Güneş, bu uzun gaybetten ve acı ızdıraptan sonra doğmalıdır. Öyleyse; gece gündüz, gizlide ve açıkta çalışın. Ve bilin ki, Zamanın Sahibi nin

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Güneş, bu uzun gaybetten ve acı ızdıraptan sonra doğmalıdır. Öyleyse; gece gündüz, gizlide ve açıkta çalışın. Ve bilin ki, Zamanın Sahibi nin"

Transkript

1 Güneş, bu uzun gaybetten ve acı ızdıraptan sonra doğmalıdır. Öyleyse; gece gündüz, gizlide ve açıkta çalışın. Ve bilin ki, Zamanın Sahibi nin (aleyhisselam) Devleti için, temel hazırlamak üzere, bu zamanda çalışan müminin mükafatı büyüktür.

2 2

3 3 İthaf Mukaddes Nebi ye, Ve Muzaffer Askeri Lidere, Harun bin İmran aleyhisselam ın Halifesi ne, İsrailoğulları nı Kayboluştan Çıkaran Kimseye, Allah ın nimet verdiği, iki adamdan birine ki, Allah şöyle buyurmuştur: [Allah ın kendilerine nimet verdiği, korkanların arasından iki adam şöyle dedi; Onların üzerlerine kapıdan girin, böylece oradan girdiğiniz zaman muhakkak ki siz gâlip gelirsiniz. Eğer müminseniz, artık Allah a tevekkül edin. ] (Maide 23) Mevlam Yuşa bin Nun aleyhisselam a Mevlam, bu fakir kimse, bu değersiz şeyi sana ithaf ediyor. Öyleyse bize, tam ölçeği verin ve bağışınızdan bize bağışlayın. Şüphesiz ki, Allah bağış sahiplerini mükafatlandırır Ahmed el Hasan 1420 Hicri

4

5 5 Ve hamd Allah adır. O şöyle buyurmuştur: Ve Biz, seni insanların hepsi için müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olmandan başka bir şey için göndermedik. Fakat insanların çoğu bilmezler. Ve: "Eğer sadıklar (doğru söyleyenler) iseniz bu vaad ne zaman?" derler. De ki: "Sizin için (belirlenen) günün zamanından, bir saat (dahi) tehir ve takdim edemezsiniz (geciktiremezsiniz veya öne alamazsınız)." (Sebe 28-30) Hamd Sana dır ey Rabbimiz, Sen, bize, bozmadığın belirlenmiş vaadini, keskin kılıcını, kuvvetli taşını ve kulunu tanıttın. Ki onu (o kulunu), Kendine yaklaştırdın, Kendi dinine zafer vermek için ondan razı oldun, ilminle onu seçtin, onu suçtan korudun, onu hatalardan masum kıldın, ona gaybı gösterdin, onu mübarek kıldın, onu pisliklerden temizledin, onu pisliklerden arındırdın, onun itaatini Kendi itaatin ve onun yardımını Kendi yardımın kıldın, onu Ümmi 1 Nebi nin (sallallahu aleyhi ve alih) ve önceki nebilerin dili ile, Kendi kullarına tanıttın. Onu, Tevrat ta, İncil de ve Kuran da zikrettin, kullarını ihmalkarlığa karşı uyardın ve Sen buyurdun ki, ve bunu buyuran Kimse pek Yücedir: Rahman ve Rahim olan Allah ın Adıyla; Ve o gün, zalim (pimanlık içinde) ellerini ısırır, şöyle der: Keşke resulle beraber bir yol tutsaydım. Yazıklar olsun bana, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim. Andolsun ki, o bana geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir. (Furkan 27-29) Bu sayfalarda bir bereketten az bir kısmı ve müminlerin ruhlarına cezbedilen şeyin çoğundan birazı var. Ve bu sayfalarda geçmişten bir şey, şimdiden bir şey ve gelecekten pek çok şey var. Ve geçmişte, inkar edilemez dersler vardır ve o, değişmeyecek ilahi bir yoldur. Hâtêm (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: Ruhum elinde Olan a andolsun ki, siz kendinizden öncekilerin adımlarını takip edeceksiniz, adım adım ve nokta nokta, öyle ki onların yolundan ayrılmayacaksınız ve İsrailoğullarının yolu da sizden ayrılmayacak. 2 Ve bu sayfalarda, yaban yola gitmiş ve oradan çıkmış bir ümmet ile; oraya gitmiş ve hala orada olan bir ümmet var... Bu sayfalarda, kayboluştançıkış yoluna giden bir talimat var. 1 Ümmi: Ümmül Kura dan demektir ve orası diğer tüm köylerin merkezinin etrafındaki köydür. Resulullah (SAA) zamanında, orası Mekke idi. Ve bugün orası Irak taki Necef tir Çevirmenin notu 2 Tefsir-i Ayyaşi c.1 s.303, Müsned-i Ahmed c.5 s.340, Sünen-i Tirmizi c.3 s.332, Heysemi, Mecmauz Zevaid c.7 s.216

6 6 Ben, az amele ve çok hataya sahip miskin kimse, bu sayfaları yazmaya karar verdim ki, böylece bu yazdıklarım, her güçsüz düşürülmüş kimse için, tağutların yüzünde bir çığlık olsun. Ve bu yazdıklarım, mazlumların Efendisi, tüm mahlukat üzerine Hüccet olan, bu Ümmetin Mehdi sinden, her inanan erkek ve kadına bir çığlık olsun. Bu çığlık aracılığıyla da, inanan her erkek ve kadından destek talep ediyor olsun. Ve böylece bu çığlık, bugün onun kıyamından önce ve yarın da kıyamından sonra, yardımına kayıtsız kalan herkes üzerine de, bir hüccet olsun. Sonra Rahim ve Cömert olan Allahu Teala dan umarım ki, Kıyamet Günü, bunu (bu çığlığı), Kendi hüccetlerinden bir hüccet yapar. Ve tüm övgü, beni yaratmış olan Allah adır ki, O, beni hidayet edendir. Rabbim, beni salihlerin sırasına kat ve beni onların diriltilecekleri günde utandırma. O gün, ne mal, ne de çocuklar, kimseye fayda vermez, Allah a temiz bir kalple gelen kimse hariç. Rabbim; ve benden bu küçük amelikabul et ve Zamanın Sahibi nin 3 (aleyhisselam) kalbini benden razı et. Mevlam, yasahibüzzaman (aleyhisselam), ey Allah ın yeryüzündeki Hücceti, nebilerden ve halifelerden baki kalan, ey hakkı çiğnenmiş olan mazlum, ey sevgili; bize ve ailelerimize zarar dokundu ve bu değersiz ürün ile geldik, öyleyse bizim için elinden geleni yap ve bize bağışta bulun. Şüphesiz Allah, bağış sahiplerini mükafatlandırır 3 Zamanın Sahibi: Arapça Sahibez Zaman anlamına gelir, İmam Mehdi AS ın lakabıdır.

7 7 Sabır seni beklerken öldü, ey şeriatı dirilten kimse Öyleyse kıyam et ki, hoşgörü, endişeli karınlar dışında hiçbir şey geride bırakmadı. Onlar (afetler), hüzün elbisesini parçaladı Ve ayrılıktan (İmam Mehdi aleyhisselam ın gaybetinden) sızlandı Bağlı oldukları (en yakın bağları olan) kimseye Ve Senin Şianın acılı kalplerine şifa verecek olan kılıcın vakti geldi Ondan başka hiçkimse bu çalkantılı ruhu diriltemez, Durgunluk ne zamana kadardır, ve din yıkılmış zayıf sütunlara sahipti? Dallar asıllarına yas tutar ve asılları (dinin) dallarına yas tutar, Onu yöneten helali onun haram hükümleri kılan kimselerdir Öyle kimselerdir ki, eğer faziletlerini büyütüp abartsan da Yine de zikredilmeye değer değildirler Öyleyse kılıcının ağzını bile ki, onun için ruhlar belirlenmiştir, İtaatkar ve boyun eğmiş (Buradan itibaren İmam Mehdi aleyhisselam a sesleniyor) Eğer onlarıçağırsa, onun çağrısı için hafiflerler Ve ağır (bile) olsalar, hızlıdırlar Onunla, Kerbela da öldürülenin kanını talep et, En iyi Şialar arasında bugüne kadar seni harekete geçirdi mi Eğer Taf ın korkunç hadisesine sabrın vardı ise? Sen gelecek olan bir afeti görüyor musun, Çoktan gelmiş olandan daha kötüdür? Ki Hüseyin (aleyhisselam) temiz toprakta ve temiz ruhlar içindedir, Cesur atlarla, onun kaburgalarını parçalattı Ve onun bebeği damarlarca kan ile örtülüdür Öyleyse onun bebeğini talep et, ey Allah ın özendiği, Dinin dayanıklı korumasını çağır ve intikamının kılıçlarını da, Namert günahkarların boyunları için Ve Allah ın askerlerinin bu geniş yeri doldurmasına izin ver Ve savaş ailesinin bebeklerini de uzağa götür, Kızlarını ve oğlanlarınıda. 4 4 Soy Şairi Haydar Hilli nin (Allah ruhuna rahmet etsin) meşhur şiirinden dizeler. Divan-ı Hilli c.1 s.37 den alınmıştır.

8 8 Bismillahir Rahmanir Rahim Hamdolsun Allah a, Mülkün Sahibi, göklerin ve yıldızların yollarını belirleyen, rüzgarları kontrol eden, şafağın oluşturucusu ve hakimiyetin Yöneticisi, Alemlerin Rabbi. Tüm övgü Allah adır, Onun korkusundan gökyüzü ve sakinleri gürler, yeryüzü ve yapıları sallanır, deniz ve derinliklerinde yüzen her şey dalgalanır. Allah ım, Muhammed ve Al-i Muhammed e salat et, zorlu derinliklerde hareket eden gemilere. Bu gemilere binen kimse güvendedir ve onlardan ayrılan kimse boğulur. Onlar olmadan ilerleyen kimse mürteddir ve onlardan geri kalan kimse, kaybolmaya mahkumdur ve onlarla kalan kimse kurtulur.

9 9 srailoğulları, Musa ve Harun (aleyhimusselam) ile birlikte Mısır dan çıkışlarından İ sonra, kırk yıl boyunca, Sina da dolaştılar. Ve bu kayboluş, onların Musa aleyhisselam a ve Kutsal Toprağa (Filistin e) ilahi giriş emrine karşı gelmelerinden ötürü bir cezaydı.ayrıca bu kayboluş, onları ıslah etmek ve Mısır da Firavun ve halkının onlara olan zulmünün bir sonucu olarak ruhlarına işlenmiş olan ahlaksızlıklardan, onları kurtarmak içindi. Kayboluşun (şaşkın dolaşmanın) zikri, Kuran da geçmiştir. Allahu Teala buyurmuştur: Ve Musâ kavmine şöyle demişti; Ey kavmim! Allah ın sizin üzerinizdeki nimetini, içinizden peygamberler kıldığını ve sizi hükümdarlar yaptığını ve âlemlerden hiçbirine vermediği şeyi size verdiğini hatırlayın! Ey kavmim! Allah ın sizin için farz kıldığı kutsal yere girin ve arkanıza dönmeyin. İşte o zaman hüsrana uğrayanların haline dönersiniz. Dediler ki, Ey Musa! Şüphesiz orada zorba bir kavim var. Muhakkak ki biz, onlar oradan çıkıncaya kadar asla oraya girmeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, o zaman elbette biz oraya gireriz. Allah ın kendilerine nimet verdiği, korkanların arasından iki adam şöyle dedi; Onların üzerlerine kapıdan girin, böylece oradan girdiğiniz zaman muhakkak ki siz gâlip gelirsiniz. Eğer mü minseniz, artık Allah a tevekkül edin (Allah a güvenin). (Onlar); Ey Musa, muhakkak ki biz onlar orada olduğu sürece ebediyen, asla oraya girmeyiz. Artık Sen ve Rabb'in gidin, böylece ikiniz savaşın, biz mutlaka burada otururuz. dediler. (Hz. Musa) Dedi ki; Ey Rabb im! Muhakkak ki ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sahip değilim. Artık fâsık kavimle bizim aramızı ayır. (Allah) buyurdu ki; Artık muhakkak ki orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır (yasaklanmıştır). Onlar yeryüzünde şaşkın dolaşacaklar. Sen artık fâsık kavim için üzülme! (Maide 20-26) Kayboluştan önce, İsrailoğulları, Mısır da yaşardı ve onlardan Mısır a yerleşen ilk kimse, Yusuf bin Yakup aleyhisselam dı. Ve sonra; Yusuf (aleyhisselam), firavunların biri tarafından, hazine üzerine bakan olmaya zorlandığı zaman, ebeveynlerini ve kardeşlerini Mısır a davet etti. Ve o zamandan sonra, İsrail ya da Allah ın nebisi Yakub bin İshak bin İbrahim (aleyhisselam) ve oğulları; bazı çiftlik hayvanlarını gütdüyü çöl hayatından Mısır a şehir ve istikrar hayatına göç ettiler. Bundan sonra, Allah ın Nebisi Yakub un soyu, insanları Tevhid e ve hakkın dinine çağırarak ve putlara ibadet etmeyi ve Firavun u ilahlaştırılmayı terketmeye çağırarak, Mısır da yaşamaya devam etti. Ve bu çağrı, bazen açık bazen de gizli yapılırdı. Bu sayede, İsrail oğullarının Mısır daki sayıları arttı.

10 10 Ve gerçeğe çağrı, firavunların arasından olan zalim yöneticilerin çıkarları ile çatışıyordu. Böylece, bu zalimler, egemenliklerini kaybetmekten ve dünyalık hükümeti, İsrail oğullarından olan büyük nebilere devretmekten korktular. O yüzden, onlar İsrailoğullarına karşı zulüm ve terörün en ağır türlerini uyguladılar. Böylece onları küçük düşürüp, zulmettiler. Onların çocuklarını öldürdüler, onları, ibadetlerini ve Allah ın dini uygulamalarını yerine getirmekten menettiler ve her şekilde, tevhid dininin öğretilerini bastırmaya çalıştılar. Mısırlılar ile İsrailoğullarını şirke zorlamaya, Allah ile O nun dinine karşı inkara, firavuna; onun putlara ve resimlere ibadet ve müminleri öldürmek gibi onlara emrettiği herşeye; boyun eğmeye zorlamaya çalıştılar. Ve İsrailoğulları için var olan bekleyiş öğretisi olmasaydı ve Firavun u, Haman ı ve askerlerini yok edecek olan beklenen Halife hakkında, Nebiler in (aleyhimusselam) müjdeleri sayesinde, bu bekleyiş, ruhlarında yer edinmiş olmasaydı; onlar arasında bir tek mümin bile kalmazdı ve onlar, bu kurtarıcı geldiğinde, onun etrafında toplanmazdı. Fakat maalesef bu, sadece mazlum insanların, onları bir tağutun zulmünden kurtaracak bir lider etrafında toplanmasıydı ve onlar, bu liderin, onları arındırmak, ruhlarını temizlemek ve neredeyse yok olmuş olan tevhid dini ile öğretilerini onarmak için, onlara gönderilen büyük bir nebi olduğunu, fark etmediler. Ve Musa aleyhisselam, işaretler ve açık deliller ile gönderildi. Fakat firavun, Haman ve Karun gibi, onların İsrailoğullarından olan varlıklı askerleri; küstah kimselerdi ve günah işlemeye ve Musaaleyhisselam a inanmış kimselere zarar vermeye devam ettiler. Allahu Teala buyurmuştur: Ve andolsun ki Musa yı âyetlerimizle ve apaçık bir sultanla (delil, mucize ve kitap ile) gönderdik. Firavuna ve Haman a ve Karun a (gönderdik). Fakat onlar: "Yalanlayan bir büyücüdür." dediler.böylece onlara katımızdan hak ile geldiği zaman: "İman etmiş olanların oğullarını, kendileriyle beraber katledin (öldürün). Ve kadınlarını canlı bırakın!" dediler. Kâfirlerin tuzağı (hilesi) dalâletten başka birşey değildir.ve firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa yı öldüreyim ve o, Rabbine dua etsin. Gerçekten ben, (onun) sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkmasından korkuyorum." Ve Musa dedi ki: "Muhakkak ki ben, hesap gününe inanmayan, kibirlenenlerin hepsinden, senin de Rabbin olan Rabbime sığınırım." (Mümin (Gafir) 23-27) Bu aşamadan sonra, Allah ın geniş toprağında göç etmek gerekli oldu ve Musa aleyhis-selamile İsrailoğulları, Allah yolunda göç ederek, Mısır dan çıktı. Fakat mazlumların, onun baskısı ve zulmünden kurtulup özgür olmalarını görmek, firavun un hoşuna gitmedi. Böylece, firavun ve askerleri, onları takip etti ve bu, büyük hadise ve imtihandı. İsrailoğulları, onların ilerisinde, denizin yanında durdu ve firavun un ordusu arkalarında gözükmeye başlıyordu. Böylece, onlar korktular ve dediler ki, Yakalanacağız. Ve onlar, kendilerini bu yere getiren kimsenin, Allah Subhan ve Teala tarafından gönderilmiş büyük bir nebi olduğunun farkına varmadılar. Musa aleyhisselamda, şöyle diyerek, onları Allah a göç ettikleri hususunda uyarmıştı: (Musa) dedi ki, Hayır! Şüphesiz, Rabbim benimledir, O beni hidayet edecektir. (Şuara 62)

11 11 Böylelikle, Allah Subhan ve Teala, ona asasıyla denize vurmasını vahyetti ve deniz onun için yarıldı, zira deniz, Allah ın kullarından bir kuldur ve deniz, Allah a güvenen, bu imanlı kulun karşısında engel olarak duramazdı. Deniz, bu şiddetli iman akıntısı karşısında, engel olarak duramazdı ve deniz, Musaaleyhisselam ın karşısında, engel olarak duramazdı. Zira, Musa aleyhisselam bir insandır ve yeryüzündeki herşey, insana hizmet etmek için yaratılmıştır. İnsan, Allah ı tanımak için, en büyük kabiliyete sahip mahluktur. Fakat, eğer şeytana itaat ederse, taştan daha cahil ve katı olur. Hem taşlardan öyleleri vardır ki, nehirler onları çatlatır ve bazıları da, Allah korkusundan yuvarlanırlar. Ve bu mucize, Firavun ve askerlerinin, Musa aleyhisselam dan gördüğü son işaretti. Fakat, onların kalpleri taştan daha katıydı, bu yüzden şaşırmadılar ve ruhları inatçılık ve kibirle doluyken, sudan iki dağın arasında yürüdüler. Böylelikle de boğuldular, uzak olsunlar... Ve İsrailoğulları kurtuldular. Denizi geçtiler ve Nil in bereketli vadisinde yaşadıktan sonra, kendilerini ıssız bir çölde buldular. Fakat Musa aleyhisselam, onlara güzel haberler ve Kutsal Toprağa ilahi giriş emri ile birlikte geldi ve onlara Allah tan zafer vaadetti. Ve Mısır da gördükleri, tüm bu işaretler ve mucizelerden sonra, denizin yarılıp, Firavun ve askerlerini boğmasından sonra, itaat etmede tereddüt etmemeleri gerekirdi ve zaferden emin oldukları sanılırdı, fakat onlar isyan edip, Kutsal Toprağa girmeyi reddettiler!! Ve muhtemelen bu reddedişin en önemli nedenleri şunlardı: 1- Musa aleyhisselam ınnebiliğine ve çağrısına olan imanlarının zayıflığı, ki pek çoğu onu (aleyhisselam) bir lider olarak görmüştü, büyük bir nebi olarak değil. Dahası, bazıları onun (aleyhisselam) liderliğine bile isyan ettiler. 2- Dindarlık ve Allah korkusunun zayıflığı, böylelikle bu onları isyan etmeye ve pervasızca itaatsizlik etmeye sürükledi. 3- Ruhlarının zayıflığı, tağutların korkusu, onlara itaat ve teslimiyet, adaletsizlikten hoşlanma, bu nedenle de Allah yolunda cihadı terk etme. 4- Bu dünyalık hayat için, ahiretten daha fazla endişe etme. Ve bu yüzden de, bu dünyanın sevgisi ruhlarına yerleşmişti, anormal bir şekilde hayata bağlılık ile birlikte... Ki, bugün, pek çok Müslümanın durumu da budur. 5- Nefis sevgisinin aralarındaki yaygınlığı, hatta öyle ki, bazıları kendilerini, Musa ile Harun dan (aleyhimusselam) daha iyi olarak görüyordu ve onların (aleyhimusselam), kendileri üzerine liderliğini kabul etmiyordu!! Bu, Tevrat, Sayılar Kitabı Bölüm 16 da belirtilmiştir: Levi oğlu Kehat oğlu Yishar oğlu Korah, Ruben soyundan Eliavoğulları'ndan Datan, Aviram ve Pelet oğlu On toplulukça seçilen, tanınmış iki yüz elli İsrailli önderle birlikte Musa'ya başkaldırdı. Hep birlikte Musa'yla Harun'un yanına varıp, "Çok ileri gittiniz!" dediler, "Bütün topluluk, topluluğun her bireyi kutsaldır ve Rab onların arasındadır. Öyleyse neden kendinizi Rab'bin topluluğundan üstün görüyorsunuz?" Bunu duyan Musa yüzüstü yere kapandı Sonra Musa Eliavoğulları Datan'la Aviram'ı çağırttı. Ama onlar, "Gelmeyeceğiz"

12 12 dediler, "Bizi çölde öldürtmek için süt ve bal akan ülkeden çıkardın. Bu yetmiyormuş gibi başımıza geçmek istiyorsun. Ve Kuran da da bu manaya yakın şeyler vardır. Ve bizler için, nefis sevgisi ve kibrin, Ademoğlunu ölüme mahkum eden, ahlaki bir afet olduğunu ve Ademoğlunun pek çoğunu, cehennem çukuruna attığını, hatırlamak önemlidir. Ve şeytan, kibir sayesinde, Ademoğlunu kaç kez azdırıp, vaadini gerçekleştirmiştir? Kibir, kaç kez insanları, Nebiler e (aleyhimusselam) itaat edip, onlara iman etmekten alıkoyan ana engel olmuştur? Ve nebiler ile vasilerin (aleyhimusselam) karşısındaki çoğu kibirli insan; varlıklı, zengin ve halkın liderleri idi. Allahu Teala buyurmuştur: Ve Bizim nezir (uyarıcı) göndermediğimiz hiçbir yer yoktur. Her karyenin (ülkenin) refah içinde olanları (ileri gelenleri): "Muhakkak ki biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz." demekten başka bir şey söylemediler. (Sebe 34) Onlar kendilerini nebilerden ve vasilerden (aleyhimusselam) daha iyi görürler ve kendilerini Allah Subhan ve Teala tarafından atanmış, her dini ya da dünyevi liderden de, daha iyi görürler. Onları, Allah ın onlara verdiği şey için kıskanırlar, Allahu Teala buyurmuştur: Yoksa onlar, Allah'ın fazlından (nimetinden) insanlara verdiği şeylere haset mi ediyorlar? Oysa Biz, İbrahim ailesine (soyuna) kitap ve hikmet vermiştik. Ve onlara büyük bir mülk verdik. Artık onlardan kimi ona iman etti ve onlardan kimi de ondan yüz çevirdi ve alevli ateş olarak cehennem kâfidir. (Nisa 54-55) Ve geçen şeylerden anlıyoruz ki, Musa aleyhisselam ile yola çıkmış olan İsrailoğullarının kalpleri, pek çok ahlaki bozuklukla doluydu. Bu yüzden, Kutsal Toprağa girmeyi reddettikleri için, Allah ın onları cezalandırdığı bu kayboluş, onların ruhlarını temizlemek ve onlara tevhidin ve iyiliğin, temiz fıtratını geri getirmek için gerekliydi. Ayrıca, çöldeki kırk yıl boyunca, İsrailoğulları ndan bir nesil, çölde yetişti ve onlar Musa aleyhisselam ile birlikte yola çıkmış kimselerin oğulları ve torunlarıydı. Ve onlar, ne yerleşecekleri bir eve, ne de kendini onlara çekip, onları kendi ehline bağlayacak olan, bu dünyanın süslerinden, çok şeye sahip değildi ve onlar kendilerini, en kötü işkencelere çarptıracak, ruhlarına korku ve zayıflığı aşılayacak herhangi bir tağutun egemenliği altında da değildi. Bu yüzden onlar, özgür ve özgürlük sevdalısı olarak yetiştiler. Ve muhtemelen, çölde gördükleri mucizeler, onların büyük imanı ve maneviyatının gelişmesinde büyük bir etkiye sahipti. Böylece, çölde; imanlı, güçlü, cesur ve ilahi mesajı taşıyıp yaymaya layık, bir nesil büyüdü ki, onlar, zulmetle savaşma ve Allah yolunda cihat ve Kutsal Topraklar a girme hususunda, liyakatli idi. Ve buradan, bu ebeveynlere gösterilen ilahi özenin ve onlara Ulu l Azm dan 5 büyük bir nebi Musa aleyhisselam ı göndermenin ardındaki sebep, ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen, onların büyük çoğunluğu bozulmuştu ve ilahi mesajı taşımaya uygun 5 Azim Sahibi olan, Beş Büyük Nebi

13 13 değildi. Dahası, Musa aleyhisselam ile birlikte yola çıkmış olan kimselerin, tamamı çölde öldü ve Kâleb bin Yûfennâ ile Yûşa bin Nûn aleyhisselam dışında, onlardan hiç kimse geride kalmadı. Böylelikle de, Yûşa aleyhisselam, daha sonradan, o çocukları ve torunları, Kutsal Toprağın girişine ve tağutların üzerine zafer sağlamaya götürecekti. Ve sonuçta, kayboluşun yararı, bir cezanın yanı sıra, ıslah edici bir süreç olmasıydı. Ve, onun ana hedefi, İsrailoğulları nın ruhlarının ıslahı ve onları; adaletsizliği, fesatı, zalim ve tağut yöneticileri reddetme üzerine yetiştirmekti; onlar bu adaletsizliğe meyledip ona teslim olduktan ve Mısır daki kötü hallerini değiştirmek için bir parmak (bile) oynatmadıktan sonra. Ve çölün konumu, oranın çöl olmasından ötürü, büyük bir etkiye sahipti. Zira, oradakiler, Allah a sığınacak, ancak O na güvenecek ve Allah a bağlılık ve O nun zikri ile kendilerini güçlendirecekti. Ayrıca, Musa aleyhisselam ın karakteri, İsrailoğulları nın ıslahı ve onları, ilahi mesajı taşımaya layık kılmak üzerinde, büyük bir etkiye sahipti. Böylece, Kuran da zikredildiği üzere, 6 bu ilahi varlık ki, Allah onu, Kendisi ve Kendi dinine yardım için yaratmıştı. O, Firavun un sarayındayken, tek başına Allah yoluna savaştı, mazlumlara yardım etti, kibirli kimselerin karşısında durdu ve zor kullanmaktan başka seçenek kalmadığında, Kuran da zikredildiği üzere, bu zalimlerden birini öldürdü: Allahu Teala buyurmuştur: Halkı, gaflete dalmış, öğle uykusundayken şehre girdi de orada iki adamın kavga etmekte olduğunu gördü; bu, kendi taraftarlarındandı, öbürü, düşmanlarından. Derken, taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı Musa'dan yardım istedi, o da düşmanlarından olan kişinin göğsüne bir yumruk indirdi ve onu öldürdü. O (Musa) dedi ki, Bu, şeytanın amelindendir. Şüphe yok ki o, sapıklığa sevkeden apaçık bir düşmandır. (Kasas 15) Onun (aleyhisselam), şu sözüne gelince; [Bu, şeytanın amelindendir], belki de o (aleyhisselam) bunu dedi ve bununla öldürme ile sonuçlanmış durumu kastetti veya muhtemelen, onunla, öldürülmüş kişinin kendisini kastetti. Zira, kendi içindeki tevhid ve iyilik fıtratını bozan kimsenin, şeytan olduğunu düşünürsek 7, o (öldürülen kişi), şeytanın bir amelidir. Ve Musa aleyhisselam, bu olaydan sonra; dini için korkarak, Allah ın rahmetini dileyerek, kendisinin zalimin zulmüne sessiz kalmakla bile olsa, asla zalime destek vermeyeceğini, Allah ın ona verdiği güç, iman ve hidayet üzere, Allah a ahdederek; Mısır ı terketti. Böylece, adi maddi dünyayı ve Firavun un sarayının israfını, ardında bırakarak, Allah a hicret etti, Allah ın rızkının hükmünden memnun ve hoşnut olarak. Böylece Allah Subhan ve Teala da ona, büyük bir nebiye Şuaybaleyhisselam a uyma ve onun kızlarından biri ile evlenme nimetini bahşetti. Ve on yıl boyunca, onunla birlikte kaldı, 6 İmam Ahmed el Hasan AS Allahu Teala nın şu kelamına işaret ediyor: [Ve Ben, seni Kendim için seçip, yetiştirdim. Sen ve kardeşin, âyetlerimle gidin ve Benim zikrimi ihmal etmeyin. Firavuna ikiniz gidin. Muhakkak ki o, azdı.] (Taha 41-43) 7 İmam Ahmed el Hasan AS kesin bir cevap vermedi, çünkü bu kitabın yazıldığı zaman kendisinin İmam Mehdi AS dan bir elçi olduğunu açıklamamıştı. Eğer, bu açıklamadan önce, Kuran ın kesin bir tefsirini vermiş olsaydı, kendisinin İmam Mehdi AS ile bağlantıda olduğu ortaya çıkacaktı.

14 çiftlik hayvanlarını güderek... Ve belki de bu, Allah ın, Musa aleyhisselam için düzenlediği bir şeydi. Sonra da Allah Subhan ve Teala, Musa aleyhisselam ın, onlar arasındaki bu yokluğundan sonra, onu, Mısır daki kendi halkına geri getirmeyi diledi, onları zülmettennur a ve kölelikten özgürlüğe çıkarmak için. Böylece daha önce de zikredildiği gibi, onlardan, ilahi mesajı taşımaya layık olan, iyi ve ilahi bir nesil çıkardı. Ve eğer, Allah ın rahmeti ve onlar üzerine lütfu ile, Allah ın yaratıp temizlediği, bu kutsal varlık; Musa aleyhisselam olmasaydı; Allah a, O nun (Subhan ve Teala) emirlerine, asi olan bu kullardan, daha fazla itaatkar olan, bu özgür çocuklar, ortaya çıkamazdı. 14

15 15 M üslümanlar, Allah ın Elçisi Muhammed bin Abdullah sallallahu aleyhi ve alih in vefatından sonra, yolu kaybettiler. Zira, ebubekir ve bir grup münafık, hükümete atıldı ve Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) hilafetini gaspetti. Ve sahabelerin çoğu, Allah tarafından atanmış olan Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) halifesi, Ali bin Ebu Talib aleyhisselam ı desteklemedi. Oysa ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih, onu (aleyhisselam), Veda Haccı ndaki Gadir Hum da, Allah ın emriyle, Müminlerin Emiri ve kendisinden sonra Alemlerin Rabb inin Elçisi nin (sallallahu aleyhi ve alih) Halifesi olarak atamıştı. Ve onlar, sadece, İmam Ali aleyhisselam ın hakkını ve İnsanlığın Allah tan başka ilah yoktur ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) Onun elçisidir sözünü alma hakkını gaspetmediler, ayrıca; ömer bin Hattab ve bir grup münafık, Fatıma-i Zehra selamullahi aleyha nın evini yakma girişiminde de bulundu. Ve Zehra selamullahi aleyha, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in soyundan olan tek kızdır. Ve onu, Hasan ı, Hüseyin i ve Ali yi (aleyhimusselam) sevmek, Allah tarafından Kuran da vacip edilmiştir. Allah Teala buyurmuştur: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, yakınlarıma sevgiden başka. (Şura 23) Ve bu girişim, ebubekir e biat etmesi için, İmam aleyhisselam ı zorla dışarı çıkarmak hususunda, başarısız olunca, Fatıma-i Zehra selamullahi aleyha nın evine, zorla girdiler ve onun (selamullahi aleyha) kaburgasını kırıp, onun (selamullahi aleyha) bebeğini düşürmesine sebep oldular ve bir çivi de, onun (selamullahi aleyha) göğsünü delmişti. O (selamullahi aleyha), kendisi hakkında, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurduğu kimsedir: O, babasının annesi ve benden bir parçadır. Allah onun hoşnutluğuyla hoşnut olur ve onun gazabıyla gazaplanır. O, ilklerden ve sonunculardan olan alemlerin kadınlarının efendisidir. 8 Böylelikle, Müslümanlar, adım adım İsrailoğulları nın aynı yolunu yürüdükten sonra, kayboluştan (yaban yoldan) ayrılmamış ve kayboluş da, onlardan ayrılmamış oldu. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Ruhum elinde Olan a andolsun ki, siz kendinizden öncekilerin adımlarını takip edeceksiniz, adım adım ve nokta nokta, öyle ki onların yolundan ayrılmayacaksınız ve İsrailoğullarının yolu da sizden ayrılmayacak. 9 8 Müsned-i Ahmed c.4 s.5, Sahih-i Buhari c.4 s.210, Sahih-i Müslim c.7 s.141, Sünen-i Tirmizi c.5 s.360, Nesei, Fezailus Sahabe s.87 ve diğer pek çok Sünni ve Şia kaynağı.

16 16 Ve bu ümmet, şansını kaybetti. Düşmanına yardım etti, yardımcısı ve İmam ı ile savaştı. Ve, Rabbini gazaplandırdı. Böylece, o zamandan bugüne çölün kalbine yerleşinceye dek, çöle girmeye ve doğru yoldan sapmaya başladı. Muaviye ve Ziyad dan, yezid ve ibni ziyad a, Müslim bin Ukbe den, Mervan, Abdülmelik ve onun çocuklarına, Haccac dan Abbasilere, Saffah, Mansur el Devaniki, Hadi, Mehdi, 10 Harun er-reşid ve diğer sapmışlardan, ismi Emin olmasına rağmen, emin olmayan; el Emin ve Memun a (emanet edilen anlamına gelir) ve şeytana Mütevekkil (tevekkül eden anlamına gelir) olana kadar.. Ve bu böyle devam eder ki, bu, ümmetin yol aldığı, korkunç bir seyahattir. Kim bilir, kaç şehrin kutsallığı çiğnendi, iyi insanları öldürüldü, kadınlarının ırzına geçildi! Ve Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) şehri ve Mukaddes Kabe bile korunmadı. yezid (Allah ona lanet etsin), kendisine Müslim den daha çok Mücrim denmesi daha doğru olan, Müslim bin Ukbe yi, Medine ye gönderdi ve yedi yüzü sahabe olan, on binin üzerinde Müslüman öldürüldü, binin üzerinde bakireye tecavüz edildi ve bu bile onu hoşnut etmedi. Onu yok etmeyi planlayarak, Kutsal Kabe ye doğru hareket etti, fakat Allah Subhan ve Teala, fil ashabını helak ettiği gibi, onu da helak etti. 11 Özgür kimselere işkence edilmesi ve iyi kimselerin öldürülmesi, ne kadar da yaygındı ve onlardan ne kadar da çok kimse, ömrünü hapishanelerde ve karanlık zindanlarda geçirdi. Orada, geceyi gündüzden ayırt edemezdiniz. Ve eğer, Ümeyye ve Abbasioğulları nın, Müslümanlar a ne yaptığına bakarsanız, dehşete kapılırsınız. Ve eğer, onların ahlaksızlıkları, küfrü ve dinden ne kadar uzak olduklarından haberdar olsaydınız, şaşkınlığınız daha da artardı. Meşhur tarihçi, Mesudi, onlardan biri olan, Velid bin Yezid bin Abdülmelik hakkında, Murucuz Zeheb adlı kitapta şöyle demiştir: İbni Ayşe şarkı söyledi, Velid de onu beğenip dedi ki, Aferin, Vallahi, güneşe tapanların hakkı için, bunu tekrar et. O da tekrar etti ve Velid dedi ki, Ümeyye nin hakkı için tekrar et. O da tekrar etti. Böylece Velid, şarkıcının yanına gitti ve onun vücudunda öpmedik yer bırakmadı, sonra da Velid, onun idrar yolunu öpmek için eğildi, şarkıcı da ondan uzaklaştı ve Velid dedi ki, Vallahi, onu öpeceğim. Ve onu öpene kadar ısrar etti ve ona bin dinar ile bir eşek verip şöyle dedi, Halımın üzerinde eşekle yürü. O da öyle yaptı. Ve sonra Velid, bahçeye bir küvet koydurup onu şarapla doldurdu, orada müstehcen kimselerle yüzerdi ve azalana kadar ondan 9 Tefsir-i Ayyaşi c.1 s.303, Müsned-i Ahmed c.5 s.340, Sünen-i Tirmizi c.3 s.332, Heysemi, Mecmauz Zevaid c.7 s Bu kimseler, İmam Hadi ve İmam Mehdi aleyhisselam ile karıştırılmaması gereken zalim Abbasi Halifeleri dir. 11 İmam Ahmed el Hasan aleyhisselam Hicri 64 yılında Zilhicce nin 28 inde Hirre de gerçekleşmiş olan katliamı kastediyor. O katliamda, Yezid, üç gün boyunca Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) şehrinin ihtiramını çiğnedi. O esnada, cinayetler ve insanların ırzına saldırılar gerçekleşti ve bu olayın ayrıntıları, dillerin konuşabileceğinden çok daha fazladır. Bu konuda daha fazla bilgi isteyenler, bu olaydan ayrıntılı olarak bahseden kitaplara bakabilirler. Ayrıca İmam aleyhisselam aynı yıl Rebiyulevvel in 3 ünde gerçekleşen şeyi de kastediyor, o zamanda yezidin ordusu Allah ın Mukaddes Evinin etrafını sarıp Evi ve Mescidi yaktılar.

17 17 içerdi. Ve bir keresinde de kendi kızına yaklaşıp dedi ki: İnsanların yaptığı şeyi gözleyen kimse, kederden ölür. 12 Seyid Murtaza el Emali kitabında, Ebu Ubeydullah Mazrebani den, Ahmed bin Kamil in şöyle dediğini nakleder, Velid bin Yezid, kafirdi. Bir gün, Kuran ı açtı ve şunu gördü: [Ve onlar fetih istediler ve bütün zorba inatçılar kaybettiler.] (İbrahim 15) Böylece o, Kuran ı hedef yaptı ve ona ok atmaya başladı, bu sırada da şöyle diyordu: Sen her zorba inatçıyı uyarıyorsun Ben de bir zorba inatçıym. Eğer rabbini görürsen de ki, Rabbim Velid beni parçaladı. 13 Böylesine iğrenç olan tarihi naklettiğim için gerçekten üzgünüm ve zikrettiğim şey, bu tarihten sadece küçük bir bölümdü. Ve bu tarih, sadece bu zalim yöneticilerin, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) soyunu öldürmesi ve onları ülkenin sınırlarına sürgün etmesinden ibaret olsaydı ki, bugünlerde Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) soyunu; İran, Afganistan, Hindistan ve dedelerinin (sallallahu aleyhi ve alih) şehrinden uzakta olan tüm ülkelerde görüyoruz; o halde, bu (bile), onların Resulullah a (sallallahu aleyhi ve alih) olan kinleri için yeterli delil olacaktı. Ve bu adaletsizlik ve fesat, bugüne dek devam ediyor. Bugün, malımız tağutların elindedir, onlar yeryüzünde, her türlü fesat için ve kullara karşı, onu kullanıyorlar ve onu (malı), Allahı bırakıp (sadece) kendilerine ibadet eden kimselere bağışlıyorlar. Onların hapishanelerinin benzerleri, tarih boyunca asla bilinmedi. Oralarda, bedeni ürperten cinsten işkenceler var ve onların orduları her çeşit silahla donanmış durumda, İslam ülkelerini korumak için değil, Müslüman insanlara zulmetmek için. Ve Allah tan başka ilah yoktur a çağıran ve Müslümanları, Allah ın indirdiği şeyle hükmetmeye davet eden kimseler, bu karanlık zindanlara atılıyor ya da öldürülüyorlar. Ve bu kayboluşun ve sapmanın, ne zaman son bulup, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) günlerinde olduğu gibi, İslam ın ne zaman, Müslümanları yönetmeye geri döneceğini ve adaletin, İslami ülkelerde ve dolayısıyla da, yeryüzünde, ne zaman yayılacağını bilmiyoruz. Fakat, onun geri geleceğini kesinlikle biliyoruz. Zira, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), bize vaadedip dedi ki; İslam, ahir zamanda, evladı Mehdi aleyhisselam ın eliyle yenilenecektir. Ve bu büyük reformcunun, bu mübarek zuhuru, onun gaybetinin gerekçeleri ortadan kaldırılıncaya kadar ve bu ümmetin içinde, bu dinin muzaffer kılınmasına dair olan, ilahi vaadi gerçekleştirmek için, ilahi mesajı, tüm dünya insanlarına taşımaya hazır olan bir nesil yetişinceye kadar, gerçekleşmeyecektir. Eğer gerçekten de, yeryüzünde, adaletin uygulanmasını, bu kayboluş ve çölden çıkmayı ve İmam Mehdi aleyhisselam ın zuhurunu istiyorsak, tağutların istediği değil, Allah ın istediği İslam a geri dönmeliyiz. Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: Andolsun ki biz her ümmete, Allah'a kulluk edin ve tağuttan uzaklaşın diye bir peygamber gönderdik; içlerinde, Allah'ın doğru yola sevkettiği de var, sapıklığı 12 el Kuna vel Elkab c.1 s Seyyid Murtaza, el Emali c.1 s.90

18 18 hakedeni de. Gezin yeryüzünde de bakın, görün, yalanlayanların sonuçları ne olmuş. (Nahl 36) İğrenç oyunlarının parçalarını tamamlamak için, güya Amerika ya karşı düşmanlık etseler de; Amerika nın yardımıyla ümmete galip gelmiş olan bu tağutlar; İslam ı anlamsızlaştırmayı ve Müslümanlar ın özünü boşaltıp, Allah a inançtan yoksun bırakmayı, Müslümanlar ın kalplerini, sadece hiçbir gerçeğe sahip olmayan, dini kabuklarla örmeyi istemektedirler. Ve eğer, bu kabukları aradan çıkarıp, onlarla savaşabilselerdi, tereddüt etmezlerdi... Tıpkı, bugün, Türkiye de yaptıkları gibi. Ve onların (güya Amerika ya düşman olduğunu iddia edenlerin), Amerika nın ve siyonizmin ajanları olduğundan şüphe edenler, özellikle; Amerika nın düşmanıymış gibi davranan bu kimselerin, karanlık tarihine baksın. Göreceklerdir ki, Müslümanlar ve Araplar üzerine yürüttükleri savaşlar ile; ve her İslami hareket ve dini farkındalığa zulmederek; iktidarda kaldıkları her gün, Amerikalı ve Siyonist olan efendilerine hizmet etmişlerdir. Ve daha fazla kanıt isteyen kimse, Tevrat ın Danyal Kitabına baksın. Görecek ki, Ortadoğu bölgesinde, Amerika nın ajanları olan 10 kral var. Ya da, simgelendiği üzere, yeryüzünün tüm krallıklarını yiyip ezen, demir bir krallık (Amerika) vardır. Fakat, Allah Subhan ve Teala dilerse, Danyal Kitabında da zikredildiği üzere, bu ümmetin Mehdi si (aleyhisselam), onu ezecektir. Dahası, bir tağut, sadece, kendini ve kendisini iktidarda tutan şeyi umursar. Onun tahtı, sadece, kan üzerinde ayakta kalıp, devam eder. Böylece, o, kendi hükümetini ve zulmünü reddeden herkesi öldürür ve halkı da, kendi hükümetinin son bulması hariç, asla bitmeyecek olan krizlerle meşgul eder. Bu yüzden, savaşlar başlatır ve topluluklar arasında önyargılar ve şeytani tohumlar eker, hatta ekmek parası peşinde koşanları bile, yoksun bırakır ve böylece de, onlar daima onu (ekmek parasını) elde etmekle meşgul olurlar. Tağutun gölgesi altındaki yaşam, zillettir. Dahası, o (zillet) hayattaki ölümdür, bu dünyanın ve ahiretin zararıdır. Yunan filozof Platon (Eflatun), tağut hükümetinin ve onun oluşumunun açıklaması hakkında şöyle der, Demokrasiye çağıranlar ve insanları koruyanlar arasında, onların en sert ve kurnaz kimsesi önde durur. O kimse, zenginleri sürgün eder veya idam eder, borçları iptal eder, toprakları böler ve kendisi için kötü komplolardan korunma sağlar. Böylece halk, onunla mutlu olur ve o da kendisi için otoriteyi ele geçirir. Ve kendini güçlendirmek, halkın dikkatini kendinden uzaklaştırmak ve kendisine duyulan ihtiyacı sürdürmek için, komşularıyla barış yaptıktan sonra, onlara karşı savaş ilan eder. Böylece içeriden kendi arzusunu gerçekleştirmeye odaklanabilir ve her rakip ve eleştirmenin boynunu vurdurur, her erdemli insanı aradan çıkartıp, bir grup paralı kimseyi de kendine yaklaştırır ve şehrimizden sürgün ettiğimiz şairlere cömertçe bağışta bulunur, böylece onlar da, onu aşırı derecede iltifatlarla öve durur. Ve o kimse, yapıları yıkıp, insanları kendi muhafızları ve çevresini beslemek için, aç bırakır. Böylece, insanlar, onun özgürlükten tağutluğa geçtiğini ve bunun (önceki ile aynı olan) başlangıçtaki hükümet olduğunu fark eder. Tağutun kulları ve onun paralı çevresine gelince, onlar güvende olup, yaşamlarının emanda ve yerleşik olduğu iluzyonu ile yaşarlar. Tağuta hizmet etmeye devam ettikleri

19 19 sürece, onlara hiçbir zarar dokunmayacaktır, zira efendileri güçlüdür, insanlar; itaatkar ve adaletsizliğe teslim olmuş oldukları halde; o boyun kesen biridir. Ve bu bir hayaldir. Zira ateş, külleri altında kalır. Allahu Teala buyurmuştur: Allah tan başka dostlar edinenlerin durumu, (kendisine) ev edinen örümceğin hali gibidir. Ve muhakkak ki evlerin en dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Keşke onlar bilselerdi. (Ankebut 41) Ümmetlerin ve insanların tarihini takip eden kimseler için gerçek malumdur ki, her tağutun ve onun paralı çevresinin sonu, zayıf düşürülmüş ve zulme uğramış kimselerin devrimi ile olmuştur ve zulmetmiş kimseler, yakında nasıl bir dönüşle döndürüleceklerini bileceklerdir. Müslüman olduklarını iddia ederken, tağutlara teslim olup, onlara itaat eden kimselere gelince, onlar, Allah a biatın dışındadırlar, fakat bilmezler. Allah Teala buyurmuştur: Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandığını zanneden kimseleri görmedin mi? Onu inkâr etmekle emrolundukları halde tağutun önünde muhakeme olunmayı istiyorlar. Ve şeytan, onları uzak bir dalâletle saptırmak (dalâlete düşürmek) istiyor. (Nisa 60) Tağutlar, onları, İslami milletlerle olan savaşlara iter ve onlara olan korkularından dolayı, kendilerini bundan alıkoyamazlar. Ve onlar, Allah ın yardımcıları ile savaşır ve müminlerin ihtiramlarını çiğnerler. O halde, onlarınkinden daha kötü olan durum nedir ve onların küfründen daha büyük küfür nedir, gidip Allah ın düşmanlarını desteklerler? Allahu Teala buyurmuştur: İman etmiş olanlar, Allah ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tağutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır. (Nisa 76) Ve belki de, onların bazıları, tağutlardan ve öldürülmekten korkmalarını bahane olarak kullanırlar. Fakat bu çirkin ve kabul edilemez bir bahanedir, zira, silahı taşınmak gerekliyse, tağutların gözü önünde onu taşıyalım, onlara yardım etmek için değil. Allah Teala buyurmuştur: Muhakkak ki melekler, kendi nefislerine zulmedenleri öldürürken : "Siz nerede (ne işte) idiniz?" dediler. (Onlar da): "Biz yeryüzünde zayıf (güçsüz) kimselerdik." dediler. (Melekler): "Allah'ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi? Öyleyse oraya hicret etseydiniz!" dediler. İşte onlar, onların varacağı yer cehennemdir ve (o) kötü bir varış yeridir. (Nisa 97) Ve Allah Teala buyurmuştur: Kibirlenenler, zaafa uğratılanlara: "Sizlere hidayet geldikten sonra, hidayetten sizleri biz mi engelledik? Hayır, siz (kendiniz) mücrimlerdiniz (suçlulardınız)." dedi(ler). Ve zaafa uğratılanlar (hakir görülenler), kibirlenenlere: "Hayır, (işiniz) gece ve gündüz hile idi. Bize Allah ı inkâr etmemizi ve Ona putları eşler koşmamızı emrediyordunuz." dediler. Azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını

20 20 saklarlar (için için pişman olurlar). İnkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılırlar? (Sebe 32-33) Ayrıca, tağutlara yardım etmek ve onlara sığınmak haramdır, zira cihadı terk etmek ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı bırakmak haramdır. Ve, Müslümanların hayatlarının çokça değişmesi, imtihanı iptal etmez ve Müslümanların işlerine ilgisiz olan kimse, onlardan (Müslümanlardan) değildir, o kimse, İmam Mehdi aleyhisselam ın genel vekili olduğunu iddia eden bir alim olsa bile. Ve her Müslüman, kendi kalbine ve orada ne olduğuna baksın, orada Allah ın korkusu mu var, yoksa tağutun korkusu mu? Ve iki korku müminin kalbinde toplanmaz ki, Allah korkusu müminin gözünde tağutları bir sivrisinekten daha değersiz yapar. Böylelikle de, onlar (tağutlar), müminin üzerinde ya da onun kararı üzerinde, hiçbir etkiye sahip değildir, vacip takiyye nin (zarar görme korkusu nedeniyle dini gizleme) söz konusu olduğu yerler hariç. Allahu Teala buyurmuştur: Kendilerine: Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın ve zekâtı verin. denilen kimseleri görmedin mi? Halbuki onların üzerine savaş yazıldığı (farz kılındığı) zaman, onlardan bir kısmı, (düşmanları olan) insanlardan, Allah tan korkar gibi veya daha da çok korkarlar ve: Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir etseydin (geciktirseydin) olmaz mıydı? dediler. De ki: Dünya metaı (menfaati) azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır. Ve siz, kıl kadar (hurma çekirdeğindeki lif kadar bile) zulmedilmezsiniz. (Nisa 77) Hamd Allah adır ki, bugün, İslam ümmeti, Allah a geri dönüş ve İslami dini farkındalık yolunda yürümeye başlıyor. Her gün, bunun, tüm İslam ülkelerini kapsayacak şekilde genişlediğini ve bu ümmetin üzerine galip gelip, Müslüman gençleri kendi maddi ve cinsel arzularında boğmak için ellerinden geleni yapan tağutların tahtlarını, tehdit ettiğini görüyoruz. Onlar, o tağutlar, İslam ülkelerinde gece kulüplerini, alkolü ve ahlaksızlığı yayıyor ve televizyon ile diğerlerinden, Allah ın haram kıldığı her müziği, çıplak kadınları ve batılıların hayatı hakındaki öyküleri yayınlıyorlar. Ki bunların (bu öykülerin) amacı, İslami aileyi parçalamaktır. Fakat, Allah onların planlarını bozacak ve yapılarını kökünden yok edecektir. Çatı da yakında, onların başları üzerine çökecektir, inşaallah. Ve bu tağutlar, öncekiler gibi, tevhid dininin gerçek karakterlerini yok edebildikleri, İslam ı çirkinleştirebildikleri ve kendi tahtlarını tehdit eden gerçek ideolojileri (inançları), özellikle de Mehdi aleyhisselam ı bekleme ideolojisini öldürebildikleri bir hayalin altındadırlar. Fakat onlar bunu yapamaz ve ellerimizin arasında olan Kuran kulaklarımıza şöyle haykırıyor: Ve Biz, yeryüzünde güçsüz olanları nimetlendirmek ve onları imamlar kılmak ve varisler yapmak istiyorduk. Ve onları, yeryüzünde (orada) yerleştirip, kuvvetli kılmak ve firavuna, Haman a ve ikisinin ordusuna, onlardan hazar ettikleri (çekindikleri) şeyi göstermek (istedik) (Kasas 5-6)

21 21 Andolsun ki; zikirden sonra Zebur da, arza salih kullarımızın varis olacağını, yazdık. Muhakkak ki abidler (kulluk edenler) kavmi için bunda, elbette tebliğ (açıklamalar) vardır. (Enbiya ) Allah, sizden iman etmiş olanlara ve salih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dinlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra mutlaka güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar fasıklardır. (Nur 55) Ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih tarafından getirilmiş manalar kulaklarımıza şöyle haykırmakta: Eğer bu dünyadan sadece bir gün kalsa (bile), oğullarımdan biri ortaya çıkacak ve yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. 14 Ve Mehdi aleyhisselam aramızdadır. Müslümanlar ondan yararlanırlar, tıpkı yeryüzü ve sakinlerinin bulutlarla örtülü olduğu zaman güneşten yararlandığı gibi. 15 Ey Müslüman erkek ve kadınlar, ey sevgili kimseler, Allah a iman edin ve tağutu inkar edin, en güvenilir kulba tutunun, o (kulp), Allah ın yeryüzündeki Hücceti (Hüccetullah) Mehdi aleyhisselam dır ve bilin ki, Allah a iman, tağutu inkardan ayrılamaz, onlar tek meseledir, tıpkı karanlığın gidip, aydınlığın ortaya çıkması gibi, zira nur ortaya çıkmadıkça, karanlığın gitmesinden hiçbir şey anlaşılmayacaktır. Allahu Teala buyurmuştur: İrşad yolu, dalâlet yolundan açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tağutu inkâr edip de Allah a iman ederse, kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba) tutunmuştur. Allah her şeyi Duyan ve her şeyi Bilendir. (Bakara 256) Şeytandan ve nefsin arzularından korkun, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ve pak soyunun (aleyhimusselam) sizlere Allah Subhan ve Teala dan getirdiği şeyi takip edin. Allah tüm günahları bağışlar, fakat Kendisine ortak (şerik) koşulmasını bağışlamaz. Allahu Teala buyurmuştur: Muhakkak ki Allah, Kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki şeyleri dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde büyük bir günah işleyerek iftira etmiştir. (Nisa 48) 14 Uyun-u Ahbar-ir Rıza aleyhisselam c.1 s.397. Müsned-i Ahmed c.1 s.99 ve diğer pek çok Sünni ve Şia kaynağı 15 İmam AS şu rivayete işaret ediyor, Cabir bin Abdullah Ensari nakleder, Dedim ki Ya Resulullah (SAA), onun (İmam Mehdi AS ın) takipçileri gaybetinde ondan (AS) yararlanır mı? Resulullah (SAA) buyurdu: Beni nübüvvetle göndermiş Olana andolsun ki, onlar onun (AS) gaybetinde onun (AS) nurunu alıp velayetinden yararlanırlar, insanların bulutlarla örtülü olduğu zaman güneşten yararlandıkları gibi. Ey Cabir, bu Allah ın sırrının kapsamından ve Onun saklı ilmindendir. Öyleyse onu gerçekten ehli olmayan kimselerden koru. Kemalud Din ve Tamamun Nime s.253

22 22 Ve tağuta iman etmek, ona yönelmek, ona yardım etmek ve ona itaat edip teslim olmak, hepsi Allah a şirk koşma ve Allah ın doğru yolundan sapma amelleridir ve bu, ne de büyük bir sapmadır. Hiç gördünüzmü ki, Allah ı inkar eden ya da başkalarını, Allah a ortak koşan biri, oruç tutup namaz kılsın ve bu oruç ile namaz da kabul edilsin? İbadetler, ibadet edenin, o ameller sayesinde, Alah a itaatini kanıtlamak için belirlenmiştir. Dolayısıyla, eğer, o tağuta itaatkar olup, Allah a düşman olursa, ibadetlerinin ne anlamı kalır? İnsanın, bir tağutun emirlerine ve hükümlerine itaat ettiği an, Allah ı inkar ettiği ve Allah a biatten tağuta biate, aydınlıktan karanlığa geçtiği andır. Allahu Teala buyurmuştur: Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandığını zanneden kimseleri görmedin mi? Onu inkâr etmekle emrolundukları halde tağutun önünde muhakeme olunmayı istiyorlar. Ve şeytan, onları uzak bir dalâletle saptırmak (dalâlete düşürmek) istiyor. (Nisa 60) Bu yüzden, Allah a ve Onun (Subhan ve Teala) biatine geri dönüş yolu, tağutu inkar ve onun biatından çıkmakla aynı yoldur. Hakikaten de, onların ikisi de tek yoldur ve o, amellerin kabul edildiği doğru yoldur. Zira, onlar, Tek ve Bir olan Allah içindir. Eğer gerçekten de, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in, asıl İslam ına, tam olarak geri dönmeyi istiyorsak, Muhammed bin Abdullah (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından getirilmiş olan her şeye iman etmek zorundayız. İslam ın ve onun hükümlerinin tamamına iman etmemiz gerekir. İsteklerimize uygun olan şeye iman edip, diğerlerini terketmememiz gerekir. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in, halifeleri tarafından çizilmiş olan yola, bağlanmamız gerek, onlar kurtuluş gemileridir, onlarsız ilerleyen kimse mürteddir (dinden dönmüştür) ve onların arkasında kalan, yok olmaya mahkumdur ve onlarla birlikte kalanlar kurtulur. Kitabın bir kısmını inkar edip, bir kısmına iman eden kimselere gelince, onlar en sonunda kendilerini, çöldeki bir seraba hasret halde bulacaklardır. Ve Musa aleyhisselam a, iman etmiş olan sihirbazlar, biz müminler için iyi bir örnek olabilir. Bu müminler (iman edenler), ilahi sünnetten uzaktı. Dahası, tağutun destekçileriydi ve Musa aleyhisselam a karşı tartışmak için, ilk başta firavunun (Allah ona lanet etsin) yanında durmuşlardı. Fakat onlar, kendi arzularına karşı geldikleri zaman, gerçek onlara gösterildi, böylelikle de, Allah a iman edip, firavunu inkar ettiler, gerçeğin nuru kalplerinde parladı ve tağutun zulmeti (karanlığı) zihinlerinden kalktı. Ve bu sefer de, Allah yolunda cihad etmek, firavuna (Allah ona lanet etsin) karşı savaşmak ve insanlara, onun yalanlarını, zayıflığını ve ayıbını açıklamak için, Musa aleyhisselam ın yanında yer aldılar. Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: Bunun üzerine sihirbazlar secde ederek yere kapandılar. Biz: Harun ve Musa nın Rabbine iman ettik. dediler. (Firavun): Size izin vermemden önce mi ona iman ettiniz? Muhakkak ki o, gerçekten size sihir öğreten, sizin büyüğünüzdür. Bu durumda mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Ve sizi mutlaka hurma ağacına asacağım. Ve böylece hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcı (imiş) gerçekten bileceksiniz. dedi. Onlar da

23 23 dedi ki: Bize gelen mucizeler karşısında asla seni tercih etmeyiz. Çünkü bizi, O yarattı. Bu durumda sen, yapacağını yap. Fakat sen, ancak bu dünya hayatında yaparsın. (Taha 70-72) Bu iman eden kullar için dünya, gözlerinde son derece küçülmüştü. Bu yüzden, firavunun (Allah ona lanet etsin), onların ellerini ve ayaklarını çaprazlama kestirme ve hurma ağacına asma tehdidi, onların Gerçeği takip etme kararı üzerinde, hiçbir etkiye sahip olmadı ve onlar, hayatı tercih etmediler, bilakis Firavun, Haman, Karun ve benzerlerinin akın ettiği bu hayatın ve bu maddi dünyanın hakikati onlar için ortaya çıktı ve sihirbazlar imtihanı geçip, engelin üstesinden geldiler. Böylelikle de, Allah ın rızasını kazandılar ve onlar için, Tuba (Cennetteki bir ağacın ismi) ve iyi bir dönüş vardır. Al-i Muhammed in Maktülü Hüseyin aleyhisselam buyurmuştur: Eğer dünya hayatı, bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa, Allah ın mükafat evi, daha yüce ve daha değerlidir. Eğer rızıklar, takdir edilip bölünmüşse, servet elde etmekte insanın hırsının azlığı daha güzeldir. Eğer dünya malını toplamak, ondan bir gün el çekmek içinse, insanın böyle bir servete cimrilik yapmaması gereklidir. Eğer bu bedenler ölüm için yaratılmışsa, insanın Allah yolunda kılıçla öldürülmesi daha üstündür. 16 Tağutlara şöyle dememizin vakti gelmedi mi, Sen, yapacağını yap. Fakat sen, ancak bu dünya hayatında yaparsın!!! İslamın hükmünü seçmemizin ve cahiliyye günlerinin hükmünü reddetmemizin vakti gelmedi mi!!! Gerçeğin nuruyla kalplerimizin parlamasının, böylelikle de tağutun zulmetinin ondan uzaklaşabilmesinin vakti gelmedi mi?!! Ve sormamız gerek, kalplerimizin Allah ın çağrısına tabi olmasının ve gerçek bir tövbeyle, Allah a Subhan ve Teala tövbe etmemizin vakti gelmedi mi? Ki, böylelikle de, Allah ın yardımcılarına yardım eder, Allah ın düşmanları ile savaşır, İslam ı, hayatlarımız için bir huy ve yol kılar, Kuran ı kendimiz için bir slogan yapar ve Allah tan başka ilah yoktur sözünü kendimiz için bir sığınak ve kale ediniriz?!! Daha ne kadar, bu kayboluşta ve sahrada, seraba hasretken, kalmaya devam edeceğiz? Oysa ki, çıkış elimizdedir ve su, bizlere çok yakındır!! Allah Teala buyurmuştur: Ve sen, körleri dalâletlerinden kurtarıp hidayete erdirecek değilsin. Sen ancak ayetlerimize iman edenlere duyurursun. İşte onlar (Allah a itaat hususunda) teslim olanlardır. (Rum 53) 16 Biharul Envar c.44 s.374, Muzirul Ahzan s.32, Menakıb-ı Al-i Ebi Talib aleyhisselam c.3 s.246 ve diğer kaynaklar

24 B ugün, İslam ülkelerini yöneten tağutlar, Müslümanların geneli arasında, bir fikir yaymaya çalışıyor. Bu fikir de, din ve devletin ayrılığıdır. Bu fikir için bir slogan yükseltiyorlar; (Din, din içindir, devlet devlet içindir). Ve bu cahiller, bu fikri değiştirmediler, bilakis onu, materyalist Batı dünyasından getirdiler. Ve eğer İncil ve Tevrat değiştirilmemiş ve rahipler ile hahamlar bu dünyaya ve şu zamandaki otoritelere yönelmemiş olsaydı; batıda, asla bu materyalist fikir, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında yayılmış olmazdı. Ve bu, İslam dini ile tanışık olan, hiçbir Müslüman ın genel olarak dahi, aldanmayacağı bir safsatadır. Zira, İslam dini, insan hayatındaki, büyük küçük her meseleden bahsetmiştir. Ayrıca, onların bütünü içinde, ibadetlerden de bahsetmiştir, böylelikle de, İslam fıkhının bildirmediği, hiçbir ekonomik ya da sosyal mesele yoktur. Bununla birlikte, askeri meseleler, cihad durumları, müslüman olmayanlar ile muamele, anlaşmalar, sözleşmeler ve uzlaşmalardan da bahsetmiştir. Ve siyaset, tüm bu meselelerin toplandığı şeyden başka bir şey değildir. Fakat tağutlar bundan hoşnut değildir ki, onlar için siyaset, İslam ümmetine galip gelmek için uyguladıkları hileler ve aldatmacalardan ibarettir. Onların siyaseti, insanlara karşıdır. Oysa ki, Allah ın istediği siyaset, insanların menfaati içindir ve Allah ın, İslam da tanıttığı siyasetten sapmak isteyen kimse, cahiliyye günlerinin karanlığına sapmıştır. Allahu Teala buyurmuştur: Onlar hâlâ cahiliyye devrine ait hükmü mü istiyorlar? Ve yakîn sahibi olan bir kavim için, Allah tan daha güzel kim hüküm verir. (Maide 50) Allahu Teala buyurmuştur: Ve kim, Allah ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar kâfirlerdir. (Maide 44) Allahu Teala buyurmuştur: Ve kim, Allah ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar zalimlerdir. (Maide 45) Allahu Teala buyurmuştur: Ve kim, Allah ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde işte onlar fâsıklardır. (Maide 47) Siyaset, güçlü bir şekilde yönetime ve yöneticiye bağlıdır. Tağutun siyaseti ise; hile, aldatmaca, insanlara zarar verme, onları kültürel, entelektüel ve ekonomik olarak sıkıştırmak ve kullar arasında fesadı ve zulmü yaymaktır. Nebi nin (sallallahu aleyhi ve alih), Masum un (aleyhisselam) veya onları temsil eden kimsenin siyasetine gelince, o (siyaset), insanlar arasındaki rahmeti ve Allah a ibadeti yaymak, insanları akılcılığa ve düşünmeye itmek, toplum arasında adaleti ve dürüstlüğü yaymak, insanların geçimlerini temin etmek ve onları ekonomik olarak güvenceye almaktır. 24

25 25 Tağutun amacı, kendisi ve kendisinin iktidarda kalmasıdır ve Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) amacı ise halktır, onları karanlıktan aydınlığa çıkarmak ve onlar arasında adaleti yaymaktır. Ve eğer durum buysa, Allah Subhan ve Teala nın, Resulullah tan (sallallahu aleyhi ve alih) sonra, Müslümanları, onlar için Masum liderler tayin etmeden bırakması, makul mudur? Kim dini koruyacak ve insanlar arasında adaleti yayacaktır?! Nasıl böyle olur? Oysa ki, O Subhan ve Teala, Hikmet Sahibidir, Bilendir. Kuran da da geçtiği üzere; küçük bir aileyi bile, lidersiz bırakmamıştır. Kuran da, erkeklerin kadınların koruyucuları olduğunu belirtmiştir!!! Mantıklı mıdır ki, Allah Subhan ve Teala, İslam ümmetini, belirli bir lider olmadan bıraksın?! Meselenin, Allah düşmanlarının elinde olması için mi?! yezid bin muaviye (lanetullahi aleyh) gibilerinin, Hüseyin aleyhisselam ı öldürmesi, Medine nin ihtiramını çiğnemesi ve Allah ın evine mancınıklarla saldırması için mi?!! Dahası, bir grup işçisi olan, küçük bir gemiye sahip olan bir kimse, onları (mürettebatı), gemi için bir lider tayin etmeden bırakır mı? Ve eğer, onları lidersiz bırakmış ve gemi batmışsa, bu kişiyi cahil ve ahmak diye vasıflandırmaz mıyız? O halde, Allah Subhan ve Teala nın boşlukta dolaşan ve Kendi kullarıyla dolu olan Kendi gemisini bir lider olmaksızın bıraktığını nasıl kabul ederiz?! Bugün kullar arasındaki nükleer bir savaş, bu gemiyi batırmak ve onu boşluğa dağılmış parçalara ayırmak için yeterlidir. O halde, geminin insanlarını, ilahi bir kanun ve hukuk ile, bu kanunu uygulayan, adil masum bir lider olmaksızın bırakmak, bilgece midir? Allah Subhan ve Teala bundan uzaktır. Zira, O Subhan ve Teala, Adildir, Hikmet Sahibidir, Meliktir, Mukaddestir, Tektir. Ve biz Müslümanlar olarak kabul ederiz ki, bu çağdaki kanun ve hukuk, dinlerin mührü (sonuncusu) olan İslam dini dir. Ve Allah Subhan ve Teala, adalet ve doğrulukla, bu dünyanın ve dinin meselelerinde, söz sahibi olması için; adil, pak ve masum liderler tayin etmiştir. Fakat, tağutlar, onların haklarını gaspettiler ve zor kullanarak dümene hakim oldular, insanlar da pak liderleri yüzüstü bıraktı ve onlara yardım etmedi, böylece kendi şanslarını kaybedip, Rablerini gazaplandırdılar. Ve Müslümanlar kabul etti ki, Nebi den (sallallahu aleyhi ve alih) gelen sahih ve mütevatir rivayetlerde zikredildiği üzere 17, onların sayısı onikidir. Ve görürüz ki, onların ilki, Ali aleyhisselam ve mührü (sonuncusu) de, Mehdi aleyhisselam dır. Ve halifeler rivayeti - Benden sonra oniki kişi gelecektir - onlardan (aleyhimusselam) başkasıyla uyuşmaz. Onların her biri, İmameti, ümmetin dini ve dünyevi liderldiğini iddia ettiler ve kendilerinden sonra kimin geleceğini de söylediler. Ayrıca, Nebi (sallallahu aleyhi ve alih), onların hepsini, kendi isimleriyle zikretti. Ve her çağdaki insanlar kabul etti ki, onlar (Ehlibeyt aleyhimusselam), kendi zamanlarının en mükemmel ve alim insanlarıdır ve hiçkimseden, onların aleyhisselam insanlardan birinden ilim talep ettiği nakledilmemiştir, bilakis onların ilmi, Allah tan olan ilham sayesinde ilahidir. Onlar, Muhammed in (sallallahu aleyhi ve alih) ve 17 Resulullah (SAA) buyurmuştur: Din, Kureyş ten oniki halife olduğu sürece baki kalacaktır. Müsned-i Ahmed c.5 s Cabir bin Semra nakleder, Resulullah (SAA) veda haccında şöyle buyurdu: Bu din, ümmetimden oniki halife olduğu sürece, onunla savaşanlara karşı aşikar ve düşmanı ya da muhalifi tarafından zarar görmemiş olarak kalacaktır. Onların hepsi Kureyş tendir. Sahih-i Müslim c.6 s.3, Sünen-i İbni Davud c.2 s.309

26 26 İbrahim aleyhisselam ın soyundandır ki, İmametleri Kuran tarafından zikredilmiştir ve onlara itaatsizlik eden kimselere, cehennem ateşi vaadedilmiştir. Allahu Teala buyurmuştur: Yoksa onlar, Allah'ın fazlından (nimetinden) insanlara verdiği şeylere haset mi ediyorlar (çekemiyorlar mı)? Oysa Biz, İbrahim ailesine (soyuna) kitap ve hikmet vermiştik. Ve onlara büyük mülk verdik. Artık onlardan kimi ona iman etti ve onlardan kimi de ondan yüz çevirdi ve alevli ateş olarak cehennem kâfidir. (Nisa 54-55) Ve Müslümanlar, onların (aleyhimusselam) mührü olan, Mehdi aleyhisselam ın İmametini ve onu (aleyhisselam) inkar edenin; Resulullah ı (sallallahu aleyhi ve alih), inkar eden gibi olduğu üzerinde, ittifak etmiştir ve onu (aleyhisselam), zikreden rivayetler yüzlercedir. Ve maalesef, isimle Müslüman olan pek çok kimse, mübarek zuhur zamanında, onu (aleyhisselam) inkar edecektir ve dalalet lideri, Süfyani nin yanında yer alacaktır, ki o (Süfyani), İslam ı ve Müslümanları savunduğunu iddia eder. Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme duyusunu ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) duyusunun üzerine perde çekti. Bu durumda Allah tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz (öğüt almaz mısınız)? (Casiye 23) Onu (aleyhisselam) alametler ve mucizeler ile tanıyacak olmalarına rağmen, onları (o alametleri), (öyle) bir şekilde yanlış yorumlayacaklar ki, yerin, Süfyani nin ordusunu yutmasını, doğal bir olay gibi gösterecekler, onlardan öncekilerin, Ebrehe Habeşi nin ordusunun ölümünü, ilahi bir ceza değil de, bir beladan ötürü olmuş, bir olay gibi gösterdikleri gibi. Ve İmamların İlki olan Ali nin aleyhisselam İmametinin delilleri sayılamayacak kadar çoktur, onlardan bazıları Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) şu sözleridir, Ali (aleyhisselam) sizin aranızdaki en adil kimsedir. 18 Onu Emirel Müminin olarak selamlayın 19 Sen benden sonra halifesin. 20 Sen benden sonra her mümin erkek ve kadının velisisin. 21 Senin bana olan konumun, Harun un Musa ya olan konumu gibidir. 22 Ve Harun aleyhisselam, kendi hayatında, Musa aleyhisselam ın halifesiydi. 18 Tefsir-i Kurtubi c.15 s.162, İbni Ebil Hadid, Şerh-i Nehcül Belağa c.1 s.18, İbni Arabi, Ahkamul Kuran c.4 s.43, Gazali, el Müstesda s.170, Tarih-i Dımeşk c.51 s Şeyh Tusi, el İktisad s.203, Müfid, Nuketul İtikadiyye s.41, İbni Tavus, el Yakin s.312, Biharul Envar c.37 s Şeyh Tusi, On Harf s.97. Şevahidud Tenzil c.2 s.276 da nakledilir, Enes rivayet eder: Nebi (SAA) zamanında, yeryüzüne bir yıldız indi. Nebi (SAA) de şöyle buyurdu: Bu yıldıza bakın, onun yere ineceği evin sahibi benden sonra halifedir. Biz de yıldızın, Ali bin Ebi Talib AS ın evine indiğini gördük. Böylece bir grup kimse dedi ki, Muhammed (SAA), Ali aleyhisselam ın sevgisinde, azdı. Böylece Allah Subhan ve Teala, şu ayetleri indirdi, [Kaybolduğu zaman yıldıza andolsun. Sahibiniz (Muhammed (SAA)) dalâlete düşmedi ve azmadı. Ve o, hevasından konuşmaz, o sadece ona vahyolunan vahiydir.] (Necm 1-4) 21 Yenabiul Mevedde c.1 s.112, Şeyh Tusi, On Harf s.97 ve diğer pek çok kaynak. 22 Müsned-i Ahmed c.1 s.179, c.6 s.396, Sahih-i Müslim c.7 s.120, Sahih-i Buhari c.4 s.208

27 27 Ve Kuran daki Mübahele ayetinde 23, Ali aleyhisselam ın nefsi, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) nefsi ile aynıdır. Allahu Teala buyurmuştur: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi (nefsimizi ve nefsinizi) çağıralım. Sonra dua edelim, böylece Allah ın lânetini yalancıların üzerine kılalım. (Al-i İmran 61) Ve Tefsirciler, ittifak etmiştirdir ki, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih); Ali, Fatıma ve Hasaneyn i (Hasan ve Hüseyin) (aleyhimusselam) götürdü. Ve Fatıma (selamullahi aleyha), (bu ayetteki) kadındır. Zira o (selamullahi aleyha), ilk ve sonunculardan olan kadınların efendisidir. Allah Subhan ve Teala, İbrahim aleyhisselam hakkında, sadece tek bir kişi olmasına rağmen, bir ümmet olduğunu buyurmuştur. 24 Ve Hasaneyn (aleyhimusselam); oğullardır ve bunda ihtilaf yoktur. Ve Ali aleyhisselam, Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) kendisidir (nefsidir). 25 Ayetteki nefisle kastedilenin, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) nefsi olduğunu iddia etmeye gelince, o halde bu, hevaya uyup, Allah Subhan ve Teala nın kelamlarını yararsız bir gevezeliğe benzetmekten başka bir şey değildir ve Allah Subhan ve Teala yararsız bir gevezelikten Yücedir. Keza, zaten kişinin, hali hazırda kendisi mevcutken, kendisini çağırmasının bir anlamı yoktur. Ve Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: Sizin veliniz, ancak Allah ve Resulü ve iman edip namaz kılan ve rüku ederken zekat verenlerdir. (Maide 55) 23 Resulullah (SAA) ve onu (SAA) inkar eden bir grup Necran Hristiyanı, doğru söyledikleri üzere yemin etmek ve Allah ın lanetini yalancıların üzeine kılmak için, bir yerde toplanmaya sözleştiler. Ama Necranlılar bu mübaheleden (lanetleşmeden) kaçındılar. 24 İmam Ahmed el Hasan aleyhisselam, şu ayete işaret ediyor: [Muhakkak ki İbrahim aleyhisselam, Allah a hanif olarak yönelen bir ümmet idi. Ve o, müşriklerden olmadı.] (Nahl 120) Bu yüzden de, Fatıma (AS), tekil olmasına karşın, ayetteki kadınlarımız hitabının, çoğul olmasında sorun yoktur. 25 Fahr-i Razi nin naklettiği şeyle yetiniyorum. Razi şöyle nakleder, Rivayet olunmuştur ki, Resulullah (SAA) Necran Hıristiyanlarına delillerini açıkladı. Ama onlar, kendi cehaletleri üzerinde ısrar ettiler. Bunun üzerine Resulullah (SAA) şöyle buyurdu: "Gerçekten Allah bana emretmiştir ki, sizler hücceti kabul etmediğiniz takdirde, sizinle mübahele edeyim." Onlar: "Ey Ebu'l-Kasım, (müsaade ver ki), biz dönüp bu mesele hakkında düşünelim, sonra senin yanına gelelim." Onlar geri döndüklerinde, görüş sahibi olarak kabul ettikleri büyüklerine: "Ey Mesih'in kulu, senin görüşün nedir?" diye sordular. O da: "Ey Hristiyanlar, Muhammed (SAA), Allah tarafından gönderilen bir nebidir. O, Hz. İsa aleyhisselam hususundaki, doğru olan şeyleri getirmiştir..." dedi. Mübahele günü, Resulullah (SAA), Hüseyin aleyhisselam'ı kucağına almış, Hasan aleyhisselam'ın elinden tutmuştu ve Fatıma (AS), Resulullah'ın (SAA) arkasından, Ali (AS) ise Fatıma'nın (AS) arkasından hareket ediyorlardı. Resulullah (SAA), onlara: "Ben dua ettiğimde siz "amin" deyin." buyurdu. Bu hâli gören Necran Hristiyanlarının din adamı: "Ey Hıristiyan topluluğu, ben öyle (nurlu) yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan, dağın yerinden oynamasını isteseler, Allah onların yüzünün suyu hürmetine, o dağı yerinden oynatır; (sakın) bunlarla mübahele etmeyin, yoksa helak olursunuz ve kıyamet gününe kadar artık, yeryüzünde bir Hıristiyan bile kalmaz..." Tefsir-i Razi c.8 s.8

28 28 Ve Tefsircilerin çoğu, bu ayetin, Ali aleyhisselam hakkında olduğunda ittifak etmiştir. Ki, o zaman, rüku halindeyken, yüzüğünü bağışlamıştı. 26 Ve çoğul hal, ondan sonraki, onbir evladını da dahil etmek içindir, böylece o aleyhisselam ve Fatıma (sa) vasıtasıyla, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) evlatları olan kendisinden sonraki onbir evladı da (aleyhimusselam), Resulullah tan (sallallahu aleyhi ve alih) sonra, müminlerin meselelerini üstlenmeye daha layıktır. Ki, onların biatı, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) biatından kaynaklanır. Keza, onun (sallallahu aleyhi ve alih) biatı da, ilahi biatten kaynaklanır. Ve bu ayet, Allah a biat ile ilişkili olduğundan dolayı; hakimiyetten, dini ve dünyevi meseleleri ele alıp düzenlemekten başka bir şeyle, onu tanımlayacak hiçbir anlam yoktur. Ve Allah Teala buyurmuştur: Ey iman edenler, Allah a itaat edin ve Resule itaat edin ve aranızdan emir sahip sahiplerine. (Nisa 59) Buradaki emir sahipleri, Resulullah tan (sallallahu aleyhi ve alih) sonraki, oniki masum İmam dır aleyhisselam ve eğer o (yetki sahipleri), onlardan başka biri olsaydı; emrin, itaatsizlik eden ve günah işleyen kimselere, mutlak itaat etmek demek olacaktı. Ve bu, mutlak itaattir çünkü, o (itaat), Allah Subhan ve Teala ya itaat ile ortaktır. Ve bu doğru değildir ki, emir sahipleri; masum İmamlardan (aleyhimusselam) başkası olsun... Zira bu, Allah ın Subhan ve Teala, bizlere, Kendi düşmanlarına itaat etmeyi emrettiğini, ya da, en azından, Allah a itaatsizlik etmeyi emrettiğini kasteder. Ve, Allah Subhan ve Teala böyle bir şeyden uzaktır. Öyleyse açıklandı ki, Nebi den (sallallahu aleyhi ve alih) sonra itaat edilmesi emredilen kimseler, Ali ve onun masum evlatlarıdır (aleyhimusselam). Ve onların günahlardan masum oluşları, Kuran da zikredilmiştir. Allahu Teala buyurmuştur: 26 Büyük Ehli Sünnet alimleri, bu ayetin, Hazreti İmam Ali (AS) hakkında indiğinde ittifak etmiştir. Ebu İshak Sa'lebi "El Kebir" adlı tefsirinde, kendi senediyle, Ebu Zer-i Ğaffari'den naklettiği bir hadiste, Ebuzer Gaffari şöyle diyor, "Ben bu iki kulağımla duydum - yoksa her ikisi de sağır olsun - ve bu iki gözümle gördüm - yoksa her ikisi de kör olsunlar - ki, Rasulullah (SAA) şöyle buyuruyordu: "Ali, müminlerin önderi, kafirleri öldürendir; ona yardım eden (Allah'tan) yardım görür; onu yalnız bırakan (Allah tarafından) yalnız bırakılır." Biliniz ki ben, Resulullah'la (SAA) birlikte namaz kıldığım bir gün, bir fakir mescitte halktan yardım diledi. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi. Hazreti Ali de, rükü halinde idi; serçe parmağını ona doğru uzattı; o parmağında yüzük vardı. Fakir gelip, parmağından o yüzüğü çıkardı. O zaman, Resulullah (SAA), Allah'a yakararak şöyle dua etti: "Ey Allah'ım, kardeşim Musa sana dua ederek Ey Rabb'im, benim göğsümü aç; işimi kolaylaştır; dilim'den düğümü çöz de sözümü anlasınlar ve benim kendi ehlimden kardeşim Harun'u bana yardımcı kıl; onunla beni güçlendir ve onu benim işime ortak kıl da sana çokça tesbih edip çokça zikir edelim; gerçekten de sen bizim (halimizi) en iyi görensin, dedi, sen ise ona: "Ey Musa, duan kabul edildi ve istediğin verildi diye vahyettin. Ey Allah'ım, ben de senin kulun ve Nebinim; sen benim de göğsümü aç; işimi kolaylaştır. Bana kendi ehlimden Ali'yi vezir (halife, yardımcı) karar ver; onunla beni güçlendir. Ebuzer şöyle diyor. Allah'a andolsun henüz Resulullah (SAA) sözünü tamamlamamıştı ki, Cebrail-i Emin nazil olup, şu ayeti getirdi: [Sizin veliniz, ancak Allah ve Resulü ve iman edip namaz kılan ve rüku ederken zekat verenlerdir. Allah'ın, Resulünün ve iman edenlerin velayetini kabul eden kimseler (bilsin ki) gerçekten de Allah'ın hizbi (grubu) galip olanlardır.] - Tefsir-i Fahr-u Razi c.12 s.26, Tefsir-i Ibn-i Kesir c.2 s.17, Tefsir-i Taberi c.6 s.288

29 29 Şüphesiz Allah sizden kiri gidermeyi ister, ey Ehlibeyt, ve sizi tam bir temizlikle temizlemeyi. (Ahzab 33) Ve Nebi (sallallahu aleyhi ve alih) belirtti ki, onlar (Ehlibeyt) Ali, Fatıma ve Hasaneyn dir (aleyhimusselam), pek çok tefsirci tarafından tefsirlerde zikredildiği üzere. 27 Ve Nebi (sallallahu aleyhi ve alih), öğle vaktinde, Gadir Hum da, Veda Haccında şöyle buyurdu: Ey insanlar, ben sizi kendinizden daha evla değil miyim? Onlar da dedi ki: Evet, ey Allah ın Nebisi. O (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Ben her kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah ım ona yardım edene yardım et, ona düşman olana düşman ol, onu destekleyeni destekle, onu yalnız bırakanı yalnız bırak ve döndüğü her yerde hakkı da onunla birlikte döndür. 28 Bu rivayette, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) kanıtladı ki, kendisine biat, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam a biattir ve Nebi (sallallahu aleyhi ve alih), müminlere kendilerinden daha evladır ve bu, Nebi den (sallallahu aleyhi ve alih) gelen mütevatir bir rivayettir, Müslümanların kitaplarından olan onlarca kaynakla beraber. Ki, onların içinde (zikredilir ki), Nebi (sallallahu aleyhi ve alih), Veda Haccındaki hutbesinden sonra, Gadir Hum da, Müslümanlar dan, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam a biat etmelerini istedi. Ebubekir ile ömer de, ona (aleyhisselam) biat etti ve onu (aleyhisselam) Emirel Müminin lakabıyla selamladı. 29 Ve o günde, bizler de, onlar da sorgulanacaktır, ki o gün, ne mal ne de oğullar, hiçkimseye fayda vermez, Allah a temiz bir kalple yaklaşandan başka... Ali aleyhisselam ın evlatlarından olan İmamlara gelince, Cabir bin Abdullah Ensari (Allah ondan razı olsun) tarafından naklediliği üzere onlar aleyhisselam; Nebi (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından belirtilmiştir. Allah Subhan ve Teala şöyle buyurduğunda: Ey iman edenler, Allah a itaat edin ve Resule itaat edin ve aranızdan emir sahip sahiplerine. Bundan sonra eğer bir hususta ihtilâfa düşerseniz, o taktirde Allah a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah a ve Resulüne götürün. Bu daha hayırlıdır ve tevîl (yorum) bakımından en güzelidir. (Nisa 59) 27 Ehl-i Sünnet, kendi Sahihlerinde bu ayetin, beş kişi hakkında nazil olduğunu, onların da; Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (AS) olduğunu nakletmektedirler. Resulullah (SAA), bu ayetin, onlar ve kendisi hakkında olduğunu açıklamış ve Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin' i (AS) abasının altına alarak şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Öyleyse onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl." - Tefsir-i Taberi c.22, s.6, Sahih-i Tirmizi c.5 s.351, h. 3205, Sahih-i Müslim, Ehl-i Beyt'in Faziletleri Babı, c.4 s.1883 h. 2424, Müsned-i Hanbel c.4 s Ehli Sünnet Alimi İbni Hacer, kendi kitabında nakleder, İshak dedi ki: Ebu Amr bana Kesir b. Ziyad dan, o Muhammed b. Ömer den, o babası Ömer b. Ali den, o da Ali b. Ebu Talib den haber verdi, dedi ki: Resulullah (SAA), Gadiri Hum da benim elimden tuttu ve dedi ki: Allah Teala nın sizin Rabbiniz olduğuna şehadet ediyormusunuz? dediler ki: Evet ya Resulullah. Resulullah (SAA) dedi ki: Allah ve Resulü nün sizlere kendi nefislerinizden daha evla olduğuna şehadet ediyormusunuz ve Allah ve Resulü nün sizin veliniz olduğuna? dediler ki: Evet ya Resulullah. Resulullah (SAA) şöyle buyurdu: Allah ve Resulü kimin mevlasıysa, bu (Ali) da, onun mevlasıdır ve ben size iki emanet bırakıyorum ki, onlara sarıldıkça asla sapmayacaksınız, Allahu Teala nın Kitabı ve İtretim Ehli Beytim. - İbni Hacer, Metalibul Aliyye c.16 s.142 hadis Tarih-i Dımeşk c.42 s.220, el Bidaye ven Nihaye c.7 s.386 ve diğer pek çok kaynak

30 30 Cabir şöyle dedi: Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), Allah ı ve Resulünü tanıyoruz, itaatinin sana itaat demek olduğu o emir sahipleri kimlerdir peki? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: Onlar benim halifelerim, benden sonra Müslümanların İmamlarıdırlar ey Cabir! Onların ilki Ali bin Ebu Talib dir, sonra Hasan ile Hüseyin, ardından da Ali bin Hüseyin ve Tevrat ta Bâkır adıyla tanınan Muhammed bin Ali gelir. Sen de onu göreceksin ey Cabir; onu gördüğün zaman kendisine benim selamımı ilet. Onu, Cafer bin Muhammed Sadık izler; ondan sonra da Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali gelir ve onu da adı ve künyesi benim adım ve künyem olan, Allah ın yeryüzündeki son hücceti ve kulları arasında bıraktığı son İmam, yani Hasan bin Ali nin oğlu (aleyhisselam) izler. Allah Teala onun eliyle yeryüzünün doğusunu ve batısını fethedecektir. O, dostları ve Şiilerinden gizlenip gaybete çekilecektir. Onun gaybette bulunduğu dönemde, kalbi Allah Teala tarafından iman için denenip sınanmış olan kimseden başkası onun imametine olan inancını sürdüremeyecektir. 30 Ayrıca, Nebi (sallallahu aleyhi ve alih), Hüseyin aleyhisselam a şöyle buyurdu: Bu, oğlum Hüseyin dir aleyhisselam. O (aleyhisselam), İmam oğlu İmam dır. Bir İmam ın kardeşidir, dokuz İmam ın babasıdır. Onların dokuzuncusu, onların Kaim idir ve onların en iyisidir. 31 Ve Kadir Suresi, onların (aleyhimusselam) İmamet ini kanıtlar ve Kadir Gecesi nde, melekler ve ruh ile emrin inişi, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından sonra, onların üzerine olur. Aksi halde, onun (Kadir Gecesi nin), onunla (sallallahu aleyhi ve alih) birlikte, vefat ettiği söylenmiş olacaktır. Bu ise, batıldır. Zira, nakledilmiştir ki, o (Kadir Gecesi), ondan (sallallahu aleyhi ve alih) sonra da, devam eder ve o (gece), Ramazan ın son on günündedir el Nefi Yevmul Haşr fi Şerhul Babul Hadir Aşer s.115, Kemalud Din s.285, Kifayetul Athar s.45, el İhticac c.1 s el Nefi Yevmul Haşr fi Şerhul Babul Hadir Aşer s.115, Şeyh Tusi, On Harf s.89, Nuketul İtikadiyye s.43, Biharul Envar c.36 s.372 ve diğerleri 32 İmam Ebu Cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: Ey Şia topluluğu! Kadir suresiyle mezhebinizi savunun. Kesinlikle hasımlarınıza üstünlük sağlamış olursunuz. Allah'a yemin ederim ki bu sure, Resûlullah'tan (SAA) sonra Allah Tebareke ve Teâlâ nın kulları üzerindeki bir kanıtıdır. Bu sure, dininizin serveridir. Bizim bilgimizin son sınırıdır. Ey Şia topluluğu! [Ha. Mim. Apaçık kitaba andolsun. Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Biz uyarıcıyızdır.] (Duhan 1-3) âyetleriyle hasımlarınıza karşı kendinizi savunun. Çünkü bu âyetler, özellikle peygamberimizden sonraki emir sahiplerine işaret etmektedir. Ey Şia topluluğu! Allah Tebareke ve Teâlâ: [Hiç bir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı olmasın.] (Fâtır 24) buyurmuştur. Orada hazır bulunanlar dediler ki: Ey Ebu Cafer! Ümmetin uyarıcısı Muhammed (SAA) dir. Doğru söylediniz. dedi. O hayattayken, dünyanın birçok bölgesine kendi adına uyarıcılar göndermemezlik etti mi? Soruyu soran kişi: Hayır. dedi. Ebu Cafer (AS) dedi ki: Nebi (SAA), Allah Azze ve Celle tarafından gönderilmiş ve O'nun adına uyarıcılık yaptığı gibi, nebinin gönderdiği uyarıcılar da nebi adına uyarıda bulunmuyorlar mıydı? Evet. dedi. İmam (AS) dedi ki: Aynı şekilde Muhammed'in (SAA) ölümünden sonra da onun adına uyan görevini yerine getirecek gönderilmiş elçileri vardır. Eğer, hayır desen, o zaman Resûlullah'ın (SAA) ümmetinden

31 31 kendisinin döneminde yaşayan insanların soyundan gelecek insanlara yönelik elçilik ve uyarıcılık niteliğini yitirmiş olur. Adam dedi ki: Kur'ân onlara yetmez mi? Yeter; ama onu tefsir edecek birini bulurlarsa. dedi. Adam dedi ki: Nebi (SAA) Kur'ân-ı tefsir etmemiş midir? İmam aleyhisselam buyurdu ki: Nebi onu bir tek adama tefsir etmiş, ümmetine de bu adamın özelliklerini açıklamıştır. O da Ali bin Ebu Tâlib AS dır. Soruyu soran kişi dedi ki: "Ey Ebu Cafer (AS)! Bu belirttiğin husus, özeldir ve halkın geneli bundan yükümlü tutulmaz. İmam aleyhisselam buyurdu ki: Allah, dinin açığa çıkacağı gün gelmeden, kendisine gizlice ibadet edilmesini öngörmüştür. Nitekim peygamberimiz (SAA) de dinini açıklama emrine muhatap olmadan önce Hatice ile birlikte gizlice ibadet ediyordu. Soruyu soran kişi dedi ki: Bu işi üstlenen kişinin gizlenmesi mi gerekiyor? İmam AS dedi ki: Ali bin Ebu Tâlib (AS), Müslüman olduğu gün, peygamberle birlikte, din iyice açığa çıkmadan kendini gizlemedi mi? Adam: "Evet." dedi. İmam (AS) buyurdu ki: Allah'ın yazdığı kaderin zamanı doluncaya kadar, bizim de bu şekilde davranmamız gerekmektedir. el Kafi c.1 s.249 Bir adam, Ebu Cafer (Muhammed Bakır) AS a şöyle demiştir: Ey Resûlullah'ın (SAA) oğlu! Bana kızma İmam (AS) Niçin? dedi. Sana sormak istediğim bir sorudan dolayı. İmam aleyhisselam Sor! dedi. Adam "Kızmayacak mısın?" dedi. İmam aleyhisselam Kızmayacağım. dedi. Adam dedi ki: Kadir gecesi ve o gecede meleklerin ve Ruh'un vasilere inmeleriyle, onlara emirler vermeleriyle ilgili görüşünüz hakkında soracaktım. Acaba o gecede vasilere Resûlullah'ın (SAA) bilmediği bir emri mi indirirler yoksa bildiği bir emri mi indirirler? Biliyorum ki Resûlullah (SAA) vefat ettiği zaman, bildiği her şeyi, Ali (AS) kavramış ve kapsamıştı. Ebu Cafer (AS) buyurdu ki: Benim seninle ne işim var ey Adam? Seni, kim benim yanıma getirdi? Adam: "Kader, dini öğrenmem için beni senin yanına getirdi." dedi. İmam aleyhisselam buyurdu ki: O zaman sana söyleyeceklerimi iyice anla: Hiç kuşkusuz, Resûlullah (SAA) miraca çıkarıldığı zaman, Allah Celle Zikruhu, ona olan ve olacak her şeye ilişkin ilmi öğretmedikçe yeryüzüne inmedi... Allah'ın miraç gecesi ona öğrettiği ilminin büyük kısmı, mücmel (öz) bilgilerdi ve bunların açıklamaları Kadir gecesinde gelirdi. Ali b. Ebu Tâlib (AS) da mücmel bilgilere sahipti. Bunların açıklaması ise Kadir gecelerinde gelirdi. Tıpkı Resûlullah da (SAA) olduğu gibi. Soruyu soran adam dedi ki: Mücmel bilgiler, açıklamalarını da içermiyorlar mıydı? İmam AS buyurdu ki: İçeriyorlardı. Fakat Kadir gecelerinde, Allah'tan, nebiye ve vasilere şunu şunu yapın şeklinde emirler gelir. Bunlar da, daha önce bildikleri şeylere ilişkin emirlerdir. Bu bilgilerle nasıl amel edecekleri emredilirdi. Ravi der ki: İmam'a dedim ki: "Bunu bana açıklar mısın?" İmam (AS) buyurdu ki: Resûlullah (SAA) vefat ettiği zaman, bilgilerin mücmelini ve açıklamasını biliyordu. Dedim ki: Peki, Kadir gecelerinde nebiye gelen bilgi ne ile ilgiliydi? İmam AS buyurdu ki: Bildiği şeylerle ilgili emirler ve kolaylaştırma amaçlı açıklamalardı. Soruyu soran adam dedi ki: O halde Kadir gecelerinde, daha önce öğrendiklerinden farklı olarak nasıl bir bilgiyi öğreniyorlardı? İmam AS buyurdu ki: İşte bunu, gizlemeleri emredilmiştir. Sorduğun şeyin yorumunu, Allah Azze ve Celle'den başkası bilemez. Soruyu soran adam dedi ki: Vasiler, nebilerin bilmedikleri bir şeyi bilebilirler mi? İmam AS Hayır. dedi. Bir vasî kendisine vasiyet edilen ilimden ötesini nasıl bilebilir ki? Soruyu soran adam dedi ki: Peki, bir vasinin, başka bir vasinin bilmediğini bildiğini söyleyebilir miyiz? İmam aleyhisselam buyurdu ki: «Hayır. Bir nebi öldüğü zaman, onun bilgisi, mutlaka vasisinin zihnindedir. Melekler ve Ruh, Kadir gecesinde, sadece kullar arasında vereceği hükmü indirirler. Soruyu soran adam dedi ki: Peki, Kadir gecesinde inen bu hükmü bilmiyorlar mıydı? İmam aleyhisselam buyurdu ki: Biliyorlardı. Fakat Kadir gecelerinde emir almadıkça, bununla ilgili bir şeyi bir dahaki seneye kadar uygulama imkânına sahip olmazlar. Soruyu soran adam dedi ki: Ey Ebu Cafer! Bunu inkâr edemem. Ebu Cafer (AS) dedi ki: Bunu inkâr eden, bizden değildir. Soruyu soran adam dedi ki: Ey Ebu Cafer! Sence, Nebi SAA'e Kadir gecelerinde, daha önce bilmediği bir şeye ilişkin bilgi gelir miydi? İmam AS buyurdu ki: Böyle bir soruyu sorman, senin için caiz değildir. Bu güne kadar olan ve olacak olan her şeyin bilgisini, bir nebi ve vasi, ölmeden önce mutlaka kendisinden sonraki vasiye öğretir. Senin sorduğun bilgiye gelince, Allah Azze ve Celle, vasilerden başkasının buna muttali olmasını istemez. Soruyu soran kişi dedi ki: Ey Resûlullah'ın (SAA) oğlu! Kadir gecesinin her sene olduğunu nasıl bilebilirim? İmam (AS) buyurdu ki: Ramazan ayı geldiği zaman, her gece Duhan suresini yüz kere oku. Yirmi üçüncü geceye geldiğin zaman, sorduğun şeyin bizzat doğrulandığını gözlerinle göreceksin. el Kafi c.1 s.251

32 32 Ve Ali aleyhisselam ile evlalarından oluşan, Nebi den (sallallahu aleyhi ve alih) sonraki, on iki masumun (aleyhimusselam) İmametinin delilleri çok sayıdadır. Sadece, onların bazısını zikrettim ve bu kusur için Allah tan, Resulünden (sallallahu aleyhi ve alih), İmamlardan (aleyhimusselam) ve müminlerden özür diliyorum. Bu yüzden, emrin onlara (aleyhimusselam) ait olduğunu ve hilafeti onlardan (aleyhimusselam) almış kimsenin, hilafette hiçbir hakka sahip olmadığını bilirken; onlardan (aleyhimusselam) sapmış ve onların (aleyhimusselam) haklarını gaspetmiş kimseyi takip etmiş kimseler için, hiçbir mazeret kalmadı... Emirel Müminin aleyhisselam buyurmuştur: Andolsun Allah'a ki; filân, onu bir gömlek gibi giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş, uçtuğum yere uçamazdı. Hilâfetle arama bir perde çektim; onu koltuğumdan silkip attım. Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu kocaltır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çeker. Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik vardı; mirâsımın yağmalandığını görüyordum. Birincisi, ona falâna verip gitti (sonra A'şâ'nın şu beytini okudular:) Bugün deveye binmişim; yolculuk zahmetine düşmüşüm; Câbir'in kardeşi Hayyanla bulunduğum günle bu günüm kıyaslanır mı hiç? Ne de şaşılacak şey ki yaşarken halkın kendisini bırakmasını teklif ederdi; ölümünden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilâfeti, devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. O, hilâfeti, düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı; sözü sertti, insanı yaralardı; onunla buluşup görüşeni incitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu; özür getirmesinin sayısı yoktu. Onunla konuşan, arkadaşlık eden, serkeş bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bıraksa üstündekini helâk olma çukuruna götürür, atardı. Allah'ın bekasına andolsun, halk, onun zamanında ne edeceğini şaşırdı; yoldan çıktı; renkten renge boyandı; oradan oraya yeldi-durdu. Uzun bir zaman, çetin mihnetlere düştüm; sabrettim; derken o da yoluna düzüldü; halîfeliği bir topluluğa bıraktı ki ben de bunların biriyim sanıldı. Allah'ım, sana sığınırım; ne de danışma topluluğuydu bu. Onlardan benim hakkımda, birincisiyle ne vakit bir şüpheye düşen oldu ki bu çeşit kişilere katıldım ben? Fakat inerlerken onlarla indim; uçarlarken onlarla uçtum; inişte, yokuşta onlarla beraber oldum. İçlerinden biri, hasedinden gerçekten saptı; öbürü, damadı olduğundan ona uydu, benden yüz çevirdi; öbürleri de öyle işler ettiler ki anmak bile çirkin.

33 33 Derken kavmin üçüncüsü kalktı; hem de bir halde ki iki yanı da yelle dolmuştu; işi gücü, yediğini çıkaracak yerle yiyeceği yer arasında gidip gelmekti. Onunla beraber babasının oğulları da işe giriştiler; Allah malını ilk baharda devenin otları, çayırı-çimeni yiyip sömürmesi gibi yediler, sömürdüler. Sonunda onun da ipi çözüldü; hareketi tezce yaralanıp öldürülmesine sebep oldu, karnının dolgunluğu onu bu hale getirdi; işini tamamladı gitti. Derken, halkın benim etrâfıma, sırtlanın boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni üzen bir şey olmadı; her yıldan, birbiri ardınca çevreme üşüştüler; bir derecede ki kalabalıktan Hasan'la Hüseyn, ayaklar altında kalacaktı neredeyse. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandı-lar; bu hengamede elbisem bile yırtılmıştı. Ama işi elimle aldıktan sonra bir bölük, biatten döndü; ahdini bozdu. Öbür bölük ok yaydan fırlar gibi fırladı, inancından vazgeçti; öbürleri de itâatten çıktı; sanki onlar, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh Allah'ın [İşte âhiret yurdu; biz onu, yeryüzünde yücelik ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz ve sonuç, çekinenleridir] (Kasas 83) buyurduğunu duymamışlardı. Evet, andolsun Allah'a, elbette duydular da, ezberlediler de; fakat dünya, gözlerine bezenmiş bir şekilde göründü, onun bezentisi hoş geldi onlara. Ama şunu da bilin ki andolsun tohumu yarana, insanı yaratana, bu topluluk, biat için toplanmasaydı, Allah'ın, zâlimin doyup zulmetmemesi, mazlûmun aç kalmaması hakkında bilginlerden aldığı ahd-ü peyman olmasaydı hilâfet devesinin yularını sırtına atardım; ümmetin sonuncusunu, ilkinin kâsesiyle suvarır giderdim. Siz de anlamışsınızdır ki şu dünyânızın değeri, bir dişi keçinin aksırığından da değersizdir bence. 33 Ve O aleyhisselam şöyle buyurmuştur: Ey insanlar, sözlerimi dinleyin ve onları benden anlayın. Aramızdaki ayrılık yakındır. Ben mahlukatın İmamıyım, mahlukatın en iyisinin halifesiyim, ümmetin kadınların Efendisinin (selamullahi aleyha) kocasıyım, pak neslin ve hidayet İmamlarının babasıyım. Ben Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) kardeşiyim, onun (sallallahu aleyhi ve alih) halifesi, destekçisi, veziri, yareni, seçilmişi, sevgilisi ve dostuyum. Ben Emirel Mümininim, ibadette ihlaslı olanların imamıyım, halifelerin efendisiyim. Benim düşmanlığım, Allah ın düşmanlığıdır. Benim barışım, Allah ın barışıdır. Bana itaat, Allah a itaattir. Bana biat, Allah a biattır. Benim Şiam, Allah ın yardımcılarıdır. Benim ensarım, Allah ın ensarıdır. Beni hiçten yaratmış olan Kimseye andolsun ki, Muhammed in (sallallahu aleyhi ve alih) ashabından olan belleyiciler bildi ki; (ahdi) çiğneyenler, zalimler ve mürtedler, 33 Nehcül Belağa c.1 s.30, Şıkşıkiye Hutbesi

34 34 Ümmi Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) diliyle lanetlenmiştir. Ve yalan uyduran kimse helak olmuştur. 34 Ve hilafet, Emirel Müminin Ali aleyhisselam a geldiğinde, o (aleyhisselam), Müslümanlarla Allah a doğru yürümeye çalıştı, onları karanlıktan aydınlığa çıkarmaya ve osman ın taraftarlarının eliyle zulüm yayıldıktan sonra, adaleti yaymaya çalıştı. Fakat bu, onun (aleyhisselam) için, ne kadar da zordu ki, o zaman da, insanlar bu dünyaya kuldu ve din sadece dillerindeydi, Allah ın ahdini yerine getirmiş birkaçı dışında. Ve bu, onun (aleyhisselam) için, ne kadar da zordu ki, o zaman da, kafirlerin önderi Ebu Süfyan ile Şehitlerin Efendisi Hamza aleyhisselam ın ciğerini yiyen, Hind in oğlu otoriteye atıldılar. Ve onun (aleyhisselam), Nakisin, Kasitin ve Marikin (Cemel, Sıffin ve Nehrevan ehli), Allah onlara lanet etsin, gruplarına karşı olan büyük cihadı kimseden gizli değildir. Böylece o (aleyhisselam), hakkını açıkladı ve insanları, Allah ın doğru yoluna hidayet etti. Ki, böylece insanlar, İmamlar dan (aleyhimusselam) saptıkları için, hiçbir mazerete sahip olmayacaktı. Fakat insanlar, onları (aleyhimusselam) yüzüstü bıraktı ve onlara yardım etmedi. Böylece müaviye (Allah ona lanet etsin), Hasan aleyhisselam ı öldürdü ve yezid (Allah ona lanet etsin), Hüseyin aleyhisselam ı öldürdü ve sadece yetmiş kişi ya da biraz daha fazlası Hüseyin aleyhisselam a yardım etti ve o (aleyhisselam), Eba ehlinin (Eshabul Kisa nın) beşincisidir, cennet gençlerinin efendisidir, yeryüzündeki bir nebinin kızının son oğludur ve Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) üçüncü halifesidir. Ve Müslümanların, Hüseyin aleyhisselam ın döneminde, tağutlara teslim olup, itaat etme hususunda ne duruma ulaştığını bilmeniz gerekir ki, o durum, onu (Hüseyin aleyhisselam ı); Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) zürriyetini ve kendi mukaddes nefsini kurban etmeye götürdü. Yezid ve benzerlerine (Allah onlara lanet etsin) itaat ederek; Allah ın biatından çıkıp, tağutun ve şeytanın biatına girdikleri ve dinden uzaklaştıkları hususunda; Müslümanları uyarmak için... Böylece, Hüseyin aleyhisselam dan sonra, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) halifeleri, Allah uğrunda cihad yoluna ve insanları, Muhammed in (sallallahu aleyhi ve alih) getirdiği gerçek İslam dinine geri dönmeye devam ettiler, ümmete galip gelmiş olan bu tağutların istediği dine değil. Ve Hüseyin aleyhisselam ın kanı, pek çok Müslümanın üzerinde; Allah Subhan ve Teala nın biatına geri dönmesi hususunda, büyük bir etkiye sahipti ve o zamandan sonra, Muhammed in (sallallahu aleyhi ve alih), gerçek dinini temsil eden Al-i Muhammed (aleyhimusselam) tarafından önderlik edilen, sevilen bir İslami temel oluşmaya başladı. Ve onlar (aleyhimusselam), Allah a çağırmaya devam ettiler ve tağutlar da, şeytana çağırmaya devam etti. Ve onlar (tağutlar), bu dünyayı din ile değişmiş kimseler arasından, kendilerine yardım edecek kimseler buldular. Ve Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) halifelerine, şiddetli bir şekilde zarar verildi ve onların (aleyhimusselam) takipçileri öldürüldü. Bu ümmetin tağutu onlara; firavun un, İsrailoğulların dan olan müminlerine yaptığı şeyi yaptı; kollar ve bacaklar kesildi, müminler hurma ağaçlarının kütüklerine asıldı. Fakat, hakkın kendi ehli vardır. Ve 34 el-emali (Şeyh Saduk) s.702, Ilal el-şerai c.1 s.43, Men lâ Yahzuruhu'l-Fakih c.4 s.419, Biharul-Envar c.39 s.336

35 35 onların müminlere zarar verdiği her sefer, takipçiler binlerce artıyordu. Ve İmamet, Al-i Muhammed in (aleyhimusselam) halifelerinin mührüne (İmam Mehdi aleyhisselam a) ulaştığında, Allah Subhan ve Teala onu korumayı diledi. Bu yüzden de, onu tağutların gözlerinden uzak tuttu. Böylece, onlar (tağutlar), babalarını (aleyhimusselam) öldürdükleri gibi, onu (aleyhisselam) öldüremediler ve o (aleyhisselam), yetmiş yıldan fazla bir süre boyunca, en iyi müminlerden olan insanlar sayesinde, İslam ümmetine liderlik etmeye devam etti, o kimseler, onunla (aleyhisselam) direkt olarak iletişime geçtiler ve Müslümanların sorularını, ona (aleyhisselam) ilettiler ve onun (aleyhisselam), farklı meseleler hususundaki cevaplarını ve açıklamalarını da, Müslümanlar a ilettiler. Ve bu zaman bittiğinde, Allah onu (aleyhisselam), büyük gaybete göndermeyi diledi. Tâ ki, Allah, ona (aleyhisselam), kıyam etmesi için izin verinceye dek. Ve bu ümmetten bir nesil, Allah ın hak dinini, dünyadaki tüm dinlere galip kılmak için, ona (aleyhisselam) ve Allah Subhan ve Teala nın dinine yardım etmek için, hazır olduğu zaman... Ve, ondan (aleyhisselam) ve babalarından (aleyhimusselam) olan bazı rivayetler gösteriyor ki, ümmetin liderliği, dini ve dünyevi olarak, onların (aleyhimusselam) rivayetlerinin ravilerinin elindedir. Ve bazıları, rivayetlerin ravilerini, onun (aleyhisselam) gaybeti dönemindeki, adil alimler olarak tefsir ettiler. Bu, onun (aleyhisselam), kendisinden bir şeyler ileten ve kendisinin emirlerini, müminlere ileten, özel bir temsilcisinin olmadığı durumdadır. Onun (aleyhisselam), kendisinden bir elçi göndermesi durumuna gelince, o halde ona itaat edilmesi zorunludur, hatta alimler tarafından bile. Dahası, ona yardım etmeleri gerekir ve eğer, onu yüzüstü bırakıp, onun emirlerine itaatsizlik ederlerse, Ehlibeyt in (aleyhimusselam) biatından çıkmışlardır ve onlara itaat edilmez, dahası onlara itaatsizlik edilmelidir ve itaat, İmam dan (İmam Mehdi aleyhisselam dan), gönderilmiş olan elçi içindir. Ve Şeyh Abdülkerim Zencani nin (Allah ona rahmet etsin), Zakirat-us Salihin kitabında 7, 8 ve 9. Sayfalarda zikredilir: Fakih olmanın şartlarını karşılayan fakihe biata gelince, o halde bu, İmamın biatinden çıkan bir daldır ki, o da, Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) biatinden çıkmıştır ve o da, ilahi biat ve velayetten çıkmıştır. Ve açıklamak adına: Bu; şu apaçık belli gerçekten çıkmıştır ki; Yüce Yaratıcı nın gücü, O nun mahlukatı üzerine kudretidir, en üstün güç çeşididir ve en şiddetli velayet (yetki) çeşididir ve bu ilahi biat ve velayetten, Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) biati çıkar ve bu Allah Teala nın şu sözünde ima edilmiştir: [Peygamber, müminlere kendilerinden daha evladır.] (Ahzab 6) ve bu Nebiye ait biatten, Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih), Gadir rivayetinde işaret ettiği gibi, İmam ın (aleyhisselam) biatı çıkmıştır. O rivayet, iki mezhebin kitaplarında da, sahih ve mütevatir olarak nakledilmiştir. Bu yüzden, Allah ın nebisi (sallallahu aleyhi ve alih), şu sözüyle İmam a (aleyhisselam) biat için zemin hazırlamıştır: Ey insanlar, Ben sizlere kendinizden daha evla değil miyim? Onlar da dedi ki: Evet. O (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu ki: Ben her kimin mevlası isem, Ali aleyhisselam da onun mevlasıdır el Gadir c.1 s.8

36 36 (أولى) evla Ve bu zeminin, nihai bir hüccet olması için; Peygamber Efendimiz; kelimesini; mevla (مولى) kelimesinden türemiş anlamda kullanmıştır. Ve böyle yaparak göstermiştir ki; İmam a biat, Nebi ye (sallallahu aleyhi ve alih) biatten çıkan bir daldır ve onun bir parçasıdır. Ve bunu desteklemek için, eksiksiz rivayetler vardır ki, İmam, Allah ın, insanlar üzerine hüccetidir ve o, insanlar üzerine, Allah Subhan ve Teala dan, nihai velayete (yetkiye) sahiptir. Ve bu biat, dinin aslı ve direğidir ki, din onun üzerine kurulmuştur. İmam a biatın dallarından biri de, fakih olmanın halleri ile uyuşan fakihe biattır. Bu, İmam Askeri aleyhisselam a atfedilen tefsirde, şu sözün içinde özetlenmiştir. Fakihlerden her kim, kendini korur, dinini muhafaza eder, hevasına karşı gelir ve mevlasının emrine itaat ederse, o halde halkın onu takip etmesi caizdir. 36 Ve İmam aleyhisselam, İhticac kitabında, Tabersi tarafından rivayet edilmiş olan rivayette, hevaya karşı gelmek hakkındaki gerçeği açıklamıştır. İmam Rıza aleyhisselam şöyle nakleder, Ali bin Hüseyin aleyhisselam şöyle buyurdu: Eğer, iyi karakterli, hidayet olmuş, insafında mütevazı ve hareketlerinde alçakgönüllü bir adam görürseniz, onun tarafından saptırılmayın, zira sadece yapısının zayıflığından, zilletinden ve kalbinin korkalığından dolayı bu dünyaya yapışmaktan ve haram ameller işlemekten aciz olan ne kadar da çok kimse vardır. Bu yüzden o kimse, onun (bu dünya) için, dini, bir tuzak olarak kurmuştur. Bu yüzden, görünüşüyle insanları aldatır, tabi eğer işlediği harama muktedirse. Ve eğer, onun haram paradan kaçındığını görürseniz, onun tarafından saptırılmayın ki, mahlukatın sapması, farklı farklıdır. Zira, büyük bir miktar olsa bile, haram paradan kaçınan, fakat çirkin bir kadınla haram işlemek için ona yaklaşmakta ısrar eden, ne kadar çok kimse vardır. Bu yüzden, eğer, onun bundan kaçındığını görürseniz, aklının neyi niyet ettiğini görünceye dek, onun tarafından saptırılmayın. Zira, tüm bunlardan kaçınan ve yine de bakılacak sağlam bir aklı olmayan ne kadar çok kimse vardır. Ki böylece, cehaletiyle bozduğu şey, aklıyla ve sıkı çalışmasıyla düzelttiği şeyden daha çoktur.. Eğer, onun aklının sağlam olduğunun görürseniz, aklının mı hevasına uyduğunu, yoksa hevasının mı aklına uyduğunu görene kadar, onun tarafından aldatılmayın. Ve onun, liderliklere sevgisi ve onlar hususundaki zühdü nasıldır ona bakın. Zira; halkın arasında; bu dünyayı terkedip, batıl liderliğin zevkinin, malın ve helal nimetlerin zevkinden, daha iyi olduğunu düşünürek, bu dünyayı ve ahireti kaybetmiş kimse vardır... Bu kimseler, liderliği talep uğrunda, tüm bunları terkeder. Böylece, ona, Allah tan kork denildiği vakit, gururu, onu günaha götürür. Böylece de, en kötü barınak olan cehennem ateşi, onun için yeterlidir. Ve o rastgele tökezler, batıllığının başlaması onu, en büyük ziyana götürür. Ve bu talebiyle, Allah ona, günah işlemesine izin verecek şeyleri tedarik eder. Onun istediği kadar... Ve o, ulaşmak için çabaladığı liderlik; kendisi için 36 Tefsiri İmam Hasan Askeri aleyhisselam s.300

37 37 sağlamlaştığı zaman; Allah ın haram kıldığını helal ve Allah ın helal kıldığını da haram yapar, dininden neyi kaybettiğini önemsemeksizin. Böylece bu kimseler, Allah ın gazabının üzerinde olduğu kimselerdir. Allah svt onları lanetlemiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. Fakat, insanların en iyisi, arzularını Allah ın emriyle uyumlu yapan kimsedir ve onun gücü, Allah ın rızası için kullanılır. O, gerçeğin yanındaki aşağılanmanın, ebedi şerefe, batılın yanındaki şereften daha yakın olduğunu görür. Ve bilir ki, onun tahammül ettiği az bir şey, kendisini onun zorluğundan asla bitmeyecek ve helak olmayacak bir evdeki, ebedi Cennete götürür ve bilir ki, onun kendisini takip eden hayrı, eğer hevasına uyarsa, onu ara bulmayacak ve bitmeyecek bir azaba götürür. Bu yüzden, bu adam en iyi adamdır. Öyleyse; ona tutunun, onun yolunu takip edin, kendinizi Rabbinize yöneltin ve onunla (bu adamla) Allah a yalvarın ki; onun hiçbir duası geri çevrilmez ve hiçbir talebi reddedilmez. 37 Ayrıca, bu özellikleri karşılayan fakihe biat etmenin unsurları, şu 3 mertebeden oluşur: Onlardan biri; halkın, amelinde ihtiyaç duyduğu, yargılama makamıdır. Ve onun uygulaması, alt konularadır. Ve hüküm yetkisinin bu konumu, fetva çıkarma hususunda güvenilen meselelere dayanır ve bu meselelerden, doğru bir fetva çıkartılır. İkincisi, fakihin konumu ve davalarda, diğer özel durumlarda; salih olarak gördüğü şey hakkındaki hükmüdür. Üçüncüsü, para kaynaklarının ve halkın, yönetiminin konumudur. Ve, bu, genel biatten çıkan, tartışılabilir bir konumdur. Seyid Abdul Ala Sabzevari (Allah ruhuna rahmet etsin), Tehzibul Usul kitabı c.2 s.128 de şöyle diyor: Şartları karşılayan fakihin yetkisi, onun hükmüne uymanın zorunluluğuyla sınırlı değildir. Bilakis, insanlar, ayrıca o sessiz kalsa bile, ona itaat etmelidir. Çünkü; Allah ın Subhan ve Teala, onu, Kıyamet Günü, bir Hüccet olarak alması mümkündür ve eğer halk, fetvaları anlamak için, ona başvurmuyorsa, onun da, Allah a Subhan ve Teala, cahiller hakkında şikayette bulunması mümkündür. Bu, rivayetlerde zikredilmiştir Üç kişi, Kıyamet Günü, Rablerine şikayet edecektir: İhmal edilmiş bir alim ve Ayrıca o, ilahi bir yönetimle, insanların dünyasını ve onların siyasetlerini yönetme yetkisine sahiptir. Onun yetkisinin her meseleyi kapsadığı teyit edilmiştir. Bu yüzden, büyük gaybet dönemindeki Müslümanlar a farz olan şey, İmam aleyhisselam ın kendisi tarafından gönderilmiş olan, özel temsilcisini ya da şartları karşılayan, adil ve zahit fakihi destekleyerek, dini desteklemektir. Bu, her tarafı kapsayan yetkiye sahip olan İmam için, özel bir temsilcinin olmadığı durum halindedir. Dahası, bugün alimlerin görevi, tağutlarla yüzleşmektir. Çünkü, bu çağda tağutlar, İslam ı tamamiyle yok etmeye ve İslam ülkelerini cahiliyye günlerine geri döndürmeye çalışırlar. Tıpkı yezid in (lanetllahi aleyh), İmam Hüseyin aleyhisselam ın zamanında yaptığı gibi... Hatta, o zaman, bundan daha da fazla, İslam ülkelerini, putlarla ve resimlerle doldurmuş ve Müslümanları onlara saygı duymaya ve onları 37 el İhticac c.2 s.52

38 38 kutsallaştırmaya zorlamışlardır. Çünkü bu putlar ve resimler, onların şeytani ve adi kişiliklerini temsil eder. Ve, bu çağda, onlarla yüzleşmek de, İslam ın kalbini savunmak için cihad etmek demektir. Ve bu durum, Allah a küfrün en açık şekillerini temsil etmektedir. Bu yüzden, alim kimse; bir hüküm çıkarıp, onu insanlara yaymakla bile olsa; toplumu dini olarak eğitme hususunda çalışmalı, ilmini göstermeli, bu tağutlarla savaşmalı ve onlara karşı savaşanları da desteklemelidir. Bazı alimlere gelince; ya da cahiller diyelim, çünkü amelsiz alimler aslında cahildir; Ehlibeyt ten (aleyhimusselam) nakledildiği üzere 38, o amelsiz alimler, İslam toplumunun durumundan haberdar olmayı ya da toplumdaki bir etki ve gerçek kıyam sayesinde, İslam dini ile kıyam etmeyi, ya da, bir şeyi kaldırmayı bile umursamaksızın, karanlık zindanlarda yatarlar. Onlar, kurtarılmış olan mezhep ile ilgili, hiçbir ilişiğe sahip değildirler. Onlar, Kıyamet Günü, kendilerini kararmış yüzlerle, bu aynı karanlık zindanlarda bulacaklardır. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Kıyamet günü insanların en kötüsü, ilminden faydalanılmayan alimdir. 39 Yukarıda gösterildi ki, İslam dini, kendi siyasi kuramına sahiptir ki, o kuram, yasama ve yürütmede (uygulamada) birleştirilmiştir ve Müslümanlar onu, ihmal edemezler. Zira o, insanlığın bildiği en mükemmel siyasi kuramdır ve onun seviyesine ulaşabilecek hiçbir siyasi kuram yoktur. Zira, onu yerleştirip düzenleyen kimse, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah Subhan ve Teala dır. Ve onu uygulaması gereken kimse, Nebi (sallallahu aleyhi ve alih) ya da ondan (sallallahu aleyhi ve alih) sonraki masum İmam (aleyhisselam) ya da İmamın (aleyhisselam) gaybette olduğu ve onun (aleyhisselam) adına hiçbir temsilci olmadığı durumda şartları karşılayan adil, zahit ve ilahi alimdir. Ve hamd yalnız Allah adır. 38 Emirel Müminin aleyhisselam hutbelerinden birinde şöyle buyurmuştur: Bir başkası da var; adını bilgin takar; o adın ehli değildir; bilgisi yoktur; bilgisizlerden birkaç bilgisizliği; sapıklardan birkaç sapıklığı yanına yöresine toplamıştır; insanlara, aldatış ağlarını germiştir; kandırış tuzaklarını kurmuştur; yalanlar söylemektedir; kitabı, dileğince anlatmaktadır; gerçeği isteğine uydurmaktadır. İnsanları pek büyük tehlikelerden kendine emin eder; büyük suçları onlara kolay gösterir gider. Der ki: Şüpheli şeylerde duraklarım; oysa şüpheli şeylerin ta içine düşer; bidatlerden çekinirim der; oysa onların içinde uykuya dalar, kendinden geçer. Yüzü, şekli insan yüzüdür, insan şeklidir; kalbi hayvan kalbidir. Hidâyet kapısını bilmez ki uysun; körlük, sapıklık kapısını bilmez ki kaçınsın; dirilerin ölüsüdür o kişi. Muhammed Abduh Şerhiyle, Nehcül Belağa c.1 s Resulullah tan (SAA) nakledilmiştir: Kıyamet günü en şiddetli azabı çeken kimseler şunlardır: bir peygamberi öldürmüş kimse, onun ailesinden birini öldürmüş kimse ve ilmi kimseye fayda vermemiş bir alim. Ravzatul Vaizin s.10, İlm vel Hikme fil Kitab ves Sünne s.457, Mevzuatul Akaidul İslamiyye c.2 s.499. Ayrıca yine Resulullah (SAA) buyurmuştur: Bu ümmetin alimi iki kimsedir, Allah ın kendisine ilim verdiği bir adam, böylece o, onunla (o ilimle), Allah ın yüzünü ve ahiret yurdunu talep etmiş, onu insanlara vermiş ve onu kendi açgözlülüğü için kullanıp, onu az bir değer karşılığında satmamıştır. Denizlerdeki her şey, deniz ile yeryüzü mahlukatı ve gökteki kuşlar, bu adam için, Allah ın mağfiretini dilerler. Ve başka bir adama da bu ilim, Allah tarafından verilmiştir. O adam da, ilmi, Allah ın kullarından saklamış, kendi açgözlülüğü için onu kullanmış ve onu az bir değer karşılığında satmıştır. Bu adam, Kıyamet günü ateşten bir kırbaçla kırbaçlanacaktır ve meleklerden bir melek, her şahidin karşısında, şöyle nida edecektir, Bu falan ve filan oğlu falan ve filandır. Allah ona dünya aleminde ilim vermişti, o da o ilmi, O nun kullarından sakladı. Bu, şu zamana kadardır ki onun cezası son bulur. Ravzatul Vaizin s.10

39 39 E y sevgili kimseler; ey inanan erkek ve kadınlar; haydi hep birlikte çalışalım ki, böylece, kendimizi içinde bulduğumuz bu kayboluş ve sahradan çıkacak olan bir nesil olalım. Ve kendimizi ve İslam ümmetimizi; herkes, kendi kabiliyeti ve kapasitesince; ıslah ederek işe başlayalım. Allahu Teala buyurmuştur: Ve mümin erkekler ve mümin kadınlar, birbirlerinin velisidir. Marufu emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve Onun Resulüne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz dir, Hakîmdir. (Tevbe 71) Ey sevgili kimseler; İslam dininden ve ilahi sünnetten sapmak, kalpler üzerine kilitler ve perdeler koydu. Ve gözlerdeki örtüler, ancak Allah a bağlılık ve güçlü bir şekilde, Allah a itaatsizliğinin zilletinden, Allah a itaatin izzetine, tağuta itaatin ve ona teslim olmanın zilletinden, Allah a itaatin ve O na teslim olmanın izzetine koşma ile kaldırılacaktır. Ki, böylece, nur, kalplerde parlayacak ve zulmet, zihinlerden silinecektir. Allah Teala buyurmuştur: O halde, eğer zikir fayda verecekse zikret (öğüt ver). Allah a karşı huşû duyan kişizikredecektir (öğüt alacaktır). Ve şâkî olan, ondan kaçınacaktır. (Ala 9-11) Kendim ve sizler için, şakilikten, Allah a sığınırım. Ve, Allah, bizi, sözü dinleyip, onun en güzeline, en çok uyan kimselerden kılsın. Allah, bize, mevlamız Muhammed ibnel Hasan aleyhisselam ın zuhurunun çabuk olmasını bahşetsin ki, böylece, iki iyi netice kazanalım; zaferden sonra şehadet ve din düşmanları ile münafıkların öldürülmesi! İşte bu, Allah ın fazlıdır. Onu dilediği kişiye verir. Ve Allah, büyük fazl (lütuf) sahibidir. (Cuma 4) Kayboluştan çıkış yolunda; namaz, zekat, oruç, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, Allah uğrunda cihad, Allah hakkı için sevmek ve Allah hakkı için buğz etmek vardır. Kayboluştan çıkış yolunda, İslam fıkhının tamamının taahhüdü, Allah a bağlılık ve O nun (Subhan ve Teala) için çalışmak vardır. Kayboluştan (çölden, yaban yoldan) çıkış yolunda, kanların dökülmesi ve terlerin akması vardır. Kayboluştan çıkış yolunda yürümek kolay değildir, fakat sonu iyidir. Zira, bu yolun sonunda, Allah Subhan ve Teala nın ve O nun Elçisi nin (sallallahu aleyhi ve alih) rızası vardır. Bu yolun sonunda, yeryüzünde, ilahi adalet devletinin kurulması ve Allahu Ekber sözünün yeryüzünün her noktasına yayılması vardır. Ve kayboluştan çıkış yolunun açık işaretleri ve belirtileri vardır ki; onun doğru yolunda, Allah a doğru yürüyenler, onlarla hidayet olur. Ve, bu yol konusunda, üstad

40 40 olan Allah Subhan ve Teala ve alimler olan Muhammed ve Al-i Muhammed (aleyhimusselam) gibi, hiç kimse, size bu işaretleri anlatamaz. Ve bu araştırmada, Kutsal Kitap tan bazı ayetler ile Muhammed ve Al-i Muhammed in (aleyhimusselam) bazı rivayetlerine ve durumlarına değindim. Allah Subhan ve Teala, bunu, onu duyan ve üzerinde düşünen herkes için, yararlı kılsın. Bu yoldaki en önemli işaretler şunlardır: Namaz; dinin direği, müminin miracı ve şerefidir. Eğer o, kabul edilirse, diğer her şey de kabul edilir ve eğer o reddedilirse, diğer her şey de, reddedilir. Onunla ruhlar, pislikten temizlenir, bedenlerin suyla pisliklerden temizlendiği gibi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) buyurmuştur: Zikri yüce olan Allah, Kendi kudretine yemin içmiştir ki, namaz kılan ve secde eden kimselere azap etmeyecektir, onları, insanların, Alemlerin Rabb ine doğru dirildikleri günde, cehennem ateşi ile korkutmayacaktır. Öyleyse, namazın vakti gelirse, onu ertelemeyin. Zira, erteleme, ihmalin başlangıcıdır ve namazın önemsenmemesine yol açar. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) buyurmuştur: Her kim, kendisini, farz bir namaza bağlar, ona odaklanırsa, rükusunu, secdesini ve hürmetini tamamlar. Sonra da, bir sonraki farz namazın vaktine kadar, Allah ı yüceltip, O na hamd eder ve onların arasında zaman öldürmezse, Allah ona, hac yapan kimsenin mükafatını verir ve onu yüce insanlar arasında kılar. İmam Bakır ve Sadık (aleyhimusselam) buyurmuşlardır: Namazınızdan, sadece ona olan niyetiniz kadarmükafatlandırılırsınız. Öyleyse, biri, onu tamamen boşa harcamış veya gereklerini ihmal etmişse, o kendisine karşı döndürülür ve sahibinin yüzüne bununla vurulur. Ve Allah ın elleri arasında dururken, O nun büyüklüğünü düşünün. Namazın secdesini ve rükusunu uzatın. Zira, o, sizin Gerçek Melik e hediyenizdir ve mükafatı ondan daha büyüktür. Ve, yapabildiğiniz her sefer mescitlerde, cemaat namazını kaçırmayın. Çünkü, cemaat namazının fazileti büyüktür. Ve bazı müstehap namazları yerine getirin. Özellikle de, Ğufeyle namazını ve Gece (Leyl) namazını. Onu hiç terk etmeyin. Çünkü, mükafatı büyüktür. O (gece namazı); sekiz rekat, iki rekat Şef (Şefaat) ve bir rekat Vitir den oluşur. Her iki rekatten sonra selamı söylersiniz. Vitir rekatı hariç. Tıpkı fecir (sabah) namazı gibidir, o (vitir namazı) ise, sadece bir rekattir. Ve sadece, iki rekat Şef ve bir rekat Vitir de kılabilirsiniz. 40 Ve nakledilmiştir ki, fecir namazından önce uyanıp Vitiri ve fecir namazından önceki iki rekat fecirin nafilesini kılan kimse, gece namazının mükafatıyla mükafatlandırılacaktır, öyleyse fırsatınızı kaçırmayın. İmam Ebu Abdullah aleyhisselam buyurmuştur: 40 Gece Namazı ile Ğufeyle Namazının nasıl kılındığını öğrenmek için, Ek-1 e bakabilirsiniz.

41 41 Bir adam Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alih) yanına geldi ve şöyle dedi: Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), Allah, farz namazlardan başka bir şey istiyor mu? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Hayır. Adam da dedi ki: Seni Hak ile gönderene andolsun ki, onlardan başka hiçbir şey, beni Allah a yaklaştırmaz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Niçin? Adam da dedi ki: Çünkü Allah, benim yaratılışımı çirkinleştirmiştir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) de durakladı ve Cebrail inip şöyle dedi: Ey Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih), Allah sana selamını gönderiyor ve diyor ki, benim selamımı falan ve filan kuluma gönderip ona şöyle de, Eğer seni, yarın eman ehli arasında diriltirsem, hoşnut olmayacak mısın? Adam da şöyle dedi: Ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), Allah beni mi zikretti!? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Evet. Adam da şöyle dedi: Seni hak ile gönderene andolsun ki, Allah a yakınlaşmak için herhangi birinin yapıp da, benim yapmayacağım hiçbir şey yoktur. Aramızda kimin günahı yok ki? Ve aramızda, kim Kıyamet Günü, emanda olmayı istemez ki? Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: [De ki: Dualarınız olmasa, Rabbim, size, niye değer versin? ] (Furkan 77) Allah Subhan ve Teala buyurmuştur: [Ve Rabbiniz der ki, Çağırın Beni, icabet edeyim size. Bana kul olmaktan kibirlenenler, muhakkak ki hakir ve zelil olarak cehenneme girecekler."] (Mümin (Ğafir) 60) Kolaylıkta, zorlukta ve her ihtiyaçta, ister büyük ister küçük olsun, Allah a dua edin. Ve talep edeceğiniz şeyin, Allah tan talep etmeniz için çok küçük olduğunu düşünmeyin. Ve yine aynı şekilde, bir şeyin, onu, Allah tan talep etmeniz için, çok büyük olduğunu da düşünmeyin. Zira, Allah Subhan ve Teala dan olması dışında, hiç hayra ulaşmadınız ve Allah tan başka hiçkimse, sizden kötülüğü uzaklaştırmadı. Ve nakledilmiştir ki, Allah, Musa aleyhisselam a vahyetmiştir: Ya Musa, hamurundaki tuzu Benden iste, ayakkabının bağını ve hayvanının yemini de. Ey sevgili kimseler, bilin ki, Allah bir sıfatla sınırlandırılamaz. Ve, O nun bağışının sonu yoktur. Bilakis, bağış, miktarlar halinde iner. Çünkü, bizim alemimiz sınırlıdır. Öyleyse, bu dünyanın ve ahiretin hayrından, istediğiniz her şeyi dileyin. Onda, dininizin hayrı ve Rabbinizin rızası vardır. Sahifetul Seccadiye deki duaları unutmayın. Çünkü, o, Al-i Muhammed in (aleyhimusselam) Zeburudur ve özellikle de, cuma akşamları Kumeyl Duası nı ve Ebu Hamza Somali Duası ile Münacat-ı Şabaniye yi de

42 42 unutmayın. 41 Ve burada, bu duayı zikrediyorum. Allah, onu, bu dünyanın aldatmaca ve fesatlarından bir korunma kılsın ve Allah, bazı insanların onun manaları üzerinde düşünüp, onu ezberlemesine ve herhangi bir şekilde onunla dua etmesine yardımcı olsun. Bismillahir Rahmanir Rahim İlahi; bizi öyle bir yurtta yerleştirdin ki, bize hile kuyularını kazmış ve bizi ölüm pençeleriyle tuzaklarına atmıştır; öyleyse onun aldatıcı hilelerinden sana sığınıyoruz ve onun yaldızlı ziynetleriyle aldatmasından sana sığınıyoruz. Şüphesiz, bu yurt (dünya), arayanlarını helak etmektedir; kendisinde ikamet edenleri yok etmektedir; öyle bir yurttur ki, afet ve musibetlerle doludur. İlahi; bizi bu yurtta (dünyada), zahid kıl. Kendi tevfik ve ismetinle bizi oradan salim kurtar. Sana karşı muhalefet örtülerini bizden çıkar, hüsn ü kifayetinle işlerimize idareci ol, payımızı geniş Rahmetinle çoğalt, sıla-i rahimlerimizi bağış ve feyzinden güzel eyle, kendi marifet nurlarını bizim için tamamla, bağış tadını ve mağfiret lezzetini bize tattır. Sana kavuşacağımız gün, Seni görmekle gözlerimizi aydınlat. Dünya sevgisini kalplerimizden çıkar; nitekim bunu seçkin, salih kulların ve yakınlarından olan ihsan sahibi sadık kişilerin hakkında yapmışsın..andolsun Rahmetine ey merhametlilerin en merhametlisi ve ey kerimlerin en kerimi! 42 Ve daima, her durumda, Allah a dua edin. İşte, boş vakitte, gecede ve gündüzde. Özellikle de, farz namazdan sonra, namaz pozisyonunuzu terketmeden önce. Ve sık sık, Muhammed ve Al-i Muhammed i methedin (salavat gönderin) ve her namazdan sonra; Allah ın size bahşettiği her nimetten sonra, O nun sizden uzaklaştırdığı her zarardan sonra; şükür secdesini terketmeyin. Ve bunu yapmanın şekli; secde etmeniz ve sonra da sağ yanağınızı yere koymanız, sonra da sol yanağınızı, sonrada tekrar secdeye gitmeniz ve en azından secdede üç kere şükren lillah (tüm teşekkür Allah adır) söylemenizdir ve en iyisi ise, yüz keredir. Ve müminlerin, özellikle fecir namazından sonra sürdürmesi gerken duaların bazıları şunlardır: 1- La ilahe ilallah, vahdehu la şerike leh. Lehul mülk ve lehul hamd. Yuhyi ve yumiit, ve yumitu ve yuhyii, ve huve hayy la yemut. Bi yedihil hayr ve huve ala kulli şeyin kadir. (Allah tan başka ilah yoktur, tektir ortağı yoktur, mülk O nundur ve hamd O nundur. Diriltir ve öldürür, öldürür ve diriltir ve O ölmeyen diridir. Hayır O nun eliyledir ve O, her şeye kadirdir.) Fecir namazından sonra ve günbatımından önce 10 kez. 2- Subhanallahul azim ve bihamdih ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyul azim. (Azim olan Allah münezzehtir ve ben Ona hamdetmekle meşgulüm, Aliy ve Azim olan Allah ile olandan başka güç ve kudret yoktur.) 10 kez. 41 Bu dualar için, Ek-2 ye bakabilirsiniz. 42 Sahifeyi Seccadiye, Mefatihul Cinan, Zahitlerin Münacatı

43 43 3- Eşhedu enne la ilahe illallah vahdehu la şerike leh. İlahen vahiden, ehaden, ferden, sameden, lem yettekiz sahibetin vela veladen (Tanıklık ederim ki Allah tan başka ilah yoktur, tektir ortağı yoktur, bir ilahtır, tektir, tekildir, sameddir, ne eş ne de evlat edinmemiştir) 10 kez. 4- Allahumme salli ala Muhammed ve Al-i Muhammed ve eccil ferecehum. (Allah ım Muhammed ve Al-i Muhammed e salat et ve onların ferecini yakınlaştır.) 100 kez 5- Subhanallahi velhamdulilahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber. (Allah münezzehtir, hamd Allah adır, Allah tan başka ilah yoktur ve Allah (vasfedilmekten) daha büyüktür. 30 kez Ve bu duaların ahiret için yararı olduğu gibi, dünyalık bir yararı da vardır. Kötülerin ve şeytanların şerrini uzaklaştırır. Bu, İslam ümmetinin bütün olarak yerine getirdiği en önemli farzlardan biridir. Bu yüzden; dini ilimler öğrencisi, doktor, çiftçi, mühendis ve İslam ümmetindeki her birey, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla sorumludur. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), ümmeti, bunu terketmenin, Allah ın, onların üzerine, en şerli kimseleri getirmesi ile sonuçlanacağı hakkında uyarmıştı: Sonra da, onlar, Allah a dua ederler fakat onlara icabet edilmez. 43 Ve, bugün, ümmet üzerine galip gelen o kişilerden, daha şerli olan tağutlar var mıdır? Öyleyse; iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmaya; geri dönün. Allah için yaptığınız şey husususunda, birinin eleştirilerini düşünmeyin ve her isyankar kimsenin yüzüne karşı, seslerin yükselmesine izin verin. Allah bize merhamet etsin ve bu musibeti uzaklaştırsın. Allah Teala buyurmuştur: Sizin içinizden hayra davet eden bir cemaat olsun ve mârufla emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar kurtuluşa erenlerdir. (Al-i İmran 104) Onlardan (aleyhimusselam) nakledilmiştir ki, iyiliği emretme sayesinde; farzlar bir araya getirilir, gruplar güvende olur, kazançlar bağışlanır, adaletsizlik engellenir, yeryüzünde ikamet edilir, haklar zalimlerden alınıp, mazlumlara verilir ve insanlar, iyiliği emredip, kötülükten sakındırdıkları ve salih amel yapmada birlikte hareket ettikleri sürece, halen iyi bir haldedirler. Zira, onlar, bunu yapmamış olsalar, nimetler onlardan kaldırılacak, onlar birbirlerine karşı galip kılınacak ve kendileri için, ne yerde, ne de gökte, hiçbir yardımcı olmayacaktır Taberani Ebu Hureyre den nakleder, Resulullah (SAA) buyurmuştur: Sizler iyiliği emretmeli, kötülükten sakındırmalısınız. Aksi takdirde, Allah, size, aranızdan en şerli kimseleri galip kılacaktır. Sonra da, en iyileriniz dua edecek ve onlara icabet edilmeyecektir. Mücemul Avsat c.2 s Şeyh Tusi nakleder, Nebi (SAA) buyurmuştur: İnsanlar, iyiliği emredip, kötülükten sakındırdıkları ve hayır ile dindarlık üzere, el ele verdikleri sürece, iyi bir halde kalırlar. Eğer böyle yapmazlarsa, nimetler onlardan uzaklaştırılacak ve onlar, birbirlerine karşı galip kılınacaklar (birbirlerine zulmedecekler). Ve onların, ne yerde, ne de gökte, hiçbir yardımcısı olmayacak. Tehzibul Ahkam c.6 s.181. Şeyh Kuleyni nakleder, Ebu Cafer (AS) buyurmuştur: Ahir zamanda, gösteriş ehlinden önce olan insanlar olacaktır. Onlar, dindar gibi davranırlar. Oysa ki, onlar, zarardan güvende oldukları sürece iyiliği emredip

44 44 Nebi (sallallahu aleyhi ve alih) buyurmuştur: Kadınlarınız fesada düşer, gençleriniz kötü yola girer ve sizler de iyiliği emretmeyip, kötülükten sakındırmazsanız haliniz nasıl olacaktır? Ona (sallallahu aleyhi ve alih) denildi ki: Bu mümkün müdür, ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)? O (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Evet. Sonra da şöyle buyurdu: Kötülüğü emredip, iyilikten sakındırırsanız haliniz nasıl olacaktır? Ona (sallallahu aleyhi ve alih) denildi ki: Bu mümkün müdür, ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)? O (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Evet ve bu en şerlisidir. Sizler, iyiliği, kötülük ve kötülüğü de, iyilik olarak görürseniz, haliniz nasıl olacaktır? 45 Bu yüzden, bugün, her inanan erkek ve kadın, iyiliği emredip, kötülükten sakındırmalıdır. Ve, iyiliği, kötülük ve kötülüğü de, iyilik olarak gören, fesada düşmüş ruhları ıslah etmek için gece gündüz çalışın. Ve hamd yalnız Allah adır. Pek çok rivayette zikredilmiştir ki, zekatı men eden kafirdir. 46 Ve İmam Bakır aleyhisselam şöyle buyurmuştur: İnsanların, Kıyamet gününde içinde olacağı en zor durum, humus (sözlükte beşte bir demektir) sahibinin, humusunu, istediği vakittir. 47 Ve Zamanın İmam ı (Allah onun mübarek ferecini yaklaştırsın) buyurmuştur: kötülükten sakındırmaya zorlamayan aptal kimselerdir. Onlar, kendileri için mazeretler bulurlar. Alimlerin hatalarını ve onların işlerinin fesadını takip ederler. Onlar, namaz kılıp, oruç tutarlar, kendileri ve malları hususunda, kendilerine zarar vermeyen şeyi yaparlar. Ve, eğer, namaz, onların mallarına ve bedenlerine zarar veriyorsa, namazı, farz amellerin en iyisini ve en şereflisini, reddettikleri gibi reddedeceklerdir. İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak, kendisiyle farzların yerine getirilidiği büyük bir farzdır. Orada (farzlar terkedildiği zaman), Allah ın gazabı onların üzerine olur ve onları, O nun azabı içinde kuşatır. Böylece, iyiler zalimlerin evlerinde helak olur ve gençler de, yaşlıların evlerinde helak olur. İyiliği emredip, kötülükten sakındırma, nebilerin ve salihlerin sünnetidir. O, büyük bir farzdır. Onunla, farzlar yerine getirilir, inançlar güvende kılınır, kazançlar helal kılınır, haklar sahiplerine geri döndürülür, yeryüzü imar edilir, düşmanlardan adalet edinilir ve mesele doğru olur. Öyleyse, kalplerinizle reddedin, dillerinizle konuşun ve (mesele) Allah a geliyorsa, birinin kınamasından korkmayın. Onlar, öğüdü kabul ederlerse, geri dönerler ve onlara karşı da bir yol yoktur. [Fakat insanlara zulmedenlerin ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanların aleyhlerine yol (ceza) vardır. İşte onlar; onlar için elîm bir azap vardır.] (Şura 42). Ve orada, onlarla bedenlerinizle savaşın ve kaplerinizle onlardan nefret edin, güç ya da para isteği ile ve adaletsizliği arzulayarak değil. Nihayet, onlar, Allah ın emrine döner ve onun itaati ile davranırlar. Ve Allah SVT, Şuayb Peygamber e (AS) şöyle vahyemiştir, Ben senin kavminden yüz bin kişiye azap ediyorum. Kırk bini kötülerinden ve altmış bini de iyilerindendir. Şuayb (AS) da şöyle dedi, Ya Rabbi, bunlar kötü kimselerdir, ya iyiler? Allah Subhan ve Teala ona vahyetti. Onlar itaatsizlik ehliyle mütareke yaptılar ve Benim gazabım için gazaplanmadılar. el Kafi c.4 s el Kafi c.5 s.59, Tehzibul Ahkam c.6 s.177, Vesailuş Şia c.16 s İmam Sadık (AS) babalarından (AS) nakletmiştir, Nebi nin (SAA), Ali ye (AS) olan vasiyetinde şöyle geçer: Ya Ali, bu ümmetten on kişi, Allahu Teala ya kafir olmuştur. Ve onların arasında zekattan sakındıran kimseyi zikretti. Sonra da dedi ki: Ya Ali, namazı Allah tarafından kabul edilmeyen sekiz kimse vardır. Ve onların arasında zekattan sakındıran kimseyi de zikretti. Sonra da dedi ki: Ya Ali, parasının zekatından bir kıratı men eden kimse, ne mümindir, ne de Müslüman. Ve, o kimse, şereften yoksundur. Ya Ali, zekatı terk eden kimse, Allah tan kendisinin bu dünyaya geri dönmesine izin vermesini ister. Ve, bu, Onun (SVT) şu sözüdür: [Nihayet, onlardan birine ölüm geldiğinde, der ki, Rabbim beni geri gönder.] (Müminun 99) Vesailuş Şia c.9 s el Kafi c.1 s.547, Men La Yehzuruhul Fakih c.2 s.43

45 45 Bizim paramızdan bir şey yiyen kimsenin karnında, ateş olacaktır ve o cehennem ateşini tadacaktır. 48 Humus ile zekatı ödemekte, bu dünyanın ve ahiretin tüm hayrı vardır ve onlar paranın bereketlenip artmasına sebep olurlar. Allahu Teala buyurmuştur: Muhakkak ki Allah ın Kitabı nı okuyanlar, namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infâk edenler, asla kesilmeyecek bir ticaret ümit ederler. Onların ecirleri (mükâfatları) onlara vefa edilir (ödenir). Ve O, onlara fazlından artırır. Muhakkak ki O; Gafûr dur (mağfiret eden), Şekûr dur (şükredilen). (Fatır 29-30) Ve belki de, bilmeniz gereken en önemli şey şudur: her kim parasını ve kendini, Allah yolunda harcamazsa; esasen her kim humus ve zekat ödemezse, İmam Hüccet aleyhisselam ile beraber savaşmayacak demektir. Bilakis, eğer İmam aleyhisselam ın adaleti, kendisinin arzu ve istekleri ile çelişiyorsa, o zaman onun İmam aleyhisselam a karşı savaşacağı ihtimal dışı değildir. Ve adalet gözüyle bakınız. Tüm para Allah ındır. O Subhan ve Teala herşeyin sahibidir. Buna rağmen bize bundan faydalanmamızı sağlamıştır ki zira, bizlere humusu (kazancın beşte biri) ve zekatı ödemeyi farz kılmıştır. Ve böyle yaparak, Allah a itaatkar olduğumuzu, O nu ve O nun Nebi sini (sallallahu aleyhi ve alih) ve Ehlibeyt ini (aleyhimusselam) ne kadar sevdiğimizi, gösterebilmiş olalım. Zira, Allah ın paraya ihtiyacı olduğu için değildir, humus ve zekat vermek. Keza, bugün, humus ve zekat verdiğinizde, onu fakirler için harcamaktasınız. Ve bir örnek veriyorum: Bir çiftlik sahibi, kaynakları işçilerine verip dedi ki: Onun üzerinde çalışın ve üretilen şeyin beşte dördünü alın ve geriye kalan beşte birini de, fakir komşularınıza verin, çünkü onların aç olmasını veya elbisesiz kalmasını istemiyorum. Böylece işçiler, beşte bir hakkında bile açgözlü olup, onu yedi. Peki şimdi, çiflik sahibinden, daha cömert birini görüyor musunuz? Ve bu işçilerden de, daha açgözlü birini görüyor musunuz? Ve hamd, Alemlerin Rabbi Allah adır. Bu ibadet, takvaya ek olarak, kendi içinde, fakir Müslümanları önemsemeyi barındırır. Öyleyse, oruçlu olduğunuz günleri, iftarınızı ve onda hangi çeşit yemeği yiyeceğinizi düşünerek geçirmeyin. Oruçluyken açlık hisettiğinizde, kaç tane Müslümanın, yılın çoğu gününü aç geçirdiğini hatırlayın ve şu kimselerden olmayın: Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler. (Yasin 47) Bazı fakirleri doyurmak, yapabileceğiniz tek şey değildir. Bilakis, hepimiz, bu Müslümanlar dan fakirliği uzaklaştırmak için çalışmak zorundayız. Bugün, o Müslümanlar, İslam ümmetinin çoğunluğunu temsil ediyor. Ki, İslam ümmetinin 48 Kemalud Din s.521, Vesailuş Şia c.9 s.541

46 46 toprakları, kaynak çeşitleri bakımından zengindir. Zirai alanlardan minerallere ve petrole kadar. Ve eğer, Müslümanların topraklarındaki şey, İslam fıkhına göre, Müslümanlar için harcanmış olsaydı, Müslüman kimse bugün, en zengin insanlardan biri olurdu. Fakat, maalesef bugün, zengin İslam toprakları; kaynakları yağma edilerek, bu kaynaklarla saraylar inşa edilerek; ahlaksızlık ve alkol içmekten başka hiçbir şeyi önemsemeyen tağutlar tarafından; ele geçirilmiştir. O tağutlardan biri, batı ülkelerinden birine gidiyor; kendisiyle birlikte; yedi ağır uçak, iki yüz ton gıda, aksesuarlar, hizmetçiler; içinde, insanların açlıktan öldüğü İslam şehirlerinden bir şehiri doyurmaya yetecek kadar harcama yaparak; seyahat ediyor. Ve yine o tağutlardan biri de, kan akıtarak egemen olduğu mümin insanları, doyurmaya yetecek kadar şeyi, bazı medya araçları için harcıyor. Tüm bunlar, o kararmış suratını ve müminlerin kanlarının ağzından damladığını örtmek içindir. Ki böylece, Müslümanlar üzerindeki hakimiyetini sürdürebilsin... Hatta bir gün fazladan bile olsa; mal yağmalayabilsin ve daha çok yemek yiyebilsin... Allah, onun karnını hiç hoşnut etmesin. Ey sevgililer, oruçta, Müslümanlar ın durumları üzerinde derin düşünmek ve kafa yormak vardır. Oruçta; nefse, şeytana, arzulara ve bu dünyanın süslerine karşı cihad vardır. Ve oruçta, Allah hakkı için sevmek ve Allah hakkı için nefret etmek vardır. Bir oruçlunun kalbinde müminler için merhamet, kafirler ve münafıklar için ise, sertlik vardır. Öyleyse, orucunuzun, sadece açlık ve susuzluk olmamasına dikkat edin. Resulullah tan (sallallahu aleyhi ve alih) nakledilmiştir: Ne de az oruç ve ne de çok açlık vardır. 49 Ve Emirel Müminin aleyhisselam buyurmuştur: Ne kadar da çok oruç tutan vardır ki, orucundan susuzluktan başka bir şey kazanmaz. Ne kadar da çok gece ibadet eden vardır ki, gece ibadetinden yorgunluktan başka bir şey kazanmaz. Bilge kimselerin uyuması ve iftarı, en iyisidir. 50 Rivayet edilmiştir ki, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) Cabir bin Abdullah Ensari ye şöyle buyurmuştur: Ey Cabir, bu Ramazan Ayıdır. Onun gündüzünde oruç tutan, gecesinde dua eden, karnını ve cinsel arzularını muhafaza eden ve dilini koruyan kimse, bu ayı terk ettiği gibi, günahlarını da terk eder. Cabir dedi ki Bu ne güzel bir sözdür! Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: Ey Cabir, unutma ki, bunlar, ne kadar da zor şartlardır. 51 Ve, oruç ayı ile birlikte ilişkilendirilen, en önemli ibadet, Kuran okumaktır. Öyleyse, Kuran ı anlayarak, çalışarak, üzerinden derin düşünerek okumaya çalışın ki, o zaman mutlu olanların yaşamını yaşar ve şehitler gibi ölürsünüz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) buyurmuştur: 49 Biharul Envar c.93 s Nehcül Belağa c.4 s el Kafi c.4 s.87, Tehzibul Ahkam c.4 s.196

47 47 İnsanlara bir zaman gelecektir ki, Kuran dan yazısı hariç hiçbir şey kalmayacaktır. 52 Bugün kaç tane Kuran nüshası var ve bugün kaç tane Kuran okuyan kimse var, elhamdulilah. Fakat, biz, Kuran üzerinde düşünüyor muyuz? Kuran ın emirlerine tutunuyor muyuz? Ayetleri üzerinde düşünüyor muyuz? Biz Allah ın kulları mıyız? Kuran da emredildiğimiz gibi, tağutu inkar edenlerden miyiz? Peki ya emin miyiz?! Allahu Teala buyurmuştur: Eğer gerçekten onunla dağlar yürütülen veya onunla yer yarılan veya onunla ölüler konuşturulan bir Kur an olsaydı (o bu Kuran olurdu), bütün işler Allah a aittir. (Rad 31) Sübhan Allah, tüm bu şeyler Kuran dadır ve biz Kuran ı önemsemiyoruz! Biz, Allah a aitiz ve O na döneceğiz. Ve bizler, Kuran üzerinde derin düşündüğümüzümü sanıyoruz. Oysa ki, başımıza gelen en küçük musibetten ötürü panikleriz! Zira, Kuran da sabır ve Allah a güvenme hususunda sayısız dersler vardır. Şuara (Şairler) Suresi nde şöyle geçer: İki topluluk birbirini gördüğü zaman, Musa nın ashabı, Gerçekten bize yetiştiler. dediler. (Musa) dedi ki: Hayır, muhakkak ki Rabbim benimle beraberdir. O, beni hidayet edecektir. (Şuara 61-62) Bu ayetlerin anlamı üzerinde derince düşündük mü? Musa aleyhisselam ın ashabı, kendilerinin, Firavun un ve askerlerinin ellerine düştüğünü, teyit ediyor. Musa aleyhisselam ise, Allah ın kendisini hidayet edeceğini ve onu Firavun ile askerlerinden kurtaracağını teyit ediyor. [ Rabbim benimle beraberdir. O, beni hidayet edecektir. ] Şimdiye kadar, hiç Musa aleyhisselam ın yaptığı gibi, bu ayeti düşmanınızla savaşmak için bir silah olarak kullandınız mı?! Ey yavrum, namazı ikame et! Maruf ile (iyilikle) emret ve münkerden (kötülükten) nehyet. Ve sana isabet eden şeylere sabret. Muhakkak ki bu, azmedilen işlerdendir. Ve insanlardan (kibirlenerek) yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Muhakkak ki Allah, çalımla yürüyenlerin ve çok övünenlerin hiçbirini sevmez. Ve yürüyüşünde mütevazi (alçakgönüllü) ol ve sesini alçalt. Muhakkak ki seslerin en çirkini, elbette eşeğin sesidir. (Lokman 17-19) Ebu Abdullah aleyhisselam buyurmuştur: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Allah ın, parasından ve bedeninden Allah a bir pay vermeyen kimseye ihtiyacı yoktur el Kafi c.8 s.308, Sevabul Amal s el Kafi c.2 s.256, Biharul Envar c.64 s.215

48 48 Resulullah a (sallallahu aleyhi ve alih) bu dünyada en çok musibete uğrayan kimseler sorulduğunda şöyle buyurdu: Nebiler, sonra onlar gibi olanlar, sonra da sonrakiler gibi olanlar. Ve mümin, sahip olduğu imanı ve iyi amelleri kadar zorluğa düşer. Doğru imana ve iyi amellere sahip olan kimsenin zorluğu daha şiddetli olur. İmanda düşük olan ve zayıf amellere sahip olan kimsenin zorluğu ise daha az şiddetli olur. 54 Emirel Müminin aleyhisselam buyurmuştur: Bir dağ beni sevseydi, parçalanırdı. 55 Yine Emirel Müminin aleyhisselam buyurmuştur: Biz Ehlibeyti seven kimse, kendini büyük zorluk için hazırlasın. 56 Bu yüzden, mümin, zorlukla imtihan edilir. Ve sabrı, musibetler ve zorluklarla yüzleştiği, güçlü bir silah olarak kullanması gerekir. Allah yolunda sabır, en büyük ibadetlerden biridir ve pek çok şekli vardır: ibadet hususunda sabır, itaatsizlikten sabır, musibetler hususunda sabır. Ve muhtemelen sabrın en büyük mihenk taşlarından biri de, kendisini Allah a itaate adamış olan o mümin kimsenin, batılla yüzleşip, zorluk ve musibetlere dayanmasıdır. Ve batılın tamamı; tağutlardan, cahillerden ve müsriflerden gelir. Öyleyse sabırlı olun, ey iman eden erkek ve kadınlar! Tağutlardan ve onların müsrif ve cahil kullarından gördüğünüz zarar hususunda sabredin! Dininize sıkıca tutunun ve zorlu hayat hususunda sabırlı olun ve kendinizi helak olacağınız yere sürüklemeyin. Zira ölüm saatinde, kişi bu hayatı sadece 1 saatmiş gibi görür. Ki bu 1 saat içinde, oradaki insanları bile zar zor tanır. Ve bilin ki, Muhammed bin Abdullah sız (sallallahu aleyhi ve alih) bir dünya, içinde hiçbir hayrın olmadığı bir dünyadır. Öyleyse, dininizi düzeltme hususunda çalışın. Böylelikle de, dininiz ve ahiretiniz düzelir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: Dini üzere köyden köye, dağdan dağa, delikten deliğe kaçan ve korkan tilkiye benzeyen kişi hariç, insanların dinleri üzere kalmalarının sağlıklı olmadığı bir zaman gelecektir. Ashab arz etti: Ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)! Bu ne zaman olacaktır? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: Allah a isyan etmeksizin geçim kaynaklarına ulaşamadığınız zaman olacaktır. İşte o zaman evlenmeyi terk etmek helal olacaktır. Ashab arz etti: Ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)! Sen bize evlenmeyi emretmene karşın, bu iş nasıl olacaktır? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: O zaman geldiğinde kişinin helak olması, annesinin ve babasının eliyle gerçekleşecek. Annesi ve babası olmazsa, eşi ve çocukları vasıtasıyla gerçekleşecek. Eşi ve çocukları da olmazsa, akrabalarının ve komşularının vasıtasıyla 54 el Kafi c.2 s.252, Vesailuş Şia c.3 s Nehcül Belağa c.4 s.26, Biharul Envar c.34 s Nehcül Belağa c.4 s.26

49 49 gerçekleşecektir. Ashab arz etti: Ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)! Bu nasıl gerçekleşecek? Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: Geçim sıkıntısı nedeniyle onu azarlayacaklar. Sonra helak olmasına neden olacak olan ve kapasitesini aşan işlerin sorumluluğu altına girecektir. 57 Ey sevgililer, zorluğa tahammül edin ve helalinden az ile yetinin. Bu dünyayı aramaktan kaçının. Tağutlarla ve destekçileri ile barış yapmayın. Ki Al-i Muhammed aleyhimusselam ın ve sizin fereciniz yakındır, inşallah. Zorlukla birlikte kolaylık gelir, zorlukla birlikte kolaylık gelir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) buyurmuştur: Bu dünyanın aldattığı ve arzularının saptırdığı kimselerden olmayın. Aldanış, onları cezbetti ve onları, şer evine (bu dünyaya) meylettirdi. O (dünya), çabucak var olmak ve hızlıca değişmek için son bulacaktır. Bir binicinin binişi veya bir sütçünün paketlemesi hariç, sizin dünyanızdan geçmişe hatır hususunda hiçbir şey kalmamıştır. Öyleyse, hangi amaca yöneliyorsunuz ve neyi bekliyorsunuz? Allah a yemin ederim ki, bu dünyada olduğunuz şey, sanki hiç olmamış gibidir ve ahirette olacağınız şey ise, asla son bulmayacaktır. Öyleyse, bu seyahatin sonuna hazırlanın. Ve bilin ki, herkes yaptığı ameli bulacaktır ve yapmadığı şeyden de pişman olacaktır yıl önceden bir binicinin binişi hariç, bu dünyadan geçmişe hatır hususunda hiçbir şey kalmamışsa, o halde bilin ki, bugün, bu dünyadan geriye kalan şey, zikretmeye değer bir şey bile değildir. Zira, belki de, İmam Mehdi aleyhisselam, bu yıl ve gelecek yıl zuhur eder, öyleyse biz ihmalkar kalır mıyız, bu dünyayı taleple meşgul olarak ve bize yapılması niyet edilen şeyi umursamayarak?! İnsanlar uykudadır. Öldükleri zaman, tamamiyle kulak verirler (uyanırlar). 59 Ebu Zer e (Allah ondan razı olsun) soruldu: Niçin ölümden nefret ederiz? O da cevapladı: Çünkü dünyanızı imar, ahiretinizi ise viran eylediniz ve bir kimse de imar bir yerden viran bir yere gitmekten nefret eder. 60 Allah bizi ibadet etmek için yarattı. Bu yüzden zamanımız, ibadet etmek için olmalıdır ve fazla zamanımız ise, rızık talep etmek ve çalışmak içindir, tersine değil. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) buyurdu: Ey insanlar, rızık herkesin arasında bölüştürülmüştür ve hiç kimse kendi payından fazlasını almayacaktır. Öyleyse talep etmede ölçülü olun. Ve hayat süresi sınırlıdır ve hiç kimse onun için belirlenen şeyden öne geçmeyecektir 61 Ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), birinin yanından ayrılırken buyurdu: 57 Müstedrekül Vesail c.11 s.388, Şerhi İbni Ebil Hadid c.10 s.37, Erbain-i Şeyh Behai s. 266, Muntehab-ul Eser s Biharul Envar c.74 s.183, Nehcül Saadet c.7 s Hasaisul Eimme s.112, hadis Emirel Müminin AS a aittir. 60 el İtikat fi Dinil İmamiyye s.5 61 Müstedrekül Vesail c.13 s.29, Biharul Envar c.74 s.179

50 50 Ey insan, ahiretinizi düzeltmekten taraf yükümlü kılındığın şeye yaklaş ve bu dünyada senin için garanti edilmiş şeyden yüz çevir 62 Ve Ali aleyhisselam buyurmuştur: Sizler için belirlenen şeyi kaçırmayacaksınız, öyleyse talep etmede orta halli olun. Sizden uzak tutulmuş şeye ulaşamayacaksınız, öyleyse mal edinmekte orta halli olun. 63 Ve Ali aleyhisselam buyurmuştur: Kaderin sana gelecektir, öyleyse talep etmede orta halli ol. Senin için belirlenmiş olan şey sana gelecektir, öyleyse mal kazanmada mütevazi ol. 64 Ve Ali aleyhisselam buyurmuştur: Allah ın, rızıkları garanti ettiğini ve onların çekişmelerinin kendileri için belirlen şeye bir şey eklemeyeceğini bilen kimselere hayret ediyorum, ve yine de onlar rızık talep etmede hevesli ve dikkatlidir. 65 Ve bilin ki, bu rivayetler rızık talep etme ve bu dünyanın detaylarını arama ile çelişkili değildir. Fakat, onlar size ibadeti terkettiren, onda kusurlu kılan, namazı asıl vaktinden ertelettiren veya rızkınızı talep ederken bedeninizi harap eden şeyleri talep etmeye karşıdırlar. Zira, bedeniniz sizin üzerinizde bir hakka sahiptir. Ve bilin ki, bedenini yoran kimse, ibadeti yerine getirmek için kuvvete sahip olamayacaktır. Zira, bizler, farz ve müstehap ibadetler ile, onlara hazırlanmak için vakit ayırmak zorundayız. Özellikle de, gece namazı için, onu hiçbir şart altında terketmeyin. İmam Hasan aleyhisselam buyurdu: Ey sizler, egemen olmayı dileyen kimse gibi hükmü (rızkı) talep etmede çabalamayın. Ve teslim olanın güvenmesi gibi belirlenene güvenmeyin ki, Allah ın lütfunu talep etmek (Muhammed sallallahu aleyhi ve alih e ait olan), sünnettendir. Ve talepte orta halli olmak iffettendir. Ve iffet, hükmü uzaklaştırmaz ve dikkat de, Allah ın lütfunu yaklaştırmaz ki, hüküm bölünmüştür. Ölüm zamanlıdır ve (aşırı rızık talebi husunda) dikkatli olmak, günah ile sonuçlanır. 66 Hepimiz, günlük hayatımızda takiyyeyi uygularız. Zira, insan, maddi zarardan kaçınma fıtratı üzere yaratılmıştır. Bilakis, sessiz hayvan da aynı şekildedir. Fakat, bu fıtratı, İslam fıkhına göre düzenlemeye muhtacız. Zira, İslam da takiyye, en önemli ameller arasında olan bir ibadettir ve müminlerin, tam ve eksiksiz olarak, onu yerine 62 Biharul Envar c.74 s.182, Nehcül Saadet c.7 s Müstedrekül Vesail c.13 s.33, Nehcül Saadet c.7 s Müstedrekül Vesail c.12 s.32, Nehcül Saadet c.5 s Müstedrekül Vesail c.13 s.32, Nehcül Saadet c.5 s Şeyh Müfid, el Hikayat s.95

51 51 getirmesi gerekir. Ve gerekli olduğunda takiyyeyi terketmek haramdır ve gerekli olmadığında onu uygulamak, mümini helak olmaya götürür. Pek çok mümin, aşırı olarak takiyye yapar ve az sayıdaki mümin onu ihmal eder. İmamlar dan (aleyhimusselam), ne aşırı olarak takiyye yapmak, ne de onu ihmal etmek nakledilmiştir. İmam Sadık aleyhisselam şu manadaki şeyi buyurmuştur: Takiyye, benim ve babalarımın dinidir. 67 Ve İmam aleyhisselam buyurmuştur: Takiyyesi olmayanın dini yoktur. 68 Ve İmam dan aleyhisselam şöyle nakledilmiştir: Bize yardım etmeye çağrılsaydınız, takiyye size babalarınızdan daha sevgili olurdu. 69 İmam aleyhisselam takiyyeyi ve onu doğru yerde uygulamayı vurgularken, bazı insanların da, Al-i Muhammed e (aleyhimusselam) yardım etmeyip, gerekçe olarak da, takiyyeyi kullandıklarını zikrediyor, özellikle de İmam Mehdi aleyhisselam ın zuhur döneminde. Bu yüzden, takiyye, cihadı ve Allah yolunda çalışmayı terketmek anlamına gelmez. Bilakis, dikkatlice çalışmak anlamına gelir. Örneğin, zehirli bir yılanı öldürmek istiyorsanız, ona sessizce yaklaşıp, sonra da kafasına vurmak zorundasınızdır. Eğer, çok ses yaparsanız, yılan yaklaştığınızı farkeder ve belki de size karşı bir saldırı başlatır. Ebu Cafer aleyhisselam, Sahih ul Haza da şöyle buyurmuştur: Vallahi, ashabımdan bana en sevgili olan kimse, en takvalı ve alim olan; ve rivayetlerimiz husunda, en tedbirli olandır 70 Ve Ehlibeyt in (aleyhimusselam) rivayetleri husundaki tedbir; ona uygun olmayan, Al-i Muhammed in (aleyhimusselam) İmamet ine iman etmeyen kimseler içindir. Onlara (aleyhimusselam) karşı inatçı olan ve onların (aleyhimusselam) biatının dışındaki kimseler içindir. Allahu Teala buyurmuştur: Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara (savaşmaları için) izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma muhakkak ki kadirdir. Onlar, sadece Rabbimiz 67 el Mehasin c.1 s.255, Daaimul İslam c.1 s Availul Leali c.1 s.432, Evaliul Makalat s Ebu Hamza Sumali nakleder, İmam Ebu Abdullah (AS) buyurdu: Yeryüzü, hakkı batıldan ayırt eden, bizim aramızdan alim bir kimse olmaksızın, baki kalmayacaktır. Takiyye, sadece kanın dökülmemesi için karar kılınmıştır. Eğer takiyye kana ulaşırsa, artık takiyye yoktur. Ve vallahi, bize yardım etmeye çağrılsaydınız, şöyle derdiniz, Böyle yapmayız, biz takiyye ile amel ederiz. Ve takiyye size babalarınızdan ve annelerinizden daha sevgili olurdu. Ve eğer, Kaim (AS) kıyam ederse, sizden yardım istemeye muhtaç olmayacaktır. Ve o, nifak ehlinden olan pek çoğunuzun üzerine Allah ın haddini uygulayacaktır. Tehzibul Ahkam c.6 s el Kafi c.2 s.223

52 52 Allah tır dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer, Allah ın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, mabetler, kiliseler, havralar ve içinde Allah ın isminin çok zikredildiği mescidler mutlaka harap olup yıkılırdı. Ona yardım edene, Allah mutlaka yardım eder. Muhakkak ki Allah, elbette Kavi dir (kuvvetli) Azîz dir (yüce). (Hac 39-40) Ey inanan erkek ve kadınlar, bu yöneticiler, Müslümanlar a zorla egemen oldu. Ve aldatmaca, hile ve en alçak insanlardan olan paralı kimseleri satın alma yoluyla, Allah ın haram kıldığı kanı akıttılar. Ve, kendi kanunlarıyla, ibadet etmeyi reddeden her özgür insana karşı, savaşmaya başladılar. Zira, onlar, kendilerini, Allah tan başka itaat edilmesi gereken ilahlar olarak görürler. Kendilerini, insanlardan daha üstün kabul ederler. Böylece onlar söyleyip yapmalı, insanlar da, onların sözlerini ve yaptıklarını övmelidir. Onlar kibirlilerdir ve iyi sözü anlamazlar. Bilakis, sadece zor kullanmaktan anlarlar. Ve sadece zor kullanmak, bu kibirli zalimlerle olan sorunumuzu çözebilir ve bu bizim kaderimizdir. Allah Subhan ve Teala, müminleri cihad vasıtasıyla imtihan etmeyi istemiştir, imanında samimi olan kimse ile mümin olduğunu iddia eden yalancı arasındaki farkı bilmek için. Allahu Teala buyurmuştur: Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar, "iman ettik" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sanarlar? Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü! Kim Allah ile buluşmayı dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir. Ve O, Duyandır, Bilendir. Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir. (Ankebut 1-6) Bu tağutlar, insanları, iki seçenek arasında bıraktılar; savaş ya da zillet! Tıpkı Mevlamız Hüseyin aleyhisselam tarafından buyrulduğu gibi. 71 Allah, O nun Nebisi ve müminler; bizler için zilleti beğenmezler! Öyleyse, bizler, kansız bedenler olup, yeryüzünde yürüyen ölüler olduğumuz bir gün gelmeden önce; Müslümanlar ın kanını emen tağutlara ve onların paralı çevrelerine karşı cihad etmeliyiz! Ve hiçbir 71 İmam AS dedesi İmam Hüseyin AS ın sözüne işaret ediyor. Bilmiş olun ki, bu zinazade oğlu zinazede beni iki şey arasında serbest bırakmıştır: ya kılıcı çekip savaşmalıyım ya da zillet libası giyerek yezid`e biat etmeliyim. Ancak zillet bizden uzaktır: Allah, Onun Resulü (SAA), müminler, iffet eteğinde yetişenler, yiğit ve gayretli insanlar, alçaklara itaat etme zilletini izzetli ölüme tercih etmemize müsaade etmezler, Bilmiş olun ki ben, yaru-yaverimin az olmasına rağmen sizinle savaşacağım. Eğer muzaffer olur ve düşmanı yenilgiye uğratırsak hiç şaşmayın, çünkü biz her zaman galip olmuşuzdur ve eğer yenilgiye uğrar, öldürülürsek bu bizden kaynaklanmaz ve korkudan öldürülmüş olmayız. Bu demektir ki ecelimiz gelmiş ve feleğin çarkının gereği zafer sırası başkalarına geçmiştir. Eğer ölüm birilerinin evinin kapısından ayrılırsa, diğerlerinin kapısına oturacaktır. Geçmiş asırlarda insanların öldükleri gibi benim kavmimin büyükleri de sizin elinizle ölüme düçar oldular. Eğer padişahlar dünyada kalıcı olsalardı, biz de kalıcı olurduk. Eğer büyük insanlar dünyada kalsalardı, biz de kalırdık. Bizi zemmedenlere de ki: Kendinize gelin ve beyhude bizi yermeyin, bizim giriftar olduğumuz ölüme, zemmedenler de mübtela olacaklar. Tabersi, el İhticac c.2 s.24

53 53 Müslümanın şöyle dememesi gerekir: Ben siyasete bulaşmak istemiyorum. Zira, kendi İslam ına göre amel eden ve dininde alim olan her Müslüman, bir siyasetçidir. İslam fıkhı kitaplarına bakın. Ekonomik, sosyal, hukuksal ve siyasi muamelelerin hükmü, ibadetlerin hükmünden çok daha fazladır. Dahası, Kuran, hayatlarımızın anayasası değil midir?! Bizleri, günlük hayattaki hükümlere götürmeyen yol, yürümemiz gereken doğru bir yol mudur? Öyleyse, Kuran ı düşünürsek, onun, kibirli tağutların karşısında olan Nebiler in (aleyhimusselam) ve mazlum müminlerin, devrimi olduğunu görürüz. Ve eğer, Nebi nin (sallallahu aleyhi ve alih) hadislerini düşünürsek, onun (sallallahu aleyhi ve alih), şöyle buyurduğunu görürüz: En iyi cihad, zalim bir sultanın karşısında hakkı söylemektir. 72 Bu hadiste, zalim yöneticiye karşı, cihadı tercih etmekten bahsedilir. Çünkü, bu, tağutun, cahiliyye günlerinin hükmü ile hükmetmesinden; heva ve hevesine uyup, kana, paraya ve kadınlara saldırıda bulunmasından, dolayıdır. Ve İslam dan, onun istekleriyle uyuşan şey hariç, geriye hiçbir şey bırakmaz. O (tağut), şerli alimler arasından, Kuran ı kendi isteklerine göre tefsir eden kimseyi satın alır. Böylece o (şerli alim) de, bu ayetteki, emir sahiplerini zalim yöneticiler yapar, oniki masum İmam (aleyhimusselam) değil: Ey iman edenler, Allah a itaat edin ve Resule itaat edin ve aranızdan emir sahip sahiplerine. (Nisa 59) Böylece; Musa, Ali ve Hüseyin (aleyhimusselam); tıpkı firavun, muaviye ve yezid (Allah onlara lanet etsin) gibi, zamanlarının İmam ı olan kimselere karşı zalim olmuş olur?!! Ve bununla beraber, halk cahiliyye günlerine geri döner ve Kuran dan yazısından başka, İslam dan da adından başka hiçbir şey kalmaz. Ve buradan anlıyoruz ki, zalim yöneticiye karşı yapılan cihad, İslamı koruyan bir cihaddır. Bu nedenle, Müslümanlar, İslam ülkelerine egemen olmuş tağutlara karşı cihad etmek ve onların paralı çevrelerini aradan çıkartmak ve ilahi İslam hükümetini kurmak zorundadır. Böylece de, Allah ın Kurani-Kerim de, Yüce Nebi sinin (sallallahu aleyhi ve alih) diliyle buyurduğu ve on iki Masum İmam ın (aleyhimusselam), ülkeler ve kullar hakkında, Nebi den (sallallahu aleyhi ve alih) getirdiği şey ile, adaletin yayılması ve fesadın yok olması gerçekleştirilmek zorundadır. Silahlı cihad gereklidir. Ve bu ümmeti bu aşamaya hazırlayabilmemiz için de, aşağıdaki meseleler gereklidir: Bu, her müminin görevidir. Ve, bu, hukuki bir görevdir. Zira, bu, tüm ibadetlerin başı ve işlemlerin doğruluğudur. Tabi, herkesin kendi kapasitesince... Yani, üniversite mezunlarının görevi, okumamış kimsenin görevi gibi değildir. Örneğin, üniversite mezunu, şer-i meseleleri ya da bir kısmını çalışmalı ve din ilimleri öğrencilerinin de yardımını istemelidir. Ve bu, kılavuz olarak onların görevidir. Ve sonra da, müminler arasında İslam Şeriatını yaymalıdır (bu, onun görevidir). Okuyamayan kimseye gelince, o mescitte ya da bazı müminler sayesinde, bazı şeriat meselelerini öğrenebilir ve sonra da, onları müminler arasında yayabilir. Ve hiç kimse, 72 Müsned-i Ahmed c.3 s.19, Sünen-i Nesei c.7 s.161

54 54 kendi ilmini küçümsememelidir. Eğer sen, şer-i bir mesele biliyorsan, müminler arasında onu yaymak için çalışmalısın. Ve bilin ki, şeriatın yayılması ve müminlerin, İslam mevzuatı ile Müslümanlar ın bugünkü durumu hakkındaki araştırmaları sayesinde, tağutların ve onların, Müslüman taklidi yapan destekçilerinin örtüleri üstlerinden kalkacaktır (tüm yaptıkları ortaya çıkacaktır). Ve Müslümanlar, bu zalim yöneticilerin, mukaddes kanundan ne kadar uzağa saptıklarını, onunla nasıl alay ettiklerini ve Allah ın ilahi yardımcıları ve dindar müminler ile nasıl savaştıklarını fark edeceklerdir. Daha önceden de, bu amelin, tüm toplumun görevi olduğunu zikrettim ve bu, İslam şeriatındaki en önemli farzlardan biridir. Onun sayesinde Allah'ın rızasını kazanabilir ve tağutların kirli işlerini ortaya çıkartabiliriz. Ve tağuta itaatkar olan kimselerin ruhlarını ıslah etmeye odaklanmamız gerekir. Böylece onlara, Kuran'dan, Nebiler den (aleyhimusselam) ve onların tağutlara karşı olan cihadlarından bahsedelim: Allahu Teala buyurmuştur: Muhakkak ki Biz, resullerimize ve iman edenlere bu dünya hayatında yardım edeceğiz ve o gün şahitler bulunacaktır. (Gafir (Mümin) 51) Allahu Teala buyurmuştur: Allah: Ben ve elçilerim mutlaka gâlip geleceğiz. diye yazdı. Muhakkak ki Allah; Kavî dir (kuvvetlidir), Azîz dir. Allah a ve ahiret gününen iman eden bir kavmi, Allah a ve Onun Resulüne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine imanı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi. Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da Ondan razı oldular. İşte onlar, Allah ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah ın taraftarları, felâha erenler değil mi? (Mücadele 21-22) Allahu Teala buyurmuştur: Ve andolsun ki gönderilen kullarımız için Bizim bir sözümüz geçti (onlara söz vermiştik). Muhakkak ki onlar, mutlaka yardım edilecek olanlardır. Ve muhakkak ki gâlip gelecek olanlar, mutlaka Bizim ordularımızdır. (Saffat ) Kendi içinde, hakikatten, bir kor bile olan kimseler; hatırlayacak, Allah'ın biatine geri dönecek, tağutun emirlerine itaat etmeyecek ve müminlerin saflarına katılacaktır. Tağuta itaatinin, kendisini kurtaracağını ve onu hayatta tutacağını düşünen ahmak kimse ise, kendisi için vicdan azabı hissetmez. Zira o, hayatının, tağutların elinde olduğunu düşünür. Allah'ın elinde değil! Ve onun ruhu, tağuttan gelen korku ve ödlekliğin içine düşmüştür ve nihayet o da, ikinci bir fıtrat olmuştur.

55 55 Tağutun yardımcılarına gelince, onların çoğunun kalpleri kararmış ve görüşleri körelmiştir. Onlar, kötüyü iyi ve iyiyi de kötü olarak görecek hale gelmiştir. Fakat bu, onların tamamını cehenneme odun olarak bırakacağımız anlamına gelmez. Zira, onların arasında düzeltilip, Allah'ın biatine geri döndürülebilecek olan biri olabilir. Ve biz müminler için, Hüseyin aleyhisselam'dan bir örnek olsun ki, o (aleyhisselam), yezid bin muaviye nin (Allah ona lanet etsin), ordusuna nasihat etti. Ve, onlara iyilik yapmayı emredip, kötülükten sakındırdı. Böylece sonuç, Ümeyye Ordusu nun liderlerinden birinin, hakka geri dönmesi oldu. Ve o, Hür bin Yezid Riyahi'ydi (Allah ondan razı olsun). Ve, Ebu Abdullah aleyhisselam'ın hutbesinin, bu kimseden başka sonucu olmasaydı da, yeterli olurdu. Ve müminler, bu sapmış gruba öğüt verirken, dikkatli ve tedbirli olmalıdır. Akrabalarına ve zararlarından güvende oldukları kimselere tavsiye vermeli ve onları düzeltmek için çalışmalıdır. Ve müminler, İslam ümmetini ıslah etmeyi bırakmamalıdır. Zira, onlar, Allah'ın partisi ve O nun askerleridir. Allah, onlar için başarı ve galibiyet yazmıştır. Ve Allah Subhan ve Teala, onlara büyük reformcu, Allah'ın şeriatının yeryüzündeki uygulayıcısı, Allah'ın gönderilmiş kullarına Sözü ve O nun (Subhan ve Teala) Zafer Vaadi olan, ilahi lider Mehdi'yi (aleyhisselam) gönderecektir. Ve güneş, bu uzun gaybetten ve acı ızdıraptan sonra doğmalıdır. Öyleyse; gece gündüz, gizlide ve açıkta çalışın. Ve bilin ki, Zamanın Sahibi nin (aleyhisselam) Devleti için, temel hazırlamak üzere, bu zamanda çalışan müminin mükafatı büyüktür. Ebu Abdullah aleyhisselam buyurmuştur, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: "Müjdeler olsun o kimselere ki, benim neslimden olan Kaim'e ulaşıp, kıyamından önce onu takip edecek, onun yardımcısına yardım edecek ve düşmanını reddecek ve ondan önce hidayet edici İmamlar ı mevlalar edinecektir. Onlar, benim ashabımdır ve onlar benim aşkıma ve sevgime sahip kimselerdir. Ve, onlar, ümmetimin bana en cömert olanlarıdır." Rafa der ki (Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu) "Ve onlar, Allah'ın yarattıklarının bana karşı en cömert olanlarıdır." 73 İmam Sadık aleyhisselam buyurmuştur, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) ashabına şöyle buyurdu: "Sizden sonra bir halk gelecektir ki, onlardan bir adamına sizden elli kişinin mükafatı verilecektir." Onlar da dedi ki: "Ey Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih), biz seninle Bedir'de, Uhud'da, Huneyn'deydik ve biz Kuran'da zikredildik." Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) de buyurdu: "Eğer siz onların taşıdıklarını taşımak zorunda kalsaydınız, onların sahip olduğu sabra sahip olamazdınız." 74 Muhammed bin Abdulhalik ve Ebu Basir şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: 73 Gaybet-i Tusi s Gaybet-i Tusi s.457

56 56 "Ey Ebu Muhammed! Hiç kuşkusuz bizim yanımızda, Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın sırrından bir sır ve Allah'ın ilminden bir ilim vardır. Buna gözde melek, gönderilmiş nebi ve Allah'ın kalbini imanla imtihan ettiği mümin de tahammül edemez. Allah, bizden başka kimseyi bununla yükümlü kılmamıştır. Bizden başka kimseden buna göre ibadet etmeyi istememiştir. Hiç kuşkusuz bizim yanımızda Allah'ın sırrından bir sır ve Allah'ın ilminden bir ilim vardır. Allah, bunu tebliğ etmemizi bize emretti. Biz de Allah adına bizden tebliğ edilmesi isteneni tebliğ ettik. Ancak bunu alacak bir yer, buna layık bir kimse ve bunu taşımaya güç yetirecek bir taşıyıcı bulamadık. Ta ki Allah, bunun için Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) ve zürriyetini yarattığı çamurdan ve Muhammed ve zürriyetini yarattığı nurdan bir kavim yaratıncaya kadar. Rahmetinin bereketiyle, Muhammed ve zürriyetini yarattığı şeyden onları da yaratır. Biz, Allah adına bizden tebliğ edilmesi istenen şeyi tebliğ ettik. Onlar da kabul ettiler ve bunlara tahammül gösterdiler. Bizim tebliğimiz onlara ulaştı, onlar da bunu kabul edip tahammül ettiler. Bizim zikrimiz onlara ulaştığı zaman, onların kalpleri, bizim ilmimize ve sözlerimize eğilim gösterdi. Eğer onlar bundan yaratılmış olmasalardı, onlar böyle olmuş olmazlardı. Hayır! Allah'a yemin ederim ki, tahammül edemezlerdi." İmam aleyhisselam ardından şunları söyledi: "Allah bazı toplulukları da cehennem ve ateş için yaratmıştır. Öncekilere tebliğ ettiğimiz gibi bunlara da tebliğ etmemizi emretti. Ama kalpleri bundan tiksindi, kalpleri sözlerimizden nefret etti. Sözlerimizi bize geri çevirdiler, reddettiler, onlara tahammül edemediler, onları yalanladılar ve dediler ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür. Bunun üzerine Allah, onların kalplerinin üzerini mühürledi ve bunu onlara unutturdu. Sonra Allah, dillerinin haktan bazı şeyler söylemesini sağladı. Bu yüzden onlar, dilleriyle hakkı söylerler; ama kalpleri bunu inkâr eder. Bunu, velîlerini ve kendisine itaat edenleri savunmak için yapar. Böyle yapmasaydı, yeryüzünde Allah'a ibadet edilmezdi. Bize, onlardan el çekmemizi ve örtüp saklalamızı emretti. Öyleyse siz de Allah'ın kendilerinden el çekilmesini emrettiği kimselerden el çekin ve Allah'ın kendilerinden örtüp saklamayı emrettiği kimselerden siz de örtün." Sonra İmam aleyhisselam ellerini kaldırdı ve ağladı. Bir yandan da şunları söyledi: "Allah'ım! [Bunlar, küçük bir azınlıktır.] (Şuara, 54) Hayatımızı onların hayatı ve ölümümüzü onların ölümü kıl. Senin düşmanlarını onlara musallat etme. O zaman bizi onlardan dolayı musibete düçâr etmiş olursun. Eğer bizi onların şahsında musibete düçâr edersen, artık senin arzında ebediyen sana ibadet edilmez. Muhammed'e ve onun Ehl-i Beyt'ine salât ve selâm olsun." Usul-i Kafi c.1 s.405

57 57 İslami Devrim, Muhammed bin Abdullah'ın (sallallahu aleyhi ve alih) ve müminlerin devrimidir. Ebu Süfyan, Hüsrev, Sezar ve yardımcıları gibi, çağının tağutlarına karşı, müminlerin ve mazlumların devrimidir. Ve bu devrim, yeryüzündeki herkes "La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah (Allah'tan başka ilah yoktur, ve Muhammed (SAA) Allah'ın Elçisidir)" deyinceye, ilahi Adalet kuruluncaya ve bu ümmetin Mehdi'sinin (aleyhisselam) eliyle, tüm yeryüzüne yayılıncaya dek son bulmayacaktır. Ve hiçbir Müslüman şüphe etmez ki, Hüseyin aleyhisselam'ın devrimi, Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve alih) devriminin bir devamıdır. Ki o (sallallahu aleyhi ve alih), meşhur rivayette şöyle buyurmuştur: "Hüseyin bendendir." 76 Bu yüzden; Hüseyin aleyhisselam'ın devrimi, Allah'ın partisinin ve O nun askerlerinin, tağuta ve partisine karşı yapılmış bir devrimdir. Ve Hüseyin aleyhisselam'ın hurucu, Resulullah ın (sallallahu aleyhi ve alih) oğlu, Cennet Gençleri nin Efendisi Hüseyin aleyhisselam'ın aracılığıyla yapılan, Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve alih) hurucudur. Hüseyin aleyhisselam'ın hurucu, savaş meydanındaki askeri zafer ile sonuçlanmayacaktı. Zira, o (aleyhisselam) biliyordu ki, kendisiyle birlikte yetmiş ya da biraz daha fazla adam vardı. Esasen, Hüseyin aleyhisselam dedesi Resulullah'tan (sallallahu aleyhi ve alih) olan bir ahitle huruc etti. Kendisinin, ashabının, çocuklarının, bebeğinin dahi, öldürüleceğini ve kadınların esir edileceğini bilerek huruc etti. Ve onların arasında, Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve alih) ve Fatıma'nın (selamullahi aleyha) kızı olan, Zeynep selamullahi aleyha da vardı. Şüphesiz, Hüseyin aleyhisselam'ın devrimi, Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve alih) İslami devrimini ve onun düzeltici fıtratını diriltmeyi hedeflemişti. Lakin, Emeviler de o devrimi, İslam adı altında, bir Arap İmparatorluğu kuran, askeri bir uyanışa/rönesansa çevirmeyi istemişti. Bu yüzden, Hüseyin aleyhisselam'ın uyanışı/rönesansı, her yerdeki ve her çağdaki tüm insanlara ilan etti ki, İslam, bir Arap ya da İslam imparatorluğu kurmayı hedeflememiştir. İslamın hedefi, yeryüzündeki herkesin şöyle demesidir: "Allah'tan başka ilah yoktur." İslamın hedefi, yeryüzünde ilahi adaleti kurmaktır. Hüseyin aleyhisselam'ın devrimi, bu ümmete egemen olmuş olan, Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve alih) halifeleri ve Allah'ın yeryüzündeki halifeleri olan, Oniki İmam ı (aleyhimusselam) yönetimden uzaklaştırmış olan bu tağutları, Allah Subhan ve Teala'nın ve Resulü nün (sallallahu aleyhi ve alih) reddedişini beyan etti. Hicri 61 yılında, Muharrem'in 10 unda, Kerbela'da gerçekleşen şey, İslam ümmetinin, Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından sonra, cahiliyye günlerine geri döndüğünü teyid etmektedir. Ve bu dönekliğin azami görüntüsü de, Hüseyin aleyhisselam'ın şehit edilmesi, kafasının mızrağa takılması, Al-i Muhammed'in (aleyhimusselam) halifelerinden dördüncü halife olan, Ali bin Hüseyin aleyhisselam'ın esir alınması, onun (aleyhisselam) demirden zincirlere bağlanarak Şam'a (Şam, bugün 76 Müsned-i Ahmed c.4 s.172, Sünen-i İbni Mace c.1 s.51

58 58 Ürdün, Filistin, Suriye ve Lübnan'ı kapsayan bir bölgedir) götürülmesidir. Bu yüzden, bu ümmetin, kendi Nebileri nin (sallallahu aleyhi ve alih) halifelerine yaptığı şey, İsrailoğulları nın, kendi Nebileri ne (aleyhimusselam) yaptığı şeyin bir devamıdır, daha acı ve büyük olmasa da. Kerbela'da olan şey, İslam ümmetinin, o nesli üzerine bir lanet oldu. Ki, onlar, Hüseyin aleyhisselam'ın öldürülmesine göz yumdular. Ve aynı zamanda, bu, Hüseyin aleyhisselam'ın şehit edilmesinden sonra gelecek olan bu ümmetin nesli için de, bir rahmettir. Ki, İslami devrim ideolojisi, pek çoğunun kalplerinde derinleşmeye başlamıştır. Ve o devrimin planı, Allah Subhan ve Teala tarafından yapılmış ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) ve ondan sonra da Al-i Muhammed (aleyhimusselam) ile uygulanmıştır. Ve bugün, bu gerçeği anlıyoruz. Zira, o pratik bir gerçektir. Çünkü, bugün, Aşura günü, yeryüzünün, müminlerin olduğu her noktasında, yüksek sesli ağlamalar duyulmadan geçmiyor. Hüseyin aleyhisselam, Allah'a giden yolun en açık işareti olmak, bu ümmeti, içine düştüğü kayboluştan çıkartmak ve Müslümanları cahiliyye zamanına döndürmek için, ümmeti yöneten tağutların karşısında kılıcını kaldıran, her Müslüman ın başvuracağı, güçlü ve sabit bir kuruluş oluşturmak için, her şeyini kurban etti. Bu yüzden de, Hüseyin aleyhisselam'ın; Muhammed-i, İslami ve özgün devrimi; bu ümmetin çocuklarının ruhlarını ıslah etmeyi ve Allah'a ibadet eden, anayasa olarak Kuran'dan ve yönetici olarak da, Allah tarafından belirlenen masumdan ya da, onu temsil eden kimseden başkasını kabul etmeyen, ilahi mesajı taşımaya layık olan, ilahi bir nesil hazırlamayı hedeflemişti. Böylece, eğer Hüseyin aleyhisselam'ın ölümü, büyük bir mesele idiyse, onun arkasındaki amaç da büyüktü. O amaç, yeryüzünde; "Allah'tan başka ilah yoktur"un büyük devletinin kuruluşudur. Hasan el-askeri aleyhisselam'ın oğlu olan, beklenen İmam Mehdi aleyhisselam'ın liderliği altındaki, İlahi Adalet Devletinin kuruluşudur. Allah Subhan ve Teala, onun (aleyhisselam) mübarek zuhurunu yakınlaştırsın. Eğer Müslümanlar, dinlerini araştırıp, iyiliği emredip kötülüğü nehyetmeye başlayıp, İslami devrimin amacını anlasalardı, ki, o amaç da, yeryüzü insanlarına Allah tan başka ilah yoktur sözünü taşımak ve yeryüzünde ilahi Adaleti kurmaktır, o halde bizler de, tağutlarla savaşmaya hazır bir nesle sahip olurduk. Böylece, dördüncü aşama da, cihad için fiziksel olarak hazırlanmak ve orduları hazırlamaktır. Küçük bir bıçak ya da sadece bir demir parçası olsa bile... Onu azımsamayın... Ki, Nebi nin (sallallahu aleyhi ve alih) ashabı, Kureyş kafirlerinin kılıçlarına hurma ağacının dalları ile galip gelmişti. Bilin ki, eğer kendinizi Allah Subhan ve Teala ya adarsanız, Allah sizinle beraberdir ve melekleriyle sizi sabit kılan ve muzaffer kılan O dur. Tağutun askerleriyle birlikte, onları cesaretlendiren, şeytan da vardır ve şeytan iki grup çarpıştığında, dizleri üzerine düşecektir. Ve onlar da (şeytanın grubu) yenilecek ve kaçacaklardır. Allah Subhan ve Teala şöyle buyurur: Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: Muhakkak ki; Allah, size hakkın vaadini vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden

59 59 döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce sahip değildim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın. Kendinizi kınayın. Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır. (İbrahim 22) Bu zikredilen bölümlerde, Mehdi nin askerlerinin, yani, Allah Subhan ve Teala nın askerlerinin, psikolojik ya da fiziksel olarak cihada hazırlanmasından bahsediliyor. Haydi, her savaşan mümin, kendi ruhunda, Allah Subhan ve Teala nın, kendisiyle olduğunu anımsasın ve böylece, büyük çoğunluklara ve zırhlara aldırmaksızın, tağuttan ve askerlerinden korkmasın! Şüphesiz Şeytan ın hilesi zayıftır. (Nisa 76) Sonra da, Allah Subhan ve Teala, bu ümmeti rahatlatacak ve onlara ilahi lider, Mehdi aleyhisselam ı gönderecektir. O da, onları kayboluştan çıkaracak ve Kutsal Topraklar a sokacaktır, inşaallah. Mehdi (aleyhisselam), Muhammed bin Hasan bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Musa bin Cafer bin Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib dir. O, Ali (aleyhisselam) ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in kızı olan Fatıma selamullahi aleyha nın neslindendir. Müslümanlar kabul ediyor ki, o, ahir zamanda ortaya çıkacaktır ve bu konudaki rivayetler pek çoktur ve onu inkar eden, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten gelen rivayetlerde zikredildiği gibi, Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından getirileni inkar etmiştir. Onun doğumu, Hicri 255 yılındadır, yani babası İmam Askeri aleyhisselam ın şehadetinden 5 yıl önce. Annesi, Roma Kralı Sezar ın torunudur ve soyu İsa aleyhisselam ın havarilerinden birine dayanır. Pek çok mümin babası, İmam Askeri aleyhisselam hayattayken, onu görmüştür. İmamet konumunu aldıktan sonra, 4 naibi, 70 yıldan uzun bir süre boyunca, küçük gaybette onunla görüşmüştür. Sonra da, Allah Subhan ve Teala, büyük gaybetin vuku bulmasını istemiştir ve o (aleyhisselam), hayatta kalacak, sonunda zulüm ve adaletsizlikle dolduktan sonra dünyayı, adalet ve refahla dolduracaktır. Tevrat ve İncil de ondan bahsedildi ve uzun ömründen dolayı Günlerden Geriye Kalan diye zikredildi. Kıyam vaktinde İsa aleyhisselam, onun (aleyhisselam) veziri ve gerçeğinin takipçisi olarak gökten inecektir. Onun (aleyhisselam) kıyamı, Mekke dedir, ashabı orada onun için toplanacaktır. Ve onların sayısı, Bedir ehli ve Talut un onunla birlikte nehirden geçen ashabı gibi, 313 kişidir. Sonra adanmış müminler, tüm Müslüman ülkelerden Mekke ye akın edecektir. Nihayet onlar, kişi olacaklar. Onlar, onun (aleyhisselam) ordusunun ilkidir. O (aleyhisselam), Allah, Mekke ve Medine arasında, yeryüzünün, Süfyani nin ordusunu yutmasına izin verinceye kadar, tağutlarla savaşmak için Mekke den ayrılmaz. O ordu, Mehdi aleyhisselam ın hareketini yok etmek için gönderilen bir ordudur ve bu olaydan sonra, o (aleyhisselam), İslam topraklarını, tağutlar ve onların etrafında toplanan kullarından temizlemek için hareketi başlatacaktır. O (aleyhisselam), Süfyani ve iğrenç askerlerini ortadan kaldıracak ve

60 60 Kutsal Topraklar ı özgürlüğüne kavuşturacak ve insanlar da, büyük gruplar halinde, Allah ın dinine girecektir. Fakat, onun zuhur vaktindeki imtihanlar çoktur. Ve Deccal ile Batı nın orduları da, onlardan biridir. Fakat, Allah Subhan ve Teala, Mehdi aleyhisselam ı ve onunla birlikte ilahi dini kafirler istemese de tüm dinlere üstün kılmak için, düşmanlarıyla savaşan Allah ın askerlerini destekleyecektir, Allah Subhan ve Teala nın Kuran da vaadettiği gibi. 77 Onun zuhurunun yakınlık alametleri arasında, göğün yağmurunu tutması, aşırı sıcakların olması, Şialar arasında ihtilafların çıkması, alimlerin ölümleri, Necef te onların pek çoğunun öldürülmesi, Irak ta ekonomik krizin olması; hatta zikredildiği üzere öyle ki, yiyecek ve dirhem, Irak halkı tarafından toplanmayacak; Irak halkının, Hac dan menedilmesi, onları menedenlerin de, günümüzdeki Batı ehli olan Romalılar olması vardır. İmam Sadık aleyhisselam, bazı Iraklılar a yaptığı konuşmasında şöyle buyuruyor: O zamanda siz Hac dan menedileceksiniz, meyveler azalacak, ülke susuz kalacak, enflasyon ve sultanın zulmü ile imtihan edileceksiniz. Ve zulüm ile düşmanlık, aranızda zuhur edecek. Keza; sıkıntı, veba ve açlığın da zuhur ettiği gibi. İmtihanlar, tüm ufuklardan sizi saptıracak. 78 Camiler süslenecek, Kuran süslenecek, insanlar camilerde yemek yiyecek ve yıl, ay gibi olacak ve ay, hafta gibi olacak ve hafta, gün gibi olacak ve gün, saat gibi olacak. Irak hakimleri tarafından Cuma günü, Kufe mescidinde, 4000 Müslüman öldürülecek ve Kufe mescidinin duvarı yıkılacak ve Irak hakimleri birbirleriyle ihtilaf edecek. Bu ihtilaf onların krallıklarının çöküşünün ilk alametidir ve o insanlar zarar vermek, öldürmek, çalmak konusunda hırslı olacaklar. Ve ay gibi parlayıp, uçları neredeyse birleşinceye kadar dönen gezegen kuyruklu yıldız zuhur edecek. Ramazan ayının 23 ünde gökten bir ses gelecek ve Şam da (Ürdün, Suriye de işgal ettiği kısım ve Filistin in bir kısmı) Süfyani zuhur edecek ve ondan önce Şam daki yönetim üzerinde bazı ihtilaflar olacak ve Süfyani Irak a girecek ve oranın hakimlerini öldürecek ve Ramazan ayının sonunda kalan son 5 günün birinde ay tutulması olacak ve Ramazan ayının ortasında ise, güneş tutulması olacak ve bu iki alamet tek ayda olacak. Onun kıyam yılında, bir sel Kufe yi dolduracak ve gökyüzü 24 kez yağmur yağdıracak ve onun etkileri ve bereketleri onun (aleyhisselam) kıyam yılında topraklarda görülecek. Hurmalar ağaçtayken bozulacak ve rivayet edildiği üzere, meyveler ağaçtayken bozulacak. 79 Hicaz da bir ateş zuhur edecek ve gökyüzünde bir ateş zuhur edecek ve gökyüzünde bir kızıllık zuhur edecek ve güneş meridyeninden uzaklaşacak ve savaşlar ve fitnelerle Bağdat sabote edilecek ve Basra sabote edilecek. Onun zuhuru, insanların dillerinde konuşulacak ve onun zuhuru, tuhaf bir yılda olacak. Ve, Rükun ve Makam 77 İmam aleyhisselam şu ayete işaret ediyor: [Elçisini müşrikler istemese de, hidayetle ve hak din ile onu bütün dinlere galip gelmesi için gönderen O'dur.] (Tevbe 33) 78 el Emali-i Müfid s.64, Biharul Envar c.47 s Ebu Abdullah (AS) buyurdu: Kaim (AS) dan önce, zor bir yıl vardır. O yılda meyveler çürüyecek, hurma ağaçlarındaki hurmalar da. Öyleyse, bunda şüphe etmeyin. el İrşad c.2 s.377

61 61 arasında, Kabe de, Nefsi Zekiyye (Temiz Ruh) öldürülecek. Ve bu alametten 15 gün ya da daha kısa bir zaman sonra, Kaim kıyam edecektir. Kıyamından sonra, ona (aleyhisselam) hidayet eden alametler olacaktır. O, Mekke ve Medine arasındaki çölde, yerin Süfyani nin ordusunu yutmasıdır. Ve belki de, kıyamından sonra gelen ses, onun gerçeğine hidayet edecektir, özellikle de münadi, göklerdeki Cebrail (aleyhisselam) olduğu için. Bunlar, onlardan (aleyhimusselam) gelen rivayetlerde belirtilen şeylerden bazılarıydı, Allah en iyisini bilir ve bize ilimden çok az bir şey verilmiştir ve O ndan (Subhan ve Teala) arttırmasını istiyoruz. Allah ın selamı, rahmet ve bereketi, Allah ın yeryüzündeki Hüccetine olsun. Allah ın selamı, rahmet ve bereketi, müminlerin üzerine olsun. Ey Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve Resulüne uyduk, öyleyse bizi de şahitlerle birlikte yaz. (Al-i İmran 53) Ey Rabbimiz! Bizi hidayet ettikten sonra kalplerimizin sapmasına engel ol ve katından bize rahmet bağışla. Gerçekten de sen çokça bağışlayansın. (Al-i İmran 8) Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Şüphe yok ki Allah, kendilerine cenneti vermek üzere müminlerin canlarını, mallarını satın almıştır âdeta; onlar öldürürler, öldürülürler, her iki sûrette de vaadi gerçektir ve Tevrat'ta da sâbittir, İncil'de de, Kur'ân'da da ve ahdine Allah'tan daha ziyâde vefâ eden kimdir ki? Artık şu giriştiğiniz alışverişten dolayı sevinin ve budur işte en büyük kurtuluş ve saâdet. Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd eyleyenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secdeye kapananlar, iyiliği emredenler, kötülüğü nehyeyleyenler ve Allah ın sınırlarını koruyanlar. Ve Müminleri müjdele. (Tevbe )

62 62 Gece namazı 11 rekatten oluşur. Zamanı, yatsı namazı ile fecir (sabah) namazı vaktinin arasıdır. Bu namazdan önce gerekli olan bir Ezan ya da Kamet yoktur. İlk sekiz rekat, ikişer ikişer dört seferde kılınır. Her seferde kılınan iki rekat fecir namazının aynısıdır, fakat niyeti farklıdır. Gece namazının niyeti şöyledir: Neveytu en usalli salatul leyl kurbeten li vechullahu Teala. Allah ın Vechi ne yaklaşmak için, Gece namazı kılmaya niyet ettim. Bu 8 rekatten sonraki iki rekate, Şe f namazı (Şefaat namazı) denir, niyeti şöyledir: Neveytu en usalli salatul şef kurbeten li vechullahu teala. Allah ın Vechi ne yaklaşmak için, Şef namazı kılmaya niyet ettim. Bu namazın ilk rekatinde, Fatiha ve Felak suresini ya da Fatiha ve Ala suresini okursunuz. İkinci rekatte ise, Fatiha ve Nas suresini ya da Fatiha ve Kafirun suresini okursunuz. Bu namazda gerekli bir kunut yoktur. Son rekate, Vitir namazı (Salat ül Vitir) nedir. Niyeti şöyledir: Neveytu en usalli salatul vitr kurbeten li vechullahu teala. Allah ın Vechi ne yaklaşmak için Vitir namazı kılmaya niyet ettim Bu tek rekatli namazda, bir kez Fatiha Suresi ni, üç kez İhlas Suresi ni, üç kez Felak Suresi ni ve üç kez de Nas Suresi ni okursunuz. Kunutu 80 söyledikten sonra, müminler için bir dua edilmesi müstehaptır. Bundan sonra da, normal bir şekilde; rüku, secde, teşehhüd ve selam yerine getirilir. Ğufeyle Namazı iki rekatten oluşur. Vakti, akşam namazı ile yatsı namazlarının vaktinin arasıdır. Bu namazdan önce gerekli olan bir Ezan ya da Kamet yoktur. Niyeti şöyledir: Neveytu en usalli salatul ğufeyle kurbeten li vechullahu teala. 80 Kunut, bir duadır. Namazın ikinci rekatinde, Kuran kıraatinden sonra, rükudan önce, Kunut yapmak müstehaptır. Eğer, biri ikinci rekatin rükusundan önce kunut yapmayı unutursa, rükudan sonra da onu yapabilir. Duanın, Ehlibeyt ten aleyhisselam olması müstehaptır, ya da kişinin istediği de olabilir. Ayrıca, her namazın son rükusundan sonra ve son secdesinden önce de tekrar kunut yapmak müstehaptır. Kunut esnasında kişinin avuç içlerine bakması da müstehaptır.

63 63 Allah ın Vechi ne yaklaşmak için Ğufeyle Namazı kılmaya niyet ettim. İlk rekatte, Fatiha Suresi ni, ardından da, şu ayeti okursunuz: [Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn. Festecebnâ lehu ve necceynâhu minel gammi, ve kezâlike nuncil mu minîn.] [Ve Zennûn, gazaba gelerek gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı zannetti. Sonra karanlıklar içinde nida etti: Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhansın. Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum. Bunun üzerine ona icabet ettik. Ve onu, gamdan kurtardık. Ve Biz, müminleri işte böyle kurtarırız.] (Enbiya 87-88) İkinci rekatte, Fatiha Suresi ni, ardından da, şu ayeti okursunuz: [Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya lemuhâ illâ huve, ve ya lemu mâ fîl berri vel bahri, ve mâ teskutu min varakatin illâ ya lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn.] [Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu ondan başkası bilmez. Ve denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir yaş ve kuru bir tane yoktur ki, apaçık kitapta bulunmasın.] (Enam 59)

64 Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla Allah'ım! Senin her şeyi kaplayan rahmetin hakkına; kendisiyle her şeye üstün geldiğin, karşısında her şeyin boyun eğdiği ve her şeyin ram olduğu gücün hakkına; her şeye gâlip gel-diğin ceberûtun (azametin) hakkına; (senden niyaz ederim.) Önünde hiçbir şeyin duramadığı izzetin hakkına ve her şeyi dolduran azametin hakkına; her şeye üstün gelen saltanatın hakkına; her şeyin fani olmasından sonra bâki kalacak vechin hakkına; her şeyin temellerini dolduran isimlerin hakkına; her şeyi ihata eden ilmin hakkına ve her şeyi aydınlatan cemalinin nuru hakkına; senden niyaz ederim. Ey Nur, ey Kuddüs, ey ilklerin ilki ve ey ahirlerin ahiri! Allah'ım! Benim ismet perdesini yırtan günahlarımı bağışla. Allah'ım! Bedbaht-lıklara yol açan günahlarımı bağışla. Allah'ım! Nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla. Allah'ım! Duanın icabetini önleyen günahlarımı bağışla. Allah'ım! Belanın inmesine sebebiyet veren günahlarımı bağışla. Allah'ım! İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları bağışla. Allah'ım! Ben sana zikrinle yaklaşmak istiyorum. Seninle senden şefaat diliyorum; cömertliğin hakkına beni kendine yaklaştırmanı ve şükrünü eda etmeyi bana nasip etmeni ve zikrini bana ilham etmeni istiyorum senden. Allah'ım! Huzu, huşu ve zelil olmuş bir dille, senden hatalarıma göz yummanı,bana merhametli davranmanı, beni verdiğine razı ve yetinen ve her durumda mütevazı kılmanı dilerim. Allah'ım! İhtiyaç ve yoksulluğu şiddetli olan ve hacetini zorluklar anında kapına getiren, katında bulunanlara büyük rağbeti olan kimsenin yalvarışı gibi sana yalvarırım. Allah'ım! Senin saltanatın azimdir ve mekânın yücedir, tedbirin gizlidir ve fermanın âşikar; kahrın galip ve kudretin her yerde câridir ve senin hükümetinden kaçmak imkânsızdır. Allah'ım! Senden başka günahlarımı bağışlayacak, kabahatlerimi örtecek, kötü amelimi iyiye çevirecek birini bulamam. Senden başka ilâh yoktur; münezzehsin; sana hamd ederim. Ben kendime zulmettim ve câhilliğim yüzünden itaatsizlik yaptım ve beni (ta) eskiden beri unutmadığından ve bana lütuf ve ihsanından dolayı rahatladım. Allahım! Mevlam! Nice kötülüklerimin üzerini örttün; nice belaları benden geri çevirdin; nice hatalardan korudun beni; hoşa gitmeyen şeyleri uzaklaştırdın; layık olmadığım nice güzel övgüleri benim için yaydın. Allah'ım! Belam büyümüş, halimin kötülüğü haddi aşmış; amellerim beni aciz bırakmış, (tutku) zincirlerim beni çökertmiş, yerlere sermiş; uzun arzularım beni menfaatimden alıkoyup hapsetmiş ve dünya beni boş şeylerle aldatmış ve nefs-i emmarem, kendi cinayeti ve müsamahakârlığımla beni kandırmış. Ey seyyidim! İzzetinin hakkına (senden istiyorum ki); amelimin kötülüğü, duamın kabulünü önlemesin, bildiğin gizli sırlarımı açarak beni rezil etme. Gizlice işlediğim kötü amelim ve davranışım, sürekli tefritim ve cahilliğim, nefsani isteklerim ve gafletimin çokluğu yüzünden, beni cezalandırmada acele etme. 64

65 65 Allah'ım! İzzetin hakkına her durumda bana karşı merhametli ve bütün işlerimde rauf ol. Ma-budum, Rabbim! Senden başka kimim var ki, ondan, kötü durumumu gidermesini ve işlerime nezaret etmesini isteyebilirim. Mabudum, mevlam! Sen bana hükmettin; bense onlar hususunda nefsime uydum ve bu konuda düşmanımın günahları tezyin etmesinden korkmadım; böylece beni istediği gibi aldattı ve alınyazısı da bu işte ona yardımcı oldu; işte bu başıma gelenlerden dolayı bazı sınırları aştım ve bazı emirlerine karşı çıktım; bütün bunlardan sana hamd etmek benim vazifemdir. Hakkımda yürütülen kaza ve kaderin ve beni yakalayan hükmün ve imtihanın karşısında gösterecek hiçbir mazeret ve bahanem yoktur. Ve şu anda sana yöneldim Ey Rabbim! Kendimi ihmal edip işlediğim kusurlardan sonra; özür dileyerek, pişman ve perişanlık içerisinde bağışlamanı ve mağfiret etmeni ümit ederek, tövbe edip tekrar (sana) yöneldim ve günahlarımı ikrar ve takrir ve itiraf ederek senin huzuruna geldim. İşlediğim günahlardan kaçacak bir mekân ve zor durumlarda sığınacak bir yer bulamıyorum; mazeretimi kabul edip beni sonsuz rahmetine dahil etmenden başka ümidim yok. O hâlde mazeretimi kabul eyle Allah'ım; perişanlığımın şiddetine acı; zincirlerimden kurtar beni. Rabbim! Bedenimin zayıf, derimin ince ve kemiklerimin hassas oluşuna acı. Ey yaratılışını gerçekleştirip beni yad eden, beni terbiye edip iyilik ve rızk veren; bağışının başlangıcı ve bana yaptığın geçmiş iyiliklerin hürmetine beni affeyle. Ey mabudum, ey seyyidim ve Rabbim! Vahdaniyetine inandıktan sonra; marifetin bütün kalbimi doldurduktan sonra; dilim zikrinle meşgul olduktan, muhabbetin içime işledikten, rubûbiyet makamına boyun eğerek sadakatle (günahlarımı) itiraf edip, doğrulukla dua ettikten sonra, beni cehennem ateşiyle azap etmen görülüp (inanılacak) şey mi? Böyle bir şey senden uzaktır ve sen kendi yetiştirdiğin birisini zayi etmezsin; yakınlaştırdığın birisini kendinden uzaklaştırmadığın gibi barındırdığın birisini de kovmazsın veya yetiştirdiğin ve kendisine merhamet ettiğin kimseyi belalara teslim etmezsin. Sen bütün bunlardan yücesin. Keşke bir bilseydim, ey seyyidim, mabudum ve mevlam! Azametin karşısında secdeye düşen yüzlere; sadakatle vahdaniyetine şehadet eden ve şükrün için metheden dillere; ilâhlığını gerçekten itiraf eden kalplere, senin marifetinle dolup taşan ve böylece huşuyla eğilen batınlara cehennem ateşini musallat eder misin? Ve itaat etmek üzere mâbetlere koşan ve günahını itiraf ettiği hâlde senden mağfiret dileyen uzuvları (azaba düçar eder misin?) Senin hakkında böyle düşünülemez; senin fazl-u keremin bize böyle tanıtılmamıştır, ey kerem sahibi, ey Rabb! Dünyanın azıcık bela ve cezası ve ondaki zorluklar karşısında benim tahammülsüzlüğümü sen biliyorsun. Halbuki dünyadaki bela ve zorlukların devamı az, tahammülü kolay ve süresi kısadır; o hâlde nasıl tahammül edeyim ahiretteki belaya; orada meydana gelecek büyük zorluk ve acılara? Halbuki o belanın müddeti uzun, kalışı süreklidir ve ehline bir hafifletme de olmaz. Çünkü bu azap, senin gazap, intikam ve hoşnutsuzluğundan kaynaklanır. Bu ise göklerin ve yerin dayanamayacağı bir şey. Ey seyyidim! O zaman senin güçsüz, zelil, hakir, muhtaç ve biçare bir kulun olan ben nasıl dayanabilirim? Ey mabudum, Rabbim, seyyidim ve ey mevlam! Hangi şeyden dolayı sana şikâyette bulunayım ve hangisi için ağlayıp sızlanayım ben? Azabın elem ve şiddetine mi? Yoksa belanın devamı ve süresinin uzunluğuna mı? Eğer bana ceza çektirmek için

66 düşmanlarının yanında yer verirsen ve bela ehliyle beni bir araya toplarsan, beni dostların ve velilerinden ayırırsan, ey mabudum, ey seyyidim, mevlam ve Rabbim! Farzen, azabına tahammül etsem bile, senin ayrılığına nasıl dayanabilirim? Diyelim ki ateşinin hararetine dayandım; ama keremine nazar etmekten mahrum olmama nasıl sabredeyim? Yahut affını ümit ettiğim hâlde ateşe nasıl gireyim. İzzetin hakkına ey seyyidim ve mevlam, sadakatle yemin ediyorum ki: Eğer konuşmama izin verirsen, cehennem ehli arasındaki ümitliler gibi sürekli dergâhına yönelip inlerim. Medet dileyenler gibi feryat edip yardım dilerim senden ve bir şeyini kaybedenler gibi ağlayıp sızlarım sana ve seni çağırıp "Neredesin ey müminlerin velisi!" der dururum; ey âriflerin en yüce arzusu! Ey medet dileyenlerin imdadına yetişen! Ey sadık kalplerin dostu! Ve ey âlemlerin ilâhı (neredesin)? Ey mabudum! Münezzehsin sen. Ve ben sana hamt ediyorum. Olacak şey mi, sana karşı gelmesi yüzünden cehennemde tutulan ve günahından ötürü onun azabını tadan ve onun tabakaları arasında, işle-diği suç ve cinayetten dolayı hapsedilen Müslüman bir kulun sesini duyasın da affetme-yesin. Oysa o kul, rahmetine göz diken biri gibi inlemekte ve tevhit ehlinin diliyle seni çağırmakta ve rubûbiyet makamını vasıta ederek sana el açmada. Ey mevlam! O, senin önceden yaptığın mer-hametini umduğu hâlde, nasıl azapta kalabilir? Ya da senin fazl ve rahmetini ümit ettiği hâlde ateş nasıl yakabilir? Ya da sen onun sesini işittiğin ve yerini gördüğün hâlde ateş nasıl yakabilir onu? Ya da, sen onun zaaf ve güçsüzlüğünü bildiğin hâlde cehennemin alevleri onu nasıl kuşatabilir? Ya da sen onun sadakat ve doğruluğunu bildiğin hâlde, cehennemin tabakaları arasında nasıl kıvranıp kalır? Ya da, o, seni "Ey Rabbim" diye çağırırken, cehennemin azap melekleri nasıl ona eziyet edebilir? Ya da cehennemden kurtulmak için senin fazl ve keremini dilediği hâlde, onu nasıl orada bırakırsın? Sen münezzehsin, hakkında bunlar düşünülemez; senin fazlınla ilgili tanıtılan bunlar değildir. Senin müvahhit insanlara yaptığın ihsan ve iyiliklere benzeyen şeyler de değildir bunlar. Ve ben şüphesiz biliyorum ki, eğer inkârcılarına azabı hükmetmeseydin ve düşmanlarını ebedi azaba duçar etmeyi kararlaştırmasaydın, ateşi tamamıyla soğuk ve selamet ederdin; onda hiç kimse yer almazdı. Ama sen, isimleri mukaddes olansın! Cehennemi, insanların ve cinlerin kafirleriyle doldurmaya ve düşmanları o-rada ebedi olarak tutmaya yemin etmişsin. Ve sen, (ey) methi yüce olan! Evvelden beri söylemiş ve sürekli olarak nimet verip kerem ve ihsanda bulunmuşsun, buyurmuşsun ki: "Mümin olan bir kimse, fasık olan kimseyle bir olur mu? Hayır, onlar aynı olamazlar." Mabudum, Seyyidim! Takdir ettiğin kudret hakkına ve hükmedip kesinlik kazandırdığın kaza ve kaderine ki, kime takdir etsen galip gelirsin, bu gecede ve bu saatte bağışla, benim işlediğim bütün suçları ve günahları; gizlediğim bütün kötülükleri, yaptıktan sonra üzerini örttüğüm veya açığa çıkardığım, gizleyip veya aşikâr ettiğim cahillikleri ve kiram'el-katibin'e (amelleri yazmakla görevli melekleri) kaydetmelerine emrettiğin kötülükleri bağışla! Öyle melekler ki, onları benim yaptığım amellerimi zaptedip korumakla görevlendirdin, uzuvlarımla birlikte onları da bana gözetleyici yaptın ve kendin de bunların ardından gözetleyicim oldun, hatta onlara ve gizli kalan şeylere bile şahit oldun, rahmetinle gizledin ve fazlınla örttün onları. İndirdiğin her hayırdan ve gönderdiğin her ihsandan, 66

67 67 yaydığın her iyilikten yahut dağıttığın her rızktan, bağışladığın günahlardan veya kapattığın hatalardan nasibimi art-ırmanı diliyorum. Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim! Ey mabudum, ey seyyidim, ey mevlam ve ey sahibim! Ey varlığımı elinde tutan! Ey zorluk ve çaresizliğimi bilen! Ey fakirlik ve yoksulluğum-dan haberdar olan! Ey Rabbim, ey Rabbim, Ey Rabbim! Hakkın, kudsiyetin, en yüce sıfatın ve ismin hürmetine senden dileğim şudur: Gece ve gündüzden oluşan vakitlerimi zikrinle abad kıl ve beni kendi hizmetinde tut ve amellerimi kendi indinde makbul buyur. Öylesine ki, artık bütün amellerim ve zikirlerim tek zikir şekline dönüşsün ve bütün hâllerim senin hizmetinde geçsin. Ey seyyidim, ey güvenip dayandığım ve ey kendisine hâllerimi arzettiğim! Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim! Uzuvlarımı hizmetin için güçlendir ve sana yönelmemde kalbime güç ve sebat ver. Senden korkmada ve hizmetini sürdürmede bana öylesine bir ciddiyet ver ki, yarış meydanlarında sana doğru koşayım ve mücadele verenler arasında sana doğru hız alayım ve gönüller arasında senin yakınlığına gönül vereyim ve ihlaslılar gibi yakınlaşayım sana ve yakiyn ehlinin korktuğu gibi korkayım senden ve indinde müminlerle birleşeyim. Allah'ım! Bana kötülük yapmak isteyenin hakkını sen ver; bana tuzak kuran kimseye tuzak kur. Beni, yanında en iyi pay alan ve sana göre en yakın makama sahip olan ve sana hususî yakınlığı olan kullarından eyle. Gerçekten bunlara erişmek, ancak senin lütuf ve kereminle gerçekleşebilir. Cömertliğin hakkına cömert davran ve yüceliğin hakkına teveccüh eyle bana. Rahmetin hakkına koru beni. Ve dilimi zikrine alıştır ve kalbimi, kendi muhabbetine tutsak kıl. Dualarımı iyi bir şekilde kabul etmekle beni minnettar eyle; yanılgılarımdan geç ve hataları-mı bağışla; muhakkak ki sen, kulların sana iba-det etmelerine hükmettin; sana dua etmelerini emredip, kabul etmeyi taahhüt ettin; o hâlde ey Rabbim! Yüzümü sana çevirdim ve ellerimi sana açtım. İzzetin hakkına duamı kabul eyle ve arzularıma ulaştır beni; fazlın ve kereminden ümidimi kesme. İnsan ve cinlerden oluşan düşmanlarım-dan koru beni. Ey çabuk razı olan! Duadan başka bir şeye sahip değilim, bağışla beni; muhakkak ki sen her istediğini yaparsın. Ey ismi deva, zikri şifa ve itaati zenginlik olan! Sermayesi ümit ve silahı ağlamak olan! Bana merhamet eyle. Ey nimetleri tamamlayıp yayan, ey zorlukları defeden! Ey karanlıklarda dehşete kapılanların nuru! Ey öğretilmeden bilen! Muhammed'e ve Âl-i Muhammed'e rahmet et ve bana da sana yakıştığı şekilde muamele et. Allah'ın rahmeti, Peygamberine ve onun soyundan gelen mübarek imamlara olsun. Ve Allah'ın sonsuz selâmı onların üzerine olsun. Allahım; cezalandırarak beni edep eyleme. Kendi başıma bırakarak da tuzağına duçar etme. Ey Rabbim! Nereden bir hayır umarım; oysa senin katından başka kimseden hayır gelmez. Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysa, ancak senin lütfünle kurtuluşa erişilir. Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve merhametinden gânidir; ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan senin kudret ve tasallutundan çıkabilir.

68 Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!( İmam Zaynelabidin aleyhisselam bu sözü nefesi kesilinceye kadar tekrarlardı). Seni, seninle tanıdım. Sen beni kendine yönelttin ve kendi kapına çağırdın. Eğer senin yardımın olmasaydı, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamt (bütün övgüler) Allah a mahsustur. O Allah a ki ben O nu çağırıyorum bana icabet ediyor; oysa O beni çağırdığında ben gevşek davranıyorum. Hamt Allah a mahsustur; Allah a ki istediğimi veriyor; oysa benden ödünç isteğince, (kullarına borç vermemi) isteyince cimrilik ediyorum. Hamt O Allah a mahsustur ki, istediğim vakit hacetim için O nu çağırıyorum ve sırrımı bir aracı olmadan O na açıyorum, O da hacetimi karşılıyor. Hamt O Allah a mahsustur ki, O ndan başkasını çağırmam. Eğer O ndan başkasını çağırsaydım bile bir sonuç vermez. Hamt O Allah a mahsustur ki, O ndan başkasına ümit bağlamam; eğer O ndan başkasına ümit bağlarsam, benim ümidim hiçe çıkar. Hamt Allah a mahsustur ki, işlerimi O üzerine aldı ve beni onurlandırdı. Beni, halka terk etmeyerek halkın küçümsemesinden kurtardı. Hamt O Allah a mahsustur ki, benden gani olduğu halde kendisini bana dost kıldı. Hamt O Allah a mahsustur ki, hiç bir günah işlememişim gibi bana yumuşak davranıyor, Benim nezdimde övgüye en layık olan Rabbimdir ve ben O na hamt ediyorum. Allahım; ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleyene yardımın lütfünle hazırdır. Seni çağıranların yüzüne duâ kapıları açıktır. Biliyorum ki, ümit edenlerin hacetini yerine getiren; perişan olanların hallerini gözeten gerçekten de sensin. Ve biliyorum ki senin kerem ve ihsanın için yakarmak, kaza ve kaderine rıza göstermek cimrilerin tutumlarına karşı bana bir mükafattır Ve dünya taliplerinin ellerindekinden ihtiyaçsızlıktır. Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak ki, kullarınla aranda bir engel koymamışsın (seni basiret gözüyle müşahede edebilirler). Fakat ne var ki, insanların yaptıkları, onlara bir engel teşkil ediyor. Ben, isteğimi senin kapına getirmişim. Hacetimi sana bildiriyorum; sana sığınıyorum, yakarışımı sana aracı kılıyorum; halbuki, duâmın katında kabul olunmasına ve affına layık değilim. Ama ben, senin keremine güveniyor ve vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum. Birliğine olan imanım, senden başka Rabbim olmadığına dair yakin ve marifetimle sana yöneliyorum. Senden başka tapılacak hiç bir mabut yoktur, birsin ve ortağın yoktur. Allahım; Allah ın fazlından isteyin; Allah daima sizlere karşı şefkatlidirmerhametlidir diye buyuran sensin. Sözün haktır ve vaadin doğrudur. Ey mevlam, kullarına, senden hacet istemeği emrettiğin halde onları bahşişinden mahrum etmek senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kullarına, sürekli şefkatli ve raufsun. Allahım; küçüklüğümde nimetlerinle beni eğiten ve büyüdüğümde, ismimi yücelten sensin. Ey dünyada beni ihsan ve lütfüyle terbiye eden ve ahirette kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim),Ey Mevlam! Beni sana yönlendiren seni tanımamdır ve sana olan sevgim senin katında şefaatçimdir. Ben kendi kılavuz ve şefaatçimin doğruluğundan eminim. Ey mevlam! Günahının çokluğundan konuşmayan bir dille seni çağırıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helaka doğru yönelen bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! Korku ve ümit içinde seni çağırıyorum.ey Mevlam! Günahlarıma baktığımda dehşete kapılıyorum, ama, senin keremine baktığımda, umutlanıyorum. Eğer beni 68

69 69 affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir; (rahmetin bunu gerektirir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda zulmetmiş olmazsın. Allahım; istemediklerini yapmama rağmen, beni senden hacetimi istemeğe cesaretlendiren senin bahşiş ve keremindir. Günah işlemekten çekinmediğim halde, zor anımda dayanağım senin rahmet ve ra fetindir. Günahkâr olmama rağmen, benim ümidimi boşa çıkarmayacağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Ümidimi gerçekleştir ve duâmı kabul buyur! Ey dergahına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit bağlanmaya layık olanların en üstünü! Ey mevlam! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca ihsan eyle ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin günahkârları cezalandırmaktan daha üstündür. Hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür. Ey mevlam; ben senin büyüklüğüne sığınmaktayım. Gazabından lütfüne koşmaktayım. Affın hususunda iyi kanaate sahip olan hakkında, affın muhakkaktır; Ey Rabbim, ben kimim ki benden intikam alasın? Değerim nedir ki? Büyüklüğünle günahımı affet ve affınla bana lütufta bulun. Ey Rabbim, kötü amelime, perde çek (ört). Zatının yüceliği hürmetine, beni kınamaktan vazgeç. Eğer bugün senden başkası günahımı bilseydi, o günahı işlemezdim. Eğer günahımdan dolayı hemen azaba uğrayacağımdan korksaydım, o günahtan kaçınırdım. Bu ise senin değersiz ve önemsiz olduğun anlamına gelemez; haşa. Bu tutumum senin kusurları örtenlerin en hayırlısı, hüküm verenlerin en iyisi ve kerem sahiplerinin en üstünü olduğundandır. İnsanların kusurlarını örtensin, günahları affedensin ve mutlak surette gaybı bilensin. İnsanların günahlarını kereminle örtersin ve hilminle cezalarını geciktirirsin. Her şeyi bilmene rağmen hilimli olduğun ve her şeye kadir olduğun halde affettiğin için hamt olsun sana. Hilmin, sana karşı gelmeye beni cür etlendiriyor; kusurlarımı örtmen, benim hayamın az olmasına sebep oluyor; affının büyüklüğüne ve rahmetinin genişliğine olan marifetim, beni günah işlemeğe cüretkâr ediyor. Ey Halim, ey Kerim, ey diri olan, ey yaratıkları var edip koruyan, ey günahları affeden, ey tevbeleri kabul eden, ey bahşişi büyük ve ey ihsanı sürekli olan! Güzelce kusurları örtmen hani? Büyük affın nerede? Hemen kazanılabilen kurtuluşun hani? Acil yardımın ve geniş rahmetin hani? Değerli bahşişlerin, güzel bağışların sonsuz lütufların büyük kerem ve nimetlerin, kadim ve ezeli ihsanın nerededir? Ey Kerim, keremin nerededir? Keremin hürmetine, Muhammed ve Muhammed in Ehl-i Beyt inin hürmetine, beni kurtuluşa erdir. Rahmetinin hürmetine, beni kurtar. Ey her işi iyi ve güzel olan Allah, ey nimet veren ve ey lütuf sahibi! Ben, azabından kurutulmak için amellerime değil, senin bize olan lütuf ve ihsanına güveniyorum. Çünkü, sensin korkulmaya layık olan ve sensin affetmeğe layık olan. Önce nimetler vererek kulların hakkında ihsanda bulunursun, sonra kereminle günahlarını affedersin. Bilmiyorum hangisinin şükrünü yerine getireyim: Bana verdiğin güzel nimetlerin mi? Üzerine perde çektiğin (örttüğün) kötü yönlerimin mi? Zor imtihanları bana kolaylaştırıp onların çoğundan beni selametle kurtarmanın mı? Ey sana sevgi besleyenin dostu, ey sana sığınanın ve herkese olan bağlılığını kesip sadece sana alaka bağlayanın gözünün ışığı! Sensin her işi iyi olan ve biziz kötü amel sahibi; öyleyse ey Rabbim, kendi güzelliğinle kötü yönlerimizi bağışla. Ey Rabbim; senin lütuf ve ihsanının kapsamadığı bir cehalet mi var? Ve senin hilim ve yumuşaklığını

70 tüketen bir zaman mı var? Amellerimizin, senin nimetlerinin karşısında bir değeri yoktur. Senin sonsuz kereminin karşısında kötü amellerimizi nasıl çok sayabiliriz?! Ey Rabbim; senin sonsuz merhametin, günahkârları nasıl kapsamına almaz?! Ey mağfireti hesapsız olan, ey rahmet eli daima açık olan! Ey mevlam! Eğer beni, katından ve rahmet kapından uzaklaştırsan bile ant olsun izzetine kesinlikle kapından geri dönmem ve sana yalvarmaktan vazgeçmem. Çünkü senin kerem ve ihsan sahibi olduğunu iyice biliyorum. İstediğin işi yaparsın, istediğini - istediğin kadar ve istediğin şekilde- azaplandırırsın. İstediğine -istediğin kadar ve istediğin şekilde- merhamet edersin. Yaptıkların hakkında kimse seni sorguya çekemez. Mülkünde sana karşı gelinemez. Yönetiminde ortak olamaz. Hükmüne muhalefet olunmaz. Tedbirinde hiç kimse sana itiraz edemez. Yaratmak ve hüküm sana mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah ın şanı yücedir. Ey Rabbim; sana yönelen, keremine sığınan ihsan ve nimetlerini tanıyan bir kulun olarak kapına gelmişim. Sensin affını günahkârlara çok görmeyen cömert. Fazlın eksilmez ve rahmetin azalmaz. Biz, senin kadim ve ezeli affına, sonsuz lütuf ve rahmetine güveniyoruz. Ey Rabbim; acaba bizimle, sana olan umut ve beklentimizin aksine mi muamele edeceksin?! Veya, umutlarımızı boşa mı çıkaracaksın?! Hayır! Kesinlikle. Ey Rabbim! Senin hakkında böyle bir zanna sahip değiliz ve senin dergahına olan umudumuz bu değildir. Senden arzu ve beklentimiz çok büyüktür. Sana karşı günah işledik, ama arzumuz günahlarımızı örtmendir. Seni çağırdık, ümidimiz duamıza icabet etmendir. Arzumuzu gerçekleştir, ey mevlamız! Yaptıklarımızın karşısında neye müstahak olduğumuzu biliyoruz. Ama sen halimizi biliyorsun. Biz de biliyoruz ki, sen katından bizleri eli boş geri çevirmezsin. Biz senin rahmetine layık olmasak da, sen, sonsuz lütfünun gereği bize ve günahkârlara ihsanda bulunmaya layıksın. Layık olduğun şeyin hürmetine bize ihsanda bulun. Bize ihsan ve bağışta bulun; çünkü senin bağışına muhtacız. Ey çok bağışlayan; senin nurunla hidayete erdik, fazl ve ihsanınla gâni olduk; nimetinle sabahladık ve akşam ettik. Günahlarımız sana aşikârdır. Allahım, senden af diliyoruz ve tekrar sana dönüyoruz. Sen, bize çeşitli nimetler vererek şefkat gösteriyorsun. Biz ise bunun karşısında günah işliyoruz. Senin hayrın daima bize inmektedir, bizim ise fenalığımız sürekli sana gelmektedir. Her zaman kerim bir melek kötü amelimizi senin huzuruna getirir; ama, bu (amelimizin kötü olması) bize, bol bol zahirî ve batinî nimetler vermene engel olmuyor. Her şeyden münezzehsin. Yarattığında ve tekrar dirilttiğinde hilmin, keremin ve lütfün sonsuzdur. İsimlerin mukaddestir, medhin yücedir. Tüm eser ve nişanelerin güzeldir. Allahım! Senin lütuf ve hilmin o kadar büyük ve çoktur ki, asla beni hatalarım ve kötü işlerimle değerlendirmezsin.ey Mevlam! Ey mevlam!ey Mevlam! Bağışla bizi; bağışla bizi; bağışla bizi. Allahım, bizi, kendini anmaya muvaffak et. Gazabından aman ver, azabından uzak eyle, bahşişlerinden bize de nasip eyle. Bize, evini (Ka beyi) ve Peygamber inin kabrinin ziyaretini nasip eyle; salat, rahmet, mağfiret ve hoşnutluğun ona ve Ehl-i Beyt ine olsun. Muhakkak ki sen -kullarına- yakın ve onların duâlarına icabet edensin. Her yaptığımızı kendin için itaat kıl. Bizi, kendi dininin ve Peygamber inin (Allah ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt ine olsun.) sünneti üzerine öldür. 70

71 71 Beni ve anne-babamı bağışla. Onlara merhamet et. Beni onlar büyüttü; hakkımdaki ihsanlarına karşı onlara ihsanda bulun, Onların günahlarını bağışla. Mü min erkekleri ve kadınları, onların dirilerini ve ölülerini bağışla. Bizleri hayır işlerde onlara takipçi kıl. Allahım, dirimizi, ölümüzü, huzurda olanımızı ve olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, efendimizi ve kölemizi (bunların hepsini) affet. Allah dan dönenler yalan dediler ve onlar zor bir sapıklığa düştüler ve onlar açık bir hüsrana uğradılar. Allahım; Muhammed e ve Muhammed in Ehl-i Beyt ine salat et. İşimi hayırla sonuçlandır. Önemli dünya ve ahiret işlerimde bana yardımcı ol. Bana acımayanı, bana musallat etme. Kendi katından bana daima bir koruyucu nasip eyle. Verdiğin güzel nimetleri elimden alma. Kendi lütuf ve kereminden bol, helal ve temiz rızık bana nasip eyle. Allahım; beni korumana al, her beladan koru ve beni kendin himaye et. Bu yıl ve her yıl bana kendi evinin (Ka be nin) ziyaretini nasip eyle. Peygamber inin kabrinin ziyaretini ve İmamların ziyaretini (Allah ın salat ve selamı onlara olsun) nasip eyle. Ey Rabbim; o kutsal ve şerefli yerlerde bulunmaktan beni mahrum bırakma. Allahım; bana, bir daha günah etmemek üzere tövbe etmeği nasip eyle. Kalbime, iyi iş yapmayı ilham eyle; iyi olana amel etmeyi, gece, gündüz ve beni yaşattığın sürece senden korkmayı, bana nasip eyle, ey alemlerin Rabbi! Allahım; ne zaman sana ibadet etmeğe hazırlandımsa ve namaz kılmak için sana yöneldimse bana dalgınlık ve uyku verdin, sana yalvarış ve münacat halini benden aldın. -Allahım- neden böyle bir duruma düştüm? Ne zaman ıslah olduğumu ve tövbe edenlerin toplantılarına katılmaya yakın olduğumu sandımsa azmimi kıran ve sana kulluk etmeğe engel olan önemli bir hadiseyle karşı karşıya kaldım. Ey mevlam yoksa beni kapından kovmuş ve hizmetinden kenara mı itmişsin? Belki de, senin hakkını hafife aldığımı gördüğün için beni kendinden uzaklaştırmışsın. Veya senden yüz çevirdiğimi gördüğün için bana gazap etmiş veya beni yalancılardan sayıp da teveccühünden atmışsın veya nimetlerinin şükrünü yerine getirmeyen bir kul olduğumu gördüğün için beni mahrum etmişsin veya alimlerin toplantısından uzak olduğum için beni aşağılamış veya beni gafillerden sayıp dolayısıyla rahmetinden ümidimi kesmişsin. Veya başı boş insanların toplantılarına meyil ettiğimi görüp beni onlara dost kılmışsın veya benim duâmı işitmek istemediğin için beni dergahından uzaklaştırmışsın veya suçum, günahım ve senden utanmadığım için beni cezalandırmışsın. Ey Rabbim! Eğer beni affetsen bu sana yaraşır; nitekim, benden önce nice günahkârları sen affettin. Çünkü -Ey Rabbim- senin lütuf ve keremin günah işleyen kulları cezalandırmaktan daha yücedir; ben de senin lütfüne sığınıyorum. Gazabından senin merhametine doğru kaçıyorum. Affın hakkında iyi kanaate sahip olana mağfiretin muhakkaktır. Allahım! senin fazl ve hilmin o kadar büyük ve geniştir ki, hiç bir zaman beni amel ve günahımdan dolayı aşağılamazsın. Ey Mevlam! Ben neyim ve değerim nedir ki?!ey Mevlam! Lütuf ve keremin hürmetine beni bağışla. Kusurlarımı ört. Zatının azameti hürmetine günahımdan geç.

72 Ey Mevlam! Ben, senin büyüttüğün küçüğüm; ilim bahşettiğin cahilim; hidayet ettiğin yolunu kaybedenim; yücelttiğin hakirim; güvence verdiğin korkanım; doyurduğun aç ve suya kandırdığın susamışım; giyindirdiğin çıplağım; zenginleştirdiğin fakirim; güçlendirdiğin zayıfım; aziz ettiğin zelilim; şifa verdiğin hastayım; bağışta bulunduğun dilenciyim; günahını örttüğün günahkârım; hatasını bağışladığın hatakârım; (neslini) çoğalttığın azım; yardım ettiğin mustazafım; huzuruna kabul ettiğin kovulmuşum. Ey Rabbim! Ben, gizlide senden hayâ etmeyen utanıp çekinmeyen, açıkta seni gözetmeyen zavallıyım. Ben, büyük musibetler sahibiyim. Ben, Mevlasına karşı çıkan cüretkârım. Ben, gökyüzünün güçlü Rabbine isyan eden biriyim. Ben, büyük günah yolunda malını harcayanım. Ben, büyük günahlara doğru koşanım. Bana mühlet verdin, kendime gelmedim. Günahlarımı örttün, çekinmedim. Günah işlemekte haddi aştım. Beni gözünden düşürdün, yine kendime gelmedim. Ama sen hilminle bana mühlet verdin; kereminle kusurlarımı örttün; bana karşı kusurlarımı hiç görmemiş gibi davrandın; benden hayâ ediyormuşsun gibi günahlarımın azabını benden uzaklaştırdın. Allah ım! Günah işlediğim zaman, senin Rablığını inkâr ederek, emrini hafife alarak, azabına göğüs gererek, tehdidini umursamayarak günah işlemedim. Bir hataydı oldu; nefsim onu bana güzel gösterdi; heva ve hevesim bana galip geldi; bedbahtlığım buna yardımcı oldu. Diğer taraftan kusurlarımı örtmene, aldandım. Böylece, sana isyan ettim, emrine muhalefete kalkıştım. Şimdi senin azabından kim kurtaracak beni?! Yarın davacılarımdan kim koruyacak beni?! Eğer tutunacağım ipi çekip koparırsan, kimin ipine tutunurum ben?! Amel defterimin açılacağı gün vay benim halime! Eğer kerem ve sonsuz rahmetine ümit etmeseydim ve rahmetinden ümit kesmemi yasaklamamış olsaydın, yaptıklarımı hatırladığımda tamamen ümitsizliğe kapılırdım, ey çağırılanların en hayırlısı ve ey ümit edilenlerin en üstünü! Allah ım! İslam a olan bağlılığımla sana yöneliyorum. Kur an ın hürmetine sana güveniyorum. Ümmî, Kureyşî, Haşimî, Arabî, Tihamî, Mekkî ve Medenî olan Peygamber in aşkına, sana yaklaşmayı ümit ediyorum. O halde, imanla olan tanışıklığımı yabancılığa çevirme. Mükâfatımı, senden başkasına ibadet eden kimsenin mükâfatı gibi kılma. Çünkü insanlardan bir grup, kanlarının dökülmesini önlemek için dilleriyle iman ettiler ve arzuladıklarına kavuştular. Biz ise, bizi bağışlayasın diye sana dilimiz ve kalbimizle iman ettik. Öyleyse bizi de arzuladığımıza kavuştur; sana olan ümidimizi kalbimizde sabitleştir; bizi hidayete kavuşturduktan sonra kalbimizi saptırma ve kendi katından bize bir rahmet ihsan et; şüphesiz sen, bol ihsan sahibisin. Andolsun izzetine, kalbime ilham olan bilgiye dayanarak senin kerem ve geniş rahmet sahibi olduğunu bildiğim için, beni kovsan dahi, kapından ayrılmam ve sana yalvarmaktan vazgeçmem. Kul, mevlasından başka kime gidebilir?! Yaratılan, kendisini yaratandan başka kime sığınabilir?! Allah ım! Beni (kıyamet günü) ağır zincirlere vurup insanların arasında ihsanını benden kessen, insanların gözlerini kusurlarımı görmeye açsan, ateşe sürüklenmemi emretsen ve benimle iyi kulların arasında ayrılık düşürsen, yine de senden ümit kesmem; affına olan ümidimden vazgeçmem; senin sevgin hiçbir zaman kalbimden çıkmaz. Ben, hiçbir zaman verdiğin nimet ve ihsanlarını ve dünyada kusurlarımı örtmeni unutmam. Ey Mevlam! Dünya sevgisini kalbimden çıkar. Beni, peygamberlerinin sonuncusu Muhammed Mustafa -Allah ın salatı ona ve âline olsun- ve yarattıklarının içinden 72

73 73 seçtiğin Ehl-i Beyt iyle bir araya getir. Beni, tövbe ehli ve gerçekten sana yönelenlerin makamına ulaştır. Beni kendi halime ağlamaya muvaffak eyle. Gerçekten ömrümü boş şeyler ve boş arzularla geçirdim. Nefsimin hayrından ümit kesenlerin durumuna düştüm. Bu halimle kabre intikal edecek olursam, hali benden daha kötü olan kim olabilir?! Orayı, rahatlayabileceğim bir yer olarak hazırlamış değilim; salih amelle orada yatmak için bir sergi sermiş değilim. Nasıl ağlamayayım?! Oysa gidişimin nereye varacağını bilmiyorum; nefsimin beni aldattığını, günlerimin beni yanılttığını ve ölümün (kartal gibi) başım üzerinde kanat açtığını görüyorum. O halde, neden ağlamayayım?! Ruhumun bedenden ayrılacağı ana ağlıyorum! Kabrimin karanlığına ağlıyorum! Lâhdimin (mezarımın) darlığına ağlıyorum! Münker ve Nekir in beni sorguya çekecekleri ana ağlıyorum! Kabirden çıplak, zelil ve yaptıklarımın ağır yükünü sırtımda taşıdığım bir vaziyette çıkacağım ana ağlıyorum! O gün (şaşkınlık içerisinde) bazen sağıma ve bazen de soluma bakacağım. O gün herkes kendi işiyle meşgul olacaktır. O gün herkesin kendine yeter bir işi vardır. Nice yüzler o gün parıl parıl parlar, güler, sevinir. Ve nice yüzler o gün toz toprakla bulanır, üstlerine bir karanlık çöker ve zillet kaplar. Ey Mevlam! Güvenim, itimadım, ümidim ve tevekkülüm sanadır; bağlılığım senin rahmetinedir. Sen dilediğini rahmetine ulaştırırsın ve sevdiğini kerametinle doğru yola iletirsin. Kalbimi şirkten temizlediğin için sana hamd olsun; dilimi seni anmaya açtığın için sana hamd olsun. Bu kusurlu dilimle sana şükredebilir miyim?! Her ne kadar iyi ameller yapmaya çalışsam da senin rızanı kazanabilir miyim?! Ey Rabbim! Şükrünün karşısında dilimin kıymeti ne ki?! İhsan ve nimetlerinin karşısında amelimin değeri ne ki?! Allah ım! Bahşiş ve keremin beni ümitlendirmiştir; lütuf ve keremin amelimin kabul olmasına sebep olmuştur. Ey Mevlam! Yönelişim sanadır; korkum sendendir ve ümidim sanadır. Ümidim, beni sana getirmiştir. Ey Yegane Mevlam! Himmetimi sana bağladım; senin katındakine yönelmişim; en samimi ümidim sanadır; en gerçek korkum sendendir; sevgim seninle tanışıktır; elim sana doğru uzanmıştır ve korkum sana itaat etme ipine bağlanmıştır. Ey Mevlam! Seni anmakla kalbim dirilmiştir. Seni çağırmakla korkunun acısını kendimden uzaklaştırmışım. Ey Mevlam, ey umudum ve ey en son isteğim! Benimle, daima senin itaatinde olmama engel olan günahlarımın arasına ayrılık düşür. Sana olan her zamanki ümidim ve üzerine farz kıldığın şefkat ve rahmetine olan büyük ihtirasımdan dolayı hacetimi senden istiyorum. Hüküm senindir; ortağın yoktur. Yaratıklarının hepsi senin rızkınla rızıklanmakta ve senin yed-i kudretindedirler. Her şey senin karşında boyun eğmektedir. Pek yücesin, ey âlemlerin Rabbi! Allah ım! Hüccetim kesilip delilsiz kalacağım, dilimin sana cevap vermekten âciz kalacağı ve sorgulaman karşısında aklımın karışacağı gün (kıyamet günü) bana acı. Ey büyük ümidim! En çok muhtaç olduğum zaman (kıyamet gününde) kereminden beni mahrum eyleme. Cehaletimden dolayı beni katından kovma. Sabrımın azlığından dolayı lütfünü benden kesme. Fakir olduğum için bana ihsan eyle. Güçsüz olduğum için bana merhamet et. Ey Mevlam! İtimadım, güvenim, ümidim ve tevekkülüm sanadır. Bağlılığım senin rahmetinedir. Muhtaçlık yükümü senin ihsan kapına indiriyorum. Senin kerem ve bağışını göz önünde bulundurarak hacetimi sana bildiriyorum. Ey

74 Rabbim! Keremini ümit ederek sana yakarıyorum. İhtiyacımın giderilmesini senin katında umuyorum. Fakirliğimi senin zenginliğinle gidermek istiyorum. Senin affınla ayakta duruyorum. Senin kerem ve bahşişine göz dikiyorum. Bana ihsanda bulunmanı umuyorum. O halde, beni ateşte yakma; sensin benim ümidim. Beni cehenneme yerleştirme; sensin benim gözümün ışığı. Ey Mevlam! İhsanına olan iyi kanââtimi boşa çıkarma; gerçekten güvenebileceğim tek sığınak sensin. Benim fakir olduğumu (senin lütfüne muhtaç olduğumu) çok iyi bildiğin halde katındaki sevaptan beni mahrum eyleme. Allah ım! Ecelim yaklaşmış da amelim beni sana yakınlaştırmamışsa, günahımı itiraf edişimi özür dilememe vesile kılıyorum. Allah ım! Eğer affedecek olursan, affetmeye senden layık kim var?! Ve eğer azaplandırırsan, hükümde senden daha adil kim var? Bu dünyada garipliğime, ölüm anında kederime, kabirde yalnızlığıma ve lâhitte tenhalığıma merhamet et. Hesap vermek için huzuruna vardığımda zelilliğime acı. İnsanların bilmediği günahlarımı bağışla. Her zaman kusurlarımı ört. Ölüm döşeğine düştüğümde, dostlar başıma toplanıp beni sağa sola hareket ettirdiklerinde bana merhamet et. Gusül için yatırılıp salih komşularım tarafından sağa sola çevrildiğimde bana lütufta bulun. Cenazem akrabalarım tarafından taşındığında bana merhamet et. Bu dünyadan ayrıldığımda ve senin huzuruna varmak için tek başıma kabre koyulduğumda bana ihsanda bulun. Yeni evimde (kabirde) garipliğime (yalnızlığıma) acı ki senden başkasına menus olmayayım. Ey Mevlam! Beni kendi başıma bırakacak olursan, helak olurum. Ey Mevlam! Hatalarımı bağışlamadığın takdirde kime sığınabilirim?! Ölüm döşeğinde senin lütfünle ulaşamadığım takdirde kime yakarabilirim?! Kederimi gidermediğin takdirde kime iltica edebilirim?!ey Mevlam! Senden başka kimsem yok benim. Eğer sen bana merhamet etmezsen, kim bana merhamet eder?! Yoksulluk günümde, senin fazl ve ihsanın beni kapsamına almazsa, kimin fazl ve ihsanını ümit edebilirim?! Ecelim yetiştiğinde günahlarımın affı için hangi kapıyı çalabilirim?! Ey Mevlam! Sana ümit bağladığım halde beni azabına duçar etme. Allah ım! ümidimi gerçekleştir ve korkumu güvene çevir. Günahlarımın çokluğundan dolayı sadece senin affını ümit ediyorum. Ey Mevlam! Hakketmediğim şeyi senden istiyorum. Çünkü sen takva ve mağfiret ehlisin (senden çekinilmeli ve senin affına sığınılmalıdır); öyleyse beni affet. Lütfünden bana kötü yönlerimi örtecek bir elbise giyindir. Hatalarımı bir daha onlardan dolayı hesaba çekilmemek üzere bağışla. Şüphesiz, senin ihsanın kadimdir; affın büyüktür ve büyüklüğünle kullarının hatalarından geçersin. Allah ım! Sen bir kerimsin ki, ihsanın istemeyenlere ve hatta Rabliğini inkâra kalkışanlara bile daima ulaşır. Öyleyse Ey Mevlam! Hacetini senden isteyeni, yaratan ve işleri tedbir edenin yalnız sen olduğuna inananı kapından nasıl boş çevirirsin?! Bereket sendendir; sen yücesin ey âlemlerin Rabbi. Ey Mevlam! Âciz kulun senin kapına gelmiştir. Muhtaçlık onu senin huzuruna getirmiştir. Dua etmekle senin ihsan kapını çalıyorum. Lütuf ve keremin hürmetine benden yüz çevirme. Dile getirdiklerimi kabul buyur. Seni çağırdığım gibi beni reddetmeyeceğini umuyorum. Çünkü senin çok şefkat ve rahmet sahibi olduğunu biliyorum. Allah ım! Sen, hacetini isteyene ihsanda bulunmaktan yorulmayan bir kerimsin ve bu senden bir şeyi eksiltmez. Sen, kendin vasfettiğin gibisin ve bizim vasfımızdan çok yücesin. 74

75 75 Allah ım! Senden güzel sabır, yakın kurtuluş, doğru konuşan dil ve büyük mükâfat istiyorum. Ey Rabbim! Bildiğim ve bilmediğim her hayrı senden istiyorum. Allah ım! Senden salih kullarının istedikleri şeylerin en hayırlısını istiyorum. Ey kendisine el açılanların en hayırlısı ve ey bahşiş edenlerin en cömerdi! Kendim, ailem, annem, babam, çocuklarım, yakınlarım ve din kardeşlerimle ilgili isteklerimi gerçekleştir. Yaşayışımı güzel kıl. Yiğitlik vasfını bende aşikâr et. Bütün hallerimi ıslah et. Beni ömrü uzun, ameli iyi, nimetini kendisine tamamladığın, kendisinden hoşnut olduğun ve baştan başa mutluluk, keramet ve rahatlık dolu temiz bir hayatla yaşattığın kimselerden kıl; sen dilediğini yaparsın. Senden başkası her istediğini yapamaz. Allah ım! Beni kendi tarafından özel bir şekilde anılmaya layık kıl. Geceler ve gündüzler sana yakın olmak için yaptığım amelleri riya, gösteriş ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Beni senin karşında eğilen ve huşu eden kullarından eyle. Allah ım! Razkımı bol, vatanımı emniyetli kıl. Ailemi, evladımı ve mal varlığımı benim için göz aydınlığı ve sevinç vesilesi kıl. Bana verdiğin nimetleri elimden alma. Cismime sağlık ve bedenime kuvvet, dinime sağlık ver. Beni yaşattığın müddetçe kendi itaatine ve elçin Muhammed in - Allah ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt ine olsun- itaatine muvaffak eyle. Beni kendi katından indirdiğin her çeşit hayır ve bereketten fazlasıyla nasibini alan kullarından kıl. Beni (özellikle) Kadir gecesinde indirdiğin hayır ve bereketten en çok nasibini alan kullarından eyle. Her yıl kullarına indirdiğin rahmet ve giydirdiğin afiyet giysisinden bana da nasip eyle. Beni, üzerlerinden belaları kaldırdığın, iyi amellerini kabul buyurduğun ve fenalıklarına göz yumduğun kullarından eyle. Bu yıl ve her yıl bana, Beyt-i Haram ı (Kâbe yi) ziyareti nasip eyle. Ve sonsuz fazlından bana bol rızk ver. Ey Mevlam! Tüm fenalıkları benden defet. Eziklik duymamam için borcumu ve üzerimde olan kul haklarını eda eyle. Bana zulmetmeye kalkışanların, düşmanlarımın ve beni çekemeyenlerin gözlerini ve kulaklarını benden uzaklaştır. Beni onlara galip et. Gözümü ışıklı ve kalbimi mutlu kıl. Hüzün ve kederimi, rahatlık ve ferahlığa çevir. Yaratıklarından, bana kötülük etmeye kalkışanı ayaklarım altına düşür (zelil eyle). Beni, şeytanın, sultanın ve kötü amellerimin fenalıklarından koru. Beni tüm günahlardan arındır. Lütfünle beni cehennem ateşinden kurtar. Rahmetinle beni cennete götür. Fazlınla cennet hurileriyle evlenmeyi bana nasip et. Beni salih evliyan Muhammed ve onun temiz, üstün ve seçkin Ehl-i Beyt iyle birlikte mahşur eyle. Salat ve selamın onlara, onların bedenlerine ve ruhlarına olsun. Allah ım ve Mevlam! Andolsun izzet ve celaline, eğer beni günahlarımdan dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin affını öne sürerim. Eğer beni cimriliğimden dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin keremine sığınırım. Eğer beni ateşe atarsan, ben yine cehennem ehline seni sevdiğimi söylerim. Allah ım ve Mevlam! Eğer mağfiretin itaat ehli ve evliyana has olursa, günahkârlar kime yakarsınlar?! Sadık kimselerden başka hiç kimseye ikram ve ihsan etmeyecek olursan, kötü insanlar kime sığınsınlar? Allah ım! Eğer beni cehenneme atacak olursan, buna düşmanın (şeytan) sevinir. Ve eğer beni cennete götürürsen, buna Peygamber in sevinir. Allah a andolsun, Peygamber inin sevinmesinin düşmanının sevinmesinden sana daha sevimli olduğunu biliyorum. Allah ım! Kalbimi sana sevgi, senden korku, kitabına tasdik, sana iman ve sana kavuşma sevinci ile doldurmanı niyaz ediyorum; ey celal ve ikram sahibi!

76 Sana kavuşmayı bana sevimli kıl ve benim de sana varmamı kendine sevimli kıl. Sana vardığımda bana esenlik, kurtuluş ve keramet nasip et. Allah ım! Beni geçmiş salihlere kavuştur ve kalan salihlerden eyle; salihlerin yolundan gitmeyi bana nasip et. Salihleri kendi nefislerine galip eylediğin gibi beni de kendi nefsime galip et. Amelimi en iyi şekilde sonuçlandır. Rahmetinle amelimin mükafatını cennet kıl. Beni, bana verdiğin şeylerden razı olduğun şekilde yararlanmaya muvaffak eyle. Bana dinde sebat ver. Ey Rabbim! Beni kurtardığın fenalığa bir daha döndürme. Ey âlemlerin Rabbi Allah ım! Senden ancak, sana kavuşmakla sonuçlanan bir iman gücü istiyorum. Beni yaşattığın sürece böyle bir imanla yaşat, böyle bir imanla öldür ve böyle bir imanla mahşur et. Amelimde ihlaslı olmam için kalbimi dininde riyadan, şüpheden ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Allah ım! Bana dinini kavrama, hükmünü ve ilmini anlama kabiliyeti, rahmetinden iki kanat ve günahlardan sakınma gücü ver. Nurunla yüzümü ak et. Katında olana beni rağbetli kıl. Beni kendi yolunda ve Peygamber inin dini üzerine öldür. Allah ın salat ve selamı ona ve onun Ehl-i Beyt ine olsun. Allah ım! Tembellikten, yorgunluktan, hüzünden, korkudan, cimrilikten, gafletten, katı kalplilikten, zilletten, düşkünlükten, fakirlikten, her türlü beladan, gizli ve açık kötülüklerden sana sığınırım. Kanaat etmeyen nefisten, doymayan karından, huşu etmeyen kalpten, kabul olunmayan duadan, faydası olmayan amelden sana sığınırım. Ey Rabbim! Nefsim, dinim, dünyam ve bana verdiğin tüm nimetler hususunda, rahmetinden kovulmuş olan Şeytan ın şerrinden sana sığınıyorum. Muhakkak sen işiten ve bilensin. Allah ım! Senin gazabından hiç kimse kurtaramaz beni. Senden başka sığınılacak birini bulamıyorum. Bu durumda, beni azabının hiçbir çeşidine duçar eyleme. Beni helakete ve acı azabına doğru sürükleme. Allah ım! (Amellerimi) Benden kabul eyle. Ad ve şanımı yücelt. Günahlarımı dök. Hatalarımla beni anma. Meclisimin sevabını, konuşma ve duamın mükâfatını kendi rızan ve cennetin kıl. Senden istediklerimin hepsini bana ver ey Rabbim! Fazl ve rahmetini bana artır. Benim sana rağbetim çoktur, ey âlemlerin Rabbi! Allah ım! Sen Kitabında, haksızlık yapanı affetmemizi buyurmuşsun. Gerçekten biz kendimize zulmettik; o halde bizi affet. Şüphesiz sen affetmeye bizden daha layıksın. Sen bize, dilenciyi kapımızdan boş çevirmememizi emrettin. Ben de bir dilenci olarak kapına geldim; hacetimi vermeden beni geri çevirme. Bize, elimizin altında olanlara iyilik yapmamızı emrettin. Biz de senin kullarınınız; bizi cehennem ateşinden kurtar. Ey kederli anımda sığınağım! Ey zor anlarımda elimden tutan! Sana sığındım ve senden yardım diledim. Senden başkasına sığınmıyorum; senden başkasından kurtuluş ummuyorum. O halde, bana yardımcı ol ve kederlerimi kalbimden gider. Ey esirleri kurtaran ve ey çok günahları affeden! Az itaatimi kabul eyle ve çok günahlarımı bağışla. Sensin merhametli ve çok bağışlayan. Allah ım! Senden, kalbimden hiçbir zaman çıkmayan kâmil ve sabit bir iman, hakkımdaki takdirlerinden başka hiçbir şeyin bana ulaşamayacağını bilmeme sebep olacak kâmil bir yakîn niyaz ediyorum. Hayatımda bana verdiğin şeylere beni razı ve hoşnut eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi! 76

77 77 Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle ve seni çağırdığımda duamı icabete eriştir; seni nida ettiğimde, nidamı duy; sana yalvarıp yakardığımda bana (lütuf gözüyle) bak. Ben sana doğru yönelmiş, sana boyun eğip yalvararak ve katındaki sevabı dileyerek huzurunda durmuşum. İçimde olanı biliyorsun; ihtiyacımdan haberdar ve kalbimdekine vakıfsın. Dönüşüm ve döneceğim yer, söylemek istediğim söz, dile getirmek istediğim ihtiyaç ve akıbetim için umduklarım sana gizli değildir. "Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle ve seni çağırdığımda duamı icabete eriştir; seni nida ettiğimde, nidamı duy; sana yalvarıp yakardığımda bana (lütuf gözüyle) bak. Ben sana doğru yönelmiş, sana boyun eğip yalvararak ve katındaki sevabı dileyerek huzurunda durmuşum. İçimde olanı biliyorsun; ihtiyacımdan haberdar ve kalbimdekine vakıfsın. Dönüşüm ve döneceğim yer, söylemek istediğim söz, dile getirmek istediğim ihtiyaç ve akıbetim için umduklarım sana gizli değildir. Ey Sahibim! Senin takdir ve hükmün, ömrümün sonuna dek benden vuku bulacak her şeyde, zahir ve batınımda caridir. Kemal ve eksikliğim, yarar ve zararım başkasının değil, senin elindedir. Allah'ım! Rızkımı sen vermezsen, kim verir! Eğer bana, yardım etmeyerek yalnız bırakırsan, kim yardım eder! Allah'ım! Gazabından ve azabından sana sığınırım. Allah'ım! Eğer ben rahmetine lâyık değilsem, sen geniş fazlın ve rahmetinle bana bağışta bulunmaya lâyıksın. Allah'ım! (Kıyamet kopup da) yalnız başıma huzurunda durmuş gibiyim; sana olan güzel tevekkülüm bana gölge etmiş, kerem ve ihsanına layık olanı yapmışsın ve affınla günahlarımı örtmüşsün. Allah'ım! Beni bağışlarsan ne güzel, zaten bağışlamaya senden daha layık olan var mı? Eğer ecelim gelip çatmış da amelim beni sana yaklaştırmamışsa, günahlarımı itiraf etmeyi affına vesile kılıyorum. Allah'ım! Nefsime yönelmekle kendime zulmettim; eğer beni affetmezsen, yazıklar olsun bana! Allah'ım! Bugüne kadar ihsanını benden esirgemedin, ölümle başlayan hayatımda da kesme. Allah'ım! Nasıl ölümümden sonra, senin bana olan hüsn-ü nazarından ümidimi keserim, oysa sen hayatımda iyilikten başka bir şey yapmadın bana! Allah'ım! Sana yakışır şekilde işlerimi yoluna koy ve cehalet bataklığına batmış bir günahkâra kendi lütuf ve fazlın ile merhamet eyle. Allah'ım! Dünyada birçok günahımı gizli tuttun, ahirette onları gizli tutmana daha muhtacım. Allah'ım! Günahlarımı salih kullarına açmayarak lütfettin bana; öyleyse kıyamet günü bütün yaratıkların karşısında rüsva etme beni. Allah'ım! Bağışın arzumu çoğalttı; affın ise amelimden daha üstündür. Allah'ım! Kullarının arasında hükmettiğin gün, huzuruna çıkmakla beni mesrur eyle. Allah'ım! Senden özür dilemem, mazeretinin kabul olmasından müstağni olmayan (çaresiz) kimsenin özür dilemesi gibidir. Öyleyse, ey günahkârların kendisinden özür dilediği en keremli zat, mazeretimi kabul buyur. Allah'ım! Hacetimi reddetme; dileğimi boşa çıkarma; lütuf ve kereminden ümidimi kesme. Allah'ım! Eğer aşağılığımı isteseydin, beni hidayet etmezdin; eğer rezil olmamı irade etseydin, beni kurtarmazdın. Allah'ım! Senden isteyerek ömrümü tükettiğim ihtiyacımı reddedeceğini hiç sanmıyorum. Allah'ım! Hamd sanadır daima, ezelden

78 ebede kadar; artar eksilmez; sevdiğin ve razı olduğun gibi. Allah'ım! Eğer suçumdan ötürü beni alıkorsan, affına, günahlarımdan ötürü alıkorsan, mağfiretine sarılırım. Eğer beni ateşe atarsan, "Seni seviyorum!" diye haykırırım ateş ehline. Allah'ım! Eğer amelim, sana itaatin yanında küçükse, sana olan ümidin yanında şüphesiz arzum büyüktür. Allah'ım! Nasıl ayrılayım huzurundan mahrum ve nasipsiz? Oysaki lütfünle bağışlanmış ve kurtulmuş olarak geri döndürmeni güzelce ummaktayım. Allah'ım! Ömrümü gaflet pisliğinde tükettim, gençliğimi de senden uzak kalma sarhoşluğuyla geçirdim. Allah'ım! Verdiğin nimetle mağrur olduğum ve gazabına doğru gittiğim günlerde gaflet uykusundan uyanamadım. Allah'ım! Ben senin kulunum ve kulunun oğluyum, huzurunda durmuş ve kereminle sana tevessül etmiş bulunuyorum. Allah'ım! Kulun olarak huzurunda, hayâmın azlığından yaptığım kötü amellerimden sıyrılarak sana yöneliyor ve senden af talep ediyorum; çünkü af, senin kerem ve lütfunun özelliğidir. Allah'ım! Beni muhabbetin için uyarmadan önce, sana isyan etmekten beni alıkoyacak bir gücüm yoktu. (Muhabbet ışığın kalbimde yandıktan sonra ise) nasıl olmamı istediysen öyle oldum; beni kerem ve lütfuna dâhil ettiğinden ve kalbimi senden gaflet etme kirlerinden temizlediğin için sana şükrediyorum. Allah'ım! Bana çağırdığında seni icabet eden ve yardımını istediğinde sana itaat kimse gibi bak. Allah'ım! Ey aldanandan uzak olmayan yakın! Ey mükâfatını ümit edenden esirgemeyen cömert! Kendisini çağırdığında, sana icabet eden ve yardımınla amele sevk ettiğinde, sana itaat eden kimseye baktığın gibi bana bak. Mabudum! İştiyakla sana yaklaşan bir kalp, doğruluğu sana yükselen bir dil ve değeri, sana yaklaşmaya vesile olan bir bakış bana bağışla. Allah'ım! Seninle tanınan, şöhretsiz; sana sığınan, zelil ve kendisine teveccüh ettiğin kimse de başkalarına köle olmaz. Allah'ım! Senin yoluna yönelen aydınlanır ve sana sığınan korunur; ey Mevla'm, ben sana sığındım; rahmetine olan ümidimi boşa çıkarma, rafet (ve lütfünden) beni mahrum etme. Allah'ım! Beni, kendi dostlarının arasında; rahmetinin artmasını ümit eden kimsenin ikamet ettiği yerde yerleştir. Allah'ım! Seni sürekli anma istek ve aşkını bana ilham eyle (kalbime yerleştir) ve bana, isimlerine ve kudsünün mahalline ulaşma gayret ve neşesi ver. Allah'ım! Kendi yüce zatın hürmetine beni de sana itaat edenlerin mahalline ve razı olduklarının güzel menziline kavuştur. Çünkü ben, nefsimi savunmaya kadir değilim; ona bir yarar vermeye de gücüm yetmez. Allah'ım! Ben senin günahkâr ve zayıf bir kulun ve sana yönelen kölenim. Öyleyse beni, kendilerinden yüz çevirdiğin ve gafletleri kendilerini, affından alıkoymuş kimselerden kılma. Allah'ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla. Kalp gözlerimizi, sana bakmak nuruyla aydınlat; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz, nur engellerini aşsın ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine bağlansın. Allah'ım! Beni, çağırdığında sana icabet eden, teveccüh ettiğinde celâl ve azametin için kendinden geçen ve gizlide kendisiyle münacat ettiğin, açıkta da senin için amel eden kimselerden kıl. 78

79 79 Allah'ım! Yeis ve ümitsizliği hüsnü zannıma galip kılmadım ve ümidimi kereminin güzelliğinden kesmedim. Allah'ım! Eğer hatalarım beni, senin yanında küçük düşürüp zelil etmişse, o hâlde beni, sana olan hüsn-ü tevekkülümle affet. (Sana gönül bağladığım için beni bağışla.) Allah'ım! Eğer günahlarım beni, lütfunun güzelliklerinden uzaklaştırmışsa, şüphesiz şefkatinin güzelliğine olan yakinim, beni (sana yönelmek için) uyarmıştır. Allah'ım! Eğer gaflet, sana kavuşmaya hazırlanmaktan beni uyutmuşsa (alıkoymuşsa), değerli nimetlerini tanımak beni uyandırmıştır. Allah'ım! Eğer büyük azabın beni ateşe çekiyorsa, büyük mükâfatın da beni cennete doğru çekiyor. Allah'ım! Öyleyse senin rızana kavuşmak için istiyorum ve sana yalvarıp niyaz ediyorum; senden Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet etmeni ve beni, daima seni anan, ahdini bozmayan, sana şükretmekten gafil olmayan ve emrini hafife almayan kimselerden kılmanı istiyorum. Allah'ım! Beni, seni tanımam, senden gayrisinden yüz çevirmem, yalnız senden korkmam ve emirlerini gözetmem için izzetinin güzel nuruna kavuştur; ey celâl ve ikram sahibi Allah. Ve Allah, Resulü Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyti'ne salât ve çokça selâm eylesin." Eğer ben rahmetine lâyık değilsem, sen geniş fazlın ve rahmetinle bana bağışta bulunmaya lâyıksın. Allah'ım! (Kıyamet kopup da) yalnız başıma huzurunda durmuş gibiyim; sana olan güzel tevekkülüm bana gölge etmiş, kerem ve ihsanına layık olanı yapmışsın ve affınla günahlarımı örtmüşsün. Allah'ım! Beni bağışlarsan ne güzel, zaten bağışlamaya senden daha layık olan var mı? Eğer ecelim gelip çatmış da amelim beni sana yaklaştırmamışsa, günahlarımı itiraf etmeyi affına vesile kılıyorum. Allah'ım! Nefsime yönelmekle kendime zulmettim; eğer beni affetmezsen, yazıklar olsun bana! Allah'ım! Bugüne kadar ihsanını benden esirgemedin, ölümle başlayan hayatımda da kesme. Allah'ım! Nasıl ölümümden sonra, senin bana olan hüsn-ü nazarından ümidimi keserim, oysa sen hayatımda iyilikten başka bir şey yapmadın bana! Allah'ım! Sana yakışır şekilde işlerimi yoluna koy ve cehalet bataklığına batmış bir günahkâra kendi lütuf ve fazlın ile merhamet eyle. Allah'ım! Dünyada birçok günahımı gizli tuttun, ahirette onları gizli tutmana daha muhtacım. Allah'ım! Günahlarımı salih kullarına açmayarak lütfettin bana; öyleyse kıyamet günü bütün yaratıkların karşısında rüsva etme beni. Allah'ım! Bağışın arzumu çoğalttı; affın ise amelimden daha üstündür. Allah'ım! Kullarının arasında hükmettiğin gün, huzuruna çıkmakla beni mesrur eyle. Allah'ım! Senden özür dilemem, mazeretinin kabul olmasından müstağni olmayan (çaresiz) kimsenin özür dilemesi gibidir. Öyleyse, ey günahkârların kendisinden özür dilediği en keremli zat, mazeretimi kabul buyur. Allah'ım! Hacetimi reddetme; dileğimi boşa çıkarma; lütuf ve kereminden ümidimi kesme. Allah'ım! Eğer aşağılığımı isteseydin, beni hidayet etmezdin; eğer rezil olmamı irade etseydin, beni kurtarmazdın. Allah'ım! Senden isteyerek ömrümü tükettiğim ihtiyacımı reddedeceğini hiç sanmıyorum. Allah'ım! Hamd sanadır daima, ezelden ebede kadar; artar eksilmez; sevdiğin ve razı olduğun gibi. Allah'ım! Eğer suçumdan

80 ötürü beni alıkorsan, affına, günahlarımdan ötürü alıkorsan, mağfiretine sarılırım. Eğer beni ateşe atarsan, "Seni seviyorum!" diye haykırırım ateş ehline. Allah'ım! Eğer amelim, sana itaatin yanında küçükse, sana olan ümidin yanında şüphesiz arzum büyüktür. Allah'ım! Nasıl ayrılayım huzurundan mahrum ve nasipsiz? Oysaki lütfünle bağışlanmış ve kurtulmuş olarak geri döndürmeni güzelce ummaktayım. Allah'ım! Ömrümü gaflet pisliğinde tükettim, gençliğimi de senden uzak kalma sarhoşluğuyla geçirdim. Allah'ım! Verdiğin nimetle mağrur olduğum ve gazabına doğru gittiğim günlerde gaflet uykusundan uyanamadım. Allah'ım! Ben senin kulunum ve kulunun oğluyum, huzurunda durmuş ve kereminle sana tevessül etmiş bulunuyorum. Allah'ım! Kulun olarak huzurunda, hayâmın azlığından yaptığım kötü amellerimden sıyrılarak sana yöneliyor ve senden af talep ediyorum; çünkü af, senin kerem ve lütfunun özelliğidir. Allah'ım! Beni muhabbetin için uyarmadan önce, sana isyan etmekten beni alıkoyacak bir gücüm yoktu. (Muhabbet ışığın kalbimde yandıktan sonra ise) nasıl olmamı istediysen öyle oldum; beni kerem ve lütfuna dâhil ettiğinden ve kalbimi senden gaflet etme kirlerinden temizlediğin için sana şükrediyorum. Allah'ım! Bana çağırdığında seni icabet eden ve yardımını istediğinde sana itaat kimse gibi bak.allah'ım! Ey aldanandan uzak olmayan yakın! Ey mükâfatını ümit edenden esirgemeyen cömert! Kendisini çağırdığında, sana icabet eden ve yardımınla amele sevk ettiğinde, sana itaat eden kimseye baktığın gibi bana bak. Mabudum! İştiyakla sana yaklaşan bir kalp, doğruluğu sana yükselen bir dil ve değeri, sana yaklaşmaya vesile olan bir bakış bana bağışla. Allah'ım! Seninle tanınan, şöhretsiz; sana sığınan, zelil ve kendisine teveccüh ettiğin kimse de başkalarına köle olmaz. Allah'ım! Senin yoluna yönelen aydınlanır ve sana sığınan korunur; ey Mevla'm, ben sana sığındım; rahmetine olan ümidimi boşa çıkarma, rafet (ve lütfünden) beni mahrum etme. Allah'ım! Beni, kendi dostlarının arasında; rahmetinin artmasını ümit eden kimsenin ikamet ettiği yerde yerleştir. Allah'ım! Seni sürekli anma istek ve aşkını bana ilham eyle (kalbime yerleştir) ve bana, isimlerine ve kudsünün mahalline ulaşma gayret ve neşesi ver. Allah'ım! Kendi yüce zatın hürmetine beni de sana itaat edenlerin mahalline ve razı olduklarının güzel menziline kavuştur. Çünkü ben, nefsimi savunmaya kadir değilim; ona bir yarar vermeye de gücüm yetmez. Allah'ım! Ben senin günahkâr ve zayıf bir kulun ve sana yönelen kölenim. Öyleyse beni, kendilerinden yüz çevirdiğin ve gafletleri kendilerini, affından alıkoymuş kimselerden kılma. Allah'ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla. Kalp gözlerimizi, sana bakmak nuruyla aydınlat; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz, nur engellerini aşsın ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine bağlansın. Allah'ım! Beni, çağırdığında sana icabet eden, teveccüh ettiğinde celâl ve azametin için kendinden geçen ve gizlide kendisiyle münacat ettiğin, açıkta da senin için amel eden kimselerden kıl. Allah'ım! Yeis ve ümitsizliği hüsnü zannıma galip kılmadım ve ümidimi kereminin güzelliğinden kesmedim. Allah'ım! Eğer hatalarım beni, senin yanında küçük düşürüp 80

81 81 zelil etmişse, o hâlde beni, sana olan hüsn-ü tevekkülümle affet. (Sana gönül bağladığım için beni bağışla.) Allah'ım! Eğer günahlarım beni, lütfunun güzelliklerinden uzaklaştırmışsa, şüphesiz şefkatinin güzelliğine olan yakinim, beni (sana yönelmek için) uyarmıştır. Allah'ım! Eğer gaflet, sana kavuşmaya hazırlanmaktan beni uyutmuşsa (alıkoymuşsa), değerli nimetlerini tanımak beni uyandırmıştır. Allah'ım! Eğer büyük azabın beni ateşe çekiyorsa, büyük mükâfatın da beni cennete doğru çekiyor. Allah'ım! Öyleyse senin rızana kavuşmak için istiyorum ve sana yalvarıp niyaz ediyorum; senden Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet etmeni ve beni, daima seni anan, ahdini bozmayan, sana şükretmekten gafil olmayan ve emrini hafife almayan kimselerden kılmanı istiyorum. Allah'ım! Beni, seni tanımam, senden gayrisinden yüz çevirmem, yalnız senden korkmam ve emirlerini gözetmem için izzetinin güzel nuruna kavuştur; ey celâl ve ikram sahibi Allah. Ve Allah, Resulü Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyti'ne salât ve çokça selâm eylesin.

82 Haydari Kerrar Siyahbayraklar 82

Kayboluşa ya da Allaha Giden Yol

Kayboluşa ya da Allaha Giden Yol Kayboluşa ya da Allaha Giden Yol Ahmed el Hasan Imam Mehdi aleyhisselam ın Vasisi ve Elçisi 2000 Güneş, bu uzun gaybetten ve acı ızdıraptan sonra doğmalıdır. Öyleyse; gece gündüz, gizlide ve açıkta çalışın.

Detaylı

KAYBOLAN YA DA, ALLAH A GİDEN YOL

KAYBOLAN YA DA, ALLAH A GİDEN YOL Ensarullah Yayınları www.ahmedelhasan.wordpress.com KAYBOLAN YA DA, ALLAH A GİDEN YOL Yazan: Ahmed el Hasan İmam Mehdi a.s ın Elçisi ve Vasisi Bu kitap, Yabancı dilden Türkçeye çevrilmiştir. Kitabın orijinali

Detaylı

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KUR'ANDAN DUALAR. Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru. ( Bakara- 201 ) KUR'ANDAN DUALAR "Ey Rabbimiz Bizi sana teslim olanlardan kıl, neslimizden de sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yerlerimizi göster, tövbemizi kabul et zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise O nun Rasulünedir. Bundan sonra: Allah sana hidayet etsin. Bil ki şirk koşmak günahların en büyüğüdür ve bütün amelleri

Detaylı

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s) Ahmed el Hasan (a.s) 1 Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır. Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Veda Hutbesi. Ey insanlar!  Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Veda Hutbesi Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: Hamd, Allahü Teâlâya mahsûstur. O'na hamd eder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Kur ân da Dua Ayetleri

Kur ân da Dua Ayetleri Kur ân da Dua Ayetleri (1) Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi 6-7) (2) (Musa) Cahillerden olmaktan Allah a sığınırım

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Camiye Girerken Allah ın adıyla, Allah ın Resulüne salat ve selam olsun. Allah ım, hatalarımı bağışla ve bana rahmet kapılarını aç. Camiden Çıkarken Allah ın adıyla, Allah

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4. KUR AN VE HADİSLERE GÖRE BÜYÜK GÜNAHLAR Yüce Rabbimiz Kur an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: + Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir

Detaylı

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası www.scriptural-truth.com KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı Azarya ve şarkının üç Yahudi duası Azarya dua {1:1} ve yangının ortasında yürüdüler öven Tanrı ve Tanrı nimet. {1:2}

Detaylı

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/ بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/256-259 Şeyh Hamd bin Atik (V. 1301) kardeşlerinden birisine hitaben şöyle

Detaylı

Dua ve Sûre Kitapçığı

Dua ve Sûre Kitapçığı Dua ve Sûre Kitapçığı Hazırlayan: Melike MÜFTÜOĞLU instagram.com/oyunveetlinliklerledinogretimi SÜBHANEKE DUASI Allah ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

yerine getirmede ne iyi yardımcısın..! dedi..

yerine getirmede ne iyi yardımcısın..! dedi.. Hz. İbrahim oğlunu kurban mahalline getirdi, yere yatırarak bıçağı boğazına birkaç kere çaldı ama bıçak kesmiyordu... Hz. İsmail: - Ey babacığım dedi..belki babalık şefkatin ağır basıyor da bıçağı kuvvetli

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz. Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz. 122.EY İSRAİLOĞULLARI! Size lütfettiğim o nimetleri hatırlayın (bir zamanlar) sizin diğer

Detaylı

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI 5.10.2015 Pazartesi 06.10 2015 Salı Y.ÇİFTÇİ S.AL Y.ÇİFTÇİ 7.10.2015 Çarşamba Y.ÇİFTÇİ 15:00 8.10.2015 Perşembe S.AL S.AL 9.10.2015 Cuma E.ÜZÜM S.AL Y.ÇİFTÇİ 15:00 E.ÜZÜM (Siyer ) Mirac ve Hediyesi Namaz

Detaylı

ANKEBUT SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

ANKEBUT SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla ANKEBUT SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla 1. Elif, Lam, Mim. 2. Mü minler; sadece İmân ettik demeleriyle bırakılacaklarını, imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? 3. Şüphesiz

Detaylı

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Siyer-i Nebi ne demektir? Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) doğumundan ölümüne kadar geçen hayatı içindeki yaşayışı, ahlâkı, âdet ve davranışlarını inceleyen ilimdir.

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 20-432 ع لكمة الطاغوت» باللغة الت ية «مد صالح املنجد رمجة: ممد مسلم شاه مراجعة:

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ حكمة ريم م ا ير ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 حكمة ريم م ا ير» باللغة ال ية «مد صالح

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

Sonra onların ardından bir başka kavim (insan kuşağı) yaratıp inşa ettik. 1

Sonra onların ardından bir başka kavim (insan kuşağı) yaratıp inşa ettik. 1 2.2. Hz. Hud (a.s) Kur an Kıssaları Ali BULAÇ ın mealinden Tayfun NASUHBEYOĞLU tarafından derlenmiştir. Giriş Sonra onların ardından bir başka kavim (insan kuşağı) yaratıp inşa ettik. 1 Ad ın kardeşini

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir 8. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah hakkında tartışır; ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmadan!..

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Dua Dua İbadetin Özüdür Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Dua Arapça kökenli bir kelime olup «istemek, davet etmek» demektir.

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (10) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme

Detaylı

+ Eğer size yasaklanan günah ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

+ Eğer size yasaklanan günah ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4. KUR AN VE HADİSLERE GÖRE BÜYÜK GÜNAHLAR Yüce Rabbimiz Kur an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: + Eğer size yasaklanan günah ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir

Detaylı

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ! KİM BU ZINDIK! Hamd Allah ındır. O na hamd eder ondan yardım ve mağfiret dileriz nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülüklerinden ona sığınırız. Allah ın yol göstericilik ettiğini hiç kimse saptıramaz.

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir? Question Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir? Answer: Dört ana kaynağa yani Kur an a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına

Detaylı

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. (Al-i Imran suresi, 85) Icindekiler - Bu dine neden Islam

Detaylı

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar yusufisik1@hotmail.de K ur ân-ı Kerim deki dua ayetleri gibi Peygamberimizin duaları da Arapça aslından okunursa daha iyidir. Ancak, tercümeleri de dua olarak okunabilir.

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Varlıklar Âlemi Meleklere İman Meleklerin

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 29 9 Sertifika no: 14452 2 Uğurböceği

Detaylı

"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin." (Âli İmran, 31)

Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin. (Âli İmran, 31) "Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin." (Âli İmran, 31) İslâm dünyasında bazı uydurma sözler olması gerçeğinden hareketle ve bu gerçeğin istismarıyla birlikte bir hadis

Detaylı

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark...

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark... Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark... Icerik Kur andan önce Mekkenin durumu Ilk Vahiy Allah i tanidigimiz ayetler Medinede durum Toplumsal degisim Kur an dan önce Mekkenin durumu Bu döneme Cahiliyye

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Güzel Ahlâkı Kazanmak Ramazan, Allah a yakınlaşma vesilesidir. Oruç tutan insan Allah ın beğendiği davranışlar sergilemeye, nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytana karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının doğruyu fısıldayan

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ Memduh ÇELMELİ İLÂH İlâh: Tapılmaya lâyık görülen yüce varlık. «Lâ ilahe illallah Allah tan başka ilah yoktur.» İlâhî: Allah a ait. Allah a özgü. Allah ile ilgili. ilahi KİTAP VAHİY

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05 Rabbim Adem babamız ve Havva annemizi cennette, ona layık, oraya uygun yaratıktan sonra hikmete binaen imtihan için kısa süreliğine cennetten daha aşağı(deni) olan dünyaya indirdi. İmtihanı kurallara uygun

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? ] تريك Turkish [ Türkçe Abdulkerim el-hudayr Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 هل لرسو صىل الله عليه

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Programları 1. HAFTA SIYER NEDIR? Siyeri nasıl okuyalım? Niçin Peygamber gönderilmiştir? Hz. Peygamber i sevmek ve hayatının bilinmesi gerekliliğini

Detaylı

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın.

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın. GÜNAH RADYASYONU Semud halkına da içlerinden biri olan kardeşleri Salih'i gönderdik."ey benim halkım!" dedi, "yalnız Allah'a ibadet. edin! Çünkü sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. İşte size Rabbinizden

Detaylı

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2010-1431 1 ما حكم الصيام وحكمته» باللغة ال ية «عبد

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ UMRENİN FAZİLETİ UMRE YAPMANIN FAZİLETİ İbn Mâce deki rivayet şöyledir: Hz. Aişe (r.a) der ki: Ey Allah ın Resulü, kadınlara da cihad var mıdır? Efendimiz (s.a.v): Evet, içinde savaş olmayan bir cihad

Detaylı

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ BU KISA VESİKALAR BUNDAN BİR KAÇ GÜN ÖNCE, ŞİA NIN RASULULLAH IN ASHABINI ÖZELİKLE EBU BEKR VE ÖMERİ, SONRA OSMAN I

Detaylı

Hz. Peygamber'in ilk muhatapları olan Mekkelilerle mücadelesini anlatan Kur'ân'da tam

Hz. Peygamber'in ilk muhatapları olan Mekkelilerle mücadelesini anlatan Kur'ân'da tam 2. Ders İLK MUHATAPLAR NEDEN KUR'ÂN'A İMAN ETMEDİLER? Sahâbe demek ne demektir? 1. Beşeriyetlerin İzharı 2. Zaafiyetlerin Islahı 3. Kabiliyetlerin İnşası 4. Mesuliyetlerin İdraki 5. Rehberiyetlerin İhyası

Detaylı

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI 1- Soru: Allah ın insanlar arasından seçip vahiy indirdiği kişiye ne ad verilir? Cevap: Peygamber/Resul/Nebi denir. 2- Soru: Kuran da peygamber hangi kelimelerle ifade edilmektedir? Cevap: Resul ve nebi

Detaylı

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır. Necip Fazık Kısakürek in gençliğe hitabındaki aynı manadır yazımın başlığında ki kim var? 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim

Detaylı

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI Sıra No ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI VAAZ EDENİN VAAZIN ADI SOYADI ÜNVANI YERİ TARİHİ GÜNÜ VAKTİ KONUSU Dr. İbrahim ÖZLER İlçe Müftüsü

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Kadın ve Yönetim Hakkı

Kadın ve Yönetim Hakkı Kadın ve Yönetim Hakkı İslam hukukunda kadının devlet başkanı, vali, kaymakam gibi yüksek düzey yönetici olmasının serbest olup olmaması tartışılmıştır. Fıkıhçılar bu konuda genellikle olumsuz görüş sahibi

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Din Kültürü. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Düşünmeyi öğretir Hayata anlam katar Sabretmeyi öğretir Herkesten yardım istemeyi öğretir Özgür olmayı öğretir. Peygamberimizin Medine'ye

Detaylı

Gidyon un Küçük Ordusu

Gidyon un Küçük Ordusu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Gidyon un Küçük Ordusu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları DAVET

Gençlik Eğitim Programları DAVET Gençlik Eğitim Programları DAVET Gençlik Programları 1. HAFTA DAVET tebliğ nedir, nasıl anlaşılmalıdır? İslam a davetin anlamı Ezber ayeti: Yusuf 108 Davetçi bir Müslüman için İslam ı öğrenmenin, yaşamanın

Detaylı

İzzet ya da Zillet Çarşamba, 22 Temmuz :43

İzzet ya da Zillet Çarşamba, 22 Temmuz :43 HALİD b. ZEYD EBÛ EYYUB el-ensârî (ra) Sahabe den Eslem b. Ebû İmran anlatıyor: İstanbul Kuşatmasında bulunuyorduk. Büyük bir düşman askeri birliği surlardan saldırdı, biz de saflar halinde karşılık verdik.

Detaylı

Fetih izzet ve şerefle bütün insanları tanıştırma mücahedesidir. Bu kutlu gayede karşısına çıkanlarla en güzel şekilde mücahede etmektir.

Fetih izzet ve şerefle bütün insanları tanıştırma mücahedesidir. Bu kutlu gayede karşısına çıkanlarla en güzel şekilde mücahede etmektir. İslam fetih dinidir. Müslümanlar gönül fatihleridir. Fetih, Tevhid in yeryüzüne hâkim olmasıdır. Fetih açmak demektir. Kapıları, kilitleri, kilitli kalpleri ve gönülleri açmak demektir. Fetih, kalplerin

Detaylı

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere!

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere! 6. SINIF Cem İbadeti Cem, Alevilikte temel ibadet biçimlerinden biridir. Cem ibadeti cemevinde topluca yapılır. Cem, Alevi inancına göre, Kur an-ı Kerim deki Salât buyruğunun uygulanma biçimidir. Cem ibadeti

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ حقيقة الا يمان بالانبياء والمرسلين ] اللغة التركية [ ] Turkish [ Language Hâfız el-hakemî حافظ الحكمي رحمه االله Terceme edenler : Muhammed Şahin ترجمه: محمد بن مسلم شاهين

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı