Fareler insanlara karşı. Bir Latin Amerika gezisi. Aydınlık. Enis Batur dan Merak Cemiyeti Tutanakları İçe tutulan bir ayna BU SAYIDA 29

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Fareler insanlara karşı. Bir Latin Amerika gezisi. Aydınlık. Enis Batur dan Merak Cemiyeti Tutanakları İçe tutulan bir ayna BU SAYIDA 29"

Transkript

1 Aydınlık. KITA PAydınlık BU SAYIDA 29 KİTAP TANITILIYOR Toplam: Ocak 2012 Cuma / Yıl: 1 / Sayı: 46 Gazetesi nin ücretsiz ekidir Enis Batur dan Merak Cemiyeti Tutanakları İçe tutulan bir ayna John Steinbeck Buket Şahin le son kitabı Yakılan Bellekler üzerine... Bir Latin Amerika gezisi Tartışma Dosyası: Sansür Fareler insanlara karşı

2

3 Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 3 İÇİNDEKİLER Haftanın Portresi: Onat Kutlar s. 4 Robert Walser le tanışma s. 5 Yoksulluğun dost yüzlerinde yağmalanan bellekler s. 6-7 Saf beyin s. 8 Spinoza ya uyanan estetik rüyası s. 9 Argo Türkçenin yan dilidir benim için s Kapak: Argo, Türkçenin yan dilidir benim için s. 12 Yaş kütüğünü kırlangıçların tuttuğu şair s. 14 Tanpınar: Türkiye bir iç harbi yaşıyor. İntihar etmiş bir taşra berberinin şiir kitabı ve önsözü s. 15 s. 16 Fareler insanlara karşı s. 17 Yeni Çıkanlar s Çocuk-Genç: Gergedanın öfkesi s. 20 Çukurova 6.Kitap Fuarı s. 21 Alıntı Test-Bulmaca s. 22 Fransa da en büyük devlet nişanı Legion D honneur a layık görülen ünlü Fransız çizer Jacques Tardi, ödülü kabul etmeyeceğini açıkladı. Jacques Tardi layık görüldüğü ödülü özgür kalmak istiyorum sözleriyle reddetti. Ünlü çizer, Bazı güçlerin esir aldığı bir insan olmak yerine özgür kalmak istiyorum diye konuştu. Biz sanatçıların ihtiyacı olan özgürlük. Tardi'ye göre bu tür ödüllerin amacı kuklalaştırmak ve sanatçıyı manipüle etmek. Legion d honneur (Onur Nişanı), Napoleon Bonaparte ın 1802 tarihinde imzaladığı bir kanun ile oluşturulmuştu. Tardi, yaptığı açıklamada ödülü reddetmesinin bir diğer sebebi olarak bu nişanın ona 1871 Paris Komünü'nü engelleyip kanlı bir sona sürükleyenleri hatırlattığını da söylüyor. Tardi'nin duruşu ülkemiz kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Malum, alışkın değiliz. Orhan Pamuk gibi yazarlar ha bire yakalarına bir şeyler takılmasından gayet hoşnutlar. Nelerden ödün verdiklerini bir an olsun düşünmeden! * * * Bu yıl PEN Öykü Ödülü Leylâ Erbil 'in oldu. Yapılan açıklamada Edebiyat alanındaki olağanüstü eserleri ve laik ve demokratik bir Türkiye yönündeki mücadelesi için bir şükran ifadesi olarak 2013 PEN Öykü Ödülü nü usta yazarımız Leylâ Erbil e sunmaktan kıvanç duyuyoruz. Yaratıcılığını bugüne dek aydın sorumluluğu ve hiç eksilmeyen gençlik coşkusuyla beslediği için kendisine teşekkür ediyoruz. denildi. Haftaya görüşmek dileğiyle... SUNU Herkes Orhan Pamuk değil Aydınlık. KITA P Aydınlık Gazetesi nin ücretsiz ekidir Editör: Pınar Akkoç Yazıişleri Müdürü: Damla Yazıcı Yazıişleri: İrem Halıç, Deniz Antepoğlu, Cenk Özdağ Sayfa Sekreteri: Alev Özgenç Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. adına sahibi: Mehmet Sabuncu Genel Yayın Yönetmeni: Serhan Bolluk Sorumlu Müdür: Mehmet Bozkurt Genel Müdür Yardımcısı (Reklam): Saynur Okuroğlu Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 4 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP HAFTANIN PORTRES Onat Kutlar 25 OCAK OCAK 1995 Onat Kutlar tam bir kültür adam yd. Sineman n edebiyatla, iirin güzel sanatlarla kesi ti i yerde durdu, öykülerini böyle bir imbikten geçirerek ka da döktü Zamanın yargısı ağır olur Kulland dili, seçti i sözcükler, tasvir ve imgeleri hem a z ndan o an ç k yormu ças na yal n ama edebi hem de gerçe in pe indeki adam n aktarma nesnelli ine sahip SEZA ÖZDEMİR sezaozdemir@gmail.com 25 Ocak 1936 tarihinde Alanya da doğan yazar, 11 Ocak 1995 tarihinde İstanbul da yılbaşı kutlamalarına karşı yapıldığı iddia edilen bir bombalamanın kurbanı oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ndeki öğrenimini son sınavlarına girmeyerek bırakıp, Fransa ya felsefe okumaya gitti yılında yayınlanan İshak ile 1960 yılında Türk Dil Kurumu ödülünü kazandı. Fethi Naci, Onat Kutlar ın İshak adlı yapıtının, dünya edebiyatında büyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Gösteri, Hisar, İlke, Küçük Dergi gibi dergilerde şiirleri yayımlandı. Duyarlı, ayrıntılara inen, açık bir söylemle yazdığı şiirlerinde toplumsal durumlar ve konumlar öne çıkmaktaydı. Duru ve yalın bir anlatıma karşın öyküleri imgelerin sağladığı şiirsellikle derinlik kazanmaktadır. Robert s Movie, Kuyucaklı Yusuf, Menekşe Koyu, Turkuaz ve Simurg adlı filmlerin yapımcılığını yapmış ve Yerçekimli Aşklar (1995), Hakkari de Bir Mevsim, Hazal (1979) ve Yusuf ile Kenan (1979) adlı filmlerin senaryosunu yazmıştır. Türk Sinematek Derneği ve İstanbul Uluslararası Film Festivali nin kurucularındandır. Sinematek i uzun yıllar yönetmiştir. Ayrıca İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu nda çalışmışlığı da vardır te Berlin Film Festivali nde jüri üyeliği yapmıştır. Onat Kutlar tam bir kültür adamıydı. Sinemanın edebiyatla, şiirin güzel sanatlarla kesiştiği yerde durdu, öykülerini böyle bir imbikten geçirerek kağıda döktü. Ayrıca, büyük İranlı şair Füruğ ile öykücü Celal Hosrovşahi nin yakın dostuydu. 30 Aralık 1994 te The Marmara Otel in pastane katına yapılan bombalı saldırı sonucunda ağır yaralandı. On iki gün hastanede ölümle savaştı ama yetmedi Ocak 1995 te hayatını kaybetti. Üzücüdür ki, ölmeden önce yazdığı son yazısında, ertesi gün okurlarını Eyüp te çay içmeye çağırmıştır. şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin, unutmamak için, çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz... ölü balıklar geçiyor kırışık bir denizin sofrasında, ve ellerinde fenerleriyle benim arkadaşlarım... durmadan düşünüyorum; ne kadar çok öldük, yaşamak için... Yazarın tüm yapıtları: İshak (1959), Sinema Bir Şenliktir (1984), Yeter ki Kararmasın (1985), Bahar İsyancıdır (1986), Peralı Bir Aşk İçin Divan (1981) ve Unutulmuş Kent (1986). Edebiyatımızın kendine özgü kalemlerinden Bekir Yıldız ın ilk kez 1984 te çıkan Yargılayan Zaman İçinde / Röportajlar adlı kitabını Everest Yayınları Aralık 2012 de yeniden okurlara sundu. Anadolu gerçeğini kendi yaşamından süzdüğü gözlemleriyle roman ve öykülerine aktarmış olan yazar Yıldız ın röportajları da önemli bir tanıklık sağlıyor. Yıldız, yıllarca Türklerin işçi olarak Almanya ya göçünü ve oradaki yaşamlarını Türkler Almanya da, Alman Ekmeği gibi romanlarında işledi. Yıldız röportajlarında ise yurda kesin dönüş yapan Türk işçilerin Almanya da ne türden bir yabancı düşmanlığı gördüklerini, nasıl koşullarda çalıştıklarını birebir kendi ağızlarından aktarıyor. Yıldız ın bir gazeteye hazırladığı Gurbetçiler ve Göç adlı yazı dizisi için Edirne Kapıkule de görüştüğü işçiler, orada kazanılan parayla alınan eşyaları Türkiye ye nakleden Alman tır şoförleri, Kapıkule yetkilileriyle yaptığı röportajlar bir dönemi anlamamıza yardımcı oluyor. Kitabın, Almanya ya yabancı işçi olarak Türk göçünün 50. yılı olan 2012 de yeniden yayınlanması da önemli. Peki Türk ve Alman hükümetleri arasında imzalanan anlaşma üzerine, işsizliğin baş gösterdiği vatanlarından düğün dernek Alamanya ya göçen bu insanlar neden döndüler ya da dönmek zorunda kaldılar? Bunların yanı sıra, ilk gidenlerin çocukları ve hatta torunları neden kaldılar? Yıldız; bu ve benzeri pek çok soruya o eski kuşak Türk işçilerin ağzından öngörülerle bir çerçeve çiziyor. TOPRAK REFORMU NEDEN YAPILAMADI? Yıldız ın kitabı sadece Almanya ya göçün tanıklığını aktarmıyor. Yazarın diğer önemli röportajları da, Toprağın Cellatları ve Güneydoğu Zindanı başlıklarıyla kitaptaki yerini almış. Bekir Yıldız; bu kez aynı zamanda memleketi olan Urfa (Harran Ovası) pilot bölgesi üzerinden Toprak Reformu nun başarılı olamayışının arka planını yine röportajlarla aktarıyor. Cumhuriyeti devrim yapan kimsesizlerin kimsesi olma özelliği, nedense Toprak Reformu yla tamamlanamamıştı. Peki ama gerçekten neden? Yıldız ın Harran ovasındaki köylüler, ağalar, hukukçular ve daha pek çok kişiyle yaptığı röportajların yanı sıra, Özal dönemindeki politikalarla şekillenen Kürt köylümüzün bugünkü halini anlamak için de ilginç gözlemleri içeriyor. Bu röportaj dizisinde gelecekteki Toprak Reformu girişimleri için ne yapılmaması gerektiğini ortaya koyması bakımından hayli zengin deneyimler bulunabilir. RÖPORTAJ, SERT GERÇEKLER H SSETMEM Z SA LAYAB L R Gazeteciliğimizde ve edebiyatımızda seçkin örnekleri görülen bir tür röportaj. Bugünlerde soru ve yanıt biçimli söyleşilere bile röportaj dense de, röportajın hası önce Yaşar Kemal den, Fikret Otyam dan okunmalı bizce. İnsanlar, Roboski katliamıyla tekrar ülke gündemine giren Kaçakçılar meselesini bir de Yaşar Kemal in kaleminden okumuş olsaydı, sanıyorum ki şehit verdiğimiz Mehmetçiklerin acısını yaşarken yoksul Kürt köylümüzün yapmak zorunda olduklarına bu kadar gözünü kapayamacaktı. Ya Fikret Otyam ın Gide Gide leri Otyam ın kaleminden Anadolu yu yeniden sevebiliriz, hep birlikte Yıldız ın ister Almanya ya göçen işçilerle olsun ister de Harran ın köylüleriyle olsun yaptığı görüşmelerde hep emek ve sınıf temelli bakış açısı önemli. Kullandığı dili, seçtiği sözcükler, tasvir ve imgeleri hem ağzından o an çıkıyormuşçasına yalın ama edebi hem de gerçeğin peşindeki adamın aktarma nesnelliğine sahip. Yıldız aynı zamanda önemli bir öykü anlatıcısı olduğunu röportajlarıyla da ortaya koymuş bize kalırsa. Yalın gerçeği insanın belleğine saf ve duru bir biçimde kazıyan anlatıcılık, Yıldız ın röportajlarında da öne çıkıyor. Ancak buruk ve hüzünlü bir biçimde. Eee, yazarın da dediği gibi yargılayan zaman içinde (Röportajlar, Yargılayan Zaman İçinde, Bekir Yıldız, Everest Yayınları, 241 s.)

5 Aydınlık KİTAP 5 Robert Walser le tanışma Yer yer otobiyografik ögeler bar nd ran Yard mc, unutulmaz Joseph Marti karakteri arac l yla 20. yüzy l modernizminin kriz y llar na götürüyor okurlar MELİS YALÇIN vmelisyalcin@gmail.com Eğer Walser dünyayı yönetenler arasında yer alsaydı, artık savaş çıkmaz, onu yüz bin kişi okusa, dünya daha yaşanası bir yer olurdu. Hermann Hesse 20. yüzyılın gizli dâhilerinden Robert Walser in Yardımcı adlı kitabı Cemal Ener in çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı. Kafka ve Musil in ekolünden olan yazar, İsviçre nin en büyük yazarları arasında gösterilmektedir. Oysa Walser in yaşam yolculuğuna bakıldığında, hayatı boyunca yoksulluk içinde yaşamış, uşaklık yaparak para kazanan bir adam çıkar karşımıza. 25 Aralık 1956 da, yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği akıl hastanesinde yaşamını yitiren Walser ın kıymeti, ne yazık ki, birçok yazar gibi öldükten sonra anlaşılır. Romanlarında ve öykülerinde insanın küçüklüğünün bilincinde olmasını gerçek büyüklük, başarısızlığının da aslında gerçek başarı anlamına geldiğini anlatan yazar, böylelikle kendi mütevazı varlığını eserlerine de yansıtır. İtiraf etmem gerekirse bu kitabı elime aldığımda yazarı Robert Walser hakkında, yüzeysel birkaç bilgi dışında, hiçbir fikrim yoktu. Kapağında tanıdık bir isim (Cemal Ener) görünce okumaya karar verdim. Çevirmenlerin bilinçli okur için iyi bir referans olduğu düşünülebilir. Ben de Kafka yı, Roth u çeviren Cemal Ener çevirdiyse bu kitabı, bir bildiği vardır, dedim ve başladım okumaya. Bu durumdan pişman olduğum ise söylenemez. Yer yer otobiyografik ögeler barındıran Yardımcı, unutulmaz Joseph Marti karakteri aracılığıyla 20. yüzyıl modernizminin kriz yıllarına götürüyor okurları. Toplumda bir yer edinmeye çalışan Joseph in çabaları, umutla ve umutsuzlukla örülmüş hayatı ister istemez ona sempati duymamıza neden oluyor. İflasa sürüklenen Herr Tobler ve ailesi sayesinde ise toplumsal ilişkileri sorguluyor okuyanlar. Joseph in iç sesi ise, savaşlar, geçim sıkıntısı ve aşk gibi konulara felsefi (en önemlisi ise özgün) bir bakış açısı sunuyor. Ancak yine de, seçtiği konulara bakılarak karamsar bir yazar olduğu söylenemez, Walter Benjamin in de belirttiği gibi, Peri masallarının bittiği yerde, Walser başlar. O, Franz Kafka nın en sevdiği yazarlardan biridir. Biraz araştırma yapınca Tezer Özlü nün Ferit Edgü ye yazdığı mektuplardan birinde Walser den bahsettiğini gördüm ( Her Şeyin Sonundayım Tezer Özlü - Ferit Edgü Mektuplaşmaları kitabından). "Ardında birçok küçük öykü, sanat yazısı ve metin bırakan Walser de, Tezer, öyle gözüküyor ki, bir ruh kardeşi bulmuştu." demiş Ferit Edgü. Şimdi de Tezer in gözlerinden bakalım Walser e; Kentten kente yürümüş, çevreye uymadığı için son 23 yılını tımarhanede geçirmiş, parasını da uşaklıkla kazanmış, biraz Dostoyevskivari bir yazar... Yer yer çok güçlü, yer yer... Özellikle kadınlar konusunda yazmak istediğinde biraz naif, çünkü romanlarından birinde bir erkekle yattığını söylüyor. Bilmiyorum, zaman zaman düşünüyorum da, homoseksüelliğin bugünkü kadar açılamamış olması mı Kafka ya, Pavese ye, Walser e bu denli acı çektirdi diyorum. Kimseye dilemezdim ben olmayı ancak ben katlanabilirim kendime. Bu kadar bilmek, bu kadar görmek ve hiçbir şey hakkında, hiçbir şey söylememek. (Şiir: Robert Walser, Çev: Esen Tezel) Walser, 1933 te akıl hastanesine yatırıldığında I have come here to be mad, not to write. (Buraya delirdiğim için geldim, yazmak için değil) diyerek yazmayı bıraktığını belirtir. Ancak Walser bu sözünü unutmuş olacak ki, odasında 1 mm lik harflerle yazılmış 500 sayfalık el yazısı bulunur. (Yazılar o kadar küçüktür ki 10 puntoyla 150 sayfa tutan bir yazı, Walser in el yazısıyla 24 sayfadır. Tüm yazıların çözülmesi 16 yıl sürmüş ve Suhrkamp Yayınevi tarafından altı cilt halinde basılmıştır.) (Yardımcı, Robert Walser, Can Yayınları, Çev: Cemal Ener, 280 s.)

6 6 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Yoksulluğun dost yüzleri nde DAMLA YAZICI yağmalanan bellekler Kaynak Yayınları, Latin Amerika üzerine bir Türk gezginci tarafından yapılmış en kapsamlı gezinin kitabını Yakılan Bellekler adıyla yayımladı. Kitabın gezgincisi ve yazarı Buket Şahin, Köy Enstitülü bir öykücünün kızı olarak Malatya da dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencilik yıllarında ilk yurtdışı gezilerini staj nedeniyle gittiği Avusturya ve İsviçre ye yaptı yılında Viyana da tanıştığı Meksikalı Aztek aktivist Xoko Gomora dan çok etkilendi ve Azteklerin Gerçek Tarihi kitabını Almancadan çevirdi yılında New York a giden ve 16 yıl boyunca orada yaşayan Şahin, Kızılderi kökenli, tarih öğretmeni Russell ile evlendi. Uzun yıllar, sanat-kültür vakfı Moon and Stars Project in yönetim kurulunda görev aldı, bir grup arkadaşıyla öykü atölye çalışmaları yaptı. New York, Baltimore, Las Vegas ve Los Angeles taki turizm fuarlarında görev aldı yılında, Guatemala da düzenlenen Dünya Maya Kongresi ne davetli olarak katıldı, Orta Amerika ülkelerini gezdi. İzlenimlerini Yaşayan Maya /Güneş Kadınları başlıkları altında farklı sanat kurumlarında sundu, sergiledi. Travel Channel, CBS, MTV UK ve BBC kanalları için Türkiye yi tanıtan belgesel çekimlerinde araştırmacı ve mihmandar olarak çalıştı. Cumhuriyet gazetesinde Sömürü Düzeni üzerine yazı dizileri ve röportajlar yayınladı. Eduardo Galeano, William Engdahl, Andre Vltchek, Eva Golinger gibi önemli şahsiyetlerle röportajlar yaptı. Geçtiğimiz sene Hürriyet gazetesinde yayınlanan ve tutuklu gazetecilere dikkat çekilen Paul Auster röportajını hatırlarsınız. Ülkemiz ve uluslararası siyasi ve edebiyat çevrelerde büyük yankılar uyandırmıştı. Paul Auster ile o röportajı yapan Buket Şahin di yılında Peru ve Bolivya da İz TV için Kayıp İnka Kentlerinin İzinde adlı bir belgesel çekti. İstanbul un Kaybolan Çingene Mahalleleri, Kaybolan Bellek, Kentsel Bölüşüm adlı foto belgeselini 2009 yılında Helsinki, 2010 yılında Lizbon da düzenlenen Gypsy Lore Society: Dünya Çingene Sempozyumu nda ve Romanya daki İRAF festivali nde sunan Şahin, 50`den fazla ülke gezdi ve fotoğraflarla bu gezilerini belgeledi. Yazarın Latin Amerika gezisi üzerine çıkardığı kitabı Yakılan Bellekler üzerine kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik. Sunay Akın kitabınızın önsözünde Kibele nin kızı Latin Amerika nın ezilen halklarına süt taşıyor. Buket Şahin, bir gezgin ya da gazeteci değil, çağımızın yaşayan gerçek bir Coğrafyacısıdır. İlk kez ülkemizden bir yazar, Orta ve Güney Buket ahin Amerika ülkelerini bu denli derinliğine keşfederek yazıyor... diyor. Nasıl başladı Latin Amerika ya olan ilginiz? 1987 yılında staj için gittiğim Viyana da Aztek aktivist Xokonosctletl Gomora yla tanışmış, bana hediye ettiği Azteklilerin Gerçek Tarihi kitabını Almancadan çevirmiş, çok etkilenmiştim. Daha ilkokul yaşlarımda, babam elime Samed Behrengi, Saint Exupery, Aziz Nesin, Orhan Kemal gibi yazarların kitaplarını verdi. Edebiyat ve sinema konuşulan, çok değerli insanların evimizi ziyaret ettiği bir dönemde geçti çocukluk yıllarım. İkinci kuşak bir Türkmen yörük kızı olarak bir doğa bilgini ve Torosların son yörüklerinden şaman babaannemin gözüyle görmeye çalıştım o uzak coğrafyalardaki kadınların yaşamlarını. Anadolumuzu karış karış gezmeye çalıştım. Çocukluk yıllarımda her yaz gittiğimiz Mersin in 1600 m. yükseklikteki köyümüz Arslanköy de yörük kadınların çalışkan, üretken hallerine ama bir o kadar ezildiklerine tanık oldum. Asya tipi üretim tarzı vardı o zamanlar. Okuma yazması olmayan, hep ineğin yanında veya elinde eğirteciyle gördüğüm babaannem bir bilge kadındı: İnsan verdikçe zenginleşir, derdi hep. Saati sorduğumda dağın gözü dediği, torosların eteğindeki şaymana mağarasına bakar Oğuz Türkçesi bir şeyler söylerdi. Bir anlam veremezdim çocuk aklımla. Toros yörüklerinin yurtsuz yörük ölülerine imgelediği makam, sıra ve utku taşlarına Machu Picchu daki İnka izleği yolunda rastladım. MezoAsya dan Mezopotamya ve Mezoamerika ya ortak şaman (s)imgelerin izini sürdüm. İllimanı dağı olsun, And Dağları olsun, Atlas Dağları olsun veya Guatemala nın yüksek Bir ülkeye yap lan gezinin önce o ülkenin edebiyat n okumakla ba lad na inand m hep. 20 y ld r Latin Amerika ya yapt m gezilerin notlar ve Latin yazarlar n efsane yaz tlar yla harmanlad m bu kitab yazmak, gezgin belle imle tarihsel bir sohbet oldu benim için yaylalarındaki yaşayan Maya köyleri, MezoAsya daki kaya mezarları, Van bölgesindeki ahlat yazıttaşları olsun ortak şaman (s)imgeler beni çok etkiledi. Ortak paydalar taşıyan töre bulguları ve tapım görmüş kültürel şifreler aynı. Yoksulluğun yüzleri dosttur. EDEB YAT VE CO RAFYA Kitabın bütününü okuduğumuzda, Latin Edebiyatı ve bazen Latin sineması öne çıkıyor ve kitaba zenginlik katıyor. Bir ülkeye yapılan gezinin önce o ülkenin edebiyatını okumakla başladığına inandım hep. 20 yıldır Latin Amerika ya yaptığım gezilerin notları ve Latin yazarların efsane yazıtlarıyla harmanladığım bu kitabı yazmak, gezgin belleğimle tarihsel bir sohbet oldu benim için. Edebiyat ve sinema konuşulan, 14 bin kitaplık bir evde büyüdüm. Ziyaret ettiğim Latin ülkelerde, yazarın dili, mekanı, coğrafyasını ihanet etmeden aktaran yazarlara yer verdim. Uygarlık, özgürlük sözcüğünü ağızlarından hiç düşürmeyen, eşitlik ten asla söz etmeyen, yok edici batılı emperyalistlere karşı, ezilmiş, hor görülmüş, belleği yakılmış yerel halkların safında yer alan edebiyatçılar bunlar. Yoksulların unutulan, unutturulan tarihini, yakılan belleklerini beyaz perdeye ve beyaz sayfalara aktaran yazarlar ve sinemacılar. Sömürge soygununda kılıç ve haç yan yana, omuz omuza yürümüştür hep diyen Galeano yu okumadan Latin Amerika nın tarihini anlayamazsınız. Jorge Amado yu okumadan Brezilya yı, Maya kökenli Asturias ı okumadan Guatemala yı, Borges veya Cortazar ı okumadan Arjantin i, Marquez i okumadan Kolombiya efsanelerini, B. Traven ve Octavio Paz ı okumadan Meksika yı, Guillen i okumadan Küba yı, Romain i okumadan Haiti yi gördüm diyemezsiniz. Yaşar Kemal i okumadan Çukurova yı gördüm diyebilir misiniz? Ülkemizin gerçek tarihini, mertlik ve mücadele destanlarını epik bir dille aktaran Nazım Hikmet, Ahmed Arif şiirlerini okumamız gibi... Çarlık döneminin Rus burjuvazisini Tolstoy ve Turgenyev den, sıradan Rus köylülerini Dostoyevski ve Gorki den okumamız gibi. GALEANO LE SOHBET Kitabınızda, son 20 yıldır ziyaret ettiğiniz 17 Latin ülkesini anlatıyorsunuz. Emperyalizmin en tüyler ürpertici tarihi Haiti ve Bolivya bölümlerinde anlatılıyor. Latin Amerika nın her ülkesinde, vahşi kapitalizme ve neoliberalizme karşı direnen popüler kitle mücadeleleriyle ulusalcı sola dönüşüme tanık oldum sevinçle. Özgürlüğümüz direnişimizdir diyen toprak yüzlü güneş kadınlarıyla yürüdüm kolkola. Efsane yazar Eduardo Galeano ile Uruguay da yaptığım söyleşide, kendisine ülkemin kesik damarlarını anlattım. ABD, yüzyıldır emperyalist müdahaleleri, kültür, din ve medya sömürüsüyle arka bahçesi gördüğü Latin Amerika nın belleğini yok etmiş. Kurtarmak, özgürleştirmek, demokratikleştirmek adına açılan savaşlar! Savaşlar yalan söyleyerek yapılır! Latin Amerika da toprak ana uyanırken, yorgun Mezopotamya çok kültürlülük adlı uygarlık düşünü toprağa veriyor. Muska kültürüne teslim edilen Atatürk Cumhuriyeti akıl ve bilim yolunu hızla terk ederken, Latin Amerika ulusları yok edici kültür, din ve medya emperyalizmine karşı Bolivarcı çatı altında birleşiyor. Atatürk ün akılcı

7 Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 7 devrimlerinde birleşmek için çıkarılacak çok ders var Zira, Latin Amerika ve Türkiye nin açık ve kesik damarları örtüşüyor Haklısınız, emperyalizmin en vahşi örneklerinden biri Haiti dir. Şeker adasından kolera adasına dönüşen Haiti de beyaz lanet devam ediyor. Galeano ile Montevideo buluşmamızda, Haiti deki depremi konuşurken depremden beter sömürüyü şöyle özetlemişti: Ne yediğine değil ne yemesi gerektiğine karar verilen bu ülkelerden en trajik ve yoksullaştırılmış ülke Haiti dir. Fransız krallığının incisi ve zengin kolonisiydi Haiti. Her şey şeker üzerine odaklanmıştı. Şeker ekonomisi zenginlik demekti. Toprak ağaları, köle gücünü çalıştıran yabancılar, Fransızlar şekerin kutsal sunağına insanları kurban ediyorlardı. Şeker toprağı mahvediyor, yok ediyordu. Sonsuz şeker tarlaları ve çiftliklerin mono kültürlülüğü ülkeyi gölgesizliğe ve sınırsızlığa terk ediyordu. Çünkü sadece şekere odaklanan ekonomi, ormanları ve su kaynaklarını öldürdü. Amerika kıtasının özgürlüğe kavuşmuş, köleliğe son vermiş, ilk kez kolonyal özgürlüğünü ilan etmiş tek ülkesiydi Haiti. ABD değildir. ABD ingiliz kolonyal gücünden çok sonra kurtulmuştur. Köle sahibi Thomas Jefferson, özgürlüğüyle kötü örnek olan bu adaya vebanın mübah olduğunu söylemiştir. Fakat bu şeker üretiminin mahvettiği sömürü devrime ağır bir miras bırakmıştır. Yıllar sefaletten sefalete, diktatörlükten diktatörlüğe geçtikten sonra sömürü yerini pirince bıraktı. Yerli halkı doyurmak için resmi önlemler alındı. Bu kez de IMF ve Dünya Bankası eksperleri gereken önlemleri kaldırdı. Sonuçta Haiti nin pirinç tarlalarında çalışan köylüler dilenci oldular. Çıplak bırakılan ülkeden kaçarken Karayip denizinde köpek balıklarına yem oldular. Son deprem Haiti nin ilk mahvoluşu değildir, ilk mahvoluşu Fransa nın sömürgeciliği sırasında olmuştur ve özgürlüğünü ilan etme küstahlığını gösterdiği için Fransa ya 150 yıl boyunca haraç ödemek zorunda kalmıştır. Heyecanla Galeano nun sözünü keserek araya girmiş: Bugün aynı Fransa, Haiti den özgürlük vergisi almaya devam eden Fransa, üçüncü dünya ülkelerine, ülkem Türkiye de dahil, özgürlük dersleri vermeye kalkıyor demiştim. Galeano gülümseyerek, kaldığı yerden şöyle devam etmişti: Bağımsızlık günahı, gurur günahıdır 150 yıl ödetilen. Beyaz lanettir bu yerlilerin ağzında. Haiti nin kendi topraklarına istediği tahılı ekmesi yasaklanır. Borçları ile topraklarının, yani ülkenin yeni sahibi IMF ve Dünya Bankası pirinç ekimini de yasaklar ve Haiti pirinci, ABD den ithal etmek zorunda kalır. Bugün Haiti nin kendi üretimini koruma hakkı yoktur, ABD istediğini üretme hakkına sahiptir. Çünkü herşeyin sahibidir, IMF eksperlerinin de sahibidir ve Dünya Bankası zaten ABD nin özel mülküdür. Kim yemeğini yediği tabağa karşı konuşmak ister ki?! Öte yandan, Bolivya nın güneyindeki Potosi kentinde insan yiyen dağ Cerro Rico daki din sömürüsünü anlatıyorum. Yüzyıllar boyunca sadece Bolivya nın değil, tüm Latin Amerika nın altını, gümüşü, nitratı, kauçuğu, bakırı, petrolü yağmalandı: belleğine de el konuldu. Bir belleği olmasını engelleyenler onu daha baştan belleğini yitirmeye mahkum ettiler. Yağmalanan belleğin en belirgin ve acı özetidir Potosi den günümüze kalan! İspanyol kralının din soytarıları, görkemlerinin bulanık anısıyla saray ve tapınakların yıkıntılarını bıraktı arkasında. Bir de... milyonlarca İnka yerli ölüsü! Latin Amerika nın ilk yerli başbakanı Evo Morales, içinden geldiği İnka halkına şöyle konuşmuştu: Özgürlüğümüz direnişimizdir de Bolivya nın kuruluşuna hiçbir yerli kabul edilmemisti. ABD de dahil Kuzey, Orta ve Güney Amerika kıtasında da durum böyleydi. Bu yüzden bizim ülkelerimiz baştan yanlış doğmuştu! Amerika kıtasının gerçek sahibi olmayan azınlık beyazları, ilk anayasalarında biz kızılderilileri, yerli halkları, kadınları, zencileri ve yoksulları asla insandan saymadılar. Morales, sık sık esas olarak doğa ile dengeli ve birlikte yaşamayı ifade eden yeryüzü ve bereket tanrıçası Pachamama dan yani Toprak Ana dan söz ediyor ve şöyle diyordu: pachamama yı savunmak için mutlaka herşeyi naturalize etmek gerekir. Naturalizasyon demek toprak ananın yaşamını sürdürmesi demektir. Batının kültürüne karşı, ölümün kültürüne karşı yerli kültürünü, yaşam kültürünü biz inşa edeceğiz. Yerli hareketi kapitalizmle birleşmek istemiyor. Yaşamak istiyor. Sorumlulukla dayanışma ilişkileri içerisinde yaşamak istiyor. Eşitlik istiyor ki bu insanlığın temelidir bizce. Yoksul bıraktırılmışlığına ve eğitimsizliğine karşın Özgürlüğümüz Direnişimizdir! diyerek Morales in izinde yürüyen, çağdaş pachamamalara, direnen cesur İnka kadınlarına ve günümüz İnka ruhunun uyanışına bütün dünya gibi ben de tanıklık ettim ve hüzünlü ama umutlu ayrıldım Bolivya ülkesinden. Toroslu göçer beyanalarımın ve gök-çadırlıların selamını yüreğimde götürmenin o ifade edilemez sevinciyle Sözlerimi yine Galeano nun sözleriyle tamamlamak isterim: Dünya da milyonlarca dönüm boş topraklar ve milyonlarca aç ve işsiz insanlar; nedeni, birkaç tapu ve birkaç kurşun Brezilya da gelişen Topraksızlar hareketi MST yi sizden dinleyelim. MST, Neoliberalizme Direnen Topraksız Kır İşçileri Hareketi dir li yılların sonuna gelindiğinde Brezilya nın bereketli toprakları bir avuç toprak ağasının elindedir. ABD nin desteklediği diktatörler ve toprakları işgal eden ABD nin uluslararası şirketleri kanserli hücre gibi her yere bulaşırlar. Latin Amerika nın bu en büyük ülkesinin toprakları kızgınlaşır, topraksız köylüleri öfkelenir. Günde ortalama 1000 çocuğun açlıktan öldüğü Brezilya topraklarındaki sömürüye ABD sermayeli şirketler; utanmadan Brezilya mucizesi adını koyarlar. Toprak reformu olmadan demokrasi olmaz, Mucize değil, Brezilya Vebası sloganlarıyla, dünyanın en önemli devrimci halk hareketlerinden biri gerçekleşir ve geniş kenarlı toprak ağalarının toprakları işgal edilir, MST: Topraksız Kır İşçileri Hareketi, ilk olarak 7 Ekim 1979 yılında Macali yi işgal eder. Güney de Mato Grosso ve São Paulo da da eşzamanlı toprak işgali başlar dan bu yana tam 33 yıldır devam eden MST Hareketi süresince, Belçika ve hatta, Danimarka dan büyük ölçekte toprak işgal etmiş, 3 milyon insan bu topraksız işçi hareketi sayesinde toprağa kavuşmuştur. Topraksız İnsanların Toplumsal Hareketi olan MST yi anlatırken, Brezilya da 1979 yılında patlak veren ilk toprak işgalinden 4 sene önce 1975 yılında Andırın ağalarının topraklarını işgal eden Çukurova Sarıbahçe köylülerine de gönderme yaptım. Yine kitapta, Latin Amerika da emperyalizme direnen patronsuzlar ve Arjantin deki barikatçılar ve kartoncular hareketleri de yer alıyor. Geçen kış ziyaret ettiğiniz Venezuela yı her yönden inceliyor ve Başbakan Chavez in mücadelesini tarihsel olarak aktarıyorsunuz. Chavez in danışmanlarından Eva Golinger ile yaptığınız röportaj da yer alıyor. Neler oluyor Bolivar ın ülkesinde? And Dağları nın yamacındaki küçük bir çiftçi köyü Sabaneta da, palmiyeden bozma kerpiç bir kulübede doğar Hugo Chavez yılında öldürülen isyancıların lideri Pedro Perez Delgado nun torunudur. Dedesi, 19. yüzyıl ortasında, toprak ve özgürlük için isyan bayrağı çektiren efsane kahraman Ezequiel Zamora nın köylü ordusunda yer alır. Zamora, Bolivar a ihanet eden ve ideallerini ayaklar altına alan oligarşiye karşı arasında büyük bir köylü ve yerli isyanına komuta eder. Yoksul bir ögretmen anne babanın altı çocuğundan biri olan 1954 doğumlu melez Chavez : Babamın kökleri yerli, kanında Afrika ve mücadele var. Bundan gurur duyuyorum. Yerli olmak halkımın en derin ve gerçek köklerinin bir parçası olmaktır benim için, der. Askeri Akademi deki öğrencilik yıllarında Chavez sürekli Simon Bolivar ın öğretilerini ve toplumsal gerçekçi edebiyatçıları okur, bilinçlenir. Chavez ve birkaç sınıf arkadaşı Bolivar ın öğretilerinden esinlenerek Bolivarizm kaynaklı ulusalcı-sol bir doktrin geliştirirler ve ilkelerinin ana öğretisi olan antiemperyalizmden yola çıkarak devrimci mirasına hayatını adar. Bağımsızlık, eşitlik ve Latin Amerika nın birliği için savaşan devrimci Bolivar ın ilkelerini savunmaya ve yeniden hayata geçirmeye and içer genç teğmen Chavez! Emperyalizmin dayattığı neo-liberal politikaların karşısına sosyal devlet anlayışıyla çıkan Chávez, 2011 yılında Bolivar ın Birleşik Latin Amerika Projesi CELAC ı hayata geçirir ve 33 Latin ülkesi Bolivar ın birleştirici ütopyasının altında birleşir.. Günümüz Mezopotamya topraklarına baktığımızda aynı ütopyayı Suriye, Türkiye ve İran için düşünmek ne kadar bir ütopya olur? (Yakılan Bellekler, Buket Şahin, Kaynak Yayınları, 370 s.)

8 8 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP CENK ÖZDAĞ Saf beyin nand n z ey, gördü ünüz eydir. Etiket davran t r. Teori, verileri kal ba döker. Kavramlar, alg lar belirler. nanca ba l gerçekçilik budur Yılmaz Erdoğan ın yazıp yönettiği Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü? adlı oyunda Gülseren adlı karakteri canlandıran Demet Akbağ, İslamcı eniştesiyle komünist dayısının tartışmasını insanların düşünceleri seçtikten sonra anlamaya koyulduklarını söyleyerek eleştirir. Yılmaz Erdoğan, siyasi düşüncelerin anlaşılmaları ile seçilmeleri arasındaki ilişkinin tersliğine alaylı bir yolla değinir. Gülseren, ideolojiler üstü bir akılla bu durumu gülünç bir yolla dile getirir. Kişilerin siyasi, dini ve ideolojik seçimlerinin esasında bir seçim olmaktan ziyade koşullanmalarının sonucu olduğu vurgulanır. Benzer eleştiriler semavi olduğu iddia edilen dinlerin cennet vaadlerine yöneltilmiştir. Kişiyi dünyaya getiren ailenin inançlarının ve çevrenin belirleyiciliği birçok defa hak dini olduğu iddia edilen dinin öğrenilmesinin önünde bir engel olarak görülür. Bu eleştiriler gerçekliğin bir yönüne işaret etmeleri bakımından işlevseldir. Öğrenme psikolojisi alanında küçük çaplı bir okuma tüm bilgilerin birer koşullanma sonucu olduğu kanısını uyandırır insanda. Kişi doğduğu ortamda, ailesinden ve çevresinden duyduklarıyla koşullanır ve kendi anlayışı olarak içselleştirdiği bir kanaatlar toplamını çoktan benimsemiş olur. İşin ilginç yanı, aynı kişinin öğrenme psikolojisi, eleştirel felsefe ve bilişsel bilimler gibi çeşitli alanlar aracılığıyla bu koşullamanın etkilerini, mekanizmasını ve dayandığı nörolojik ve evrimsel temelleri kavramaya yetenekli olmasıdır. Böylesi bir bilgiler kümesi kişinin inançlarını sorgulamasına ve yeniden temellendirmesine olanak sağlayabilir. NANÇ B L MDE DE MEVCUTTUR Michael Shermer kuşkucu bir biliminsanı kimliğiyle kaleme aldığı İnanan Beyin adlı eserinde işte tam da bu olguyu masaya yatırıyor. Bilimi savunanların çoğunun nazarında boş inanç, ahmaklık olarak beliren türlü inançların bilimle uğraşan insanların da sahip olduğu türden inançlarla bir ortaklık taşıdığını iddia eden Michael Shermer Bilimcilerin, sözgelimi ışığın bir parçacık mı, yoksa bir dalga mı olduğunu açıklamak için kullandıkları farklı fizik ve kozmolojik modelleri de birer inançtır, (s.18) diyor. Türkçe de inanç ve iman sözcükleri sıklıkla birbirinin yerine kullanılmaktadır. Oysa İngilizcede, özellikle de felsefe yazınında, inanç sözcüğü Türkçe iman sözcüğündeki denli ruhani çağrışımlarla sınırlı değildir. Benzer bir kavramsallaştırma Antik Yunan felsefesine dek götürülebilir. Platon un felsefesinde bilginin karşısına konutlanan doxa (doksa diye okunur - yani görüş, inanç) ruhani, dinsel çağrışımları da içine alacak şekilde kullanılır. Tartışmanın can alıcı yanı bilgi ile inancın (doksa nın) arasındaki farka odaklanmaktır. Bilgi kuramı alanında, özellikle Gettier in işaret ettiği sorunu bünyesinde barındıran, bilgi tanımı tartışılmaktadır. Gettier, bilginin Platon daki tanımını sorguluyor. Bu tanıma göre bilgi, temellendirilmiş ve doğru olan inançtır. Dolayısıyla, inanç ile bilgi arasında görünen ayrımın dayandığı ölçütler temellendirme ve doğruluktur. Nesnelliğin dolaysız bir biçimde algılanmasına ilişkin eleştirilere uyarsak doğruluk un bir hayli tartışma yaratan bir kavram olduğunu görebiliriz. Öte yandan, temellendirme kavramı genellikle eleştirilerin ve dikkatlerin arasından kolaylıkla gözden kaçmaktadır. TEMELLEND RME M? YOKSA, KURGULAMA MI? Shermer in inancı çözümlemesinde kavramsallaştırdığı haliyle bizim genellikle temellendirme dediğimiz şey, inancımızı benimsedikten sonra rasyonalleşme süreciyle geriye bakarak yapılan bir kurgulamadır. Dolayısıyla, gerçeklik diye andıklarımız, Shermer e göre belirli inançlara dayanan kuramsal bir yaklaşımda beliren deneyimlerdir. Bu tam da Shermer in inanca bağlı gerçekçilik dediği düşüncedir: İnandığınız şey, gördüğünüz şeydir. Etiket davranıştır. Teori, verileri kalıba döker. Kavramlar, algıları belirler. İnanca bağlı gerçekçilik budur. (s. 16). Yazar, eserine üç öyküyle başlıyor. Bunlardan ilki bir sanrıya kapılıp delicesine bağlandığı bir inanca kendini kaptıran bir duvarcıya dair; ikincisi, saygın bir biliminsanının benzer bir deneyim sonrasında ateistlikten hıristiyanlığa geçişine dair; üçüncüsüyse, yazarın bu iki öykü sonrasında kendi tutumunu özetleyen bir kuşkuculuk öyküsü. Söz konusu öykülerde, yazar, deliliğin sınırlarını, deneyimin kendini doğrulayan niteliğini ve tüm bunlara karşı bizleri koruyabilecek bir kuşkucu tipini ele alıyor. Genel kanının aksine, akıllı insanların şaşmalarının ya da bize şaşmaz görünmelerine karşı ne ölçüde iyi kurgucular olabildiklerini anlatıyor: Akıllı insanlar saçma şeylere inanırlar; çünkü akıl dışı sebeplerle vardıkları inançları savunmada hünerli olurlar. (s. 33). Üçüncü öyküde (Bir Kuşkucunun Yolculuğu), sözü geçen deneyimlerin, sanrıların veya bunlardan büsbütün daha seküler görünen inançların özsel doğası ve bilimsel temeli ele alınıyor. Yazarın yaklaşımını özetleyebilmek için önce kısa bir açıklama: Batıl inanç vakalarını dikkatle incelersek, her seferinde olayların tersten kurgulandığını görebiliriz. Gündelik konuşmadan bir örneği ele alalım. Telefonu açan kişi arayana şunu demiş olsun: Senin aradığını hissetmiştim. Bu durumlara ilişkin istatistiksel bir bilgimiz olmadığından ya da böylesi bir bilgi dikkate alınmadığından, dahası arayanların arama sıklıklarına ve sayısına ilişkin bir bilgimiz olmadığından bu sezgisel cümle açıklanamaz görünür. Oysa, bu tür cümleler telefon açılmadan önce bir kağıda yazılmış olsa sezgisel anın büyüsü birçok defa bozulma şansına erişmiş olabilirdi. Yazar bu gibi durumlara yalın bir açıklama getiriyor: Beynimizin korteksinde nörologların sol yarı küre yorumcusu adını verdiği bir sinir şebekesi vardır. Bu şebeke, bir anlamda beynin öykü anlatma aygıtıdır; olayları yeniden kurgulayarak bir mantık sırasına koyar ve birbirine örerek akla uygun gelecek anlamlı bir öyküye dönüştürür. (s. 35). Burada geçen akla uygunluk a dikkat edelim. Söz konusu durumlarda yaygın kanaatlere uyan her türden kabul akla gelebilir. Kitapta da geniş bir biçimde yer verilen istatistiklere bakarsak dünyanın dört bir yanında kabul gören UFO lar, şeytan girme, ruh göçü gibi fenomenler (görüngüler) sözü edilen akla dahildir. Nedensellik bağının kurgulandığı biçimler kişinin çevresinden duyduğu her türden zırvaya açıktır. Öte yandan, yazar, bilimsellikle yukarıda örneklenen zırvalara inanç arasında net bir ayrım koyuyor. Benimsediği gerçeklik anlayışına, gündelik gerçeklik algımıza ve ihtiyaçlarımıza, uymakta başarı gösteren bilimsel bulgularla kurgulanan gerçekliğin diğerlerinden üstün olduğu konusunda yazar açısından kuşkuya yer yok. Elbette bu gerçeklik betimlemesinin de yanlışlanabilmesi ya da geliştirilebilmesi mümkündür. KALIPSAL-YAKLA IM VE EVR M Yazar, insanların sözü edilen türden akıl yürütmelerinin evrimsel dayanağını serimleyerek tartışmayı derinleştiriyor. İnsanın kalıpsal yaklaşımına işaret ederek bu evrimsel gelişimi belirli bir kuram kapsamında açıklamaya girişiyor: Kalıpsal-yaklaşım kalıplar arayıp bulma, noktaları birbirine bağlama, A ve B arasında bağlantı kurma sürecidir... Bu düpedüz çağrışımla öğrenmedir ve bütün hayvanlar aynı şeyi yapar. Evrim çok yavaş bir seyir izlediğinde, canlıların sürekli değişen ortamlara uyum sağlama yolu budur. (s. 61). Kalıpsal-yaklaşım sayesinde gizil bir tehlike durumunda (ormanda karşılaştığımız çalılardan ses gelmesinden irktiğimizdeki gibi) bu tehlikenin varlığına inanabiliriz ya da aldırmadan yolumuza devam edebiliriz. Bu türden bir tehlikenin gerçekleşmesi durumunda canlının ölmesi söz konusu olabildiğinden evrimsel doğal seçilimin sonucunda zamanla bu tür durumları önceden tehlikenin varlığının kanıtı olarak gören kalıpsal-yaklaşımı benimseyen canlı varlığını sürdürürken, bu duruma aldırış etmeyenin yaşamda kalma olasılığı azalmaktadır. Dolayısıyla sağ kalma ve üreme dürtülerimiz bizi böylesi inançlara yöneltir. Sağ kalmak ve üremek açısından bağlantılar kurmak zorunda olmamız nedeniyle, doğal seçilim bütün bağlantı kurma stratejilerini, hatta yanlış pozitiflerle [gerçekte var olmayan durumlara inanmamızla] sonuçlananları da yeğ tutmuştur [hatalı inanç böylesi durumlarda bir zarar getirmezken, hatalı bir inançsızlık ölüme yol açabilecektir]. Bu evrim perspektifiyle, insanların saçma olmayan şeylere inama gereğinden dolayı, saçma şeylere inandığını artık anlayabiliriz. (s. 63). Yazar, eserde, kalıpsal-yaklaşımın evrimini ve mekanizmalarını popüler bir bilim kitabı çerçevesinde olabildiğince ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Bununla da kalmıyor, farklı inanç türlerini çeşitli vakalar üzerinden ele alıyor. İnançların sıklıkla doğrulanmalarının (ya da sürekli doğrulanıyormuş gibi görünmelerinin) dayanakları insanların çeşitli eğilimleri üzerinden açıklanıyor. Yazarın benimsediği felsefi düzlem ve kuramsal yaklaşım buraya kadar anlatılanlardan, sanırım, açığa çıkmıştır. Yazarın serimlediği olgular ve ortaya koyduğu açıklamalar felsefe açısından oldukça kışkırtıcı. (İnanan Beyin, Michael Shermer, Alfa Yayıncılık, Çev: Nurettin Elhüseyni, 436 s.)

9 BABİL BALIĞI Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 9 Spinoza ya uyanan estetik rüyası M. SALİH KURT mustafa.salih.kurt@gmail.com John Berger Yalnızca güzelliği keşfetmek için yaşarız. Geride kalan her şey bir bekleyiş halidir. Halil Cibran, Kum ve Köpük Esasında bu John Berger e köşede ikinci kez yer verişimiz olacak. Ancak daha önce üstünde durduğumuz konu gereği, Berger in Kral romanıyla, Paul Auster ın Timbuktu romanını ve Andrew O Hagan ın Maf romanını karşılaştırmış, Berger in eserinin neden pek çok benzerinin üzerinde ve çağının ötesinde bir roman olduğuna kısaca değinebilmiştik (bkz. 28 Eylül 2012 tarihli Köpekler ve Efendileri başlıklı yazı). Metis Yayınları nın dilimize kazandırdığı Bento nun Eskiz Defteri kitabıyla çağımızın sayılı aydınından biri olan Berger i daha geniş çerçevede tekrar işleme şansına sahibiz. BERGER DE EYLEM, FORM VE ESTET K Kariyerine ressam olarak başlayan, 1926 doğumlu İngiliz yazar John Berger in sanat eleştirmeni, romancı, şair ve ressam olarak devam eden, birden fazla alana yayılan aydınlığı, yeni keşifler yapmaya ne yazık ki biraz sırtı dönük olan ülkemiz okurunu da cezbetmiş ve yıllar boyunca ülkemizde de kendisine has bir okur kitlesini oluşturmuştur. Elbette birazdan bahsedeceğim ciddiyet taşıyan ve nitelikli okuru da ilgilendiren bilgilerin dışında, Berger in yaşam tarzına, siyasi duruşuna ve Türkiye ile ilişkilerine dair belirli doneler de Berger in ülkemizde de bu kadar tanınmasına ve sevilmesine yardımcı olmuştur. İngiliz hayat tarzından tiksindiğini belirterek Fransız Alpleri ndeki bir köye yerleşerek hayatını devam ettirmesi, Irak savaşına ve Filistin sorununa karşı duruşu ve söylevleri, Avrupa daki Türk işçilerini de konu edinen Yedinci Adam (Agora Kitaplığı, 2011, Jean Mohr ile birlikte) kitabı, Türk entelektüellerle arasındaki dostluk (ayrıca bkz. Selçuk Demirel ile hazırladığı Katarakt - Yapı Kredi Yayınları, 2011), aralarında Nazım Hikmet in de bulunduğu pek çok yazar ve sanatçımız hakkında kaleme aldığı yazılar, hepsi ama hepsi, Berger i değerli bir aydın yapan şeyler değil, aksine zaten değerli olan bir yazara daha fazla değer katan şeylerdir. Yıllar önce Zamanımızın Bir Ressamı (Adam Yayınları, 2000) kitabıyla (sürgündeki Macar bir ressam olan Lavin i ve onun günlüğünü keşfeden sanat eleştirmenini konu edinir, barındırdığı gerçekçi ve politik detaylar nedeniyle yayınlandığı dönemde okurların çoğu öyküyü gerçek sanmıştır, oysaki Lavin kurgu karakterdir) tanıdığım, diğer kitaplarını daha fazla vakit kaybetmeden okuduğum ve Kral: Bir Sokak Hikâyesi (Metis Yayınları, 2001) romanıyla birlikte kendi adıma çağımızın en önemli yazarlarından biri olarak gördüğüm Berger in eserlerinin öneminin birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir: eylem, form ve estetik. Berger in gerek kurgu gerek kurgu dışı kitaplarında (unutmadan dilimize pek çok kitabının tercüme edilmiş olduğunu ve yine bunların arasında bir hayli fazla sayıda kitabının da baskısının tükenmiş olduğunu, yeni baskılarının raflara dönmesi dileğiyle hatırlatalım) göze çarpan şeylerden ilki harekettir. Kitapları gerek kurgusunun gerek iletişiminin içinde sürekli hareket ve ulaşmak gayretindedir. Geriye dönük hareketler çok az bulunur. Güdülenen ve/veya güdülendirilen amaçta, kurgu veya iletişim içinde bir sallantı yaratmaktan çok okurun elini ve zihnini kavrama gayreti hâkimdir. Yazını, izleği takip eden okurun imge lemek ve gözlemlemek üzere durduğu düş planının yakınında ve farkında hareket eder. Bunun sonucunda da okura bir şeyi göstermeye çabalamak yerine okurun baktığı yerde olmayı tercih eden bir duruş söz konusudur. Bu anlamda yazı planındaki değişim iki yönlüdür: Kitabında okura doğrulttuğu sahne/gözlem/plan/olay/olgu yu içeren bir başka gözlemleyen göz ile okurun bu doğrultuya itkisine neden olan yalın göz. Bu nedenledir ki Berger in yazını okurla yolculuk edebilme şansına da sahiptir. Gerek paragraflar, gerek sayfalar arasındaki sessizliklerin bilinçli şekilde okura bırakıldığı (buradaki önermenin somut hale dönüştüğü kitapları da mevcuttur), bu sayede hareketi sağlamanın aynı zamanda teşvik edildiği de gözlemlenir. Kitaplarının eylem oluşturmaya yönelik amaçlar taşıdığına dair çıkarımlar yazarın kendisi bu yönde beyan vermedikçe ancak spekülatif olabilir. Fakat değişmeyen şey, yazınının eyleme yol açabildiği gerçeğidir. Özellikle çok bilinen eserlerinden biri olan Görme Biçimleri (1972), sanat eleştirisine kattığı yeni bakış açılarının yanında görsel e yönelik fikirleriyle de önemli bir örnektir. Reklâmcılık, grafik tasarım ve görsel iletişim alanlarında uğraşanların neredeyse ezbere bildiği kitabı, aynı zamanda üniversitelerin (ülkemiz dâhil) ilgili bölümlerinde okutulmaktadır. Kitabın akademik amaçlı bu yönü dışında aynı zamanda popüler kültür içerisinde feminizme yakınsanan pasajları sebebiyle de yazın-okur-eylem üçgeninde geniş bir yayılım alanı bulmuştur. DENEY M VE KE FETME Berger in bir diğer yanı yazınının formudur. Adeta kendini tekrar etmek istemeyen bir biçem kaçkınıdır. Her kitabında yeni bir şeyleri söylemeyi kendisine görev edinmiş görünmenin dışında kullandığı yapılar da olumlu anlamda yeni olma zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Yeni şeyler söyleme gayretinin haricinde, tam da bir ressam ve görsel sanatçıya yakışacak şekilde, yeni ifade ve gözlemleme yöntemleri geliştirme gayretindedir. Deneyselliği, kontrolünü kurgu dışına kaçırmadan elinde bulundurmayı sever. Kendisine 1972 yılında Booker ödülünü de kazandıran G. romanı (Metis Yayınları) deneyselliğini, deneyim kavramının izleğine yerleştirerek doruğa çıkarır. Deneyim ve keşfetme kavramı, bütün yazınının en genel meselesidir. Yeni tercüme edilen Bento nun Eskiz Defteri de (Metis Yayınları, Kasım, 2011) bu keşfetme kavramı üzerine güzel bir izlek örneği teşkil eder. Hollandalı filozof Baruch (Bento) Spinoza nın ( ) yaşarken hep yanında taşıdığı ve hiç bulunamamış eskiz defterini, filozofun gözlemlediği şeylere onun gözüyle bakabilme arzusuyla bulmayı hayal eden John Berger in, Spinoza dan önermeleri sunarak öykülerin içine ördüğü ve Spinoza nasıl çizerdi? sorusuyla çizimlerini aktardığı bir yapıya büründürür. Öykü anlatımı, çizim edimi, etik ve tarih üzerine fikir ve imgelerin arasında, yaratıcılık nereden kaynaklanıyor? ve neden yaratıyoruz? sorularına yönelik dağınık, sıralı olmayan argümanlar bulunur. Soruları kesinleyici sınırlarla cevaplamaz ve soruları daha çok keşfetmek eylemine yöneltici olarak sindirir. Yaratım sürecinin gizli argüman olarak bir keşfetme süreci olması, total kurgu ve yapı ile örtüşür. Marksist hümanizmden etkilendiği bilinen yazarın, hümanist bir tutkuyla felsefeyi gerçeklemesi farklı bir katmanda eşsiz bir keşfetme serüveni sunar. Estetik arayışı olarak da yorumlanabilecek bu ayrıştırma, yazarın genel anlamda estetiğe yönelik tutumuna karşı da ipuçları taşır. Susan Sontag, John Berger için şöyle der: D. H. Lawrence dan bu yana duysal dünyaya bu kadar dikkat eden bir yazar daha çıkmamıştır (yakında, zaman bulabilirsem, Sontag i de tekrar hatırlatmaya yönelik bir yazı yazmak mecburiyet oldu, köşedeki kitap tavsiyelerini dikkate alan okur için özellikle Agora Kitaplığı nın dilimize kazandırdığı Metafor Olarak Hastalık kitabı tavsiye olunur). John Berger in de Sontag hakkındaki övgü dolu sözleri, bir yandan birbirini ağırlayan misafirleri çağrıştırsa da Berger in duysal dünyaya yönelik kavramlar üzerine taşıyıcılığını daha az kılmaz. İhtilafı, eşi pek az bulunur estetik anlayışında saklıdır. Haftaya görüşmek dileğiyle, Bento nun Eskiz Defteri nden bir alıntıyla vedalaşalım: Geçmiş değersizleşti. Kişiliklerini, kimlik algılarını yitiren insanlar sonuçta kendilerini tanımlamak adına düşman arayıp buluyorlar. (Bento nun Eskiz Defteri, John Berger, Metis Yayınları, Çev: Beril Eyüboğlu, 176 s.)

10 10 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP SÖYLEŞİ AĞIR ROMAN IN YAZARI METİN KAÇAN: Argo, Türkçenin yan dilidir benim için Metin Kaçan Bence Türk halk argo dili seviyor. Sürekli geli en ya ayan bir dil çünkü. Zaman n jargonlar na ayak uyduruyor, kendini yeniliyor. Mesela yaz lm olan argo sözlüklerinden de anlayabiliriz bunu rahatl kla; jenerasyonlar n argolar farkl la yor. Bu neslin argo tabirleri, bir önceki nesle hitap etmeyebiliyor. nsanlar argonun geli imini takip etmekten keyif al yor ELİF ŞAHİN HAMİDİ elif.sahin@gmail.com Metin Kaçan ın oldukça büyük ilgi gören, çağdaş klasikler arasına dahil edilen, herhangi bir yazın kalıbına sığmayan kitabı Ağır Roman şimdilerde yine gündemde. Kaçan ın 1990 yılında yayımlanan bu eseri hem sinemaya uyarlandı hem müzikali yapıldı. Hem de kısa bir süre için de olsa televizyon dizisi olarak seyirciyle buluştu. Bir de Kaçan dan öğrendiğimize göre, uluslararası Ağır Roman müzikali gündemdeymiş. Ayrıca Ağır Roman ve yazarın diğer kitapları Harman Kaplan, Adalara Vapur, Fındık Sekiz Everest Yayınları tarafından tekrar okura sunuldu. Tüm bu sebeplerle de Metin Kaçan la söyleşmek kaçınılmaz oldu. Kaçan ile Ağır Roman ı ve elbette argoyu, Dolapdere yi, İstanbul u ve burada geçen çocukluğunu, beslendiği kaynakları ve diğer kitaplarını konuştuk. Argonun bir küfür dili olmadığını vurgulayan Kaçan; Ağır Roman da argo bir dil kullandım çünkü o sokakları, orada yaşananları sadece onların dilinden anlatabilirdim. Her ne kadar öyle değilmiş izlenimi olsa da bence Türk halkı argoyu seviyor. Aksi halde Ağır Roman ın böyle bir ilgi görmesini, okur tarafından sevilmesini nasıl açıklayabiliriz ki? diyor Bilindik yazın kalıplarının içine sığmayan bir kitap Ağır Roman. Bu romanı Türk edebiyatında farklı bir yere A r Roman da argo bir dil kulland m çünkü o sokaklar, orada ya ananlar sadece onlar n dilinden anlatabilirdim oturtan, eseri çarpıcı kılan, şüphesiz dili. Otantik bir dil kullanılıyor romanda; argoyu fantastik öğelerle harmanlayarak gerçek üstücü imgeler uyandıran bir dil ortaya koyuyorsunuz. Eserde yazarın dili olan bu dil üzerine konuşabilir miyiz biraz? Sadece sokakta ve dilde yaşayan argonun yazılı kültürde de var olmasına nasıl bir katkı sağladı bu kitap; Türk edebiyatında argonun yerinden bahseder misiniz? Öncelikle ben birçok insanın aksine argonun bir küfür dili olduğunu düşünmüyorum. Argo sokaktaki durumun, o sokakta yaşayanların duruşunun dilidir. Her zaman söylemişimdir; argo Türkçenin yan dilidir benim için Bu yüzden yandan dır. Ağır Roman da argo bir dil kullandım çünkü o sokakları, orada yaşananları sadece onların dilinden anlatabilirdim. Her ne kadar öyle değilmiş izlenimi olsa da bence Türk halkı argoyu seviyor. Aksi halde Ağır Roman ın böyle bir ilgi görmesini, okur tarafından sevilmesini nasıl açıklayabiliriz ki? Alışagelmiş bir İstanbul romanı değil bu kitap. İstanbul un karanlık yüzü ayrıntılı bir şekilde resmediliyor. Ermenilerin, Rumların, Çingenelerin, Anadolu nun farklı yerlerinden göç etmişlerin bir arada yaşadığı, ezan seslerinin çan seslerine karıştığı; esrarkeşlerin, fahişelerin, eşcinsellerin, yobazların, katillerin dip dibe var olduğu Dolapdere de geçiyor hikâye. Bir zamanların Kasımpaşa sına tanık oluyoruz. Siz de Anado-

11 SÖYLEŞİ Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 11 lu dan göç eden bir ailenin çocuğu olarak Dolapdere de büyüdünüz. Eserlerinizin beslendiği bu ana kaynak/bu alt kültür üzerine neler söylemek istersiniz? Aslında ben alt kültür tanımını pek benimsemiyorum. Onlar da benimsemez; kendilerine Çingene dedirtmezler mesela, Roman dedirtirler. Dolapdere de büyümüş biri olarak ne eşcinselleri ne katilleri ne yobazları ne fahişeleri asla yargılamadım, asla aşağılamadım. Bana göre hepsinin bir hikâyesi vardı. Başlangıçta hepsi güzel hikâyelerle yola çıkmış insanlardı. Onları oldukları gibi kabul etmek, yargılamamak Dolapdere de yaşamanın bana öğrettiklerindendi. Bu insanların çoğu, zaman içinde benim arkadaşım oldu. İnsanın özellikle böyle bir çevrede yalnız olması, kendini izole etmesi mümkün olamıyor. Henüz 16 yaşındayken Beyaz Eldiven isimli bir çete kurduğunuzu ve arkadaşlarınızın hepsi öldürülünce yazmaya başladığınızı biliyoruz. Hani Farklı bir zamanın, başka bir boyutun çocuğu idi ya Ağır Roman ın başkahramanı Gılı Gılı Salih; Metin Kaçan ın çocukluğu için de geçerli mi bu cümle? Beyaz Eldiven çetesi benim o zamanki çocukluk dünyamla, okuduğum Robin Hood tarzı bir tür zenginden alıp verme düşüncesiyle ortaya çıkmıştı. Başlarda güzeldi, fakat diğer arkadaşlar işi ilerletti ve küçük iyilik çetemiz sessizce dağıldı. Çocukken bambaşka algılıyorsunuz dünyayı; sadece siz varmışsınız, tüm dünyayı, tüm düzenleri değiştirebilirmişsiniz gibi Başka bir boyutta kahraman olduğunuz rüyalarda yaşıyorsunuz... Almanca ve Fransızcaya da çevrilen eser; sinema filmi, müzikal ve son olarak da dizi olarak karşımıza çıktı. Bu kitabın bu kadar ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz? Ve ilk kitabınız Ağır Roman ; böyle bir başarı elde edebileceğini hayal edebiliyor muydunuz? Bir de edebiyat eserlerinin başka sanat dallarına uyarlanması üzerine ne düşünüyorsunuz; edebiyata fayda mı sağlıyor, zarar mı veriyor sizce? Söylediğim gibi bence Türk halkı argo dili seviyor. Sürekli gelişen yaşayan bir dil çünkü. Zamanın jargonlarına ayak uyduruyor, kendini yeniliyor. Mesela yazılmış olan argo sözlüklerinden de anlayabiliriz bunu rahatlıkla; jenerasyonların argoları stanbul birçok duyguyu, birçok farkl kültürü yan yana, iç içe bar nd r yor. Anlatt m, anlatmak istedi im insanlar, olaylar, sokaklar, hepsinin ba rolünde stanbul var asl nda farklılaşıyor. Bu neslin argo tabirleri, bir önceki nesle hitap etmeyebiliyor. İnsanlar argonun gelişimini takip etmekten keyif alıyor. Argo insanların gündelik yaşamın baskısını bir nebze olsun omuzlarından atmasını sağlıyor. Ağır Roman ı yazdıktan sonra okurdan gelebilecek olan çeşitli tepkileri düşündüm. Sevilmesi, eleştirilmesi, başarılı ya da başarısız olması her şey olası durumlardı. Ben sadece bir hikâye anlattım, benim için önemli olan kitabın içime sinmesiydi. Kafamdaki dünyayı, yaşadığım dünyayı sayfalarda da yaşatabilmek; önemli olan buydu. Eserlerin, eserlerimin farklı sanat dallarına uyarlanması, atmosferi başarılı bir şekilde yansıttığı sürece bence bir sorun teşkil etmiyor. Hatta birbirlerini desteklediklerini düşünüyorum. Örneğin, kitap okumayı sevmeyen biri, kitaptan uyarlanmış olan filmi izledikten sonra okumaya karar verebiliyor. Sözlü kültürden, mitolojiden, mistisizmden, fantastik bir dünyadan, sinemadan ve şiirden çokça beslendiğinizi düşünüyorum. Okuma ve yazma yolculuğunuzun başlangıcından; rehber edindiğiniz, kaleminize yön veren isimlerden, beslendiğiniz kaynaklardan bahseder misiniz? Jorge Amado, Julio Cortázar, Pablo Neruda, Charles Baudelaire, Octavio Paz, Tuğrul Tanyol, Yunus Emre, Kemal Tahir, Tomris Uyar, Sevim Burak, İsmet Özel ve Adnan Özer sevdiğim, etkilendiğim yazar ve şairlerdir. Gerçeği ve gerçeküstüyü bir arada sunan, destansı ve şiirsel öykülerin yer aldığı Adalara Vapur da da yine İstanbul var; yeniden yorumlanıp, yeniden anlamlandırılan İstanbul. Aşk, yalnızlık, hüzün, acı, hayal kırıklıkları var; Ermeniler, Rumlar, Süryaniler var. Fındık Sekiz de de alt tabaka ile entel takımının yan yana yaşadığı Beyoğlu söz konusu. İstanbul ne ifade ediyor sizin için; yazınınızı nasıl besliyor? Söylediğiniz gibi İstanbul birçok duyguyu, birçok farklı kültürü yan yana, iç içe barındırıyor. Benim için hayranlık vericiydi bu yönüyle İstanbul. Anlattığım, anlatmak istediğim insanlar, olaylar, sokaklar, hepsinin başrolünde İstanbul var aslında. İstanbul benim karakterlerimin hünerlerini sergilediği bir sahne. Seven, nefret eden, onlara kucak açan ve aynı zamanda dışlayan büyük bir sahne Çocukluğumun geçtiği Dolapdere, bir nevi İstanbul un minyatürü gibiydi benim için. Katiller, hırsızlar, göç etmiş aileler, Ermeniler, Rumlar hepsi inkâr edilemez bir şekilde tüm varlıklarıyla oradalardı; kabul edilmişlerdi ve aynı zamanda dışlanmışlardı, ötekileştirilmişlerdi 40 kısa öyküden oluşan Harman Kaplan da, tüm kitaplarınızda olduğu gibi yine aykırı tipler, topluma ters düşen karakterlerle karşı karşıyayız. Bu fantastik gibi görünen eserde kapitalizmin biçare kıldığı günümüz insanını resmediyorsunuz aslında Ben artık insanların bilinçli olarak çaresiz olmayı seçtiklerini düşünüyorum. İnsanlar şimdilerde kapitalizmin bilinçli köleleri haline geldiler. Alışveriş merkezleri, her köşe başında kentsel dönüşüm rantları, susmak bilmeyen cep telefonları, sosyal paylaşım siteleri, giderek birbirlerinden uzaklaşan insanlar Yakın gelecekteki yeni planlarınız neler; yeni bir kitap, yeni bir senaryo söz konusu mu? Yeni proje olarak şu an, Yelda Kelly ile birlikte üzerinde çalıştığımız uluslararası Ağır Roman müzikali gündemde. Açılışında yüksek ihtimal Emma Shapplin olacak. Ve diğer yabancı ve yerli birçok sahne sanatçısı yer alacak. Diğer taraftan Burak Sesürgen, Dilek Dilber, Fahrettin Dal ile birlikte senaryo çalışmalarını yaptığımız Fındık Sekiz adlı kitabımın film olarak uyarlanması için çalışmalarım sürmekte

12 12 11 OCAK 2013 CUMA KAPAK Aydınlık ENİS BATUR UN SON KİTABI MERAK CEMİYETİ TUTANAKLARI, İÇE TUTULAN BİR AYNA Bu dizinin kitaplarında özeleştiri, öztartım ve özgörü v Merak c va gibi kavram. Kap dinlemek örne in, olumlu bir merak türü olarak görülemez. Buna kar l k, sözgelimi bilimin tetikleyici unsuru olan mera da teologlar ho kar lam yor: Fazlas n bilmeyi, ö renmeyi tanr n n i ine kar mak olarak alg l yorlar. Do ada da var merak NESLİHAN ÖNDEROĞLU Bugüne kadar verdiği eserlerle Türkiye nin en üretken yazarları arasında sayılan Enis Batur yeni bir kitapla okurlarıyla buluştu. Romanlarıyla özgün bir okur kitlesine sahip yazar zon dönemde düşün hayatına katkı sunduğu denemeleriyle gündemde. Merak Cemiyeti Tutanakları günlük tadında bir deneme kitabı. Okurken birçok kez atıf yapılanları ansiklopedilerde araştırmaya yeltenecek, bilmediğiniz ama bilmeniz gerektiğini düşündüğünüz şeyleri araştıracaksınız. Yaşanmışlıkların arasından insani değerler ve sanata duyulan sevgi sıyrılırken nasıl yaşamalı sorusunun yanıtı aranacak. Enis Batur'la son kitabı, yayın hayatı ve ülke gündemi üzerine konuştuk... Bersay İletişim Enstitüsü ndeki bir söyleşinizde Merak Cemiyeti ni, en önemli mesajların peşine takılmış olanların doğal üyesi olduğu, ölülerle canlıların biraraya gelebildiği bir yüksek irtifa topluluğu olarak tanımlamışsınız. Biraz açar mısınız? Merak cıva gibi kavram. Kapı dinlemek örneğin, olumlu bir merak türü olarak görülemez. Buna karşılık, sözgelimi bilimin tetikleyici unsuru olan merağı da teologlar hoş karşılamıyor: Fazlasını bilmeyi, öğrenmeyi tanrının işine karışmak olarak algılıyorlar. Doğada da var merak: Kediyi öldürür diyorlar! Bütün bunları tarttıktan sonra Merak Cemiyeti ne bakılmalı. Yetinmeyen, dibe inen, arşa tırmanan insan türünün örnekleri toplanıyor burada. Kimliklerini ırk, ulus, dil, inanç üstünden inşa etmemiş, yerkürenin her köşesinde numunelerine rastlanan bireyler. Biribirilerini sektirmeden takip eder, eriştiklerini paylaşmayı en üstün erdem sayarlar. Tarkovski nin bir saptamasına gönderme yapıyorsunuz. Haberlere boğuluyoruz, oysa hayatımızı değiştirebilecek en önemli mesajlar ulaşmıyor bize. Bu önemli mesajları bize gelişkin teknolojilerin taşıyacağı konusunda endişeniz var. Son iki yılda global ortama şırıngalanan bilgi birimi miktarı, öncesinde iki milyon yıl boyunca dolaşıma çıkanlarla eşit miktardaymış, yeni açıklandı şu sonuç. Ne kadarı yaşamsal önemde bize sunulanların? En can alıcı veriler gizlenmiyor mu? Bir haber sağanağı altında yaşamaya mahkûm ediliyoruz gitgide ve şemsiye kullanmayı öğrenmek kolay değil. Nicelik, günümüzde niteliği örseliyor. Çünkü özlü dediğimiz sorunlar vakit, emek, sabır istiyor. Onun yerine uçarı haberlerle yapay bir şimdiki zaman ördürülüyor bize. Yapılması gerekenin bir tür mesafe koymak olduğuna inanıyorum. Kitabın bir yerinde Jim Morrison dan alıntılayarak, Hayat kısa ama geniş diyorsunuz. Geniş bir hayat ne demek ya da hayat nasıl genişletilebilir? Geniş bir hayat yoğunlaşmalarla sağlanabilir ancak. Oysa düzen, savruluşlar içine atıyor hepimizi. Zaman aşımına uğratıyor çarçabuk. Bir bakıyoruz, on yılımız, otuz yılımız kontrolsüz uçup gitmiş. Parayla, yarışla, hırsla aldatılıyoruz. Çözüm yolu ne? Ben, biraz kenara çekilmekle hayatımıza genişlik sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Sık sık, gidip ağaçlara, hayvanlara, sulara, dağlara bakılmalı. Kravat, Mumya Köpek, Pasaport Damgaları, Ada Defterleri, Yılkı gibi geçmiş kitaplarınızdan da sıkça sözediyorsunuz bu kitapta. Bir tür özeleştiri mi? İçbükey, adı üstünde, geniş ölçüde içe tutulan bir ayna. Hem işimi yapıyorum, hem işim üstünde düşünüyorum bu dizinin kitaplarında. Özeleştiri evet, öztartım, özgörü de. Yazdıklarımı eskiden beri bir inşaat çalışması olarak gördüm. Arada, bir tür seyir defteri açarak inşaata üst bakışlar fırlatma gereksinmesi duyuyorum. Merak Cemiyeti Tutanakları nda özellikle kültür sanat ve edebiyata dair birçok değerlendirme var. Siyaset ve tarih adına da birçok şey buluyoruz. Diğer taraftan kimi şahsiyetlerle yaşadıklarınızdan kesitler var. Bu anlamda kitabınızdan günlükler diye bahsedebilir miyiz? Elias Canetti nin farklı günlük tutma biçimlerine ilişkin önemli bir denemesi var. Ben, 28 yıldır günlük tutuyorum, gündelik yaşama ilişkin gözlem ve notlar akıyor o sayfalardan, şimdilik yayımlamayı düşünmüyorum güncemi. İçbükey defterleri de bir tür günlük olarak görülebilir, bir farkla: Gündelik yaşam enstantanelerinin yerini yapıtlar, sorunlar ve insanlar alıyor burada. Değerlendirme yaparken çok sayıda sanat eseri ya da sanatçı ismi geçiriyorsunuz. Atıf yaptıklarınızı alt alta yazsak uzun bir liste çıkar. Amaç okuru bunları araştırmaya sevk etmek mi? Kırk yıldır, çok sayıda özel isim zikrettiğim için eleştiriliyorum, alıştım. Bizim insanımız Real Madrid in bütün oyuncularını, Holywood un bütün yıldızlarını, beş kıtanın ses sanatçılarını ezberinde tutar da, iş kültür dünyasına gelince kirpileşiverir. Yaşım ilerlerken yeni yapıtlarla tanışma merakım azalmadı, yaratıcılarına ilişkin düşünce ve yorumlarımı iletirken paylaşım köprüleri açtığıma inanıyorum ve bugüne dek okurlarımdan bu konuda şikayet almadım. Yine çeviri alanına dair çok fazla yorum görüyoruz kitapta. Bir eseri zamanında okumak başlı başına bir mesele. Bugün hala kitaplar gecikmeli olarak mı kazandırılıyor ülkemize? 2012 nin haklı olarak en önemli kitabı seçilen Herman Broch un Vergilius un Ölümü romanını 67

13 ık KİTAP KAPAK 11 OCAK 2013 CUMA 13 var Son iki y lda global ortama r ngalanan bilgi birimi miktar, öncesinde iki milyon y l boyunca dola ma ç kanlarla e it miktardaym. Ne kadar ya amsal önemde bize sunulanlar n? En can al c veriler gizlenmiyor mu? yıllık bir gecikmeyle ağırlayabildik. Bazı insafsız gecikmeler insanda boşu boşuna, yetişemeyeceğimiz bir trenin arkasından koşuyoruz duygusu yaratıyor. Bunu kendimi, benim gibi tuzu kuruları hesaba katarak söylemiyorum, sonuç olarak yabancı dilden dilediğimiz kitabı okuma şansına sahibiz bizler; ben, genelde Türk okuru için hayıflanıyorum. Aydınlar, gazeteciler, çok önemli düşün insanları bugün Türkiye'de tutsak. Düşün hayatımızı nasıl etkiliyor bu durum? Türkiye de düşünce ve ifade özgürlüğü çıtası çok düşük. Demokratik bir ülke değil bizimkisi, giderek daha da Putin in Rusyasına benziyoruz. Tutuklularla bitmiyor ki sorunumuz, susturulanlar tutuksuz mu?! Hepimiz daralmakta olan bir kafesin içindeyiz ve geleceğimiz konusunda çok karamsarım. Yayın hayatına dair değerlendirmelerde bulunuyorsunuz sık sık. Size göre yayıncılık Türkiye'de ne durumda ve editör Enis Batur 2012 yılını yayıncılık açısından nasıl görüyor? Türkiye de yayın yaşamı çok canlı. Buna karşılık sektör bu canlılığı değerlendiremeyecek ölçüde zayıf, kuralsız, profesyonellikten uzak. Siz bana bakmayın, beyhude yere söylendiğimin farkındayım! Sadık bir okur kitleniz olduğu biliniyor. Üzerinde çalıştığınız bazı projelerden de bahsediyorsunuz kitapta. Yakın dönemde hayata geçecek olanları paylaşmak ister misiniz? Her zaman masamda çok sayıda kitabı yan yana yazarak ilerledim. Şimdi de, işte, iki şiir kitabı, iki anlatı, dört deneme toplamı, iki yol kitabı hemen hemen yayına hazır sayılır. Siz asıl gerisinden korkun! Bu güzel söyleşi ve samimi yanıtlarınız için çok teşekkür ederiz.

14 14 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Yaş kütüğünü kırlangıçların tuttuğu şair ŞENOL ÇARIK 9 Ocak 1990 da yaşama veda etti Cemalettin Seber ya da hepimizin bildiği adıyla Cemal Süreya. Bu yıl ilk defa 7-13 Ocak haftası Cemal Süreya Haftası olarak kutlanıyor. Üstü kalsın deyip de gideli tam 23 yıl olmuş Lokman şair senin hayatın Yedi kırlangıcın hayatı kadar Altısını ardı ardına yaşadın Bir kırlangıcın daha var... diyordu; Kehanet 1985 şiirinde. Sanki yaşadığı yılın çetelesini kırlangıçlara tutturuyordu Süreya. Bir kırlangıcın hayatı 9 yıl ediyordu; altı kırlangıcınki ise 54 yıldı. Yukarıda alıntıladığımız şiirini 1985 yılında yazdığında tam altı kırlangıç ömrü yaşamıştı. Yedinci kırlangıcı dolduramadan 1990 da vefat etti Cemal Süreya. O çok bilinen Üstü Kalsın şiirinde de işte bu alacağı olan 4 yıldan bahsediyordu: Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir Üstü kalsın... NSAN HER DURUMDA BA KA B R D R Erzincan da bir yük vagonunda doğdu, 1931 yılında doğdum, bir doğum günüm yoktur benim diyordu Cemal Süreya. Anası da hiç olmamış, babası bin yıl önce ölmüştü. Hem de iki kere. Birincisinde kör oldu Süreya: Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum... İkincisinde, babasının parçalanmış başını gazete kâğıdına sarıp toprağa gömdüklerinde, tek damla yaş akmadı gözlerinden. Gazete ve dergilerde hakkında sayısız yazı yayımlandı. Birçok kentte anma toplantıları yapıldı. Ve 1991 yılından bu yana anısına şiir yarışması düzenleniyor. Bambaşka bir boyuttur Cemal Süreya ve Sevda Sözleri, bir başucu kitabıdır adeta. Elden ele dolaşır. Hem şair, hem denemeci, hem dergici, hem de maliyecidir de Dersim İsyanı sürgünleri arasına ailesiyle birlikte bir yük vagonunda katıldı. İlk durak Bilecik ti, ardından lise eğitimi için geldiği İstanbul. Haydarpaşa Lisesi nde parasız yatılı okudu. Üniversiteyi Ankara Siyasal da Maliye ve İktisat Bölümü nde okudu. İstanbul Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü görevinde bulundu. D L VE MGE USTASI Cemal Süreya şiiri denilince akla ilk gelenler dil ve imgedir. Mülkiye dergisindeki Şarkısı Beyaz yayımlanan ilk şiiridir: Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti Şehirler taş yürekliydi şarkısıbeyaz İlk şiiri yayımlanınca günlerce uyumadığını söyleyen Süreya, İlk şiirden sonra bir hız geldi bana. Mülkiye de bir öykü, ardından da art arda şiirler yayımladım diyor. Daha sonra çeşitli edebiyat dergilerinde yazı ve şiirleri yayımlandı lerde başını Edip Cansever ve Turgut Uyar ın çektiği İkinci Yeni akımının önce şairlerinden biriydi. Hikayeyi şiirin dışına atan, şiirin temel ögesi olarak imgeyi alan, eski şiirdeki anlam bütünlüğü yerine dizeye önem veren bir akımdı İkinci Yeni. Enver Ercan la röportajında bu yeni akım için şunları söylüyordu: İkinci Yeni bir güvercin curnatasıdır. Ben en alçaktan uçuyorum. Avcılardan değil, arkadaşlarımdan korktuğum için. İlk kitabı Üvercinka, 1958 de çıkar. Peki, neydi bu Üvercinka? Cemal Süreya bir röportajında şöyle anlatıyordu: Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram Ölüm yoktur bir air için Ya ar, iyi ve güzel olan. Çok büyük bir ilgi görür Üvercinka. Bunu daha sonra Göçebe izler. O da çok ilgi görür, çokça tartışılır Haziran ından 1970 Mayıs ına kadar düzenli olarak Papirüs dergisini çıkarır. Papirüs ü 27 Mayıs ın getirdiği özgürlük havasında ve canlı bir fikir ortamında yayına başlar. Yanılma Payı başlıklı yazılarından birinde, şairin hayatının şiire dahil olduğunu; şiir okurunun, şairin yapıtına yansımamış hayat bölümünü de o yapıtın bir parçası saydığını söyler. Ve bir İstanbul aşığıdır Süreya. Her zaman İstanbul u çok sevmiş, öğrenciyken ya da devlet memuru olarak çalışmak zorunda olduğu Ankara dayken bile, Şair dediğin İstanbul da yaşar diyerek İstanbul a olan sevgisini dile getirir, Ankara O nun için İyi kalpli üvey ana dır. Şiirlerinde erotizme sıkça rastlanır. Erotizmin vazgeçilmezliğini açıklarken Edebiyatımızdan 10 güzel şiir seçsek bunun altısı, yedisi kesinkes aşk şiiri olacaktır der, Behzat Ay ın sorularını yanıtlarken. Bunun yanı sıra toplumcu bir şair olduğunu da vurgulamalıyız. Ama onun şiiri Enver Gökçe, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi gümbür gümbür değildir. R M Z N EVL YA ÇELEB S Bu yazıyı hazırlarken Feyza Perinçek ve Nursel Duruel in Şairin Hayatı Şiire Dahil-Cemal Süreya kitabını bir kez daha okuma fırsatım oldu e Doğru Dergisi nde birlikte çalışmışlardı Süreya yla. Yazarken kendimi en özgür hissettiğim yayın organı dediği 2000 e Doğru Dergisi nin o zamanki genel yayın yönetmeni Doğu Perinçek; Şiirin Evliya Çelebisi dir der, Süreya için. Süreya nın ardından kendileri de bu dünyadan göçen şairlerimiz O nu anlatırlar, o en kısa ama en anlamlı ve en uzun cümleleriyle Can Yücel Aşk yok gayri memlekette, Cemal Süreya beri gideli diye anlatır Süreya yı; Ahmed Arif ise Eros tu kendi okuyla kendini vuran der O nun için. Ama ölüm yoktur bir şair için Dizeleriyle her gün yüzlerce yürekle birlikte atar. Necati Cumalı nın dediği gibi Yaşar, iyi ve güzel olan. (Cemal Süreya, Şairin Hayatı şiire dahil, Feyza Perinçek-Nursel Duruel, Kaynak Yayınları) Kanto Ben nerde bir çift göz gördümse Tuttum onu güzelce sana tamamladım Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu Bir bunun için yaptım -Garson bira getir Garsonun adı Barba Ben nereye gittimse bütün zulumlardı Bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu Namussuz bir çağ bu biliyorsun -Garson rakı getir Garsonun adı Hakkı Sen belki de bir resimsin ne haber Kırmızı bir Beykoz un yanında duruyorsun Yapın bir de ağaç yapmış yanına Dallarına konsun diye kelimelerin -Garson şarap getir Garsonun hali harap Yalnızız Cemal Abi Bu rakıyı diyorum Cemal abi bu rakıyı içmek seninle Kars a gitmek gibiydi Senin şiirinle diyorum Cemal abi rakı uzun içilirdi Kars a uzun gidilirdi Senden sonra diyorum Cemal abi Kars a şiir gitmiyor Kars kısa, rakı tatsız senden sonra şiirde her şey dibe çöküyor anla, öyle yalnızız (Haydar Ergülen, Güngör Demiray a Mektup, Cemal Süreya Arşivi)

15 ARAKABLO Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 15 SEYY T NEZ R Tanpınar: Türkiye bir iç harbi yaşıyor. Her vesile ile tezahürat yap yorlar. Üniversite; üniversite oluyor. Yeniden do uyor seyyitnezir@yahoo.com Beşir Ayvazoğlu, Türk Edebiyatı nda (Şubat 2008) İnci Enginün ve Zeynep Kerman la söyleşisinde, günlükleri okuduğunda dehşete düştüğünü söylüyor. Bunları ortaya çıkarmamak gerekir diyor. Aslında bu gizleme tutumu, Mehmet Kaplan dan beri sürüyor. Bir noktayı yeniden vurgulayalım: Bu ülkede yurtseverler, emperyalizme karşı 150 yıldır aydınlanma ve çağdaşlaşma savaşı verirken, görünürde Batı ya karşı olan İslâmcılar (ve genel olarak sağ), gerçekte, tıpkı bugün olduğu gibi, ülkeyi talan etme doğrultusunda her türlü yobazlığa başvurarak sırtlarını Batı nın sömürücü güçlerine dayadı. İlericileri tepeleme fırsatı yakalamak için her türlü işbirliği denendi: Batı nın maşası oldular, Batı düşüncesinin en geri unsurlarını yere göğe koyamayarak İslâm a bulaştırmaya çalıştılar; nice tarihsel olguyu ve gerçeği gizlediler, Batı nın pompaladığı her türlü hurafeyle barışık yaşadılar. Ayvazoğlu nun tutumunda yadırgatıcı bir yan yok. Nitekim onu dehşete düşüren de, DP nin yargılanması sırasında, Tanpınar ın, o kadar adamın idam edilmesini istemesi dir. Oysa Tanpınar da böyle bir söylem yok. Tam tersine, DP yönetiminin ülkeye kaybettirdiği 10 yılı, getirdiği onca yıkımı, topuna birden verilecek en ağır cezaların bile gideremeyeceği savındadır. Ayvazoğlu asıl hıncını şu sözcüklerde dışa vuruyor:...onun gibi bir aydına yakışmıyor. Çünkü sağcılar, Tevfik Fikret in dediği gibi, nasıl putlarını kendileri yapıp kendileri tapıyor larsa, Tanpınar ın da kimi düşüncelerini gizleyerek kafalarında yarattıkları Tanpınar ı taparcasına benimsiyor, yıllar sonra gerçeği öğrenince, bu kez dehşete kapılıyor, sanki birkaç taneymiş gibi, Hangi Tanpınar? diye kara kara sormaktan kendilerini alamıyorlar. TANPINAR A KÖTÜLÜK Ayvazoğlu, Demokrat Parti den bir kötülük de görmüş değil sanıyorum. demekle, Tanpınar ın DP karşıtlığına sebep ararken, aslında sağın devlet düşmanlığının derinlerinde yatanı nedeni açığa çıkarıyor. Enginün, Ama burada şahsi kötülük söz konusu değil. deyip aslında Tanpınar ın o çapsız ve düzeysiz aydınlardan olmadığı konusunda uyarıyor. Ardından küçümencik bir gizlemeyle ekliyor: Devlete [DP lilerin] kötülük yaptıklarını söylüyor; fakat bu kötülüklerin ne olduğunu da söyleyemiyor aslında. Demez mi? Konuya bu biçimde yaklaşmakla ona asıl kötülüğü kimler ediyor acaba? Tanpınar ın DP üstüne neleri söyleyip söyleyemediğini Aydınlık okurları onun 27 Mayıs dönemi yazılarında haftalardır gördü aslında. Ama asıl mesele şu olguda saklı: Daha 1960 larda solu niye sağa tercih ettiğini soran Ferruh Bozbeyli ye, İnönü şu unutulmaz yanıtı verir: Sağcılarda devlet fikri yok!.. Gerçekten de sağcılar, devleti arpalık olarak görürler; onlara göre, devlet malı deniz, yemeyen domuzdur. Milletse buna oylarıyla izin veren irade sahibidir (yani toplumun tarih boyunca ayartılan bir yarısıdır). Parasal destek karşılığında, Tanpınar ın günlüğünde Necip Fazıl ve Peyami Safa yla örneklediği gibi ( ), İslâmcılar, ülkeyi talan peşindeki yöneticilere yurtseverleri jurnal eder. Kişisel zarar gördükleri anda ise devletin de milletin de karşısına geçerler. Sol, ülke için her türlü işkenceye katlanır, devletle savaşır, onun gâvura peşkeş çekilmesine direnir. İşte Tanpınar da bu gerçeği vurgulayan bir Cumhuriyetçidir. Günlüklerinden vereceğimiz kimi küçük parçalar bile bunu göstermeye yeter: DEVLET VE M LLET 30 Nisan [1960]- İstanbul daki hadiselerin tazyiki altındayım.... Örfi idare dolayısıyla ancak sızabilen havadisler dahi korkunçtu. İlk düşüncem zavallı çocuklar oldu.... Adnan Bey [Menderes] ne yapsa İsmet Paşa nın, Atatürk ün ve daha evvel devrilen hanedanın prestijine sahip olamaz. [...] Biz devletimizden gayrı serveti ve güveneceği olmayan bir milletiz. Daima millî birlik sayesinde yaşadık. Bu ayrılık, araya kan düşmesi hiç de güzel bir şey değildir. [...] Talebe askere teslim olacağını söylemiş. Asker daima efendidir, centilmendir. Bunu ben şahsen 1927 de tecrübe ettim. [...] 1 Mayıs [1960]-... Üniversite ile beraberim: Yapılana inandığım için, icap ettiği için, haysiyet meselesi telakki ettiğim için. [...] Talebelerim içinde hiç olmazsa bir kişi bana inanmıştır; onun için onlarla beraberim. Şark memleketlerinin hakikaten garplı olabilmeleri için birtakım mebdelere [ilke] inanması lazım: Bunların başında her çeşit hürriyetin zaruri olduğuna, nefes almak gibi bir hak olduğuna inanmamız lazım. Garp... Hitler i ne yapıyorsunuz? Hitler veya Hitlerizm, bir çeşit sar a ve delilikti. Ben aklî muvazenesi yerinde olanlardan bahsediyorum. [...] İsmet Paşa bir seviyedir. Onun için üniversite gençliği onu seviyor. [...]Yahya Kemal in gençlik programı: Milletimize Fransız İhtilali ni öğretmek. Fransız İhtilali nin tarihi, bir devlet adamını hatalardan ne kadar kurtarabilir? [...] 8 Mayıs [1960]- Tezahürat ve açıktan açığa devletle mücadele arzusu üniversite gençliğinde adamakıllı artmış olacak ki, her vesile ile tezahürat yapıyorlar. En ümit verici şey gençliğin kimseden emir almadan cemiyete bir mihverle böyle tutunmuş olmasıdır. Üniversite; üniversite oluyor. Yeniden doğuyor. [...] 28 Mayıs [1960]- Sabahleyin iner inmez otelci Türkiye deki askerî hareketten bahsetti. Vatana ak yüzle dönebileceğiz. Kurtulduk. 26 Temmuz [1960]-... Niçin bu kadar kısırız? Çünkü bu kısırlık beni aşıyor. Burada ferdîden çok içtimaîye giden bir şey var. [...] Her şey bizde geç oluyor. Erken başlıyor fakat geç oluyor. [...] Yahya Kemal in bir sözü: Fransa başkadır Hamdi, onlar iyi tahsil görürler, hayatları muntazamdır. [...] 30 Temmuz [1960]-... Solcu gizli, musır [ısrarcı] ve cahil. Sağcı, milliyetçi geçinenlerin hepsi cahil ve kupkuru. Ortadakiler darmadağınık. [...] 2 Ağustos [1960]-... Paşa nın [İnönü] yapacağı şey, partisi içinde daha sosyalizan bir zümre arayıp onu ortaya çıkarmaktı. Atatürk zihniyetine, hiç olmazsa başlangıcında daha sadık olurdu. [...] 27 Ağustos [1960]-... Türkiye gizliden gizliye bir iç harbi yaşıyor. Burada bütün dünya ile beraberdir. Ben ne sağdanım, ne de komünist veya declaré [bildiri] sempatizanıyım. Sadece demokratım, mümkün olursa, demokrat sosyalist bir teşekküle girerim ve memnun olurum. [...] Sağcı olmak çok güç, hattâ imkânsız. Evvela, memleketimde en cahil ve budala insanlar sağcı. Yahut da aşikâr şekilde hain ve ahlaksız. Peyami Safa... Peyami Safa dan daha iğrencine tesadüf edilir mi? [...] Asıl milliyetçi, Yahya Kemal ile benim. Hiçbir şeyi inkâr etmiyorum. Her şeyi ve bütün tarihi yaşıyorum. [...] 11 Eylül [1960]-... DP nin zulmüne göğüs geren asıl odur [CHP ve İnönü]. Memleketi üstlerine geçireceklerdi nerdeyse! [...] 1 Nisan [1961]-... Eski Osmanlı kendi vaziyetini bilir ve kabul ederdi. Fakat Osmanlı da nedir? Düpedüz cahil alayı. [...] 10 Nisan [1961]-... Sanatkâr bilmeli ki, efkâr-ı umumiye yoktur; daima birkaç yüz kişi vardır. Bu birkaç yüz kişi senin ayarında olursa ayağın sağlama basar. [...] 11 Ocak [1962]-... Gariptir ki eserimi sathî okuyorlar ve her iki taraf da ona göre hüküm veriyor. Sağcılara göre ben angajmanlarım Huzur ve Beş Şehir hilafına sola kayıyorum, solu tutuyorum. Solculara göre ise ezandan, Türk musikisinden, kendi tarihimizden bahsettiğim için ırkçıların değilse bile, sağcıların safındayım. [...] HANG TANPINAR? Hece Dergisi nin Ahmet Hamdi Tanpınar özel sayısında, Hangi Tanpınar? başlıklı sunuda şunlar yazıldı: 27 Mayıs ta ise tam bir darbe alkışçısı kesilir.... Yazdıklarını okuyunca, o kültür, düşünce, edebiyat adamı olan Tanpınar ın İlhan Selçuk, Yekta Güngör Özden ve Vural Savaş ın yanından konuştuğunu görürsünüz. (S: 61, Ocak 2002, s. 4) Toparlarsak tek Tanpınar var*. O da, üstadı Yahya Kemal in Ziya Gökalp i yanıtlarken tanımladığı... Kökü mâzîde olan âtiyim. Sonsuz akıp gelen zamanda kesinsiz ama öngörülen bir geleceğe uzanmak üzere sanat ve uygarlıkla somutlaşan içsel aydınlanma ve çağdaşlıktan yönlü bir günceli yakalayarak evrensele bütünleşme tutkusundaki Tanpınar...

16 16 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP İntihar etmiş bir taşra berberinin şiir kitabı ve önsözü ster kurgusal ister somut bir ki i olsun, edebiyat dünyam z onun yazd klar n tart ma masas na ta mal d r. Adem in de indi i birçok konu günümüz irinin yak c sorunuyla ilgilidir ve daha önemlisi günümüz airlerinin birço u gerçekte birer Adem Yoksun de il midir? CAFER YILDIRIM cfryildirim@hotmail.com Varlığından sosyal medya aracılığıyla haberdar olmuştum. Sonra, Batman da yaşayan şair Polat Onat kitabı bana ulaştırdı. İçeriği, ortaya çıkış biçimi, yazılış amacı ve yazarının dillendirdiği hedefleri bakımından okuduğum en ilginç kitap oldu. Yazının başlığı aslında sözünü ettiğim kitabın adıdır. Bunun yayınevinin bir satış tercihi olduğunu düşünmemi gerektirmeyecek bir emare yer almıyor kitapta. Kitabın yazarı: Adem Yoksun. Yüz on beş sayfalık bir önsöz ve kırk iki sayfada yer alan kırk beş şiirden oluşuyor kitap. Türk edebiyatının muhtemelen en uzun önsözünün ilk sayfasında şöyle diyor Adem: Şiir varken bunca söze ne hacet, diyebilirsiniz. Lakin bu eserimi tamamladıktan sonra intihar edeceğimi sizlere daha en başta belirtmek istiyorum ki tüm yazdıklarımı mümkün olduğunca özenli okuyasınız. Polat Onat ın bana gönderdiği kitaptaki ithaf yazısında ise dikkat çekici bir ifade var: Adem Yoksun diye biri yok diye düşünüyorum Ama belki de yalan söylüyor olabilirim. Polat Onat ın çetrefilli bir bulmacayı andıran bu ithaf yazısına daha sonra döneceğim. Öncelikle kitaptan söz edeyim. Adem Yoksun, yaşamıyla ilgili verdiği karardan bir daha hiç söz etmiyor. Sürükleyici bir roman kurgusu içinde akıp giden anlatımında kararıyla ilgili dramatik bir imada da bulunmuyor. Bu durum intihar gibi bir kararın okuyucu üzerine bıraktığı ağır yükü tabii ki ilerleyen sayfalarda bütünüyle almasa da hafifletiyor. Adem Yoksun un önsözünde neler yok ki! Onunki ön söz değil, âdeta bir son söz sanki. Belki her ikisi de. Okuru şaşırtan ve ön sözü farklı kılan da içeriğinin barındırdığı zenginlik. Adem in ön sözünün şiirlerinden daha ilginç ve dikkate değer olduğunu öncelikle belirtmeliyim. Şairimiz öyle bir kurgu yapmış ki bu metin içinde kendisinin edebiyatla ilgili şaşırtıcı ve zihin açıcı düşüncelerinin yanında şiirlerinin yazılış süreci ve anlam değerleriyle ilgili bilgi, uyarı ve ipuçları da yer alıyor. Şiir sanatı ve Türk şiiriyle ilgili tahlil, saptama ve öneriler bulunuyor. Bunlardan bazılarını paylaşmadan geçmek istemem: On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde yaşanan Fransız şiirindeki devinimsel çıkarsamaları bir tuzak olarak değil, hükümsüz zenginlik olarak kültürel dokusundan bağımsız şekilde harmanlayabiliriz. Kalıplaşmış sanat formüllerinin sahte bir sinyalizasyonla ekarte edildiği günümüzde nereye doğru yol alıyoruz ki? İşte böylesi sorular yanıt bulmalı sanat çevrelerinin unuttuğu karanlık dehlizlerin nemli kuytusunda vahşi kahkahaları öfkeyle boğarak. Zor olan şiir yazabilmek değil, hayatın içindeki şiiri görebilmektir. Geri getirilmesi imkânsız zaman süzgeçlerinde, kendini hırpalamış şiirsel imgelerin acımasızca kullanılmak suretiyle katledildiği günümüzde, insan artık sanathayat düzleminde önüne çıkan yapay engellerin hesabını sormasını bilmelidir. Üretilen yapıt, bodrum katta küflenen şemsiye kadar olsun ekseni haricinde zıplama yapamıyorsa bırakalım bu işi birader! Hayat anlamını edebiyatın parlak kılıcını savurmakla biçimlendirmez. Adem e kelimelerin yetmediğini, düşüncelerinin cümlelere sığmadığını söyleyebilirim. Meslek lisesi ikinci sınıftan terk bir berber çırağı olarak edindiği birikim, keskin zekâsı ve şiir idealiyle onun, taşranın insan sıcaklığı taşıdığı söylenen dar ve sığ kazanı içinde nasıl bir ıstırapla kavrulduğunu öngörebiliyorum. Anlayamadığım oralarda, o şartlar içinde böylesi bir birikimi ve seçkin ideali nasıl edindiğidir. Adem Yoksun un öyle betimlemeleri var ki değme romancılara taş çıkartır. Konunun ruhunu yansıtan bir kelime seçimine dayanan anlatımı eski kelimelerin ağırlığını taşısa da o bu yükü gündelik deyişlerle hafifletiyor. Düşünce yoğunluğu içinde kıvranan dilini mizahi söyleyişlerle soluklandırmayı biliyor. Yazdığı şiirlerle ilgili verdiği bilgileri, yaşamından bazı kesitleri, bazı kişi ve çevre betimlemelerini şiir kitabının ön sözüne ustaca yerleştirmiş olması onun edebi yeteneğini gösterdiği kadar ön sözünü de seçkin ve muteber kılıyor. Evet, sanırım böylesi bir önsöz Türk şiir tarihinde ilk kez okur karşısına çıkıyor. Adem Yoksun şöyle yazıyor bir yerde: Şiirsellik temayülü bünyende temerküz etmişse adımların cehennem istikametine hafiften yönlenmiştir, ben bunu bilir bunu söylerim kanka! Şahsen, anlattığım olguların yaşanabilir tiksintilerini incelikle hesaplayamadığım için giriştim böyle bir kitap projesine. Bu çabamda başarılı olamayacağımı da elbette adım gibi biliyorum. İşin kusursuz ütopyaları işlevsizleştiren büyük revizyonu burada düğümleniyor işte: Yenilmek. Aslında Adem Yoksun kendi şiirine çok güveniyor ve ön sözünü de bir şaheser olarak görüyor. Fakat bu ifadelerinde ne denli samimidir ne denli ironiktir ya da mizaha yaslanmaktadır, karar veremedim. O ifadelere işte birkaç örnek: Edebiyat dünyasının beni ne büyük şevk ve heyecanla beklediğini, ortaya koyacağım başyapıtların hayalinin zihinlerde tortulaştığını, değişmesi gereken tarihsel sürece öncülük etmemin beklentisinin gövdeleştiğini kavradım. Gittikçe arttıktan sonra sisli zirveye ulaşma temayülündeki estetik beğenimin, kimi yadırgamalara maruz kalacağı muhakkak. Şiirimizi tek başıma muasır medeniyetler seviyesine yükseltemem ki! Adem Yoksun gerçek bir kişi midir yoksa kurgusal bir karakter midir, bilemiyorum. Eğer gerçek değilse bir kurgu ürünüyse buna sevinirim. Çünkü onun kurgusal bir karakter olması bu kurguyu yapan şairimizin intihar etmemiş olduğunun, yaşadığının delilidir. Eğer gerçek bir kişiyse ülkemizde bu denli bir donanıma sahip nice Adem Yoksunların bulunduğunu bize düşündürdüğü ve bu düşünceye hayatiyet kazandırdığı için ona teşekkür etmeliyiz. Burada Polat Onat ın yazının başlarında aktardığım sözüne dönmek isterim. Polat Onat ın ithaf yazısındaki Adem Yoksun diye biri yok diye düşünüyorum. sözü, kitabı okuduktan sonra aklıma düşen şüpheyi bir kez daha kışkırttı. Yeniden kitaba döndüm. Kitabın 164. sayfasında Adem Yoksun un kısa biyografisi yer alıyor. Ve bu biyografide 2010 yılında bilinmeyen bir nedenle yaşamına son verdiği bilgisi veriliyor. Bütün bunlar ister bir düzenleme isterse gerçeğin anlatımı, Adem Yoksun sa ister kurgusal ister somut bir kişi olsun, edebiyat dünyamız onun yazdıklarını tartışma masasına taşımalıdır. Adem in değindiği birçok konu günümüz şirinin yakıcı sorunuyla ilgilidir ve daha önemlisi günümüz şairlerinin birçoğu gerçekte birer Adem Yoksun değil midir? Şöyle de söyleyebilirim: Toplumsal alandaki konumu, işlevi, şiir alanında yaşadığı sorunlar, çektiği sıkıntılar, şiirsel kimliğiyle ilgili umut ve beklentileri, düş ve hayalleriyle ve kendi evreninde sıkışıp kalmışlığın huzursuz ruhu ve yalnızlıkla beslenen ruh yaralarıyla Adem Yoksun un gerçekliği bir tarafıyla da bugünün şairinin alegorik düzlemde temsilidir. Toplum katında var oluşunu gerçekleştirememiş, kabulünü onaylatamamış her şair sonuçta bir Adem Yoksun dur. Kalem bir bakıma adsız ve kürsüsüz şairin şiiridir: kulenin dibinde bulamamıştım sözcüklerimi geziyordu sahilde saatlerin tekinsizliği beş dakika nedir ki gelir geçer ses kuruyor boğazımda otların içinde açmaz ki şiirler çekilmesi dolaysız değilse sakin çalışıyorum renk vermeden kalemimin ucuna dolan yara tükenmez gönlüne buz düşer artık yazma sana söylüyorum evet sana kitabını dünya gözüyle görmeyen

17 Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 17 Fareler insanlara karşı Sansür giri imi sayesinde, üzerine çok kez yaz l p çizilmi ve belki de bir kitap ekinde normal artlarda tekrar tan t m yap lmayacak olan bu büyük edebiyat eserini tekrar incelemeye ald k. Gericilerin fark nda olmadan yapt klar en iyi i budur i te: Ava giderken avlanmak CEYHUN İLSEVER Fareler ve nsanlar filminden... George anlatmaya başladı: Bizim gibilerin ailesi yoktur. Biraz paraları olduğunda hemen harcayıp bitirirler. Onları düşünen tek bir kişi bile yoktur bu dünyada Ama biz öyle değiliz diye sevinçle bağırdı Lennie. Şimdi bizi anlatsana. George bir an sustu. Ama biz öyle değiliz, dedi sonra. Çünkü Çünkü sen varsın benim yanımda ve Gelin yeni bir kitap yazalım. Yazarının, bir şiirden ve hayatına girmiş olan bir karakterden ilham alarak yazdığı Fareler ve İnsanlar adlı kitaptan esinlenelim biz de. Fakat baştan aşağı bükelim kitabı. Steinbeck zıt iki karakterin uzlaşmaz uyumunu anlatsın eserinde. Biz ise zıt iki dünya görüşünün 21. yüzyıl Türkiyesi ndeki uzlaşmaz savaşımını... Kitabın ismini de 180 derece döndürelim. Fareler ve İnsanlar ı, Fareler İnsanlara Karşı yapalım. Çünkü bugün Türkiye de fareler insanlara karşı. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu, Amerikalı yazar John Steinbeck in ünlü eseri Fareler ve İnsanlar ı sakıncalı bularak Milli Eğitim Bakanlığı ndan sansürlemesini talep etti. Sel Yayınları ndaki çevirinin 63. ve 64. sayfalarında üç paragraf genelev tasviri yapılıyor ve bu bölümün komisyon tarafından ahlaki bulunmayarak sansürlenmesi isteniyor. Dünya üzerinde genelev diye bir şey olmadığı için yazarı ayıplayabilirsiniz! Kanımızca doğru olan sansürcü kafaya şu mısralarla cevap vermek: Size güzel bir eş lazım, olmadı Freud lazım!. Cinsel bastırılmışlığınızla baş başasınız. Sansür girişimi sayesinde, üzerine çok kez yazılıp çizilmiş ve belki de bir kitap ekinde normal şartlarda tekrar tanıtımı yapılmayacak olan bu büyük edebiyat eserini tekrar incelemeye aldık. Gericilerin farkında olmadan yaptıkları en iyi iş budur işte: Ava giderken avlanmak. DOSTLUK GÜVENE DAYALIDIR Eserdeki olaylar Steinbeck in de doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği Kaliforniya nın Salinas kentinde geçiyor. George ve Lennie, çiftlik sahibi olma hayaliyle iş kovalayan iki tarım işçisi, iki dost. Lennie zekâ probleminden dolayı paniklediği anlarda kas gücünü yönetemiyor ve sevdiği hayvanları öldürüyor. Bu yüzden de sürekli işten çıkartılıyorlar. George ise her seferinde böyle birisiyle birlikte olduğu için kaderine lanet okuyor, fakat yine Lennie yle birlikte yeni bir iş arayışına girişiyor. Birbirine zıt gözüken ikili, yakışıklı ve zeki George ile iri yarı ve yarım akıllı Lennie nin ilişkisi dünya edebiyatındaki en sıra dışı arkadaşlık biçimlerinden birisini resmediyor. Her iki karakterin yaşamdaki itici gücü çiftlik sahibi olma hayalleri. Yalnızlık ve yoksulluklarıyla çelişen bu hayal ancak güvene dayalı bir ilişkinin sığınağında olabilirlik kazanıyor. Eser, dostluğun merkezine güveni koyuyor. Görünürde birbirine zıt olan iki karakter, hayalleriyle, dayanışma, aidiyet, fedakârlık gibi benzer istekleriyle aslında hiç de uzak olmayan iki yoldaş. Elbette ne güven ne de diğer dinamikler sonucu değiştirebiliyor. Yoksul emekçilerin, gerçekliğin çok uzağındaki hayallere karşı besledikleri çaresiz inanç herhalde çok az eserde Fareler ve İnsanlar daki etkileyicilikte anlatılmıştır. Hayal sahibinin ölümü üzerinden hayalin bitişi işte o kaçınılmaz kader- dünya emekçilerinin trajedisini okura, 400 darbe etkisiyle sunuyor. Yaşananlardan sonra bir işçinin Bu ikisinin canı niye sıkkın, hiç anlamadım ben yorumu ise trajedinin sıradanlığını ve kaçınılmazlığını göstermesi bakımından anlamlı. Bu durum aynı zamanda büyük Amerika krizinden sonra Amerikan Rüyası nın tükenişini de gözler önüne seriyor. 120 SAYFAYA SI AN MÜTH ZENG NL K Steinbeck bu yapıtında sadece karmaşık bir insan ilişkisini anlatmıyor. Yan konular olarak görülen toprak işçisi ile kapitalist toprak sahibinin kavgası, zencinin aşağılanması, kadının uğradığı ikinci sınıf insan muamelesi (işçi ve toprak sahibi tarafından) ana konuyla öylesine ustalıkla birleştirilmiş ki ortaya bütüncül bir eser çıkıyor. Emek sermaye çelişmesini arkadaşlık, ekonomi, ten ve cinsiyet ayırımı üzerinden 120 sayfada aktarabilmek ise John Steinbeck gibi bir düşün ve kalem ustası ile mümkün olabiliyor. Çocukluğunu dersleri dışında çiftliklerde çalışarak geçiren John Steinbeck üniversite öğrenimi sırasında da tezgahtarlık, ırgatlık, marangozluk, laborantlık, boyacılık, kapıcılık gibi işlerde çalışmış. Görüldüğü gibi kendisi de bir emekçi olan Steinbeck birçok eserinde emekçilerin yaşamını başarıyla anlatıyor. Ekonomik kriz dolayısıyla Kaliforniya ya göç eden bir ailenin dramını anlattığı Gazap Üzümleri ile Pulitzer Ödülü kazanan yazarın ayrıca, Bitmeyen Kavga, Cennetin Doğusu gibi başyapıtları başta olmak üzere çok sayıda eseri ile genç nesillerin sosyalist olmasında ve 68 dünya gençlik hareketinin oluşmasında büyük katkıları bulunuyor. Nobel in hak edene verildiği eski zamanlarda, 1962 yılında ise Nobel Edebiyat Ödülü alıyor. S Z S ZE ANLATALIM John Steinbeck Belki de Fareler ve İnsanlar kitabını sansürlemek isteyenler bile bunu neden yaptıklarının farkında değiller. Sorunun sadece genelev anlatımı olduğuna kendilerini inandırmış olabilirler. Biz onlara kendi gerçeklerini söyleyelim. Güvenmek ve dayanışmak, uğruna ölmek ve öldürmek, geleceği hayal etmek, kapitalist toprak sahibine baş kaldırmak, kadına hak ettiği gibi davranmak, onu üretime sokmak ve el üstünde tutmak Bunlar sizin dünyanızda yeri olmayan, sizin iktidarınızda savaş açılan erdemler. Siz bu kitabın iki sayfasından rahatsız değilsiniz, eserin temsil ettiği her şeyin karşısındasınız. Başbakanınız hasta yatağındayken onun kuyusunu kazarsınız. Tuzla Tersanesi 135. şehidini vermişken oğlunuza ikinci gemiciği almaktan çekinmezsiniz. Kadını köleleştirmeyi farz edinmiş olanlarsınız siz. Evet, fareler insanlara karşı Ve bilginiz olsun, tarikatınızla, eğitiminizle, sadakanızla kararttığınız gençleri bu kitaplarla elinizden kurtaracağız. Silivri, dinlenen telefonlar, sansürlenen kitaplar, yıkılan heykeller, hepsi geçecek, hepsi geçmiş. Yıkılacak duvarlar, güvenli ilişkiler, sadakat ve özgürlük hepsi aynı şey, hepsi bugün, hepsi gelecek. Fareler ve İnsanlar a esin olan şiiri Aydınlık gazetesinde her gün gördüğümüz gelişmelerle yeniden yorumlasak diyoruz: En iyi planları farelerin ve riyakarlıklarının / Sıkça ters gider. Haydi, gidip kitapçıdan kendimize ve arkadaşımıza birer tane Fareler ve İnsanlar alalım

18 18 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR Filmozofi Erteleyi tirakiyuncular, Komünistler ve Pa a Hazretleri Zoe nin Öyküsü Daniel Frampton, Metis Yay nlar, Çev: Cem Soydemir, 344 s. Sinemayı başlı başına felsefi bir alan, bir düşünme çabası olarak gören yazar ve sinemacı Daniel Frampton, getirdiği yeni yönteme Filmozofi adını veriyor. Filmozofi, bir biçimin eyleminin film-zihnin dramatik düşünmesi olarak görülmesini mümkün kılar. Dolayısıyla filmozofi, bir anlamda, hem anlatının berisinde kalanlarla ilgili gösterim kuramlarının hem de sahneleme estetiği kuramlarının bir uzantısı ve tamamlayıcısı olarak da görülebilir. Filmozofi, film biçimini düşünülmüş bir şey olarak, filmin dramatik kararı olarak görmemizin, filmin anlatabilme ve etkileyebilme yollarını anlamamıza yardımcı olacağını ileri sürer. Jean Pierre Gibrat, Flaneur, Çev: Bilge S. nand, 255 s. 20. yüzyıl tarinin derin acıları ve hesaplaşmaları Gibrat ın keskin mizah anlayışıyla Le Sursis te yoğruluyor. Erteleyiş in baş karakteri Julien ile birlikte okur insanlığa ve hayata ölü olduğu, artık var olmadığı yerden, mesafe alarak bakma şansı yakalıyor ve savaşa karar verenlerin hırsları yüzünden yitirdiklerini geri almaya çalışıyor. Efsanevi çizer Gibrat, işgal altındaki Fransa nın küçük bir kasabasında, terk edilmiş bir evin çatı katından evrene bakan Julien i çiziyor. Flaneur Comics, yayın hayatına çizgi sanatının büyük ustasının Türkçedeki eksikliğini gidermeye çalışarak başlıyor. Emel Akal, leti im Yay nevi, 559 s ilkbaharından, 1921 ilkbaharına kadar Yeni Türkiye nin iç politik sahnesi, Londra nın ve Moskova nın etkileri altında nasıl biçimlendi? Emel Akal ın kılı kırk yaran araştırması bu soruya ışık tutuyor. Ankara da bir istiklal harbi yürüten ve kendini dünyaya kabul ettirmeye çalışan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti... Anadolu da saman alevi gibi yayılan Bolşevik sempatisi... Oluşum halindeki Türkiye Komünist Partisi, popülist sosyalist Halk İştirakiyun Fırkası ve diğer solcuların faaliyetleri... John Scalzi, thaki Yay nlar, Çev: Cihan Karamanc, 336 s. Amerikalı Bilimkurgu ve Fantezi Yazarları Derneği nin başkanlığını yürüten John Scalzi, Zoe nin Öyküsü nde Son Koloni romanındaki olaylara on yedi yaşındaki Zoe nin açısından yaklaşıyor. Jane ve John yeni koloni Roanoke nin kuruluşuna yardım etmek üzere görevlendirilir. Obin ırkından iki yaratık da hep Zoe nin yanındadır ve amaçları Zoe yi korumaktır. Şimdi Zoe ve arkadaşlarının karşısında kurtadamları hatırlatan korkunç yaratıklar ve akla gelmeyecek tehlikeler vardır. Scalzi, en iyi roman dalında Hugo Ödülü ne aday gösterilen bu kitabıyla bizi tekrar Yaşlı Adamın Savaşı evrenine davet ediyor. Sanat Dünyalar Zavall Hep Seni Sevdim Anadolu nun Azizleri Howard S. Becker, Ayr nt Yay nlar, Çev: Evren Y lmaz, 448 s. Sanatı kolektif bir eylem olarak ele alan bir klasik sosyoloji ve sanat kitabı diyebileceğimiz Sanat Dünyaları, bir sanat eserini yaratan üreticiler, satıcılar, icracılar, eleştirmenler ve tüketicilerden oluşan işbirliği ağı üzerinde duruyor yılında yapılan ilk baskısı gerek sanat gerekse sosyal bilimler alanında bir başyapıt olarak kabul gören Sanat Dünyaları nın 25. yıl özel baskısında yazar çok geniş bir kesimin etkilendiği bu büyük eserin ortaya çıkış sürecini de anlatıyor okura. Sanat dünyalarının nasıl işlediğine dair ilginç ve çığır açıcı bir gözlem. Timur Soykan, K rm z Kedi Yay nevi, 500 s. Türkiye sinsi bir devrim yaşıyordu. 80 yıllık savaşın galibi laikler bütün mevzilerini kaybederken yeni bir devlet inşa edilmekteydi. İki komiserden biri, kayıp bir genç kadını arıyordu, diğeri ülkeyi sarsan derin devlet soruşturmasının içindeydi. Yola çıktıklarında sadece gerçeğin peşindeydiler. Ama siyaset bütün kuralları değiştirmişti. Geçmiş iktidar yalanlar üzerine kuruluydu. Ülkede kartlar yeniden dağıtılırken yeni devletin en büyük güvencesi insanların zaaflarıydı. Ölen kurtuldu. Hayatta kalan dostunun katilini bulmak için bütün ülkenin yalanıyla savaşmak zorundaydı. Ecevit Karaca, Sepya Yay nc l k, 160 s. Palyaço kanunlarını biliyor musun? Özlemenin çare bulunmaz kederini yaşadın mı hiç? Cem, aşkın ve acının onu nasıl değiştirdiğine şahit oldu. Bir hastane odasında yaşamaktan vazgeçmiş bir kadını inatla yaşama döndürürken, onunla dünyanın en karşı konulmaz aşkını yaşarken ve ardından başına gelenlere katlanması gerektiğinde onu hayatta tutan şey, Palyaço Kanunları oldu. Hep Seni Sevdim, ölümün ayırdığı bir aşkla bir başka aşk üçgeni arasında kaybettiklerini arayan ve Palyaço Kanunları nı tüm dünyaya anlatmak için yaşayan Cem in kırık, hüzünlü ama satır aralarında umudu hiç terk etmeyen hikâyesidir. Hanspeter Tiefenbach, Arkeoloji ve Sanat Yay nlar, 355 s. İslamiyet in gelişinden önce Anadolu, Hristiyanlık inancının tarihi açısından pek çok önemli olaya sahne olmuştur. Bu inancın ilk elçilerinin ziyaret ettikleri, İncil de adı geçen mektuplarını yazdıkları ve daha sonraki kuşakların bin bir türlü cefa ve eziyete karşın inançlarına sadık kaldıkları yer olarak da tarihte ünlenmiştir. İncil in hemen hemen yarısı Anadolu ile bağlantılıdır. Ayrıca en önemli kilise önderlerinden birçoğu da bu topraklarda yaşamıştır. Bu kitap, Anadolu azizlerinin yaşamlarına ve yaptıklarına ışık tutma amacıyla kaleme alınmıştır.

19 YENİ ÇIKANLAR Aydınlık KİTAP 11 OCAK 2013 CUMA 19 llüstrasyon ki Diktatörlük Alt nda Kara Kule - Jericho Tepesi Sava Sherlock Holmes: Dörtlerin mzas Kolektif, lke Bas m Yay m, 590 s. Margerete Buber-Neumann, mge Kitabevi Yay nlar, Çev: Gün Zileli, 400 s. Stephen King, Alt n Kitaplar, Çev: Oya Alpar, 144 s. Arthur Conan Doyle, NTV Yay nlar, Çev: Kutlukhan Kutlu, 128 s. 275 aktif Türk illüstratörün 17 ana başlıkta toplanmış eserleriyle reklam ajansları ve öğrenciler için ilk ve tek kaynak kitaptır lerin başlarından bugüne 120 ustanın çalışmalarından örneklerin yanında Türk ve Dünya İllüstrasyon tarihi hakkında bilgiler içerirken 275 günümüz ustanın işlerini ve çalışmalarının yapılış aşamalarını içeren adım adım illüstrasyon bölümüyle öğrencilere yol gösterici bir kitaptır. Kitabın indeks bölümünde ise alfabetik olarak katılımcı sanatçıların iletişim bilgileri yer almaktadır. Margerete, Alman Komünist Partisi nin ünlü yöneticilerinden Heinz Neumann ın karısıdır. Hitler den kaçıp sığındıkları Sovyetler Birliği nde GPU tarafından tutuklanırlar. Sibirya daki Karaganda kamplarında çok ağır koşullarda zorunlu çalışmaya tabi tutulur. Beş yıl kaldığı Ravensbrück kampına ilişkin anlattıkları Auschwitz kampında yaşananların bir benzeridir. Kitapta, Ravensbrück toplama kampındaki yaşamı, direnişi, Yahova Şahitlerini, kobay olarak kullanılan Polonyalı kadınları, Margarete nin yakın arkadaşı, Kafka nın sevgilisi Milena nın olağanüstü kişiliğini bulacaksınız. Silahşorların toprakları için kan dökmelerinin ardından dokuz yıl geçmişti. Dokuz yıl önce İyi Adam ın vahşi ordusu Gilead ı ele geçirmiş, silahşorları Tanrı nın unuttuğu yerdeki topraklara sürmüştü. Birlik dağılmış, Roland ve ka-tet i saldırgan mutantlarla Farson un paralı askerlerinden canlarını zor kurtarmışlardı. Ama şimdi Kara Kule yi ayakta tutan direklerden biri kırılınca durum daha da kötüleşmiş, önce Roland ın vatanı yerle bir olmuş, ardından Orta Dünya yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Jericho Tepesi Savaşı nda karanlık ile aydınlık arasında can çekişen Kara Kule nin nefesleri kesen öyküsünü okuyacaksınız. Yardım almak için Baker Street 221B adresine gelen Mary Morstan ın anlattığı açıklanamaz öykü Dr. John Watson ı heyecanlandırıyor, dostu Sherlock Holmes ü ise kendi eseri olan uyuşukluktan uyandırıyor. Çünkü sonuçta Londra nın tek gayrıresmi danışman dedektifinden başka kim sırra kadem basmış İngiliz subayının, tek bacaklı adamın, onun çıplak ayaklı yardımcısının, kayıp define sandığının ve dörtlerin imzası nın esrarını aydınlatabilir ki? Sir Arthur Conan Doyle un yarattığı Sherlock Holmes, Ian Edginton ın uyarlaması ve I. N. J. Culbard ın çizimleriyle bir kere daha görsel bir şölene dönüşüyor. Ben, El Fakir-Ül-Hakir Sinan Ölmeyi Bilen Adam - Muhsin Ertu rul Ne Güzel ey Hat rlamak Seni Sessizli in Sesi 2: Diyarbak rl Ermeniler Konu uyor Mehmet Coral, Do an Kitap, 248 s. Büyük sanatçının bu dev kişiliğin romanında, yaşadığı yüzyılın bütün olaylarını, su katılmamış gerçekliği içinde okuyacaksınız. Mimar Sinan ın türbesindeki çifte zambak figürünün sırrı nedir? Mihrimah Sultan Camii ni imzasının formunda mı tasarlamıştır? Mehmet Coral, 2002 yılında yayımladığı Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım romanını 10 yıl sonra yeniden kurguluyor, gönlündeki ve zihnindeki Mimar Sinan ı yeniden yorumluyor. Ben El Fakir-ül-Hakir Sinan, o meşhur yüzyılın ve o muhteşem sanatçının hikâyesinin oya gibi işlendiği benzersiz bir roman. Ay egül Çelik, Can Yay nlar, 240 s. Ölmeyi Bilen Adam, Türkiye nin yetiştirdiği büyük adamlardan birinin, Çağdaş Türk tiyatrosunun, sinemasının babası Muhsin Ertuğrul un yaşamına odaklanan bir anlatı, okurken edebî tatlar alacağınız bir biyografi. Genç kuşak öykücülüğümüzün önemli isimlerinden Ayşegül Çelik, çok sevdiği, eğitimini aldığı tiyatroya ve Türk tiyatrosunun kurucusuna vefa borcunu, on yılı aşkın bir süre üzerinde çalıştığı bu kapsamlı araştırmayla ödüyor. Çocukluğundan itibaren kendini tiyatronun büyülü dünyasında bulan Muhsin Ertuğrul, bu sanatın toplum için kurtarıcı olduğuna inandı. Kolektif, Naz m Hikmet Ran, Yap Kredi Yay nlar, 224 s. Nâzım Hikmet in seçme şiirlerinden oluşan Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni kitabı, kitap ve kitapla birlikte verilen 4 CD ekinden oluşuyor. CD lerde sanatçı Genco Erkal ın sesinden dinleyeceğimiz 51 Nâzım şiiri, şairin hemen bütün kitaplarından, şiir serüveninin gelişmesini de gözeten, sevda, hasret ve siyasi şiirlerinden dengeli bir seçim yapılarak hazırlandı. Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni kitabındaki Nâzım Hikmet şiirlerinden bazıları ise şöyle: Hasret, Sesini Kaybeden Şehir, Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri, Karıma Mektup... Ferda Balancar, Uluslararas Hrant Dink Vakf Yay nlar, 202 s. Bu kitapta yer alan anlatıları okurken, sözlü tarihin türlü cilvelerini düşünmeden edemedim. Bunlar arasında, hayat hikâyelerinin dinleyicisini hakikate çağrısı, farklı iktidar katmanlarının duygular ekseninden ifadesi ve belki de bu kadim şehrin, herkesin, her şeyin üstünden bizlere müstehzi bakışı var. Sessizliğin sesi kadar, Diyarbakır ın bize yüklediği duygusal ağırlığı da hissetmemek mümkün değil bu anlatılarda. Diyarbakır Ermenileri konuşurken, insan ister istemez, yılların sırlarının şehrin surlarından çıkıp bize sorduğu yeni sorular üzerine tefekkür ediyor.

20 20 11 OCAK 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ÇOCUK - GENÇ Gergedanın öfkesi nsanlar n, köpeklerin, kedilerin, horozlar n öykülerini art k ezberlediniz. imdi s ra gergedan Kofi de İREM HALIÇ irem.halic@hotmail.com Can Yayınları ndan çıkan Kofi veya Bağışlama Sanatı, Alman yazar Oliver Bantle nin dilimize çevrilen ilk kitabı. Henüz çok fazla tanınmayan yazar, 1962 Almanya doğumluymuş ve şu an Fransa sınırında bir ormanda yaşıyormuş. Öykülerini, başta içindeki çocuk a, sonra tüm çocuklara armağan ettiğini söyleyen Bantle, doğayla iç içe olan yaşamı sonucu hayvanları ve bitkileri çok iyi tanımış olacak ki, baştan sona soluksuz okuyacağınız bir gergedan hikayesi anlatmış. Evet, insanların, köpeklerin, kedilerin, horozların öykülerini artık ezberlediniz. Şimdi sıra gergedan Kofi de. Kofi, huysuz, somurtkan ve genelde nefret dolu bir gergedan. Aslında küçükken gayet neşeli bir hayvancağızmış. Ta ki, en yakın arkadaşı Antros la sonraları nefrete dönüşecek bir küslük yaşayana kadar. Babasını küçükken kaybeden Kofi, bir gün hiç tanımadığı büyükbabasıyla tanışınca, sırtında bir yük gibi taşıdığı öfkesi üzerine uzun uzun düşünecek. Kitap, adından da anlaşılacağı gibi felsefi konulara değiniyor. Fakat çocuk edebiyatının Simyacı sı değil, aksine felsefenin duygu, coşku ve heyecanla ne denli harmanlanabileceğinin güzel bir örneği. Hatta biraz abartarak Küçük Prens tadı verdi bile diyebilirim. Kofi nin büyükbabasının kitaptaki sözlerinin samimiyeti ve gerçekçiliği, yazarın büyükbaba Meru olduğuna inandırdı beni. Kitabın arka kapağında öğretici, sıcak, çağdaş bir masal denmiş kitap için. Oysaki Kofi öğretici sözlerden, öğütlerden bir o kadar rahatsız. O yüzden kitabın öğretici sıfatını yok edelim biz. Bir aile geleneği gibi süregelen denize kavuşma arzusu, Kofi nin de küçükken içini kemirmiş durmuş. Fakat zamanla, büyümenin verdiği olgunluğa bağlayarak bu arzuyu unutuvermiş. Yolunu kesmesiyle tanıdığı büyükbabası, ölüme kendini oldukça yakın hisseden, durgun ve düşünceli bir gergedan. Fakat onun düşünceli hali, memleket meseleleri değil. Hatta ölüm korkusu bile değil. Onun derin düşünceler dediği şey, sadece vıraklayan kurbağaların sesini duyabilecek kadar hiçbir şey düşünmeme hali. Büyükbaba Meru, Kofi ye denize doğru uzun bir yolculuğa çıkmayı teklif ediyor. Kofi de sırf aklındaki düşüncelerden ve eski dostu, şimdiki düşmanı Antros tan haber alıp durmaktan kurtulmak için bu teklifi kabul ediyor. Fakat yolculuk ilerledikçe içindeki çocuksu coşkulara geri dönmeye başlıyor. ÖFKE RUHLA BESLEN R Yürek zaman tanımaz. O daima şimdide yaşar. Bu onun en önemli anıdır. Daha doğrusu bildiği tek şeydir. Öncesi ve sonrası olduğunun bilincinde değildir. Büyükbaba Meru, torununa kalbini dinlemeyi öğretiyor. Çünkü aklımız çoğu zaman düş höpürdeticiler in esiri oluyor. Höpürdeticiler anılarımız, sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz üzerinde olumsuz değişiklikler yaparak, bize onları kendi istedikleri gibi sunuyorlar ve bizi yiyip bitiriyorlar. Hatta bazen bizi gerçeklerle kandırıyorlar. Bu höpürdeticiler bencilliğimiz de olabilir, acizliğimiz de. Ya da gerçekten höpürdetici de olabilirler. Aslında bu yolculuğa başlarken aralarında Kofi nin eski dostunu affetmesine dair hiçbir şey konuşulmuyor. Ancak zaman geçtikçe aralarındaki diyalog, Kofi de içindeki öfkeyi yenme isteği oluşturuyor. Bu büyük mücadele de Kofi gelgitler yaşıyor. Bu noktada değinmek istediğim bir konu var: Kitap, çocuk kitabı olduğu varsayımıyla yola çıkıp, her şey kötüyken yavaş yavaş iyileşen, mutluluk çizelgesi gittikçe yükselen bir kurguya sahip değil kesinlikle. En çok benimsediğim olay, gerçekçilik, kitabın başından sonuna kadar kurguya hakim. Kofi nin içindeki öfkeyle olan savaşının ne kadar zor olduğu gerçekten hissettirilmiş. Velhasıl, yeterli sayıda çocuk okura ulaşabilirse yetkililerce sakıncalı bulunabilecek bir kitap daha çıkıyor meydana. Peki, biz ne yapıyoruz? Kitaplarımıza sahip çıkıyoruz. Kütüphanemizin baş köşesine koyarak değil, yırtarcasına okuyarak. Kitapta büyükbaba Meru çok güzel bir hikaye anlatıyor: Bir gün bir damla birlikte akıp gittiği nehrin yönünün yanlış olduğunu hissetmiş. Koca nehre sözünü geçiremeyeceğini bilmezmiş gibi bağırmaya başlamış. Tabii nehir küçücük bir damlanın isyanını duyacak değil ya. Damla da bakmış elinden bir şey gelmiyor, susmuş, nehirle birlikte akmaya devam etmiş. Gerçekten elinden başka bir şey gelmez miydi? Balıkları harekete geçirebilir ya da topraktan sızabilirdi. Bir su kaynağına varması, bir filin sırtında karaya çıkması ve güneşin yardımıyla yeniden nehir yolculuğu yapması mümkün olabilirdi. Bütün bunlarda damla, elinden gelenin en iyisini yapabilirdi, diyor büyükbaba Meru. Bu yüzden, koca nehirde küçücük damlalar olan çocuklar, elinizden gelenin en iyisini yapabileceğiniz bir şey yapın. Bu, kitap okumaksa kitap okuyun. O zaman insanlık için elinizden gelenin en iyisini yapmış olursunuz. İyi okumalar diliyoruz. (Kofi veya Bağışlama Sanatı, Oliver Bantle, Can Yayınları, Çev: Saliha Nazlı Kaya, 116 s.) Miguel Miguel in herkesinki gibi, sıradan bir hayatı vardı: Okul sonrası arkadaşlarıyla spor sahasında buluşup maç yapıyor, akşamları televizyon seyrediyor ya da video oyunu oynuyor, hafta sonlarıysa anne babasıyla alışveriş merkezinde zaman geçiriyordu. Bu pek rahat ve keyifli rutin, bir pazar günü alışveriş merkezinin otoparkında tanıştığı evsiz bir adam yüzünden tepetaklak olur. Miguel beline kadar çöp bidonuna girmiş, içini karıştıran bu tuhaf adamdan başta biraz çekinir. Ne de olsa anne babası onu her fırsatta sokakta karşılaştığı yabancılarla, hele de böyle sıra dışı kişilerle konuşmaması konusunda uyarmıştır... Ne var ki bu beyaz sakallı, uzun ve dağınık saçlı adamın tuhaf bir çekiciliği vardır ve Miguel kendisini ona Alfredo Gomez Cerda, leti im Yay nevi, Çev: Saliha Nilüfer, 128 s. yakınlaşmaktan alıkoyamaz. Umursamaz tavırlı ihtiyar, birden kitaplardan, şiir okumayı ne kadar sevdiğinden söz etmeye başlar... Miguel evsizlere, yalnızlara, ailesinden uzak olanlara, yani kısaca herkes kadar şanslı olmayanlar a odaklanıyor. Yazar Alfredo Gómez Cerdá, okuru başkalarını anlamaya ve hayatı onların gözünden görmeye çağırıyor. Aydede - Efsane Be li Onu gökyüzünde pırıl pırıl parlarken gördüğümüzde içimiz ısınır, mutlu, güzel hayallere dalar, bize gülümsediğini düşünürüz. Onun aydınlattığı gecelerde daha rahat uykuya dalar, bin bir çeşit rüyaların peşinden koşarız. Onun da kendi öyküsü olduğunu düşünür, neden oradan bize kocaman gülümsediğini merak eder dururuz. Bu büyülü ve serüvenlerle dolu kitap, işte o en yakın dostumuzun geçmişi çok eskilere dayanan yaşam öyküsünü anlatıyor. Ah, o kim mi?... Şimdiye kadar bulmuşsunuzdur belki de, onun adı Aydede!... Güne in Çocuklar William Joyce, Alt n Kitaplar, Çev: Süleyman Genç, 56 s. Sevinç Ku o lu, Bilge Kültür Sanat, 112 s. Güneş'in çocukları. O büyük patlamayla gövdesinden kopan parçalar. Merkür - Venüs - Dünya - Mars - Jüpiter - Satürn - Uranüs - Neptün... Çocukları aklına geldiğinde mutlu olur Güneş, ama onları sık sık göremediği için üzülür. Hem gördüğünde de doya doya bağrına basamaz. Yoksa yakar kavurur hepsini. O da her anne gibi çocukları iyi olsun ister. Kendisine bir torun vermeyen Merkür'e, Venüs'e sitem eder. Dünya, torunu Ay ile çıkıp geldiğinde yüzünde güller açar. "Çok yaşlandım çok," diye söylense de hâlâ bütün ihtişamıyla alev alev yanar, çocuklarını şefkatle koruyup kollar. Yazar ve ressam Sevinç Kuşoğlu, rengârenk resimleri ve benzersiz anlatımıyla minik okurlara gezegenleri, yıldızları, gök taşlarını, kara delikleri ve daha pek çok sakiniyle tüm güneş sistemine dair şaşırtıcı bilgiler veriyor.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZ DEMEDEN ÖNCE Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni gulseminkucba@terakki.org.tr AMACIMIZ Okuma ve yazma eylemlerini temellendirmek, Yaratımla ilgili her aşamada yaratıcılığın bireyin gözlem ve birikimlerine

Detaylı

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı 3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Düşünceleri, duyguları, doğayı, kültürü, inançları, değerleri keşfetme ve ifade etme yollarını sorgulama;

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

Editör Salih Gülerer. Çocuk Edebiyatı. Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz

Editör Salih Gülerer. Çocuk Edebiyatı. Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz Editör Salih Gülerer Çocuk Edebiyatı Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz Editör Salih Gülerer Çocuk Edebiyatı ISBN: 978-605-9498-16-6 Kitapta

Detaylı

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti SİNOPSİS Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk, 2012 de İstanbul da, 2008 yılında yayınladığı Masumiyet Müzesi romanı ile aynı adı taşıyan bir müze açar. Müzenin içindeki eşyalar, romana konu olan ve

Detaylı

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Belmin Dumlu SAVAŞKAN, Belmin Dumlu SAVAŞKAN, 1973 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğrenimini Özel Fransız Lisesi Notre Dame Sion de tamamlamasının ardından, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi FOTOĞRAF DLNDE BR SÖYLEŞ K R K Y L N B R K M BRAHM DEMREL brahim DEMREL, 1941 yılında Malatya Akçadağ ilçesi Durulova (Körsüleyman) köyünde doğdu. lkokulu köyünde okuduktan sonra Akçadağ Öğretmen Okulu,

Detaylı

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK Sosyal ve siyasi yaşamda Bodrum un tanınmış simalarından biri olan Nuran Yüksel yaşamını kitap haline getirdi. Nuran Yüksel kitabının sadece kendi

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 FANTASTİK EDEBİYAT, DİSTOPYA VE FELSEFE 8 OCAK 2019, SALI 14.30 /BURÇAK EYÜBOĞLU ODİTORYUMU

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI 11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI A. RAPOR: Herhangi bir konuyu, olayı veya incelenmekle görevlendirilen kişi veya kişilerin, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını ilgili yere bildirmek üzere yazdıkları

Detaylı

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ - Basın Toplantısı Haber Küpürleri - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel 13.01.2015 Salı Adana İşi nde acayip soygun Bir Acayip Soygun Adana İşi adlı uzun metraj filmin çekimleri

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu 3. Yazma 3. SAYFA HABERİNDEN ŞİİRE 3. Sayfa Haberinden Haydar ERGÜLEN İN «Elmanın E si» Adlı Şiire SERDAR SOLKUN GALATASARAY LİSESİ TDE ÖĞRETMENİ Grup: Ortaöğretim öğrencileri ( Hazırlık sınıfları ve 9.

Detaylı

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED AKBULUT-

Detaylı

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun olduktan (1972) sonra bir süre aynı bölümde kütüphane memurluğu yaptı (1974-1978). 1976 da Türk

Detaylı

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 03.11.2013-Bloomberg Businessweek BASINDA GeniuSpy Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 2/6 27.08.2013-www.milliyet.com.tr Çocuğunuz dikkatsiz mi emin misiniz?

Detaylı

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, 1 / 9 Gönül tamircisi!, Tıpkı, Yunusun dediği gibi: Ben gelmedim kavga için!/benim

Detaylı

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Ders Tanıtım Formu Dersin Adı Öğretim Dili Türk Dili II Türkçe Dersin Verildiği Düzey Ön Lisans (x ) Lisans ( ) Yüksek Lisans( ) Doktora( ) Eğitim Öğretim Sistemi Örgün Öğretim ( X) Uzaktan Öğretim( )

Detaylı

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014 BİLİMKURGU: BAŞKA BİR VAROLUŞ MÜMKÜN Bilimkurgu bir bakışa göre Samosata lı Lukianos tan (M.S. 2. Yüzyıl) bu yana, başka bir bakışa göre ise 1926 yılında yayımcı Hugo Gernsbeack in scientifiction kelimesini

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Cihan Demirci 2. basım Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN Resimleyen: Cihan Demirci Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd.

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (19 Ekim - 04 Aralık 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz. YARATICI OKUMA DOSYASI En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz. MAVİŞ Mavişe göre Dünya nın ¾ nün suyla kaplı olmasının nedeni nedir?...... Maviş in gözünün maviden başka renk görmemesinin

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? Ya pı Kre di Ya yın la rı - 4878 Sa nat - 235 Sen Surat Okumayı Bilir misin? / Selçuk Demirel Editör: İshak Reyna Kitap tasarımı: Selçuk Demirel Grafik uygulama: Süreyya

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

... SINIF TEMA ESASINA DAYALI YILLIK PLAN TASLAĞI

... SINIF TEMA ESASINA DAYALI YILLIK PLAN TASLAĞI ... İLKÖĞRETİM OKULU TÜRKÇE İ... SINIF TEMA ESASINA DALI YILLIK PLAN TASLAĞI 1. TEMA: DOĞA VE EVREN TEMEL DİL BECERİLERİ VE 1. Okuma kurallarını uygulama: 1.5 2. Okuduğu metni anlama ve çözümleme: 2.1,

Detaylı

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz. ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Aralık 2014-23 Ocak 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016) ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık 2015-15 Ocak 2016) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE Doç. Dr. Mutlu ERBAY İstanbul 2013 Yay n No : 2834 İletişim Dizisi : 97 1. Baskı - Şubat 2013 İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-858 - 5 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye deki yay

Detaylı

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı:   Fragmanın İndirme Linki: SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan USTALARA SAYGI-ANMA SOKAK AÇILIŞI F.DOSTOYEVSKİ SÖYLEŞİ / DİNLETİ - İMZA ATAOL BEHRAMOĞLU

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III Bölüm I Çocuk Edebiyatı ve Gelişimle İlgili Temel Kavramlar 15 Fiziksel (Bedensel)Gelişim 20 İlk Çocukluk Döneminde(2-6)Fiziksel Gelişim 21 6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim 23 12-18

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme Đyi bir başarı için gerekli olanşartlar Çocuğunu desteklemek isteyen annebabalar için çeşitli tavsiyeler Elisabeth Grammel und Claudia Winklhofer Übersetzung: Abdullah

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZMA YOLCULUĞUNDA FARKLI YÖNTEM VE TEKNİKLER Gülsemin Ergün Kucba Türkçe Koordinatörü gulseminkucba@terakki.org.tr B.Aslı P.Şener Türkçe Öğretmeni basakpacaci@terakki.org.tr Yazar olmak istiyorsanız,

Detaylı

4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı 4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ 2017-2018 Öğretim Yılı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Fikirleri, duyguları, doğayı, kültürü, inançlar ve değerleri keşfetme ve ifade etme yollarımızla ilgili

Detaylı

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar.

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar. MESLEĞE VEDA From: Güney Dinç Sent: Wednesday, April 16, 2014 1:56 PM To: Subject: [ÇEHAV] Mesleğe Veda Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum.

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? İlk kitabı KAPAN AĞZI Eylül'de raflarda yer alacak olan, üniversite öğrencisi Muhammed Şimşek büyük hedefleri olan bir yazar!' Söyle söylüyor hedefini: : "Ben yazacağım kitapların çok beğenileceğine ve

Detaylı

2. SINIF - 2. SORGULAMA ÜNİTE Sİ VELİ Bİ L GİLE N D İ R ME BÜLTENİ DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA

2. SINIF - 2. SORGULAMA ÜNİTE Sİ VELİ Bİ L GİLE N D İ R ME BÜLTENİ DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA 2. SINIF - 2. SORGULAMA ÜNİTE Sİ VELİ Bİ L GİLE N D İ R ME BÜLTENİ 2 0 1 7-2 0 1 8 Öğ r et i m Yı l ı DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA Yer ve zaman hakkında sorgulama; kişisel tarihimiz, evler ve seyahatler, insanlığın

Detaylı

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy, Billy (Vince Vaughn) ve Nick (Owen Wilson) dijital dünyaya yeni adım atan iki eski kafalı satışçıdır. Senelerdir emek verdikleri şirketin artık teknoloji karşısında ayakta duramaması nedeniyle kapatılması,

Detaylı

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017) ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (19 Aralık 2016-10 Şubat 2017) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

Orhan benim için şarkı yazardı

Orhan benim için şarkı yazardı 70'li yılların ünlü ses sanatçısı ve sinema oyuncusu Yıldız Tezcan, 21 yaşındayken Orhan Gencebay ile büyük aşk yaşadığını, ancak o dönem çöpçatanlıklarını yapan Sevim Emre'nin sonradan Gencebay'ı elinden

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Soner Sevgili Eğitim 1983-1994 Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Tv ve Sinema Bölümü. Deneyim

Soner Sevgili Eğitim 1983-1994 Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Tv ve Sinema Bölümü. Deneyim Soner Sevgili Eğitim 1983-1994 Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Tv ve Sinema Bölümü Deneyim 2012 İstanbul - Bir tür görüntülü İstanbul ansiklopedisi olan Zümrüd- ü Anka belgesel dizisinin yönetmeni

Detaylı

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 HALDUN TANER -rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 I Kapak Düzeni: Dr. Ahmet SINAV ISBN 975-17-0262-3 Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Detaylı

HUKUKSAL ETİK (LEGAL ETHICS) DERS NOTLARI

HUKUKSAL ETİK (LEGAL ETHICS) DERS NOTLARI Prof. Dr. A. Can TUNCAY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi HUKUKSAL ETİK (LEGAL ETHICS) DERS NOTLARI İstanbul 2013 Yay n No : 2902 Hukuk Dizisi : 1427 1. Baskı - Nisan 2013 İSTANBUL ISBN 978-605 -

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın

Detaylı

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfinle kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer

Detaylı

Bodrum Deniz Filmleri Festivali

Bodrum Deniz Filmleri Festivali Bodrum Deniz Filmleri Festivali Bodrum da, Türkiye nin ilk deniz temalı festivali olduğu belirtilen Bodrum Deniz Filmleri Festivali başladı. Cinemarine Bodrum da 11 filmin ücretsiz gösterildiği festivalin

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

Bu kitabın sahibi:...

Bu kitabın sahibi:... BİYOGRAFİ 1 3 Bu kitabın sahibi:... İçindekiler Bu Kitabın Konusu Benim, 9 Ben, Marie Curie, 13 Uçan Üniversite, 18 İlk Aşk, 23 Paris, 27 Aşk Göz Kırpıyor!, 31 Maddenin İçinden Geçen Işınlar, 35 Aşk,

Detaylı

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Sergilenen nesnelerle insanlar arasında köprü kurarak nesnelerin onların yaşantıları ile bütünleşmesini sağlamak; Nesnelerin maddi ve ideal değerleri ile algılanması

Detaylı

Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016

Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016 1 KÜTÜPHANE ORYANTASYON HAFTASI 3 BİLGİ OKURYAZARLIĞI HAFTASI 4 YAZI TÜRLERİNİ TANIYORUZ 5 BİLİMSEL ARAŞTIRMA BASAMAKLARI DERSİMİZ 6

Detaylı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sınıf Nedir? Ders yapılır Yaşanır Zaman geçirilir Oyun oynanır Sınıf, bireysel ya da grupla öğrenme yaşantılarının gerçekleştiği

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n. N e d e n İ n g i l i z D i l i v e E d e b i y a t ı B ö l ü m ü?

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n. N e d e n İ n g i l i z D i l i v e E d e b i y a t ı B ö l ü m ü? A D I Y A M A N Ü N İ V E R S İ T E S İ F E N E D E B İ Y A T F A K Ü L T E Sİ İ N G İ L İ Z D İ L İ V E E D E B İ Y A T I B Ö L Ü M Ü T A N I T I M K İ T A P Ç I Ğ I 2018-2019 İ Ç E R İ K B ö l ü m ü

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER 1 1789 da gerçekleşen Fransız İhtilali ile hürriyet, eşitlik, adalet, milliyetçilik gibi akımlar yayılmış ve tüm dünyayı etkilemiştir. İmparatorluklar yıkılmış, meşruti yönetimler kurulmaya başlamıştır.

Detaylı

Senenin Son Yenilikleri

Senenin Son Yenilikleri Senenin Son Yenilikleri 000 Genel Bilgiler Bisküviyi Çaya Yatay Bandırın Bilimcilerin böylesi gerçekleri ortaya çıkarması sizce de şahane değil mi? Yazar: Rik Kuiper 150: Psikoloji Başarıya Götüren Aile

Detaylı

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık 2015-15 Ocak 2016) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

Öğrenciler 2 yıllık çalışma sürecinde;

Öğrenciler 2 yıllık çalışma sürecinde; Diploma Programı Çerçevesi Diploma programı her kültürün kendisine adapte edebileceği esnek bir program sunarak kendi değerlerini yitirmeyen uluslararası farkındalığa ulaşmış bireyler yetiştirmeyi hedefler.

Detaylı

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com GÜNLÜK (GÜNCE) 1 GÜNLÜK Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih

Detaylı

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Ünsal bey?

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

We Make it... onlinetamkeen

We Make it... onlinetamkeen We Make it... Easier for you onlinetamkeen 1 Temkin Nedir? Her dalda yetenekli olan Filistinli kadınlara destek veren Genç Kadınlar Girişimidir. Onların çalışma ve bilgi güçlerini arttırmak yoluyla topluluktaki

Detaylı

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( ) (1874-1931) Servet-i Fünun akımının önemli romancılarından biri olan Mehmet Rauf, 1875 de İstanbul da doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, bir sağlık kurumunda çalışan bir memurdu. Önce Balat ta ki Defterdar

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum ARTI YÖN ARTI YÖN Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum Hadan Türkal: Hayat adına kimse vazgeçmemeli S. 115 BAŞARI ENGEL TANIMAZ!

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Çocuk Dergiciliği Alanında Türkiye den İki Örnek Bilim Çocuk ve Meraklı Minik

Çocuk Dergiciliği Alanında Türkiye den İki Örnek Bilim Çocuk ve Meraklı Minik Çocuk Dergiciliği Alanında Türkiye den İki Örnek Bilim Çocuk ve Meraklı Minik Zuhal Özer 18 Nisan 2013, İzmir Çocuk Dergileri - Amaçlar Çocuklara küçük yaşlardan itibaren bilimi sevdirmek, Bilimin yaşamın

Detaylı

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen ve Kapak: Cemile Kocaer ISBN: 978-605-9723-51-0 1. Baskı:

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI 07-11.10.201 0.09/01-04.10.201 2-27.09.201 09-20.09.201 TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU 201 2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SÜRE ÖĞRENME ALANI: Birey ve Toplum ÜNİTE: Haklarımı Öğreniyorum ARA DİSİPLİNLER

Detaylı

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! 51. ULUSLARARASI ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ'NİN ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI'NIN JÜRİSİ BELLİ OLDU Bu yıl 51.si düzenlenecek olan Uluslararası Antalya

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her 6

Detaylı