NEDEN ÜMMET?-5. Nureddin YILDIZ ın Dünya Nasıl Dönüyor? (11.) dersidir.

Transkript

1 NEDEN ÜMMET?-5 Nureddin YILDIZ ın Dünya Nasıl Dönüyor? (11.) dersidir.

2 Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdüli llahi Rabbi l alemin. Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmaîn. Ümmeti Muhammed in farklılıklarını, ümmet olma özelliklerini konuşuyorduk. Bu Ümmet in imanı, kapsamlı bir imandır dedik. Bütün peygamberlere iman ediyoruz dedik. Emr-i bi l maruf nehy-i ani l münker bu Ümmet in imanının gereğidir dedik. Bu Ümmet, hayırların öncüsü, şerlerin de durdurucu gücüdür. Bunun için yeryüzünde vardır dedik. Ve Allah ın kitabından bizzat dinleyerek gördük ki bütün insanlığın en hayırlısı bir ümmetiz biz, elhamdülillah. Bu Ümmet in, Ümmeti Muhammed olmanın dördüncü özelliği şudur: Bu Ümmet sapıklıkta birleşmez bir ümmettir. Bu Ümmet i Allah sapıklığa düşmez diyerek yaratmadı ama sapıklıkta birleşmez diye yarattı. İki şey arasında çok fark var. Eğer biz şimdi sözünü ettiğimiz bu dördüncü kuralı çözebilir ve anlayabilirsek bugün dünya üzerindeki pek çok konunun formülünü de çözmüş oluruz. Tekrar ediyorum; bu Ümmet in içinde sapıklık olmaz diye bir şey söylenemez. Hatta geçmiş ümmetlerdeki bir ümmete mahsus sapıklıkların toplamı bu Ümmet in içinde olabilir. Filan ümmetin içinde A türünden, filan ümmetin içinde de B türünden, filan ümmetin içinde C türünden sapıklıklar vardı. İşte şu peygamberin ümmeti terazide hile yapardı. Bu peygamberin ümmeti filanca işi yapardı. Bu Ümmet in içinde bu tür sapıklıkların tamamı bulunabilir çünkü evrensel çapta kapasiteli bir ümmetiz. Evrensel çapın içerisinde bütün insanlık var. Dolayısıyla eğrilikleri, büğrülükleri ve sorunlarıyla bütün insanlığın sorunlarına sahip bir Ümmet iz. La teşbih ve la temsil. A, B, C diye isimlendirmek yerine çok net bir örnek vereyim: Lut aleyhisselamın kavminin işlediği cinayet onun ümmet olarak adına mal olmuş bir cinayettir. Ama bu Ümmet in içinde üç-beş tane insan; bu ümmetin içinde oldukları hâlde o cinayeti işleyebilirler. O çirkinliği yapabilirler ama hiçbir zaman Lut aleyhisselamın kavminin grup olarak adının anıldığı gibi bu Ümmet bataklığa düşmez. Bireyler yanlışa düşebilir ama bu hiçbir zaman Ümmet in genel karakteri hâline gelmez. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok net bir şekilde Tirmizi nin rivayet ettiği hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: Bu Ümmet i Allah sapıklıkta birleştirmez. Efendimiz in ifadesiyle Ümmet imi Allah sapıklıkta birleştirmez. Kardeşler, Açık bir şekilde, Ümmet i Muhammed in dördüncü karakterini görüyoruz; bu Ümmet sapıklıkta birleşmez bir ümmettir. Bu sapıklığı, siyasette, akide içerisinde, ibadetlerde görebiliriz. Bölünmüşlük, parçalanmış olabilir. Yani Ümmet i Muhammed in içerisinde olabilecek şeyler nelerdir diye sorduğumuzda siyasetten ibadete kadar her şey olabilir. Çok basit bir örnek: Alkol, bu Ümmet in savaşması gereken düşmanlardan biridir. Ümmet in içinde yayılabilir demiyoruz. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kıyamet zamanı yayılacak diyor. Zina olmaz demiyoruz. Çokça olacak buyuruyor ama zinanın serbestliği üzerine bu Ümmet hiçbir zaman oy birliği yapmaz. Öyle bir sapıklıkta birleşmez. Olmaz demek başka şey, oluru kabul etmek başka bir şeydir. Peki, başka sapıklıkta birleşen ümmet oldu mu ki? Nasıl olmadı! İsa Allah ın oğludur demeyen Hıristiyan mı var? Sapıklıkta birleştiler. Uzeyr Allah ın oğludur demeyen Yahudi mi var?

3 Sapıklıkta birleştiler. Nuh aleyhisselamın ümmeti seksen kişi kaldı, gerisi sapıklıkta birleşti. Lut aleyhisselamın ümmeti beş kişi kaldı, gerisi sapıklıkta birleşti. Sapıklıkta birleşmek diye bir zorluk yok ki. Şeytan diğer ümmetleri istediği zaman birleştirdi. Bu Ümmet in içerisinde şerrin üzerinde oluşacak bir birlikteliği bu Ümmet te kıyamete kadar kimse göremeyecektir. Bunun mantığı üzerinde tecdid diye bir kaide açacağız. Bu Ümmet in içerisinde müceddidler bulunacak. Tecdid kaidesi geldiğinde ayrıntısına gireceğiz. Demek ki bu Ümmet Allah ın hatada birleşmeye karşı masum tuttuğu bir ümmettir. Hatanın, ümmetin genel karakteri olmasına karşı Allah Teâlâ bu Ümmet i korumuştur. Kardeşlerim, Burada iki önemli noktayı zikretmemiz gerekiyor. Bu konuda veya başka bir konuda ümmet üzerinde değerlendirme yapılırken ümmetin -modern ifadeyle- aydın kesimi üzerinde değerlendirme yapılır. Biz buna ümmetin ulema kadrosu da diyebiliriz. Biraz daha farklı bir ifadeyle ayan tabakası da diyebiliriz. Ümmeti Muhammed in üzerinde artı veya eksi değerlendirme yaparken tarlasındaki insanların ölçümünü yapıp Ümmet in durumu budur diye değerlendirme yapılamaz. Neden? Çünkü Allah Teâlâ Ümmeti Muhammed in üzerinde Şeriat ının uygulanmasını âlimleriyle ölçüyor. Ümmet in âlimleri üzerinden ölçüyor. Avamdan temel dini esasları, zarurat-ı diniye denen şeyi bilmesini istiyor. Avama belli noktada bilmeme ve pratik yapamamaya karşı müsamaha var. Ümmet in genel durumu üzerinden artı veya eksi test yapılırken âlimleri üzerinden ya da âlimlerin çevresini oluşturan -Osmanî ifadeyle- ayan tabakası üzerinden veya aydın kesim üzerinden bir hesaplama yapılabilir. Ümmeti Muhammed in Halini Test Mesela; bunu açacak olursak biz Ümmeti Muhammed in genel durumu nedir? Ağrı da şehirden uzak bir köyde -henüz televizyon yayınlarının bile girmediği internetin girmediği bir köydeelli nüfuslu bir köye girdik. Ve akidelerini, ibadetlerini bir Ramazan gününde ölçtük. Karşımıza ne çıktı? Yüzde yüz kaliteli İslam. Ümmeti Muhammed in topraklarında Ağrı Dağı nda televizyonun girmediği bir köyün üzerinden yaşam olmuyor ki. Yaşam, biraz daha şehirler vesaire de oluyor. Hatta ve hatta o köydeki hoca efendi üzerinden bile İslam ın ne durumda olduğunun testi yapılamaz. Hocaların karşılaşacağı kayma, sapma, taviz verme gibi konularla karşılaşmamış birisidir o. Onun üzerinden sağlık testi de yapılamaz, sağlıklı İslam ın ne hâlde olduğuna dair bir test de yapılamaz. Bu sebeple diyoruz ki; Ümmeti Muhammed in ne durumda olduğu veya olmadığını âlimlerin üzerinden test ederiz. Allah Ümmet imi dalalet üzerinde birleştirmez hadisinin de âlimler hiçbir zaman dalalet üzere bir araya gelmezler, gelemezler şeklinde anlaşılması gereklidir. Bu birinci noktadır. Buna tekrar döneceğiz. İkinci nokta; bu gerçektir. Hangi gerçek? Bu Ümmet in âlimleri hiçbir zaman dalalet üzere söz birliği yapmazlar. İçlerinden bir İzz ibni Abdisselam çıkar, bu birliği dağıtır. Bir Nevevî çıkar, bu birliği perişan eder. Hiçbir zaman Allah ın Şeriat ında taviz verme konusunda Ümmet in âlimleri birlik yapmazlar. Bin dört yüz küsur senedir yapamadılar. Bu hiçbir zaman olmadı. Said ibni Cübeyr başını verdi ama taviz vermedi. O taviz vermeyince de Haccac bu Ümmet in tek adamıyım diyemedi. Muhakkak Allah bu Ümmet in âlimlerinin bir tanesini en azından gerisinin şerefini koruyacak direnişi ve dirilişi yapmak için yaratıyor. Tarih hep bunlarla doldu. İzz ibni Abdisselam bu şekilde Ümmeti Muhammed in şerefini korudu, ondan sonra da bir daha kimse Ümmet in belini bükmeye cesaret edemedi. Bunun pek çok örneği var. İsimler üzerinde

4 yoğunlaşmıyoruz. Bu böyle bir gerçektir arkadaşlar. Burada çok önemli, belki de şu andaki bazı olayları anlamamıza yardım edecek ama kendisi anlaşılması zor bir iş söylüyorum. Bu birinci maddeden dolayı Ümmet in birleşip dalalette damga vurması, ancak âlimler üzerinden mümkündür. Çünkü âlimlere itibar ediyoruz. Âlimlerin de böyle bir birleşme yapamayacakları hadis-i şerifle sabittir. O zaman ikinci kurala geliyoruz. Demek ki bu Ümmet in kıyamete kadar âlimlerinin düğünde toplanır gibi bir araya gelmesi doğal, kolay bir şey değildir. Çünkü âlimlerin bir araya gelmesi sıradan bir seçim birliği, kooperatif çalışması değildir. Beyinler üzerinden yapılacak negatif veya pozitif bir çalışma üzerine âlimler bir araya gelecektir. Seçim vaatleriyle veya yatırım düşüncesiyle filan yere cami yapacağız diye bir şehri bir araya getirmek mümkündür ama avamı bir araya getirmek mümkündür. Âlim isminin hakkını vermiş Ebu Hanife gibi, İmam Şafi gibi yüz kişiyi bir araya getirmek belki de yüz dağı yerinden kaldırıp bir vadiye dizmek olacaktır. Avamdan insanları bir araya getirmek kolaydır. Çünkü bu Hakk mıdır sorusuna Hakk tır dendiğinde sen de Hakk ı söylüyorsun, geliyorum ağabey, peşindeyim dedirtirsin. Avamın bir şeyin Hakk olduğuna inanması, teyit etme zorunda olduğunu düşünmesi başka şey; Hakk ı bile kırk parçaya bölebilecek kudrette olan bir kafanın senin dediğin doğrudur diye onay vermesi başka bir şeydir. Bu başka bir şeydir. Yani âlimlerden bir küme oluşturmakla, insanlardan bir küme oluşturmak kolay değildir. Onun için görüyoruz ki; bu asırda, bundan önceki asırda Ümmeti Muhammed in âlim diye bilinen kadroları bin bir meşakkatli, çileli günlerde bile hemen yarın bir araya gelemediler, gelmediler. Çünkü çilenin bile iz düşümünü yapma ihtiyacı hisseden bir kadrolar. Ama biz kahve içerken yahu, bu âlimler de bir araya gelseler de şu iş düzelse diyoruz. Yirmi sene sonra ise o düzelecek dediğimiz işin filanca ülkenin provokatörünün eylemi olduğu ortaya çıkıyor. Âdeta diyoruz ki: İyi ki âlimler o zaman bir araya gelmemişler. Misal olarak söylüyorum, her zaman böyle olmayabilir. Bu; âlimlerimizin, Ümmet in büyüklerinin bir araya gelmemesini tavsiye niteliğinde değildir. Zaten bizim onlara öyle bir şey tavsiye etmemiz mümkün değildir. Eğer Ebu Hanife bütün âlimlerin evet dediği Abbasi Halifesi ne gidip ben de sizinle beraberim deseydi Abbasi Halifesi o dönemin her biri müçtehit düzeyindeki koca âlimlerinin başı olacaktı ve İslam bir ailenin adı ile anılan din hâline gelecekti. O zaman pek çok insan Ebu Hanife ye niye aykırı davranıyorsun demiştir muhakkak, dediler de nitekim. Niye aykırı davranıyorsun ki ya? Kâfir devlet mi bu demiş olabilirler. Ebu Hanife üstelik bu İslam Devleti nin kurulmasına yardım etmiş. Emeviler in yıkılıp yerine Abbasilerin kurulmasında Ebu Hanife nin yardımı var. Ekonomik yardım da yapmış, örgütçülük de yapmış. Sonra bu devlete ilk muhalefet edenlerden birisi olmuş. Ebu Hanife destek verseydi Abbasilerin gücü daha farklı olacaktı, belki de biz bugün başka bir Abbasilik anacaktık. Ahmed bin Hanbel rahmetullahi aleyh herkesin tamam dediği şeye tamam deseydi Ümmet bugün başka durumda olurdu. Bizim akidemiz çok daha değişik bir akide olurdu maazallah. Medine âlimi Malik bin Enes aynı direnci gösterdi. Malik bin Enes, Medine de tek başına kaldı. Ama bu tek başına kalmışlığı bugün Ümmeti Muhammed in direnci ve bozulmamış Sünnet, bozulmamış Kur an anlayışı olarak karşımızda duruyor. Elbette bugün Amerikan emperyalizmine karşı yapılan bir toplantıya gelmeyen iki tane âlimin biz de İmam Malik gibi ciddi bakıyoruz bu işe, onun için gelmiyoruz diyecek hâlleri yok. İmam Malik in direnişi ile Amerikan emperyalizmine, İsrail zulmüne

5 sessiz kalanın kinini benzetmek; su ile ateşi benzetmek kadar ters olur. Ama yöntemler üzerinde Amerikan emperyalizmine veya filanca zulme karşı çalışma yaparken sessiz kalmak veya şu yöntemi tercih etmek ya da başka bir ses çıkarma şeklindeki çalışmada âlimlerin bir araya gelememesini tabii görmek gerekir. Aksi takdire Ümmet in bütün âlimleri bir araya gelse şu Allah, Ümmet imi sapıklıkta birleştirmez, hatada birleştirmez hadisi mucize olmaktan çıkar. Kardeşlerim, Burada elbette anlaşılması zor bir şey söylüyorum. Çünkü haydi, haydi birleşiyoruz diyerek cuma namazında birleşmek gibi bize kolay geliyor. Birleşmek kelimesini kullanmak kolay. İnsanlar otuz sene, kırk sene aynı evi paylaştıkları, aynı yatağı paylaştıkları eşleriyle bile her zaman birleşemiyorlar. Farklı düşünmeye Allah ın müsait yarattığı bir iki insanı değil, iki yüz insanı, dört yüz insanı bir araya getirmek çok kolay bir şey değildir. Burada yirmi tane âlimin on sekizi birleşti, ikisi aykırı davrandı bundan ne çıkar ki diyebiliriz. Yahut da madem on sekizi birleşti, ikisi niye katılmıyor kalabalığa, niye aykırı davranıyor diye bir soru sorabiliriz. Cevabımız çok basittir: Bir âlim kalabalığa göre karar verdiğinde kaybettiği şey zaten âlimlik vasfıdır. İbni Abbas en büyük âlimlerden biridir. Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem ona: Bütün insanlık bir tarafta kalsa sen tek kalsan korkma dedi. Âlimin ruhu budur. Hakk ı biliyorsa bütün insanlık bir köşede o, diğer köşede olmaya razıdır. Âlim eğer kalabalığa göre değerlendirecekse Hıristiyanlık çok daha kalabalık bir dindir. O zaman âlimlerin hep Hıristiyanlıktan tarafa geçmesi gerekir. Âlim kalabalığa göre değerlendirmez, Hakk a göre değerlendirme yapar. Doğru bulduğu içtihadına göre değerlendirme yapar. Peki, bu içtihatta arkadaşlarından etkilenmeyecek mi? Etkilenmez! Âlim arkadaşlarından değil Kur an dan ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden etkilenir. Bu Ümmet in bu konuda örneği yüz tane, iki yüz tane değildir. Eğer bin âlimden söz edeceksek dokuz yüz doksan tanesi bunun örneğidir. Bir defa içtihat etmenin yani ağır âlim olmanın temel şartlarından birisi; kendi içtihadına dayanmaktır. Başkalarının içtihadının üzerine çalışma yaptığın zaman müçtehit âlim olamazsın. Kendi bir şey içtihat etmelidir çünkü ümmet kafası aktif insan ister. Sizden ulu l emr dediği Allah ın sizin iş sahipleriniz, kafalı adamlarınız dediği Ümmet in âlimleridir. Eğer Ümmet in âlimleri şundan, kamuoyundan, haber bültenlerinden, eline düşmüş bir broşürden etkilenerek karar verirlerse vay o ümmetin hâline! O zaman bu neye benzer? Doktor, çok ağır bir ameliyat geçirmesi gereken çocuk ağladığı için ona acıyıp neşter vuramıyor. Niye ameliyat etmiyorsun çocuğu dendiğinde çok ağlıyor çocuk deniyor mu? Sancısından ağlıyor zaten. Doktor, o ağlamadan etkilenmediği zaman çocuğun faydasına iş yapar. Ümmet in âlimleri geçmişin acı tecrübeleri, geleceğin büyük umudu, mevcut heyecan üzerinden kurdukları bir denklemle karar verirler, vermelidirler. Bunun için âlimlerin bir araya gelmesi eğer bir toplantı yapar gibi olacak olursa bu şu demektir: Ümmeti Muhammed in âlimleri siyasetten etkilenecekler, baskıdan etkilenecekler, halktan etkilenecekler, ne der insanlar diye merak edecekler. Yüz on dört sure çok, yedi tane sure yeter diye bir karar alsınlar o zaman. Bu şekilde birleşme Allah Teâlâ nın garantisi altına alınmıştır. Ümmet sapıklıkta hiçbir zaman birleşemez. Bir delikanlı âlim çıkar, Allah ın izniyle bu birleşmeyi engeller.

6 Bu Ümmet in temel karakterlerini konuşuyoruz. Bunlardan bir tanesi de; bu bahsettiğimiz Ümmeti Muhammed in sapıklıkta birleşmesi mümkün olmadığıdır. Yüzde doksan sekiz oy almış filanca etki mesela -çok basit bir misal- hilafetin kaldırılmasında adeta birleşti Ümmet. Hani Ümmet birleşmezdi? Ne zaman birleşti? Sarıklılar ipe, darağacına dizildikten sonra geri kalan avam üzerinde birleşme oldu. Biz ona birleşme demiyoruz, birleştirme diyoruz. Birleştirildi ama ipin üzerinde birleştirildi. Ankara da Ulus Meydanı niye Ulus Meydanı diye anılıyor? Yeni yarattık bu ulusu dedikleri için orada asılı Müslüman âlimlerin cesetleri üzerinden bu isim verildi. Yeri gelince konuşulacak çok şey var. Birleştiler sözü âlimler ipte birleşince geri kalanlar üzerinde gerçekleşti. Âlimler birleşmediler. Bir bez parçası için asılmaya değer mi denildiğinde İskilipli rahmetullahi aleyh değer tabi dedi. Bu şuurla bakıyoruz. Ümmet imizin dördüncü karakteri budur. Ümmeti Muhammed olma farkı budur. En iyi ümmet olmanın gerektirdiği farklardan biri budur. Ve bu Ümmet in beşinci özelliği: Müslüman olan herkes; Müslümanlar ve dolayısıyla Ümmeti Muhammed bütün fertleriyle yeryüzünde Allah ın şahitleridirler. Arkadaşlar, şahitlik kelimesinin ne olduğunu izah etmeyi abes hissediyorum. Ne demek şahit, yani şahit bildiğimiz şey? Mahkemeye çağırılıyorsun. Sen orada mıydın diye sorduğunda oradaydım dersen hâkim nasıl oldu bu olay diye hâkim soruyor. Şahitlik dediğimiz bu! Yabancı bir kelime, farklı bir şahitlik değil. Ümmeti Muhammed, yeryüzünde Allah Teâlâ nın şahitleri olarak bulunuyor. Bakara Suresi nin 143. ayeti و ك ذ ل ك ج ع ل ن اك م أ م ة و س ط ا ل ت ك ون وا ه د اء ع ل ى الن اس و يكو ال س و ع ل ي ك م ش duran, Sizi böylece vasat bir ümmet yaptık. Tam ortada duran bir ümmet. Vasat; ortada ش ه يد ا ه د اء ع ل ى الن ا س Niçin? dengeli demektir. و ي كو ال س و ع ل ي ك م ش ه يد ا diye. İnsanlara şahitler olun ل ت ك ون وا ش Peygamber de sizin şahidiniz olsun. Bütün netliği ile çok açık bir şekilde Ümmeti Muhammed in Müslüman insanları yeryüzünde Allah ın kulları üzerinde şahittirler. Bir tür tutanak kâtipleridirler. Allah ın meleklerinden de şahitleri var. Ama Allah kulları arasında da hayatın içinden de şahitler tutuyor. Tevbe Suresi nin 105.ayetinde Rabbimiz: ق اع م ل وا Haydi, çalışın bakalım! Allah çalıştığınızı görecek, Peygamber i de görecek, mü minler de ف س ي ى ا لل ع م ل ك م و س وله و ال مؤ م ن و görecek. Bu münafıklara da hitap ediyor: Madem Müslümansınız çalışın bakalım. Allah, Peygamber i ve melekler görsün. demek. Hem de mü minlere de hitap ediyor. Çalışın yani toplumun içinde yapın yapacağınızı. Çünkü Ümmeti Muhammed insanlığın şahididir. İnsanlığın çalışmasının şahididir. Ümmeti Muhammed den Müslümanlar da insan olduğu için bu aynı zamanda birbirlerine de şahitlik etmeleri demektir. Bu Ümmet hem yabancılara şahittir hem de insan olarak yaşadığı için Ümmeti Muhammed in fertleri onlara da şahittirler. Kardeşler, Burada tamam hayırlı olsun, demek şahitmişiz kimlik numaramız belli oldu deyip bir kenara çekilebilecek miyiz? Hayır! Çekilemeyeceğiz. Neden çekilemeyeceğiz? Şahitlikle görevlendirilmiş birisinin olay mahallinde bulunması gerekiyor. Püf noktası burasıdır. ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن ا س İnsanların şahitlerisiniz siz. Bunun için sizi vasat bir ümmet yaptık. Evde oturan, medresesinde oturup kalan

7 veya camisinden çıkmayan biri, hayatın işlek olduğu yerlerde bulunmayan bir insan neyin şahidi olacak? Kendi kendisinin şahidi olacak o zaman. İnsanlar nerede ise Ümmeti Muhammed oradadır. Müslümanlar pazar kurulan yerdedir. Ticaret yapılan yerdedir, kavga olan yerdedir, huzursuzluk olan yerdedir. Neden? Çünkü bir olay varsa bu olaya Allah şahit olarak Müslüman ı istiyor. Belki elini vurup önlemeye kudreti yetmeyecek ama Allah yeryüzünde Ümmeti Muhammed in Allah adına şahit olmasını istiyor. Çünkü Allah ın sadık kuludur mü min. Yalan söylemeyen, yaptığını Allah için yapan bir insandır. Bakara Suresi nin 143. ayeti insanların şahidi olun diye siz varsınız burada Müslüman a hayatın içinde bulunma mecburiyeti getiriyor. Bunun için bu Ümmet te inziva yoktur. Dağlara çekilmek yoktur. Bunun için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İnsanların arasına katılıp kahır çeken, sabreden mü min; evine çekilen mü minden daha hayırlı mü mindir buyuruyor. Çünkü evine çekildiğin zaman bu görevi icra etme yeteneğini kaybetmiş olursun. Durum çok kötü deyip eve çekilmek yok. Durum çok kötü ise çalışma temponu arttırmak var. Yokuşları tırmanman, zorlaştıkça sileceğin ter sayısı da kapasitesi de artacak demektir. Tırmanabilmek için gaza daha fazla basacaksın. Bunu, zorlandıkça kaçarak değil zorlandıkça çalışmayı arttırarak yapacaksın. Mü min Siyasetle Uğraşır mı? Mü minin olay mahallinde bulunmama hakkı yok. Mü min olay mahallinde bulunacak. Ticaret, siyaset, ziraat, eğlence ne ise hayat, insanlar hayattan ne anlıyorlarsa mü min orada bulunacak. Dolayısıyla mü min bir insan bu Ümmet ten biriyse eğer, çıkıp da siyasette ne işim var diyemez. Onun bireysel olarak siyasetten anlamıyor olması ziraattan de anlamadığı gibi normaldir. Ben bundan anlamıyorum, filan işten anlıyorum diyebilir ama Müslüman siyasetle ne uğraşır hiçbir zaman diyemezsin. Bu ne demek olur? ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن اسSiyaseti ın dışında bırakıyorsun sen o zaman. Hayat siyasetin üzerinden yürüyor, ekonomi üzerinden yürüyor. Senin ise ekonomide, siyasette ilgin yok. Başka Müslümanın olmasını da istemiyorsun. İslam orada bulunmasın diyorsun. Peki, ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن ا س nasıl gerçekleşecek? Allah ın oradaki şahitleri kimi bulacak? Hayatın büyük bölümü siyaset üzerinden, tamamına yakını ekonomi üzerinden yürüyor. Orada İslam namına temsilci yok. Allah ın yeryüzünde hükmünün yürüyüp yürümediğini ölçen kimse yok! Müslümanların kıyamet günü şahitlik görevini yapıp yapmadığı sorgulanırken herhalde en zor cevap verilecek sorulardan biri Siyasette niye yoktunuz sorusu olacaktır. Siyaseti şeytan işi, ekonomiyi cambaz işi, ziraatı köylü işi, eğitimi de kadın işi diye bir kenara at. Sen neredesin? Camide. Allah hayatın şahitlerini istiyor. Camide zaten melekler her şeye hep şahit. En fazla günün -yarımşar saatten- iki buçuk saatinde camide bulunuluyor. Ekonomi ise yirmi dört saat aktif, borsalar dünyada yirmi dört saat çalışıyor. Yeryüzünde Allah ın şahidi olarak bulunmak, Ümmet olarak hiç bir alanı boş bırakmamak demektir. Elbette bütün alanlarda her Müslüman başarılı olacak diye bir şey yok. Zaten böyle bir talep yok. Allah kullarından böyle bir talepte bulunmuyor. Ama Ahmet siyasetten anlasın, Mehmet ona siyasette destek versin. O da ziraattan anlasın, Ahmet de Mehmet e ziraatta destek versin. Bu böyle yürüyecek. Hayat paylaşılacak. Biri önemsiz, diğeri önemli diyen hayatı tanımıyordur. Bu memlekete fırın gerekli, ne yapacaksın manavı diyen var mı? Fırın da manav da gereklidir.

8 Dolayısıyla bu Ümmet, insanlık için çıkarılmış ise -ki insanlık için çıkarılmış- bütün insanların şahidi bu Ümmet tir. Dolayısıyla herhangi bir şekilde Güney Afrika da bir kasabada putperestlerin Müslümanlara işkence ettiğinden de sorumlusun, kendi kendine putlara tapınıyor olmalarından da sorumlusun. Veya Ümmeti Muhammed olarak Güney Afrika da altın madenlerinin filan sömürgeci ülke tarafından hâlâ zulümle işletildiğinden de sen sorumlusun. Sen gözlemcisin. Yeryüzünde Allah ın adına gözlem ال ي ك ل ف ا لل ن ف س ا إ ال وس ع ه ا yapıyorsun. Kudretin kadar bu gözlemin sonuçlarından mesulsün ve elbette kudretin kadar sonuçlardan mesulsün. Ama vurdumduymazlık ya da kendi alanın dışındaymış gibi telakki edemezsin. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ümmet, bir ceset gibi demiyor mu? Ümmeti Muhammed bir insan cesedi gibidir. Afrika mız kafamızdır. Kolumuz Asya mızdır. Göğsümüz Avrupa mızdır. Ümmeti Muhammed yeryüzünün bir cesette birleşmiş şeklidir. Dolayısıyla yeryüzünde bir tanemiz hepimizin adına varız. Hepimiz de bir tanemiz için feda olmaya, cihat etmeye ve onu kurtarmaya hazır olmamız gerekiyor. Ümmeti Muhammed kalitesinden ve şuurundan konuşmak başka şey, köy ruhlu Müslüman olarak yeryüzünde yaşamak başka bir şeydir. Kendi köyünden ve kasabasından başka insan tanımayanların Ümmeti Muhammed projesini anlamamaları normaldir. Buna bir şey itiraz edemeyiz. ه د اء ع ل ى الن ا س Ama ümmet budur. Demek ki Bakara Suresi nin 143. ayeti. Bu ayeti de ل ت ك ون وا ش duyduğumuzu şimdi melekler de yazdılar. Şu anda birbirimizin de şahitleriyiz. Müslümanların ne işi var filan yerde diyenler, İslam ı bir köşeye sıkıştırıp o köşede yaşamaya mahkûm edip bir de bununla iftihar edenler bu ayetin kıyamet günü onların yakasına nasıl yapışacağını göreceklerdir. ه د اء ع ل ى الن ا س olduk. birbirimizin şahidiyiz. Bu ayeti duyduğumuza şahit ل ت ك ون وا ش Allah şimdi duyuyor. Peygamber in de haleti hâli ile şu anda bizimle ف س ي ى ا لل ع م ل ك م و س وله و ال مؤ م ن و beraberdir. Biz de mü minler olarak birbirimizin şahitleriyiz. Bunun önemli bir sonucu var. Bu önemli sonuç nedir? Eğer benim ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن ا س diye bir görevim varsa, bu Ümmet içerisinde aktif bir şekilde bulunmam gerekiyorsa insan bulunan her yerde ben varım. Bitti, bu kadar. Beşinci maddemiz: Müslüman yeryüzünde Allah ın şahididir ayetinin gerektirdiği ikinci ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن اس ümmetidir. anlayış da; bu Ümmet bütün insanların muhatabı bir çalışmanın Allah; İnsanlardan sorumlu diyor, mü minlerden demiyor. İnsanlar, anasından iki ayaklı insan olarak doğan herkes ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن اس a dâhildir. Burada ne demiştik? Bu ümmet, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Ümmeti; beş yüz yetmiş bir yılından sonra doğan, yaratılan her insanın adıdır. Bu Ümmet in içinde Muhammed aleyhisselam peygamberimdir diyenler var, kabul etmeyenler var. Dolayısıyla icabet ümmeti var; yani Allah ın Muhammed e iman edin davetini kabul edenler var, reddedenler var ama bu Ümmet Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bi setinden sonraki peygamber olarak gönderilmesinden sonraki yaratılmış her insanın adıdır. ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن اس kapasitemiz bizim Resûlullah sallallahu

9 aleyhi ve selemin gönderilmesinden sonra kıyamet gününe kadar yaratılacak bütün insanların adıdır. Kapasitemiz budur. Afrika ya çekilemeyiz, Arap Yarımadası na çekilemeyiz. Bu dünyada çekilebileceğimiz hiçbir yer yoktur. Nerede bir insan yaratılıyorsa biz oradayız. Dolayısıyla mü min kardeşlerim dediği zaman bizden biri yedi milyardan herhangi bir mü mini kastediyordur. Kasabasını kastedemez, beyaz deriliyi kastedemez, siyah deriliyi kastedemez, kendi ırkından birisini kastedemez. İnsanlar diye hitap ettiği zaman da şu anda var olan ve kıyamete kadar yaratılacak olan Müslüman, kâfir, münafık, şucu, bucu ne olursa olsun bütün insanlar çalışma alanımızdadır. Bu şekilde düşünmek zorundayız. Aksi takdirde Allah ın razı olmadığı bir yolda yol almaya devam ederiz. Hacc Suresi nin 78. ayetini hatırlıyorsunuz. Allah Teâlâ ne buyurmuştu? ه و اج ت ب اك م Ne demek ه و اج ت ب اك م kastedilmişti? Sizi Allah seçti. Bu seçmeyi tekrar tefekkür edelim. Seçmekle ne?ه و اج ت ب اك م Yani Allah sizi seçti, dolayısıyla sorumlu oldunuz, bu görev alnınıza yazıldı. Müslüman olmakla da siz görevi kabul ettiniz. Şimdi nazlanıp zor geliyor, kolay değil bu iş diyemezsiniz. Çünkü Müslüman olmak sadece sakal bırakmakla, sabah namazı kılmakla, kadın isen tesettüre girmekle bitmiş bir işin adı değil ki. İnsan olmanın bir bedeli var da Müslüman olmanın bedeli nasıl olmaz? Herhangi bir insan ne yapayım ya? İnsan olarak yaratılmayı ben mi istedim? Allah beni böyle yarattı deyip bana ne gerisinden diyebiliyor mu? Sen nesin, ne biçim insansın deniyor. İnsanlığın seçilmiş kadrosunun adı olan Ümmeti Muhammed den birisi olmak da herhangi bir şekilde ه و اج ت ب اك م bana ne demeye asla müsamaha getirtmiyor. ه و اج ت ب اك م siz bir kere seçildiniz. Seçilmiş olmak Allah Teâlâ nın görevine muhatap olmaktır. Her Müslüman bu şuurla yaşamaya mecburdur. Kardeşler, Burada tekrar toparlıyorum. Çünkü ya çok felsefi oldu filan deyip ağzınızdan bir cümle çıkar, beyninizde böyle bir hissiyat olur sonra şahadet gününde diriliriz. Beşinci özelliği bu Ümmet in: Bu Ümmet, yeryüzünde Allah ın şahitleridir dedik. Bununla ilgili tekrar fasıllar gelecek. Müslümanlar yeryüzünde Allah ın şahitleridir şeklinde açık seçik hadisler de gelecek. Bunları da okuyacağız yeri gelince inşallah. Dedik ki bu, üç şey gerçekleştirecek Birincisi; biz madem Allah ın şahitleriyiz, insanların üzerinde nerede insan varsa biz mecburen oradayız. Camide kapanıp kalamayız. Ömer ce bir mantık Ömer bin Hattab radıyallahu anh ج مل ه م م ا لل (Allah tan mülhem Adam) camide -Mescid-i Nebi üstelik cami, Sultan Ahmet Camii de değil Mescidi Nebi de, mahalle camisi de değil- oturup kendini Kur an a verip okuyanları görmüş, elindeki o küçük odunu ile yanaşmış siz burada ne yapıyorsunuz demiş. ne yapıyorsunuz siz burada? Bu gökler altın mı indiriyor aşağıya? Topraktan altın mı çıkıyor demiş. Nasıl Kur an okumak için burada oturuyorsunuz siz? Dikkat edin sorusuna kardeşler. Gök altın indirmiyor, toprak altın bitirmiyor. Haydi, haydi! Herkes işine diye kovalamış. Mescitten adam kovuyor. Namazı kıldın mı? Kıldın. Haydi, haydi işine Mescit, ibadetini cemaatle eda etme yeridir. Ramazan da da on gün itikâf yeri, ondan sonra Müslüman hayatın içinde durur. Allah ın şahidisin. Bulunmadığın her yerde Allah ın razı olmayacağı

10 bir iş olacak. Muhtemel bir cinayet, bir günah olacak ve sen bunun hesabını kıyamet günü vereceksin. Görev mahallinde değildin. Görev mahallini terk etmişsin. Birincisi bu. İkincisi; bu Ümmet bütün insanlık neslinin muhatabıdır. Sadece Müslümanlar, sadece Araplar, sadece filan kıtada yaşayanlar değil Allah ın insan olarak yarattığı herkes, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemden sonraki bütün Müslümanlar, bütün insanlar bu Ümmet tendirler. Bu Ümmet in vebalini, mesuliyetini taşımaktadırlar. Arkadaşlar, kardeşler! Üçüncü nokta, لت ك ون وا ش ه د ا ء ع ل ى الن اس Siz insanların şahitleri olasınız diye, vasat bir ümmet yaratıldınız ayetinden çıkan üçüncü şey şudur; demek ki bizim bir şahadet yapma yani olay yerinde bulunma, hayatın içinde bulunma diye bir görevimiz var. Tamam, kimlik kartımı takıp hemen olay yerinde bulunuyorum demenin bir anlamı yok. Herhalde benim olay yerinde bulunmam bir Müslüman olarak o olaya ağırlığımı koyacak çapta ve kimlikte bulunmamı gerektirir. Nedir bu? Ben Müslüman olarak burada bulunuyorum, bu Müslümanlığımı özümsemiş ve İslam ın o konudaki ruhunu sahiplenmiş biri olarak orada bulunursam işe yarar. Varlığımız zarar olmasın Çok basit bir örnek; bir yerde sağlıkla ilgili bir sorun var. Bir trafik kazası var diyelim, modern konu olsun. İnsanlar arabadan düşmüşler, parçalanmışlar vs. ben hayatımda pansuman bile yapmamışım. Antibiyotikle biyotik hapı arasında ne fark var onu da bildiğim yok, kan görünce zaten tutuluyorum, düşüyorum. Yardım etmek ve oradaki kardeşlerimle ilgilenmek üzere indim. Geldik, Şöyle yap diye bağırıp, çağırıyorum. Benim orada bulunmam faydalı mı zararlı mı? Ben insanlara zarar veririm. Benim orada bulunmamın bir manası yok ki. Sağlıktan anlayan, ilk yardımın ne olduğunu bilen birisinin orada olması gerekir. İlk yardım ruhu olmayan, bilgisi olmayan birisinin bulunması; kendine de zarar, oradaki insanlara da zarar. ه د اء ع ل ى الن ا س adına. İnsanın bulunduğu yerde bulunuyor olmam, kim adına? Allah ل ت ك ون وا ش Allah ın şahitleri olarak bulunuyor olmam bir kere Allah ın Şeriat ını, dinini, emrettiği ahlakı, istediği ticareti, istediği ziraatı, istediği ekonomiyi, istediği siyaseti bilen biri olarak bulunmamı gerektiriyor. Hiçbir şey bilmeyen birinin bulunmaması daha iyidir. Düşünebiliyor musunuz? Bir mahalle camisine bir imam tayin ediliyor. İşte Selamünaleyküm. Aleykümselâm. Ben sizin imamınızım. Hoş geldin hoca efendi. diyorlar. Ya arkadaşlar abdest nasıl alınıyordu? Bir söylesenize bana ben abdest alsam. diyor. Bu ne biçim iş! Sen imam olarak buraya geldin ama abdest almayı bilmiyorsun. Böyle bir şey olur mu? Alay etmek gibi olur. Allah ın şahidisin, Allah ın Şeriat ını sen bilmiyorsun. Allah ın siyasette, ekonomide ne dediğini bilmiyorsun. Olmaz böyle bir şey. Dolayısıyla Müslüman yaratılış tarzı, kabiliyeti hangi alanda ise o alanda Allah ın dinini bilen biri olarak bulunduğu zaman bir işe yarar. Aksi takdirde yeryüzünde Allah ın şahidi olsan ne olur, sıradan bir hacı amca olsan ne olur? Sen bilmediğin şeyler üzerinden insanlara ne diyeceksin ki? Siyaset ve Ziraattan bir Örnek Herkesin âlim olmasından konuşmuyoruz ama Siyasette İslamî hizmet için varım diyen var ya, bir gel bakayım. Siret-i Nebi den bugünkü siyasete ait yüz madde çıkar bir görelim seni bakalım;

11 buyur dinleyelim. Allah rızası için, hizmet olsun diye filan kooperatifi gördük; çok güzel. Allah ın şahidi olarak sen orada bulunuyorsun, çok güzel. Bakanlığın bilmem ne müşavirisin, çok güzel. Ne üzerine? Ziraat üzerine. Şeriat ımızın ziraat ile ilgili emirleri nedir? Yasakları nedir? Buyur dinleyelim seni. Onları hocalar söylüyor. Ama sen orada hocaları tutmuyorsun ki kendin bulunuyorsun. Bu trafik kazasına hayatında iğne tutmamış, hiç hap görmemiş birinin müdahale etmesi gibi bir olay. Bulunduğumuz yerde Allah ın şahidiysek bu şahitlik içi doldurulmuş bir kimlikle yapılabilir. Camide bulunan camide, siyasette bulunan siyasette, ziraatta bulunan ziraatta olmalıdır. Aksi takdirde kendi kendimize din ihdas ederiz. Benim her hareketim Allah ın razı olduğu şeydir zaten demeye başlarız ki bu İslam ı Hıristiyanlaştırma, Yahudileştirme sürecine sokar maazallah. Siz insanların şahitleri olarak Allah adına yeryüzünde bulunuyorsunuz. diyen ayeti celileden üç şey çıkaracağız dedik. Bunun üçüncüsü de; Müslüman bu şahadetin içini dolduracak dedik. Kuru kuruya sadece Kureyş ten olduğu için kimse bir yere gelemez. Biz Sultan Fatih in çocuklarıyız deyip Sultan Fatih in İstanbul un surlarına gömdüğü Bizans ruhuna esir oluyorsun ama lafa geldi mi Sultan Fatih in çocuğusun. Fatih in intikamını da senin üzerinden alıyorlar üstelik. Bu kendi kendine tuzak kurmaktır. Yeryüzünde Müslüman Allah ın şahididir. Cahil şahit olamaz. Olayı bilmeyen şahit olamaz. Mahkemeye geliyor tercüme yapacak şimdi bir olayda ben bunun dilini anlamıyorum diyor. Ne tercüme ediyorsun sen o zaman? Sen neyin tercümanısın? Bunun için komik bile diyemiyorum. Bulunduğun Yerin Hakkını Ver! Herkes âlim olsun değil, herkes bulunduğu yerin hakkını versin. Girme siyasete o zaman. Girme Müslümanlar adına bir kooperatife o zaman. Sadece sakallı olduğun için ve bizim partinin kurucusunun akrabası olduğun için senin orada bulunman gerekmiyor. Böyle bir meziyet yok çünkü. Biz Allah adına bulunuyorsak Allah ın Şeriatı nı bildiğimiz kadar kıymetimiz olacak. Filancanın tanıdığı olduğumuz için bulunacağımız yer düğündür. Tanıdığımız çağırınca düğününe gideceğiz herhâlde. İnsanlık adına şahitlik eden birisi aldığı yükü unutmamalıdır. Ömer Farkı Burada ebediyen unutmayacağımız büyük bir örnek Ömer bin Hattab dır. Şehit olup Rabbine kavuştuğu gün rica etmişler, yalvarmışlar Ömer in oğlu Abdullah ı çok seviyoruz -yani kendi oğlunuonu bize lider olarak bırakıver deyince ne cevap veriyor? Benim ailemden bir kurban yeter size diyor. Çünkü Ömer kendini yeryüzünde Allah ın şahidi olarak görüyordu. Bu şahitliği ben yaptım; yeter, yorulduk. Bizim aileden bir kurban yeter size diyor. Hattab ın ailesinden bir kurban yeter size diyor. Ah şimdi öyle bir fırsat elimize geçecek tabi canım. Haydi, feda olsun yavrum! Buyurun. Ne kıymetli referans olurduk ona. Fark, Ömer farkı tabi. Kardeşler, İkinci olarak da; yeryüzünde Allah ın şahidiyse birisi siyasette, ekonomide her ikisinde de evrensel düzeyde otorite sahibi olacak. Evrensel siyaset ve evrensel ekonomik savaş taktiklerini bilmeyen birisinin camimizde cemaat olması hakkıdır şüphesiz. Çok iyi bir Müslüman olup Rabbine sabahlara kadar da ibadet etmesinde sıkıntı yok. Ümmeti Muhammed in şahitlik görevini yerine

12 getirecek, kıyamet günü iki binli yılların yeryüzünde Allah adına mücadeleyi sürdüren şahitlerinden biri olarak dirilen evrensel siyaset değerlerini bilecek. Seçimden seçime oy kullanmak evrensel bir siyaset bilmek değildir. Yen lirayla bozulunca kaç para yapıyor? Bunu bilmenin bir önemi yoktur. Sadece Amerika ve İngiltere de borsalar değer kaybedince hemen filan ülkeyi vurmayı düşünüyoruz diye bir açıklama yaparak nasıl para kazandıklarını ve borsalarının değerini yükselttiklerini anlayan adam olmak gerekiyor. Niye zırt pırt on binlerce olay oluyor dünyada da borsa hiçbir zaman değişmeyen ana haber maddesi oluyor? Herkes ticaretle mi uğraşıyor? Mesela İstanbul borsasıyla kaç yüz bin kişi ilgileniyor ki İstanbul da? Ama saat başı borsada on altı bin yedi yüz on beş oldu. O on dörde indi, çıkıyor. Ne bu ya? Çünkü bu heyecanı ruhlarına sindirdikleri insanları sonra köle yapabiliyorlar. Mesele, sadece borsada endeks kaçla açıldı kaçla kapandı değildir. Ne bileyim kaçla açıldı? Hayatında yabancı dolara tutmamış adam bile borsa bugün şöyleymiş diyor. Durum bu. Gitse borsada başı döner zaten. Çarpıldım mı ne oldu diye düşünür ama borsa haberlerini biliyor. İnsanlığı niye borsa kölesi bir mahlûk hâline getiriyorlar? Bunu düşünmemiz gerekiyor. Yoksa dolar bu gün kaç para, euro kaç para oldu? Lira kaybetti, kazandı. Bunlar çoluk çocukların da bilebileceği değerlerdir. Asıl ekonomi üzerinden birinci, ikinci dünya savaşından daha büyük bir savaşın bu dünyada nasıl sürdüğünü bilen, siyasetin ne kadar güçlü bir aktör olduğunu, siyasetle insanoğlunun nasıl sömürüldüğünü küçük çapta ve evrensel çapta anlayabilen birisi için sen Ümmeti Muhammed adına şahitlik yapabilirsin denir. Onun dışında herkes sade bir Müslüman olarak kalmalıdır. Bu çapta bir bilgisi olmayanın bile oy kullanması dahi çok akıllıca bir şey değil. Ne kullanıyor? Güya partinin flamasındaki renge göre oy kullanacaksın. Bu çok güzel, tatlı bir renk buna göre kullanayım diyeceksin. İkna edilmişliğinden dolayı oy kullanan başka, beynindeki tespitlerle uyumlu gördüğü için birisine oy kullanan başka. Ama bütün dünyada ikna etme üzerine kurulu bir anlayışla oy kullandırtılıyor. Bu bir siyaset değildir, vatandaşlık görevidir. Bu görevi herkes yerine getirir ayrı bir konu. Ama bir mü min sandığa gidip oy kullanacaksa, bir yerde Rabbinin huzurunda kaldırılmış bir parmak olarak onu görüyorsa oy kullanabilir. Bunun dışındaki oy kullanmak değildir. ه د اء ع ل ى الن ا س ل ت ك ون وا ش Şimdi Arkadaşlar, Ayeti okuduk. ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن ا س Bu ayette şu vardı bu vardı, belki bu demek değildir der mi insanlar? İşi olmayan der ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur an ın en büyük müfessiridir. Efendimiz Buhari nin hadisi şerifinde bu ayeti tefsir ediyor. değil, buyuruyor. Müminler dünyada Allah ın şahitleridirler Seyircileri المؤ م ن و ش ه د اء ا لل ف ي األ ض şahitleridirler. Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidina Muhammed ve alâ alihi ve sahbihi ecmaîn. Velhamdüli llahi Rabbi l âlemin