-Rahman ve Rahîm olan Allah æn adæyla- Receb 1421 (Ekim 2000)

Transkript

1 1

2 2

3 -Rahman ve Rahîm olan Allah æn adæyla- Hilâfet Devleti Yayænædær Receb 1421 (Ekim 2000) Adres: Hilâfet Devleti Neusser Str. 418, Köln, Almanya Tel: +49/(0)221/ Faks: +49/(0221/

4 TAKDÆM 13 Aåustos 1983 yælæ Barbaros Camii Hareketi nden sonra, hemen tebliå çalæñmalaræna giriñilmiñtir. Yani particiliåe son verilmiñ, Peygamber metoduna geçilmiñtir. Akabinde, hicrî 1405 milâdî 1985 yælænda kuruluñumuz Æslamî Cemiyet ve Cemaatler Birliåi manasæna gelen, Almanca ismiyle Verband der islamischen Vereine und Gemeinden e. V. ismini aldæ. Rahmetli Halife miz ilk Hicrî Toplantæsæ 1406 (1986) yælænda, Köln-Stadthalle de Æslâmî Cemiyet ve Cemaatler Birliåi nin Kuruluñu ve... mevzulu konuñmasænæ yaparak, ilk defa kuruluñumuzun gayesini ve esbab-æ mucibesini tüm dünya insanlæåæna açæklamæñtær. 4

5 Yaptæåæ konuñma hemen Almanca ya tercüme edilerek, 13 sayfalæk bir broñür halinde daåætældæ. Türkçe si de o sene kitap olarak basældæ. Evvela; Cemaatlañmaya gidilmiñ; Sonra; Anadolu Federe Æslam Devleti ilân edilmiñ ve, Daha sonra da; Hilâfet Devleti nin ihyasæ ve ilânæ yapælmæñtær! Kim ne derse desin; Siz devletsiniz, hem de Hilâfet Devleti siniz, Halife ye de baålæsænæz elhamdülillah!.. 5

6 MUKADDÆME Æslam dini ahkâm ile usulün, bañka bir ifade ile dava ile metodun bir terkibidir. Ækisi de vahye dayanær. Ahkam ilâhi emir ve yasaklardan, ñer î nizam ve kanunlardan ibarettir. Metod ise tebliådir, Peygamber metodudur. Kaynak Kur an, örnek Hz. Muhammed (s.a.v.) dir. Nihaî gaye ise, Allah æn ræzasænæ kazanmaktær. Æçinde bulunduåumuz hareket iki yañænæ doldurmuñ, üçe ayak basmæñtær. Cemaatæmæz ñu anda üçüncü sænæftadær. Birinci sænæfta ders metod idi, metod dersi idi; Partiden veya tebliåden birini seçmek idi. Cemaatlerimiz tebliåi kabul, partiyi reddettiler. Particilerin safænda deåil, peygamberler safænda yer aldælar. Ækinci sænæftaki ders ise, dava ile yakændan ilgili meselelerdi. Yani Æslam hem dindir hem devlettir, hem ibadettir hem siyasettir, hem dünyadær hem ahirettir... Devlet, dinin bölünmez bir parçasædær. 6

7 Namaz, oruç gibi ibadetler nasæl birer Allah emri ise, devlet de bir Allah emridir ve farzdær. Hâkimiyyet, kayætsæz ve ñartsæz milletin deåil, Allah ændær. Yani Æslam devleti halk devleti deåil, Hakk devletidir. Kanun koyma selahiyyeti, Allah a mahsus bir haktær. Ænsanoålu dünyaya kanun koymak için deåil, ilahî kanunlaræ uygulamak ve yañamak için gelmiñtir. Hakikat böyle iken, onun kanun koymaya kalkmasæ, Allah a mahsus bir hakka tecavüz etmesi demektir. Bu ise ñirktir, putperestliktir. Allah æn gönderdiåi kanunlara Ñeriat ismi verilir. Ænsanlaræn yaptæåæ kanunlara ise taåut ve put kanunlaræ denir. Æñte, ikinci sænæfta da bu gibi mevzular iñlendi. Üçüncü sænæfa gelince: Bu sænæfta ders proåramæ ikidir: 1- Yabancælara Æslam æ tebliå yolu ile tanætmak; 2- Türk milletine Æslam æn devleti de olduåu yine tebliå yolu ile duyurmak ve uyarmak. Türk milleti müslümandær. Ancak bu millet, oyuna getirilmiñ ve devlet sürahisinin içine kemalizmden ibaret zehirli ve mikroplu su karæñtærælmæñ. Bu sudan yudum yudum içenler sarhoñ olmuñ. Fincan 7

8 fincan içenler uyuñmuñ, bardak bardak içenler ise, komaya girmiñ. Türkiye de maalesef manzara bu!.. Herkes hasta! Ancak bir cemaat müstesna! Bunlaræn -lehülhamd- akællaræ bañlarænda, sæhhatlaræ yerinde. Bunlar ya o sudan hiç içmemiñler, ya da kendilerine Kur an añæsæ vurulmuñ olduåundan zehirli su tesir etmemiñ!.. Tüm hastalaræ tedavi etmek iñte bunlara düñmektedir. Akællæ ve sæhhatæ yerinde olan bu cemaat ne yapacak, hastalaræ nasæl tedavæ edecek? Sürahinin içindeki kemalizm suyunu dökdükten sonra, yerine Kur an menbaændan fæñkæran ñifalæ suyunu dolduracaklar, hastalara yudum yudum, fincan fincan, bardak bardak içireceklerdir. Biiznillah hastalaræn hepsi ñifa bulacaktær. Aklæ, dengesi ve sæhhatæ yerinde olan bu cemaat, hastalaræn imdadæna koñacak, bu tedaviyi çok seri bir ñekilde yapacaklardær. Çünkü, kemalizm hastalæåændan ölüp gidenler, cahiliyet ölümüyle, yani murdar bir ölümle gidiyorlar. Æñte, cemaatæmæzæn üçüncü sænæfta göreceåi derslerin aåærlæk merkezi budur. Yani hastalæåæn 8

9 teñhisi yapælmæñtær. O hastalæk Kur an æñæåænda tedavi edilecektir. Hicrî 1406 yælæ bañænda yaptæåæmæz konuñma ile bu proåram açæklanmæñtær. Köln- Stadthalle de yapælan bu konuñma Rabb imizin lütfü ve fazliyle büyük bir alaka görmüñ, binlerce bant ve kasetlerle yayælmakta ve daåælmaktadær. Önemine binaen, bu konuñmanæn bir de kitapçæk halinde basælmasæ istenmektedir. Æñte bu istek isabetli görülmüñ ve yerine getirilmiñtir. Tebliå ve gayret bizden, tevfik ve hidayet Cenab-æ Hakk tandær!.. Cemaleddin Hocaoålu (Kaplan) 9

10 10

11 De ki, size tek bir öåüt vereyim: Allah için ikiñer ikiñer, teker teker kæyam eder (O nun huzurunda) divan durursunuz. Sonra düñünürsünüz; arkadañænæz da delilikten eser yoktur. O, ancak ñiddetli bir azabæn önünde sizi uyaran bir peygamberdir. De ki, ben sizden bir ücret istemiñsem o, sizin olsun, benim ecrim yanlæz Allah a aittir. O, herñeye sahiptir. De ki, Rabb im (kullarændan dilediåinin kalbine) hakkæ koyar. O, gayæplaræ bilendir. De ki, hak geldi, artæk batæl ne bir ñey ortaya çækarabilir, ne de geri getirebilir (o, artæk tamamen yok olup gitmiñtir).. De ki, eåer sapmæñsam, kendi aleyhime sapmæñ olurum. Eåer yolu bulursam, bu da Rabb imim bana vahyettiåi (bu Kur an) sayesindedir. Ñüphesiz o, iñitendir, yakændær. (Sebe, 46-50) 11

12 Gayemiz: Gayemiz Æslam dininin, onun kitabæ Kur an-æ Kerim in ve bu kitabæn getirdiåi düstûr, nizam ve kanunlaræn gönüllere, ailelere, cemiyet ve cemaatlere, millet ve devletlere hâkim olmasænæ saålamaktadær. Bir cümle ile Tevhid bayraåænæ insanlæåæn ufkunda dalgalandærmaktær ve bunun için de meñru olan güç ve imkânlaræ seferber etmektir. Bakænæz Rabb imiz Kur an da ne buyuruyor: Yeryüzünde fitne kalmayæncaya kadar ve din yanlæz Allah æn oluncaya kadar savañænæz! (Faaliyet gösterin, gerekirse, engel çækaranlarla savañæn!..) (Bakara, 193) 12

13 Esbab-æ Mucibe: Ñurasæ çok iyi bilinmeli ki, böyle bir gayeye yönelmemiz ve bu uåurda faaliyet göstermemiz, ayette görüldüåü gibi dinimizin emri, imanæmæzæn gereåidir. Namaz ve oruç, hac ve zekât gibi ibadetleri yerine getirmek nasæl farz ise, nasæl Allah emri ise, bu yolda çalæñmamæz da farzdær ve Allah emridir. Ñu nokta da çok iyi bilinmelidir ki, Æslam da savañ vardær. Fakat savañ nihaî bir çaredir, zoraki bir harekettir. Gayeye varmak için asæl bir yol deåildir, mecburi bir yoldur, yani mecbur kalændæåænda bu yola bañvurulur. Daha açæåæ; Akællara, fikirlere ve vicdanlara vurulan zincirleri kærmak için Æslam da savañ meñru kælænmæñtær. Yoksa Æslam da hak ve hakikatlaræ anlatmak için asæl yol tebliå yoludur, telkin yoludur, ikaz, irñad ve ikna yoludur. Nitekim Nahil Suresi nin 125. ayetinde bu çeñit emir ve tavsiyeleri görmekteyiz. Ayet mealen ñöyle: Rabb inin yoluna hikmetle ve güzel öåütle davet et, onlar ile en güzel ñekilde mücadele et! Muhakkak ki, Rabb in yolundan sapanlaræ daha iyi bilir ve O, doåru yolda olanlaræ da en iyi bilendir! Muhterem arkadañlar! Kur an-æ Kerim tebliå ve davet metodunu iñte bu esaslar üzerine oturtmaktadær. Ñimdi bu metoda bir göz atalæm: 1- Davet ancak Allah yolunadær. Davetçinin kendi ñahsæyla veya milletiyle ilgisi yoktur; 13

14 2- Davet edenin maddî bir menfaatæ da bahis mevzuu deåildir. O, sadece vazifesini yerine getirmiñ olur; 3- Davet ederken, hikmet sænærænæ añmamasæ gerekir, muhataplaræn durumlarænæ, kabiliyetlerini ve içinde bulunduklaræ ñartlaræ göz önünde tutmalædær, tedric usulüne riayet etmelidir; 4- Davetçi davet ederken, tatlæ dil, sakin ve yumuñak bir ifade kullanmalæ, kalplere sæzmalæ, zorlamalara girmemeli ve gereksiz sækmalara meydan vermemelidir; 5- Ñayet iñ, mücadele ve münazaraya dökülürse, onun da en güzelini yapmalæ, ñahsiyet yapmamalædær. 14

15 METOD ve USUL: Bizim metod ve usulümüz Kur an dær, Kur an usul ve metodudur, Peygamber usul ve metodudur. Metod demek mâlum olduåu üzere hedefe varmak için takip edilen yol ve usul demektir. Muhterem arkadañlar! Metod da bir bakæma hedef kadar mühimdir. Çünkü yanlæñ bir yola gidersiniz, Kâbe ye gidiyoruz diye Moskova ya gitmiñ olabilirsiniz. Bunun için hedefi seçmede müslüman uyanæk ve dikkatli olduåu kadar, metodu seçmede de en azændan bir o kadar uyanæk ve dikkatli olmalædær. Bu itibarladir ki Æslam, hedef ve gayeyi gösterirken, gayeye götüren yolu da göstermiñtir. Bizim aklæmæza, bizim kafamæza bærakmamæñtær. Diyebiliriz ki, Æslam dini gaye ile metodun bir terkibidir. Bunlaræ birbirinden ayærmak mümkün deåildir. Ækisi de ilahîdir, Allah æn vahyine dayanær! Bunun için bizim metodumuz parti deåildir. Çünkü parti insan yapæsædær; vahye dayanmaz. Kur an ñöyle der: Sözce Allah a (Allah yoluna) davet eden kimseden daha güzel kim vardær?!. O güzel amelleri iñler ve ben müslümanlardanæm der! (Fussilet, 33) Bu ayeti tahlil ettiåimizde görürüz ki; 1- Sözün en güzeli Allah a davet yolunda, hakkæ tebliå yolunda söylenen sözdür. En ñerefli vazife davet ve tebliå vazifesidir! 2- Davet ve tebliåin üç ñartæ vardær: Ælim, amel ve 15

16 takdim! a) Ælimdir: Tebliåci tebliå edeceåi mevzuu yeteri kadar bilmelidir; Bilmeden olmaz! Kañ yapæyorum derken göz çækarabilir! b) Ameldir: Davet ettiåi ñeyi davetçi evvela kendi yapacak ve kendisi onu bizzat yañayacak, yerine getirecek ve ondan sonra tebliå edecektir. Yoksa sözünün pek deåeri olmaz ve kabul görmez! c) Takdimdir: Yani kendisini tanætmaktær. Tebliåci kendisini tanætærken de Ben ñu soydanæm, filan kiñinin oåluyum, filan mektepten mezunum, filan hocanæn talebesiyim veya filan partiye baålæyæm! deåil de, Ben müslümanæm ve müslümanlardan biriyim! diyecektir. Æñte bizim yolumuz ve metodumuz budur ve bu olmalædær! Sadece Æslam, Æslam! diyeceksiniz, sadece Müslümanæm ve müslümanlardan biriyim! diyeceksiniz ve böylece kendinizi tanætmæñ olacaksænæz ki, sizin tebliå ve davetinizin arkasænda bañka manalar aranmasæn! Bu hususta, Avrupa da Hicret mecmuasænda yeteri kadar neñriyat yapælmæñtær. Ayræca ñu kitaplaræ kaynak olarak gösterebilirsiniz. Hasan el- Benna næn Mecmuat ur-resail, Seyyid Kutub un Fi-Zilal il- Kur an dan Yusuf Suresi nin 108. ayetinin tefsiri, Bedîüzzaman æn Hutbe-i Ñamiyye sf. 98, Mehmed Zahid Kotku Efendi nin Mü minlerin Vasæflaræ, sf. 77, Necip Fazæl merhumun Æstikamet isimli ñiiri, bizim kaleme almæñ olduåumuz Devlete Gidiñ Yolu Parti mi, Tebliå mi? bañlæåænæ tañæyan 17 sayfalæk yazæyæ... 16

17 Bu ilim adamlarænæn eserleri okunduåunda görülecektir ki, particilikle Æslam dinini baådañtærmak mümkün deåildir. Hele hele Türkiye nin ñartlaræna göre hiç mümkün deåildir. Biz Ælla da parti! diyenlerden defalarca fetva istedik, kimse getiremedi. Yine de partide æsrar edenlerden fetva istiyoruz, getirsinler veya bu ilim adamlarænæn kitaplaræna yazælæ cevap versinler. Æñte o kadar!.. 17

18 ÖRNEÅÆMÆZ: Örneåimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz dir. Onun tebliå hayatæ, bütün safhasæyla bizim örneåimizdir. Kur an ñöyle der: Allah Resulü nde sizin için muhakkak güzel örnek vardær; (Hususiyle) Allah æ ve ahireti uman ve Allah æ çok zikredenler için. (Ahzab, 21) Peygamber in tebliå hayatæ dört safhadan ibarettir. Birinci ve ikinci safhasæ Mekke de geçmiñ ve onüç sene sürmüñtür. Bu safhalar, sadece tebliå ve telkin safhalarædær, sabær ve tahammül safhalarædær. Zora bañvurma, mukabele bil-misil yoktur; Ækaz, irñad ve ikna vardær. Akællara, fikirlere ve vicdanlara seslenme vardær; Mesuliyet duygularænæ harekete geçirme vardær. Ahireti ve ahiretteki korkunç azabæ, cehennem azabænæ hatærlatma ve uyarma vardær. Mekke de gelen ayet ve surelerin, zaten aåærlæk merkezi bunlardær. Muhterem arkadañlar! Bu iki safhada zora bañvurulmamæñtær, mukabele bilmisil yapælmamæñtær. Neden? Çünkü, hikmet bunu gerektiriyor da ondan. Zira, zora bañvurur, mukabele bil-misil yaparsanæz ortalæk karæñær ve iç savañ meydana gelir, artæk tebliå ve davet ortamæ bulamazsænæz!.. Ñurasæ da unutulmamalædær ki: O günün Mekke sinin ve çevresinin insanlaræ, nasæl Æslam hakikatlarænæ bilmiyorlar idiyse ve nasæl bir cehalet devri yañæyorlar idiyse, günümüz dünyasænæn insanæ da Æslam æ bilmiyor, 18

19 koyu bir cehalet içinde bocalayæp duruyor, hatta daha da beterdir! Çünkü günümüzün insanæna Æslam dini ters tanætælmæñtær, eksik tanætælmæñtær, yaræm tanætælmæñtær ve Æslam a düñman hale getirilmiñtir! -Æstisnalar kaideyi bozmaz!- Æñte bu yönüyle, günümüzün tebliå görevi biraz daha zorlañmæñtær. Fakat biz, Hz. Muhammed in (s.a.v.) tebliå hayatænæ iyice tedkik ettiåimiz takdirde bunun örneklerini de görmüñ ve bilmiñ olacaåæz. Zira, Æslam nasæl evrensel bir din, cihanñümûl bir nizam ise, onun Peygamber i de (salât ve selam üzerine olsun!) öylece evrensel bir örnek, cihanñümûl bir rehberdir! 19

20 KADROMUZ: Muhterem arkadañlar! Kadromuz tebliå kadrosudur. Bu kadro hareketin içinden çækacaktær. Hareketin dæñænda kadro yetiñtiremezsiniz. Tadmayan bilmez. Denize girmeden yüzmeyi öårenemezsiniz. Özel metodlarla özel bir kadro yetiñtirmeye ihtiyaç yoktur. Çünkü bu bir iman, bir añk, bir cesaret ve bir kabiliyet meselesidir. Efendimiz etrafa gönderdiåi tebliåcileri özel mi yetiñtirmiñti? Hazreti Ebu Bekir ler, Ömer ler, Osman lar ve Mus ab lar gibi zevat hangi mektepte yetiñmiñlerdi ve ellerinde hangi diplomalar vardæ? Esasen Æslam dini, bizatihi mekteptir, yetiñtirme müessesesidir, en mükemmel bir üniversitedir. O halde Önce kadro yetiñtirelim, devletin kademelerine yerleñtirelim ve ondan sonra devletten ve devletin siyasetinden, tebliåinden bahsedelim!.. diyenler avutma ve uyutma politikasændan bañka bir ñey yapmamæñlardær. Kendi tenbelliklerine, kendi korkaklæklaræna kælæf aramaktan bañka bir ñey deåildir bu!.. Otuz seneden beri, hep bu söylenir durur, ama ortada bir ñey yoktur. Hep oyalama politikasæ takip edilmiñtir. Netice itibaræyla diyebiliriz ki, bu hareket isabetli bir harekettir, hem de yüzde yüz isabetli bir harekettir, mübarek bir harekettir, feyizli bir harekettir! Ædarecisini de tebliå kadrosunu da kendi içinden yetiñtirecek ve 20

21 çækaracaktær. Böyle bir kadronun vasæflaræ: 1- Davaya iman, hem de añk derecesinde; 2- Tevbe Suresi nin 23 ve 24. ayetlerinde beyan edildiåi gibi, dava ile ilgili hizmeti, dünya varlæåæyla hatta anne ve babasæyle ilgili hizmetlere tercih etmek; 3- Can korkusunu ve mal sevgisini gönlünden çækaræp atmæñ olmak. Mütevazi olup para, makam ve ñöhret peñinde olmamak; 4- Almadan deåil, vermeden zevk duymak; 5- Ne pahasæna olursa olsun taviz vermemek; 6- Ve nihayet Æslam æn cesaret, edep ve terbiyesine sahip olmak. Bir ilim adamæ ñöyle demiñ: Biz añk ehliyiz, kuru akæl ehli deåiliz! Añk ehli davasæ için kendini feda eder, akæl ehli ise tedbirler peñinde koñar durur! Æñte Æslamî hareketin bu vasæflara sahip bir kadro ihtiyacæ vardær. Böyle bir kadro da ancak Hz. Æbrahim mektebinde ve Hz. Muhammed in medresesinde yetiñir. Bunlaræn yetiñtiåi mektebin mezunu Hz. Æbrahim, Nemrud un ateñinden korkmamæñ, Allah æn emrini yerine getirmek üzere, oålunu kurban etme yolunda tereddüt göstermemiñtir. HZ. MUHAMMED E GELÆNCE: Allah (c.c.) mektebinde ilahî terbiye ve edeple yetiñen son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ise, Ebu Cehil ordusuna karñæ çækmæñ, müñrikler tarafændan kendisine vaad ve teklif edilen makam, ñöhret ve servet gibi çok 21

22 mühim ñeyleri elinin ters tarafæyle itmiñ, onlara dinden milim taviz vermemiñtir. Ve bu suretle gerek Hz. Muhammed ve gerekse onun ceddi Æbrahim (a.s.) üzerlerine düñeni hakkæyla yapmæñlar ve ñu ayet-i kerime nin medih ve takdirine mazhar olmuñlardær: Onlar ki, kendilerine verilen Allah elçiliåini (dinin emir ve yasaklarænæ, Ñeriat kanunlarænæ) tebliå ederler ve Allah dan bañka kimseden korkmazlar. Hesap görme yönünden Allah kâfidir! (Ahzab, 39) Aziz kardeñlerim! Sizler böyle iki peygamberin milletinden ve ümmetindensiniz ve onlaræn yetiñtiåi Æslam mektebinde bulunuyorsunuz. O halde çok dikkatli, çalæñkan, cesur, cömert olmalæsænæz ve Allah dan bañka kimseden korkmamalæsænæz ki, Hz. Æbrahime e layæk millet, Hz. Muhammed e (s.a.v.) layæk ümmet olabilesiniz. Ñurasæ da çok iyi bilinmelidir ki, teñkilatæmæz bir menfaat teñkilatæ deåildir, arzu ve mizaçlara göre yön deåiñtiren bir kuruluñ da deåildir! Teñkilatæmæz bir feragat ve fedakârlæk yeridir. Mensuplarænæn çalæñmalaræ hasbîdir; Din-i Mübin-i Ahmediyye ye hizmet için yola çækælmæñtær, para-pul düñünülmeyecektir, para kazanma, para yæåma düñünülmeyecektir. Bu hususta Hulefa-i Rañidin örnek alænmalædær ve sadece ihtiyaçlar karñælanmalædær. 22

23 VASITALARIMIZ: Bu hareketin, yani tebliå hareketinin vasætalaræ, Æslam æn meñru gördüåü, caiz addettiåi her türlü vasætadær! Konuñarak tebliå edecek, yazælæ olarak tebliå edecek, video ve kasetlerle tebliåatænæ yapacak, radyo ve televizyonlarla tebliåatænæ yapacaktær. Fakat ne yazæk ki, bu son imkâna sahip deåiliz. Lakin ümitvaræz, mevcut imkânlaræ deåerlendirebilirsek, Rabb imiz radyo ve televizyon nimetlerinden de bizleri istifade ettirecektir. Bundan kimsenin ñüphesi olmasæn! Çünkü Rabb imizin vadi sarih ve kesindir! (NOT: Bu nimeti Mevlâ HAKK TV ile bu cemaata nasib eylemiñtir!) Rabb imiz ñöyle buyurmaktadær: Siz (sahip olduåunuz) nimetlere ñükrederseniz, Ben o nimetleri elbette daha da artæræræm! (Æbrahim, 7) Bu, Rabb imizin bizlere ilanædær!.. 23

24 TEBLÆÅÆN MEVZUU: Tebliåin mevzuu nedir? Yani tebliåci neyi tebliå edecektir? Muhterem arkadañlar! Cevabæmæz odur ki, Æslam æn her emri, her hükmü tebliåin mevzuuna girer ve tebliå edilmesi lazæmdær. Nitekim Efendimiz (s.a.v.) Æslam æn her meselesini, Kur an æn her ayetini tebliå etmiñtir. Ñu kadar var ki, günümüzde bunlaræn arasændan hangisine ihtiyaç varsa, hangisi önem arzediyorsa, iñte ona öncelik tanæmak, tebliåde önce ona yer vermek, hatta tebliåi ona tahsis etmek lazæm gelir. Arkadañlar! Asæl tebliå sahamæz Türkiye olduåuna göre ve Türk devleti Æslam devleti olmadæåæna göre, önce bu noktadan bañlamak lazæmdær. Yani Æslam æn devleti, Æslam æn siyaseti tebliå edilecektir. Namaz, oruç, hacc ve zekât gibi ibadetler günümüzün mevzularæ deåildir. Çünkü bunlar her camide anlatælmakta ve kitaplarda bol bol yazælmaktadær. Fakat kürsü ve minberlerde, mektep ve kitaplarda kendisinden söz edilmeyen bir mevzuu varsa, o da Æslam æn siyaseti ve Æslam æn devletidir, Devletsiz Æslam ve Æslam sæz devlet olmaz! meselesidir!.. Æñte, Türkiye müslümanlaræ bunu bilmiyor ve kendileri bu bilgiden mahrum bærakælmæñlardær. Hem öyle ki, beñ vakit camiye gelen müslüman dahi -istisnalar kaideyi 24

25 bozmaz- bilmiyor ki, Æslam æ devletten, devleti Æslam dan ayærmak mümkün deåildir. Ayærærsanæz ne olur? Æslam devletsiz kalær, devlet de dinsiz olur! Dinimizde namaz ve oruç gibi ibadetler ne ise, devlet de odur. Namaz ve oruç nasæl birer farz ise, nasæl birer Allah emri ise, devlet de öyledir, farzdær ve Allah emridir! Æñte Türkiye müslümanæ bunu bilmiyor. Ve yine Türkiye müslümanæ bilmiyor ki, müslüman kæyamette namaz ve oruç gibi ibadetlerden sorulacaåæ gibi, devletten de, devletin Halife sinden de sorulacaktær. Bütün Akaid kitaplarænda Æslam æn devletinden, Æslam æn siyasetinden ve Æslam æn Hilâfeti nden bahsedilmektedir. Bir kimse zamanænæn Halife sini tanæmadan ölürse, cahiliyyet ölümüyle ölmüñ olur! sözü bir Peygamber sözüdür. Ve yine Türkiye müslümanæ bilmiyor ki, Æslam hem dindir hem devlettir, hem ibadet hem siyasettir! Siyasetten kopuk bir Æslam düñünülemez! Keza din bir bütündür, devlet onun ayrælmaz bir parçasædær. Æslam a göre dinle devlet, ruhla beden veya etle kemik gibi, birbirini tamamlayan iki unsurdur! Din bir tâlimat, bir nizam ise, bir terbiye ve bir siyaset ise, devlet de onun yaptæræcæ gücüdür. Yoksa bazælarænæn zannettiåi gibi, Din Allah ile kul arasænda bir vicdan iñidir, onun dünya ile devlet ile ne ilgisi vardær? deåildir. Æñte bu, yanlæñtær! Bu söz diåer dinler hakkænda belki söylenebilir. Fakat, Æslam hakkænda asla! Böyle bir söz Æslam a düpedüz iftiradær. Zira Æslam ferdin bütün hayatænæ içine alan hükümler ve yasaklar getirmiñ olduåu gibi, günlük hayatæ da, devlet hayatænæ da en 25

26 ince noktalaræna kadar hükme baålamæñ ve bütün müslümanlaræ mesul tutmuñtur! Keza iman ve ibadetle ilgili meseleleri, emir ve tâlimatæ getiren Æslam dini, bir de hukuk sistemi getirmiñtir; Hem de kæyamete kadar, bütün insanlæåæn bütün ihtiyaçlaræna cevap verecek kudrete sahip evrensel bir hukuk sistemidir!.. Æslam dinini ve onun Kitab æ Kur an-æ Kerim i gereåi gibi tetkik eden batænæn ilim ve devlet adamlaræ dahi, bu hakikatlaræ itiraf ve ikrar etmekten çekinmemiñlerdir. Bunlardan sadece birkaçæna iñaret edeceåim: 1- Sava Paña: Bu zat bir Fransæz dær ve hukuk tahsili yapmæñtær. Aynæ zamanda Æslam hukukunu da tahsil etmiñtir. Æslam Hukuku Nazariyyatæ adlæ eserinin 34. sayfasænda Peygamberimiz in, Ey nas! Beni dinleyiniz ve sözlerimi zihinlerinize hakkediniz. Size herñeyi Allah æn emriyle bildirmiñ bulunuyorum. Size öyle bir kanun bærakæyorum ki, ona sæmsækæ sarældæåænæzda asla delalete düñmeyeceksiniz. Size Allah æn kitabænæ bærakæyorum! mealindeki hadis-i ñerif i kaydettikten sonra, diyor ki: Æslamiyet te tek bir ñey vardær. O da dindir. Din insanæn Halæk iyle (yaratæcæsæyla), devletiyle ve kendi türüyle mevcut münasebetlerin hukuk-i esasiyyesini muhtevî, umumî bir tâbirdir. Bu ister itikadatta, ister ibadette olsun ve isterse dünya iñlerinde olsun!.. 2- Æsviçreli meñhur hukukçu Prof. Rogen, Æslam hukuku hakkændaki takdirlerini ñu cümlelerle ifade 26

27 etmektedir: Æslam hukuku beni hayrete düñürdü. Meåer bu derya imiñ! Biraz genç iken bunlara vakæf olsaydæm, bunlaræ dünya efkâræna aksettirirdim! (Bedayi Tercemesi, Avukat Seniyüddin in önsözü) 3- Bismarck; Almanya næn meñhur devlet adamæ bakænæz ne diyor: Ben dünya üzerindeki dinî kitaplaræ inceledim. Hiç birinde, deåil ki, bütün insanlæåæ, bütün bir milleti tatmin etmesi ñöyle dursun, bir ailenin bile saadetini teminden uzak gördüm. Ancak, Muhammedîler in kitabæ müstesna. Zira ben Kur an-æ Kerim i inceledim, her kelimesinde hakikatler gördüm. Sana muasær bir vücut olmadæåæm için (yani senin zamanæna yetiñemediåim için) müteessirim. Fakat, manevî huzurunda hürmetle eåilirim!.. (Garb mütefekkirlerine göre Kur an-æ Kerim) Türkiye de de bu hakikatlaræ, kæsmen de olsa, eserlerinde dile getirenler yok deåildir: Osman Turan, Necip Fazæl, Nureddin Topçu gibi arañtæræcæ ve ilim adamlaræ bunlardandær. (Æslam Anayasasæ na bakænæz!) Muhterem arkadañlar! Demek oluyor ki, din-devlet ayrælmazlæåæ Kur an æn emri, Æslam æn hükmü, Akaid kitaplaræmæzæn meselesidir. Aynæ zamanda müslim ve gayr-i müslim ilim adamlarænæn itiraf, tasdik ve kabulüdür. O halde bize düñen nedir? Nerede olursak olalæm, din-devlet ayrælmazlæåænæ, ayrældæåæ taktirde ikisinin de bir ñeye yaramæyacaåænæ, bu hususlaræ anlatmayan ve 27

28 anlamayanlaræn, altændan kalkamæyacaklaræ vebal ve günaha gireceklerini ve nihayet cehennem azabæna müstehak olacaklarænæ, bu bilgilerden mahrum kalan herkese, hacæsæna da hocasæna da devlet adamæna da, kemalistine de duyurmak, ikaz ve tebliå etmektir ve bu uåurda kimseden korkmamaktær. Kuruluñumuzun gayesi iñte budur ve buna yerden göåe kadar hakkæmæz vardær ve bu asæl görevlerimizdendir!.. 28

29 MUHATAPLARIMIZ: Aziz kardeñlerim! Bilindiåi üzere tebliå muhataplaræmæz, tebliåe muhtaç bütün dünya insanlæåæ ise de bizi daha çok yakændan ilgilendiren doåup büyümüñ olduåumuz ülkedir, ülkenin sakinleri, yani Türk milletidir. Rabb imiz bizleri önce yakænlaræmæzæn durumlarændan mesul tutacaktær. Ve en yakænlarænæ uyar!, yani onlardan tebliåe bañla mealindeki ayet, ilahî bir emirdir. Evet ülkemizin ciddi bir tebliåe, mühim bir irñada, önemli bir ikaza ihtiyacæ vardær. Yukaræda da görüldüåü gibi, devlet 60 seneden beri, Kur an æ idaresinden kaldærmæñ, onun yerine beñerî sistemleri, insan yapæsæ kanunlaræ koymuñtur. Ve bu suretle devlet, Æslam dan çekildiåini, dini terk ettiåini resmen ve âlenen ilan etmiñtir. O tarihten beri, devletin ve bütün müesseselerinin çarkæ Æslam a ters dönmektedir. Bakænæz ailelerde Kur an yoktur, mahkemelerde Kur an yoktur, mecliste Kur an yoktur!.. Yani bütün bu kuruluñlarda Kur an söz sahibi deåildir; Yani emirler ve yasaklar, muamele ve iñlemler, hüküm ve kararlar Æslam a göre, Kur an a göre deåildir!.. Ülkemizin ciddi bir tebliåe, mühim bir irñada ihtiyacæ olduåunu söyledim. Evet tebliåin ciddiyeti ve irñadæn ehemmiyeti yanænda, bunlaræ Türkiye de yapmanæn çok büyük bir zorluåu olduåunu da biliyoruz. Bu da hepinizce mâlumdur! 29

30 Zorluåun sebebi ise: 1- Türkiye de müsbet bütün hürriyetler yok edilmiñtir; Ne din hürriyeti vardær ne de fikir hürriyeti, ne ibadet hürriyeti vardær ne de kæyafet hürriyeti, ne diyanet hürriyeti ve ne de din eåitimi hürriyeti vardær!.. 2- Æñin daha acæ tarafæ; Hürriyetler yok edildiåi gibi, bunlardan söz etmek de suç sayælmæñtær. Bunlardan bahsedenlere cezalar getirilmiñtir. Bunlaræ söyleyenler veya yazanlar, hapishanelerde en aåær iñkencelere tâbi tutulmaktadærlar. Son zamanlarda polise verilen sænærsæz selahiyetler de iñte bundan kaynaklanmaktadær. Keza Allah æn hâkimiyyetinden bahsedenlere, kitaplarænda hürriyetsizlikten dert yananlara, katillere, canilere verilen cezalar verilmektedir. Son yællarda hapse mahkûm edinenlerden sadece birine iñaret edeceåim: Emine Ñenlikoålu, Gençliåin Æmanænæ Sorularla Çaldælar isimli kitabænæ yazdæåændan dolayæ kendisini 6,5 yæla mahkûm ettiklerini hepiniz bilirsiniz. Bu husustaki bilirkiñinin raporunu okuduåunuzda göreceksiniz ki, Türkiye de adalet deåil, vahñet var; Fikirlere hürmet deåil, zulüm ve baskæ hâkim olmaktadær! Bu söylediklerimizi bir cümle ile hülâsa edecek olursak: Fikir suçu, adam öldürme suçundan daha aåær sayælmaktadær. Son günlerin Türkiye gazetelerine baktæåænæzda göreceksiniz ki, Katiller, caniler affedilebilir de fikir suçundan hapse girenler affedilemez! deniyor. 30

31 Bütün bunlar, biliyor musunuz ne adæna yapælmaktadær? Bir ñey, bir zihniyet adæna yapælmaktadær. Æñte bu zihniyet nedir? Gelin onu bulalæm da hakkændan gelelim!.. Muhterem arkadañlar! Yolun en kritik bir noktasæna geldik. Öyle kritik bir yol ki, yukaræsæ yokuñ ve kaygan, añaåæsæ sarp ve uçurum, etrafæ da eñkiya ve çetelerle dolu! Böyle bir yoldan geçerken, hepimizi Allah korusun, hiç birimizin ayaåænæ kaydærmasæn, attan düñürmesin! Korkaræm ki, bazæ kiñilerin ayaklaræ kayar da veya attan düñer de ya bañæ kærælær, ya da beli. Üstelik yuvarlanær da cehennemin dibine düñerler. Onun için, önce bilenmemiz lazæm; Æslam æn bilemesiyle tekrar bilenmemiz lazæm ki, yolun bu kiritk noktasænda ayaåæmæz kaymasæn, kimse attan düñmesin de düñmeden, ñañmadan, sapmadan, selametle geçelim. Æñte biz, ñu anda böyle bir noktadayæz! Æñte bu noktada imanæmæzæ da cesaretimizi de bileyeceåiz: Onlar ki, halk kendilerine, (Düñmanænæz) olan insanlar size karñæ ordu toplamæñlar, onlardan korkun! deyince, (bu söz) onlaræn imanænæ artærdæ. Ve, Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler. (Âl-i Æmran, 173) Yani Mekke nin putçularæ Medine müslümanlaræna adam gönderdiler, Medine müslümanlarænæ korkutmak üzere Siz gidin de onlaræn koluna girin, onlara dost görünün ve onlara deyin ki: Haberiniz olsun Mekkeli ler güçlü ve kuvvetli bir ordu hazærladælar, üzerinize 31

32 gönderecekler. Onlardan korkun da onlara karñæ çækmayæn, ileri geri konuñmayæn, adamlaræ kæzdærmayæn! Bu haber ne yaptæ? Onlara korku mu getirdi? Hayær imanlarænæ artærdæ, cesaretlerini artærdæ. Hasbünallahü ve ni mel vekîl dediler. Onlaræn ordusu varsa, bizim de Allah æmæz var! dediler; O bize kâfidir, hem ne güzel vekildir! dediler. Æñte birisi gelip, sizin de kulaåænæza, Yahu bu adam ne söylüyor, ne konuñuyor? Yaræn bizi rejim yakalarsa, pasaportumuzu elimizden alærsa, gümrükte bizi yakalarlarsa, halimiz ne olur? diyebilir. Muhterem kardeñlerim! Size gelip bunlaræ söyleyenleri ñöyle elinizinin tersiyle itiniz. Ve onlara deyiniz ki: Siz ñeytansænæz! Ñeytan ise ancak dostlarænæ korkutur. Bizim dostumuz Allah tær, biz ancak O ndan korkaræz, O ndan bañkasændan korkmayæz. Onlaræn pasaport alma selahiyetleri varsa, bizim de bütün kâinatæn üstünde Kahir-i ve Kadir-i Mutlak olan Allah æmæz vardær! Aynæ surenin 175. ayetinde de Rabb imiz bakænæz ne diyor. Korku içinde olanlar dikkat etsin! Korkuyu mutlaka içimizden atacaåæz. Yoksa ñeytana dost oluruz. Bilhassa Hoca Efendiler dikkat etsinler: O haberi, (korku haberini) getiren ñeytandær. (Ñeytan ise) ancak dostlarænæ korkutur! Ve der ki: Yahu bunlar nereye gidiyor? Bu nasæl teñkilat? Bunlar rejimi karñælaræna almæñlar, biz bunlarla nasæl çalæñæræz? Bunlaræn akibeti meçhul!.. Bu bantlaræ götürüp yayacaksænæz, bunlaræ Türkiye ye 32

33 de götüreceksiniz! Ve Allah tan bañkasændan asla korkmayacaksænæz!.. Æñte bakænæz Rabb imiz ne diyor: O korku haberini getiren ancak ñeytandær. o dostlarænæ korkutur!.. Hoca efendiler bilirler; Bu bir kaziyyedir; Kaziyyenin aksi de caizdir. Akis yaptæåæmæz taktirde ñu mana çækar: Korkanlar ñeytanæn dostlarædær! Evet ñeytan ne yapmæñ? Onlaræ madde ve maddiyat ile, can korkusu ve mal sevgisi ile kalplerini körleñtirmiñ, kulaklarænæ tækamæñ, gözlerine perde çekmiñ, kendisine dost yapmæñtær. Onlaræn yönetimini eline almæñ da istediåi gibi oynatæyor, istediåi gibi evirip çeviriyor. Halbuki Rabb imiz ayetin devamænda bakænæz ne buyuruyor: O halde onlardan korkmayæn, Benden korkun, eåer imanænæz varsa! Evet muhterem arkadañlar! Allah a inanan insan yalnæz Allah tan korkar! O nun kudret ve kuvvetine sæåænarak, can korkusunu ve mal sevgisini içinden atar da tehditler karñæsænda asla sarsælmaz, Hasbünallahü ve ni mel-vekîl! der. Çok aziz ve muhterem kardeñlerim! Kur an Tevhid den söz ederken, ñirkten de puttan da söz etmiñtir. Öyle deåil mi Hoca efendiler? Kur an Allah æn birliåinden bahsederken, yüzlerce ayetinde de ñirkten, puttan söz etmiñtir. Efendimiz (s.a.v.) Allah birdir! derken, müñriklerin putlarændan da bahsetmiñtir. Binaenaleyh, biz de Allah birdir! derken, günümüzün putlarændan da elbette bahsedeceåiz ve bundan mesulüz! 33

34 Günümüzün putu kim? Æñte onu bulacaåæz, onu tesbit ve teñhis edip onun hakkændan geleceåiz. Ve buna mecburuz! Yoksa Allah soracaktær ve cehenneme atacaktær. Burada yeminle söylüyorum: Vallahi ve billahi soracaktær! Hoca efendiler bilhassa sizlere söylüyorum; Kürsülerden ve minberlerden günümüzün putlarænæ, bütün açæklæåæyla anlatacaksænæz ve kimseden korkmayacaksænæz. Yoksa pasaportunuzdan korkarsanæz, Türkiye gümrüåünden korkarsanæz, Allah ñeytana sizin iman pasaportunuzu aldærær da aåzænæz imansæz kapanær. Nice gümrükler geçeceksiniz, mezardan öteye! O gümrüklerde yakayæ ele verirsiniz! Muhterem hocalaræm! Æñte o korkunç günleri, o geri dönüñü olmayan dehñetli günleri anlatmadan asla korkmayacaksænæz!.. Ey Allah æn azametinden ve azabændan korkanlar ve ey Allah æn kullaræ! Kullardan korkmayæn, kullaræn verecekleri cezalardan da korkmayæn! Siz korkmadæåænæz takdirde onlar korkacak ve gizlenecek delik arayacaklardær! Bakænæz Kelam-æ Kibar ne diyor: Bir kimse Allah tan korkarsa, her ñey ondan korkar; Fakat bir kimse de Allah tan korkmazsa, o her ñeyden korkar! O halde cesarete sahip olun ve hiç olmazsa Emine Ñenlikoålu kadar bir cesarete sahip olun da ondan utanæn! Hâkim soruyor: Bunlaræ sen mi yazdæn? Belki bilmeyerek yazmæñsændær? O, Evet! diyor, Ben yazdæm ve bilerek yazdæm! 34

35 -Yazdæåændan piñman deåil misin? O: -Asla! Keza, Asiye hanæm kadar olun! Bu hanæm kimdir biliyor musunuz? Firavun un hanæmæ deåil mi? Firavun a karñæ çæktæ da dedi ki: Sen ilâh olamazsæn! Musa haklædær, sen haksæzsæn! Allah birdir, eñi ve benzeri yoktur! O azælæ kâfire karñæ çæktæ, imanændan aldæåæ kuvvet ve cesaretle korkmadæ, hayatæ pahasæna da olsa korkmadæ. Æmanænæ kurtarma yolunda sarayæ ve saraydaki nimetleri elinin tersi ile itti ve nihayet bu yolda ñehid oldu ve ñehadet ñerbetini içti!.. Rabb imiz, iñte bu hanæmæ Kur an da bizlere örnek gösteriyor ve, Siz de en azændan bu hanæm kadar cesarete sahip olun!.. diyor. Ñimdi bu bileylemeden sonra bu zihniyetin kim olduåunu ve bu kötülüklerin arkasænda yatan putu görelim! Bu kemalizm putudur! Ñurasæ da bilinmeli ki, ben bu mevzuyu yeni iñlemiyorum. Bu ikincisidir; Birincisini de Adana Yaå Cami nde iñledim. Bantlar ortadadær. Arkadañlar Adana dan getirmiñler. Sizler belki, ilk defa dinlemiñ olacaksænæz! Artæk kemalistlerin ve kemalizmin paçavrasænæ çækarmanæn, ipliklerini pazara dökmenin zamanæ gelmiñtir inñaallah!.. 35

36 KEMALÆZM: Bütün dünya bilsin ki, o zihniyet kemalizmdir, kemalizm belasædær! Evet Türkiye de ne basæn, ne de yayæn söz sahibi deåildir; Mahkemeler, hükümetler söz sahibi deåildir; Siyasî partiler de söz sahibi deåildir; Demokrasi ve laik düzen de söz sahibi deåildir; Millet de söz sahibi deåildir!.. Ve bunlaræn hiçbiri iktidar deåildir, hâkimiyyet hiç birinde yoktur!.. Türkiye de tek bir söz sahibi, tek bir iktidar, tek bir hâkimiyyet vardær. O da kemalizmdir! Evet kemalizm nedir? Kemalizm demek, M. Kemal in kendisinin putlañtærælmasæ, sözlerinin her ñeye hâkim olmasæ, demektir. Æñte kemalizm budur! 60 senedir Türkiye de idare ve iktidaræ elinde tutan iñte bu zihniyettir. Anayasalar ve laik rejim, devletin bütün müesseseleri kaynaåænæ ve ölçüsünü hep kemalizmden alær. Türkiye de her ñey bu zihniyete göre monte edilir. Evet Türkiye de hâkim hava budur, diåerleri birer görüntüden ibarettir, hep lafta kalær!.. Æñte son anayasalaræ: Bakænæz, bañlangæç bölümünde ne diyor? Bu anayasa Türkiye Cumhuriyeti nin kurucusu, ölümsüz önder ve eñsiz kahraman Atatürk ün belirttiåi milliyetçilik anlayæñæ ve onun inkilap ve ilkeleri doårultusunda... hazærlanmæñtær! denmektedir. Aynæ anayasanæn 42. maddesinde eåitim ve öåretim 36

37 mevzuunda ñöyle denmektedir: Eåitim ve öåretim, Atatürk ilkeleri ve inkilaplaræ doårultusunda... planlanær ve düzenlenir! Siyasî partiler kanunu da böyledir: Madde 4: Siyasî partiler; Atatürk ün ilke ve inkilaplaræna baålæ olarak çalæñærlar! Muhterem okuyucular! Æñte görüyorsunuz: Kemalizm Türkiye de her ñeye yön vermektedir. Mâlum olduåu üzere, bir devletin kuruluñ ñeklini ve icraatænæ tayin eden anayasalardær. Anayasalaræ tayin edenler ise ilim adamlaræ, fikir adamlaræ ve dinlerdir. Türkiye de öyle deåildir. Türkiye de yaz-boz tahtasæ haline getirilen bütün anayasalarda söz sahibi ne ilim adamlarædær, ne fikir adamlaræ ve ne de dindir, ne de millettir! Ya nedir? Æñte gördüåünüz gibi M. Kemal in sözlerinden ibaret olan kemalizmdir! Hakseverler bu noktayæ çok iyi bilmelidirler. Hür dünya, hürriyetseverler, hürriyet kahramanlaræ ve ilim adamlaræ bilhassa bu noktaya parmak basmalædærlar ve Türkiye hakkændaki deåerlendirmelerini buna göre yapmalædærlar. Tarihçiler bunu böyle yazmalædærlar. Basæn bunu efkâr-i umumiyeye böyle aksettirmelidir. Ñurasænæ da memnuniyetle kaydedelim ki, Türkiye de kemalizm artæk iflas etmiñtir! Esasen bütün çabalara raåmen, kemalizm ne millete mal olmuñtur, ne de gençlik tarafændan benimsenmiñtir. Taraftarlaræ sadece yüksek rütbeli askerlerdir! Yani Türkiye de kemalizm, bugüne kadar kendini koruyabilmiñ ise, baskæ rejiminin 37

38 ve silahlaræn gölgesinde korumuñtur. Aslænda kemalizm ne bir felsefedir, ne bir doktrin ve ne de herhangi bir sistemdir! Kemalizm bir puttur, bir putlañtærmadær, Æslam dinini yækmak için kullanælan bir maskedir, Æslam æn düñmanlarænæn iñine yarayan ñeytanî bir cereyandær! Ñurasænæ da tam bir cesaretle söylemeliyim ki, bu put artæk yækælmanæn eñiåine gelmiñtir ve inñaallah yækælacaktær. Bunu haber verme ne bir keramettir, ne de bir kehanettir. Görünen köy kælavuz istemez!.. Ayræca kemalizm millete hayær getirmemiñtir; Anarñi getirmiñtir, gözyañæ getirmiñtir, kan getirmiñtir, israf getirmiñtir, fuhuñ getirmiñtir, kardeñi kardeñe düñman etmiñ, birbirine kurñun sækar hale getirmiñtir. Zaman zaman Mehmedçik ler bile kurñunlara kurban olup gitmektedir. Bugün hapishanelerde 45 bin civarænda genç inim inim inlerken, bunlaræn 45 bin tane anasæ da gözyañæ dökmektedir. Bunlaræ bu hale getiren kemalizmdir ve kemalizme dayanan materyalist bir eåitim sistemidir; Æmandan ve Allah korkusundan yoksun bir terbiye sistemidir! Yoksa bazælarænæn zannettiåi gibi, iktisadî hayatæn bozukluåu deåildir. Çünkü komünizm aç midelere hitap ederek gelmez, aç gönüllere seslenerek gelir. Æñte kemalizm, gençleri dinden ve imandan uzaklañtærmæñ, komünizme zemin hazærlamæñtær! Ve netice itibariyle söyleyebiliriz ki, Türkiye de her kötülük, kemalizmden kaynaklanmaktadær. Dahasæ da var! Türkiye de kemalizm bir din, M. Kemal de bir 38

39 ilâhtær!.. Evet, maalesef öyle! Türkiye de kemalizm, Æslam dininin yerine konmak istenmektedir. Kendisi de bir ilâh gibi, müslüman Türk milletine empoze edilmektedir. Bunun içindir ki, din namæna ne kadar hürriyet varsa, hepsi yok edilmiñtir ve devletin bütün müesseseleri dinin deåil, kemalizmin emrine verilmiñtir. Hatta bugün, mâlum kiñinin Diyanet in bañæna gelmesiyle bu müesseseyi bile kemalizm teslim almæñ ve bu kuruluñ da kemalizmin dümen suyuna ve güdümüne girmiñtir. Yukaræda bir ifade kullandæm ve dedim ki, kemalizm adæna hürriyetler yok edilmiñtir. Türkiye de Kemal in ve kemalizmin dokunulmazlæåæ vardær. Yani M. Kemal, peygamberler gibi mâsumdur (!), ismet sæfatæna sahiptir! Hatta Allah gibi La yüs el dir. Kemalistler tarafændan böyle kabul edilir ve bu noktadan hareketle, kimse onu eleñtiremez, kimse onun açæklarænæ yazamaz, onun hakkænda açæk oturumlar tertip edilemez, Kemalizm fayda mæ getirmiñtir, zarar mæ getirmiñtir? diye onu üniversite kürsülerine getirip münakañasæ yapælamaz, meclisler onun hilafæna kanun çækaramaz, hükümetler onun hilafæna icraat yapamaz, partiler onun hilafæna ne kurulur, ne de icraat yapabilir, vaizler dahi camilerde onun ilkeleri hilafæna vaaz edemezler. Aksi halde kemalizm namæna çækarælan kanunlar onlaræn yakasæna yapæñær!.. 39

40 MUSTAFA KEMAL ÆN ÆLÂHLAÑTIRILMASI: Evet Mustafa Kemal putlañtærælmæñtær, ilâhlañtærælmæñtær. Kendisi hakkænda Ælâh, mâbud, yaratan, her ñeyi bilen ve her ñeyi gören, rabb tâbirleri kullanælmæñtær. D. Mehmed Doåan æn Batælælañma Æhaneti isimli kitabænda toplamæñ olduåu bu küfür sözlerden sadece birkaç örnek vereceåim: Yürekten Sesler: Atatürk ün tapkænæyæz. Her ñey odur, her yerde o var, her gökte o eser, her enginde o çaålar. Her ñey odur, o her ñeydir, her ñeyde Atatürkl Yerdedir, göktedir... Görünmezi görür, bilinmezi bilir, duyulmazæ duyar... Elimizi yüzümüze, gönlümüzü özümüze kapæyoruz, biz sana tapæyoruz! Varsæn, teksin, yaratansæn; Sana baålanmayanlar utansæn! (Aka Gündüz, Hâkimiyyet-i Milliye, (Ulus), ) Ne örümcek ne yosun, ne mucize ne füsun, Kâbe Arab æn olsun, Çankaya bize yeter! (Kemaleddin Kamu) 40

41 Huzuruna geldim gözlerim dolu dolu, Eller Rabb kulu olsun, biz Ata næn kulu! Bizim mevlidimiz: Gök kubbenin altænda birden dize gelerek, Gel Ey 19 Mayæs, eñsiz sabah merhaba! Ey Samsun da karaya çækan ilâh merhaba! (B. Kemal Çaålar) Ezan - Atatürk e tekbir: Atatürk Ekber, Atatürk Ekber!.. (...) Ancak o var, ne evliya ne Peygamber, halka yar Atatürk! (Betin 1950, Sonrakiler defterinden) Æñte Mustafa Kemal i böyle putlañtærdælar! Bu peygamberlik makamænæn da ötesinde M. Kemal i Allah æn yerine koymak deåil de ya nedir?.. Bu sözlerin bir kæsmæ onun hayatta olduåu devirlerde söylenmiñtir. Bunlar söylenmiñ, basælmæñ ve neñredilmiñtir. Türkiye nin mana yapæsænæ tahrip eden sözlerdir. Bunlar birer ñirktir, birer küfürdür ve putperestiåin daniskasæ deåil de ya nedir? Anitkabir ise kemalistlerin tapænaåædær! 41

42 TÜRKÆYE DE ÆBADET HÜRRÆYETÆ DE YOKTUR: Evet, Türkiye de ne din hürriyeti vardær, ne ibadet hürriyeti, ne kæyafet hürriyeti vardær, ne de din eåitimi hürriyeti! Ñöyle ki: Æbadet hürriyeti yoktur. Æñçi, memur, asker, öåretmen ve öårenci gibi müslümanlar, günlük namazlarænæ yerine getirmede sækæntæ çekmektedirler. Çünkü iñ saatleri, mesai saatleri, okul ders programlaræ hazærlanærken, namaz vakitleri göz önünde tutulmaz. Bazen namaz vakitleri mesai saatleri içinde gelir. Vatandañ ya namazænæ kælamaz, ya da kældæåæ takdirde amiri tarafændan azar görür, hakaret görür. Cuma namazæ: Cuma namazæ, müslümanæn haftada bir sefer yerine getirmesi farzdær. Bu farz tek bañæna kælænmaz, camiye gidilmesi lazæmdær. Türkiye de Cuma günleri tatil deåildir. Tatil Cumartesi ve Pazar a alænmæñtær. Cuma günü iñ günüdür, mesai günüdür, okul günüdür. Serbest meslek sahiplerinin dæñændaki vatandañlar Cuma namazæna gitmeye imkân ve færsat bulamazlar. Kæyafet hürriyeti de yoktur: Æslam a göre sakal sünnet tir ve ibadettir, kesilmesi üç mezhebe göre haramdær. Ñafii mezhebinde ise mekruhtur. Fakat bir memur, bir asker, bir öåretmen, bir öårenci sakal bærakamaz. Bærakmæñ ise derhal 42

43 kestirilir. Aksi halde vazifesine son verilir. Bañörtüsü: Æslam a göre bir kadæn bañæ ve saçæ açæk olarak gezemez, namahremlere gösteremez; Bakmasæ da bakælmasæ da haramdær! Türkiye de ise ne bir memure kadæn, ne de bir bayan öåretmen, ne de bir kæz öårencinin bañænæ örtmesine müsaade edilmez. Örtünmede æsrar edenler kapædæñæ edilirler. Cübbe ve saræk: Türkiye de din görevlilerinin dahi, cübbe ve sarækla dolañmasæ suçtur ve yasaktær; Israr edenlere ceza verilir! Din eåitimi de hür deåildir: Türkiye de din eåitiminde de hürriyet yoktur. Tevhidî Tedrisat kanunuyla din eåitimi mekteplerini devlet tekeline almæñtær. Æmam yetiñtiren Æmam-Hatip Okullaræ, vaiz ve müftü yetiñtiren enstitüler hep devletin kontrolündedir. Bu okullaræn açælmasæna da kapatælmasæna karar veren hükümettir. Keza idarecilerin tayin, nakil ve azillerinde söz sahibi hep devlettir. Hatta ders poroåramlaræ bile devletten ve devletin kontrolünden geçer... 43

44 DÆYANET TE HÜRRÆYET YOKTUR: Yine mevzuya dönüyor ve diyoruz ki, Türkiye de din, devlete karæñtærælmaz. Bu, anayasalarænæn bir maddesidir. Madde ñöyle: Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini, kæsmen de olsa, din kurallaræna dayandæramaz! (Madde 24) Fakat Türkiye de devlet, dini tamamen tekeline almæñtær. Diyanet devletin bir dairesi, hocalar da devletin birer memurudur. Tayin ve nakilleri hükümetin imzasændan geçer. Diyanet Æñleri Bañkanæ næ da hükümet tayin eder, istediåi zaman da onu görevinden alær yælændan 1980 lere kadar takriben sekiz Diyanet Æñleri Bañkanæ deåiñmiñtir. Yani ortalama iki senede bir bañkan deåiñtiriimiñtir. Dünyanæn neresinde ve hangi dinî müessesede bu görülmüñtür? Ama, Türkiye de olmuñtur ve olmaktadær! Hatta Rafet Sezgin isminde bir devlet bakanæ ñöyle demiñti: Bana göre ha bir Diyanet Æñleri Bañkanæ, ha bir tapu-kadastro memuru! Ækisi de kanunlaræn nazarænda birdir. Æstediåimiz zaman tayin eder, istediåimiz zaman azlederiz! Rafet Sezgin bu sözünde haklæ idi: Çünkü, 633 sayælæ Diyanet Æñleri Kanunu ona bu yetkiyi veriyordu. Kanun ñu: 44

45 Æslam dininin inançlaræ, ibadet ve ahlak esaslaræ ile ilgili iñleri yürütmek, din konusunda toplumu aydænlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Bañbakanlæåa baålæ Diyanet Æñleri Bañkanlæåæ kurulmuñtur. (Madde 1) Maddede görüldüåü üzere, bu kuruluñ Bañbakanlæåæn bir dairesi, bütün hocalar da bañbakanæn birer memurudur, birer emir kuludur! Ñimdi sormak gerek: Böyle bir teñkilatta hürriyet var mædær?.. Bu kuruluñ icraatænda da hür deåildir ve kemalizmin emrine girmiñtir. Altækulaç tan önce de Diyanet kuruluñu hür deåildi, ama icraatænda kemalizmin emrine bu kadar girmemiñti. Fakat bugün icraatænda da tamamen kemalizmin emrine giren Diyanet, daha da ileri giderek kemalizmin havarisi kesilmiñtir. Buna bir kaç delil: 1- Altækulaç Diyanet e ilk geldiåi gün yaptæåæ konuñmasænda, Ben bu müesseseyi mevcut anayasanæn çizgisinde yürüteceåim! demiñti. 2- Diyanet in bañæna geldikten sonra, hatta muavin olarak geldikten sonra çækardæklaræ Diyanet Gazetesi nin muhtelif sayælarænæ bir gözden geçirmek bu hususta kâfi gelecektir yælæna ait çækardæklaræ takvimin, millî bayramlar addettikleri günlere rastlayan sayfalaræna bir göz atmak yine kâfi gelecektir. 4- Æstanbul da bir camide okunan mevlid esnasænda Kemal e dua eden mevlidhana karñæ çækanlar olmuñtu. 45

46 Bunlar hakkænda verdiåi beyanatta Meczuplar tâbirini kullanmæñtæ. En azændan susacaåæ yerde puttan yana olmuñ, onlara karñæ çækmæñtær. Ñurasænæ da çok iyi bilmelisiniz: Bañkanændan tutun da kapæcæsæna kadar, müftü ve vaazændan tutun da imamæna kadar bütün Diyanet in adamlaræ, kemalizmi, onun inkilap ve ilkelerini koruyacaklaræna söz verdiler. Hem de yemin ederek ve altænæ imza ederek!.. Altækulaç, Stadthalle deki konuñmasænda Türkiye de 55 bin camiden bahsetti. 55 bin kiñi ne demek? Bir ordu deåil mi? Altækulaç, bunlara bir iñaretle Hayær! dedirtemez miydi? Elbette dedirtebilirdi! Tersine imza etsinler diye emirler bile verdi ve bu suretle onlaræ hep kemalist yaptæ! Biz o zaman feryad ettik, Æmza atmayæn! dedik. Yoksa sizin arkanæzda namaz olmaz! diye Hicret mecmuasænæn 14. sayæsænda uzun uzun anlattæk. Bilirsiniz dinimizde resim asmak yasaktær. Böyle yerlere melek girmez. Peygamber (s.a.v.) de, Cebrail (a.s.) de girmemiñtir! Fakat Altækulaç, müftülük binalarænæn da ötesinde Kur an kurslaræna bile Hübel in resimlerini astærdæ ve asmayan hocalaræ kapædæñæ ettirdi. Asmæyanlardan birisi de ñu aciz kardeñinizdir! Onun mârifetlerinden biri de haram iñlemesidir. Hacælaræn paralarændan milyonlarca faiz almaktadær. Bir bañkasæ daha: Allah, hacc mevsiminin sonuna kadar hacca gitmeåi serbest bærakmæñtær. Fakat, Altækulaç dört ay öncesinden bu yolu kapatarak Allah æn emrine ambargo koymuñtur. 46

47 Üç mezhebde sakal kesmek haram, birinde de mekruhtur. Altækulaç sakalænæ kesmekle çok kötü bir çæåær açmæñtær! Æñte kemalizmin Diyanet Æñleri Bañkanæ, iñte Avrupa ya gönderdikleri imamlar!.. 47

48 VE NETÆCE: Sonuna gelmiñ bulunuyoruz. Gayemiz Æslam dinini bir bütün olarak yañamak ve yañatmaktær. Ve insan olarak bu, bizim pek tabii hakkæmæzdær; Yerden göåe kadar haklæyæz. Kimsenin bir ñey demeye hakkæ yoktur. Æñte biz bu hakkæ kullanmak istiyoruz. Metodumuz, usul ve adabæmæz tebliådir. Æslam æn hakikatlerini, hususiyle ihmal edilen Æslam æn devletini, devletsiz Æslam olamayacaåænæ, Æslam æ devletten, devleti Æslam dan ayærmanæn mümkün olamayacaåænæ, ayrældæåæ takdirde dinin devletsiz, devletin de dinsiz olacaåænæ anlatmaktær, duyurmaktær. Ama ne ile? Meñru her vasæta ile, gayri meñru yollarla deåil; Tebliå ve ikna yoluyla!.. ELHASIL: Gayemiz Æslam æn devlet olmasædær! Anayasamæz Kur an, kanunlaræmæz Ñeriat tær! Metodumuz tebliådir, Peygamber metodudur! Kaynaåæmæz Kur an, Sünnet ve icma ile kæyastær! Örneåimiz ve önderimiz Hz. Muhammed dir! Kullanacaåæmæz vasætalar belli ve meñru vasætalardær! Niyyetimiz ve nihaî gayemiz; Mevlâ mæzæn ræzasænæ kazanmak ve dünya ve ahiret saadetine mazhar olmaktær! Æñte yolumuz, iñte halimiz! 48

49 Biz buyuz, yoktur bizim gizli-kapaklæ tarafæmæz! Kimsenin topraåænda, malænda ve canænda gözümüz yoktur! Herñeyimiz ortadadær! Tenkide açæåæz, açæk oturumlara hazæræz; Yanlæñlaræmæz varsa, yazsænlar, cevap verelim!.. Cesuruz, cesaretimiz vardær; Güçlüyüz-kuvvetliyiz, kimse bizim særtæmæzæ yere getiremez. Æñte meydan! Erler varsa buyursun! Hatalaræmæz varsa ilim adamlaræ yazsænlar, fikir adamlaræ söylesinler. Buyursunlar! Hususiyle bugün Diyanet e hâkim olan zihniyet yazsæn, düzenin adamlaræ yazsæn! Æñte er meydanæ! Silahlaræn gölgesinde fikirler öldürülemez, hakikatlar söndürülemez. Bir gün bunlar patlayæverir de bendini yækmæñ sel gibi engel çækaranlaræ siler süpürür, götürür!.. Bize devlet düñmanæ diyorlarmæñ, bize vatan haini (!) diyorlarmæñ. Arkadañlar, teñkilat olarak biz ne devlet düñmanæyæz, ne de vatan hainiyiz. O memleket bizimdir; Müslüman dedelerimizin kanæyla sulanmæñtær. Millet de bizim milletimizdir. Mehmedçikler de bizim evlatlaræmæzdær. Ama milletimiz oyuna getirilmiñtir. Basæn da ne yaptæåænæ, ne yazdæåænæ ve kime hizmet ettiåini bilmiyor. Devlet memurlaræ, Mehmedçikler, hatta MÆT teñkilatæ ve sefaret görevlileri bu hakikatlaræ bilmiyorlar. Ñeriat nizamænæn Allah nizamæ olduåundan habersizdirler. Çünkü, 60 senedir Æslam hukuku ve Æslam nizamæ bu vatandañlara anlatælmadæ. Æslamî ilimlerden, dini bilgilerden mahrum bærakældælar. Bir nevi suçsuzdur bu vatandañlaræmæz. Æñte biz, hem bunlaræ hem de kendimizi cehennemin kenarændan kurtarmak 49

50 istiyoruz. Biz bunlara karñæ deåiliz! Ancak, o güzelim memleketimiz, o sevimli devletimiz zalimler, fasæklar ve kâfirler tarafændan iñgal edilmiñtir. Æñte biz bunlara karñæyæz! Biz zulme karñæyæz, biz haksæzlæåa karñæyæz, biz hürriyetsizliåe karñæyæz, biz fanileri putlañtæræp ona Ælâh diyen ve dedirten kâfirlere karñæyæz! Biz gençleri kamplara ayæran, hapishaneleri anarñist dedikleri gençlerle dolduran kemalizm cereyanæna karñæyæz! Biz faiz müesseselerini kurup, sömürü düzeni getiren, ticarî hayatæ felce uåratan zihniyete karñæyæz! Biz zina ve fuhuñ yuvalarænæ açan veya serbest bærakan kerhaneci devlete karñæyæz! Biz laiklik maskesi altænda Kur an æ devletten ve günlük hayattan kaldæran, kemalizm adæna hürriyetleri feda eden akæmlara karñæyæz! Ve nihayet biz, taåut rejimlerine, put rejimlerine karñæyæz ve karñæ olmada da devam edeceåiz!.. Æñte bütün dünya bunu böyle bilsin, gazeteler böyle yazsæn! Ölür veya öldürülürsek ñehid oluruz! Esasen, bunlaræ her müsluman söyleyecektir, hele hele hocalæk makamænda bulunanlar bunlaræ sæk sæk söyleyecek ve putçulara karñæ olacaklardær. Bir caminin minber veya kürsüsünde bunlar dile getirilmez ise o cami Allah a ait deåildir, Allah æn camisi deåildir! Ve bir imam, Æslam æn gerçeklerini, kemalizmin taåutî bir rejim, ñeytanî bir düzen, dinsiz bir devlet ñekli olduåunu dile getirip cemaatine söylemezse, o Kur an adamæ deåildir, taåutun ve kemalizmin emrindedir. O, Allah æn lânetine uåramæñtær! 50

51 Böyleleri sakæn bize kæzmasænlar! Kendilerini uyaræyor ve bu acæ gerçekleri kendilerine tebliå ediyoruz. Kæzarlarsa, Kur an æn ñu ayetini onlara hatærlatæræz: Kendilerine ayetlerimiz okunduåu zaman, kâfirlerin yüzlerinde inkâr (belirdiåini anlarsæn). Nerede ise, kendilerine ayetlerimizi okuyanlaræn üzerine saldæracaklar! De ki: Size bundan (bu kininiz ve öfkeninizden) daha kötü bir ñey haber vereyim mi? Ateñ! Allah onu kâfirlere vaad etmiñtir. O ne kötü sonuçtur! (Hacc, 72) Sözlerimi burada bitirirken, hepinizi Æslam æn selamæyla selamlar, Allah (c.c.) a emanet ederiz! Esselamü Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatühü!.. 51

52 BÜTÜN MÜSLÜMANLARA VE ÖZELLÆKLE HOCA EFENDÆLERE ÇOK MÜHÆM BÆR TEBLÆÅ Müslümanlar ve Hoca Efendiler! 1924 anayasasændan Devletin dini Æslam dær! maddesi kaldærælænca, devletin ve bütün müesseselerinin çarkæ Æslam a, Æslam dinine ters dönmeye bañlamæñtær. O gün bu gün bu çark küfre ve kâfire doåru dönmekte ve memleketten aheste aheste Æslam dini kaldærælæp onun yerine putperestlik getirilmekte ve bunun adæna da devrim denilmektedir. Devrim ne demektir? Memlekette yapælan devrimlerle neler devrilmiñtir, devrilenler nelerdir? Ñimdi bunlaræ birer birer görelim: 1- Kur an yazæsæ devrilmiñ, onun yerine inanç ve kültürümüze taban tabana zæt olan Latin harflerinin kabulüyle milletimizin bin yællæk tarihî, ilmî, ahlakî, inanç ve ibadet dili olan Kur an-æ Kerim in ilahî füyuzatændan yeni nesiller mahrum bærakælmæñtær. Böylece bin yællar öncesine dayanan dinî ve ilmî deåerlerimizi ihtiva eden milyonlarca cilt eserlerimiz gemilerle denize dökülmüñ, 52