Anlatılan bizim hikâyemiz olabilir

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Anlatılan bizim hikâyemiz olabilir"

Transkript

1 Aydınlık 17 Temmuz 2015 Cuma Yıl: 4 Sayı: 174 Paker Bilal den Kahire nin Yanan Melekleri Anlatılan bizim hikâyemiz olabilir HALİL İBRAHİM İZMİRLİ Bayram anıları ÜLKÜ TAMER Yarabıçak: Filozofun düş arayışı SÜHA SERTABİBOĞLU Şam ın at pazarında kişneyen küheylan MECİT ÜNAL

2

3 Aydınlık ÜLKÜ TAMER 17 Temmuz 2015 Cuma 3 Bayram anıları Bayram olunca geçmişe, özellikle çocukluk yıllarına dönüyor insan. Benim her bayram yaptığım gibi lardaki Antep bayramlarını düşünmeden edemiyorum. Kurban Bayramı ya da Şeker Bayramı mı geliyor, annem elimden tutup Mustafa Akınal a götürürdü beni. Mağazadan kumaş seçer, Terzi Nurettin in yolunu tutardık. Ölçüm yeniden alınır, ilk provanın günü bildirilirdi. Nurettin Bey Amca kimbilir kaç elbise dikti bana. Sonra ortağı Mithat aldı onun yerini. Doğrusu o da işinin ustasıydı. Gaziler Caddesi nin iki yanı dişçi, doktor tabelâlarıyla doluydu. Çoğunda Birinci Sınıf Dahiliye Mütehassısı yazardı. İlkokul ikinci sınıfa giderken annem bu doktorlardan birine götürmüştü beni. Tepem atmıştı: İkinci sınıftayım, beni neden birinci sınıf doktoruna götürüyorsun? Bayramdan bir ay kadar önce babam koca listesini açardı önüne. Bayram tebriği gönderileceklerin listesi ni. Bu listede yer alıp da bize iki bayram üst üste tebrik göndermeyenlerin adları silinirdi. Kartlar hazırlanır, zarflar yazılır, postaya verilirdi. Kurban Bayramı nı Şeker Bayramı ndan birazcık daha çok severdim. Kurban Bayramı arifesinde doğduğum için. Perşembeleri banyo günümüzdü; ama arife günleri de tepeden tırnağa yıkanırdık. Babam Kuran okurdu sessizce. Sonuna geldiğinde, başıyla üçümüze işaret ederdi. Sırayla. Önce ben. Sonra Aykut. Sonra Tankut. Ayaklarımızın ucuna basarak usulca yanına giderdik. Okur üfler, saçlarımızı, sırtımızı sıvazlardı. Sadece arife günleri değil, her Perşembe akşamı yapardı bunu. Bayramlarda güneş doğmadan kalkardık. Uyandığımda babam namaza gitmiş olurdu. O döner dönmez bayramlaşma töreni başlardı evde. Yeni elbiselerimizin içinde, önce babamızın elini öper, bayram harçlıklarımızı alırdık. Tam bir lira! Sonra annemizin, ninemizin, Havva Bacı nın ellerini öper, halam Sitti Zeynep in yanına giderdik. Derken postacılar damlardı. İlk ziyaretçiler posta dağıtıcıları olurdu hep. Hiç değişmezdi bu. Kahvelerini içer, Şekerci Hamdi den alınan çikolatin lerini yer, bahşişlerini utangaçlıkla ceplerine koyar, giderlerdi. Sonra Hasibe Bacı gelirdi. Babamın teyze kızıydı Hasibe Bacı. Onu her görüşümde utanırdım. Bana anlattıklarına göre, çok küçükken kâğıda bir daire çizer, ortasına da bir nokta kondururmuşum. Hasibe nin göbeği dermişim buna. Anlatır, gülerlerdi. Hasibe nin göbeği nereden çıkmıştı, çözemedim. Belki bebekken hamamda görmüştüm göbeğini. Yaptığım ilk resim, ne ilk resmi, belki ilk bin resim Hasibe nin göbeği ymiş. Topal Mehmet gelirdi. Bir bacağı takmaydı. Tahtadandı. Avluda tak-tak-tak ları duyunca onun geldiğini anlardık. Uzaktan akrabamızdı, ama babam pek sevmezdi onu. Kaç kere tersledim kerhaneciyi. Yüzsüz herif! derdi. Ben Şükrü Ağabey in yolunu gözlerdim hep. Bayram yerine o götürürdü beni. Önce mantar alıp patlatırdık. Çukurbostan mantar sesinden geçilmezdi. Çatapatları, eve götürmek için, cebime koyardım. Karsambaç içerdik. Atlıkarıncaya binerdik. Atlıkarıncanın sahibi, Yandıııı! diye bağırdı mı, inip Hacivat kahvesinin yolunu tutardık. Küçük kürsülere oturur, Hacivat seyrederdik. Pek hoşlanmazdım Hacivat tan, ama o da bayram töreni nin bir parçasıydı, mutlaka görmek gerekiyordu. Sonra Nakıp Ali nin sinemasına yetişilirdi. Dev Adam a, King Kong a. Genellikle üç film birden oynatılırdı bayram şerefine. Üstelik biri otuz altı kısım tekmili birden olurdu. On birde başlayan gösteri, akşam beşte sona ererdi. Ertesi günkü bayram ziyaretlerine annemle babam beni de götürürdü. Sonradan gazeteci, sinema oyuncusu olan, sınıf arkadaşım Işın Kaan ın babası Hasan Bey lere gidilirdi. Babamın ortağı Hüseyin Bey lere gidilirdi. Nüzhet Hanım annemin en iyi arkadaşıydı. Sonra Numan Bey lere gidilirdi. Tekel fabrikasının müdürüydü Numan Bey. Gözleri görmez olmuştu ansızın. Geçirdiği ameliyatlar bir yarar sağlamamıştı. Her Pazar babam mutlaka ziyaret ederdi onu. Giderken beni de götürürdü. Ona asıl şimdi destek olmamız gerek, derdi. Elini Numan Bey in gözlerinin önünde tutar, Bir gölge filân görüyor musun? derdi. Galiba görüyorum, derdi Numan Bey. Düzelecek, gözlerin açılacak, derdi babam. Açılacak, derdi Numan Bey. Babam, onun bir gölge filân görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu. Gölge filân görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını Numan Bey de biliyordu. Babam ona umut verirken, o da babama umut vermeye çalışıyordu. HHH Ramazanla ilgili bir de anımı aktarayım. Askerliğimi Yedek Subay Öğretmen olarak yapıyordum. Beni İstanbul Okmeydanı nda bir ilkokula vermişlerdi. Okmeydanı şimdiki Okmeydanı değildi o zamanlar. Gecekondular dışında bir tek Şark Kahvesi vardı çevrede. Yoksulluğun simgesiydi. Sınıfta bir gelenek başlatmıştık. Sabahları herkes okula gelmeden önce mutlaka bir gazeteye göz atıyordu. Neredeyse hiçbirinin evine gazete girmiyordu öğrencilerin. Ama Okmeydanı ndaki tek gazeteciyle konuşmuştum; ona gidiyorlar, gazetelerden herhangi birini karıştırıp okula öyle geliyorlardı. İsteyen, sınıfa daha önce gelebilir, masamın üstündeki gazeteleri okuyabilirdi. İlk dersin başında soruyordum: Bugün kimler gazete okudu? Parmaklar kalkıyordu. Herkes okuduğu bir haberi anlatıyordu sırayla: Hindistan da deprem olmuş. 300 kişi ölmüş. Baş ağrısına yeni bir ilâç bulunmuş. İngiltere Dışişleri Bakanı Türkiye ye gelmiş. Bazıları da okudukları başlıkları aktarıyordu sadece: Canavar adam yeğenini doğradı! Böyle şey olur mu? Böyle şey neydi acaba? Ne olmuştu? Kim ne yapmıştı? Onu bilmiyorduk. Olsun! Gazete okuma yolunda, minicik de olsa, bir adım atılmıştı. Bir sabah yine sordum: Bugün kimler gazete okudu? Hiç parmak kalkmadı. Ne o? dedim. Gazete okumadınız mı? Çocuklardan biri ayağa kalktı. Öğretmenim, dedi, Ramazanda gazete okumak günahmış. Dün akşam camide hoca söyledi. Peki, dedim. Siz küme çalışması yapın. Gazetemi açtım. Bütün ders boyunca aynı haberleri belki yüz kere okudum. Ertesi sabah, yüreğim gümbür gümbür, sordum: Bugün gazete okudunuz mu? Bütün parmaklar havaya kalktı. O anda hangi ressam olsa, yüzüme bakarak mutluluğun resmini yapabilirdi. TEBESSÜM MOLASI ALIŞACAKSIN Kingsley Amis anlatıyor: İlk romanım yayımlandıktan bir hafta sonra, kitabımı metroda bir gencin elinde gördüm. Keyifle okuyordu. Yanına gidip kendimi tanıtmadığım için üzüldüm sonradan. Ama, Boş ver, dedim, nasıl olsa böyle şeylere alışacaksın. Daha sonra hiçbir kitabımı kimsenin elinde görmedim. On beş yıl sonra Somerset Maugham Ödülü nü verdiler bana. Yine, Ödüllere de alışacaksın, dedim kendi kendime. Alıp alacağım tek ödül de o oldu. Aydınlık Yayın Yönetmeni Rozerin Doğan rozerindogan@gmail.com Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla.yazici@msn.com Sayfa Sekreteri Katkı sunanlar: Görsel Tasarım: Alev Özgenç İrem Halıç, Elif Korkut, Deniz Toprak Hakan Uğurluay, Şener Soysal Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Sabuncu Genel Yayın Yönetmen Yrd. Deniz Yıldırım Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Reklam Grup Başkanı Saynur Okuroğlu saynur@aydinlik.com.tr Reklam Müşteri Temsilcisi Emel Toraman emel@aydinlik.com.tr Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Reklam Servisi kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. Tic. A.Ş Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 17 Temmuz 2015 Cuma 4 SERAY ŞAHİNLER DEMİR Aydınlık Kayıp kitapların buluştuğu kütüphane Pechmann, Balzac tan Heminwgway e, Kafka dan Joyce a birçok yazarın okurla buluşamayan eserlerinin hikâyesini Kayıp Kitaplar Kütüphanesi nde gün yüzüne çıkarıyor Bir yazarın roman yazma serüveni hep merak konusu olmuştur. Eğer yaşayan bir yazarsa yazım sürecinde ne hissettiği, nelerden beslendiği sorulur hep. Peki ya bugün aramızda olmayan yazarlar? Edebiyata ölümsüz eserler kazandıran isimlerin eserleri nasıl ortaya çıktı? Pek çoğunu bilemesek de bazı yazarların roman süreçleri epey çalkantılı geçmiş. Avusturyalı yazar Alexander Pechmann da bunun peşine düşüyor ve Kafka, Joyce, Shelley, Merimee, Puşkin, E. Howard ve daha birçok yazarın kayıplara karışan el yazmalarının izini sürüyor. Paha biçilemez bu el yazmalarının kimi bir kaza sonucu yok olsa da kimi yazarın yaşadığı öfke patlamaları, ruhsal buhranlar sonucu kendi elleriyle yok edilmiş. Bazıları da dönemin zorbaları, askerleri, din adamları ve okurları ve sansürcüler tarafından imha edilmiş. Pechmann ın aynı zamanda tarihe not düştüğü bu kütüphaneye doğru bir yolculuğa çıkalım Hemingway in çantası kaybolursa Dünya edebiyatının en büyük isimlerinden Amerikalı yazar Ernest Hemingway, yazar olarak adını duyurmaya başlasa da hâlâ daha ağırlıklı olarak gazetecilik yapmaktadır yılının ilkbaharında Türk-Yunan sorunlarının görüşüldüğü Lozan Konferansı nda muhabirlik yaptığı sırada Mussolini nin foyasını ortaya çıkarır. Elinde kitapla objektiflere poz veren Mussoli nin elinde tuttuğu kitap ters çevrilmiş bir sözlüktür. Konferanstan önemli haberlerin çıkmayacağını fark eden Hemingway karısını arayarak Lozan a gelmesini ve çalışmalarını da getirmesini ister. Hemen yola çıkan Hadley, eşinin el yazmalarıyla dolu çantasını taşımakta zorlanır ve trenin rötar yapması üzerine çantayı peronda bırakarak kahve içmeye gider. Döndüğünde ise çanta yerinde değildir Hemingway durumu öğrenince yüzü kıpkırmızı kesilir. Olayın şokunu atlattıktan sonra yaşanan kaybın kendi lehine olduğunu düşünür. Çünkü aradan geçen sürede yazma konusunda tarzını arıtmıştır, söylenmeyen şeylerin uzun uzadıya açıklananlardan çok daha güçlü etkiler yarattığına inanmıştır. Sonunda en baştan başlamayı seçer ve ilk kitabı Üç Öykü ve On Şiir, 1923 yılında eski elyazmalarının kaybından birkaç ay sonra yayımlanır Kafka nın bebeği Dönüşüm le edebiyat tarihine imzasını atan Franz Kafka ise el yazmalarını yakmakla meşgul. Kayıp Kitaplar Kütüphanesi Alexander Pechmann Çev: Regaip Minareci Can Yayınları, 192 s. Alexander Pechmann Yaşamının son günlerinde ilgisi ve sevgisiyle yazara yoldaşlık eden Dora Diamant şunları söylüyor: Edebiyat onun için kutsaldı, mutlaktı, dokunulmazdı, tertemizdi ve büyüktü. İkili Berlin de dolaşırken bebeğini kaybettiği için hüngür hüngür ağlayan bir kız çocuğuna rastlar. Kafka çocuğu avutmak için bebeğin bir seyahate çıktığını ve ona da bir mektup yazdığını söyler. Küçük kız mektubu merak edince Kafka ertesi gün getireceğini söyler ve böylece haftalar boyu bebeğin maceralarını anlatan bir mektuplaşma serüveni başlar. Bu mektuplar bugüne gelememiştir. Çünkü hepsi tek bir okuyucuya yöneliktir. Kafka ya göre yazdıkları kişiseldir. Bunları kimseyle paylaşmadan hemen imha eder. Ona göre yazdıkları hayalettir. Ruhu bu beladan kurtarmak için yazılanları yakmak gerekir! Kafka, geride bıraktığı bütün el yazmalarını yakma görevini de yakın dostu Max Brod a verir. Neyse ki Brod bu talimata kesinlikle uymaz. Yoksa bugün Kafka nın varlığında bihaber olacaktık Yazar sürekli olarak yazdıklarının gelecek kuşaklar için bir şeyler ifade etmeyeceğini düşünür. Ne kadar enteresan değil mi? Bugün dünyanın dört bir yanında herkes bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa nın hikâyesini konuşuyor oysa Puşkin e dikkat edin! Rus edebiyatının köşe taşlarından Puşkin in hikâyesi ise bir hayli ilginç... Puşkin liseden orta halli notlarla henüz mezun olmuştur. Şiirleri henüz basılmamıştır. Arkadaşları ve sevenleri arasında elden ele şiirlerin kopyaları dolaştırılmaktadır. Yazarın mezun olduğu lisenin müdürü, Sankt Petersburg daki Tsarskoye Selo Parkı nda gezinirken Çar D. 1. Aleksandr ile karşılaşır. Çar, ismi yavaş yavaş ülke genelinde duyulmaya başlanan Puşkin için, Derhal Sibirya ya gönderilmeli. Bütün Rusya yı kışkırtıcı dizelere boğuyor der. Müdür ise majestelerine karşı çıkma cesaretini gösterir ve Puşkin in şimdiden Rus edebiyatının gururu olduğunu, çok büyük başarılara imza atacağını ve sürgünün onun karakterini mahvedeceğini söyler. Zamanla iktidarın kendisinden rahatsız olduğunu hissetmeye başlar Puşkin. Lakin dönemin ileri gelenleri ona arka çıkacaktır. Bu durum, çevresi için de sıkıntı yaratmaktadır, çünkü onun şiirleri özgürlüğe ve halkın köleliğine değil, bizzat Çar ın devrilmesine ve cumhuriyetin kurulmasına yöneliktir. Duruma daha fazla dayanamaz ve tüm el yazmalarını yakarak polise gidip teslim olur. Kont Miloradoviç e de Puşkin i tutuklama emri verilmiştir. Fakat o, Puşkin den oturup şiirlerini yazmasını ister ve Çar a giderek, Sizin adınıza onu bağışladım der Son çare romanı ezberlemek Fransız tragedya yazarı Jean Racine, öğrencilik yıllarını katı kurallarla yönetilen bir manastırda geçirir. Eline bir gün Theagenes ve Charikleia nin Etiyopya Maceraları adlı roman geçer. Racine in heyecanla okuduğu romanın konusu ise kahramanlıklar ve aşk entrikalarıdır. Fakat bir gün manastırdaki papazlardan biri, kendini kitaba kaptıran Racine i yakalar ve kitabı elinden alarak ateşe atar. Fakat Racine hemen kitabın yeni bir kopyasını daha edinerek kaldığı yerden devam etmeye başlar. Ancak bu da fark edilir ve kitap yeniden elinden alınarak yakılır. Üçüncü kez kitabın kopyasını satın alan Racine, tüm metni ezberler ve kitabı papaza götürerek şunları söyler: Şimdi bunu da diğer ikisi gibi yakabilirsiniz! Kitap bir tehdit olamaz! Bugün bile tehdit olarak algılanan kitapların fişlenmesi elbette yeni bir konu değil. Var olduğu günden beri iktidar tarafından hoşa gitmeyen eserlerin, insanlara ulaşıp yayılmasını engellemek için her türlü girişimlerde bulunulmuş. MÖ 411 de tanrıtanımazcılıkla suçlanan Protagoras ın kitapları yakılır. Kayıp Kitaplar Kütüphanesi nin yazarı Pechmann, Protagoras ın Her şeyin ölçüsü insandır, var olan şeylerin de yok olan şeylerin de sözünden alıntı yaparak durumu şu sözlerle özetler: Yüzyıllar sonra bu cümlenin alıntısını yapabiliyor olmam bile kitap yakmanın, fikirlerin yayılmasını durdurmanın etkin bir yolu olmadığını ortaya koymaya yetiyor! Pechmann ın edebiyat dedektifliğine soyunarak titiz bir çalışmayla hazırladığı bu eser, edebiyat tarihine bambaşka bir yerden bakıyor. Yazarların kayıp eserlerinin yanında yakılan kütüphanelerin hikâyelerine de tanık olmak mümkün. Edebiyatseverler için bambaşka bir yolculuk olacak bu kütüphanenin kapısını aralayın ve büyülü dünyanın bir parçası olun

5 Aydınlık 17 Temmuz 2015 Cuma 5 SÜHA SERTABİBOĞLU Yarabıçak: Filozofun düş arayışı Hani söyleyeceği çok şey birikmiş eski bir dostla karşılaşırsınız da, bir konuyu bitirmeden ötekine geçen, laflarının biri ağzında, biri boğazında konuşmasını dinlerken şaşkına dönersiniz ya, işte ben öyle oldum Yarabıçak ı okurken. Neresine bakacağınızı şaşırdığınız, rengârenk, tabir caizse Çingene bohçası gibi bir mozaik, tuhaf bir yapıt: Hikâye, deneme, manifesto, roman Genel biçim olarak Yarabıçak, banka soymuş bir devrimcinin samimi itirafları biçiminde niteleniyor. Banka soymuş devrimci, yani Mister Fa, kitabın öne çıkan kahramanı (daha doğrusu, kahramanlarından biri; kitapta daha birçok kahraman, bilgece sözlere kaynaklık eden daha birçok ağız var). Mister Fa, askeri darbenin ardından yeraltına inip kaçak hayatına başlıyor ve Boğaz da gizleniyor. Takip edildiğini ya da yerinin tespit edildiğini fark ettiği her seferinde hemen otelini ya da kaldığı yeri değiştiriyor. Emirgan sahilinde, tanımadığı kişilerin çilingir sofralarına takılırken bir akşam Boğaz da Rakıyı Karanfille İçen Adam la tanışıyor (bilgece sözlerin kaynaklandığı bir ağız da bu). Sonra bir gece, sahiplerinin kapatıp gittiği metruk Perili Köşk te gizlice kalırken, adını bilmediği, hırsız bir Çingene kadınla karşılaşıyor, aralarında tutkulu bir sevişme, vahşilik sınırlarını zorlayan bir cinsellik yaşanıyor ve banka soyguncusu devrimci bu Çingene ye tutuluyor. Çingene imgesi Kitabın bundan sonrasında genel olarak Çingene imgesinin ağırlığı hissediliyor. Çingene bir kızla, daha doğrusu, Çingenelerle sevişme, doğayla bütünleşmeyle özdeşleştiriliyor, sanki devrimcinin Boğaz da gizlendiği günler de köksüz, sapsız yaşamak la. Bu kitaba bir Çingene güzellemesi de diyebiliriz. Gilles Deleuze ve Felix Guattari nin göçebe düşünce si Çingeneler somutuna yaslanarak savunuluyor ve göçebelik-yerleşiklik, tarım öncesi-tarım sonrası, devlet-devletsizlik, kurumsallık-başıboşluk, tekdüzelik-rastgelelik ikilemleri çok katmanlı, çok açılı, daldan dala konan bir metinle irdeleniyor. Kitaba güzel bir önsöz yazan Şükrü Argın, kitabın bıçaktan yaraya değil, yaradan bıçağa doğru gittiğini söylüyor. Ben buna, dikkatimi çeken başka bir şeyi daha eklemek istiyorum: Kitapta birincil imge Çingenelikse, ikincisi de su. Kayık su Evrendeki su kavramı; katı-sıvı-buhar halinde su Denizde giden bir kayıktan birden su kavramına, yani su katı ve buhar halinden, buzullardaki, denizlerdeki, göl ve nehirlerdeki suya dönüşüyor ve sonunda kayığı taşıyor ve Katı-buharsıvı Bu döngü böyle devam edip gidiyor suyun evrendeki döngüsünü hatırlatır bir şekilde Hep akan, devinen suyla ilgili kavram-imgelerin çokluğunun dikkati çekmemesi mümkün değil. Müthiş bir taş: Miró Bu kıpır kıpır, durmadan akan, akmadan duramayan metnin ortasında müthiş bir taş! (Miró): Durağanlık beni büyüler. ( ) Terk edilmiş sahildeki büyük bir taş; tüm bunlar hareketsiz şeylerdir, ancak benim aklımda büyük bir hareketi serbest bırakırlar. Sürekli olarak aptalca yer değiştiren bir insan için aynı şeyleri hissetmem. Denize girmek için sahile giden ve etrafta amaçsızca dolaşan insanlar beni bir çakıl taşı durağanlığından daha az etkiler. Ufukta bir bulut: Abdûlgaffar El Hayatî. Abdûlgaffar El Hayatî ye bulut yakıştırması gerçekten yerinde, çünkü yıllardır yazarın Hayata Dair Meseleler adlı kitabını merak eden epey kalabalık bir hayran kitlesi var. Bu Mağripli yazarın bu denli yoğun bir hayat bilgisini edinmişken nasıl olup da kendini saklayabildiği başlı başına bir merak konusu. Umarız bu bulut daha sık damlar ve yağmuruyla gönlümüzü bir nebze olsun ferahlatır. Düşünce fukarası topraklarımıza düşen yağmur tanelerinin nefasetine bakar mısınız? Sınır önce zihinde oluşur. Boşluktan daha derin (yoğun) başka ne var? Kalp kırılmadan kale yapılmaz! Irmak ya göle akar ya da okyanusa. Göl durgundur, bekler ve maruz kalır; kısa yoldur, sınırları vardır ve geleceği bellidir. Okyanusu seçen ırmak durmaz, dolaşır, atlar, deler ve hep akar. Okyanus dalgalı, sınırsız ve meçhuldür. Çingeneler okyanusa akan ırmak suyu içmiştir. Ölüme karşı gösterilen kahramanca cesaret yaşamaya dair duyulan korkaklığı gizler. Devrimci değil, dönücü Ömer Faruk Bu kitap kurulu düzene teslim olmuşların, Ömer Faruk un deyişiyle, yalnız kalmaya cesaret edemeyenlerin, karanlıkta yürüyemeyenlerin pek hoşuna gitmeyecek bir kitap. Hem fiziki hem de düşünsel sınırlar içinde hapsolmak istemeyenlere ise bir övgü. Kapitalizmin, küreselleşmenin, kâr hırsının doğayı, insani değerleri yok etmesine karşı bir isyan çığlığı. Yolunu kaybeden, kaybetmek isteyen ya da karşısına çıkan her yola sapan başıboş bir yolcu gibi. Bir hücre mahkûmunun kaçış hayalleri sanki. Kitaba sinmiş bu. Ayrıca alttan alta, örtük bir melankoli de hissediliyor. Yılların yayıncılık deneyiminden süzülmüş, hem filozofça, hem coşkulu, ritmik anlatım öğeleriyle dolu, yetkin bir dil; isabetli seçilmiş sözcükleri tam yerine oturan, tabir caizse tam on ikiden vuran bir metin. İç içe geçen bir çiçekdürbünü gibi. Değerini yitiren, bir de Gezi nin biber gazı gibi boğucu, bunaltıcı bir karanlıkla çepeçevre kuşatılıp nefes alamaz hale gelen ve gericiliğin meydanlarda böğüren, giderek daralan, musallat, yapış yapış prangasıyla habire sıkılan insan. Evet, bu kitap bir itiraz, ama devrimci değil, dönücü; tarım öncesi döneme dönüşü savunuyor; düzene karşı bir kitap bu, fakat ekonomik düzenden çok, insanı doğaya yabancılaştıran düzene karşı bir itiraz. Ama benim de Yarabıçak taki bazı görüşlere itirazlarım var: Birincisi: Bir Edirneli, yani Çingenelerin arasında yetişmiş biri olarak, yazarın da zımnen katıldığı, Çingenelerin hırsızlıkla özdeşleştirilmesini yanlış buluyorum. Edirne deki Çingeneler hırsızlık yapmaz; hepsinin işi gücü vardır, ekmeğini kazanma mücadelesi veren proleterlerdir ve çalgı çalma yetenekleri ve çalıp oynama merakları dışında, Trakya nın diğer yoksullarından pek farkları yoktur. Yani hırsızlık Çingenelerin doğasından gelen bir şey değil. İstanbul daki Çingeneler hırsızlık yapıyor tabii, dara düşen insanın hırsızlık yapmasında hiçbir tuhaflık yok. Fakat İstanbul da Çingenelerden başka hırsızlık yapan yok mu? İkincisi: Hiç düşünmeden doğru kabul edip, tereddüt etmeden tapındığımız yazının tahakkümcü karakterine de dikkat etmemiz ( ) gerek; ( ) yaratıcılığımızı körelten, algımızı azaltan, duyularımızı sınırlayan yazı diyor yazar ve devamında da, Neşet Ertaş gibi hemen yanı başımızda duran devasa bir sembol üzerinden yazıyı tartışabilir, hiç kitap okumadan yaratıcılığın doruğuna çıkmış ( ) bu bilge âşık üzerinden yeniden düşünebiliriz sonucuna varıyor. Evet, bu kitap bir itiraz, ama devrimci değil, dönücü; tarım öncesi döneme dönüşü savunuyor; düzene karşı bir kitap bu, fakat ekonomik düzenden çok, insanı doğaya yabancılaştıran düzene karşı bir itiraz Yarabıçak Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları Ömer Faruk İthaki Yayınları, 248 s.

6 17 Temmuz 2015 Cuma 6 CEYHUN BOZKURT Aydınlık İktidar mücadelesi gölgesinde Şeyh Sait İsyanı Türkiye nin yıllardır tepesinde dolanan Doğu sorununun alt yapısını Toker in akıcı anlatımıyla anlamlandırabiliyoruz. Şeyh Sait İsyanı nın ezilen bir halk için verilen özgürlük mücadelesi olmadığı, gerici, dinci ve feodal bir ayaklanma olduğu bütün belgeleriyle gözler önüne seriliyor Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren Anadolu coğrafyası kırılma noktaları niteliğinde mücadelelere sahne olmuştur. Bu mücadelelerin çoğunluğunun geçmişi, Cumhuriyet in kuruluşundan öncesine dayanır. Türkiye Cumhuriyeti ni kuran kadro devrimlerin hayata geçmesi için Yeni Osmanlılar, Jöntürkler, İttihat ve Terakki den gelen mirası kararlılıkla sürdürüyordu. Ancak 1923 te kurulan Cumhuriyet e karşı, aynı kararlılıkla hareket eden başka güçler vardı. Bu güçlerin başında, henüz emekleme döneminde genç bir kurmay kadrosuna sahip askerlerden oluşan Türk ordusundan darbe yiyen emperyalizm vardı. Emperyalizmin o dönem bayraktarlığını İngiltere yapıyordu. İngiltere, Cumhuriyet i kuran kadronun karşısına kendisi değil, günümüzdeki tanımıyla taşeronları aracılığıyla çıkıyordu. İşte İsmet Paşa nın da damadı olan ve döneminin duayen gazetecilerinden Metin Toker in, Ka Kitap tarafından yeniden basılan Şeyh Sait ve İsyanı kitabını okurken, bu taşeronlardan birinin isyanını ve perde arkasını daha iyi anlayabiliyoruz. Kitap ilk kez 1968 yılında basılıyor. Metin Toker in, 1994 teki baskısı için yazdığı Önsöz de, kitabı yazma ve yeni baskı gerekçesini şu sözlerle aktarıyor: Bu kitap 1968 de yazıldı. Akis Yayınları ndan çıktı. Çok ilgi gördü ve çabuk tükendi. Şeyh Sait ve İsyanı nı 1968 kuşağı pek iyi bilmiyordu. Sanırım, yeni kuşak ondan da az bilmektedir. Zaten kitabın yeni baskısının yapılması bu gerçeğin ve onun doğurduğu ihtiyacın sonucudur. Bu ifadeleri 1994 ten günümüze taşıdığımızda hiç de sırıtmayacağını hepimiz tahmin edebiliriz. İngiltere nin isyandaki rolü Girişte aktardık. Emperyalizm ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devrimci bir kadronun devrimci mücadelesi, sadece Kurtuluş Savaşı ile bitmemişti. Toker, o dönemi anlatırken, siyasi tartışmaları, Şeyh Sait in Piran vakasını, ilk saldırının nasıl gerçekleştiğini, ayrıntıları ile aktarıyor. Ancak bir bilgiye ısrarla vurgu yapıyor: İngiltere nin isyandaki rolüne. Asiler şöyle bir örgütlenme kurmuşlardı: 1- Emir-ül mücahidin, yani asilerin başkomutanı Şeyh Sait tir. Şeyh Sait kendi kuvvetlerini Telalu da toplayacak, Diyarbakır a hücum edecektir. Diyarbakır ın ele geçirilmek istenmesinin Şeyh Said ve İsyanı Metin Toker Ka Kitap 144 s. iki büyük sebebi vardır. Birincisi, Diyarbakır a daima Müstakil Kürdistan Emirliği nin tabii başkenti gözüyle bakılmıştır. Orasının ele geçirilmesi, bu emirliğin kuruluşunun ilanına vesile olacaktır. İkincisi, İstanbul da Kürt lider Seyit Abdülkadir in temasta olduğu İngilizler, Şeyh Sait kuvvetlerinin kullanacağı bir kısım silah ve cephaneyi Diyarbakır a göndereceklerdir. Nitekim Diyarbakır savaşından sonra bazı İngiliz silah fabrikalarının broşürleri ve mektupları, önerileri Diyarbakır daki Kürt ajanlarının merkezlerinde ele geçti. Bunların zarfları üzerinde ya da baş taraflarında Kürdistan Emirliği Harbiye Nezareti yazısı vardı. Plan Diyarbakır ı alıp bu malzemeyi sağladıktan sonra Cizre ye yürümek ve İngilizlerle fiili temas kurmaktı. Şeriat ilanlarıyla yürütüldüler Peki İngilizler, Kurtuluş Savaşımızın hemen sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi nin bir bölümünde şeriat ilanlarıyla yürütülen bir isyanı neden destekliyordu? Toker bu soruya da yanıt veriyordu: İş, Musul da yapılacak halkoylaması ile ilgiliydi. İngiltere, bu oylamanın arifesinde, Türkiye nin kendi güneydoğu topraklarına egemen bulunmadığını kanıtlamak istiyordu. Böylece dünya kamuoyu Musul konusunda etki altında tutulacaktı. Musul da da Kürtlerin bulunduğu biliniyordu. Bizim topraklarımızda bir Kürt davasını alevlendirmekle İngiltere şu inancı doğurmaya çalışıyordu: Türkiye kendi Kürtlerini memnun edemiyor. Bu halde başka Kürtler onların yönetimi altına nasıl verilebilir? Toker in kitabında o dönem Kurtuluş Savaşı kahramanlarının da kurucuları arasında olduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası nın nasıl irticai faaliyetlerin odağı haline geldiğiyle ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor. İsyanın başlaması ve bunun mecliste yarattığı etki paralel şekilde işleniyor. Bu yönüyle tarihin içine dahil olmamız ve dönemin resmini daha iyi çekebilmemizin önü açılıyor. Metin Toker in akraba bağıyla bağlı olduğu ve isyanın takibinde kilit isimlerden olan Ekrem Bey ölmeden önce bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını Toker e anlatmış ve buradan elde edilen bilgiler kitabın tarihsel belge niteliğini arttırıyor. İsyan sırasında devletin yürüttüğü emniyet politikası içinde görev alan Mr. Templen in hikayesi ise bu isyanın içinde bizi güldürecek bir tarihi gerçeği ortaya çıkarıyor. Türkiye nin yıllardır tepesinde dolanan Doğu sorununun alt yapısını Toker in akıcı anlatımıyla anlamlandırabiliyoruz. Şeyh Sait İsyanı nın ezilen bir halk için verilen özgürlük mücadelesi olmadığı, gerici, dinci ve feodal bir ayaklanma olduğu bütün belgeleriyle gözler önüne seriliyor. Devletin isyan karşısında yürüttüğü politika, meclisteki tartışmalar, sunumlar, muhalefet ve iktidarın aldığı tavırlar genç Cumhuriyet in panaromasını önümüze koyuyor. Bugün bile politik gündemimizi oluşturan pek çok soruya yanıt bulmamız açısından okunması gereken bir eser; Şeyh Sait ve İsyanı

7 Aydınlık MECİT ÜNAL 17 Temmuz 2015 Cuma 7 GÜLDEN TERAZİ KÖROĞLU ANTEP RİVAYETİ VE TÜRKİYE DEN AVUSTURYA YA GÖÇÜN ELLİ YILI Şam ın at pazarında kişneyen küheylan Uca dağların başında tek atlı gezdiğin var mı Erzurum yöre ekibinden derlenen Köroğlu koçaklamasında geçer bu sözler. Türkü dağarımızdaki birçok Köroğlu koçaklamasından biridir. Eskiden kahve kahve dolaşarak halk hikâyesi anlatan ozanlar, hikâyenin sonunda mutlaka bir Köroğlu koçaklaması okurlardı. Bu, halk ozanları indinde pîr sayılan Köroğlu ya saygının bir ifadesidir. Eşkıya tek olmaz Türkünün devamında, bu hikâyelerin geçtiği varsayılan zamanlardaki silahlı çarpışmalara özgü kılıç şakırtılarını, ok vızıltılarını, at kişnemelerini, feryatları da duyarız alttan alta. Türküde olduğu gibi şimdiye dek anlatılan tüm Köroğlu kollarında Köroğlu nun tek atlı gezdiği görülmemiştir. Hikâye zamanda olduğu gibi gerçek zamanda da tek kişiden eşkıya olmaz; kasap çırağı Ayvaz başta olmak üzere Köroğlu nun çevresini Köse Kenan, Demircioğlu, Kiziroğlu, Deli Hoylu gibi namlı pehlivanlar almıştır. Bu pehlivanlardan her birinin Köroğlu na katılışı ayrı bir Köroğlu hikâyesidir ki bunlardan en ünlüsü Kiziroğlu Mustafa Bey dir. Adına bir de türkü söylenmiştir. Köroğlu nun bir destan kişisi olduğu, onu derebeyi zulmünden bezmiş engin halk muhayyilesinin yarattığı kesindir. Mustafa Akdağ Türk Halkının Dirlik Düzenlik Kavgası adlı çalışmasında gerçek hayattaki Köroğlu nam kişinin Celâli eşkıyası olduğunu anlatır. Köroğlu nun çevresindeki beylerin de her biri gerçek birer Celâlidir ve halk muhayyilesi onları zenginden alıp yoksula veren, halka kan kusturan zalimleri bertaraf eden kahramanlar haline koymuştur. Köroğlu kolları Köroğlu, bütün Köroğlu kollarında hemen hemen aynı nedenlerle eşkıyalığı seçmiş, pir elinden dolu içmiş, hak aşığı bir kişidir ve tüm hikâyelerde de aşağı yukarı aynı kişiliğe sahiptir: Yiğit, eliaçık, adil ve mert. Şimdiye kadar derlenmiş çok sayıda Köroğlu kolu bulunmaktadır. Bu derlemelerin çoğu halkbilimi dergilerinde yayımlanmış, bir kısmı da kitap olarak basılmıştır. Bu kitaplardan ilki, Pertev Naili Bortav ın 1931 de yayımladığı Köroğlu Destanı dır. Boratav bu çalışmada Özbek, İstanbul, Tobol, Azeri, Urfa, Elazığ, Türkmen, Maraş gibi birçok rivayetten söz eder. Aynı rivayetler birçok ağızdan farklı anlatımlarla derlenmiştir. Oltu Kolu ile Silistreli Hasan Paşa kolu, Aşık Şevki Halıcı nın ağzından Prof. Dr. Fikret Türkmen ve Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu tarafından başka halk hikâyeleriyle birlikte derlenerek yayımlanan bu Köroğlu kollarından ikisidir. (Bkz. Aşık Şevki Halıcı dan Derlenen Halk Hikâyeleri, TDK Yayınları, Ankara 2009). 38 yıl süren çalışma Hüseyin Bayaz ın Köroğlu Antep Rivayeti, bu hikâyelerin en önemlilerinden birisidir. Öncelikle anlatıcının dilinden Antep ağzıyla derlenmiş olması nedeniyle. İkincisi de tamamlanmasının yılları bulmasıyla. Derlenmesi Hüseyin Bayaz ın yarı ömrünü alan bu rivayet ilk yayımlanışından 34 yıl sonra Kaynak Yayınları tarafından okuyucuyla yeniden buluşturuldu. Bayaz ın kitabın sunuşunda anlattığı derleme macerası, ki 38 yıl sürmüştür, başlı başına ayrı bir hikâye. Bayaz, her anlatıcının kendinden de bir şeyler kattığı, düpedüz uydurduğu hikâyelerden sonra rivayetin özgün ve doğru biçimini bulmaktan umudunu kestiği sıralarda karşılaşmıştır aradığı hikâyeciyle. Gani Akarçay adlı eski yazıyı da bilen bu hikâyeci, rivayeti Antep te anlattığı gibi, Osmaniye, Adana ve Kayseri kahvelerinde de söylermiş. Anlaşmışlar. Bundan sonra olanlar ilginç bir titizlik örneğidir. Gani Akarçay on iki defter yazarak başladığı işi iki yılda tamamlar. Bayaz defterleri inceledikten iki yıl sonra hikâyecinin rivayetin bilmediği bölümlerinde kendisini aldatıp aldatmadığından emin olmak için bir daha yazdırır ve Gani Akarçay ufak tefek değişikliklerle hikâyeyi yine on iki defterde tamamlar. Antep Rivayeti, tüm hikâyeyi ve hikâyenin sonunu da içermektedir. Tüfek icat olmuş mertlik bozulmuş, çevresindeki tüm beyler savaşta ölmüş, Çamlıbel de kalanlar dağılmış, Köroğlu da Kırklara karışarak imi timi bellisiz olmuştur. Anlatıcı sözü şöyle bağlar: Raviler öyle rivayet ederler ki, Köroğlu nun Kır Atı Şam ın at pazarında yılda bir kere kişnermiş. 40 rivayet Halkbilimi araştırmacıları 40 a yakın Köroğlu kolu saymaktadırlar ki, derlendikleri yöreler sıralandığında ortaya çok geniş bir coğrafya çıkmaktadır. Ayvaz- İstanbul Kasap Kolu, Kiziroğlu Mustafa Bey-Kars, Göle ve Çamlıbel Kolu, Telli Nigar-Erzurum Kolu, Demircioğlu-Halep Kolu ve Köroğlu nun Bingöl de mağarada Kırklara karışmasını anlatan Dalda la Kolu bu rivayetlerden en belli başlı olanlardır. İç göç ile dış göç İlk şehri kuralı bin yıldan fazla olsa da, son yörük çadırı söküleli kırk yıl bile yok. Göçebe değiliz belki artık, ama göçer bir toplum olduğumuz aşikâr. Son elli yılda toplum olarak aynı anda hem iç hem de dış göçü birlikte gerçekleştirme becerisi gösterdiğimizi söyleyebiliriz rahatlıkla. İçte İstanbul-Ankara-İzmir i Adana, Mersin, Bursa, Edirne, Antalya ve Akdeniz ve Ege nin kıyı şehir ve kasabaları izledi. Dışta Almanya dan Amerika ya, oradan Avustralya ya uzanan geniş bir dünya coğrafyası. Gittiğimiz her yere elbet bu hikâyelerle birlikte tüm kültürümüzü de götürüyor ve orada yeni bir kültür dairesi oluşturuyoruz. Hüseyin Şimşek işte bu yarım yüz yılın Avusturya tarafını ele aldığı kapsamlı bir çalışmaya imza attı: Türkiye den Avusturya ya Göçün Elli Yılı başlıklı kitabı, bize bu macerayı en geniş biçimiyle anlatan bir içeriğe sahip. Göç 50. yılında Şimşek, İkibin e Doğru, Nokta, Aktüel, Tempo gibi haftalık dergilerde; Aydınlık, Cumhuriyet, Gündem gibi gazetelerde, Umut FM, Yön FM, Kent FM gibi radyolarda muhabir, düzeltmen, yazar ve programcı olarak çalıştıktan sonra hakkında açılan davalardan dolayı 1998 de Avusturya ya yerleşti. Şimşek burada da Öneri adlı bir derginin çıkarılmasına öncülük etti ve yayın yönetmenliğini üstlendi, ayrıca Yol TV de Tanıklar Arasında adlı bir araştırma programı hazırladı. Ayrımı Bol Bir Yol, Eylül Şifresi, Bu Nasıl İstanbul adlı romanları ile Sömürge Kentlerin Aysız Geceleri adlı şiir kitapları bulunan Şimşek in Hapiste Doğanlar ile Madımak Katliamı ndan sonra yazdığı Ateş İnsan adlı iki araştırma kitabı daha var. Belge Yayınları ndan çıkan Türkiye den Avusturya ya Göçün Elli Yılı, kuşkusuz bu alanda gerçekleştirilen ilklerden biri. Avrupa ülkelerinde yaşayan yurttaşlarımıza ki üçüncü kuşaktan itibaren bulundukları ülkenin yurttaşı olmuşlardır- yönelik edebi ve kültürel çalışmalar, öykü, roman ve şiirler ağırlıklı olarak Almanya üzerinedir. Bu, Avrupa daki nüfusumuzun yoğunluklu olarak Almanya da bulunmasıyla da ilgilidir elbet. Ancak ilk toplu göçün Almanya ya olduğunu da unutmayalım. Ağız tadıyla vatan diyebilmek Hüseyin Şimşek Türkiye den Avusturya ya Göçün Elli Yılı nda doydukları, doğdukları, yaşadıkları hatta yurttaşı oldukları topraklara ağız tadıyla vatan, yurt, memleket diyemeyenlerin hikâyelerini anlatıyor. Avusturya yı mesken edinmiş yurttaşlarımız orada nasıl yaşıyorlar, hangi haklara sahipler, nerelerde nasıl bir araya geliyor, örgütleniyorlar, Avusturya nın toplumsal, siyasal ve kültürel hayatına nasıl karışıyor, o hayata neler katıyor, neleri kendilerine alıyorlar, bunları inceliyor. Avusturyalıların Türklerle ilk temaslarından başlayarak günümüze kadar gelen araştırma, bizi Avusturya nın ve Avusturya toplumunun tarihsel, siyasal ve kültürel geçmişine de götürüyor. Hüseyin Bayaz ın Köroğlu Antep Rivayeti, bu hikâyelerin en önemlilerinden birisidir. Öncelikle anlatıcının dilinden Antep ağzıyla derlenmiş olması nedeniyle. İkincisi de tamamlanmasının yılları bulmasıyla Türkiye den Avusturya ya Göçün Elli Yılı Köroğlu Antep Rivayeti Hüseyin Bayaz Kaynak Yayınları 400 s. Hüseyin Şimşek Belge Yayınları 472 s.

8 17 Temmuz 2015 Cuma Aydı 8 HALİL İBRAHİM İZMİRLİ PARKER BİLAL DEN KAHİRE NİN YANAN MELEKLERİ Anlatılan bizim hikâyemiz olabilir Parker Bilal in kitapları siyasi olduğu kadar edebi açıdan da çok ilgi çekici. Bunun nedeni Parker Bilal in aslında yazar Jamal Mahjoub un müstear ismi olması. Aralarında Raşid in Dürbünü, Alametler Saati nin de bulunduğu yedi roman yazan Mahjoub ünlü bir yazar yılından sonra yazmaya ara veren Mahjoub 2012 yılından itibaren Parker Bilal ismiyle bir polisiye dizisi yazmaya başlıyor Polisiye edebiyat son yıllarda büyük ilgi topluyor. Bütünüyle suça batmış günümüz dünyasında bu ilginin hiç kuşkusuz nedenleri var ve polisiyeyi çekici kılan da bu. İnsanlar polisiye okurken etraflarını sarmış suç ağını daha iyi görebiliyorlar. Polisiye suçun üzerinde örtülü perdeyi kaldırıyor. En azından yurtdışında durum böyle. Suçun ve hırsızlığın üzerinin pek de örtülmediği bizim gibi ülkelerdeyse durum biraz daha farklı. Bu ülkelerde kurgu ne kadar usta işi olursa olsun gerçek hayatın gölgesinde kalıyor. Hiçbir polisiye yazarının hayal gücü hırsızlar ve katiller tarafından yönetilen bir ülke kurgusu yapmaya yetmiyor. Parker Bilal imzasıyla çıkan Kahire de Kayıp ve Kahire nin Yanan Melekleri kitaplarını bu konuda istisna olarak kabul edebiliriz. Bunun nedeni her iki kitabın da bize benzer bir coğrafyada ve yine bize benzer bir toplumda geçiyor olmaları. Dizinin kahramanı Makana Sudanlı bir polis. Ülkesinde dinci gericilik iktidara gelince kaçmak zorunda kalıyor. Bu esnada karısını ve kızını kaybediyor. Makana daha sonra dinci gericiliğin yükselmekte olduğu bir başka ülkeye, Mısır a sığınıyor. Burada karşılaştığı sorunlar yine aynı. Azgın bir sömürü, kışkırtılan umutlar, büyük bir cehalet, İslami bankalar, faizler, kumpaslar, dini kapışmalar, bürokraside yozlaşma Kısacası çizilen portre çok tanıdık. Belki de bu yüzden Makana nın maceralarını okurken insan sık sık yazılanlara aşina olduğu hissine kapılıyor. Parker Bilal aslında yazar Jamal Mahjoub Parker Bilal in kitapları siyasi olduğu kadar edebi açıdan da çok ilgi çekici. Bunun nedeni Parker Bilal in aslında yazar Jamal Mahjoub un müstear ismi olması. Aralarında Raşid in Dürbünü, Alametler Saati nin de bulunduğu yedi roman yazan Mahjoub ünlü bir yazar yılından sonra yazmaya ara veren Mahjoub 2012 yılından itibaren Parker Bilal ismiyle bir polisiye dizisi yazmaya başlıyor. Yurtdışında dizinin ikinci ve üçüncü kitapları okurlara sunuldu bile. Türkiye de de durum iyi gidiyor. Kırmızı Kedi Yayınevi işi ciddiye alıp ilk iki kitabı kısa sürede yayımladı. Bu arada Makana nın her iki macerasını da dilimize kazandıran Ali Cevat Akkoyunlu nun güzel çevirisini de unutmamak gerekiyor. Jamal Mahjoub aslında Sudan asıllı bir İngiliz vatandaşı. Sudanlı bir baba ile İngiliz bir annenin oğlu olarak Londra da dünyaya gelmiş, Sudan ın başkenti Hartum da büyümüş. Mahjoub daha sonraları İngiltere de, Danimarka da ve İspanya da kalmış. Bir tür Doğu-Batı sentezi yani. Polisiye yazmaya karar verdiğinde de bu senteze uygun bir müstear isim seçiyor. Gayriresmi bir Mısır tarihi Parker ismi Hartum da yaşarken ona İngiltere den polisiye romanlar yollayan anneannesinin soyadından geliyor. Bilal ise Nil nehrinde kayıkçılık yapan Sudanlı büyükbabalarından birinin ismi. Bu arada Mahjoub un babası da, tıpkı yazdığı polisiye dizisinin kahramanı Makana gibi, İslamcıların iktidarı ele geçirmesinden sonra Sudan dan Kahire ye yerleşmiş. Mahjoub aslında Makana dizisiyle okurlarına gayriresmi bir Mısır tarihi sunuyor. On kitaplık olması düşünülen dizi, Sudan daki İslamcı darbeden kaçışla başlıyor. Dizinin ikinci kitabında 11 Eylül Olayları esnasında Mısır da yaşananlar var. Makana dizisinin 2011 yılında, Tahrir Meydanı nda gerçekleştirilen ve Mübarek i koltuğundan indiren devrimle biteceği ifade ediliyor. Kahire de Kayıp ile macera başlıyor İsterseniz biraz daha detaya inelim. Dizinin ilk kitabı Kahire de Kayıp, Kahire de 1981 yılında bir İngiliz kadının çocuğunun kaçırılmasıyla başlıyor. Daha sonra Sudan daki İslamcı darbeden kaçıp Kahire ye yerleşen eski bir polis memuru olan Makana yı tanıyoruz. Nehirde bir teknede yaşayan Makana tıpkı teknesi gibi Mısır a incecik bir iple bağlı. Mısır ın önemli zenginlerinden Saad Hanefi Makana ya bir iş teklif ediyor. Bir zamanlar Kahire yeraltı dünyasının en önemli isimlerinden olan Hanefi artık bir iş adamı olmaya çalışıyor. Bu yüzden ülkenin en ünlü futbol takımının başına geçiyor. Hanefi, Makana dan ortadan kaybolan yıldız oyuncusu Adil Romario yu bulmasını istiyor. Adil Romario, varoşlardan çıkan fakir ama yetenekli bir genç. Ününü yoksulluktan ve sefaletten kurtulmak isteyen Mısırlı gençlerin idolü olmasına borçlu. Makana, Romario yu ararken Mısır toplumundaki çürümüşlükle, sınıf atlama düşleriyle, Rus iş adamlarıyla, büyük şirketlerle ve mafyayla karşılaşıyor. İnsan Kahire de Kayıp ı okurken Mısır ve Mısırlılar hakkında birçok şey öğreniyor. Üstelik Jamal Mahjoub (Parker Bilal) bu işi büyük bir edebi ustalıkla beceriyor, polisiye edebiyattan sayılır mı sorusuna unutulmaz bir yanıt veriyor. Kahire nin Yanan Melekleri Parker Bilal Çev: İdil Dündar Kırmızı Kedi Yayınevi 336 s. Kahire de Kayıp Parker Bilal Çev: Ali Cevat Akkoyunlu Kırmızı Kedi Yayınevi 336 s. Alametler Saati Jamal Mahjoub Çev: İlknur Özdemir Kırmızı Kedi Yayınevi 296 s.

9 nlık 9 Kahire nin Yanan Melekleri ya da dini kapışmalar MAKANA serisinin ikinci kitabı olan Kahire nin Yanan Melekleri nde Türkiyeli okura oldukça tanıdık bir konu işleniyor ve Mısır da devletin din maskesiyle nasıl soyulduğu anlatılıyor. Tarih 2001 yazı, yani 11 Eylül Olayları nın hemen öncesidir. Makana Mısır da giderek artan dincilikten ve din istismarından endişelidir. Bu esnada çözmeye çalıştığı olay sayesinde İslami bankacılık adı altında yapılan hırsızlıklarla ve para aklama operasyonlarıyla karşı karşıya kalır. Kahire nin çocuk çeteleri, Mısır daki Hıristiyanlar ile Müslümanların çatışmaya itilmek istenmesi, bu çatışmaları fişekleyen din adamları Makana bir kez daha arap saçına dönmüş bir sırrı ve cinayeti aydınlatmaya çalışır yılından sonra yazmaya ara veren Jamal Mahjoub 2012 yılından itibaren Parker Bilal ismiyle bir polisiye dizisi yazmaya başlıyor. Yurtdışında dizinin ikinci ve üçüncü kitapları okurlara sunuldu bile Alametler Saati : Her yönüyle Mehdi isyanı SUDAN ın adını, daha çok devlet başkanı Ömer Beşir in, Darfur Katliamı ndaki katkılarından dolayı, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından cezalandırılmasına rağmen, gittiği her ülkeden elini kolunu sallayarak çıkmasıyla duyuyoruz son yıllarda. Halbuki bir zamanlar Osmanlı coğrafyasına dahil, Mısır Hıdivi nin yönetimi altında bir bölgeydi. Modernleşen ve dönemin etkili emperyal güçlerinden İngilizlerle askeri işbirliğine yönelen Mısır a karşı, 1881 de Mehdi Muhammed Ahmed önderliğinde bölgede bir ayaklanma başlar. Mehdi ayaklanması ve sonrası İslam ın özüne dönmek gerektiğini iddia eden, peygamberden rüyasında onay aldığını söyleyen Mehdi, halkın, esnafın ve devletten uzak ulemanın arasından kendi ensarını oluşturur. Bölgede düzeni sağlamakla görevli İngiliz askerlerle Hıdiv in başıbozuklarından oluşan ordusu, üst üste bozguna uğrarlar. Hatta küçümsedikleri bu sıradan çöl insanları, dönemin meşhur subaylarından Gordon Paşa yı bile, bugün Sudan ın başkenti Hartum u ele geçirirken katlederler. Mehdi nin bu isyanı, bölgeyi kavurup geçecekken, Mısır a kadar uzanacakken erken ölümüyle duraksar. Arkasından gelen halifeler iktidar mücadelesine düşecek, ele geçirdikleri bölgede adil düzen yerine kendi çıkarlarına dayalı mücahit düzeni kuracak ve yoksulluklarıyla çilelerine son vereceklerini vaat ederek kendilerine bağladıkları insanları felakete sürükleyeceklerdir. Mahjoub Mehdi isyanını her yönden kuşatarak yazmış: Mehdi ye inanan ulemadan harekete sırt çeviren yerel eşrafa kadar... Hangisinin hikâyesini anlatırsa anlatsın Mahjoub, okuruna karakterinin trajedisini aktarıyor Yine de Mehdi ayaklanması neticesinde Sudan ın bağımsızlığını kazanıp kurulduğunu, bugün Ömer Beşir in ülkesindeki Darfur da dahil pek çok katliamın nüvesini barındıran bir ülke halini aldığını söylemek gerekir. Ayrıca IŞİD dahil olmak üzere o dönemden bu yana ortaya çıkan tüm radikal İslamcı örgütlere örnek olmuş Mehdi hareketi, hem mücahitler açısından hem de karşılarına aldıkları devletler ve işbirliği yaptıkları uluslararası askeri/idari güçler açısından hâlâ referans verilen, irdelenmesi gereken bir vakadır. Jamal Mahjoub Alametler Saati nde, Mehdi isyanını her yönden kuşatarak yazmış: Mehdi ye inanan ulema, Hıdiv in yöneticileri, İngiliz subayları, Osmanlı nın başıbozuk adı verilen askerleri, yoksul halkın içinden çıkan mücahitler, Mehdi nin ölümü sonrasında iktidara kurulan halife, başta destek verdikleri harekete sırt çeviren yerel eşraf... Hangisinin hikâyesini anlatırsa anlatsın Mahjoub, edebi açıdan da yetkin bir zenginlikle okuruna karakterinin hissiyatını ve trajedisini aktarıyor. İslam coğrafyasında tarihin çarkları dönerken zamanın öğüttüğü bu insanlar, bugün bile aynı şartlarda yaşıyor. Ensar Nusra olmuş, Mehdi nin halifesi yerine IŞİD in halifesi geçmiş, Batı destekli devlet ordularına karşı acımasız bir cihat sürerken insanların acımasızca öldürüldüğü, kadınların cariyeleştirildiği, insanların modern olan her şeyi reddeden bir primitifliğe mahkûm edildiği bir düzen vaaz ediliyor. İşte Jamal Mahjoub, bu romanında tarihin tekerrürünü gösteriyor.

10 17 Temmuz 2015 Cuma 10 ELİF NUR BİLGİÇ Aydınlık SORAYA : SURİYELİ BİR KADININ UMUDA GİDEN MÜCADELE DOLU HİKAYESİ Mutsuz kadınlar coğrafyası Meltem Yılmaz Dünyanın bazı yerlerinde Suriye den Türkiye ye gelen bir kadın... Şiddetin kol gezdiği sığınma kampından, kadınlar ne yazık ki kuma olarak götürüldüğü evin atmosferini dolduran yalnızlıkta; bir de hiç bek- çok çabuk büyüyor, olgunlaşıyor. lemediği anda kabine düşen aşk ateşinin ruhunda bıraktığı yaralarda Onun mücadelesi Eğer bir ülkede demokrasi, insan hakları her yerdeydi. Türkiye de umut arayan bir kadının yaşam öyküsünü, gazeteci-yazar Meltem Yılmaz, Soraya kitabında anlattı. Türkiye deki yoksa, kadın-erkek eşitliği sağlanmadıysa, Suriyeli gerçeğini çarpıcı bir şekilde gözler o kadınlar dört duvar önüne seren Meltem Yılmaz ile Soraya yı konuştuk... arasında hapsedilmiş n Bu kitabı yazarken nasıl bir süreçten bir yaşam sürüyor geçtiniz? Gazeteci olmam nedeniyle, Suriye den Türkiye ye sığınan savaş mağdurlarının buradaki yaşam koşullarını, ilk günden beri yakından takip ediyordum. Kamplara, sınır illere, büyükşehirlerde yaşadıkları yerlere giderek röportajlar yapıyordum. Bu süreçte birçok hikâyeyle karşılaştım. Soraya da bunlardan bir tanesi... Savaş mağduru genç bir kızın büyük hayallerle Türkiye ye gelişi, burada sığındığı kampta şiddet ve tecavüz gibi olaylara tanık oluşu, kendinden çok daha büyük bir adama satılması ve sonrasında yaşadığı aşk aracılığıyla kendi içsel devrimini yaşayışı, Soraya yı sıra dışı bir roman haline getirdi sanıyorum. n Kitabın ana karakteri Soraya ve babası Heysem in Türkmenleri ziyaret etmesiyle Soraya Meltem Yılmaz Destek Yayınları 256 s. kamptaki Suriyeliler onlara cephe alıyor. Romandaki bu olaylar kamplarda gerçekten yaşanıyor mu? Suriye deki savaşın başlamasına neden olan mezhep ayrımı Türkiye de de kamplarda kendini göstermeye devam etti. Evet bu açıdan romandaki olaylar gerçekten yaşanıyor. Zira benim röportaj yaptığım birçok Suriyeli kamplarda ayrımcılığa, şiddete ve tacize uğradıklarını açık açık anlattılar. Bu nedenle büyük bir çoğunluğu kampları terk etti zaten. n Kitapta Soraya kamptan çıkmak için kendisinden 30 yaş büyük, evli ve 3 çocuklu bir adama ikinci eş olarak gitmeyi kabul ediyor. Ancak zamanla ona aşık oluyor. Bu aşkı siz nasıl tarif ediyorsunuz, bu aşkın nedeni Soraya nın Murat ı bir sığınak olarak görmesi miydi? Bu sorunuzu romanı yazarken ben de kendime çok sordum, bu aşk mı, değil mi? Ama cevabı bulamadım. Kitapta Soraya hiçbir zaman ait olamayacağını, sevemeyeceğini düşündüğü bir yere gidiyor, hatta henüz görmeden kocasından nefret ediyor. Ama zaman içerisinde Murat ın onu koruyup kollaması, sahiplenmesi, savaşta yaralanan ruhunu iyileştirmesi, Soraya ya çok iyi geliyor. Ve şunu da göz ardı etmemek lazım, Soraya ilk defa Murat ile cinsel deneyimini yaşayarak kadın oluyor. Kadınlığını keşfettikten sonraki süreçte bağlılık, minnettarlık, sevgi ve saygı gibi duygular neden aşka dönüşmesin? n Soraya daha önceleri de içinde yaşadığı toplumda kadın olmanın ne demek olduğunu anlayabilecek kadar olgunmuş aslında. Dünyanın bazı yerlerinde kadınlar ne yazık ki çok çabuk büyüyor, olgunlaşıyor. Eğer bir ülkede demokrasi, insan hakları yoksa, kadın-erkek eşitliği sağlanmadıysa, o kadınlar dört duvar arasında hapsedilmiş bir yaşam sürüyor ve neticede biriken o mutsuzlukları hayatın bir yerinde, ki bazen hiç beklenmedik bir yerinde mutlaka patlıyor. Bence bu durum Türkiye için de geçerli. Bu erken büyümenin getirdiği mutsuzluk nerede nasıl patlayacak ve bundan en çok kimler zararlı çıkacak, hep birlikte görüyoruz. Geçenlerde kendisini fuhuşa iten kocasını öldürdüğü iddia edilen kadının, biraz da erkekler ölsün şeklinde sözlerine benzer açıklamaları bundan sonra giderek daha fazla duyacağız bence. n Murat karakteri, sizin gözünüzde nasıl bir karakter? Murat aslında çok aç bir adam. Özünde kadına değer vermeyen, kadını sadece onu hayata bağlayacak zincirin bir halkası olarak gören, kadının enerjisini, cinselliğini, ruhunu, duygularını kullanan bir erkek. Soraya nın mutsuzluğunun ilk nedeni Suriye de yaşadığı savaş, ama onun için asıl savaşı, ruhsal savaşı tam da Murat a aşık olduğu noktada başlıyor. n Soraya nın kimsesizliğini, çaresizliğini bildiği için kendisine mecbur olduğunu da biliyor Murat. Ona bu mecburiyet üzerinden sahip olmanın da gururunu yaşıyor. Evet. Murat ın Soraya yı sahiplenme durumu tamamen kendini tatmin etmek için. Bu ülkede yaygın bir erkek zihniyetinden söz ediyoruz. En çok da bu yüzden bu karakteri romanda etraflıca gösterme gereği duydum. n Buralar Suriyeli doldu. Artık buralarda yaşanmaz ya da Suriyeliler yüzünden işsiz kaldık gibi söylemler, kimi zaman kavgalarının medyaya yansıması, bunun toplumda yarattığı önyargıları yıkmada bir kilometre taşı olabilir mi kitap? Şu an Türkiye de 2 milyon Suriyeli var. Ama rakamlarla değil de, insan hayatı özelinde baktığımızda iki milyon trajedi var. Ben bu kitabı yazarken bakın işte böyle hayatlar da yaşanıyor meselesini doğru bir açıdan yansıtmaya çalıştım. Suriyeli mülteci gerçeğini akılcı, ama aynı zamanda duyarlı bir yerden, farklı yönleriyle göstermek istedim. Umarım başarılı olabilirim.

11 Aydınlık 17 Temmuz 2015 Cuma 11 UMUT ERDOĞAN DENİZ BANOĞLU Çözülmeyi bekleyen bir gizem İtalyan barok müziğinin önemli bestecilerinden, Roma-Katolik Kilisesi ne bağlı Claudio Monteverdi ve aynı dönemde yaşayan Yahudi besteci ve viyolinist Salamone Rossi arasındaki ilişkideki ve iki ismin her birinde çözülmeyi bekleyen gizem kitabın çıkış noktasını oluşturuyor. Adolf Hitler in Fransa da işgal ettiği bir şatoda kendisi için çalmak üzere karşısına çıkan bir kemancının, Rossi ve Monteverdi üzerine yapmayı planladığı araştırmayı Hitler e açmasının ardından bir dram yaşanır. Bu acı sahneye tanık olan küçük bir çocuk ise hayatını bu esrarlı durumun, Hitler i delicesine bir sinir krizinin içine atan bu olayın ardındaki sebebin nedenini bulmaya adar. Yıllar sonra kardinal olduğunda yolu başka bir kemancı, eski bir İsrail Gizli Servisi üyesi olan Gal Knobel ile kesişir ve geçmişin gizeminin çekiciliği üzerine ikili, bu esrarı aydınlatmak için var güçleriyle çalışmaya başlar. Avrupa da şehirden şehire giden, hızlı bir temposu olan Hitler in Kemanı nda okurun karşısına eskiden İsrail ordusunda pilotluk yapmış olan yazar Shamir in ilgisi ve bilgisini de aktaracak şekilde Mossad ın yapısı, Nazizm ve savaş suçluları konusunda dünyanın, İsrail in, gizli servislerin ya da Vatikan ın tutumu sıklıkla çıkan noktalar oluyor. Uluslararası bilgi ve istihbarat ağına dair ipuçlarının da ilgi çekici olduğu Hitler in Kemanı nda yazar aynı zamanda II. Dünya Savaşı nın uzun dönemdeki etkilerini bireysel, uluslararası ve özellikle İsrail bağlamında ulusal çapta değerlendiriyor. Tüm bunlara ilave olarak kitapta klasik müzik tarihinden ve yine yazarın kendi hayatından, kemancı oluşuyla ilintili müzik ve keman üzerine detaylar da yer alıyor. Bir yanda Katolik kimliği ve ölümden önce kendisini dine adamış olduğu gerçeği ile Monteverdi, öte yanda Yahudi oluşu, sinagog için -mecburen- kısıtlı bir müzikal alanda beste yapmak zorunda kalan ve yaratıcılığını kullanmak için kiliseye yaklaşmasıyla dikkat çeken Rossi... Mantua da besteci olarak çalışmaya başladıktan sonra özel izin ile her Yahudi nin takmak zorunda olduğu sarı kolluğu takma zorunluluğu kaldırılan Rossi nin bir yanda yaşama, bir yanda da müziğine tutunma çabasındaki zorluk, Hitler in Kemanı nda da vurgulanıyor. Monteverdi nin dönemin önemli isimlerinden oluşu ve besteci kimliği, Rossi ye kol kanat germiş olmasının haricinde zaman zaman Rossi nin eserlerinden esinlenmenin çok çok ötesine geçen şekilde faydalanması ve bu duruma Rossi nin ses çıkarmaması da hikayede Rossi ye dair dramatik bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Rossi nin kızkardeşi ile arasındaki ilişkinin ve toplum içindeki konumunun Monteverdi için üstünlük sağladığının tablosu da net biçimde çiziliyor. Yazarın aceleciliği göze batıyor Bir macera kitabı olarak okunacaklar listesine dahil edilebilecek olan Hitler in Kemanı, zorlama olan birkaç unsuru da içinde barındırıyor. Öncelikle baş karakterin olaya dahil edilmesindeki acelecilik, karakterin bu konuya bu denli tutulması için sunulan sebep, çözümdeki tutkusunun dalgalanması ve hikayenin sonu buna örnek verilebilir. Ek olarak, kadın karakter Eve ve Gal in aniden birbirlerinin hayatında çok önemli bir yer edinmiş gibi sürekli sunulması, hatta her iki karakterin de birbirleri hakkında olan fikirlerinin, planlarının ve tutkularının abartısı yer yer rahatsız edici. Sırf bir kadın karakter eklemek ve aşk a değinmek için zorla hikayedeki konumu haricinde gereksiz bir duruma sokulan ajan Eve ve kemancı Gal in arasındaki ilişki, her iki tarafın ifadelerinde ve durumlarının tasvirinde son derece yapay, sebepsiz ve zorlama olmanın ötesine geçemeyen bir tablo çiziyor. Karakterlerin derinlemesine bir kurguyla oluşturulmadığı maalesef her karakterde aynı şekilde görülebilen Hitler in Kemanı, Igar Shamir in aceleyle kurguladığı, detaylardan ve derinlikten yoksun bıraktığı birden fazla noktası olan ve elindeki gizemli konuyu, müzik tarihinde esrar perdesi ardında saklı kalmış bir konuyu ve özellikle II. Dünya Savaşı, Hitler, Nazizm ve savaş suçluları gibi yakın tarihin büyük acılar yaşatmış gerçeklerini daha iyi bir kurguyla desteklemeyerek biraz da harcadığı bir roman. Hitler in Kemanı Igal Shamir Çev: Işık Ergüden Kırmızı Kedi Yayınevi 304 s. Çocuk gelinlere dikkat Konuyla yakından ilgilenenler, hukukçular, kadın örgütleri, kadınlar, özetle toplumun her kesiminden duyarlı insanlarımız yüksek sesle sürekli soruyorlar, sorguluyorlar: Kızlarımız henüz çocukluklarını yaşarken neden evlendiriliyorlar? Sorguluyorlar, soruyorlar, tartışıyorlar, ama sonuç değişmiyor. Her gün gazetelerde yeni bir çocuk gelin haberiyle karşılaşıyoruz. Ancak konunun sıkı takipçileri de vazgeçmiyorlar ve kamuoyunu, anneleri, kadınlarımızı ve ilgilileri uyarmayı sürdürüyorlar. Yıllarını ve yoğun araştırmalarını bu konulara adeta adamış olan hukukçu, avukat, bugüne kadar çok sayıda kadın kuruluşlarına başkanlık görevini üstlenmiş olan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Nazan Moroğlu da son çalışmasını haklı olarak toplumumuzun acı gerçeği olan çocuk gelinlere ayırmış ve kendi gibi hukukçu, avukat meslektaşı Fatoş Serin le birlikte bu kitabı hazırlamış. Kitaba ayrıca Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Üyesi Mustafa Ateş in de önemli katkıları olmuş. Şöyle diyor Moroğlu kitabın önsözünde: Bu çalışmada, geleceğimiz olan çocuklarımıza toplum olarak yeterli özenin gösterilmediğinin, onları koruyamadığımızın bir sonucu olan çocuk gelinler sorununa dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve hukuki açıdan sorunun çözümüne yönelik önerilerimizi paylaşmak amaçlanmıştır. Çocuk ve gelin sözcükleri Kitap dört bölümden oluşuyor. Nazan Moroğlu, Hukuki Açıdan Çocuk Gelinler bölümünde önce çocuk ve gelin sözcüklerinin üzerinde duruyor ve iki kavramın bir arada anılmasının doğru olmadığını vurguladıktan sonra, neden bir arada kullanıldığını da, sayısal olarak belirtiyor: Rakamlara göre örneğin 2012 yılında evlendirilmiş olan kız çocuk sayısı iken, aynı yaşta evli erkek sayısı Yani çocuk gelin sayısı damat sayısının 21 katından fazla. Bölümün diğer başlıklarına gelince: Dünyada ve Türkiye de Çocuk Gelinler, Çocuk Gelin Sayısının Çok Ürkütücü Olan Ülkemizde Sayıları Giderek Artan Çocuk Gelinler, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Sözleşmenin İhlali, Uluslararası Belgeler BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Pekin Sözleşmesi, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi (Türkiye 11 Mayıs 2011 de bu sözleşmeyi imzalamıştır), Türk Hukukunda, Medeni Hukukta Evlilik Yaşı ve Çocuğun Konumu ve sonunda Çocuk Gelinler Sorununa Çözüm Önerileri, Birinci Bölüm ün ana başlıklarından bazılarını oluşturuyor. Sonra sırayla Mustafa Ateş ile (Çocuk Gelinler) avukat Fatoş Serin in (Çözüm Yolları) görüşleri yer alıyor kitapta. Son bölümde ise Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi nin, (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) grafik görselleri okura sunuluyor. Son bölümde İstanbul Sözleşmesi (imzaya açıldığı tarih 11 Mayıs 2011, Yürürlük Tarihi 1 Ağustos 2011) ve nihayet Basında Çocuk Gelinler Haberleri, acı görsellerle yer alıyor. Kitap, ülkemizde çocuk gelinler sorununun gerçeğine ve önlenmesine ilişkin çözüm önerilerine bir kez daha değinmesinin yanı sıra, ilgililere ve kamuoyuna Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi ni anımsatması açısından da önem kazanıyor ve belki de bu nedenle ilgililerin başucu kitabı olması gerekiyor. Hukuki Açıdan - Çocuk Gelinler Nazan Moroğlu, Fatoş Serin CM Basım Yayın

12 17 Temmuz 2015 Cuma 12 MUSTAFA İKTU Aydınlık MUSTAFA GÜNAY Aşkın müebbet hali Kalbi kırık bir anne, ergenlik sancıları içinde 14 yaşında bir erkek çocuğu ve hayatı yanlış anlamalarla geçmiş bir hapishane kaçkını. Üçünün yolu bir süpermarkette buluşursa neler olur? Joyce Maynard işte bu kurguyla yola çıkıyor ve aşkın, ihanetin, tutkunun ve kıskançlığın sınırlarını zorladığı bir roman kaleme alıyor. Müebbet Aşk ismiyle ülkemizde yayınlanan kitap, April Yayıncılık ın kitapları arasında yerini aldı. Gençlik yıllarından itibaren edebiyat dünyasının içinde yer alan Joyce Maynard, bu yıllarda tanıştığı ünlü Amerikalı yazar J.D. Salinger la olan ilişkisiyle uzun yıllar konuşulmuştu. Kariyerine sayısız deneme ve The New York Times gazetesindeki köşe yazıları ile başlayan Maynard ile Türkiye okuru bundan iki sene önce Çilek Kızlar adlı romanıyla tanıştı. Hastanede yaşanan bir karışıklık sonucu farklı ailelerde büyümek zorunda kalan iki çocuk üzerine kurulu hikâye, büyük ilgi çekmişti. Huzur ve kadın Joyce Maynard Müebbet Aşk, kocasından boşanan ve kendini yalnızlığa mahkum eden Adele in, oğlu ile sürdürdüğü sessiz hayatının, gizemli ve yaralı bir adamı eve almasıyla baştan aşağıya değişimini anlatıyor. İhanetler nedeniyle içine kapanmış bir kadının ve onun yalnızlığına tanıklık eden oğlunun hikayesi, hapishaneden kaçan mahkumun dahil olmasıyla devam eder. Bu değişikliğin getirdiği bütün ruh hallerini yazarın kaleminden akıcı bir dille okuyoruz. Tanıştıkları mahkum anne oğulun alışık oldukları hayatı derinden etkilerken, bir yandan da yeni ilişki ağı şüpheyi beraberinde getirir. Hiç hesapta yokken başlayan aşk, ergenliğe yeni adım atmış bir çocuk ve hayatını yalnız başına geçirmeyi kaderi sanan bir kadının hikâyesinden oluşan kitap, aileye ve aile olmaya dair birçok konuya değiniyor. Okur canlı bir kurguyla, bu üçlünün arasındaki bağı çözmeye çalışıyor roman boyunca. Sürpriz sonu ile Müebbet Aşk bir kez daha şaşırtıcı bir Maynard romanı olarak akıllarda kalacak. J. D. Salinger ile uzun yıllar süren ilişkisi ve birbirlerine yazdıkları mektupları çok konuşulan Maynard, verimli ve güçlü bir yazar olarak daha çok üretim yapacağa benziyor. Yaz aylarının olmazsa olmazı aşk romanları arasında Müebbet Aşk, dikkate değer bir roman. Müebbet Aşk, ihanet, tutku, ve gerçek sevgi gibi duyguları içinde barındırırken, yıllar sonra gelen mutluluk ve huzurun bir kadının hayatını nasıl değiştireceğini gözler önüne seriyor. Yaşam Adana da şiirdir Kentler hakkındaki kitapların oluşturduğu bilinç ve duyarlık, o kente daha farklı bakmamıza yol açar. Kentler hakkındaki kitaplarıyla tanınan Heyamola Yayınları, Adana hakkında 12 kitap yayımladı. Adana nın doğa, tarih, kültür ve insan gerçekliğini ele alan bu kitapların, bu kenti tanıma ve anlama konusunda önemli bir boşluğu dolduracağı söylenebilir, Mustafa Emre nin Adana nın Yüreği Karasoku kitabını bir solukta okudum. Bir kentin yüreğini oluşturan bir semte içeriden bakan, onu geçmişi ve bugünüyle birlikte görmeye ve göstermeye çalışan Emre, akıcı ve etkileyici bir üslupla anlatıyor, kentin bir bölümünün gizli tarihi ni... Yazma biçimi ve üslubu da konunun dile getirilmesine ve anlaşılmasına oldukça uygun ve anlamlı görünüyor. Bir dostla diyalog ve gezinti halinde dile getirilen bir semtin hikâyesidir. Bu hikâye, kente ilişkin eski ve yeni fotoğraflarla birlikte aynı zamanda orada yaşamış olan ve yaşayan insanın, şiirle öykünün ve tarihin, yaşanmışlıkların harman olup karıştığı bir metindir. Emre, kendisiyle, daha doğrusu çocukluğuyla, onu temsil eden bir kişiyle konuşmalarla kitabını kurmuş. Bir kentin tarihi, kültürü, insanı ve geçirdiği değişim süreci konusunda, nereden nereye gelindiğini ortaya koyan ve aynı zamanda geleceğe yönelik kimi ipuçları ve değerlendirmeler içermesi bakımından da önemli bir çalışma. Kitabın başında yer alan Dünya İçinde Dünya adlı başlıklı bölümde Emre, Adana nın tarihten günümüze taşıdığı anlamı ve kendi özgü ruhunu şöyle ifade eder: Adana, Çukurova nın gözbebeği, güneyin kent çekirdeğidir. Bir kolu Toroslarda, öbür kolu Akdeniz dedir. Tarih, kültür, sanat ve uygarlık merkezidir. Bütün çağlardan payını alan Adana tarihin koynunda yatar. Doğanın bütün güzelliklerini bağrında taşır. Kültürün, sanatın nabzını tutar. Onun için yaşamı bir şiir gibi algılar. Bu yüzden seveni, söyleyeni çoktur. Yaşam, her durumu ile şiirde bulur kendini. Şiirden türküye, ninniden ağıda çeşitlilik gösterir. Bu uygarlıklar kavşağında zenginlikler oluşur. Sarı sıcakta, al toprakta yer bulur. Dağı taşı, çiçeği kuşu ile bir olur. Adana gerçeğini yaratır. Onun içindir ki Adana; dünya içinde bir dünya, Anadolu içinde bir Anadolu, Çukurova içinde bir Çukurova dır. İnsan ve sanatçı yüzleri İnsanlar, insan yüzleri, kentin kimliğini şekillendiren büyük ve anlamlı bir tablo oluşturur. Emre, Adana yı ve onun yüreği durumundaki Karasoku yu anlatırken, buralarda yaşamış, buralardan gelip geçmiş çeşitli kişilerden ve onlarla ilgili anılardan ve tanıklıklardan da söz eder. Burada özelikle adı anılanlar arasında hiç şüphesiz Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney, Demirtaş Ceyhun ve Muzaffer İzgü gibi sanatçılar sayılabilir. Ancak yazar, Reşat Enis, Kamuran Şipal, Mehmet Akif Tuncay gibi pek bilinmeyen ya da unutulmuş kişileri de anımsatır. Bir de burada doğmamakla birlikte, çeşitli nedenlerle yolu bu kente düşmüş, hayatının belli bir dönemini burada yaşamış olanlar da var. Özellikle Abidin Dino ve Bülent Habora nın adı geçer kitapta. Adana, Nurullah Ataç ın belli bir süre öğretmenlik yaptığı ve sonrasında hep sevgiyle ve özlemle anımsadığı bir kenttir. Dino da, gittiği her yere Adana yı da götürdüğünü söyleyen bir sanatçıdır. Habora nın kitabının adı da anlamlıdır: Benim Başkentim Adana. Mekânlar kentin kimliğinde aldıkları yer kadar kişilerin yaşamlarındaki yerleriyle de önemlidir. Kişinin hayatı ve insanı tanıyıp öğrendiği mekânlar, onun yaşama deneyimlerinde özel bir anlama ve işleve sahiptir. Emre, bu durumu şöyle ifade eder: Benim ilk toplumsal mekânım çayevleri olmuştur. Böyle kıyıda köşede, temiz, düzenli. Olgun insanların oturduğu yerler. Gazete okuma alışkanlığını bu mekânlarda kazandım. ( ) Sonra meyhaneler. Gençlik çağımda meyhaneleri keşfettim, insan sarrafları da tanıdım, bu insanların yanında çiğ kalanları da. Bu toprakların kendine özgü bir gizemi ve verimi var diyen Emre, sözlerini şöyle sürdürür: Adana bir zamanlar tarımın merkezi idi. Sanayileşme de bu topraklarda filiz vermiştir. Ancak değişme süreci içinde sürekli ileriye ve iyiye gitme söz konusu olmayıp, bozulmalar da vardır. Kentin kimyası bozuldu, ( ) Kimyası, dokusu, ruhu diyen anlatıcı, yaşadığı kentin değişim süreci karşısında eleştirel ve sorgulayıcı bir tutum gösterir. Müebbet Aşk Joyce Maynard Çev: Kıvanç Güney April Yayıncılık 219 s. Adana nın Yüreği Karasoku Mustafa Emre Heyamola Yayınları, 123 s.

13 Aydınlık 17 Temmuz 2015 Cuma 13 ERCAN DALKILIÇ Çocuk / Genç Yersiz, yurtsuz öyküler Sinema yazarı olarak tanıdığımız, korku kültürü üzerine uzmanlaşmış bir isim olan Burak Bayülgen in çok ilginç bir özelliği daha var; o bir masal anlatıcısı! Geçtiğimiz günlerde ikinci çocuk kitabı Centilmen Uyku yla karşımıza çıkan Bayülgen e sorularımızı yönelttik n Biz seni korku sinemasına yoğunlaşmış bir sinema yazarı olarak tanıyoruz Fakat bunun yanısıra çocuk kitabı da yazıyorsun. İkinci çocuk kitabın Centilmen Uyku çıktı geçtiğimiz günlerde. Nasıl başarıyorsun bu iki bambaşka türü aynı anda yazabilmeyi? Korku bir tür. Ancak korkularımız sadece bir türün içinde hapsolmuş değiller. Korkularımız komedide de var, dramda da O yüzden çocuklar için yazarken de korku deyince kavramsal düşünüyorum: Kötülük, kötülük etme, anlayışsızlık ve sevgisizlik. Öykülerimin, evrensel mesajımın içinde bu kavramlarla anılmalarını hiç istemiyorum. Dolayısıyla korkutmaktan ziyade bir peri masalının içinde nefret gibi kavramları yok etmeye çalışıyorum. Korkunç karakter başka bir şey, bu kavramlar başka bir şeydir. Korku edebiyatını/sinemasını çocukluğumdan beri severim, ama bir yandan da annemin bana okuduğu masallarla büyüdüm; Andersen de vardı içinde, Disney karakterleri de Ama sonradan fark ettim ki cadı, hikayenin içinde yaşadığı sürece, hikaye devam ediyor, prens gelince ve prensesi öper öpmez hikaye bitiyor. Bu bana adil gelmezdi. Ben hikayenin bitmesinden yana değilim sadece. Bu yüzden cadı/dev/kötü kraliçe gibi karakterleri hep sevmişimdir. Korku sinemasına da yaklaşımım bu şekildedir; profesyonel olduğu kadar çocuksu bir şekilde. n Centilmen Uyku nun diğer çocuk kitaplarından farkı nedir? Mesaj kaygılı bir didaktik bir yapısı var öykülerinin Centilmen Uyku ısrarla Andersen in izinden gitmeye çalışan bir çocuk öykü kitabı. Peri masallarının modernizme uyarlanmış bir biçimi de değil. Ben evrensel bir mesajın peşinden gidiyorum ve bu, her coğrafyada, her zaman diliminde aynı şekilde etki etsin istiyorum. Dolayısıyla bu öykülerde bir kuzey takıntısı var, evet, ama kime, hangi lokasyona göre kuzey, onu boşlukta bırakmaya çalışıyorum. Öykülerimde zaman ve mekan boşluğu var, yersiz, yurtsuz öyküler bunlar ama mesajı aynı. Günümüzde bu mesaj kaygısının üstünde çok fazla durulmuyor ne yazık ki ama ben duruyorum. Tamam, bunlar sevimsiz ölçüde didaktik öyküler değil ama kötülüğün ve sevgisizliğin üzerine giden, bu iki negatif kavramı elimine etmeye çalışan öykülerin ille de didaktikmiş gibi algılanmasını da istemiyorum. n Bu öyküler nasıl ortaya çıkıyor? Çocukluğunuzdan esinleniyor musunuz öykülerinizi yazarken? A sından z sine zihnimde bir anda beliriveriyorlar ve bu belirme yaşanmadan asla yazmaya başlamıyorum. Sanki bir ses bana bu öyküleri okuyormuş gibi bir ilhamın peşindeyim, bu yüzden bu öyküler bir ebeveynin çocuğuna gece yatmadan evvel okuduğu öykülerin üslubuyla yazıldılar. Her bir öykünün sonunda da iyi uykular diliyorum. Küçükken çok fazla masal dinlediğimden hayal alemim hep geniş oldu. Dinlediğim masalların şefkatli bir anne/baba sesinden tınlamasını şimdi ben kopyalamaya çalışıyorum. n Kaynaklarınızı öğrenebilir miyiz? Nelerden, kimlerden etkilendiniz yaratım sürecinizde? Norse mitolojisinden oldukça beslenmeye çalıştım ama yersiz, yurtsuz öyküler olmasına da özen gösterdim. Salt mitoloji yerine mitolojik karakterlerin çocuk öykülerindeki temsil biçimlerini kendime örnek aldım. Bir taraftan da müzik beni çok etkiledi. Edvard Grieg in bestelerinde; özellikle şarkılarında yer alan atmosferi ben de müzikal bir dilde okuyucuya ulaştırmaya çalıştım. n İlk çocuk kitabınız Sina nın Sihirli Resmi nden bu yana beş yıl geçmiş. Hayli uzun bir ara Çocuk edebiyatına katkı sunmayı sürdürecek misiniz? Daha en başta şöyle bir fikrim vardı: Eğer kitap yazacaksam çocuklar için yazarım İlk kitabımın tüm geliri Çocuk Böbrek Vakfı na bağışlandı. Sadece çocukların seveceği öyküler yazmayı değil, çocuklara katkılarımın olacağı, maddi manevi faydalarımın dokunacağı projelerde yer almak amacım zaten. Centilmen Uyku Burak Bayülgen Koyu Kitap, 55 s. Bir Kabuğu Paylaşmak Matbaacılık Oyuncağı Yiğit Bener, Resimleyen: Özlem Isıyel Can Çocuk Yayınları, 64 s. Julia Donaldson, Çev: Ali Berktay, Resimleyen: Lydia Monks, İş Bankası Kültür Yayınları, 32 s. Bak! Yengece bak! Kabuğu da yok! Yan yan koşuyor deniz kıyısında! Tek başına yaşayan küçük yengeç kendine parlak bir deniz kabuğu bulup içine taşınınca, onu mor bir kabarcığa benzeyen denizgülü ve hassas tüplü kurtla paylaşmak istemez. Kayalarla çevrili küçük su birikintisinde sen de Yengeç, Kabarcık ve Fırça ya katıl; deniz, kabuklar ve arkadaşlıkla ilgili bu cıvıl cıvıl öyküde yerini al. Dizeler de en az resimler kadar göz alıcı! Zelal Özgür Durmuş, Esen Kitap, 68 s. Doğadayım serisinin ikinci kitabında Zelal Özgür Durmuş bize tüm dünyanın Maymun Manzaraları nı anlatıyor. Sumatra dan Madagascar a, oradan Brezilya nın Yağmur Ormanları na yapılan şiirli ve resimli gezintide doğadaki en yakın akrabalarımızın bazen ilginç, bazen komik, bazense muzip hallerini görüyor; hikâyelerini dinliyoruz. İnsanın Afrika daki köklerini tanıyoruz. Doğadayım Serisi altında Ağaçlar, Kedigiller ve Balıklar kitapları ile devam edecek. Yiğit Bener Matbaacılık Oyuncağı nda bize çocukluğundan başlayarak yazar olma hikâyesini anlatıyor. Bu kitapta gazetecilik mesleğinin zorluklarından matbaacılığa ve yazar olmanın püf noktalarına dek pek çok şey bulacaksınız. Üstelik size bir sır verelim mi? Bu kitabın kahramanları arasında, değerli edebiyatçılarımızdan yazarın babası Erhan Bener ve amcası Vüs at O. Bener le birlikte, yazarın dayısı değerli ressam ve gazeteci Fikret Otyam da yer alıyor... İyi Uykular Dedektif Silvia Roncaglia, Çev: Demet Elkatip Müren Beykan, Günışığı Kitaplığı, 188 s. Özel dedektif Pippo Merlo, amcasından ona kalan büroda başarılı işlere imza atıp şöhreti yakalama düşleri kurar. O günlerde şehirde, müzikle insanları sersemleten bir soyguncu çetesi işbaşındadır. Bol kazançlı bir kayıp arama işi de kapısını çalınca dedektif, iki arada kalır. Üstelik, yakaladığı her ipucunda, her heyecanda, aniden uyuyakalmaktadır. Bu komik dedektif, ilginç hastalığını yenip olayları çözebilecek midir?... Doğadayım - Maymun Manzaraları

14 14 17 Temmuz 2015 Cuma Aydınlık Yeni çıkanlar Mesaj Carl Sagan Çev: Mehmet Harmancı Say Yayınları 456 s. Ellie uçağın penceresinden aşağı bakıp Dünya nın bir dünya dışı yaratıkta nasıl bir izlenim yaratacağını düşünmeye başladı... Kendini uzaydan gelen radyo frekanslarını dinlemeye adayan Dr. Ellie Arroway yıllar süren araştırmalarının sonunda, tam vazgeçeceği sırada gizemli bir mesaj almaya başlar. Mesaj, Carl Sagan ın anlatım gücü ile bilimsel hayallerini birleştirdiği bir roman. Son Teşebbüs Aziz Hatman Esen Kitap, 235 s. Sen bu mektubu okuduktan sonra, dünyanızda bir cinayet işlenecek. Ben öldüreceğim! Bu romanda anlatılan toplumda devlet de, polis örgütü de yok ve romanın başat figürü cinayeti önlemeye çalışıyor; bu arada dedektifimiz ünlü İspanyol polisiye roman yazarı Manuel Vazquez Montalban ın komünist ve ağzının tadını bilen ünlü detektifi Pepe Carvalho gibi size zevkle okuyacağınız yemek betimlemeleri de yapıyor. Wikileaks Davası Clark Stoeckley Çev: Güzin Sarıoğlu Matbuat Yayın Grubu 216 s. Bu kitapta Stoeckley in mahkeme esnasında yaptığı çizimler ile çok büyük bir kısmı stenograf ücret ödemelerini cömertçe yapan Basın Özgürlüğü Kuruluşu tarafından temin edilen deşifre metinlerinden özenle seçilmiş duruşma notları birleştirilerek, Amerikan tarihinin en önemli ve gizli kalmış mahkemelerinden birine ilgi çekici bir açıdan bakılıyor. 9/8 Roman Dansı Gonca Girgin Kolektif Kitap, 312 s. Gonca Girgin Tohumcu müzik, televizyon, sinema endüstrisini de kapsayan ve kimlik siyaseti, yerinden etme, ötekileştirme, güçsüzleştirme, sermaye-iktidar ilişkileri, toplumsal değişim-dönüşüm, yabancılaşma, metalaşma, yeniden üretim ağları ve bunun gibi daha birçok kritik kavramdan faydalanan çalışmasında okura Çingene-Roman kimliğinin ve dönüşümünün bir panoramasını sunuyor. Saatin Gizli Yüreği Elias Canetti Çev: Ahmet Cemal Sel Yayıncılık, 189 s. Elias Canetti nin 1942 de tutmaya başladığı ünlü Notlar ının 1972 ye kadar olan kısmı İnsanın Taşrası adıyla yayımlanmıştı. Şimdi de 1985 e kadar olan ve Saatin Gizli Yüreği adıyla bilinen ikinci cildi yayımlandı. Canetti bu Notlar da bir tür nehir-roman tarzını benimseyerek düşünsel deneyimlerle yaşamın kendisi arasındaki derin ve sağlam bağlar üzerinde geziniyor. Sese Gelen Sevgili Sami Baydar, Yapı Kredi Yayınları, 252 s de yitirmiştik Sami Baydar ı. Ardında iki de öykü kitabı bırakmıştı: Dünyadan Çıkış Yolları (1990) ve Dünyada Anılara Bakıyorum (1991). Bu iki kitabına, yirmi beş yıl boyunca, kimi dergilerde yayımlanmış, kimi daktilolu sayfalarda dostlarının elinde kalmış on altı öykü daha eklendi: Sese Gelen Sevgili. Toplu öyküleri Sese Gelen Sevgili ile Sami Baydar edebiyatı tamamlanıyor. Rüya Dağıtan Çocuk Luca Di Fulvio Çev: Ö. Çiftçi, S. Savaş Pegasus Yayınları, 664 s. Acaba Christmas, bir yandan radyonun ve Broadway tiyatrosunun büyülü dünyasında şöhret olma hayalini kovalarken, diğer yandan hâlâ kalbinde taşıdığı Ruth a kavuşabilecek midir? Peki Ruth aşkına karşılık verebilecek midir? Rüya Dağıtan Çocuk, şiddetin, acımasızlığın ve yoksulluğun içinde yeşeren umudun ve hayallerin öyküsü Dağın Tepesine Doğru Arne Dahl, Çev: Pınar Polat, Doğan Kitap, 416 s. Mafya ve seri cinayetler... İsveç i sarsmaya hazırlanan büyük bir plan Yaklaşan felaketi yalnızca A-Takımı durdurabilir. Yüksek güvenlikli bir hapishanede bir mahkûm hassas patlayıcıyla havaya uçuruluyor. Karanlık banliyö köşesinde kanlı bir çete savaşı yaşanıyor. Basit bir bar kavgası bir adamın ölümüyle sona eriyor. İsveç te karanlık bir tezgâh dönüyor... Ölümsüz Hüzünler Kitabı Tekin Budakoğlu Alakarga Yayınevi, 189 s. Ölümsüz Hüzünler Kitabı, daha ilk sayfasında okuru sımsıkı kavrayan, diliyle, kurgusuyla büyük okuma keyfi veren güçlü bir roman. Tekin Budakoğlu, titiz, en küçük ayrıntısına kadar metninin üzerinde ince ince çalışan bir yazar. Bu romanın yazarı, aynı zamanda öykünün kahramanlarından biri. Fakat bu bile, edebiyat tarihimize bir gönderme... Tabular, Korkular ve Kadınlar Zehra İpşiroğlu E Yayınları, 164 s. Türkiye de kadın olmak nasıl bir şey, bu coğrafyada doğmuş bir kadın hangi sorunlarla karşılaşıyor, onu engelleyen güçler neler? Eril zihniyetin en uç noktasını oluşturan şiddet nedir, nasıl yaşanıyor? Kadınlar bu sorunları çözmek için nasıl bir mücadele veriyorlar. Tabular, Korkular ve Kadınlar kadının toplumdaki konumunu çeşitli açılardan irdeliyor. Yağmur Başlamadan Eve Dönelim Ahmet Ada Ve Yayınevi, 98 s. Yağmur Başlamadan Eve Dönelim yeni düzyazı şiirleri tarihe ve gündelik hayata göndermeler içeriyor. Lirik şiirin hayatla kurduğu dolayımlı ilişkinin bu yeni evresinde Ahmet Ada, Gezi direnişinden çocukluğuna, Ahmet Erhan ın erken ölümünden içerideki doğaya göndermeler yapıyor. Kadınlar ve Toplumun Altüst Edilmesi Mariarosa Dalla Costa Çev: Kolektif, Otonom Yayıncılık, 232 s. Bu kitap, 1970 lerde İtalyan feminist hareketin önemli figürlerinden olan Mariarosa Dalla Costa nın o zamandan günümüze feminist mücadele üzerine yazılarından oluşuyor, kadınların yeniden üretim emeğinin kapitalist toplumsal işleyişi sürdürmede ve güvence altına almada nasıl işlev gördüğüne odaklanıyor.

15

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Savaşın başından bu yana yedinci hac dönemi yaklaşırken hac ibadetini yerine getirmeyi çok isteyen, farklı şehirlerde yaşayan üç Suriyelinin hikayesi.

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe. Sitti Cemili ve Meryem im Ben çocukken pek çok Arapça hikâye dinledim anneannemden. Sitti Cemili den anneanne diye bahsetmek de tuhafmış. Arapça da onun adı Sitti yani benim ninem. Söylemeden geçemeyeceğim,

Detaylı

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN 2 Halide Edib Adıvar ın Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Sinekli Bakkal, 2007 Ateşten Gömlek, 2007 Handan, 2007 Mor Salkımlı Ev, 2007 Türk ün Ateşle İmtihanı,

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'na Kürtler Katıldı mı? Atatürk şehitlere ihanet etmiş! DTP'li Muş milletvekili Sırrı Sakık Çanakkale Şehitlikleri'ni gezmiş ve şu açıklamalarda bulunmus: "Bu ülkede burada

Detaylı

Bu kitabın sahibi:...

Bu kitabın sahibi:... BİYOGRAFİ 1 3 Bu kitabın sahibi:... İçindekiler Bu Kitabın Konusu Benim, 9 Ben, Marie Curie, 13 Uçan Üniversite, 18 İlk Aşk, 23 Paris, 27 Aşk Göz Kırpıyor!, 31 Maddenin İçinden Geçen Işınlar, 35 Aşk,

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

BİZ KİMİZ? ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Atatürk ü ve ideolojisini daha iyi tanımak ve tanıtmak için 1989 yılında ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan bir düşünce topluluğudur. Atatürkçü

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) Birnci vize 1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) a)... su b)... otel c)... kahve ç)... çay d)... yemek e)... boylu f)... adam g)... kız

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun olduktan (1972) sonra bir süre aynı bölümde kütüphane memurluğu yaptı (1974-1978). 1976 da Türk

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 ( )

Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 ( ) Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 (1937-1942) 1.DEFTER M.U.2017.indd 1 13/11/17 17:55 1.DEFTER M.U.2017.indd 2 13/11/17 17:55 1937 de İstanbul Tevkifhanesi nde Nâzım Hikmet in cebindeki

Detaylı

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:1 Nisan 2015 1 KİTAP VE KÜTÜPHANENİN ÖNEMİ 3 2014-2015 KÜTÜPHANE ORYANTASYONUMUZ 5 KÜTÜPHANEMİZ 8 OKUMA ŞENLİĞİMİZ 10 BRITANNICA ONLINE 12 SEVİM AK

Detaylı

ANLATIM BOZUKLUKLARI

ANLATIM BOZUKLUKLARI ANLATIM BOZUKLUKLARI 1. Dün beklenmedik bir sürprizle karşılaştık. Gereksiz Sözcük Kullanımı 2. Yoğun sis sayesinde kaza yapmışlar. Sözcüğü Yanlış Anlamda Kullanma 3. Trafik kazasında yaralananlara başınız

Detaylı

Taliban Esaretinden İslam a

Taliban Esaretinden İslam a Taliban Esaretinden İslam a 1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor: Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan

Detaylı

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy, Billy (Vince Vaughn) ve Nick (Owen Wilson) dijital dünyaya yeni adım atan iki eski kafalı satışçıdır. Senelerdir emek verdikleri şirketin artık teknoloji karşısında ayakta duramaması nedeniyle kapatılması,

Detaylı

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil 1 Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez Senaryo: Sadık Şendil Müzik: Kemani Sebuh Efendi- Kürdilihicazkar Longa Filmin

Detaylı

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor. ŞEHİDİMİZ MUSTAFA CAMBAZ ARTIK ARAMIZDA DEĞİL AMA FOTOGRAFLARI MEMLEKETİNDE SERGİL "15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA... Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA... http://www.dw.de/müslüman-kadın-futbolcular-berlinde-buluş... GÜNDEM / ALMANYA ALMANYA Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu 'Discover Football'

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı - 'Büyük haber gazetecinin ayağına gelmezse o büyük haberin ayağına nasıl gider? - Söz ağzınızdan bir kez kaçınca rica minnet yemin nasıl işe yaramaz? - Samimi bir itiraf nasıl harakiri ye dönüştü? - Evren

Detaylı

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. Çerkes adetlerinin geçerli olduğu ve Çerkescenin konuşulduğu köyde, Türkiye'den

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 162 DÜRÜSTLÜK VE DOĞRULUK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 99 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex 7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET ADI SOYADI: SINIF: TARIH:.. 1. A: Adın ne? B:. a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex 2. Senin adın ne? a) Benim adım Sana b) Senin adım Sana

Detaylı

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Ünsal bey?

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU

KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU İstanbul da bir süre önce evini terk eden genç kızı Bodrum polisi buldu. Ulusal televizyon kanallarında kızının eviden ayrıldıktan sonra bir daha geri dönmediğini açıkladığını

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

BABA NERDESİN KAYBOLDUM BABA NERDESİN KAYBOLDUM YÖNETMEN GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ SENARYO KURGU MÜZİK SANAT YÖNETMENİ SES SES TASARIM YAPIMCI OYUNCULAR TÜR SÜRE ÇEKİM FORMATI GÖSTERİM AHMET KARAMAN CEM CENEŞKE AHMET KARAMAN AZİZ İMAMOĞLU

Detaylı

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu Uzun yıllar boyunca baskıcı rejimler ve zorba yönetimlere sahne olan çift başlı kartalların ülkesi Arnavutluk, şimdi yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Özellikle dini ve kültürel açıdan büyük bir yıkımın

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED AKBULUT-

Detaylı

Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor.

Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor. Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor. Ticari, turistik ve diğer vize türlerine nasıl dağılıyor bu sayı? Ticari vizeler toplam rakamın yaklaşık

Detaylı

5. SINIF TÜRKÇE KELİME TÜRLERİ TESTİ. A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir.

5. SINIF TÜRKÇE KELİME TÜRLERİ TESTİ. A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir. 1- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bilgi yanlışlığı vardır? A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir. B) İyi bir aşçıydı. Cümlesinde özel isim kullanılmıştır. C) Tavuklar

Detaylı

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ OKUMA KÜLTÜRÜ (5 EYLÜL - 21 EKİM) - Konuşmacının sözünü kesmeden sabır ve saygıyla dinler. - Başkalarını rahatsız etmeden dinler/izler. - Dinleme/izleme yöntem ve tekniklerini

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Kıbrıs'ta öğrenci olmak

Kıbrıs'ta öğrenci olmak On5yirmi5.com Kıbrıs'ta öğrenci olmak Kıbrıs'ı tercih etmek isteyenler, bu haberimizi okumadan tercih formlarını doldurmayın! Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2012 Perşembe (oluşturma : 4/13/2019) Zuhal Erkek'in

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Yaşama Hakkı Nerede?

Yaşama Hakkı Nerede? Sayı:3 Ocak 2009 Yaşama Hakkı Nerede? T K TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ TIP ÖĞRENCİLERİ KOLU FAKÜLTE DOKU muza Sahip Çıkalım Erdem Erkoyun Akdeniz TÖK görevlendirildiği; hiçbir tanımı olmayan konumu

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı