM-SEN (TARIM VE ORMANCILIK HİZMETLERİ KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI) SENDİKA DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ (05.09.2001 - ANKARA) (25/27 NİSAN 2014 MERKEZ GENEL KURULU DEĞİŞİKLİKLERİNİ İÇEREN SON HALİ) 1 I-GENEL

Detaylı

CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER

CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER İsmail ERCAN THEMIS CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM GİRİŞ Birinci Bölüm Suçların Sınıflandırılması ikinci Bölüm Temel Kavramlar I. KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI... 5 II. SİLAH KAVRAMI... 8

Detaylı

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U) TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U) KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ.

Detaylı

Tanrının bize kendinin her. hkla. gun. kadar kararsız ve ""'!S';?'''"'" kural veya

Tanrının bize kendinin her. hkla. gun. kadar kararsız ve '!S';?'''' kural veya hkla Tanrının bize kendinin her gun kadar kararsız ve ""'!S';?'''"'" kural veya Bu çeviri, Locke'un Latince ve W. von 1954'e kadar yazma olarak the Nature" adlı eserin 109~121 m eden ** John Locke 1632-1704

Detaylı

İNSANIN DOĞASI, MÜLKİYET VE İSRAF ÜZERİNE BAZI GERÇEKLER

İNSANIN DOĞASI, MÜLKİYET VE İSRAF ÜZERİNE BAZI GERÇEKLER İNSANIN DOĞASI, MÜLKİYET VE İSRAF ÜZERİNE BAZI GERÇEKLER Prof.Dr.Coşkun Can Aktan I....Yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı Yargı Örgütü Dersleri YARGI, YARGIÇ, MAHKEME VE YARGILAMA KAVRAMLARI Kuvvetler ayrılığı ilkesi-1 Bir devlette, üç erk (kuvvet) vardır: Yasama,

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI GENEL OLARAK Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148. maddesinde yapılan değişiklik ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır. 23 Eylül 2012

Detaylı

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru 1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri 2. Suçun Yapısal Unsurları 3. Hukuka Aykırılık Unsuru 4. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler 5. Suçun Özel Görünüm Biçimleri 1 6. Yatırım

Detaylı

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANLATIM SORULARI 1- Bir siyasal düzende anayasanın işlevleri neler olabilir? Kısaca yazınız. (10 p) -------------------------------------------

Detaylı

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönergenin amacı, Düzce Üniversitesi çalışanlarının yaptığı

Detaylı

Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar

Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar Av. Ömer GÖREN* * Ankara Barosu. Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar / GÖREN Genellikle idari davalarda ve bu incelememiz

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz

Detaylı

SÖKE KENT KONSEYİ ÇOCUK MECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

SÖKE KENT KONSEYİ ÇOCUK MECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar SÖKE KENT KONSEYİ ÇOCUK MECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar AMAÇ Madde 1- Bu yönerge, Söke Kent Konseyi Çocuk Meclisi nin oluşumunu, organlarını, görevlerini ve çalışma

Detaylı

Av. Arslan NARİN ÜST KURUL BAŞKAN YARDIMCISI 2011

Av. Arslan NARİN ÜST KURUL BAŞKAN YARDIMCISI 2011 Av. Arslan NARİN ÜST KURUL BAŞKAN YARDIMCISI 2011 6112 SAYILI KANUNDA YAPTIRIMLAR İDARÎ YAPTIRIMLAR Uyarı İdari para cezası Program durdurma Yayın durdurma Lisans iptali ADLÎ YAPTIRIMLAR Hapis cezası İdari

Detaylı

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU YENİ TÜRK TİCARET KANUNU İsmail YÜCEL İç Ticaret Genel Müdür V. 8 Şubat 2012 Yeni Türk Ticaret Kanunu - Şeffaflık, - Hesap Verebilirlik, - Kurumsallaşma, - Elektronik Ortamda Hukuki İşlem Tesis Edebilme

Detaylı

SİGORTACILIK EĞİTİM MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar

SİGORTACILIK EĞİTİM MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar SİGORTACILIK EĞİTİM MERKEZİ YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete: 26893 Yayım Tarih: 1.6.2008 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar Amaç ve kapsam MADDE1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 3/6/2007

Detaylı

ANKET DEĞERLENDİRME RAPORU. Ankete Katılan Toplam Kişi Sayısı :1426. Cinsiyetiniz?

ANKET DEĞERLENDİRME RAPORU. Ankete Katılan Toplam Kişi Sayısı :1426. Cinsiyetiniz? ANKET DEĞERLENDİRME RAPORU Ankete Katılan Toplam Kişi Sayısı :1426 Cinsiyetiniz? Medeni durumunuz? Eğitim durumunuz? Üniversitede her düzeydeki yöneticiler, kurumla ilgili görevlerinde başarılıdır. Yöneticiler,

Detaylı

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Genel sosyolojinin bir alt dalı. İktisat, din, aile, suç vb

Detaylı

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır: İLTİCA HAKKI NEDİR? 27 Ekim 1946 tarihli Fransız Ana yasasının önsözü uyarınca özgürlük uğruna yaptığı hareket sebebiyle zulme uğrayan her kişi Cumhuriyet in sınırlarında iltica hakkına başvurabilir. 13

Detaylı

MARMARA ÜNİVERSİTESİ PATENT HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ Senato: 08 Mayıs 2012 / 302-4. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MARMARA ÜNİVERSİTESİ PATENT HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ Senato: 08 Mayıs 2012 / 302-4. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar MARMARA ÜNİVERSİTESİ PATENT HAKLARI PAYLAŞIM YÖNERGESİ Senato: 08 Mayıs 2012 / 302-4 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönergenin amacı, Marmara Üniversitesi çalışanlarının

Detaylı

Bilgi Uçurma Politikası

Bilgi Uçurma Politikası Bilgi Uçurma Politikası Naspers, işletme faaliyetlerinin doğruluğuna büyük önem vermektedir. Bu nedenle Naspers, Naspers'in veya onun herhangi bir Çalışanının Uygunsuz Davranışta bulunduğuna inanmak için

Detaylı

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 4. Birinci Kuşak Haklar: Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar

Detaylı

Gelenek ve kadınlara şiddet. Zorunlu evlilik

Gelenek ve kadınlara şiddet. Zorunlu evlilik Gelenek ve kadınlara şiddet Zorunlu evlilik Viyana, 2017 Künye Medya sahibi, editör ve yayıncı: Federal Sağlık ve Kadın Bakanlığı Dep. IV/5, Minoritenplatz 3, 1010 Viyana Grafik tasarım BMGF Viyana, Nisan

Detaylı

T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İTFAİYE DAİRE BAŞKANLIĞI GÖNÜLLÜ İTFAİYECİLİK YÖNETMELİĞİ

T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İTFAİYE DAİRE BAŞKANLIĞI GÖNÜLLÜ İTFAİYECİLİK YÖNETMELİĞİ T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İTFAİYE DAİRE BAŞKANLIĞI GÖNÜLLÜ İTFAİYECİLİK YÖNETMELİĞİ Amaç Madde 1- Bu yönetmeliğin amacı İtfaiyecilik mesleğinin kamuoyuna tanıtılması ve benimsetilmesi, yangın ve

Detaylı

TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK ve TANIMLAR: Amaç Madde 1: Bu yönetmeliğin amacı Ruhsat

Detaylı

İŞ GÜVENLİĞİ İNSAN SAĞLIĞI (EMNİYET-SAFETY) NEDİR?

İŞ GÜVENLİĞİ İNSAN SAĞLIĞI (EMNİYET-SAFETY) NEDİR? İŞ GÜVENLİĞİ İNSAN SAĞLIĞI (EMNİYET-SAFETY) NEDİR? Emniyet kavramı birçok ülkede olduğu gibi; ülkemizde de her seviyedeki kurum, kuruluş, teşkilat ve özellikle bireyler seviyesinde değişik şekillerde ve

Detaylı

D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI. Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet

D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI. Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet D.B. / Türkiye (33526/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Özet Başvuru sahibi İran İşçi-Komünist Partisi ile İran daki İran Eşitlik ve Özgürlük İçin

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ROMANYA ARASINDA HUKUKÎ KONULARDA ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ROMANYA ARASINDA HUKUKÎ KONULARDA ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ROMANYA ARASINDA HUKUKÎ KONULARDA ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASI Türkiye Cumhuriyeti ile Romanya (bundan böyle "Akit Taraflar" olarak anılacaklardır), Ulusal egemenlik, haklarda eşitlik

Detaylı

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik 1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Hakkaniyet, bütün kararların tutarlı, tarafsız ve

Detaylı

ŞİRKETLERDE STRATEJİK YÖNETİM NEDEN ÖNEMLİDİR?

ŞİRKETLERDE STRATEJİK YÖNETİM NEDEN ÖNEMLİDİR? ŞİRKETLERDE STRATEJİK YÖNETİM NEDEN ÖNEMLİDİR? Dr. Murat K.BEZİRCİ CEO / Stratejist 1 Bugün ve gelecekte artık, yöneticilerin kurumlarını yönetmeleri eskisi kadar kolay değildir. Sürekli değişen çevre

Detaylı

Ön İnceleme Çalışması Gizlilik Sözleşmesi

Ön İnceleme Çalışması Gizlilik Sözleşmesi EK 14 Ön İnceleme Çalışması Gizlilik Sözleşmesi 1) Taraflar İşbu Sözleşme, merkezi..., Türkiye adresinde bulunan. (bundan sonra Şirket olarak anılacaktır) ile merkezi., Türkiye adresinde bulunan Turquality

Detaylı

Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği)

Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği) Presentation title Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği) Akın Aksekili Temmuz 2012 Presentation title Geoffrey James En iyi yöneticilerin işyeri, şirket ve takım dinamikleri hakkında temelde farklı

Detaylı

ETİK DEĞERLER VE DÜRÜSTLÜK

ETİK DEĞERLER VE DÜRÜSTLÜK Etik Kavramı ETİK DEĞERLER VE DÜRÜSTLÜK Etik kelimesi köken olarak Eski Yunan'a kadar gider. Etik evrensel olarak kabul gören kurallardır. Etik; doğruyla yanlışı, haklı ile haksızı, iyiyle kötüyü, adil

Detaylı

ODTÜ BİLGİSAYAR TOPLULUĞU

ODTÜ BİLGİSAYAR TOPLULUĞU ODTÜ BİLGİSAYAR TOPLULUĞU TÜZÜK 1. Kuruluş: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Topluluğu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara yerleşkesinde, Kültür İşleri Müdürlüğünün denetiminde çalışmak üzere

Detaylı

ALT İŞVERENLİK YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ALT İŞVERENLİK YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar ALT İŞVERENLİK YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında asıl işveren-alt işveren

Detaylı

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü SAYI: B.07.0.BMK / /02/2009 KONU: Kamu İç Kontrol Standartları

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü SAYI: B.07.0.BMK / /02/2009 KONU: Kamu İç Kontrol Standartları T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü SAYI: B.07.0.BMK.0.24-150/4005-1205 04/02/2009 KONU: Kamu İç Kontrol Standartları BAŞBAKANLIĞA... BAKANLIĞINA... MÜSTEŞARLIĞINA... BAŞKANLIĞINA...

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR?

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. Yrd. Doç. Dr. A. Sait SÖNMEZ İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. Sosyal varlık olmanın gereği olarak insanlar, bir arada yaşamak için ortak kurallar geliştirmeye

Detaylı

İş Yeri Hakları Politikası

İş Yeri Hakları Politikası İş Yeri Hakları Politikası İş Yeri Hakları Politikası Çalışanlarımızla olan ilişkilerimize değer veririz. İşimizin başarısı, küresel işletmemizdeki her bir çalışana bağlıdır. İş yerinde insan haklarının

Detaylı

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet ANAYASAL ÖZELLİKLER Ulus devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde belirli bir nüfus ve egemenliğe sahip bir örgütlenmedir. Ulus-devlet üç unsura sahiptir: 1) Ülke (toprak), 2) Nüfus, 3) Egemenlik (Siyasal-Yönetsel

Detaylı

T.C. Düzce Belediye Başkanlığı VETERİNER İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

T.C. Düzce Belediye Başkanlığı VETERİNER İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ T.C. Düzce Belediye Başkanlığı VETERİNER İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve İlkeler Amaç MADDE 1- (1)Bu Yönetmeliğin amacı Veteriner İşleri Müdürlüğü nün

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı Hukuk Başlangıcı Dersleri HUKUK İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Hukuki İşlemler Hukuki İşlem Türleri Hukuki işlemler çeşitli açılardan sınıflandırılabilir.

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER GİRİŞ Gelişen bilişim teknolojilerinin bütün kamu kurumlarında kullanılması hukuk alanında bir kısım etkiler meydana getirmistir. Kamu tüzel kişileri tarafından bilgisayar teknolojileri kullanılarak yerine

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA Ünite 7 ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA TAKIM ÇALIŞMASI Takım çalışması, belirli sayıda işgörenin, belirli amaçlarla ve belirli sürelerle bir araya gelip sorunların

Detaylı

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ Yönetmen Berat İlk Kurgu-Montaj Mehmet Kocaoğlu Çizer Oğuz Demir Tasarım Pelin Telyak Seslendiren; Gülce Şengül Bu çalışma İstanbul Hollanda Konsolosluğu nun ve İstanbul

Detaylı

Dayanak Madde 3- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın tarih ve 4703/26903 sayılı yazısı esas alınarak hazırlanmıştır.

Dayanak Madde 3- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın tarih ve 4703/26903 sayılı yazısı esas alınarak hazırlanmıştır. T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ TEMSİLCİLİĞİ YÖNERGESİ Amaç, Kapsam, Dayanak Amaç Madde 1. Bu yönergenin amacı; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ndeki demokratik yönetim

Detaylı