DEĞİŞİK İRİGASYON SOLÜSYONLARININ KÖK KANAL DENTİNİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN SEM VE MİKROSERTLİK YÖNTEMLERİ İLE İNCELENMESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DEĞİŞİK İRİGASYON SOLÜSYONLARININ KÖK KANAL DENTİNİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN SEM VE MİKROSERTLİK YÖNTEMLERİ İLE İNCELENMESİ"

Transkript

1 T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DEĞİŞİK İRİGASYON SOLÜSYONLARININ KÖK KANAL DENTİNİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN SEM VE MİKROSERTLİK YÖNTEMLERİ İLE İNCELENMESİ Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Programı Doktora Tezi Diş Hekimi Ilgın AKÇAY DANIŞMAN Prof. Dr. Necdet ERDİLEK İZMİR 2007

2

3 DEĞERLENDİRME KURULU ÜYELERİ (Adı Soyadı) (İmza) Başkan : Prof. Dr. Necdet ERDİLEK... (Danışman) Üye : Prof. Dr. Beyser PİŞKİN... Üye : Prof. Dr. Hülya ÇANKAYA... Üye : Prof. Dr. Murat TÜRKÜN... Üye : Prof. Dr. Faruk HAZNEDAROĞLU... Doktora Tezinin Kabul Edildiği Tarih:...

4 ÖNSÖZ Doktora tezimde bana yol gösteren doktora tez danışmanım Prof. Dr. Necdet ERDİLEK e teşekkür ederim. Çalışmalarım sırasında yardımını esirgemeyen, değerli görüşleri ile bana ışık tutan ve her konuda yardımcı olan anabilim dalımız öğretim üyeleri Prof. Dr. B Hakan ŞEN e, Prof. Dr. B Oğuz AKTENER e, istatistiksel değerlendirmelerindeki katkılarından dolayı Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Timur KÖSE ye teşekkürü borç bilirim. Doktora çalışmam sırasında bana her türlü desteği veren anabilim dalımız öğretim üyeleri ve arkadaşlarıma ve bana daima inanan kardeşime, bugünlere gelebilmem için büyük özveriler göstermiş olan anneme ve babama sonsuz teşekkür ederim. İzmir-2007 Dt. Ilgın AKÇAY i

5 İÇİNDEKİLER Sayfa TABLOLAR DİZİNİ... vi ŞEKİLLER DİZİNİ...viii RESİMLER DİZİNİ... ix GRAFİKLER DİZİNİ... xii BÖLÜM I GİRİŞ 1. Genel Bilgiler Kök Kanallarının İrigasyonu Kanal Tedavisi Sırasında İrigasyon Solüsyonu Kullanmanın Faydaları İdeal İrigasyon Solüsyonunda Olması Beklenen Özellikler Endodontik Tedavi Sırasında Kullanılan İrigasyon Solüsyonların Etkinliği Endodontide Kullanılan İrigasyon Solüsyonları Alkalen Solüsyonlar (NaOCl) Hipoklorit: Doğada Bulunan Hali Klor Salan Ajanların Tarihçesi Sodyum Hipokloridin Endodontik Kullanım Konsantrasyonları Hipoklorit Uygulamalarının Etkinliğinin Arttırılması Sodyum Hipoklorit Solüsyonlarının Stabilite ve Saklama Koşulları Organik Asitler Klorheksidin Glukonat Şelasyon Ajanları Şelatörlerin Tarihsel Gelişimi Şelatör Preparatlar Sıvı Şelatörler ii

6 Pasta Tipi Şelatörler Demineralizasyon Şelatörlerin Çalışma Zamanı EDTA ve Sodyum Hipoklorit Solüsyonlarının Ardışık Kullanımı Smear Tabakası Smear Tabakasının Yapısı Smear Tabakasını Uzaklaştırılması Smear Tabakasının Uzaklaştırılmasında Kullanılan İrigasyon Solüsyonları Sodyum Hipoklorid (NaOCl) Şelasyon Ajanları Etilen Diamin Tetra Asetik Asit (EDTA) Etilen Glikol - Bis (Beta - Amino Etil Eter) - N,N,N',N' Tetra Asetik Asit (EGTA) Etilen Diamin (EDA) Sikloheksan 1,2-Diamin Tetra-Asetik Asit (CDTA) Etilen Diamin Tetra Asetik Asit - Etilen Diamin Karışımı (EDTA-EDA) Mikrosertlik Testleri Kök Dentin Mikrosertliği Dentin Sertliğinde Meydana Gelen Değişimler Vickers Sertlik Deneyinin Yapılışı BÖLÜM II GEREÇ ve YÖNTEM 2.1. Taramalı Elektron Mikroskop ile Kök Kanal Duvarlarında Kullanılan İrigasyon Solüsyonlarının Smear ve Debrisi Kaldırabilme Etkinliklerinin Değerlendirilmesi ve Meydana Getirdikleri Erozyon Miktarının Belirlenmesi Dişlerin Hazırlanması İrigasyon Solüsyonlarının Hazırlanması iii

7 EDTA Solüsyonunun Hazırlanması EGTA Solüsyonunun Hazırlanması CDTA Solüsyonun Hazırlanması Etilen Diamin Solüsyonunun Hazırlanması /1 Oranında EDTA - EDA Solüsyonunun Hazırlanması NaOCl Solüsyonunun Hazırlanması Örneklerin Kanal Preparasyonlarının Yapılması Kök Kanallarının İrigasyonu Örneklerin Taramalı Elektron Mikroskopta İncelenmek Üzere Hazırlanması Taramalı Elektron Mikroskop Örneklerinin Değerlendirilmesi Debris Skorlarının Değerlendirilmesi Smear Skorlarının Değerlendirilmesi Dentin Kanal Ağızlarındaki Erozyonun Değerlendirilmesi Kök Kanal Duvarlarında Meydana Gelen Sertlik Değişiminin Saptanması Örneklerin Hazırlanması Kök Kanal Dentinini İçeren Örneklerin Yıkanması İstatistiksel Değerlendirme BÖLÜM III BULGULAR 3.1. Taramalı Elektron Mikroskop Bulguları Debris Bulguları Smear Bulguları Erozyon Bulguları Kök Dentin Mikrosertlik Bulguları Uygulama Öncesi Başlangıç Sertlik Değerleri Birinci Solüsyon Uygulaması Sonrası Sertlik Değerleri İkinci Solüsyon Uygulaması Sonrası Sertlik Değerleri iv

8 BÖLÜM IV TARTIŞMA BÖLÜM V SONUÇ ÖZET ABSTRACT KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ v

9 TABLOLAR DİZİNİ Tablo Sayfa Tablo 1. İrigasyon solüsyonları Tablo 2. SEM incelemeleri için hazırlanan gruplara uygulanan irigasyon solüsyonları ve uygulama süreleri Tablo 3. Mikrosertlik değerlendirmesi için hazırlanan örneklere uygulanan irigasyon solüsyonları ve süreleri Tablo 4. Çalışma gruplarına ait ortalama debris skorları Tablo 5. Grupların debris açısından ikili karşılaştırmaları Tablo 6. Çalışma gruplarına ait ortalama smear skorları Tablo 7. Grupların smear açısından ikili karşılaştırmaları Tablo 8. Çalışma gruplarına ait ortalama erozyon skorları Tablo 9. Grupların erozyon açısından ikili karşılaştırmaları Tablo 10. Tüm çalışma gruplarına ait başlangıç Vickers kök kanal dentin mikrosertlik değerleri Tablo 11. Başlangıç kök dentin mikrosertlik değerlerinin istatistiksel analiz bulguları Tablo 12. İlk uygulanan solüsyonun ardından çalışma gruplarından elde edilen ortalama Vickers kök kanal dentin mikrosertlik değerleri Tablo solüsyon uygulaması sonrası elde edilen kök kanal dentin mikrosertlik değerlerinin istatistiksel analiz bulguları Tablo 14. İkinci uygulanan solüsyonun ardından çalışma gruplarından elde edilen ortalama Vickers kök kanal dentin mikrosertlik değerleri Tablo solüsyon uygulaması sonrası elde edilen kök dentin mikrosertlik değerlerinin istatistiksel analiz bulguları vi

10 Tablo 16. Başlangıç, 1. ve 2. solüsyon uygulaması sonrası elde edilen ortalama Vickers kök kanal dentin mikrosertlik değerleri ve standart sapmaları Tablo 17. Solüsyon uygulamalarının ardından çalışma gruplarının kök kanal dentin mikrosertlik değerlerinde saptanan ortalama azalma miktarları vii

11 ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil Sayfa Şekil 1. NaOCl moleküler yapısı Şekil 2. EDTA moleküler yapısı Şekil 3. EDTA moleküler yapısı Şekil 4. EGTA moleküler yapısı Şekil 5. EGTA moleküler yapısı Şekil 6. EDA moleküler yapısı Şekil 7. EDA molekül yapısı Şekil 8. CDTA moleküler yapısı Şekil 9. Vickers Elmas Piramit Çentik Uç Şematiği Şekil 10. Vickers Sertlik Deneyi Prensip Şeması viii

12 RESİMLER DİZİNİ Resim Sayfa Resim 1. Hero 642 kök kanal eğeleri Resim 2. Max-I-probe Resim 3. Debris örnek fotoğraf Resim 4. Smear örnek fotoğraf Resim 5. Erozyon örnek fotoğraf Resim 6. Gözlemci değerlendirme çerçevesi Resim 7. Vickers mikrosertlik testi için polyestere gömülen örnekler Resim 8. Örneklere zımpara işleminin uygulandığı Metasinex cihazı Resim 9. Stuers parlatma tablası ve kullanılan elmas pasta Resim 10. Carl Zeiss Jena M 1192 Vicker's mikrosertlik test cihazı Resim 11. EDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 12. EDTA+NaOCl orta 1/ Resim 13. EDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 14. EGTA+NaOCl koroner 1/ Resim 15. EGTA+NaOCl orta 1/ Resim 16. EGTA+NaOCl apikal 1/ Resim 17. CDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 18. CDTA+NaOCl orta 1/ Resim 19. CDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 20. EDTA+EDA koroner 1/ Resim 21. EDTA+EDA orta 1/ Resim 22. EDTA+EDA apikal 1/ Resim 23. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/ ix

13 Resim 24. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı]orta 1/ Resim 25. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı]apikal 1/ Resim 26. EDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 27. EDTA+NaOCl orta 1/ Resim 28. EDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 29. EGTA+NaOCl koroner 1/ Resim 30. EGTA+NaOCl orta 1/ Resim 31. EGTA+NaOCl apikal 1/ Resim 32. CDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 33. CDTA+NaOCl orta 1/ Resim 34. CDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 35. EDTA+EDA koroner 1/ Resim 36. EDTA+EDA koroner 1/ Resim 37. EDTA+EDA koroner 1/ Resim 38. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/ Resim 39. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] orta 1/ Resim 40. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] apikal 1/ Resim 41. EDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 42. EDTA+NaOCl orta 1/ Resim 43. EDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 44. EGTA+NaOCl koroner 1/ Resim 45. EGTA+NaOCl orta 1/ Resim 46. EGTA+NaOCl apikal 1/ Resim 47. CDTA+NaOCl koroner 1/ Resim 48. CDTA+NaOCl orta 1/ x

14 Resim 49. CDTA+NaOCl apikal 1/ Resim 50. EDTA+EDA koroner 1/ Resim 51. EDTA+EDA orta 1/ Resim 52. EDTA+EDA apikal 1/ Resim 53. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/ Resim 54. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] orta 1/ Resim 55. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] apikal 1/ xi

15 GRAFİKLER DİZİNİ Grafik Sayfa Grafik 1. Gruplara ait ortalama debris skorları Grafik 2. Gruplara ait ortalama smear skorları Grafik 3. Gruplara ait ortalama erozyon skorları Grafik 4. Debris, smear ve erozyon skorları Grafik 5. Başlangıç ve 1. solüsyon uygulaması sonrası ortalama kök dentin mikrosertlik değerleri Grafik 6. Başlangıç, 1. ve 2. solüsyon uygulaması sonrası ortalama kök dentin mikrosertlik değerleri Grafik 7. Başlangıç, 1. solüsyon sonrası ve 2. solüsyon sonrası elde edilen sertlik değerlerinin ortalamaları Grafik 8. Solüsyon uygulamaları sonrası kök kanal dentin mikrosertlik değerlerinde saptanan ortalama azalma miktarları xii

16 BÖLÜM I GİRİŞ Kök kanal tedavisi dişhekimliğinin önemli bir öğesidir. Endikasyonun doğru konması ve tedavinin kurallara uygun olarak gerçekleştirilmesi ile dişin olabildiğince yerinde tutulması amaçlanmaktadır. Kök kanal tedavisinin başarısı genişletmede kullanılan yönteme, aletlerin kalitesine, irigasyona, dezenfeksiyona ve kök kanallarının üç boyutlu olarak doldurulmasına bağlıdır. Genişletme ve irigasyon işlemlerinin amacı debristen ve mikroorganizmalardan mümkün olduğunca arınmış, doldurma işlemi için temiz kanallar hazırlamaktır. Kök kanalı içersindeki doku artıklarını ve genişletme sırasında meydana gelen debrisi uzaklaştırmada mevcut en iyi yöntemin irigasyon olduğuna inanılmaktadır. İrigasyonun en basit etkisinin, gevşek, nekrotik, kontamine maddelerin yanlışlıkla kanal içersinde derinlere ve periapikal dokulara itilmesine engel olup, yıkayarak uzaklaştırması olduğu söylenebilir. Ayrıca irigasyon solüsyonları kanal içinde temizlik, kayganlık, dezenfeksiyon ve dokuların çözünmesini sağlar. Ancak, mevcut teknikler özellikle düzensiz yapı gösteren veya eğri kanallara sahip kök kanallarını bütünüyle temizleyememektedir. Yüzeysel debrise ek olarak, dentinin kesildiği alanlardaki dentin duvarının üzerinde smear tabakası adı verilen çamurumsu yapıda bir tabakanın oluştuğu taramalı elektron mikroskop ile gösterilmiştir (27, 132, 139) yılından itibaren ideal irigasyon

17 solüsyonunun özelliklerine kanal duvarlarındaki dentinin orijinal yapısını kötü yönde etkilemeden, smear tabakasını uzaklaştırabilmesi de eklenmiştir. Kök kanal tedavilerinde başarılı bir sonuç alınması, kök kanallarının biyomekanik genişletmesini, irigasyonunu ve kanalın mümkün olduğunca sterilizasyonunu takiben sızdırmaz bir biçimde doldurulmasını kapsayan tedavi işlemlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesine bağlıdır. Kemomekanik genişletme sırasında mümkün olan en iyi irigasyon solüsyonunu kullanmak gerçekten önemlidir. Bu nedenle günümüzde birçok irigasyon solüsyonu dişhekimlerinin kullanımına sunulmuştur. Bu irigasyon solüsyonlarının kök kanal duvarları ve smear tabakası üzerindeki etkileri yapılacak olan laboratuar ve klinik çalışmalarla belirlenir. Çalışmamızda endodontik tedavi sırasında kullanılan farklı irigasyon solüsyonlarının kök kanal duvarları ve smear tabakası üzerine etkilerini taramalı elektron mikroskobu ve mikrosertlik yöntemleriyle araştırarak endodonti pratiğine katkıda bulunulması amaçlanmıştır. 2

18 1. Genel Bilgiler 1.1. Kök Kanallarının İrigasyonu Kök kanallarının temizlenip şekillendirilmesi sırasında genişletme amacıyla kanal eğelerinin kullanımı süresince ortaya çıkan dentin talaşlarının, kanallardaki artık dokuların ve meydana gelen debrisin uzaklaştırılmasında irigasyon solüsyonu kullanımının endodontik tedavinin seyri ve başarısı açısından önemli olduğu bilinmektedir. İrigasyon solüsyonları ve diğer ajanlar dentin duvarlarını etkileyerek genişletmeyi kolaylaştırmaktadır (14, 16, 28, 30, 60, 154, 188, 210, 209) Kanal Tedavisi Sırasında İrigasyon Solüsyonu Kullanmanın Faydaları Kök kanal tedavisi sırasında kanal aletleri ile irigasyon solüsyonlarının kombine kullanımı, kanal aletlerinin rahat çalışmasını sağlamakta, kanalın dentin talaşı ile tıkanması önlenmekte, debris ve mikroorganizmaların kanaldan daha kolay uzaklaştırılmasını sağlamaktadır. İrigasyon solüsyonu kullanmanın faydalarını kısaca sıralamak gerekirse: I. Enfekte yumuşak ve sert doku artıkları fiziksel ve kimyasal olarak uzaklaştırılır. İrigasyon amacıyla kullanılan solüsyonlar organik debrisi uzaklaştırarak mikroorganizmaların beslenmelerine engel olmakta ve böylece sayı ve tiplerini azaltmaktadır. İdeal bir irigasyon solüsyonu enfekte dokulara uygulandığında mikroorganizma ve onların toksinlerini normal dokulara zarar vermeden yok etmelidir te, araştırmacılar 200 den fazla bileşiği bakterisidal aktiviteleri 3

19 açısından değerlendirmiş ve en umut vadeden mikrobisid solüsyonların sodyum hipoklorit (NaOCl) ve klor aminler olduğu sonucuna varmışlardır (233). 1. Dünya Savaşı sırasında %0,5 tamponlanmış NaOCl solüsyonu yaraları temizlemek amacıyla kullanılmıştır. Klorlu solüsyonların, doku hasarına neden olmadan veya yara iyileşmesini olumsuz yönde etkilemeden klinik olarak güçlü bakterisidal etki gösterdikleri ifade edilmiştir (233). Bu durum in vitro olarak saptanmış sitotoksite bulguları ile çakışmıştır. Dakin, bu durumu sodyum hipoklorit solüsyonunun fizyolojik çevrede endojen amin barındıran parçalar ile reaksiyona girip güçlü mikrobiyal aktiviteye sahip olması, fakat normal dokulara zarar verme özelliği çok az olan klor amin türevleri oluşturması ile açıklamıştır. NaOCl, 1919 yılında Coolidge tarafından endodontistlere tanıtılmıştır (59). Bakterisit olması ve nekrotik organik yapıları çözebilme yeteneği nedeniyle popüler bir kök kanal irigasyon solüsyonu olarak kullanılmıştır. Bununla beraber, araştırmacılar farklı kimyasalların irigasyon solüsyonu olarak antibakteriyel etkinliklerini birçok çalışma ile klinik olarak değerlendirmişlerdir (30, 31). Genişletme sırasında bol steril serum fizyolojik ile gerçekleştirilen irigasyon işleminin enfekte kök kanallarındaki bakteri sayısını azalttığı bildirilmiştir; bununla beraber NaOCl in irigasyon solüsyonu olarak kullanımı ile daha yüksek antibakteriyel etkinlik elde edilmiştir (30). Genişletme sırasında bol irigasyon solüsyonu kullanılmış kanalların yaklaşık %50 sinde ilk seans sonrası bakteriye rastlanmamıştır (31). NaOCl konsantrasyonunun kök kanal sisteminde gösterdiği antimikrobiyal aktivitesi üzerinde çok az etkisi olduğu ifade edilmesine rağmen (147) düşük konsantrasyona sahip NaOCl solüsyonlarının etkinliğinin kısa süre içinde azaldığı bildirilmiştir (139). Sonuç olarak irigasyon işleminde solüsyonların çok miktarda kullanılarak yapılması gerektiği bildirilmiştir (15). İrigasyon sırasında 4

20 enjektörün ucunu kanal içinde sıkıştırmamaya ve NaOCl solüsyonunu apikalden taşırmamaya özen gösterilmelidir. Eğer NaOCl solüsyonu periapikal dokular ile direkt temas edecek olursa ciddi hasarın meydana gelebileceği bildirilmiştir (23). Ticari olarak tüketilmekte olan NaOCl solüsyonunun sitotoksik etkisinin yüksek ozmotik basıncına ve alkalinitesine bağlı olabileceği bildirilmiştir (147, 162). II. İrigasyon solüsyonları kanal duvarlarını ıslatmakta ve kanal duvarlarını kaygan hale getirdikleri için kanal eğelerinin çalışması kolaylaştırılmaktadır. Böylece kanal tedavisi daha çabuk ve daha az riskle gerçekleştirilmekte ve yıkama etkisiyle debrisi ortamdan uzaklaştırmaktadır (42). İrigasyon amacıyla kullanılan solüsyonların, kök kanal aletlerinin kanala girişini kolaylaştırdığı ve genişletme sırasında ıslak kanal duvarları üzerinde rahatça ilerlemelerine olanak tanıdığı belirtilmiştir (42). Ayrıca gerçekleştirilen irigasyon işlemi pulpa artıklarının, mikroorganizmaların, hastalıklı dentinin mekanik yıkımı sonucu meydana gelen debris ve dentin talaşlarının kuru kök kanalı içerisinde birikip kanalı tıkamasına neden olmak yerine yıkayarak uzaklaştırdığı belirtilmiştir. İrigasyon sırasında kullanılan solüsyonun kanalın apikal üçte birlik kısmını yıkamasında maksimum etki elde edebilmek için enjektörün ucunun mümkün olduğu kadar çok kanal içinde ilerletilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca ince uçlu irigasyon enjektörlerinin kalın olanlara kıyasla daha etkili oldukları belirtilmiştir (42). Kök kanalının irigasyonu sırasında kullanılan solüsyonların apikal üçte birlik kısma daha bol miktarda ulaşması sadece kaldırılan partikül miktarını arttırmaz, aynı zamanda taze ve aktif irigasyon solüsyonlarının bu kısımlara ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Kök kanalları irigasyon solüsyonu ile dolu iken genişletilirse dentin talaşları pulpa odasına yükselerek aspirasyonla veya kağıt konlarla kolayca uzaklaştırılabilir. 5

21 Böylece dentin talaşlarının apikal üçte birlik alanda birikip kanalları tıkama ya da apikal foramenden dışarı çıkma riski azaltılabilir (10). Endodontik tedavi sırasında gerçekleştirilen irigasyon işlemlerinin kök kanalından debrisi uzaklaştırma yeteneklerini değerlendirmede, taramalı elektron mikroskobu (SEM) değerli bir yöntem olmuştur. Baker ve arkadaşları SEM den yararlanılarak yapılmış ilk çalışmalardan biri olan araştırmalarında normal serum fizyolojik ve %1 lik NaOCl solüsyonu arasında kök kanalından debrisin uzaklaştırılması açısından fark olmadığını bildirmişler ve irigasyon tipinden çok irigasyon solüsyonunun miktarının önemli olduğu sonucuna varmışlardır (15). Ancak daha sonra yapılmış çalışmalarda %1 ile %6 arasında değişen konsantrasyonlarda NaOCl solüsyonları kullanılmış ve kök kanalından debrisi uzaklaştırmada tüm solüsyonların etkili olduğu belirtilmiştir (20, 22, 228). Sodyum hipokloridin kanalın apikal üçte birlik kısmındaki debrisi uzaklaştırmada oldukça etkili olduğu bildirilmiştir (19). NaOCl solüsyonunun doku çözebilme yeteneğinin; kök kanalı içersindeki organik doku miktarı, bu organik dokuya temas eden solüsyon ve reaksiyon için uygun olan yüzey alanından etkilendiği bildirilmiştir (147). III. Mekanik genişletme yöntemleri ile ulaşılamayan kök kanal düzensizlikleri ya da yan kanallar temizlenebilmektedir. Kök kanal sistemi içerisinde mekanik genişletme sırasında ulaşılamayan birçok alanın kaldığı ve bu alanların mikroorganizma ve yan ürünlerine barınak olduğu bildirilmiştir (207). Bu alanlar asıl kök kanalını ya da kök kanallarının dallanması olan aksesuar kanalları, pulpal dallanmaları içermektedir. Kimyasal uygulama sonucu saydam hale getirilmiş dişler incelendiğinde kök kanal sisteminin etkileyici karmaşık yapısı izlenebilmektedir. Mekanik kök kanal genişletme işlemi sırasında 6

22 ulaşılamayan kanal alanlarının -sadece- bu girintilere sızabilen irigasyon solüsyonları ile temizlenebileceği ifade edilmiştir (207). IV. İrigasyon amacı ile kullanılan solüsyonlardan bir kısmı smear tabakasını uzaklaştırmakta, böylece dezenfektanların ve kanal dolgu patlarının dentin kanalcıkları içersine daha fazla penetre olmasını sağlamaktadır. Böylece kullanılan dezenfektanların etkinlikleri artırılmaktadır. Taramalı elektron mikroskop çalışmaları, kök kanalının genişletilmesi sırasında kullanılan endodontik eğelerin mekanik etkisi sonucu öncelikle kalsifiye debristen oluşmuş smear tabakasının dentin duvarları ve kanalcık ağızları içerisinde sıkıştığı ortaya konmuştur (139). Smear tabakası, irigasyon solüsyonların etkilerini göstermelerine ve kanal içi uygulanan ilaçların organik doku ve mikroorganizmaların barınabildiği dentin kanalcıklarına penetre olmasına engel oluyorsa dezavantaj olarak kabul edilebilir. Yapılmış birçok çalışma farklı irigasyon solüsyonların smear tabakasını kaldırma yetenekleri üzerinde odaklanmıştır (5, 25, 26, 34, 84, 139, 228). Serum fizyolojik, Salvizol/Savlon (amino guinaldinyum diasetat) ya da NaOCl solüsyonlarının tek başlarına irigasyon solüsyonu olarak kullanılmalarının smear tabakasını kaldırmada yeterince etkili olmadıkları birçok araştırmacı tarafından ortaya konmuştur (1, 19, 20, 22, 24, 43, 73, 228). Kök kanalında kanal eğesinin temas etmediği yüzeylerde smear tabakasının meydana gelmediği ve NaOCl solüsyonunun predentini protein çözme etkisiyle ortamdan uzaklaştırdığı iddia edilmiştir (20, 22) yılında Nygaard-Østby, seçici olarak dentini yumuşatıp kök kanalını genişletme işlemini kolaylaştıran bir şelasyon ajanı olan etilen diamin tetra asetik asidi (EDTA) endodontistlere tanıtmıştır (105). Daha sonra yapılmış çalışmalar ile EDTA nın kök dentinini özellikle orta ve koroner kısımlarında yaklaşık µm 7

23 civarında yumuşatıp demineralize ettiği gösterilmiştir (69). EDTA smear tabakasını kaldırmadaki yüksek potansiyeli ile irigasyon solüsyonu olarak uygun bir seçim kabul edilmiştir (22, 24, 228). EDTA gibi şelasyon yapıcı ajanlar smear tabakasını kaldırmada etkili olmalarına rağmen yüzeysel debrisi kaldırmada etkili olamamaktadır. İrigasyonun tek başına NaOCl ya da EDTA ile gerçekleştirilmesi kök kanalındaki organik ve inorganik debrisin tamamını ortamdan uzaklaştıramaması nedeniyle değişimli ya da ardışık solüsyonların kullanıldığı irigasyon yöntemleri geliştirilmiştir. Son irigasyon işleminin EDTA ve NaOCl ile gerçekleştirilmesinin, kök kanalından organik ve inorganik artıkların uzaklaştırılmasını önemli ölçüde arttırdığı ortaya konmuştur (22, 84, 228). Abbott ve arkadaşları (1) smear tabakasını kaldırma açısından kök kanalların genişletilmesi sırasında EDTA kullanıp NaOCl ile yıkadıktan ve son irigasyon işleminde EDTA kullanımının (EDTA/NaOCl/EDTA), NaOCl/EDTA/NaOCl sıralamasından daha etkili olduğunu bildirmişlerdir İdeal İrigasyon Solüsyonunda Olması Beklenen Özellikler Kök kanalı içerisindeki doku artıklarını ve debrisi eritebilmelidir. Kanal aletlerinin giremediği yerlerde solüsyon yumuşak doku veya sert doku artıklarını eritmeli ve çıkartılmalarını kolaylaştırmalıdır. Düşük toksiteye sahip olmalı, dişin çevre dokularına antijenik, toksik ve karsinojenik etki göstermemelidir (193, 230). İrigasyon solüsyonunun yüzey gerilimi düşük olmalıdır. Böylece kanal aletlerinin giremediği düzensizliklere ve dentin kanalcıklarına penetre olup, içeriğindeki antibakteriyel ajanlar ile kök kanalını dezenfekte edebilmelidir. 8

24 Lubrikasyon özelliği göstererek kanal aletlerinin kanalda ilerlemesini kolaylaştırmalıdır. Solüsyon dezenfektan özellik göstermelidir. İrigasyon işlemi tamamlandıktan sonra kanalda kolay nötralize olmamalıdır ve kullanımından sonra bir süre antibakteriyel etkisini sürdürebilmelidir (10, 193, 230 ). Kök kanal dentininin organik ve inorganik yapılarını etkileyerek smear tabakasını kaldırabilmelidir. Şelasyon ve dekalsifikasyon sonucu solüsyonlar smear tabakasını kaldırabilmekte böylece bakteri kolonizasyonu engellenebilmektedir. Açıktaki dentin dokusunun fiziksel özelliklerine olumsuz etkisi olmamalıdır. Kanal dolgu maddesine olumsuz etkisi olmamalıdır. Daimi koroner restorasyonların pulpa odası duvarına bağlanma kuvvetine olumsuz etki göstermemelidir. Kullanıcıya zarar vermemelidir. Dişin rengini değiştirmemelidir. Uygulanması kolay olmalıdır. Maliyeti düşük olmalıdır. Raf ömrü uzun olmalıdır. Saklanma kolaylığı olmalıdır (59) Endodontik Tedavi Sırasında Kullanılan İrigasyon Solüsyonların Etkinliği Solüsyonun kimyasal özelliğine 9

25 Solüsyonun kök kanal tedavisinde kullanılan miktarına Solüsyonun ısısına Solüsyonun yoğunluğuna Solüsyonun kök kanalı ile olan temas süresine Solüsyonun tazeliğine Solüsyonun yüzey gerilimine bağlıdır. Serum fizyolojik, oksitleyici ajanlar, alkalen solüsyonlar, asitler, proteolitik enzimler, şelasyon ajanları günümüze kadar kök kanallarının irigasyonu amacıyla kullanılmış materyallerdir (10) Endodontide Kullanılan İrigasyon Solüsyonları Alkalen Solüsyonlar (NaOCl) Hipoklorit: Doğada Bulunan Hali Klor dünya üzerinde çok yaygın olarak bulunan bir elementtir. Doğada serbest halde değil, potasyum, kalsiyum ya da magnezyuma bağlı olarak bulunmaktadır (233). İnsan vücudunda ise klor bileşikleri spesifik olmayan immun defansın bir kısmını meydana getirmektedir. Nötrofiller aracılığıyla nitrojen bileşiklerinin ya da bir grup bileşiğin myeloperoksidaz medyatörlü klorlanması ile meydana gelmektedirler (205). 10

26 Klor Salan Ajanların Tarihçesi Berthollet ( ) Fransa da ilk sulu klor solüsyonu olan potasyum hipokloridi kimyasal olarak elde etmiştir. 18. yy. sonlarına doğru Percy adlı bir bilim adamı tarafından Eau de Javel adı altında endüstriyel olarak elde edilmeye başlanmıştır. İlk beyazlatma ajanı olarak hipoklorit solüsyonları kullanılmıştır. Ardından Labarraque ( ) yeni doğum ya da kürtaj sonrası görülebilen yoğun septisemi tablosundan ya da diğer enfeksiyöz hastalıklardan korunmak amacıyla sodyum hipoklorit kullanımını önermiştir (233). Hipoklorit dezenfektan olarak 19. yy. sonlarına doğru Koch ve Pasteur ün kontrollü laboratuar deneyleri doğrultusunda yaygın kabul görmüştür. Kimyager Henry Drysdale Dakin ve cerrah Alexis Carrel, Dakin in enfekte nekrotik dokularda farklı solüsyonların etkinliğini araştırdığı titiz çalışmalarına dayanarak 1. Dünya Savaşı sırasında, %0,5 lik NaOCl solüsyonunu enfekte yaraların dezenfeksiyonunda kullanmaya başlamışlardır (233) yılında 200 den fazla bileşiğin antibakteriyel etkinlikleri incelenmiş, sodyum hipoklorit ve kloraminlerin bu kimyasal solüsyonlar içerisinde en fazla antibakteriyel özelliğe sahip dezenfektanlar oldukları tespit edilmiştir (10, 93, 188) yılında sodyum hipoklorit solüsyonunu endodonti pratiğinde ilk kullanan Coolidge dir (59). Nekrotik doku çözücü, antimikrobiyal ve kayganlaştırıcı özellikleri sebebiyle popülaritesini günümüzde de sürdürmektedir (88, 108, 150, 188). Kök kanal irigasyon solüsyonu olarak önerilen konsantrasyonları %0,5- %5,25 arasında değişmektedir (112). Hipokloritler geniş spektrumlu olmalarının yanı sıra, tüm mikroplar üzerinde spesifik olmayan öldürme etkinliğine de sahiptirler. Ayrıca sporisid ve virusidaldirler 11

27 (140). Tüm bunlara ilaveten, nekrotik dokuları vital dokulara kıyasla daha fazla çözmektedirler (233). Bu özellikleri nedeniyle 1920 lerde, sulu NaOCl bileşiklerinin endodontide temel irigasyon solüsyonu olarak kullanımı başlamıştır (233). Ayrıca, sodyum hipoklorit ucuz, kolay bulunan ve raf ömrü uzun bir solüsyondur (68). Klor amin-t ve sodyum diklor izosiyanorat gibi başka klor salan bileşikler de endodonti pratiğinde denenmiş (96), fakat karşılaştırılabilir konsantrasyonlarda hipokloride kıyasla yeterince etkili bulunmadıkları için endodontistler tarafından kabul görmemişlerdir (149, 213). Kuzey Amerika da dişhekimliği pratiğinde uygulanmasından beri %0,5 konsantrasyonu hızla %5 e kadar yükselmiştir Sodyum Hipokloridin Endodontik Kullanım Konsantrasyonları Endodontide kullanılan NaOCl solüsyonlarının konsantrasyonları hakkında anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Dakin in orijinal %0,5 NaOCl solüsyonu açık -yanıkyaraların tedavisinde kullanılmak üzere tasarlanmıştır, bu nedenle kök kanal sistemi gibi kapalı bir alanda yüksek konsantrasyonlu bir solüsyonunun daha etkili olabileceği düşünülmüştür (233). Ancak, sulu hipoklorit bileşiklerinin doku çözebilme yetenekleri gibi toksiteleri de konsantrasyonları ile doğru orantılı olarak artar (180). Amerika da dişhekimlerin büyük çoğunluğu, ev temizliği için hazırlanan %5,25 NaOCl solüsyonunu kullanmaktadır. Fakat bu konsantrasyona sahip NaOCl solüsyonunun irigasyon işlemi sırasında kazara periapikal dokulara taşması ya da rubber damdan sızması sonucu şiddetli iritasyonların meydana geldiği olgular bildirilmiştir (104). Ayrıca Sim ve arkadaşları (187) %5,25 lik NaOCl solüsyonunun, %0,5 lik NaOCl ve serum fizyolojik ile karşılaştırıldığında dentinin elastiklik 12

28 modülünü ve bükmeye direncini anlamlı ölçüde azalttığını gözlemlemişlerdir. Bu durumun, yüksek konsantrasyonlardaki NaOCl in dentinin kollagen matrisi üzerindeki proteolitik etkisi nedeniyle meydana geldiği iddia edilmiştir. Kanal içi dezenfeksiyon açısından %5 lik NaOCl solüsyonu, %0,5 lik ile kıyaslandığında etkinliğinin çok da artmadığı saptanmıştır (31, 56). In vitro çalışmalar sırasında %1 lik NaOCl solüsyonunun pulpa dokusunun tamamını çözmede yeterli olduğu görülmüştür (189). İrigasyon sırasında kök kanalına sürekli taze hipoklorit solüsyonu uygulanması ve kanalın devamlı NaOCl ile dolu olması durumunda solüsyonun konsantrasyonunun etkinliği üzerinde kesin bir rol oynamayabileceği de belirtilmiştir (147) Hipoklorit Uygulamalarının Etkinliğinin Arttırılması 37 C sulu çözeltideki reaktif klor esas olarak; hipoklorit (OCl - ) ya da hipokloröz asit (HOCl) olmak üzere iki formda bulunmaktadır. Bunların konsantrasyonları, saf klorun elektrokimyasal denklik miktarının belirlenmesi anlamına gelen aktif klor olarak tarif edilebilir (233): Cl 2 + 2e - = 2Cl - ve (1) OCl - + 2e - + 2H + = Cl - + H 2 O (2) Formülde de görüldüğü üzere, 1 mol hipoklorit 1 mol aktif klor içermektedir. Aktif klorun varlığı solüsyonun ph ına bağlıdır. Solüsyonun ph ı 7,6 dan yüksek ise baskın olan form hipoklorit, daha düşük ise hipokloröz asittir (HOCl). Her iki form da oldukça reaktif oksitleyici ajanlardır. Endodontik uygulamalarda kullanılan saf hipoklorit solüsyonlarının ph sı 12 dir (68) ve hipoklorit iyon (OCl - ) formunda bulunmaktadır. Bununla beraber, aktif klorun benzer seviyelerinde hipokloröz asit, 13

29 hipokloritten daha bakterisidaldır (233). Hipoklorit solüsyonlarının etkinliğini arttırmak için ph düşürülebilir. Böylece solüsyonun canlı dokular üzerinde, tamponlanmamış haline göre daha az toksik olabileceği düşünülmüştür (48). Bununla beraber, hipokloridin bikarbonat ile tamponlanması onu, raf ömrü 1 haftadan daha kısa olan kararsız bir hale getirmektedir (48). Bikarbonat ile tamponlanmış solüsyonun antimikrobiyal etkinliği, karışımdaki bikarbonatın miktarına ve dolayısıyla ph ına bağlı olarak biraz yüksek olabilir (48) ya da tamponlanmamış haline göre herhangi bir değişiklik izlenmez (234). Tüm bu bilgiler ışığında, hipoklorit solüsyonlarının kostik potansiyellerinin ph ya da ozmolariteden çok aktif klor iyonlarından etkilendiği görülmektedir (234). Hipoklorit solüsyonlarının etkinliğini kök kanal sistemi içerisinde geliştirecek bir diğer yöntem ise düşük konsantrasyonlu NaOCl solüsyonlarının sıcaklığını arttırmaktır. Böylece hızlı doku çözme kapasitesi artar (1, 54). Ayrıca, ısıtılmış hipoklorit solüsyonları dentin talaşları arasındaki organik debrisi, ısıtılmamış hallerine kıyasla daha etkili olarak uzaklaştırmaktadırlar (114) da ısıtılmış NaOCl solüsyonunun sıcaklığı değiştirilerek Mycobacterium tuberculosis üzerinde antimikrobiyal etkinliğinin değiştiği saptanmıştır (47). Yakın zamanda, E. faecalis hücreleri kullanılarak yapılmış bir çalışmada 25 C sıcaklık artışının, NaOCl nin etkinliğini yüzde yüz arttırdığı bildirilmiş böylece daha önce elde edilmiş bulgular da doğrulanmıştır (189). 45 C de %1 lik NaOCl solüsyonunun pulpayı çözebilme kapasitesinin, 20 C de %5,25 lik ile denk olduğu saptanmıştır (189). Diğer taraftan, kök kanal sistemi gibi dar alanlarda sıcaklık oldukça çabuk eşitlendiği için, kısa dönemde benzer etkinliğe sahip solüsyonlardan ısıtılmış NaOCl solüsyonlarının, ısıtılmamış yüksek konsantrasyonlu hallerine kıyasla, sistemik toksitelerinin daha 14

30 düşük olabileceği düşünülmüştür (54). Ancak, ısıtılmış NaOCl yi bu noktada destekleyebilecek bir klinik çalışma bulunmamaktadır. NaOCl nin ultrasonik aktivasyonu da kimyasal reaksiyonların hızlanması, kavitasyon etkisi (akan bir sıvıda alçak basınçlı buhar boşluklarının meydana gelip çökmesi) ve daha üstün temizlik meydana getireceği düşünülerek yapılmıştır (233). Ancak, enfekte kök kanallarının temizlenme ve şekillendirme işlemlerinin ardından, kök kanal temizliği (1, 3 41, 111) ve kalan bakterileri ortamdan uzaklaştırma açısından (18, 190) ultrasonik ve geleneksel yöntem ile yapılan NaOCl irigasyonları karşılaştırıldığında, elde edilen bulgular çelişkilidir. Gözlenebilmiş ultrasonik aktivasyonun etkileri oldukça önemsizdir (219). Pasif irigasyon etkisi için ultrasonik anguldruvasına yerleştirilen ISO 15 no endosonik eğenin çalışma boyundan 1 mm geride kullanılması gerektiği bildirilmiştir (137). Bu kurgu kullanılarak dikdörtgen cam kaplarda laboratuar koşullarında gerçekleştirilen bir çalışmada, kavitasyon gözlenmemiştir (3). Hipoklorit aktivasyonunun, endosonik eğenin yaptığı girdabımsı sıvı hareketi şeklindeki sonik -yankılanım- dalgalanma ile gerçekleştiği düşünülmektedir (3). Öte yandan, eğe-duvar temasına bağlı olarak, yapay kök kanallarındaki sürekli dalgalanma ve kavitasyonun farklı derecelerde meydana geldiği gözlenmiştir (172). Ayrıca, kök kanal sistemi gibi karmaşık yapıya sahip kapalı bir alandaki dalgalanma modelinin ve tahmin edilemeyen dalga yansıma modelinin belirgin olmadığı bildirilmiştir (122). Fakat bu araştırmaların hiçbirinde solüsyonun ısısı değerlendirilmemiştir. Kanal temizliğinde ultrasoniğin direk etkisi olduğunu söyleyen çalışmalar da yok değildir (211, 212). İrigasyon solüsyonu içerisinde serbest salınım yapan bir alet, kanal duvarlarına tutunan bir alete kıyasla daha fazla ultrasonik etki yaratacağı için ve amaç hipoklorit solüsyonunun ultrasonik etkinliğinden faydalanmak ise, kanal preparasyonu tamamlandıktan sonra ultrasonik 15

31 aletin kullanılması gerektiği ifade edilmiştir (172). Özellikle şekillendirme işlemi sırasında ultrasonik eğelerin kullanımı kanal duvarlarında kontrolsüz kesik ve oyuklara neden olabilir (3, 9, 199). Bu nedenle, kanal genişletme işlemi tamamlandıktan sonra kesici olmayan, ince bir aletin kontrollü kullanımı çok daha uygun olacaktır (138, 211). Günümüzde ultrasonik anguldruvaya uyumlu yumuşak teller dişhekimliği piyasasında yer almaktadır. Ancak, şu noktada risk/yarar oranı hakkında net bir bilgi verilememektedir. Endodontik araştırmalarda zaman faktörü üzerinde çok az durulduğunun da belirtilmesinde fayda vardır (190). Sodyum hipoklorit gibi canlı dokular üzerinde hızlı etki gösteren kimyasal ajanlar, maksimum etki için yeterli çalışma süresine ihtiyaç duymaktadırlar (140). Döner kök kanal genişletme sistemlerinin, şekillendirme işleminin süresini kısalttığı göz önünde bulundurulduğunda, bu durum gerçekten önem kazanmaktadır (166). Dolayısıyla, belli konsantrasyondaki hipoklorit solüsyonunun kök kanalları içerisinde kalması gereken optimum süre çözülmesi gereken bir meseledir. NaOCl solüsyonları piyasada iki şekilde bulunmaktadır. 1.sınıf solüsyonlar sanayide kullanılmaktadır ve aktif klor miktarları %12 15 arasında değişmektedir. 2.sınıf solüsyonların ise aktif klor içeriği %5 5,5 arasında değişmekle beraber, şartnamelerinde % 4'e kadar aktif klor miktarı kabul edilebilir sınır olarak belirtilmiştir ve evlerde çamaşır suyu olarak kullanılan solüsyonlardır ve dünyanın pek çok ülkesinde endodontide kanal tedavisinde kullanılmaktadırlar. Bunlar arasında en iyi bilinen 1954 yılında Lewis tarafından kullanan Clorox'dur (Oakland, CA) (10). 16

32 Çamaşır sularının endodontik amaçlarla kullanılabilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olmaları gerekmektedir: 1. Aktif klor oranı şartnamelerde öngörülen miktarın altında olmamalıdır. 2. Stabil olmalıdır. 3. Stabilite açısından ph'sının 9'dan büyük olması gerekir. Ayrıca bu ph'da zaten sitotoksik olan solüsyonun hipoklorit asit konsantrasyonunun artmasına bağlı olarak sitotoksite daha artacağı için ph'nın olması tavsiye edilir. 4. Bazı üreticiler çamaşır suyu üretiminde sodyum hipokloridi civa katot elektrolizi ile elde ettiklerinden solüsyonda civa bulunabilmektedir. Bu arzu edilmeyen bir durumdur. Pişkin ve Türkün (169) ülkemizde üretilen Domex ve Hypo çamaşır sularını yukarıda belirtilen özellikler yönünden ABD' de üretilen Clorox'la karşılaştırmış ve üç marka arasında farklılık bulamamıştır. Yaptıkları çalışmada üretim tarihinden hemen sonra yapılan ölçümlerde bu solüsyonların aktif klor miktarlarının %4,98 ile %5,02 arasında değiştiğini saptamışlardır Sodyum Hipoklorit Solüsyonlarının Stabilite ve Saklama Koşulları Sodyum hipoklorit solüsyonunun yarı ömrü 500 gün olarak belirtilmekle birlikte kimyasal stabilitesi ısı, ışık, yoğunluk, ph, metal iyonları, organik materyal ve karbondioksitten etkilenmesi sebebiyle aktif olarak kullanılabilmesi için ideal saklama koşullarına uyulması gerektiği belirtilmiştir (49, 65, 76, 112, 158, 169, 175, 209). Görünür ışığın dalga boyunun nm olduğu bilinmektedir. 500 nm'nin altında dalga boyuna sahip ışığın sodyum hipokloridin aktif klor içeriğinde kayba 17

33 neden olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle solüsyonlar opak cam, beyaz plastik, yüksek yoğunluklu polietilen, fiber cam içinde saklanmaktadır. Solüsyonun stabilitesi açısından sulandırılmada da distile su kullanılmalıdır (169). Buzdolabında + 4 C 'de saklanan % 5'lik NaOCl solüsyonunun 200 günlük sürede klor içeriğini tamamen koruduğu, buna karşın oda sıcaklığında %31 ile 34'lük kayba uğradığı bildirilmiştir (169). Bu nedenle, %0,5'lik + 4 C + 24 C NaOCl solüsyonunun en stabil solüsyon olduğu; bu nedenle dişhekimlerinin solüsyonları sulandırarak saklamalarının daha uygun olacağı ileri sürülmüştür (169). NaOCl suya eklendiğinde; NaOCl + H 2 O NaOH + HOCl HOCl HCl + [O] HCl H + Cl - reaksiyonları oluşmaktadır (126). NaOCl asitler, organik maddeler ve ağır metal tuzlarıyla temas ettiğinde çok hızlı bir şekilde bozulmaya uğrar. NaOCl'nin dekompozisyonu iki şekilde meydana gelmektedir. 1. Kloratlara dönüşme reaksiyonu 2NaOCl 2NaOCl + NaOCl 3 bu reaksiyon organik maddelerle temas ettiğinde meydana gelmektedir. 2.Oksijen açığa çıkması ile dönüşüm 2NaOCl O2 + 2NaOCl bu reaksiyon metallerle tepkimeye girdiğinde oluşmaktadır. NaOCl organik maddeleri çözebilmesi, etkin bir antiseptik oluşu, düşük yüzey gerilimi ile dentine difüze olabilmesi, piyasada kolay bulunması ve ucuzluğu nedeniyle irigasyonda en çok tercih edilen solüsyon olmuştur (110, 210). NaOCl in tüm olumlu özelliklerine rağmen canlı dokulara iritan olma, yüksek toksite ve alerji 18

34 oluşturma potansiyeli gibi bazı dezavantajları yapılmış çalışmalarla belirlenmiştir (33, 180, 230) Organik Asitler Günümüze değin smear tabakasını kaldırmak amacı ile tannik asit (26, 174), laktik asit (13), poliakrilik asit (25, 139), fosforik asit (145) ve sitrik asit (19, 145, 228, 94, 95) gibi çeşitli organik asitler endodonti pratiğinde irigasyon solüsyonu olarak kullanılmak amacıyla denenmişlerdir. Günümüzde organik asitler içerisinde en sık kullanılan sitrik asittir. Sitrik asidin smear tabakasını kaldırmada NaOCl ye kıyasla daha başarılı olduğu bildirilse de (19), EDTA daha başarılı sonuçlar göstermiştir (145, 228). Ayrıca sitrik asidin kök kanalında kristal artıklar bırakmasının kök kanal dolgusunun sızdırmazlığını olumsuz yönde etkileyebileceği bildirilmiştir (105) Klorheksidin Glukonat 1940 lı yılların sonuna doğru Imperial Kimyasal Endüstri Laboratuarları nda klorheksidin geliştirilmiştir. Orijinal tuzları, suda oldukça az çözünen, klorheksidin asetat ve hidroklorittir (67). Bu nedenle, klorheksidin diglukonat ile değiştirilmişlerdir. Klorheksidin, oral kavitede kimyasal plak kontrolünde oldukça sık kullanılan bir antiseptiktir (3). Bu amaçla, %0,1 0,2 lik sulu çözeltileri önerilirken, endodontik literatürlerde kök kanallarının irigasyonunda %0,2 ve %2 lik konsantrasyona sahip solüsyonlar kullanılmaktadır (232). 19

35 Klorheksidinin son irigasyon solüsyonu olarak kullanımının yararlarına rağmen, standart endodontik olgularda ideal irigasyon solüsyonu olarak kullanımının savunulmamasının nedeni nekrotik doku artıklarını çözememesidir (149) Şelasyon Ajanları Her ne kadar sodyum hipoklorit dişhekimlerince tercih edilen irigasyon solüsyonu ise de, inorganik dentin parçacıklarını çözememesi nedeniyle genişletme sırasında smear oluşumunu engelleyememektedir (233). Buna ilaveten, kanal içinde mekanik genişletmeyi engelleyen kalsifikasyonlara da sık rastlanmaktadır. Dolayısıyla, kemomekanik genişletme sırasında etilen diamin tetra asetik asit (EDTA) (105) ve sitrik asit (94, 95) gibi demineralizasyon ajanlarının yardımcı olarak kullanımı araştırmacılar tarafından önerilmiştir. Bu ajanlar, kişisel bakım ürünlerinde sıklıkla rastlayabileceğimiz biyo uyumlu kimyasallardır. Her ne kadar sitrik asit, benzer konsantrasyonlarda EDTA dan daha güçlü bulunmuşsa da, iki ajan da smear tabakasını uzaklaştırmada oldukça etkilidir (235). EDTA nın antiseptik özelliği oldukça sınırlı olmasına rağmen serum fizyolojiğe kıyasla kanal içi bakteri popülasyonu üzerinde daha etkili olduğu belirtilmiştir (231). EDTA ve ardından NaOCl kullanımın, tek başına NaOCl kullanımına kıyasla -klinik bir çalışmada hiç gösterilememesine rağmen- kök kanal sistemindeki bakteri sayısının azaltılmasında daha etkili olabileceği belirtilmiştir (31). Şelasyon ajanları sıvı ya da pat şeklinde uygulanabilmektedirler (105). Pat tipi olanların geçmişi 1961 de üre peroksit ve gliserol kombinasyonunu tasarlayan Stewart adlı araştırmacıya dek uzanmaktadır (105). Ardından, EDTA nın endodonti pratiğine başarılı girişi ve yapılan öncü çalışmalar ışığında EDTA ve üre peroksit 20

36 suda çözünen karbovaks (polietilen glikol) taşıyıcı içinde kombine edilerek kullanılmıştır (105). Ayrıca EDTA ve peroksit içeren benzer pat-tipi şelatörler de geliştirilmiştir. Fakat bu patlar smear tabakasını uzaklaştırmada yeterince etkili olamadıkları için kullanılmalarının smear tabakasını uzaklaştırma açısından herhangi bir faydası da yoktur (105). Ayrıca, karbovaks içerikli kayganlaştırıcılar iddia edildiği gibi aletin geometrisine bağlı olarak döner aletlere gelen fiziksel kuvvetleri azaltmak yerine, ya hiç etkili olamamışlar ya da tam tersi etki meydana getirmişlerdir (167). EDTA ve sitrik asit gibi günümüzde kullanılan irigasyon solüsyonları hakkında bir başka önemli bulgu ise bu ajanların sodyum hipoklorit ile güçlü tepkimeye girmeleridir (21). Hem EDTA, hem de sitrik asit NaOCl solüsyonundaki klor iyonlarını hızlıca tüketerek onun nekrotik doku ve bakteriler üzerindeki etkisini ortadan kaldırmaktadırlar (235). Bu nedenle, NaOCl, EDTA ya da sitrik asit ile karıştırılarak kullanılmamalıdır. Aynı durum 1:10 oranında pat-tipi EDTA preparatları için de geçerlidir. Birlikte kullanılmaları halinde %1 lik NaOCl solüsyonundaki tüm hipokloridi tüketmektedirler. Bu gibi ürünler için savunulan kabarcık oluşma etkisi (kaynama) ya da köpürme sonucu gaz buharı meydana gelmesinin sadece hipoklorit ile EDTA ve ona ilaveten pat içerisinde hidrojen peroksit mevcutsa aralarında meydana gelen kimyasal bir reaksiyonun göstergesi olabileceği belirtilmiştir (21). Sulu hipoklorit-peroksit karışımlarından oksijen buharı, NaOCl-EDTA ya da NaOCl-sitrik asit karışımlarından ise klor ve oksijen gazı çıkmaktadır (21). Klinik inanışa rağmen bu reaksiyonun bir temizleme etkinliği olup olmadığı bilinmemektedir yılında Blum adlı bir araştırmacının sodyum hipoklorit kullanımı ile ilgili gerçekleştirdiği araştırmasında, hipoklorit solüsyonuna bir damla asit eklendiğinde hızlıca gerçekleşen köpürmenin güçlü bir etki meydana 21

37 geliyormuş hissi verdiğini, fakat meydana gelen etkinin irigasyon şırıngasının ısıtılması ile hipoklorit solüsyonunun etkinliğinde meydana gelen değişimden daha az olduğunu belirttiği bildirilmiştir (233). Ayrıca araştırmacının hipokloridin etki gösterme süresinin tedavinin başarısında büyük önem taşıdığını dolayısıyla solüsyon içerisindeki hipokloridin bir anda kaybolmasının ve tamamen etkisiz hale gelmesinin klinik başarı sağlamadığını ifade ettiği de belirtilmiştir (233) Şelatörlerin Tarihsel Gelişimi Şelat sözcüğü yunanca yengeç kıskacı anlamına gelen chele kelimesinden gelmektedir. Şelatlar yüzük-şekilli bağlar sonucunda metal iyonları ile organik maddeler arasında oluşan kısmen kararlı bileşiklerdir. Bu kararlılığın sebebi birden fazla bir çift serbest elektrona sahip şelatör ile merkez metal iyonu arasında oluşan bağdır (88). Şelatörlerin metal iyonlarını bağlama ve inaktive etme yeteneği tıpta geniş çapta kullanılmaktadır. Şelatörler, metal zehirlenmeleri veya bakır metabolizmasında meydana gelen bozulmaların tedavisinde tehlikeli iyonların vücut sıvılarıyla atılmasında kullanılır (105) de etilen diamin tetra asetik asidin (EDTA) dental sert dokular üzerindeki demineralize edici etkisine dair bir makale yayımlanmıştır (195). Şelatörler endodontiye ilk kez Nygaard-Ostby (105) tarafından 1957 yılında tanıtılmıştır. Nygaard-Ostby (105) %15 EDTA nın (ph 7,3) aşağıdaki kompozisyonda kullanımını önermiştir: EDTA nın disodyum tuzu (17,00 g) Distile su (100,00 ml) 5 mol sodyum hidroksit (9,25 ml) 22

38 Birkaç yıl sonra EDTA solüsyonunun içerisine temizleme ve bakterisidal kapasitesini arttırmak için bir deterjan eklenmiş ve EDTAC adı ile piyasaya sürülmüştür. EDTAC (Cetavlon), EDTA nın dörtlü amonyum bileşiğinin 0,84 gramı ile karıştırılmasıyla üretilmiştir (79). Bu ekleme yıkama solüsyonunun yüzey gerilimini düşürmek, bütün kanal duvarlarının ıslatılmasını sağlamak ve böylece şelatörlerin dentine penetre olabilme yeteneklerini arttırmak amacıyla yapılmıştır. EDTA nın saf formunun yüzey gerilimi zaten %1 ve %5 sodyum hipokloritten, serum fizyolojikten ve distile sudan daha azdır (203). Buna ek olarak, EDTAC ın daha iyi bir antimikrobiyal etkinliğe sahip olması gerekirken yumuşak dokularda daha fazla enflamatuvar reaksiyonlara neden olmuştur (222). Ayrıca, EDTAC ile EDTA nın etkinliği arasında bir fark olmadığı da rapor edilmiştir (105). Başlangıçta şelatörler mekanik genişletme sırasında yıkama amaçlı sıvılar olarak kullanılmışlardır yılında Steward ve arkadaşları tarafından RC-Prep i (Premier Dental; Philadelphia, PA, ABD) diş hekimlerine tanıtılmıştır (105). Pasta ve sıvı tipteki EDTA preparatlarının kök dentinini yumuşatma etkinlikleri bir tartışma konusu olsa da, şelatör preparatlar özellikle dar ve kalsifiye kök kanallarında (222, 130, 200, 196, 197) ve smear tabakasının uzaklaştırılmasında (5, 34, 83, 139, 179) sıklıkla kullanılmaktadır. 23

39 Şelatör Preparatlar Sıvı Şelatörler Kalsinaz (Lege artis, Dettenhausen, Almanya) %17 sodyum edetat, saf su ve stabilizatör olarak sodyum hidroksit içeren sıvı bir şelatördür (105). REDTA (Roth International, Chicago, IL. ABD) %17 EDTA ya yüzey gerginliğini azaltmak için 0,84 gr Setrimid eklenmesiyle elde edilmiştir. İçeriğindeki diğer maddeler 9,25 ml 5N sodyum hidroksit ve 100 ml distile sudur (105, 109). EDTAC ve DTPAC (Sigma Chemical Company, St. Louis, MO, ABD) %15 lik EDTA ve dietil-triamin-penta asetik asit in 100ml sine 0,75 gr Setrimid eklenmesi ile elde edilir (164, 109). EDTA-T (Formula & Açao Farmaçia, Sao Paulo, Brezilya) % 17 EDTA ya deterjan olarak tergetrol (sodyum lauril eter sülfat) eklenmesi ile elde edilir (179). 24

40 EGTA (Sigma Chemical Company, St. Louis, MO, ABD) Esas içeriğini etilen glikol bis-n,n,n 1,N 1 - tetra asetik asit oluşmaktadır. EDTA ya oranla kalsiyumu daha spesifik bağladığı belirtilmiştir (34). CDTA (Sigma Chemical Company, St. Louis, MO, ABD) Sikloheksan 1,2-diamin tetra asetik asidin %1 lik solüsyonudur (53). Largal Ultra (Septodont, Paris, Fransa) Disodyum tuzu olarak %15 EDTA, %0,75 Setrimid ve ph sı 7,4 e ayarlamak için sodyum hidroksit içerir (105). Salvizol (Ravens, Konstanz, Almanya) Propilen glikol içerisindeki %5 amino guinaldinyum diasetat tan oluşur ve ph sı 6,6 dır (105). Decal (Veikko, Auer, Helsinki, Finlandiya) %5,3 oksi-asetat, %4,6 amonyum oksi-asetat ve %0,06 Setrimid den oluşur. Böylece şelatör kompleksin ve asit komponentin etkileri birleştirilmiş olur (105, 109). 25

41 Tubulicid Plus (Dental Therapeutics, Nacka, İsveç) 1,5 gr amfoterik 2 (%38), 0,5 gr benzalkonyumklorür, 3 gr disodyum EDTA dihidrat, fosfat tampon solüsyonu (ph 7,3), 100 gr distile su ve %50 sitrik asitten oluşur (105) Pasta Tipi Şelatörler Araştırıcılar çoğunlukla kök kanalının yıkanması için kullanılan sıvı şelatör solüsyonların etki mekanizmalarını açıklamalarına rağmen, döner aletlerle yapılan kanal preparasyonu sırasında pasta veya jel formundaki şelatörlerin kullanımı önerilmektedir. Günümüzde, kanal aletlerinin kırılma riskini azalttığı varsayılarak döner aletlerle yapılan kök kanal tedavisi sırasında pasta tipindeki şelatörlerin lubrikant olarak kullanımı yaklaşık bütün üreticiler tarafından önerildiği için, bu maddeler tekrar popüler olmuşlardır (105). Bilinen pasta tipi şelatörler; Calsinase slide (Lege artis, Dettenhausen, Almanya) %15 sodyum EDTA ve %58 64 su içerir. Peroksit, renklendirici ve koruyucu içermez. Jelin klinik koşullarda stabil kalmasını sağlayan özelliği 8 9 olan ph sıdır. RC-Prep (Premier Dental, Philadelphia, PA, ABD) %10 üre peroksit, %15 EDTA ve glikolün krem kıvamındaki bir kombinasyonudur. 26

42 Glyde file (DeTrey/Dentsply, Konstanz, Almanya) Sıvı bir solüsyon içerisindeki %15 EDTA ve %10 üre peroksitten oluşur ve viskozitesi saklanma koşullarına bağlıdır. NaOCl ile birlikte kullanılmak üzere geliştirilmiştir. File-Eze (Ultradent Product Inc, South Jordan, ABD) %19 EDTA dan oluşan ve peroksit içermeyen viskoz, suda çözünebilen krem kıvamında bir pattır Demineralizasyon Dental sert dokuların EDTA ve EDTA nın disodyum tuzu tarafından demineralizasyonu sabit çözünebilirlik ürünü prensibi kullanılarak açıklanmıştır (105). Çökeltideki iyonlar sürekli solüsyona geçerken, aynı zamanda solüsyondaki iyonların katılaşarak çökelmesi nedeniyle doygun tuz solüsyonu ile çökelti arasında bir denge kurulur. Tuzun konsantrasyonu sabit kalır ve böylece belli bir ısıda solüsyondaki iyon konsantrasyonu da sabitliğini korur. Araştırıcıya göre mineral içeriği esas olarak fosfat ve kalsiyumdan oluşan dentin gibi lipofobik maddeler su içerisinde eriyebilir. Bu reaksiyona EDTA nın disodyum tuzu eklendiğinde, solüsyondan kalsiyum iyonları uzaklaştırılır. Bu da dentinden daha fazla iyonun, eriyebilirlik ürününün sabit kalabilmesi için, çözünmesine yol açar. Böylece şelatörler dentinin dekalsifikasyonuna neden olur. 27

43 EDTA (%15, ph 7,3) ile muamele edilmiş ve polarize mikroskop kullanılarak incelenmiş örneklerin kök kanal lümeninin net olarak izlenebilen demineralize dentin alanı ile çevrelendiği belirtilmiştir (105). Demineralize alanın genişliği zamana bağlıdır (20 dakika - 96 saat). EDTAC ın demineralize edici etkisinin hızlı olduğu ve deterjan ilavesi nedeniyle EDTA dan daha düşük yüzey gerilimine sahip olduğu düşünülmektedir; böylece dentin dokusunun daha derinliklerine penetre olabilme kabiliyeti artar. Beş dakika sonra mikronluk bir demineralize alan gözlenir. Bu alan 30 dakika sonra mikron ve saatlik çalışma süresi sonunda 50 mikrona kadar artar. Bu tabaka daha derindeki değişmemiş dentinden kolayca gözlenebilen düzgün bir demarkasyon hattı ile ayrılır. Bu yüzden solüsyon dentin içerisine derinlemesine penetre olmaz ve nispeten uzun çalışma süresine sahiptir. Meydana gelen demineralizasyon 50 mikrometreyi geçmediği için kendi kendini sınırlayan bir etkisi olduğu düşünülür (105). EDTA gibi şelatörler kalsiyum ile kararlı kompleksler oluştururlar. Mevcut iyonların tümü bağlandığında, bir denge oluşur ve daha fazla çözünme meydana gelmez. Gravimetrik analizler kullanan Seidberg ve Schilder e göre (183) EDTA özelliklerini kendi kendine sınırlayabilmektedir. Bu sınırlamanın dentinin demineralizasyonu sırasında meydana gelen ph değişikleri nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Nötral koşullar altında, çoğu şelatörün ph sı nötre yakındır ve EDTA nın %99 u EDTANa 3 şeklinde bulunur. Dentindeki kalsiyumun hidrojen ile yer değiştirmesi sonucunda ph düşmeye başlar. Asit salımı nedeniyle EDTA nın etkinliği zamanla azalır, diğer taraftan asidin hidroksil apatit ile reaksiyonu sonucunda dentinin çözünebilirliği olumsuz etkilenir. Perez ve arkadaşları (36), bu olayda 2 temel kimyasal reaksiyonun gerçekleştiğini belirlemişlerdir. Birinci reaksiyonda EDTA nın Ca ++ ile bağlanması 28

44 sonucunda oluşan hidrojenin, ikinci aşamada reaksiyona girmemiş EDTA ile tepkimeye girip kalsiyum bağlama yeteneğinin azaldığı gösterilmiştir. (denklem I) EDTAH -3 + Ca +2 = EDTACa -2 + H + (denklem II) EDTAH -3 + H + = EDTAH 2-2 Reaksiyon ilerledikçe, asit birikimi meydana gelir ve EDTA nın protonlanması baskın hale gelir (denklem II), dolayısıyla demineralizasyon miktarı azalır. EDTA dört karboksil grubuna sahiptir ve ayrışma birbirinden bağımsız olan dört aşamada meydana gelir. Ayrışma için gerekli sabit değerler (pk) ilk aşama için pk 1 = 2,0, dördüncü aşama için pk 4 = 10,26 arasında değişmektedir. Bunun anlamı EDTA nın çözünmesinin geniş bir ph spektrumunda gerçekleştiğidir (105). Buna karşın EDTA nın meydana getirdiği dekalsifikasyonun kendini sınırlamadığı ve maksimum penetrasyonunun 28 µm olmasına rağmen, 5 güne kadar devam ettiği belirtilmiştir (105). Demineralizasyon reaksiyonu bütün şelat bağları kalsiyum ile bileşik oluşturana dek devam eder. Dentinin demineralizasyonu ph 4 5 arasında meydana gelir, ama mine etkilenmez. Çözünebilirlikte gözlenen bu farklılık; apatit kristal boyutlarının farklılığı, dentin içerisinde kanalcıkların bulunması ve yüksek kalsiyum miktarı ile açıklanabilir. Dentin demineralizasyonunun ph ya bağımlı olmadığı (183) ifade edilmesine rağmen, nötral veya alkali EDTA solüsyonlarının en iyi etkiyi sağladığı belirtilmiştir (195, 185). Demineralizasyon miktarı salınan fosfor miktarı ölçülerek incelendiğinde, ph 9,0 EDTA solüsyonlarına kıyasla ph ı 7,5 olanların daha güçlü bir etkiye sahip oldukları saptanmıştır (185). Farklı bir çalışmada nötr ph daki EDTA solüsyonunun RC-Prep e kıyasla kök kanalının koroner ve orta üçlüsünde daha fazla kalsiyum ve fosfor çözünmesine yol 29

45 açtığı belirtilmiştir (215). Araştırmacılar RC-Prep in öncelikle yüzeysel smear tabakasının gevşek bağlanmış kısmını dekalsifiye edip uzaklaştırdığını, fakat alttaki dentini modifiye edemediği sonucuna varmışlardır. Rc-prep in asidik ph sının ve dentin yüzeyini yeterince ıslatamamasının bu duruma neden olabileceğini iddia etmişlerdir. EDTA irigasyonu ile gerçekleştirilmiş mekanik genişletmenin %20 hidroklorik aside kıyasla daha az ancak serum fizyolojiğe kıyasla daha fazla kalsiyum uzaklaştırdığı saptanmıştır (105). Hülsmann ve Heckendorff (106) araştırmalarında Calsinase slide, RC-Prep ve Glyde File Prep uygulanmış dentin disklerinin 3, 6, 9 dakika sonraki ağırlık kayıplarını ölçmüşler, şelasyon ajanı kullanılmamış ve kullanılmış gruplar, kontrol grubu ve farklı uygulama süreleri arasında anlamlı farklar saptamışlardır. Pasta tipi şelat preparatları arasında 3 dakika içinde bir fark izlenmemiş, Calsinase slide 6 ve 9 dakika sonra RC-Prep ten daha fazla ağırlık kaybına neden olmuş ve 9 dakika sonunda Glide File Prep, RC-Prep e kıyasla ağırlık kaybı açısından daha başarılı bulunmuştur. Değişik konsantrasyon (%10 ve %17) ve ph da (7,5 ve 9) serbestlenen fosfor miktarı farklı aralıklarda ölçülmüş ve ph ın anlamlı bir rol oynamamasına rağmen uygulama süresi ve konsantrasyonun dentin demineralizasyonunu anlamlı şekilde etkilediği saptanmıştır. Ayrıca, ph sı 7,5 olan solüsyonun 9 ph daki solüsyonlara kıyasla daha etkili olduğu belirtilmiştir. On dakika boyunca EDTA (%17) solüsyonu ile yapılan irigasyon işleminin ardından kök kanal dentininde belirgin peritübüler ve intratübüler erozyonlar gözlenmişken, bir dakika boyunca gerçekleştirilen uygulamanın smear tabakasının uzaklaştırılmasında etkili olduğu ifade edilmiştir (185). Üç, on ve on beş dakika %17 EDTA ve %10 sitrik asit uygulamalarından sonra açığa çıkan kalsiyum miktarı açısından fark saptanmamasına rağmen EDTA-T daha kötü sonuçlar göstermiştir (180). %15 EDTA ile 2 3 dakika 30

46 boyunca gerçekleştirilen irigasyonun ardından yapılan 2 3 dakikalık %6 NaOCl irigasyonu ile meydana gelen erozyon miktarı, sadece EDTA ile yapılan irigasyona kıyasla daha fazla bulunmuş ve %6 NaOCl in dentin kanalcıklarının erozyonunu hızlandırdığı ileri sürülmüştür (151). Verdelis ve arkadaşları (215) nötr EDTA solüsyonunun dentinin mineral ve non-kollagen bileşik (NCP) miktarını azalttığını, dolayısıyla kök kanal dentin yüzeyinin yumuşadığını fakat yüzeydeki dentin tabakasında erozyon meydana gelmediğini belirtmişlerdir. Nötr ph daki EDTA solüsyonu, kalsiyum iyonlarının yanı sıra suda çözünebilen NCP ve fosfoproteinleri de uzaklaştırabilir (123). Bu nedenle, hem kalsiyum, hem de kalsiyuma bağlı non-kollajen proteinlerin parçaları da EDTA ile uzaklaştırılmaktadır. Kök kanal dentininin apikal üçte birlik kısmında non-kollajen bileşik miktarının azalması nedeniyle, bu alanda meydana gelen daha düşük seviyedeki dekalsifikasyon açıklanabilir. İrigasyon solüsyonu olarak EDTA kullanımından sonra gerçekleştirilen NaOCl yıkaması, sadece EDTA ve RC-Prep ile yapılan irigasyonun aksine kök dentininin hidroksil apatit kristallerinin kalsiyum ve fosfat içeriğini anlamlı miktarda değiştirirken, magnezyum içeriğini arttırmıştır (62). Kesin olmamakla beraber araştırmacılar, dentindeki magnezyumun kalsiyum, fosfat ya da organik matrise bağlı olabileceğini ve magnezyumun dentindeki kalsiyum ile yer değiştirdiğini, dolayısıyla magnezyum miktarının artmış olabileceğini öne sürmüşlerdir (62). Ancak klinik araştırmalar EDTA nın kök kanal dentinini demineralizasyonuna kuşku ile yaklaşılmasına yol açmıştır (63). Fraser (69) 0,02 ml EDTA solüsyonunun sadece 0,35 mm 2 dentini dekalsifiye ettiğini saptamıştır. Dolayısıyla EDTA solüsyonunun demineralizasyon etkinliğinin sınırlı olduğu düşünülmüştür. Her bir büyük şelat molekülünün sadece bir kalsiyum iyonu bağlayabilmesi nedeniyle moleküllerin 31

47 tamamı şelat bağı gerçekleştirdiğinde reaksiyon sona ermektedir. Araştırmacılar arzu edilen şelasyon etkinliğinin ancak yüzey alanı için gerekli aktif şelat preparatının yeter miktar ve uygulama süresi ile elde edilebileceğini belirtmişler ve şelatör etkinliğinin kök kanalının genişliğine bağlı olduğunu ve dar kanallara yetersiz miktarda solüsyonun ulaşabildiğini öne sürmüşlerdir (105) Şelatörlerin Çalışma Zamanı Şelasyon ajanları için en uygun çalışma zamanı tam olarak kesinlik kazanmamıştır. Şelatör uygulamasından birkaç dakika sonra bir temizleme etkisi gerçekleşir. Goldberg ve Spielberg (81) optimum temizlik etkisinin ancak 15 dakika sonra elde edilebileceğini bildirmişlerdir. Bunun aksine McComb ve Smith (139) şelat preparatının kök kanalında 14 saat bekletildiği takdirde daha iyi bir etki gösterebileceğini iddia etmişlerdir. 45 Ca ile işaretlenmiş EDTA nın otoradyografik izlenmesi sonucunda 5 dakika ve 24 saatlik çalışma zamanları arasında solüsyonun gerçekleştirdiği penetrasyon derinliği açısından herhangi bir fark saptanmadığı bildirilmiştir (106). Buna ek olarak, uzaklaştırılan smear tabakasının miktarının hem solüsyonun ph sına, hem de şelasyon ajanının uygulanma süresine bağlı olduğu belirtilmiştir (148). Mineral kaybının, dentin sertliğinde meydana gelen değişikliklerin ve kök kanal duvarlarının temizliğinin çalışma zamanına bağlı olduğu çeşitli araştırmacılar tarafından doğrulanmıştır (106, 185). Bir ve beş dakikalık çalışma zamanından sonra sıvı ya da pasta-tipi EDTA preparatlarından iyi bir temizleme etkinliğinin elde edilebileceğini bildiren çeşitli çalışmalar mevcuttur (34, 35, 40, 106, 180, 228). Çalt ve Serper (35), 10 ml EDTA nın 1 dakika süresince uygulanmasının smear tabakasının uzaklaştırılmasında 32

48 yeterli olduğunu, 10 dakika yapılan EDTA uygulamasının ise peritübüler ve intratübüler dentinde yoğun erozyona yol açtığını bildirmişlerdir. Bu tür bir erozyona tek başına EDTA irigasyonundan çok EDTA ve NaOCl solüsyonlarının kombine kullanımının neden olduğu öne sürülmüştür (151). Tüm bu bulgulara rağmen klinik koşullar altında pasta ve sıvı şelat preparatları için optimum miktar ve çalışma zamanına yönelik kesin bir veri belirlenememiştir EDTA ve Sodyum Hipoklorit Solüsyonlarının Ardışık Kullanımı EDTA smear tabakasının sadece inorganik bileşenlerini ortamdan uzaklaştırabildiği için organik artıkların uzaklaştırılması amacıyla %0,5 5,25 lik sodyum hipoklorit ile ardışık kullanılması birçok araştırmacı tarafından önerilmiştir (22, 39, 84, 198, 204, 228). Bu materyallerin ardışık kullanımları sonucu antimikrobiyal (31) ve kök kanalını temizleme etkilerinin (22, 129, 198, 229) arttığı bildirilmiştir. Ancak solüsyonlar karıştırılarak kullanıldığında EDTA nın kalsiyum bağlama yeteneği olumsuz yönde etkilenmezken, NaOCl in doku çözücü etkinliği azalmıştır (86). NaOCl solüsyonuna EDTA ilave edilmesi sonucu aktif klor miktarı 0,50 den 0,006 ya düşmüştür. Pawlica ve arkadaşları (164), farklı şelat preparatlarının temizleme etkilerini karşılaştırmış ve EDTA ve DTPA a bir deterjan eklenmesi ile etkinliklerinin daha da arttığını saptamışlardır (EDTAC ve DTPAC). Salvizol ün EDTAC tan daha başarılı şekilde smear tabakasının hem organik, hem de inorganik komponentlerini ortamdan uzaklaştırdığı gözlenmiş (115); ancak Koskinen ve arkadaşları (119) Salvizol, Largal Ultra ve Decal in organik ve inorganik maddelerin tamamını ortamdan uzaklaştırılamadığını belirtmişlerdir. 33

49 Liolios ve arkadaşları (131), Tubulicid Plus ve Largal Ultra adlı şelat preparatlarının açık dentin kanalcıklarının izlendiği smear tabakasından arınmış bir yüzey yarattıklarını belirtmişlerdir. EDTA, RC-Prep ve Salvizol karşılaştırıldığında ise EDTA smear tabakasını uzaklaştırmada daha etkili bulunduğu bildirilmiştir (105). Nötr EDTA solüsyonu RC-Prep ten daha iyi temizleme etkisine sahiptir ve dentin tübül ağızları gözlenebilmiştir (215). EGTA, EDTA gibi dentin kanalcıklarında erozyona yol açmadığı için smear tabakasının uzaklaştırılmasında EDTA ya alternatif olarak önerilmiştir (35) yılında yapılmış bir çalışmada 5 dakika boyunca uygulanan Calsinase Slide, RC-Prep ve Glide File Prep in kök kanalını temizleme etkileri karşılaştırılmıştır (106). Calsinase Slide, koroner ve orta üçte birlik kısımları diğer preparatlara oranla daha iyi temizlemiştir. Kanalın apikal üçte birlik kısmında ise preparatlar arasında bir fark saptanmamıştır. Ayrıca apekse yaklaştıkça kök kanal duvarında preparatların gerçekleştirdiği temizlikte bir azalma gözlenmiştir. Lightspeed NiTi döner kanal eğeleri ile yapılan kök kanal genişletme işlemi sırasında %17 EDTA solüsyonu ile yapılan irigasyon, Glyde File ile gerçekleştirilenle karşılaştırıldığında daha iyi bir kök kanal temizliği sağladığı belirtilmiştir (4). Glyde File ya da %17 EDTA solüsyonu ile gerçekleştirilen irigasyon işlemi smear tabakasını NaOCl e oranla daha etkin biçimde uzaklaştırmıştır (129). Profile NiTi kanal eğeleri ile yapılan kök kanal preparasyonlarının karşılaştırıldığı bir çalışmada, Glyde File ve ardından %2,5 NaOCl solüsyonu ile yapılan irigasyonun tek başına NaOCl veya serum fizyolojik ile gerçekleştirilen irigasyondan çok daha etkili olduğu kanıtlanmıştır (85). Ancak çeşitli çalışmalarda belirtildiğinin aksine (105) pasta tipi şelatör ve NaOCl solüsyonunun NiTi kök kanal eğeleriyle birlikte gerçekleştirdiği kemomekanik genişletme işlemi smear tabakasını tam olarak uzaklaştıramamıştır. 34

50 İrigasyon solüsyonlarının kullanım sıralaması karşılaştırıldığında; EDTAC > NaOCl > EDTAC sıralamasının smear tabakasını uzaklaştırmada NaOCl > EDTAC > NaOCl sıralamasından daha etkili olduğu ifade edilmiştir (1) Smear Tabakası Smear Tabakasının Yapısı Smear tabakası ilk kez Boyde ve arkadaşlarının (27) 1963 yılında, inleylerin kavite adaptasyonunun, kavitenin yüzey düzgünlüğüne ne kadar bağlı olduğu konusundaki araştırmalarında ortaya çıkmış ve bu araştırıcılar tarafından şekli bozulmuş yüzey tabakası olarak adlandırılmıştır yılında Jones ve arkadaşları (113) sement dokusu üzerinde periodontal aletler ile çalışılması sonucunda bu tabakanın ortaya çıktığını gözlemlemişlerdir. McComb ve Smith (139) benzer bir tabakanın varlığını 1975 yılında genişletilmiş kök kanallarında yapmış oldukları taramalı elektron mikroskop çalışması ile göstermişler ve smear ifadesini kullanarak, bu tabakanın günümüze dek geçerliliğini koruyan şu tanımını yapmışlardır. Smear tabakası dentin talaşları ile birlikte, odontoblast uzantıları, pulpa dokusu, bakteri içeren nekrotik ve yaşaması mümkün doku artıklarından oluşmaktadır. Kök kanal genişletme aletlerinin, kanal duvarlarına temas etmediği bölgelerde böyle bir tabakanın görülmediği birçok araştırmacı tarafından belirtilmiştir (22, 83, 116, 132, 139). Dolayısıyla bu tabakanın eğeleme ve kesme işlemleri ile ilgili üniversal bir olay olduğu ortaya çıkmıştır. Diş yapısı düzgün bir şekilde kopmak yerine kesilirse mineral matris parçalanır (58). Mineralize kollagen matrisin çok küçük parçalarından oluşan debris meydana gelir. Kök kanal dentin yüzeyi ve restoratif materyal ara yüzeyindeki debrisin büyük 35

51 bir kısmı mine ve dentin yüzeyine saçılarak smear tabakası olarak bilinen yapıyı oluştururlar. Smear tabakası kesik yüzey üzerinde ıslak talaş yığınına da benzetilmiştir (58). Cengiz ve arkadaşları (39) yapay olarak hazırladıkları kanallarda smear tabakasının oluşumunu incelemişler ve bu tabakanın oluşması için pulpa artıkları ve hatta apeksten gelebilecek bazı sızıntıların gerekli olmadığını, kanal duvarlarının genişletilmesinin yeterli olduğunu ve sadece duvara aletin temas ettiği noktalarda bulunduğu sonucuna varmışlardır. Kök kanal duvarlarına kanal eğelerinin temas etmediği alanlarda smear tabakasının oluşmadığı bildirilmiştir (39). Döner kök kanal genişletme yöntemleriyle yapılan preparasyonun, el aletleri kullanılarak yapılan mekanik genişletmeye kıyasla daha fazla miktarda smear oluşturabildiği bildirilmiştir (181). Smear tabakası çok ince bir yapı olduğu ve asitte çözünebildiği için rutin ışık mikroskobu için hazırlanmış örnekler incelendiğinde gözlenememiştir (58). Smear tabakasının taramalı elektron mikroskop çalışmalarının ardından amorf, düzensiz, tanecikli çamurumsu bir yapı olduğu saptanmıştır (228, 58). Bu görünümün kök kanal genişletme işlemleri sırasında yüzeysel yapının yer değiştirmesi ile meydana gelmiş olabileceği bildirilmiştir (22). Mc Comb ve Smith (139) kök kanalının mekanik genişletme işleminden sonra meydana gelen smear tabakasının odontoblastik yapılardan, pulpa dokusu ve bakterilerden yani organik ve inorganik dokulardan meydana gelmiş bir tabaka olduğu ileri sürmüştür. Organik bileşenler ısıtılmış koagüle proteinler (kollagen bozulmasından dolayı jelatin oluşturmuş), nekrotik ya da varlığını sürdüren pulpa dokusu, odontoblastik yapı, tükürük, kan hücreleri ve mikroorganizmalardır (139). 36

52 Smear tabakasının, 0,5 ile 15 µm arasında değişen boyutlarda diş doku parçacıkları içerdiği gösterilmiştir (184). Ayrıca bu parçacıkların 0,05-0,1 µm çapına sahip mineralize fibrillerden meydana gelmiş olan subunitlerden oluştuğu saptanmıştır (161). Klinik olarak oluşturulmuş smear tabakası ortalama 1 5 µm derinliğe sahiptir (83, 132). Dentin kanalcıklarına girme derinliği birkaç µm den 40 µm ye kadar değişebilmektedir (132). Smear tabakasının penetrasyon derinliğinde saptanan değişiklikler çeşitli sebeplerle ilişkilendirilmiştir. Bunlar; dentin kesim işleminin ıslak ya da kuru gerçekleştirilmesi, kök kanal genişletme işlemi, kullanılan aletin tipi ve kullanılan irigasyon solüsyonunun kimyasal yapısı ve miktarıdır (58). Cameron (37) ve Mader ve arkadaşları (132), smear tabakasının farklı iki tabakadan meydana geldiğini belirtmişlerdir. Birinci tabakayı alttaki dentine gevşek şekilde tutunmuş olan yüzeysel tabaka, ikincisini ise dentin kanal ağızlarını tıkayıp kanalcık sonlanmalarını örten, bir tıkaç olarak görev yapan smear olarak tanımlamışlardır. Smear tabakasının dentin tübüllerini içersine doğru göç etmesine frezlerin ve kanal eğelerinin hareketinin neden olduğu öne sürülmüştür (132). Cengiz ve arkadaşları ise smear tabakasının dentin kanalcıklarına penetrasyonunu üç mekanizma ile açıklamaya çalışmışlardır (39); 1. Kök kanal aletlerinin aynı yöndeki hareketlerinden oluşan penetrasyon. Bu mekanizmada kanal aleti dentin kanallarına dik, aşağı-yukarı doğrultuda hareket ettiğinde smear tabakası ile temas edebilir. Smear tabakası ile alet arasında temas olmaz ise smear dentin kanalcıklarına penetre olmayacaktır. Dolayısıyla dentin kanallarının yönlenmeleri önemli olabilir. 2. Kök kanal aletlerinin dönme hareketi ile oluşan penetrasyon 37

53 Aletin dönüş hareketi eğer uygun şekilde yönelim gösterirse smear merkez kaç kuvveti ile serpiştirilebilir. 3. Kapiller aktivite sonucu oluşabilen penetrasyon Penetrasyon smear tabakası ve dentin kanalları arasındaki adeziv kuvvetler sonucunda meydana gelebilir. Araştırmacılar çalışmalarında kök kanalına farklı doğrultularda açılım gösteren dentin kanallarına smear penetrasyonunu değerlendirdiklerinde farklılık saptamamışlar ve ilk iki mekanizmanın smear penetrasyonunu açıklayamayacağını bildirmişlerdir (39). Aktener ve arkadaşları (6) 1989 da yaptıkları çalışmada smearın dentin kanalcıklarına penetrasyonunu kapiller aktivite ve sıvı dinamiği ile açıklanabileceğini iddia etmiştir Smear Tabakasının Uzaklaştırılması İrigasyon solüsyonu kullanılmadan mekanik genişletme işlemi gerçekleştirilen bir kanalda bol irigasyon solüsyonu kullanılarak genişletilmiş başka bir kanala kıyasla oluşacak dentin debrisi oldukça kalın olacaktır (58). Smear tabakası gibi dentin dokusu da 2 farklı tabakadan meydana gelmektedir. Yüzeysel dentin mineye yakın alanda bulunurken, derin dentin pulpa yakınında bulunmaktadır. Derin dentinde gözlenen smear tabakasının daha fazla organik yapı içerdiği ve bu durumun tübüller boyunca bulunan çok sayıdaki proteoglikanlar ya da pulpa dokusu yakınında bulunan yoğun odontoblastik yapıların varlığı ile açıklanabileceği belirtilmiştir (58). 38

54 Smear tabakası, endodontide oldukça önemli bir konudur. Kanal genişletilirken oluşan smear, kanal ya da pulpa odası içinde kalabilir. Smear tabakası içinde bulunan bakteri ve ürünleri potansiyel iritanlar için bir rezervuar oluşturabilirler (143, 144, 226, 228). Smearı ve içeriğini tümüyle kaldırmayı birçok araştırmacı amaç edinmiştir (3, 5, 19, 20, 25, 26, 34, 37, 40, 77, 89, 132, 155, 217, 218, 224, 225). Mader ve arkadaşları (132) smear tabakasının dentin kanalcıklarını tıkayıp, dentin permeabilitesini azalttığını ve kök kanallarında aletin değdiği alanları örttüğü için kanal içi medikament ve kanal patlarının dentin kanallarına penetrasyonunu engelleyebileceğini öne sürmüşlerdir. Bu varsayımlar farklı araştırmacılar tarafından da destek görmüştür (15, 24, 37, 46, 57, 79, 80, 83, 116, 132, 139). Ayrıca White ve arkadaşları (224, 225) yapmış oldukları araştırmalarla smear tabakasının kaldırılması gerektiğini vurgulamışlardır. Cergneux ve arkadaşları (40) smear tabakasının EDTA kullanılmış kanallarda diğer gruplara kıyasla daha iyi kaldırıldığını ve kanal dolgusunun sızdırmazlığının daha iyi olduğunu belirtmişlerdir. Okşan ve arkadaşları da (155) smear tabakasının farklı kanal dolgu patlarının dentin kanallarına penetrasyonunu olumsuz yönde etkilediğini bildirmişlerdir. Gettleman ve arkadaşları (77) smear tabakasının farklı kök kanal patlarının dentine penetrasyonunu azalttığını belirtmişlerdir. Smear tabakası, kök kanallarını sonik veya ultrasonik cihazlarla genişletilerek (3, 20, 37, 89, 217, 218) ya da farklı irigasyon solüsyonları kullanılarak (5, 19, 25, 26, 34, 139) uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. 39

55 Smear Tabakasının Uzaklaştırılmasında Kullanılan İrigasyon Solüsyonları Endodontide irigasyon işlemi serum fizyolojik kullanımı ile başlamış ve çok sayıda solüsyon günümüze kadar bu amaçla denenmiştir Sodyum Hipoklorid (NaOCl) Şekil 1: NaOCl moleküler yapısı Endodontik amaçla farklı konsantrasyonlarda kullanılmış olan sodyum hipokloridin % 5,25 lik konsantrasyonu en fazla kabul görmüş olanıdır. Sodyum hipokloridin smear tabakası üzerinde tek başına etkili olmadığı ancak organik dokuları çok iyi çözdüğü bildirilmiştir (15, 22, 24, 39, 83, 116, 125, 139, 170, 225, 228). 40

56 Şelasyon Ajanları Etilen Diamin Tetra Asetik Asit (EDTA) Şekil 2: EDTA moleküler yapısı Şekil 3: EDTA moleküler yapısı EDTA (mol hacmi 292,3 g) renksiz şeffaf bir materyaldir 240 C nin üzerinde ısıtıldığında yapısı bozulmaktadır. Suda hafif çözünür olmasına rağmen sahip olduğu sodyum tuzları suda oldukça çözünürdür. EDTA; Etilen diamin, formaldehit (HCHO) ve sodyum siyanürün kimyasal tepkimesi ile ticari olarak hazırlanmaktadır. H 2 N-CH 2 -CH 2 -NH 2 + HCHO + NaCN (Na + OCOCH 2 ) 2 N-CH 2 -CH 2 -N(CH 2 COO Na + ) 2 EDTA ayrıca etilen diamin ve klor asetik asit reaksiyonu ile de ticari olarak üretilmektedir. H 2 N-CH 2 -CH 2 -NH 2 + ClCH 2 COOH (HOOMLH 2 ) 2 N-CH 2 -CH 2 -N(CH 2 COOH) 2 41

57 Yukarıdaki formüller reaksiyonları tam olarak gösteremese de başlıca kimyasal ürünleri tanımlamaktadırlar (103). EDTA nın farklı konsantrasyonları ile yapılmış birçok çalışma, materyalin tek başına smear tabakasını kaldırmada etkili olmadığını göstermiştir. Fakat %17 lik EDTA nın %5,25 lik NaOCl ile beraber kullanımının smear tabakasını kaldırmada etkili olduğu düşüncesi günümüzde kabul görmüştür (7, 8, 24, 39, 46, 79, 82, 125, 132, 139, 145, 228) Etilen Glikol Bis (Beta Amino Etil Eter) - N,N,N',N' Tetra Asetik Asit (EGTA) Şekil 4: EGTA moleküler yapısı Şekil 5: EGTA moleküler yapısı Etilen glikol-bis(beta-aminoetileter)-n,n,n',n'-tetra asetik asit, diğer bivalent (iki değerlikli) katyonlara kıyasla oldukça yüksek oranda Ca +2 bağlama eğilimi göstermektedir. Bu nedenle, DNA üzerinde araştırma yapan moleküler genetik 42

58 bilimciler oldukça çok EDTA kullanırken -kırıcı enzimlerin birçoğu görevlerini yerine getirebilmek amacıyla Mg +2 a ihtiyaç duymaktadır- sinirler, kaslar ya da hücre sinyalleri üzerinde çalışan moleküler fizyologlar sadece mevcut Ca +2 etkilemesi ve diğer enzim aktivitelerini etkilememesi nedeniyle EGTA yı kullanmaktadırlar (102). Esas içeriğini etilen glikol bis-n,n,n 1,N 1 - tetra asetik asitten oluşur. EDTA ya oranla kalsiyumu daha spesifik bağladığı belirtilmiştir (34) Etilen Diamin (EDA) Etilendiamin Şekil 6: EDA moleküler yapısı Şekil 7: EDA molekül yapısı Etilen diamin dihidro klorit (N-CH 2 -CH 2 -N). Etilen diamin metallerle çift bağ yapabilen iki ucu serbest bir moleküldür. Molekülün her iki ucu metal iyonları ile kovalent bağ oluşturabilen bir çift serbest elektrona sahiptir. Etilen diamin aynı zamanda bir şelasyon ajanıdır. Etilen diamin (mol hacmi g) renksiz, 116 C kaynama ve yaklaşık 8 C ergime ısısına sahip şeffaf bir sıvıdır. Amonyak benzeri bir kokuya sahiptir ve su içerisinde çözünerek alkali solüsyon oluşturur. Ticari olarak 43

59 etilen diamin, 1,2-diklor etanın sıvı amonyak ile C de basınç altında ısıtılması ile hazırlanmaktadır. Cl-CH 2 -CH 2 -Cl + 2 NH 3 H 2 N-CH 2 -CH 2 -NH HCl Etilen diamin bir seri reaksiyon sonucu meydana gelmekte ve diğer kimyasal ürünlerden damıtma yolu ile ayrıştırılmaktadır. Etilen diamin serbest metal iyonları ile reaksiyona girerek kompleks iyonlar meydana getirir. Her kompleks iyonun özellikleri farklıdır (103). Etilen diamin özellikle ilaçların yapısında bulunan (Antibiyotik-steroid karışımlı bazı kremler, aminofilin, bazı antihistaminler) ve çeşitli endüstri ürünlerinde (albümin ve kazeinde çözücü olarak, elektroforetik jeller, elektroplate solüsyonları, antifriz ve boyalarda korozyon önleyici olarak, lateks üretiminde stabilize edici olarak, fungusid ve insektisitlerde) kullanılan bir maddedir. EDA kollagen yapı üzerinde etkinlik gösteren bir organik çözücüdür (120). Etkinliği primer ve sekonder amin gruplarına bağlıdır Sikloheksan 1,2-Diamin Tetra-Asetik Asit (CDTA) Şekil 8: CDTA molekül yapısı Sikloheksan 1,2-diamin tetra-asetik asit in % 1 lik solüsyonudur (53). C 14 H 22 N 2 O 8 (1,2-Diamin sikloheksan tetra asetik asit) solüsyonu. 44

60 İşlevselleşmiş şelatlar ya da iki işlevli koordinatörlerin kanser ya da tümör hücre antijenlerine duyarlı antikorlarla kovalent bağlar oluşturabildikleri bilinmektedir. Bu tarz kompleks antikor/şelat radyonüklid bağlar diagnostik veya terapötik uygulamalarda radyonüklitleri kanser ya da tümör hücrelerine ulaştırmada faydalı olmaktadırlar. (121, 141). Amino karboksil asit şelasyon ajanları üzerinde yapılmış birçok çalışma vardır. Tipik (bilinen) amino karboksil asitler nitril triasetik asit (NTA), etilen diamin tetra asetik asit (EDTA), hidroksietil diamin tetra asetik asit (HEDTA), dietil triamin pentaasetik asit (DTPA) ve trans-1,2-diamin sikloheksan tetra asetik asit (CDTA) tir. Amino karboksil asit tabanlı birçok çift işlevli şelasyon ajanı önerilmiş ve üzerinde çalışılmıştır. Anlaşılacağı üzere bağlanma reaksiyonu diamin tetra asetik asit dianhidridlerden faydalanarak bir amid grubu yolu ile gerçekleşmektedir. Anhidritlere örnek olarak bianhidrit CDTA sayılabilir (121, 141) Etilen Diamin Tetra Asetik Asit - Etilen Diamin Karışımı (EDTA- EDA) EDTA ve organik bir çözücü olan EDA karışımı Aktener tarafından farklı konsantrasyonlarda kök kanallarının irigasyonunda in-vitro olarak kullanılmıştır (5, 7, 8). Bu çalışmalarda karışımın smear tabakasını kaldırmada etkili olduğu saptanmıştır. 45

61 1.3. Mikrosertlik Testleri Malzemeler üzerinde yapılan en yaygın deney, sertliğin ölçülmesidir. Bunun başlıca sebebi deneyin basit oluşu ve diğerlerine oranla numuneyi daha az tahrip edip, mekanik özelliklerini bozmamasıdır. Diğer avantajı ise bir malzemenin sertliği ile diğer mekanik özellikleri arasında paralel bir ilişkinin bulunmasıdır. Sertlik izafi bir ölçü olup, malzemelerin aşınmaya, şekil değişimine ve kesmeye karşı gösterdiği direnç olarak tanımlanabilir. Sertlik ölçme yöntemleri malzemenin, yüzeyine batırılan standart bir ucun batmasına karşı gösterdiği direnci belirleme prensibine dayanır. Genel anlamda, standart batıcı ucun belirli bir kuvvetle batırılması sonucu malzeme yüzeyinde oluşan izin büyüklüğü, sertlik ile ters orantılıdır. Diğer bir değişle, sabit bir yük altında yumuşak malzemelerin yüzeyinde büyük, sert malzemelerin yüzeyinde küçük iz oluşur. Sertlik değerlendirilen örnekten daha sert olan bir uca karşı materyalin direncinin saptanması olarak tanımlanabilir. Mikrosertlik; bölgesel deformasyona karşı gösterilen direnç olarak tarif edilmekte ve testleri yükün kaldırılmasının ardından yüzeyde meydana gelen kalıcı deformasyonların ölçümüne dayanmaktadır (214). Sertlik testleri, belli bir çentik ucunun penetrasyon derinliğine bağlı olarak elde edilen bir sayısal değer ile materyaller arasındaki farkı belirler. Sertlik ölçümleri; kırılgan maddelerin kırılmasında, elastiklik modülünün (bükülmezlik) saptanmasında (91), kırılma direnci (165), materyalin Young modülü, sıkışma karşısındaki esneme direnci, anizotropi (eşyönsüzlük) gibi diğer mekanik özelliklerle de ilişkilendirilebilirler (55, 133). Bu nedenle materyalin sertlik değeri belirleyici bir özellik olmaktan çok belli şartlarda gerçekleştirilen penetrasyon testlerine verdiği cevap olarak kabul edilebilir. Bir materyalin penetrasyona 46

62 gösterdiği direncin gözlenmesi ile maddenin duyarlılığı belirlenebilir. Çentik hasarı, aşındırıcı uygulamalar gibi bir dizi artan yüzey düzeltme işlemleri hakkındaki özgün olayları faydalı şekilde taklit eder (90). Laboratuarlarda özel cihazlarla yapılan sertlik deneyleri, kullanılan batıcı uca, uygulanan kuvvete ve izin büyüklüğünü ölçme yöntemine göre sınıflandırılmıştır. Sertlik testleri mikro-çentik teknikleri ile gerçekleştirilmektedir. Bunlar, Brinell, Rockwell, Knoop ve Vickers dir (51, 142). En sık Vickers (53, 124, 128) ve Knoop (100, 159) testleri kullanılmaktadır Bu testler belli bir yük altında mine ya da dentin yüzeyine küçük simetrik bir çentik ucunun batırılması ile gerçekleştirilmektedir. Sertlik, uygulanan yükün çentiğin uygulandığı alana bölünmesi ile hesaplanır (117). Örnek boyutları küçük ise mikro-çentik yöntemleri kullanışlıdır (227). Mikro-çentik yöntemleri, diş sert dokularının sertliğini, elastik özelliklerini ve kırılma direncini ölçebilirler (142). Mikrosertlik değerinin saptanmasının, diş sert dokularında meydana gelen mineral kayıp ya da kazanç hakkında dolaylı da olsa bilgi sahibi olmamıza yardımcı olacakları iddia edilmiştir (11) yılında, Brinell deneyinde karşılaşılan yükün değişimi ile izin geometrik şeklinin değişiminin sebep olduğu olumsuzlukları gidermek için elmas piramit batıcı ucun kullanıldığı Vickers sertlik deneyi icat edilmiştir. Vickers sertlik testlerinde örneğe Q yükü ile piramit bir uç batırılır. Çentiğin meydana getirdiği işaretin gözlenmesi ile köşegen uzunlukları ölçülür ve böylece Vickers sertlik değeri (VSD) elde edilmiş olur. Dentin sertliğinin ölçülmesinde Vickers çentik metodu sıklıkla kullanılmıştır (128, 53, 124). Esasen metaller gibi morfolojik olarak belli bir homojeniteye sahip materyallere sertlik testleri uygulanmaktadır. Genel olarak biyolojik materyaller ve 47

63 özellikle dentin, yapı olarak homojenlik sergilemezler, dolayısıyla dentin dokusundaki komşu alanlarda farklılıklar nedeniyle bulgularda sapmalar izlenebilir. Yapılmış çalışmalar, Vicker s mikrosertlik testinin kimyasal ajan uygulanmış diş sert dokularındaki yüzey değişikliklerini belirlemede uygun ve pratik bir yöntem olarak gösterilmişse de Knoop sertlik testinin diş dokularının yüzey değişikliklerini belirlemede kullanıldığı çalışmalar da mevcuttur (75, 100, 127, 128, 159, 177, 182, 186). Knoop sertlik testinin başlıca özelliği yüzeye ve dokuya olan hassasiyetidir. Belirli bir yük karşısında, Vickers çentik ucu örneğe sığ Knoop iğnesine kıyasla 2 kat derine nüfuz etmekte ve uzun Knoop iğnesinin 1/3 ü kadar köşegen uzunluğuna sahip olmaktadır. Bu nedenle, Vickers testi yüzey şartlarından daha az etkilenmekte ve kısa köşegenleri sayesinde eş yükler uygulandığında meydana gelen ölçüm hatalarına karşı daha hassas davranmaktadır. Vickers sertlik deneyinde kare tabanlı piramit üzerinde zıt yüzeyleri arasında 136 tepe açılı elmas piramit batıcı uç, 15 saniye uygulanan F yükü altında malzemeye batırılır. Oluşan iz, taban köşegeni kare olan piramittir ve tepe açısı batıcı ucun tepe açısının aynıdır ( 136 ). Yük kaldırıldıktan sonra malzeme yüzeyinde kalan izin iki köşegeni (d 1 ve d 2 ) bir mikroskop yardımı ile ölçülür ve aritmetik olarak ortalama d hesaplanır. Vickers sertlik değeri, kg olarak ifade edilen yükün mm 2 olarak ifade edilen izin alanına bölümüdür; HV = 2.F.Sin d 2 θ 2 48

64 Burada F uygulanan yük (kg), d ortalama köşegen genişliği (mm) ve θ piramit tepe açısıdır. Sonuç olarak; Vickers sertlik değeri (VSD) olarak ifade edilen Vickers sertliği (x200) optik mikroskop yardımı ile aşağıdaki formüle göre belirlenmiştir. HV = 1,8544 F d 2 Denklemi elde edilir. Bizim kullandığımız sistemde F= 80 gr ( cihazın uyguladığı standart kuvvet (yük) ) d = mikrometre olarak aletin okuduğu en uzun köşegen ölçüm değeridir. Karşılıklı yüzeyler arası açı Şekil 9:Vickers Elmas Piramit Çentik Uç Şematiği Şekil 10:Vickers Sertlik Deneyi Prensip Şeması 49

65 Kök Dentin Mikrosertliği İnsan dişi çiğneme sırasında farklı noktasal basınçlara maruz kalmaktadır. Bu nedenle, çiğneme kuvvetlerinin diş üzerindeki dağılımının ve restoratif materyallerin, yaşın ya da hastalıkların ne gibi baskı ve kuvvetlere yol açtığının anlaşılabilmesi açısından sertlik değerlerinin incelenmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, sertlik değerleri Young modülü ya da çökme direnci gibi diğer mekanik özelliklerle de ilgili olabilir (117, 142). Mine ve dentinin farklı yapısal özellikleri nedeniyle diş dokularının sertlik değerlerinin belirlenmesi güç bir işlemdir. Bunun nedenleri arasında minede prizmaların mine-dentin sınırından yüzeye doğru devam etmesi, dentinin ise çeşitli maddelerden oluşan heterojen bir yapı olması gösterilebilir (66, 74, 135). Dolayısıyla mine ve dentinin sertlik değerlerinin farklı olması ve hatta kendi içlerinde dahi sertlik değerlerinin değişiklik göstermesi anlaşılabilir bir durumdur. İnsan vücudundaki en mineralize doku diş minesidir. Bileşiminin %96 sını inorganik, %4 ünü ise organik materyaller oluşturmaktadır. Dentinin inorganik içeriği ise ağırlığının %70 ini oluşturmaktadır. İnorganik yapı genel olarak Ca 10 (PO 4 ).2(OH) (118) yapısındaki altıgen hidroksil apatite bağlı kalsiyum fosfattan meydana gelmektedir. Dentin yapısı, organik ve inorganik içeriğine göre tarif edilmektedir. Diş sert dokularının en belirgin inorganik bileşenleri hidroksil apatit kristalleri içerisinde bulunan kalsiyum (Ca) ve fosfordur (P). Diş sert doku yüzeyinin temel yapısını belirten hidroksil apatitin Ca/P oranının yaklaşık 1,67 M olduğu gösterilmiştir. Tabii bu değer, anatomik konuma, kalsiyumun kullanılabilirliğine, kristal yapısına ve uygulanan tekniğe bağlı olarak değişiklik gösterebilir (44, 135). Bazı kimyasal 50

66 ajanların insan dentininin kimyasal yapısında ve dentin yüzeyindeki Ca/P oranında değişikliklere yol açtıkları çalışmalar ile saptanmıştır (97, 98, 171). Ca/P oranındaki değişimler organik ve inorganik bileşenler arasındaki asıl oranda değişikliklere yol açarak dentinin çözünürlülüğünü ve geçirgenliğini değiştirip diş sert dokularına dental materyallerin bağlanmasını etkileyebilir (171). Kök dentininde birim alana düşen dentin tübül sayısının daha az olması kuron dentinine kıyasla kök dentininde intertübüler dentin alanının daha fazla olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca kök ve kuron dentinindeki dentin kanalcıklarının yönü de farklıdır. Bu nedenle dentin mikrosertliği bölgeye göre değişiklik göstermektedir. Restoratif dişhekimliğindeki uygulamaların neredeyse tümünün esas belirleyicileri dentin mikro yapısı ve özellikleridir (136). Dentin 4 elementten oluşan, nem içeren bir bileşiktir: daha çok (I) dentin sıvısı ve (II) apatit kristalleri ile tip I kollagen içeren (III) intertübüler matris içine gömülü oldukça mineralize peritübüler alanla çevrili (IV) dağılmış kanalcıklardan meydana gelmektedir (135). Yüzeysel ve derin dentin yapısı arasında farklılıklar vardır: kanalcıklar, peritübüler ve intertübüler alanlar çarpıcı şekilde farklılık göstermektedir (136, 135, 160). Her yapı elemanının miktarındaki bu değişiklikler lokalizasyona göre uygulanan materyalin bağlanmasında değişiklik gösterebileceği anlamına gelmektedir. Dentinin mekanik özelliklerinin bilinmesi restoratif uygulamalara yardımcı olur (220, 227). Dentin mikrosertliği ve bağlanma kuvvetleri arasında oldukça sıkı bir ilişki vardır (157). Dolayısıyla, mikrosertlik dentin ve koroner restorasyon ara yüzeyi arasındaki etkileşimi belirlemede ilk basamağı sağlamaktadır (136). Mikrosertlikteki bölgesel farklılıklar ara yüzey boyunca stres dağılımlarını değiştirebilir ve nerede başarısız olunacağının belirlenmesini sağlar. 51

67 Dentin sertlik değeri bölgeye göre değişiklik gösterir ve pulpaya yaklaştıkça köşegen kesit değeri büyür yani sertlik azalır (71, 72, 159). Pashley ve ark. ları (159), yüzeysel tabakalardan daha derinlere doğru gidildikçe dentin mikrosertliğinin azaldığını belirtmişlerdir. Buna ek olarak pulpaya yakın bölgelerde, peritübüler dentinini kaybetmiş ve oldukça genişlemiş ağızlara sahip tübül sayısının artması ile dentinin elmas uca çok az direnç gösterdiği görülmüştür (29, 192). Carrigan ve arkadaşları (38) kök dentininde servikal bölgeden apikale doğru ilerlendikçe tübül sayısının azaldığını göstermiş, Pashley ve arkadaşları (159) ise tübül sayısı ve dentin mikrosertliği arasında ters ilişki olduğunu bildirmişlerdir. Kökün servikal kısmında sertlik miktarının azalmasına büyük olasılıkla bu histolojik durumun neden olduğu düşünülmüştür. Sertlik testleri, demineralizasyon ve remineralizasyonun incelendiği çalışmalar açısından oldukça önemlidirler (221). İnsan dişinin sertliği abrazyon (202), çentik yöntemleri (32, 45, 50, 117, 142) gibi yöntemlerle tespit edilmiştir. Mine ve dentinde önemli bölgesel değişikliklere rastlanıldığı için mikro-çizme ya da mikro-çentik yöntemlerinin kullanımına gidilmiş ve Knoop elmas çentik metodu genel olarak tercih edilmiştir (45, 50, 142, 221). Yapılmış çalışmalar sağlıklı daimi bir dişin Knoop dentin sertliğinin 20 ile 83 KHN arasında değiştiğini bildirmektedir. Knoop (KHN) ve Vickers (VHN) sertlik değerlerinin yaklaşık olarak benzer olduğu bildirilmiştir (173). Mine için ortalama sertlik değerleri 270 ile 350 KHN (ya da 250 ile 360 VHN) ve koroner dentin için 50 ile 70 KHN arasında değişmektedir (142). Bununla beraber, bu değerlerin standart sapmaları (SD), dentin için daha az belirgin olsa da, geniş ve anlamlı değişiklik göstermektedir. 52

68 Dentin mikro yapısı ile ilişkili olarak büyük boyutlu çentik uçları nedeniyle dentin sertlik değerleri değişmektedir. Bu, durum farklı bölgelerdeki dentin tübül yoğunluğunun değişiklik göstermesine bağlı olabilir. Kinney ve arkadaşları (117), nemli peritübüler dentin sertliğinin, lokalizasyondan bağımsız olarak 2,2 ile 2,5 GPa arasında değiştiğini, intertübüler dentin sertliğinin ise lokalizasyona bağlı olduğunu ve pulpaya yakın alanlara (0,12 ile 0,18 GPa) kıyasla mine dentin sınırında sertlik değerlerinin arttığını (0,49 ile 0,52 GPa) bildirmişlerdir. Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer parametre de zamandır. İnsan dişlerinde meydana gelen çentikler devamlılık göstermektedir (50, 99). Bununla beraber, bu çentik büyüklüklerinin zaman içinde değişip değişmediği pek bilinmemektedir. Mine daha kırılgan olduğu için zamanla çentikte oluşacak değişiklik göz ardı edilebilir. Fakat dentinde, Herkstroter ve arkadaşları (99) 1 gün sonra çentiklerin küçüldüğünü (rahatladığını) ve daha sonra anlamlı bir değişikliğin izlenmediğini bildirmişlerdir. Çentik gevşemesi organik matris içeriğindeki değişikliklere ve/ya da mineral ve organik matris arasındaki bağlanma nedeniyle olabilir. Anlaşılacağı üzere, insan diş sertliğinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken birçok parametre vardır (90). Sertlik ölçümünü etkileyen faktörlerden biri de örneklerin hazırlanmasıdır. Herhangi bir eğim ya da yüzeyin düzgün olmaması çentik boyutunun (IL) büyümesine ve daha küçük VHN değeri elde edilmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, değerlendirme için düz yüzeylerin elde edilmesi oldukça önemlidir. Yükte azalmayla birlikte sertlik ölçüm değerlerinde izlenen belirgin artış nedeninin iki sebebe dayandığı bildirilmiştir: (1) Çentik boyutunun belirlenmesi ya 53

69 da çentikler 100 µm den küçük ise çentik uzunluklarının ölçümünde yapılan hata ve (2) çentiğin elastik geri dönüşümü (45). Dentin kanalcıkları bütünü ifade edecek şekilde rasgele dağılım göstermemekte ve dentinin özellikleri de bu durumdan etkilenmektedir. Diş sert dokularının mekanik özellikleri ve uygulanan yükün etkileri hakkındaki bilgiler başarılı dental materyallerin geliştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Restorasyonun ömrü açısından, dişin özelliklerine uygun restoratif materyallerin seçimi oldukça faydalı olacaktır. Sonuç olarak, dişin mekanik özellikleri hakkında verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca klinisyenlerin, bu dokuların klinik şartlarda uygulanan kuvvetlere nasıl cevap verdiğini (142) ve dişrestorasyon ara yüzeyindeki davranışı anlamaları açısından da bu bilgiler önem taşımaktadır (117). Kök kanal tedavisi görmüş dişlerin zayıfladığına ve vital dişlere kıyasla kırılmaya karşı daha dirençsiz olduğuna dair yaygın bir inanış vardır (78, 187). Sim ve arkadaşları (187), kanal yıkama solüsyonlarının, medikament ve materyallerin dentinin mekanik ve fiziksel özelliklerinin değişmesine neden olduklarını iddia etmişlerdir. Dentin ağırlığının %22 si organik materyalden oluştuğu için, NaOCl in zayıflatma etkisinin oldukça yüksek olduğunu çeşitli araştırmacılar dile getirmişlerdir (17, 92, 176). 54

70 Dentin Sertliğinde Meydana Gelen Değişimler Yapılmış ilk çalışmalarda her hangi bir uygulamaya maruz kalmamış kök dentininin Vickers sertlik değerinin kg.mm 2 arasında değiştiği ve dentin sertliğinin, kök kanal lümeninden dentin-sement sınırına gidildikçe arttığı, ancak apikal üçte birlik kısımdaki değerlerin kökün orta ve servikal kısımlarına kıyasla daha düşük olduğu belirtilmiştir (105). Fakat daha sonra yapılmış çalışmalarda, tam tersine, kök kanal duvarlarının kök kanal girişinde kg.mm 2, apekste ise kg.mm 2 lik Vickers sertliğine sahip olduğu bildirilmiştir (164). Pawlicka (163) şelatörlerin kök dentin sertliğini 20 HV (Vickers sertlik değeri) kadar etkileyebildiğini ve dentin sertliğinde meydana gelen en büyük farklılığın kök kanal lümenine hemen komşu olan dentinde meydana geldiğini rapor etmiştir. Şelasyon ajanının etkisi 5 dakikada belirgin hale gelir ve çalışma zamanının 24 saate uzatılmasına rağmen etkinlikte artma gözlenmez. Çalışmada EDTA, EDTAC, DTPA, DTPAC gibi şelasyon ajanları kullanılmış fakat aralarında fark saptanmamıştır. Şelatörlerin dentini yumuşatma yeteneği olduğunu gösteren çalışmalarda da aynı sonuca varılmıştır (105). Sağlam dentin 25 Knoop sertlik değerine (KHN) sahiptir. Bu değer dentin-sement birleşiminin yakınında 70 KHN ye kadar çıkarken, kök kanal lümeninin hemen yakınındaki bölgede 42 KHN ye düşer. Dokuz dakikalık EDTAC uygulamasından sonra dentin sertliğinin 60 tan 45 KHN ye düştüğü ve 24 saat sonra dentinin ortalama sertliğinin 7 KHN olduğu saptanmıştır (105). %1,2 ve 3 lük EGTA solüsyonlarının distile suya kıyasla dentin sertliğini belirgin miktarda düşürdüğü; kök dentininde meydana gelen yumuşamanın derecesinin solüsyonun konsantrasyonuna bağlı olduğu belirtilmiştir (52). %15 EDTAC, %1 CDTA ve %1 EGTA ile aynı teknik kullanılarak yapılan karşılaştırmalı 55

71 bir çalışmada 3 solüsyon arasında fark saptanmamıştır (53). Fromme ve arkadaşları (70) çalışmalarında Largal Ultra isimli şelat preparatını kullanmışlar ve kök dentin sertliğindeki azalmanın kök kanal girişinde meydana geldiğini, kök ucu veya kökün daraldığı kısımlarda dentin sertliğinde değişiklik olmadığını bildirmişlerdir. Şelasyon yapıcı ajanların diş sert dokuları üzerinde demineralize edici etki gösterdiğini, fakat kökün dar kısımlarında etkisiz kaldığı sonucuna varmışlardır. Araştırmacılar yeterli miktarda kök kanal irigasyon solüsyonunun kök kanalının daraldığı kısımlara ulaşamaması ve dar bir lümene sahip kök kanallarında solüsyonun yer değiştirememesi nedeniyle böyle bir sonuca ulaştıklarına inanmışlardır (70). Fraser (69) kök kanal preparasyonu sırasında şelatör preparatların yararlarını araştırmıştır. Fromme ve arkadaşları (70) şelatör solüsyonları kök kanal girişinden itibaren uygulamışken, Fraser (69) kullandığı şelat preparatlarını (RC-Prep, Largal Ultra ve Decal) 15 dakika boyunca direkt kök kanal duvarına uygulamıştır. Şelatörlerin servikal ve orta üçte birlik kısımlardaki kök dentininde yumuşamaya yol açtığı (kullanılan materyale bağlı olarak µm derinliğe) gösterilmişken, kökün apikal üçte birlik kısmındaki dar alanlarda hiçbir değişiklik saptanmamıştır (69). Buna sadece yeterli miktarda şelasyon yapıcı solüsyonun bu bölgeye ulaşamaması değil, kök dentininin orta, koronal ve apikal üçte birlik kısımlarında dentin yapısında gözlenen farklılıkların da sebep olduğunu bildirmişlerdir (159, 146) Vickers Sertlik Deneyinin Yapılışı Malzemeler üzerinde yapılan en genel deney, sertliğin ölçülmesidir. Bunun başlıca sebebi deneyin basit oluşu ve diğerlerine oranla numuneyi daha az tahrip 56

72 etmesidir. Diğer avantajı ise bir malzemenin sertliği ile diğer mekanik özellikleri arasında paralel bir ilişkinin bulunmasıdır. Laboratuarlarda özel cihazlarla yapılan sertlik deneyleri, kullanılan batıcı uca, uygulanan kuvvete ve izin büyüklüğünü ölçme yöntemine göre sınıflandırılmıştır. En yaygın olarak Brinell, Rockwell, Vickers ve Mikrosertlik ölçme yöntemleri kullanılmaktadır. Yumuşak malzemelerden sert malzemelere geniş malzeme grubunda Vickers sertlik deneyinden yararlanılır. Diğer sertlik deneyleri ile karşılaştırıldığında, mikrosertlik ölçümü örnek hazırlanmasında çok daha fazla hassasiyet gerektiren bir yöntemdir. Örnek yüzeyinin temiz ve parlatılmış olması gerekir. Mikrosertlik deneyinde 25 gr dan 1000 gr a kadar yük uygulanabilir. Mikrosertlik testi için iki standart uç kullanılmaktadır. Bunlardan biri 136 lik tabanı kare olan piramit uç (Vickers ucu) dur. Piramit uç ile yapılan mikrosertlik deneyi, Vickers makro sertlik deneyi prensibi ile aynıdır. Mikrosertlik deneyi için kullanılan diğer uç ise National Bureau of Standards tarafından Tukon cihazı ile birlikte geliştirilen Knoop batıcı uçtur ve deforme olmuş bölgede düzlemsel deformasyon haline yol açan yaklaşık 7:1 oranında uzun ve kısa köşegenli iz bırakan lık piramit şeklinde yontulmuş elmastır. 136 lik Vickers ucu malzeme üzerinde kare şeklinde iz bırakırken, Knoop ucu eşkenar dörtgen şeklinde iz bırakmaktadır. Belirli bir test materyali üzerinde Knoop ve Vickers Elmas Piramit uçları ile meydana getirilen izler birbiri ile karşılaştırıldığında: Vickers ucunun Knoop ucuna kıyasla iki kat daha derine penetre olduğu, 57

73 Vickers çentik ucunun köşegen uzunluğu Knoop köşegeninin 1/3 ü kadar olduğu, Vickers testi yüzey yapısından Knoop testine oranla daha az etkilendiği, Vickers testinin ölçüm hatalarına Knoop testine kıyasla daha hassas olduğu, Vickers testinin yuvarlatılmış küçük alanlarda daha başarılı olduğu, Knoop testinin ise küçük ince uzun alanlarda daha başarılı olduğu, Knoop testinin çok sert kırılgan materyallerde ve ince kesitlerde iyi olduğu belirtilmiştir. Günümüzde debris ve smear tabakasını kök kanal duvarlarından uzaklaştırmak amacıyla kök kanalları yaygın olarak EDTA yı takiben NaOCl ile yıkanmaktadır (22, 39, 73, 84, 131, 148, 153, 198, 204, 228). Ancak, son zamanlarda yapılan araştırmalarda bu solüsyonların kök dentininde erozyona yol açtığı (22, 34, 40, 131, 151) ve dentin mikrosertliğinde azalmaya neden olduğu bildirilmiştir (12, 61, 64, 177, 178, 192). EDTA nın bilinen avantajlarının yanı sıra saptanmış olan bu dezavantajları nedeniyle, endodontik tedavilerde kök kanal irigasyonu amacıyla farklı şelasyon ajanlarının EDTA ya alternatif olarak kullanılabilmeleri amacıyla incelenmeleri gerektiği kanısındayız. EGTA, CDTA gibi şelasyon ajanları günümüzde yaygın olarak tıp alanında kullanılsalar da (121, 141), dişhekimliğinde henüz bilinmemektedirler ve bu ajanlarla ilgili yapılmış sınırlı sayıda çalışma mevcuttur (34, 52, 53, 194, 216, 134). Günümüzde kullanılan irigasyon solüsyonlarının hiçbiri tek başına smear tabakasının organik ve inorganik içeriğini kök kanal duvarlarından uzaklaştıramamaktadır. Ancak EDTA-EDA karışımının smear tabakasını kaldırmadaki etkinliği sadece birkaç çalışmada incelenmiştir (5, 7, 58

74 8). Fakat bu karışımın kök kanalında erozyon meydana getirip getirmediği ya da kök kanal dentininin mikrosertliğinde değişime yol açıp açmadığı bilinmemektedir. Bu nedenle, araştırmamızda hem EDTA nın konsantrasyonunu azaltıp, hem de ona alternatif olabilecek EGTA, CDTA gibi şelasyon ajanlarının debris ve smear tabakasını uzaklaştırmadaki etkilerini, tek başına EDTA-EDA in smear yapısı üzerinde ne kadar etkili olduğunu ve bu solüsyonların erozyona yol açıp açmadıklarını incelemeyi hedefledik. Bunun yanı sıra dentin mikrosertliğinde oluşturabilecekleri değişiklikleri de saptamaya çalıştık. 59

75 BÖLÜM II GEREÇ ve YÖNTEM Çalışmamızda protetik veya periodontolojik amaçla yeni çekilmiş toplam 75 adet maksiller tek köklü kesici diş kullanıldı. Dişlerin üzerindeki eklentiler ve yumuşak doku artıkları periodontal küret yardımıyla temizlendi. Dişler çalışmada kullanılıncaya dek + 4 C de %0,1 timol solüsyonu içinde bekletildi. Araştırmalar iki farklı yöntem ile gerçekleştirildi; 1. Taramalı elektron mikroskop ile kök kanal duvarlarında kullanılan irigasyon solüsyonlarının smear ve debrisi kaldırabilme etkinlikleri ve meydana getirdikleri erozyon miktarı değerlendirildi. İkinci aşamada ise; 2. Mikrosertlik ölçme yöntemi ile dentin duvar sertliğinde meydana gelen değişmeler kaydedildi. Çalışmamız boyunca Tablo 1 de verilen irigasyon solüsyonlarının dentin duvarları ve smear tabakası üzerindeki etkilerini taramalı elektron mikroskobu kullanarak farklı büyütmelerde değerlendirildi ve Vickers mikrosertlik yöntemi kullanarak incelendi. 60

76 Tablo 1: İrigasyon solüsyonları Etilen diamin tetra asetik asit (%7,5 EDTA) Etilen glikol bis-n,n,n 1,N 1 - tetra asetik asit (%7,5 EGTA) Etilen diamin (%2,5 EDA) Sikloheksan 1,2-diamin tetra-asetik asit (%7,5 CDTA) Etilen diamin tetra asetik asit + Etilen diamin (%7,5 EDTA+ %2,5 EDA) Sodyum hipoklorit ( %2,5 NaOCl) Toz, Merck, Darmstadt, Almanya Toz, Acros Organics, New Jersey, ABD Toz, Merck, Darmstadt, Almanya Toz, Acros Organics, New Jersey, ABD Karışım ACE, P & G Tüketim Malları San AŞ, İstanbul, Türkiye 2.1. Taramalı Elektron Mikroskop ile Kök Kanal Duvarlarında Kullanılan İrigasyon Solüsyonlarının Smear ve Debrisi Kaldırabilme Etkinliklerinin Değerlendirilmesi ve Meydana Getirdikleri Erozyon Miktarının Belirlenmesi Dişlerin Hazırlanması Araştırmamızın bu aşamasında protetik veya periodontolojik amaçla yeni çekilmiş 50 adet maksiller tek köklü kesici diş kullanıldı. 61

77 2.2. İrigasyon Solüsyonlarının Hazırlanması EDTA Solüsyonunun Hazırlanması %15 lik EDTA stok solüsyonu; 15 gr EDTA tozu (Merck Darmstadt, Almanya) üzerine 5N NaOH solüsyonu eklenerek ve distile su ile 100 ml ye tamamlanarak, ph ı 7,3 olacak şekilde hazırlandı. Manyetik karıştırıcı ile karıştırılıp tamamının çözülmesi sağlandı. Daha sonra %7,5 lik solüsyon elde etmek için distile su ile seyreltildi EGTA Solüsyonunun Hazırlanması %15 EGTA stok solüsyonu; 15 gr EGTA tozu (Acros Organics, New Jersey, ABD) üzerine 5N NaOH solüsyonu eklenerek ve distile su ile 100 ml ye tamamlanarak, ph ı 7,3 olacak şekilde hazırlandı. Manyetik karıştırıcı ile karıştırılıp tamamının çözülmesi sağlandı. Daha sonra %7,5 lik solüsyon elde etmek için distile su ile seyreltildi CDTA Solüsyonunun Hazırlanması %15 CDTA stok solüsyonu; 15 gr CDTA tozu (Acros Organics, New Jersey, ABD) üzerine 5N NaOH solüsyonu eklenerek ve distile su ile 100 ml ye tamamlanarak, ph ı 7,3 olacak şekilde hazırlandı. Manyetik karıştırıcı ile karıştırılıp tamamının çözülmesi sağlandı. Daha sonra %7,5 lik solüsyon elde etmek için distile su ile seyreltildi. 62

78 2.2.4.Etilen Diamin Solüsyonun Hazırlanması %5 lik Etilen diamin stok solüsyonu; %98 lik etilen diaminden (Merck Darmstadt, Almanya) 5,12 ml alındı ve üzeri distile su ile 100 ml ye tamamlanarak, ph 11 olacak şekilde hazırlandı. Manyetik karıştırıcı ile karıştırılıp tamamının çözülmesi sağlandı. Daha sonra %2,5 lik solüsyon elde etmek için distile su ile seyreltildi /1 Oranında EDTA + EDA Solüsyonunun Hazırlanması %15 EDTA solüsyonundan 1 hacim (50 ml) ve %5 EDA solüsyonundan 1 hacim (50 ml) alınarak, ph 10 olacak şekilde hazırlandı NaOCl Solüsyonunun Hazırlanması %5,25 lik NaOCl stok solüsyonu piyasada bulunduğu şekli ile alındı (ACE, P & G Tük. Mal. San AŞ, İstanbul, Türkiye) ve steril distile su ile seyreltilerek, ph 11,0 olacak şekilde, %2,5 luk konsantrasyonda kullanıldı Örneklerin Kanal Preparasyonlarının Yapılması Dişlerin kanal genişletme işlemlerine başlamadan önce, #16 elmas rond frez (Diatech, İsviçre) ile endodontik giriş kavitesi açıldı. Tüm dişlerin, çalışma boyları #10 paslanmaz çelik Hedström tipi endodontik kanal eğesinin (Maillefer, Ballaigues, 63

79 İsviçre) apikal foramenden çıkışı izlendi ve bu boydan 1 mm çıkartılarak çalışma boyu saptandı. Dişlerin kanal ağızlarına #3 Gates-Glidden frezi (Premier, Norristown, PA) ile frezin başı büyüklüğünde yaklaşık 2 3 mm girildi. Örneklerin mekanik genişletme işlemi HERO 642 nin (Micro-Mega, Fransa) (Resim 1) kullanım prensiplerine uygun olarak yapıldı. İlk olarak #20 kanal aletinin sırasıyla %6 açılı ucu ile alet kanalın 2/3 koroner bölümüne girecek şekilde; %4 açılı uç ile kanalda çalışma boyundan 2 mm kısa ve %2 açılı ucuyla alet çalışma boyunda olacak şekilde preparasyon yapıldı. Daha sonra tüm preparasyon işlemlerine #25 ve #30 kanal aletlerinin %6, %4 ve %2 açılı uçları ile aynı şekilde devam edildi. Preparasyon en son #30 kanal aletinin %2 açılı ucu ile bitirildikten sonra tekrar geriye dönülerek %4 açılı uç ve en son olarak %6 açılı kanal aleti ile aletler çalışma boyunda olacak şekilde tamamlandı. Kullanılan her kanal aletinden sonra 2 ml distile su ile irigasyon yapıldı. Her kanal aleti sekiz örnekte bir yenisi ile değiştirildi. Resim 1: Hero 642 kök kanal eğeleri Kök kanallarının mekanik genişletme işlemlerinin tamamlanmasını takiben gerçekleştirilen son irigasyon işleminde kullanılan irigasyon solüsyonları, konsantrasyonları, uygulama süreleri ve miktarları Tablo 2 de görülmektedir. 64

80 2.4. Kök Kanallarının İrigasyonu Çalışmamızın bu aşamasında mekanik genişletme işlemi tamamlanan dişler her grupta dört santral, dört lateral ve iki kanin diş olacak şekilde rasgele beş gruba ayrıldı (Tablo 2). Daha sonra tüm dişlerin apeksleri pembe mum ile kapatıldı. Dişleri irige etmek amacıyla #30 luk Max-i Probe (Dentsply, ABD) kullanıldı. Resim 2: Max-I-probe Grup 1: Örnekler ilk olarak 3 ml % 7,5 lik EDTA solüsyonu ile 1 dakika ve ardından 3 ml % 2,5 lik NaOCl solüsyonu ile 1 dakika olacak şekilde toplam 2 dakika boyunca irige edildi. İrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinine son vermek amacıyla son olarak 2 ml distile su ile irigasyon işlemi tamamlandı. Grup 2: Örnekler ilk olarak 3 ml % 7,5 lik EGTA solüsyonu ile 1 dakika ve ardından 3 ml % 2,5 lik NaOCl solüsyonu ile 1 dakika olacak şekilde toplam 2 65

81 dakika boyunca irige edildi. İrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinine son vermek amacıyla son olarak 2 ml distile su ile irigasyon işlemi tamamlandı. Grup 3: Örnekler ilk olarak 3 ml %7,5 lik CDTA solüsyonu ile 1 dakika ve ardından 3 ml %2,5 lik NaOCl solüsyonu ile 1 dakika olacak şekilde toplam 2 dakika boyunca irige edildi. İrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinine son vermek amacıyla son olarak 2 ml distile su ile irigasyon işlemi tamamlandı. Grup 4: Örnekler ilk olarak 3 ml % 7,5 lik EDTA solüsyonu ile 1 dakika ve ardından 3 ml % 2,5 lik EDA solüsyonu ile 1 dakika olacak şekilde toplam 2 dakika boyunca irige edildi. İrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinine son vermek amacıyla son olarak 2 ml distile su ile irigasyon işlemi tamamlandı. Grup 5: Örnekler ilk olarak 3 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı ile 1 dakika ve ardından 3 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı ile 1 dakika olacak şekilde toplam 2 dakika boyunca irige edildi. İrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinine son vermek amacıyla son olarak 2 ml distile su ile irigasyon işlemi tamamlandı (Tablo 2). İrigasyon işlemleri tamamlanan örneklerin apekslerindeki mumlar çıkarıldı. Daha sonra örnekler fikse edilmek amacıyla fosfat ile tamponlanmış %2,5 luk gluteraldehit solüsyonuna alındı. 66

82 Tablo 2: SEM incelemeleri için hazırlanan gruplara uygulanan irigasyon solüsyonları ve uygulama süreleri Gruplar 1. İrigasyon Solüsyonu Uygulama Süresi 2. İrigasyon Solüsyonu Uygulama Süresi Yıkama Solüsyonu Grup 1 3 ml %7,5 lik EDTA 1 dakika 3 ml %2,5 lik NaOCl 1 dakika 2 ml distile su Grup 2 3 ml %7,5 lik EGTA 1 dakika 3 ml %2,5 lik NaOCl 1 dakika 2 ml distile su Grup 3 3 ml %7,5 lik CDTA 1 dakika 3 ml %2,5 lik NaOCl 1 dakika 2 ml distile su Grup 4 3 ml %7,5 lik EDTA 1 dakika 3 ml %2,5 lik EDA 1 dakika 2 ml distile su Grup 5 3 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı 1 dakika 3 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı 1 dakika 2 ml distile su 2.5. Örneklerin Taramalı Elektron Mikroskopta İncelenmek Üzere Hazırlanması Gluteraldehit ile fikse edilmiş örnekler akarsuyun altında iyice yıkanarak temizlendi. Dişlerde oluk açmak amacıyla kronlar ince elmas alev şeklinde frezler (Diatech, İsviçre) ile kesilerek ayrıldı. Daha sonra, örneklerin bukkal ve lingual yüzlerinde çok ince flame frez ile birer adet vertikal oluk hazırlandı. Bu işlem sırasında kök kanalının perfore edilmemesine özen gösterildi. Olukların hazırlanması işlemini takiben kanalların boyları ölçüldü ve taramalı elektron mikroskopta koronal, orta ve apikal üçlülerin ayırt edilebilmesi amacıyla, vertikal üç eşit bölüm olacak şekilde yanlara elmas disk ile iki adet küçük çentik atıldı. 67

83 Dehidrate edilmiş örnekler bukko-lingual yönde vertikal olarak ikiye bölündü. Daha sonra nemden arıtılmak üzere fosfor pentaoksit içeren desikatörde 6 gün bekletildi. Daha sonra vakum altında yaklaşık 200 A altınla kaplanan örnekler fakültemizde bulunan JEOL-JSM 5200 (Tokyo, Japonya) tarama elektron mikroskobu ile incelendi Taramalı Elektron Mikroskop Örneklerinin Değerlendirilmesi Her örneğin kök kanal duvarlarında kalan debris, smear tabakası ve meydana gelen erozyon miktarı değerlendirmeleri için üç farklı alanda (kökün koroner, orta ve apikal üçlüleri), değişik büyütmelerde (x350, x1000) tarama yapıldı. Morfolojik yapıyı en iyi yansıtan yerlerden fotoğraflar çekildi Debris Skorlarının Değerlendirilmesi Debris değerlendirmesi Hülsmann ve arkadaşlarının 1997 (107) yılında kullandıkları beş skorlu sayısal değerlendirme cetveline göre belirlendi. Debris için skor kriterleri: 1: Kök kanal duvarları temiz, sadece birkaç küçük debris partikülü var 2: Birkaç adet küçük debris yığını izleniyor 3: Kök kanal duvarlarının %50 sinden azı debris yığınları ile kaplı 4: Kök kanal duvarlarının %50 sinden fazlası debris ile kaplı 5: Kök kanal duvarlarının (neredeyse tamamı ya da) tamamı debris ile kaplı 68

84 Kalan debris miktarının değerlendirmesinde örnek olarak kullanılan fotoğraflar Resim 3 de gösterilmektedir. Debris skor 1 Debris skor 4 Debris skor 2 Debris skor 5 Debris skor 3 Resim 3: Debris örnek fotoğraf Debris skorlamaları x350 büyütme kullanılarak gerçekleştirildi Smear Skorlarının Değerlendirilmesi Smear tabakası Hülsmann ve arkadaşlarının (107) kullandıkları beş skorlu sayısal değerlendirme cetveline göre belirlendi. 69

85 Smear için skor kriterleri: 1: Kök kanal yüzeyinde hiç smear tabakası yok. Tüm dentin kanalcıkları temiz ve açık 2: Az miktarda smear var. Bazı dentin kanalcıkları açık 3: Kök kanal duvarları homojen smear tabakası ile kaplı, sadece birkaç dentin kanalcığı açık 4: Kök kanal duvarları tamamen homojen smear tabakası ile kaplı, açık dentin kanalcığı yok 5: Yoğun, homojen olmayan smear tabakası tüm kök kanal duvarlarını kaplamış Örneklerde izlenen smear miktarının değerlendirmesinde örnek olarak kullanılan fotoğraflar Resim 4 de gösterilmektedir. Smear skor 1 Smear skor 4 Smear skor 2 Smear skor 5 Smear skor 3 Resim 4: Smear örnek fotoğraf Smear skorlamaları x1000 büyütme kullanılarak gerçekleştirildi. 70

86 Dentin Kanal Ağızlarındaki Erozyonun Değerlendirilmesi Dentin kanalcıklarında meydana gelen erozyon miktarının değerlendirmesinde Torabinejad ve arkadaşlarının 2003 (206) yılında yapmış oldukları üç skorlu sınıflama kriter olarak belirlendi. Erozyon skorları ise şu şekildedir: 1: Erozyon yok. Tüm dentin kanalcıkları normal görünüm ve boyutta 2: Orta seviyede erozyon. Peritübüler dentin aşınmış 3: Yoğun erozyon. İntertübüler dentin ortadan kalkmış, kanalcıklar birleşmiş Örneklerde meydana gelen erozyon miktarının değerlendirmesinde örnek olarak kullanılan fotoğraflar Resim 5 de gösterilmektedir. Erozyon skor 1 Erozyon skor 2 Erozyon skor 3 Resim 5: Erozyon örnek fotoğraf Erozyon skorlamaları X1000 büyütme kullanılarak gerçekleştirildi. 71

87 Tüm skorlamalar çalışmaya dahil olmayan iki bağımsız araştırmacı tarafından yapıldı ve uyum sağlanamadığı durumlarda tartışılarak değerlendirmelere devam edildi. Debris, smear ve erozyon skorlarının değerlendirilebilmesi amacıyla üzerinde 9 pencere hazırlanmış olan bir çerçeve hazırlandı (Resim 6). Bu şekilde elde edilmiş her görüntü 9 eş parçaya bölünerek görüntüden 9 ayrı skor elde edildi. Her bölgenin ölçüm değeri 9 değerlendirmenin ortalaması alınarak belirlendi. Elde edilen skorların güvenilirliğini görmek amacıyla 3 hafta sonra aynı araştırmacılar tarafından skorlama işlemi aynı şartlar altında tekrar gerçekleştirildi. Resim 6: Gözlemci değerlendirme çerçevesi 72

88 2.7. Kök Kanal Duvarlarında Meydana Gelen Sertlik Değişiminin Saptanması Örneklerin Hazırlanması Çalışmamızın bu kısmında ise kök uzunlukları birbirine eşit olan, protetik veya periodontolojik amaçla yeni çekilmiş 25 adet maksiller kanin diş kullanıldı. Dişlerin üzerindeki eklentiler ve yumuşak doku artıkları periodontal küret yardımıyla temizlendi. Dişler çalışmada kullanılıncaya dek + 4 C de timol solüsyonu içinde bekletildi. Dişlerin kronları elmas fissür (Diatech, İsviçre) frez ile köklerinden ayrıldı. Daha sonra elde edilen kökler bukko-lingual yönde ince elmas alev şeklinde (Diatech, İsviçre) frez ile iki eş parçaya ayrıldı. Bu şekilde elde edilen 50 örnek kök kanalları dış yüzeyde kalacak şekilde ayrı ayrı polyester rezin bloklara (Dewilux 196, DYO, İstanbul) gömüldü (Resim 7). Resim 7: Vickers mikrosertlik testi için polyestere gömülen örnekler 73

89 Daha sonra her örneğin yüzeyi 80, 600, 1000 ve 1200 no silisyum karbür (SIC) zımparalar (Marshall, İstanbul) kullanılarak düzgün hale getirildi (Resim 8). Resim 8: Örneklere zımpara işleminin uygulandığı Metasinex cihazı Örneklerin polisaj işlemi, Struers parlatma tablası (DAP 2) üzerindeki 1 µ boyutundaki keçeye 1 µ luk elmas pasta (sentetik elmas kristal) (Alumine Suspension No:2, 3000 Ǻ, Presi, Grenable, Fransa) ve saf metanol (CH 2 OH) uygulanarak gerçekleştirildi (Resim 9). Resim 9: Stuers parlatma tablası ve kullanılan elmas pasta Örneklerin yüzeyindeki artık elmas pastayı uzaklaştırmak amacı ile yüzeyler saf alkol ile silinip, kurutucuda kurutuldu. Mikroskopta örneklerin değerlendirmesine başlanmadan önce, ultrasonik temizleme işlemi gerçekleştirildi. Bunun için, 74

90 Ultrasonik LC 130 H (Elma, Almanya) tankına 25 örnek yerleştirildi. Altı dakika boyunca örnekler saf su ile yıkandı. İşlem diğer 25 örnek için tekrar gerçekleştirildi. Sertlik (HV) = (1855 x P) / (0.292 x d) 2 P = 80 gr ( cihazın uyguladığı standart yük) d = aletin okuduğu değer Mikrosertlik testleri tepe açısı 136 olan elmas piramit şeklindeki Vickers çentik ucuna (Hegestelft, Almanya) sahip Carl Zeiss Jena M 1192 mikrosertlik test cihazı ile gerçekleştirildi. Örneklerin yüzeyine 80 g kuvvetle 15 sn boyunca piramit uç uygulandı. Yüzeyde oluşan piramit izin köşegenleri sertlik cihazına bağlı stereo mikroskop altında x35 büyütmede ölçüldü ve değerler (d) Vickers sertlik sayısına formül kullanılarak çevrildi. Gruplar oluşturulmadan önce tüm örneklerin kök kanal duvarlarının koroner, orta ve apikal üçte bir bölümlerinden ayrı ayrı üçer adet sertlik değeri elde edildi (Resim 10). Her alan için bu üç değerin ortalaması alındı. Daha sonra formülüze edilen ortalama değerlerin tamamının ortalaması hesaplandı (VHN 1 ). Bu toplam ortalama değere göre her gruba, sertlik değerleri gruplar arası uyumlu olacak şekilde 10 örnek yerleştirilerek toplam beş grup oluşturuldu. Resim 10: Carl Zeiss Jena M 1192 Vicker's mikrosertlik test cihazı 75

91 Kök Kanal Dentinini İçeren Örneklerin Yıkanması Grup 1: Tüm örnekler 50 ml %7,5 lik EDTA solüsyonu ile önce 1 dakika boyunca yıkandı. Ardından şelasyon etkisinin devam etmemesi amacıyla örnekler distile su ile yıkandı. Hemen takiben kurutulan örneklerin sertlik değerleri ölçüldü (VHN 2 ). Sertlik değeri ölçülen her örnek tekrar distile su içerisine kondu. Böylece örneklerin kuruması engellendi. Ardından 50 ml %2,5 lik NaOCl solüsyonu ile 1 dakika boyunca tekrar yıkanan örnekler son olarak 50 ml distile su ile yıkandı ve sertlik ölçüm işlemleri tekrar edildi (VHN 3 ). Grup 2: Örnekler 50 ml %7,5 lik EGTA solüsyonu ile 1 dakika boyunca yıkandı. Ardından şelasyon etkisinin devam etmemesi amacıyla örnekler distile su ile yıkandı. Hemen takiben kurutulan örneklerin sertlik değerleri ölçüldü. Ardından 50 ml %2,5 lik NaOCl solüsyonu ile 1 dakika boyunca tekrar yıkanan örnekler son olarak 50 ml distile su ile yıkandı ve sertlik ölçüm işlemleri tekrar edildi. Grup 3: Tüm örnekler 50 ml %7,5 lik CDTA solüsyonu ile 1 dakika boyunca yıkandı. Ardından şelasyon etkisinin devam etmemesi amacıyla örnekler distile su ile yıkandı. Hemen takiben kurutulan örneklerin sertlik değerleri ölçüldü. Ardından 50 ml %2,5 lik NaOCl solüsyonu ile bir dakika boyunca tekrar yıkanan örnekler son olarak 50 ml distile su ile yıkandı ve sertlik ölçüm işlemleri tekrar edildi. Grup 4: Örnekler 50 ml %7,5 lik EDTA solüsyonu ile 1 dakika boyunca yıkandı. Ardından şelasyon etkisinin devam etmemesi amacıyla örnekler distile su ile yıkandı. Hemen takiben kurutulan örneklerin sertlik değerleri ölçüldü. Ardından 50 76

92 ml %2,5 lik EDA solüsyonu ile 1 dakika boyunca tekrar yıkanan örnekler son olarak 50 ml distile su ile yıkandı ve sertlik ölçüm işlemleri tekrar edildi. Grup 5: Tüm örnekler 50 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı ile 1 dakika boyunca yıkandı. Ardından şelasyon etkisinin devam etmemesi amacıyla örnekler distile su ile yıkandı. Hemen takiben kurutulan örneklerin sertlik değerleri ölçüldü. İşlemi takiben 1 dakika boyunca tekrar 50 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı ile yıkanan örnekler son olarak 50 ml distile su ile yıkandı ve sertlik ölçüm işlemleri tekrar edildi (Tablo 3). Tablo 3: Mikrosertlik değerlendirmesi için hazırlanan örneklere uygulanan irigasyon solüsyonları ve süreleri Gruplar 1. Solüsyon T Uyg. Grup 1 50 ml %7,5 EDTA 1 dak Grup 2 50 ml %7,5 EGTA 1 dak Grup 3 50 ml %7,5 CDTA 1 dak Grup 4 50 ml %7,5 EDTA 1 dak Grup 5 50 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı 1 dak Yıkama 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su T Uyg. 2. Solüsyon T Uyg. 1 dak 50 ml %2,5 NaOCl 1 dak 1 dak 50 ml %2,5 NaOCl 1 dak 1 dak 50 ml %2,5 NaOCl 1 dak 1 dak 50 ml %2,5 EDA 1 dak 1 dak 50 ml 1/1 (v/v) EDTA-EDA karışımı 1 dak Yıkama 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su 50 ml distile su 77

93 Her örneğin kök kanal duvarlarının üç farklı alanında (kökün koroner, orta ve apikal üçte bir bölümleri) 3 er adet olmak üzere toplam 9 sertlik ölçümü yapıldı. Her örneğin mikrosertlik ölçüm değeri 9 ölçümün ortalaması alınarak belirlendi. Elde edilen ortalama sertlik değerleri formülüze edilip her örnek için Vicker s sertlik değerleri elde edildi İstatistiksel Değerlendirme Tek yönlü varyans analizinde anlamlı bulunan sonuçların, hangi gruplar arasında anlamlı olduğunu belirlemek amacıyla Post Hoc testlerinden Bonferroni testi ile çoklu karşılaştırmalar yapıldı. Debris, smear, erozyon skorlarının solüsyon grupları arası ve grup içi karşılaştırılmalarından elde edilen bulgularla, mikrosertlik testi uygulaması ile elde edilen değişimlerin gruplar arası istatistiksel analizleri, Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü nde SPSS 14.0 for Windows paket programı kullanılarak yapıldı. Gruplarda izlenen debris, smear ve erozyonu değerlendiren gözlemciler arası ve gözlemciler içi uyum saptanırken Kappa nın nümerik veriler için uygulanan Interclass Korelasyon Analizi kullanıldı. Solüsyonlar arası debris, smear ve erozyon düzeylerini karşılaştırırken öncelikle Levene Testi ile varyansların homojenliği kontrol edildi. Solüsyon gruplarında her üç değerlendirme için varyans homojenliklerinin olmadığı görüldü (p<0,05). Bu nedenle, çoklu karşılaştırmalar Welch istatistiğine göre yapıldı. Grupların ikili karşılaştırmaları Dunnett T3 testine göre yapıldı. 78

94 Her solüsyon için kök kanal dentininde debris, smear, erozyon açısından saptanan farklılıklar Tekrarlayan Ölçümler Varyans Analizi (RM ANOVA) ile incelendi. Tekrarlayan ölçümler varyans analizinde anlamlı bulunan sonuçların, hangi gruplar arasında anlamlı olduğunu belirlemek amacıyla Post hoc testlerinden Bonferroni testi ile ikili karşılaştırmalar yapıldı. Kök dentininin mikrosertliğinde meydana gelen değişimlerin saptanmasında tekrarlayan ölçümler için varyans analizi kullanıldı. Gruplar arasındaki farklılıklar ise Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ile değerlendirildi. Başlangıç sertliklerine göre Kovaryans Analizi ile düzeltme yaparak ilk solüsyon uygulamasından sonra ve ikinci solüsyon uygulamasından sonra gruplar arasındaki sertlik değerlerindeki değişimler Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ile değerlendirildi. 79

95 BÖLÜM III BULGULAR Bulgular; taramalı elektron mikroskop ve kök dentin mikrosertlik değerleri olmak üzere 2 ana grupta toplandı: 1) Taramalı Elektron Mikroskop a) Debris b) Smear c) Erozyon 2) Kök Dentin Mikrosertlik değerleri ise a) Uygulama öncesi başlangıç sertlik değerleri b) Birinci solüsyon uygulaması sonrası ikinci sertlik değerleri c) İkinci solüsyon uygulaması sonrası son sertlik değerleri gibi alt gruplarda sıralandı Taramalı Elektron Mikroskop Bulguları %95 güven aralığında debrisi, smear tabakasını ve erozyon derecesini değerlendiren birinci gözlemcinin her iki incelemesi, ikinci gözlemcinin her iki 80

96 incelemesi ve her iki gözlemcinin tüm incelemeleri arasında uyum saptandı (p<0,001) Debris Bulguları Beş grupta da debris skor ortalamaları birbirine çok yakın bulundu. İki araştırmacı tarafından örneklere verilen debris skor ortalamaları Tablo 4 de gösterilmektedir. Buna göre en az debris EDTA+NaOCl irigasyonu uygulanan grupta, en fazla debris ise EDTA+EDA uygulanan grupta saptandı. EDTA+NaOCl uygulanan gruptaki örneklerin çoğunda kök kanal duvarlarının temiz olduğu ve birkaç küçük debris partikülünün kaldığı gözlendi (Resim 11 13). Diğer dört grupta ise bu bulgulara ilaveten birkaç adet küçük debris yığını saptandı. Uygulanan tüm solüsyonların kanal duvarlarındaki debrisi kaldırdığı ancak en etkilisinin EDTA+NaOCl irigasyonu olduğu izlenmektedir (Tablo 4; Grafik 1). EDTA+NaOCl uygulanan grup ile tüm diğer gruplar arasında kök kanal duvarlarında kalan debris açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (p<0,05) (Tablo 5). Ayrıca EDTA+EDA uygulanan grup ile EGTA+NaOCl uygulanan grup arasında da fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). 81

97 Tablo 4: Çalışma gruplarına ait ortalama debris skorları Gruplar (N=10) Ortalama Std. Sapma EDTA+NaOCl 1,05,05 EGTA+NaOCl 1,32,14 CDTA+NaOCl 1,73,69 EDTA+EDA 1,94,40 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] 1,72,46 2 1,8 1,6 Debris skor değerleri 1,4 1,2 1 0,8 0,6 0,4 0,2 0 EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA (EDTA-EDA karışımı)+(edta- EDA karışımı) Grafik 1: Gruplara ait ortalama debris skorları 82

98 Tablo 5:Grupların debris açısından ikili karşılaştırmaları [EDTA-EDA EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] EDTA+NaOCl - p<0,05 p<0,05 p<0,05 p<0,05 EGTA+NaOCl p<0,05 - p>0,05 p<0,05 p>0,05 CDTA+NaOCl p<0,05 p>0,05 - p>0,05 p>0,05 EDTA+EDA p<0,05 p<0,05 p>0,05 - p>0,05 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA- EDA karışımı] p<0,05 p>0,05 p>0,05 p>0,05 - EDTA+NaOCl uygulanan grupta, SEM incelenmesi sırasında dört örnekte birkaç adet küçük debris yığını izlendi. İki örnekte bazı kök kanal duvarlarının %50 sinden azının debris yığınları ile kaplı olduğu görüldü. Diğer kısımlarda ise kök kanal duvarlarının temiz, sadece birkaç küçük debris partikülünün var olduğu tespit edildi. EDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 11 13). 83

99 Resim11: EDTA+NaOCl koroner 1/3 Resim12: EDTA + NaOCl orta 1/3 84

100 Resim13: EDTA + NaOCl apikal 1/3 85

101 EGTA+NaOCl uygulanan grupta, iki örneğin bazı kök kanal duvarlarının (neredeyse tamamı ya da) tamamının debris ile kaplı; dört örnekte kimi bölgelerde kök kanal duvarlarının % 50 sinden fazlasının debris ile kaplı ve altı örnekte bazı kök kanal duvarlarının % 50 sinden azının debris yığınları ile kaplı olduğu görüldü. Tüm örneklerde birkaç adet küçük debris yığını kimi kök kanal duvarlarında izlenmesine rağmen örneklerin kimi bölümlerindeki kök kanal duvarlarının da temiz ve sadece birkaç küçük debris partikülünün varlığı gözlendi. Fakat her örnekte temiz kök kanal duvarları mevcuttu. EGTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim14 16). Resim14: EGTA + NaOCl koroner 86

102 Resim15: EGTA + NaOCl orta Resim16: EGTA + NaOCl apikal 87

103 CDTA+NaOCl uygulanan grupta, iki örneğin tüm kök kanal duvarlarının tamamının (ya da neredeyse tamamı) debris ile kaplı ve dört örneğin de bazı kök kanal duvarlarının aynı şekilde debris ile kaplı olduğu görüldü. Dört örnekte bazı kök kanal duvarlarının %50 sinden fazlasının debris ile kaplı; iki örnekte kimi kök kanal duvarlarının %50 sinden azında debris yığınları ile kaplı olduğu; altı örnekte birkaç adet küçük debris yığını izlenirken, aynı zamanda tüm örneklerin bazı kök kanal duvarlarının temiz olduğu ve sekiz örnekte de sadece birkaç küçük debris partikülü gözlendi. CDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim17 19). Resim17: CDTA + NaOCl koroner 1/3 88

104 Resim18: CDTA + NaOCl orta 1/3 Resim19: CDTA+NaOCl apikal 1/3 89

105 EDTA+EDA uygulanan grupta, dört örnekte bazı kök kanal duvarlarının %50 sinden fazlasının debris ile kaplı; altı örnekte ise kimi kök kanal duvarlarının %50 sinden azının debris yığınları ile kaplı, sekiz örnekte bazı duvarlarda birkaç adet küçük debris yığını olduğu görüldü. Aynı zamanda sekiz örneğin kimi duvarlarının temiz olduğu izlendi. EDTA+EDA uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim20 22). Resim20: EDTA + EDA koroner 1/3 90

106 Resim21: EDTA + EDA orta 1/3 Resim22: EDTA + EDA apikal 1/3 91

107 [EDTA-EDA karışımı]+[edta-eda karışımı] uygulanan grupta, iki örnekte tüm yüzeyin debris ile kaplı olduğu, iki örnekte bazı kök kanal duvarlarının % 50 sinden fazlasının debris ile kaplı olduğu, iki örnekte bazı kök kanal duvarlarının %50 sinden azının debris yığınları ile kaplı olduğu, sekiz örnekte kimi kök kanal duvarlarında birkaç adet küçük debris yığını olduğu izlenirken tüm örneklerin bazı duvarlarında sadece birkaç küçük debris partikülü olduğu ve bazılarının da temiz olduğu görüldü. [EDTA-EDA karışımı]+[edta-eda karışımı] uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 23 25). Resim23: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/3 92

108 Resim24: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] orta 1/3 Resim25: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] apikal 1/3 93

109 Smear Bulguları Beş grupta da smear skor ortalamaları birbirine çok yakındı. Tablo 6 dan da izlenebileceği gibi EDTA+NaOCl irigasyonu uygulanan grupta en düşük ortalama değer elde edildi. Bu gruptaki örneklerin çoğunda kök kanal yüzeyinde hiç smear tabakası olmadığı ve tüm dentin kanalcıklarının temiz ve açık olduğu gözlendi. Diğer dört grupta ise bu bulgulara ilaveten kök kanal duvarlarında az miktarda smear tabakasının kaldığı ve dentin kanalcıklarından bazılarının açık olduğu saptandı. Uygulanan tüm solüsyonların kanal duvarlarından smear tabakasını uzaklaştırdığı ancak en etkilisinin EDTA+NaOCl irigasyonu olduğu izlendi. EDTA+NaOCl ile tüm diğer gruplar arasında smear açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0,05) (Tablo 7). Ancak, diğer grupların birbirleri ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p>0,05). Gruplara ait ortalama smear skorları Tablo 6 ve Grafik 2 de görülmektedir. Tablo 6: Çalışma gruplarına ait ortalama smear skorları Gruplar (N=10) Ortalama Std. Sapma EDTA+NaOCl 1,00,00 EGTA+NaOCl 1,49,29 CDTA+NaOCl 1,68,49 EDTA+EDA 1,82, 90 [EDTA-EDA karışımı]+ [EDTA-EDA karışımı] 1,82,68 94

110 2 1,8 1,6 1,4 Smear skor değerleri 1,2 1 0,8 0,6 0,4 0,2 0 EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA 1/1karışım+1/1 karışım Grafik 2: Gruplara ait ortalama smear skorları Tablo 7: Grupların smear açısından ikili karşılaştırmaları EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA [EDTA- EDA] + [EDTA- EDA] EDTA+NaOCl - p<0,05 p<0,05 p<0,05 p<0,05 EGTA+NaOCl p<0,05 - p>0,05 p>0,05 p>0,05 CDTA+NaOCl p<0,05 p>0,05 - p>0,05 p>0,05 EDTA+EDA p<0,05 p>0,05 p>0,05 - p>0,05 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] p<0,05 p>0,05 p>0,05 p>0,05-95

111 EDTA+NaOCl uygulanan grupta koroner, orta ve apikal üçte birlik alanlarda tüm örneklerin kök kanal yüzeylerinin tamamında hiç smear tabakası olmadığı ve tüm dentin kanalcıklarının temiz ve açık olduğu görüldü. Uygulamanın tüm kök üçte birlilerinde smearı kaldırma açısından oldukça etkili olduğu gözlendi. EDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 26 28). Resim26: EDTA + NaOCl koroner 1/3 96

112 Resim27: EDTA + NaOCl orta 1/3 Resim28: EDTA + NaOCl apikal 1/3 97

113 EGTA+NaOCl uygulanan grupta iki örnekte bazı alanlarda yoğun, homojen olmayan smear tabakasının tüm kök kanal duvarlarını kapladığı, iki örnekte kimi kök kanal duvarlarının tamamen homojen smear tabakası ile kaplı ve açık dentin kanalcığının olmadığı gözlendi. İki örnekte bazı kök kanal duvarlarının homojen smear tabakası ile kaplı olup sadece birkaç dentin kanalcığının açık olduğu, iki örnekte kimi yerlerde az miktarda da olsa smear olduğu ve bazı dentin kanalcıklarının açık olduğu izlendi. Sekiz örnekte ise bazı kök kanal yüzeylerinde hiç smear tabakası olmadığı ve tüm dentin kanalcıklarının temiz ve açık olduğu görüldü. EGTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 29 31). Resim29: EGTA + NaOCl koroner 1/3 98

114 Resim30: EGTA + NaOCl orta 1/3 Resim31: EGTA + NaOCl apikal 1/3 99

115 CDTA+NaOCl uygulanan grupta dört örnekte bazı alanlarda homojen olmayan yoğun bir smear tabakasının tüm kök kanal duvarlarını kapladığı, iki örnekte kimi kısımlarda kök kanal duvarlarının tümünün homojen smear tabakası ile kaplı olduğu, dört örnekte bazı kök kanal duvarlarının homojen smear tabakası ile kaplı olması nedeniyle sadece birkaç dentin kanalcığının açık olduğu, altı örnekte kimi yüzeylerde az miktarda smear ve bazı dentin kanalcıklarının açık olduğu görüldü. Ancak sekiz örneğin çoğu kök kanal yüzeyinde hiç smear tabakasının olmadığı ve tüm dentin kanalcıklarının temiz ve açık olduğu izlendi. CDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 32 34). Resim32: CDTA + NaOCl koroner 1/3 100

116 Resim33: CDTA + NaOCl orta 1/3 Resim34: CDTA + NaOCl apikal 1/3 101

117 EDTA+EDA uygulanan grupta iki örnekte bazı kök kanal duvarları homojen olmayan yoğun smear tabakası ile kaplı iken iki örnekte bazı kök kanal duvarlarının tamamen homojen smear tabakası ile kaplı ve açık dentin kanalcığı olmadığı, dört örnekte ise homojen smear tabakasına rağmen birkaç dentin kanalcığının açık olduğu, sekiz örnekte ise kimi duvarlarda az miktarda smear ve bazı dentin kanalcıklarının açık olduğu gözlendi. Altı örnekte ise duvarların çoğu kısmında kök kanal yüzeyinde hiç smear tabakasının kalmadığı izlendi. EDTA+EDA uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 35 37). Resim35: EDTA + EDA koroner 1/3 102

118 Resim36: EDTA + EDA orta 1/3 Resim37: EDTA + EDA apikal 1/3 103

119 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] uygulanan grupta iki örnekte çok az kök kanalında olsa da yoğun, homojen olmayan smear tabakasının duvarları kapladığı, iki örnekte bazı kök kanal duvarlarının homojen smear tabakası ile kaplandığı, açık dentin kanalcığının olmadığı, ancak çoğu kök kanal duvarlarının homojen smear tabakası ile kaplı olmasına rağmen açık birkaç dentin kanalcığının olduğu gözlendi. Bu örneklerin geri kalan duvarlarında ise az miktarda smear ve daha çok sayıda dentin kanalcığının açık olduğu saptandı. Sekiz örnekten altısında hiç smear tabakası olmamasına rağmen, ikisinde sadece birkaç duvarın smearden arınmış olduğu görüldü. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 38 40). Resim38: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/3 104

120 Resim39: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA] karışımı orta 1/3 Resim40: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA] karışımı apikal 1/3 105

121 Erozyon Bulguları Beş grupta da erozyon skor ortalamaları birbirine çok yakındı. Tablo 8 den de izlenebileceği gibi EDTA+NaOCl irigasyonu uygulanan grupta en yüksek ortalama değer elde edildi. Bu gruptaki örneklerin çoğunda orta seviyede erozyon saptanmış ve peritübüler dentinin aşınmış olduğu gözlendi. Diğer dört grupta ise genellikle erozyon saptanmadı, dentin kanalcıkları normal görünüm ve boyutta izlendi. Kök kanal duvarlarında en fazla erozyon, EDTA+NaOCl irigasyonunun uygulandığı grupta saptandı. EDTA+NaOCl ile EGTA+NaOCl uygulanan grup arasında istatistiksel olarak fark saptanmazken, EDTA+NaOCl ile diğer gruplar arasında erozyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0,05) (Tablo 9). Bununla beraber geri kalan gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p>0,05) (Tablo 9). Gruplara ait erozyon skorlarının ortalamaları Tablo 8 ve Grafik 3 de görülmektedir. Tablo 8: Çalışma gruplarına ait ortalama erozyon skorları Gruplar (N=10) Ortalama Std. Sapma EDTA+NaOCl 2,14,39 EGTA+NaOCl 1,70,19 CDTA+NaOCl 1,31,45 EDTA+EDA 1,32,39 [EDTA-EDA karışımı]+ [EDTA-EDA karışımı] 1,29,43 106

122 2,5 2 Erozyon skor değerleri 1,5 1 0,5 0 EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA 1/1karışım+1/1 karışım Grafik 3: Gruplara ait ortalama erozyon skorları Tablo 9: Grupların erozyon açısından ikili karşılaştırmaları [EDTA-EDA EDTA+NaOCl EGTA+NaOCl CDTA+NaOCl EDTA+EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] EDTA+NaOCl - p>0,05 p<0,05 p<0,05 p<0,05 EGTA+NaOCl p>0,05 - p>0,05 p>0,05 p>0,05 CDTA+NaOCl p<0,05 p>0,05 - p>0,05 p>0,05 EDTA+EDA p<0,05 p>0,05 p>0,05 - p>0,05 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA- EDA karışımı] p<0,05 p>0,05 p>0,05 p>0,05-107

123 EDTA+NaOCl uygulanan gruptaki her örneğin neredeyse tamamında aşınmış peritübüler dentin ve orta seviyede erozyon meydana geldiği fakat 2 örnekte bu bulgulara ilaveten kök kanal duvarlarında yoğun erozyon nedeniyle intertübüler dentinin ortadan kalktığı ve kanalcıkların birleştiği görüldü. Ancak az da olsa bazı kök kanal duvarlarında dentin kanalcıkları normal görünüm ve boyutta izlendi. EDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 41 43). Resim41: EDTA+NaOCl koroner 1/3 108

124 Resim42: EDTA+NaOCl orta 1/3 Resim43: EDTA+NaOCl apikal 1/3 109

125 EGTA+NaOCl uygulanan grupta örneklerin çoğunda erozyon meydana gelmediği sadece iki örnekte orta seviyede erozyon ve peritübüler dentinin aşındığı, bir kısmında ise intertübüler dentinin ortadan kalktığı ve kanalcıkların birleştiği gözlendi. Ancak iki örnekte erozyon görülmedi. EGTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 44 46). Resim44: EGTA+NaOCl koroner1/3 110

126 Resim45: EGTA+NaOCl orta 1/3 Resim46: EGTA+NaOCl apikal 1/3 111

127 CDTA+NaOCl uygulanan grupta dört örnekte kök kanal duvarlarının çoğunda peritübüler dentinin aşındığı ve orta seviyede erozyon izlenirken, bir kaç duvarda yoğun erozyon ve intertübüler dentinin ortadan kalkması nedeniyle kanalcıkların birleştiği, altı örnekte ise dentin kanalcıklarının normal görünüm ve boyutta olduğu ve erozyonun meydana gelmediği görüldü. CDTA+NaOCl uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 47 49). Resim47: CDTA+NaOCl koroner 1/3 112

128 Resim48: CDTA+NaOCl orta 1/3 Resim49: CDTA+NaOCl apikal 1/3 113

129 EDTA+EDA uygulanan grupta örneklerin büyük çoğunluğunda erozyon gözlenmezken, dört örneğin bazı kök kanal duvarlarında orta, bazı duvarlarında da yoğun erozyon meydana geldiği saptandı. EDTA+EDA uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 50 52). Resim50:EDTA+EDA koroner 1/3 114

130 Resim51: EDTA+EDA orta 1/3 Resim52: EDTA+EDA apikal 1/3 115

131 [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] uygulanan grupta örneklerin çoğunda erozyon meydana gelmediği bir iki örnekte bazı kök kanal duvarlarında orta ve yoğun seviyede erozyon meydana geldiği görüldü. [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] uygulanan grupta kök kanal dentininin koroner, orta ve apikal üçte birlik kısımlarına ait örnek SEM görüntüleri (Resim 53 55). Resim53:[EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] koroner 1/3 116

132 Resim54: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] orta 1/3 Resim55: [EDTA-EDA karışımı] + [EDTA-EDA karışımı] apikal 1/3 117

KÖK KANALLARININ İRRİGASYONU (YIKANMASI) Prof. Dr. AYLİN KALAYCI

KÖK KANALLARININ İRRİGASYONU (YIKANMASI) Prof. Dr. AYLİN KALAYCI KÖK KANALLARININ İRRİGASYONU (YIKANMASI) Prof. Dr. AYLİN KALAYCI Kök kanal tedavisinde artık doku ve nekrotik materyalin uzaklaştırılması ve düzgün bir şekilde temizlenmesi irrigasyonla başarılır. İrriganlar

Detaylı

KALİTELİ SÜT NASIL ELDE EDİLİR?

KALİTELİ SÜT NASIL ELDE EDİLİR? KALİTELİ SÜT NASIL ELDE EDİLİR? Prof. Dr. METİN ATAMER Dr. EBRU ŞENEL ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ SÜT TEKNOLOJİSİ BÖLÜMÜ Kaliteli süt üretimi için sağlanması gereken koşullar; Sağlıklı inek Özenli

Detaylı

DÖNER ALETLERİN KANAL TEDAVİSİNDE KULLANIMI

DÖNER ALETLERİN KANAL TEDAVİSİNDE KULLANIMI TC. EGE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ ENDODONTİ ANABİLİM DALI DÖNER ALETLERİN KANAL TEDAVİSİNDE KULLANIMI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Javid JAFARZADA Danışman Öğretim Üyesi: Prof.Dr. M. Kemal ÇALIŞKAN

Detaylı

ENDODONTİK İRİGASYON SOLÜSYONLARI VE KOMBİNASYONLARINININ DENTİN MİKROSERTLİĞİNE ETKİSİ

ENDODONTİK İRİGASYON SOLÜSYONLARI VE KOMBİNASYONLARINININ DENTİN MİKROSERTLİĞİNE ETKİSİ T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ENDODONTİK İRİGASYON SOLÜSYONLARI VE KOMBİNASYONLARINININ DENTİN MİKROSERTLİĞİNE ETKİSİ DOKTORA TEZİ Diş Hekimi Dt. Navid Ganjeh SARABİ DANIŞMAN Prof. Dr.

Detaylı

STERİLİZASYON DERSİ 5. HAFTA DERS NOTLARI. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP

STERİLİZASYON DERSİ 5. HAFTA DERS NOTLARI. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP STERİLİZASYON DERSİ 5. HAFTA DERS NOTLARI Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Kimyasal Maddelerle 1) ETİLEN OKSİT (EO) Sterilizasyon 2) HİDROJEN PEROKSİT 3) PERASETİK ASİT 4) OZON 5) KLORİN DİOKSİT (ClO2) 6) DÜŞÜK

Detaylı

Kırılma Noktası Klorlaması

Kırılma Noktası Klorlaması Kırılma Noktası Klorlaması AMAÇ Farklı oranlarda klor ile amonyağın reaksiyon vermesi sonucu oluşan kalıntı klor ölçümünün yapılması ve verilerin grafiğe aktarılarak kırılma noktasının belirlenmesi. ÖN

Detaylı

ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTANLAR. Prof. Dr. Ayhan Filazi Ankara Üni. Veteriner Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı

ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTANLAR. Prof. Dr. Ayhan Filazi Ankara Üni. Veteriner Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTANLAR Prof. Dr. Ayhan Filazi Ankara Üni. Veteriner Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı DEZENFEKTAN (JERMİSİD) Mikroorganizmaları öldürerek etkiyen ve genellikle cansız

Detaylı

STERİLİZASYON DERSİ 4. HAFTA DERS NOTLARI YRD. DOÇ. DR. KADRİ KULUALP

STERİLİZASYON DERSİ 4. HAFTA DERS NOTLARI YRD. DOÇ. DR. KADRİ KULUALP STERİLİZASYON DERSİ 4. HAFTA DERS NOTLARI YRD. DOÇ. DR. KADRİ KULUALP STERİLİZASYON YÖNTEMLERİ SÜZME YÖNTEMİ FİLTRASYON İLE STERİLİZASYON Süzme mekanizmalarına göre; a) Absorbsiyonla mikroorganizmaları

Detaylı

ENDODONTİK İRRİGASYONSOLÜSYONLARI

ENDODONTİK İRRİGASYONSOLÜSYONLARI T.C. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı ENDODONTİK İRRİGASYONSOLÜSYONLARI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Mesut SÖNMEZ Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Oğuz AKTENER İZMİR-2013

Detaylı

ANTİSEPTİKLERİN KULLANIM YERLERİ

ANTİSEPTİKLERİN KULLANIM YERLERİ ANTİSEPTİKLER 1 Kavramlar: Antiseptik: Canlılar üzerinde (cilde ve dışarı açılan boşlukların mukozasına) dıştan uygulanmak suretiyle kullanılan antimikrobik ilaçlardır. Dezenfektan: Cansız cisimler (cerrahi

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT PROJE NO: 2008-DİŞ-004 Doktora Tezi FARKLI İKİ YIKAMA TEKNİĞİNİN KÖK KANAL DENTİNİNE PENETRASYONUNUN

Detaylı

Sodyum Hipoklorit Çözeltilerinde Aktif Klor Derişimini Etkileyen Faktörler ve Biyosidal Analizlerindeki Önemi

Sodyum Hipoklorit Çözeltilerinde Aktif Klor Derişimini Etkileyen Faktörler ve Biyosidal Analizlerindeki Önemi Sodyum Hipoklorit Çözeltilerinde Aktif Klor Derişimini Etkileyen Faktörler ve Biyosidal Analizlerindeki Önemi Umut ŞAHAR Ege Üniversitesi EgeMikal Çevre Sağlığı Birimi 19.03.2014 Ulusal Biyosidal Kongresi

Detaylı

DETERJAN VE DEZENFEKTANLAR. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006

DETERJAN VE DEZENFEKTANLAR. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006 DETERJAN VE DEZENFEKTANLAR Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006 ÖNEMLİ! Gıdaları insanların sağlıklarını çok ciddi şekilde etkiler. Bu nedenle, gıda üreten kişilerin temizlik kurallarına uyması çok önemlidir.

Detaylı

Dekontaminasyon. Manuel Dekontaminasyon. Temizlik. Bir nesnenin mikroorganizmalardan arındırılarak güvenli hale getirilmesi için yapılan işlemler

Dekontaminasyon. Manuel Dekontaminasyon. Temizlik. Bir nesnenin mikroorganizmalardan arındırılarak güvenli hale getirilmesi için yapılan işlemler Dekontaminasyon Manuel Dekontaminasyon Dr. Aydan Özkütük Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD Bir nesnenin mikroorganizmalardan arındırılarak güvenli hale getirilmesi

Detaylı

STERİLİZASYON. Sterilizasyon Yöntemleri. Sterilizasyonu Etkileyen Faktörler

STERİLİZASYON. Sterilizasyon Yöntemleri. Sterilizasyonu Etkileyen Faktörler STERİLİZASYON Tüm canlı mikroorganizmaların tam olarak uzaklaştırılması veya öldürülmesi işlemidir. Türk Gıda Kodeksi Çiğ Süt ve Isıl İşlem Görmüş Sütleri Tebliği ne göre sterilizasyon; oda sıcaklığında

Detaylı

HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME

HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ KĐMYA ÖĞRETMENLĐĞĐ ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME 8. SINIF FEN VE TEKNOLOJĐ DERSĐ 3. ÜNĐTE: MADDENĐN YAPISI VE ÖZELLĐKLERĐ KONU: BAZLAR ÇALIŞMA YAPRAĞI

Detaylı

İÇME SULARININ DEZENFEKSİYONUNDA NANOMATEYALLERİN KULLANIMI

İÇME SULARININ DEZENFEKSİYONUNDA NANOMATEYALLERİN KULLANIMI İÇME SULARININ DEZENFEKSİYONUNDA NANOMATEYALLERİN KULLANIMI Behzat Balcı, F. Elçin Erkurt, E. Su Turan Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Giriş İçme sularında dezenfeksiyon,

Detaylı

ENDODONTİDE KULLANILAN İRRİGASYON SOLUSYONLARI

ENDODONTİDE KULLANILAN İRRİGASYON SOLUSYONLARI T.C. Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı ENDODONTİDE KULLANILAN İRRİGASYON SOLUSYONLARI BİTİRME TEZİ Stj. Dişhekimi Uğur CERİT Danışman Öğretim Üyesi: Prof.

Detaylı

EVDE KİMYA SABUN. Yağ asitlerinin Na ve ya K tuzuna sabun denir. Çok eski çağlardan beri kullanılan en önemli temizlik maddeleridir.

EVDE KİMYA SABUN. Yağ asitlerinin Na ve ya K tuzuna sabun denir. Çok eski çağlardan beri kullanılan en önemli temizlik maddeleridir. EVDE KİMYA SABUN Yağ asitlerinin Na ve ya K tuzuna sabun denir. Çok eski çağlardan beri kullanılan en önemli temizlik maddeleridir. CH 3(CH 2) 16 COONa: Sodyum stearat (Beyaz Sabun) CH 3(CH 2) 16 COOK:

Detaylı

Yüzme Havuzu Su Kalitesi Kontrolüne Dair Öneriler

Yüzme Havuzu Su Kalitesi Kontrolüne Dair Öneriler Yüzme Havuzu Su Kalitesi Kontrolüne Dair Öneriler 1-PH Klorun Dezenfeksiyonunu Etkilen Faktörler Klor dezenfeksiyon işleminde klorun yapısından dolayı havuzdaki birçok parametre değişiklik gösterir. Değişen

Detaylı

BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ

BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ Bileşikler : Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur). Bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı kimyasal özelliklere

Detaylı

Örnek : 3- Bileşiklerin Özellikleri :

Örnek : 3- Bileşiklerin Özellikleri : Bileşikler : Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı kimyasal özelliklere sahip milyonlarca yani

Detaylı

Numerical Investigation of the Effect of Needle Tilting Angle on Irrigant Flow Inside the Tooth Root Canal

Numerical Investigation of the Effect of Needle Tilting Angle on Irrigant Flow Inside the Tooth Root Canal Numerical Investigation of the Effect of Needle Tilting Angle on Irrigant Flow Inside the Tooth Root Canal İğne Açısının Diş Kök Kanalı İçindeki İrigasyon Sıvısının Akışına Etkisinin Sayısal Analizi A.

Detaylı

ÖNFORMÜLASYON 5. hafta

ÖNFORMÜLASYON 5. hafta ÖNFORMÜLASYON 5. hafta Partisyon katsayısı (P y/s ): Bir etkin maddenin yağ/su bölümlerindeki dağılımıdır. Lipofilik/hidrofilik özelliklerinin tayin edilmesidir. Oktanol içinde tayin edilir Partisyon katsayısının

Detaylı

One Shape Sadece 1 kanal eğesi

One Shape Sadece 1 kanal eğesi One Shape Sadece 1 kanal eğesi TEK eğeli TEK Ni-Ti Döner Alet Sistemi Geleneksel yönteme göre yaklaşık 4 kat daha hızlı kök kanal tedavisi. Toplam tedavi süresinde anlamlı kısalma.* Ve ABC ( Anti Breakage

Detaylı

Temizlik: Mikroorganizmaların çoğalması ve yayılmasını önlemek için, yüzeylerin kir ve organik maddelerden fiziksel olarak uzaklaştırılmasıdır.

Temizlik: Mikroorganizmaların çoğalması ve yayılmasını önlemek için, yüzeylerin kir ve organik maddelerden fiziksel olarak uzaklaştırılmasıdır. DOKÜMAN NO: STR-TL-09 YAYIN TARİHİ : AĞUSTOS 2014 REVİZYON TARİHİ : 00 REVİZYON NO:00 SAYFA 1 / 5 1-Amaç: Ç.Ü Diş Hekimliği Fakültesi klinik ortamından kaynaklanabilecek enfeksiyonları önlemek için hasta,

Detaylı

Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu

Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu 4.Kimyasal Bağlar Kimyasal Bağlar Aynı ya da farklı cins atomları bir arada tutan kuvvetlere kimyasal bağlar denir. Pek çok madde farklı element atomlarının birleşmesiyle meydana gelmiştir. İyonik bağ

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

FEN ve TEKNOLOJİ / ASİT VE BAZLAR GÜNLÜK YAŞAMDA ASİT VE BAZLAR

FEN ve TEKNOLOJİ / ASİT VE BAZLAR GÜNLÜK YAŞAMDA ASİT VE BAZLAR GÜNLÜK YAŞAMDA ASİT VE BAZLAR 1 Yüzyıllardır doğayı ve doğadan elde edilebilecek maddeleri keşfetme arzusu içinde olan insanoğlu 1400'lü yıllarda o güne kadar bilinmeyen bir asidi, yani HCl (hidrojen klorür,

Detaylı

İçme Sularının Dezenfeksiyonunda Çinko Oksit Nanomateryalinin Kullanımı

İçme Sularının Dezenfeksiyonunda Çinko Oksit Nanomateryalinin Kullanımı İçme Sularının Dezenfeksiyonunda Çinko Oksit Nanomateryalinin Kullanımı F. Elçin Erkurt, Behzat Balcı, E. Su Turan Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Giriş Su, tüm canlılar için en önemli

Detaylı

CANLILARDA TAMPONLAMA

CANLILARDA TAMPONLAMA CANLILARDA TAMPONLAMA ph= -log [H + ] / Sorensen, H potansiyeli örnekler Hücreler ve organizmalar özgül ve sabit bir sitozol ve hücre dışı sıvı ph sını korurlar Böylece biyomoleküllerin en uygun iyonik

Detaylı

GENEL KİMYA 101 ÖDEV 3

GENEL KİMYA 101 ÖDEV 3 TOBB EKONOMİ VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ-27 Kasım 2013 Bütün Şubeler GENEL KİMYA 101 ÖDEV 3 ÖNEMLİ! Ödev Teslim Tarihi: 6 Aralık 2013 Soru 1-5 arasında 2 soru Soru 6-10 arasında 2 soru Soru 11-15 arasında

Detaylı

T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KLORHEKSİDİNİN DENTİNDEN GERİ SALIMININ KİMYASAL VE MİKROBİYOLOJİK İNCELENMESİ Doktora Tezi Diş Hekimi B. Tuğba TÜRK DANIŞMAN Prof. Dr. Beyser PİŞKİN İZMİR

Detaylı

Prof. Dr. Bilge Hakan Şen. E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı

Prof. Dr. Bilge Hakan Şen. E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı FENOL VE ALDEHİTLER Bu sunumun amacı, fenol veya aldehit içeren maddelerin kullanımı sonucu ortaya çıkabilecek komplikasyonlar ve yan etkiler konusunda

Detaylı

PH DEĞERİNİN TAYİNİ 1. GENEL BİLGİLER YTÜ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÇEVRE KİMYASI I LABORATUVARI

PH DEĞERİNİN TAYİNİ 1. GENEL BİLGİLER YTÜ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÇEVRE KİMYASI I LABORATUVARI 1. GENEL BİLGİLER PH DEĞERİNİN TAYİNİ ph bir çözeltinin asitlik özelliğinin göstergesi olup, hidrojen iyonunun aktivitesinin eksi logaritmasına ( log [H + ]) eşittir. Çevre Mühendisliği uygulamalarında

Detaylı

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları B) RADYASYON UYGULAMALARI Radyasyon = enerji yayılması 1)Elektromanyetik radyasyon. UV, X ve γ ışınları 2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları İyonizan ışınların canlı hücreler üzerine

Detaylı

TEHLİKELİ MADDE SINIFLANDIRMALARINDA TEHLİKE İŞARET VE LEVHALARININ ÖZELLİKLERİ

TEHLİKELİ MADDE SINIFLANDIRMALARINDA TEHLİKE İŞARET VE LEVHALARININ ÖZELLİKLERİ TEHLİKELİ MADDE SINIFLANDIRMALARINDA TEHLİKE İŞARET VE LEVHALARININ ÖZELLİKLERİ Hazırlayan Abdurrahman KAR Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı (TMGD) Ferhuniye Mah Mümtaz Koru Sok. Çetinkaya İş Merkezi

Detaylı

Su Şartlandırma Ürünleri

Su Şartlandırma Ürünleri Su Şartlandırma Ürünleri M801 Stabilizatörlü %56 lık Hızlı Çözülen Granül Klor M802 Stabilizatörlü %90 lık Yavaş Çözülen Granül/Tablet Klor Hızlı çözülen ve siyanürik asit içeren %56 lık organik klor

Detaylı

Ca ++ +2HCO 3 CaCO 3(s) +CO 2 +H 2 O 2 CEV3352

Ca ++ +2HCO 3 CaCO 3(s) +CO 2 +H 2 O 2 CEV3352 Suyun sertliği, sabunu çökeltme kapasitesinin bir ölçüsüdür. Sabun suda mevcut kalsiyum ve magnezyum iyonları tarafından çökeltilir. Diğer çok değerlikli katyonlar da sabunu çökeltebilir. Fakat bunlar

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AY EKİM 06-07 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI. SINIF VE MEZUN GRUP KİMYA HAFTA DERS SAATİ. Kimya nedir?. Kimya ne işe yarar?. Kimyanın sembolik dili Element-sembol Bileşik-formül. Güvenliğimiz ve Kimya KONU ADI

Detaylı

Element ve Bileşikler

Element ve Bileşikler Element ve Bileşikler Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel ya da kimyasal yollarla kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamayan saf maddelere element denir. Bir elementi oluşturan bütün atomların

Detaylı

6-Maddelerin daha az çözünür tuz ve esterleri kullanılabilir. 7-Isı, ışık ve metaller gibi katalizörlerin etkisi önlenebilir.

6-Maddelerin daha az çözünür tuz ve esterleri kullanılabilir. 7-Isı, ışık ve metaller gibi katalizörlerin etkisi önlenebilir. Hidrolize engel olmak veya hidroliz hızını yavaşlatmak için alınabilecek önlemler nelerdir? 1-pH ayarlanabilir. 2-Çözücü tipi değiştirilebilir. 3-Kompleks oluşturulabilir. 4-Yüzey aktif maddeler ilave

Detaylı

ASİTLER, BAZLAR ve TUZLAR

ASİTLER, BAZLAR ve TUZLAR ASİTLER, BAZLAR ve TUZLAR 1. ASİTLER Sulu çözeltilerine Hidrojen İyonu veren maddelere asit denir. Ör 1 HCl : Hidroklorik asit HCl H + + Cl - Ör 2 H 2 SO 4 : Sülfürik asit H 2 SO 4 2H + + SO 4-2 Ör 3 Nitrik

Detaylı

Tüm yaşayan organizmalar suya ihtiyaç duyarlar Çoğu hücre suyla çevrilidir ve hücrelerin yaklaşık %70 95 kadarı sudan oluşur. Yerküre içerdiği su ile

Tüm yaşayan organizmalar suya ihtiyaç duyarlar Çoğu hücre suyla çevrilidir ve hücrelerin yaklaşık %70 95 kadarı sudan oluşur. Yerküre içerdiği su ile Su Kimyası Tüm yaşayan organizmalar suya ihtiyaç duyarlar Çoğu hücre suyla çevrilidir ve hücrelerin yaklaşık %70 95 kadarı sudan oluşur. Yerküre içerdiği su ile canlılık için gerekli ortamı sunar. Canlıların

Detaylı

BİYOFİLMLERİN TESPİT EDİLMESİNDE VE ORTADAN KALDIRILMASINDA YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER

BİYOFİLMLERİN TESPİT EDİLMESİNDE VE ORTADAN KALDIRILMASINDA YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER BİYOFİLMLERİN TESPİT EDİLMESİNDE VE ORTADAN KALDIRILMASINDA YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER Karmaşık bir soruna mutlak çözüm Gıda ve ilaç/kozmetik endüstrisinin güvenliği, gündemdeki önemli bir sorundan dolayı tehdit

Detaylı

Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Canlı yüzeylere ve canlılara dıştan uygulanan antimikrobial ilaçlara antiseptikler denir. Cansız yüzey, cerrahi malzeme, hasta eşyaları ve hasta çıkartıları (gaita, idrar, balgam

Detaylı

MUCİZE KALKAN İLE SUYUMUZ ŞİMDİ PET ŞİŞELERDE DE SAĞLIKLI

MUCİZE KALKAN İLE SUYUMUZ ŞİMDİ PET ŞİŞELERDE DE SAĞLIKLI MUCİZE KALKAN İLE SUYUMUZ ŞİMDİ PET ŞİŞELERDE DE SAĞLIKLI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLER 7-D SELİN YAĞMUR ÇAKMAK DOĞA DAĞ DANIŞMAN ÖĞRETMEN NİLÜFER DEMİR İZMİR - 2013 İÇİNDEKİLER 1. PROJENİN AMACI.3 2. PET ŞİŞELER

Detaylı

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ Dr. Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enf. Hast. ve Klin. Mikr. AD 17 Mayıs 2016 Prostetik eklem ameliyatları yaşlı popülasyonun artışına

Detaylı

ATIKSULARDA FENOLLERİN ANALİZ YÖNTEMİ

ATIKSULARDA FENOLLERİN ANALİZ YÖNTEMİ ATIKSULARDA FENOLLERİN ANALİZ YÖNTEMİ YÖNTEM YÖNTEMİN ESASI VE PRENSİBİ Fenolik maddeler uçucu özellik göstermeyen safsızlıklardan distilasyon işlemiyle ayrılır ve ph 7.9 ± 0.1 de potasyum ferriksiyanür

Detaylı

ENDODONTİ Program Koordinatörü: Ders Sorumluları DEN 601 İn vitro ve in vivo smear incelemeleri Amaç ve Hedefler

ENDODONTİ Program Koordinatörü: Ders Sorumluları DEN 601 İn vitro ve in vivo smear incelemeleri Amaç ve Hedefler ENDODONTİ Program Koordinatörü: Doç. Dr. Atakan Kalender, atakankalender@gmail.com Ders Sorumluları: Prof.Dr. Nuran Ulusoy nuranulusoy@gmail.com Prof. Dr. Meltem Dartar Öztan, Meltem.Dartar@dentistry.ankara.edu.tr

Detaylı

Metal Yüzey Hazırlama ve Temizleme Fosfatlama (Metal Surface Preparation and Cleaning)

Metal Yüzey Hazırlama ve Temizleme Fosfatlama (Metal Surface Preparation and Cleaning) Boya sisteminden beklenilen yüksek direnç,uzun ömür, mükemmel görünüş özelliklerini öteki yüzey temizleme yöntemlerinden daha etkin bir biçimde karşılamak üzere geliştirilen boya öncesi yüzey temizleme

Detaylı

ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI

ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI ÇEV416 ENDÜSTRİYEL ATIKSULARIN ARITILMASI 6.Endüstriyel Kirlenme Kontrolü - Nötralizasyon Yrd. Doç. Dr. Kadir GEDİK Birçok endüstrinin atıksuyu asidik veya bazik olduğundan alıcı ortama veya kimyasal ve/veya

Detaylı

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER»

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER» FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER» Çözeltiler sıvı dozaj şekilleridir. Bir katı, sıvı veya gazın bir başka katı, sıvı veya gaz içinde tektür bir şekilde dağılması ile hazırlanır. Eczacılıkta çok sık tercih

Detaylı

DEZENFEKTANLARA DİRENÇ TANIMLAR TANIMLAR STERİLİZASYON YAPMADAN TEMİZLİK YAPABİLİRSİNİZ TEMİZLİK YAPMADAN STERİLİZASYON YAPAMAZSINIZ DEZENFEKSİYON:

DEZENFEKTANLARA DİRENÇ TANIMLAR TANIMLAR STERİLİZASYON YAPMADAN TEMİZLİK YAPABİLİRSİNİZ TEMİZLİK YAPMADAN STERİLİZASYON YAPAMAZSINIZ DEZENFEKSİYON: Hidrojen peroksit sterilizasyon DEZENFEKSİYON EL ANTİSEPSİSİ iyod formaldehit gluteraldehit Perasetik asit fenol Çamaşır suyu Etilen oksit klor zefiran alkol ozon ppm Dr. Melda SINIRTAŞ TANIMLAR Hipokrat

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ Çevre Mühendisliği Bölümü Fiziksel ve Kimyasal Temel İşlemler Laboratuvarı Dersi Güncelleme: Eylül 2016

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ Çevre Mühendisliği Bölümü Fiziksel ve Kimyasal Temel İşlemler Laboratuvarı Dersi Güncelleme: Eylül 2016 İYON DEĞİŞİMİ DENEYİN AMACI: Sert bir suyun katyon değiştirici reçine kullanılarak yumuşatılması ve reçinenin iyon değiştirme kapasitesinin incelenmesi TEORİK BİLGİLER İyon değiştirme benzer elektrik yüklü

Detaylı

Çizelge 2.6. Farklı ph ve su sıcaklığı değerlerinde amonyak düzeyi (toplam amonyağın yüzdesi olarak) (Boyd 2008a)

Çizelge 2.6. Farklı ph ve su sıcaklığı değerlerinde amonyak düzeyi (toplam amonyağın yüzdesi olarak) (Boyd 2008a) - Azotlu bileşikler Su ürünleri yetiştiricilik sistemlerinde oksijen gereksinimi karşılandığı takdirde üretimi sınırlayan ikinci faktör azotlu bileşiklerin birikimidir. Ana azotlu bileşikler; azot gazı

Detaylı

VIIA GRUBU ELEMENTLERİ

VIIA GRUBU ELEMENTLERİ Bölüm 9 VIIA GRUBU ELEMENTLERİ Bu slaytlarda anlatılanlar sadece özet olup ayrıntılı bilgiler derste verilecektir. F, Cl, Br, I, At Halojenlerin Genel Özellikleri *Halojenlerin hepsi zehirli ve renklidir.

Detaylı

EN ÇOK KULLANDIĞIMIZ TIBBİ ALET

EN ÇOK KULLANDIĞIMIZ TIBBİ ALET EL HİJYENİ EN ÇOK KULLANDIĞIMIZ TIBBİ ALET GÜNÜMÜZDE NOZOKOMĐAL ENFEKSĐYONLARIN ÖNLENMESĐNDE EN ÖNEMLĐ TEK PROSEDÜR EL YIKAMADIR* EL YIKAMA El Florasi Kalici flora (koagülaz negatif stafilokok, difteroid,

Detaylı

TEKQUEST P 129. Kuvvetli bir iyon tutucu ve yıkama malzemesi

TEKQUEST P 129. Kuvvetli bir iyon tutucu ve yıkama malzemesi Kuvvetli bir iyon tutucu ve yıkama malzemesi ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Kimyasal Yapısı Kopolimer karışımı Đyonik

Detaylı

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş KİMYA-IV Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş Organik Kimyaya Giriş Kimyasal bileşikler, eski zamanlarda, elde edildikleri kaynaklara bağlı olarak Anorganik ve Organik olmak üzere, iki sınıf altında toplanmışlardır.

Detaylı

Göz Preparatları birkaç gruba ayrılır (EP)

Göz Preparatları birkaç gruba ayrılır (EP) Göz Preparatları Göz preparatları : Göz küresi üzerine ve/veya konjonktivaya veya konjonktiva kesesine yerleştirmek için tasarlanan steril sıvı, yarı katı veya katı preparatlardır. İlaçlar, göze başlıca

Detaylı

Sanitasyon ET HİJYENİ, MUAYENESİ VE TEKNOLOJİSİ DERS NOTLARI (5) PROF.DR.T.HALÛK ÇELİK

Sanitasyon ET HİJYENİ, MUAYENESİ VE TEKNOLOJİSİ DERS NOTLARI (5) PROF.DR.T.HALÛK ÇELİK ET HİJYENİ, MUAYENESİ VE TEKNOLOJİSİ DERS NOTLARI (5) PROF.DR.T.HALÛK ÇELİK Sanitasyon Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü Giriş Dezenfeksiyon; belirli, arzu edilmeyen

Detaylı

CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ

CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ 1 CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ Canlıların temel bileşenleri; inorganik ve organik bileşikler olmak üzere ikiye ayrılır. **İnorganik bileşikler: Canlılar tarafından sentezlenemezler. Dışarıdan hazır olarak

Detaylı

ECH 208 KOZMETİK ÜRÜNLER. 2.Hafta Ders Notları Deri ve Bakımı

ECH 208 KOZMETİK ÜRÜNLER. 2.Hafta Ders Notları Deri ve Bakımı ECH 208 KOZMETİK ÜRÜNLER 2.Hafta Ders Notları Deri ve Bakımı 1 Deri en geniş ve en ağır organ (9 kg) tüm vücut ağırlığının ~ % 16 sını kaplar ve alanı yetişkinlerde ~ 1.8 m²- 2 m 2, bebeklerde ~ 0.25 m²dir

Detaylı

1. Giriş 2. Yayınma Mekanizmaları 3. Kararlı Karasız Yayınma 4. Yayınmayı etkileyen faktörler 5. Yarı iletkenlerde yayınma 6. Diğer yayınma yolları

1. Giriş 2. Yayınma Mekanizmaları 3. Kararlı Karasız Yayınma 4. Yayınmayı etkileyen faktörler 5. Yarı iletkenlerde yayınma 6. Diğer yayınma yolları 1. Giriş 2. Yayınma Mekanizmaları 3. Kararlı Karasız Yayınma 4. Yayınmayı etkileyen faktörler 5. Yarı iletkenlerde yayınma 6. Diğer yayınma yolları Sol üstte yüzey seftleştirme işlemi uygulanmış bir çelik

Detaylı

Prof. Dr. Bilge Hakan Şen. E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı

Prof. Dr. Bilge Hakan Şen. E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi, Endodonti Bilim Dalı Devitalizan Maddeler Ağrılı bir pulpayı, devital hale getirmek için çeşitli maddeler kullanılagelmiştir. Hızlı bir etki göstererek pulpayı birkaç gün içinde

Detaylı

FINEAMIN 06 kullanılan kazan sistemlerinin blöfleri yalnızca ph ayarlaması yapılarak sorunsuzca kanalizasyona dreyn edilebilir.

FINEAMIN 06 kullanılan kazan sistemlerinin blöfleri yalnızca ph ayarlaması yapılarak sorunsuzca kanalizasyona dreyn edilebilir. Kazan Kimyasalları FINEAMIN 06 Demineralize su kullanlan, yüksek basınçlı buhar sistemleri için korozyon ve kireçlenmeyi önleyici kimyasal Kullanıcı ve Çevre Dostu: FINEAMIN 06, doğada hemen hemen tümüyle

Detaylı

Malzeme İşleme Yöntemleri

Malzeme İşleme Yöntemleri BÖLÜM-9 MALZEMELERİN İŞLENMESİ (Talaşlı ve Diğer İmalat Yöntemleri) Prof. Dr. Yusuf ÖZÇATALBAŞ Malzeme İşleme Yöntemleri 1 KALIP YAPIM TEKNİKLERİ VE MALZEMELERİN TALAŞLI İŞLENMESİ Geleneksel Talaşlı İşleme

Detaylı

1. ÜRÜN VE FİRMA TANITIMI KİMYASAL ADI SODYUM HİPOKLORİT KAPALI FORMULÜ NaOCl TİCARİ ADI HYPO

1. ÜRÜN VE FİRMA TANITIMI KİMYASAL ADI SODYUM HİPOKLORİT KAPALI FORMULÜ NaOCl TİCARİ ADI HYPO 1. VE FİRMA TANITIMI KİMYASAL ADI SODYUM HİPOKLORİT KAPALI FORMULÜ NaOCl TİCARİ ADI HYPO KULLANIM ALANI Textil ağartılması, ev ve çamaşırhanelerde beyazlatıcı olarak, su klorlanması ve genel dezenfektasyon

Detaylı

Risk potansiyelinin azaltılması Çevre tehditlerinin önlenmesi Masrafların düşürülmesi

Risk potansiyelinin azaltılması Çevre tehditlerinin önlenmesi Masrafların düşürülmesi Su-Hijyen-Yönetimi - İçme suyu- - Kullanım suyu- - İşleme suyu- -Sulu işlem ve kullanım sürecinde yüzeyler- Risk potansiyelinin azaltılması Çevre tehditlerinin önlenmesi Masrafların düşürülmesi Su dezenfeksiyonu

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

BİYOKİMYASAL ÇÖZELTİLER

BİYOKİMYASAL ÇÖZELTİLER 2. HAFTA BİYOKİMYASAL ÇÖZELTİLER Çözelti hazırlanması % Çözeltiler, molar çözeltiler, normal çözeltiler, osmolar çözeltiler, izotonik çözeltiler, molal çözeltiler, ppm çözeltiler BİYOKİMYASAL ÇÖZELTİLER

Detaylı

HAZIRLAYAN Mutlu ŞAHİN. Hacettepe Fen Bilgisi Öğretmenliği. DENEY NO: 6 DENEYİN ADI: DOYMUŞ NaCl ÇÖZELTİSİNİN ELEKTROLİZİ

HAZIRLAYAN Mutlu ŞAHİN. Hacettepe Fen Bilgisi Öğretmenliği. DENEY NO: 6 DENEYİN ADI: DOYMUŞ NaCl ÇÖZELTİSİNİN ELEKTROLİZİ HAZIRLAYAN Mutlu ŞAHİN Hacettepe Fen Bilgisi Öğretmenliği DENEY NO: 6 DENEYİN ADI: DOYMUŞ NaCl ÇÖZELTİSİNİN ELEKTROLİZİ DENEYİN AMACI: Doymuş NaCl çözeltisinin elektroliz sonucu elementlerine ayrışmasının

Detaylı

Sınıf 5.1 maddeleri ve bu gibi maddeleri içeren nesneler aşağıdaki şekilde alt gruplara ayrılır:

Sınıf 5.1 maddeleri ve bu gibi maddeleri içeren nesneler aşağıdaki şekilde alt gruplara ayrılır: 2.2.51 Sınıf 5. 1 Yükseltgen maddeler 2.2.51.1 Kriterler 2.2.51.1.1 Sınıf 5.1 başlığı, kendilerinin alevlenir olmaları gerekmediği halde, genellikle oksijen vererek başka malzemelerin yanmasına neden olan

Detaylı

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI VİH-YL 2007 0002 DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TIPTA UZMANLIK KURULU. Endodonti Uzmanlık Eğitimi Müfredat Oluşturma ve Standart Belirleme Komisyonu

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TIPTA UZMANLIK KURULU. Endodonti Uzmanlık Eğitimi Müfredat Oluşturma ve Standart Belirleme Komisyonu T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TIPTA UZMANLIK KURULU Endodonti Uzmanlık Eğitimi Müfredat Oluşturma ve Standart Belirleme Komisyonu Endodonti Uzmanlık Eğitimi Çekirdek Eğitim Müfredatı 2011 Ankara 1 TUK Endodonti

Detaylı

6. hafta. Katı İlaç Şekilleri

6. hafta. Katı İlaç Şekilleri 6. hafta Katı İlaç Şekilleri TABLETLER Etkin maddenin yanı sıra basıma yardımcı olmak üzere seçilen belirli yardımcı maddeleri de içeren bir formülasyonun, kompakt hale getirilmesi ve sıkıştırılması ile

Detaylı

EL YIKAMA. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Funda Peker

EL YIKAMA. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Funda Peker EL YIKAMA Acıbadem Kadıköy Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Funda Peker El Yıkama-tarihçesi Tıp tarihi incelendiğinde, el yıkama ile infeksiyon hastalıklarının önlenebildiğine dair veriler XIX. yüzyıla

Detaylı

Değişik İrigasyon Solüsyonlarının Kök Kanal Dentini Üzerindeki Etkilerinin SEM ile İncelenmesi

Değişik İrigasyon Solüsyonlarının Kök Kanal Dentini Üzerindeki Etkilerinin SEM ile İncelenmesi Özgün Araştırma EÜ Dişhek Fak Derg 2009; 30: 115-124 Derleme EÜ Dişhek Fak Derg 2005; 26: 1-5 Değişik İrigasyon Solüsyonlarının Kök Kanal Dentini Üzerindeki Etkilerinin SEM ile İncelenmesi Evaluation of

Detaylı

SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ

SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ Oluşturacağı her 1 g organik madde için bitkinin 500 g kadar suyu kökleriyle alması ve tepe (uç) noktasına kadar taşıyarak atmosfere aktarması gerekir. Normal su düzeyinde hayvan hücrelerinin

Detaylı

1. Öğretmen Kılavuzu. 2. Öğrenci Kılavuzu

1. Öğretmen Kılavuzu. 2. Öğrenci Kılavuzu 1. Öğretmen Kılavuzu a. Konu b. Kullanıcı Kitlesi c. Deney Süresi d. Materyaller e. Güvenlik f. Genel Bilgi g. Deney Öncesi Hazırlık h. Ön Bilgi i. Deneyin Yapılışı j. Deney Sonuçları k. Öğrenci Kılavuzundaki

Detaylı

Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı

Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı kimyasal özelliklere sahip milyonlarca yani madde yani bileşik

Detaylı

Şekil 1. Elektrolitik parlatma işleminin şematik gösterimi

Şekil 1. Elektrolitik parlatma işleminin şematik gösterimi ELEKTROLİTİK PARLATMA VE DAĞLAMA DENEYİN ADI: Elektrolitik Parlatma ve Dağlama DENEYİN AMACI: Elektrolit banyosu içinde bir metalde anodik çözünme yolu ile düzgün ve parlatılmış bir yüzey oluşturmak ve

Detaylı

Ç.Ü. DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ TEHLİKELİ MADDE ENVANTERİ

Ç.Ü. DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ TEHLİKELİ MADDE ENVANTERİ DOKÜMAN NO: TY-LST-5 YAYIN TARİHİ : AĞUSTOS 2014 REVİZYON TARİHİ : 00 REVİZYON NO:00 SAYFA 1 / 6 Adı Etken maddesi Tipi Kullanım Saklama Etkşime Temas Kullanıldığı Yer Taşıma Tehlikeli Miadı Stok Koşulları

Detaylı

İ Ç İ NDEKİ LER. Çevre Mühendisliği ve Bilimi İçin Kimyanın Temel Kavramları 1. Fiziksel Kimya ile İlgili Temel Kavramlar 52.

İ Ç İ NDEKİ LER. Çevre Mühendisliği ve Bilimi İçin Kimyanın Temel Kavramları 1. Fiziksel Kimya ile İlgili Temel Kavramlar 52. İ Ç İ NDEKİ LER Ön Söz xiii K I S I M 1 Çevre Mühendisliği ve Bilimi İçin Kimyanın Temel Kavramları 1 BÖLÜM 1 Giriş 3 1.1 Su 4 1.2 Atık Sular ve Su Kirliliği Kontrolü 5 1.3 Endüstriyel ve Tehlikeli Atıklar

Detaylı

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER Canlıların yapısında bulunan moleküller yapısına göre 2 ye ayrılır: I. İnorganik Bileşikler: Bir canlı vücudunda sentezlenemeyen, dışardan hazır olarak aldığı

Detaylı

Yayın Tarihi: 06.07.2010

Yayın Tarihi: 06.07.2010 1/5 26.12.2008 tarihinde 27092 sayılı mükerrer Resmi gazetede yayımlanan Güvenlik Bilgi Fomlarının hazırlanması 1. ÜRÜN VE FİRMA TANITIMI KİMYASAL ADI KAPALI LÜ TİCARİ ADI Hidroklorik Asit HCl 2. BİLEŞİMİ

Detaylı

Endodontik muayene, pulpal ve periapikal doku hastalıkların teşhisi ve tedavi planlaması

Endodontik muayene, pulpal ve periapikal doku hastalıkların teşhisi ve tedavi planlaması II DERSİN / UYGULAMANIN ADI : ENDODONTİ ( T ) DERSİN / UYGULAMANIN KODU : DİŞ 204 DERSİN KREDİSİ : 2 DERSİN YÜRÜTÜCÜSÜ : Doç.Dr.Çağın YÜCEL DERSİ VEREN ÖĞRETİM ÜYE / ÜYELERİ : Doç.Dr.Çağın YÜCEL 1. HAFTA

Detaylı

SIVI SABUNLARIN ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

SIVI SABUNLARIN ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI KİMYA BİLİM DANIŞMANLIĞI ÇALIŞTAYI 29 AĞUSTOS 09 EYLÜL 2007 ÇANAKKALE BİYOKİMYA GRUBU SIVI SABUNLARIN ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI PROJE EKİBİ DANIŞMANLAR: Doç. Dr. Cahit AKGÜL ÇOMÜ

Detaylı

N = No [2] t/g. No : Başlangıçtaki m.o. sayısı, N : t süre sonundaki m.o. sayısı, t : Süre, G : Bölünme süresi.

N = No [2] t/g. No : Başlangıçtaki m.o. sayısı, N : t süre sonundaki m.o. sayısı, t : Süre, G : Bölünme süresi. Örnek 14 : Bölünme süresi (g) (generation time) m.o. ların çoğalma hızının bir göstergesidir. Ortamdaki canlı m.o ların sayısının (N), zamana (t) göre değişimi aşağıdaki eksponansiyel (üssel) eşitlikle

Detaylı

Kimya Eğitiminde Proje Destekli Deney Uygulaması

Kimya Eğitiminde Proje Destekli Deney Uygulaması Kimya Eğitiminde Proje Destekli Deney Uygulaması Hazırlayan: Kübra TOP 20534284 Deneyin Adı: OKSiJENiN SABUN KÖPÜĞÜNÜ ARTTIRMASI Deneyin Amacı: Hidrojen peroksitin parçalanmasıyla açığa çıkan Oksijenin

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

ÖZEL EGE LİSESİ BAKTERİLERE KARŞI BİTKİSEL DEZENFEKTANLAR

ÖZEL EGE LİSESİ BAKTERİLERE KARŞI BİTKİSEL DEZENFEKTANLAR ÖZEL EGE LİSESİ BAKTERİLERE KARŞI BİTKİSEL DEZENFEKTANLAR HAZIRLAYAN ÖĞRENCİ: Sude SÜMBÜL DANIŞMAN ÖĞRETMEN: Melike GÜZEL İZMİR 2016 İÇİNDEKİLER 1.Proje özeti...2 2.Projenin amacı...2-3 3. Giriş...3-4-5

Detaylı

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI Dr. Vedat Evren Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Vücut sıvıları değişik kompartmanlarda dağılmış Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Bu kompartmanlarda iyonlar ve diğer çözünmüş

Detaylı

GIDALARDAKİ M.O LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR

GIDALARDAKİ M.O LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR GIDALARDAKİ M.O LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR 1. Kontaminasyonun önlenmesi 2. Mikroorganizmaların uzaklaştırılması a) Yıkama b) Kesme ve ayıklama c) Santrifüje etme d) Filtrasyon 3. Mikrobiyal

Detaylı

MEMM4043 metallerin yeniden kazanımı

MEMM4043 metallerin yeniden kazanımı metallerin yeniden kazanımı 2016-2017 güz yy. Prof. Dr. Gökhan Orhan MF212 katot - + Cu + H 2+ SO 2-4 OH- Anot Reaksiyonu Cu - 2e - Cu 2+ E 0 = + 0,334 Anot Reaksiyonu 2H 2 O O 2 + 4H + + 4e - E 0 = 1,229-0,0591pH

Detaylı

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin HÜRESEL BOYAMANIN TEMEL PRENSİPLERİ Hem fiziksel hem kimyasal faktörler hücresel boyamayı etkilemektedir BOYAMA MEKANIZMASı Temelde boyanın

Detaylı

Doğadan Cildimize. Çağrı AVAN Sinop-Boyabat Cumhuriyet YİBO Adile ŞEKER Sinop-Dikmen Kadı YİBO. YİBO-Çalıştayları Gebze-TÜSSİDE

Doğadan Cildimize. Çağrı AVAN Sinop-Boyabat Cumhuriyet YİBO Adile ŞEKER Sinop-Dikmen Kadı YİBO. YİBO-Çalıştayları Gebze-TÜSSİDE Doğadan Cildimize Çağrı AVAN Sinop-Boyabat Cumhuriyet YİBO Adile ŞEKER Sinop-Dikmen Kadı YİBO YİBO-Çalıştayları 2010-1 Gebze-TÜSSİDE Bu proje çalışmasında, mikroplara karşı antiseptik etki gösteren doğal

Detaylı

BORİK ASİTİN MADDELERİN YANICILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

BORİK ASİTİN MADDELERİN YANICILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ BORİK ASİTİN MADDELERİN YANICILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ PROJENİN AMACI Bor madeninden elde edilen borik asitin maddelerin yanıcılığını geciktirici özelliğinin araştırılması amaçlanmaktadır. GİRİŞ Günümüzden

Detaylı