GÖKÇEADA DA FİZİKİ COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "GÖKÇEADA DA FİZİKİ COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI"

Transkript

1 T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA ANA BİLİM DALI GÖKÇEADA DA FİZİKİ COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Aylin KAPSIZ DANIŞMAN Doç. Dr. Ecmel ERLAT Prof. Dr. Asaf KOÇMAN İZMİR,2004

2 ÖNSÖZ Gökçeada nın coğrafi özelliklerini araştırmayı konu alan bu çalışma Ege Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Coğrafya Ana Bilim Dalı nda yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Kuzey Ege Denizi nde yer alan Gökçeada Türkiye nin en büyük adasıdır. Ada, sahip olduğu çeşitli fiziki çevre özellikleri ile günümüze kadar bir çok araştırmaya konu olmuştur. Ancak Gökçeada ile ilgili olarak fiziki coğrafya açısından bugüne kadar herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle söz konusu alanın tarafımızdan bir fiziki coğrafya monografyası niteliğinde incelenmesi yapılmış ve fiziki çevrenin tüm unsurları üzerinde durulmuştur. Başka bir anlatımla; bu çalışmanın amacı, genel olarak, fiziki coğrafyanın bilimsel yöntemleri çerçevesinde araştırma alanının coğrafi çevre özelliklerini aydınlatmaktır. Söz konusu yöntemleri izlemek suretiyle, Gökçeada nın doğal yapısını oluşturan unsurlar (jeolojik yapı ve jeomorfoloji, iklim, hidrografik özellikler, toprak özellikleri ve doğal bitki örtüsü) incelenmiştir. Bu çalışmada, tezin yönetimini üstlenerek beni yönlendiren Doç. Dr. Ecmel ERLAT ve Prof. Dr. Asaf KOÇMAN a, yapıcı eleştirileri ile bana yol gösteren ve yararlı görüşlerini esirgemeyen Prof. Dr. İlhan KAYAN a, böyle bir çalışma yapmak konusunda bana fikir veren ve beni yönlendiren Prof. Dr. Ertuğ ÖNER e, teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca zaman zaman değerli fikir ve görüşlerinden yararlandığım Dr. Kirami ÖLGEN, Yrd.Doç Dr. L.İhsan SEZER ve Araş.Gör. Levent UNCU ya şükranlarımı sunarım. Tezimle ilgili olarak arazi çalışmalarım sırasında sağladığı destekten dolayı Doç. Dr. Halime Hüryılmaz a ve arazi çalışmalarımda yanımda olup bana destek veren yardımsever arkadaşım Araş.Gör.Beycan HOCAOĞLU na teşekkürlerim sonsuzdur. İzmir, Temmuz 2004 Aylin KAPSIZ - 1 -

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ Gökçeada nın Coğrafi Konumu ve Özellikleri.. 14 Amaç ve Kapsam. 17 Malzeme ve yöntem. 18 Önceki çalışmalar GÖKÇEADA NIN YAPISAL ÖZELLİKLERİ TERSİYER Eosen Oligosen Miyosen KUATERNER VOLKANİK KAYAÇLAR MORFO-TEKTONİK GELİŞİM GÖKÇEADA NIN JEOMORFOLOJİSİ KUZEY KESİM DAĞLIK BİRİMİ Monoklinal rölyef Gözetme Tepe Kayabağdere- İnce Burun Arasında Kalan Dağlık Kesim Tepeköy Dağ Arası Havzası

4 2.2. GÜNEY KESİM DAĞLIK BİRİMİ BİRİKİNTİ KONİLERİ TABANLI VADİLER Büyükdere vadisi Ballıdere vadisi Değirmendere vadisi Kuzudere vadisi KIYI ŞEKİLLERİ Yüksek Kıyılar ve Falezler Kumlu/çakıllı plajlar AYDINCIK YARIMADASI GÖKÇEADA NIN İKLİM ÖZELLİKLERİ İKLİM KOŞULLARININ JENETİK-DİNAMİK FAKTÖRLERİ Hava kütleleri ve cepheler İKLİM UNSURLARININ İNCELENMESİ BASINÇ VE RÜZGARLAR Basıncın Yıllık Değişmeleri ve Basınç Rejimi Rüzgar Özellikleri Egemen Rüzgarlar ve Frekansları Rüzgar Hızı

5 SICAKLIK KOŞULLARI Ortalama Yüksek, Ortalama Düşük ve Mutlak Ekstrem Sıcaklıklar ile Termik Rejim Don Olaylı Günler Sıcaklık Değişimleri BUHARLAŞMA VE BAĞIL NEMLİLİK Buharlaşma Koşulları ve Buharlaşma Tutarları Bağıl Nemlilik YAĞIŞ KOŞULLARI Yıllık Ortalama Yağış ve Yağış Rejimi Günlük Maksimum Yağışlar Yağış Etkinliği ve İklim Tipi GÖKÇEADA NIN HİDROGRAFİK ÖZELLİKLERİ GÖKÇEADA NIN TOPRAK ÖZELLİKLERİ Kireçsiz Kahverengi Topraklar Kahverengi Orman Toprakları Alüvyal / Kolüvyal Topraklar GÖKÇEADA NIN BİTKİ ÖRTÜSÜ Orman Alanları Akdeniz Çalı Formasyonları

6 Makiler Garig ve friganalar Higromorfik Bitki Toplulukları SONUÇ KAYNAKLAR FOTOĞRAFLAR

7 ŞEKİLLER Şekil 1: Lokasyon haritası Şekil 2: Gökçeada nın jeoloji haritası.. Şekil 3: Yakacık tepe ve Aydıncık yarımadası arasında KB-GD doğrultulu jeolojik kesit Şekil 4: Ulukaya tepe ve Heybeli tepe arasında KD-GB doğrultulu jeolojik kesit Şekil 5: Kuzey Ege Denizi ndeki ana tektonik çizgiler (Sakınç, Yaltırak ve Oktay 1999 dan sadeleştirilerek) Şekil 6: Saros körfezinin evrimi. A- Geç Pliyosen de Kuzey Anadolu Fayının etkisi ile Saros körfezi açılmaya başlamıştır. B- Batı Anadolu Ege Denizi bölgesinde etkili kuzey güney yönlü gerilme rejimi ile Saros körfezi genişleyerek açılmıştır (Kurt, Demirbağ ve Kuşçu 1999 dan)...38 Şekil 7: Gökçeada nın jeomorfoloji haritası... Şekil 8: Yakacık tepe ile Sütlüce sırtı arasında KB-GD yönlü topografik kesit Şekil 9: Karaçalı tepe ve Dardere arasında KD-GB yönlü topografik kesit...47 Şekil 10: Tepeköy dağ arası havzası..52 Şekil 11: Tepeköy dağ arası havzasından GB-KD yönlü kesit...53 Şekil 12: Büyükdere aşağı vadisinin D-B yönlü kesiti (E.ÖNER 2001 den)

8 Şekil 13: Büyükdere aşağı vadisinin K-G yönlü boyuna kesiti (E.ÖNER 2001 den)..61 Şekil 14: Tuz gölü güney kordonunun G-K yönlü kesiti (E.ÖNER 2001 den)..68 Şekil 15: Gökçeada da ( ) ortalama, en düşük ve en yüksek yerel basınç miktarları.73 Şekil 16: Gökçeada meteoroloji istasyonunda yıllık rüzgar frekans gülü( ) 77 Şekil 17: Gökçeada meteoroloji istasyonunda Ocak-Haziran dönemine ait rüzgar frekans gülleri ( )..78 Şekil 18: Gökçeada meteoroloji istasyonunda Temmuz-Aralık dönemine ait rüzgar frekans gülleri ( )..79 Şekil 19: Rubinstein formülüne göre Gökçeada da ( ) mevsimlere göre hakim rüzgar yönleri.81 Şekil 20: Gökçeada da ( ) aylık ortalama rüzgar hızları Şekil 21: Gökçeada da en hızlı rüzgar ve yönü ( ).84 Şekil 22: Gökçeada da ( ) aylık ortalama sıcaklık, ekstrem sıcaklıklar ile ortalama yüksek ve düşük sıcaklık değerlerinin yıl içinde değişmeleri..86 Şekil 23: Gökçeada istasyonunun gözlemlerine göre rasat süresi içinde ( ) don olaylı günlerin başlama ve sona erme tarihleri ile donlu gün sayıları..91 Şekil 24: Gökçeada da dönemine ait yıllık ortalama, yıllık minimum ve yıllık maksimum sıcaklıklarda görülen değişimler. Şekilde kırmızı - 7 -

9 eğri çizgi 9 noktalı Gaussian filtresini, siyah düz çizgi ise trendi göstermektedir Şekil 25: Gökçeada da L.Turc e göre aylık ortalama buharlaşma miktarları ( ) 94 Şekil 26: Gökçeada da aylık ortalama, en düşük ve en yüksek bağıl nemlilik miktarları ( )..95 Şekil 27: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ) Gökçeada da yağış rejimi ve rasat süresi içinde aylara göre en yüksek ve en düşük yağış miktarları ile varyasyon katsayıları.98 Şekil 28: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre döneminde kaydedilen en yüksek günlük yağış miktarlarının aylara dağılımı Şekil 29:Gökçeada da ( ) günlük max yağış miktarının frekans dağılımı.101 Şekil 30: Erinç yöntemine göre, Gökçeada da yağış etkinliği ( ) Şekil 31: Thornwaite yöntemine göre, Gökçeada nın su bilançosu ( ) 103 Şekil 32: Gökçeada nın hidrografya haritası. Şekil 33: Gökçeada nın toprak haritası.. Şekil 34: Gökçeada nın bitki örtüsü haritası

10 ÇİZELGELER Çizelge 1: Gökçeada da rüzgar esme sayıları ve frekansları ( ) Çizelge 2: Rubinstein formülüne göre Gökçeada da hakim rüzgar yönleri ve % frekansları 80 Çizelge 3: Gökçeada da en hızlı rüzgar ve yönü ( )..84 Çizelge 4: Gökçeada da ( ) aylık ortalama, ortalama minimum, ortalama maksimum ve mutlak ekstrem sıcaklık değerleri...87 Çizelge 5: Gökçeada da don olaylı günlerin başlama ve son bulma tarihleri ile ortalama maksimum ve minimum donlu gün sayıları ( ) Çizelge 6: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ) yıllık ve aylık ortalama yağış değerleri ve bunlara ilişkin temel istatistiki özellikler

11 FOTOĞRAFLAR Fotoğraf 1: Gökçeada nın kuzeydoğusunda yer alan Kaleköy de Eosen e ait sedimanter tabakaların oluşturduğu güneydoğuya doğru eğimlenmiş monoklinal yapıya ait bir görünüm. 128 Fotoğraf 2: Gökçeada nın batısındaki Baş tepe kütlesinin kıyıya inen alt yamacında Eosen e ait konglomera birimi yüzlek vermektedir. Fotoğrafta bu birime ait konglomera blokları ve blokların çözülmesinden arta kalan çakıl malzeme görülmektedir. Eosen konglomeraları üzerinde gelişmiş olan frigana türleri yüzeyde geniş bir yayılım göstermektedir. 128 Fotoğraf 3: Büyükderenin yukarı çığırında Yamukdere vadisinde Eosen e ait sedimanter katmanlar (burada sedimanter katmanlar güneybatıya doğru eğimlenmiştir) Fotoğraf 4: Gökçeada nın güneydoğusunda Aydıncık yarımadasında Miyosen katmanları kıyıda dik falezler oluşturmaktadır Fotoğraf 5 : Gökçeada nın batısındaki Baş tepenin kuzey kıyı ya inen andezit yamacı. Burada yamaçtan sökülen bloklar kıyıya doğru blok çığı şeklinde bir görünüm arz etmektedir. Ayrıca kıyıya ulaşan derenin ağzında çakıllı plaj oluşumu görülmektedir. 130 Fotoğraf 6: Gökçeada nın batısında Kömür burnu civarında altta Eosen e ait sedimanter katmanlar, üstte andezit örtü ve iki birimin kontakt yerinde pişme zonu görülmektedir Fotoğraf 7: Gökçeada nın kuzeydoğu kesiminde yer alan Gözetme tepeye Büyükdere vadi tabanından bakış. Tepeye ait kütle altta sedimanter Eosen birimleri, üstte andezit örtüsünden oluşmuş olup Büyükdere ve Kuzudere kolları tarafından yarılmıştır

12 Fotoğraf 8: Karadoğan tepe, kuzey kesim dağlık biriminin bir üyesi olarak 391 m yükseklikte bir kütledir. Bu kütle Gözetme tepede olduğu gibi altta eski temele ait Eosen birimlerinden, üstte andezit lav örtüsünden oluşmaktadır. Fotoğrafın sağ tarafında söz konusu sedimanter birimler, sol tarafında ise andezit kütlesi görülmektedir Fotoğraf 9: Adanın kuzey kesim dağlık biriminin en yüksek tepesi Doruk tepe olup güneye bakan yamaçları derince yarılmıştır. Kütlenin etek düzlüğü üzerinde Pliyosen karasal depolarının oluşturduğu bir örtü yer almaktadır. Bu örtü Pliyosen in yarı kurak koşulları altında oluşmuştur. Söz konusu örtü üzerinde bazı kültür bitkileri ile birlikte maki elemanlarına ait ağaççık ve çalı toplulukları yer almaktadır 132 Fotoğraf 10: Gökçeada nın belirli bazı kesimlerinde yarı kurak koşullar altında depolanmış Pliyosen dolgularına rastlanmaktadır. Fotoğrafta Tepeköy dağ arası havzasının doğu kesiminde söz konusu depoya ait iri bloklu kırmızımsı birim görülmektedir 132 Fotoğraf 11: Gökçeada da bazı alanlarda Pliyosen in yarı kurak iklim şartları altında oluşmuş pediment niteliğinde etek düzlüklerine rastlanmaktadır. fotoğrafta adanın batı kesiminde yer alan Baş tepenin güneydoğuya uzanan az eğimli pediment niteliğindeki düzlükler görülüyor. Günümüzde bu alanlarda ağaçlandırma faaliyetleri sonucu kızılçamlar yayılım göstermektedir Fotoğraf 12: Gökçeada nın bir başka jeomorfolojik birimi olan güney kesim dağlık biriminde Kuz tepe ve Umut tepe arasında kalan ve güney kıyıya doğru inen yüksek rölyeften bir görünüm. Oligosen sedimanter birimlerinden oluşan kütleyi yaran kısa boylu derelerin vadi tabanlarında bazı kültür bitkileri ve kavaklar yetişme ortamı bulmuştur Fotoğraf 13: Adanın güney kesim dağlık biriminin yapısında rastlanan aglomeralar rölyefte egemen birimi oluşturmaktadır. Bu birim kısa boylu

13 paralel ve subparalel derelerle sıkça yarılmış olup aglomeraların ayrışmasından ortaya çıkan iri bloklar dere yatağı boyunca dizilmiştir. Bu bloklar kısa mesafelerden taşındığı için köşe ve kenarları az oranda yuvarlaklaştırılmıştır. 134 Fotoğraf 14: Gökçeada nın en büyük havzasına sahip akarsuyu olan Büyükdere, kuzeyde Kale koyuna açılmaktadır. Derenin orta ve aşağı çığırında geniş bir alüvyal taban gelişmiştir. Fotoğrafta bu tabanın doğusunda Kaleköy yerleşimi ile tabanda geniş tarım alanları ve geride Semadirek adası görülmektedir.135 Fotoğraf 15: Adanın güney kıyısına inen yüksek rölyefe ait kesimler aglomeralardan oluşmuş olup bu birimden kaynaklanan çakıllar kıyıda çakıllı plaj oluşturmuştur. 136 Fotoğraf 16: Gökçeada nın güneydoğusunda yer alan aydıncık yarım adasını ana karaya bağlayan kıyı kordonlarından bir görünüm. Bu kordonlar üzerinde higrofil bitki toplulukları geniş bir yayılım göstermektedir Fotoğraf 17: Gökçeada nın en uzun akarsuyu olan Büyükdere nin oluşturduğu vadi orta çığırda Karadoğan tepe ile Kesiktaş tepe arasında daralarak boğaz şeklini alır. Bugün bu boğazda inşa edilen baraj gövdesi gerisinde sular birikmiş ve geniş bir alan baraj gölü haline gelmiştir. Fotoğrafın sağ tarafında Kesiktaş tepe, sol tarafında Karadoğan tepe ve aradaki baraj göl havzası görülmektedir Fotoğraf 18: Gökçeada nın bir çok yerinde kaynaklar bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Gözetme tepe eteğindeki kaynak çeşme olarak düzenlenmiştir ve Bademli köyün su ihtiyacını karşılamaktadır Fotoğraf 19: Adanın doğusunda Koç dere vadisinin yamaçlarında aglomeralardan sızan sular kaynak olarak ortaya çıkmıştır. Fotoğrafta bu tip kaynaklardan biri görülmektedir

14 Fotoğraf 20: Gökçeada nın bir çok yerinde ağaçlandırma faaliyetleri yapılmıştır. Fotoğrafta adanın kuzeybatısında Akdere vadisi yamaçlarında yapılan bir ağaçlandırma uygulamasına ait kızılçam ormanı görülmektedir. 139 Fotoğraf 21: Adanın doğal bitki toplulukları içinde maki elemanları baskın durumdadır. Maki elemanları arasında yabani zeytinler (Olea Europea) aşılanarak zeytin üretim alanları oluşturulmuştur. Fotoğrafta Kesiktaş tepenin Büyük dere vadi tabanına inen yamaçlarında oluşturulmuş bir zeytin alanı görülmektedir. 139 Fotoğraf 22: Gökçeada nın bitki örtüsü içinde yaygın maki elemanlarından meşeler, özellikle kermez meşesi ağaççıkları baskın durumdadır. Fotoğrafta meşe ağaç ve çalıları ile friganaların oluşturduğu topluluklar görülmektedir. 140 Fotoğraf 23: Adanın bitki örtüsü içinde maki elemanlı çalılar ve dikenli frigana türleri yaygınlık gösterir. Adanın otlatma alanlarında özellikle meşe çalıları piramidal bir şekil almıştır. Fotoğrafta maki çalıları ve friganalara ait elemanlar bir arada görülmektedir. 140 Fotoğraf 24: Gökçeada nın bir çok kesimlerinde, özellikle yüksek rölyefe ait dağ ve yamaçlarda bitki örtüsü tahrip edilmiş ve çıplak alanlar ile örtüler halinde yayılan frigana alanları oluşmuştur. bitki örtüsünün tahriplerle zayıfladığı veya ortadan kalktığı yerlerde bugün ağaçlandırma faaliyetleri sürdürülmektedir. Fotoğrafta adanın kuzeydoğusundaki Kuzu Limanı yamaçlarında fıstık çamlarının dikildiği bir ağaçlandırma alanı tesis edilmiştir

15 GİRİŞ Gökçeada nın Coğrafi Konumu ve Özellikleri Ege denizi nin kuzeydoğusunda, Saros körfezinin güney girişinde yer alan Gökçeada, 285 km² yüzölçümü ile Türkiye nin en büyük adasıdır. Kuzeyinde derin bir çukur alan bulunan Gökçeada, Biga ve Gelibolu yarımadalarını taşıyan kıta sahanlığı (şelf bölgesi) üzerinde yer almaktadır (Şekil 1). 95 km kıyı uzunluğuna sahip olan adanın kuzey güney yönünde uzunluğu yaklaşık 13 km, doğu batı yönünde uzunluğu ise 31 km dir. Gelibolu yarımadası kıyısına 20 km, Bozcaada ya olan uzaklığı da yaklaşık 60 km kadardır. Aynı zamanda Gökçeada, Çanakkale iline bağlı 8894 nüfuslu (2000) bir ilçedir (Şekil 1). İlçe merkezi 7278 (2000) nüfuslu olan Çınarlı yerleşmesidir. Gökçeada, fazla yüksek olmayan, ancak oldukça engebeli bir topografyaya sahiptir. Büyük bir kısmını dağlık ve tepelik bir rölyefin oluşturduğu adada, alüvyal düzlükler dar alanlar kaplamaktadır (Şekil 1). Gökçeada Neotektonik dönemde yükselerek güneye doğru çarpılmıştır. Bu nedenle morfolojik olarak kısmen asimetrik bir özelliğe sahiptir. Adanın kuzey kesimi yüksekliği yer yer 600 metreyi geçen yüksek kütlelerden oluşmaktadır (Şekil 1). 673 metre yükseltiye sahip olan Doruk tepe adanın en yüksek tepesi olup bu kesimde yer almaktadır. Adanın güney kesimi kuzeye göre daha alçaktır. Yer yer yüksekliği 400 metreyi geçen tepelerin ve bu tepelerin eteğinde genişçe etek düzlüklerinin yer aldığı bu kesim, kıyıya doğru alçalan bir şekilde devam etmektedir. Gökçeada nın temelini oluşturan formasyonlara ilişkin olarak, yapılan araştırmalarda Akartuna ve Atan ın (1978) çalışması dışında ada genelinde Paleozoik ve Mesozoik e rastlanmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekten, adanın temeline ait mermer veya serpantin birimleri adada yaptığımız çalışmalar sırasında gözlenmemiştir. Adanın temeline ait saptanan formasyonlar Eosen

16 - 15 -

17 yaşta olup burada konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarının oluşturduğu sedimanter birim genel olarak güneydoğuya doğru dalımlıdır. Bu birim üzerine konkordan olarak Oligosen e ait konglomera, kumtaşı, marn ve kiltaşı katmanları yerleşmiştir. Bu eski sedimanter temeli Oligosen sonrasında meydana gelen volkanizmanın çeşitli birimleri örtmüştür. Adada geniş bir yayılım gösteren volkanik birimler, genellikle andezit, aglomera ve tüflerden oluşmaktadır. Daha çok kuzey kesimde yayılım gösteren andezitler burada adanın yüksek dağ kütlelerini oluşturmuştur. Güney kesimde ise daha çok aglomera ve tüfler bulunmaktadır. Adada Miyosen e ait birimler adanın güneyinde çok dar alanlarda ve güneydoğuda yer alan Aydıncık yarımadasında yataya yakın duruşlu tabakalar halinde uzanım göstermektedir. Gökçeada genel anlamda Akdeniz makroklima bölgesinde yer almaktadır. Ancak Akdeniz iklim bölgesinin kuzey sınırında yer almasına bağlı olarak tipik Akdeniz ikliminden farklılıklar göstermektedir. Batı Anadolu ve Akdeniz kıyı kuşağında yer alan istasyonlara göre sıcaklıklar daha düşük olup yaz yağışları daha yüksektir. Adada rüzgar şiddeti yaşam koşullarını etkilemesi nedeniyle oldukça önemlidir. Kış aylarında zaman zaman rüzgar şiddetinin artması deniz ulaşımını aksatması yönüyle önem taşımaktadır. Gökçeada nın en uzun iki akarsuyu olan Büyükdere ve Ballıdere, adanın genel uzanış doğrultusuna uygun bir şekilde kabaca kuzeydoğugüneybatı doğrultusunda uzanış göstererek adayı iki bölüme ayırmışlardır (Şekil 32). Kaynağını adanın merkezi kesimlerinden alan Büyükdere, uzun bir mesafede doğuya doğru uzanır, daha sonra aşağı çığırında tabanlı bir vadi oluşturarak kuzeydoğuda Kale koyunda denize ulaşır. Adanın diğer önemli bir akarsuyu olan Ballıdere de yine adanın merkezi kesimlerinden kaynağını alarak güneybatıya doğru akar ve aşağı çığırda oluşturduğu alüvyal düzlükle Ege Denizi ne ulaşır. Adanın güneydoğusunda yer alan Aydıncık körfezine dökülen Değirmendere, Gökçeada nın üçüncü büyük

18 akarsuyudur. Kıyıda küçük bir alüvyal düzlük oluşturan Değirmendere, batıdan doğuya doğru akış göstermektedir. Gökçeada genel anlamda Akdeniz iklim bölgesi içinde yer almaktadır. Yılın büyük bir bölümünün kurak geçtiği Akdeniz iklim koşulları altında büyük ölçüde Akdeniz elemanlarından oluşan bitki örtüsü şekillenmiştir. Adada Akdeniz ikliminin klimaks türü olan kızılçamların alanı bugün son derece daralmış ve mevcut orman alanları da ağaçlandırma ile oluşturulmuştur. Gökçeada 5000 yıllık bir yerleşme tarihine sahiptir. Bu uzun yerleşme tarihi boyunca doğal bitki örtüsü tahrip edilmiştir. Bu nedenle kızılçam ormanlarının yerini günümüzde maki elemanlı çalılar almıştır. Zaman içinde çalıların da tahrip edilmesi sonucunda çalıların yerine geniş alanlarda friganalar yayılım göstermiştir. Bitki örtüsünün zayıf ve seyrek olması ve topografyanın da oldukça engebeli olması nedeniyle adada erozyon her zaman etkili olmuş dolayısıyla horizonlaşmış olgun bir toprak örtüsü gelişme gösterememiştir. Amaç ve Kapsam Gökçeada sahip olduğu çeşitli fiziki çevre özellikleri ile günümüzde araştırıcılar için ilgi çekici bir alandır. Son yıllarda ada üzerinde jeoloji, jeomorfoloji, iklim, bitki örtüsü ve su kaynakları gibi çeşitli konularda araştırmalar yapılmıştır. Ancak bu araştırmalar tek bir fiziki çevre unsurunu içerip diğer fiziki çevre unsurları ile ilişkilendirilmemiştir. Bu bağlamda, hazırladığımız bu çalışmada adanın sahip olduğu fiziki coğrafya özelliklerine ilişkin daha önceden yapılmış çalışmaları da değerlendirerek, adanın fiziki coğrafya özellikleri (jeoloji, jeomorfoloji, iklim, bitki örtüsü, hidrografya, toprak özellikleri) incelenmiştir. Gökçeada sahip olduğu ilginç coğrafi özelliklerin yanı sıra arkeolojik bir öneme de sahiptir. Çanakkale boğazının girişinde yer almasından dolayı stratejik bir konuma sahip olan ve deniz ticaret yolları üzerinde bulunan ada, prehistorik çağlardan bugüne kadar çeşitli uygarlıkların yerleşimine sahne olmuştur yıllık bir yerleşim tarihine sahip olan adada kültür sürecinin

19 belirlenmesi ve adanın çevresindeki kültürlerle olan ilişkilerin aydınlatılması amacıyla 1996 yılından beri Büyükdere vadi tabanın doğu kenarında bulunan Yeni Bademli Höyük te Doç. Dr. Halime Hüryılmaz başkanlığında arkeolojik kazı çalışmaları yapılmaktadır. Alüvyal alanlarda bulunan antik yerleşmeler, geçen zaman içinde çevre koşulları ile birlikte pek çok değişime uğramıştır. Bu bakımdan en fazla dikkati çeken husus yerleşmelerin bulunduğu yerlerde doğal çevre özelliklerinde meydana gelen değişmelerdir. Bu nedenle söz konusu yerlerde yapılan arkeolojik çalışmalar için eski coğrafi koşulların bilinmesi oldukça önem taşımaktadır. Bu bağlamda Yeni Bademli Höyük ün bulunduğu alanda tarihsel dönemlerden günümüze kadar meydana gelen coğrafi çevre değişmelerini aydınlatmak üzere Prof. Dr. Ertuğ ÖNER tarafından 1998 yılında paleocoğrafya araştırmalarına başlanmıştır. Paleocoğrafya çalışmalarına ilişkin sonuçları desteklemesi açısından Gökçeada geneline ait yapılacak olan fiziki coğrafya araştırmalarının yararlı olacağı düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle Gökçeada nın fiziki coğrafya unsurlarını ele almak ve bu çalışmayı hazırlamak amaçlanmıştır. Malzeme ve Yöntem Gökçeada nın fiziki coğrafya özelliklerini belirlemek ve bunlar arasındaki ilişkileri ortaya koymak amacıyla çalışma, büro çalışmaları ve arazi gözlemleri olmak üzere iki aşamada yürütülmüştür. Birinci aşamada; Gökçeada ile ilgili olan önceki çalışmalar belirlenerek, gerekli veriler ve haritalar temin edilmiş, alana ilişkin daha önceden yapılmış çalışmalar toplanıp literatür incelemesi yapılmıştır. İkinci aşama olan arazi çalışmaları ise, 2003 yaz döneminde tamamlanmıştır. Bu aşamada arazi çalışmaları öncesi hazırlanmış olan haritalar ve literatürden elde edilen bilgiler kontrol edilmiş ve yeni bulgular elde etmek amacıyla arazi gezilmiştir. Çalışmalarımız sırasında yerinde tespitler yapılmış, sorunlar belirlenmiş ve yapılan tespitlere ilişkin olarak fotoğraflar çekilmiştir

20 Sahanın fiziki coğrafya özelliklerinin saptanmasında temel malzeme olarak 1/25000, 1/50000, 1/ ve 1/ ölçekli topografya haritaları kullanılmıştır. Amaca uygun ölçekteki topografya haritaları esas alınarak lokasyon, jeoloji, jeomorfoloji, bitki örtüsü, toprak ve hidrografya haritaları hazırlanmıştır. Bu haritaların hazırlanmasında çeşitli kurumlardan alınan bilgiler, veriler ve dokümanlardan yararlanılmıştır. Örneğin, Jeoloji haritası, MTA ve bazı araştırıcılar tarafından hazırlanan jeoloji haritalarındaki bilgiler topografya haritaları üzerine aktarılarak yeniden düzenlenmiştir. Bunun yanında, mevcut verilerden yararlanarak jeolojik kesitler hazırlanmıştır. Jeomorfoloji haritasının hazırlanmasında 1/35000 ölçekli hava fotoğraflarından yararlanılmış ve yapılan arazi gözlemleri ışığında 1/50000 ölçekli topografya haritası üzerinde, jeomorfolojik birimler ayırt edilmiştir. Sahanın bitki örtüsü haritasının hazırlanmasında, Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan 1/25000 ölçekli orman amenajman haritalarından ve arazi gözlemlerinden yararlanılmıştır. Toprak haritasının hazırlanmasında ise, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü nün Çanakkale İli Arazi Varlığı Envanter Raporuna ait 1/ ölçekli haritalar esas alınmıştır. Gökçeada nın iklim unsurlarının incelenmesinde ise, Çınarlı merkez yerleşmesinde bulunan Gökçeada Meteoroloji İstasyonunun yılları arasını kapsayan dönemin rasat verileri kullanılmış ve bu verilerin analizi ile oluşturulan çizelge ve grafikler ile iklim özellikleri açıklanmaya çalışılmıştır. Önceki Çalışmalar AKARTUNA (1950), Gökçeada nın jeolojisine ilişkin yayınladığı makalesinde, ada üzerine daha önce çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmış jeolojik çalışmaları değerlendirerek kendi bulguları ile birlikte adada Eosen, Oligosen ve Miyosen olmak üzere üç birim ayırmış ve adanın en eski sedimanter formasyonlarının Eosen kalker ve flişleri olduğunu belirtmiştir. Eosen kalker ve flişlerin Ulukaya tepenin kuzey eteklerinden başlayarak güneybatıya, Dereköy civarına ve oradan da Ballıdere vadisini ve yamaçlarını takip ederek İnce buruna kadar uzandığına işaret etmiştir. Eosen flişleri

21 üzerine konkordan olarak gelen Oligosen flişlerinin ise, genel olarak adanın doğu ve güneydoğusunda yayılım gösterdiğini tespit etmiştir. Bununla birlikte; GEORGALAS ın Sarmasiyen olarak ifade ettiği adanın batı ucundaki Kömür burnu ve İnce burun arasında kalan sahanın gerçekte Sarmasiyen olmadığını belirtmiştir. Üst Miyosen (Ponsiyen) in 1/ ölçekli jeoloji haritalarında gösterilenin aksine, adanın yalnızca güneydoğusundaki Kefalos uzantısında ve adanın batısında İnce ve Kömür burunları arasındaki sahada yatay tabakalar halinde mevcut olduğunu ifade etmiştir. Bu üç sedimanter formasyonun dışında kalan alanların Eosen ve Oligosen formasyonlarını kesen andezit lav ve tüfleri ile örtülü olduğunu, doğu-güneydoğuda hornblendli andezit, kuzeybatı bölgede ise ojitli andezitin hakim olduğu sonucuna varmıştır. Adanın tektonik özellikleri ile ilgili olarak ise, Eosen ve Oligosen tabakalarının Post-Oligosen bir orojenez ile kıvrımlandıklarını ve bu orojenez sonrasında ise andezit erüpsiyonlarının yer aldığını belirtmiştir. Aynı zamanda adanın kuzey kıyılarının dik falezlerden yapılı olmasının Saros körfezi boyunca uzanan fay hattından kaynaklandığını ileri sürmüştür. YÜCEL (1966), Gökçeada nın eski adıyla İmroz da coğrafya gözlemleri konulu çalışmasında adanın doğal, beşeri ve ekonomik özelliklerini incelemiştir. Yazar, adanın doğal özelliklerine ilişkin olarak, öncelikle kuzeyde Kaleköy civarında belirgin olan monoklinal rölyefe dikkat çekmiş ve bu reliefin tortul kütleler üzerinde belirdiğini, buna karşılık andezitlerle örtülü yerlerde silindiğini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, Aydıncık yarımadasının Gökçeada ya eklenişi üzerinde durmuş ve Tuz Gölünün kuzey ve güneyindeki kıyı kordonlarının ilerlemesinin aynı hızla gelişmediğini öne sürmüştür. Gökçeada nın ikliminin daha belirgin kışları, daha serin ve yağışlı yazları, devamlı esen kuzeydoğu rüzgarı ile Akdeniz ikliminden biraz farklı olduğunu ve adanın Akdeniz iklim özelliklerinin hissedilir değişmelere maruz kaldığı bir sınır bölgesinde yer aldığını belirtmiştir. Hakim doğal bitki örtüsü ile ilgili olarak kızılçamların tahrip edilmesi sonucu makilerin yayılım alanlarının genişlediğini ifade etmiştir. Aynı çalışmada, adanın beşeri ve ekonomik

22 özellikleri ile ilgili olarak yerleşme ve mesken özellikleri, nüfus miktarı, nüfusun yapısı ve ekonomik faaliyetlerine değinilmiştir. AKARTUNA ve ATAN (1978), Gökçeada nın jeolojisi ve sedimantolojisi üzerine yaptıkları çalışmada, adayı stratigrafik olarak Paleozoik, Eosen, Oligosen, Neojen ve Kuaterner olmak üzere beş birime ayırmışlar ve ayrıca volkanik birimler üzerinde durmuşlardır. Araştırıcılar adanın en eski formasyonunun Çatalca tepenin batısındaki vadi içinde görülen ve Paleozoik yaşını verdikleri metamorfik kayaçların oluşturduğunu belirtmişlerdir. Paleozoik yaşlı temel kayaçları açılı diskordanslı olarak örten ve ayrıca üzerindeki Oligosen tabakaları ile konkordan olan Eosen in adada güneybatı kesimler hariç hemen her tarafta mostra verdiği ve alttan üste doğru konglomera, marn-silttaşı, konglomera-kumtaşı-marn, konglomera tabakalarından oluştuğuna işaret etmişlerdir. Taban konglomerası üzerine gelen marn-silttaşı istifi içinde kireçtaşı, kumtaşı-silttaşı gibi farklı litolojilerden oluşan mercekler bulunduğunu ifade etmişlerdir. Genellikle, konglomera ve bununla birlikte daha az miktarda kumtaşı, silttaşı, marn ve linyitten oluşan Oligosen mostraları kuzeydoğudaki Eskitaş tepenin kuzeyi ile Çınarlı güneyi, Demirkaya tepe doğusu, Kuztepe doğusu ve Aktaş tepe kuzeyinde görüldüğünü saptamışlardır. Adada Neojen e ait birimlerin az pekişmiş konglomera, kumtaşı ve silttaşı ile marndan oluştuğunu ifade ederek adanın güneydoğusundaki Aydıncık yarımadasında ve ada güneyindeki birkaç lokalitede küçük mostralar verdiğini belirtmişlerdir. Kuaterner e ait birimlerin ise alüvyon, yamaç molozu, birikinti konisi ve travertenlerle temsil edildiğini, volkanik birimlerle ilişkili olarak da magmatik kayaçların andezit, andezit tüfü ve aglomeralardan oluştuğunu ve üç litolojinin de Oligosen sonrası-ponsiyen öncesi devrede meydana gelen bir volkanizmaya rastladığını ifade etmişlerdir. SEÇMEN ve LEBLEBİCİ (1978), tarafından Gökçeada nın vejetasyon ve florası üzerine yapılan çalışmada, öncelikle adadaki vejetasyon toplulukları belirlenerek bu toplulukları oluşturan bitki türleri saptanmıştır

23 Adadaki bitki toplulukları su ihtiyaçlarına göre higromorf bitkiler, mezomorf bitkiler ve kseromorf bitkiler olmak üzere üç ana gruba ayrılmıştır. Birinci grubu oluşturan higromorf bitkilerin kıyılarda, belirli zamanlarda bataklık olan ortamlarda, taban suyunun yılın büyük kısmında yüzeye yakın olduğu yerlerde ve kurumuş dere veya kaynak kenarlarında yetişme ortamı bulabildiği belirtilmiştir. Bu ortamlar dikkate alındığında bu bitkilerin yetişmesine en uygun alanın Tuz Gölü ve çevresi ile Devlet Üretme çiftliğinin bulunduğu alandır. İkinci grup olan mezomorf bitkilerin ise tarım bitkilerinden, tarım alanlarının yabancı otlarından ve gölge periyodunun uzun olduğu ortamlarda yetişen bitkilerden oluştuğunu ifade edilmiştir. Son grup olan kseromorf bitkilerin ise, kumul veya kayalık alanlarda yetişen bitkiler, makiler, friganalar ve kızılçamın hakim olduğu ormanlardan oluştuğunu ortaya koymuşlardır. Bununla birlikte, inceleme alanı vejetasyonunun daha çok kseromorf bitki gruplarından oluştuğu ifade edilmiştir. Floristik çalışmalar sonucunda adada 711 farklı tür belirlenmiş ve florayı oluşturan türlerin çoğunluğunu Doğu Akdeniz ve Akdeniz elemanlarının meydana getirdiği belirtilmiştir. Ancak çeşitli türlerden oluşan bitki topluluklarının dağılışı ve bu dağılışta rol oynayan etkenler üzerinde yeterince durulmamıştır. YALÇINLAR (1980), Gökçeada nın jeomorfolojisi üzerine yayınladığı makalesinde, adanın yapısal özelliklerini göz önünde tutarak dört farklı jeomorfolojik birim ayırt etmiştir. Bunlardan adanın kuzey kesimini oluşturan Goro dağları-muharebe tepesi orografik biriminde temeldeki Eosen ve Oligosen tabakaları volkanik formasyonlar örtmektedir. Yazara göre, her birimin oluşumunda bir yapısal disimetri ve monoklinal yapı söz konusudur. Güney kesimdeki ikinci birim, Aydıncık körfezi ve Ballıdere vadisi arasındaki orografik birim olup bu ünite yapı ve rölyef bakımından yine disimetriktir. Birimin temelinde Eosen fliş, marn ve greleri ile Oligosen lagüner tabakaları mevcut olup bunları kalın ve yaygın olarak Oligo-Miyosen volkanik formasyonları örtmektedir. Adanın kuzey ve güney kesimlerindeki orografik birimler arasında ve kenarları üzerinde kurulan vadi sistemleri, yazara göre

24 Başlıca vadiler olarak adada ayrı bir rölyef grubunu oluşturmaktadır. Bunların bir kısmı sübsekant vadiler olup topografya yüzeyini derince yarmışlardır. Dördüncü birim olarak ayırt edilen Tuzgölü ve Aydıncık körfezi, Kuaterner içinde oluşmuş eski bir vadi oluğunun çukur kesimidir. Yazının sonuç bölümünde, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundaki tektonik çizgilerin adanın genel uzanışına paralel olduğu ve bunun bir yandan Gelibolu yarımadasına, öte yandan Saros körfezi çukurunun uzanışına uygunluk gösterdiği, volkanik püskürme merkezleri ile volkanik örtü formasyonlarının oluşumlarına yol açan çizgilerin de bu strüktüre uyduğu ifade edilmiştir. HEZARFEN (1984), Gökçeada nın kömür imkanları hakkında hazırladığı jeoloji raporunda kömür damarlarının bulundukları yer ve çökelme şekillerine göre Gökçeada nın kuzeydoğusunda, Tepeköy güneyinde ve Gökçeada nın güneybatısında olmak üzere üç kısma ayırmıştır. Bununla birlikte, Eosen-Oligosen de kömürleşmeye uygun ortamın sık sık bozulması ve kömürleşmenin gerçekleştiği sahaların küçüklüğü nedeniyle yeterli kalınlık ve genişlikte ekonomik bir kömür damarı oluşamadığına değinmiştir. KURTER (1989), Gökçeada nın jeomorfolojisi üzerine yayınladığı makalesinde, öncelikle yapı ve rölyefi ilişkilendirerek dağ görünümlü tepe ve sırtlar, kuesta ve hog-back rölyefi, aşınım yüzeyleri, kıyı ve denizaltı şekilleri olmak üzere beş farklı başlık altında incelemiştir. Araştırmacı, Gökçeada da bugünkü morfolojinin esasını henüz fazla şekillenmemiş kütlesel volkanik serilerin oluşturduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte adada karasallaşmanın ve buna bağlı olarak aşınmanın Miyosen de başladığını ve Üst Miyosen ve Pliyosen de daha da geliştiğini belirterek birbirinden farklı aşınım yüzeyi seviyeleri ayırt etmiştir. Ayrıca adanın kuzey kesiminde belirgin olan monoklinal rölyefe değinerek adanın kuzeybatısında resifal kireçtaşlarından yapılı kuestalar ve ayrıca Çınarlı merkez yerleşmesinin güneyinde doğuya doğru dalan hog-backler bulunduğunu ifade etmiştir. Drenajın büyük ölçüde yapıya uyduğu ancak yer yer kaptürlere maruz kaldığını saptamıştır. Kıyı şekillerine ilişkin olarak, kıyı şekillenmesinin henüz

25 başlangıç aşamasında olduğu bununla birlikte kuzey ve güney kıyıların birbirinden farklı özellikler gösterdiğini belirtmiştir. ÖZTÜRK (1989), Gökçeada nın iklimi üzerine yaptığı çalışmada adanın sıcaklık, rüzgar, su buharı, yağış özellikleri ve karasallık derecesini klasik yöntemlere göre ortaya koymuş ve adanın iklim tipine ilişkin olarak Gökçeada nın genelde subtopikal iklimlere uyduğunu ve hafifçe değişikliğe uğramış Akdeniz iklim tipi içerisinde yer aldığını belirterek gösterdiği iklim özelliklerine göre Marmara Geçiş iklimine sokulabileceğini ifade etmiştir. ERCAN, SATIR, STEINITZ, DORA, SARIFAKIOĞLU, ADIS, WALTER, YILDIRIM (1995) Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarındaki Tersiyer volkanizmasının özellikleri adlı çalışmalarında Gökçeada da geniş yayılım gösteren Eosen ve Oligosen sedimanter birimleri üstleyen andezit ve dasit türde lav, tüf ve aglomeraların Orta-Üst Oligosen yaşlı Çan volkanitleri grubuna ait olduğunu belirtmişlerdir. Araştırıcılar, inceleme alanının Alt Oligosen den itibaren tamamen kara haline geçerek yükseldiğini ve andezit, dasit, riyodasit türde lav, tüf ve aglomeralardan meydana gelen Üst Oligosen sonlarına kadar devam eden karasal bir volkanik evrenin etkin olduğunu açıklamışlardır. ERCAN (1996), Biga ve Gelibolu yarımadaları ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarının jeolojik, arkeolojik ve tarihi özellikleri adlı çalışmasında Gökçeada nın genellikle Senozoyik yaşlı kaya birimlerinden meydana geldiğini ve temelin Alt Eosen yaşlı Karaağaç formasyonuna karşılık olan fliş, kumtaşı, marn, kiltaşı ve kireçtaşından oluştuğunu belirtmiştir. Yazara göre bu temel üzerinde Soğucak formasyonuna karşılık gelen Orta Eosen yaşlı bol fosilli kireçtaşı mercek ve tabakaları yer almaktadır. Kireçtaşları üzerinde Üst Eosen-Alt Oligosen yaşlı Mezardere ve Osmancık formasyonuna karşılık gelen fliş niteliğinde kumtaşı, marn, kiltaşı ardalanmaları izlenmektedir. Bu yazıda, adadaki Eosen ve Oligosen e ait birimleri andezit, ve dasit türdeki volkanik kayaçların üstlemekte olduğu ifade

26 edilmiş, daha üstte ise, Miyosen yaşlı yer yer marn ve kiltaşı ara katkılı kumtaşlarının yer aldığı ve bu birimin Gazhanedere formasyonu ile deneştirilebileceği öne sürülmüştür. ÖNER (1999, 2000 ve 2001), yılları arasını kapsayan dönemde yapmış olduğu arazi gözlemlerinden ve Büyükdere vadi tabanında gerçekleştirdiği alüvyal delgi sondajlarından yararlanarak Büyükdere nin getirdiği sedimanlar ile dolmuş olan Büyükdere aşağı vadisinin Holosen deki gelişimini ve Holosen deki deniz seviyesi ve kıyı çizgisi değişmelerini ortaya koymuştur. Araştırıcı yapmış olduğu alüvyal delgi sondajlarına dayanarak Holosen den önce bugünkü Büyükdere vadi tabanında derin bir yarıntının mevcut olduğu ve Holosen transgresyonundan sonra buraya denizin sokulması ile ria tipi bir koy oluştuğu sonucuna varmıştır. Deniz seviyesi yükselmesinin durmasından itibaren ise Büyükdere nin getirdiği sedimanların koyu doldurma sürecinin hızlandığı buna bağlı olarak kıyı çizgisinin kuzeye doğru ilerlediğini belirtmiştir. Araştırıcı, Büyükdere vadi tabanı dışında Tuz Gölü çevresinde yapmış olduğu alüvyal delgi sondajlarına dayanarak Tuz Gölü nün tektonik bir çöküntü alanına yerleşmiş bulunduğunu ve anakayanın yüzeye oldukça yakın olduğunu ifade etmiştir. ÖZDEMİR (2001), Gökçeada daki rüzgar şartları üzerine yayınlanan bildirisinde, adayı ve çevresini etkileyen meteorolojik parametrelerden, rüzgar hızı, rüzgar yönü, rüzgar esme sayıları toplamı, fırtınalı gün sayısı, ortalama kuvvetli rüzgarlı gün sayısı, en hızlı esen rüzgarların sayısı, yönlerine göre rüzgar hızlarının aylık ortalamaları ve yönlere göre aylık esme toplamları yılları arasındaki 10 yıllık rasat verilerinin değerlendirilmesi ile incelenmiştir. Ancak çalışmada, diğer iklim özelliklerine değinilmemiş ve adanın rüzgar özellikleri, iklime ait diğer unsurlardan bağımsız bir şekilde değerlendirilmiştir. Çalışmaya göre yıl içinde klimatik rasat saatlerine ilişkin verilerin değerlendirilmesi ile ortalama rüzgar hızının Aralık ayından itibaren yükselerek Mart ayında maksimum değere ulaştığı belirlenmiştir. Yıl içinde en hızlı esen rüzgar yönünün genel olarak yılın 9 ayında NNE yönünden, diğer

27 üç ayda WSW, NE ve NNW yönlerinden estiği saptanmış ve ortalama fırtınalı gün sayısının Eylül ayında 1,1 gün ile başlayarak giderek arttığını ve Mart ayında 8,5 gün ile yılın maksimum değerine ulaştığı ifade edilmiştir. Nisan ayından itibaren giderek azalan fırtınalı gün sayısının temmuz ayında 1,0 gün ile yılın minimum değerine ulaştığını belirtmiştir. ÖZTÜRK (2001), Gökçeada nın jeomorfolojik ve hidrojeolojik yapısı ve yerleşim planlaması için önemi adlı bildirisinde, adanın jeolojisi, hidrojeolojisi, yüzey suları, kaynak suları, kıyı jeomorfolojisi ve kıyı şekilleri üzerinde durmuştur. Gökçeada nın kıyı kumulları, lagün gölleri, eski kıyı sekileri, sualtı mağaraları, volkanik lav yapıları ve dev kazanları gibi eşsiz doğal oluşumlar içerdiğini ve bunların ekoturizmin geliştirilmesi için önemli çekicilikler olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca bu yapıların korunması, nasıl kullanılacağının belirlenmesi için detaylı bir envanter çalışması yapılması gereği üzerinde durmuştur. Ancak yazar, adanın jeomorfolojik ve hidrojeolojik yapısı ile yerleşim planlaması arasında ilişki kurmamıştır. KESGİN ve VAROL (2003), tarafından Gökçeada ve Bozcaada nın Tersiyer jeolojisi üzerine yapılan ortak çalışmada, çeşitli noktalardan alınan çok sayıda ölçülü stratigrafik kesitler dikkate alınarak inceleme alanının stratigrafisi belirlenmiş, sedimanter ve volkanik birimler ayrı ayrı tanıtılmış ve inceleme alanının sedimantolojik ve tektonik evrimi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırıcılar çalışmada, Gökçeada da Tersiyer yaşlı birimlerin temelinin gözlenmediğini, istifin Erken Eosen de başladığını belirtmişlerdir. Erken Eosen de ağırlıklı olarak kumtaşı litolojisinden oluşan ve denizel ortamı temsil eden Karaağaç formasyonu birikmiştir. Orta Eosen de Karaağaç formasyonunun üzerine uyumsuz bir şekilde gelen bol Nummulitli Soğucak formasyonunun karbonatları birikmiştir. İstif bu karbonatları örten Ceylan formasyonu şeylleri ile devam etmektedir. Oligosen başlarında başlayan regresyonla birlikte kıyı yakını fasiyese geçerek Mezardere ve Osmancık formasyonu çökelmiştir. Geç Oligosen sonlarına doğru karalaşma gerçekleşmiş ve karasal özellikli Danişmen formasyonu bütün birimlerin

28 üzerini örtmüştür. Bu birimlerin üzerini ise, yer yer Erken-Orta Miyosen dönemi volkanizması ile Hisarlıdağ volkanitleri örtmüştür. Geç Miyosen de başlayıp Erken Pliyosen başına kadar devam eden zaman aralığında, kumtaşı, çakıltaşı ve kireçtaşlarından oluşan; delta önü fasiyesini temsil eden Gazhanedere, Kirazlı ve Alçıtepe formasyonları birikmiştir. Yukarıdada özetlenmeye çalışıldığı üzere Gökçeada ya ilişkin olarak günümüze kadar çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar arasında jeolojik içerikli olanlar bazı konularda yetersiz veya kendi aralarında çelişkilere sahiptir. Öncelikle adanın temeline ilişkin olarak birbirinden farklı görüşler söz konusudur. Akartuna ve Atan (1978), çalışmasında adanın temelini Paleozoik birimlerin oluşturduğunu ifade etmektedir. Buna karşın daha yeni çalışmalar olan Ercan (1996), Öztürk ve Hanilçi (2002) ile Kesgin ve Varol (2003) adanın temelini Eosen sedimanter birimlerin oluşturduğunu belirtmektedirler. Bunun yanı sıra Gökçeada da geniş alanlar kaplayan volkanik birimler ile ilgili olarak farklı yaşlandırmalar yapılmıştır. Akartuna ve Atan (1978) volkanizmanın Oligosen sonrasında-üst Miyosen öncesinde yani Alt - Orta Miyosen de meydana geldiğini öne sürerken Ercan ve diğerleri (1995) radyometrik yaş ölçümlerine dayanarak volkanizmanın Alt Oligosen sonlarında başlayıp Üst Oligosen sonlarına kadar devam ettiğini belirtmektedir. Bunun dışında, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda litolojik olarak andezit, andezit tüfü ve aglomeralardan oluştuğu belirtilen volkanik kayaçların stratigrafisine hiç değinilmemiş olması da önemli bir eksikliktir. Sonuç olarak, Gökçeada sahip olduğu doğal zenginlikleri nedeniyle pek çok araştırıcı için cazip bir mekan olmuş ve bu alanda araştırmalar yapılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, yukarıda değinilen çalışmaların hiç birisinde Gökçeada nın fiziki coğrafya özellikleri bir bütünlük oluşturacak şekilde incelenmemiştir. Bu nedenle yapmış olduğumuz bu çalışma ile literatürdeki bu boşluğu doldurmak amaçlanmıştır

29 1. GÖKÇEADA NIN YAPISAL ÖZELLİKLERİ Gökçeada da jeolojik anlamda ilk bilimsel çalışmalar 1900 lü yılların başında yapılmıştır. Adada Eosen in varlığından ilk olarak KTENAS bahsetmiştir (1915). Bunun yanı sıra ANDREWS (1918) Gökçeada da tespit ettiği memeli bir hayvan fosilinden (Tetrabelodon pentelicus) yola çıkarak Üst Miyosen in varlığını kanıtlamıştır. GEORGALAS (1926) ise Tepeköy civarındaki dağların kuzey yamaçlarını oluşturan alanda Eosen arazisinde tespit ettiği bazı fosillerin Orta Eosen e (Lütesiyen) ait olduğuna dikkat çekmiştir. ENGLISH (1904) Çınarlı çevresinde Corbicula Semistriata fosilleri içeren Oligosen arazisinin varlığından bahseden ilk araştırıcı olmuştur. GEORGALAS (1926) Oligosen arazisinin, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzandığını ve adanın güneyinde yer alan dağların iç kesimlerinde de devam ettiğini ifade etmiştir. (Akartuna 1950, Yalçınlar 1980). Gökçeada ile ilgili olarak Türk araştırıcılar tarafından yapılan ilk jeolojik amaçlı çalışma AKARTUNA (1950) tarafından gerçekleştirilmiştir. AKARTUNA bu araştırmasında adanın en eski sedimanter formasyonlarının Eosen e ait olduğunu ve bu formasyonların kalker ve flişleri olduğunu belirterek bunların arasında Orta Eosen e (Lütesiyen) ait çeşitli fosiller bulmuştur. Eosen üzerine Oligosen ve Üst Miyosen (Ponsiyen) birimlerin geldiğinden bahsederek volkanik formasyonların Post Oligosen bir orojenezi takip eden dönemde meydana geldiğini ifade etmiştir. AKARTUNA ve ATAN ın 1978 de yaptığı çalışmada ise, Gökçeada da en yaşlı birimin, Paleozoik e ait olup yalnızca iki yerde dar aflörmanlar vermekte olduğundan bahsetmiştir. Araştırmacıların 1/25000 ölçekli detaylı jeoloji haritasında Paleozoik aflörmana adanın kuzeybatısında kıyıya yakın kesimde Çatalca tepenin hemen güneybatısındaki tepede dar alanlarda rastlanmaktadır. Anakayası slate, serizit şist, klorit şist ve mermerden oluşan bu birim içerisinde herhangi bir fosil bulunmamış olup Eosen den yaşlı olması dolayısıyla AKARTUNA ve ATAN tarafından Paleozoik olarak

30 yaşlandırılmıştır. Buna karşın, AKARTUNA ve ATAN ın dışında yapılan diğer jeoloji çalışmalarında adada Paleozoik in varlığından bahsedilmemektedir. Paleozoik yaşta olduğu sadece AKARTUNA ve ATAN tarafından kabul edilen Çatalca tepenin güneybatısındaki bu dar aflörmanların jeomorfoloji üzerinde bir etkisi saptanmamaktadır. Bu nedenle tez çalışmamız dahilinde hazırlanan jeoloji haritasında AKARTUNA ve ATAN ın 1/25000 ölçekli haritasından yararlanılmış ancak söz konusu Paleozoik birim gösterilmemiştir TERSİYER Gökçeada da Tersiyer yaşlı birimlerin temeli gözlenmemekle birlikte Erken Eosen de başlayan istifin Geç Miyosen e kadar uzanan değişik özellikte ve kalınlıkta katmanlar oluşturduğu kabul edilmektedir. (Kesgin ve Varol, 2003). Nitekim, adada saptanan Tersiyer birimleri Eosen, Oligosen ve Miyosen olarak üç ayrı grupta değerlendirmek mümkündür (Şekil 2) Eosen Gökçeada da Eosen e ait birimler Tersiyer in en eski formasyonlarını oluşturmaktadır. Oldukça geniş alanlar kaplayan Eosen formasyonları, adada kabaca Kuzu limanı ile Aktaş tepe arasında KD-GB yönlü çizilebilecek bir hattın kuzey ve kuzeybatısında, yüksek kesimlerdeki volkanik araziler ve alüvyal alanlar dışında kalan hemen her yerde, oldukça geniş bir yayılım göstermektedir (Şekil 2, Fotoğraf 1). Bu birim muhtemelen, alttaki temel kayaçları açılı diskordansla örter ve üstündeki Oligosen tabakaları ile konkordan olarak örtülür (Akartuna ve Atan, 1978). AKARTUNA tarafından tespit edilen çeşitli fosillerin paleontolojik incelemesi sonucu Eosen tabakalarına, Orta Eosen (Lütesiyen) yaşı verilmiştir. Ancak bu tabakaların yukarı seviyelerinde fosil tespit edilmemesi ve bu tabakaların üstten Oligosen e ait birimler ile konkordan olarak örtülmesi sebebiyle Orta Eosen (Lütesiyen) tabakaları üzerindeki fosilsiz tabakaların Üst Eosen (Priaboniyen) yaşlı olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu çerçevede Eosen e ait istifin tamamı Orta - Üst Eosen (Lütesiyen-Priaboniyen) olarak yaşlandırılmıştır

31 (Akartuna ve Atan,1978). AKARTUNA ve ATAN ın yanı sıra KESGİN ve VAROL a (2003) ait daha yeni bir çalışmaya göre ise Gökçeada da Eosen e ait istifin Erken Eosen de başladığı belirtilmektedir. Aynı çalışmaya göre Eosen e ait birimler zaman zaman sığlaşan ve derinleşen denizel bir fasiyeste birikmiştir (Kesgin ve Varol, 2003). Eosen e ait istif, alttan itibaren taban konglomerası ve marn - silttaşı tabakalarından oluşmaktadır. Orta Eosen (Lütesiyen) için karakteristik Nummulites ler bulunduran ve kalınlığı 30 metreye ulaşan taban konglomerası karbonat çimentolu, iri taneli çakıllardan oluşmakla birlikte yer yer kireçtaşı mercekleri ve yer yer silttaşı veya kumtaşı seviyeleri içermektedir (Akartuna ve Atan,1978) (Fotoğraf 2). Taban konglomerası üzerine konkordan olarak gelen yeşilimsi, sarımsı ve kahverengi renkli marn - silttaşı tabakaları içinde hakim litoloji marndır. Marn-silttaşı istifi içinde yer yer seyrek olarak kumtaşı tabakaları ve farklı litolojileri (kireçtaşı, kumtaşı-silttaşı, konglomera-kumtaşı-marn, konglomera) kapsayan mercekler bulunmaktadır (Akartuna, Atan,1978). Eosen tabakaları adanın genelini etkileyen tektonik hareketler sonucunda güneydoğuya doğru çarpılmıştır. Eğim değerleri yer yer değişen Eosen tabakaları GD ya doğru dalımlıdır (Fotoğraf 3, Şekil 3 ve 4) Oligosen Gökçeada da Oligosen mostraları Kuzu limanının güney kıyısında Kayalık sırtının kuzeydoğusundan başlayarak güneybatıya doğru Çınarlı ve Umut tepenin güneyinden geçerek yer yer kesintiye uğramakla birlikte Aktaş tepenin kuzey yamaçlarına doğru dar bir zon halinde kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanım göstermektedir (Şekil 2). Sarımsı-kahverengi Oligosen birim, genellikle kumtaşı, konglomera, silttaşı, marn, bitümlü marn birimlerinden oluşmuş olup bazı yerlerde linyit içermektedir. Tabakalar bazı yerlerde güneydoğuya fakat çoğunlukla doğuya doğru dalımlıdır (Şekil 3)

32 Yer yer bol fosilli ve kömürlü seviyeler içeren Oligosen tabakaları zaman içinde gitgide sığlaşan bir denizel fasiyeste birikmiştir. Geç Oligosen de ise bu alan karalaşmıştır Miyosen Gökçeada da Miyosen e ait birimler, adanın güneydoğusunda yer alan Aydıncık yarımadasında mostralar vermektedir (Şekil 2, Fotoğraf 4). Delta önü denizel fasiyeste birikmiş olan birim genel olarak az pekişmiş konglomera ve kumtaşı, silttaşı, kireçtaşı ve marn ara katmanlıdır (Kesgin ve Varol, 2003). İstif içinde yer alan kumtaşları arasındaki ince şeyl bantlarından alınan fosil örneklerine dayanılarak Geç Miyosen olarak yaşlandırılmıştır. Miyosen tabakaları yataya yakın bir uzanım göstermekte ve kalınlığı metreye ulaşmaktadır. Adada Geç Miyosen depoları Oligosen i kesen volkanikler üzerine transgresif olarak gelmektedir (Şekil 3). Bu durum ise Oligosen ile Geç Miyosen arasında bir diskordans olduğunu göstermektedir (Akartuna ve Atan, 1978) KUATERNER Holosen de denizin bugünkü seviyesine ulaştığı dönemden günümüze kadar geçen zaman içinde Gökçeada da dağlık rölyef arasında kalan koy ve körfezler ile çukur yerlerde alüvyal / kolüvyal dolgular birikmiş ve bu birikmeye bağlı olarak nispeten küçük alüvyal ovalar ve birikinti konileri meydana gelmiştir (Şekil 2 ve Şekil 5). Ada genelinde Kuaterner e ait en geniş dolgu alanını adanın en büyük akarsuyu olan Büyükdere nin orta ve aşağı çığırında birikmiş olan alüvyal ve kolüvyal örtüler oluşturmaktadır. Kaynağını adanın merkezi kesimlerinden alıp Kale koyuna dökülen Büyükdere, adanın kuzeydoğusunda Gözetme tepe, Çınarlı merkez yerleşmesi, Kesiktaş tepe, Karadoğan tepe ve Yakacık tepe arasında kabaca kuzey-güney doğrultusunda ve geniş bir alüvyal örtü oluşturmuştur (Şekil 2). Bu örtü içinde tane boyu, güneyden itibaren kuzeye doğru incelmektedir. Ovanın özellikle güneyinde dağlık alana yakın olan yerlerinde kolüvyal

33 nitelikte daha iri taneli ve karışık malzeme hakim durumda iken, buradan kıyıya doğru yaklaştıkça daha ince taneli taşkın malzemesi hakim olmaktadır. Kuaterner e ait diğer alüvyal dolgulara adanın güney-güneybatısında Ballıdere, Damlardere ve Dardere ile güneydoğuda Aydıncık körfezine dökülen Değirmendere nin aşağı çığırında rastlanmaktadır. Bu alanlarda flüvyal depolar hafif eğimli düzlükler oluşturmaktadır. Gökçeada da alüvyal/kolüvyal nitelikli malzemenin görüldüğü bir başka alan da adanın doğu kıyılarıdır. Kuzeydoğuda Kuzu limanı ve güneydoğuda Ünlüce tepe arasında kalan kıyı kesiminde mevsimlik akarsuların oluşturduğu Kuaterner depoları burada küçük plajlar şeklindedir (Şekil 2). Gökçeada da Kuaterner e ait başka bir birim de adanın güneydoğusunda yer alan Aydıncık yarımadasını adaya bağlayan kıyı kordonlarıdır. Aydıncık yarımadası Holosen de Gökçeada ya kuzeyden ve güneyden olmak üzere iki kıyı kordonu ile bağlanmıştır. Bu kordonlardan kuzeyde yer alanı güneydekine nazaran daha geniştir. Güney kordonu üzerinde yapılan alüvyon sondajlarında 2,5-3,5 metre derinlikte anakayaya ulaşılmıştır. Kumlu birimler içinde iki seviyede kaba kumlu kıyı sedimanları ile nispeten ince kumlu sığ deniz sedimanları ayrılmıştır. Yer yer bantlar halinde kil seviyeleri vardır (Öner,2001) VOLKANİK KAYAÇLAR Gökçeada da geniş alanlar kaplayan volkanik kayaçlar andezit, andezit tüfü ve aglomeralardan oluşmaktadır. Adada volkanik kayaçlar lav akıntısından öte volkan bacaları ve volkan patlama ürünleri şeklinde izlenmektedir

34 - 33 -

35 - 34 -

36 Genel olarak hornblend andezit - ojit andezitik bileşimli olan andezitler, Baş tepe, Yassı tepe, Oğlak tepe, Aydıncık tepe, Ulukaya tepe, Doruk tepe, Kesme tepe, Karadoğan tepe ve Gözetme tepe gibi tepelerin yüksek kesimlerinde yayılım göstermektedir (Şekil 4, Fotoğraf 5). Adanın yüksek rölyefini oluşturan bu alanlarda anzezitler dirençli yapılarıyla rölyefin kütleselliğinin korunmasında etkili olmuştur. Ayrıca andezitler içine sokuldukları kayaçları başkalaştırarak yeşilimsi beyaz renkli pişme zonu oluşturmuştur (Öztürk ve Hanilçi, 2002), (Fotoğraf 6). Volkanik patlama ürünlerinden olan aglomeralar ve andezit tüfleri yer yer iyi tabakalanma göstermektedir (Öztürk ve Hanilçi, 2002). Andezit tüfleri Delik tepe, Parmak tepe ve Esencik tepe ve civarında birkaç lokalitede gözlenebilmektedir. Adanın güneydoğu kesiminde volkanik patlama ürünü olan aglomeralar yayılım göstermektedir. Burada, yer yer andezit ve andezit tüfü ile kesintiye uğrayan aglomeralar altındaki birimleri tamamen örtmek suretiyle geniş bir yayılım göstermektedir. Aglomeralar kül matriksi içinde yuvarlak ve köşeli andezit bloklarından oluşmaktadır. Aglomeraların matriksini oluşturan ince unsurlar yüzeyde ayrışarak taşınmıştır. Buna bağlı olarak içindeki andezit blokları serbestleşmiş ve yüzeyde yuvarlak şekilli taş örtüsünün oluşmasına neden olmuştur. Serbestleşen bu bloklar yüzeysel akışlar ile taşınarak yer yer kıyıda ve deniz içinde birikmiştir. Oligosen tabakalarını kesen fakat Geç Miyosen tabakaları ile transgresif olarak örtülen andezitler Akartuna ve Atan a göre Oligosen sonrası-üst Miyosen öncesi bir devrede meydana gelen bir volkanizma ile oluşmuştur (Akartuna ve Atan,1978). Ancak, Ercan ve diğerleri (1995) tarafından Gökçeada dan alınan iki örnekte K/Ar yöntemi ile yapılan radyometrik yaş ölçümü sonucunda yaklaşık olarak 34,3 ile 30,4 milyon yıllık iki yaş saptanarak volkanizmanın Alt Oligosen sonlarından itibaren etkin olduğu saptanmıştır. Önceki araştırıcılar tarafından ölçülen 28,2 ; 28,0 ve 23,6 milyon yıllık yaşlar ise volkanizmanın Üst Oligosen sonlarına değin devam ettiğini göstermektedir (Ercan ve diğerleri, 1995)

37 1.4. MORFO-TEKTONİK GELİŞİM Yukarıda belirtildiği gibi, Eosen ve Oligosen e ait sedimanter birimler adanın temelini oluşturmaktadır. Bu birimler, Oligosen sonunda başlayan bir volkanizma ile andezit, aglomera ve tüflerle örtülmüştür. Bu nedenle bugün daha eski temele ait şekilleri görmek mümkün değildir. Gökçeada nın morfolojisinin ana hatlarını, adanın yakın çevresinde meydana gelen tektonik olaylar belirlemiştir. Gökçeada çok aktif bir tektonik kuşağın hemen kenarında yer almaktadır. Diğer bir deyişle, Gökçeada nın kuzeyinde yer alan Ganos fayının oluşumu ve Saros körfezinin çöküşü sırasında meydana gelen tektonik olaylar ada üzerinde oldukça önemli etkilere sahip olmuştur (Şekil 5 ve 6). Bilindiği gibi, Türkiye ve çevresinin bugünkü jeomorfolojik görünümünü kazanması Neotektonik dönemden günümüze kadar devam eden bir süreçte meydana gelmiştir. Gökçeada nın bugünkü yapı ve jeomorfolojik görünümünü kazanmasında da bu dönemde meydana gelen ve tüm Akdeniz havzasını etkileyen tektonik hareketlerin etkisi oldukça önemlidir. Miyosen de Arap- Afrika ve Avrasya levhalarının çarpışmasından sonra Anadolu - Ege levhaları batıya doğru kaymaya başlamıştır. Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı tarafından Geç Miyosen-Pliyosen den beri kontrol edilen hareketlerin etkisi ile Kuzey Anadolu Fay zonu boyunca bir çok çöküntü havzası meydana gelmiştir. Bu çöküntü havzalarından biri olan Saros körfezinin şekillenmesinde, yukarıda sözü edilen bu hareketin yanı sıra, Batı Anadolu - Ege Denizi bölgesinin tamamında etkili olan kuzey-güney yönlü gerilme rejimi de oldukça önemli rol oynamıştır. Dewey ve Şengör ün (1979) modeline göre, etkileri Batı Anadolu - Ege Denizi bölgesindeki horst - graben yapısında jeolojik ve jeomorfolojik olarak açıkça görülebilen bu gerilme, Anadolu levhasının batıya hareketi ile ilişkilidir (Kurt, Demirbağ ve Kuşçu, 2000)

38 Şekil 5: Kuzey Ege Denizi ndeki ana tektonik çizgiler (Sakınç, Yaltırak ve Oktay 1999 dan sadeleştirilerek). Tüysüz ve ar. (1998), Saros körfezinin Türkiye nin kuzeydoğusundaki Kuzey Anadolu Fay zonunun harekete geçmesi ile şekillendiğini belirtmektedirler. Pliyosen de Kuzey Anadolu Fay zonundaki sıkıştırma rejiminin etkisi ile Saros körfezi çökmeye başlamış ve Gelibolu yarımadası yükselmiştir. Geç Pliyosen - Kuaterner de ise, Ege Denizi ndeki gerilme rejiminin etkisine bağlı olarak Saros körfezi açılarak, körfezin güney kesiminde Gökçeada nın hemen kuzeyinden geçen sağ atımlı Ganos fayı oluşmuştur (Şekil 5). Saros körfezinin çöküşü sırasında körfezin güneyinde yer alan ve kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan Ganos fayı boyunca Gökçeada nın da içinde bulunduğu blok batıya doğru dönerek yükselmiş ve güneye doğru çarpılmıştır. Bu çarpılmanın etkisi jeolojik ve jeomorfolojik olarak açıkça izlenebilmektedir (Yaltırak, Alpar ve Yüce, 1998)

39 Pliyosen de meydana gelen tektonik hareketlerin etkisi ile ada genelinde jeolojik formasyonlar güneye doğru dalımlı bir durum almış ve jeomorfolojik olarak adada kuzey-güney yönlü bir asimetri meydana gelmiştir. Nitekim, Gökçeada nın kuzey kesimi oldukça yüksek olmasına karşın güneye doğru inildikçe bir alçalma açıkça izlenmektedir. Aynı zamanda bu asimetri yamaç eğimlerinde ve vadi profillerinde de kendini belli etmektedir. Şekil 6: Saros körfezinin evrimi. A- Geç Pliyosen de Kuzey Anadolu Fayının etkisi ile Saros körfezi açılmaya başlamıştır. B- Batı Anadolu Ege Denizi bölgesinde etkili kuzey güney yönlü gerilme rejimi ile Saros körfezi genişleyerek açılmış ve bugünkü şeklini almıştır. Bu tektonik hareketler sırasında Ganos fayı oluşmuş, Gökçeada ve Gelibolu yarımadasının da içinde bulunduğu blok yükselerek güneye doğru çarpılmıştır (Kurt, Demirbağ ve Kuşçu 2000 den)

40 2. GÖKÇEADA NIN JEOMORFOLOJİSİ Gökçeada Giriş bölümünde belirtildiği gibi, Ege denizinin kuzeydoğusunda yer alan Saros körfezinin hemen güneyinde, Gelibolu yarımadasının doğrultusuna uygun şekilde KD-GB yönünde uzanan bir adadır. Adanın bugünkü morfolojik görünümünü kazanmasında jeolojik yapısının yanı sıra, adayı çevreleyen alanlarda meydana gelen tektonik olayların ve adanın kara haline geçmesinden bu yana aşındırma ve biriktirme süreçlerinin etkisi olmuştur. Adanın coğrafi ve jeomorfolojik özellikleri konusunda bazı araştırmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki Yücel e (1966) aittir. Yücel in söz konusu çalışmasında adanın jeomorfolojisine değinilmekte ve monoklinal rölyeften söz edilmektedir. Ayrıca Büyükdere ve Ballıdere nin, kuesta cepheleri arasında birer sübsekant akarsu oldukları belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, aynı çalışmada Aydıncık yarımadasının Gökçeada ya eklenişi üzerinde durulmuş ve Tuz Gölü nün kuzey ve güneyindeki kıyı kordonlarının ilerlemesinin aynı hızla gelişmediği öne sürülmüştür. Ada üzerinde ayrıntılı ikinci bir çalışma Yalçınlar tarafından yapılmıştır (Yalçınlar, 1980). Yazar, Gökçeada nın jeomorfolojisi başlıklı yazısında, adayı dört jeomorfolojik birime ayırmıştır. Bunlar; kuzey kesimde Goro dağları Muharebe tepesi orografik birimi, güney kesimde Aydıncık körfezi ile Ballıdere arasındaki orografik birim, Başlıca vadiler ve Tuz gölü - Aydıncık körfezi ve Aydıncık yarımadası dır. Yazıda, bu birimlerin yapısal özelliklerine ilişkin bilgiler verildikten sonra, adanın yüksek rölyefinin kuruluşu ile bu rölyefteki uzanışların Oligo-Miyosen yaşındaki volkanik etkinliklere bağlı olduğu açıklanmıştır. Bu bağlamda, temelde Eosen ve Oligosen formasyonları kalın ve sürekli bir seviye oluştururken, bunları kalın ve yaygın bir örtü şeklinde kaplayan lav ve aglomeralar dayanıklı bir seviye meydana getirmiş ve tümü güneydoğuya eğimli bulunduğu için monoklinal bir yapı sistemi oluşturduğuna işaret etmiştir

41 Daha yeni bir çalışma, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsünün Jeomorfoloji Anabilim Dalı öğrencilerinin staj amacıyla Gökçeada ya geldikleri sırada Kurter tarafından yapılan jeomorfolojik değerlendirmelerle ilgilidir (Kurter,1989). Bu çalışmada Kurter, Gökçeada rölyefini beş ayrı makro birime ayırarak incelemiştir. Yazara göre, Rölyef birimlerinin esasını, henüz fazla şekillenmemiş kütlesel volkanik seriler oluşturmaktadır. Temele ait daha eski sedimanter kaya birimleri monoklinal rölyef özelliğindedir ve volkanik formasyonlar üzerinde aşınım yüzeyleri fazla gelişme göstermemiştir. Kıyı şekilleri de başlangıç aşamasındadır. Gökçeada ile ilgili olarak son yıllarda yapılan önemli çalışmalardan bir diğeri de Ege Üniversitesi Coğrafya bölümü öğretim üyelerinden Ertuğ Öner tarafından gerçekleştirilmiştir (Öner,1999; 2000 ve 2001). Öner, adanın kuzeybatısında yer alan Büyükdere vadi tabanında yaptığı alüvyal delgi sondajlarına dayanarak jeoarkeolojik ve paleocoğrafik saptamalarda bulunarak Büyükdere vadi tabanının alüvyal jeomorfolojisini ve ada kıyılarında meydana gelmiş Holosen deniz seviyesi değişimlerini ortaya koymaya çalışmıştır. Gökçeada, tektonizmanın kontrolünde yapısal jeomorfolojik karakterini kazandıktan sonra, akarsu aşındırması etkili olmaya başlamış olmakla birlikte halen yüksek rölyef görünümünü korumaktadır. Başka bir sözle, adanın rölyefi, genel olarak dağ görünümlü olup kuzey yarısında yer alan şekiller güneye göre daha yüksektir. Kuzey ve güney kesim arasında belirgin olan bu fark, esas olarak tektonik ve litolojik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi ada Pliyosen de Saros körfezinin çöküşü sırasında yükselerek güneye doğru çarpılmıştır. Bu çarpılma ile adanın kuzey kesimi yükselmiştir. Bunun yanı sıra Oligosen sonlarından itibaren etkin olduğu bilinen volkanik faaliyetler sonucu adada andezit, aglomera ve tüfler yayılım göstermiştir. Adanın kuzey kesiminde geniş alanlar kaplayan andezitler burada dik yamaçlı yüksek kütleleri oluşturmaktadır. Güney-güneydoğu

42 kesimde yayılım gösteren aglomeralar ise yükseltisi kuzeye göre daha az ve güneye doğru alçalan daha basık bir rölyef oluşturmaktadır. Bu birim içerisinde kuzey ve güney yamaçlar arasındaki asimetri oldukça belirgindir. Kuzeye bakan yamaçlar güneye bakanlara nazaran daha eğimli bir niteliğe sahiptir. Gökçeada nın kuzey kesimi ve güney kesimi arasında yapısal ve litolojik özelliklerden kaynaklanan bu farklılaşma morfolojide de belirgin bir şekilde izlenmektedir. Nitekim, adanın kuzey kesimi ve güney kesimi ayrı morfolojik birimler olarak ele alınmıştır. Gökçeada nın yapısal olarak kuzey ve güney kıyılarında farklılıklar görülmesi kıyı şekillenmesini de etkilemiş ve kıyı şekilleri bakımından çeşitlilikler yaratmıştır. Nitekim çalışmamızda kıyı şekilleri ayrı bir morfolojik birim olarak incelenmiştir. Adada oldukça sınırlı bir alana sahip olan alüvyal / kolüvyal örtü ve düzlükler ayrı bir morfolojik birim olarak ele alınmıştır. Gökçeada nın en dikkat çekici morfolojik birimlerinden birisini ise adanın güneydoğusunda yer alan ve Holosen de adaya iki tombolo ile bağlanan Aydıncık yarımadası oluşturmaktadır. Bu yarımada gerek litolojik gerek yapısal gerekse morfolojik bakımdan adanın genel özelliklerinden tamamiyle farklı özellikler sergilemektedir. Bu yönüyle, Aydıncık yarımadası farklı bir morfolojik birim olarak değerlendirilmiştir. Tezimizin jeomorfoloji bölümünde 2003 yılı yazında yaptığımız arazi gözlemleri ve saptamalarla, yukarıda saydığımız literatür incelemeleri ışığında Gökçeada nın rölyefini genel bir bakışla aşağıdaki ana başlıklar altında tanımlayıp tanıtmaya çalışacağız KUZEY KESİM DAĞLIK BİRİMİ Çok engebeli ve yüksek bir topografya arz eden Kuzey Kesim Dağlık Birimi kapsamında aşağıdaki rölyef üniteleri ayırt edilmiştir Monoklinal Rölyef Gökçeada da jeomorfolojik açıdan en ilgi çekici birimini adanın kuzeydoğu kesiminde Kayabağdere, Karadoğan tepe, Büyükdere vadi tabanı

43 ve Yıldız koyu arasında yer alan belirgin monoklinal rölyef oluşturmaktadır (Fotoğraf 1). Burada monoklinal rölyef Eosen e ait kumtaşlarının egemen olduğu kumtaşı - marn litolojisinden oluşmaktadır (Şekil 2 ve 3). Güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan monoklinal rölyef doğuda Büyükdere vadi tabanı ile kesintiye uğrayarak Yıldız koyu na kadar uzanmaktadır. Yer yer 200 metre yükseltiyi aşan bu rölyefi oluşturan kumtaşları ve marnlar eğimleri ile güneydoğuya dalımlıdır. Marnlara nazaran daha kalın tabakalar oluşturan kumtaşları kıyıda dik alınlar oluşturmaktadır (Şekil 3 ve Şekil 8). Bu alınlar önünde monoklinal rölyefin cephesinden kopan çözülme ürünü bloklar kıyı önünü doldurmaktadır. Bununla birlikte, Kayabağdere ile Kale koyu arasında kalan kesimde kumtaşlarının tabaka yüzeylerinden oluşan monoklinal sırt oldukça devamlı olup Büyükdere nin kollarından İkiz ve Çiçeklidere ler tarafından kısmen aşındırılmıştır (Şekil 7) Gözetme Tepe Gökçeada nın kuzey kesiminde dağlık rölyefin bir diğer birimini de Gözetme tepe oluşturmaktadır. En yüksek yeri 442 metreyi bulan Gözetme tepe, adanın kuzeydoğusunda Büyükdere ve Kuzudere vadileri arasında yer almaktadır. Kütle üzerinde genel olarak radyal bir drenaj sistemi kurulmuştur (Şekil 32). Bu drenaj sistemi Gözetme tepe kütlesini parçalamış ve birbirinden ayrı tepeler ve sırtlar ortaya çıkmasına neden olmuştur. Böyle olmakla birlikte rölyef bütünüyle kütlesel bir görünüme sahiptir (Şekil 7). Gözetme tepe kütlesi, andezit lavları ve onun altında yer alan Eosen e ait konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarından oluşmaktadır (Şekil 2). Tepenin andezitlerden oluşan yüksek kesimlerinde yamaç eğimleri oldukça dik olmakla birlikte andezitlerin altında tepeyi üç taraftan çevreleyen Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşından oluşan yamaçların eğim değerleri azalmakta ve bu yamaçlarda litolojik farklılık eğim kırıklığı ile kendini belli etmektedir (Fotoğraf 7). Bitki örtüsünden yoksun olan

44 tepenin batı kesiminde andezitlerden oluşan eğimli yamaçlarında ve Eosen sedimanter birimlerinden oluşan daha az eğimli yamaçları üzerinde çözülme süreçlerinin etkisi ile örtü oluşturacak şekilde döküntüler (çözülme artığı küçük bloklar) yer almaktadır Kayabağdere- İnce Burun Arasında Kalan Dağlık Kesim Kayabağ dere-ince burun arasında kalan dağlık kesim batıda Doğanlı tepe, iç kesimde Dereköy, Kayaören tepe, ve kuzeydoğuda Karadoğan tepe - Kayabağdere arasında batıdan kuzeydoğuya doğru uzanır. Birim kuzeyden Ege denizi ile sınırlanmaktadır. Bu birim aynı zamanda adanın en yüksek rölyefini oluşturmaktadır. adanın en yüksek tepeleri olan ve yükseklikleri 600 metreyi geçen Doruk tepe (673 m), Karaçalı tepe (646 m), Ulukaya tepe (638 m) ve Delik tepe (629 m) burada yer almaktadır. Batıdan, doğu - kuzeydoğuya doğru Baş tepe, Oğlak tepe, Soğucak tepe, Delik tepe, Doruk tepe ve Ulukaya tepe gibi yüksek zirveleri kapsayan kütlenin üzeri, tepelerin yüksekliklerinden de anlaşılacağı gibi, zirveleri taşıyan dalgalı bir yüzey görünümündedir (Şekil 9). Kurter e göre (1989) tepelerin zirve bölgesinde izlenen bu yüzeylerin volkanizma sırasında akış gösteren lavların yüzeylerine bağlı olarak oluşmuş olması muhtemeldir. Ancak adada yayılım gösteren volkanik kayaçlar andezit ve volkanik patlama ürünlerinden tüf ile aglomeralardan oluşmaktadır. Bu kayaçlar arasında andezitler asidik özelliği yüksek olan lav çıkışları ile oluşmuştur. Asidik karakterdeki magmanın viskozitesi yüksektir (akışkanlığı az). Buna bağlı olarak volkanik faaliyet sırasında yüzeye çıkan magmanın akıcı lavlar oluşturması beklenemez. Bu nedenle Kurter in (1989) sözünü ettiği yüzeylerin lav akıntılarına bağlı olarak oluşmuş olması muhtemel değildir. Kuşkusuz bu yüzeylerin oluşumunda aşınımın payı vardır. Nitekim, adanın güneybatısında yer alan Doğanlı tepe ile adanın kuzeyinde yer alan Mutlu ve Ulukaya tepeleri üzerinde hem andezitleri hem de Eosen konglomera,

45 kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarını kesen yüzeyler mevcuttur. Bu yüzeyleri aşınım yüzeyi olarak değerlendirmek mümkündür (Şekil 7). Batıda İnce burundan başlayarak Büyükdere vadi tabanının batısında yer alan Karadoğan tepeye kadar güneybatı - kuzeydoğu doğrultusunda uzanan bu birimi, Karadoğan tepe kesimi, Ulukaya tepe-doruk tepe- Kayaören tepe- Soğucak tepe- Keltepe arasında kalan kesim ve İnce burun- Oğlak tepe arasında kalan kesim olmak üzere üç kısma ayırmak mümkündür. Yüksekliği 391 metreye ulaşan Karadoğan tepe, Kayabağdere ve Büyükdere nin kollarından olan Yamukdere ve Çiçeklidere vadileriyle dağlık kesimden ayrılmıştır. Kütlenin batıda Yamukdere ve doğuda Büyükdere alüvyal ovasına inen yamaçları az eğimlidir. Diğer yamaçlar ise diktir (Fotoğraf 8). Monoklinal rölyefin güneyinde yer alan ve başlı başına kütlesel bir görünüme sahip olan Karadoğan tepenin andezitlerden ibaret olan yüksek kesimlerinde bir yüzey mevcuttur (Şekil 7). Tepenin bu yüzeye ait üst yamaçları dik olup andezitten oluşmaktadır. Az eğimli alt yamaçlar ise, Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarından oluşmaktadır. Kayabağdere ile Oğlak tepenin doğu yamaçları arasında Ulukaya tepe-doruk tepe- Kayaören tepe- Soğucak tepe ve Keltepe yi kapsayan bir tepeler dizisi veya topluluğu yer almaktadır. Bu tepelik alan, aynı zamanda adanın en yüksek zirvelerinin içinde bulunduğu bir kesimi oluşturmaktadır (Fotoğraf 9). Bu kesimde en yüksek doruklar Keltepe (545 m), Soğucak tepe (522 m), Delik tepe (629 m), Kayaören tepe (572 m), Karaçalı tepe (646 m) ve Doruk tepe (673 m) dir. Alanda geniş bir şekilde yayılım gösteren andezitler ve onun altındaki Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları yapıda yer alan başlıca kaya birimleridir (Şekil 2). Yer yer akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bu alanın metreyi geçen yüksek kesimlerinin karakteristik rölyefini doruklarla birlikte yer yer birbirine sırtlar ile bağlanan yüzeyler oluşturmaktadır (Şekil 7, Şekil 9). Bu yüzeylerin üzerinde Doruk tepe, Ulukaya tepe, Mutlu tepe, Delik tepe ve Soğucak tepe

46 gibi belirgin tepeler yer almaktadır. Bu yüzeyler halindeki yüksek aşınım alanları, Büyükdere nin ve Ballıdere nin yukarı çığırındaki yan kollar ile ve Kuzeyde Ege Denizi ne dökülen mevsimlik akarsularla yer yer derin bir şekilde yarılmıştır. Akarsularla yarılan bu kesimlerde genellikle andezitlerden ve yer yer Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarından oluşan yamaçlar oldukça dik bir eğime sahiptir. Yüzeyleri çevreleyen dik yamaçlardan bir içbükey eğim değişmesi ile Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşlarından yapılı az eğimli yamaçlara ya da alçak kesimlere doğru kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanan sırtlara geçilmektedir (Şekil 7). İnce burun-oğlak tepe arasında kalan alan, kuzey kesim dağlık biriminin batı kısmını oluşturmaktadır. Bu alan, İnce burundan başlayarak Doğanlı tepe ve Oğlak tepe ile birlikte birkaç küçük tepeyi de içine almaktadır. Akdere ile ikiye bölünmüş olan bu alanın en yüksek yerini 532 metre yükseklikteki Oğlak tepe ve 469 metre yükseklikteki Baş tepe oluşturmaktadır. Çevresindeki küçük tepeler ile birlikte kütlesel bir görünüme sahip olan Baş tepe ve Yassı tepe ile bir bütün oluşturan Oğlak tepe andezitlerden oluşmaktadır (Şekil 2). Andezitlerden oluşan bu tepelerin yüksek kesimlerinde yükseklikleri değişmekle birlikte akarsularla derince yarılmış yüzeyler yer almaktadır. Andezitlerden oluşan bu düzlükler üzerinde yer yer aşınmadan arta kalan belirgin tepeler bulunur. Bu yüzeyler yine andezit yapılı dik yamaçlar ile çevrelenmektedir. Andezitlerin hakim olduğu Oğlak tepe ve Baş tepe kütlesinin temel yapısında aşınma ile ortaya çıkan vadi içlerinde Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları görülmektedir. Bu alanda Kömür burnu çevresinde Eosen sedimanter birimleri üzerine gelen andezit lavlarının Eosen sedimanter birimleri pişirmesi sonucu oluşmuş pişme zonu açıkça gözlenebilmektedir (Fotoğraf 6). Baş tepe ve Oğlak tepenin güney-güneydoğuya bakan az eğimli alt yamaçları ile sırtları ise Eosen birimleri üzerinde şekillenmiştir (Şekil 7)

47 - 46 -

48 - 47 -

49 Baş tepe ve Oğlak tepeden ayrı olarak, adanın güneybatısında yer alan Uğurlu köyünün hemen kuzeybatısında, andezitlerden ve Eosen kalkerlerden yapılı Doğanlı tepe yer almaktadır. Doğanlı tepe kütlesinin 150 metreyi geçen yüksek kesimlerinde volkanikleri ve aynı zamanda Eosen kalkerleri kesen bir yüzey mevcuttur. Bu yüzey üzerinde belirginleşen Doğanlı tepe 340 metre yüksekliğe sahiptir. Doğanlı tepenin kuzeydoğusunda yer alan tamamen Eosen kalkerden oluşan küçük bir tepe üzerinde de bir yüzey gelişmiştir. Bu yüzey Doğanlı tepedeki yüzey ile aynı yükseklikte olmakla birlikte kaynağını Baş tepe kütlesinin güneydoğu eteklerinden alarak güneydoğuya doğru akış gösteren bir akarsu tarafından parçalanmıştır (Şekil 7). Gökçeada da volkanik formasyonların geniş alanlar kapladığı kuzey kesimde vadiler fazla yoğun değildir. Ancak, bu alanlarda kırık ve çatlak sistemleri gibi zayıf direnç sahalarında drenaj gelişmektedir (Kurter,1989). Andezitlerin yayılım gösterdiği dağlık kesimlerde yamaçlar henüz yeterince işlenememiştir. Burada kütleselliğini koruyan dağlık rölyef içerisinde dar ve derince yarılmış V şekilli vadiler gözlenmektedir. Eosen ve Oligosen e ait sedimanter kayaçlar ise dirençsiz ve geçirimsiz olduklarından bunlar üzerinde daha yoğun bir drenaj gelişmesi başlamış ve bu alanlarda vadiler nispeten genişlemiştir (Şekil 7). Bununla birlikte, sedimanter kayaçların, yüksekte yer alan andezitlerin etek kısımlarını çevreliyor olması üstteki volkanik kütlelerde az parçalanmış bir rölyefin, etekte ise daha çok aşınmış, parçalı ve yarılmış bir görünümün meydana gelmesine neden olmaktadır (Şekil 2) Tepeköy Dağ Arası Havzası Bilindiği gibi Türkiye, Miyosen sonlarından itibaren bugünkü şeklini kazanmaya başlamıştır. Üst Miyosen den (Messinien) itibaren artan tektonik hareketler ve iklimin kuraklaşması yeni bir şekillenme dönemi başlamasında etkili olmuştur. Miyosen sonlarından bugüne kadar uzanan bu dönemin en dikkat çekici özelliği jeomorfolojik gelişme üzerinde karasal şartların hakim

50 olmasıdır. Pliyosen de Gökçeada nın içinde bulunduğu alanda bölgesel olarak yarı kurak iklim şartları hakim durumdadır. Yarı kurak iklim şartları altında sel tipi rejim etkin olmuş ve yüzeysel akış ile yamaç yıkanması ve yamaç gerilemesi ön plana geçmiştir. Bu dönemde selli akışlar ile çamur selleri halinde taşınan materyaller tektonik depresyonlarda veya çukur alanlarda birikerek karasal Pliyosen depolarını oluşturmuştur. Bu depolar pek çok yerde gölsel/denizel Miyosen in üzerine karasal örtüler halinde gelmektedir (Kayan, 1996). Horst-graben yapısındaki Batı Anadolu da sel tipi akış ile yüksek dağlardan çamur selleri halinde taşınan sedimanlar grabenlerde birikmiştir. Örneğin Batı Anadolu da en belirgin ve karakteristik şekiller oluşturan Pliyosen depolarına Bozdağların Gediz ovasına inen kuzey yamaçları boyunca rastlanmaktadır. Gölsel Miyosen in üzerine gelen bu depolar doğu batı doğrultusunda Bozdağların kuzey yamaçları boyunca 100 km yi geçen uzunlukta bir kuşak meydana getirmektedirler. Bu depolar, Üst Pliosen de devam eden tektonik hareketler sonucunda Bozdağların yükselmesi ve Gediz grabeninin derinleşmesi sırasında, yarı kurak iklim şartları altında yüksek kısımlardan aşınan ve taşınan malzemelerin derinleşen havzalar içinde birikmesi ile oluşmuştur (Koçman, 1989). Bozdağların yanı sıra, Biga yarımadasının merkezi kesimlerinden kaynağını alan ve yarımadanın kuzeybatı kesiminden Ege denizine dökülen Kara Menderes nehrinin orta çığırında yer alan Ezine ve Bayramiç depresyonlarının kuzey kesiminde Üst Miyosen üzerine diskordan olarak gelen karasal Pliyosen örtü formasyonlarına rastlanmaktadır. Pliyosen sonrasında ise tektonik hareketler neticesinde oluşan yeni eğim şartlarına göre kurulan akarsu şebekesi bu çakıllı depoların üzerinde akarak depoların aşınmasına neden olmuştur (Bilgin, 1969). Pliyosen daha önce de belirtildiği gibi, bölgesel olarak yarı kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü bir dönemdir. Bu bakımdan karasal şekillenme açısından ayrıca önem taşımaktadır. Batı Anadolu da yer yer etkileri izlenen bu döneme ait birimlere Gökçeada da da bazı alanlarda rastlanılmaktadır

51 Adada muhtemelen Pliyosen in yarı kurak iklim şartları altında, özellikle akarsuların yukarı çığırlarında çukur alanlarda sel rejimli akarsular tarafından biriktirilmiş iri bloklu karasal depoların mevcut olduğu gözlemlenmiştir. Ancak bu örtüler rölyef yüksek ve arızalı olduğu için geniş alanlarda yayılım göstermez. Buna bağlı olarak da Batı Anadolu da olduğu gibi karakteristik örtüler görmek mümkün değildir. Gökçeada da yukarıda sözü edilen karasal depolara adanın en büyük akarsuyu olan Büyükdere havzasının yukarı kesimlerinde, adanın kuzeybatısında yer alan Baş tepe ve Oğlak tepe yamaçlarından kaynağını alarak güneybatıda yer alan Uğurlu köyünün hemen güneyinden denize dökülen derenin yukarı çığırında ve adanın kuzeybatı kesiminde yer alan Akdere havzasında rastlanılmıştır (Şekil 7). Ancak, adada Pliyosen e ait aşınım ve birikim alanları yeterince incelenememiş ve tam olarak tespit edilememiştir. Bu nedenle tezimizin bu kısmında, Pliyosen deki gelişmeye bir model oluşturması bakımından, Tepeköy dağ arası havzası adını verdiğimiz, Büyükdere yukarı çığırında gelişmiş Pliyosen e ait aşınım-birikim alanı üzerinde durulacaktır (Şekil 10). Gökçeada da bazı alanlarda çeşitli doğrultuda tektonik çizgilerin kesişme yerlerinde oluşmuş dağ arası havzalar yer almaktadır. Bu dağ arası havzalardaki gelişme bloklar arasında daralan vadiler tarafından kontrol edilmektedir. Büyükdere havzasının yukarı kesiminde yer alan Tepeköy dağ arası havzası da bu havzalardan birisi ve en büyüğüdür. Pliyosen in yarı kurak iklim koşulları altında bu havzayı çevreleyen rölyef enerjisinin fazla olduğu yüksek yamaçlardan sel tipi akışlar ile aşınan ve parçalanan iri bloklar Büyükdere boğazının gerisinde havzanın çukur yerlerinde birikmiştir (Fotoğraf 9 ve 10). Bu bakımdan, Büyükdere vadi tabanının güneybatısında yer alan Karadoğan tepe ile Kesiktaş tepe arasında kalan Büyükdere boğazı, havzadaki birikmeyi kontrol etmesi yönüyle ayrıca önem taşımaktadır. Çünkü bu boğaz dolgu depolarının sel rejimli akarsularla taşınıp uzaklaşmasını zorlaştırmaktadır. (Şekil 10). Diğer bir deyişle, Büyükdere boğazı, Pliyosen e ait bu dolgu depolarının birikimi için uygun bir ortam yaratmıştır. Aynı

52 zamanda bu depoların günümüze kadar kısmen korunabilmesini sağlamıştır. Tepeköy dağ arası havzasının çukur kesimlerinde biriken karasal depolar Kuvaterner de akarsular ile yarılarak aşınmaya başlamış ve bu dolgular üzerinde arızalı bir görünüm meydana gelmiştir (Şekil 10). Büyükdere boğazının gerisindeki çukurluk alanda birikmiş olan bu ince matriksli iri bloklu karasal depoların çevresinde, pediment niteliğinde nispeten çevresine göre daha az eğimli etek düzlükleri yer almaktadır. (Şekil 11). Yarı kurak iklim koşulları altında yamaç gerilemesi ile oluşan pediment düzlükleri zamanla kendi içinde akarsu aşındırması ile yarılmalara uğramıştır. Tepeköy dağ arası havzasında Pliyosen e ait karasal dolguların gerisinde yüksek kütlelere doğru uzanan daha az eğimli pediment niteliğindeki düzlükler de kendi içinde aşındırılarak arızalı bir görünüme kavuşmuştur (Şekil 11). Günümüzde Tepeköy dağ arası havzasında pediment niteliğindeki etek düzlükleri üzerindeki Pliyosen karasal dolguları özellikle Karadoğan tepenin güneybatı yamaçlarında ve Kesiktaş tepenin batı yamaçlarında aşındırılıp ortamdan uzaklaştırılmıştır. Günümüzde bu alanlarda akarsularla yarılmış pediment düzlükleri yer almaktadır (Şekil 11). Gökçeada da pediment niteliğindeki az eğimli yamaçların en belirgin olanına adanın güneybatısında yer alan Baş tepe ile Oğlak tepe yamaçlarından kaynağını alan derenin yukarı çığırında rastlanmaktadır. Buradaki pediment benzeri etek düzlükleri oldukça karakteristik bir görünüme sahiptir. Yüksek kütleler ile çevrelenen bu az eğimli yamaçlar henüz çok fazla aşındırılmamıştır. Bu nedenle karakteristik görünümlerini korumaktadırlar (Fotoğraf 11). Gökçeada da Tepeköy dağ arası havzası kadar büyük olmayan ancak model olarak bu havzaya benzer daha birkaç dağ arası havza mevcuttur. Adanın güneydoğusunda yer alan Aydıncık körfezine dökülen Değirmendere, adanın güneyinde Karaçavuş tepe ile Kuz tepe arasından kaynağını alan İyilikdere, yine adanın güney kesiminden denize dökülen Dardere ile Çıkırımdere ve adanın merkezi kesimlerinde yer alan ve adanın en yüksek

53 - 52 -

54 - 53 -

55 zirvesini oluşturan Doruk tepe ve çevresindeki volkanik kütlelerden kaynağını alan Ballıdere nin yukarı kesimleri bu havzalara örnek olarak gösterilebilir. Bu havzalar, Büyükdere de olduğu gibi, vadilerin daraldığı yerlerin gerisinde gelişen çukur alanlar olmaları yönüyle bu alanlarda da Pliyosen ve sonrasında benzer süreçlerin devam etmiş olduğu düşünülebilir GÜNEY KESİM DAĞLIK BİRİMİ Gökçeada da bir diğer dağlık birim, adanın güney yarısında belirgin olan güney kesim dağlık birimidir. Güneyden ve doğudan Ege Denizi ile sınırlanan bu birimin kuzey sınırı, Kuzu limanından başlayarak Çınarlı beldesi, Kesiktaş tepe, Tavşan tepe, İkiz tepe ve Sağrı tepeye kadar uzanır. Kuzey kesim dağlık birimi kadar yüksek olmayan bu birimin, en yüksek yerlerini İkiz tepe (478 m), Tavşan tepe (444 m), Parmak tepe (430 m), Kesiktaş tepe (429 m) ve Top tepe (434 m) oluşturmaktadır. Doğudan batıya doğru daralan birim yapı ve rölyef bakımından disimetriktir. Nitekim, kuzeye bakan yamaçlar güneye bakan yamaçlardan daha eğimlidir. Güneybatıdan kuzeydoğuya doğru yer yer andezit ve tüfler ile kesintiye uğrayan aglomeraların oldukça geniş alanlar kapladığı bu dağlık kesimde dirençsiz volkanik formasyonlar üzerinde vadi sistemleri yoğun bir şekilde gelişmiş ve birimi parçalayarak kütleselliğini yitirmesine neden olmuştur (Şekil 9). Adanın güney yarısını oluşturan bu dağlık birim, kuzeyden güneye doğru jeolojik anlamda gençleşir. Dağlık birimin kuzey yamaç ve eteklerinde Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları meydana çıkar, bunun üzerine Oligosen tabakaları gelir (Fotoğraf 12). Bunları kalın volkanik formasyonlar örter. Adanın kuzeydoğusunda, Kuzudere vadisinin güneyinde kabaca KD-GB doğrultusunda uzanan Kayalık sırtı ile adanın güneybatısında yer alan ve denize belirgin bir çıkıntı yapan Aktaş tepe arasında oldukça geniş alanlar kaplayan volkanik formasyonların temeli kuzeyde gözlendiği halde güney kesimde pek görünmez (Şekil 7). Özellikle Kayalık sırtı, Keklik tepe, Karaçavuş tepe ve Gündoğdu tepenin güneydoğusunda aglomera ve yer yer tüflerden oluşan volkanik formasyonlar kıyıya kadar bir örtü

56 oluşturacak şekilde yüzeyi kaplamaktadır (Şekil 3, Fotoğraf 13). Yalnızca Kol tepe ile Kayalık sırtı arasında Bozdere vadisinde ve Kayalık sırtının doğu kesiminde volkanik formasyonların altından Oligosen konglomera, kumtaşı, marn, kiltaşları aflörman vermektedir (Şekil 2). Aglomera ve tüflerin neredeyse yüzeyi tamamen örttüğü bu alanlar kuzeyden Oligosen konglomera, kumtaşı, marn, kiltaşları ve Eosen e ait konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları ile sınırlanmaktadır. Volkanik formasyonlardan oluşan birimde kuzeyden güneye doğru bir alçalma vardır. Birimin yüksek kesimlerinde volkanik formasyonları veya volkanik formasyonlar ile sedimanter formasyonları aynı anda kesen yüzeyler saptanmaktadır (Şekil 8). Yer yer yükseklikleri yaklaşık 100 ila 300 metre arasında değişen aglomera ve tüflerden oluşan bu yüzeyler üzerinde aşınımdan arta kalan Kesiktaş tepe, Umut tepe, Top tepe, Gündoğdu tepe gibi belirgin tepeler yükselmektedir. Akarsularla sıkça yarılmış yüzeyler, genellikle kuzey-güney ve doğubatı doğrultulu sırtlar halinde alçak kesimlere veya kıyıya doğru inmektedir. Rölyefteki disimetriye uygun olarak, bu yüzeyler güneye doğru eğimlidir. Yüzeyleri çevreleyen yamaçlar da kendi içinde disimetrik bir özellik göstermektedir. Kuzeye bakan yamaçlar güneye bakan yamaçlara göre daha diktir. Bu durumun ortaya çıkmasında adanın tektonik hareketlerle kuzeyden güneye doğru çarpılmış olmasının etkisi büyüktür. Bu alanda gelişen drenaj, derin vadiler açmış ve tüflerin oluşturduğu dirençsiz kısımlarda vadi profili yer yer genişlemiştir. Güney kesim dağlık biriminin güneybatıdan kuzeydoğuya uzanan kuzey bölümün rölyefi, güneyindeki volkanik rölyeften farklı özellikler göstermektedir. Parçalı, yarılmış bir özellik gösteren kuzeydeki bölüm altta Eosen ve Oligosen sedimanter birimleri ile yüksek kısımları oluşturan andezitlerden oluşmaktadır. Birimin yüksek kesimlerini oluşturan andezitler üzerinde yapısal yüzeyler gelişmiştir. Bu yüzeyleri parçalayan akarsular volkanik örtüyü geçerek Eosen ve Oligosen tortul temele kadar iner. Burada alttaki sedimanter temele geçen akarsular dar ve derin vadiler açmışlardır

57 Andezitlerden yapılı yüzeyler dik yamaçlar ile çevrelenmektedir. Ancak Eosen ve Oligosen birimlere geçildiği alanlarda dik yamaçlar yer yer sırtlar halinde veya az eğimli yamaçlar şeklinde bir özellik göstermektedir. Örneğin, Kayalık sırtının Oligosen konglomera, kumtaşı, marn ve kiltaşlarından oluşan kuzey eteklerinde, Büyükdere ve Dardere havzaları arasında su bölümünü oluşturan Erenkale tepe ve Kuz tepenin Eosen ve Oligosen birimlerden oluşan güney eteklerinde ve Güney kesim dağlık biriminin batısında yer alan, Çıkırımdere ile ikiye bölünmüş olan Parmak tepe ile İkiz tepeyi çevreleyen eteklerde eğim oldukça azalmaktadır (Şekil 7). Erenkale tepe civarında, Umut tepe doğusunda ve adanın güneyinde kıyının hemen gerisinde yer alan Kapıkaya tepenin olduğu kesimlerde volkanik örtüyü ve sedimanter formasyonları aynı anda kesen yüzeyler gelişmiştir (Şekil 7). Bu yüzeyler üzerinde aşınımdan arta kalan Erenkale tepe ve Kuz tepe gibi belirgin tepeler yükselmektedir. Güney kesim dağlık biriminin batısında yer alan Aktaş tepe, kütlevi görüntüsü ile birim içinde ayrılmaktadır. Güney ve güneydoğu kesimi andezitlerden yapılı Aktaş tepe kuzey ve batıdan Oligosen konglomera, kumtaşı, marn ve kiltaşları ile çevrelenmektedir. En yüksek yeri 183 metre ye ulaşan Aktaş tepenin yüksek kısımlarında bir yüzey mevcuttur. Yüzeyi çevreleyen yamaçlardaki disimetri açıkça gözlenmektedir. Güney yamaçları oldukça dik bir şekilde denize ulaşan tepenin kuzey yamaçları ise az eğimli bir özellik göstermektedir (Şekil 7) BİRİKİNTİ KONİLERİ Gökçeada da birikinti konisi olarak nitelendirebileceğimiz belirgin şekiller az sayıdadır. Ancak, adanın güneydoğusunda Değirmendere nin dağlık rölyeften, Aydıncık körfezinin gerisindeki düzlük alana indiği kesimde ve Esencik tepenin güney uzantıları önünde, mevsimlik akış gösteren derelerin kıyıda veya kıyı yakınındaki alanlarda taşıdığı materyali biriktirmesi sonucu küçük koniler oluşmuştur (Şekil 7). Birikinti konilerini oluşturan

58 malzeme koni gerisindeki aglomera ve tüflerin geniş bir yayılım gösterdiği alandan gelmektedir. Bu nedenle koniler kaba malzemenin hakim olduğu çeşitli boyda unsurlardan oluşmaktadır. Bu bakımdan bu alanda koniyi oluşturan unsurlar yine aglomera ve tüflerin ayrışması sonucu ortaya çıkan malzemenin mevsimlik akarsular vasıtası ile kıyıda biriktirilmesi ile oluşmuş kumlu/çakıllı plajlar ile litolojik olarak ve unsur boyutu bakımından benzerdir TABANLI VADİLER Flüvyal sistemin bir parçası olan vadiler jeomorfolojik gelişimin önemli bir unsurudur. Gökçeada jeomorfolojik olarak genç bir evrede olduğundan henüz yüzey yeterince işlenememiştir. Ancak, akarsuların derine aşındırma faaliyetleri ön planda olduğundan yamaçlar derince yarılarak yoğun bir vadi sisteminin kuruluşu gözlenmektedir. Gökçeada da akarsu sistemleri genel olarak yapıya uyum göstermektedir. Nitekim, adanın jeomorfolojik gelişiminde, özellikle vadilerin kuruluşu ve gelişmesi üzerinde yapı ve litoloji ile iklimin etkileri büyük önem taşımaktadır. Vadiler eski yapısal çizgiler üzerinde kurulmuştur. Nitekim, adanın en büyük akarsuları olan Büyükdere ve Ballıdere adanın KD-GB eksenine uygun olarak vadisini kazmıştır. Gökçeada da ana yapısal çizgilere genel olarak uyumlu bir şekilde akış gösteren büyük akarsular aşağı çığırlarında kıyıya ulaştıkları alanda tabanlı vadiler oluşturmuşlardır. Bunların en büyükleri Büyükdere ve Ballıdere nin oluşturduğu tabanlı vadilerdir. Bunların yanı sıra adanın diğer büyük akarsuları olan Değirmendere ve Kuzudere nin aşağı çığırında tabanlı vadiler gelişmiştir Büyükdere Vadi Tabanı Gökçeada nın en büyük akarsuyunu oluşturan Büyükdere, Yücel e (1966) göre kuesta cepheleri arasında sübsekant bir akarsudur. Ancak sübsekant akarsular kuesta sırtları arasındaki zayıf dirençli alanlara yerleşirler. Büyükdere ise aşağı çığırında monoklinal sırtları yarıp denize

59 ulaşan bir akarsudur. Bu bakımdan Büyükdere nin sübsekant bir akarsu olması muhtemel değildir. Büyükdere, adanın merkezi kesimlerinden kaynağını almakta ve adanın kuzeydoğusunda bulunan Kale koyuna ulaşmaktadır (Fotoğraf 14). Yukarı ve orta kesiminde daralarak güneybatıkuzeydoğu yönlü yapı ve orografik uzanışa uyum gösteren Büyükdere, aşağı kesiminde Karadoğan tepe ile Kesiktaş tepe arasındaki derin vadiden geçtikten sonra orografik uzanışa ters bir durum göstererek kuzey-güney yönünde uzanır ve bu alanda tabanlı bir vadi içinde akar (Şekil 7). Adanın en geniş alüvyal düzlüğünü bu taban oluşturur. Büyükdere vadisi yukarı kesimlerinde volkanik formasyonlar ve Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları içinde açılmıştır. Bu alanda Büyükdere nin kollarının oluşturduğu vadiler, volkanik kayaçların hakim olduğu yüksek kesimlerde V şekilli profiller sunarken dirençsiz sedimanter kayaçlardan yapılı daha alçak kesimlerde ise daha basık yamaçlı V şeklinde profiller sunmaktadır. Büyükdere vadisinin en dar ve derin olduğu alan Karadoğan tepe ile Kesiktaş tepe arasında bulunur. Bu dar ve derin vadi (boğaz) Büyükdere nin yukarı ve orta çığırını geniş tabanlı vadiye bağlamaktadır. Bu dar vadi bölümünde uygun koşullar nedeniyle adanın en büyük barajı yapılmıştır. Büyükdere nin geniş tabanlı vadisi, aşağı çığırda adanın en geniş alüvyal düzlük alanını oluşturmaktadır. Burada vadinin genişlemesi vadinin, dirençsiz Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları içerisinde açılmasından kaynaklanmıştır (Yalçınlar, 1980). Güney kesimlerinde genişleyen Büyükdere alüvyonlu vadi tabanı, kuzeyde Kaleköy ile Kaşlıca tepe arasında kumtaşlarından oluşan dayanıklı monoklinal tabakaların varlığına bağlı olarak daralmaktadır. Stratejik bir konuma sahip olan ve deniz ticaret yolları üzerinde bulunan Gökçeada, prehistorik çağlardan bugüne kadar çeşitli uygarlıkların yerleşimine sahne olmuştur yıllık bir yerleşim tarihine sahip olan adada kültür sürecinin belirlenmesi ve adanın çevresindeki kültürlerle olan ilişkilerinin aydınlatılması amacıyla 1996 yılından beri Büyükdere vadi

60 tabanının doğu kenarında kıyıdan 1,5 km kadar içeride Yeni Bademli Höyük te Hacettepe Üniversitesinden Doç Dr. Halime Hüryılmaz başkanlığında arkeolojik kazı çalışmaları yapılmaktadır. Alüvyal alanlarda kurulan antik yerleşmeler günümüze kadar geçen zaman içinde pek çok değişime uğramıştır. Bu konuda en fazla dikkati çeken husus, yerleşmelerin kurulduğu sahanın doğal çevre özelliklerinde meydana gelen değişmelerdir. Nitekim, doğal çevre unsurlarından herhangi birinde meydana gelen bir değişiklik insan hayatı ve faaliyetlerini önemli ölçüde etkiler. Bu yönüyle, söz konusu yerlerde yapılan arkeolojik çalışmalar için eski coğrafi şartların bilinmesi oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle höyük çevresinde paleocoğrafya araştırmaları yapmak amacıyla Ege Üniversitesi Coğrafya bölümünden Prof. Dr. Ertuğ Öner kazı ekibine davet edilmiştir. Bu kapsamda, Büyükdere vadisinin aşağı kesiminde yer alan Yeni Bademli Höyük ve yakın çevresinde meydana gelen çevresel değişmeleri belirlemek amacıyla Prof. Dr. Ertuğ Öner tarafından 1998 yaz döneminde paleocoğrafya - jeoarkeoloji araştırmaları başlatılmıştır. Holosen deki jeomorfolojik gelişmeyi ortaya koymak için Büyükdere vadi tabanında ve Tuz Gölü güney kordonu üzerinde alüvyon sondajları yapılmıştır. Vadi tabanında yapılan alüvyon sondajlarından elde edilen sonuçlara göre Büyükdere vadi tabanını oluşturan alüvyal dolgunun kalınlığı kuzeyde sığ olmakla birlikte güneye doğru gidildikçe derinleşmektedir. Aynı zamanda alüvyal dolgu vadi tabanının doğu ve batı kesimlerinde sığ, orta kesimlerinde derindir. Vadi tabanının orta kesiminde yapılan sondajlarda bugünkü deniz seviyesinden 33 metre derine inilmesine rağmen anakayaya ulaşılamamıştır (Şekil 13, Öner, 2001). Bu da merkezi kesimlerde alüvyon kalınlığının oldukça fazla olduğunu göstermektedir. Sondajlardan elde edilen verilere göre, düşey doğrultuda derine doğru gidildikçe sediman niteliği değişmektedir. Vadi tabanından bugünkü deniz seviyesine kadar olan kesimde, Büyükdere ve yan kollarının taşıdığı sedimanların oluşturduğu kuzeyden güneye doğru kalınlığı azalan siltli taşkın ovası sedimanı hakimdir. Taşkın ovası sedimanı içinde yer

61 - 60 -

62 - 61 -

63 yer cepler halinde bataklık veya eski akarsu yatağına ait akarsu yatak sedimanı yer almaktadır (Şekil 12). Taşkın ovası sedimanının altında bugünkü deniz seviyesinin 2 metre altına kadar devam eden 2 metre kalınlıkta kaba kumlu delta-kıyı sedimanı hakimdir. Delta kıyı sedimanı altında ise, bugünkü deniz seviyesinin 8 metre altına kadar devam eden 6 metre kalınlıkta delta önüne ait ince kumlu sığ kıyı sedimanı yer almaktadır. -8 metrenin altında ise, denizel çamurlara ulaşılmaktadır (Şekil 12 ve 13, Öner 2001). Vadi tabanında en güneydeki sondajlarda (13 numaralı) 24 metre derinde anakayaya ulaşılmış ancak bu sondajlarda denizel sedimana rastlanılamamıştır. Sedimanın yüzeyden deniz seviyesine kadar olan ilk 11 metrelik bölümünde yer yer içinde eski akarsu yatak sedimanı ve bataklık sedimanının bulunduğu siltli taşkın ovası sedimanı hakimdir. Bugünkü deniz seviyesinden itibaren ise zeytuni renkli yer yer ince karasal gastropod kavkı kırıntılarının yer aldığı delta kıyısının gerisinde biriken taşkın sedimanı hakimdir (Şekil 13, Öner 2001). Yapılan sondajların ışığında Öner e göre (2001), Büyükdere vadisinin aşağı bölümünde Pre-Holosen deki mevcut derin yarıntıya Holosen transgresyonuyla yükselen deniz sokularak ria tipi bir koy oluşturmuştur. Günümüzden 6000 yıl önce deniz seviyesindeki yükselmenin durmasından itibaren başta Büyükdere olmak üzere akarsuların taşıdığı sedimanların koyu doldurması hızlanmıştır. Büyükdere koyunun hızla dolmasına bağlı olarak kıyı çizgisi kuzeye doğru ilerlemiştir. Derin vadi yarıntısında biriken sedimanlar, dipte ince unsurlu denizel çamurlar, bunun üzerinde ince kumlu sığ kıyı ve daha üstte kaba kumlu delta kıyı sedimanları halindedir. Bunların üzerinde ise Büyükdere nin siltli çamurları, bugünkü taşkın ovasını şekillendirmiştir (Öner,2001) Ballıdere Vadi Tabanı Kuzey kesim dağlık biriminin merkezi kesimlerinde yer alan ve adanın en yüksek zirvesini oluşturan Doruk tepe ve çevresindeki volkanik kütlelerden

64 kaynağını alan Ballıdere, adanın güneybatısındaki Aktaş tepe ve Sağrı tepe ile bu tepenin devamı olan sırtlar arasından denize dökülür. Ballıdere nin oluşturduğu vadi, ada rölyefinin genel uzanışına uygun olarak güneybatı -kuzeydoğu doğrultusunda uzanmaktadır (Şekil 7). Yukarı çığırda volkanik formasyonlar içinde akış gösteren yan kolların oluşturduğu vadiler V şekillidir. Buna karşılık, bu vadiler volkanik alanlardan daha alçak kesimlerdeki Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı ve kireçtaşları üzerinde daha yayvan şekilli V profiller sergilemektedir. Ballıdere vadisi aşağı çığırda geniş tabanlı bir profile sahiptir. Vadinin Sağrı tepe sırtlarına yakın olan kesiminde yamaçları dik, Aktaş tepeye yakın olan kesiminde ise az eğimlidir (Şekil 7). Ballıdere nin aşağı çığırında alüvyal bir örtü oluşturmuştur. Ballıdere ve kolları, Eosen sedimanter birimler ve volkanik yapılı kayaçların hakim olduğu yüksek kesimlerden aşındırarak taşıdığı alüvyonları yamaç önünde biriktirerek kıyıdan yukarıya doğru kalınlığı azalan bir alüvyal örtü oluşturmuştur (Şekil 7) Değirmendere Vadi Tabanı Güney kesim dağlık biriminin güneydoğusundaki Aydıncık körfezine açılan Değirmendere vadisi, adanın doğu kesiminde yer alan en uzun vadidir. Değirmendere nin yan kolları kuzey-güney yönünde, ana akarsu ise kabaca batıdan doğuya doğru uzanım göstermektedir. Geniş bir havzaya sahip olan Değirmendere aglomera ve tüflerin içerisinde açılmıştır (Şekil 2). Vadinin yukarı ve orta kesimlerinde güneye bakan yamaçların eğim dereceleri daha fazla, kuzeye bakan yamaçların ise daha azdır. Kaynağını güney kesim dağlık biriminin hemen hemen merkezi yerinde bulunan Umut tepenin eteklerinden alan Değirmendere, aşağı kesimde Aydıncık körfezine dökülmektedir. Aglomera ve tüflerin yayılım gösterdiği alanlardan kaynağını alan dere taşıdığı yük bakımından da malzemesi bol bir akarsudur. Yüksek kesimlerden inip Aydıncık körfezine döküldüğü alanda dağlık rölyeften aşındırıp taşıdığı unsurları biriktirerek bir koni oluşturmuştur. Akarsuyun

65 düzlük alana indiği bu kesimde vadi tabanı da alüvyonlarla örtülerek genişlemiştir. (Şekil 7) Kuzudere Vadi Tabanı Kuzudere, Gökçeada nın kuzey doğusunda Gözetme tepe ile Kayalık sırtı arasında kabaca güneybatı-kuzeydoğu yönünde akış göstermektedir. Eosen birimlerden Oligosen birimlere geçildiği formasyon sınırında yatağını kazmış olan Kuzudere nin vadisi basık yamaçlı V şeklinde bir profil sunmaktadır. Uzunluğu, adadaki diğer büyük akarsulara göre, kısa sayılabilecek bir akarsu olan Kuzudere, kıyıya ulaştığı yerde Eosen/Oligosen sedimanter birimlerden kolayca aşındırıp taşıdığı malzemeyi biriktirerek küçük fakat geniş tabanlı bir vadi oluşturmuştur (Şekil 7) KIYI ŞEKİLLERİ Yüksek Kıyılar ve Falezler Gökçeada nın kıyı şekilleri, kısa mesafelerde değişim gösterdiği gibi, rölyef şekilleri açısından da kuzey ve güney kıyıları birbirinden farklı özellikler sunmaktadır. Adanın kuzey kıyıları, bu kıyıların biraz kuzeyinden geçen Ganos fayının uzanışına uygun olarak, GB-KD doğrultusunda uzanmaktadır. Bu kıyılarda, Büyükdere nin Kale koyunda denize döküldüğü kesim hariç, yüksek kıyı tipi hakimdir. Nitekim, Gökçeada tektonik olarak oldukça aktif bir bölgede yer almaktadır. Adanın hemen kuzeyinde yer alan Saros körfezinin çöküşü sırasında, ada yükselerek güneye doğru çarpılmıştır. Bu nedenle kuzey kıyıları yüksektir ve kıyı önünde deniz birden derinleşmektedir. 50 metre izobatı pek çok yerde kıyıya iyice yaklaşmaktadır (Kurter, 1989). Adanın kuzey kıyıları, hakim rüzgar ve dalga etkisine açık olmasına karşın, kıyı şekillenmesinin başlangıç aşamasında olduğu yüksek olan bu kıyılarda, gelişmiş falez şekilleri ve abrazyon platformları bulunmadığı ve bu kıyıların çentikli kıyı şekline dahil edilebileceği ifade edilmektedir. ( Kurter, 1989)

66 Adanın güney kıyıları, kuzey kıyılarına göre oldukça farklı bir özellik göstermektedir. Burada kıyılar daha belirgin burunlar ile girintili çıkıntılı bir görünüm sergilemektedir. Gökçeada da güney kıyılar tümüyle kuzey kıyılara nazaran oldukça sığdır. 10 metre izobatı kıyının bir hayli uzağından geçmektedir (Kurter, 1989). Kurter bu alanda gelişmiş bir abrazyon platformunun varlığından bahsetmektedir. Adanın güney kıyılarında da yer yer gelişmiş falezlere rastlanılabilmektedir. Bu alanda, denize doğru bir çıkıntı yapan Aktaş tepe ve Kapıkaya tepenin kıyıya inen andezitlerden yapılı güney eteklerinde ve aglomeralardan yapılı Gündoğdu tepenin kıyıya doğru uzanan güney eteklerinde yükseklikleri yaklaşık 10 metre kadar olan falezler gelişmiştir. Bu kıyılarda görülen falezler dayanıklı andezitik lavların ve aglomeraların varlığına bağlı olarak gelişmiştir. Ayrıca, tipik falez şekillerine yaygın olarak Aydıncık yarımadası kıyılarında rastlanmaktadır (Şekil 7) Kumlu/Çakıllı Plajlar Gökçeada nın kıyı kesimlerinde yer yer çok küçük parçalar halinde kıyı gerisinde kumlu ve çakıllı plajlar görülmektedir. Küçük parçalar halinde gözlenen bu plajların, en fazla yayılım gösterdiği alan adanın doğu ve güneydoğu kıyılarıdır. Kumlu ve çakıllı malzemeden oluşan kıyı düzlükleri bu alanda Kuzu limanı ile Aydıncık körfezi arasında yer yer kıyı boyunca uzanmaktadır. Özellikle Güzelce koyu kıyılarında bir şerit halinde uzanım göstermektedir. Kıyı gerisindeki yüksek kesimlerin tüf ve aglomeralardan oluşması çoğunlukla çakıllı olan plajların bu alanda yoğunlaşmasında etkili olmuştur. Adanın doğu kıyı bölgesinde geniş bir yayılım gösteren tüf ve aglomeralar kısa boylu ve sel rejimli mevsimlik akarsuların etkisi ile ayrıştırılıp aşındırılmıştır. Aglomera ve tüflerden kopan irili ufaklı çakıl ve kum boyutundaki malzeme kısa mesafelerden taşındığı için boylanma göstermeden kıyıda çakıllı, kumlu plajlar oluşturacak şekilde birikmiştir. Adada kumlu/çakıllı plajların yer aldığı bir başka alan da adanın güneydoğusunda Esencik tepe ve Karaçavuş tepenin kıyıya inen uzantıları

67 önündedir (Şekil 7). Burada kıyıda çok dar alanlarda Güzelce koyu çevresindekilere benzer bir şekilde, Esencik tepe ve Karaçavuş tepeden inen derelerin gerideki aglomeralardan oluşan yamaçları aşındırıp taşıdığı malzemeyi kıyıda biriktirmesi ile oluşmuş kumlu/çakıllı plajlar mevcuttur (Fotoğraf 15). Gökçeada daki diğer kıyı düzlükleri daha dar alanlı olarak adanın güneybatısında Doğanlı tepe kütlesinin kıyıya inen etekleri ile İnce burun arasında, batıda Kömür burnunun doğusu ve batısında ve Keltepe nin kıyıya inen yamaçları ile Kuş burnu arasında yer almaktadır (Şekil 7). Yine bu düzlükler de oldukça dar alanlar kaplamakla birlikte dağlık kesimlerden inen küçük derelerinin getirdiği kumlu çakıllı materyaller ile oluşmuştur. Buna karşılık, Büyükdere, Kuzudere ve Ballıdere nin denize döküldüğü alanlarda alüvyal düzlüklerin kıyı kesimlerinde kumlu plajlar gelişme göstermiştir AYDINCIK YARIMADASI Gökçeada nın güneydoğusunda yer alan Aydıncık yarımadası Miyosen e ait kumtaşı, marn, silttaşı ve kiltaşından oluşmaktadır. Önceleri bir ada olduğu belirtilen (Yalçınlar, 1980) Aydıncık yarımadası Gökçeada nın doğrultusuna uygun olarak GB-KD yönünde uzanmaktadır (Şekil 7). Holosen de Gökçeada nın güneydoğu dağlık kesiminden aşınıp gelen ince unsurların birikmesiyle oluşmuş kıyı kordonlarının büyümesi sonucu Aydıncık kara parçası Gökçeada ya iki kıyı kordonu ile bağlanmıştır (Fotoğraf 16). Bu iki kıyı kordonu arasında henüz tamamen dolmamış olan Tuz gölü buradaki tombolo oluşumunun bir sonucudur (Yalçınlar, 1980). İki kordondan kuzeyde yer alanı, daha gelişmiş olup genişliği yer yer 1 km yi geçen bir düzlük oluşturmaktadır. Bu düzlük üzerinde KD-GB yönlü, genel olarak bitki örtüsü ile yüzeyi kaplanan ve belirginliğini yitiren kumul sıraları oluşmuştur. Güneydeki kordon ise, daha dar olup denize bakan tarafında düz uzanışlı bir plaj mevcuttur (Şekil 7). Kuzey ve güney kordonları arasında yer alan ve kış döneminde sığ bir su örtüsü ile kaplı olan Tuz gölü, yaz aylarında tamamen kurumaktadır. Bu sığ gölün buharlaşması sırasında taban yüzeyini beyaz bir tuz örtüsü kaplamaktadır

68 Daha önce de belirtildiği üzere; Öner, Gökçeada da paleocoğrafya - jeoarkeoloji araştırmaları yapmıştır. Bu araştırmalar kapsamında Tuz gölü güney kordonunda alüvyon sondajları yapmıştır. Bu sondajlarda yüzeyden 2,5-3,5 metre derinliklerde Miyosen anakayaya girilmiştir. Anakaya üzerinde Tuz gölünün kumlu ve bol kavkılı sedimanları hakimdir. Bu sedimanlar içinde kaba kumlu kıyı sedimanları ve ince kumlu sığ su sedimanları olmak üzere iki seviye ayırt edilmiştir. Ayrıca yer yer bantlar halinde tuzcul bitkilerin çürümesi ile oluşmuş organik killi seviyeler tespit edilmiştir (Şekil 14, Öner 2001). Aydıncık yarımadasının yapısını oluşturan Miyosen kumtaşı, marn, silttaşı ve kiltaşları yatay ve yataya yakın bir uzanışa sahiptir. Bu tabakaların üzeri metre yükseklikte bir yüzeyle kesilmiştir. Bu yüzey yer yer sel ve dere yarıntıları ile işlenmiş ise de, zeminin geçirimli olması nedeniyle aşınmanın etkileri az olmuştur. Ancak, zeminin çözülmesiyle serbest kalan kumlar, söz konusu yüzeyin doğu kesimlerinde kum örtüsü şeklinde toplanmıştır. Aydıncık yarımadasının yapısını oluşturan litolojinin dirençsiz olması nedeniyle, kıyılar kolaylıkla dalgalar tarafından işlenerek falezlere dönüştürülmüştür (Şekil 7, Fotoğraf 4)

69 - 68 -

70 3. GÖKÇEADA NIN İKLİM ÖZELLİKLERİ Ege Denizinin kuzeyinde yer alan Gökçeada nın iklim özelliklerinin ortaya konulmasında; adanın kuzeydoğusunda, Büyükdere vadi tabanında, denizden yaklaşık 4 km kadar içeride yer alan Gökçeada Meteoroloji İstasyonu nun gözlemlerinden yararlanılmıştır. Meteorolojik unsurlar arasında sıcaklık gözlemleri , basınç, rüzgar, buharlaşma ve nemliliğe ait gözlemler , yağış gözlemleri rasat dönemlerine aittir. Gökçeada nın iklim özelliklerine ilişkin Öztürk (1989) ve Özdemir (2001) e ait iki çalışma mevcuttur. Bunlardan Öztürk (1989) Gökçeada nın İklimi başlıklı çalışmasında, adanın iklim unsurlarından sıcaklık, rüzgarlar, su buharı (su buharı basıncı, nem, bulutluluk, sisli günler) ve yağış özelliklerini incelemiştir. Çalışmada bu iklim unsurlarına ait bilgiler verildikten sonra, adanın Akdeniz iklim tipi içinde yer aldığı ancak başta yağış olmak üzere bazı iklim elemanlarının Akdeniz ve Karadeniz iklim tipleri arasında bir geçiş özelliği taşıyan Marmara Geçiş tipine ait özellikleri yansıttığı belirtilmiştir. Adanın iklim özelliklerine ilişkin Özdemir in çalışmasında (Özdemir, 2001) rüzgar özelliklerine ilişkin olarak, ortalama rüzgar hızları, en hızlı esen rüzgarların yönleri ve hızları, fırtınalı ve kuvvetli rüzgarlı gün sayıları ve yönlere göre aylık esme sayısı toplamları incelenmiştir İKLİM KOŞULLARININ JENETİK-DİNAMİK FAKTÖRLERİ Akdeniz havzasında yer alan Gökçeada nın hava ve iklim koşullarını belirleyen temel faktörler, bölgeyi etkileyen hava kütleleri ve sirkülasyon koşullarıdır. Gökçeada, kış aylarında coğrafi konumuna bağlı olarak, N paralelleri arasında egemen olan batı rüzgarları sisteminin etki alanı içinde bulunur. Yaz mevsiminde ise, Batı rüzgarları sisteminin kuzeye çekilmesi ile Akdeniz havzasının tümünde olduğu gibi, subtropikal yüksek basınç alanının etkisi altında kalır. Ancak, adada yer şekillerinin uzanış doğrultusu ve yükselti gibi özellikler iklim koşullarında yerel değişikliklere yol açmaktadır

71 Hava Kütleleri ve Cepheler Kış mevsiminde genellikle doğu ve kuzeydoğuya ilerleyen Polar Cephe ye bağlı Atlantik kökenli depresyonların soğuk cephesi ile ilişkili olan Maritim Polar (mp) hava kütleleri, Balkanlar ve Ege denizi üzerinden geçer ve adada yağışlara yol açarak rüzgarlı ve soğuk hava koşullarının etkin olmasına neden olurlar. Balkanları aşıp Akdeniz havzasına ulaşan polar hava kütleleri, burada yeterli bir süre oyalandığı zaman modifikasyona uğrar. Akdeniz hava kütlesi olarak kabul edilen bu hava kütlesinin sıcaklığı ve nem içeriği yüksektir. Kontinental polar (cp) hava kütlesi kış mevsiminde Gökçeada nın da içinde bulunduğu sahayı etkileyen bir diğer hava kütlesidir. Orta ve Doğu Avrupa üzerine yerleşen bir yüksek basınç sırtından Adriyatik ve kuzey Ege Denizi üzerine yayılarak kuzeyli ve kuzeydoğulu hava akımları halinde sıcaklık değerlerinin düşmesine yol açarak bölgeyi etkiler (Türkeş, 1990). Serin-soğuk dönemde adayı etkileyen en soğuk hava kütlesi Kontinental Arktik (ca) hava kütlesidir. Orta ve Doğu Avrupa üzerine kuvvetli bir yüksek basınç sırtı yerleştiği zaman kuzey-kuzeydoğulu hava akımları halinde kuzey Ege ye ulaşan hava kütlesi sıcaklıkların düşmesine ve kuvvetli yağışlara neden olmaktadır. Kış aylarında adayı etkileyen bir diğer hava kütlesi ise kaynağını kuzey Afrika bölgesinden alan ve Akdeniz üzerinden kuzeye doğru ilerleyen Kontinental Tropikal (ct) hava kütlesidir. Kuzeye doğru hareketi sırasında alt katmanlarından nem toplayarak kararsızlaşan bu hava kütlesi Akdeniz depresyonları ile ilişkili olarak Orta ve Doğu Akdeniz de çok etkin sıcak cephe oluşumu sağlar. Bu cephe boyunca da bol yağışlara neden olur. Sıcak dönemde Basra körfezi çevresindeki alçak basınç alanından kaynaklanan Kontinental tropikal (ct) hava kütleleri Basra alçak basınç alanının siklonik dönüşü ile güney ve güneydoğulu sıcak-kurak hava akımları halinde Anadolu yu işgal eder. Yine bu mevsimde kaynağını Doğu Avrupa dan alan Kontinental polar (cp) hava kütlesi kuzey-kuzeydoğulu akımlar ile Anadolu ya yaklaşır. Hava kütlesi kuzey kaynaklı ve yüksek

72 enlemlerden geliyor olmasına rağmen karalar üzerinden geçerken sıcaklığı artmakta ve kuraklaşmaktadır. Bunun sonucunda da yağış olasılığı ortadan kalkmaktadır (Weather in the Mediterrenean, 1961). Gökçeada da genel olarak yılın soğuk döneminde hava koşullarını yöneten basınç sistemi kaynağını farklı bölgelerden alıp Akdeniz havzasına ulaşan hava kütlelerine bağlı cephe sistemleridir. Gökçeada da Azor ve Sibirya yüksek basınçları ile İzlanda ve Basra alçak basınç merkezlerinin yıl içindeki özellikleri ve hareketleri ile ilişkili olarak Ekim-Mayıs arasındaki dönemde serin-soğuk şartların yaşandığı kış mevsimi ve Haziran-Eylül ayları arasında sıcak şartların hüküm sürdüğü yaz olmak üzere iki belirgin mevsim ortaya çıkmaktadır. Bunlardan Ekim-Mayıs aylarını kapsayan serin-soğuk dönemde hava şartlarını belirleyen başlıca sistemler, yılın soğuk döneminde alanını Doğu Avrupa ya kadar genişleten termik (Sibirya) antisiklon, Polar Cephe ve Akdeniz Cephesine bağlı depresyonlardır. Termik antisiklonun (Sibirya) etkili olduğu dönemlerde doğukuzeydoğulu hava akımları soğuk yağışlı hava koşullarına yol açmaktadır. Polar cephe depresyonlarının etkili olduğu dönemlerde batı ve kuzeybatı yönlü hava akımları egemen olmakta soğuk yağışlı hava koşulları ortaya çıkmaktadır. Doğu-kuzeydoğu yönünde ilerleyen Akdeniz cephesi depresyonları ise güney-güneybatıdan gelen hava akımlarına (lodos) yol açmaktadır (Türkeş, 1990). Akdeniz havzasında etkili olan bu depresyonlar Akdeniz havzasında ve Atlantik havzasında oluşmaktadır. Anadolu üzerindeki cp hava kütleleri ve Akdeniz hava kütlesi arasında oluşan cephe boyunca depresyonlar gelişir ve bu depresyonlar ılık-soğuk, yağışlı hava tiplerine yol açmaktadır (Türkeş, 1990). Mayıs ayından itibaren Orta ve Doğu Avrupa ısınmaya başlar ve kış mevsimi boyunca etkili olan polar cephe kuşağı batı rüzgarlarına bağlı olarak daha kuzeye çekilir ve Azor antisiklonu Avrupa üzerinde ve Anadolu ya kadar yayılır. Böylece Akdeniz havzası tropikal hava kütlelerinin etkisi altına girer. Polar cephenin kuzeye çekilmesi sonucu polar hava kütlelerinin Akdeniz havzasına ulaşması yaz döneminde

73 cephe oluşum koşullarının son derece azalmasına neden olmaktadır. Haziran-Eylül ayları arasını kapsayan sıcak dönemde Azor yüksek basıncı ile Basra alçak basınç merkezi ve dolayısıyla Avrupa ile Akdeniz havzası arasında basınç farklılığı ortaya çıkar. Bu durum sıcak dönemde Asor antisiklonundan Basra alçak basıncına yönelen kuzeydoğulu hava akımlarının egemen olmasına yol açmaktadır İKLİM UNSURLARININ İNCELENMESİ BASINÇ VE RÜZGARLAR Basıncın Yıllık Değişmeleri ve Basınç Rejimi Gökçeada da basıncın yıllık değişmelerini ortaya koymak amacıyla yılları arasını kapsayan maksimum ve minimum basınç değerleri ele alınmıştır. Batı rüzgarları kuşağında yer alan ve yıl içinde farklı hava kütlelerinin etkisinde kalan Gökçeada da basınç koşulları ve basıncın yıllık değişmelerini Akdeniz Havzasını etkileyen ana basınç sistemleri belirlemektedir. Bu basınç sistemlerinin mevsimlik hareketlerine bağlı olarak yıl içinde basınç değerleri değişmeler göstermektedir. Nitekim, adada Ekim-Nisan aylarını kapsayan dönemde basınç değerleri oldukça değişkendir ve bu nedenle basınç genliği de fazladır (Şekil 15). Bu dönemde Aralık, Ocak ve Şubat aylarında basınç genliği 30 mb ın üzerine çıkmaktadır. Kış döneminde, güneyden subtropikal yüksek basınçtan kuzeye yönelen ct hava kütleleri Akdeniz ve Ege Denizi üzerinde cp hava kütleleri ile karşılaşarak gezici alçak basınç sistemlerinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu aylarda Akdeniz havzasında etkin olan gezici depresyonların bölge üzerinden geçişleri sırasında basınç hızla düşmektedir. Bununla birlikte yine aynı dönemde gezici antisiklonların etkisi ile veya Orta ve Doğu Avrupa üzerine yerleşen termik antisiklonlar basınç değerlerinin yükselmesinde etkili olmaktadır. Örneğin, Ocak, Şubat aylarında

74 zaman zaman basınç değerlerinin 990 mb a kadar düştüğü gözlenirken zaman zaman ise 1020mb ın üzerine çıkabilmektedir. Şekil 15: Gökçeada da ( ) en düşük ve en yüksek basınç değerleri. Mayıs ayından itibaren hava sıcaklığının artmasına paralel olarak Anadolu üzerinde yer alan antisiklonlar ortadan kalkmakta ve Akdeniz üzerindeki cephe sistemleri de kuzeye çekilmektedir. Sıcaklığın artmaya başladığı bu dönemde yaz koşullarının belirginleşmesi ile basınç koşullarındaki kararsızlık azalmaya başlar. Kış döneminde bölgeyi etkileyen sistemlerin kuzeye çekilmesi ile Basra körfezi üzerinde derinleşen alçak basınca bağlı olarak ct hava kütleleri güney ve güneydoğudan Anadolu yu işgal eder ve basınç değerleri düşer. Öte yandan Orta ve Doğu Avrupa nın ısınmaya başlaması ile birlikte Asor yüksek basıncı kuzeye kayar. Böylece kuzeybatıda bulunan yüksek basınç alanından Anadolu ya doğru olan hava akımları sıcaklığın yükselerek basıncın düşmesine yol açar. Yaz döneminde basınç değerlerindeki değişmenin az olmasına bağlı olarak basınç genliği de düşüktür. Örneğin, Temmuz ve Ağustos aylarında en yüksek basınç değerleri 1009,9 (Temmuz) ve 1011 (Ağustos), en düşük basınç değerleri ise 995,8-73 -

75 (Temmuz) ve 996,9 (Ağustos) dır. Bununla birlikte bu aylarda genlik 14,1 mb kadar olup yaz ayları boyunca ada üzerinde daha kararlı basınç koşulları hüküm sürer (Şekil 15) Rüzgar Özellikleri Ege Denizi nin kuzeyinde yer alan Gökçeada kuzeyden gelen hava akımlarına açıktır. Diğer bir deyişle açık denizde yer alan adada, rüzgar koşulları önem taşımaktadır. Nitekim, yıl içinde özellikle de kış aylarında rüzgar koşulları ada halkının ana kara ile olan bağlantısı üzerinde belirleyici bir unsur olmaktadır. Bu nedenle ada halkının sosyal yaşamında rüzgar koşullarının önemli bir yeri vardır. Kış aylarında bölgede rüzgar şiddetinin yüksek olması dalga şiddetini artırarak anakaraya olan deniz ulaşımının aksamasına ve zaman zaman fırtınalı dönemlerde gemi seferlerinin iptal edilmesine neden olmaktadır. Örneğin, 2004 Ocak ve Şubat aylarında hızı saatte 70 km yi bulan şiddetli rüzgarlar nedeniyle 10 gün deniz ulaşımı iptal edilmiştir. Bunun yanı sıra 2004 Şubat ayında yine rüzgar şiddetine bağlı olarak elektrik direkleri devrilmiş bu nedenle 17 gün adaya elektrik verilememiştir. Bu bakımdan kış aylarında adada yaşam koşullarının rüzgar koşullarına bağlı bir durum aldığı söylenebilir. Gökçeada da balıkçılık başlıca geçim kaynaklarından birisidir. Bu bakımdan balıkçılık ile uğraşan ada halkı için rüzgar şiddeti ve yönü önemlidir. Özdemir, Gökçeada nın rüzgar özellikleri (ortalama rüzgar hızları, en hızlı esen rüzgarların yönleri ve hızları, fırtınalı ve kuvvetli rüzgarlı gün sayıları ve yönlere göre aylık esme sayısı toplamları) üzerine yaptığı çalışmasında (2001), rüzgar şiddetini yüksek olduğu dönemlerde balıkçılığın olumsuz yönde etkilenmemesi için avlanma zamanının ve süresinin rüzgar gözlem sonuçlarına göre programlanması gerektiği ve kullanılacak teknelerin fırtına koşullarına dayanıklı olarak yapılması gerektiği üzerinde durmuştur. Ayrıca kafes balıkçılığı açısından en uygun alanın D, GD, G, GGB kıyı kesimi olduğunu belirtmiştir (Özdemir, 2001)

76 Egemen Rüzgarlar ve Frekansları Rüzgar rejimi üzerinde etkili en önemli faktör yeryüzüne yakın hava tabakalarındaki sirkülasyon koşulları ve bu koşulların mevsimlik değişmeleridir. Buna paralel olarak Gökçeada da rüzgar özelliklerini yıl içinde değişen basınç koşulları belirlemektedir. Gökçeada da rüzgar frekans ve yönlerinin incelenmesinde Gökçeada meteoroloji istasyonunun yılları arasını kapsayan 16 yöne ait aylık ortalama gözlemlerinden yararlanılmıştır. Bu gözlemlere göre yıl içinde Gökçeada da sırasıyla en yüksek frekansa sahip yönler %26,3 ile KKD, %11,2 ile KD ve %10,3 ile GGB dır (Şekil 16). Gökçeada meteoroloji istasyonuna ait aylık gözlemler incelendiğinde tüm aylarda rüzgar esme sayısı en yüksek olan yön KKD dur (Çizelge 1). Bu durumun ortaya çıkmasında atmosfer sirkülasyonunun etkilerinin yanı sıra Gökçeada meteoroloji istasyonunun bulunduğu konumun etkisi de vardır. Kuzeydoğu sektöründen gelen rüzgarlar Kuzu Limanından meteoroloji istasyonunun bulunduğu Çınarlı ya açılan vadide kanalize olmaktadır. Bu vadi kabaca KKD yönündedir. Bu nedenle KKD yönüne ait esme sayıları oldukça yüksek değerler göstermektedir. Aylık frekanslar incelendiğinde KKD dan esen rüzgarların frekansları Nisan ayı (frekansı %15,5) hariç % 20 yi geçmekte ve yaz aylarında % 30 un üzerine çıkmaktadır. Kasım-Mayıs ayları arasındaki dönemde KKD yönlü rüzgarların esme sayısındaki artışın, termik antisiklonlar veya depresyonları izleyen gezici antisiklonlara bağlı hava tiplerinin frekanslarındaki artışla ilişkili olduğu düşünülebilir. Nitekim, adada yaşayan yerli halk ile yapılan görüşmelerde, kış döneminde poyraz rüzgarlarının çok etkili olduğu belirtilmektedir. Kış döneminde KKD dan sonra frekansı en yüksek olan yön

77 Yönler K KKD KD DKD D DGD GD GGD G GGB GB BGB B BKB KB KKB Esme Sayısı ve AYLAR % Frekansları I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Yıllık Esme Sayısı % Fr. 6,1 6,9 8 6,6 7,9 8,7 10 8,6 8,2 7,3 6,4 5 7,5 Esme Sayısı % Fr. 28, ,8 15,5 22,3 24,9 32,6 35,8 29,7 29,3 23,4 25,5 26,3 Esme Sayısı % Fr. 11,3 10,6 9,9 6,7 8,8 9,6 14,2 15,5 12,6 14,4 11,1 9,8 11,2 Esme Sayısı % Fr. 8,7 9,7 9,4 7,8 7,5 7,6 10, ,2 8,1 7,3 7,1 9 Esme Sayısı % Fr. 2,1 2 2,4 2,4 2,9 2,5 2,5 2,3 3,3 2 1,8 2,9 2,4 Esme Sayısı % Fr. 2,6 2,3 2,4 2 2,4 2,2 1 0,9 1,7 2,1 2,6 2,7 2,1 Esme Sayısı % Fr. 2,5 2,3 1,5 1,5 1,3 1,4 0,5 0,4 1,1 1,5 2,1 3 1,6 Esme Sayısı % Fr. 5,1 5,6 5,3 5,2 3,5 2, ,8 3,6 6 5,5 3,9 Esme Sayısı % Fr. 5,8 5,7 6 6,4 3,9 3,3 1,4 0,8 2,2 3,2 6,1 6,6 4,3 Esme Sayısı % Fr. 11,5 13, ,8 11,1 7,2 2,6 2,8 6,9 10,4 14,6 14,1 10,3 Esme Sayısı % Fr. 4,2 3,8 4,5 5,8 4,2 2,8 0,9 0,8 1,8 2,1 4,6 4,6 3,3 Esme Sayısı % Fr. 2,3 2,5 1,7 4,1 2,7 1,9 0,7 0,6 1,1 1,5 3 2,9 2,1 Esme Sayısı % Fr. 0,4 0,7 0,7 0,8 0,9 0,7 0,5 0,4 0,6 0,5 0,5 0,7 0,6 Esme Sayısı % Fr. 1 0,7 0,9 1,5 1,5 0,9 0,9 0,6 0,8 0,8 0,9 0,9 1 Esme Sayısı % Fr. 0,8 1 1,3 2,3 3,1 3,7 3,1 2,4 2 1,3 0,8 0,7 1,9 Esme Sayısı % Fr. 2,9 4,3 5,8 8,4 9,8 13,2 12,1 10 7,7 6,5 4,9 4,8 7,5 Toplam esme sayısı Sakin Çizelge 1: Gökçeada da rüzgar esme sayıları ve frekansları ( )

78 KB KKB K KKD KD BKB 10 DKD B 0 D BGB DGD GB GGB G GGD GD Şekil 16: Gökçeada meteoroloji istasyonunda yıllık rüzgar frekans gülü ( ) GGB dır (Şekil 17 ve 18). Yılın bu döneminde, GGB yönlü rüzgarların frekansında meydana gelen artış, bu aylarda Akdeniz üzerinde oluşan gezici depresyonlara bağlı hava tiplerinin özellikle Batı Anadolu üzerinde baskın olması ile açıklanabilir. Yılın bu döneminde Akdeniz üzerinde oluşan gezici depresyonlar siklonik dönüş ile kuzeydoğuya yönelerek GGB yönlü lodos tipi hava akımlarının frekansını ( %10 ilâ %14 arasında) artırmaktadır. Nisan ayından itibaren, Akdeniz havzasındaki cephe sistemlerinin kuzeye kaymasına bağlı olarak gezici depresyonlar ortadan kalkar. Buna bağlı olarak Haziran-Eylül arasındaki dönemde GGB yönlü rüzgarların frekansları oldukça düşme göstermektedir. Bununla birlikte bu dönemde Azor yüksek basıncı ile Basra alçak basıncı arasında antisiklonal bir hava hareketi (Etezyen) hakimdir. Kendini kuzey sektörlü rüzgarlar ile belli eden bu hava hareketi Mayıs ayının ikinci yarısından Eylül ayının ilk yarısına kadar etkisini sürdürmektedir. Genel istikameti güneydoğuya doğru olan hava akımı, zemine yakın tabakalarda Marmara bölgesinde KD, Ege de K veya KB, Akdeniz kıyılarında ise GB istikametini alarak Anadolu nun etrafını dolaşır (Erinç,1996; Biel, 1944). Bu hava akımı Gökçeada da yaz döneminde KKD yönlü rüzgarların frekanslarının yüksek olmasına neden olmaktadır (Şekil 17 ve 18)

79 - 78 -

80 - 79 -

81 Gökçeada da egemen rüzgarların yönünü ve sektörel dağılımını ortaya koymak için Rubinstein yöntemi nden yararlanılmıştır. Bu yöntem ile yıllık ve aylık egemen rüzgar yönleri bulunmuş ve yüzde olarak frekansları hesap edilmiştir. Rubinstein formülüne göre yıl içinde %56,4 frekans ile egemen rüzgar K 26,1 D yönünden esmektedir (Çizelge 2). GÖZLEM İSTASYONU Egemen Rüzgar Yönleri ve Frekansları I. Egemen Rüzgar Yönü G Ö K Ç E A D A % Frekansı II. Egemen Rüzgar Yönü % Frekansı OCAK K 29,6 D 54,6 G 12,7 B 26,6 ŞUBAT K 28,9 D 51,7 G 13,5 B 28,2 MART K 27,2 D 50,7 G 14,9 B 28,5 NİSAN K 22,3 D 39,3 G 20,1 B 36,0 A Y L A R MAYIS K 21,7 D 50,8 HAZİRAN K 19,1 D 57,4 TEMMUZ K 23,6 D 71,9 AĞUSTOS K 26,7 D 74,6 EYLÜL K 27,4 D 65,0 EKİM K 27,4 D 61,9 KASIM K 28,0 D 49,2 G 15,1 B 31,4 ARALIK K 29,2 D 48,2 G 13,6 B 30,8 YILLIK K 26,1 E 56,23 Çizelge 2: Rubinstein formülüne göre Gökçeada da hakim rüzgar yönleri ve % frekansları Egemen rüzgar yönü ve frekanslarının aylık durumu incelendiğinde yıllık duruma paralel olarak frekansları % 39 ile % 75 arasında değişmekle birlikte tüm aylarda egemen rüzgar yönü KD dur (Şekil 19). Kasım-Nisan arasını kapsayan kış döneminde GB % 26 ile %36 arasında değişen frekans

82 Şekil 19: Rubinstein formülüne göre Gökçeada da ( ) mevsimlere göre hakim rüzgar yönleri. ile 2. egemen rüzgar yönünü oluşturmaktadır (Çizelge 2, Şekil 19). Bu aylarda Akdeniz havzasında etkin olan gezici alçak basınç sistemleri nedeniyle basınç değerleri oldukça değişkendir. Buna bağlı olarak rüzgar yönleri de değişkendir. Kışın basınç koşullarındaki kararsızlık nedeniyle iki egemen rüzgar yönünün ortaya çıkması da oldukça doğaldır. Mayıs-Ekim

83 arasındaki dönemde basınç koşullarının kararlı hale gelmesi ile birlikte rüzgar koşullarının değişkenliği de ortadan kalkmaktadır. Buna bağlı olarak hakim rüzgar yönünün frekansı da artmaktadır. Bu dönemde Asor yüksek basıncı ile Basra alçak basıncı arasındaki siklonik dönüş gerçekleştiren hava akımı (Etezyen) bu aylarda hakim rüzgar yönünün KKD olmasına neden olmaktadır. Bu yönden esen rüzgarların frekansları kış aylarına nazaran oldukça yüksektir. Temmuz ve Ağustos aylarında KKD yönlü rüzgarların frekansları %70 in üzerine, Eylül ve Ekim aylarında da %60 ın üzerine çıkmaktadır (Çizelge 2) Rüzgar Hızı Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ) yıllık ortalama rüzgar hızı 4,1 m/sn dir. Yıl içinde rüzgar hızında en yüksek değerlere Aralık (4,8 m/sn), Ocak (4,8 m/sn), Şubat (4,9 m/sn) ve Mart (4,6 m/sn) aylarında rastlanır (Şekil 20). Kış aylarında depresyon geçişlerine bağlı olarak yaz aylarında ise etezyen (yaz poyrazı) sistemine bağlı olarak rüzgar hızı yükselmektedir. Nisan (3,5 m/sn), Mayıs (3,2 m/sn) ve Haziran (3 m/sn) ayları ise ortalama rüzgar hızlarının en düşük değerler aldığı dönemlerdir (Şekil 20). Genel olarak, yıl içinde basınç sistemlerinin değişme gösterdiği Nisan-Mayıs ve Eylül aylarında rüzgar hızları da düşmektedir döneminde Gökçeada meteoroloji istasyonunun 07:00, 14:00, 21:00 saatlerine ait ortalama rüzgar hız gözlemlerini esas alan bir çalışmaya göre, yıl içinde tüm aylarda rüzgar hızı saat 07:00 ve 21:00 rasatlarında azalmakta buna karşılık 14:00 rasatlarında ise artış göstermektedir (Özdemir, 2001). Ayrıca rüzgar hızı, kış aylarında diğer aylara göre tüm rasat saatlerinde artış göstermektedir

84 m/sn 6 5 4,8 4,9 4,6 4,1 4,3 4,2 4, ,5 3,2 3 3,7 3,6 2 O Ş M N M H T A E E K A Şekil 20: Gökçeada da ( ) aylık ortalama rüzgar hızları. Gökçeada meteoroloji istasyonunun rasat döneminde, yerden 10 m yükseklikte kaydedilen en hızlı rüzgarlar ve yönleri incelendiğinde, en yüksek rüzgar hızının 37,2 m/sn (K) ile 22,9 m/sn (G) arasında değiştiği gözlenmektedir. Bununla birlikte en hızlı esen rüzgarların, birkaç ay dışında yıl içinde genel sirkülasyon koşulları ve topografik şartların etkisi ile KKD yönünden estiği gözlenmektedir (Şekil 21). Yıl içinde basınç koşulları bakımından bir geçiş dönemi olan Mayıs ve Eylül aylarında en hızlı rüzgarların hızı diğer aylara göre azalma göstermektedir. Nitekim, bu aylarda kaydedilen en yüksek rüzgar hızı 22,9 m/sn (G) ile 24,5 m/sn (GGB) arasında değişmiştir (Çizelge 3). Sonuç itibariyle, Rubinstein formülüne göre yıl içinde hakim rüzgar yönü KKD dur. Benzer şekilde, en hızlı esen rüzgarların da yılın büyük bir bölümünde hakim rüzgar yönü olan KKD yönünden esmektedir. Bu durum adada özellikle kıyı kesimlerinde ağaç dallarının KKD yönünde gelişmesini engelleyerek ağaçların GGB yönüne doğru bayrak şeklini almasına neden olduğu açıkça görülmektedir

85 METEOROLOJİK UNSUR GÖKÇEADA Rüzgar Hızı (m/sn) Rüzgar Yönü Ocak 37,2 K Şubat 32,7 KKD Mart 32,6 KKD Nisan 29,4 KKD A Y L A R Mayıs 22,9 G Haziran 29,4 KKD Temmuz 30,5 KKD Ağustos 29,2 KKD Eylül 24,5 GGB Ekim 29,1 KKD Kasım 29,6 BGB Aralık 34,7 KKD Çizelge 3 : Gökçeada da en hızlı rüzgar ve yönü ( ) Şekil 21: Gökçeada da en hızlı rüzgar ve yönü ( )

86 SICAKLIK KOŞULLARI Ortalama Yüksek, Ortalama Düşük ve Mutlak Ekstrem Sıcaklıklar ile Termik Rejim Gökçeada meteoroloji istasyonunun dönemine ait sıcaklık gözlemlerine göre, yıl içinde sıcaklık değerleri önemli değişmeler göstermektedir. Rasat süresi içerisinde ölçülen ekstrem değerler dikkate alındığında, sıcaklığın - 9,5 ile + 41,8 C arasında değişebileceği anlaşılır. (Çizelge 4). Ortalama minimum ve ortalama maksimum sıcaklıklar dikkate alındığında adada yaz sıcaklıkları yüksek olmamakla birlikte kış sıcaklıkları da 0 C nin altına düşmemektedir. Sıcaklık özellikle Ocak ile Şubat aylarında en düşük değerlerini almaktadır (Şekil 22). Diğer bir deyişle Ocak ve Şubat ayları yılın en soğuk dönemini oluşturmaktadır. Adanın denizel etkilere açık olması, kış aylarında sıcaklıkların çok düşük değerler almasını önlemektedir. Nitekim, Ocak ve Şubat aylarında aylık ortalama minimum sıcaklıklar 4 C civarındadır. Ortalama maksimum sıcaklık değerleri ise kış aylarında 9-11 C arasındadır. Mart-Nisan aylarından itibaren minimum ve maksimum sıcaklıklarda yaklaşık 4-5 C lik belirgin bir artış gerçekleşmektedir. Yaz mevsiminde gün uzunluklarının artmasına bağlı olarak güneşlenme süresinin artması, güneşten alınan radyasyon miktarındaki artış ve tropikal hava kütlelerinin etkisi minimum ve maksimum sıcaklıklarda artışa neden olmaktadır. Ortalama minimum ve ortalama maksimum sıcaklıklar en yüksek değerine Temmuz ayında ulaşmaktadır. Bu ayda ortalama minimum sıcaklıklar 20,2 C ye ortalama maksimum sıcaklılar ise 29,2 C ye ulaşmaktadır (Çizelge 4). Adada ekstrem sıcaklık değerleri de ortalama minimum ve maksimum sıcaklıklara benzer bir şekilde değişmeler göstermektedir. Gökçeada da ölçülen mutlak ekstrem sıcaklık değerleri ile ortalama sıcaklıklar arasında önemli farklar bulunmaktadır. Mutlak maksimum ve mutlak minimum değerler

87 Şekil 22: Gökçeada da ( ) aylık ortalama sıcaklık, ekstrem sıcaklıklar ile ortalama yüksek ve düşük sıcaklık değerlerinin yıl içinde değişmeleri. dikkate alındığında soğuk dönem olarak kabul edilen Aralık, Ocak ve Şubat aylarında bazı günlerde günlük maksimum sıcaklıkların C lere ulaştığı, geceleri ise mutlak minimum sıcaklığın -5 ilâ -9,5 C ye düşebildiği saptanmıştır. Aylık ortalama sıcaklığın 22 C - 25 C arasında olduğu yaz aylarında ise, mutlak maksimum sıcaklıklar 37 C (Haziran, Ağustos) ilâ 41,8 C ye (Temmuz) yükselebilirken mutlak minimumlar ise geceleri 9,7 C ye kadar inebilmektedir (Şekil 22). Ekstrem sıcaklıklardaki bu değişkenlik kış döneminde, adanın içinde bulunduğu Akdeniz havzasında etkin olan gezici depresyonlar ile açıklanabilir. Gökçeada, gezici depresyon geçişleri sırasında tropikal hava kütlelerinin etkisi altında kaldığında sıcaklılar yükselirken soğuk hava kütlelerinin etkisi altında kaldığında ise sıcaklıklar düşebilmektedir

88 - 87 -

89 Gökçeada da rasat süresi içinde sıcaklık değerlerinin aylık ortalamaları dikkate alındığında 4 ay süreyle ortalama sıcaklık değerlerinin 20 C üzerinde bulunması ve kış mevsiminde 6 C nin altına düşmemesi, termik rejim bakımından bu alanda denizsel Akdeniz termik rejim tipinin egemen olduğunu göstermektedir (Koçman, 1993). Türkiye de yıllık sıcaklık amplitüd değerleri 14,5 C ile 32,6 C arasında değişim göstermektedir (Sezer, 1990). Gökçeada da, rasat döneminde ( ) yıllık sıcaklık amplitüdü 16,5 C ile 22,8 C arasında değişmiştir. Türkiye koşullarına göre bu değerlerin düşük olması adanın denizel etkilere açık olması ve yükseltinin deniz seviyesine yakın olması ile açıklanabilir. Yıllık sıcaklık amplitüdünü etkileyen karasallık derecesini belirlemek maksadıyla, coğrafi enlemi ve yıllık sıcaklık farkını dikkate alan CONRAD formülünden yararlanılmıştır. CONRAD formülüne göre, adanın karasallık derecesi oldukça düşüktür (%25,41). Yine, karasallık derecesini belirlemek amacıyla CONRAD formülünün yanı sıra, coğrafi enlemi, yıllık sıcaklık farkını, denizden uzaklığı ve yükseltiyi dikkate alan SEZER formülünden yararlanılmıştır. Buna göre Gökçeada nın karasallık derecesi %18,76 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, Gökçeada, SEZER in karasallık formülüne göre belirlenen Denizel İklim sınıfına dahil olmaktadır (Sezer, 1990) Don Olaylı Günler Gökçeada nın da içinde bulunduğu ılıman kuşakta bitki türlerinin dağılışını, vejetasyon süresini, ayrışma süreçlerini ve toprak oluşumunu etkileyen en önemli faktörlerden birisi don olayıdır. Don olayı doğal bitki örtüsüne zararlı etkide bulunmakla birlikte tarımsal faaliyetler açısından ekonomik kayba neden olmaktadır. Bu bakımdan don olayının en erken başlama, en geç sona erme tarihlerinin, don olaylı gün sayılarının ve don olayının şiddetinin bilinmesi oldukça önem taşımaktadır. Gökçeada da don

90 olaylı dün sayısının az olması (yılda ortalama 11,6) özellikle kış döneminde çözülme faaliyetlerinin devamını sağlaması bakımından önem taşımaktadır. Günlük en düşük sıcaklığın 0 C ve daha düşük olduğu günler don olaylı gün olarak kabul edilmektedir. Gökçeada meteoroloji istasyonunun dönemine ait günlük minimum sıcaklıklardan yararlanılarak don olaylı gün sayıları, en erken başlama- en geç sona erme tarihleri belirlenmiştir. Gökçeada da don olayının başlama ve son bulma tarihleri ile don olaylı gün sayıları adayı etkileyen soğuk hava kütlelerinin etkinlik sürelerine bağlı olarak yıldan yıla değişme göstermektedir (Şekil 23). Nitekim, Gökçeada da yıllık ortalama donlu gün sayısı 11,6 dır. Buna karşılık döneminde 30 gün don olayı gözlenirken , ve dönemlerinde 2 şer gün don olayı gerçekleşmiştir. Rasat süresinde don olayının ortalama başlama tarihi 13 Aralık, ortalama son bulma tarihi ise 15 Şubat olmasına karşın, en erken başlama tarihi 9 Kasım (1995), en geç sona erme tarihi 10 Nisan (1997) dır (Çizelge 5). Gökçeada da yıllar içersinde don olaylarının şiddetinde ve süresinde görülen değişmeler Türkiye de kış aylarında minimum sıcaklıklarda gözlenen değişmeler ile bir benzerlik göstermektedir. Nitekim, rasat dönemi dikkate alındığında don olaylı gün sayısının en yüksek olduğu (30 gün) dönem tür kış mevsimi Türkiye de son yıllarda en sert geçen kış mevsimlerinden birisidir. Bununla birlikte rasat dönemi içinde don olaylı gün sayısının en az olduğu (2 gün) üç yıldan birisi olan kışı, tüm Türkiye de minimum sıcaklıkların arttığı en ılık kış mevsimlerinden birisidir (Erlat, 2003)

91 METEOROLOJİ İSTASYONU Yükselti (m) Rasat Süresi En Erken GÖKÇEADA 72 m (37 yıl) 9 Kasım Başlama tarihi Son Bulma Tarihi Ortalama En Geç En Erken Ortalama En Geç 13 Aralık 17 Şubat 24 Aralık 15 Şubat 10 Nisan Maksimum Donlu Gün Sayısı 30 Saptanan Yıl Minimum Donlu Gün Sayısı 2 Saptanan Yıl , , Yıllık Ortalama Donlu Gün Sayısı 11,6 Çizelge 5: Gökçeada da don olaylı günlerin başlama ve son bulma tarihleri ile ortalama maksimum ve minimum donlu gün sayıları ( )

92 Şekil 23: Gökçeada istasyonunun gözlemlerine göre rasat süresi içinde ( ) don olaylı günlerin başlama ve sona erme tarihleri ile donlu gün sayıları

93 Sıcaklık Değişimleri Gökçeada da yıllara göre sıcaklığın gösterdiği değişimleri ortaya koymak amacıyla Gökçeada istasyonunda rasat dönemine kaydedilen yıllık ortalama sıcaklıklar, yıllık ortalama minimum ve maksimum sıcaklık değerleri kullanılmıştır. Sıcaklık değişmelerini belirlemek için 9 noktalı Gaussian filtresi yönteminden yararlanılmıştır rasat dönemine ait yıllık ortalama sıcaklık değerleri incelendiğinde sıcaklık değerlerinin yıllara göre dalgalanmalar göstermekle birlikte genel olarak bir artma eğiliminde olduğu gözlenmektedir (Şekil 24). Şekil 24: Gökçeada da dönemine ait yıllık ortalama, yıllık minimum ve yıllık maksimum sıcaklıklarda görülen değişimler. Şekilde kırmızı eğri çizgi 9 noktalı Gaussian filtresini, siyah düz çizgi ise trendi göstermektedir

94 Türkeş vd. (2002) nin çalışmasına göre ise, Türkiye de yılları arasını kapsayan dönemde yıllık ortalama sıcaklık değerlerinin özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin çok kentleşmiş istasyonlarında kentleşmeye bağlı olarak ısınma eğiliminde olduğu belirtilmektedir. Aynı çalışmada yıllık minimum sıcaklıkların kentleşmiş istasyonlarda artma eğiliminde olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte, maksimum sıcaklıkların ise dalgalanmalar göstermekle birlikte çoğunlukla batı ve doğu bölgelerde zayıf bir artma eğiliminde olduğu belirtilmektedir (Türkeş vd., 2002). Kentleşme bakımından zayıf olan adada minimum sıcaklıklarda az bir artış gerçekleşmesine karşın, özellikle yıllık ortalama ve maksimum sıcaklıklarda belirgin bir artış gerçekleşmiştir. Bu değişim özellikle son yıllarda belirgindir (Şekil 24). Türkiye nin kentleşmiş istasyonları arasında sayamayacağımız Gökçeada da, yapılan diğer çalışmalar ile benzer sonuçlar elde edilmesi ve özellikle maksimum sıcaklıklarda görülen artış eğilimi rasat süresinin kısa olması ile açıklanabilir. Rasat süresi uzun tutulacak olursa sıcaklık değişmelerine ilişkin farklı sonuçlar çıkması muhtemeldir BUHARLAŞMA VE BAĞIL NEMLİLİK Buharlaşma Koşulları ve Buharlaşma Tutarları Gökçeada da buharlaşma koşulları ve buharlaşma tutarlarını belirlemek amacıyla Gökçeada Meteoroloji İstasyonu nun rasat dönemine ait gözlemlerinden yararlanılmıştır. Ancak meteoroloji istasyonu Aralık-Mart döneminde buharlaşma ölçümü yapmamaktadır. Bu nedenle buharlaşma koşulları ve buharlaşma tutarlarını belirleyebilmek için L. Turc yönteminden yararlanılmıştır. Gökçeada meteoroloji istasyonunun PİS evaporometresi ile yapılan ölçüm sonuçlarına göre yıllık ortalama potansiyel buharlaşma miktarı 1224,1 mm dir. L. Turc yöntemine göre Ege Bölgesi katsayısı kullanılarak bu değer 1022,8 mm dir. L. Turc yöntemi kullanılarak

95 elde edilen sonuçlara göre, güneşten alınan radyasyon miktarı, rüzgar hızı ve atmosferdeki nem miktarında meydana gelen değişmelerle ilişkili olarak buharlaşma miktarları yıl içinde önemli değişmeler göstermektedir (Şekil 25). (mm) 200,0 160,0 120,0 80,0 40,0 0,0 O Ş M N M H T A E E K A Şekil 25 : Gökçeada da L.Turc e göre aylık ortalama buharlaşma miktarları ( ) Kış aylarında buharlaşma değerleri oldukça düşmektedir yılları arasını kapsayan rasat döneminde aylık toplamların ortalamalarına bakıldığında en düşük buharlaşma Ocak ayında (29,2 mm) gerçekleştiği gözlenir. Nisan ayından itibaren, gerek alınan radyasyon miktarındaki artış ve gerekse de basınç ve rüzgar koşullarındaki değişmeler buharlaşma miktarlarında hızlı bir artışa neden olmaktadır. Mayıs ayından itibaren 100 mm yi geçerek Temmuz ayında maksimum değere (155,2 mm) ulaşmaktadır. Ağustostan itibaren azalmaya başlayan buharlaşma tutarları hızla tekrar kış aylarındaki değerlere düşmektedir (Şekil 25). Özetle, güneşten alınan radyasyon miktarının arttığı, sıcaklığın yükseldiği ve bağıl nem oranının azaldığı Nisan-Ekim arasındaki dönemde buharlaşma miktarları yılın diğer aylarına göre çok yüksek değerler

96 göstermektedir. Kış aylarında ise soğuk hava kütlelerinin etkisi, azalan güneş radyasyonu ile artan bulutluluk ve nemlilik nedeniyle buharlaşma miktarları oldukça azdır Bağıl Nemlilik Gökçeada da yıllık ortalama %62,2 olan bağıl nem oranları, sıcaklıkla ters orantılı olarak kış aylarında yükselme, yaz aylarında ise düşme eğilimi göstermektedir (Şekil 26). Termik rejim diyagramı ile bağıl nem oranları karşılaştırıldığında bu iki unsur arasında ters bir orantı olduğu görülür. Nisan ayından itibaren azalmaya başlayan bağıl nemlilik Temmuz ayında %58,5 ile en düşük değere ulaşır. Ancak günlük en düşük bağıl nem oranlarının ct hava kütlelerinin etkisine bağlı olarak zaman zaman %11 e kadar düştüğü görülmektedir. % O Ş M N M H T A E E K A En düşük nemlilik Aylık ortalama nemlilik En yüksek nemlilik Şekil 26: Gökçeada da aylık ortalama, en düşük ve en yüksek bağıl nemlilik miktarları ( )

97 Ağustos ayından itibaren güneşlenme süresinin azalmasına bağlı olarak alınan radyasyon miktarı da azalır. Buna bağlı olarak sıcaklık değerleri düşmeye başlar. Hava sıcaklığının düşmesinin yanı sıra, frontal aktivitenin artmasına bağlı olarak adayı etkileyen nemli hava kütlelerinin frekansının artmaya başlaması bağıl nemlilik oranlarında tekrar bir artış gerçekleşmesini sağlamaktadır. Kasım - Mart ayları arasında %70 in üzerinde olan nemlilik en yüksek değerine Aralık ayında ( %79,9) ulaşmaktadır. Kış döneminde minimum bağıl nem oranlarının bazen %20 nin altına indiği maksimum oranlarının ise % 100 e ulaştığı görülmektedir (Şekil 26) YAĞIŞ KOŞULLARI Yıllık Ortalama Yağış ve Yağış Rejimi Gökçeada da yıllık yağış tutarlarını ve yağışın yıl içindeki dağılışını iklimin diğer unsurlarında (sıcaklık, basınç, rüzgar, buharlaşma ve nemlilik) olduğu gibi, bütünüyle Akdeniz havzasının iklim şartlarını yöneten hava kütleleri ve cephe sistemlerinde yıl içinde ve yıldan yıla meydana gelen değişmeler ve fiziki coğrafya faktörleri belirlemektedir. Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ), yıllık ortalama yağış miktarı 739,2 mm dir. Ancak bu değer zaman zaman hava kütleleri ve cephe sistemlerinin karakter ve hareketlerinde yıllar itibariyle ortaya çıkan değişmelere bağlı olarak rasat süresi içinde önemli farklar göstermektedir. Nitekim, yılları arasını kapsayan rasat döneminde en yüksek yıllık yağış miktarı 1185,1 mm olarak 2002 de, en düşük yıllık yağış miktarı olarak 368,1 mm olarak 1989 yıllarında ölçülmüştür. Yağışın yıldan yıla gösterdiği değişmelerin miktarını belirlemek için 42 yıllık rasat dönemine ait varyasyon katsayısı hesaplanmıştır. Buna göre ortalama yıllık yağış miktarının 739,2 mm olduğu Gökçeada da, yağış miktarları yıllar itibariyle ± 198,2 mm standart sapma ile yaklaşık % 27 lik bir değişkenlik göstermektedir (Çizelge 6). Adada yağışın yıldan yıla gösterdiği değişim katsayısını Türkiye deki diğer istasyonlarla karşılaştırmak gerekirse,

98 Türkiye deki tüm istasyonlarda değişkenlik katsayısı %10 (Trabzon) ile %39 (Başkale) arasında değişmektedir (Türkeş, 1990). Değişim katsayısının % 20 nin üzerinde olması yağışlarda yüksek oranda bir değişkenlik bulunduğunu göstermektedir. Buna göre değişkenlik katsayısının %27 olduğu Gökçeada da yağışın yıllar itibariyle gösterdiği değişkenliğin yüksek olduğu sonucuna varılabilinir. AYLAR Aylık ortalama yağış (mm) En yüksek aylık yağış (mm) En düşük aylık yağış (mm) Standart sapma (mm) Varyasyon katsayısı (%) Ocak 107,9 389,2 0,1 82,2 76,2 Şubat 91,5 280,7 3,7 59,3 64,8 Mart 83,6 260,6 19,6 53,8 64,4 Nisan 50,9 191,1 3,3 42,8 84,1 Mayıs 31,9 117,5 0,4 26,9 84,3 Haziran 18,9 108,2 0,1 21,9 115,7 Temmuz 15,3 127,3 0 23,1 151 Ağustos 9 101,9 0 19,8 221,3 Eylül 30,6 179,9 0 43,8 143,2 Ekim 50,9 185,1 0 45,5 89,4 Kasım 109,2 287,6 7,2 71,4 65,3 Aralık 139, , ,7 YILLIK 739,2 1185,1 368,1 198,2 26,8 Çizelge 6: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ) yıllık ve aylık ortalama yağış değerleri ve bunlara ilişkin temel istatistiki özellikler Yağış tutarlarının aylık ve mevsimlik dağılışına gelince; yağışın bu bakımdan dikkat çeken ilk özelliği yıl içinde yağışların kış aylarında toplanmasıdır. Yıl içinde siklonik faaliyetin gelişmesi ile birlikte yağış miktarı Kasım ayından itibaren artış göstermektedir. Aralık ayında en yüksek değerini alan yağış tutarları Nisan ayından itibaren Akdeniz havzasını etkileyen hava kütleleri ve cephe sistemlerinin kuzeye çekilmesiyle oldukça düşmektedir. Gökçeada da yağışlar kış mevsimi etrafında toplanmıştır. Yıllık

99 yağış miktarının yarısına yakın bir bölümü (% 45,9) Aralık, Ocak, Şubat olmak üzere üç kış ayında toplanmıştır. Bunun aksine yaz aylarında düşen yağış miktarı azdır (% 5,8). Ancak Akdeniz iklim bölgesinde yer alan Gökçeada da yaz aylarında düşen yağış miktarı Akdeniz ve Ege kıyılarındaki diğer istasyonlara oranla daha fazladır (Şekil 27). Bu bakımdan bir karşılaştırma yapmak gerekirse İzmir de Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan yaz döneminde düşen yağış miktarı 12,9 mm olup yıllık yağışa katkısı %1,8 dir (Erlat, 2003). Buna karşılık Gökçeada da yaz döneminde üç ayda düşen yağış miktarı 43,2 mm dir ve bu yağışın yıllık toplama katkısı %5,8 dir. Adada yaz yağışlarının nispeten yüksek olması yaz döneminde zaman zaman geçen polar cephe depresyonları ile açıklanabilir. Şekil 27: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre ( ) Gökçeada da yağış rejimi ve rasat süresi içinde aylara göre en yüksek ve en düşük yağış miktarları

100 Yıl içinde ise en yağışlı ay Aralık (%18,9) en az yağışlı ay ise Ağustostur (% 1,2) (Şekil 27). Adada frontal faaliyetlerin artmaya ya da azalmaya başladığı bahar aylarında düşen yağış miktarlarına bakıldığında sonbahar ve ilkbahar aylarında düşen yağış miktarı birbirine yakın değerler göstermektedir. Yıllık yağış tutarlarına ilişkin % 27 olan değişim katsayısı, aylık yağış tutarlarında önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. Frontal faaliyetlerin arttığı Ekim-Mayıs arasındaki dönemde % arasında düşük değerler gösteren varyasyon katsayısı, frontal faaliyetlerin sona erdiği Haziran- Eylül ayları arasındaki dönemde % 100 ün üzerine çıkarak en yüksek değerine (% 221,3) Ağustos ayında ulaşmaktadır (Çizelge 6). Sıcaklık değerlerinin yükseldiği, basınç değerlerinin daha kararlı hale geldiği yaz aylarında nadiren düşen sağanak tipi yağışlar yağış değişkenliğini arttırmaktadır. Kuzey Ege denizinde yer alan Gökçeada, Erinç (1996) ve Türkeş vd. ne (2002) göre, yağış rejimi bakımından Akdeniz yağış rejimi bölgesine dahildir Günlük Maksimum Yağışlar İklimin bir diğer özelliği olan günlük maksimum yağışlar, yüzeysel akışa geçen su miktarını, akarsuların debilerini, aktüel erozyon miktarını etkileme ve taşkın tehlikesi yaratması sebebiyle önemlidir. Gökçeada da rasat döneminde günlük maksimum yağış miktarları aylara göre değişme göstermektedir. Bununla birlikte bir gün içinde düşen en yüksek yağış miktarları 140,6 mm (13 Kasım 1994), 122,3 mm (12 Mart 2002) ve 122 mm (12 Temmuz 1994) dir (Şekil 28). Adada yılın ilk yüksek yağışları Kasım ayında düşmektedir. Bu dönemde sıcaklığın yüksek olmasına bağlı olarak havanın nem taşıma kapasitesi yüksektir. Bu nedenle düşen yağış miktarı da yüksek olmaktadır. Ege bölgesinin diğer istasyonlarında da Kasım

101 ayında düşen yağış miktarı yüksektir. Bu bakımdan Gökçeada Ege bölgesi istasyonları ile benzerlik göstermektedir. Şekil 28: Gökçeada meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre döneminde kaydedilen günlük maksimum yağış miktarları. Yıllık olarak frekansı en yüksek olan günlük maksimum yağış miktarının mm arasında değerler aldığı gözlenmektedir (Şekil 29). Buna göre frekans analizleri, günlük maksimum yağışların 40 mm yi geçme olasılığının yaklaşık %93, 50 mm yi geçme olasılığının yaklaşık % 70 olduğunu göstermektedir. Rasat süresi içinde 4 kez kaydedilen 100 mm yi geçen günlük maksimum yağışların görülebilme sıklığı ise % 9,3 e düşmektedir

102 Mutlak Fr Yağış sınıfları (mm) Şekil 29:Gökçeada da ( ) günlük max yağış miktarının frekans dağılımı Yağış Etkinliği ve İklim Tipi Gökçeada da yağış etkinliğinin yıl içinde gösterdiği değişimlerin belirlenmesinde Erinç ve Thorntwaite yöntemlerinden yararlanılmıştır. Bunlardan Erinç yöntemi ile yağış etkinliği bakımından beş sınıf ayırt edilmiştir. Ortalama yağış ile ortalama maksimum sıcaklığı dikkate alan Erinç yağış etkinliği indisinin (1965) sonuçlarına göre, Gökçeada yarı nemli iklim kategorisinde ve park görünümlü kuru orman sahası sınırlarında yer almaktadır. Uzun dönem aylık ortalamaları ( ) bakımından Ekim ayı yarı nemli, Kasım-Şubat dönemi çok nemli, Mart nemli, Nisan yarı nemli, Mayıs kurak, Haziran-Ağustos dönemi tam kurak ve Eylül kurak koşullara sahiptir. Diğer bir ifade ile, adada yıl içinde etkili olan hava tiplerine göre kış ayları çok nemli, geçiş ayları nemli, yarı nemli veya kurak, yaz ayları ise tam kurak geçmektedir (Şekil 30). Thorntwaite yöntemine göre, Gökçeada da Kasım ayından itibaren yağış miktarı potansiyel evapotranspirasyon değerini aşar. Böylece toprakta su birikmeye başlar. Aralık ayından itibaren Nisan sonuna kadar geçen dönemde toprak suya doygun haldedir. Bu dönemde yüzeysel akışa geçen

103 su uzun dönem ortalamasına göre 333 mm dir. Mayıs ayından itibaren potansiyel evapotranspirasyon değeri yağış miktarını aşar ve bu ayda topraktaki su kullanılmaya başlanır. Haziran-Ekim döneminde toprakta 400,7 mm lik su noksanı gerçekleşir (Şekil 31). Şekil 30: Erinç yöntemine göre, Gökçeada da yağış etkinliği ( ) Termik şartlar bakımından yaz aylarının sıcak kış aylarının ise ılık geçtiği ada, Akdeniz makroklima bölgesinin kuzey sınırında yer almaktadır. Bu nedenle tipik Akdeniz iklim tipinden bazı farklılıklar göstermektedir. Nitekim, kış ve yaz aylarında sıcaklık değerleri Akdeniz ve Ege kıyılarına oranla daha düşüktür. Bununla birlikte yağışın yıl içinde dağılımında da farklılıklar söz konusudur. Yağış tutarları açısından adada kış ve yaz ayları

104 arasında önemli farklar görülmekle birlikte yaz aylarında düşen yağış miktarı Akdeniz iklim bölgesindeki çoğu istasyona göre daha yüksektir. Akdeniz makroklima iklim bölgesi ile Karadeniz iklim bölgesi arasında yer alan ada iklim özellikleri bakımından bir geçiş özelliği yansıtmaktadır. Thorntwaite yönteminin uygulanması ile elde edilen sonuçlara göre Gökçeada, yarı nemli, ikinci dereceden mezotermal, yaz mevsimlerinde çok kuvvetli su noksanı olan ve denizel şartlara yakın iklim tipine girmektedir. Şekil 31: Thornwaite yöntemine göre, Gökçeada nın su bilançosu ( )

105 Gökçeada nın sahip olduğu nispeten sıcak ve yarı nemli iklim koşulları insan etkinlikleri üzerinde olumlu veya olumsuz yönden belirleyici olmaktadır. İklim öncelikle tarımsal faaliyetler açısından önem taşımaktadır. Bitki yaşamı için sıcaklık en önemli ekolojik faktördür. Çok yüksek ve çok düşük sıcaklıklar ile yüksek sıcaklık farkları bitki yaşamı açısından tehdit oluşturmaktadır. Bu bakımdan Gökçeada da çok düşük ve çok yüksek sıcaklıklar sıkça kaydedilmemiştir. Gökçeada da cumhuriyet sonrası döneme kadar zeytincilik ve bağcılık en önemli tarımsal faaliyet olmuştur. Zeytin ve bağ alanları oldukça geniş alanlar kaplamıştır. Zeytinciliğin gelişmesinde hiç kuşkusuz adanın Akdeniz makroklima bölgesinde yer alıyor olması etkili olmuştur. Bağcılığın gelişmesinde ise, sıcaklık koşulları etkili olmuştur. Üzüm çiçeklenme döneminde dondan zarar gören bir bitkidir. Adada don olaylı gün sayısının az olması bağcılık faaliyetleri açısından avantajlı olmuştur. Gökçeada da iklimin insan etkinlikleri açısından en büyük dezavantajı deniz ulaşımı üzerinedir. Ada denizel etkilere açık olduğu için rüzgar hızı yüksektir. Özellikle kış döneminde zaman zaman rüzgar şiddetinin oldukça arttığı fırtınalı günlerde adaya olan deniz ulaşımı aksamaktadır. Ulaşımın aksadığı bu dönemlerde adanın ikinci önemli geçim kaynağı olan balıkçılık faaliyetleri de rüzgar hızının yüksek olmasına bağlı olarak olumsuz yönde etkilenmektedir. Gökçeada sahip olduğu iklim koşulları bakımından turizmin geliştirilmesi için uygun bir yerdir. Yaz ayları sıcak ve kurak geçmektedir. Ancak sıcak mevsim Ege ve Akdeniz kıyılarına göre daha kısa sürmektedir. Bu da turizm faaliyetlerini sınırlandırıcı bir etkendir

106 4. GÖKÇEADA NIN HİDROGRAFİK ÖZELLİKLERİ Gökçeada, sahip olduğu uygun jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri nedeniyle bir ada için eşine az rastlanır zenginlikte yüzey suları ve kaynak suları içermektedir. Akarsular büyük ölçüde kısa boylu ve çoğunluğu V şeklinde olan genç vadiler içinde akmaktadır. Drenaj tam anlamıyla yapıya uyum göstermektedir. Nitekim, drenaj sistemi yapısal özelliklerden etkilenmiştir. Volkanik kütlelerde çevreye doğru radyal bir drenaj sistemi gelişmiştir (Şekil 32). Gökçeada nın kuzeydoğusunda yer alan Gözetme tepe ve adanın batı kesiminde yer alan Baş tepe radyal drenaj sisteminin en iyi geliştiği alanları oluşturmaktadır. Bunun yanında drenaj sistemi ile ilgili dikkat çekici bir başka durum da, adanın en büyük akarsuyu olan Büyükdere nin yukarı çığırında, adanın doğusunda Aydıncık körfezine dökülen Değirmendere nin yukarı çığırında ve adanın güney kesiminde yer alan Gündoğdu tepe ile Karaçavuş tepe arasından denize dökülen İyilikdere nin yukarı çığırında sentripetal bir drenaj ağı gelişmiştir. Sentripetal drenaj sisteminin geliştiği bu dağ arası havzalar arasında en ilgi çekici olanını Büyükdere nin yukarı çığırında yer alan Tepeköy dağ arası havzası oluşturmaktadır. Gökçeada da radyal drenajın geliştiği alanlar ve sentripetal drenaj ağının geliştiği bu dağ arası havzalar dışında kalan sahalarda daha çok paralel, subparalel ve dantritik drenaj ağı gelişme göstermiştir (Şekil 32). Gökçeada da yer alan akarsularda herhangi bir akım ölçümü yapılmadığı için akarsuların akım miktarları ve rejim özellikleri incelenememiştir. Ancak, yaptığımız arazi gözlemlerine dayalı olarak, orta ve aşağı çığırda sürekli akışa sahip olan akarsular Büyükdere, Ballıdere ve adanın güneybatısında yer alan Uğurlu köyünün doğusundaki deredir. Bu akarsular dışındaki akarsular yağışa bağlı olarak mevsimlik akış göstermektedirler. Akdeniz iklim kuşağının kuzey sınırında yer alan Gökçeada da, genellikle yağmur sularıyla beslenen akarsuların Akdeniz yağış rejimine uygun olarak kışın akış gösterdiği ve yazın kuruduğu gözlenmiştir

107 Gökçeada nın en uzun ve buna bağlı olarak su toplama havzası en geniş olan akarsuyunu Büyükdere oluşturmaktadır (Şekil 32). Su toplama havzasının geniş olmasına ve yer yer yamaçlardan çıkan kaynak sularının varlığına bağlı olarak Büyükdere orta ve aşağı çığırda sürekli bir akışa sahip olan akarsulardan birisidir. Adanın merkezi kesimlerinde yer alan yüksek kütlelerin yamaçlarından kaynağını alan Büyükdere, adanın orografik uzanışına uygun olarak GB-KD doğrultusunda akış göstermektedir (Şekil 32). Yaklaşık uzunluğu 14 km kadar olan Büyükdere, yukarı çığırında mevsimlik akış gösteren pek çok kola ayrılmaktadır. Akarsuyun orta çığırında yayılım gösteren Pliyo-Kuaterner dolgu depolarını yarıp geçen bu kollar, Karadoğan tepe ve Kesiktaş tepe arasında kalan dar ve derin boğaz gerisinde inşa edilmiş Gökçeada barajına dökülmektedirler (Fotoğraf 17). Adanın en büyük barajı olan Gökçeada barajı adanın temel su ihtiyacını karşılaması yönüyle önemlidir. Yukarı kesiminde orografik uzanışa uyum gösteren Büyükdere, Karadoğan tepe ve Kesiktaş tepe arasında yer alan dar ve derin vadiden geçtikten sonra kuzeye doğru yönelerek vadi tabanına açılır. Bu alanda Çamurdere, Kuşdere, İkizdere ve Çiçeklidere ile birleşerek Kale koyuna dökülmektedir (Şekil 32). Gökçeada nın ikinci büyük akarsuyunu oluşturan Ballıdere, kuzey kesim dağlık birimini oluşturan Oğlak tepe, Soğucak tepe ve Kayaören tepe yamaçlarından kaynağını alır ve yapısal uzanışlara uyumlu bir şekilde kuzeydoğudan güneybatıya doğru akış göstererek denize ulaşır. Oğlak tepenin güney yamaçlarında yer alan kaynaklar ile beslenen Ballıdere orta ve aşağı çığırda sürekli bir akışa sahiptir. Ballıdere nin orta çığırında, Oğlak tepe ve İkiz tepenin yamaçları arasında rölyefin daraldığı alanda tarımsal amaçlı kullanılmak üzere Dereköy göleti yapılmıştır. Ballıdere, göleti geçtikten sonra yan kolları ile birlikte aşağı çığırındaki alüvyal düzlüğü geçerek denize ulaşır (Şekil 32). Bir diğer önemli akarsuyu Gökçeada nın güneydoğu kesimindeki alanda yer alan ve kabaca batıdan doğuya doğru akış gösteren

108 Değirmendere oluşturmaktadır. Kaynağını Keklik tepe, Umut tepe ve Karaçavuş tepenin yamaçlarından alan Değirmendere, adanın güneydoğusundaki Aydıncık körfezine dökülmektedir. Orta çığırda büyük kollarından biri olan Söğütlüdere ile birleşen Değirmendere orta çığırda dar boğaz şeklinde bir vadiden geçer. Bu boğaz şeklindeki vadinin gerisinde topografik koşulların uygun olmasına bağlı olarak tarımsal sulama amaçlı Aydıncık göleti yapılmıştır. Mevsimlik akışa sahip olan Değirmendere, sözü edilen bu dar vadiyi geçtikten sonra aşağı çığırında birikinti konisi oluşturmuştur. Oluşturduğu bu birikinti konisini yaran Değirmendere, Aydıncık körfezine açılmaktadır (Şekil 32). Kaynağını adanın merkezi kesimlerindeki Karaçalı tepe, Doruk tepe ve Kayaören tepenin yüksek kısımlarından alan Çıkırımdere, mevsimlik akış gösteren bir diğer büyük akarsudur. Kuzeyden güneye doğru akış gösteren Çıkırımdere, İkiz tepe, Karaçalı tepe, Doruk tepe, Tavşan tepe ve Parmak tepe arasında kalan dar bir havzaya sahiptir. Mevsimlik bir akışa sahip olan dere, aşağı kesiminde yer alan sulama amaçlı yapılmış Şahinkaya göletini geçerek Kapıkaya burnu ile Aktaş tepe arasından denize dökülmektedir (Şekil 32). Gökçeada da yukarıda sözü edilen büyük akarsular dışında yüksek kütlelerden ve tepelik alanlardan kaynağını alıp denize dökülen kısa boylu, paralel ve yarı paralel özellik gösteren mevsimlik akarsular akış göstermektedir. Hemen tamamen mevsimlik olan bu akarsulara, adanın kuzey kesiminde Baş tepe ile Büyükdere havzası arasında kalan alanda, adanın güney kesiminde Çıkırımdere havzası ile Tuz gölü arasında ve adanın doğu kesiminde Değirmendere havzası ile Kaşkaval burnu arasında kalan kesimde rastlanmaktadır (Şekil 32). Bu akarsuların en büyüklerini kuzeyde Kayabağdere, Kargalıdere ve Akdere; güneyde Uğurlu köyünün hemen doğusunda yer alan dere (ki bu dere yukarı çığırında kaynaklarla beslendiği için sürekli bir akışa sahiptir), Damlardere, Dardere, İyilikdere,

109 Taşlıdere; doğuda Bayramdere, Koçdere, Bozdere ve Kuzudere oluşturmaktadır. Gökçeada, litolojik ve jeomorfolojik yapısı sayesinde zengin kaynak sularına sahiptir (Fotoğraf 18 ve 19). Yıllık yağış miktarının 700 mm yi geçtiği adada, bol çatlaklı yapıya sahip andezitler ve geçirimli özellikte olan aglomeralar geniş alanlar kaplamaktadır. Yağış miktarının fazla olduğu Gökçeada da geçirimli özellikteki bu volkanik kayaçların içine sızan sular volkanik kayaçların altında yer alan geçirimsiz özellikteki sedimanter kayaçlarla temas ettikleri alanlarda kaynaklar halinde pek çok yerde yüzeye çıkmaktadır. Bu kaynaklar arasında 1-2 lt./sn debi ile en nitelikli olanlarına Gökçeada nın kuzeydoğu kesiminde yer alan Bademli köyü yakınında Gözetme tepeyi oluşturan andezitler ile Eosen sedimanter kayaçlarının temas yerlerinde, adanın kuzeyinde yer alan Tepeköy yakınında Ulukaya, Doruk tepe ve Oğlak tepe kütlelerini oluşturan andezitler ile Eosen sedimanter kayaçlarının temas ettiği yerlerde rastlanmaktadır (Fotoğraf 18). Adada pek çok yerde yüzeye çıkan bu sular özellikle köylerin su ihtiyacını karşılamaları bakımından önemlidirler (Öztürk, 2001). Bu kaynaklar aynı zamanda akarsuları beslemeleri açısından ayrıca önem taşımaktadırlar. Nitekim, Gözetme tepenin ve Keklik tepenin batı yamaçlarından çıkan bazı kaynaklar Büyükdere yi beslemektedir. Bunun yanı sıra, kuzey kesim dağlık birimine dahil olan Delik tepe ve Oğlak tepenin güneye bakan yamaçlarından çıkan kaynaklar ise Ballıdere yi beslemektedir

110 5. GÖKÇEADA NIN TOPRAK ÖZELLİKLERİ Gökçeada nın toprak özellikleri ile ilgili olarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından (1999) bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre adada birbirinden farklı fiziki çevre özellikleri altında farklı toprak tipleri gelişme göstermiştir. Etkili koşullar altında, Gökçeada da zonal, intrazonal ve azonal topraklar gelişme göstermiştir. Gökçeada da zonal topraklardan kireçsiz kahverengi topraklar, intrazonal topraklardan kahverengi orman toprakları ve azonal topraklardan alüvyal ve kolüvyal toprakların varlığı belirlenmiştir (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1999) Kireçsiz Kahverengi Topraklar Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmasına göre (1999) kireçsiz kahverengi topraklar, Gökçeada nın güneydoğusunda Karaçavuş tepe, Keklik tepe, Kayalık sırtı ve Tuz gölü arasında güneybatıdan kuzeydoğuya doğru geniş bir alana yayılarak uzanım göstermektedir (Şekil 33, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1999). Kireçsiz kahverengi topraklar, adada 4772 ha bir alanda yayılım göstermektedir. Aglomera ve tüflerin üzerinde gelişen bu toprakların doğal vejetasyonunu ağaç ve çalı toplulukları ile friganalar oluşturmaktadır. Adanın güneydoğusunda yayılım gösteren kireçsiz kahverengi topraklar, derinlik bakımından oldukça sığdır. Yer yer eğim derecesinin %30 u geçtiği yerlerde toprak litosolik karakterdedir. Arazi engebeli ve eğimli olduğu ve aynı zamanda bitki örtüsünden yoksun olduğu için erozyona açıktır. Nitekim, Değirmendere nin orta ve aşağı çığırındaki az eğimli ve orta derinliğe sahip alanlar haricinde kalan yerlerde su erozyon derecesi şiddetli ve çok şiddetlidir (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1999) Kahverengi Orman Toprakları Gökçeada da kahverengi orman toprakları oldukça geniş bir yayılış alanına sahiptir. Başka bir sözle, kahverengi Orman Toprakları, ha ile adanın en geniş alanlarını kaplayan toprak grubunu oluşturmaktadır. Bu

111 topraklar adada Karaçavuş tepe ile Kayalık sırtı arasında çizilebilecek bir hattın batı ve kuzeybatısında alüvyal/ kolüvyal topraklar ve çıplak alanlar dışında kalan alanlarda oldukça geniş bir yayılım göstermektedir(şekil 33, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1999). Adada Kahverengi Orman Toprakları, Eosen ve Oligosen e ait sedimanter birimler ve andezit, tüf ve aglomeralardan oluşan çeşitli litolojiler üzerinde oluşmuştur. Bu topraklar kızılçam ve meşe türlerinden oluşan ormanlar, çalılıklar ve friganalar altında gelişme göstermiştir. Kahverengi Orman Toprakları derinlik bakımından sığ (50-20 cm) ve çok sığ (20-0 cm) özelliktedirler. Eğim derecesinin arttığı alanlarda (ki bu alanlar andezitlerden yapılı yüksek kütlelerin yamaçlarına karşılık gelmektedir) toprak çok sığ özellikte olup buna karşılık eğim derecesinin azaldığı alanlarda ise sığ özellik kazanmıştır. Örneğin Gökçeada da en yüksek yerleri Ulukaya tepe ile Oğlak tepe arasında kalan dağlık rölyef oluşturmaktadır. Bu dağlık rölyefin yüksek kısımları andezitlerden yapılı oldukça dik yamaçlardan oluşmaktadır. Zirve bölgeleri çıplak kayalık olan bu dağlık alanda eğim derecesinin % 20 yi geçtiği yamaçlarda toprak çok sığ ve hatta Oğlak tepe çevresinde olduğu gibi litosolik karakterdedir. Eğim derecesinin arttığı ve toprağın sığlaştığı Doruk tepe, Ulukaya tepe, Soğucak tepe ve Oğlak tepenin çıplak kayalık zirvelerini çevreleyen yamaçlarda su erozyonu şiddetli ve çok şiddetli derecede gerçekleşmektedir. Adanın yüksek yerlerini oluşturan kuzey kesim dağlık birimi dışında kalan alanlarda da kahverengi orman toprakları sığ ve çok sığ karakterlidir. Bitki örtüsünün zayıf olduğu bu alanlarda eğim derecelerinin de yüksek olması erozyon şiddetini arttırmaktadır (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,1999) Alüvyal / Kolüvyal Topraklar Gökçeada da alüvyal/kolüvyal topraklar akarsu vadilerinde veya aşağı çığırlarında oluşturdukları vadi tabanlarında alüvyal/kolüvyal birimler üzerinde gelişme göstermiştir. Bu bakımdan Gökçeada nın kuzeydoğu kesiminde

112 Büyükdere nin aşağı çığırında oluşturduğu vadi tabanı alüvyal / kolüvyal toprakların en geniş yayılım gösterdiği alanı oluşturmaktadır. Büyükdere vadi tabanı dışında Ballıdere, Değirmendere, Kuzudere, Dardere, Çıkırımdere ve Damlardere nin aşağı çığırında Alüvyal / Kolüvyal topraklara rastlanmaktadır. Alüvyal / Kolüvyal toprakların genel özelliği akarsular tarafından ve yüzeysel yamaç yıkanması ile taşınmış olması ve materyalin kaynaklandığı anakayanın litolojik özelliklerini yansıtmasıdır. Bu topraklar C profilli genç topraklardır. Profillerinde horizonlaşma hiç yok yada az belirgindir (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,1999). Büyükdere vadi tabanında orta bünyeli iyi drene olmuş alüvyal topraklar hakimdir. Ancak vadi tabanından güneye doğru gidildikçe orta derinlikte, orta bünyeli ve eğim derecesi %2-6 arasında olan kolüvyal topraklara geçilmektedir. Gökçeada da alüvyal toprakların geliştiği bir diğer alan da Kuzudere nin aşağı çığırıdır. Bu alanda Orta bünyeli ancak yetersiz drenaja sahip alüvyal topraklar yayılım göstermektedir. Adanın güneydoğusunda yer alan Tuz gölünün kuzey kesimlerinde orta bünyeli yetersiz drenajlı ve hafif tuzlu alüvyal topraklar hakimdir. Tuz gölü ile Sütlüce sırtı arasında ise, kaba bünyeli, kötü drenajlı ve tuzlu alüvyal topraklara rastlanmaktadır. Adada, Ballıdere nin aşağı çığırı ile Uğurlu köyünün doğusunda kalan derenin aşağı çığırı, alüvyal / kolüvyal toprakların rastlandığı diğer alanları oluşturmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi ada 5000 yıllık bir yerleşme tarihine sahiptir. Prehistorik çağlardan bugüne kadar geçen bu süre içinde doğal bitki örtüsü yoğun bir şekilde tahrip edilmiştir. Bitki örtüsünün tahribine ve adanın sahip olduğu yüksek ve engebeli rölyefe bağlı olarak toprak örtüsü erozyona maruz kalmıştır. Bu nedenle ada genelinde horizonlaşmış derin bir toprak örtüsü gelişme gösterememiştir. Toprak oluşumunda iklim, anakaya, jeomorfolojik özellikler gibi fiziki çevre bileşenleri oldukça önemlidir. Buna bağlı olarak birbirinden farklı fiziki

113 çevre özellikleri altında farklı toprak tiplerinin veya birbiri ile benzer fiziki çevre özellikleri altında ise benzer toprak tiplerinin gelişme göstermesi beklenir. Ancak Gökçeada nın toprak özelliklerine yönelik olarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmada (1999) bu bakımdan bazı çelişkiler söz konusudur. Örneğin, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmasına göre Gökçeada nın güneydoğusunda Kayalık sırtı, Karaçavuş tepe ve Tuz Gölü arasında kalan alanda kireçsiz kahverengi topraklar yayılım göstermektedir (Şekil 33). Kireçsiz kahverengi toprakların yayılım gösterdiği bu alanda yer yer tüfler ve andezitler ile kesintiye uğrayan aglomeralar yayılım göstermektedir. Bitki örtüsü bakımından zayıf olan bu alanda friganaların çoğunlukta olduğu çalı formasyonları oldukça geniş alanlar kaplamaktadır. Jeomorfolojik olarak bu kesim Güney Kesim Dağlık Birimi nde de belirtildiği üzere genel olarak asimetrik bir yapıya sahip olup kıyıya doğru alçalan kısmen basık bir rölyef oluşturmaktadır. Kireçsiz kahverengi toprakların yayılım gösterdiği bu alanın hemen batı kesiminde Karaçavuş tepe ile Damlar dere arasında litolojik olarak, morfolojik olarak ve bitki örtüsü bakımından kireçsiz kahverengi toprakların yayılım gösterdiği alan ile arasında herhangi bir farklılık olmamasına rağmen bu alanda kahverengi orman topraklarının yayılım gösterdiği belirtilmektedir (Şekil 33, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1999). Bu bakımdan birbiri ile aynı coğrafi koşullara sahip iki alanda biri zonal diğeri intrazonal olmak üzere farklı toprak tiplerinin gelişme göstermesi beklenemez. Bunun yanı sıra, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ne göre, kahverengi orman toprakları geniş yapraklı orman örtüsü altında kireçli anakaya üzerinde oluşmaktadır. Ancak Akdeniz iklim bölgesinin klimaks türü olan kızılçam ormanları ve Akdeniz elemanlarına ait çalı toplulukları altında kireçli sedimanter birimler ve andezitler üzerinde yayılım göstermektedir. Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere Gökçeada da yapılan toprak çalışmalarının yetersiz olduğu ve daha detaylı toprak etütlerine ihtiyaç olduğu söylenebilir

114 6. BİTKİ ÖRTÜSÜ Gökçeada nın bitki örtüsü ile ilişkili olarak Seçmen ve Leblebici tarafından (1978) Gökçeada ve Bozcaada nın vejetasyon ve florası konulu bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada adanın bitki örtüsü su ihtiyaçlarına göre hidromorf bitkiler, mezomorf bitkiler ve kseromorf bitkiler olmak üzere gruplandırılarak floristik açıdan değerlendirilmiştir. Gökçeada, vejetasyon bakımından Ege bölgesi ve Ege Denizi ndeki diğer adalarla aynı özelliklere sahiptir. Adanın florası tamamen Akdeniz elemanlarından oluşmaktadır (Seçmen ve Leblebici, 1978). Nitekim, doğal bitki örtüsü Akdeniz iklim koşullarının etkisi altındadır. Buna bağlı olarak, adada Akdeniz iklim tipini karakterize eden kseromorf bitkiler yaygındır. Bu alanda doğal veya silvikültür bitki örtüsü, genel olarak iğne yapraklı ormanlardan ve maki elemanlı ağaççık ve çalılardan oluşmaktadır. Gökçeada da önceleri geniş yer kaplayan orman formasyonu, gerek tarihi çağlarda gerekse bugün antropojenik etkilere bağlı olarak tahrip edilmiştir. Nitekim, Gökçeada 5000 yıllık bir yerleşme tarihine sahiptir ve bu yerleşme tarihi boyunca ormanlar burada yaşayan insanlar tarafından çeşitli ihtiyaçlarını karşılama, sürekli otlatma ve tarım arazisi açma gibi nedenlerle ve zaman zaman çıkan orman yangınları nedeniyle genellikle tahrip edilmiştir. Orman formasyonunun tahrip edildiği yerlerde ağaç, ağaççık ve çalı karışımından oluşan bitki toplulukları ön plana geçmiştir. Ağaç ve çalı topluluklarının ortadan kalktığı yerlerde geniş alanlarda yayılım gösteren garigler ve friganalar ile nemli koşullar altında bazı otsu türler gelişme göstermiştir Orman Alanları Yukarıda değinildiği gibi, tarih öncesi çağlardan beri insan kullanımına açık olan Gökçeada da, orman alanları tahripler nedeniyle büyük ölçüde daralmıştır. Bugün adada mevcut orman alanlarının neredeyse tamamı ağaçlandırma faaliyetleri ile oluşturulmuştur (Fotoğraf 20). Adada orman

115 formasyonu çoğunlukla Pinus brutia (Kızılçam) ve yer yer Quercus (Meşe) türlerinden oluşmaktadır (Seçmen ve Leblebici, 1978). Bu türlerin burada yayılım göstermesi daha çok iklim koşulları ile ilgilidir. Nitekim, Akdeniz iklim bölgesinde yer alan Gökçeada da yağışlar kış aylarında toplanırken yaz ayları kurak geçmektedir. Bu koşullara uyum sağlayan kseromorf bitkilerden olan kızılçamlar ve meşe türlerinin adada yayılım göstermesi oldukça doğaldır. Orman formasyonu Gökçeada nın batı-kuzeybatısında Baş tepe, Oğlak tepe, Karaçalı tepe, İkiz tepe ve Doğanlı tepe arasında, Eosen konglomera, kumtaşı, marn, silttaşı, kireçtaşı litolojisi üzerinde az eğimli yamaçlarda ve vadi içlerinde geniş yayılım göstermektedir (Şekil 34). Bu alan tamamen ağaçlandırma sahasıdır. Bu nedenle oldukça düzenli ve devamlı bir ağaç topluluğu şeklinde bulunmaktadır ve tür olarak yalnızca Pinus brutia lardan oluşmaktadır (Fotoğraf 11). Adada diğer orman topluluklarına, adanın orta-güney kesiminde yer alan Dardere nin yukarı çığırında vadi içlerinde, Kuz tepenin kuzey yamaçlarında, Damlardere nin yukarı çığırında, Doruk tepenin güneydoğu yamaçlarında ve Kayabağdere vadisini oluşturan yamaçlarda parçalar halinde rastlanmaktadır (Şekil 34). Sözü edilen bu alanlarda, Eosen e ait birimler üzerinde Kahverengi Orman Toprakları gelişme göstermiştir. Bu alanda orman topluluklarını oluşturan hakim vejetasyon türü Pinus brutia (Kızılçam) dır. Kızılçam toplulukları dışında veya karışım halinde yer yer korular şeklinde Quercus (Meşe) türleri (Quercus pubescens-tüylü meşe, Quercus aegilops-palamut meşesi, Quercus ilex-pırnal meşesi, Quercus infectoria-mazı meşesi, Quercus coccifera-kermez meşesi, Quercus aucheri- Boz pırnal meşesi), bazı Acer (Akçaağaç) türleri ve Fraxinus ornus (Çiçekli dişbudak) yayılım göstermektedir. Kabaca Kapıkaya tepe ile Kayabağdere arasında kalan bu orman toplulukları parçalı bir görünüme sahip olmakla birlikte yer yer maki elemanları ile de karışmıştır (Seçmen ve Leblebici, 1978). Adada ayrıca yer yer yabani bademler ve nemlilik koşullarının elverişli

116 olduğu dere ve kaynaklara yakın yerlerde Planatus (çınar) yetişme ortamı bulabilmiştir Akdeniz Çalı Formasyonları Gökçeada nın yaygın vejetasyonu geniş alanlarda yayılım gösteren ve maki elemanlarından oluşan ağaç ve ağaççıklar ile karışmış kseromorf çalı topluluklarıdır (Fotoğraf 21). Bilindiği gibi, Akdeniz vejetasyonunun tipik bitki toplulukları maki formasyonudur. Bu formasyon kurak koşullara en iyi adapte olmuş, ekonomik ve dengeli bir su tüketimine sahip bitkilerden oluşmuştur. Bu formasyonun altında veya arasındaki boşluklarda garig ve friganaya ait elemanlar ile yer yer meşe türlerine ait ağaçlar görülmektedir (Fotoğraf 22), (Seçmen ve Leblebici, 1978) Makiler Gökçeada da yer yer kızılçam ve meşe türleri ile karışmış olan çalılardan oluşan bitki toplulukları geniş bir yayılıma sahiptir. Bu topluluklara adanın merkezi kesimlerinde Gökçeada barajını çevreleyen alanda, Büyükdere vadi tabanının batı ve güney kesimindeki yamaçlarda ve tepelik alanlarda, Ulukaya tepenin kuzeye bakan yamaçlarında, adanın güneybatısında yer alan Çıkırımdere nin orta ve yukarı çığırında, Kuzudere vadisini oluşturan yamaçlarda, ve adanın doğu kesiminde denize dökülen Değirmendere, Koçdere ve diğer kısa boylu akarsuların orta ve yukarı çığırlarında vadi içlerinde rastlanmaktadır (Şekil 34). Adada bozuk orman topluluklarını Pinus Brutia ve Quercus ağaçları ile Quercus coccifera (Kermez meşesi) başta olmak üzere nemliliğin arttığı yerlerde Arbutus anrachne (Sandal), Juniperus oxycedrus (Katran ardıç), Phillyrea media (Akçakesme), Phillyrea latifolia (Geniş yapraklı akçakesme), Arbutus uneda (Kocayemiş) ve Erica arborea (Ağaç fundası) gibi çalı türleri oluşturmaktadır (Seçmen ve Leblebici, 1978)

117 Gökçeada da, diğerlerine göre daha geniş alanlar kaplayan maki türlerinden oluşan çalılıkların, Akdeniz iklim bölgesinin klimaks vejetasyonunu oluşturan Pinus brutia ların tahribatı sonucunda yayılım göstermiştir. Bunun yanında bu çalılık alanlar da büyük oranda insan tahribine uğramışlardır. Bu nedenle çok dağınık ve parçalı topluluklar halinde yayılım göstermektedirler Garig ve friganalar Gökçeada da makilerin tahribatından sonra maki elemanlarını içeren garigler ve alçak boylu, aromatik kokulu, dikenli, küçük yapraklı ve çok kurakçıl bitkilerden oluşan frigana toplulukları ortama hakim olmuşlardır. Gökçeada da bu topluluklar makilerin tahribi ile geniş alanlarda yayılım göstererek orman alanları, çalılık alanlar, çıplak kayalık alanlar ve tarım alanları arasındaki boşlukları doldurmuşlardır (Şekil 34, Fotoğraf 23). Garigler ve friganalar adada yer yer genişçe örtüler halinde yayılım göstermektedir. Örneğin adanın güney kesiminde Gündoğdu tepe ile Tuz gölü arasında kalan kesimde, Gözetme tepenin batı ve güney eteklerinde, friganalar adeta bir örtü şeklinde yayılım göstermektedirler (Fotoğraf 24). Gökçeada da frigana türleri içerisinde en yaygın olanların, ksefofitik şartlara en iyi uyum gösteren Sarcopoterium spinosum (Diken çalısı / Abdest bozan) ve Satureja pisidica (Güzel nane) ların olduğu saptanmıştır (Seçmen ve Leblebici, 1978). Adada yer yer bitki örtüsünden yoksun olan alanlar görmek mümkündür. Taşlık veya iskelet topraklardan oluşan bu alanlarda ancak vejetasyon döneminde beliren zayıf bir ot örtüsü ortaya çıkar. Hayvanların otladığı bu alanlarda yükselti ve eğimin fazla olması nedeniyle toprak örtüsü tutunamamış ve buna bağlı olarak bitki örtüsü gelişme gösterememiştir. Gökçeada da bu durumdaki alanlara çok yaygın olmakla birlikte örnek olarak, adanın kuzey kesiminde Doruk tepe ve Ulukaya tepe, adanın kuzeybatı kesiminde Oğlak tepe ve adanın kuzeydoğu kesiminde yer alan Gözetme tepenin yüksek kesimleri gösterilebilir

118 6.4. Higromorfik Bitki Toplulukları Yukarıda değinildiği gibi, Akdeniz iklim bölgesi içinde yer alan Gökçeada da Akdeniz vejetasyonu elemanlarını içeren kseromorf topluluklar hakim vejetasyonu oluşturmaktadır. Sözü edilen bu kseromorf bitkilerin dışında su şartlarının elverdiği yerlerde higrofil türlerden oluşan ot formunda topluluklar gelişme göstermektedir. Gökçeada da otsu bitkilerin yayılım gösterdiği en önemli alan adanın güneydoğusunda yer alan Tuz gölü ve çevresidir (Şekil 34). Tuz gölü nün yöresinde tatlı su birikintisi içinde Ranunculus saniculifolius gelişme göstermiştir. Bunun yanı sıra yine Tuz gölü çevresinde nispeten kumlu ve acı sulu ortamda Carex (Saparna), Erodium cicitarium (Dönbaba), Trifolium (Üçgül) ve Centaurium (Kantaron) gibi çok çeşitli otsu türler yetişme ortamı bulabilmiştir. Aydıncık, Tuz gölü çevresinde nispeten daha kuru olan alanlarda kümeler halinde Cyperaceae ve Juncaceae türlerinden oluşan kamışlık, sazlık niteliğinde bazı türler yayılım göstermektedir. Gökçeada da otsu türlerin rastlandığı bir diğer alan ise adanın kuzeydoğu kesiminde yer alan Büyükdere vadi tabanı içinde bulunan Devlet üretme Çiftliğidir. Kış ve bahar aylarında tatlı su ile örtülen yaz aylarında ise suların buharlaşması ile bataklık haline gelen bu ortamda Bromus arvensis (Tarla bromu), Lotus coniculatus (Gazal boynuzu), Prunella vulgaris (Erik otu) ve Lolium (Çim) gibi türler gelişmiştir. Devlet Üretme Çiftliği nde nispeten daha kuru alanlarda ise Juncus ve Scirpus türlerine ait sazlıklar yayılım göstermektedir. Adada nemli ortam bitkilerinin rastlandığı diğer alanlar ise dere, kaynak ve çeşme kenarlarıdır. Yazın kuruyan dere, kaynak ve çeşme kenarları yaz aylarında nispeten nemliliklerini korudukları için Ranunculus (Düğün çiçeği), Euphorbia (Sütleğen), Trifolium (Üçgül), Melisa officinalis (Oğul otu), Mentha pulegium (Nane) ve Plantago lanceolata (Sinir otu) gibi bazı hidromorf bitki türleri barındırabilmektedirler

119 SONUÇ Ege Denizi nin kuzeydoğusunda yer alan Gökçeada nın jeomorfolojik evriminde yakın çevresinde meydana gelen tektonik ve volkanik olaylar ile dış etken ve süreçlerin etkisi büyük olmuştur. Adanın temelini Eosen ve Oligosen sedimanter kayaçlar oluşturmaktadır. Bu kayaçlar Oligosen sonunda etkin olan volkanik olaylar sonucunda genel olarak kuzeyde andezitler güneyde ise aglomera ve tüflerin oluşturduğu volkanik birimler ile örtülmüştür. Adada volkanik serilerin geniş alanlar kaplaması nedeniyle morfolojik peyzajda volkanik birimlerin etkisi oldukça belirgindir. Pliyosen de Saros körfezinin açılması sırasında Gökçeada nın içinde bulunduğu blok güneye doğru çarpılarak yükselmiştir. Bu yükselmeye bağlı olarak meydana gelen çarpılma ile adada, kuzey güney yönlü bir asimetri meydana gelmiştir. Nitekim, Gökçeada nın kuzey kesimi güneye göre daha yüksektir. Kuzeye bakan yamaçlar ile güneye bakan yamaçlar arasındaki asimetri açıkça görülmektedir. Aynı zamanda, adanın kuzey kıyıları dik, güney kıyıları ise daha alçaktır. Buna bağlı olarak, kuzey kıyılarında plajlar fazla gelişme gösterememiştir. Adada Pliyosen in yarı kurak koşulları altında yamaç gerilemesi şeklinde kendini belli eden geriye aşındırma faaliyetleri sonucunda yer yer yarı kurak koşulların tipik morfolojisi olan pediment benzeri etek düzlükleri gelişme göstermiştir. Bu dönemde sel tipi yağışlar ile yüksek kütlelerden aşındırılan farklı boyuttaki malzeme çamur selleri halinde dağ arası havzalarda birikmişlerdir. Pliyosen den günümüze kadar geçen zaman içinde gerek pediment niteliğindeki etek düzlükleri gerekse sel tipi yağışlarla oluşan etek birikintileri aşındırılarak parçalanmıştır. Pliyosen de güneye doğru dönerek çarpılan ada genel olarak kuzeydoğu - güneybatı yönünde uzanış göstermektedir (Yaltırak, Alpar ve Yüce, 1998). Adada drenajın kuruluşu da kuzeydoğu-güneybatı yönlü yapısal çizgilere uyumlu olmuştur. Nitekim, adanın en büyük akarsuları olan Büyükdere ve Ballı dere kabaca kuzeydoğu-güneybatı yönünde adayı ikiye bölmektedir. Genel olarak oldukça engebeli ve dağlık bir rölyefe sahip olan

120 Gökçeada da Büyükdere, Ballıdere, Değirmendere gibi büyük akarsular aşağı çığırlarında alüvyonlu vadi tabanları oluşturmuşlardır. Günümüzde bu vadi tabanları adanın en önemli tarım arazilerini oluşturmaktadır. Gökçeada Akdeniz makroklima bölgesinde yer almaktadır. Ancak Marmara ya yakın olmasına bağlı olarak tipik Akdeniz ikliminden farklılıklar göstermektedir. Akdeniz istasyonlarına göre yaz aylarında yağışlar yüksek olup sıcaklıklar daha düşüktür. Adada rüzgar şartları oldukça önemlidir. Özellikle kış döneminde rüzgar şiddeti, anakaraya olan deniz ulaşımını zaman zaman aksatacak kadar etkili olmaktadır. Sahip olduğu litolojik ve yapısal özellikleri sayesinde Gökçeada tatlı su rezervi bakımından dünyada en zengin adalardan biridir. Yüksek kütleleri oluşturan volkanik birimlerden sızan yağmur suları volkanik kayaçlar ile sedimanter kayaçların kontak yerlerinde yamaç kaynakları olarak yüzeye çıkmaktadır. Adanın pek çok yerinde yamaçlardan çıkan bu sular adada yaşamı kolaylaştırması bakımından önemlidir. Nitekim, kaynak suları köylerin tatlı su ihtiyacını karşılamaktadır. Su kaynakları zengin olan Gökçeada da akarsu yoğunluğu nispeten fazla olmasına karşın akarsuların büyük çoğunluğu mevsimlik özellik göstermektedir. Kış aylarında yağışa bağlı olarak akış gösteren bu akarsular yaz aylarında kurumaktadır. Adada kaynak suları ile beslenen akarsular ise sürekli akışa sahiptir. Gökçeada da yüzey ve kaynak suları bitki örtüsünü çeşitlendirmesi bakımından ayrıca öneme sahiptir. Adada vadi tabanlarında, kaynak ve çeşme kenarlarında higrofil bitki türleri yayılım göstermektedir. Volkanik serilerin geniş alanlar kapladığı Gökçeada morfolojik olarak henüz gençlik safhasındadır. Adanın büyük çoğunluğu yamaç eğimlerinin fazla olduğu yüksek ve oldukça arızalı bir topografyaya sahiptir. Bitki örtüsünün büyük ölçüde tahrip edildiği bu alanlarda eğim derecesinin fazla olmasına bağlı olarak toprak gelişimi zayıf ve erozyon şiddetlidir. Aynı zamanda yarı kurak iklim koşuları da toprak oluşumunu sınırlandırıcı bir

121 etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Toprak örtüsünün genelde sığ ve zayıf olduğu adada tarıma elverişli toprakların oranı oldukça düşüktür (%12). Gökçeada, prehistorik çağlardan bugüne kadar çeşitli uygarlıkların yerleşimine sahne olmuştur. Gerçekten iklim ve çevre kaynakları ile yerleşime elverişli bir ortam sağlayan adada insanoğlu günümüze kadar geçen zaman içinde çevre kaynaklarından yararlanmıştır. Ancak, çevreden yararlanırken genellikle ekolojik dengeye aldırmadan çevreyi tahrip ederek değiştirmiştir. Günümüzde 8000 i aşan nüfusa sahip olan Gökçeada nın kuzeydoğusunda yer alan Büyükdere vadi tabanı içinde kıyıdan 1,5 km kadar içeride vadi tabanının doğusunda bulunan Yeni Bademli Höyük te yapılan arkeolojik çalışmalar, adada ilk yerleşmenin milattan önce 3000 de kurulduğunu göstermektedir. İnsanların doğal çevreye tamamen bağımlı olduğu prehistorik dönemde, adadaki doğal çevre koşulları ve kaynakları yerleşime olanak vermiştir. Nitekim, günümüzde Büyükdere vadi tabanının bulunduğu alan, o dönemlerde güneye doğru sokulan ria tipi bir koy halindedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 18 metreyi bulan ve Eosen anakaya üzerinde bulunan Yeni Bademli Höyük ise, Büyükdere koyuna doğru küçük bir yarımada şeklinde uzanan bir sırt üzerinde kurulmuştur. Höyüğün kurulduğu bu ortam, prehistorik dönem insanı için avlanma ve yiyecek temini kolaylığı açısından oldukça elverişli koşulara sahiptir. Bununla birlikte Gökçeada iklim koşulları bakımından yarı kurak ve nispeten sıcak bir bölge içinde yer almaktadır. Aynı zamanda adanın merkezi kesimlerinden kaynağını alan Büyükdere ye ve Gözetme tepenin yamaçlarından çıkan kaynaklara yakın olmak tatlı su temini açısından da yerleşime olanak sağlamıştır. Prehistorik çağlardan günümüze kadar geçen zaman içinde kültür seviyesinin artmasına bağlı olarak, doğal çevrenin kaynaklarından yararlanma artmış, bununla birlikte doğal çevrenin tahrip edilmesi gündeme gelmiştir. Gökçeada anakaradan uzak bir ada parçası olduğu için adanın yerel kaynakları yavaş yavaş tüketilmeye başlanmıştır. Başta yakacak ve

122 yapacak olmak üzere çeşitli ihtiyaçlardan dolayı ve tarım arazisi açma amacıyla orman alanları tahrip edilmiştir. Bunların yanı sıra zaman zaman çıkan orman yangınları da orman alanlarının büyük oranda zarar görmesine neden olmuştur. Zaman içinde orman alanlarının tahrip edilmesi ile Akdeniz elemanlarından oluşan ağaçcık ve çalılar gelişme göstermiştir. Ancak bunların da tahrip olması ile günümüzde geniş alanlara yayılmış olan friganalar ortama hakim olmuştur. Yoğun insan tahribatı ile çoğunluğu ortadan kaldırılmış olan orman alanları önceleri burada yaşayan halk tarafından bağcılık ve zeytinciliğin egemen olduğu tarımsal faaliyetlere açılmıştır. Ancak, Cumhuriyetten sonra, değişen koşulların etkisi ile adada nüfus değişimi yaşanmış ve adaya Anadolu nun farklı yerlerinden farklı kültürlere sahip gruplar yerleşmiştir. Cumhuriyetten bugüne kadar geçen zaman içinde ise bağcılık ve zeytincilik kültürüne sahip olmayan bu gruplar bağ ve zeytin alanlarını tahrip etmişlerdir. Nitekim, günümüzde Gökçeada da bağcılık neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Zeytincilik faaliyetleri ise sınırlı olmakla birlikte halen devam etmektedir. Günümüzde tarımsal yapıyı korumaya yönelik olarak zeytincilik ve bağcılık geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte değişen şartlar altında adada turizme yöneliş vardır. Nitekim, son yıllarda adada turizm faaliyetlerine yönelik olarak bazı gelişmeler gözlenmektedir. Pansiyonculuk geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte Kale koyunda adanın konaklama kapasitesini arttırmaya ve kaliteli hizmet vermeye yönelik olarak dört yıldızlı bir otel açılmıştır. Gökçeada nın sahip olduğu doğal ve kültürel çekicilikler turistik açıdan bir avantaj teşkil etmektedir. Ancak adada sıcak mevsimin Ege ve Akdeniz kıyılarına oranla daha kısa sürmesi turizm için bir dezavantaj oluşturmaktadır. Adada kıyı turizmine açılabilecek en uygun alan adanın güneydoğu kesiminde yer alan Aydıncık yarımadasını anakaraya bağlayan güney kordonunun kıyı kesiminde Kefalos adı verilen kesimdir. Uzun bir kumsala sahip olan bu alan günümüzde de turistlerin ilgisini çeken en önemli alandır

123 KAYNAKLAR Akartuna M. (1950), İmroz adasında bazı jeolojik müşahedeler, Türkiye Jeoloji Bülteni II 2, 8-17, İstanbul Akartuna M., Atan M. (1978), Gökçeada nın jeolojisi ve sedimantolojisi hakkında ön rapor, MTA Enstitüsü Jeoloji Dairesi rapor arşiv no: 105, Ankara Andrews C.W. (1918), Note on some fossil mammals from Salonica and Imbros, Geological Magazine New Serie, Decade VI, Vol V, No: XII, December 1918, p , London Biel E. (1944), Climatology of the Mediterranean Area, The University of Chicago Press, Chicago (180pp) Bilgin T. (1969), Biga yarımadasının güneybatı kısmının jeomorfolojisi, İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 1433, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No: 55, İstanbul Dewey J.F. ve Şengör A.M.C. (1979), Aegean and surrounding regions. Coplex multiplate and continuum tectonics in a convergent zone, Geol. Soc. Am. Bull. Part I 90, p English TH. (1904), On the latter formations surrounding the Dardanelles, The Ouart. Journal, Volume LX No: 189, p Ercan T., Satır M., Steinitz G., Dora A., Sarıfakıoğlu E., Adis C., Walter H.J., Yıldırım T. (1995), Biga yarımadası ve Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarındaki (KB Anadolu) Tersiyer volkanizmasının özellikleri, MTA Dergisi 117, 55-86, Ankara Ercan T. (1996), Biga ve Gelibolu yarımadaları ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarının jeolojik, arkeolojik ve tarihi özellikleri, MTA Genel Md. Yayınları Yer Bilimleri ve Kültür Serisi no:1, Ankara

124 Erinç S. (1996), Klimatoloji ve Metodları, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları No: 35, İstanbul Erinç S. (2001), Jeomorfoloji II, Der Yayınları No: 294, İstanbul Erlat E. (2003), İzmir in hava tipleri klimatolojisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:121,İzmir Georgalas G.C. (1926), Sur la structure de I Egeide du Nord. Observations stratigraphiques sur l ile d Imbros, Congrès Géologique International, Comptes rendus de la Xlll session en Belgique1922, troisième et dernier fascicule, p , Liège Georgalas G.C. (1926), Sommaires recherhes sur la géologie de l ile d Imbros, Ministère de l Agriculture, du Commerce et de l Indutrie, Publication du Bureau Géologique No: 14, p. 1-25, Athènes Hezarfen C. (1984), Gökçeada nın (İmroz) kömür imkanları hakkında jeoloji raporu, MTA Enstitüsü Jeoloji Dairesi rapor arşiv no: 262, Ankara Hüryılmaz H. (1998), Gökçeada Yeni Bademli Höyük 1996 yılı kurtarma kazısı, T.C. Kültür Bakanlığı Anıt ve Müz. Gn. Md. 19. Kazı Sonuçları Toplantısı bildiriler kitabı I, Ankara Hüryılmaz H. (1999), 1997 Gökçeada Yeni Bademli Höyük kazıları, T.C. Kültür Bakanlığı Anıt ve Müz. Gn. Md. 20. Kazı Sonuçları Toplantısı bildiriler kitabı I, Ankara Hüryılmaz H. (2000), Gökçeada Yeni Bademli Höyük 1998 yılı kazıları, T.C. Kültür Bakanlığı Anıt ve Müz. Gn. Md. 21. Kazı Sonuçları Toplantısı bildiriler kitabı I, Ankara Kayan İ. (1996), Yeni Yaklaşımlarla Türkiye nin Plio-Kuaterner Paleocoğrafyası, 21. Yüzyıla Doğru Türkiye Sempozyumu, Ankara

125 Kesgin Y., Varol B. (2003), Gökçeada ve Bozcaada nın Tersiyer jeolojisi (Çanakkale), Türkiye, MTA dergisi 126, 49-67, Ankara Koçman A. (1989), Uygulamalı Fiziki Coğrafya Araştırmaları ve İzmir- Bozdağlar Yöresi Üzerinde Araştırmalar, E.Ü. Edebiyat Fk. Yayınları No: 49, İzmir Koçman A. (1993), Türkiye İklimi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:72, İzmir Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (1999), Çanakkale ili arazi varlığı, Köy Hizmetleri Genel müdürlüğü yayınları, İl Rapor No:17, Ankara Ktenas A. (1915), Sur la découverte de I Eocène et d un gisement de microgranulite (dacite) à I ile d Imbros, Annuaire de I Université Nationale d Athènes, T. IX, p 1-12 Kurt H., Demirbağ E., Kuşçu İ. (2000), Active submarine tectonism and formation of the Gulf of Saros, Northeast Aegean Sea, inferred from multi channel seismic reflection data, Marine Geology, Volume 165, Kurter A. (1989), Gökçeada nın jeomorfolojisi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülten 6, 47-60, İstanbul Öner E. (1999), Geoarcheologische und paleogeographische forschungen in der insel Gökçeada (Imbros), (Siedlungshügel von Yeni Bademli), (Nordwestanatolien Nordostagaisches Meer Türkiye), Georaphie der Meere und Küsten, Bremen Öner E. (2000), Yeni Bademli Höyük çevresinde jeoarkeolojik araştırma, T.C. Kültür Bakanlığı Anıt ve Müz. Gn. Md. 15. Arkeometri Sonuçları Toplantısı bildiriler kitabı, Ankara

126 Öner E. (2001), Gökçeada kıyılarında Holosen deniz seviyesi ve kıyı çizgisi değişimleri, Türkiye Deniz ve Kıyı alanları III. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, İstanbul Özdemir G. (2001), Gökçeada nın yılları arasındaki aylık ortalama rüzgar verilerinin değerlendirilmesi, Ulusal Ege Adaları 2001 Toplantısı Bildiriler Kitabı, TÜDAV yayın. no: 7 Öztürk B. (1989), Gökçeada nın iklimi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülten 6, İstanbul Öztürk H. (2001), Gökçeada nın jeomorfolojik ve hidrojeolojik yapısı- Yerleşim planlaması için önemi, Ulusal Ege Adaları 2001 Toplantısı bildiriler kitabı, TÜDAV yayın no:7 Öztürk H. ve Hanilçi N. (2002), Gökçeada Yeşilin ve Mavinin Özgür Dünyası, Gökçeada Belediyesi, Gökçeada Saatçılar R., Ergintav S., Demirbağ E., İnan S. (1999), Character of active faulting in the North Aegean Sea, Marine Geology, 160, Sakınç M., Yaltırak C., Oktay F.Y. (1999), PalaeoGeographical evolution of the Thrace Neogene Basin and the Tethys-Paratethys relations at northwestern Turkey (Thrace), Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology, 153, Issues, Seçmen Ö., Leblebici E. (1978), Gökçeada ve Bozcaada nın vejetasyon ve florası, Bitki, Turkish Journal of Plant Sciences,sayı 2, cilt 5, İzmir Sezer İ.L. (1990), Türkiye de ortalama yıllık sıcaklık farkının dağılışı ve kontinentalite derecesi üzerine yeni bir formül, Ege Coğrafya Dergisi 5, s , İzmir

127 Temuçin E. (1991), Manisa ve Akhisar Ovalarında İklim ve Ortam İlişkileri (Uygulamalı Bir Coğrafya Araştırması), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (doktora tezi), İzmir Türkeş M. (1990), Türkiye de kurak bölgeler ve önemli kurak yıllar, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü (doktora tezi), İstanbul Türkeş M., Sümer U.M., Demir İ. (2002), Türkiye nin günlük ortalama, maksimum ve minimum hava sıcaklıkları ile sıcaklık genişliğindeki eğilimler ve değişiklikler, Klimatoloji Çalıştayı 2002 bildiriler kitabı, , İzmir Tüysüz O., Barka A., Yiğitbaş E. (1998), Geology of the Saros graben and its implications for the evolution of the North Anatolian fault in the Ganos- Saros region, Northwestern Turkey, Tectonophysics 293, p Weather in the Mediterranean (1962), Volume 1, Air Ministiry Meteorological Office, H.M.S.O., London Yalçınlar İ. (1980), Gökçeada nın jeomorfolojisi, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi 23, İstanbul Yaltırak C., Kuşçu İ. (1998), Geological evolution of the Gulf of Saros NE Aegean Sea, Geomarine Letters 18,1-9 Yücel T. (1966), Imroz da coğrafya gözlemleri, Coğrafya Araştırmaları Dergisi 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları, Ankara Yaltırak C., Alpar B., Yüce H., (1998), Tectonis elements controlling the evolution of the Gulf of Saros (northeastern Aegean Sea, Turkey), Tectonophysics, Volume 300, Issues 1-4, 31 December 1998, Pages

128

129 Fotoğraf 1: Gökçeada nın kuzeydoğusunda yer alan Kaleköy de Eosen e ait sedimanter tabakaların oluşturduğu güneydoğuya doğru eğimlenmiş monoklinal yapıya ait bir görünüm. Fotoğraf 2: Gökçeada nın batısındaki Baş tepe kütlesinin kıyıya inen alt yamacında Eosen e ait konglomera birimi yüzlek vermektedir. Fotoğrafta bu birime ait konglomera blokları ve blokların çözülmesinden arta kalan çakıl malzeme görülmektedir. Eosen konglomeraları üzerinde gelişmiş olan frigana türleri yüzeyde geniş bir yayılım göstermektedir

130 Fotoğraf 3: Büyükderenin yukarı çığırında Yamukdere vadisinde Eosen e ait sedimanter katmanlar (burada sedimanter katmanlar güneybatıya doğru eğimlenmiştir). Fotoğraf 4: Gökçeada nın güneydoğusunda Aydıncık yarımadasında Miyosen katmanları kıyıda dik falezler oluşturmaktadır

131 Fotoğraf 5 : Gökçeada nın batısındaki Baş tepenin kuzey kıyı ya inen andezit yamacı. Burada yamaçtan sökülen bloklar kıyıya doğru blok çığı şeklinde bir görünüm arz etmektedir. Ayrıca kıyıya ulaşan derenin ağzında çakıllı plaj oluşumu görülmektedir. Fotoğraf 6: Gökçeada nın batısında Kömür burnu civarında altta Eosen e ait sedimanter katmanlar, üstte andezit örtü ve iki birimin kontakt yerinde pişme zonu görülmektedir

132 Fotoğraf 7: Gökçeada nın kuzeydoğu kesiminde yer alan Gözetme tepeye Büyükdere vadi tabanından bakış. Tepeye ait kütle altta sedimanter Eosen birimleri, üstte andezit örtüsünden oluşmuş olup Büyükdere ve Kuzudere kolları tarafından yarılmıştır. Fotoğraf 8: Karadoğan tepe, kuzey kesim dağlık biriminin bir üyesi olarak 391 m yükseklikte bir kütledir. Bu kütle Gözetme tepede olduğu gibi altta eski temele ait Eosen birimlerinden, üstte andezit lav örtüsünden oluşmaktadır. Fotoğrafın sağ tarafında söz konusu sedimanter birimler, sol tarafında ise andezit kütlesi görülmektedir

133 Fotoğraf 9: Adanın kuzey kesim dağlık biriminin en yüksek tepesi Doruk tepe olup güneye bakan yamaçları derince yarılmıştır. Kütlenin etek düzlüğü üzerinde Pliyosen karasal depolarının oluşturduğu bir örtü yer almaktadır. Bu örtü Pliyosen in yarı kurak koşulları altında oluşmuştur. Söz konusu örtü üzerinde bazı kültür bitkileri ile birlikte maki elemanlarına ait ağaççık ve çalı toplulukları yer almaktadır. Fotoğraf 10: Gökçeada nın belirli bazı kesimlerinde yarı kurak koşullar altında depolanmış Pliyosen dolgularına rastlanmaktadır. Fotoğrafta Tepeköy dağ arası havzasının doğu kesiminde söz konusu depoya ait iri bloklu kırmızımsı birim görülmektedir

134

135 Fotoğraf 12: Gökçeada nın bir başka jeomorfolojik birimi olan güney kesim dağlık biriminde Kuz tepe ve Umut tepe arasında kalan ve güney kıyıya doğru inen yüksek rölyeften bir görünüm. Oligosen sedimanter birimlerinden oluşan kütleyi yaran kısa boylu derelerin vadi tabanlarında bazı kültür bitkileri ve kavaklar yetişme ortamı bulmuştur. Fotoğraf 13: Adanın güney kesim dağlık biriminin yapısında rastlanan aglomeralar rölyefte egemen birimi oluşturmaktadır. Bu birim kısa boylu paralel ve subparalel derelerle sıkça yarılmış olup aglomeraların ayrışmasından ortaya çıkan iri bloklar dere yatağı boyunca dizilmiştir. Bu bloklar kısa mesafelerden taşındığı için köşe ve kenarları az oranda yuvarlaklaştırılmıştır

136

137 Fotoğraf 15: Adanın güney kıyısına inen yüksek rölyefe ait kesimler aglomeralardan oluşmuş olup bu birimden kaynaklanan çakıllar kıyıda çakıllı plaj oluşturmuştur. Fotoğraf 16: Gökçeada nın güneydoğusunda yer alan aydıncık yarım adasını ana karaya bağlayan kıyı kordonlarından bir görünüm. Bu kordonlar üzerinde higrofil bitki toplulukları geniş bir yayılım göstermektedir

138

139 Fotoğraf 18: Gökçeada nın bir çok yerinde kaynaklar bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Gözetme tepe eteğindeki kaynak çeşme olarak düzenlenmiştir ve Bademli köyün su ihtiyacını karşılamaktadır. Fotoğraf 19: Adanın doğusunda Koç dere vadisinin yamaçlarında aglomeralardan sızan sular kaynak olarak ortaya çıkmıştır. Fotoğrafta bu tip kaynaklardan biri görülmektedir

140 Fotoğraf 20: Gökçeada nın bir çok yerinde ağaçlandırma faaliyetleri yapılmıştır. Fotoğrafta adanın kuzeybatısında Akdere vadisi yamaçlarında yapılan bir ağaçlandırma uygulamasına ait kızılçam ormanı görülmektedir. Fotoğraf 21: Adanın doğal bitki toplulukları içinde maki elemanları baskın durumdadır. Maki elemanları arasında yabani zeytinler (Olea Europea) aşılanarak zeytin üretim alanları oluşturulmuştur. Fotoğrafta Kesiktaş tepenin Büyük dere vadi tabanına inen yamaçlarında oluşturulmuş bir zeytin alanı görülmektedir

141 Fotoğraf 22: Gökçeada nın bitki örtüsü içinde yaygın maki elemanlarından meşeler, özellikle kermez meşesi ağaççıkları baskın durumdadır. Fotoğrafta meşe ağaç ve çalıları ile friganaların oluşturduğu bitki toplulukları görülmektedir.. Fotoğraf 23: Adanın bitki örtüsü içinde maki elemanlı çalılar ve dikenli frigana türleri yaygınlık gösterir. Adanın otlatma alanlarında özellikle meşe çalıları piramidal bir şekil almıştır. Fotoğrafta maki çalıları ve friganalara ait elemanlar bir arada görülmektedir

142

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ İlker ŞENGÜLER* GİRİŞ Çalışma alanı Eskişehir grabeni içinde Eskişehir ilinin doğusunda, Sevinç ve Çavlum mahallesi ile Ağapınar köyünün kuzeyinde

Detaylı

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) The Cave With Multiple-Periods And Origins Characterizing The

Detaylı

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ Sunay AKDERE Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Ankara GİRİŞ Hava fotoğraflarından yararlanarak fotojeolojik

Detaylı

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri Türkiye de Sıcaklık Türkiye de Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı Türkiye haritası incelendiğinde Yükseltiye bağlı olarak

Detaylı

EĞNER-AKÖREN (ADANA) CİVARI JEOLOJİSİ

EĞNER-AKÖREN (ADANA) CİVARI JEOLOJİSİ EĞNER-AKÖREN (ADANA) CİVARI JEOLOJİSİ 7. hafta Saha Jeolojisi II dersinin içeriğinde Tersiyer yaşlı Adana Baseni nin kuzey-kuzeydoğu kesimleri incelenecektir. 4. Hafta Saha Jeolojisi II dersi kapsamında

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA CEVAP 1: (TOPLAM 10 PUAN) 1.1: 165 150 = 15 meridyen fark vardır. (1 puan) 15 x 4 = 60 dakika = 1 saat fark vardır. (1 puan) 12 + 1 = 13 saat 13:00 olur. (1 puan) 1.2:

Detaylı

ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ

ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ Mehmet Sakınç*, Aliye Aras**, Cenk Yaltırak*** *İTÜ, Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, Maslak/İstanbul **İ.Ü. Fen Fakültesi, Biyoloji

Detaylı

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF Yeryüzünü şekillendiren değişik yüksekliklere topoğrafya denir. Topoğrafyayı oluşturan şekillerin deniz seviyesine göre yüksekliklerine

Detaylı

GÖKÇEADA NIN (ÇANAKKALE) PALEOCOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ VE JEOARKEOLOJİSİ

GÖKÇEADA NIN (ÇANAKKALE) PALEOCOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ VE JEOARKEOLOJİSİ GÖKÇEADA NIN (ÇANAKKALE) PALEOCOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ VE JEOARKEOLOJİSİ ÖZET Prof. Dr. Ertuğ ÖNER Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Yrd. Doç. Dr. Serdar VARDAR İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi,

Detaylı

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Tilting effect on the morpho-tectonic evolution of Karasu River valley Nurcan AVŞİN 1 1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Coğrafya Bölümü Öz: Karasu

Detaylı

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale www.madencilik-turkiye.com

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale www.madencilik-turkiye.com Makale www.madencilik-turkiye.com Seyfullah Tufan Jeofizik Yüksek Mühendisi Maden Etüt ve Arama AŞ seyfullah@madenarama.com.tr Adil Özdemir Jeoloji Yüksek Mühendisi Maden Etüt ve Arama AŞ adil@madenarama.com.tr

Detaylı

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı JEOLOJİK OSEONOGRAFİ Genelde çok karmaşık bir yapıya sahip olan okyanus ve deniz

Detaylı

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ Topraklar zonal, intrazonal ve azonal topraklar olmak üzere üçe ayrılır. 1. Zonal (Yerli) Topraklar iklim ve bitki örtüsüne bağlı olarak oluşan ve bütün katmanların(horizonların)

Detaylı

TOPOĞRAFİK HARİTALAR VE KESİTLER

TOPOĞRAFİK HARİTALAR VE KESİTLER TOPOĞRAFİK HARİTALAR VE KESİTLER Prof.Dr. Murat UTKUCU Yrd.Doç.Dr. ŞefikRAMAZANOĞLU TOPOĞRAFİK HARİTALAR VE Haritalar KESİTLER Yeryüzü şekillerini belirli bir yöntem ve ölçek dahilinde plan konumunda gösteren

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. PLATO: Çevresine göre yüksekte kalmış, akarsular tarafından derince yarılmış geniş düzlüklerdir. ADA: Dört tarafı karayla

Detaylı

ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ

ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ Barış Mater 1, Hüseyin Turoğlu 1, Musa Uludağ 2, İsa Cürebal

Detaylı

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler : TÜRKİYE NİN İKLİMİ İklim nedir? Geniş bir bölgede uzun yıllar boyunca görülen atmosfer olaylarının ortalaması olarak ifade edilir. Bir yerde meydana gelen meteorolojik olayların toplamının ortalamasıdır.

Detaylı

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir. 2012 LYS4 / COĞ-2 COĞRAFYA-2 TESTİ 2. M 1. Yukarıdaki Dünya haritasında K, L, M ve N merkezleriyle bu merkezlerden geçen meridyen değerleri verilmiştir. Yukarıda volkanik bir alana ait topoğrafya haritası

Detaylı

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 12, Sayfa 75-84, İstanbul, 2004 Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128 YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE

Detaylı

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM Rehber Öğretmen : Şule Yıldız Hazırlayanlar : Bartu Çetin Burak Demiral Nilüfer İduğ Esra Tuncer Ege Uludağ Meriç Tekin 2000-2001 İZMİR TEŞEKKÜR Bize bu projede yardımda bulunan başta

Detaylı

AFYONKARAHİSAR DİNAR DOMBAYOVA LİNYİT SAHASI

AFYONKARAHİSAR DİNAR DOMBAYOVA LİNYİT SAHASI AFYONKARAHİSAR DİNAR DOMBAYOVA LİNYİT SAHASI Yılmaz BULUT* ve Ediz KIRMAN** 1. GİRİŞ MTA Genel Müdürlüğü tarafından ülkemizde kömür arama çalışmalarına 1938 yılında başlanılmış ve günümüzde de bu çalışmalar

Detaylı

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail.

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail. ÇANAKKALE İli, AYVACIK İLÇESİ, KÜÇÜKKUYU BELDESİ,TEPE MAHALLESİ MEVKİİ I17-D-23-A PAFTA, 210 ADA-16 PARSELE AİT REVİZYON+İLAVE NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU Ö:1/5000 25/02/2015 Küçüksu Mah.Tekçam

Detaylı

ERGENE (TRAKYA) HAVZASININ JEOLOJİSİ ve KÖMÜR POTANSİYELİ. bulunmaktadır. Trakya Alt Bölgesi, Marmara Bölgesi nden Avrupa ya geçiş alanında, doğuda

ERGENE (TRAKYA) HAVZASININ JEOLOJİSİ ve KÖMÜR POTANSİYELİ. bulunmaktadır. Trakya Alt Bölgesi, Marmara Bölgesi nden Avrupa ya geçiş alanında, doğuda ERGENE (TRAKYA) HAVZASININ JEOLOJİSİ ve KÖMÜR POTANSİYELİ *İlker ŞENGÜLER *Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesi Başkanlığı Ankara ERGENE (TRAKYA) HAVZASININ Bölgesi

Detaylı

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler. Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler. Rüzgarların şekillendirici etkilerinin görüldüğü yerlerin

Detaylı

AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU

AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU Konu : Hümik asit ve Leonarditin fidan üretiminde kullanılması deneme çalıģmaları ve AyaĢ Ġlçesi BaĢayaĢ köyündeki erozyon sahasının teknik yönden

Detaylı

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale (*)Türkeş, M. ve Koç, T. 2007. Kazdağı Yöresi ve dağlık alan (dağ sistemi) kavramları üzerine düşünceler. Troy Çanakkale 29:18-19. KAZ DAĞI YÖRESİ VE DAĞLIK ALAN (DAĞ SİSTEMİ) KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Detaylı

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Özel Konum 1. Türkiye nin Matematik (Mutlak) Konumu Türkiye nin Ekvatora ve başlangıç

Detaylı

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR Havadaki su buharı ve gazların, cisimler üzerine uyguladığı ağırlığa basınç denir. Basıncı ölçen alet barometredir. Normal hava basıncı 1013 milibardır.

Detaylı

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ İ İ İ İ Ğ TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ TÜRKİYE VE YAKIN ÇEVRESİ NEOTEKTONİK HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI-2 TÜRKİYE PALEOZOİK ARAZİLER HARİTASI TÜRKİYE

Detaylı

Hatalı Kıyı Kullanımının Neden Olduğu Bir Problem: Karaburun Limanın (İstanbul) Dolması

Hatalı Kıyı Kullanımının Neden Olduğu Bir Problem: Karaburun Limanın (İstanbul) Dolması Hatalı Kıyı Kullanımının Neden Olduğu Bir Problem: Karaburun Limanın (İstanbul) Dolması Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Turoğlu (1), Arş. Gör. Hasan Özdemir (1,2), Doç. Dr. Barbaros Gönençgil (1,3), Prof. Dr. Barış

Detaylı

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI TÜRKİYE DOĞAL VE KÜLTÜREL VARLIKLARI ENVANTERİ ENV. NO. 58.01.0.02 ÇİMENYENİCE KÖYÜ, KÖROĞLU TEPELERİ, I39-a4 MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI İL SİVAS İLÇE HAFİK MAH.-KÖY VE MEVKİİ Çimenyenice Köyü GENEL

Detaylı

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? 1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? a. Ova b. Vadi c. Plato d. Delta 2- Coğrafi bölgelerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a. Coğrafi özellikleri

Detaylı

SEYİTÖMER LİNYİT ÇIKARIM SAHASI

SEYİTÖMER LİNYİT ÇIKARIM SAHASI Yoncalı Ovası Kütahya ovası kuzeydeki "Yoncalı Depresyonu"ndan bir eşik alanıyla ayrılmaktadır. Zengin linyit yataklarının içinde yer aldığı neojen bir düzlük olan Yoncalı Depresyonu, Kütahya Ovası'ndan

Detaylı

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI Arş. Gör. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU Göller Yöresinde yeralan Burdur Havzası'nın oluşumunda tektonik hareketlerin büyük etkisi olmuştur. Havza

Detaylı

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 Türkiye de Arazi Kullanımı Türkiye yüzey şekilleri bakımından çok farklı özelliklere sahiptir. Ülkemizde oluşum özellikleri birbirinden farklı

Detaylı

TOPRAK ANA MADDESİ KAYAÇLAR. Oluşumlarına göre üç gruba ayrılırlar 1. Tortul Kayaçlar 2.Magmatik Kayaçlar 3.Metamorfik (başkalaşım) Kayaçlar

TOPRAK ANA MADDESİ KAYAÇLAR. Oluşumlarına göre üç gruba ayrılırlar 1. Tortul Kayaçlar 2.Magmatik Kayaçlar 3.Metamorfik (başkalaşım) Kayaçlar TOPRAK ANA MADDESİ KAYAÇLAR Oluşumlarına göre üç gruba ayrılırlar 1. Tortul Kayaçlar 2.Magmatik Kayaçlar 3.Metamorfik (başkalaşım) Kayaçlar 1. Magmatik Kayaçlar Magmanın arz kabuğunun çeşitli derinliklerinde

Detaylı

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir.

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara Batı Menteşe Dağları denir. Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir. yukarıda adı geçen dağlardan oluşan "Doğu Menteşe Dağları" arasında arasında Çine Çayı Vadisi uzanır. Aydın iline

Detaylı

AKSARAY YÖRESĠNĠN JEOLOJĠK ĠNCELEMESĠ

AKSARAY YÖRESĠNĠN JEOLOJĠK ĠNCELEMESĠ T.C. AKSARAY ÜNĠVERSĠTESĠ MÜHENDĠSLĠK FAKÜLTESĠ JEOLOJĠ MÜHENDĠSLĠĞĠ BÖLÜMÜ AKSARAY YÖRESĠNĠN JEOLOJĠK ĠNCELEMESĠ HARĠTA ALIMI DERSĠ RAPORU 3. GRUP AKSARAY 2015 T.C. AKSARAY ÜNĠVERSĠTESĠ MÜHENDĠSLĠK FAKÜLTESĠ

Detaylı

SENOZOYİK TEKTONİK.

SENOZOYİK TEKTONİK. SENOZOYİK TEKTONİK http://www.cografyamiz.com/900/depremler/ DOĞU AFRİKA RİFTİ Üçlü Sistem Doğu Afrika Rift Sistemi Aden Körfezi Kızıl Deniz Okyanusal kabuğun şekillenmesi Aden Körfezinde yaklaşık olarak

Detaylı

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 1. Bir çizimin harita özelliği taşıması için gerekli koşullar nelerdir? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 3. Haritalar günlük hayatımızda ne gibi kolaylıklar sağlamaktadır? 4. Haritalar hangi

Detaylı

GENEL JEOLOJİ. y e r i n d ı ş o l a y l a r ı

GENEL JEOLOJİ. y e r i n d ı ş o l a y l a r ı GENEL JEOLOJİ y e r i n d ı ş o l a y l a r ı D I Ş D İ N A M İ K y e r i n d ı ş o l a y l a r ı - Dış olayların genel değerlendirmesi - İklim - Ayrışma - Deniz ve okyanusların genel özellikleri - Dış

Detaylı

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz.

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz. 17. 18. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti sadece iki şeye güvenir. Biri millet kararı, diğeri en elim ve güç şartlar içinde dünyanın takdirlerine hakkıyla layık olan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir.

Detaylı

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS 18. Doğal ve beşerî unsurlar birbirleriyle karşılıklı etkileşim içindedir. 19. Arazide yön ve hedef bulma sporlarında pusula ve büyük ölçekli haritalar sporcuların en önemli yardımcılarıdır. Sporcular

Detaylı

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ 4/3/2017 1 INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Orhan ARKOÇ e-posta : orhan.arkoc@klu.edu.tr Web : http://personel.klu.edu.tr/orhan.arkoc 4/3/2017 2 BÖLÜM 4 TABAKALI KAYAÇLARIN ÖZELLİKLER, STRATİGRAFİ,

Detaylı

Başlıca Kıyı Tipleri, Özellikleri ve Oluşum Süreçleri

Başlıca Kıyı Tipleri, Özellikleri ve Oluşum Süreçleri Başlıca Kıyı Tipleri, Özellikleri ve Oluşum Süreçleri Dünya da bir birinden farklı kıyı tipleri oluşmuştur. Bu farklılıkların oluşmasında; Dalga ve akıntılar, Dağların kıyıya uzanış doğrultusu, Kıyılardaki

Detaylı

TOPOÐRAFYA ve KAYAÇLAR

TOPOÐRAFYA ve KAYAÇLAR Magmatik (Püskürük) Kayaçlar Ýç püskürük Yer kabuðunu oluþturan kayaçlarýn tümünün kökeni magmatikdir. Magma kökenli kayaçlar dýþ kuvvetlerinin etkisiyle parçalara ayrýlýp, yeryüzünün çukur yerlerinde

Detaylı

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi) YERYÜZÜNDEKİ BAŞLICA İKLİM TİPLERİ Matematik ve özel konum özelliklerinin etkisiyle Dünya nın çeşitli alanlarında farklı iklimler ortaya çıkmaktadır. Makroklima: Çok geniş alanlarda etkili olan iklim tiplerine

Detaylı

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI Altan İÇERLER 1, Remzi BİLGİN 1, Belgin ÇİRKİN 1, Hamza KARAMAN 1, Alper KIYAK 1, Çetin KARAHAN 2 1 MTA Genel Müdürlüğü Jeofizik

Detaylı

1. İnsan etkisi dışında, kendiliğinden oluşan her unsur doğayı oluşturmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi bir doğal unsurdur?

1. İnsan etkisi dışında, kendiliğinden oluşan her unsur doğayı oluşturmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi bir doğal unsurdur? COĞRAFYA, yeryüzünü oluşturan doğal ortamların özelliklerini, Dünya üzerindeki dağılışlarını; doğal ortamla insan toplulukları ve etkinlikleri arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşimi nedenleriyle birlikte

Detaylı

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS 31. 32. Televizyonda hava durumunu aktaran sunucu, Türkiye kıyılarında rüzgârın karayel ve poyrazdan saatte 50-60 kilometre hızla estiğini söylemiştir. Buna göre, haritada numaralanmış rüzgârlardan hangisinin

Detaylı

MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MANİSA SOMA EYNEZ KÖMÜR İŞLETMESİ SAHASI JEOFİZİK JEOELEKTRİK ETÜT RAPORU Altan M.İÇERLER Jeofizik Yük. Müh. JEOFİZİK ETÜTLERİ DAİRESİ MART 2009-ANKARA İÇİNDEKİLER

Detaylı

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ EĞİTİM KURUMLARI ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR COĞRAFYA İZLEME SINAVI

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ EĞİTİM KURUMLARI ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR COĞRAFYA İZLEME SINAVI 1. 2. Kalker gibi tortul kayaçların metamorfik kayaçlarına dönüşmesinde etkili olan faktörler aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir (5 puan)? A. Soğuma - Buzullaşma B. Ayrışma - Erime C. Sıcaklık - Basınç

Detaylı

TAHTALI BARAJI HAVZASI ALT YÖRESİ

TAHTALI BARAJI HAVZASI ALT YÖRESİ TAHTALI BARAJI HAVZASI ALT YÖRESİ 5.6. TAHTALI BARAJI HAVZASI ALT YÖRESİ (THAY) İzmir kentinin içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla gerçekleştirilen Tahtalı Barajı nın evsel, endüstriyel,

Detaylı

COĞRAFYA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 1.JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞAN YERLER BU ALANLAR 1. JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞTUĞU İÇİN DEPREM RİSKİ EN AZ OLAN YERLERDİR.

COĞRAFYA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 1.JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞAN YERLER BU ALANLAR 1. JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞTUĞU İÇİN DEPREM RİSKİ EN AZ OLAN YERLERDİR. COĞRAFYA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 1.JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞAN YERLER TRAKYADA YILDIZ DAĞLARI MASİFİ İÇ ANADOLUDA KIRŞEHİR MASİFİ DOĞU ANADOLUDA BİTLİS MASİFİ EGEDE SARUHAN MENTEŞE MASİFİ KASTAMONUDA DADAY-DEVREKANİ

Detaylı

TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ. Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları)

TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ. Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları) TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları) Genetik Şekil Toplulukları 1- Tektonik Topografya 2- Akarsu Topografyası (Flüvial Topografya) 3- Volkan

Detaylı

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN ÇORUM 2017 Alp - Himalaya kıvrım kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde tüm jeolojik zaman ve devirlere ait araziler görülebilmektedir.

Detaylı

B- Türkiye de iklim elemanları

B- Türkiye de iklim elemanları B- Türkiye de iklim elemanları Sıcaklık Basınç ve Rüzgarlar Nem ve Yağış Sıcaklık Türkiye de yıllık ortalama sıcaklıklar 4 ile 20 derece arasında değişmektedir. Güneyden kuzeye gidildikçe enlem, batıdan

Detaylı

Ön Söz Çeviri Editörünün Ön Sözü

Ön Söz Çeviri Editörünün Ön Sözü vii İçindekiler Ön Söz Çeviri Editörünün Ön Sözü x xi 1 GİRİŞ 1 1.1 Seçilmiş Genel Kitaplar ve Jeoloji Üzerine Kaynak Malzemeler 2 1.2 Jeolojik Saha Teknikleri ile İlgili Kitaplar 3 2 ARAZİ DONANIMLARI

Detaylı

TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü TABAKALI YAPILAR, KIVRIMLAR, FAYLAR Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü TABAKA ve TABAKALANMA Sedimanter yapıların temel kavramı tabakadır. Bir tabaka, alt ve üst sınırlarıyla diğerlerinden

Detaylı

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK İKLİM ELEMANLARI Bir yerin iklimini oluşturan sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış gibi olayların tümüne iklim elemanları denir. Bu elemanların yeryüzüne dağılışını etkileyen enlem, yer şekilleri, yükselti,

Detaylı

FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ TEKTONİK IV-V. V. DERS. Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN

FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ TEKTONİK IV-V. V. DERS. Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN FAYLARI ARAZİDE TANIMA KRİTERLER TERLERİ JEOFİZİK K MÜHENDM HENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ TEKTONİK IV-V. V. DERS Doç.. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN Fayları Arazide Tanıma Kriterleri Fay düzleminin karakteristik özellikleri

Detaylı

RÜZGARLAR. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır.

RÜZGARLAR. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır. RÜZGARLAR Yüksek basınçtan alçak basınca doğru olan hava hareketidir. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır. Rüzgarın Hızında Etkili

Detaylı

VII. KIYILAR. Prof.Dr.Kadir Dirik Ders Notları

VII. KIYILAR. Prof.Dr.Kadir Dirik Ders Notları VII. KIYILAR 1 VII. KIYILAR KIYI KANUNU Kanun No: 3621 Kabul Tarihi: 04/04/1990 (17 Nisan 1990 tarih ve 20495 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır.) Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda,

Detaylı

V. KORELASYON. Tarif ve genel bilgiler

V. KORELASYON. Tarif ve genel bilgiler V. KORELASYON Tarif ve genel bilgiler Yeraltına ait her çeşit bilginin bir araya toplanması yeterli değildir; bunları sınıflandırmak, incelemek ve sonuç çıkarmak/yorum yapmak gereklidir. Böyle bir durumda

Detaylı

1 PÜSKÜRÜK ( MAGMATİK = KATILAŞIM ) KAYAÇLAR :

1 PÜSKÜRÜK ( MAGMATİK = KATILAŞIM ) KAYAÇLAR : Kayaçlar Nelerdir Kayaçlar su, gaz ve organik varlıkların dışında yerkabuğunu meydana getiren unsurlardır. Yol yarmaları, maden ocakları ve taş ocakları gibi yerlerle, toprak veya enkaz örtüsünden yoksun

Detaylı

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti DERS 1 Bölge Sınırlarını Tespiti İster fiziki ve ister beşeri konularda olsun, çalışma yapılacak alanların (havza, yöre, bölüm, bölge) sınırlarının saptanması gerekir. 1-Bir kıtayı ele alabiliriz. Kıtaların

Detaylı

HAZIRLAYANLAR. Doç. Dr. M. Serkan AKKİRAZ ve Arş. Gör. S. Duygu ÜÇBAŞ

HAZIRLAYANLAR. Doç. Dr. M. Serkan AKKİRAZ ve Arş. Gör. S. Duygu ÜÇBAŞ 1 HAZIRLAYANLAR Doç. Dr. M. Serkan AKKİRAZ ve Arş. Gör. S. Duygu ÜÇBAŞ Şekil 1. Arazi çalışması kapsamındaki ziyaret edilecek güzergahlar. 2 3 TEKNİK GEZİ DURAKLARI Durak 1: Tunçbilek havzasındaki, linyitli

Detaylı

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI COĞRAFİ KONUM Herhangi bir noktanın dünya üzerinde kapladığı alana coğrafi konum denir. Özel ve matematik konum diye ikiye ayrılır. Bir ülkenin coğrafi konumu, o ülkenin tabii, beşeri ve ekonomik özelliklerini

Detaylı

TÜRKİYE NİN YER ALTI SULARI ve KAYNAKLARI

TÜRKİYE NİN YER ALTI SULARI ve KAYNAKLARI TÜRKİYE NİN YER ALTI SULARI ve KAYNAKLARI Yer altı Suları; Türkiye, kumlu, çakıllı ve alüvyal sahalar ile başta karstik alanlar olmak üzere, geçirimli kayaçlara bağlı olarak yer altı suları bakımından

Detaylı

EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI

EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI 1/5 EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI Türkiye nin 7 coğrafi bölgesinden biri olan Ege Bölgesi, 85.000 km2 lik yüzölçümüyle Türkiye topraklarının %11 ini kaplar. (Harita:1) Ege Bölgesi, Anadolu nun

Detaylı

***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir.

***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir. HARİTA BİLGİSİ Harita Kuşbakışı görünümün Ölçekli Düzleme aktarılmasıdır. ***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir. Kroki Kuşbakışı

Detaylı

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ Doğal, beşerî ve ekonomik özellikler bakımından çevresinden farklı; kendi içinde benzerlik gösteren alanlara bölge denir. Bölgeler, kullanım amaçlarına göre birbirine benzeyen

Detaylı

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi KİMLİK KARTI Başkent: Roma Yüz Ölçümü: 301.225 km 2 Nüfusu: 60.300.000 (2010) Resmi Dili: İtalyanca Dini: Hristiyanlık Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 29.500 $ Şehir Nüfus Oranı: %79 Ekonomik Faal Nüfus

Detaylı

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ 1 INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Orhan ARKOÇ e-posta: orhan.arkoc@kirklareli.edu.tr Web : http://personel.kirklareli.edu.tr/orhan-arkoc 2 BÖLÜM 12 Baraj Jeolojisi 3 Barajlar ve Baraj inşaatlarında

Detaylı

Hava Kirliliği Meteorolojisi Prof.Dr.Abdurrahman BAYRAM

Hava Kirliliği Meteorolojisi Prof.Dr.Abdurrahman BAYRAM Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Buca/İZMİR Hava Kirliliği Meteorolojisi Prof.Dr.Abdurrahman BAYRAM Meteoroloji Meteoroloji, içinde yaşadığımız atmosfer tabakasının

Detaylı

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ Genel Jeoloji Prof. Dr. Kadir DİRİK Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 2015 JEOLOJİ (Yunanca Yerbilimi ) Yerküreyi inceleyen bir bilim dalı olup başlıca;

Detaylı

10/3/2017. Yapısal Jeoloji, Güz Ev Ödevi 1. ( ) Profile, Eğim, Yükseklik

10/3/2017. Yapısal Jeoloji, Güz Ev Ödevi 1. ( ) Profile, Eğim, Yükseklik Yapısal Jeoloji, Güz 2017-18 Ev Ödevi 1. (18.09.2017) Profile, Eğim, Yükseklik 1. A-B, C-D, E-F, G-H, R-S noktalarından geçen profilleri gerçek ölçekli olarak çiziniz. 2. Siyah düz çizgi ile gösterilen

Detaylı

NEOTEKTONİK. Doç.Dr. Yaşar EREN DOĞU ANADOLU SIKIŞMA BÖLGESİ

NEOTEKTONİK. Doç.Dr. Yaşar EREN DOĞU ANADOLU SIKIŞMA BÖLGESİ 6.2.1. DOĞU ANADOLU SIKIŞMA BÖLGESİ Karlıova üçlü kavşağının NEOTEKTONİK doğusunda kalan bölge Doç.Dr. kuzey-güney Yaşar EREN yönlü sıkışmalı tektonik rejimin etkisi altında olduğu için bu bölge Doğu Anadolu

Detaylı

KAYAÇLARIN DİLİ. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

KAYAÇLARIN DİLİ.  Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü KAYAÇLARIN DİLİ http://www.bilgicik.com/wp-content/uploads/2013/12/kaya.jpg Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü İNSAN VE TAŞ İnsan, Kuvaterner boyunca, geçirdiği evolüsyonun yanı sıra

Detaylı

TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ

TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ COĞRAFYA TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ Türkiye nin Matematik Konumunun İklim Üzerindeki Etkileri Dört mevsim belirgin olarak yaşanır Akdeniz iklim kuşağında bulunur Batı rüzgarlarının

Detaylı

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ TOPOGRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ TOPOGRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ Tepeleri karlı dağlardan düz ve geniş ovalara kadar, dünyamızın yüzü çeşitli yeryüzü şekilleri ile biçimlenmiştir. Jeologların bir ödevi de değişik yerlerde değişik yeryüzü şekillerinin

Detaylı

Doğal ve doğal olmayan yapı ve tesisler, özel işaretler, çizgiler, renkler ve şekillerle gösterilmektedir.

Doğal ve doğal olmayan yapı ve tesisler, özel işaretler, çizgiler, renkler ve şekillerle gösterilmektedir. HARİTA NEDİR? Yeryüzünün tamamının veya bir parçasının kuşbakışı görünümünün, istenilen ölçeğe göre özel işaretler yardımı ile küçültülerek çizilmiş örneğidir. H A R İ T A Yeryüzü şekillerinin, yerleşim

Detaylı

Toprak oluşumu ve toprak türleri

Toprak oluşumu ve toprak türleri On5yirmi5.com Toprak oluşumu ve toprak türleri Toprak oluşumu ve toprak türleri nelerdir? Yayın Tarihi : 13 Kasım 2012 Salı (oluşturma : 3/1/2017) -Toprağın oluşması için önce kayaların çözünmesi gerekir.

Detaylı

Harita Okuma ve Yorumlama. Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil

Harita Okuma ve Yorumlama. Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil Harita Okuma ve Yorumlama Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil Harita: Tanım HARİTA: Yer yüzeyinin tümünün ya da bir kısmının, doğal ve yapay özelliklerini bir projeksiyon sistemine göre ve belirli bir ölçekte

Detaylı

DEĞİRMENDERE-I İLE ENGİZ ÇAYI ARASI KIYI KESİMİNİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ

DEĞİRMENDERE-I İLE ENGİZ ÇAYI ARASI KIYI KESİMİNİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 13, OCAK - 2006, İSTANBUL DEĞİRMENDERE-I İLE ENGİZ ÇAYI ARASI KIYI KESİMİNİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ ÖZET Dr. Faruk AYLAR * İnceleme sahası Samsun-Bafra arasında Canik

Detaylı

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018 TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ Erkan GÜLER Haziran 2018 1 HARİTA Yeryüzündeki bir noktanın ya da tamamının çeşitli özelliklere göre bir ölçeğe ve amaca göre çizilerek, düzlem üzerine aktarılmasına harita

Detaylı

POLATLI YÖRESİNDE YAPILAN SİSMİK YANSIMA ÇALIŞMALARI

POLATLI YÖRESİNDE YAPILAN SİSMİK YANSIMA ÇALIŞMALARI POLATLI YÖRESİNDE YAPILAN SİSMİK YANSIMA ÇALIŞMALARI M. Işık TURGAY* ve Cengiz KURTULUŞ* ÖZ. Haymana Petrol Etütleri çerçevesinde Ankara'nın güneybatısında Polatlı-Haymana yöresinde sismik yansıma çalışmaları

Detaylı

Haritanın Tanımı. Harita Okuma ve Yorumlama. Haritanın Tanımı. Haritanın Özellikleri. Haritanın Özellikleri. Kullanım Amaçlarına Göre

Haritanın Tanımı. Harita Okuma ve Yorumlama. Haritanın Tanımı. Haritanın Özellikleri. Haritanın Özellikleri. Kullanım Amaçlarına Göre Haritanın Tanımı Harita Okuma ve Yorumlama Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ HARİTA: Yer yüzeyinin tümünün ya da bir kısmının, doğal ve yapay özelliklerini bir projeksiyon sistemine göre ve belirli bir ölçekte

Detaylı

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA NEDİR? Harita; yer yüzeyinin bir düzlem üzerine belirli bir oranda küçültülerek bir takım çizgi ve

Detaylı

İnce Burun Fener Fener İnce Burun BATI KARADENİZ BÖLGESİ KIYI GERİSİ DAĞLARI ÇAM DAĞI Batıdan Sakarya Irmağı, doğudan ise Melen Suyu tarafından sınırlanan ÇAM DAĞI, kuzeyde Kocaali; güneyde

Detaylı

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma Meteoroloji IX. Hafta: Buharlaşma Hidrolojik döngünün önemli bir unsurunu oluşturan buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde farklı şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik faktörlerin etkisiyle

Detaylı

İKİNCİ ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

İKİNCİ ÖĞRETİM DERS PROGRAMI İKİNCİ ÖĞRETİM DERS PROGRAMI 1. Yarıyıl 1. Hafta ( 19.09.2011-23.09.2011 ) 15:00-16:50 : KLİMATOLOJİ I ANS Eğitim 2 Blok - 207 Coğrafya ve Klimatoloji 17:00-18:50 : VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI ANS Eğitim

Detaylı

Jeolojik Miras Listeleri (AFRİKA) Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

Jeolojik Miras Listeleri (AFRİKA) Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü Jeolojik Miras Listeleri (AFRİKA) Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü AFRİKA DOĞAL MİRAS LİSTESİ http://www.africanworldheritagesites.org/ Afrika da Madagaskar Adası nda 2 ve Şeysel Adası

Detaylı

STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI. Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur.

STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI. Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur. STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur. 1 2 MİLAS MÜZE MÜDÜRÜ HALUK YALÇINKAYA TARAFINDAN YAZILMIŞ RAPOR Muğla, Yatağan

Detaylı

The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings

The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings ÇINARCIK VE ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK ETÜDÜ Prof. Dr. Oğuz Erol Alaeddin Şencan The geomorphological stady of the area Çınarcık and ite surroundings ÖZET * Bu çalışmanın amacı, Çınarcık ve çevresinin jeomorfolojik

Detaylı

Yeraltısuları. nedenleri ile tercih edilmektedir.

Yeraltısuları. nedenleri ile tercih edilmektedir. DERS 2 Yeraltısuları Türkiye'de yeraltısularından yararlanma 1950den sonra hızla artmış, geniş ovaların sulanmasında, yerleşim merkezlerinin su gereksinimlerinin karşılanmasında kullanılmıştır. Yeraltısuları,

Detaylı

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ Erzurum, 2015 Proje adı Şenkaya ilçe merkezinin mekan olarak değiştirilmesi

Detaylı

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri Okyanuslar ve denizler dışında kalan ve karaların üzerinde hem yüzeyde hem de yüzey altında bulunan su kaynaklarıdır. Doğal Su Ekosistemleri Akarsular Göller Yer altı su kaynakları Bataklıklar Buzullar

Detaylı

UYUMSUZLUKLAR VE GÖRECELİ YAŞ KAVRAMI

UYUMSUZLUKLAR VE GÖRECELİ YAŞ KAVRAMI UYUMSUZLUKLAR VE GÖRECELİ YAŞ KAVRAMI Diskordans nedir? Kayaçların stratigrafik dizilimleri her zaman kesiksiz bir seri (konkordan seri) oluşturmaz. Bazen, kayaçların çökelimleri sırasında duraklamalar,

Detaylı

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ: TARİHİ : Batı Toroslar ın zirvesinde 1288 yılında kurulan Akseki İlçesi nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. O devirlerde Marla ( Marulya) gibi isimlerle adlandırılan İlçe, 1872

Detaylı